BALYOZ: Yargı, Cemaat ve Bir Darbe Kurgusunun İç Yüzü

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "BALYOZ: Yargı, Cemaat ve Bir Darbe Kurgusunun İç Yüzü"

Transkript

1 BALYOZ: Yargı, Cemaat ve Bir Darbe Kurgusunun İç Yüzü Pınar Doğan ve Dani Rodrik 1

2 GİRİŞ Bu Balyoz üzerine ikinci kitabımız. Aralık 2010 da çıkan ilk kitabımız Balyoz un ilk safhalarını, Balyoz belgelerinin Taraf gazetesinde yayımlandığı Ocak 2010 ayından sonraki birinci yıldaki gelişmeleri anlatıyordu. 1 Bu kitap, Balyoz un günümüze kadar tüm evrelerini kapsıyor. 2 Keşke ikisini de yazmak zorunda kalmasaydık. Balyoz davası hiçbir zaman görülmemeliydi. Gazetecilik ilkelerini gerçekten içselleştirmiş medya mensupları, içeresinde hiçbir imza barındırmayan, ilk bakışta dahi bir çok tutarsızlık ihtiva eden, ve nereden geldiği belli olmayan bir bavul belgeye kuşkuyla yaklaşır, bu kadar kişiyi asker olsalar bile bir çırpıda suçlu ilan etmezdi. Emniyet ve savcılar soruşturmalarını dürüstçe yapsalar, Balyoz dijitallerinin sahte olduğunu hemen anlar, dijitallerde adı geçenler yerine sahtekarlar çetesinin peşine düşerdi. Aydınlar kendi üstlerine düşeni yapmış olsalar, Balyoz davasını kamuoyunda çoktan düşürmüş olurlardı. Sahte belgeler, kurgulanmış darbelerle askeri vesayetin üstüne gidilemeyeceğini, hukuk cinayetine dönüşen davaların ülkeye demokrasi getirmeyeceğini, Balyoz gibi bir davayı savunmanın olsa olsa çete yöntemlerini meşrulaştıracağını görmüş olurlardı. Bu kitapları yazmak bizim isimiz değildi. İkimizin de kendi araştırmaları, akademik hayatı var. Balyoz un 1 numaralı sanığının kızı ve damadı olarak her yazdığımızın şüpheyle okunduğunu, okunması gerektiğini biliyoruz. Türkiye de emniyet, yargı, siyasetçiler ve aydınlar üstlerine düşeni yapsaydı, bu kitapları yazmak bizim gibi sanık yakınlarına kalmazdı. (Bugün, Balyoz ile iligli hemen hepsi davanın sanıkları tarafından yazılmış, ondan fazla kitap var.) Bu davaya karşı en fazla sesini çıkartanlar, askeri vesayetin en amansız düşmanları, demokrasinin en hararetli savunucuları olmalıydı. Askeri vesayetin sona ermesinden beklenen gerçek bir hukuk devleti idiyse, Balyoz da hukuk dışında her şey vardı. Demokrasiden arzulanan kimsenin hakkının yenmemesi idiyse, Balyoz da haksızlığın alası vardı. Çoğunlukçu bir rejime gitmenin yolu, eski güç sahipleri dahi olsa yüzlerce insanı sahte belgelerle suçlayıp içeri atmak olamazdı. Bu yöntemler Türkiye yi ancak başka bir karanlığa itebilirdi. Biz bunu dört sene evvel söylediğimizde, doğrusu haklılığımızın bu kadar çabuk ortaya çıkacağını düşünmemiştik. Süregelen AKP- Cemaat kavgası, Balyoz ve benzer diğer davaların (Ergenekon, Askeri Casusluk, OdaTV, Şike, KCK, ) gerçek yüzünü sergiledi. Özel Yetkili Mahkemeler tarafından başlatılmış bu davalar, darbeciler ve teröristlerle hukuk yoluyla mücadele kisvesi altında yeni bir güçlüler rejiminin inşasından başka bir şeye yaramadı. Bu rejimin iki ortağı arasındaki işbirliğinin sona ermesi, ortakların ikisinin de demokrasi ve hukuk devletinden neler anladığını gösterdi. Bir tarafta gizli ses kayıtları, şantaj kasetleri, sahte belgelerle 1 Balyoz : Bir Darbe Kurgusunun Belgeleri ve Gerçekler, Destek Yayınları, Aralık İki kitabımızı da yazarken blogumuzdan yoğun olarak faydalandık. Kitabımızda bahsettiğimiz bilirkişi raporları ve belgelerin tamamını blogumuzda bulabilirsiniz: 2

3 siyaseti kendi çıkarları doğrultusunda yönetebileceğini düşünen sözde bir sivil toplum kuruluşu. Diğer tarafta muhalefete tahammül edemeyen, kendi yarattığı fantezi dünyasında yaşayan, ve karanlık güçler tarafından sürekli tehdit edildiğini düşünen bir Başbakan. Şimdi artık alenen görülüyor ki, ne birinden, ne diğerinden, ne de ikisinin ortaklığından Türkiye nin demokrasiye gideceği yok. Balyoz davası ülkenin bu noktaya nasıl geldiğine getirildiğine ışık tutuyor. Bu kitapta anlatacaklarımız tek kelimeyle fantastik. Kendimiz yaşamış olmasaydık, yazdığımız her şeyi belgelemiş olmasaydık, 21. yüzyılda böylesine Kafka- Stalin karışımı bir davanın sahnelenmiş olacağına inanmazdık belki de. Bu kitaptaki detayları okuduğunuzda Türkiye nin yeni siyasi düzeninin nasıl kirli oyunlar üzerine inşa edildiğini ve bu düzenin niye sürdürülemez olduğunu daha iyi göreceksiniz. Evet, keşke biz yazmak zorunda kalmasaydık. Ama yazdık ki, kimse sonradan ama biz bunları bilmiyorduk diyemesin. 3

4 BÖLÜM 1 SONDAN BAŞA 4 BÖLÜMDE BALYOZ UN KURGUSU 4

5 1.1 BALYOZ UN YARGITAY SAFHASI Yargıtay daki arkadaşlarımızı yıllardır tanırım. Donanımlı, bilgili ve tecrübelidirler. Başından beri de yıllardır bu dairede çalışmış, olaylara hâkim titiz ve tecrübeli bir ekiptir. Bu nedenle arkadaşlarımızın yanlış yapma ihtimali çok ama çok düşüktür." Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi Başkanı, 12 Eylül 2013 Balyoz un fos yargılama sürecinin ardından temyiz süreci de fos çıktı; 9 Ekim 2013 günü Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Balyoz davasında 237 sanığın cezasını onadığını açıkladı. Yargıtay, tarihe geçecek bir hukuk cinayeti işledi. Aksini gösteren tüm kanıtlara rağmen Yargıtay, dijital delillerinin gerçek olduğu sonucuna vardı ve Balyoz CD lerinin 2003 te sanıklar tarafından hazırlandığına kanaat getirdi. Ancak, kararında savunmanın sunduğu zaman- mekan çelişkilerine dair tek bir söz etmedi, bunlara herhangi bir açıklama getirmedi. Sözde 2003 te kapatılmış CD lerde Microsoft Office 2007 unsurlarının bulunmasına hiç değinmedi bile. Öte yandan, kendi kararını gerekçelendirmek için Yargıtay, delillerde kolluk tarafından oynama yapıldığına dair bir kanıt olmadığı, savunmanın sunduğu uzman raporlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından incelendiği, bu çoklukta belgenin sonradan hazırlanamayacağı gibi, alakasız ya da gerçek dışı argümanlar getirdi. Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman ın tanık olarak dinlenmemiş olmasını da mevcut deliller nazara alındığında sonuca etkili olmayacaktır diye geçiştirdi. Bu gerekçeli kararın niteliği ışığında, hiç tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki Yargıtay cezaları, davanın ana delillerinin sahte olduğunu bilerek onadı. Olay bu kadar basit ve söylenecek başka şey de yok. Bu kısa bölümde bu safhadan mutat bir günü, Demokrat Yargı nın Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin nin izlenimlerden aktarmakla yetineceğiz: 3 Bir de günlük duruşma sürecine şöyle bir bakalım. Bu anlattıklarım gününün öğleden sonrasına ait notlar: Duruşmanın bir duruşma olabileceğine dair tek görüntü Başkan ın savunma avukatlarının sözlerini takip ettiğine dair ısrarlı duruşudur. Bunun dışındaki üyelerin duruşma salonu ve avukatlar ile bağlantısı düşünülebilecek en minimum bir seviyede bile olmadı. 3 Orhan Gazi Ertekin, Yeni demokrasi'nin iflası, Radikal 2, 4 Ağustos

6 Üyelerden birisi, birkaç dakikalık aralarla şunları yapıyordu: Liste inceleme, bilgisayara bakma, seyircilere bakma, su içme (yaklaşık 50 defa bardağa uzandı ve birer yudum aldı. İzleyici, üyenin susadığını mı yoksa bunun bir spor aktivitesi mi olduğu konusunda kafa yormadan geçemiyor gerçekten de), yan tarafa bakma, not alma, önüne bakma, mouse ile oynama vs. vs. Süreç bittiğinde yeni baştan başlıyor ve aynı ritmi yeniden takip ediyordu. Aynı üyenin tüm bu süreler boyunca bir defa bile farklı bir şey yapmaması hareketlerinin - serbest stil değil- grekoromen duruşma hareketleri olduğu hissini uyandırıyordu. Üyelerden birisi üç saat süren duruşmada sadece üç defa başını kaldırdı. Birinde 6 dakika, birinde 3 dakika ve üçüncüsünde ise 1 dakika sadece karşısındakilere baktı. 2 saat 50 dakika boyunca sadece önüne baktı. Savunmanın kroki ve şema gösterdiği anda dahi başını çevirip bir kez bile bakmadı. Üyelerden birisi duruşmanın büyük kısmında uykulu haldeyken son 20 dakika içinde tam uyku haline geçti (Aynı kişi tarihli oturumda ise bir kulağı tamamen sarılı olarak duruşmaya çıktı. Kimse onun duruşma yapma yeterliliğini sorgulamadı. Aynı gün bu kez 10 dakika tam uyku haline geçti). En trajikomik olanı ise ne Başkan ne de üyeler bir duruşmanın en temel pratiği olduğu üzere nedense bir tek soru dahi sormadılar. İrdeleme, sorgulama, merak vs. gibi temel duruşma kültürüne dair tek bir eylemin dahi olmadığı bir duruşma dan söz ediyoruz. Duruşma kültürünün, duruşma dinamizminin olmadığı bir duruşma. İşte yeni iktidarın yeni yargısının ürettiği hukuk kültürü budur maalesef! Ertekin in bu tasviri, bir sonraki bölümde anlatacağımız yargı safhasındaki duruşmaları da çok güzel betimliyor. Aynı yazısında 2010 sonrası getirilen yasa ile Yargıtay ın mahkeme özelliğini tamamen kaybettiğini, bir idari kurum olarak yeniden inşa edildiğini ve bu değişiklikle, Yargıtay dairelerinin ve heyetlerin istenildiği şekilde örgütlendiğini yazan Ertekin, bu durumun doğal hakim ilkesine aykırılığına dikkat çekiyor. Kayda geçelim; Yargıtay 9. Ceza Dairesinde Balyoz davasına başkan hariç yargıçların tamamı (Abdurrahman Kavun, Fikriye Şentürk, Ahmet Toker ve Hamza Yaman) Yargıtay a üye olarak, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu nun (HSYK) yapısının tamamen değiştirildiği 2010 referandumundan sonra 24 Şubat 2011 de atandı. 4 Referandum öncesi Yargıtay üyesi olan tek hakim, Başkan Ekrem Ertuğrul un 9. Ceza Dairesi Başkanlığına atanma tarihi ise 24 Ekim Mart 2011 tarihli no.lu resmi gazetede yayımlanan 42 no.lu karar. 6

7 1.2 BALYOZ UN YARGILAMA SAFHASI İstanbul Özel Yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Balyoz davasının 16 Aralık 2010 da başlayan sözde yargılama sürecini yaklaşık iki senede tamamladı. Mahkeme heyeti, üç ayrı iddianame 5 kapsamında yargılanan toplam 365 sanıktan 323 ü için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi ve bu cezaları 13.3 ila 20 yıl arası değişen sürelere indirdi. 6 Mahkeme, ayrıca, üç kadın dahil, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tüm sanıkların cezaları süresince babalık ve kocalık sıfatından mahrum edilmelerine de hükmetti. Mahkeme başkanı Ömer Diken 21 Ekim 2012 tarihli kararı okumaya şöyle başladı: Dosya incelendi, araştırılacak başka husus kalmadığından açık duruşmaya son verildi. Oysa, araştırılacak başka husus kalmadığı girizgahı ile kestikleri cezaları okuyan kesen Balyoz mahkemesinin kararından bir ay önce, insan hakları avukatı Jared Genser, mahkemenin araştırmayı ısrarla reddettiği konuları tek tek listelemişti. Balyoz davasını Birleşmiş Milletler Keyfi Çalışma Grubuna taşıyan Genser, sanıkların adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ve özgürlüklerinden keyfi olarak yoksun kılındıklarını belgelemişti. 7 Başvuruyu inceleyen ve Hükümet in karşı savunmasını değerlendiren BM Keyfi Çalışma Grubu, tutuklamaların keyfi olduğuna, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin 9 ve 14ncü maddeleri ile İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 9, 10, ve 11nci maddelerinin ihlal edildiğine hükmetti. 8 BM Çalışma Grubunun İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin Balyoz davasında ihlal edildiğini tespit ettiği üç maddesi şöyle: Madde 9: Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez. Madde 10: Herkesin, hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinde ve kendisine herhangi bir suç isnadında bağımsız ve yansız bir mahkeme tarafından tam bir eşitlikle, hakça ve kamuya açık olarak yargılanmaya hakkı vardır. Madde11: (1) Kendisine cezai bir suç yüklenen herkesin, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı, kamuya açık bir yargılanma sonucunda suçluluğu yasaya göre kanıtlanıncaya kadar suçsuz sayılma hakkı vardır. (2) Hiç kimse, işlendiği sırada ulusal ya da uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan herhangi bir fiil yapmak ya da yapmamaktan dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye, suçun işlendiği sırada yasalarda öngörülen cezadan daha ağır bir ceza verilemez. 5 İlk iddianamede (Temmuz 2010) 195, ikinci iddianamede (Haziran 2011) 28, üçüncü iddianamede (Kasım 2011) 143 kişiye suç atfında bulunuldu. İlk iddianame kapsamında yargılanan sayısı bir isim hatası nedeniyle 194 de indi. 6 Bir istisna olarak, Hakan Büyük ün cezası 6 yıla indirildi. Müebbet cezası alan 214 kişinin cezası 16 yıla, 77 kişininki 18 yıla, 28 kişininki 13.3 yıla, 3 kişininki 1 yıla, 1 kişininki ise 15 yıla indirdi. 7 Başvuru, Vardiya Bizde tarafından, Eylül 2012 de tutuklu bulunan 250 sanık hakkında yapılmıştı. 8 Çalışma grubu 1 Mayis 2013 de Cenevre deki 66nci oturumunda oluşturduğu görüşünü 5 Temmuz 2013 de yayımladı (United Nations Human Rights Council, Working Group on Arbitrary Detentions, A/HRC/WGAD/2013/6). 7

8 _+.+#,&*+&R,3$A,&e$/2$%$&S2,H/,#&t21A2$%$%$A"&RK42+H9+#,#&,C2$2&+.,2+#&h&*+&>l#65&9$..+2+%,&,A+& A"%$A"32$&K4E5%25)+&E5*+#2,/&C$//"&,2+&$.,2&3$%E"2$#9$&C$//"#"&E5*+#6+&$27"#$&$2"3(%:&& $.$2+7,#&/+A,#&8,%&4$B+%,N&(2$%$/&3(%192$.":&& 01&8K259.+&0$23(4?1#&B(A&3$%E"2$9$&A5%+6,#.+/,&C1/1/A1421/2$%"#&3$#"&A"%$D&9$C/+9+#,#&.+2,2& ;H$)".$&.+7$32$#."%$6$)"9"4&54+%+D&0$23(4&9$C/+9+A,D&.$*$#"#&+A$A"#"&(21H71%$#&.,Q,7$2&.+2,22+%,#& 54+%,#.+&,#6+2+9+&3$I"29$A"#"&/$812&+79+.,),&E,8,D&A$*1#9$#"#&81&,# ,&3$I9$A"#"& 0$H2$9$.$#&K#6+&0$23(4&9$C/+9+A,#,#&53+2+%,#,&#(7&+.+2,9:&e$/,92+%.+#&;2,&PB+#.,&!+/A$/D& 7$2+8,&,2+&9$C/+9+3+&A+*/&+.,2+#&C+9+#&C+9+#&759&H5IC+2,2+%,#&7171/2$#9$&/$%$%"#.$&,94$A"&*$%:& _$C/+9+#,#&EK%5#5%.+/, 8$H/$#"&,A+&]9+%&',/+#:&',/+#D&0$23(4&.1%1H9$2$%"&8$H2$9$.$#&lr&A$$7& K#6+&$#,&8,%&.+),H,/2,/2+&81&EK%+*+&$7$#.": h &er^jd&>l&;%$2"/&r$2"&e5#5&>=:&;)"%&y+4$&_$c/+9+a,#,#& 0$H/$#"&w$B+%&0$H/1%7?1#&K4+2&3+7/,2+%,#,&/$2."%$%$/&L+84+?3+&.54&C$/,9&(2$%$/&3(22$."&*+&(#1#& 3+%,#+&P%E+#+/(#&.$*$A"#"&EK%+#&>f:&;)"%&Y+4$&_$C/+9+A,x#.+/,&3+.+/&C$/,9&]9+%&',/+#x,& E+7,%.,: >= &e+3+7,#&.,)+%&53+a,&,a+&_1%$7&m%5#.5:& " *+,-."!/"0$23(4&/$%$%"! & h&e$/,92+%&*+&r$*6"2$%&^5/a+/&j1%121?#1#&>:&0k2e+&;.2,&^$%e"&e$/,92+%,#,#&_5a7+9,%&^+7/,2+%,#,#&0+2,%2+#9+a,#+&s2,h/,#& >f&;%$2"/&<=>=&e5#&*+&ihr&a$3"2"&/$%$%":& >=&SH@,&!$%7,A,D&SA7$#812&>f:&;)"%&Y+4$&_$C/+9+A,&^+.+/&m3+A,&e$/,9&]9+%&',/+#?,#&P%E+#+/(#&A(%1H71%9$A"#.$/,&$%$9$& *+&EK4$27"&/$%$%2$%"#.$&EK%+*,#,&/K753+&/122$#.")"&E+%+/@+A,32+&u,A$#&<==h?.$&A1@&.131%1A1#.$&8121#.1:&;3#"&7$%,C7+&SH@,&!$%7,A,&R$*6"2$%&w+/+%,3$&]4D&P%6$#&[$B$/D&q,/%+7&R+@+#&*+&_:&_1%$7&^K#.+%?,&,@,#&.+&eR^J?3$&H,/$3+77+&8121#.1:&R1@&.131%1A1#1#&9+7#,&,@,#D&8/4:&C77I`aa,I:(%E:7%a2,8aI$E+Aa.+7$3:$AIyE(A7+%z+C$8+%.+7$3{,.C$8+%zlro& )"

9 1.2.1 Savunmanın delillere erişmesini geciktiren Balyoz mahkemesi Düşünün, 2003 yılında darbe planlamış olmakla suçlanıyorsunuz ve tutuklanıyorsunuz. Darbe planı ve ekleri bir CD içinde, imzasız Word, Excel ve PowerPoint dokümanları. Bunların basit çıktılarını bile iddianame kabul edilene kadar göremiyorsunuz. Kendinizi savunamıyorsunuz. Duruşmalar başlıyor, bu sefer CD nin kendisi sizden saklanıyor. Tutuklanmanız üzerinden neredeyse 2 sene geçmesine rağmen, darbe planlarına tek kanıt olarak gösterilen CD nin adli imajı hala size verilmiyor. CD lerin fotoğraflarını istiyorsunuz, fotoğraflar bir gazetede çarşaf çarşaf yayımlanıyor, ancak mahkeme size vermeyi kabul etmiyor. Mahkemenin delilleri savunmadan nasıl sakladığını anlatmadan önce bir parantez açalım. Balyoz davasına adını veren ve davanın ana delilini teşkil eden belgeler en son 2003 de kaydedildiği iddia edilen bir CD içinde yer alıyor. Bu CD ile, bu CD deki ana belgeleri içeren bir başka CD (11 ve 17 no.lu olarak anılan CD ler) Baransu ya verilen bavulun içinden çıktı. Bavulda bu iki CD dışında 1nci Ordu dan dışarıya sızdırılmış, dava ile doğrudan ilgisi olmayan bir yığın gerçek belge ve kimi CD ler, 11 ve de Mart 2003 de Ordu da gerçekleşen bir seminerin ses kayıtları vardı. Ancak iddianameye göre suç unsuru içeren tüm belgeler, 11 no.lu CD de yer alıyor (17 no.lu CD de 11 no.lu CD deki belgelerin bir kısmı kayıtlıydı). İddiaya göre bu iki CD, 5-7 Mart 2003 de 1nci Ordu Komutanlığı nda gerçekleşen seminer öncesi, dönemin Ordu Komutanı Çetin Doğan için özel olarak hazırlanmış. Bu CD lerin üzerinde el yazısına benzeyen bir yazı ile Or.K.na (Ordu Komutanına) ve K.özel (Komutana özel) yazıyor. Savcıların iddiasına göre CD deki darbe planları seminerde üstü örtülü bir şekilde müzakere edilmiş. Dava açısından çok önemli bir nokta şu: Bu CD ler tek oturumda oluşturulmuş (yani bir kez dokümanlar kaydedildikten sonra bir daha hiç bir ekleme çıkarma yapılmamış). Bu konuda Emniyet ve TÜBİTAK dahil, tüm bilirkişilerin saptaması aynı. CD lerin kayıt tarihi Mart 2003 ü gösteriyor, içindeki tüm dokümanların son kayıt tarihi Mart 2003 ve öncesi. Kayıt eden kişiler 2003 de görevli kişiler gibi görünüyor. Meşhur Balyoz planı da bir Word belgesi halinde bu CD içinde kayıtlı. Belgenin altında Balyoz Sıkıyönetim Komutanı Çetin Doğan yazıyor. Dolayısıyla, dava için hayati olan soru, bu Balyoz belgesini ve eklerini içeren CD nin gerçekte ne zaman oluşturulduğu. Balyoz CD sinin incelenmesi 3. iddianame kabul edilene kadar engellendi Mahkeme Birinci Balyoz iddianamesinin okunmasının hemen akabinde, 11 Şubat 2011 de 163 sanık hakkında tutuklama/yakalama kararı aldı. Şimdi mahkemenin tutuklama kararı verdiği günden sekiz ay geriye gidelim. Polis ve savcılık, CD lerdeki bu dijital belgelerin çıktılarını aldı ve bu çıktıları tarayarak klasörlere koydu. 6 Temmuz 2010 da iddianamenin kabul edilmesiyle birlikte nihayet savunmaya dava klasörleri verildi. Böylelikle soruşturma başladığından beri ilk defa suç konusu CD nin içindeki 11 Bu CD ler arasında şaibeli olan (16 no.lu olarak anılan) bir CD daha var. Ancak bu CD nin içinde Balyoz ile ilgili belge yok. 9

10 dijital belgeleri çıktılar halinde görmemiz mümkün oldu. Zira soruşturmanın gizliliği bahane edilerek, bu belgeler hiçbir şekilde savunmayla paylaşılmamıştı. Biz soruşturma henüz başlamadan Taraf gazetesinde yayımlanan belge parçalarında geçenlerden (2006 da kurulan Türkiye Gençlik Birliği, Haydar Baş ın 2005 tarihli konuşmasından birebir alıntılar), Balyoz belgesine adını veren dokumanın 2003 den daha sonraki bir tarihte üretildiğini biliyorduk. Bu belgeleri hazırlayanların, benzer hatalar yapmış olabileceklerini düşündük ve CD nin içindeki dokümanların içeriğini tek tek inceledik. Google arama motoruyla yaptığımız basit (ama günler süren) araştırma, gerçekte 2003 de oluşturulmadığını kesin olarak teyit ediyordu. Örneğin, darbecilerin darbe sonrası el koyacağı ilaç firmaları listesi, görünürde sadece 2003 de mevcut olan firmaları sıralarken, araya 2003 de mevcut olan, fakat ismi 2009 da değişmiş bir firma adı karışmış deki adi Yeni İlaç olan bu firmanın adı, Balyoz listesinde İtalyan Recordati Firması nın bu şirketi satın alması sonucu 2009 da değişen adıyla, yani Yeni Recordati İlaç olarak geçiyordu. Oluşturulduktan sonra sonra hiçbir işleme tabi olmamış (mühürlenmiş gibi düşünün), yani güncellenmemiş 2003 CD sinden 2009 bilgisi çıkıyordu! Sözde 2003 deki görev yapmış bir subay tarafından (ki bu subay 2003 Ağustos ta emekli olmuştu), sözde en son 2003 de kaydedilmiş bu liste, sözde Mart 2003 deki seminer öncesi CD ye tek bir kerede kaydedilmiş ve mühürlenmişti! Balyoz CD sindeki sahteciliği gösteren bu tür çelişkilerden Aralık 2010 da çıkan ilk kitabımızda bahsetmiştik, o nedenle burada fazla yer ayırmayacağız. Sadece, belgelerin en erken ne zaman hazırlanmış olabileceğini gösteren bir belgeden bahsedeceğiz. Rütbesi düncellenip sınıfı düncellenmeyen subay 11 numaralı Balyoz CD sinde kayıtlı olan ve sözde Oraj planına bağlı olarak 2003 de hazırlanmış bir görevlendirme listesinde (EK I LAHIKA- 4.doc) herkes, 2003 tarihindeki rütbesiyle listelenmiş. Şimdi bir subay düşünün. Bu subay, S.M., 2003 senesinde Havacı Piyade Üsteğmen. Dolayısıyla, 2003 de hazırlanmış gibi görünen bu belgede Havacı Piyade Üsteğmen olarak listelenmiş olması gerekir, öyle değil mi? Ancak bu belgede S.M. Havacı Mühendis Üsteğmen olarak listeleniyor. Rütbe 2003 deki doğru rütbesi, ancak sınıfı 2009 da değişen sınıfı, yani Mühendis! Tıpkı 2003 deki doğru adı Yeni İlaç olan firmanın 2009 da değişen adı ile listelenmesi gibi. Geriye dönük, eski tarihli çok sayıda belge üreten çetenin bu gibi hatalar yapması da kaçınılmaz oluyor. Belgeyi 2009 da hazırlayanlar, subayın rütbesini düncellemis, ancak subayların sınıf değiştirmesi çok yaygın olmadığından, sınıfı düncellemeyi ihmal edip güncel sınıfını yazmış. 12 S.M. in Mühendis sınıfına geçişi 18 Ağustos 2009 tarihinde gerçekliğini göz önüne alırsak, Balyoz CD sinin en erken Ağustos 2009 de oluşturulduğu ortaya çıkıyor. Şimdi yeniden mahkeme sürecine dönelim. Duruşmalar başlayınca doğal olarak savunma, Mahkemeden inceleme yaptırmak için bu CD lerin birebir kopyası olan adli imajını istedi. Her ne kadar CD nin içeriği 2003 de oluşturulmadığını ortaya koysa da, savunma CD nin adli bilişim incelemesinin de yapılmasını istiyordu. Temel görevi maddi gerçeği ortaya çıkarmak olan Mahkeme, gerekçe göstermeden bu talebi defalarca reddetti. Ta ki, Balyoz kurgusu tamamlanıp 12 Düncelleme kelimesini Balyoz literatürüne kazandıran, Yargıtay tarafından cezası bozulan sanıklardan Abdurrahman Başbuğ. 10

11 üçüncü iddianame kabul edilene kadar. Zira, ikinci ve üçüncü iddianameler kapsamında tutuklamalar planlanırken, CD nin sahte olduğunun teknik bir inceleme ile de ispatlanması çetenin işine gelmezdi. Mahkeme 23 Kasım 2011 de üçüncü bir iddianameyi kabul ederek Balyoz kurgusuna 143 kişiyi daha dahil ediyor, ve bundan hemen bir gün sonra sahte Balyoz CD sini inceleme için isteyen sanıklara vereceğini bildiriyor! Mahkeme CD nin adli imajının savunmaya verilmesini kabul ettiğini bildirdiği tarih, 24 Kasım Bu zamanlamanın kesinlikle tesadüf olmadığını düşünüyoruz. CD nin içeriğinden tamamen bağımsız olarak, dijital öğeler üzerinde yapılan adli bilişim incelemesi, CD nin sahte olduğunu hiçbir tereddütte yer bırakmayacak şekilde ispatladı. En son 2003 de kaydedilmiş gibi görünen, içine hiçbir ekleme çıkarma yapılmayan CD den ilk kez Microsoft Office 2007 ile kullanılmaya başlanan Calibri, Cambria gibi fontlar çıktı! Bunu ilk tespit eden ise, cezaevinde kısıtlı koşullarda bir inceleme yapan, Balyoz sanığı Abdurrahman Başbuğ. Amerikan Adli Bilişim Şirketi Arsenal in ve Yıldız Teknik Üniversitesi nden uzmanların yaptığı ayrı ayrı incelemeler, Balyoz CD sin 2003 de oluşturulmadığını saptadı. Balyoz planının, Calibri fontuna referans taşıdığı, cami bombalama krokilerinin de yine ilk kez Microsoft Office 2007 ile kullanılmaya başlanan XML şemalar ile çizildiği ortaya çıktı. Bu arada aynı CD den çıkan, ve 1nci Ordu ya ait gerçek CD lerden bu CD ye kopyalanmış, gerçekten 2003 e ait dijital belgelerin hiçbirinden bu fontların çıkmadığını belirtelim. Microsoft 2007 öğeleri, sadece davada suç kanıtı olarak gösterilen Balyoz belgelerinde var. Resim 2: Balyoz CD si Tek oturumda kaydedilen ve sözde 5 Mart 2003 de oluşturulan Balyoz CD si 13 Duruşma tutanakları, ESAS NO: 2010/283 Celse no.59 Sayfa 5. 11

12 Resim 3: İlk kez Microsoft Office 2007 ile sürülen Calibri fontu Sahte belge çetesi istemeden sahtecilik izleri bırakmış. Belgeler 2003 de hazırlanmış gibi gözükmesi için çete, belgelerin son kaydını 2003 de geçerli olan eski programlarla yapmış. Zira, soruşturma sırasındaki inceleme yapan TÜBİTAK uzmanları da söz konusu belgelerin, tarihlerinde mevcut olan yazılımlarla yazıldığı kanaatinde olduklarını belirtmişti. Çünkü son kayitlar hep eski programlarla yapılmış. Ancak çete, bu belgeleri üretirken belli aşamalarda yeni programları (Microsoft Office 2007 ya da sonrası) kullandığı için, belgeler yeni öğelerle kontamine olmuş. Belgelere bakınca çıplak gözle görünmeyen 2007 öğeleri 14, bir adli bilişim aracı ile ham dosyaya ulaşınca görülüyor. Bunu örneklemek için davanın ana kanıtı Balyoz planını seçtik Balyoz davasına adını veren belgede Calibri fontu var BALYOZ HAREKAT PLANI.doc isimli Word dokümanı, Balyoz davasına adını veren belge. Belgenin en altında Çetin DOĞAN Orgeneral BALYOZ Sıkıyönetim Komutanı yazıyor. Üstverisine göre bu belge en son 2 Aralık 2002 de, saat 16:14 de kaydedilmiş. Belgenin ilk sayfasında da sağ üst köşede bu tarih yazıyor. İçinde bulunduğu 11 numaralı CD nin ise 5 Mart 2003 de oluşturulmuş gibi göründüğünü (ve tek oturumda oluşturulan bu CD ye sonradan hiçbir ekleme çıkarma yapılmadığını) söylemiştik. 14 Bunun bir istisnası CD deki Müzahir.xls Excel belgesi. En son 12 Şubat 2003 de kaydedilmiş gibi görünen bu belgedeki listeler Calibri fontu ile yazılmış ve bu çıplak gözle görülebiliyor. 12

13 -+A,9&l`!0;n^Gw&e;-PJ;F&!n;u}:.(6&T,2/&*+&A(#&A$3B$2$%"V& EK%52+6+),&54+%+D&,2/&/+4&_,6%(A(B7&GBB,6+&<==i&,2+&A5%52+#&Y$2,8%,&B(#71#$&%+B+%$#A&7$H"3(%:& -+A,9&j`&0;n^Gw&e;-PJ;F&!n;u}:.(6&.(/59$#"#"#&C$9&.(A3$A"&!$"

14 Bir başka örneği de sahte belge çetesinin işlenmiş suçları nasıl bu davaya yamamaya çalıştığını gösterdiği için buraya taşıyacağız. Hrant Dink öldürüldükten sonra, adı Balyoz belgesine hedef olarak kondu Yine 11 no.lu CD de kayıtlı olan OPERASYON TİMLERİ.doc isimli bir Word dokümanında DÖKÜM, TIRPAN, TESTERE, ORAK, YUMRUK, vs. isimli planlarla, Darbe Karşıtı olarak hedef alınan kişiler ve bu planlarda görev alacak personel (yine 2003 yılındaki rütbeleriyle) listelenmiş. Hedef alınan kişilerden biri ise 19 Ocak 2007 de öldürülen Hrant Dink olarak görülüyor. Bu Word belgesi üstverisine göre ilk kez 7 Ocak 2003 de oluşturulmuş, son kez 8 Ocak 2003 de kaydedilmiş gibi görünüyor. Sonra da sözde 5 Mart 2003 de 11 numaralı CD ye aktarılmış. Oysa bu belgenin de ham dosyasında tıpkı Balyoz planında olduğu gibi Microsoft Office 2007 e ait Calibri fontuna referans var. Microsoft Office in Türkiye de piyasaya sürülmesi Şubat 2007 yani, Hrant Dink in öldürülmesinden bir ay sonra. Demek ki, Dink i hedef olarak gösteren bu belge Dink öldürüldükten sonraki bir tarihte hazırlanmış ve belgeye (ve de CD ye) 2003 de hazırlanmış süsü verilmiş. Bir mahkeme neden bilirkişi atamayı reddeder? Sanıklar, dijital belge sahteciliğini ortaya koyan ABD, Almanya, ve Türkiye deki bilirkişilerin raporlarını mahkemeye sundu ve mahkemeden kendi tayin edeceği bağımlı ya da bağımsız herhangi bir bilirkişi atamasını, sahtecilikleri bir kez daha teyit etmesini talep etti. Zira, teknik olarak Mahkeme, savunmanın sunduğu bilirkişi raporlarını dikkate almak zorunda değil. Ancak Mahkeme sahteciliği teyit edecek bilirkişiyi atamayı ısrarla reddetti. Mahkemenin niyetinin maddi gerçekleri ortaya çıkarmaktan ziyade, sahte belge üreten çetenin sahteciliklerini örtbas etmeye çalıştığı açık. Cımbızla çelişki çeken Mahkeme nin gerekçe uydurması Şimdi duruşmalara ara verip, Mahkemenin gerekçeli kararına bakalım. En son 2003 de kaydedilen Balyoz CD sinden çıkan 2009 a kadar uzanan bilgiler için Mahkeme ne dedi? Mahkeme, sanıkların defaatle dile getirdiği ve belgelediği yüze yakın tarih tutarsızlığı arasından tek bir tanesini cımbızla çekti ve bir açıklama getirmeye çalıştı. Mahkemenin özenle seçtiği örnek, adı resmen 2007 de değişen, ancak daha önce de fiilen kullanılan bazı sokak isimleri ile ilgili. Savunmalarda 2003 yılında tanzim edildiği iddia edilen keşif ve plan krokilerindeki sokak isimlerinin, bu sokaklara resmi olarak 2007 yılından sonra verildiği, bildirilmekle krokilerin sokaklara resmi olarak bu isimler verildikten sonra çizildiği iddia edilmiş ise de, bu sokakların isimlerinin halk arasında açık kaynaklarda da görüleceği üzere resmiyete çevrilmezden önceki isimleriyle yıldır kullanıldığı, o tarihlerde gayrımenkul satış ilanlarının fiilen kullanılan isimlerle verildiği, bu isimlerle gazetelerde haberlerin yapıldığı, keşif yapılıp krokiler çizildiğinde, oraya giden kişilerin de doğal olarak orada oturan ya da 14

15 çalışan insanlarla veya esnafla konuşmuş olması nedeniyle halk arasında kullanılan ve sonrasında karışıklığın önlenebilmesi için fiilen kullanılan sokak isimlerinin resmi isimler olarak bu sokaklara verildiği, anlaşılmakla bu yöndeki savunmalara da itibar edilmemiştir. Yani, sonradan resmileşen sokak isimleri, fiilen eskiden de kullanıldığı için, 2003 tarihli CD den çıkan krokide bu isimlerin olması normalmiş. Mahkemenin bu argümanı başka tek bir örnek için kullanabilmesi mümkün değil. Yeni İlaç ın İtalyan Recordati tarafından satın alınıp 2009 da adının değişeceği 2003 de halk tarafından biliniyordu da, o yüzden mi 2003 de yeni adı kullanılıyordu? Benzer şekilde, 2003 de adı Sultangazi hastanesi olan hastanenin, 2008 de Medikal Park grubu tarafından satın alınacağı halk arasında beş sene öncesinden biliniyordu da, o yüzden mi 2003 tarihli Balyoz belgesinde adı Medikal Park Sultangazi olarak geçiyordu? Burada Mahkemenin kötü niyetini görmemek mümkün değil. Bir kaç sanığın dile getirdiği bir konuyu (değişen sokak isimleri), kendince açıklayabildiği için seçti, ve tek bu örnek üzerinden savunmaya neden itibar etmediğini açıkladı. Çünkü mahkemenin bu çelişkileri sahtecilik haricinde bir nedenle açıklayabilecek hali yok. Sahteciliği örtbas etmek için cambazlık yapan Mahkeme, doğru olmadığını bildiği halde gerekçesinde muğlak bir şekilde güncelleme lafını da geveledi. Oysa CD nin tek oturumda oluşturulduğu gerçeğini, sonradan içine hiç bir ekleme çıkarma yapılmadığı gerçeğini, TÜBİTAK ve Emniyet bile(!) tespit etmişti. Sonradan ekleme çıkarma olmadığına göre, CD 2003 de oluşturulmamış, bu kadar basit. Biz, basında bütün sahtecilik kanıtlarını güncelleme savına sarılarak açıklamaya çalışanlar için basit bir şema geliştirmiştik. Bu şemayı kitabın ikinci bölümünde görebilirsiniz. Kısacası, mahkemenin gevelediği gibi belgeler güncellenmiş olsaydı, belgeleri 2003 yılında görevli subaylar, 2003 yılındaki rütbeleri ile hazırlamış gibi görünmezdi. Belgelerin son kayıt tarihi 2003 ü değil, güncellendiği tarihi gösterirdi. Bir kerede oluşturulan (yani mühürlenmiş) Balyoz CD sinin oluşturulma tarihi de 2003 olarak gözükmezdi. Tüm bunlar duruşmalarda defalarca dile getirildiği için Mahkemenin bunu bilmezden/anlamazdan gelmesi, ancak sahtecilikleri örtbas etme güdüsü ile açıklanabilir. Başka izahı yok. Mahkemenin açık kaynak uydurması Gelelim, Mahkemenin CD den çıkan Microsoft Office 2007 öğeleri ile ilgili tamamen uydurma gerekçesine: 15 Ayrıca bizzat Microsoft un açık kaynaklarda verdiği bilgiye göre microsoft officenin önceki versiyonları kullanılmak suretiyle bir veri hazırlandığında, hazırlanan veriyi yeni versiyon bir program ile açılmaya çalışıldığında bilgisayarın otomatik olarak açmaya çalıştığı ve eski 15 Gerekçeli Karar, sayfa

16 tarihli veriyi sanki açılma tarihindeki yeni versiyonu ile yazılmış gibi dönüştürerek açabileceğini, bu nedenle somut olarak 2003 yılında yazılmış olan bir word belgesinin 2007 yılında yeni versiyon yüklü bir bilgisayarda açıldığında bu 2003 tarihinde yazılmış olan belgenin sanki 2007 yılında hazırlanmış ve yazılmış gibi görüneceğinin belirtildiği, bu hususun huzurda dinlenen uzman kişilerce de doğrulandığı,... Mahkemenin sözde Microsoft un açık kaynaklarından öğrendiğine göre, 2003 de hazırlanan bir Word belgesi, 2007 yılında yeni versiyon ile açılırsa, belge 2007 de hazırlanmış gibi görünebilirmiş! Mahkemenin bu iddiası, en son 2003 de kaydedilmiş gibi görünen ve tek oturumda CD ye aktarılan Balyoz belgeleri için geçerli değil. Maddeler halinde sıralayalım Son kayıt/ son değişiklik tarihi 2003 u gösteren bir belgede, eğer sahtecilik yoksa, Office 2007 ye ait ögeler (Calibri fontu) bulunamaz de oluşturulan bir belge Office 2007 ile açıldığı zaman, ancak ve ancak değişiklikler kaydedilirse Microsoft Office 2007 ögelerini taşır. O durumda da belgenin son kayıt tarihi 2003 u değil, en son ne zaman kaydedildiyse (yani 2007 sonrası), o tarihi gösterir. Balyoz belgelerinin son kayıt / son değişiklik tarihleri 2003 ve öncesini gösteriyor. Bu tarihlerin belgelerin gerçek son kayıt / son değişiklik tarihlerini yansıtması mümkün değil. İçinde Office 2007 ögelerini barındıran belgelerin son kayıt / son değişiklik tarihi en erken 2007 olabilir. Bilirkişi atamayı reddeden mahkemenin, gerekçesine açık kaynak uydurma çabası son derece komik. Daha da vahimi, Mahkemenin bu uydurmasının huzurda dinlenen uzman kişilerce doğrulandığını yazması. Bu kesinlikle doğru değil; mahkeme alenen yalan söylüyor. Savunmaya verilmeyen CD fotoğrafları, cemaatin gazetesinde yayımlandı Balyoz Mahkemesi Balyoz CD lerinin ön yüzlerinin fotoğraflarını bile savunmadan resmen kaçırdı. Evet, CD lerin basit fotoğraflarından bahsediyoruz. Mahkemenin bir ara kararından okuyalım. Ömer Diken şöyle diyor: 16 Bir kısım sanıklar müdafilerinin adli emanette bulunan 19 adet CD nin fotoğraflarının ve imajlarının verilmesi yönündeki talepleri ile, CD ler üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasını talep edilmiş ise de daha önceden gerek Cumhuriyet Başsavcılığınca gerek Askeri Savcılıkça bilirkişi incelemelerinin yapılmış, bilirkişilerce CD lerin yazımı ve içerikleri konusunda çeşitli görüşlerinin dile getirmiş olması, CD içeriklerindeki evrakın dökümünün dava dosyalarında yer alması nedeniyle bu aşamada bilirkişiden yeniden rapor alınması ve CD lerin fotoğraflarının ve imajlarının verilmesi taleplerinin reddine ( ) oy birliği ile karar verilmiştir 16 6 Ocak 2011 tarihli 4. Celse tutanağı, sayfa 7. 16

17 Mahkeme CD lerin fotoğraflarını savunmaya vermezken fotoğraflar Zaman gazetesinde çarşaf halinde yayımlandı. 17 Bu karardan üç gün önce Zaman gazetesi CD lerin fotoğraflarını ilk sayfadan verdi. Resim 6: Zaman, 3 Ocak 2011 Resimlerde sırıtan iki CD yi görebiliyor musunuz? Zaman gazetesinin ilk sayfasında sarı renkli gibi görünen CD ler, gerçek, 2003 e ait ve 1nci Ordu dan dışarıya sızdırılmış CD ler. Bu CD lerde hiç bir suç unsuru yok. Balyoz planlarını içeren ve içinden Microsoft Office 2007 öğeleri çıkan CD ler ise TDK marka iki CD. 11 no.lu CD resmin ortasında yer alıyor, üzerinde K.özel yazan 17 no.lu CD ise sol üst köşede görülüyor. CD lerin fotoğraflarının hikayesini ve dava açısından önemini ileride detayıyla yazacağız. Burada sadece bir sinopsisini verelim. Fotoğraflar, Zaman ın ilk sayfasinda yayımlanmasının ardından nihayet Nisan 2011 de savunmaya verildi. Hem Amerika dan hem Türkiye den grafoloji uzmanlarının yaptığı inceleme sonucunda bu 17 Zaman, İşte Balyoz planının kozmik CD leri, 3 Ocak

18 iki CD nin üzerindeki el yazısı gibi görünen yazıların da sahte olduğu ortaya çıktı. Yazılar, (daha sonra Baransu nun bavulundan çıkacak olan) Süha Tanyeri ne ait el yazısı not defterinden faydalanılarak makina marifetiyle CD lerin yüzeyine aktarılmış. İşin ilginç yanı, yazılar, bu defterden seçilmiş karakterlerle birebir örtüşmesine rağmen, hem CD ler üzerindeki hem de not defterindeki yazıları inceleyen Emniyet Kriminal, yazıların makina ürünü olduğundan ya da defterdekilerle birebir örtüşmesinden hiç bahsetmedi ve sadece CD üzerindeki yazıların Süha Tanyeri nin el ürünü olmadığı yönünde rapor verdi. 18 Savunma, aynı sonuca varan bir Türkiyeli diğeri Amerikalı iki bilirkişi raporunu mahkemeye sundu, ve mahkemeden bu sahteciliği teyit etmesi için bir bilirkişi atamasını istedi. Mahkeme bu yöndeki talepleri de sistematik olarak reddetti. Mahkemenin gerekçeli kararına gelince; Balyoz CD leri üzerindeki sahte yazılar ile ilgili tek bir kelime açıklama yapma çabası dahi yok. Mahkeme Başkanı ya dosyadan bihaber, ya da delil karartanları savunuyor Soruşturma safhasında detayıyla anlatacağız; askeri savcılığın Beşiktaş Adliyesi ne aynı anda ilettiği iki ayrı CD de iki farklı rapor var, ve raporlardan savunmanın lehine olan (Hakan Erdoğan tarafından hazırlanan) rapor, adliyeye girer girmez buhar oldu. Bu rapor, Balyoz belgelerinin 1nci Ordu bilgisayarlarında izine rastlanmadığını tespit ediyordu. Hem sanıklar hem de avukatların bu konudaki itirazlarını bildirmeleri üzerine Mahkeme Başkanı bu kayıp rapor için: Şimdi geçen duruşmada bu Yüzbaşı Hakan Erdoğan ın raporu konusunda itirazlar olmuştu. Ben onu inceledim, Heyetimiz onu inceledi. Klasör 48, dizi 483 te CD var dedi. 19 Ancak Başkan ın dosyada dediği CD, Ahmet Erdoğan ın raporunu barındıran CD. Hakan Erdoğan a ait rapor dosyada yok. Mahkeme Başkanına bu tane tane anlatılınca, Başkan: Burada polis memurlarına bir CD teslim edilmiş. Bu CD nerede kayboldu, dosyada yok demişti. Ben CD nin klasör 48, dizi 483 te olduğunu söyledim. İçeriğinde de ben raporu göremedim. İçeriğinde Ahmet Erdoğan ın raporu var. Ama onu uzman bir kişiye açtırabiliriz. Ben belki açmasını bilememişimdir. Birkaç noktayı denedim Ahmet Erdoğan ın raporunu açtım, fakat Hakan Erdoğan ın raporunu açamadım. Açsak da aslını nasıl olsa Askeri Savcıdan isteriz diye çok da üzerinde durmadan ara kararını aldık arkadaşlarla bu konuyu. Ara kararında Askeri Savcılığa yazdık. Cevabı bekliyoruz. Oysa Heyet dosyayı incelese görecek; polis memurlarına bir değil, iki CD teslim edildi. 20 İki farklı rapor, iki ayrı CD içinde. Başkan ın ısrarla dosyada olduğunu söylediği CD, Ahmet Erdoğan ın 18 Benzer bir sahtecilik Kafes davasında da olmuşu. CD içinde yer alan taranmış dokümanındaki imzanın, Levent Bektaş a ait olmadığı, makina marifeti ile taklit edildiği Emniyet in dikkatinden kaçmış (!) ancak daha sonra Adli Tıp ve başkaca grafoloji uzmanlarınca tespit edilmişti. 19 Balyoz Davası 35. Celse Duruşma Tutanağı, 2 Mayıs 2011, sayfa Tutanak Ek Klasör no. 26, Dizin no. 324 de görülebilir. 18

19 raporunu barındıran CD; doğal olarak açıldığı zaman içinde Hakan Erdoğan ın raporu görünmüyor (Başkan açamadım diyor, ancak göremedim demek istiyor herhalde). Çünkü Hakan Erdogan ın raporu ayrı bir CD nin içinde ve de kayıp. Avukatlar durumu izah etmeye çalışıyor, Başkan ısrarında devam ediyor, CD ler dosya içerisinde klasör 48, dizi 483 yanlış hatırlamıyorsam. Buraya not aldım. Orada var o CD ler diyor. Mahkeme başkanı, (ya dosyayı incelemediğinden, ya da rapor yok eden savcıları korumak istediği için) ertesi celsede şöyle dedi: 21 Yani Cumhuriyet Başsavcılığının CD yi dosyadan çıkarma diye bir olayı olmamıştır. CD dosyalara konmuş iddianamede söz edilmemiş. Sizin dediğiniz o ama Askeri Savcılığın, polisler kanalı ile gönderdiği CD dosya içerisinde mevcut. İçeriğini de ayrıntılı incelemek gerekir. Ben konu ile uğraşmadan doğrudan arkadaşlarla görüşüp raporun aslına uygun onaylı örneğini isteme yolunu seçtik. Rapor kayıp olmasa ve CD dosya içinde olsa (varlığını şans eseri keşfeden savunmanın talebi üzerine) neden 1 yıl 4 ay sonra askeri savcılıktan raporun aslına uygun onaylı örneği istensin? Görünürde yargılama bu şekilde aylarca devam etti. Her celsede hakimler üşenmeden kostümlerini giyip duruşma salonuna geldi, savunma her celsede Balyoz belgelerindeki sahtecilikleri tek tek ortaya koydu. Ve mahkeme her ara kararında tutukluluğun devamına karar verdi. 35nci celsede, İzzet Ocak ın savunmasının sonuna doğru şöyle diyor: 22 Zaman zaman aklıma şöyle geliyor, yani Mahkeme Heyeti olarak sizler bu anlattıklarımızı artık bütünü ile yaşadınız. Çirkinlikleri, iftiraları, yalan yanlış kumpasları amiyane tabir ile bağışlayın gördünüz. Günlerdir bunlar burada yansıtılıyor. Ben sizden mesela şöyle bir şey beklerdim yani. Efendim 1 dakika arkadaşlarım biz arkaya çekiliyoruz, bir ara karar vereceğiz, biraz sonra Savcı 2 Üyeniz ile beraber zatıaliniz salondan tekrar içeri geliyorsunuz, evet arkadaşlar ya bizde bu güne kadar şartlandık ya da bize bazı şeyler söylendi şu oldu bu oldu tırnak içinde isterseniz söyleyeyim, bunları ama artık kral çıplak her şey ortada, artık bu tiyatro kaçıncı yok, bugün kaçıncı duruşma günü bir tiyatronun 2 ya da 3 perde olur, artık perdeden de Başkan olarak ben, 2 Üyem, Savcım da artık yok be Serbest atışın doruk noktası: Balyoz Mahkemesine göre darbe neden gerçekleşmemiş? 2003 de planlandığı iddia edilen darbenin neden gerçekleşmediği sorusu, hukuken oldukça önemli. Çünkü Yeni Türk Ceza Kanununun 35. Maddesine göre Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. 21 Balyoz Davası 36. Celse Duruşma Tutanağı, 3 Mayıs Balyoz Davası 35. Celse Duruşma Tutanağı, 2 Mayıs

20 Yani, davada sanıkların ceza alması için sözde Balyoz darbesini ellerinde olmayan nedenlerle gerçekleştirememiş olmaları gerekiyor. Çünkü kanunun 36. Maddesi Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz diyor. Dolayısıyla, Balyoz davasında ortaya konması gereken, iddia edilen darbenin neden gerçekleşmediği. Bu sorunun yanıtı gerçekte çok basit. Balyoz diye bir darbe planı olmadığı için, ve bu plan en erken 2009 da üretildiği için, böyle bir darbenin 2003 de gerçekleşmesi söz konusu değil. Ancak, kurgu bir planın neden gerçekleşmediğinin de kurgulanması gerekiyor. Bunun için iddianame, dönemin Kara Kuvveti Komutanı Aytaç Yalman a darbe önleyici rolünü biçmiş. 23 Yalman a bu rolü uygun gören savcıların, soruşturma sırasında Yalman ın ifadesine başvurmamasını, kendisine bu konuda tek bir soru dahi sormamasını şimdilik bir kenara bırakalım. İşin ilginç tarafı, iddianamenin kabulünden bir gün önce Zaman gazetesinde Eski kuvvet komutanları Orgeneral Aytaç Yalman, Oramiral Özden Örnek ve Orgeneral İbrahim Fırtına'nın isimleri de şüpheli sıfatıyla iddianameye dahil edildi diye yazdı. 24 Resim 7: Zaman gazetesi, 5 Temmuz 2010, sayfa 3 23 Birinci Balyoz İddianamesi, sayfa Zaman, Fırtına ve Örnek ten sonra Yalman da Balyoz şüphelisi, 5 Temmuz 2010, sayfa 1 ve 3. Aynı haberin, bir gün önce Star gazetesinde de yer aldığını görüyoruz. 20

21 6 Temmuz 2010 da kabul edilen iddianamede ise Yalman şüpheli değil, darbeyi önleyen kişi olarak yer aldı! Bu tür davalarda iddianame ile ilgili detayların ilgili mahkemelerce kabulünden önce kimi medyaya sızdırıldığını göz önüne alırsak, bu haberlerin yanlış bilgiden kaynaklaması bize pek olası gözükmüyor. Bu tip bir haberin Yalman a bir göz dağı verme işlevini görmüş olması gayet mümkün. Duruşmalara geri dönelim. Savcıların teyit etme ihtiyacını hiç hissetmediği bu iddia karşısında savunma, Mahkemeden Aytaç Yalman ın tanık olarak dinlenmesini, kendisine Balyoz darbesini engelleyip engellemediğinin sorulmasını talep etti. Mahkeme ise bu talebi sürekli olarak reddetti., Savunma benzer şekilde, tanıklığını önemli gördüğü dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ün de mahkemede dinlenmesini talep etti, fakat Mahkeme yine kabul etmedi. Düşünün ki davanın kurgusunda en önemli noktalardan biri (belgelerin sahteliğinden bağımsız olarak), darbenin neden gerçekleşmediği. Mahkemenin kabul ettiği iddianameye göre buna Yalman engel olmuş. Yalman, mahkemede Benim Balyoz planından hiç haberim olmadı, dolayısıyla gerçekleşmesine de ben engel olmadım dese, Balyoz davası çökecek. Bunu bilen mahkeme, defaatle talep edilmesine rağmen, Yalman ın dinlenmesini reddetti. Yalman ı tanık olarak dinlemeyi reddeden Mahkeme, gerekçeli kararında bu iddiada ısrarcı olamamış, onun yerine serbest atışın sınırını zorlamış. Mahkemenin gerekçeli kararına göre, Balyoz darbesinin gerçekleşmemesinin nedeni Çetin Doğan ın geçirdiği kalp ameliyatı imiş! Mahkeme Balyoz darbesinin neden gerçekleşmediğini açıklamak için iddianamede bile olmayan bir neden uydurmuş; kalp ameliyatı: 25 (...) 2003 Yılı Mayıs ayında sanık Çetin Doğan ın kalp ameliyatı olması ve Ağustos 2003 de emekli edilmesi gibi nedenlerle sanık Çetin Doğan liderliğindeki cunta yapılanmasının darbe harekatını ellerinde olmayan nedenlerle tamamlayamadığı... Bir kere, ameliyatın Mayıs 2003 de gerçekleştiği doğru değil. Madem bu kadar ciddi bir iddia var (aksi takdirde sanıklar darbeden gönüllü vazgeçmiş olacaklar!) doğru ameliyat tarihini kayda geçelim: 31 Mart Ayrıca Mahkemenin yazdığı gibi Ağustos 2003 de Doğan emekli edilmedi, emekli oldu. Mahkemenin ima ettiği, göreve devam etmesi gerekirken emekli edildiği yönünde. Oysa Doğan ın Ağustos 2003 de Ordu Komutanlığı nın tamamlamasının ardından açık kadro (Kara Kuvvetleri Komutanlığı) bulunmaması nedeniyle emekli olacağı seneler öncesinden biliniyordu. 26 Daha da önemlisi, Mahkeme Mayıs ya da Ağustos ta darbeden gönülsüzce vazgeçildiğini iddia ederken, neden sanıkların harıl harıl dijital darbe belgesi hazırlamaya devam ettiklerini açıklamıyor. Örneğin, Eskişehir de bulunan flaş bellekteki bir Oraj belgesi, sözde en son 6 Kasım 2003 de kaydedilmiş (son kaydeden kullanıcı adında adı geçen kişi o tarihte İngiltere de, o da ayrı bir konu!). Balyoz Mahkemesi bu şekilde debelenmesi ile gerekçesi olan bir karar vermediğini, verilen karara gerekçe uydurduğunu gösteriyor. 25 Gerekçeli Karar, sayfa Bu doğrultuda dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ün 13ncu Ağır Ceza Mahkemesinde verildiği ifadesi de var. 21

22 Demokrat Yargı Yönetim Kurulu Üyesi, Diyarbakır Hakimi Faruk Özsu, sahte delil tartışmalarının fuzuli olduğunu, zira davadaki teşebbüs yorumunun tek başına kararı çökerttiğini değeriendiriyor. 27 Özsu, Mahkemenin bu konudaki gerekçesi için şunu yazdı: 28 Gerekçe öylesine problemli ki, doğrusu ben mahkemenin tekleyen kalpli teşebbüs yorumu ile hepimizi güldürmeyi amaçladığı gibi bir hisse kapıldım. (...) Ancak şaşırtıcı olan, davayı çöpe gönderecek derecede yaşamsal bir hukuki problem olan teşebbüs bahsinde, kamuoyunda neden yoğun bir tartışma çıkmadığı... Zira ne Yalman/Özkök ün çekingenlikleri ne de Çetin Doğan ın kalbinin teklemesi 2003 te kendiliğinden biten bir süreçte teşebbüs bulunduğunu kabüle imkan verir. Ve dolayısıyla ortada açık bir cezasızlık hali var. Bu dakikadan sonra delil tartışması yapmak da laf- ı güzaftır. Hukuki açıdan delil tartışması gereksiz görülse de, sahte delil üreten çetenin varlığını göstermesi, ve bu çete ile işbirliği içinde olan emniyet ve yargı mensuplarını göz önüne sermesi açısından biz bu tartışmayı önemli buluyoruz İkinci ve üçüncü iddianameler Birinci iddianame kapsamında Balyoz duruşmaları devam ederken (ve çetenin Yeni Recordati ve benzeri hataları sayesinde Balyoz CD nin 2003 de hazırlanmadığı kanıtlanmışken, önce 6 Aralık 2010 da Gölcük Donanma Komutanlığı nda, sonra 27 Nisan 2011 de Emekli Hava Albay Hakan Büyük ün Eskişehir deki evinde arama yapıldı ve yeni dijital deliller bulundu. Böylelikle sırasıyla Haziran ve Kasım 2011 de ikinci ve üçüncü Balyoz iddianameleri ile toplam 171 kişi daha Balyoz kurgusuna dahil edildi. Gölcük te kullanımdan kalkmış sabit diskteki dijital belgeler, ağırlıklı olarak denizcilerin dahil edildiği üçüncü iddianamenin, Eskişehir de bulunan flaş bellek ise sanıkların çoğunluğunu havacıların oluşturduğu ikinci iddianamenin temel kanıtlarını oluşturdu. Bu gelişmeler birinci iddianame kapsamında duruşmalar devam ederken yaşandığı için, yeni dijital delillerin nasıl bulunduğunu, delillerdeki sahtecilikleri, ve mahkemenin tavrını bu bölümde, fakat iki ayrı iddianame için alt başlıklar halinde ele alacağız. Gölcük belgeleri İsimsiz bir ihbar üzerine Gölcük Donanma Komutanlığı nda 6 Aralık 2010 da arama yapıldı. Aramada neler bulunduğuna geçmeden önce, aramanın üzerinden hemen beş gün sonra (daha tespit tutanaklarının hazır olmasına üç hafta varken) Zaman ın, Gölcük ten çıkan belgelerle nasıl 27 Orhan Gazi Ertekin, Yeni demokrasi'nin iflası. Radikal İki, 4 Ağustos Faruk Özsu, Balyoz: 'Yeni Yargı'nın çöküşü, Radikal İki, 13 Ocak

23 yeni iddianameler yazılıp davalar açılacağı hakkında bilgilendirdiğini kayda geçelim. 29 Bu konuya üçüncü bolümde geri döneceğiz. Gölcük ten ne(ler) çıkmadı? Gölcük ten neler çıkmadığını anlamak için, Zaman ın 22 Ocak 2011 tarihli haberine bakalım: Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ele geçirilen 9 çuval belge, Balyoz'un bir darbe planı olduğunu net şekilde ortaya koydu. Gizli bölmeden çıkan deliller arasında, Çetin Doğan'ın 'imzasız' diye inkâr ettiği 11 No'lu Balyoz CD'sindeki bazı belgelerin ıslak imzalı orijinalleri de var. Aynı gün, Zaman dan Abdülhamit Bilici, Harvard, Rodrik'e şimdi ne diyecek? başlıklı yazısında şöyle yazdı: Gölcük Donanma Komutanlığı'ndan çıkan 9 çuval ve Balyoz darbe planını doğrulayan 43 klasör yeni belge karşısında Harvardlı profesör ve eşi, nasıl bir karşı savunma geliştirecek merak ediyorum. Çünkü bu belgeler, koca profesörün tüm akademik kariyerini bağladığı ve "şimdiye kadar elde ettiği en kesin akademik sonuç" dediği tezi yerle bir ediyor. Zaman ın yazdığının aksine, Gölcük ten 9 çuval darbe belgesi, 43 klasör Balyoz belgesi, Balyoz belgelerinin imzalı orijinalleri, ya da 11 no.lu CD nin yazıldığı hard disk çıkmadı. Nelerin çıktığını arama ve el koyma tutanağından öğrendik.yapılan aramada yükseltilmiş zeminin altında depo olarak kullanılan bir bölmede 22 tane kitap, kitapçık ve bülten, 72 tane dergi, 128 tane deprem fotoğrafı, toplam 199 tane medya kaset (VHS, kamera kaseti, vs.), 17 adet CD, 5 adet hard disk, Gölcük seçmen listeleri (toplam 315 sayfa), bir dolu kablo, adaptör vesaire ile toplam 20 sayfa kadar evrak çıktı. 30 Bulunanların hepsi 9 tane naylon torba içinde. Demek ki, Gölcük ten 9 çuval darbe belgesi çıkmadı, bu bir. Şimdi gelelim, Balyoz ile ilgili olanlara. Aramada Balyoz ile ilgili bulunan deliller ise şunlar: Temmuz 2009 da kullanımdan kalkmış bir sabit diskteki (5 no.lu sabit disk olarak adlandırılan) kimi dijital belgeler, iki tane CD (1 ve 10 no.lu CD ler olarak adlandırılan), ve de 12 Eylül 2002 tarihli Bursa İli ve İlçelerinde Görevli Mülki Amir ve Bld. Başkanlarının durumu başlıklı Yüksel Gürcan imzalı 3 sayfalık bir evrak. Bu sonuncusu gerçek ve seçimlerden önce hazırlanmış bir belge, ve çetenin gerçek belgeleri kullanıp nasıl sahte belge ürettiğine dair çok güzel bir örnek oluşturuyor. Birazdan buna geri döneceğiz. Önce CD lerle başlayalım. Sahte Balyoz CD sinin aynısı Gölcük ten çıkınca CD ler gerçek mi oluyor? 29 Zaman, Gölcük ten çıkan belgeler darbe sanıklarını sarsacak 12 Aralık Aralık 2010, Arama tutanağı. Arama sırasında biri boş, toplam 10 torbaya el konuyor. 23

24 İki CD den 1 no.lu CD olarak adlandırılan CD, Baransu nun bavulundan çıkan sahte 11 no.lu CD nin aynısı. İçeriğindeki fark, iki belge. 1 no.lu CD, yeni bir Word belgesi daha içeriyor, ama 11 no.lu CD deki bir Power Point dosyası bunda yok. Sahtekarlar bu CD ye 1. Ordu plan seminerinden sonra oluşturulmuş süsü vermek için bilgisayarlarının tarihini geriye çekip CD nin oluşturulma tarihini 13 Mart 2003 şeklinde göstermişler. Geleceğe dönüş belgelerinin hepsi bu CD de de var. Bu CD de de Yeni Recordati dahil tüm ileri tarihli bilgiler yine en son 2003 de kaydedilmiş gibi duruyor. Yine mahkemenin nihayet bir sene sonra CD nin imajını savunmaya vermeyi kabul etmesi ile ortaya çıkıyor ki, Microsoft Office 2007 ögeleri, en son 2003 de kaydedilen (!) bu CD de de var numaralı CD olarak adlandırılan diğer CD de sözde Jandarma nın Çarşaf ve Sakal planlarına ek olarak hazırladığı bazı dijital belgeler var. Sahte belgeler nerede bulunursa bulunsun sahtedir. Sahte Balyoz CD nin yine sahte kopyasının Gölcük ten çıkması, Balyoz CD sini gerçek yapmadığı gibi, bu CD ile birlikte bulunan ve benzeri davalar için delil olarak gösterilen belgelerin gerçekliğine de gölge düşürüyor. Ama Balyoz mahkemesine göre 11 no.lu CD nin neredeyse birebir kopyasının Gölcük ten çıkması, CD nin gerçek olduğunu ispatlıyor! Mahkeme gerekçeli kararında iki farklı yerden iki sahte CD nin çıkması, iki CD nin de gerçek olduğunu ispatlar gibi akıllara ziyan bir mantık yürütmekle kalmıyor, dosyada bulunan ve Gölcük ten çıkan CD nin sahte olduğunu bilimsel olarak kanıtlayan bilirkişi raporunu tamamen göz ardı ediyor. 43 klasör Önce bahsi gecen 43 klasör belgenin ne olmadığını, Zaman gazetesinden not edelim: 32 Donanma'da ele geçirilen 43 klasör belge, darbenin en ince ayrıntısına kadar planlandığını da gözler önüne seriyor. Şimdi gelelim Balyoz daki yeni delillere. Temmuz 2009 da kullanımdan kalkmış, zemin altında muhafaza edilen bu sabit diskte Suga ve Oraj planlarına dair dijital belgeler bulundu. Bu dijitaller sanıklarını ağırlıklı olarak denizcilerin oluşturduğu üçüncü iddianamenin temelini oluşturdu. Alışılageldiği gibi, savunmaya sabit diskin adli imajı verilmedi, önce dijitallerin kopyaları verildi. Emniyet, bu dijitalleri her bir sanığın adı altındaki dosyalara kopyaladı ve klasörler oluşturdu. Dijital halde savunmaya verilen 43 klasörde dijital belgelerin kopyaları dışında Balyoz, Suga, Oraj, Çarşaf/Sakal için hazırlanmış Emniyet raporları ile 196 sanığın her biri için ayrı ayrı hazırlanmış tespit tutanağı bulunuyor. Bu kadar çok sayıda klasör olmasının nedeni, sanık sayısının fazla olmasından ve de delil olarak gösterilen dijitallerin her bir sanık için açılan dosyanın altına tekrar tekrar kopyalanması. Demek ki, Zaman ve benzeri basında yer aldığı gibi, Gölcük ten 43 klasör Balyoz belgesi çıkmamış. Emniyetin hazırladığı tespit tutanakları ile her bir sanık için defalarca kopyalanan dijitaller 43 klasör oluşturuyormuş Ocak 2012 tarihli ara karar. 32 Zaman, 21 Ocak

25 Gölcük ten çıkan Balyoz un ıslak imzalı belgesi! Şimdi, yukarıda bahsettiğimiz Yüksel Gürcan imzalı 3 sayfalık belgeye geri dönelim. 12 Eylül 2002 tarihli, Bursa İli ve İlçelerinde Görevli Mülki Amir ve Bld. Başkanlarının durumu başlıklı bu belge 3 sayfadan oluşan Jandarma ya ait bir istihbarat belgesi ve imzalı ve her sayfası paraflı. Jandarma nın hazırladığı ve Bursa bölgesiyle ilgili bu belge, her ne hikmetse 11 no.lu Balyoz CD sinin bir replikasının bulunduğu Gölcük ten çıktı, bunu bir kenara not edelim. Bu istihbarat belgesinin imzalanma tarihi 12 Eylül 2002, yani AKP nin seçileceği Kasım 2002 seçimlerinden önce, bunu da not edelim. Önce Twitter üzerinden Emre Uslu, daha sonra çeşitli gazetelerde Balyoz un ıslak imzalı belgesi olarak ilan edilen bu belge gerçekte 11 no.lu CD deki hiçbir belgenin aslı değil. Üstelik, Yargıtay da bu belgeyi kullanıyor ve CD de ki belgeyle aynı olduğunu iddia ederek, bir tek bu belge üzerinden gerekçeli kararında listeleme çalışmalarının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde teyit edildiği anlaşılmış olduğu genellemesini yapıyor no.lu CD de aynı başlıklı bir Word dokümanı var. Ancak, bu dokümanın görünürdeki ilk kayıt tarihi ; son kez ise de kaydedilmiş. 34 Yani CD den çıkan Word belgesi, bahsettiğimiz gerçek belgenin 12 Eylül 2002 de imzalanmasından üç buçuk ay sonra Word halinde oluşturulmuş görünüyor. Mantıken, Balyoz belgesi henüz oluşturulmadan önce imzalanmış olamaz. Anlaşılıyor ki, sahte belge çetesi, gerçek bir belgeyi kullanarak, Balyoz darbe belgelerinin parçası olarak gösterilmek üzere, Word dokümanı halinde 11 no.lu CD ye, ve de uygun tarihlerle (Eylül 2002 yerine Şubat 2003) aktarılıyor. Üstelik orijinalinde olmayan imla hataları ile. Örneğin, gerçek belgede doğru yazılan Habib ismi, sahte CD deki sahte dokümana Habip olarak aktarılmış (s.1). KARAKAŞ, KARABAŞ olmuş (s.2), Atatürkçü, Attatürkçü (s.4)... Format da tam aynı olmadığı için (örneğin, gerçek belgenin sadece ilk sayfasında kolon başlıkları var, sahtenin ise her sayfasında) 3 sayfalık gerçek belge, Word dokümanında 5 sayfaya yayılmış. Sahte belgede, başlıktaki DURUMU kelimesi de tamamen unutulmuş. Ayrıca, imzalı gerçek belgede olmayan GİZLİ ibaresi, sahte belgede her sayfada görülüyor. Çetenin, bu orijinal Jandarma belgesini Gölcük te 11 numaralı CD nin kopyası ile birlikte aynı yere yerleştirmekteki amacı, tam da basında yer aldığı gibi Sahte olduğu iddia edilen belgenin aslı Donanma'da çıktı 35 gibi haberlerle bilgi kirliliği yaratmak, sahtecilik iddialarının üstünü örtmek olsa gerek. 33 Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Balyoz Gerekçeli Kararı, sayfa Bu tarihler iddianamenin ilgili sayfalarından (sayfalar 944 ve 955) ve TÜBİTAK ın üstveri raporundan görülebilir (Ek Klasör no.52, Dizin no.119). 35 Zaman, 22 Ocak

26 Resim 8: 12 Eylül 2002 tarihli, paraflı ve imzalı 3 sayfalık orijinal belgenin ilk sayfası Resim 9: 11 nolu Balyoz CD sinden çıkan, 4 Şubat 2003 tarihli, imzasız 5 sayfalık sahte belgenin ilk sayfası 26

27 (başlığa ve sol üstteki GİZLİ ibaresine dikkat) 5 numaralı sabit diskteki sahtecilik ve içinden çıkan fantastik belgeler İlk olarak Donanmanın hazırladığı bilirkişi raporu, suç unsuru belgelerin bu diske, diskin kullanımdan kalktığı 27 Temmuz 2009 dan sonraki bir tarihte başka bir bilgisayardan aktarıldığını ortaya koydu. Sürpriz olmayacak, sabit diskin imajı savunmaya diske el konduktan ancak bir sene sonra verildi. Dolayısıyla ancak gecikmeli olarak yapılabilen adli bilişim incelemesi, bu dijitallerdeki sahteciliği ortaya koydu. Arsenal den Mark Spencer ve Koray Peksayar tarafından yapılan iki adli inceleme, aynı sonuca ulaştı: 5 no.lu sabit disk, disk kullanımdan kalktıktan sonraki bir tarihte, sistem saati geriye çekilmiş bir bilgisayara esir olarak bağlanarak, bu bilgisayardan dava konusu belgeler kopyalanmış. 36 Tipik olarak, yapılan onlarca talebe rağmen, Balyoz mahkemesi kendi atayacağı bir bilirkişi tarafından bu diskin incelenmesini kabul etmedi. Gerekçe hep aynı; dosyaya herhangi bir katkı sağlamayacak. İlginç bir şekilde, Poyrazköy davasına bakan 12. Ağır ceza mahkemesi, bu diskten bu dava ile ilgili belge çıktığı için sanıkların talebini kabul etti ve TÜBİTAK tan diski incelemesini istedi. TÜBİTAK, 20 Ocak 2014 tarihli raporunda, önceden saptanan sahtecilik bulgusunu teyit etti: 37 bazı dosyaların tarihinden sonra, sistem saati daha eski olan bilgisayarlardan aktarıldığı değerlendirilmektedir. Zaten Donanmanın raporu ile daha ilk baştan teknik olarak ortaya konan sahtecilik, duruşmalar sırasında savunma tarafından da belgelerin içeriği ile teyit edildi. Dolayısıyla, suç konusu belgelerin sahte olduğu, sabit diskin imajının savunmaya verilmesinden çok önce zaten biliniyordu. Bu sabit diske sonradan eklenen ve dava konusu olan belgelere biz Gölcük belgeleri diyeceğiz. Sahte belge çetesi, 11 no.lu CD yi hazırlarken yaptığı zaman hatalarını Gölcük belgelerinde yapmamaya özen göstermiş olacak, bu tipte hatalar çok az sayıda. Ancak çete, Denizcilerle ilgili geri tarihli belge üretirken önemli bir konuyu atlamış. Karacılardan farklı olarak Denizciler, görevli oldukları gemilerin konuşlu olduğu askeri birlikten ziyade ekseriyetle denizde, seyir halinde oluyorlar. Gölcük belgelerini fantastik kılan tam da bu. Çete, subayların 2003 de nerede görevli olduğu bilgisine sahip, ancak, belgeleri hazırlarken bu subayların hangi tarihlerde açık denizde olduğunu (ya da geçici görevlendirme, eğitim, vs. sebepleriyle görevlendirme yerlerinde olmadıklarını) dikkate almayı ihmal ediyor. Böylelikle Balyoz un fantastik Gölcük belgeleri, ancak teleporting (ışınlanma) teknolojisinin kullanımıyla gerçekçi olabilecek iddialar doğuruyor. Bunlara bir kaç örnek verelim. 700 kilometre uzaktan izleme yapan subay 36 Aynı yöntemin Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği nde el konulan sabit diskte de kullanıldığını görüyoruz. Buna bir sonraki bölümde değineceğiz Ocak 2014 tarihli TÜBİTAK raporu, sayfa

28 Üçüncü Balyoz iddianamesinin sanıklarından Berker Emre Tok, Kasım 2002 ayı boyunca mesai sonraları Aksaz daki (Muğla) Üs Komutanı Tuğamiral Ahmet Aksoy u izleyip rapor etmekle suçlandı. Gösterilen kanıt, 5 no.lu hard diskten çıkan kasım raporu.doc isimli Word belgesi. Üstverisine göre bu Word belge BerkerEmreTok kullanıcı adı ile 3 Aralık 2002 de kaydedilmiş. Bir ay boyunca her gün Mesai sonrasında Aksaz da izleme yaptığına gore, Tok un Aksaz da mesai yapıyor olması gerekir, öyle değil mi? Bu belgeyi hazırlayan sahte belge çetesi de aynen öyle sanıyor; 2003 de Emre Tok un görevli olduğu geminin Aksaz da konuşlu olduğunu, dolayısıyla Emre Tok un da Aksaz da olduğunu zannediyor. Oysa Tok un gemisi TCG Trakya, yapılan kuruluş değişikliği nedeniyle o tarihte Aksaz da değil, Gölcük te. Bu değişiklikten haberi olmayan çete, bu şekilde Emre Tok için dijital suç üretmiş. Üstelik çete bunu yaparken, belgeyi BerkerEmreTok kullanıcı adı ile oluşturmuş. Çetenin atladığı ikinci şey, bu Word belgesinin BerkerEmreTok kullanıcı adı ile sözde oluşturulduğu tarihte, yani 3 Aralık 2002 de, Emre Tok NATO nun Active Endeavour harekatı kapsamında görevli olduğu ve fırkateyni ile birlikte uluslararası sularda seyrettiği gerçeği. Emre Tok bütün bunları Soruşturma safhasında savcıya, kovuşturma safhasında ise duruşmasında Mahkemeye belgeledi. 38 Mahkeme ise bu gerçeği dikkate aldığı takdirde söz konusu Word belgesinin (ve bağlantılı bir çok başkasının) sahte olduğunu kabul etmek zorunda kalacağı için savunmaya itibar etmiyor. Bu belge, adli bilişimcilerin 5 no.lu sabit diske, disk kullanımdan kalktıktan sonra, tarihi geriye çekilmiş bir bilgisayara bağlanarak aktarıldığını tespit ettiği belgelerden. Balyoz mahkemesi bu rapora itibar etmediği gibi, bu belgenin sahte olduğunu tespit edecek bir bilirkişiyi atamayı reddetti. Mevcut bilirkişi raporunu, Berker Emre Tok un fizik kuralları dahilinde söz konusu izlemeyi yapmış olamayacağını ve de Word belgesini kaydetmiş olamayacağını gösteren belge ve kanıtları tamamen görmezden geldi. Savunmasını sunan Tok a tek bir soru dahi sormadı. Onun yerine, Emre Tok un mesai sonralarında Gölcük ten (Kocaeli) 700 km uzaklıktaki Aksaz a (Muğla) gidip- gelip Kasım ayı boyunca Amirali izlediğini, sonra da raporunu bilgisayara açık denizde tatbikattayken kaydetmiş olduğunu kabul ederek Tok a müebbet hapisten iskontolu 16 yıl hapis cezası verdi. Hayfa- İsrail de tatbikat yaparken aynı anda Aksaz da Suga toplantısına katılan subaylar Üçüncü Balyoz iddianamesinin sanıklarından Derya Ön, Erhan Şensoy, Fahri Can Yıldırım, Nuri Üstüner, Şafak Yürekli ve Ümit Metin ile 1nci Balyoz iddianamesinin sanıkları Faruk Doğan ve Ergün Balaban, 3 Ocak 2003 de Aksaz da (Muğla) Suga planı ile ilgili toplantı yapmakla suçlandı. 38 Balyoz Davası 68. Celse Duruşma Tutanağı, 6 Ocak

29 İddiaya göre bu kişiler Aksaz Deniz Üs Komutanlığı nda darbe toplantısı yaptıktan sonra, Erhan Şensoy bir toplantı tutanağı hazırladı. Gösterilen kanıt, yine 5 no.lu hard diskten çıkan Toplantı Tutanağı.doc isimli Word belgesi. Üstverisine göre bu Word belgesi ERHAN ŞENSOY kullanıcı adı ile 2 Ocak 2003 de oluşturulmuş. Belgenin en altında Toplantıya katılanların imza bloğu ve imzaları bölümünde ise yukarıdaki kişilerin adı yazıyor. Yıldırım ve Şensoy 2003 de TCG Gelibolu nun birinci ve ikinci komutanı. Yürekli ve Ön ise TGG Giresun un birinci ve ikinci komutanı. Bu iki gemi, komutanlarıyla birlikte 29 Aralık Ocak 2003 tarihleri arasında Reliant Mermaid- V arama ve kurtarma tatbikatı için denizde ve sözde toplantının yapıldığı tarih olan 3 Ocak 2003 te Hayfa/İsrail limanında. 39 Doğan ise ameliyat geçirdiği ameliyat nedeniyle İzmir de istirahatte. Dolayısıyla bu kişilerin 3 Ocak 2003 de Aksaz da toplantı yapmış olmaları mümkün değil. Ayrıca bu toplantı tutanağı Word belgesini Erhan Şensoy un 2 Ocak ta açık denizde iken oluşturması da mümkün değil. Bütün bunları kanıtlayan resmi belgeler hem savcılara hem de Balyoz Mahkemesine sunuldu. Bu belge 5 no.lu sabit diske sonradan sahtecilikle kopyalandığı tespit edilen belgelerden ve Balyoz mahkemesi bunu da biliyor. Eski tarihli belge üreten çete, bilgisayarlarının tarihini 2 Ocak 2003 e alarak (kullanıcı adı olarak tanımladıkları ERHAN ŞENSOY adı ile) 3 Ocak ta toplantı düzenlenmiş ve tutanak tutulmuş gibi Word belgesi oluştururken yine hata yapıyor. TCG Gelibolu ve TCG Giresun un tam da o tarihte İsrail de tatbikatta olduğunu ve Doğan ın ameliyat geçirdiği için nekaat izninde olduğunu atlayan çete, bu kişiler Aksaz daymış gibi belge düzüyor. 39 Bu arada adı TCG Gelibolu nun ikinci komutanı olarak yazan Üstüner ise aslen TCG Gemlik te görevli. 29

30 -+A,9&>=`!F(I2$#7"&F17$#$)":.(6D&,2/&*+&A(#&8K2592+%,& 0$23(4&9$C/+9+A,&3,#+&81&8+2E+#,#&A$C7+&(2.1)1#1&7+AI,7&+.+6+/&8,%&8,2,%/,H,3,&$7$9$3"&%+..+77,:&& _+*617&8,2,%/,H,&%$I(%1#1D&81&/,H,2+%,#&B,4,/&/1%$22$%"&.$C,2,#.+&;/A$4?.$&AK4&/(#1A1& 7(I2$#7"3$&&/$7"29"H&&(2$9$3$6$/2$%"#"&*+&.+&[+#A(3?1#&81&v(%.&8+2E+A,#,&(21H71%91H&(2$9$3$6$)"#"& EKA7+%+#&8+2E+&*+&/$#"72$%"&7$9$9+#&EK%9+4.+#&E+2.,:&& 01&A$C7+&v(%.&8+2E+A,#,&/$#"7&EKA7+%+%+/&_$C/+9+&'+%3$&]#D&P%C$#&[+#A(3D&q$C%,&Y$#&^"2."%"9D& [$B$/&^5%+/2,&*+&m9,7&_+7,#?+& #&,A/(#7(21&>o&3"2D&q$%1/&'()$#&*+&P%E5#&0$2$8$#?$&>j?+%& 3"2&C$I,A&6+4$A"&*+%.,:&& T$-?'"-3"'F/0'S;"#$"*3"'F/0'3/'T-4"7"*3"'%#"-'+65"$' 0,%,#6,&0$23(4&,..,$#$9+A,#,#&A$#"/2$%"#.$#&Y+9&;4,4&W$/9$/&*+&^$H$%&0$%8$%(A&0535/A$)#$/D& LK/C$#&-$C71*$#D&;2,&^$A,#&F5%/+%D&Y$C,7&R+%.$%&LK/EK4&*+&_+C9+7&Y+#/&'$2/$#$7D&>f&;%$2"/&<==<& *+&<&G6$/&<==f?.+&;#/$%$?.$&'+#,4&J1**+72+%,&J(917$#2")"?#.$&R1E$&I2$#2$%"&,2+&,2E,2,&7(I2$#7"& /$7"2.")"&,..,$&+.,2,.,V:& S..,$3$&EK%+D&81&/,H,2+%&.$%8+&7(I2$#7"A"&3$I7"/7$#&A(#%$D&8,%&.+&7(I2$#7"&717$#$)"&71791H2$%:& 8K2595#.+&31/$%".$/,&/,H,2+%,#&$."&3$4"3(%:& $1"

31 Halbuki bunun olması fizik kurallarına ve mevcut teknolojiye göre mümkün değil. Zira, Yaşar Barbaros Büyüksağnak geçici görevlendirme ile 23 Ekim 2002 den itibaren 1 seneliğine EUROMARFOR Karargahı nda Roma/İtalya) yurtdışına gönderilmiş. Bu süre içinde Türkiye ye hiç giriş- çıkış yapmayan Büyüksağnak, bu toplantılara katılmış olamaz. Ali Yasin Türker ise toplantı tarihlerinde sağlık sebebiyle izinli. 2 Aralık 2002 de Türker için ameliyat kararı alınmasının akabinde hazırlık ve tahliller yapılıyor ve 18 Aralık ta ameliyat gerçekleşiyor. Ameliyat sonrası 20 gün raporlu olan Türker, toplantı olduğu iddia edilen 2 Ocak 2003 tarihinde nekaat izninde. Eski tarihli belge üreten çete, toplantı tarihlerinde Büyüksağnak ın yurtdışı görev ile İtalya da olduğunu ve de Türker in ameliyat izninde olduğunu bilmiyor ve yukarıdaki örneklere benzer bir hata daha yapıyor. İlginç bir detay ise Cem Aziz Çakmak ile ilgili. Dijital belgelere göre sözde Suga planını tasarlayan Özden Örnek tarafından görevlendirilen ve Suga toplantısına katıldığı iddia edilen Cem Aziz Çakmak, gerçekte bizzat Özden Örnek tarafından Mart 2002 de ordudan ihraç istemi ile Askeri Mahkemeye sevk edilmiş. 40 Çete, o dönem Özden Örnek in Cem Aziz Çakmak ı ordudan atmak için yargıya sevk ettiğini de bilmiyor ve Suga planı kurgusuna Çakmak ı da dahil ediyor. Ayrıca çete, fazla mesai çalışmaktan bu belgede rütbeleri de karıştırmış. 13 Aralık 2002 deki toplantıya Kurmay Kıdemli Binbaşı olarak katılmış gibi görünen Büyüksağnak ın (zaten o tarihlerde sahip olmadığı) kıdemini bir ay sonraki toplantıda kaybettiğini görüyoruz. Öte yandan, Türker ve Dalkanat, 13 Aralık 2002 deki toplantıdan 2 Ocak 2003 deki toplantıya kadar geçen bir aylık sürede kıdem almış! Şaşırmayacaksınız; Balyoz mahkemesi, 5 no.lu sabit diske sonradan sahtecilikle eklenen belgeler arasında olan bu belgelerdeki sahteciliği tespit edecek bir bilirkişiyi atamayı reddetti. Mevcut bilirkişi raporunu, Büyüksağnak ın fizik kuralları dahilinde Ankara da söz konusu toplantıya katılmış olamayacağını, Türker in çalışmadığını gösteren raporunu tamamen görmezden geldi ve sanıklara müebbetten iskontolu hapis cezaları kesti. TRT kameraları önünde sualtında darbe belgesi kaydeden subay Gölcük belgelerini inceleyen Emniyet görevlileri Poyrazköy ve Balyoz davaları sanıklarından Ali Türkşen için hazırladıkları tespit tutanağında, diğer davalarla ilgili bu belgelerden AZINLIKLAR EMİR.doc isimli Word belgesi için şöyle yazmış: Belgenin dijital kullanıcı yolları incelendiğinde oluşturma tarihinin , son kaydetme tarihinin olduğu, belgeyi yazanın ve son kaydedenin Ali TÜRKŞEN isimli kullanıcı olduğu görülmektedir. Bu ve benzeri imzasız dijital belgelerin (çok kolaylıkla manipüle edilebilen) üstverilerinden yola çıkarak TEM görevlileri şu sonuca ulaşıyor: Ali TÜRKŞEN isimli şahsın, 2003 yılında Balyoz Harekat Planı kapsamında darbeye zemin oluşturmak için yapılması planlanan faaliyetler kapsamında hazırlanmış olan belgelerde Operasyonel faaliyetlerde görevlendirildiği, benzer amaçlı hazırlanan 2008 tarihli 40 Özden Örnek in talebiyle ihraç istemi ile yargılanan Çakmak, 2005 de beraat etmiş. 31

32 belgelerde de operasyonel amaçlı görevlendirildiği, şahsın bu tarz görevlendirmelerde Kadir SAĞDIÇ isimli şahsın uhdesinde görev aldığı tespit edilmiştir. Üstverisine bakarsak, AZINLIKLAR EMİR. doc belgesi ilk olarak 5 Kasım 2008 de sabah saat 9:41 de Ali TÜRKŞEN kullanıcı adı ile kaydedilmiş. Ali Türkşen in bu ve benzeri belgeleri hayatında ilk defa gördüğünü söylemesinin elbette hiç bir değeri yok; zira imzasız dijital belgelerin üstverilerine bakarak TEM görevlileri Türkşen in bu tarz görevlendirilmelerde görev aldığını tespit etmiş bile. Şansa bakın ki, TRT ekibi, 5 Kasım 2008 de (evet, belgenin sözde kaydedildiği gün) o dönem Kurtarma Grup Komutanı olan Albay Türkşen in (evet, sözde belgeyi kaydeden kullanıcının adı) gemisinde derin su dalgıçlarının eğitimlerini çekiyor. 5 Kasım 2008 günü sabah 8:30 da başlayan ve gün boyu devam eden çekimler Savaşta Barışta Türk Ordusu programında yayımlanıyor. Türkşen, Balyoz un 45nci celsesinde Gölcük ten çıkan belgelerle ilgili olarak bu konuyu gündeme getiriyor ve videoyu Mahkemeye izletmeden önce salondakilere seslendi: 41 Şimdi bu Donanma Komutanlığında Gölcük te çıkan belgelerin gerçek olduğu konusunda hiçbir tereddüt duyulmadan 11 Şubat günü tutuklandık. ( ) Ama Allah yardımcı oluyor. Tabi hayatımızın her dakikasını filme alma almamız mümkün değil. ( ) Tabi ben, belki bu filmi kendi birliğimde o günkü eğitim sırasında çektirmiş olsam, belki bunu da ben kendim organize etmiş olabilirim diye de düşünülebilir. Ama gene Allah yardım ediyor. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) kameralarının önünde, sabah saat 8:30 dan akşama kadar, limandan ayrı yaptığım faaliyetlerin küçük bir bölümünü ( ) sizlere göstereceğim. Bu video sırasında Heyetinizden, avukatlardan, sanıklardan, seyircilerden, herhangi bir kimse bu görüntüler sırasında sağımda solumda, önümde arkamda, bir bilgisayar görüyorlarsa, saat 10:40 [doğrusu 9:41 olacak] itibari ile iddia edilen hazırladığım raporu, hazırladığımı düşünüyorlarsa lütfen videoyu izledikten sonra söylesinler. Mahkeme videoya öylece baktı. Tıpkı diğer sanıkların sundukları sahtecilik kanıtlarına baktıkları gibi. Davadaki avukatlardan birinin deyimiyle sinirleri alınmış vaziyette videoyu izledi ve ertesi gün Ali Türkşen dahil 163 Balyoz sanığının tutukluluğuna devam kararı verdi. Aradan 6 ay geçti, Hard diskteki sahteciliği ortaya koyan bilirkişi raporu Mahkemeye verildi. Tutukluluğa hala devam. 68nci celsede Ali Türkşen ile Mahkeme Başkanı arasında geçen diyalogu aktaralım. 42 Ali Türkşen: Heyetinize birkaç ay önce bir film izlettim. Bana isnat edilen 3. balyoz duruşmaları ya da davası kapsamında benim oluşturduğum iddia edilen bir dosya ile ilgili o saatte başka yer ve zamanda başka yerde olduğumu size gösterdim. Mahkeme Başkanı: 41 Balyoz Davası 45. Celse Duruşma Tutanağı, 23 Haziran Balyoz Davası 68. Celse Duruşma Tutanağı 6 Ocak

33 Ali Türkşen: Bir programda dalma eğitimi yapıyordunuz. Tabi. Mahkeme Başkanı: Evet. Ali Türkşen: Yani eğer zaten o gösterdiğim ya da size sunduğum delillerle sizi yanıltmaya çalışıyorsam ben zaten suçluyum. Lütfen onun gereğini yerine getirin. Ben yani suç işliyorumdur. Eğer öyle değilse bakın biz 1 senedir artık bizim sesimiz daha gür çıkmaya başladı. Ben 1 milim size başımı önüme eğecek bir kabahatim yok. 1 senedir ben neden hapisteyim? Bunun cevabını öğrenmek istiyorum. Yarın öbür gün siz hangi 1 dakikamızı bize geri vereceksiniz? Biz kaç kere daha yapmadığımız bir şeyi yapmadığımızı ispatlamak durumunda kalacağız? 3 ncü dava başlarken bunu öğrenme ihtiyacı hissettim. Dün daha savunmalar yapılırken yine bazı arkadaşlarımız savunmalarında o belgeleri oluşturdukları iddia edilen saatte başka yerde olduklarını gene ispatlamışlar. Yani biz kaç kere daha size yapmadığımız bir şeyi yapmadığımızı ispatlamalıyız? Ben bunun cevabını almak istiyorum. Çünkü yani yeter artık yani 1 sene oldu. Yani ben yapmadığım bir şey için neden hapisteyim, neden ben boynumu 1 milim bükmek zorundayım? Cevabını öğrenmek istiyorum ve bunun cevabını vermediğiniz takdirde benim sesim daha gür çıkacak. Çünkü ben suçsuzum. Mahkeme Başkanı: Peki. Yüzden fazla Duruşma boyunca, yüzlerce defa inkar edilemeyecek şekilde ortaya konan sahtecilikler karşısında Mahkeme Başkanı nın tepkisi hep aynı: Peki... Peki... Peki... Peki... Sanıklar defalarca mahkemeden sahte Gölcük belgelerinin sabit diske kimler tarafından eklendiğinin araştırılmasını, ipuçlarının üzerinden gidilmesini istedi. Örneğin, bu sabit disk üzerinde ve de sanıklara ait olmadığı tespit edilen taze parmak izi bulundu ve sanıklar bu parmak izinin kime ait olduğunun bulunmasını talep etti. Mahkeme maddi gerçekle ortaya çıkarmak bir yana dursun, ortaya çıkan gerçeği örtbas etme çabasında olduğu için hiç oralı olmadı. 33

34 MC#.:4'5/#8/#/7,-3/4,'<4/-3,-,'5,#0/&>'+65"$#"7'F"&?7#"0?G' LK265/&8+2E+2+%,#,#&8,%&/"A9"#.$&8+2E+3,&C$4"%2$3$#&E,8,&EK%5#+#&*+&,94$&C$#+A,#.+&,A9,&8121#$#& ]ÄmFYm?#5#&/+#.,&$."#"&A5%+/2,&3$#2"HD&q+33$4&]ÄmFWm&(2$%$/&3$49$A":& ]%#+),#D&$H$)".$/,&Me$A$AJ(#7%(2:.(6N&,A,92,&8+2E+3,&C$4"%2$3$#&q+33$4&]ÄmFYmD&/+#.,&$."#"&T7+AI,7& %$I(%1#1&C$4"%2$3$#&P9#,3+7&EK%+*2,2+%,#&.+&/$%"H7"%.")"&H+/,2.+V&q+33$4&]ÄmFWm&(2$%$/&3$49"H:& -+A,9&>>`&e$A$AJ(#7%(2:.(6&v(%.&8+2E+A,#,#&8$H"&*+&A(#1& ma7+2,/d&.,q,7$22+%,#&5a7*+%,2+%,#+&8$/7")"9"4.$d&q+33$4&]ämfym?#5#&/+#.,a,#+&mq+33$4&]ämf]mn& /122$#"6"&$."&$2.")"#"&EK%53(%14p&& & M0$/"#&8+#,9&,A9,9&q+33$4&])5765D&6&,2+:&0+#&f:&H$C"A2$%"#&/122$#9$A"#$&8,%&H+3&.+9,3(%19& 01#1#&E,8,&LK265/&8+2E+2+%,#.+&/+#.,&%578+A,#,&3$&.$&A"#"B"#"&3$#2"H&3$4$#&(#2$%6$&A18$3&*$%p&0,%& K%#+/&.$C$&*+%+2,9:&& j&#(:21&a$8,7&.,a/+&a(#%$.$#&+/2+#+#&.(/59$#2$%.$#&ak4.+&pjé7+b%,/:.(6&,a,92,&v(%.&8+2e+a,#,& C$4"%2$3$#&R(#$3&;/I(2$7D&8+2E+#,#&,94$&C$#+A,#+&$."#"&.()%1&3$49"H:&;#6$/\&u+.+#A+&8+2E+#,#& 5A7*+%,A,#.+&8+2E+3,&C$4"%2$3$#&/122$#"6"&$."&(2$%$/&MR(#$3&!(2$7N&EK%5253(%:&RK4.+&8+2E+3,& C$4"%2$3$#&R(#$3&;/I(2$7?"#&8,2E,A$3$%&A,A7+9,#.+&3$#2"H2"/2$&MR(#$3&!(2$7N&/122$#"6"&,A9,#,&$2"I&81&,A,92+&8,2E,A$3$%&/122$#9$A"#$&,9/$#&3(/\&R(#$3&!(2$7&,A9,#.+&8$H/$&8,%,&.+&3(/:&& " lf&0$23(4&'$*$a"&i>:&y+2a+&'1%1h9$&f17$#$)"d&><&g6$/&<=><:& $%"

35 Peki, Sonay Akpolat kendine nasıl Sonay Polat diye bilgisayar kullanıcı adi almış gibi duruyor? Fazla mesai çalışan sahte belge çetesi, yine Balyoz davasında sanık olarak yargılanan Soner Polat isimli bir başka subayın adının geçtiği belgeler de ürettiği için, bu belgeyi hazırlarken bilgisayarlarının sistem saatini ve kullanıcı adını değiştirirken Sonay Akpolat yerine sehven Sonay Polat yazmış. Yani, Sonay Akpolat + Soner Polat = Sonay Polat olmuş. Kadri Sonay Akpolat: Şahsım ile ilgili delil olarak ileri sürülen güven.doc ve ek tefrik.doc isimli 2 adet sanal yazının yazan kısmındaki Sonay Polat isminin benimle hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır. Ben Sonay Polat değilim. Benim adım Kadri Sonay Akpolat tır. Kendimi bildim bileli hiçbir şekilde kendi isim ve soyadımı Sonay Polat olarak yazmadım. ( ) Sonay Polat eşit değildir Kadri Sonay Akpolat. Ayrıca Akpolat, içinde en son 2002 tarihinde kaydedilmiş gibi gözüken bir geleceğe yolculuk belgesinden bahsediyor. Bu belgede Akpolat, 2009 da amiralliğe terfi edecek diye listelenmiş. Akpolat: Benim normal olarak amiralliğe terfi yılım 2012 yılı idi. Ancak 2000 yılında 1 yıl erken terfi, 2006 yılında da 1 yıl yüksek lisans kıdemi aldım. Ayrıca albaylık rütbe bekleme süresi 2005 yılında 6 yıldan 5 yıla düşürüldüğü için terfi yılım doğal olarak 3 yıl geriye gelerek 2009 yılı olmuştur. Bu sanal listenin yılları arasında oluşturulduğu iddia olunduğuna göre bu tarihlerden sonra oluşan 3 yıllık fark 6 yıl öncesinden nasıl bilinebilir? Bu olay sanki gelecekte bir zaman yolculuğuna çıkılmış, şahıslar hakkında bilgi toplanılmış ve geri dönülmüş gibi bir olaydır. Çete, defaatle tekrarladığı türden bir hata yapmış. Belgelerde bunlara benzer bir dolu hata var; sözde bu belgeleri hazırlayan subaylar kendi rütbelerini, kıdemlerini, vs. hatalı olarak yazmışlar. Bu hataların kaynağı da genel olarak, geriye doğru belge üretirken çetenin atladığı bazı gelişmelerden kaynaklanıyor. Daha önceki bölümde belirttiğimiz örnekte, subayın 2003 tarihli belgede, 2003 tarihindeki rütbesi, ancak 2009 da alacağı (yani güncel) sınıfı ile listelenmesi gibi. Peki, bu sahte belgeler Gölcük te Donanma nın kalbine nasıl yerleştirildi? Bavuldan çıkan Balyoz CD lerinin sahte (en azından şaibeli ) olduğu kanısı yerleşmeye başlarken, Gölcük belgeleri imdada yetişti. Öyle ya, Balyoz CD sinin aynısı Donanmanın kalbinden çıkmıştı, dolayısıyla sahte olamazdı. Askeri bir birlikte bir sabit diskin içine sahte belge yerleştirilmesi imkânsızdı. Mehmet Cem Çağlar, Gölcük Donanma Komutanlığı nda İstihbarat Kısım Amiri. Yapılan aramada el konulan 5 no.lu hard diskin çıktığı yer için, Çağlar şöyle diyor: Balyoz Davası 85. Celse Duruşma Tutanağı, 13 Şubat

36 Anılan malzemelerin bulunduğu yer hiçbir şekilde gizli bölme olarak nitelendirilemez. Şekilde de görüldüğü gibi Donanma Komutanlığı binasının mimari özelliği dolayısı ile merdivenler, tuvaletler ve 2 oda müstesna olmak üzere şekilde koyu renk ile gösterilen her yer koridorlar dahil yükseltilmiş zemin şeklindedir. Bu durumu arama sırasında Sayın Savcıya da arz ettik ve kendisinin gerek olmadığını söylemesine rağmen koridordaki ve istihbarat şube müdürü odasındaki rastgele birer karoyu kaldırarak gösterdik.( ) Burada hemen önemli bir noktanın altını çizelim. Askerin içinde gizli belgelere erişimi olan köstebek lerin varlığı yeni bir bilgi değil. Çünkü sahte kanıt üreten çetenin TSK içinde bir ayağı, işbirlikçileri olduğunu daha evvelden biliyoruz. Zira, Baransu ya verilen bavulda 1nci Ordu dan dışarıya çıkarılmış ses kasetleri, CD ler ve hatta 80 darbesine ait orijinal belgeler vardı. Bu gerçek belge ve CD ler sahte Balyoz CD leri ile birlikte paketlenip Baransu ya verilmişti. Demek ki, 1nci Ordu da içeriden dışarıya belge sızdırabilecek birileri var. Gölcük te olan ise farklı değil. Çok da güvenli olmayan bir bölümde (yükseltilmiş bir zemin altında) çöp torbaları içinde muhafaza edilen, kitap, dergi, kablolar, ve kullanımdan kalkmış sabit diskler var. Çetenin Donanma da görev yapan bir elemanı, bu sabit diski dışarıya çıkarıp, sahte belgeleri yüklendikten sonra tekrar yerine koymuş. Bunu yaparken, Balyoz CD sinin bir kopyası dahil bir kaç CD yi de ayni yere koymuş. Dolayısıyla Baransu nun bavulunda 1nci Ordu dan çıkmış belgelerin bulunması ne kadar şaşırtıcı ise, Gölcük ten sahte belgelerin çıkabilmesi aynı derecede şaşırtıcı. Ne daha az, ne de daha çok. Sanıkların ifadesine göre aramadan bir süre önce, bir takım teknisyenler sabit disk ve diğer malzemenin bulunduğu zemin altındaki bölüme giriyorlar. Hatta bir defasında, herhangi bir ariza şikâyeti olmadığı halde sıkışan kabloyu düzeltmeye geldiklerini soyluyorlar. Biz bu işi yapanların kimliğini bilmiyoruz, ancak, elbette ki bunu yapan şahıs(lar) istihbarat dairesine erişimi olan kişi/kişiler. Neticede, bilirkişi raporları 5 no.lu hard diskin içeresine, bu hard diskin bağlı olduğu bilgisayardan sökülüp kullanımdan kaldırıldığı tarihten (yani 27 Temmuz 2009 den) sonraki bir tarihte, sistem saati geriye alınmış bir başka bilgisayara bağlanarak dosyaların kopyalandığını saptadı. Ayrıca, bu sabit disk üzerinde, sanıklardan hiçbirine ait olmadığı teyit edilen taze parmak izi de bulundu. Arama ile ilgili ilginç detaylar da var; onları da not edelim. 6 Aralık 2010, Pazartesi günü öğlen saatlerde, Savcı Fikret Seçen Donanma Komutanlığı nı aradı ve arama yapacağını bildirdi. Arama 18:30 da başladı. İhbar mektubunda belirtilmemiş olmasına rağmen, Seçen, yanında yükseltilmiş zeminleri kaldırmak için vantuz ile geldi ve yine ihbar mektubunda spesifik bir oda belirtilmemesine rağmen (istihbarat şubesinde 4 oda var) doğrudan el konulacak delillerin bulunduğu odaya giderek, yine ihbar mektubunda spesifik bir yer belirtilmemiş olmasına rağmen, doğrudan yükseltilmiş zemin üzerinden, 5 no.lu disk de dahil olmak üzere diğer malzeme ver dergilerin altında bulunduğu karoya işaret ederek, karonun kaldırılmasını istedi. 36

37 Aramanın başlangıcında Seçen, Mehmet Cem Çağlar ın odasına geldi. Çağlar dan dinleyelim: 45 ( ) [Seçen] Yok dedi ben dedi senin hiçbir şeyini aramayacağım. Bilgisayarlarını da kapatabilirsin, dolaplarını da kilitleyebilirsin, her şeyini kaldırabilirsin. Ben bu karonun, ayağını yere vurdu. Bu karonun altına bakacağım dedi. Hatta dedi vantuzunuz yoksa benim arabamda var, ben getirteyim dedi. Yok dedim biz vantuzu getirtiriz, zaten söylenmiş, komutanlar söylemişler geliyordu. Ayni celsede, Mehmet Fatih İlğar, ihbar mektubunda belirtilmemiş olmasina rağmen, savcının neden vantuzla geldiğini, ve yine ihbar mektubunda belirtilmemiş olmasına rağmen nasıl doğrudan bulunacak delillerin olduğu yere gittiğinin araştırılmasını istiyor: Bulunan yer çok geniş bir mahal. Savcımızda oraya gelip direkt ilgili mahali adeta nokta atışı yaparmışçasına, mailde böyle bir şey yazmamasına rağmen o mahali ve o karoyu direkt işaret etmesi insanın aklına mutlaka acaba Savcımızı bu mailden gayrı ihbarcı ile direkt bir muhatabiyeti söz konusu olup olmadığını getiriyor ve vantuzu da yanında getirmesi. Dolayısı ile tanığın ifadelerinden sonra bu konunun da Mahkemenizce açıklığa kavuşturulmasını talep ediyorum. Mahkeme başkanı ise bunu önemsiz bir detay olarak değerlendirdi ve duruşmanın ilerleyen dakikalarında şöyle dedi: Peki, peki yani orada Cumhuriyet Savcısı ihbarın dışında ihbarı yapan kişi ile görüştü mü? Ya da görüşen bir görevli Cumhuriyet Savcısına ilaveten tutanaklara geçmeyen bilgi mi verdi? Yani faraziye ki verdi, ne değişir? Diyelim ki polisin bir muhbiri getirdi bu bilgiyi. İstihbarattan yani istihbaratın çalıştırdığı bir muhbir getirdiğini farz edelim. Onunla da istihbarat memuru görüştü. Bir şekilde de bu bilgiyi Savcıya ulaştırdı harici bilgi. Bununla ilgili dosyada hiçbir bilgi yok. Yani sizin düşündüğünüz yoldan gidelim, neyi değiştirecek? Mahkeme başkanı haklı; bu duruşmalarda hiçbir maddi gerçek hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Zaten, savcıların CD nin sahte olduğunu gösteren yazışmaları emanete saklaması, iddianamede doğru olmayan beyanlarda bulunması, bilirkişi raporu yok etmesi yanında, isimsiz ihbar yapan kişiyi bulup (eğer böyle olduysa çünkü ortada bir muhbir söz konusu değil) edindikleri ek bilgileri dosyaya koymamaları, devenin yanında kulak kalıyor. Aramanın yapıldığı tarihte Donanma Kurmay Başkanı olan Ali Semih Çetin in söyledikleri önemli: Savcı Fikret Seçen, Sayın Fikret Seçen aramadan önce yaklaşık 5 saat önce öğlen saati olduğu için çok net hatırlıyorum, yemekten hemen sonraydı ama arası olabilir. Beni arayarak geleceğini söylemiştir, bir savcı arkadaşı ile birlikte akşamleyin kaça kadar orada olduğumu sormuştur. Ben de bunun üzerine hem İstihbarat Şube Müdürüne hem de bütün diğer Başkanları çağırarak akşam Savcıların geleceğini, Savcılar ayrılmadan karargahtan kimsenin gitmemesi gerektiğini tebliğ ettim. Yani Savcının gelişine kadarki süreyi de sayarsak orada da 4-5 saatlik bir zamanımız vardı. 45 Balyoz Davası 85. Celse Duruşma Tutanağı, 13 Şubat

38 7$C2,3+&(291H/+#&(%$.$/,&8+2E+2+%,&C$2$&(%$.$&91C$B$4$&+79,H,4D&A(#%$&.$&R$*6"&E+2,3(%19&.+.,),&C$2.+&A(#&B"%A$7"&.$&/122$#9$3"I&7+/%$%&91C$B$4$&+79+3+&.+*$9&+79,H,4&E,8,&/(9,/& $2E"A"#"&3$%$77":&& -+A,9&><`&w$9$#D&<<&G6$/&<=>> E)Z1/!5/T+/!;/1/83939!jW7TT)9,UT,!)[1)TT)*,k!! S2/&/,7$8"9"4.$&/+#.,A,#+&3+%&$3"%.")"9"4&;2I+%&LK%95H?5#D&0$23(4&8+2E+2+%,#.+/,&A$C7+6,2,/2+%,&.,2+& ;2I+%&LK%95HD&F$%$B?.$/,&3$4"A"#.$&LK265/?7+/,&A$8,7&.,A/2+&,2E,2,&HK32+&.,3(%&T*1%E12$%&/+#.,A,#+& $,7V lo`&& $)"

39 Bugün dahi belgeler arasında yeni zamanlama çelişkileri bulunup kamuoyuna açıklanıyor, Ergenekon ve darbe davalarına soğuk gazeteciler sütunlarında bunları tekrar ederek kamuoyunun zihnindeki kuşkuların daha da derinleşmesine yardımcı oluyorlar. Ne var ki sözünü ettiğim gazeteciler bu işi yaparken derin bir bilgisizlikle hareket ediyorlar. Bugün bile 11 No lu CD nin dışarıda bir yerlerde bir çete tarafından herhangi bir bilgisayarda kaydedildiğini zannediyorlar. Bugün bile 11 No lu CD nin kaydedildiği harddiskin 6 Aralık 2010 da Gölcük Donanması nda yapılan aramada İstihbarat Şube Müdürlüğü nün döşemesi altındaki gizli bölmede bulunduğunu bilmeden yazıyorlar. (...) [Gölcük te] Ele geçirilenler arasında bir de harddisk vardı; bir süre sonra onun, meşhur 11 No lu CD nin yazıldığı harddisk olduğu anlaşılacaktı. Resim 13: Taraf, 10 Nisan 2012 Halbuki Gölcük teki sabit diskte 11 no.lu CD nin oluşturulduğu kesinlikle doğru değil. Savcıların bile böyle bir iddiası yok, zaten olamaz da. Biz aynı gün blogumuzda Alper Görmüş ün uyduruk bilgi üzerine inşa ettiği yazısı başlıklı bir yazı yazarak, buradaki en büyük ironiye, yani Alper Görmüş ün kendi uydurduğu olguları yazmadıkları (!) için başka gazetecileri bilgisizlikle suçlamasına dikkati 39

40 çektik. Bir sonraki yazısına bu düzeltmeyle başlayan Görmüş, bu bilginin yanlış olmasının ileri sürdüğü temel iddiaya halel getirmediğini, doğru bilginin, yani 11 numaralı CD nin kopyasının çıkmış olmasının, yeterli olduğunu yazdı. 47 Yani büyük tantana ile ilan ettiği bilgi yanlış çıkınca, fark etmez, önemli değil zaten dedi. Şimdi, Eskişehir de emekli bir subayın evinde, subayın oğlun odasındaki çekmecede bulunan flaş bellekten bahsedelim. Bu flaş bellekteki dijitaller ikinci Balyoz iddianamesinin temelini oluşturuyor. Eskişehir de bulunan flaş bellekteki darbe belgeleri Yine adetten olduğu üzere, isimsiz bir ihbar e- maili nedeniyle yapılan bir aramada, yine adetten olduğu üzere dijital darbe belgesi bulundu. 21 Şubat 2011 de emekli Havacı Albay Hakan Büyük ün Eskişehir deki evinde yapılan aramada bulunan ve ikinci Balyoz iddianamesinde delil olarak kabul edilen flaş belleğin hikayesi ile ilgili ilginç detaylar var. Önce bu detayları aktaralım. Sonra, flaş bellekten çıkan belgelerdeki sahtecilikten bahsedeceğiz. Tüh, geç kalmışız! İhbar e- mailini gönderenin görüntü kayıtları silinmiş! 18 Şubat 2011 Cuma: Hakan Büyük şehir dışında. Saat 20:00-20:30 gibi Hakan Büyük ün oğlu ve arkadaşı evde otururken elektrikler kesiliyor. Oğlu ve arkadaşı dairenin kapısını açık bırakarak iki kat altta apartman girişindeki elektrik panosunun bulunduğu yere iniyorlar. Sigorta panosunun kapağını açtıklarında sadece 5 no.lu daire (yani Büyük ün dairesi) ile apartman aydınlatma sigortalarının indirilmiş olduğunu görüyorlar ve düzeltiyorlar. 19 Şubat 2011 Cumartesi: İstanbul Emniyet e e- mail ile bir ihbar mektubu geliyor. İhbar mektubunu buraya taşıyoruz: 47 Alper Görmüş, Taraf, Balyoz çelişkileri: Bir ihtimal daha var (2), 13 Nisan

41 -+A,9&>l`&SA,9A,4&,C8$%&9+/7181& '+9+/&/,D&M7171/2$#9$/7$#&/(%/$#&*+&8535/&,C7,9$22+&+2,#.+&8121#$#&8$23(4&8+2E+2+%,#,&3(/&+.+6+/N& (2$#&0535/D&,2/&0$23(4&7171/2$9$2$%"#"#&8$H2$.")"&<o&[18$7&<=>=&7$%,C,#.+#&8+%,&T8,%&A+#+.,%V& A$*6"2$%"#&$/2"#$&F+2+/(9?$&3$4"&3$4"2$%$/&+2+/7%(#,/&,C8$%"#&3$I"2.")"&,#7+%#+7&}!?A,#,#&/,9+&$,7& (2.1)1#1&A(%9$/&E+2,3(%:&;3#"&E5#&F+2+/(9&E+%+/2,&8,2E,3,&*+%,3(%:& %!"

42 1 Mart 2011 Salı: IP adresi Telekom dan alındıktan günler sonra, IP sahibinin ifadesine başvuruluyor. Bu arada ihbarı yapan kişinin ihbarı yaptığı yerdeki kamera kayıtları sadece 7 gün saklandığı için kayıtlar silinmiş! İsimsiz ihbar e- mailini aldıktan sonra arama için jet hızıyla hareket eden emniyet ve savcılar, ihbar e- mailini yollayan kişiyi bulmak için hiç acele etmedi. Sonuç; süre aşımı nedeniyle kayıtlar silindi, ihbarcı bulunamadı. 2 metrekareye 1 polis Hakan Büyük ve oğlunun yaşadığı 45 metrekarelik bir oda bir salon eve, 21 Şubat 2011 Pazartesi sabahı, Hakan Büyük ün oğlu evden çıktıktan sonra, saat 08:35 de muhtar ile birlikte 20 kadar polis doluştu. Büyük ün oğlunun odasındaki beş çekmeceli şifonyerin alttan ikinci çekmecesinden Cruser marka bir flaş bellek bulundu. Arama esnasında avukat olmadığını ekleyelim. Arama eldivenle yapılmasına rağmen, flaş bellek bulunduğunda, üzerinden parmak izi ve DNA örneği alınmıyor. Sizin evde bulundu, sizindir Büyük, ilerleyen saatlerde eve gelen oğluna bu flaş belleği sorduğunda, oğlu hatırlamadığını, çok flaş bellek aldığını ve kaybettiğini, kendisine ait olmayabileceğini söylüyor. Bunun üzerine Ev Arama, El Koyma, İmaj Alma ve Teslim Tutanağını hazırlayan görevlilere durumu anlatan Büyük e verilen cevap şu: Sizin evde bulundu, sizindir. Büyük ün ifadesine şöyle: Arama sırasında flash bellek saklamaya müsait onlarca yer varken (askılık, masa, sandalye boru ayakları vb) buralara hiç bakılmamıştır. Arama, gereken özen ve ciddiyette yapılmamıştır. Üst aramasının yapılmaması, kapı girişindeki askılıkta bulunan montumun aranmayışı, içi boş yuvarlak borudan yapılmış askılık ile masa ve sandalye ayaklarının aranmayışı, flash belleğin bulunduğu odadaki çalışma masasının üzerinde ve içerisinde çeşitli malzemeler bulunan ayakkabı kutusundaki 3 adet CD nin bulunamaması, evdeki kombi, TV, DVD oynatıcı vb. aletlerin kapaklarını sökülerek kontrol edilmemesi, akşamüzeri eve gelen oğlumun üst aramasının yapılmaması ve teklifine rağmen cep telefonunun imajının alınmaması, Biz aradığımızı bulduk, uğraşmaya gerek yok dercesine bir tutum sergilendiği düşüncesine sevk etmektedir. Ertesi gün Büyük, flaş belleğin içerisinde ne olduğunu anlamak için dizüstü bilgisayarına takıyor ve içerisinde sıkıştırılmış olarak DOSYALARIM.rar isimli bir klasör olduğunu görüyor. Klasörü açtığında içerisinde başka klasörler olduğunu, bunların içerisinde de Word, PowerPoint ve JPG uzantılı dosyalar olduğunu görüyor. Ancak, dosyaları açmak istediğinde dosyalar şifreli olduğu için açamıyor. Eskişehir Emniyet Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne gidiyor ve durumu anlatarak bu konuda ek ifade vermek istediğini belirtiyor. Görevli, arama ile ilgili tutulan her kaydın İstanbul Emniyet Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlileri tarafından götürüldüğünü, oraya müracaat etmesini 42

43 söylüyorlar. Büyük ün danıştığı avukat, İstanbul a gitmesinin gerekmediğini, flaş bellek ile ilgili savcılık tarafından çağrılırsa konuyu anlatmasını söylüyor. Aramadan tam 68 gün sonra tutuklama 28 Mart 2011 Pazartesi: Eskişehir de yapılan aramadan tam 68 gün sonra Hakan Büyük İstanbul da gözaltına alınıyor ve savcılık sorgusunun ardından sevk edildiği mahkemece flaş bellek içindeki dijital dokümanlar nedeniyle tutuklanıyor. Neden 68 gün sonra, bu hala bir muamma. Hay Allah, nasıl tahmin edemedik Flash belleğin şifresi NOYAN1990 imiş! Aramadan 68 gün sonra Emniyet ve Savcılıktaki ifadesi sırasında flaş bellek içerisindeki şifreli dijital dokümanların şifresinin NOYAN1990 olduğunu öğrenen Büyük, savunmasında şunları sıralıyor: Meslekte bize ilk öğretilenlerden biri bilgisayardaki şifrenizi eş/çocuk adı ve doğum tarihi yapmayın şeklindedir ve çok basit bir kuraldır. Ki en son Bilgi Güvenliği Eğitimi mi 2009 yılında (emekli olduğum yıl) aldım. İçerisinde böylesine önemli dijital dokümanları ve suç delillerini barındırdığı ileri sürülen flash belleğin; mevcut dava ve soruşturmalar nedeniyle sık sık arama yapıldığının medyada yer aldığı bir dönemde elde bulundurmak, oğlumdan bile gizlemem gerekirken bir çok arkadaşlarının geldiği evde ve kolayca bulunabilecek bir yerde açıkta görülecek şekilde saklamak akla, mantığa ve hayatın olağan akışına aykırıdır. Görev yaptığım hiçbir dönemde bulunduğum birimden ayrılırken arşiv yapmadım, hiçbir dijital doküman veya evrakın kopyasını yanımda götürmedim. Anılan flash bellek bana ait olsaydı, şifresini bilir ve içeriğinde ne olduğuna vakıf olduğumdan, başımı derde sokmamak için imha etmiş olurdum. Büyük soruyor: (Sözde) 6 ayrı il ve ilçede yerleşik 10 askeri birlikte görevli yaklaşık 29 kişiye ait makam ve bilgisayarda yer alan dijital dokümanlar, nasıl tek bir kişinin elinde olabilir? Bu kişi, tek tek bu birlik ve makamlara giderek bunları izinli veya izinsiz olarak nasıl toplayabilir? ( ) Aramada bulunan flash bellek içerisindeki davaya konu olan dijital dokümanlarda adı geçen Havacı subayların büyük çoğunluğunu ismen bile tanımamakla birlikte, hiçbiri ile irtibatım yoktur. Aynı yerdeki dijital dokümanlarda adı geçen Deniz Kuvvetleri Komutanlığı mensubu subaylardan ise hiçbirini tanımıyorum. Tanıdığıma ilişkin bir telefon görüşmesi vb hiçbir delil de yoktur. Hiç bir irtibatım olmayan kişilere atfedilen dijital dokümanların bende olması doğal mı? 43

44 Meğer Hakan Büyük, emekli olduktan sonra belgeleri güncellerim diye belleği saklamış İkinci Balyoz iddianamesinde içerisinde Balyoz Güvenlik Harekat Planı kapsamında bilgi/belgelerin bulunduğu flash belleğin içerisinde bulunan dosya ve belgelerin şifreli oldukları görülmüştür ( ) suça yönelik olarak hazırlanan bu plan ve yazışmaların, güncelleştirme amacına yönelik şüpheli [Hakan Büyük]tarafından şifreli bir şekilde muhafaza edildiği yazıyor. Yani, emniyet ve savcılara göre Hakan Büyük, nereden ve nasıl edindiği belli olmayan belgeleri, emekli olduktan sonra boş vakitlerimde güncellerim diye düşünerek bir flash belleğe kaydetmiş, kolay tahmin edilmesin diye oğlunun adı ve doğum yılını şifre olarak kullanmış ve de bulunması zor olsun diye oğlunun odasındaki çekmeceye yerleştirmiş. Arama ile ilgili tuhaflıkları ve iddianamedeki saçmalıkları not ettikten sonra, flash bellekten neler çıktığına ve bu belleğin Balyoz davasında neye hizmet ettiğine bakalım. Önceki Balyoz belgelerindeki hatalar kasten yapılmış! Sahte belge çetesi, ağırlıklı olarak Havacı olan yeni bir grup insanı davaya dahil etmek, hem de daha önceki belgelerde ortaya çıkan sayısız hataya bir açıklama getirmek üzere yeni sahte belgeler üretmiş. Deneye yanıla, sahte belge üretmekte giderek uzmanlaşan çete, daha önceki kimi hatalarını bu son fasılda tekrarlamamış. Örneğin bu belgelerde (ve de emniyet tespit raporunda) Feyyaz Öğütcü nün adı doğru şekliyle geçiyor. Gölcük belgelerinde ve emniyet raporlarında Feyyaz Öğütçü olarak geçtiğini yazmıştık). Sahte belge çetesi, önceki belgelerde yaptıkları hatalardan bazıları için de güzel bir formül bulmuş: yeni dijital belgelere göre, meğer diğer belgelerdeki hatalar kasten yapılmış! Çete, artık insanların zekası ile açıktan dalga geçiyor. Güvenlik Brifingi.ppt isimli PowerPoint belgesinde aynen şöyle yazıyor: Yapılan yazışmalarda karşılıklı güvenlik kontrolü sağlanması maksadıyla özel kod uygulaması yapılacaktır. Bu kapsamda belirlenen hata- kod tablosu kullanılacaktır. Şaka gibi, ama aynen böyle. Meğer, subayların kendi isimlerini, rütbelerini, görevlerini yanlış yazmalarının hep bir nedeni varmış! Mesela, bu hata- kod tablosuna göre, Rütbe, Ad Soyad kısmında yapılan hata İmza Bloğunda ise Amirlerime ilişkin problem/baskı var anlamına geliyormuş. Hata metin içinde ise Bahse konu personelden kaynaklanan problemler var anlamına geliyormuş. Hata, görev kısmında olursa Bahse konu personelin görevden kaynaklı problemleri nedeniyle ivedi değişiklik talebi var anlamına geliyormuş. Gölcük belgelerindeki hataları açıklamak üzere bu formülü geliştiren çetenin üstün zekâlı mensubunu kutluyoruz. 44

45 Ancak, bu dahiyane fikirle birlikte, çete Eskişehir belgelerinde yaptıkları geleceğe dönüş tarzı hatalardan Eskişehir den çıkan bu son belgelerde de yapmış. Yine bir geleceğe dönüş belgesi Eskişehir belgeleri arasında EK- A 926 Teklifler.doc isimli bir Word belgesi var. Bu belgenin emniyet raporunda belirtilen üstveri bilgilerini ciddiye alacak olursanız, ilk kez 3 Nisan 2003 de oluşturmuş ve en son Cem Gurdeniz isimli kullanıcı tarafından 5 Nisan 2003 de kaydedilmiş. Bu belgede mevcut TSK Personel Kanununda (926 sayılı) yapılması öngörülen değişiklikler listeleniyor. Belgedeki bir kolonda kanunun mevcut hali, diğer kolonunda ise teklif edilen değişiklik belirtiliyor. Sözde 2003 de hazırlanan bu Balyoz belgesinin 6ncı sayfasında, kanunun mevcut şekli kısmında kanunda 2005 yılında yapılan değişiklik yer alıyor, üstelik değişiklik tarih (15/6/2005) ve sıra sayısıyla (5365/7) birlikte. Resim 15: Flaş bellekten çıkan EK- A 926 Teklifler.doc Belgede gecen ve 49ncu maddenin, c fıkrasında yapılan değişiklik 15 Haziran 2005 de kabul edildi ve 20 Haziran 2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlandı (7nci maddede). Bu tarihin, sahte belge çetesinin gözünden kaçma sebebi, bu maddedeki daha önceki bir değişikliğin 1983 de yapılmış olması, dolayısıyla kanun metninde değişiklik tarihi olarak önce bu tarihin beliriyor olması olsa gerek. Sürpriz olmayacak bir şekilde, bu nokta, bu belgelerin önceki Balyoz delillerini desteklediği ve teyit ettiği tespitinde bulunan emniyet görevlilerinin yine gözünden kaçmış. Bir başka ornek daha verelim. Flaş bellek içinde 3- ISLAK İMZALILAR isimli bir zip klasörü altında, taranarak JPG olarak kaydedilmiş kimi ıslak imzalı belgeler ve haritalar var. Orijinal kimi istihbarat 45

46 belgeleri, yazı tarih, yazışma numarası, paraf ve imzalarıyla birlikte var. Ancak bu klasördeki belgelerin hiçbirinde Balyoz, Oraj, Suga, vs. geçmiyor. Bu belgeler, aradaki sahte Word belgelerine gerçeklik katmak için konmuş olmalı. Çetenin taktiği aynı; ellerindeki gerçek belgelerle, ürettikleri sahte dijital belgeleri harmanlamak. Bu klasör altında toplam 63 tane JPG dosyası var ve tüm belgelerin taranıp JPG oluşturma tarihleri 19 Nisan 2007 i gösteriyor. JPG dosyalarını tek tek açıp içine baktığınızda, taranan belgelerden en eskisinin tarihinin 7 Nisan 2003 olduğunu görüyorsunuz. Onun dışında, 2004, 2005 ve 2006 tarihli belgeler çoğunlukta. Ancak, bu klasördeki yine sözde 19 Nisan 2007 tarihinde taranarak oluşturulmuş Tara0059.jpg dosyasını açtığınızda karşınıza 2009 tarihli bir basın kupürü çıkıyor! 12 Mayıs 2009 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmış bir gazete kupürü, Genelkurmay tarafından yine aynı tarihte hazırlanan basın özetinde alıntılanmış. Bu JPG dosyasının üstverisine inanacak olursanız, bu gazete kupürü 19 Nisan 2007 de saat 17:58 de taranarak JPG dosyası haline getirilmiş! Dava ile doğrudan bir ilgisi olmayan bu gazete haberi, sahte belge çetesinin yine üstverileri nasıl manipüle ettiğini kanıtlaması açısından önemli. Bilirkişiler ne diyor? Bu flaş bellek ile ilgili Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi nden Prof. Dr. M. Ufuk Çağlayan tarafından hazırlanan teknik mütalaa raporu, sahte belge çetesinin üstverilerle oynadığını açıkça ortaya koydu. 48 Çağlayan herkesin anlayabileceği bir dille şöyle yazdı: İçeriğinde tarihine ait bir gazetenin taranmış (scan edilmiş) görüntüsü olan dijital bir verinin oluşturulma tarihi hiç bir şekilde tarihinden önce, yani olamaz. Benzer şekilde, içeriğinde 12 Şubat 2008 tarihli bir yazı olan dijital bir verinin oluşturulma tarihi hiç bir şekilde 12 Şubat 2008 tarihinden önce, yani olamaz. Bu durum, dijital verileri içeren bilgisayar dosyalarının metadata bilgileri arasında bulunan son yazılma tarihinde Cevap 1 de izah edildiği şekilde 49 değişiklik olduğu ve dosyaların delil bütünlüğü ve sağlığının artık kaybolmuş olduğu anlamına gelmektedir. Benzer şekilde, flaş belleği inceleyen Arsenal, flaş bellekte kayıtlı kimi belgelerin üstverileri ile oynandığını saptadı ve belleğin delil bütünlüğünün olmadığını belirtti. 50 Çeteyi eğitecek rapor Bunun yanı sıra, bu flaş bellekteki dijital belgeleri inceleyen Hava Kuvvetleri Bilirkişi Heyeti nin hazırladığı raporda, sahteciliğe işaret eden türlü bulguları listelendi. Raporun EK- Ç sinin tamamı, Word belgelerindeki askeri yazışma usullerine bariz aykırılıklar ve hatalara üzerine. Yani, raporun Kasım 2011 tarihli Boğaziçi Üniversitesi teknik mütalaası. 49 Cevap 1 de Prof. Çağlayan Üzerinde bilinçli olarak veri çıkarma, değiştirme vb. işlemleri yapılmadığı sürece bu bilgilerin kendiliklerinden anlamlı bir şekilde değişmeleri mümkün değildir diyor. 50 Arsenal, 1 Mayıs 2012 tarihli Adli Bilişim Raporu. 46

47 bu kısmı, sahte belge çetesi için eğitici bir referans doküman niteliğinde. Örneğin, en son 2003 de kaydedilmiş gibi görünen İhtimalat isimli bir Word belgesinin, yazım kuralları açısından 2003 de cari olan yönergenin (MY 75-1A) değil, 2008 de yenilen MY 75-1B TSK Karargah Hizmetleri Yönergesi ile uyumlu olduğunu belirtiyor. Yani, nasıl olduysa 2003 belgesi 2008 de kabul değişecek format ile yazılmış! Rapor şöyle bitiyor: Sonuç olarak her yönüyle hatalı ve tutarsız söz konusu imzasız yazılarla; seçilmiş bir kısım komutan ve personelin, sözde görevler verilerek veya yazı içerisinde isimleri veya imza blokları yer almak suretiyle vazifesiyle bağdaşmayan ya da başarması imkansız görevler verilmek suretiyle hayal ürünü bir yapılanma içine çekildiği değerlendirilmiştir. Oysa ışınlanma teknolojisi varken, neden başarması imkansız olsun? Gölcük belgeleri gibi Eskişehir belgeleri de, bu teknolojinin orduda 2003 den beri kullanıldığını gösterdi. İki örnek verelim. Mehmet Eldem aynı anda hem İngiltere de hem de Ankara da ikinci Balyoz iddianamesinin sanığı Mehmet Eldem, Ankara daki 4. Ana Jet Üs Komutanlığı nda Oraj planları ile ilgili kimi Word belgelerinin son kaydını yapmakla suçlandı. Gösterilen kanıt ise Eskişehir de bulunan, flaş bellek içindeki mehmeteldem kullanıcı adı ile kaydedilmiş iki adet Word belgesi (teklif.doc ve ofk.doc). Üstverisine göre bu Word belgelerinden ilkinin son kaydı mehmeteldem kullanıcı adıyla 6 Kasım 2003 de yapılmış gibi görünüyor. Oysa Mehmet Eldem Haziran Temmuz 2004 arasında kesintisiz olarak yurtdışında, çünkü geçici görevle İngiltere de ileri düzey komuta ve kurmay kolejinde görevli. Dolayısıyla Kasım 2003 de Ankara da böyle bir Word belgesi kaydetmiş olamaz. Çete, Mehmet Eldem in o tarihte İngiltere de görevli olduğunu bilmiyor. Çünkü Eldem, İngiltere ye geçici görev ile gidiyor. Geçici görev ile atanan bir personel, hangi birlikten geçici göreve katıldı ise (Eldem için Ankara daki 4. Ana Jet Üs Komutanlığı) o birliğin emrinde kayıtlı gözüküyor. Tahmin edeceğiniz üzere, Balyoz mahkemesi mevcut bilirkişi raporlarını, Mehmet Eldem in fizik kuralları ve o dönemki teknolojik imkanlar dahilinde Word belgelerini kaydetmiş olamayacağını gösteren belge ve kanıtları tamamen görmezden geldi ve Eldem e müebbetten iskontolu 16 sene hapis cezası verdi. O tarihte çocuğuna anne sütü veren biriydim 2 Aralık 2011 günü Balyoz un 64. celsesinde savunmasını yapan Tülay Delibaş ın savunmasının bir bölümü bu ve benzeri başlıklarla basında yer aldı. 2nci Balyoz iddianamesinin sanığı Tülay Delibaş, yukarıda bahsettiğimiz EK- A 926 Teklifler.doc isimli Word belgesin, belgenin üstverisine göre Tülay kullanıcı adı ile edit edilmiş. Yukarıda bu belgenin ilk defa 3 Nisan 2003, son defa 5 Nisan 2003 de kaydedildiğini ama içinde 2005 yılında gerçeklesen bir kanun değişikliğinin, değişiklik tarih ve sayısı ile birlikte yer aldığını yazmıştık. 47

48 Bu belgelerin sahte olması bir yana, o dönem normalde Genelkurmay Askeri Savcılığı nda savcı olarak görev yapan Delibaş, (sahte belge çetesinin yine atladığı üzere) Eylül Haziran 2003 arasında iş başında değil. Önce doğum nedeniyle rapor, daha sonra ise bebek bakımı için ücretsiz izin almış. Ama her nasılsa, Emniyet tespit tutanağını hazırlayan polisler Tülay Delibaş ın EK- A 926 Teklifler.doc belgesinin hazırlanmasında aktif olarak bulunduğunu görmüş olmalılar ki (!) şöyle yazıyorlar: 51 bu belgenin [EK- A 926 Teklifler.doc] hazırlanmasında Tülay DELİBAŞ ın aktif olarak bulunduğu görülmüştür. Belgenin, gerçeği yansıtmadığını bildiğimiz üstverisinde Tülay adının geçmesi, belgenin sözde hazırlandığı tarihte bebek emziren Delibaş ın darbe belgesinin hazırlanmasında aktif olarak da bulunduğuna kanıt olarak gösterildi! Emniyet ve Savcılar bu ve benzeri kurguları içeren bir senaryo yazıp Hollywood da film olması için yollasalardı, aşırı fantastik olduğu gerekçesiyle senaryo kabul edilmez, ciddi bir revizyon yapmaları istenirdi. Balyoz mahkemesi ise bunları çabucak ve tereddütsüz bir şekilde kabul etti, Delibaş a kestiği müebbetten iskontolu hapis cezası ile hızını alamadı ve Delibaş ı babalık hakkından da men etti. İkinci ve üçüncü Balyoz iddianamelerinin temelini oluşturulan dijitallerdeki sahteciliği yeterince örneklediğimizi, ve bu sahtecilik karşısında fos mahkemenin tutumunu anlatabildiğimizi düşünüyoruz. Sahtecilikleri ortaya koyan savunma, hırsızı hırsıza şikâyet ediyor durumuna düştü. 17 Ocak 2012 tarihli 74. Celsede Çetin Doğan, şimdilerde paralel devlet olarak adlandırılan çeteye işaret edince, mahkeme hakkında suç duyurusunda bulundu. Artık delilerin sahteliğinin ayyuka çıktığı celsenin başında Çetin Doğan söz aldı: ( ) Bu delillerin, dijital verilerin çok kolaylıkla üretebildiğini ben kendi bu yaşımda bilgisayar bilgimle kendim üretebilirim. Gelin evvela bu dijital verilerin yasal delil olup olmadığını bir bilirkişi huzurunda eski bilirkişilerde buraya gelmek üzere tartışalım. Buradaki personelin çok büyük [PD & DR: küçük olacak; 366 sanıktan %14 ü seminer katılımcısı] bölümü 48 kişisi sadece seminere katılmıştır. 48 kişi dışındaki olanların evvela davasını çözelim kendi görevlerinin başına gitsinler. Geriye kalıyor 48 kişi, 48 kişi seminere o zaman için bizzat katılan personel benim emrim uyarınca verdiğim emirlere göre katılmıştır. Ve benim sevk idaremde seminer yapılmıştır. Eğer seminerde bir suç aranıyorsa onun hesabını ben vermeye hazırım. Nitekim bu konuda bir hazırlığımız da var. Semineri baştan sonuna kadar burada oynamaya hazırız. Hem ses bantlarından hem de seminerde gösterilen bantlardan hem yapılan tartışmalarla açık net olarak Mart 2011 tarihli Emniyet Tespit Tutanağı, İkinci iddianame Ek Klasör no.11, Dizin no

49 Şimdi zaman içerisinde tabi bu delil şeylerimizi isteklerimizi tekrarladık fakat hiçbirine cevap verilmedi. Bunun ötesinde geçen dava süreci içerisinde dedik ki bunun kotaranların parmak izleri bunlardır. Size ismen de verdim Yurt Atayün dedim Terörle Mücadele Şubesi terör üretme şubesi haline gelmiş, bu davada meydana gelen birçok iddianameler ortaya çıkan fezlekelerin hatırlatıcısı, üreticisi bu şube ve bazı evraklarda tahribat yapıldığını, Ankara İl Emniyet Müdürlüğünden aldığı bir evrakı dernekler şubesinden geldiğini iddia ettiği bir evrakı tarif ettiğini, çünkü gerçekleri yansıtmadığını söyledik suç duyurusunda bulunduk. Doğan, kullandığı terör üretme şubesi ifadesinden ötürü hapis cezası istemiyle ayrıca yargılandı. Mahkeme benzer suç duyurularını bir çok başka sanık ve avukat için de yaptı. Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu na yapılan başvuruda da şikayet konusu edilen, mahkemenin tavizkâr tutumundan biraz bahsedelim şimdi. Tele- kulak mahkemesi 13 Haziran 2011 günü mahkeme salonuna gelen avukat, sanık ve izleyiciler, izleyici bölümü dahil, salonun her yerinde tavandan mikrofonlar sarkıtıldığını gördü. Yoğun itirazlara karşı, bu mikrofonların sadece duruşma sırasında kayıt yapacağı konusunda teminat veren mahkeme başkanı, 6 Aralık 2011 tarihindeki duruşmada klişe bir şekilde tutukluğun devamı kararını açıkladıktan sonra, izleyici kısmında (ki burası salonun en arka kısmı oluyor) beddua eden bir sanık eşi hakkında Mahkeme heyetine hakaret ve tehditten suç duyurusunda bulundu. Aslında sanık yakınlarına bu şekilde taciz, sadece mahkeme salonu ile sınırlı kalmadı. Balyoz davasının 37. celsesinin görüldüğü 5 Mayıs 2011 tarihi aynı zamanda Hıdırellez e denk gelince sanık yakınları bir gül fidanına adalet, ve özgürlük dileklerini bağladılar ve Silivri duruşma salonunun önüne bıraktılar. Ardından, sanık yakınları 5 dakika alkış eylemi yaptılar ve böylece Silivri mahkemesi ile cezaevi arasındaki tali yolu bu 5 dakika boyunca trafiğe kapatmış oldular. Bunun üzerinde Çetin Doğan ve Ali Deniz Kutluk un eşleri Nilgül Doğan ve İrem Kutluk için 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu nun 28/1 maddesi kapsamında bir buçuk yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile yargılandı. Savcı iki kadının seçme ve seçilme dahil tüm siyasal haklarından da mahrum edilmelerini talep etti. Mahkemenin yaptığı sayısız suç duyurusundan biri ayrı bir bölümü hakkediyor. Önce onunla başlayalım. Mizansen yargılama değil, mizansenle savunma yapmak suç 18 Mart 2011 tarihli celsede Çetin Doğan ve diğer kimi sanıkların savunma avukatı Hüseyin Ersöz, Balyoz Mahkemesine sahte dijital belgelerin nasıl hazırlanabileceğini gösteren bir mizansenle savunma yaptığı için hakkında mahkemeyi hedef gösterdiği ve hakaret ettiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuldu. 49

50 Ersöz, hazırladığı CD ile, küçük bir çocuğun bile anlayabileceği basitlikte, 2003 de oluşturulmuş gibi bir CD üretmenin ne kadar kolay olduğunu, belgeleri hazırlayan olarak görünen isimlerin nasıl istenildiği gibi seçilebileceğini mahkemeye gösterdi. Ersöz ün hazırladığı CD nin içinden çıkan bir Word belgesi, 5 Mart 2003 tarihinde oluşturulmuş gibi görünüyordu. Mizansenin bir parçası olarak CD yi kendisinin oluşturduğunu defalarca hatırlatan Ersöz, Sayın Başkan.doc belgesini açıp okumaya başladı. Ersöz ün kullandığı Word dokümanındaki metni buraya taşımaya değer görüyoruz (köşeli parantez içindekiler Ersöz ün savunma sırasında ekledikleri): Sayın Başkanım, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki görevinize başlamanızı büyük bir memnuniyetle karşılamış bulunmaktayız. [Ama 5 Mart 2003 tarihini taşıyor, Sayın Başkan. Siz daha 10. Ağır Ceza Mahkemesinde değildiniz başka bir başkanı kastediyoruz.] Özellikle hükümetin attığı ileri demokrasi adımları içinde, sizin başkanlığınızda heyetinizin icraatları, devletin her kademesince yakından takip edilmekte. Özellikle 11 Mart 2011 tarihli celsedeki duruşmayı yönetim şekliniz, [11 yazıyor efendim dikkat edin ama 2003 tarihinde oluşturuldu.] CMK ya aykırı bulunarak, savunma avukatları tarafından gereksiz bir tepkiyle karşılansa da 163 subayın tutuklanması kararının, müdahil avukatlar ve bir kısım basın nezdinde olumlu yankılaması sizi daha da cesaretlendirmeli. Sayın Başkanım, heyetinizde yer alan 2 üye hakim de oldukça başarılı ve yetenekli isimler. Bu iki değerli hukukçu, darbecilerin üzerine korkusuzca gitmesi sebebi ile tarihe altın harflerle isimlerini yazdıracaklar. Ama siz olmasanız bu başarılı icraatların hiç birisine, imza atılması mümkün olmazdı. Bu sebepten temsil ettiğim büyük aile adına, size tekrar teşekkürlerimi sunuyorum. Bu arada aynı mahkemede birlikte görev yaptığınız, değerli savcımız hukukun emrettiği sınırlar içerisinde verdiği oldukça gerekçeli mütalaayla, hukuk fakültelerinin ceza hukuku kürsülerinde yeni bir doktrinler tartışmayı ateşledi. O da gerekçesiz karar olabileceği gibi gerekçesiz talep de olur. Bu ileri hukuk adımı, kırtasiyeciliğin önüne geçmek açısından da önem taşıyor. Sayın Savcımla aynı görüşü paylaşıp, ne eksik ne fazla 162 kişi hakkında tutuklama kararı vermeniz de yargılamanın ne büyük bir uyum içerisinde yürütüldüğünü gösteriyor. Sayın Başkanım, size ve sizin nezdinizde mahkemenizde görevli hakimlere en içten saygılarımı sunuyorum. 5 Mart 2003 Mehmet Bayraktar Beşiktaş. Gerçekten de gelen noktada, ne kadar içeriği ya da içerdiği dijital ögeler ile belgeler ile ilginizin olmadığınızı ispatlasanıza, bir dijital belgede adiniz geçtiği için suçlanabilir, senelerinizi hapiste geçirebilirsiniz. O nedenle, bu tur bir sahteciliğin ne kadar kolay yapılabileceğini göstermesi açısından, Ersöz ün savunması çok etkileyiciydi. 50

51 Yaptığı bu savunma yüzünden Avukat Ersöz ün hapis cezası istemiyle yargılaması Silivri Ağır Ceza Mahkemesinde halen devam ediyor. Balyoz Mahkemesi suç duyurusuna doymuyor Yargılama boyunca bir çok sanık ve avukatları hakkında yapılan suç duyurularına konu olan ifadelerden sadece bir kaç tanesini buraya örnek olarak taşıyoruz. Avukat Ziya Kara (69ncu celse): Yani İlkay Nerat o tarihlerde yurtdışında, 1 yıllık yurtdışında. Sadece listede ismi var ve 1 yıldır tutuklu. Yani bunu hangi hukuk mantığına sığdırabilirsiniz? Bunu hangi vicdana sığdırabilirsiniz? E buna inanmıyor musunuz siz? Buna ben inandığınıza kesinlikle inanmıyorum. Yani bu kadar yıllık hukuk tecrübesi ile böyle bir kabulün yapılması mümkün değil. Peki, o zaman nasıl açıklayacağız bu böyle zayıf delillerle dava açılmasını ve bırakın dava açılmasını tutuklu yargılamayı? Avukat Ali Sezenoğlu (73ncu celse): Soruşturma savcısının her iki sanığın ifadesini almasına ve Ender Kahya tarafından seyirde olduğunu belgelemesine rağmen bu iğrenç iddiayı iddianameye yazması maksatlı yapılmış bir harekettir. Avukat Şeref Dede ise (58nci celsede) yaptığı talep konuşmasının sonunda Ömer Hayyam dan bir dörtlük okuduğu için Mahkeme Dede hakkında suç duyurusunda bulundu. Ömer Hayyam ın dörtlüğü şöyle: Hepimiz bir kukla sahnesindeyiz Kuklacı felek usta, kuklalar da biz Oyuna çıkıyoruz birer birer, ikişer Bitti mi oyun sandıktayız hepimiz Tempo! Tempo! Mart 2012 de Balyoz davası beklenmedik bir şekilde hızlandı ve sonuçlanmaya yönlendi (ya da yönlendirildi). 9 Mart 2012 de Mahkeme, delillerin değerlendirilmesi safhasını tamamen atlayarak savcıya mütalaasını hazırlaması için süre verdi. Oysa sanık ve avukatlar sahtecilik kanıtlarını mahkemeye sundukça, mahkeme başkanı bunları geçiştirerek, delillerin değerlendirilmesinin tüm savunmalar alındıktan sonra yapılacağını 51

52 söylemişti. Ama ortaya çıktı ki, mahkemenin delillerin gerçekliğini mercek altına almak gibi bir niyeti yok. Sahtelik iddialarının hiçbirisi mahkeme tarafından incelenmedi. Dava doğrudan savcının mütalaasının alınma safhasına geçti. Bu da yargılamanın göstermelik bir oyun, kötü bir şaka (aka Scherzo) olduğunu tekrar gözler önüne serdi. İşin ilginç bir başka yönü daha var. Mahkemenin savcı mütalaası aşamasına geçmesinden bir kaç gün evvel Zaman gazetesindeki haber ve yorum yazılarında Balyoz davası sona yaklaşırken şeklinde ifadeler çıkmaya başladı. Biz bu yazıları okuyunca şaşırmıştık, çünkü mahkemede son noktaya gelindiğine dair henüz bir işaret yoktu. Sanıklar ve avukatlar kendi taleplerinin değerlendirileceğini, yeni bilirkişi raporları isteneceğini, Özkök ün ve darbeye engel olduğu iddia edilen Yalman ın tanık olarak çağrılacağını bekliyordu. Yani, yasanın öngördüğü üzere göre delillerin gerçek olup olamadığının değerlendirileceği safha vardı. Halbuki, Zaman gazetesi (yine yüksek öngörüsü sayesinde) okurlarına davanın artık tamamlanma aşamasına geldiğini henüz mahkemeden bu yönde bir işaret verilmemiş olmasına rağmen duyurabiliyordu. Kısacası, Cemaat taktık değiştirerek bu davanın acilen sonuçlandırılması gerektiğine karar vermişti, Zaman gazetesi de gerekli kamuoyunu oluşturmak için olağan işlevini yerine getiriyordu. O zamana kadar davayı mümkün olduğu kadar uzatmak gayreti içinde olan Cemaatin neden birden taktik değiştirdiğini kesin olarak bilmemiz mümkün değil. Belki de Hükümet ile ortaya çıkan gerginlik üzerine bu ve benzer davalarda artık kontrolün yeteri kadar ellerinde olamayacağını düşündüler (Şubat ayında MİT Müsteşarı Hakan Fidan ifadeye çağrılmıştı). Belki davayı kurgulayan Emniyet görevlileri ile hayata geçiren savcıların görevden alınmasından, davanın seyir değiştirmesinden endişe ettiler. Bilemiyoruz. Konuşun konuşun, bu size kararda geri dönecek 26 Mart 2012 tarihli 96. Celse oldukça gergin geçti. Bu celsede mahkeme, CD lerin sahte olduğunu saptayan bilirkişi raporları ile ilgili söz almak isteyen avukatlara söz vermedi. Önce Avukat Celal Ülgen, ardından Avukat Hüseyin Ersöz, Mahkeme başkanı tarafından salondan atıldı. Yine bu celsede savcı, sağlık problemleri olan Ergin Saygun un tutuklanmasını istedi, mahkeme de tutuklama kararı verdi. Tutanaklara göre, salondan Nasıl Mahkeme bu, yazıklar olsun sesleri üzerine Mahkeme başkanı, kameralardan isim tespitlerinin yapılarak suç duyurusunda bulunulacağını açıkladı ve de (salonda bulunan bir çok tanığın ifadesine göre) şunu ekledi: Konuşun konuşun, bu size kararda geri dönecek Ancak bu sözler, Heyetin kontrolünden geçtikten duruşma tutanağına şu şekilde geçti: 52 Bunun karşılığı size Mahkemelerden gelecektir. Avukatlar salonu terk etmesi üzerine Mahkeme başkanı, saygı görmediğinden şikayet etti (aynı Mahkeme başkanı 105nci celsede sanıklara Kıçınızı dönerek bize karşı oturdunuz diye hitap edecekti). 52 Balyoz Davası 96. Celse Duruşma Tutanağı, 26 Mart 2012, sayfa 7. 52

53 Ahmet Yavuz un yanıtını dinleyelim: Şu 11 numaralı CD yi herkesin saygı duyacağı bir bilirkişiye gönderin ben o zaman eğer o bilgiler doğru ise müdahil avukatların müdahillik taleplerini kabul ediyorum demiştim. Bakınız 14 ay geçti o günden bu yanda daha 11 numaralı CD henüz bir bilirkişiye gitmedi. Şimdi ben sahte bir CD ile yargılandığımı biliyorum. Ama benim sizden isteğim bana sık sık söz hakkı vermeniz değil. Benim sizden isteğim şu sahte CD olduğunu iddia ettiklerimizi lütfen bilirkişiye gönderin biz de ne olduğunu bilelim. ( ) İkincisi iddianame diyor ki Aytaç Yalman darbeyi önlemiştir. Öyle mi efendim? Bu iddianame tarafınızdan da kabul edildi ama ne soruşturma safhasında Savcılar tarafından ifadesi alınıyor ne de biz talep ettiğimiz halde ifadesine başvuruluyor. Şimdi bir üçüncü hususu daha söyleyip bitireceğim. Ahmet Hakan Erdoğan ilk bilirkişi raporunu veriyor. Diyor ki 1. Ordu bilgisayarlarında yapılan incelemede bu evrakların hiçbirisine rastlanmamıştır diyor. Ama sizin geçen duruşma sonunda okuduğunuz deliller arasında ben onu duyamadım. ( ) Şimdi böyle bir sanıklar lehine bir bilirkişi raporu var. Mahkemenizden tarafından dikkate alınmıyor. Ben asla kimseye saygısızlık yapmadım ama bana saygısızlık yapıldığını düşünüyorum. Hatta bana hakaret edildiğini düşünüyorum. Yani ben bu darbe davasında yargılanmak sureti ile hakarete maruz kaldığımı düşünüyorum. Çünkü ben gerçeği biliyorum. Ben söz hakkı istemiyorum bir daha da konuşmak istemiyorum. ( ) Sanık yakınları Balyoz duruşmalarının TRT den canlı yayımlanması için imza toplamıştı. Bu talebin neden reddedildiği çok iyi anlaşılıyor. Artık mahkeme, mahkeme görüntüsü vermeye de çalışmıyor Balyoz davasında avukatlar adil yargılama koşulları sağlanmadığı için, mahkeme başkanının Avukat Ülgen ve Avukat Ersöz ü salondan attığı 26 Mart taki celseden itibaren duruşmalara katılmadılar. Avukatlar hukukun göz göre göre çiğnenmesini, sahte deliller ile sanıkların iki senedir cezaevinde tutulmasını, mahkemenin sahteciliği ortaya koyacak bilirkişi incelemesi yaptırmayı reddetmesini, tanık dinlememesini, tavandan mikrofon sarkıtıp avukatlar ile müvekkilleri arasındaki konuşmaları kaydetmesini protesto ederek, topluca duruşmalara girmeme kararı aldılar. 29 Mart 2012 günü Savcının mütalaası dinlendi. 53 Bundan sonra da zaten Balyoz mahkemesi, mahkeme görüntüsü vermekten de vazgeçti. Ortadoğu Teknik Üniversitesi nden getirilen uzmanın dinlenmesine izin vermedi, avukatlar hakkında suç duyurusunda bulundu, Baronun avukat atamaması halinde Baro hakkında da suç duyurusunda bulunacağını ilan etti, vesaire. Balyoz un 100. Celsesinde İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve Yönetim Kurulu Üyeleri mahkemeye bir dilekçe sundu. 53 Balyoz Davası 98. Celse Duruşma Tutanağı, 29 Mart

54 Bu celsede Ümit Kocasakal mahkemeye şöyle seslendi: 54 Sayın Mahkemenizde yapılan yargılamada adil yargılama hakkı ve silahların eşitliğine aykırı müdafi savunma hakkını kısıtlayan, ortadan kaldıran mesleğin onur ve saygınlığını zedeleyen uygulamalardan vazgeçilmesi, buna ilişkin ara kararlardan rücu edilmesi, usul kurallarına tam olarak uyulması yönündeki taleplerimizi belirttiğim kanuni görevlerimiz çerçevesinde görev ve yetkimiz çerçevesinde Sayın Mahkemeye iletmek üzere buradayız. (...) Sonuç olarak ( ) 1- Usul kurallarına uygun ve adil bir yargılama yapılmasını teminini, 2- savunmayı ve onun temsilcisi avukatı şekli bir unsur olarak görmeyerek savunma görevini etkin ve işlevsel bir biçimde yapmasını teminini, savunma hakkını kısıtlayan, ortadan kaldıran uygulamalarda bulunmamasını, buna ilişkin uygulama ve ara kararlardan rücu edilmesini, avukata hakkı olan saygının gösterilmesini, aynı hususun İddia Makamınca da yerine getirmesinin teminini arz ve talep ediyoruz. Bunun üzerine Balyoz savcısı Baro Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti, Balyoz mahkemesi de suç duyurusunda bulundu. Bu arada tüm seyirciler alkışladıkları için salondan atıldı. Tabii, Balyoz mahkemesi bu şartlarda mahkemecilik oynamakta güçlük çekiyor. Artık ne dekor unsuru avukat var, ne de seyirci... 6 Ağustos 2012 tarihli duruşmada Avukat Hüseyin Ersöz, davadaki tüm avukatlar adına bir dilekçe sundu. Balyoz ismiyle bilinen davanın soruşturma aşaması, soruşturma sırasında alınan ve iddianameye dayanak kabul edilen raporlar, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi nde devam eden yargılama, kovuşturma sırasında dosyaya sunulan raporlar, yargılamada gerçekleştirilen hukuka ve kanuna aykırı işlemler, savunma makamının ve hakkının nasıl yok sayıldığı ve sanık müdafilerinin duruşmalara girmemelerine neden olan süreci bir kez daha özetleme zorunluluğu doğmuştur. Ancak dilekçede sıralanan talepleri sesli olarak dile getirmek isteyen Ersöz ü mahkeme başkanı yine konuşturmadı. Nihayet perde 27 Ekim 2012 de kapandı. Mahkeme 324 kişiye ceza kesti, ve sonra kestiği cezalar için gerekçe uydurması gerekti. Mahkeme bir de ucuz performansından utanmadan, gerekçeli kararına, sanıklardan tahsil edilmek üzere yargılama masraflarını da düşüyor. Gerekçeli karardan kimi kısımları ilgili bölümlerde vermiştik. Bu bölümü, mahkemenin gerekçeli kararındaki diğer saçmalıklarla bitiriyoruz. Mahkemenin gerekçesi: [dijital] belgeler karşısında savunmalara itibar edilmemiştir 54 Balyoz Davası 100. Celse Duruşma Tutanağı, 6 Nisan

55 Balyoz duruşmalarının 85nci celsesinde Avukat Kürşad Veli Eren, Mahkeme heyetine şöyle seslenmişti: 55 Roma da olduğunu ispatlayan bir subayın Ankara da toplantıya katıldığını, İsrail de olduğunu ispatlayan bir subayın da Marmaris/Aksaz da toplantıya katıldığını ya da Malta da gemide görevde olduğunu ispatlayan bir subayın Gölcük te, Ankara da toplantıya katıldığını, bu toplantı tutanaklarının doğru olduğunu ya da olabileceğini kabul ediyorsanız, vicdanınız buna evet diyebiliyorsa tutuklulukları devam ettirin, müebbet hapis verin. ( ) Bu insan tutuklu kaldığını nasıl izah edecek? Roma daydım diyor Ankara da toplantı yapmışsınız tutanak var diyorsunuz, 6 kişilik liste gösteriyorsunuz ya da gösteriliyor. İsrail deydim diyor görev belgelerini getiriyor, fotoğraflarını getiriyor, arz ediyor. E diyorsunuz ki Aksaz da toplantıya katılmışsın 8 kişi ile beraber. Ben anlayabiliyorum kurgu çöküyor da yani birini bıraksanız kurgu çökecek. O toplantı tutanakları doğru değil artık anlaşılması gerekiyor. Eren haklı, bu kişilerin tek birini serbest bıraksa Mahkeme, dijital belgelerin sahte olduğu gerçeğini kabul etmiş olacak. Onun yerine Mahkeme, yargı sürecinde gerekçesini de detaylandırmaksızın bu kişileri hapiste tuttu. Tutukluluğun devamı kararlarına ısrarla gerekçe isteyen savunmaya karşı Mahkeme nin yanıtı ise en hafif deyimiyle komik; kararlara gerekçe sunarlarsa ihsas- ı rey olurmuş. Ara kararlarda gerekçesi olmadığı için gerekçe sunamayan Mahkeme, bu insanlara iskontolu müebbet hapis cezası verirken şeklen de olsa bir gerekçe uydurmak zorundaydı. Bu noktada, Mahkemenin Türkiye de darbe amaçlı Word belgesi hazırlamakla suçlanan, ancak belgeyi kaydettiği iddia edilen tarihte yurt dışında, denizde tatbikatta, annelik izninde vs. olduğunu ispatlayan sanıklara ceza veren mahkemenin gerekçesi neydi diye sormak isteyebilirsiniz. Mahkeme, gerekçeli kararında ilgili dijital belgelerin içeriğinden bahsettikten sonra yukarıdaki belgeler karşısında savunmasına itibar edilmemiştir diyor. Yani mahkeme sanıkların sunduğu somut bilgilere (pasaport giriş- çıkış kayıtları) değil, kolaylıkla manipüle edilebilen dijital belgelerin üstverilerine itibar ediyor. Ayrıca, Mahkemeye göre, ceza muhakemesinde bilirkişiye başvurma mecburiyeti bulunmuyormuş. Mahkeme gerekçeli kararına sunu da eklemiş: 56 kesin olarak kabul edilmesi gerekli sonuç hiçbir bilirkişi raporunun yargıcı bağlamayacağı hususudur. Tabii bir de dijital Balyoz belgelerinin gerçek olduğu kabulüyle cezaları kesen Mahkeme, neden bu belgelerde ismi geçen herkes sanık değilken ya da bir kısım sanıklar beraat ederken, aynı belgelerle suçlanan başka sanıkların yıl ceza aldığını açıklayamadı. Mahkeme, kimi (ve az sayıda) sanık için, isimleri belgelere haberleri olmadan yazılmıştır diyerek beraat kararı verdi. Bu güzel. Ancak mahkeme hukuki durumu tamamen aynı olan diğer sanıkların isimlerinin belgelere yazıldığından nasıl haberi olduğunu açıklamadı. Ya da bir dijital belgede adı 55 Balyoz Davası 85. Celse Duruşma Tutanağı, 13 Şubat Gerekçeli karar, sayfa

56 geçen kişilerin belgeden haberdar olduğuna kanıt olarak, aynı CD den çıkan ve kimin hazırladığı belli olmayan bir başka dijital belgeyi gösterdi! Mahkemenin gerekçeli kararında aktardığı yanlış bilgiler Burada sadece bir kaç örnek sunuyoruz: Gerekçeli kararında Mahkeme, Genelkurmay tarafından belgelerin bir kısmının aslının askeri birimlerde bulunduğunun belirtildiğini söyledi. Mahkemenin buradaki kötü niyeti bariz. Çünkü söz konusu belgeler Eskişehir de bulunan flaş bellekten çıkan gerçek istihbarat belgeleri ve Balyoz la bir ilgileri yok. Daha önce de yazmıştık; Baransu dan gelen bavulda olduğu gibi, sahtekarlar gerçek belgeleri sahte belgelerle beraber paketlemişler. Genelkurmay bilirkişi heyeti, suç içeren ve 11 no.lu CD den çıkan Balyoz belgelerini detaylı bir şekilde incelemiş, Haziran 2010 tarihli raporunda bu belgelerin sahte olduğu sonucuna varmıştı. Mahkeme bu hususu tabii ki atlıyor. Gerekçeli karardaki bir başka yalan, 11 no.lu CD içinde yer alan belgelerin dijital yolları tanık beyanları ile doğrulandığı. Dijital yolların tanık beyanları ile doğrulandığı kesinlikle doğru değil. Mahkeme orijinal dokümanların üstverisindeki kullanıcı isimlerinin sahte belgeler üzerinde (belgeyi ilk oluşturan olarak) gözükmesini belgelerin gerçek olduğunu ispatı olarak gösteriyor! Oysa bunun nedeni çok basit. Belge çetesi Balyoz belgelerinin çoğunu sıfırdan bir Word dokümanı açarak kaydetmek yerine, orijinal bir dokumanı save as komutuyla kaydediyor. Bu nedenle belgeleri oluşturan kullanıcı isimleri, kullandıkları orijinal belgeler ile aynı. Ancak çetenin belgelerin son kaydı için kullandığı kullanıcı isimleri (örneğin SUHA TANYERI) hiçbir gerçek belgede mevcut değil. Çete, suçlamak istediği insanların isim ve soyadını bilgisayar kullanıcı adı olarak tanımlıyor (daha önce yazdığımız gibi, bazen kişinin soyadını yanlış yazdığı da oluyor!). Sanıklar, bu şekilde kullanıcı adları olmadığını mahkeme önünde belgelerle ispatladığı halde, mahkemenin gerekçesini bu şekilde yazması tamamen kötu niyetinin göstergesi. Mahkemenin bariz mantık hatalarına gelince; iki örnekle yetinelim. Birincisi, Mahkemeye göre Balyoz planı 1980 Bayrak Planından esinlenerek hazırlanmış, öyleyse gerçek. Oysa Balyoz planını Bayrak Planından esinlenerek hazırlanmış olması bu planı sanıkların hazırladığını ispatlamıyor. Zira, Bayrak Planı, Balyoz CD leri ile birlikte Baransu nun bavulundan çıktı. Dolayısıyla çetenin elinde bulunan bir kaynak idi. İkincisi, Mahkemeye göre, Çetin Doğan, tutuklandıktan sonra kaleme alıp basına dağıttığı 5 Nisan 2010 tarihli mektupla suçu ikrar etmiş oluyor! Hilmi Özkök ü tanık olarak dinlemeyi reddeden mahkeme, Doğan ın, Hilmi Özkök ile arasında 2003 de geçen bir diyalogu aktardığı mektubundan Özkök ün ifadelerini Doğan ın aleyhine delil olarak gösteriyor. Pes diyelim. 56

57 Son söz: Balyoz belgeleri ne kadar gerçekse, Balyoz mahkemesi o kadar gerçek Sonuç olarak Balyoz mahkemesi, inandırıcılığı olmayan, mantıkla bağdaşmayan, eksik ve yanlış bilgi içeren bir gerekçe sundu. Balyoz CD lerinin sahteliği matematiksel bir kesinlik taşırken başka türlüsü pek mümkün değildi. Ama bu gerekçesiyle mahkeme, hukukun ve gerçeklerin yanında olmak yerine bir çetenin amaçları doğrultusunda hareket ettiğini bir kez daha alenen tescil etmiş oldu. Balyoz mahkemesi, maddi gerçeklerle zerre kadar ilgili olmadığını çok açık etti. Insan Haklari Avukati Jared Genser in ifadesiyle işlevsel bir mahkeme gibi gözükmek için çaba bile göstermedi. Bilirkişi atanması ve tanıkların dinlenmesi yönündeki sayısız talebi dosyaya somut herhangi bir katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddetti. Ara kararlarında tekrarladığı nakarat zihinlere kazındı: 57 Bir kısım sanıklar ve müdafileri tarafından bazı tanıkların dinlenilmesi, dosyaya delil olarak sunulan dijital veriler hakkında tekrar bilirkişi raporu aldırılması, daha önce rapor düzenleyen bilirkişilerden bazılarının duruşmada dinlenilmesi, bazı kurumlardan bir takım bilgi ve belgelerin istenilmesi talep edilmiş ise de; dosyada var olan bilirkişi raporlarının sayısı ve içeriği, ayrıntılı sanık savunmaları, huzurda dinlenilen tanık beyanları ve gelen müzekkere cevapları, bilirkişilerin Mahkemenin yerine geçerek delillerin hangisinin kabul edileceği hangisinin kabul edilemeyeceği yönünde açıklamada bulunmasının yasal olarak mümkün olmadığı, Mahkemenin hüküm aşamasında mevcut bilirkişi raporları ve savunma içeriklerine göre dosyadaki tüm delilleri değerlendirip takdir edeceği nazara alındığında bu aşamada yeniden tanık dinlenilmesi, bilirkişi raporu aldırılması, bilirkişilerin duruşmada dinlenilmesi, yeni belge ve bilgilerin istenilmesi dosyaya somut herhangi bir katkı sağlamayacağından tüm tevsii tahkikat taleplerinin reddine Balyoz belgeleri ne kadar gerçekse, Balyoz mahkemesi o kadar gerçek idi Mart 2012 tarihli Ara Karar. 57

58 Yargılama Safhası - BİS Sayfa sayfa duruşma tutanaklarından izlediğimiz, baştan sonra fos yargılamanın sonunda müebbet cezaları kesildikten sonra, Mahkemenin gerekçeli kararını yazarkenki halini hayal etmiştik. Henüz, kararıyla ağlatan Mahkemenin, gerekçesiyle güldüreceğini bilmiyorduk ve aşağıdakini kaleme almıştık. Bu bölümü atlamanız, kitabin bütünlüğünü bozmayacaktır. Not: Aşağıda aktarılanlar hayal ürünüdür ve gerçek hayattaki kişi ve olaylar ile benzerlikler tamamen tesadüf eseridir. *** Mahkeme heyeti Balyoz un gerekçeli kararını yazarken Balyoz davasının gerekçeli kararını hazırlayan mahkeme heyetinin toplantılarını gizlice kayda almayı başardık ve burada yayımlıyoruz. Mahkeme başkanı: Arkadaşlar, biliyorsunuz şimdi en zor aşamaya geldik, verdiğimiz kararlara bir gerekçe bulmamız gerekiyor. Üye 1: Başkanım, ama hani savcı arkadaşlar bu işi de halledecekti? Başkan: Öyle olacaktı ama yapamayacaklarmış. Biliyorsunuz, onlar da bize gönderdiklerini emniyetteki arkadaşlardan alıyorlardı Üye 1: Eeee Başkan: Emniyetteki arkadaşlar Hakan Fidan olayından dolayı sürülmüşler, şimdi Anadolu da bir yerde trafik polisliği yapıyorlar sanıyorum. Üye 2: İş başa kaldı demek. Yani gerekçeyi tamamen bizim uydurmamız gerekecek. Başkan: Ama arkadaşlar, siz merak etmeyin. Ben bir ön çalışma yaptım. Şimdi, Zaman ve Taraf gazetelerini topladım, oradaki yazılardan nasıl gerekçe üretebiliriz diye düşündüm. Üye 1: Harika fikir! Başkan: Mesela, mesela Zaman da Etyen Mahçupyan diye bir köşe yazarı var, Balyoz konusunda bakın ne yazmış. Çetin Doğan ın kızı ve damadının yurt dışındaki propagandasına inanmayın demiş. Bu sahtecilik iddiaları filan hiç doğru değil. Üye 1: İşte tam da bize lazım olan gerekçe. Niye doğru değil yazıyor? Başkan: Çünkü, diyor, Mahçupyan, askerlerin bu tip planları devamlı güncellediğini biliyoruz. Besbelli Balyoz planları da sonradan güncellenmiş. Üye 2: Yani, 2003 te olmayan kurum isimleri, Microsoft 2007 fontları filan sonradan yaptıkları güncellemeyle bu belgelere girmiş, öyle mi? 58

59 Başkan: Aynen. Üye 1: Tamam, o zaman. Biz de güncelleme oldu deriz, çıkarız işin içinden. Keyfim yerine geldi valla. [Dışarı seslenerek] Çaycı, getir bize şöyle birer demli çay Çaycı: Saygıdeğer mahkeme heyeti, ağabeylerim, kusuruma bakmayın, çay ısmarlarsınız diye dışarıda bekliyordum, istemeden kulak misafiri oldum. Başkan: Mühim değil, sen getir bize çayları. Çaycı: Yani, şey diyecektim, sayın başkanım. Senin ne haddine diyeceksiniz ama Üye 2: Çıkar bakalım baklayı ağzından, ne söyleyeceksen söyle. Çaycı: Yani bu güncelleme hikayesi benim pek aklıma yatmadı da Başkan: Yahu sen kim oluyorsun da bizim gerekçemize laf yetiştiriyorsun. Üye 1: Başkanım, bırakın konuşsun. Bunun sonrası da var, Yargıtay vs. Yanlışımız varsa şimdi çıksın ortaya daha iyi. Dinleyelim bir söyleyeceklerini. Çaycı: Şey yani, simdi bu CD ler var ya Başkan: Evet Çaycı: Tek defada yazılmış ve sonradan ekleme- çıkarma yapılmamış, doğru değil mi? Üye 1: He Çaycı: Üzerlerindeki tarih 2003, di mi? Başkan: Ya, öyle. Çaycı: İçindeki belgelerin de son kayıt tarihleri 2003 gibi görünüyor di mi? Başkan: Öyle, öyle Çaycı: Bu belgeleri hazırlayanlar da 2003 de görevdeki subaylar gibi görünüyor, di mi? Üye 2: Doğru, belgelerin üstverilerinde görünen isimler ve belgelerin altındaki isimler hep o dönem görevdeki subaylar. Çaycı: Saygıdeğer ağabeylerim, elbette siz daha iyi bilirsiniz. Ama besbelli bu CD leri 2009 ya da sonrasında üretenler bilgisayarlarının tarihlerini geriye çekmişler, belgelerin altına kendi adlarını yazacaklarına 2003 teki subayların adlarını bırakmışlar. Bu nasıl güncelleme yani? Başkan: Hmmm. Peki. 59

60 Çaycı: Hani bir de güncelleme diyecekseniz, elinizde güncelleme örneği var mı, yani mesela bu hastanelerin isimleri, şu subayların rütbeleri bu belgede toptan yenilendi gibi Başkan: Valla, savcılar bize böyle bir bilgi yollamadılar. Üye 1: Ben de böyle genel bir güncelleme örneği görmüş değilim. Üye 2: Şimdi hatırladım. Üstelik savcı son mütalaasında bu belgelerin ve CD lerin son kez 2003 te hazırlandığını, ekleme- çıkarma olmadığını tekrar vurguladı. Savcı bile güncelleme var dememiş Üye 1: Tüh! Tam da işimiz bitmiş sanmıştım. Anlaşılan bu güncelleme savı bizim işimize pek yaramayacak. Başkan: Peki. Moralinizi bozmayın arkadaşlar. Bakın önümde daha bir sürü Zaman ve Taraf gazetesi kupürü var. Bir şey buluruz elbet. Üye 2: Ha bi gayret başkan, bul sen bize bir gerekçe. Başkan: Bakın mesela, Alper Görmüş ün bir yazısı. [Arka planda kıs kıs gülme sesleri ] Başkan: Ya çaycı, sen hala burada mısın? Ne gülüyorsun öyle kıs kıs? Çaycı: Kusuruma bakmayın saygıdeğer başkanım, kendimi tutamadım. Alper Görmüş dediniz değil mi? [Eliyle ağzını kapatır, gülme krizini bastırmaya çalışır.] Üye 1: Sen boş ver onu başkanım, söyle ne yazmış Alper Görmüş? Başkan: Diyor ki Görmüş, evet, bu zaman çelişkileri pek güncelleme ürününe benzemiyor. Üye 2: Hah, biz de bu sonuca varmak zorunda kaldık, mecburen yani Başkan: Ama, diyor ki Görmüş, bir izah tarzı daha var Üye 1: Yaşa sen Alper Görmüş! Neymiş bu? Başkan: Bu tutarsızlıkları ve çelişkileri sanıkların kendileri yapmış olabilir. [Sessizlik] Başkan: Yani, diyor Görmüş, ola ki yakalandıkları takdirde bu tutarsızlıkları öne sürüp, belgelerin sahte olduğu savunmasını yapabilmek için [Gene kıs kıs gülme sesleri.] 60

61 Başkan: Çaycı, döndün mü sen gene? Bırak küstahlık etmeyi. Suç duyurusunda bulunuruz ha Çaycı: Estağfurullah saygıdeğer başkanım, yüksek müsaadenize sığınarak bir şey söyleyebilir miyim? Başkan: Bırak simdi oraya buraya sığınmayı da, söyle ne diyeceksen, sonra da çayları bırakıp git. Çaycı: Yani darbeciler bu hataları kasten yapmışlar, yakalanırlarsa savunmalarında kullanmak için öyle mi? Üye 2: Evet, Alper Görmüş öyle diyor. Model geliştirmiş. Çaycı: Yani bu darbeciler süper zekiymiş, öyle mi? Bir de CD lerin üzerine kendi yazılarını da makina ile taklit etmişler. Üye 1: Besbelli. Böyle şeytanca bir hileyi kim düşünebilirdi? Çaycı: Fakat bu süper zeki darbeciler kolayca yakalanabilsinler diye isimlerini, sicil numaralarını her şeylerini bu belgelerin üstünde bırakmışlar, kendilerini gizlemek için en ufak bir girişimde bulunmamışlar, öyle mi? Bir de CD nin üzerine makina ile birebir kendi el yazılarını taklit etmişler Üye 1: Hmmm, evet, öyle görünüyor. [Çaycı gülerek odadan çıkar.] Başkan: Arkadaşlar, çaycımız haklı galiba. Gerekçemiz mantık sınırlarını fazla zorlarsa sonra herkes bizle dalga geçer. Üye 1: Buna kesinlikle müsaade etmemeliyiz. Üye 2: Katılıyorum. Gerekçemiz en az şimdiye kadar verdiğimiz kararlar kadar inandırıcı olmalı, daha az değil. Başkan: O halde başka savlar düşünmemiz lazım. Üye 1: Başkanım, su Zaman gazetesinde yazan bir Hollandalı var, neydi adı? Başkan: Joost Lagendjik. Bak ben de tam onun yazısına getirecektim lafı. Üye 2: Mutlaka bize yol gösterici bir yazı yazmıştır. Ne diyor? Üye 1: Valla, anladığım kadarıyla Balyoz CD lerinin sahte olmasına pek kafanızı takmayın diyor. Başkan: Peki diyecektim ama Allah allah. Nasıl olur yani? Davaya adını veren belge, tüm operasyonel planlar, suç içeren tüm belgeler bu CD lerin içinde. Üye 1: Bunlar sahteyse temyiz surecinde ortaya çıkar, savcılar ve yargıçlar hata yapmışsa cezalarını alırlar diyor. 61

62 Üye 2: Yok artık, biz ceza alacakmışız. Davayı savunmak için bizi feda etmeye hazır yani. Başkanım bir suç duyurusu yapalım hemen. Belli ki bizi tehdit ediyor. Üye 1: Sen onu bırak da Ben adamın mantığını hala anlamış değilim. Balyoz CD lerinin gerçek olduğunu savunamadığımız anda dava kendiliğinden düşer. Yanılıyorum muyum, başkan? Başkan: Haklısın. Biz bu sanıklara niye ceza verdik? Bir darbe planı hazırladıkları için. Hangi darbe planını? Balyoz CD lerindeki belgelerde geçen Balyoz darbe planını. CD ler dışında başka yerde Balyoz malyoz yok ki. Bu belgelerin gerçekliği üzerine şüphe varsa, verdiğimiz hükmün dayanağı da ortadan kalkar. Başkan: Ama bakın ne diyor Joost Lagendjik. Önemli olan, diyor, bu belgelerin gerçekliğinden bağımsız olarak bir darbe hazırlığının varlığı. Çetin Dogan ve arkadaşları bir darbe hazırlığı içindeydi ve bu yüzden cezalandırılmaları gerekiyor. Üye 1: Güzel demiş. Peki bunu nasıl gerekçelendireceğiz? Çetin Doğan ın ve arkadaşlarının bir darbe hazırlığında olduğunu nasıl delillendireceğiz yani? Başkan: Valla, bu konuda Lagendjik pek açık değil. Ama Hilmi Özkök ten bahsediyor. Üye 2: Nasıl yani? Başkan: Hani Hilmi Özkök, 1. Ordu seminerinde amacın dışına çıkıldı demiş ya? Bizim hükmün sonrasında da sağ olsun, adil yargılama olmadı diyememem dedi hani, hatırladınız mı? Üye 1: Yani, darbe girişimini Özkök ün tanıklığına dayandıralım diyor, öyle mi? [Çay bardaklarını toplamak için çaycı odaya tekrar girmiştir.] Çaycı: Hilmi Özkök, hmmmm. Başkan: Sen geri mi geldin çaycı, ne mırıldanıyorsun bakalım? Çaycı: Şey yani, gene istemeden kulak misafiri oldum da. Hilmi Özkök ün adını duyunca aklıma bir şeyler geldi. Üye 1: Neymiş o? Çaycı: Hani savunma ısrarla Hilmi Özkök ün tanık olmasını istemişti, siz de reddetmiştiniz. Onu hatırladım. Üye 2: Gene bilmece gibi konuşuyor bu adam. Üye 1: Yok, anladım demek istediğini. Diyor ki, mahkemede dinlemediğimiz ve savunmaya soru sorma fırsatı tanımadığınız bir kişinin tanıklığına dayanarak 300 küsur kişiyi suçlu bulmamız biraz garip kaçabilir demek istiyor. Başkan: Hmmm, doğru. Latince ne deniyordu? Hayal meyal hatırlıyorum Galiba şöyle bir hukuk ilkesi öğrenmiştik fakültede: Bir suçlama karşısında kalan kişi, ona suçlamayı yapanla yüzleşme ve 62

63 onu sorgulama hakkına sahiptir. Emin değilim yine de, kitabı açıp bir bakmak lazım. Neyse duruşmalar bitti, bir ara bakarım artık. Üye 1: Yani birisi sen şu adamı öldürdün diye görgü tanıklığı yaparsa, sanık bu tanığı mahkemede sorgulayabilmelidir. Başkan: Peki. Peki, biz bunu yapmadık. Savcıların darbeyi önlediğini iddia ettikleri Aytaç Yalman ın da tanık olmasını kabul etmedik. Üye 1: Etmedik tabii, başkanım. Bu konuda bize savcının tembihini hatırlıyorsun. Üye 2: Yahu, bu Özkök zaten bir kaç kere Balyoz diye bir plandan haberim olmadı demedi mi? Üye 1: Doğru, doğru. Özkök ten de bize pek hayır yok galiba. Çaycı: Seminerle ilgili bir husus daha var tabi Başkan: Bak sen hala konuşuyorsun. Çaycı: Valla son sözüm bu başkanım. Biliyorsunuz, savcılar seminere doğrudan suç atfetmediler. Üye 1: Nasıl yani, ses kayıtları ortada. Çaycı: Evet ama, TRT spikeri iddianameyi okurken bir ara dalıp kaçırdınız galiba İddianameye göre seminerde islenen suç su: Balyoz darbe planını üstü kapalı bir şekilde müzakere etmek. Başkan: Çaycı arkadaş sunu demeye getiriyor. Eğer CD lerdeki Balyoz darbe planı sahteyse ve sonradan üretilmişse, seminerde olmayan bir plan müzakere edilmiş olamaz. Yani savcının seminerde bir suç islendiği iddiası da çöpe gidiyor. Çaycı: Hah, ağzınıza sağlık, başkanım. Neyse, benden artık eyvallah. Sizlere kolay gelsin. Üye 2: Dosyada belgelerin sahte olduğuna dair tonla rapor var. Seminer konusunda ne Yalman ın ne de Özkök ün tanıklığını kabul ettik. Savcılar seminere doğrudan suç atfetmemiş. Özkök, Balyoz diye bir plandan haberim yok demiş. Zaten ceza verdiğimiz 300 e yakın kişinin seminerle alakası da yok. Dosyada gerekçelendirebilecek suç ne kaldı? Üye 1: Bir de kararı yazarken aceleyle üç sanık kadını da babalık sıfatından men etmişiz, ona ayrıca bir gerekçe gerekecek. Başkan: Arkadaşlar, rica ederim, moralinizi bozmayın. Şimdiye kadar çok zor şartlar altında beraberce mücadele vermedik mi? Tüm olgu/bulgulara rağmen gereken kararların altına imza atmadık mı? Üye 1: Evet, başkanım, aynen öyle yaptık. Başkan: Peki. O halde azimle ayni yolda devam edeceğiz. Üye 2: Nasıl yani? 63

64 Başkan: Biz mahkeme değil miyiz? Takdir hakkımız yok mu? Üye 1: Elbette! Başkan: Karşımızdaki sanık, ben bu belgeyi hiçbir zaman görmedim, ne üstünde parmak izim ne altında imzam var dediği zaman, ne yaptık? Bize yurtdışında olduğunu gösteren belgeler verdiği zaman ne dedik? Belgelerin düzmece olduğu ortaya çıktıkça biz nasıl kararlar yazdık? Üye 1 ve 2 bir ağızdan: Dedik ki, her ne kadar sanıklar bu belgelerle ilgileri olmadığını belirtmiş ve bu yönde beyanatlarda bulunmuşsa da, dosyadaki deliller kül olarak ele alındığında sanıkların atılı suçu islediklerine dair kuvvetli şüphe. Üye 1: Şimdi bir tek kuvvetli şüphe kısmını çıkaracağız, işlemişlerdir diyeceğiz. Başkan: Evet aynen. Çağırın yazıcıyı. Yaz kızım: Her ne kadar 64

65 1.3 BALYOZ UN SORUŞTURMA SAFHASI Ocak 2010 un sonunda başlayan soruşturma süreci, Temmuz 2010 da birinci Balyoz iftiranamesi nin hazırlanması ile sona erdi. Mehmet Baransu, kimliği bilinmeyen bir kişiden teslim aldığı Balyoz belgelerini Beşiktaş Adliyesi ne önce 3 DVD ve 1 CD halinde, 1 daha sonra 29 Ocak 2010 da belgelerin orijinallerini bir bavul içinde teslim etti. Bu bölümde, Balyoz un yargılama safhasında emniyet ve savcıların gerçek bir soruşturma yürütmekten ziyade, bu süreçte nasıl raporları çarpıttıklarını, belge tahrif ettiklerini, delil sakladıklarını ve de medyayı şüphelilerin aleyhine nasıl yönlendirdiklerini, dolayısıyla sahte belge çetesinin amacına nasıl hizmet ettiklerini, ortaya koyacağız. Ayrıca,yeri geldikçe, bu süreçte emniyet- adliye- basın işbirliği ile nasıl dezenformasyon ürettiğinden de bahsedeceğiz. Temmuz 2010 da, 195 kişiyi Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Cebren Iskat veya Vazife Görmekten Cebren Men Etmeye Teşebbüs suçunu işlemekle suçlayan iddianamenin hazırlanmasıyla sonuçlanan bu süreci aktarmadan önce, iddianamedeki iddia ve kanıtları kısaca not edelim. Bir bakışta Balyoz iddianamesi İddia nedir? İddianameye göre Kasım 2002 seçimlerinden hemen sonra Aralık 2002 de AKP Hükümetini devirmek için 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan önderliğinde tam teşekküllü bir darbe planı hazırlanmaya başlandı. Plana göre camiler bombalanacak, Türk jeti düşürülecek, hastanelere, ilaç depolarına el konulacak, dernekler kapatılacak, gazeteciler, siyasiler tutuklanacaktı. Yine iddianameye göre, 5-7 Mart 2003 de 1. Ordu Komutanlığı ndaki seminerde bu darbe planının üstü kapalı provası yapıldı. Zira, Balyoz planında Buna paralel olarak BALYOZ Güvenlik Harekat Planı, Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo isimli jenerik bir plan şeklinde, GİZLİ gizlilik derecesinde ve özel seçilmiş, sınırlı sayıda personelin katılımıyla icra edilecek bir plan seminerinde denenecek ve müzakere edilecek yazıyor. Kanıtlar neler? Ocak 2010 da kimliği bilinmeyen bir kişinin Mehmet Baransu ya verildiği bavulda soruşturmayla doğrudan ilgisi olmayan 2000 küsur sayfa doküman, 1. Ordu daki seminerinin Çetin Doğan ın emriyle alınan ses kayıtları (10 teyp kaseti) ve 19 tane CD var. 19 CD den 16 tanesi, 1nci Ordu da hazırlamış, orijinal ve suç unsuru taşımayan belgeler içeriyor. Suç unsuru içeren tüm belgeler 3 CD içinde yer alıyor (11, 16 ve 17 nolu CDler). 2 İddianameye göre, Balyoz soruşturması ile ilgili tüm belgeler 11 no.lu CD de ( Balyoz CD si) kayıtlı. 3 1 Baransu nun 21 Ocak 2010 da teslim ettiği bu DVD ve CD leri kimin (muhbirin mi, kendisinin mi) oluşturduğu ile ilgili dosyadaki ifadeleri çelişkili. 65

66 Balyoz CD sinde neler var? Suç unsuru içeren bütün belgeler bu CD de; Eylem planları (Oraj, Suga, Çarşaf, Sakal), kapatılacak dernekler listesi, çeşitli kurumlarda çalışanlarla ilgili fişlemeler, tutuklanacak gazeteciler, el konulacak araçlar, hastaneler, ilaç depoları, görevlendirme listeleri Kısaca, Balyoz iddialarına dayanak oluşturan tüm belgeler bu CD de kayıtlı. Aynı zamanda bu CD nin içinde diğer orijinal CD lerden aktarılmış ve suç unsuru içermeyen dokümanlar da var. Bu CD, tüm bilirkişi raporlarına göre tek oturumda oluşturulmuş. Yani, bu CD ye bir kerede içindekiler kaydedildikten sonra içine hiçbir ekleme- çıkarma yapılmamış. Emniyet ve TÜBİTAK bilirkişi raporlarında bu CD nin kaydedilme tarihinin 5 Mart 2003 olarak görüldüğünü belirtiyor. İçindeki belgelerin tümü bu tarihten önceki tarihlerde kaydedilmiş gibi gözüküyor. İddiaya göre bu CD, seminerden önce Çetin Doğan için özel olarak oluşturulmuş. Şimdi, Baransu nun bir bavul içinde Balyoz CD si ve diğer belgeleri Beşiktaş Adliyesi nde savcılar Mehmet Berk ve Bilal Bayraktar a teslim ettiği zamana, soruşturmanın en başına dönelim Özel yetkili TÜBİTAK uzmanı nasıl seçildi? Dava klasörlerini inceledikçe ortaya çıkan ilginç bir konu, ilk TÜBİTAK raporunu hazırlayan Hayretdin Bahşi nin nasıl bilirkişi olarak atandığı. Bavulun savcılarca teslim alınmasından beş gün sonra, 4 Şubat 2010 günü, Savcı Bilal Bayraktar TÜBİTAK ın Gebze- Kocaeli nde bulunan UEKAE Müdürlüğü ne bir yazı yazarak, bilirkişi olarak Hayretdin Bahşi nin görevlendirilmesini talep etti. Bayraktar, usulüne uygun olarak UEKAE Müdürlüğü nden bir bilirkişinin görevlendirilmesini (ya da içinden seçmek üzere bir bilirkişi listesinin gönderilmesini) istemek yerine, isim vererek, özellikle Hayretdin Bahşi nin görevlendirilmesini talep etti. TÜBİTAK- UEKAE Müdürü Önder Yetiş, bu yazıya beş gün sonra, 9 Şubat 2010 tarihli bir yazı ile yanıt vererek Hayretdin Bahşi nin bilirkişi olarak görevlendirildiğini bildirdi. Fakat, o da ne? Hayretdin Bahşi, daha görevlendirilmeden, 4 Şubat 2010 günü, CD lerin imajlarını bizzat teslim almış bile! Bahşi, beş gün sonra çıkacak TÜBİTAK in görevlendirme yazısını beklemedi ve CD lerin imajlarını savcının TÜBİTAK a yazı yazdığı aynı gün hemen teslim aldı. 4 Aşağıda anlatacağımız üzere, Bahşi nin hazırladığı raporun niteliği, kendisinin özel yetkili bilirkişi olarak seçildiğine işaret ediyor. 2 Balyoz iddianamesi, sayfa Balyoz iddianamesi, sayfa tarihli Teslim ve Tesellüm Tutanağı. 66

67 TÜBİTAK raporunun soruşturmaya hizmeti TÜBİTAK ın Balyoz CD leri için 19 Şubat 2010 da hazırladığı bu ilk bilirkişi raporu, raporu değerlendiren bir uzman kişinin ifadesiyle: en iyi ihtimalle sorumsuzca, en kötü ihtimalle ise kasıtlı olarak okuyanı yanıltmak üzere yazılmış. Balyoz iddiaları ile ilgili tüm harekat ve eylem planları (Balyoz, Oraj, Suga, Çarşaf, Sakal), ekleri ve fişleme belgeleri iki CD de bulunduğu için, bu iki CD nin ve içindeki belgelerin gerçek olup olmadığının tespiti dava için birinci derecede önem taşıyordu. Bahşi ve ekibi CD ler üzerinde bir üstveri incelemesi yaparak bir rapor hazırladı. Fakat, sadece CD ler üzerinde yapılan bir üstveri incelemesiyle CD lerdeki belgelerin gerçek olduğunu (üzerinde görünen kullanıcılar tarafından üzerinde görünen tarihlerde oluşturulduğunu) tespit etmek teknik olarak mümkün olmadığı halde, bilirkişiler raporlarının tek bir yerinde bile örneğin bir dipnot olarak bile bunu belirtmediler. Bilirkişiler, belgelerin kötü niyetli kişilerce üstverileri tutarlı olacak bir şekilde oluşturulması halinde, bu sahteciliği yaptıkları analizle tespit edemeyeceklerini belirtmedikleri gibi, kullandıkları ifadeleri özenle seçerek, CD lerin gerçek olduğunu tespit ettikleri izlenimini verdiler. Bilirkişiler, sonradan yapılan incelemelerle içinden Microsoft Office 2008 ögeleri çıkacak bu iki CD için, söz konusu belgelerin, tarihlerinde mevcut olan yazılımlarla yazıldığı kanaatinde olduklarını yazdı, CD lere daha sonradan ekleme yapılmadığını tespitinde bulundu, ve de en önemlisi, dosyaların oluşturma ve son kaydetme tarihlerinin 2003 yılı ve öncesine ait olduğu tespit edilmiştir dedi. 67

68 Resim 1: 19 Şubat 2010 tarihli TÜBİTAK raporu, sayfa 5 Dikkatinizi çekelim, bilirkişiler, dokümanların 2003 ve öncesinde yazıldığı tespit edilmiştir demedi, çünkü sadece üstveri incelemesi ile böyle bir saptama yapması bilimsel olarak mümkün değil. Onun yerine, son derece dikkatlice seçilmiş ve aynı anlama çekilebilecek bir ifade kullandılar. Tutuklamalar da hemen bu raporun akabinde, TÜBİTAK belgelerin gerçek olduğunu tespit etti savıyla başladı. Bu rapor aynı zamanda sorgu sırasında baskı aracı olarak da kullanıldı. Örneğin, bir sivil memur, sorgusunda savcı Ali Haydar a açıkça Balyoz planını bilmediğini ifade etmesine rağmen, Bayraktar, sivil memuru tek başına ikinci bir kez ifadeye aldı ve sorguya başlamadan önce bu raporu göstererek TÜBİTAK belgelerin gerçek olduğunu tespit etti dedi. Bu konuya tekrar döneceğiz. Rapor, çarpıtılmaya elverişli olduğu için, medyada dezenformasyon üretimi için de etkin bir şekilde kullanıldı. Soruşturma sırasında soruşturmanın gizliliği öne sürülerek şüphelilere verilmediği halde, medyaya servis edildi ve basında TÜBİTAK ın belgelerin gerçek olduğunu teyit ettiği haberleri yapıldı. 68

69 S!!! q7,85!&o!!^$5$+9!&g!g*/$49!&'('! "&!

70 1.3.2 Beşiktaş Adliyesi nde buhar olan bilirkişi raporu Balyoz savcıları, Baransu dan ilk etapta (bavuldan önce) aldıkları 3 DVD ve 1 CD yi incelemeleri için 1nci Ordu Askeri Savcılığı na gönderdiler. 24 Şubat 2010 da 1nci Ordu Askeri Savcılığı Beşiktaş Adliyesi ne iki ayrı CD içinde iki bilirkişi raporunu mühürlü zarf içinde teslim etti. 6 Bu raporlardan biri (Ahmet Erdoğan tarafından hazırlanan) dava dosyasına kondu, hatta daha dosyaya girmeden ve savunmayla paylaşılmadan basına sızdırıldı. Raporlardan ikincisi (Hakan Erdoğan tarafından hazırlanan) 1nci Ordu daki bilgisayarlarda soruşturma konusu belgelerin izinin bulunmadığını tespit ediyordu ve Beşiktaş Adliyesinde anında buharlaştı. Evet, rapor yok edildi. Bu raporun varlığı mahkeme sürecinde, tesadüfen ortaya çıktı ve elimize ancak Mart 2011 de geçti. Rapordan görüyoruz ki, raporu hazırlayan bilirkişi, 1nci Ordu da ilgili olabilecek bilgisayarlarda ve bunlara ait kızaklı taşınabilir belleklerde soruşturma konusu belgelerin bulunmadığını tespit etmiş. Raporda aynı zamanda DVD lerin ve içindeki dokümanların kayıt tarihleri ile ilgili şüpheli görülen kimi tespitler var. Raporun en önemli tespiti, Balyoz belgelerinin 1nci Ordu bilgisayarlarında hiç bir izi olmadığı. Üzerinde veri incelemesi yapılan (19) bilgisayar, MEBS Başkanlığı dosya sunucusu ve Plan Odası içerisinde bulunan bilgisayarda kullanılan kızaklı taşınabilir bellek üzerinde, soruşturma konusu ile ilgili doküman tespit edilememiştir. Savcılar iddianamede bu raporun varlığından dahi bahsetmediği gibi, raporu iddianamenin ek klasörlerine bile koymadılar. Basına sızan ve çarpıtılan diğer raporun hikayesini ise bir önceki kitabımızda yazmıştık. Burada kısaca özetleyelim. Ahmet Erdoğan tarafından hazırlanan bu rapor, CD lerdeki belgelerin gerçek olup olmadığını sorgulamıyor. CD lerdeki belgelerin gerçek olduğu varsayımı altında (ki bu varsayım raporun en başında belirtilmiş), CD lerdeki belgelerin darbe hazırlığına işaret ettiği tespitini yapıyor. Bu rapor da soruşturmanın gizliliği nedeniyle savunmaya vermedi, ancak hemen aynı gün basına uygun kısımları sızdırıldı. Malum medyada bu rapor için Askeri Bilirkişiler belgelerin gerçek olduğunu tespit etti haberleri yaptı. Medyadaki Balyoz linçi hızlandı. Bu haberler üzerine Askeri Savcılık, 26 Şubat 2010 da bu haberleri yalanlayan bir açıklama yaptı. Açıklamadan sonra yapılan haberlerin niteliğini ortaya koymak için açıklamayı buraya taşıyoruz (koyu vurgu bize ait): Bilirkişi; bu konudaki raporunu hazırlarken temin edilen söz konusu üç adet DVD, bir adet CD de herhangi bir sahtecilik yapılmadığı düşüncesi altında içeriğindeki bilgilerin gerçek olduğu, söz konusu plan seminerinin icrası kapsamında kullanıldığı faraziyesine dayanarak hareket etmiş, bu durum bilirkişi raporunun üçüncü maddesinde de açıkça belirtilmiştir. 6 Teslim tutanağı, Ek Klasör no.26, Dizin no

71 *Q!.$!/*+1$3.$+!47%!/83!4$+7,8+8!/817!<>$3%!7457.8C8)!,-3*!D71.8A!!! 7$68+-$("$&%9#"'&%/$1+-$(%"05/$"$:%$;$%5$68+-$($%9'-'&%/$1+-$(%&'('"')% $(!

72 CD den çıkan belgelerde bu kurumlarda çalışıyor olarak listelenen kişilerin gerçekten de çalışıp çalışmadığı konusunda bilgi istedi. Savcılardan kurum ve kuruluşlara giden yazıların hepsi ek klasörde var. Ancak gelen yanıtların hiçbiri ek klasörde yok. İddianameden öğrendik ki, Balyoz savcıları bunları ek klasörlere koymak yerine adli emanete saklamayı uygun görmüş. Gösterdikleri gerekçe ise, bu yazışmaların kişilere özel bilgi içermeleri. Oysa adli emanete kalkan yazışmalarda sadece kişi adı geçen fişlemelerden ibaret değil. El konulacak hastaneler, ilaç depoları, 4 4 araçlar gibi listeler de var (bunlar fişleme belgesi değil). Kaldı ki, tüzel kişiliklere ait fişleme belgelerinin (kapatılacak dernek, aranacak okul listeleri) çıktıları olduğu gibi dava klasörlerinde var. Bu kurumların isimleri dahi gizlemez/sansürlemezken, neden bu kurumların açıldıkları tarihleri belgeleyen yazışmalar adli emanete saklanmış olsun? Ayrıca, kişi adı gecen fişleme listeleri (örneğin 2003 de çeşitli şirketlerde çalışıyor olarak görünen ve darbeye destek verir diye listelenmiş kişiler) ile ilgili savcılığa gelen yazışmalar, isimler sansürlenerek dosyaya dahil edilebilirdi. Adli emanete saklanan dosyalar savunmaya bir sene sonra verildi Bunun üzerine avukatlar adli emanete saklanan bu yazışmaları talep etti. Bu talep aylarca reddedildi, yazışmalar savunmaya verilmedi. Mahkeme ancak 6 Ocak 2011 deki duruşmadaki ara kararı ile bu yazışmaların savunmaya verilmesini kabul etti. Böylelikle savcıların bilgi edinme yazılarına gelen cevabi yazılar, soruşturma başladıktan neredeyse bir sene sonra adli emanetin karanlığından gün ışığına çıktı. Bu yazışmalar, savcıların çeşitli kurumlara bilgi edinme amaçlı yazıkları yazılara yanıtların Mart- Nisan 2010 aylarında geldiğini gösteriyor. Bu, CD den çıkan belgelerin ve TÜBİTAK raporunun kanıt gösterilerek tutuklamaların (ve tahliyelere itirazların) yapıldığı dönem. Balyoz iddianamesinin ortaya çıkmasından üç- dört ay öncesi. Saklanan yazışmalar belgelerin sahte olduğunu gösteriyor Adli emanete saklanan yazışmalardan gördük ki, savcılar savunmanın ortaya çıkaramayacağı zaman çelişkilerinden bile haberdardılar. Ancak bunları örtbas etmek için emanete sakladılar. Bir örnek üzerinden gösterelim plakalı araç 2003 tarihli Balyoz belgesinde 11 no.lu CD de 4X4 ARAÇLAR ÇİZELGESİ.doc isimli bir Word belgesi var (ki aynı belge Gölcük ten çıkan 1 no.lu CD den de çıkacak). Bu belgede Balyoz darbesiyle el konulması planlanan 4 4 araçlar listelenmiş. Üstverisine bakılacak olursa, bu belge ilk olarak 4 Mart 2003 de, son olarak yine aynı tarihte Süha Tanyeri isimli kullanıcı tarafından kaydedilmiş. 72

73 Belgede listelenen araçların modellerinin hepsi 2003 den eski; 2002 sonrası tek bir model araç yok. Yani belge, ilk bakışta tarih açısından tutarlı bir belgeye benziyor. Resim 4: 4X4 ARAÇLAR ÇİZELGESİ.doc, sayfa 1 (16 BEB 33 plakalı Rover 11nci sırada) Oysa Balyoz Savcılarına Bursa Trafik şube müdürlüğünden gelen bilgiye göre, Balyoz belgesindeki Bursa plakalı (16 BEB 33) bir araç, 2003 yılında Bursa da değil. Araç o tarihte İzmir de ve 35 AR 6132 plaka numarası ile kayıtlı. Bu araç 2006 da el değiştirerek İzmir den Bursa ya nakledilmiş ve belgede geçen plaka numarası ile 13 Nisan 2006 da tescil edilmiş. 73

74 $+!

75 Balyoz cular bu nakil işlemini ve aracın 2006 da alacağı plakayı üç sene öncesinden öngöremeyeceğine göre, bu belge üzerinde göründüğü gibi son kez 2003 de ve o dönem çalışan subaylar tarafından kaydedilmedi. Demek ki, bu belgenin içinde bulunduğu ve tek oturumda oluşturulan CD (yani bir kere oluşturulduktan sonra içine ekleme çıkarma yapılmayan CD), 2003 de seminer öncesi hazırlanmadı. Bu kadar basit. Balyoz savcıları belge sahteciliğini alenen gösteren bu yazıyı adli emanete saklamakla kalmadı, iddianameye de aynen şöyle yazdı (koyu vurgu bize ait): 7 1 nci Ordu Bölgesinde harekat kapsamında ihtiyaç duyulması halinde kullanmak için kamu kurum ve kuruluşlarına ait birçok araç, teçhizat ve iş makinesi ile ilgili sayısal verilerin ortaya konduğu, ayrıca 1 nci Ordu bölgesindeki bazı illerde el konulmak üzere 4 4 araçların belirlendiği anlaşılmıştır. Planın istihbarat faaliyetleri kapsamında hazırlandığı anlaşılan belgelerin tamamının, Balyoz Harekat planının son kaydetme tarihi olan 2 Aralık 2002 tarihinden sonra oluşturulup plan seminerinden önce de son kez kaydedildiği, yapılan çalışmaların belli bir koordinasyon ve görev bölümü içerisinde gerçekleştiği ve tamamlanan istihbari çalışmaların bir kısmının 5-7 Mart 2003 tarihinde düzenlenen plan seminerinde yapılan sunumlarda özet olarak verildiği, dijital belgelerde yer alan fişleme çalışmalarının plan seminerinden önce tamamlandığı anlaşılmıştır gözden mi kaçtı? Bursa Emniyet Müdürlüğü tarafından savcılara yollanan ve 4 4 araçların listesinin 2003 de hazırlanmadığını açıkça gösteren bu yazıyı savcılar gözden kaçırdıkları için iddianamede böyle yazmış olabilirler mi, diye düşünebilirsiniz. Öyle olmadığı açık. İddianameden okumaya devam edelim (koyu vurgu bize ait): 8 Planda yer alan; irticai, bölücü ve yıkıcı terör örgütlerine mensup kişi, kurum ve kuruluşların menkul, gayrimenkul, ayni ve nakdi malvarlıklarına el konulacağı hususlarına paralel olarak Güvenlik Harekat Planı Kapsamında El Konulması Planlanan 4 4 Araçların Çizelgesi başlıklı belgede Balıkesir, Bursa, Çanakkale ve İstanbul illerinde bulunan toplam 91 adet 4 4 aracın belirlendiği, yapılan sorgulamalarda bahse konu araçlardan bazılarının o dönem gayrimüslim vatandaşlara ait olduğu anlaşılmıştır. Yapılan sorgulamalar, çeşitli il ve ilçelerin Emniyet Müdürlüğü nden gelen ve emanete kaldırılan yazılar. Bu cevabi yazılarda araçların sadece tescil tarihleri değil, aynı zamanda kimlerin adına tescilli olduğu da belirtiliyor. Bu araçların kimisinin gayrimüslim vatandaşlara ait olduğu saptamasını aynı cevabi yazılar üzerinden yapan ve bunu iddianameye koyan savcılar, her nasılsa, belgedeki aracın belgede belirtilen plakasını 2006 da aldığı detayını atlıyor. 7 Birinci Balyoz iddianamesi, sayfa Birinci Balyoz iddianamesi, sayfa

76 Buna benzer, adli emanete gömülmüş o kadar çok belge var ki, bunu basit bir görevi ihmal ile geçiştirmek mümkün değil. Savcılar sahtecilikler ortaya çıkmasın diye bu yazışmaları emanete saklayarak açıkça suç işlediler. Hazır bu belgeden bahsetmişken, yine bu belge üzerinden sahteciliği kabullenmemek için geliştirilen güncelleme iddiasına da bir parantez açarak değinelim. Bu konuyu bir sonraki bölümde de ele alacagiz. Güncelleme parantezi En son 2003 de kaydedilmiş gibi görünen Balyoz belgelerinden ileri tarihli bilgiler çıkınca, kimileri belgelerin güncellenmiş olduğunu iddia etti; zira TSK da belgeler ve planlar rutin olarak güncelliyordu. Örneğin bir yazısında Aslı Aydıntaşbaş ın, Balyoz belgelerindeki zamanlama çelişkileri ile ilgili olarak Benim favorim, 2006 da verilen 16 BEB 33 plakalı Range Rover Freelander a 2003 de el konması yazması üzerine 9 Ergun Babahan, ertesi gün Star gazetesindeki köşesinde şöyle yazdı: 10 Aslında bu iddia yeni değil. ( ) Çünkü belgelerin hemen her yıl güncellendiği bilgisi, mesela değişen sokak isimlerinin, izlenen kişilerinin ev adresleri veya araba modelleri ile plakalarının gerçeğe uygun hale getirildiği belirtildi. Bu haberi gündeme getiren Mehmet Baransu da eleştirilere bir dizi yazıyla karşılık verme kararı aldı. Babahan a göre 2006 da verilen 16 BEB 33 plakası ile beliren aracın listelendiği belge, güncellenmiş bir belge olduğu için bu bilgiyi içeriyor. Bu belge üzerinden, Balyoz belgelerindeki tarih çelişkilerinin bir güncelleme olmadığını gösterelim. Bir an için Babahan ın doğru söylediğini varsayalım. Bu durumda, belgenin 13 Nisan 2006 dan sonraki bir tarihte güncellendiğini varsaymalıyız (çünkü belge 13 Nisan 2006 tarihine ait bir bilgi taşıyor). Peki, Belgede neler güncellenmiş? Hiçbir şey. Belgede 1nci Ordu Bölgesinde listelenen tüm araçların Model seneleri 1964 ile 2002 arasında (Resim 4: 4X4 ARAÇLAR ÇİZELGESİ.doc, sayfa 1 (16 BEB 33 plakalı Rover 11nci sırada) de gördüğünüz ilk sayfasında olduğu gibi). Bu belge ilk olarak Balyoz darbe planı için hazırlanıp, sonradan güncellendiyse, demek ki 16 BEB 33 plakalı araç belgenin eski halinde yoktu (çünkü 2003 de araç İzmir de ve başka bir plaka ile kayıtlı). O zaman, 13 Nisan 2006 dan sonra bu belgeyi kim güncellediyse, Bursa ya nakledilen 1998 Model bu aracı, Bursa da el konulacak 4 4 olarak listeye eklemiş. 9 Milliyet, Balyoz da sessiz sedasız finale doğru 26 Mart Star, Balyoz ve Güncelleme 27 Mart

77 Ama bakın ki, nedense bunun dışında başka hiç güncelleme yapmamış. Yahu, listemizdeki en yeni araç 2002 yapımı. Şu külüstür 1964 Model Land Rover ı da listeden çıkarayım (hurdaya ayrılmış olabilir), onun yerine şöyle 2004, 2005 ya da 2006 model bir 4 4 koyayım dememiş. Yani bu araçla ilgili plaka konusunu görmezden gelirsek, bu belge tamamen 2003 de hazırlanmış bir belge gibi. Başka tek bir güncelleme yok. Hastane, ilaç firması vs. listelerinde de durum aynı. Araya karışan değişmiş hastane isimleri dışında hiç bir güncelleme yok. Listelerde 2003 den sonra yeni kurulan tek bir hastane ya da firma ismi yok; yani listelerde güncelleme yok. Bir de şu soruyu soralım. Peki belgeyi kim güncellenmiş? Emekli ya da başka yerde görevli subaylar! Belgeyi en son kimin ve ne zaman kaydettiğine bakalım. Bütün bilirkişi raporlarına göre belgenin son kayıt tarihi 4 Mart Son kez Suha TANYERI kullanıcı adı ile kaydedilmiş. Bu kayıt yapılırken Microsoft Office 2000 deki Word 9.0 kullanılmış. Demek ki, her kim 2006 dan sonra bu belgeyi tek bir araç için güncelledi ise, bunu yaparken bilgisayarının saatini 4 Mart 2003 e almış. Bu işi, güncel bir programla değil, 2003 de mevcut olan bir programla yapmaya özen göstermiş Bu arada, Süha Tanyeri 1nci Ordu daki görevinden Ağustos 2003 de ayrıldığına göre, 2006 dan sonra bu belgeyi güncelleyen, kendi kullanıcı adını kullanmamış, bilgisayarda mevcut olmayan Suha TANYERI kullanıcı adını tanımlayıp onu kullanmış. Sonra da bu güncellenmiş belgeyi diğer Balyoz belgeleri ile CD ye kim aktardıysa, o da bilgisayar saatini 5 Mart 2003 e (tam da 1nci Ordu daki seminerin ilk gününe) geri alıp, 2003 de geçerli bir yazılım ile CD ye kaydetmiş.!!! Eğer bu olaylar dizinini makul bulup, belge sahteciliğini hala güncelleme ile açıklayamaya çalışanlar varsa, iyi niyetli olduklarını düşünmüyoruz. Şimdi tekrar gelelim, savcıların yukarıda anlattığımıza benzer yazışmaları saklayıp, iddianamede nasıl yalan beyanda bulunduklarına. Aselsan, Havelsan çalışanları, dershaneler, kuran kursları... Biz belgeler üzerinde yaptığımız araştırmayı, son derece kısıtlı imkanlarla (binlerce kilometre öteden ve sadece Google arama motoru marifetiyle) yapmış, hastanelerin, ilaç firmalarının sonradan değişen isimleriyle listelendiklerini ortaya koymuştuk. Savcılardaki gibi, Emniyet Trafik e yazı yollayıp plaka sormak, ya da çeşitli kurumlara yazıp 2003 de çalışan kişileri teyit etmek gibi bir imkanımız yoktu. Bu yüzden, emanetten çıkan belgelerin de gösterdiği üzere, savcılar bizim 77

78 bulabileceğimizden çok daha fazla zaman çelişkisi bulmuşlar. Bulmuşlar, ama amaçlarına hizmet etmediği için saklamışlar. Örneğin, bizim açık kaynaklardan asla ulaşamayacağımız bir tanesi, Aselsan da çalışanlarla ilgili. Savcılara Aselsan dan gelen cevabi yazıda, Balyoz belgelerinde 2003 de Aselsan da çalışıyor gibi görünen ve müzahir olarak listelen kişilerden dördünün kurumda çalışmaya 2006 ve 2007 de başladığı bildirildi. Yine benzer şekilde, Havelsan dan gelen bir yazıda listedeki kişilerden üçte birinin (tam 115 kişinin) yıllarında kurumda çalışmadığı bilgisi verildi. Balyoz savcıları bu yazışmaları adli emanete kaldırmakla kalmadılar, bunlara atfen iddianamede aynen şöyle yazdılar (koyu vurgu bize ait): 11 SAVUNMA SANAYI isimli belgeye genel olarak bakıldığında; ASELSAN, HAVELSAN, TAİ, SSM- STM, TÜBİTAK gibi kurumlarda görevli olup Balyoz Harekat Planı kapsamında gerek bulunduğu kurumun gerekse diğer devlet kurumlarının üst düzey bürokratik kadrolarında görevlendirmek üzere 1084 kişinin ismen belirlendiği, ( ) İlgili kurumlarla yapılan yazışma neticesinde belgede ismi yer alan şahısların belirtilen yerlerde görevli oldukları anlaşılmıştır. Savcılar alenen suç işlediler. Bunun ortaya çıkmasının akabinde, sahteciliği gösteren bu delilleri değerlendirmedikleri ve de bu delilleri adli emanete sakladıkları ve de iddianamede yanlış- yanıltıcı beyanlarda bulundukları için, bu savcılar hakkında Doğan ve kimi diğer sanıklar tarafından HSYK ya suç duyurusunda bulunuldu. Elbette hiç bir sonuç alınamadı. Balyoz iddianamesinin altında imzası olan dört savcıdan Süleyman Pehlivan (ki bu yazışmalardan bir çoğunu imza atarak teslim alan savcı bu), 2011 de HSYK tarafından Yargıtay a üye olarak seçildi Sivil sekreterlerin savcılık ifadeleri Hem savcı Bilal Bayraktar ın şüphe uyandıran bir yaklaşımını sergilediği, hem Emniyet tutanaklarında çarpıtma konusu olduğu hem de medyada çokça aleyhte kullanıldığı için, sivil sekreterlerin savcılık ifadelerini buraya taşımak istiyoruz. 1nci Ordu da 2003 de görev yapmış iki sivil memure, Balyoz soruşturması sürecinde şüpheli olarak ifadeye çağırıldı. Önce Melek Üçtepe nin ifadesi ile başlayalım. Bilal Bayraktar 1 Mart 2010 da Melek Üçtepe nin ifadesini alırken bavuldan çıkan 19 CD yi tek tek gösterdi. 12 Melek Üçtepe 11 no.lu CD için Ben bu CD yi hatırlamadım. Bu CD bizim arşive ait değildir dedi. Yine 17 no.lu CD için Bu CD yi hatırlamadım. Üzerindeki yazı bana ait değildir dedi. 16 no.lu CD için Ben bu CD yi de hatırlamadım dedi. 11 Birinci Balyoz iddianamesi, sayfa Ek Klasör no.143, Dizin no

79 Üçtepe, bu üç CD nin dışında kalan 1, 2, 3, 4, 5, 6, 9, 12, 13, 14,15, 18 ve 19 no.lu CD leri net olarak hatırladığını söyledi, 7 ve 8 numaralı CD lerin kapaklarının onlara ait olduğunu, ancak bu ikisini hatırlamadığını belirtti. Dikkat edelim, Üçtepe suç unsuru içeren 11, 16 ve 17 no.lu CD lerden hiçbirini tanımadığını söyledi. Dolayısıyla Melek Üçtepe nin ifadesine dayanarak Balyoz CD lerin 1. Ordu dan çıktığını iddia etmek mümkün değil. Daha da ötesi, Üçtepe nin kendisine gösterilen 19 adet CD arasından büyük çoğunluğunu net olarak hatırlamasına rağmen şaibeli olan bu üç CD yi kesinlikle hatırlamaması özellikle dikkat çekici. Emniyet görevlileri hazırladıkları raporlarda bu bilgiyi yansıtmadıkları gibi, memurenin ifadesini suç unsuru içeren belgelerin gerçek olduğuna dair kanıt olarak gösterdiler. Davanın ek klasörlerini incelediğimizde gördük ki, Emniyet Terörle Mücadele den iki polisin 13 hazırladığı ve çoğunlukla birebir iddianameye kopyalanan çeşitli tespit tutanaklarında Melek Üçtepe nin savcılık ifadesi alıntılanmış. Ama nasıl? Polisler Üçtepe nin 11, 16 ve 17 numaralı CD ler hakkında söylediklerini tamamen atlamışlar. Aynı raporda Balyoz planının 11 ve 17 nolu CD lerde kayıtlı olduğunu yazan polisler, bu CD lerin kritik olduğunu (suç unsuru içeren bütün planların bu CD lerde kayıtlı olduğunu) bildikleri halde, Şüpheli Melek Üçtepe nin ifadesinin ilgili bölümleri başlığı altında Üçtepe nin ifadesinin en ilgili bölümlerini çıkartmışlar. Aşağıdaki resimde sol tarafta Melek Üçtepe nin ifadesinin ilgili kısmını, sağ tarafta ise bir emniyet raporunun ilgili bölümünü görüyorsunuz ve sicil numaralı polisler. 14 Ek Klasör no.23, Dizin no

80 (S! O:f=X:EY!/8183%808!3$Q-3*!J7!,8J81!575*3!`7J81$2!WqYEtU!=i_i:!817!B717%!f[:WZW)+8+! 8>$.71738!/8318%47!.7C C8+.7!KH)1738+!%-;58%!/63-2$!47,185!7.817+!J7!'SR']!B$34! 5*?$>$;$!7448%1738!.7C %47.83AO! (c!fp47q7)+8+!8>$.7,8+8+!7+!81d818! 2$1$+!/72$+.$!/*1*+.*1$3A!! g85.8!d717185!8%8+#8!575*37!`7j81$2!w3%$+8r=*1*4)*+!8>$.7,8+7a!!x1d8+p!/83!07%81.7!w3%$+8r=*1*4!&c! %'!

81 Haydar dan sonra, ek sorulara ihtiyaç duyulduğu gerekçesiyle Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar tarafından ikinci kere ifadesi alındı. Sevilay Erkanı- Bulut ilk sorgusunda Ali Haydar a Balyoz planını hiç duymadığını açıkça ifade ediyor; Ben Balyoz Güvenlik Harekat Planını ilk defa basından duydum. Çalıştığım dönemde böyle bir Harekat Planı duymadım diyor. Kendisine ilk sorgusu sırasında sadece 15 no.lu CD gösterildi (ki bu gerçek bir CD) ve Bulut da bu CD deki belgelerin nereden geldiğini açıkladı. Bu sorgudan pek tatmin olmamış olacak, Bayraktar Erkani- Bulut u ikinci kez bir de kendisi sorguya almak istedi. İkinci sorgusunda Bayraktar, Sevilay Erkanı- Bulut a öncelikle 11 no.lu ve 17 no.lu CD lerde yer alan Balyoz Harekat Planı ve ekleri ile ilgili TÜBİTAK raporunu gösterdi. Daha önce yazdık, bu rapor, savcılarca Balyoz belgelerinin gerçek olduğuna dayanak olarak gösteriliyordu. Ardından teşhis etmesi için kendisine 19 adet CD nin asılları değil, Baransu ya teslim edilen DVD lerden birinin içinden çıkan fotoğrafları gösteriliyor. Oysa aynı gün yapılan bir önceki sorgusunda 15 no.lu CD nin aslı gösterilmişti. Sevilay Erkani- Bulut fotoğraflarına baktığı CD lerden, diğer kimi CD lerin yanı sıra, üzerinde Or.K.na ve K.Özel yazan CD leri hatırladığını, hatta bu CD leri Komutana verilmek üzere özel olarak hazırladıklarını ifade etti. (Yani 11 ve 17 no.lu CDler) Burada tuhaf olan üç nokta: İlk ifadesinde Balyoz planını ilk defa basından duyduğunu net olarak ifade eden Sevilay Erkani- Bulut un, iddianamede açık olmayan bir sebeple ikinci bir kere sorgulanması, İkinci sorgusunda Bulut a öncelikle TÜBİTAK raporunun gösterilmesi, İlk sorgusunda teşhis etmesi için Bulut a 15 no.lu CD nin aslı gösterilirken, ikinci sorgusunda diğer CD lerin asıllarının gösterilmemesi, bunun yerine CD lerin bir DVD içinden çıkan fotoğraflarının gösterilmesi. Eğer ikinci sorgusunda tanıdığını ifade ettiği CD ler 11 ve 17 no.lu CD ler ise (sorgu tutanağında bu CD ler numaraları ile belirtilmiyor), o zaman Bulut un ikinci ifadesi, Balyoz planını ilk defa basından duyduğunu belirttiği ilk ifadesiyle çelişiyor. Bu, aynı zamanda Melek Üçtepe nin bu CD için bizim arşive ait değildir ifadesi ile de çelişiyor. Zaten Erkani- Bulut mahkeme ifadesinde de 11 no.lu CD yi kesin olarak hatırlamadığını, üzerinde el yazısı olduğu için arşiv CD si olabileceğini düşündüğünü söyledi. 17 Haziran 2004 de 1nci Ordu dan ayrılan Erkani- Bulut un en erken Ağustos 2009 da oluşturulmuş bu CD yi bilmesine imkan yok. Ancak, buradaki önemli konu, ikinci ifadesini vermeden önce savcının Erkani- Bulut a TÜBİTAK raporunu göstermesi. Bir hukuk devletinde bir tanığın ifadesi alınmadan evvel ona telkin yapılmaz. Yapılırsa da o ifade geçersiz sayılır. Erkani- Bulut un ikinci ifadesi 17 Balyoz Davası 87. Celse Duruşma Tutanağı, 27 Şubat 2012, sayfa

82 alındığında ona önce Balyoz CD lerinin gerçek olduğunu saptadığı söylenen TÜBİTAK ın raporunun gösterilmesi, sonra da fotoğraflar üzerinden CD leri hatırlayıp hatırlamadığına dair sorular sorulması bu kuralı açıkça ihlal ediyor. Tanığa bu CD gerçek midir diye sorulmadan evvel ona gerçek olduğuna dair bir kanıt sunulması telkinden de öte yönlendirmedir. Erkani- Bulut un yanında bir avukat bulunmadığını, evli ve çocuk sahibi bir kadın olduğunu ve tanık değil, şüpheli sıfatı ile sorgulandığını ekleyelim. (Erkani- Bulut mahkemedeki ifadesinde, Avukat Celal Ülgen in şüpheli olarak ifadesi alınması konusundaki sorusu üzerine Tabii hiç yaşamadığım bir olay yaşayacaktım. Tedirgin oldum. Bayan olarak, duygusal sıkıntıya girdim. Korktum dedi. 18 ) Memurelerin Askeri savcılıktaki ifadelerinden, bavuldaki orijinal CD lerin 1nci Ordu dan 2009 da çıktığını anlıyoruz. Çünkü ifadesinde Üçtepe, bu CD leri Kasım- Aralık 2008 de (2009 da yapılacak plan semineri hazırlıkları için) bizzat kullandığını söyledi. Üçtepe, 2009 da idari işler astsubayının ya da plan subaylarından birinin bu CD lerin imha işlemini yaptığını da ekledi. Demek ki (suç unsuru içermeyen) bu orijinal CD ler imha olmamış ve bu dönem dışarıya çıkartılmış. Yani, 2003 de 1nci Ordu da görevli olduğunu ve belgeleri çıkardığını söyleyen bavul sahibi, Baransu ya yalan söylemiş. Askeri Savcılıktaki ifadesinde Melek Üçtepe 11 ve 17 no.lu CD leri hatırlamadığını, yazıların kendisine ait olmadığını belirtti. Balyoz planlarını ve eklerini bilmediğini söyleyen Erkani- Bulut ise Balyoz Güvenlik Harekat Planı nda yer alan dosyaların diğer dosyalarla uyumlu olduğunu, yaptıkları çalışmalara benzediğini söyledi. Tipik olduğu üzere, aşağıda Zaman gazetesinin bu ifadeleri nasıl alenen çarpıttığını, görüyorsunuz. Sivil memurlar: Balyoz bize yazdırıldı, kozmik odada sakladık başlıklı Zaman haberine göre Sevilay Erkani Bulut ve Melek Üçtepe, darbe planını kendilerinin kaleme aldığını kabul etmiş! 18 Balyoz Davası 87. Celse Duruşma Tutanağı, 27 Şubat 2012, sayfa

83 q7,85!]o!^$5$+9!(n!:755*;!&'('! q7,85!no!^$5$+9!g!"#$%!&'((! %*!

84 ait olduğu da yalan. Emniyet Kriminal in raporundan görüleceği üzere, uzmanlar 11, 16, ve 17 no.lu CD lerin üzerindeki el yazılarının Üçtepe ve Bulut a ait olmadığını tespit ettiler. 19 Resim 9 : Emniyet Kriminal, tarihli el yazısı tetkik raporu Zaman ve Taraf başta olmak üzere kimi medyanın bu konudaki bariz çarpıtmalarını bir kenara bırakalım ve Beşiktaş Adliyesi ne dönelim. Sivil memurelerin ifadesini alan savcılar, defalarca yapılan tahliye talepleri için verdikleri mütalaalarda aynen şöyle yazdı (koyu vurgu bize ait). 20 dosya kapsamında şüpheli olarak savunmaları alınan ve anılan dönemde 1. Ordu Komutanlığında sivil memur olarak çalışan Sevilay Erkani Bulut ve Melek Üçtepe beyanlarında, kendilerine gösterilen cd.lerin kozmik büroya teslim edilen ve Mart 2003 tarihlerinde 1. Ordu Komutanlığında gerçeklesen seminere ait bilgiler içeren cd.ler olduğunu, cd.lerin üzerinde herhangi bir değişikliğin olmadığını, orijinalliklerini muhafaza ettiklerini, üzerlerinde o tarihte kendileri tarafından isimlerinin yazıldığını kabul ve ikrar etmişlerdir İki Askeri Bilirkişi Raporu daha 11 Mart 2010 da Yb. Birol Çelik tarafından hazırlanan rapor Baransu nun savcılığa ilk teslim ettiği ve 19 CD nin kayıtlı olduğu 3 DVD üzerinde yapılan teknik incelemeyi içeriyor. Rapor aynı zamanda TÜBİTAK raporunu da irdeliyor. Rapordan bazı tespitler şöyle: inceleme raporunda yer alan ve normal askeri faaliyetlere ilişkin dokümanlardaki kullanıcı ve yazar bilgilerine kısaltılmış isim ve soyadlar ya da kısaltılmış kurum adı veya emekli sandığı sicil no su yazılı olduğu halde özellikle 11 no lu CD de kullanıcı ad ve soyadlarının askeri birlik ve kurumlarda yapılan mutat uygulamanın aksine açık olarak yazıldığını, ( ) 1 nci Ordu MEBS sistemini MEBS Şube kuruduğu için ilgili yönerge ve talimatlar uyarınca kullanıcı adı ve yazar kısımlarında kısaltılmamış ad ve soyadların yazılması mümkün tarihli el yazısı tetkik raporu, Ek Klasör no.4, Dizin no (madde (b)). 20 Ali Haydar, Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk, 9ncu Ağır ceza mahkemesine hitaben 26 Mart 2010 tarihli mütalaası. 84

85 olmadığından bu şekildeki kullanıcı ve yazar adlarında normal sınırlar dışında hareket edildiği kanaatindeyim CD ve dosya bilgilerine bakarak söz konusu dokümanların gerçek olduğunun anlaşılması mümkün değildir, her zaman için istenilen tarihler ve kullanıcı bilgilerine ait doküman oluşturup söz konusu tarihlere ait program ve CD ler kullanılarak CD oluşturulması mümkündür Benzer şekilde 26 Mart 2010 tarihli, Alb. Yavuz Fildiş tarafından hazırlanan raporun sonucu şöyle: Yapılan inceleme neticesinde TÜBİTAK raporunda 11 ve 17 nu lı CD lerin içinde yer alan ve iddia edilen BALYOZ, SUGA, ORAJ, ÇARŞAF ve SAKAL planlarının gerçek olmadığı yönünde gerek teknik ve gerekse askeri yazım usül ve yöntemleri açısından kuvvetli deliller bulunduğu kanaatine varılmıştır. Bu raporlar ancak kısıtlı bir şekilde de basında yer buldu Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk soruşturmadan alındı Nisan 2010 başında Balyoz ekibi yeni bir dalga ile 95 kişiyi gözaltına almak üzereyken İstanbul Başsavcılığı bu operasyonu durdurdu ve Savcılar Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk i görevden aldı. Soruşturmaya iki yeni savcı atandı: Murat Yönder ve Mehmet Ergül. Mehmet Berk daha sonra Şike olarak anılan davada hizmetlerine devam edecek, sonrasında bu görevinden de alınıp Küçükçekmece Başasavcı Vekilliği ne atanacaktı. Radikal gazetesinden İsmail Saymaz ile yaptığı röportajında Berk, Balyoz soruşturmasında adli emanete sakladıkları belgelerle ilgili inanılmaz şeyler söyledi. 21 İ.S.: OdaTV Davası nda bilgisayarlardan kitap taslakları alındı örneğin. Hiç hata yapılmadı mı gerçekten? Gerçekten nereden baktığınıza bağlı. Ben Balyoz da görev aldım. Bize getirilen evraklar içerisinde fişlemeler vardı. Karşısındakinin ahlaki durumunu, kişisel tercihlerini irdeleyen şeyler. Arkadaşlarla dedik ki, yarın öbür gün davayı açtığımızda bunlar ortaya çıkar, bunu önleyelim. Çünkü Ergenekon un ilk iddianamelerinde eleştiri konusu olmuştu. Biz bunları emanete alalım, mahkeme istediğinde ulaşsın ama taraflara da açık olmasın. Son derece iyi niyetli, yeni bir uygulama yapıyorsun. Dava açıldıktan sonra hakkımızda yüzlerce yazı yazıldı. Savcılar leyhte olanları koymuyor dediler. İnsanda zerre kadar Allah korkusu olsa Bir bak bakalım, bunlar niye alınmış. Bunların içinde ne var? Yaşadığımız en büyük sıkıntı o. Ne yapsanız eleştiriliyorsunuz. Mehmet Berk doğruyu söylemiyor. Önceki bölümde yazmıştık, ama tekrarlayalım: 21 İsmail Saymaz, FB'yi ele geçirme iddiasına üç gün güldüm, Radikal, 14 Haziran

86 - Adli emanete kalkan yazışmalarda sadece kişi adı gecen fişlemeler yok. El konulacak hastaneler, ilaç depoları, 4 4 araçlar gibi listeler de var (bunlar fişleme belgesi değil). - Savcılar kişi adı geçmeyen ve fişleme belgesi olamayan bu listelerle ilgili yazışmaları adli emanete saklamasalardı, örneğin, herkes en son 2003 de kaydedilmiş gibi görünen Balyoz belgesinde 2003 de Bursa da el konulacak diye listelenen aracın gerçekte 2003 tarihinde İzmir de olduğunu, belgede gecen plaka numarasını 2006 da, Bursa ya naklinin akabinde aldığını görecekti. Böylece belgenin 2003 de kaydedilmediği ortaya çıkacaktı. - Ayrıca, tüzel kişiliklere ait fişleme belgelerinin (kapatılacak dernek, aranacak okul listeleri) çıktıları olduğu gibi dava klasörlerinde var. 22 Bu kurumların isimleri gizlemez/sansürlemezken, neden bu kurumların açıldıkları tarihleri belgeleyen yazışmalar adli emanete saklandı? Eğer saklanmasaydı, en son 2003 de kaydedilmiş gibi görünen belgelerdeki kimi yurtların, okulların henüz 2003 de mevcut olmadığını, daha ileriki tarihlerde açıldıklarını herkes görecekti. Böylece bu belgelerin 2003 de kaydedilmediği ortaya çıkacaktı. - Kaldı ki, kişi adı gecen fişleme listeleri (örneğin 2003 de çeşitli şirketlerde çalışıyor olarak görünen ve darbeye destek verir diye listelenmiş kişiler) ile ilgili savcılığa gelen yazışmalar, isimler sansürlenerek dosyaya dahil edilebilirdi. Eğer bunlar adli emanete saklanamasaydı herkes, örneğin, en son 2003 de kaydedilmiş gibi görünen Balyoz belgesinde 2003 de ASELSAN da çalışıyor olarak listelenen A.H. nin ASELSAN da çalışmaya 2006 da, İ.B, V.T., R.E.P. nin ise 2007 de başladığını görecekti. Böylece bu belgelenin 2003 de kaydedilmediği ortaya çıkacaktı. - Fişleme listelerinde adı geçenleri korumak için belgeleri adli emanete kaldırdıklarını söyleyen Berk, 184 no.lu ek klasöre, fişlenen emniyet personeli dahil, bir çok fişleme listesini hiç sansürlemeden konduğundan bahsetmiyor. Davanın bu ek klasörüne buradan ulaşabilirsiniz. - Hadi, bir şeklide, Balyoz belgelerinin en son 2003 de kaydedilmediğini gösteren bu yazışmaların adli emanete kaldırılmasını tamamen iyi niyete yoralım. Peki savcıların iddianamede yaptıkları yazışmaların belgelerin en son seminerden önce (5 Mart 2003) kaydedildiğini teyit ettiğini yazmasına ne demeli? Yeni Balyoz savcıları Mayıs sonunda iki Askeri Bilirkişi Raporu ile TÜBİTAK raporu arasındaki çelişkilerin açıklanması için TÜBİTAK tan yeni bir bilirkişi raporu istedi ve yanıtlamaları için bilirkişi heyetine 7 soru iletti İkinci TÜBİTAK raporu 16 Haziran 2010 tarihli ikinci TÜBİTAK raporunun sonuç bölümü, bir önceki bilirkişi raporu ile çelişmemek için özel bir dikkatle kaleme alınmıştı. Ancak, savcılar çok spesifik sorular sorduğu için, TÜBİTAK bilirkişileri raporda bu soruları yanıtlamak zorunda kaldıkları anlaşılıyor. Bazen daha doğrudan yanıtlar vermek yerine, konuyu gereksizce dağıtıp uzatmış olsalar da, neticede sorulara yanıt vermişler. Sadece CD ler üzerinden yapılacak bir incelemeyle CD lerin gerçekten kimler tarafından ve ne zaman yazıldığının bilimsel olarak tespit edilemeyeceği bilimsel bir gerçek. Nihayet TÜBİTAK ın 22 Ek Klasör no Mayıs

87 yeni raporu bu can alıcı konuda şunları yazdı (aşağıdaki alıntı, TÜBİTAK bilirkişilerinin Askeri Bilirkişi raporundaki bu konuyla ilgili 5- d maddesine cevabı): herhangi bir dokümanın üstveri (öznitelik) bilgileri uygun bir ortam oluşturularak yeniden düzenlenebilir, yeniden oluşturulabilir. Eğer bu veriler kendi içerisinde tutarlı olarak yaratıldıysa ve kötü niyetli sahte doküman üretildiyse, bu durum sadece CD ve içeresindeki dokümanlar teknik olarak incelenerek tespit edilemez. Bu iyi, güzel. Ancak TÜBİTAK lalar kafa karıştırmak için hemen şunu da eklemiş: Diğer taraftan, söz konusu araştırma kapsamında yapılan incelemeler sonucunda herhangi bir teknik tutarsızlığa rastlanmamıştır. Tekrarlayalım: Eğer bu veriler kendi içerisinde tutarlı olarak yaratıldıysa ve kötü niyetli olarak sahte doküman üretildiyse, bu durum sadece CD ve içerisindeki dokümanlar teknik olarak incelenerek tespit edilemez. Fakat TÜBİTAK bilirkişileri verilerin tutarlı bir şekilde yaratıldığı bir sahteciliğin sadece CD ler üzerinde yapılan bir incelemeyle teknik olarak tespit edilemeyeceği gerçeğini söyledikten sonra, yapılan incelemeler sonucunda herhangi bir teknik tutarsızlığa rastlanmamıştır demiş. İyi de, bu son cümlenin anlamı ve gereği ne? Ayrıca, TÜBİTAK uzmanları zahmet edip, dokümanların ham dosyalarına (raw file) inseymiş, Microsoft Office 2007 ögelerini (yani teknik tutarsızlığın âlâsını!) görecekmiş. Burada önemli olan konu şu; sahteciler daha iyi bir iş kotarıp bu izleri de ortada bırakmayabilirlerdi. Bu durumda dijital olarak bu CD nin en son 2003 de kaydedilmediğini ispatlamak mümkün olmayabilirdi. Ancak böyle olsaydı dahi, sadece üstveri incelemesinden CD nin 2003 de kaydedildiği ispatlanamazdı. Çünkü TÜBİTAK uzmanlarının da söylediği gibi, eğer sahtecilik iyi kotarıldıysa, bu tespit edilemez. Dolayısıyla, TÜBİTAK bilirkişilerinin sonradan öte yandan bağlacı ile eklediği cümle ( teknik tutarsızlığa rastlamadık ) tamamen kötü niyetli ve kafa karıştırmaya yönelik. Doğrusu şöyle olurdu: Söz konusu araştırma kapsamında yapılan incelemeler sonucunda herhangi bir teknik tutarsızlığa rastlanmamıştır. Ancak, herhangi bir dokümanın üstveri (öznitelik) bilgileri uygun bir ortam oluşturularak yeniden düzenlenebilir, yeniden oluşturulabilir. Eğer bu veriler kendi içerisinde tutarlı olarak yaratıldıysa ve kötü niyetli sahte dokuman üretildiyse, bu durum sadece CD ve içeresindeki dokumanlar teknik olarak incelenerek tespit edilemez. TÜBİTAK ın bilirkişileri, savcıların soruları sayesinde ilk TÜBİTAK raporunda yer almayan gerçekleri söylemek zorunda kalmış. Zorunda kalmış ifadesini kullanmamızın nedeni, yukarıda verdiğimiz örneğe benzer olarak, kimi yanıtlardan sonra ancak ve öte yandan gibi bağlaçlar ile savcıların sorusuyla doğrudan ilgili olmayan ve konuyu dağıtacak ve ilk raporu aklayacak nitelikte ifadeler koymaları. Benzer şekilde, sonuç bölümündeki ifadeler ilk TÜBİTAK raporunun eksiklerini kapatmaya yönelik. Tam da bu yüzden, bu ikinci raporla ilgili kimi basında yer alan çarpıtılmış haberler yapıldı. Zaman 87

88 /*!%-+*.$!28+7!*,4*+!Q73>-35$+,!DF,473737%!:f=X:EY!3$Q-3*+$!MKH)1738+!-38N8+$1!-1.*C*O! /*1D*,*+*!$4>7448A!! 3$Q-3*+.$+!/$?,7.82-3*;A!! -34$2$!%-2*2-3A!! %%!

89 (2) Eğer Balyoz darbe planı gerçekse, bu plan, planın ana belgesinde yazdığı üzere, 1. Ordu Komutanlığı nda 5-7 Mart 2003 de gerçekleşen Plan Semineri nde Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı ndan gizlice müzakere edildi mi? Doğal olarak, eğer birinci sorunun yanıtı hayır ise (yani Balyoz planı sahte ise) ikinci sorunun yanıtı da hayır oluyor (sahte olan bir darbe planının müzakeresi yapılmış olamaz). Askeri Bilirkişi Heyeti iki soruyu da, toplam 11 soru başlığı altında inceliyor, ve yukarıdaki iki sorunun da yanıtı da aynı: HAYIR, HAYIR. Bu detaylı raporun bulguları birinci derecede önemli çünkü Cumhuriyet savcılarının iddialarıyla tamamen çelişiyor. Balyoz Planı ve diğer Eylem planlarının 1. Ordu da hazırlanmış olduğu, 1. Ordu Plan Seminerinin bir darbe provası olduğu, içeriğinin Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay dan habersiz olarak geliştirildiği ya da değiştirildiği savları tek tek değerlendirilip, reddetti. Askeri Bilirkişi Heyeti, belgeler üzerindeki erişim kısıdı yüzünden bizim soruşturma safhasında sadece yayımlanan belge parçalarından ortaya çıkarabildiğimiz çelişkilerden çok daha fazlasını ortaya koydu. Raporda sayısız hata ve çelişki listelendi. Rapor, Balyoz darbe planının iddia edildiği tarihte ve kişiler tarafından hazırlanmış olamayacağını açıkça ortaya koydu. Askeri Bilirkişi Heyeti 1. Ordu da gerçekleşen seminerin ilk aşamasından son aşamasına kadar çok kapsamlı bir analizini yaptı. Heyetin erişiminde, Baransu ya bavul veren kişinin teslim ettiği belgelerden çok daha fazlası vardı (örneğin, Seminer ile ilgili tüm yazışmalar, sonuç raporları, vb.). Heyet tüm bu belgeleri raporunda ek olarak sundu. Bilirkişi Heyeti, üç günlük seminerin ses kayıtlarının tamamını analiz etti, seminerin öncesindeki ve sonrasındaki tüm yazışmaları ve bunlara müteakip çalışmaları inceledi, ve bu seminerin gizli bir darbe provası olduğu iddiasını tamamen çürüttü. Rapor 1. Ordu da Plan Semineri ile ilgili çalışmaları detaylı bir şekilde belgeledi ve bunların askeri teamüllere uygun bir şekilde cereyan ettiği vurguladı. İnanılmaz olan ise şu: Askeri Bilirkişi Heyeti raporu 28 Haziran 2010 da tamamlandı ve Cumhuriyet savcılığına iletildi. Yani iddianamenin hazırlanmasından sonra değil, önce! İddianameyi kaleme alan savcılar bu bilirkişi raporuna rağmen Balyoz darbe planının gerçek olduğu kanaatine nasıl vardı? Bilirkişi raporunu hiçe sayarak. Savcılar Rapordaki sonuçları değerlendirip, çürütmeye çalıştılar mı? Hayır. Savcılar Askeri savcıların sunduğu bulguları çürütecek yeni belge ya da kanıt sundular mı? Hayır. Savcılar, bir bilirkişi raporunu yok ederek, bir diğerini hiçe sayarak, sahtecilik kanıtlarını emanete gömerek Balyoz iddianamesini yazdılar. Daha doğrusu Emniyet in iddianamesini aldılar. 89

90 1.3.9 Kimin İçin Emniyet, Ne İçin Hizmet? Balyoz iddianamesi (bir öğrencinin tezinden alınan parçalar haricinde), Emniyet tespit tutanakları ve raporlarının birebir kesip yapıştırılmasından oluşuyor. İddianameyi savcıların değil, emniyetin yazdığını söyleyebiliriz. Ayrıca, Balyoz soruşturma sürecinde Emniyet in (belge tahrifatından delil çarpıtmasına kadar) sahte belge çetesine hizmet ettiğini artık tereddütsüz bir şekilde söyleyebiliriz. Önce basit bir soru soralım. Binlerce sayfa Balyoz belgesini inceleyip binlerce sayfa detaylı raporlar hazırlayan emniyet, nasıl belgelerdeki tek bir zaman çelişkisini, Microsoft Office 2007 öğelerini, ya da Balyoz CD leri üzerindeki sahte yazıları tespit edemedi? Emniyet bırakın bun çelişkilerden tek bir tanesini tespit etmeyi, ortaya çıkanları da örtbas etmek için raporlarında yalan ve yanıltıcı beyanlarda bulundu. Emniyet in Türkiye Gençlik Birliği çarpıtması Artık Balyoz davasına adını veren belgenin, 11 no.lu CD den çıkan ve sözde en son 2 Aralık 2002 de kaydedilmiş BALYOZ HAREKAT PLANI.doc isimli bir Word dokümanı olduğunu biliyorsunuz. Bu belgede, Dost Durumu altında, üç dost sivil toplum kuruluşundan biri olarak 2006 da kurulan Türkiye Gençlik Birliği belirtiliyor. Davanın ana belgesi olan bu Word dokümanının 2002 de hazırlanmadığını gösteren bu konu, ilk defa belgeden kimi alıntıların Taraf gazetesinde yayımlanması ile ortaya çıkmıştı. Bunun üzerinde Taraf gazetesi, adı geçen dernekten kastedilenin 2006 da kurulan Türkiye Gençlik Birliği değil, 1997 de kurulan Türkiye Gençlik Birliği Derneği olduğu açıklamasını getirdi. Zaman gazetesi ise farklı bir yöntem izledi ve bu belgenin ilgili kısmından bahsederken bu derneğin adını çıkarıverdi. Bir önceki kitabımızda da yazmıştık, ama tekrarlayalım. Belgede Türkiye Gençlik Birliği yazıyor, Türkiye Gençlik Birliği Derneği değil. Kısa adı TGBDER olan Türkiye Gençlik Birliği Derneği siyasi bir kimliği olmayan bir dernek. Aşk neden, neden aşk? konulu bir panel düzenlemiş, Through Europe, in dance steps ve Grow with the flow gibi isimler altında Avrupa da gençlik değişim projeleri gerçekleştirmiş bir dernek. 24 Yeni olan şu; sonradan dava dosyalarından gördük ki, soruşturma sürecinde bu konu Emniyet tarafından da aleni bir şekilde çarpıtılmış. 24 Bu bilgileri TGBDER in internet sitesinden derlemiştik. Ancak daha sonra, derneğe ait web sitesinin kapandığını ve tüm sayfalarının silindiğini gördük. Siteye, adresinden adresini arayarak ulaşabilirsiniz. 90

91 Türkiye Gençlik Birliği ile ilgili olarak Emniyet in yanıltıcı beyanlarını davanın 19 no.lu ek klasöründen takip ediyoruz: 1. 9 Mart 2010 da İstanbul Terörle Mücadele Müdürlüğü Ankara Emniyet Müdürlüğü ne yazı yazdı (bu yazı bu klasörde yok). 2. Bunun üzerine 10 Mart 2010 da Ankara Emniyet Müdürlüğü, İl Dernekler Müdürlüğü nden Türkiye Gençlik Birliği isimli dernek hakkında bilgi istedi. 25 3) 11 Mart 2010 da Ankara İl Dernekler Müdürlüğü nden, Vali yardımcısı Nurullah Naci Kalkancı imzasıyla Ankara Emniyet Müdürlüğü ne yazı gitti. Ancak, bu cevabi yazıda Türkiye Gençlik Birliği isimli dernek hakkında değil, Türkiye Gençlik Birliği Derneği hakkında bilgi verdi ve Türkiye Gençlik Birliği Derneği nin 1997 de kurulduğunu bildirdi. 26 4) 12 Mart 2010 da Ankara Emniyet Müdürlüğü İstanbul TEM e cevap yazısı yolladı ve ekine Ankara İl Dernekler Müdürlüğü nden gelen Türkiye Gençlik Birliği Derneği hakkındaki bilgileri (tüzük, faaliyet bilgileri vs.) ekledi. 27 5) Savcılar Haziran 2010 da İstanbul TEM den Türkiye Gençlik Birliği hakkında bilgi istedi. 6) 29 Haziran 2010 da Yurt Atayün, savcılara verdiği yanıtta Türkiye Gençlik Birliği isimli derneğin 1997 de kurulduğunu bildirdi. 28 Oysa bu doğru değil; zira 1997 de kurulan derneğin adı Türkiye Gençlik Birliği değil, Türkiye Gençlik Birliği Derneği. Bu beyanıyla Emniyet, sahte belge çetesinin hayati bir hatasını örtbas etmeye çalıştığı izlenimini veriyor. Emniyet - Beşiktaş Adliyesi bilgi akışı Yine davanın ek klasörlerini incelediğimizde, Emniyet TEM den gelen tespit raporlarının doğru olmadığı bariz beyanlar içerdiğini görüyoruz. İlk olarak dikkatinizi çekmek istediğimiz, Yurt Atayün imzalı Emniyet raporundaki inanılmaz bir beyan. 23 Şubat 2010 tarihini taşıyan bu rapor, Balyoz soruşturması sırasında Emniyet Terörle Mücadele Şubesi tarafından hazırlanıyor. 29 Raporun sonunda aynen şöyle yazıyor: Ayrıca tarihli TÜBİTAK teknik bilirkişilerince hazırlanan BİLİRKİŞİ raporuna göre soruşturma konusu belgelerin yer aldığı dijital verilerin yapılan incelemelerinde, belgelerin tamamının 2003 yılı ve öncesine ait olduğu, belgelerin oluşturulma tarihlerinin üzerinde yazan tarihler olduğu ve CD lere sonradan ekleme yapılmadığı görülmektedir. 25 Gönderdiği yazı bu klasörde yok, nasıl bir ifade kullanıldığını bilmiyoruz. 26 Ek Klasör no.19, Dizin Ek Klasör no.19 Dizin Ek Klasör no.19, Dizin Ek Klasör no.1, Dizin no

92 Bu bağlamda yukarıda bahsedilen eylem planlarının yer aldığı belgelerin hazırlanış tarihlerinin tamamının; Balyoz Harekat Planının oluşturma tarihi olan 12 Aralık 2002 den sonra ve 05 Mart 2003 olan seminer başlama tarihinden önce oldukları tespit edilmiştir. Tekrar edelim: TÜBİTAK raporunda belgelerin tamamının 2003 yılı ve öncesine ait olduğu, belgelerin oluşturulma tarihlerinin üzerinde yazan tarihler olduğu gibi bir saptama yok. Sadece üstverilere bakarak böyle bir saptama yapmak, zaten bilimsel olarak mümkün değil. Eylem planlarının yer aldığı belgelerin hazırlanış tarihlerinin tamamının 5 Mart 2003 den önce olduğunun tespit edildiği de doğru değil. Tespit edilen, belgelerin üstverilerinde beliren tarihler, gerçekten hazırlandıkları tarihler değil. Bu raporun aynı tarihte, yani 23 Şubat 2010 da, Cumhuriyet savcısı tarafından teslim alındığını görüyoruz. İlk dalga Balyoz tutuklamaları da 26 Şubat 2010 da gerçekleşti. Atayün, bu rapor ile tutuklama kararı veren mahkemeyi de yanıltmış oluyor. Ayrıca Atayün, aynı beyanı çeşitli şüphelilerle ilgili tespit raporlarında defalarca tekrarladığını goruyoruz. 30 Üstelik bunu, şüphelilerin savcılık sorgularından hemen öncesinde veya sırasında yapıyor, ve haliyle şüpheliler tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk ediliyor. TEM Şube Müdürü nün böyle kritik bir konuda doğru olmayan bir beyanda bulunması kabul edilemez, bu bir. Ancak, doğru olmayan bu bilgileri mahkemelere verdikleri mütalaalarda tekrarlayan savcıların durumu da anlaşılabilir gibi değil, bu da iki. Şöyle ki, savcılar ilk başta (diyelim ki TÜBİTAK raporunu okumadıkları için) Emniyet in tespitlerinin doğru ve güvenilir olduğunu düşünerek Atayün ün ifadelerini aynen hakimlere iletmiş olabilirler. Ancak, soruşturmanın ileriki safhalarında savcılar bu tespitlerin doğru olmadığını fark ettikleri halde, tutuklu şüphelilerin tahliye için yaptıkları mahkeme başvuruları sırasında verdikleri mütalaalar ile mahkemeleri kamu adına yanıltmaya devam ediyorlar. Savcılar, daha sonra Emniyet in beyanlarına sivil sekreterin ifadeleri ile ilgili yanıltıcı beyanlarını da ekleyerek mahkemelere mütalaa olarak veriyorlar. Örneğin, savcılar Süleyman Pehlivan, Ali Haydar, Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk, 26 Mart 2010 da 9ncu Ağır ceza mahkemesine tutuklu bir şüphelinin tahliye talebine karşılık verdiği mütalaada aynen şöyle yazıyor (koyu vurgu bize ait) tarihli TÜBİTAK teknik bilirkişilerince hazırlanan bilirkişi raporuna göre soruşturma konusu belgelerin yer aldığı dijital verilerin yapılan incelemelerinde; belgelerin tamamının 2003 yılı ve öncesine ait olduğu, belgelerin oluşturulma tarihlerinin üzerinde yazan tarihler olduğu ve CD lere sonradan ekleme yapılmadığını belirlemiş, aynı husus Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde görevlendirilen teknik uzman bilirkişiler tarafından da teyit edilmiş, dosya kapsamında şüpheli olarak savunmaları alınan ve anılan dönemde 1. Ordu Komutanlığında sivil memur olarak çalışan Sevilay Erkani Bulut ve Melek Üçtepe beyanlarında, kendilerine gösterilen cd.lerin kozmik büroya teslim edilen ve Örneğin, yukarıda alıntıladığımız bölümü Atayün, savcılara gönderdiği 23 Şubat 2010 tarihli 3604 sayılı (Ek Klasör no.109, Dizin no.34), 24 Şubat 2010 tarihli 3658 ve 3665 sayılı yazılarında (Ek Klasör no.74, Dizin no.117 ve Ek Klasör no.158, dizin 1no.18), 25 Şubat 2010 tarihli 3681 ve 3766 sayılı yazılarında (Ek Klasör no.65, Dizin no.73 ve Ek Klasör no.66, Dizin no.198), 26 Şubat 2010 tarihli 3805 sayılı yazısında (Ek Klasör no.74, Dizin no.134) ve daha nicelerinde kelimesi kelimesine tekrarlıyor. 31 Ek Klasör no.158, Dizin no

93 Mart 2003 tarihlerinde 1. Ordu Komutanlığında gerçeklesen seminere ait bilgiler içeren cd.ler olduğunu, cd.lerin üzerinde herhangi bir değişikliğin olmadığını, orijinalliklerini muhafaza ettiklerini, üzerlerinde o tarihte kendileri tarafından isimlerinin yazıldığını kabul ve ikrar etmişlerdir. Bu bağlamda yukarıda bahsedilen eylem planlarının yer aldığı belgelerin hazırlanış tarihlerinin tamamının; Balyoz Harekat planının oluşturma tarihi olan 02 Aralık 2002 den sonra ve 05 Mart 2003 olan seminer başlama tarihinden önce oldukları ve belgelerin altında isimleri zikredilen şüpheliler tarafından hazırlandıkları tespit edilmiş, bu surette belgelerin gerçekliği ispatlanmıştır. İlk paragrafta savcılar, Emniyet in yanıltıcı beyanını tekrarladığı gibi, aynı hususun Emniyet bilirkişilerince de teyit edildiği gibi doğru olmayan bir ifade daha ekliyorlar. Ardından sivil sekreterler Sevilay Erkani Bulut ile Melek Üçtepe nin ifadelerini çarpıtarak bu surette belgelerin gerçekliği ispatlanmıştır yazıyorlar. Aynı gün savcılardan Süleyman Pehlivan, Aselsan dan gelen ve Balyoz CD sinin 2003 de kaydedilmiş olamayacağını gösteren yazıyı imzayla teslim alıyor. 32 Yani Balyoz savcısı Balyoz CD sinin 2003 de hazırlanmadığını biliyor. Bunu takiben başka kurumlardan benzer yazılar geliyor. Örneğin, bu doğrultuda Türk Telekom dan gelen benzer bir yazıyı Savcı Süleyman Pehlivan, 29 Mart 2010 da teslim alıyor. STM den gelen ve Balyoz CD sinin 5 Mart 2003 de kaydedilmiş olamayacağını gösteren yazının tarihi ise 1 Nisan Şimdi, aynı tarihte, yani 1 Nisan da tahliye edilen şüphelilerin tekrar tutuklanması için savcıların 2 Nisan 2010 da 12nci Ağır Ceza Mahkemesine verdiği itiraz dilekçesine bakıyoruz; 33 yukarıdaki ile birebir ayni. Altındaki imzalar yine Süleyman Pehlivan, Ali Haydar, Bilal Bayraktar ve Mehmet Berk e ait. Oysa artık bu tarihte savcılar Balyoz CD sinin 2003 de kaydedilmediğini kesin olarak biliyorlar. Bunu gösteren yazışmaları, bizzat savcı Süleyman Pehlivan (imzasıyla) teslim almış. Emniyetin 11 no.lu CD çarpıtması Dosyada Emniyet Müdürlüğü nden iki bilirkişisinin suç unsurlarını içeren 11 no.lu CD hakkında hazırladığı bir rapor var. 21 Haziran 2010 tarihli raporunun son sayfasında Değerlendirme başlığı altında dört madde yer alıyor. 34 İkinci madde aynen şöyle: Soruşturma kapsamında incelenen CD lerden 1,6 ve 19 nolu CD ler haricinde kalan diğer CD lerin oluşturulduğu programın, 11 nolu CD nin oluşturulduğu program ile aynı olduğu anlaşılmıştır. Oysa bu bilgi kesinlikle yanlış. TÜBİTAK raporu, her bir CD nin hangi program ile oluşturulduğunu listelemiş. Balyoz belgelerinin sadece 11 ve 17 no.lu CD lere toplandığını biliyorsunuz. (Bir de içinde Balyoz belgesi bulunmamakla birlikte, şüpheli görünen 16 no.lu CD var.) 32 Bu mütalaa, hakime öğleden sonra 16:20 de iletiliyor. 33 Ek Klasör no.101, Dizin no Ek Klasör no.49, Sayfa 25, 93

94 TÜBİTAK ın listesinden da görülüyor; 11, 16, ve 17 no.lu CD ler diğer CD lerden farklı bir versiyon ile yazılmış: 2,3,4,5,7,8,9,10,12,13,14,15, ve 18 no.lu CD ler Easy CD Creator 5.3 (105) ile kaydedilmişken, 11,16, ve 17 no.lu CD ler Easy CD Creator 5.2 (061) ile kaydedilmiş. Aynı markaya ait, iki farklı sürüm. Teknik olarak bu iki programdan aynı program diye bahsedilmesi mümkün değil. Aynen Microsoft Word 2000 ile Microsoft Word 2007 den aynı program diye bahsedilemeyeceği gibi. Teknik bilirkişi vasfındakilerin bunun ayırdında olmaması ihtimali de yok. Bu konu, 26 Mart 2010 tarihli askeri bilirkişi raporunda da belirtmişti: TÜBİTAK raporunda 11, 16 ve 17 nu lı CD ler diğerlerinden farklı olarak CD oluşturma yazılımı olan EASY CD Creator 5.2 (061) sürümü ile yaratılmıştır. Emniyetin tarafsız bilirkişileri, öyle olmadığı halde, neden 11 no.lu CD nin diğer CD ler ile aynı programla oluşturulduğunu yazıyor? Elbette ki bu CD nin gerçek olduğu izlenimini yaratmak için. Emniyet Kriminal CD lerin üstündeki yazıların makina ürünü olduğunu nasıl fark etmedi? Daha sonraki bölümde, Balyoz CD leri üzerindeki sahte yazıların hikayesini detaylı olarak vereceğiz. Ancak önceki bölümde belirtmiştik; kovuşturma sürecinde 11 ve 17 no.lu sahte Balyoz CD lerinin üzerindeki Or.K.na ve K.özel yazılarının makina ürünü olduğu saptandı. Sahte belge çetesi en erken Ağustos 2009 da oluşturdukları ve tüm Balyoz belgelerini içeren CD lerin üzerine bu yazıları yazmak için, yine ellerinde bulunan (Baransu nun bavulundan çıkan) Süha Tanyeri ne ait el yazısı not defterini kullanmışlar. Bu defterdeki kimi karakterlerden birer şablon oluşturup, Or.K.na ve K.özel yazılarını bu CD lerin üzerine (autopen türü) bir makina ile yazmışlar. Zira, Tanyeri nin not defterinden şablonu oluşturmak için kullanılan karakterle CD üzerindeki karakterler birebir örtüşüyor. Şimdi davanın ek klasörlerini yeniden tararken görüyoruz ki soruşturma aşamasında Emniyet kriminal uzmanları CD ler üzerindeki yazıların incelemesini yaptıkları halde bu kadar bariz bir sahteciliği tespit edememişler. 11 Mart 2010 tarihli Emniyet Kriminal raporunda şöyle deniyor: 35 ( ) 19 adet CD üzerindeki el yazılarının ( ) Süha TANYERİ ( ) isimli şahısların ellerinden çıktığını gösterir nitelikte kaligrafik ve grafolojik bulgulara rastlanılmamıştır. Bu doğru, çünkü CD lerin üzerindeki yazılar Süha Tanyeri nin elinden çıkma değil. Ancak, bu incelemeyi yapan aynı kriminal uzmanlar, Süha Tanyeri ne ait olan ve sahte yazıların oluşturulmasında kullanılan not defterini de incelediler. Nasıl oldu da, defterdeki karakterlerin CD dekiler ile benzerliğini (hatta kimilerinin birebir örtüşmesini) fark etmediler? Taraf ve Zaman gazetelerinin uzmanları sadece not defterinin taranmış sayfaları ve CD lerin fotoğrafları üzerinden yaptıkları incelemeyle CD deki yazıların Süha Tanyeri ne ait olduğunu ileri sürmüşlerdi. 35 Ek Klasör no.4, Dizin no

95 Bu yazı karakterleri arasındaki benzerlik bu kadar barizken belki de sahteciliğe dikkat çekeceği için bundan hiç bahsedilmemesi, üstelik sahtecilik emaresi olarak CD deki kimi karakterlerin tersten aktığına işaret edilmemesi emniyet uzmanlarının görevlerini (en azından) ihmal ettiğini gösteriyor. Yüzlerce sahtecilikten tek birini bile tespit edemeyen Emniyet, iki günde neler başarıyor? Şimdi Emniyetin Balyoz un kurgu mantığından haberdar olduğuna işaret eden bir ipucunu ele alalım. Daha önce yazmıştık; Balyoz darbe kurgusunu hazırlayanlar sahte Balyoz belgelerine gerçeklik süsü vermek için, sahte dijital belgeleri, 1nci Ordu dan dışarıya çıkarılan gerçek belgelerle harmanlamışlar. Bilindiği gibi, Baransu nun bavulundan, 2003 de 1nci Ordu da gerçeklesen seminere ait belgeler ve (Doğan ın emri ile kayda alınan) seminer ses kayıtlarına ait kasetler de çıkıyor. Seminer gerçek, Balyoz belgeleri sahte. Çete, emniyet ve savcıların izleyeceği mantığı öngörmüş olacak, seminer ses kayıtlarından seçtikleri kimi ifadeleri dijital Balyoz belgelerine serpiştirerek, ikisi arasında ilişki yaratmak istemiş. Gerçekten de, seminerdeki kimi ifadeler ile Balyoz belgelerinde geçen kimi ifadelerin örtüşmesi Emniyet görevlilerince (dolayısıyla, savcılarca) Balyoz darbe planının seminerde üstü kapalı bir şekilde müzakere edildiğine kanıt olarak gösteriliyor! Ancak, işin daha ilginç tarafı, yüz küsur gerçek belgenin, yüz küsur sahte Balyoz belgesiyle harmanlandığı 11 no.lu CD de kayıtlı binlerce sayfanın içinde geçen bu kelime ve ifadeler ile, toplam üç gün süren seminerde geçen kimi ifadeler (ki ses kayıt dökümü yaklaşık 200 sayfa ediyor) arasındaki benzerliği Emniyet görevlileri inanılmaz bir maharetle ve inanılmaz bir hızla keşfediyor. Sanki Balyoz belgelerini hazırlayanlar, Emniyet görevlilerinin kulağına fısıldamış. Olayın kronolojisi şöyle: 3 Şubat 2010 da Savcı Bilal Bayraktar, Emniyet e yazı yazıyor ve el konulan belgelerin incelenmesini istedi. 36 Bir kısım Emniyet görevlileri 20 Şubat 2010, Cumartesi günü 10 kasetten, seminer ses kayıtlarını içeren 9 unun çözümünü yaptı. 37 Hemen hemen bütün Emniyet tespit tutanaklarının altında imzası olan (emniyet tutanakları aynen iddianameye kopyalandığı için aynı zamanda iddia makamı durumunda olan) iki emniyet görevlisi, tam iki gün sonra 22 Şubat Pazartesi günü tamamladıkları tespit raporlarından birinde ses kayıtları ve Balyoz dijitallerindeki ortak kelime/ifadeleri tespit etmiş bile Ek Klasör no.2, Dizin no Ek Klasör no.16, Dizin no sayfalık 1 no.lu tespit tutanağı, Ek Klasör no.1, Dizin no

96 Örneğin, bu iki emniyet görevlisi, binlerce sayfa dijital doküman arasından 11 no.lu CD de kayıtlı SUGA HAREKAT PLANI.doc isimli Word belgesinde geçen İrticai örgütler, ülke çapında; okul, dershane, vakıf, dernek, Kur- an kursu, kitap, gazete, dergi, radyo ve TV ler başta olmak üzere faaliyetlerini arttırarak sürdürmekte ve bu faaliyetlerini yıllık 50 Milyar ABD Doları civarındaki islami sermaye ile desteklemektedirler ifadesi (1nci kaset, B yüzü) ile, 3 gün süren seminer sırasında, dönemin 3ncü Kolordu Komutanı Ergin Saygun un İrticai örgütler ülke çapında perdede sunulan alanlarda faaliyetlerini sürdürmekte ve bu faaliyetlerinde yıllık 50 milyar dolar civarındaki İslami sermaye ile desteklemektedirler ifadesi arasındaki benzerliği tespit edivermiş. Yine aynı şekilde, Saygun un seminerdeki İrticai örgütlerin belirtilen imkan ve kabiliyetlerini kullanarak tanıtım ve propaganda yöntemiyle halkı etkilemek suretiyle bir buçuk milyon kişilik sempatizan ile üç bin kişilik militan grubunu daha da büyütebileceği ve elde edecekleri bu güç ile halen yürüttükleri rejim aleyhtarı faaliyetleri yurt geneline yaygınlaştırarak İslam Devleti kurma özlemlerini biran önce hayata geçirmeye çalışacakları değerlendirilmektedir cümlesi (1nci kaset, B yüzü), ile 11 no.lu CD deki binlerce sayfa arasından Oraj planı.doc isimli belgede geçen İrticai örgütlerin tanıtım ve propaganda yöntemiyle halkı etkilemek suretiyle bir buçuk milyon kişilik sempatizan ile üç bin kişilik militan grubunu daha da büyütebileceği ve elde edecekleri bu güç ile halen yürüttükleri rejim aleyhtarı faaliyetleri yurt geneline yaygınlaştırarak İslam Devleti kurma özlemlerini biran önce hayata geçirmeye çalışacakları değerlendirilmektedir. cümlesinin neredeyse birebir aynı olduğunu tespit edivermiş. Bu durumda, yani bu kurgunun mantığa göre, Saygun, seminere sözde Denizcilerin hazırladığı Suga planından bir cümle ile, sözde Havacılar tarafından hazırlanan Oraj planından bir cümleyi ezberleyip gelmiş, bunları seminerde aynen tekrarlamış! Her nasılsa Balyoz belgelerindeki yüzlerce sahtecilikten tek bir tanesini bile tespit edemeyen, ortaya çıkan sahtecilikleri örtbas eden emniyet görevlileri, iki gün içeresinde binlerce sayfa içindeki bu benzerlikleri saptamakla kalmıyor, bu tuhaf benzerlikleri, çetenin kurgu mantığına paralel olarak, Balyoz darbe planının seminerde müzakere edildiğine kanıt olarak gösteriyor. 96

97 q7,85!((o!^$5$+!?$/ !%7,84173! %$5*-2*+#$!/818+57,8+.7!2$3$3!-1.*C*!DF AO! g737>!e%p$29!&'(().7!757%1818c8+8!8,47.8a!!! &$!

98 1.4 BALYOZ UN MEDYA SAFHASI Şimdi biraz geriye gidelim. Balyoz darbe belgelerini ilk yayımlayan ve sansasyonel şekilde günlerce manşetten düşürmeyen Taraf gazetesinin Fatih camiini bombalayacaklardı! Ordu kendi uçağını düşürecekti! bu belgeleri nasıl doğruladığını gözden geçirelim. Resim 12: Taraf, 20 Ocak

99 Resim 13: Taraf, 20 Ocak 2010 Bilindiği gibi, Balyoz CD leri Mehmet Baransu ya kimliği belirsiz bir şahıs tarafından verildi. Geçmişiyle ilgili söylediklerinin yalan olabileceğini Baransu nun dahi kabul ettiği bu şahıs, buyrun size 1. Ordu dan elde ettiğim ve şimdiye kadar yastık altında sakladığım, savcılara vermek yerine Taraf gazetesine hediye edeceğim 2003 yapımı orijinal mi orijinal darbe planları diyerek bu CD leri teslim etti. CD lerin ikisinden (sonrasında 11 ve 17 no.lu CD ler olarak meşhur olacak CD lerden) çıkan planlar gerçekten korkunçtu. Ama gerçek miydi? Yılların deneyimli gazetecileri Ahmet Altan ve Yasemin Çongar ın bu planları gerçekliğinden emin olmadan yayımlamaları düşünülemezdi tabi. Ahmet Altan ın kâni olması anlaşılan çok zor olmadı: 39 Bana yazıişlerindeki arkadaşlarımız CD lerin üstündeki bilgileri gösterdiler, orada, o belgeleri kimin, ne zaman, nerede yazdığı açıkça görülüyor. O CD lerin üstündeki kayıtlar bütün belgelerin Birinci Ordu da hazırlandığını kanıtlıyor. 39 Ahmet Altan, Selimiye de, Taraf, 9 Şubat

100 Bu kadar basit. CD nin üstünde Or.K.na yazıyorsa, dönemin 1. Ordu Komutanı için hazırlandığı, ona arz edildiği tüm çıplaklığıyla ortada. CD lerin içindeki kullanıcı isimleri 1. Ordu subaylarına işaret ediyorsa, keza. Başka soru sormaya ne gerek var? Yasemin Çongar ise besbelli bu konularda daha maharetli. Çongar, CD lerin üstündeki yazıları ve içindeki kayıtları görmekle kalmıyor, bu planlarda askerlerin dijital parmak izlerini dahi teşhis edebildi: 40 Zira elimizdeki belgelerin gerçeği yansıttığından emin olmamız için yeterince bulguya ve bilgiye sahiptik. İstanbul daki camilerin bombalanmasından bir Türk jetinin düşürülmesine kadar, amacı AKP hükümetini devirecek ortamı yaratmak olan bir dizi suç ve şer planının üzerinde askeriyenin parmak izleri vardı. Dijital parmak izleriydi bunlar. Bu izler sayesinde, darbe harekâtının, cami bombalama emrinin, uçak düşürme senaryosunun, hatta darbeden sonra kurulacak hükümetin programının, hangi subaylar tarafından yazıldığını, hangi subaylar tarafından kaydedildiğini elektronik olarak teyit etmiştik. Çongar ve Altan ın bu aşamada belgelerdeki ad ve tarihlerin kötü niyetli kişiler tarafından yerleştirilmesinin mümkün olup, olmadığı, bu işlemi yapmanın ne kadar kolay olduğu konusunda bilgisayardan azıcık anlayan birine danışıp, danışmadıklarını bilmiyoruz. Ama ağır suçlamalar yönelttikleri subaylardan yayını yapmadan görüş alma ihtiyaci duymadıklarını biliyoruz. Besbelli onlar için artık hiç şüphe kalmamıştı. Günlerce gazetede darbe planları manşet yapılmalıydı. Taraf belgeleri yayımladıktan ve Balyoz soruşturması açıldıktan aylar sonra bir Ingiliz gazeteci Çongar a şu soruyu soruyor: Peki, bu belgelerin kimisinin sahte olabileceğini hiç düşünmediniz mi? Çongar ın cevabı: Evet, elbette bu beni düşündürdü. Yazdığım her konuda düşünürüm. Ama ben adli bilişimci değilim. Emniyet görevlisi değilim. Ben gazeteciyim ve şüphe getirmeyecek şekilde bir derece şüphenin ötesinde emin olmam gerekir ki bana verilenler spesifiktir ve başka olgularla desteklenmektedir. Başbakanın Balyoz un ortaya çıkmasından sonra söyledikleri, eski Genel Kurmay Başkanlarının söyledikleri, hatta bu darbe planında rol alan kimilerinin söyledikleri bu belgeleri ve durumları bir şekilde doğruladı. İlginçtir ki, Çongar ın burada söyledikleri doğru olsa bile ki değil, zira ne Hilmi Özkök ne de sanıklardan tek bir tanesi Balyoz planını doğruladı belgeleri yayımlamasını haklı çıkarmak için kullandığı argümanların hiçbiri o kararın alındığı tarihte bilebileceği şeyler değil. Altan, Çongar ve Baransu, gerçekliğine kuşkuyla yaklaşmaları gereken belgeleri günlerce çarşaf çarşaf üstelik suçladıkları kişilerin görüşlerini aktarmadan yayımlamakla kalmıyor. Darbe 40 Yasemin Çongar, Onurlu askerin umutlu günü, Taraf, 23 Şubat

101 q7,85!(ho!:$3$>9!&'!"#$%!&'('! %,$9!/71D71738+!D73P7%18C8+.7+!06Q?7!.*2$/8183!5828;!,8;#7l! ('(!

102 Ancak Baransu nun soruları gecikti de gecikti. Baransu, önce seyahatte olduğundan sorularını yetiştiremediğini söyledi. Bir süre daha bekledik. En sonunda Baransu, gazeteden Yasemin Çongar ve Ahmet Altan ile görüştüğünü, bu işi uzun uzun konuştuklarını, ve söyleşiye soru yollayarak katılmaktan vazgeçtiğini bildirdi. Dolayısıyla, bizim sorduğumuz sorulara da cevap vermeyi istemedikleri ortaya çıkmış oldu. Bu kadarı da ilginç, ama belki hikayenin en inanılmaz kısmı Altan- Baransu- Çongar üçlüsünün sorularımıza cevap vermemek için zamanında verdikleri gerekçe. Bu gerekçe aynen şöyle: Pardon? Davanın bir tarafı olmak istemiyoruz. Ellerine tutuşturulan dijital belgelerin gerçekliğini hiç araştırmadılar. Ağır suçlamalarda bulundukları kişilerin görüşlerini almak ihtiyacı hissetmediler. Gazeteciliğin en temel etik ilkelerini ihlal etmekle kalmayıp, ellerindeki sahte belgeleri dahi yanlış aksettirerek, imzasız dijital belgeleri imzalı belgeler olarak lanse ettiler. Belgelerin sahteliğine dair olgular ortaya çıktıkça yaptıkları haberi sorgulayıp düzelteceklerine, sahtecilikleri örtbas etmek için didindiler. Türkiye de yaygın bir kanıya göre medyada yalan yayın yapanların yargılanması ve adli mekanizmalarla cezalandırılması gerekiyor. Biz olaya daha özgürlükçü bir açıdan bakıyoruz. Ender durumlar dışında gazeteciler için suç duyurusunda bulunmanın doğru olmadığını, bu yöntemin uzun vadede basın özgürlüğüne zarar vereceğini düşünüyoruz. Ahmet Altan ve Yasemin Çongar gibi gazeteciler için en büyük cezanın okuyucuları ve toplum nezdinde saygınlıklarını yitirmeleri olduğuna inanıyoruz. Balyoz mahkemesi cezaları kestikten verdikten sonra, 22 Eylül 2012 günü Pınar, Taraf gazetesinden (Gökhan Erkuş) şöyle bir mesaj aldı: Balyoz davasına ilişkin hazırladığımız haberlere sizin görüşlerinizi de eklemek istiyoruz. Eğer görüşlerinizi bizimle paylaşırsanız memnun oluruz. Hiçbir sözcüğe müdahale etmeme adına 3500 vuruşluk yerimiz olduğunu ve her görüşün sayfalarımızda gönderildiği gibi yayınlanacağını belirtmek isterim. Blogumuza koyduğumuz yanıtı buraya taşıyoruz: Sahte dijital belgeler üzerinden Fatih Camii bombalanacaktı başlıklarıyla haberler yapan, insanları canice planlar yapmakla suçlayıp hedef gösteren Taraf gazetesi, ellerine gecen belgelerin gerçekliğini araştırmadan günlerce çarşaf çarşaf üstelik suçladıkları kişilerin görüşlerini aktarmadan yayımladı. Ahmet Altan a göre, CD lerin üzerinden belgeleri kimin, ne zaman, nerede yazdığı açıkça görülüyordu ve CD lerin üstündeki kayıtlar bütün belgelerin Birinci Ordu da hazırlandığını kanıtlıyordu. Yasemin Çongar ise işi bir mertebe daha ileri götürüp, belgelerdeki dijital parmak izlerini gördüğünü, belgelerin kimler tarafından kaydedildiğini elektronik olarak tespit ettiğini yazdı. 102

103 Üstelik Taraf, sahte planları olduğu gibi yayımlamakla kalmadı, belgelere gerçeklik katmak için içeriğini de yanlış aktardı. Bir defa değil, iki defa değil, defalarca bu dijital belgelerin altında Çetin Doğan ın, İbrahim Fırtına nın imzaları olduğunu yazdı. CD den çıkan imzasız dijital belgeleri okuyucularına hep altında Çetin Doğan ın imzası olan Balyoz Planı şeklinde sundu. Bu linç yayını yaptıkları dönemde bu belgeler sadece Taraf gazetesinde olduğu için Doğan ve diğer suçlananlar haricinde kimsenin bu doğru değil, bunlar imzasız, dijital belgeler diyecek hali yoktu. Gazetedeki köşe yazarları (örneğin Alper Görmüş) önce belgelerde zaman çelişkisi yoktur diye yazdılar. Belgeler savunmaya verildikten sonra saptanan zaman çelişkileri ayyuka çıkınca, bu defa belgeler güncellenmiştir diye direndiler. (Oysa tek bir kerede oluşturulan CD de her şeyin son kayıt tarihi 2003 gibi görünüyordu; yani güncelleme filan yoktu. Ayrıca belgelerde hep 2003 de görevde olan kişilerin isimleri o dönemki görev ve rütbeleriyle vardı.) Alper Görmüş bu çelişkilerin, belgelere sonradan sahte diyebilmek için kasten yaratıldığını söylemeye kadar vardırdı işi. 41 Ahmet Altan ın kendisi sahtecilik kanıtlarıyla yüzleşeceğine Pınar ın darbeci babası ile ilişkisi üzerine roman senaryoları hayal etmeyi tercih etti. 42 Taraf, sistematik olarak dezenformasyon üretti. Örneğin, Sivil sekreterlerin ifadelerini tamamen çarpıtarak Balyoz CD lerini Çetin Paşa için hazırladık manşetiyle haber yaptı. 43 Gazetenin yazarı Emre Uslu CD lerin üzerindeki el yazılarının sanıklardan birine ait olduğunu, bunun (ismini vermediği) bir uzmanı tarafından tespit edildiğini yazdı. 44 Oysa fotoğraflar savunmaya verildikten sonra yapılan incelemelerde o el yazlarının CD lerin yüzeyine makina ile aktarıldığı ortaya çıktı (harfler Baransu nun bavulundan çıkan el yazısı not defterinden tek tek kopyalanmış). Son kaydı 2003 de yapılmış gibi görünen belgelerde Microsoft Office 2007 yazı karakterleri, cami bombalama krokilerinde Office 2007 ye ait XML şemaları tespit edildi. Baransu Microsoft u aradım, CD yi bilgisayara takınca fontlar güncelleniyormuş gibi akıllara ziyan bir açıklama yaptı. Taraf, Balyoz sürecinde gazetecilik yapmadı; savunmanın ortaya koyduğu sahtecilik kanıtlarına hiç yer vermediği gibi, el birliği ile bu sahteciliklere kılıf uydurmaya çalıştı. Balyoz davası ile ilgili haberleri çarpıtmakta ve dezenformasyon üretmekte cemaatin yayın organı Zaman ile başa baş yarıştı. Kısacası Taraf, sahte belge üreten çetenin emellerine, çetenin hayal edebileceğinden de öte bir şekilde hizmet etmiş oldu. Üstelik bütün bunları liberal değerlere ve medya etiğine sadık olduğunu iddia eden bir gazete kisvesi altında yaptı. Balyoz yayınlarında Gazeteciliğin temel prensiplerinden, etik kurallarından çiğnemediği kalmadı. Eğer Taraf gazetesi şimdi gerçekten gazetecilik yapmaya karar verdiyse, dava ile ilgili olgular belgeleriyle birlikte bu blogda yer alıyor. İstedikleri gibi değerlendirebilirler. Kendimize duyduğumuz saygı, kendi imzamızla bu gazeteye herhangi bir katkı sunmaya elvermiyor. 41 Alper Görmüş, Taraf, Bazı bilgisiz gazetecilere Balyoz dersi, 10 Nisan Ahmet Altan, Taraf, Balyoz iddiaları, 29 Aralık Taraf, 18 Temmuz Taraf, 8 Ocak

104 Balyoz belgelerinin Taraf ta ilk yayımlanmasının üzerinden 4 yıl geçti. Balyoz belgeleri ile ilgili olarak, Fehmi Koru nun Star gazetesindeki köşesinden Taraf gazetesine ortalığı saran sis bulutunu dağıtma daveti yaptı ve yazısını şöyle bitirdi: 45 Sahtecilik gerçekten söz konusuysa, Taraf ı çıkartanlar, kendilerini kimin aldattığını, bütün süreci başından sonuna açıklayarak, kamuoyunu aydınlatsalar iyi olacak. Bu yazıya Taraf ın yazı işlerinden 30 Ocak 2014 günü yanıt geldi. Bunu yanıtın peşinden Fehmi Koru nun tekrar bir yazı yazması üzerine 46 Taraf, aşağıda bir kısmını kayda geçmek için alıntıladığımız bir yazı yayımladı: 47 Şimdi bütün kullanışlı aptallar dinlesin. Balyoz darbe planı, çok ciddi ve çok rezil bir darbe planıydı. Kullanışlı aptallar, generallerin yaptığı konuşmalara bir daha baksınlar. Binlerce "gerçek" insanın niye "fişlendiğini" bir daha düşünsünler. Stadyumları hapishane yapma hazırlıklarının ne olduğunu bir daha kavramaya çalışsınlar. O zamanki Genelkurmay Başkanı'nın, Balyoz komutanına "Darbe mi hazırlıyorsun?" diye niye sorduğunu bir daha değerlendirsinler. Tarafın yayınladığı planların aynısının, Donanma İstihbarat Komutanlığından çıktığını unutmasınlar. Eğer bu planların "bazı bölümleri sahteyse... O "sahte" kısımları hazırlayanları, ordunun yıllardır niye ortaya çıkarmadığını gidip hükümetin sevgili paşalarına sorsunlar. Tartışılan CD'ler sahte mi, değil mi bunun hesabını verecek olan, o CD'leri kendi istihbaratının "zulasında" saklayan ordudur. CD'lerin tartışılmayan kısımları ise, bir darbe hazırlığı yapıldığını zaten açıkça gösteriyor. Kullanışlı aptallar şunu bilsinler. Biz o dönemde de askeri vesayete karşıydık, bugün de karşıyız. Biz o zaman da darbelere karşıydık, bugün de karşıyız. Durduğumuz yerden milim kımıldamadık biz. Taraf ı ahlaksız, ilkesiz yayıncılıklarından bir milim kımıldamadıkları için tebrik ediyoruz. 45 Fehmi Koru, Taraf a düşen görev, Star, 29 Ocak Fehmi Koru, Taraf ın cevabı, Star, 31 Ocak Taraf, Kullanışlı Aptallar, 3 Şubat

105 BÖLÜM 2 YAYGIN VE YANLIŞ ÇIKARIMLAR 105

106 Bu bölümde, özellikle Balyoz belgelerindeki sahteciliklerin ortaya çıkmasından sonra gündeme gelen yaygın ama yanlış üç çıkarımı ele alacağız. Bunlar, sırasıyla; 1. Belgelerde sahtecilik yok, güncelleme var, 2. Bütün belgeler sahte olsa bile Seminer var, tek başına suç kanıtı olarak yeter, ve 3. Bu kadar detaylı bilgi içeren belgelerin sahte olmasına imkan yok Belgelerde sahtecilik yok, güncelleme var 2003 tarihli belgelerden ileri tarihli bilgiler çıkınca, kimileri, belgelerin güncellenmiş olduğunu iddia etti; zira Ordu da belgeler ve planlar rutin olarak güncelliyordu. Güncelleme iddiasının saçmalığını bir önceki bölümde 4x4 araçlar listesi üzerinden açıklamıştık. Simdi bir başka bir örnek ile ve de daha basit bir dille açıklayalım. Her şeyden önce, Balyoz belgelerini içeren CD nin TEK BİR OTURUMDA oluşturulduğunu hatırlayalım. Bu, CD nin içine belgelerin tek bir seferde kaydedildiği, sonradan hiçbir ekleme çıkarma olmadığı anlamına geliyor. Bu konuda Emniyet, TÜBİTAK ve diğer tüm bilirkişilerin tespiti aynı. Yani, CD bir kez oluşturulduktan sonra, CD ye sonradan ekleme- çıkarma kesinlikle yok. Şöyle düşünün; bir kitap yazdınız. Yazdığınız bütün bölümleri ile bu kitap yayınevine gitti, basıldı, ciltlendi. Kitap tek baskı. Kitabin hepsi tek bir kerede basıldı, sonradan ekleme bir bölüm, tek bir sayfa bile yok. Kitap, ilk yazıldığı haliyle bir nevi mühürlenmiş oldu. Soru, bu işlemin ne zaman yapıldığı. CD nin üstverisine göre bu, 5 Mart 2003 de yapılmış. Yani sahtecilik yoksa, CD 2003 de oluşturulup mühürlenmiş. Görünürde tüm belgelerin SON KAYIT tarihi de 5 Mart 2003 öncesi. Görünürde kullanılan tüm yazılım programları 2003 ve öncesi geçerli olan programlar. Görünürde belgeleri oluşturtup kaydedenler 2003 de görevli kişiler (çoğu sonradan emekli olmuş). Belgelerin altında, belgeyi hazırlayan olarak (imza blokunda) adı görünenler, 2003 de görevli kişiler. Bu kişilerin isimleriyle birlikte 2003 yılındaki rütbe ve pozisyonları var (çoğu sonradan emekli olmuş). Şimdi, bir Balyoz belgesi üzerinden anlatmaya çalışalım. 11 no.lu CD den çıkan bu belgenin adı İSTANBULDA BULUNAN İLAÇ DEPOLARI.doc. Belge 2003 de Balyoz darbesi ile kontrol altına alınacak ilaç depolarını listeliyor. 106

107 Hemen şunları not edelim: Belgede 2003 yılından sonra kurulan hiçbir şirket yok. Hepsi, 2003 ve öncesinde var olan şirketler. Belgenin ilk kaydı, üstverisine göre, Kubilay AKTAS kullanıcı adıyla 4 Şubat 2003 de saat 14:24 de yapılmış. Belgenin son kaydı ise yine 4 Şubat 2003 de, HYILDIRIM kullanıcı adı ile saat 19:58 de yapılmış. Belgenin altında, imza blokunda belgeyi hazırlayan kişi olarak Kubilay AKTAŞ J.Kd.Alb. İsth.Ş.Md. yazıyor. Kubilay Aktaş, Ağustos 2003 de emekli olan bir Jandarma subayı. Şimdi diyelim ki, bu belge gerçekten 4 Şubat 2003 de Kubilay AKTAŞ tarafından 2003 de Balyoz darbe planı için hazırlanmış ve daha ileriki bir tarihte de güncellenmiş olsun. O zaman aşağıdaki olaylar zincirinin gerçekleştiğini kabul etmek durumundayız: de Emekli olan Kubilay Aktaş, emekli olduktan tam 6 sene sonra, ilk hazırladığı listedeki Yeni İlaç firmasının İtalyan Recordati firması tarafından satın alınıp, adının Yeni Recordati olarak değiştiğini 10 Ağustos 2009 tarihli Ticaret sicil gazetesinden öğreniyor. Mutlaka İstanbul daki 1nci Ordu karargahına gidip, bu belgeyi güncellemeliyim diyor. (Aynı şeyi o sırada İzmir Bornova da 10. Eğitim Alay Komutanlığı nda görevli olan Hanifi Yıldırım da düşünmüş olabilir). 2. Aktaş veya Yıldırım (ya da güncelleyen kişinin adını siz koyun), 1nci Ordu ya gidiyor ve belgenin olduğu bilgisayarı kullanmak istiyor. Bu subayın ne yapmak istediğini anlamamakla birlikte kendisine bir bilgisayar veriyorlar. 3. Aktaş ve ya Yıldırım güncellenecek belgeyi buluyor. 4. Ancak, bilgisayara bir kullanıcı adı ile girmesi lazım de kullandığı kullanıcı adını giriyor ve her nasılsa belgeye erişiyor. 5. Yeni İlaç ismini Yeni Recordati İlaç olarak güncellemeden önce diyor ki, Aman, güncelleme yaptığım anlaşılmasın, bilgisayarın gün ve saatini geriye alayım. Bu işlemi 2003 de yapıyormuş gibi gözükeyim. Bilgisayarın sistem tarihini Şubat 2003 e geri alıyor. 107

108 6. 6 senedir emekli olmasına rağmen, görevde olduğu günlerin hatırına, belgenin altında kendi adını ve 2003 deki görevini aynen olduğu gibi bırakıyor: Kubilay AKTAŞ J.Kd.Alb. İsth.Ş.Md. 7. Böylece güncellenmiş belgede Yeni İlaç, 2009 daki yeni adı Yeni Recordati olarak, Emekli Albay Aktaș ise 2003 deki rütbe ve görevi ile kalıyor. 8. Bu arada bir tek bu isim değişikliğini güncellemeyi uygun görüyor. Gecen 6 sene diliminde yeni kurulan firmalardan bir kaç tane daha ekleyeyim demiyor. 9. Aktaş (ya da her kimse), tam olay yerini terk edecek, fark ediyor ki bu işi yaparken kullandığı Microsoft Office 2007 programı 2003 de yoktu. 10. Hemen, artık kullanımda olmayan Word 2000 programını arıyor. Programı bilgisayara yükleyip güncellediği belgeyi son kez Word 2000 ile kaydediyor ki, güncellediği anlaşılmasın. (Son kaydı Word 2000 ile yapılan bu belgede Office 2007 deki Calibri fontuna referans tespit edildi). 11. Çıkarken Aktaş, oradakilere tembih ediyor: Siz benim güncellediğim bu belgeyi başka güncellediğiniz belgelerle birlikte tarihlerini 2003 e geri çekin, yalnız, Office 2007 kullandığınız belli olmasın, benim gibi son kaydını Word 2000 ile yapın size bir kopyasını bıraktım diyor. 12. Oradakiler de, tamam, diyorlar. Biz bu güncellendiğimiz belgeleri şimdi bir CD ye kaydedeceğiz ama, bilgisayar tarihini yine geri alalım. 1nci Ordu da 5-7 Mart 2003 de seminer yapılmıştı, bu CD de 5 Mart 2003 de kaydedilmiş gibi olsun. 13. Tam bunlar CD ye kaydedilecek, birisi hatırlatıyor: Yahu şimdi bizim bu bilgisayarlardaki CD oluşturma programı yeni, bu 2003 de yoktu. Bir yerden 2003 de kullanılan bir yazılım bulun, CD yi onunla oluşturalım. 14. CD, 2003 programı ile oluşturuluyor, artık bir tek üstüne bir yazı yazmak kalıyor (öyle ya, kimin için hazırlandığı belli olsun) de Ordu da Süha Tanyeri görevliydi diyorlar, şimdi kendisi emekli ama kendisini çağıralım, üzerine Or.K.na yazıversin. Başka biri diyor ki, gerek yok, bizde el yazısı örneği var, oradan harfleri alır, makina ile yazıveririz. [Hatırlatma: Tanyeri ye ait bu not defteri Baransu nun bavulundan çıkıyor.] 15. Son olarak, hem üstünde hem de üstverisinde sadece 2003 ve öncesinin tarihlerini taşıyan ve o dönemin programları ile o dönemki subaylar tarafından son kayıtları yapılmış gibi görünen bu güncellenmiş belgeler, yine o dönemin CD yazdırma programı ile Mart 2003 de kaydedilmiş gibi görünen bu güncellenmiş CD içinde, 1nci Ordu ya ait ve gerçekten 2003 de üretilmiş (ve hiçbir güncellemeye tabi olmamış) başka CD lerle birlikte aynı bavula konulup Baransu ya 2003 ün darbe planı olarak veriliyor. Bu aklınıza yatıyor mu? Biz, bu iddiada ısrarcı olanlara, düşünmelerinde yardımcı olmak için bir sema hazırlamıştık; onu da buraya koyuyoruz. 108

109 /&:47:#-&*#$-7-3*&-(d? ## e!*&2*&*3)*#$*&-3&-#9*&-;.-&*3#0/3/7(/.#',*3*#0/h:&/4#$-3#$-&-49&-#(')/6/&*4-4#-5*#7*.#$-3# /9:.&/(/5:#('(.'4)'d#N/3$*8-&*3#$*&2*&*3-#2'48*&&*(*0*#)*A/(#*7(-;#A*#)/3$*#1&/4/<:4:#.1&&/(/0:#5'3)'3(';&*3+#/(/#)*;-W3*#1&(/#-67-(/&-4*#./3;:#.*4)-&*3-4-#2/3/47-0*#/&(/.#-9-4# "#(!

110 2.2. Bütün belgeler sahte olsa bile Seminer var, tek başına suç kanıtı olarak yeter Balyoz belgelerinin sahteliği ayyuka çıkınca, Cemaat medyasının eskiden manşetten düşürmediği cami bombalama, uçak düşürme gibi darbe planlarından nerdeyse hiç bahsetmez oldu. Onun yerine, Balyoz un lafı geçince, bu davayı hala savunanlar seminer konusuna yoğunlaştı. Seminerin başına bir de Balyoz ekleyip, Balyoz semineri oluverince, kalan tek iş, seminerde darbe planlandığını ballandıra ballandıra anlatmak oldu. O halde biraz bu seminerden bahsedelim. Seminer neydi, ne değildi? Her şeyden evvel belirtelim ki, bu seminer, yani 5-7 Mart 2003 tarihlerinde 1. Ordu da yapılan bir seminer, ve gerçek olduğunu sanıklardan kimse reddetmiş değil. Seminer Ankara dan gönderilen 15 gözlemcinin katılımıyla gerçekleşti. Bu seminerin ses kayıtları var, ki gizlice değil, dönemin 1. Ordu komutanı Çetin Doğan ın emriyle alındı. Bu kayıtlarda söylenenleri, sanıkların hiçbiri reddetmedi. Seminerin içeriğinden aşağıda bahsedeceğiz. Ancak şunu hemen yazalım: seminerde Balyoz, Oraj, Suga vs. gibi planların ne adı geçiyor ne de kendileri müzakere edildi. Darbeye zemin hazırlama ve hükümeti devirme hazırlıkları ki sanıklara atfedilen suçlar budur konuşulmadı. Seminerde rahatsız edici ifadelerin bulunduğu doğru. Ancak, seminer kayıtlarının tümünü dinleyen hiçbir tarafsız kişinin bu seminerde darbe planlaması yapıldığı sonucuna varabileceğini düşünmüyoruz. O halde birinci önemli tespit şu. Gerçekliği tartışılmayan seminerle sahteliği defalarca ispatlanmış Balyoz darbe belgelerini birbirinden ayırmak gerekiyor. Seminer gerçek; Balyoz CD leri ve içlerindeki darbe belgeleri sahte. Balyoz davası sadece seminerde yapılan konuşmalar üzerine açılmış olsaydı açılamazdı ya, farz edin açılmış olsaydı ve sanıklar üretilmiş delillerle değil gerçek fiilleriyle suçlanıyor olsalardı, biz ne bu kitabı yazar, ne de yargı/emniyet içeresindeki bir çeteden bahsederdik. Çetin Doğan ın 74. Celsede söylediklerini tekrar buraya taşıyoruz: 2 ( ) Gelin evvela bu dijital verilerin yasal delil olup olmadığını bir bilirkişi huzurunda eski bilirkişilerde buraya gelmek üzere tartışalım. Buradaki personelin çok küçük bölümü 48 kişisi sadece seminere katılmıştır. 48 kişi dışındaki olanların evvela davasını çözelim kendi görevlerinin başına gitsinler. Geriye kalıyor 48 kişi, 48 kişi seminere o zaman için bizzat katılan personel benim emrim uyarınca verdiğim emirlere göre katılmıştır. Ve benim sevk idaremde seminer yapılmıştır. Eğer seminerde bir suç aranıyorsa onun hesabını ben vermeye hazırım. Nitekim bu konuda bir hazırlığımız da var. Semineri baştan sonuna kadar burada oynamaya hazırız. Hem ses 2 Yanlışlıkla söylenen büyük kelimesini küçük ile düzeltiyoruz. 110

111 bantlarından hem de seminerde gösterilen bantlardan hem yapılan tartışmalarla açık net olarak. Şimdi seminerin içeriğine gelelim. Seminerin içeriği 5-7 Mart 2003 te 1. Ordu da yapılan seminer olağanüstü bir seminer değil. Rutin olarak yapılan, ordudaki mevcut planların öngörülen senaryolar şartlarındaki yeterliliğini irdeleyen seminerlerden bir tanesi. Üç günlük seminerin tüm ses kayıtları ve seminerde kullanılan sunumlar dikkatle incelenince, yapılanın aşırı tehditler içeren fiktif bir senaryo üzerinden ileride gerçekleşmesi ihtimaline karşı ordunun hazırlığını sınamaya dönük bir çalışma olduğu ortaya çıkıyor. Seminerin çerçevesi, tartışılan senaryoyla (OYTS Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo) belirlenmiş. Seminerden önce geliştirilen bu senaryo, 1. Ordu nun karşı karşıya kalabileceği tehlikeli şartları bir kurgu halinde katılımcıların önüne koyuyor. Bu seminer hakkında uluorta fikir yürütmeden önce herkesi senaryonun kendisini incelemeye davet ediyoruz. Senaryoyu kısaca şöyle özetleyebiliriz. Kuzey Irak ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmak üzeredir. TİKKO terör örgüt eylemlerini yurt sathında yaygınlaştırmıştır. PKK silahlı eylemlerini yoğunlaştırmıştır. Avrupa Birliği ile ilişkiler kopma noktasına gelmiştir. Yunanistan karasularını 12 mile çıkarıp bir Türk uçağını düşürmüştür. İrticai hareketler sonucunda çok kişi ölmüş ve yaralanmış, işyerleri yağmalanmıştır. Can derdine düşen halk orduya ait kışla ve jandarma karakollarına sığınmıştır. İstanbul un bir çok semtinde sokak çatışmaları her gün vuku bulmaktadır. İstanbul genelinde halk sokağa çıkamaz hale gelmiştir. Hükümet sıkıyönetim kararı vermiş, ancak TBMM de yeterli üye oy kullanmadığından karar onaylanamamıştır. Bunlar varsayılan gelişmelerdir. Seminerin amacı, ordunun mevcut planlarını (Egemen ve Ertuğrul planları) bu gelişmeler karşısında sınamaktır. Tekrar belirtelim, sahte Balyoz darbe belgelerinde geçen, darbeye zemin hazırlamaya yönelik ve gerçek suç teşkil eden cami bombalanması, kendi uçağımızın düşürülmesi, yönetimin ele geçirilmesi gibi eylemlerin hiçbiri seminerde konu edilmiyor. Seminerde darbenin d si Balyoz un B si geçmiyor. Seminerde yapılan konuşmaların bir kısmı varsayılan bir iç ayaklanmaya karşı alınan tedbirleri içeriyor. Bu tedbirlerin bir senaryo çerçevesinde tartışıldığı göz önünde bulundurulduğunda, katılımcıların konuşmalarından derlenen insanlar stadyumlara tıkılacaktı, İstanbul un üstüne çökeceklerdi gibi ifadelerin çarpıtma olduğu açıkça anlaşılabilir. Benzer çalışmaların her orduda yapıldığını da ekleyelim. Örneğin, Amerikan ordusunun iç karışıklıklara karsı tedbirli olmak amacıyla hazırladığı bir saha talimatnamesi, olası bir ayaklanmayı bastırmak ve sivil halkı etkisiz hale getirmeyi amaçlayan bir dizi askeri önlemi sıralıyor. Tutuklananların etkisiz hale getirilmesi, mevcut hapishanelerin genişletilmesi, istihbarat faaliyetlerinin arttırılması, silahların depolanması, ölümcül kuvvet kullanabilecek sniperlerin yerleştirilmesi gibi faaliyetler tüm detayları ile anlatılıyor. 111

112 Kısaca, seminerin içeriğinde bir darbe hazırlığı çerçevesinde ve bu darbeye zemin hazırlamak amacıyla yapıldığına dair hiçbir inandırıcı kanıt yok. Gerçek kişilerin isimlerinin kullanılması Öte yandan, Çetin Doğan başta olmak üzere kimi katılımcıların senaryoda kurgulanmış olayların günün gelişmeleriyle bazı paralellikler taşıdığını düşündükleri ve bunu açıkça ifade ettikleri de bir gerçek. İrticanın tırmanışı ve bunda AKP yönetiminin olası katkısı konusunda komutanların tasaları bazen ön plana çıkıyor. Bu bağlamda Tayyip Erdoğan ın ve AKP li bazı siyasetçilerin adları geçiyor. Bir noktada Tuzla ve Sultanbeyli Belediye Başkanlarının isimleri telaffuz edilip, senaryonun gerektireceği operasyonlar kapsamında görevlerinden alınacağı söyleniyor (s.147). Üsküdar ve Ümraniye de görevden alınacak kişilerin isimleri (ses kayıtlarından anladığımız kadarıyla) perdeye yansıtılıyor (s.140). Her ne kadar seminer genelinde gerçek isimlerin kullanılmaması kuralına uyulmuşsa da, tek- tük gerçek şahıslara atıfta bulunulması, bu şahıslardan bazılarının görevden alınacağının söylenmesi kabul edilebilecek şeyler değildir. Seminer görüşmelerinin bazı bölümlerinin amaçlarını aşıp, gerçek kişileri hedef haline getirdiği söylenebilir. Zira, sunumların birinde Üsküdar da görevden alınacak belediye ve imam hatip lise görevlileri listelenmiş. Bu, diğer sunumlarda olmayan, istisnai bir özellik taşıyor. Bu bölümlerin seminerin tümü içeresinde küçük bir yer kapladığını, seminerin büyük bölümünün iç karışıklıklar ve Yunanistan a karşı alınacak rutin askeri önlemlerden oluştuğunu da görmek gerekir. Seminer için hazırlanan ana senaryoda ve yüzlerce sayfa tutan sunumların tekinde dahi (Annan, Bush gibiler dışında) kurallara uygun olarak gerçek isimlere yer verilmemiş. Neredeyse 200 sayfa tutan seminer kayıtlarının sadece 2-3 sayfasında gerçek isimler geçiyor. Seminerde geçerli genel havayı özetlemek gerekirse Çetin Doğan ve komutanların bu iş kötüye gidiyor, biz iyisi mi olası bir irticai ve bölücü tırmanış karşısında hazırlığımızı yapalım düşüncesinde olduklarını söyleyebiliriz. Önemli bir nokta: Seminerde tartışılan faaliyetlerin hepsinin mevcut kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde, emir- komuta zinciri içeresinde yapılacağının tasarlandığı açık. Örneğin, görevden alınmalar ve tutuklamalar Sıkıyönetim ve Emasya kanunlarının orduya verdiği yetki çerçevesinde konuşuluyor. Oysa Balyoz darbe belgelerinde geçen faaliyetler ise hukuksuz olduğu apaçık faaliyetler: Bu belgelere göre, Çetin Doğan yönetiminde bir cunta darbeye zemin hazırlamak üzere (uçak düşürmek, cami bombalamak gibi) bir dizi kışkırtıcı operasyon planlıyor. Sonra da cebren yönetimi eline geçirip, kendi seçtiği bakanlardan bir hükümet kuruyor. Seminere katılanların hiçbiri kanunlara aykırı bir şey yaptığını düşünmüyor. Balyoz belgelerinin ise suç teşkil ettiği konusunda hiç kimsenin bir şüphesi olamaz. 112

113 Ültimatom lafı Seminerde olmaması gereken bir diğer şey, Çetin Doğan ın kapanış konuşmasında ültimatom lafını telaffuz etmesidir. Doğan ın ültimatom lafını kullandığı konuşmanın ilgili bölümü şöyle: GENELKURMAY BAŞKANININA KUVVET KOMUTANINA DİYECEĞİM Kİ SİZ MECLİSİ VE HÜKÜMETİ UYARICI BU GİDİŞE DUR DEYİCİ BİR ÜLTÜMATOM VERİN GEREKİRSE. GEREKİRSE ÇAĞIRIN BU İŞİN SONU BOKTUR İŞTE SONUNUZ BÖYLEDİR. BU KONUDA GEREKLİ TERTİP VE TEDBİRLERİ ALIN. EVVELA ULUSAL BİRLİĞİMİZİN EVVELA İNANDIRICI BİR MİLLİ MÜTABAKAT, BURAYA ÖYLE YAZMIŞIM. MİLLİ MÜTABAKAT HÜKÜMETİ KURULMASI SURETİ İLE HALKIN TASVİP EDECEĞİ TARAFSIZ BAĞIMSIZ DAHA TEK.. EDECEĞİ BU KADAR GAİLE İÇİNDE ÜLKEYİ DAHA SONRA BÜTÜN BU GAİLELERDEN SONRA SEÇİME GÖTÜRECEK BİR HÜKÜMETİN KURULMASI EN ÖNEMLİ BİRİNCİ ÖNCELİK. BU TABİ, BU ÖNGÖRDÜĞÜMÜZ SENARYONUN İÇERİSİNDE ÖNGÖRDÜĞÜM BİR ÇÖZÜM TARZI. HANİ BUGÜN DE GİDİP ONU ŞU ANDA YAPIN DİYE GİDECEĞİM YOK! YANLIŞTA ANLAMAYIN. BİZİM YAPTIĞIMIZ TEKLİFLERİMİZ VARDIR. O TEKLİFLERİ DE ŞİMDİ SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEMEM. NEYSE AMA BÖYLE BİR KONUDA ORTAYA KONACAK TAVIR VE DAVRANIŞ BUDUR. Türkiye de medyada bu konuşma üzerine yapılan tartışmalarda gözden kaçan birkaç şeye dikkat çekelim. Birincisi, Doğan, milli mutabakat hükümeti kurulması fikrini o günkü şartlar için değil, seminerde öngörülen senaryo çerçevesinde ortaya atıyor. Bu öngördüğümüz senaryonun içerisinde öngördüğüm bir çözüm tarzı. Hani bugün de gidip onu şu anda yapın diye gideceğim yok. Yanlış da anlamayın diyerek Doğan bu hususun altını özellikle çiziyor. İkincisi, bu satırları okuyanların (ya da ses kayıtlarında dinleyenlerin) Doğan ın milli mutabakat hükümeti gerektirdiğini savunduğu ortamı iyi anlamaları lazım. Yukarıda belirttiğimiz üzere, senaryo gereği ülke bir iç ve dış savaş eşiğine gelmiştir. Ülkenin her yerinde sokak çatışmaları her gün vuku bulmakta, İstanbul genelinde halk sokağa çıkamaz hale gelmiştir. Yönetim ise tamamen kilitlenmiş durumdadır. Gene senaryo gereği hükümet sıkıyönetim kararı vermiş, ancak TBMM de yeterli üye oy kullanmadığından karar onaylanamamıştır. Ülkenin senaryo gereği içinde bulunduğu bu zor durum, ordunun hükümete milli mutabakat hükümeti kurulması yönünde ültimatom vermesini haklı kılar mı? Hayır. Ancak, ültimatom kelimesinin hangi şartlar altında telaffuz edildiğinin anlaşılması, Çetin Doğan ın Mart 2003 ortamında bir ültimatom verilmesi gibi bir düşüncesi olup olmadığının aydınlığa kavuşması açısından önemlidir. Liberal- demokrat düşünce kalıplarını zorlayan, demokratik kriterlere göre meşruluğu tartışmalı olan her ifade elbette ki adli anlamda suç değildir. Keza, seminerde gerçek isim kullanan bir subay da olsa olsa askeri kuralları ihlal etmiştir. 113

114 Seminerin bir de hiç konuşulmayan taraflarına bakın Seminer üzerine tartışmalar, doğal olarak seminerin iç ayaklanma ile ilgili kısımlarına yoğunlaştı. Ancak seminerin bir gününde Yunanistan la olası bir gerginlik/savaş durumunda alınacak önlemlerin görüşüldüğü gözden kaçmamalı. Bu önemli çünkü seminerdeki konuşmaların darbe planlarını ispatladığını iddia edenlerin mantığını Yunanistan la ilgili bölümlere uygularsak, Yunanistan ın, Türkiye ye savaş açması gerekiyordu. Neden mi? İşte seminer ses kayıtlarından kimi birebir alıntılar 1nci Ordu Yunanistan a taarruza hazır! Seminer Katılımcısı: Taarruz kademesinde 3. Zırhlı Tugay ihtiyata asil taarruz 65. Mekanize Piyade Tugay Bölgesinde olmak üzere Meriç Nehrini geçerek Lavara Karakilise Karingos istikametinde taarruzla Karimbos ve Tagsades bölgesini ele geçirecektir. İşgal planı hazır: Taarruz Karaağaç üçgeninden, Meriç Nehri nin Batısı işgal edilecek! Çetin Doğan: Tamam. Evet Simdi Eee Behzat Paşa siz hangi tugayları tasarruf edip nasıl bir işgal planı düşünüyordunuz? 54 ve 55 yukarıda Karaağaç üçgeninden taarruz ediyor. Ordaki tertibiniz nasıl? 33 ü oraya mı indiriyorsunuz? Harekât üç safhada icra edilecekmiş! Seminer Katılımcısı: Görev bölümü perdede arz edilmiştir. Harekât üç safhada icra edilecektir. 1. Safha intikal ve yığınak safhasıdır. Taarruz safhasında 5. Kolordu Sulucadere istikametinde taarruzla Yunanistan topraklarının Evros bölgesine kadar olan kısmını ele geçirecek, 2. Kolordu ateşle taarruz, bozucu taarruz, taktik akın, sızma gibi özel harekat nevilerini uygulayarak düşman ve stratejik tesislerine azami zayiat verecek şekilde stratejik savunma icra edecektir. 3. Safha müteakip harekat safhasıdır. Bu safhada ele geçirilen bölgelerde savunma tedbirleri alınacak ve müteakip harekata hazır olunacaktır. Apache lerle ateş edecekler! Seminer Katılımcısı: Bütün ateşlerini kesmek zorunda topçu ateşlerini, hava savunma ateşlerini hepsini kesecek ki sadece Apache ler ateş edebilsin komutanım. 114

115 Yunan Kolordusunu imha edecekler ama Straoli yi ele geçiremeyecekler! Seminer Katılımcısı: Çetin Doğan: Kuşatma kanadı içerisinde kalan aşağı yukarı D Kolordusunun tamamı da imha edilecektir. Burda eee Makti Kikri Boğazlarına girmiyorsun galiba tamam değil mi ileri gitmiyorsun. Seminer Katılımcısı: Düşmanın son savunma hattı olan Makri Kirkii boğazları ile Straoli bölgesi ele geçirilememektedir. İki taraflı kuşatma ile Evros bölgesi ele geçirilecek! Seminer Katılımcısı: Çıkan fırsatlardan istifadeyle Ateşle taarruzla ileri hareketle takviyeli 5. Kolordunun bir kısım unsurlarıyla Karaağaç Malyoz Kızılnehir, diğer bir kısım unsurlarıyla Meriç ilçesi Kriyaki Kuzey istikametinde iki taraflı kuşatma ile Kuzey Evros bölgesini ele geçirmesini arz ve teklif ediyorum komutanım. Harekâtın maksadı imha! Seminer Katılımcısı: Komutanım yapacağımız harekâtın maksadı D [Yunanistan] Kolordusunun takviyeleriyle birlikte imha etmek, böylece düşmanı kara kuvvetlerinin önemli bir kısmının muhabere imkan ve kabiliyetinden yoksun bırakmaktır. Komandolarla sazlık ve bataklıklardan Yunanistan a sızacaklarmış! Seminer Katılımcısı: Komando birliklerinin sazlık ve bataklıklardan sızdırılarak düşman gerilerinde harekat icra etmelerinin bu kapsamda 5. Komando Alayının bölgede kullanılması uygun olacağı değerlendirilmektedir. Ordu Komutanı nın inisiyatifine kalsa Çayır Dere ye kadar ele geçireceklermiş! Seminer Katılımcısı: Makri ve Kirki gibi spesifik hedef verilmemesi ve hedef seçiminin Ordu Komutanının inisiyatifine bırakılması halinde Çayır Dere ve Kuzey e uzanımı hattına kadar olan bölgenin ele geçirilmesinin yeterli olacağı değerlendirilmektedir. 115

116 Harp esirlerini hangi güzergâhtan götüreceklerine kadar konuşmuşlar! Seminer Katılımcısı: Harp esirleri tahliye güzergâhları aynı zamanda ana ikmal yoludur. Esirlerin tahliyesinde bos donun ikmal araçlarından yararlanılacağından başka bir güzergâhın kullanılmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir. Nehirden geçerken öldüren teknik kullanacaklarmış! Seminer Katılımcısı: Öldüren teknik daha ziyade belki ilk savunma hatları üzerinde nehir geçişi esasında yapılmasının nehir geçiş safhasını daha kolaylaştıracak kanaatine ben kişisel olarak vardım Açıktaki hedeflere karşı özellikle ama gömülmüş hedeflere basıncı yeterli basınç yapmıyor. Öldüren teknik evet. Bedelini en acı şekilde ödettireceklermiş! Seminer Katılımcısı: Ülkenin rejimine ve bekasına yönelik tehdit kontrol edilebilir seviyeye geldikten sonra Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetimine Türkiye nin içinde bulunduğu durumu istismar etmelerinin bedeli en acı bir şekilde ödettirilebilir. Harekâtın ilk günü çok kritik ve önemli! Seminer Katılımcısı: Yunanistan benimsemiş olduğu muhtemel milli güvenlik konseptine uygun olarak kendisinin de müdahil olduğu muhtemel bir çatışmada ABD NATO ve AB nin 24 saat içinde müdahale edeceğini varsaymakta ve bu sure içerisinde etkin bir karşılık verilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını öngörmektedir. Dolayısıyla harekâtın ilk gününün çok kritik ve önemli olacağı ayrıca harekâtın en kısa zamanda sonuçlandırılması gerektiği kıymetlendirilmektedir. Bulgaristan dan gayrinizami harp unsurlarıyla cephe gerisine sızacaklarmış! Seminer Katılımcısı: Savunma cephesinin çok geniş olması nedeniyle düşman tarafından kuvvet tasarrufu bölgesi olarak değerlendirilen kesimler düşman geri bölgesine sevk edilecek gayri nizami harp unsurları için kullanılabilir. Cephenin geri bölgesinde Bulgaristan a karşı yeterli emniyet tedbiri alınmamış olması nedeniyle bu bölgelerden gayrinizami harp unsurlarıyla düşman birliklerinin cephe gerisine sızabilir ve gayrinizami harp unsurlarıyla düşman birliklerin cephe gerisine sızabilir ve gayrinizami harp faaliyetinde bulunabilir. Derbent hattının süratle ele geçirilmesi Karaağaç ve Dimetoka bölgelerindeki düşman birliklerinin güneyden kuşatılarak imha olmasını sağlayabiliriz komutanım. 116

117 Parça parça imha edeceklermiş! Seminer Katılımcısı: Çetin Doğan: Düşmanın savunma derinliğinin en az olduğu Suluca deresi ile Kızılnehir arasındaki bölgenin sıklet merkezi tesis edilerek taarruzla ele geçirilmesi durumunda düşman cephesinin yarılabileceği ve parça parça imha edilebileceği değerlendirilmektedir. Tırmanma olacaktır kaçınılmaz bir şekilde ve bunu kontrol etmeye çalışacağız. Kontrol ve çatışma ve gerginlikler uçaklar düşüyorsa Ege de bazı şeyler oluyorsa efendim buradaki şeyde sınırlarda iki tarafın askerleri birbirine barış çiçekleri atacak hali yok. Mutlaka mevzi sınırlı bir çatışma olacaktır. Bu konuşmalardan alıntıları kontekst dışında aktarırsanız, bundan pekâlâ seminerde Yunanistan a taarruz planladığı çıkar. Oysa daha evvel belirttiğimiz gibi, plan seminerinin amacı, Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryonun (OYTSnin) gerçek olması durumda Ordu nun mevcut planlarının yeterliliği sınamak. Aşağıda sıralananlar gerçekleşmiş varsayılıyor, planlar masaya yatırılıyor. Yunanistan ın karasularını 12 mile çıkarması ve bu durumun Türkiye tarafından kabul edilmemesi nedeniyle oluşan belirsizlik Ege denizinde ve hava sahasında her iki devletin de kendisine ait kabul ettiği alanlarda çatışmalara sebep olmuştur. Bu olaylar sonucunda Yunanistan tarafından bir Türk F16 savaş uçağı Ege denizi açıklarında düşürülmüş. Sakız adası 8 mil açığında Deniz Kuvvetlerimiz ait bir hücumbota Yunan savaş uçaklarınca taciz ateşi açılmıştır. Yunanistan özel kuvvetlerine ait bir tim Kardak kayalıklarına çıkmıştır. Karaağaç bölgesinde sınırda görevli bulunan devriye timine Yunanistan Hudut birliklerince açılan taciz ateşi sonucunda iki erimiz şehit olmuş, olay üzerine ateşin açıldığı Yunan karakoluna sinir birliklerimizce karşılık verilmiş bu gelişme ile Türk Yunan hududunda gerginlik hat safhaya ulaşmıştır. Yine aynı şekilde, Seminerin önemli bir kısmında senaryoda tasvir edilen irticai iç ayaklanmanın gerçekleştiği varsayılıyor ve bu koşullarda 1nci Ordu nun mevcut planları sınanıyor, planlara revizyonlar öneriliyor. Seminer ses kayıtlarından kimi alıntıların kontekst dışı aktarılmasının ses kayıtlarını baştan sona dinlemeyenler ya da seminerin amaç ve mantığını kavramayanlar için kafa karışıklığı yaratması gayet mümkün. Son olarak, şunu vurgulayalım: Balyoz davasında seminere doğrudan suç atfetmiyor. Mahkemeye göre, seminerde üstü örtülü bir şekilde bir darbe müzakeresi yapılmış. Hangi darbenin? Balyoz darbesinin. Çünkü 11 no.lu CD den çıkan Balyoz Harekat Planı belgesinde aynen şöyle yazıyor: Buna paralel olarak BALYOZ Güvenlik Harekat Planı, Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo isimli jenerik bir plan şeklinde, GİZLİ gizlilik derecesinde ve özel seçilmiş, sınırlı sayıda personelin katılımıyla icra edilecek bir plan seminerinde denenecek ve müzakere edilecek (sayfa 6) BALYOZ Güvenlik Harekat Planı nın, Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo isimli jenerik bir plan şeklinde oynanacağı plan seminerine kadar, irticai, yıkıcı ve bölücü gruplara ait 117

118 mevcut tüm listeler ile teşkil edilecek olan özel görev timlerinin listeleri güncellenecek ve devamlı olarak güncel tutulacak, (sayfa 9) Savcılar, bu Word belgesine dayanarak seminere katılanların seminerde daha evvel hazırladıkları Balyoz darbe planını sınadıklarını iddia ediyorlar. Seminerin iddianamede delil teşkil etmesinin tek ve esas nedeni bu. Bu iddialarını da, seminer ses kayıtlarında geçen kimi ifadelerin benzerlerinin Balyoz belgelerinde geçiyor olmasıyla destekliyorlar. Bir sonraki bolümde anlatacağımız üzere, Balyoz belgelerini hazırlayanlar, seminerdeki kimi ifadeleri alıp çeşitli Balyoz belgelere serpiştirmişler ve böylelikle sahte Balyoz planı ile gerçek semineri ilişkilendirmeye çalışmışlar. Balyoz darbe planının seminerde tartışıldığı iddiasındaki tutarsızlıklar saymakla bitmiyor. Seminere Ankara dan Genelkurmay ve Kara Komutanlığından 15 gözlemci katılıyor ve hiçbiri bizzat katıldıkları toplantıda darbe müzakeresi yapıldığını nasılsa anlamıyor ve raporlarına yazmıyor. Seminere son ana kadar Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ün kendisinin de (usulden olduğu için) katılması beklendiği halde gene de önceden darbe müzakeresi hazırlanıyor. (Özkök, son anda Ankara da iş yoğunluğu yüzünden katılamıyor.) Seminere katılanlar sözde darbe hazırlığı yapan Çetin Doğan ve diğerleri tarafından belirlenmiyor. Balyoz belgesinde yazdığının aksine seçmece katılım yok; katılımcılar görevleri itibarıyla belirleniyor ve seminere emir- komuta gereği katılıyorlar. Üstelik, darbe provasının kaydı arşive girsin diye olacak, seminerin ses kaydının yapılması emrini bizzat Çetin Doğan veriyor! Zaten savcılar dahi kendi iddialarına fazla inanmamış olacaklar ki, toplam üç iddianamede seminere katılan 162 kişiden sadece 52 sini (yani 1/3 ten azını) Balyoz davasında sanık yapıvermişler. Seminer katılımcılarından çok büyük bir bölümünün ifadesine bile başvurmamışlar Sanıklardan kaçı seminer katılımcısı? Seminer katılımcılarından kaçı sanık? Rakamları verelim. 5-7 Mart 2003 deki 1nci Ordu Plan Seminerine katılan 162 kişi var. Bunlardan 52 si Balyoz davasında sanık. 3 Darbe müzakere edildiği iddia edilen Seminerin katılımcılarından 100 den fazlasının ifadesine bile başvurulmadı. Bu durumda, Balyoz davasında yargılanan 365 sanıktan sadece 52si (yani %14 ü) seminer katılımcısı. Geri kalanının seminer ile uzaktan yakından ilgisi yok; dijital Balyoz belgeleri üzerinden suçlanıyorlar. Belki bir görsel, resmi daha iyi ortaya koyar. 3 Birinci Balyoz iddianamesinde 48, Üçüncü Balyoz iddianamesinde 4 kişi. 118

119 ! S*5-(#Cd#!/&01,#)/A/5:4)/.-#5/4:.&/3#A*#5*(-4*3#./7:&:(8:&/3:## SCFVW_#D*(-4*3#.*4)-#-9*3-5-4)*#5"9#$/3:4):3(:013>#5/67*#$*&2*&*3*#2*39*.&-.#./7(/.#-9-4#."32"0/# ('(.'4#)*<-&=##!/5-7#2*39*.#;"#.-+#!/&01,#$*&2*&*3-4-4#5/67*&-<-4-4#-5H/7&/4):<:#/4+#!/&01,#H&/4:4:4#5*(-4*3)*# (',/.*3*#*)-&)-<-#-))-/5:#)/#9%.7'=#I*39*.#1&(/0/4+#5143/.-#0:&&/3)/#'3*7-&(-;#!/&01,#)/3$*#H&/4:# CFFEB)*.-#5*(-4*3)*#4/5:&#H31A/#*)-&(-;#1&/$-&-3q#P&$*77*#.-#1&/(/,=##!/.:4+#eL".".#)-&-0&*#.14";(/.#2*3*.-3f#)*0-H+#$/;./&/3:4:#5-0/5-#/s-7/5014#0/H(/.&/#5"9&/0/4#O/6/# V.01&#?J#P.-(#CF?E#7/3-6&-#0/,:5:4)/#V.01&#4*#)-013d# enryparu#.-#mnb&*3-4#6*h5-#5/67*+#w/./7#137/)/#.-(5*4-4#5/67*#)*(*)-<-#$-3#ec&/4#d*(-4*3-f# A/3>#)/3$*#6/,:3&:<:#0/H:&):<:#01&"4)/.-#0/32:#./3/3&/3:4:4#6/3*.*7#41.7/5:#$"#H&/4# 5*(-4*3-)-3=#_v`#!"#ec&/4#D*(-4*3-f+#\Zl#U/37#CFFE#7/3-6&*3-4)*#R57/4$"&B)/+#!-3-48-#G3)"#Q1("7/4:#G32=# b*7-4#n1</4#7/3/w:4)/4#0/h:&(:;7:3=#y/32:7/0b/#2%3*+#5*(-4*3#2%3'47'5'#/&7:4)/+#$"3/)/# e!/&01,#i'a*4&-.#l/3*. 7#c&/4:B4:4#)*<*3&*4)-3-&)-<-#(/))-#$-3#A/.:/):3=f#G4"4#-9-4#$'7'4# 6'.('4#7*(*&-4)*#$"#5*(-4*3#A/3+#)-013"(=f# Y/4-#V.01&B/#2%3*#MNB&*3#5/67*#1&5/#)/6-#%4*(-#01.+#9'4.'#Y/32:7/0#H&/4#5*(-4*3-4)*#$-3#)/3$*# H&/4:4:4#)*<*3&*4)-3-&)-<-#514"8"4/#A/3(:;=#L/42-#)/3$*#H&/4:q#e!/&01,#I'A*4&-.#L/3*. 7#c&/4:f{# c*.-#mnb&*3#5/67*#-5*+#/):#a*#)*7/0&/3:#5/)*8*#$"#mnb)*#2*9*4#!/&01,#c&/4:#4/5:&#5*(-4*3)*#(',/.*3*# *)-&(-;#1&/$-&-3q## ""(!

120 D*(-4*3)*.-#e)/3$*8-&*3f#5*4*&*3#5143/#$-3-&*3-4-4#'3*7*8*<-#5/67*#$-3#H&/4:#4/5:&#CFFE~)*# )*<*3&*4)-3(-;#1&/$-&-3&*3q# Y/#)/#$/;./#$-3#513"d#D*(-4*3)*#$-3#)/3$*#H&/4:#2%3';'&(';#-5*#4-0*#5*(-4*3*#./7:&/4#1#./)/3#.-;-)*4#5/)*8*#.'9'.#$-3#/,:4&:</#8*,/#A*3-&-013q#M*,/5:#14/4/4#CEl#5/4:.7/4#5/)*8*#EEB"#5*(-4*3#./7:&:(8:5:=#!"#(/47:</#2%3*+#./7:&:(8:&/3:4#}hFB-#5*(-4*3#5:3/5:4)/#0/#"0"013(";+#0/#)/#)/3$*# H&/4:#2%3';'&)'<'#W/3.#*7(*(-;=# S*5-(#Ed#!/&01,#./3/3&/3:# D14#1&/3/.+#$"3/0/#L-&(-#x,.%.B'4#!/&01,#-))-/&/3:#A*#5*(-4*3#-&*#-&2-&-#?C48-#V<:3#M*,/# (/6.*(*5-4)*#5%0&*)-.&*3-4-#7/;:013",=## L-&(-#x,.%.#5*(-4*3#-9-4#4*#)*)-q#!-3#%48*.-#$%&'()*#0/,(:;7:.>#!/&01,#U/6.*(*5-#L-&(-#x,.%.B'4#7/4:.#1&/3/.#)-4&*4(*5-4-# 3*))*77-=#V48/.+#L-&(-#x,.%.B'4+#P32*4*.14#)/A/5:4)/#7/4:.&:.#0/H7:<:#8*&5*&*3)*.-#-W/)*&*3-#A/3= J # x,.%.+#i*4*&#q"3(/0#!/;./4&:<:#0/h7:<:#)14*(&*#-&2-&-#%4*(&-#$/,:#$-&2-&*3#a*3)-=#v0:;:<:#a*#y/./(1,# /):4)/.-#H&/4&/3:4#5"4"(&/3:4:4#.*4)-5-4*#01&&/4):<:4:#W/./7#2*39*.&-<-4-#$-&(*)-<-4)*4#$"#.14")/# $/;./#-48*&*(*#0/H(/):<:4:+#P32*4*.14#;*(/5:4:4#)/#.*4)-5-4*#URO#7/3/W:4)/4#A*3-&)-<-4-#W/./7# -4/4):3:8:#$"&(/):<:4:#5%0&*)-=#!-,#!/&01,#)/A/5:0&/#-&-;.-&- 1&(/0/4#$"#.14"&/3#',*3-4)*#)"3(/0/8/<:, A*#5/)*8*#x,.%.B'4# )1<3")/4#0/#)/#)1&/0&:#1&/3/.#!/&01,#)/A/5:4:#-&2-&*4)-3*4#-W/)*&*3-#',*3-4)*# 01<"4&/;/8/<:,=##!"4&/3:4#7/(/(:4:#1&)"<"#2-$-#A*#6-9#9:./37(/#0/H(/)/4#/;/<:)/#/.7/3:013",=# 7!%,!' "':$%*;9')!*4'1!&'<%$")$"'=$14&!';%+<>';%,$)-?-'394&!"4@' J#CZE#V<"5715#CF?C#7/3-6&-+#C?E48'#A*#C?J48'#8*&5*&*3=# ")#!

121 Bir Kısım Sanıklar müdafi Av. Celal Ülgen: Son kısa gene görev yaptığınız sürede Genelkurmay Başkanı olarak Ay Işığı, Yakamoz, Eldiven ya da adı bir başka olan bir darbe planı ya da darbe hazırlığı bilgisi size ulaştı mı siz böyle bir şeyi duyumsadınız mı? Tanık Hilmi Özkök: Ben sadece Yakamoz ve Ay Işığını okuduğumu diğer eldiven ve diğerini görmediğimi Savcılık ifademde de söyledim bugün de bugün de konu oldu. Onun dışında bunları şeyden üstünde bir değer taşıyan bir başka bir belge almadım bu belgelerin kanunen geçerli belgeler olmadığını daha evvel ifade etmiştim. Bir Kısım Sanıklar müdafi Av. Celal Ülgen: Başka adla anılan bir bilgi geldi mi? Başka adla anılan bir darbe planı gibi bir bilgi geldi mi size? Tanık Hilmi Özkök: Hayır, hayır darbe yapalım şey yapalım diye herhangi şey gelmedi. Bir Kısım Sanıklar müdafi Av. Celal Ülgen: Çok teşekkür ediyorum. Gene aynı konuda... Mahkeme Başkanı: Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk ün şöyle bir sorusu var. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yargılaması kapsamında devam eden davanın önemli iddialarından biri de darbeye zemin hazırlamak ve kaos ortamı oluşturmaktır. Doğal olarak darbe iddiasında askeri yapılarla ilişkilendirilmektedir. Bugüne kadar iddia olunan Yakamoz, Sarıkız, Ay ışığı ve Balyoz darbe iddialarıyla ilişkili olarak konumunuz itibariyle geçmişte tespit ettiğiniz veya size aktarılan darbeye zemin hazırlanıyor. Kaos ortamı yaratılacak bilgilerinin olup olmadığını sizden soruyor. Tanık Hilmi Özkök: Bu belge dışında bana 2004 bahar ayında gelmişti [Yakamoz ve Ay Işığı sunumlarını içeren belgeyi kastediyor], orada ben kaos yaratılacak falan diye onlar şey etmişler, onu gördüm. Onun dışında kaos yaratılacak diye, o kelimelerle o anlamda bir şey bana söylenmedi efendim. Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere, Balyoz diye bir darbe planından Hilmi Özkök ün haberi olmamış. Dolayısıyla bu darbenin gerçekleşmesini kendisinin engellemiş olduğu iddiası da tamamen gerçek dışı. 121

122 1. Ordu ihtilale hazırlanıyor iddiası üzerine: Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: Yine sanıklardan Mustafa Ali Balbay ın dijitallerinde ele geçirilen silinmiş öğelerden kurtarılan günlüklerde MİT.txt isimli bir metin belgesi içerisinde 30 Mayıs 2003 Cuma günü MİT Müsteşarlığında yemek başlığı altında Şenkal Atasagun, Emre, İlhan Selçuk, İbrahim Yıldız, M.B. katılan kişilerin isimleri yazılmış. Cumhuriyet in manşet diyor, Şenkal Atasagun, Ş.A. Cumhuriyet in manşeti çok etkili oldu. Bu haber başka yerde çıksa başka değerde olur, bir de sizin imzanız var, kaynağınız ne bilmiyorum ama önemli olmalı. Eğer mektuplarsa bize de geliyor, burada Cumhuriyetin manşetinden bahsediyor. Bu da malum bildiğiniz genç subaylar tedirgin başlığıyla çıkan manşet. Bunun üzerine Şenkal Atasagun yorum yapıyor, çok etkili olduğunu söylüyor, kaynağınız bilmiyorum ama diyor önemli olmalı diyor. Mektuplarsa diyor, bize de geliyor diyor. Ve devam ediyor İstanbul dan 1. ordudan geliyor, oraya baksan 1. orduda her şey hazır. İhtilala hazırlanıyorlar, şimdi gazetecilerle o dönemin MİT Müsteşarı olan kişi bu konuyu paylaşıyor. 1. ordudan geliyor diyor haberler, oraya baksan 1. orduda her şey hazır ihtilala hazırlanıyorlar, Mustafa Ali Balbay da kaynaklar sağlamdı diyor. Sizi de bu şekilde Şenkal Atasagun bizzat kendisi veya aracılarıyla veya diğer yollarla bu bilgiler geldi mi, ulaştırıldı mı? Mahkeme Başkanı: Buyurun. Bir kısım sanıklar müdafii Av. Celal Ülgen söz istedi verildi: Sayın Başkan gene 1. orduyla ilgili bir başka Mahkemede kamuoyunda Balyoz adı verilen bir yargılama yapılmaktadır. Orada ısrarlı olarak Sayın Hilmi Özkök ü tanık olarak çağırmamıza rağmen o Mahkeme ısrarla ve inatla çağırmamakta direnmektedir. Ama burada sanıyorum Sayın Cumhuriyet Savcısı o davaya delil olsun diye Sayın Tanığa sorular yöneltmektedir. Bu iddianamede olmayan bir konuyla ilgilidir ve bir başka Mahkemede görülen davayla ilgilidir, bu nedenle bu soruya itiraz ediyorum. Tekrar risk alarak Sayın Tanığın cevap vermesine de muvafakat ediyorum. Mahkeme Başkanı: Evet, Savcı Bey Şenkal Atasagun un söylediği sözleri söylüyor ve huzurdaki tanığa söylenip söylenmediğini soruyor. İtirazın kabul edilmedi, soruya cevap verin buyurun Hilmi Bey. Tanık Hilmi Özkök: Şenkal Atasagun bana bu konuda herhangi bir şey söylemedi, böyle bir algılamam da olmadı. Olayı, olup olmadığını onu ben takdir edemem, bilemem böyle bir şey söylemiş midir, değil midir ama bana söylemedi. Çetin Doğan ın emekli olmaya zorlandığı iddiası üzerine: Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: 122

123 Çetin Doğan ın Ankara ya gelmesi demek, yani Genelkurmay Başkanı olması normal yollarla mümkün müdür? Tanık Hilmi Özkök: Bunu tabi ses kaydından ayrı olarak cevaplıyorum. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: Tabi buyurun, tabi tabi. Tanık Hilmi Özkök: Çünkü onun hakiki olmadığını söyledi Sayın Avukatlar ve şey, sadece eğer Mahkeme müsaade ederse bilirkişi olarak söylemem lazım bunu, tanık olarak değil. Çetin Doğan ın buraya gelmesi askeri teamüller yönünden, Ankara ya gelmesi mümkün değildi. Çünkü onun emekli olacağı sene Kuvvet Komutanlığında boşalma yoktu, dolayısıyla Kuvvet Komutanı olması, arkasından Genelkurmay Başkanı olma ihtimali yoktu eğer o kastediliyorsa Ankara ya gelmekle. Çünkü o 3. senesindeydi, Kuvvet Komutanının değişeceği sırada, o sırada 2 kişi vardı onun önündeki seyreden, onlardan bir tanesini yetkisine binaen sayın benden önceki Genelkurmay Başkanı atadı. Dolayısıyla 1 sene sonra Çetin Doğan otomatik olarak 4 senesini tamamladığı için, bekleme süresini emekli oldu arz ederim. Yani Çetin Doğan askeri teamüller açısından emekliye ayrılması gerektiği için emekli olmuş, yoksa Hilmi Özkök ya da bir başkası tarafından emekli edildiği için değil. 1. Ordu plan semineri hakkında: Sanık Mehmet Otuzbiroğlu müdafi Av. Burak Candan: Tabi efendim 4, 6 Mart 2003 tarihlerinde 1. Ordu Komutanlığında darbe planlamasına yönelik bir seminer yapıldığı. Darbenin dönemin genel darbenin dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman tarafından önlendiği iddiaları vardır. O dönemdeki Genelkurmay Başkanı olarak bilgi ve tanıklığınız nedir bu konuyla ilgili? Mahkeme Başkanı: Bu soruyu sormanızın amacı nedir Avukat Bey? Bu davayla ilgili midir? Sanık Mehmet Otuzbiroğlu müdafi Av. Burak Candan: Efendim (bir kelime anlaşılamadı) efendim bizim müvekkilimiz hem bu seminerle ilgili olarak mahkemede yargılanıyor hem de burada yargılanıyor. Tanık burada ifade verdiği için burada sormak istedim bu soruyu. 123

124 Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı. Mahkeme Başkanı: Tamam tamam bir müdahale etmeyin efendim müdahale etmeyin efendim evet isterseniz cevap verebilirsiniz. Tanık Hilmi Özkök: Silahlı Kuvvetlerde çeşitli durumlara göre ve Milli Güvenlik Kurulu tarafından hazırlanan hükümet tarafından kabul edilen Milli Stratejik plan çerçevesinde bazı planlar hazırlanır. Bu planlar yayınlandıktan sonra harp oyunları plan tatbikatları veya seminerler şeklinde incelenmeye alınarak gittikçe geliştirilir. Değişen şartlara göre veya oynanmak suretiyle bunlar nerede zaafı var nerede kuvvetli tarafı var. Nasıl daha kuvvetlendiririz zaafları nasıl gideririz şeklinde. Seminerlerin Harp oyulanların ve plan tatbikatlarının şeyi budur amacı budur ve bunun için Genelkurmay Başkanlığı her 2 yılda bir şu anda bilemiyorum benim zamanımda her 2 yılda bir tatbikat programı kısa adıyla Tat porg isimli bir belge yayınlar. Bu belgede ana ağız komutanlıkların yani cephe gibi düşünebilirsek 1. ordunun 2. ordunun 3. ordunun gerekirse Ege ordusunun ne gibi planlar hazırlayacağını ve düzeltiyorum hangi planlarının o sene oynanacağını ve ne şekilde oynanacağını ifade eder tariflerini verir bunları koordine eder ve bunları kuvvet komutanlıklarının kontrolünde icra edilmesini söyler. Ben şu anda kesin hatırlamamakla beraber bu seminerin yapıldığı tatbikat programı benden önce rutin olarak şey edilmiştir 2 senelik olduğu için yayınlanmıştır. Buna göre zamanında bu tatbikatın yapılması gerekirdi. Daha evvelki ifadelerimde de söylediğim gibi o sıralar ben çok yoğun oldum için aslında bazen gitmekte fayda vardır bu semire şey edemedim katılamadım çünkü dün arz ettiğim gibi çok yoğun faaliyetler içerisindeydik. Yeni Genelkurmay Başkanı olmuştum. Bu tatbikatın kara kuvvetleri komutanlığı şeyinde yapılmasını emrettim ve bu tatbikat şeydir düzeltiyorum seminer icra edildi. Fakat seminerde bazı konuların ki bu şöyle de şey edilebilir en tehlikeli senaryo kim? Genellikle planlarda tabi bu şey edilebilir kullanılabilir biraz amacını aşkın bir şekilde siyasi olayları sanki gerçek kişilerle oynanmış gibi bazı duyumlar edildi yayınlandı. Bende Kara Kuvvetleri Komutanına bu konuya incele diye kendisine söyledim. Ondan sonra işlerimiz devam etti ve ta ki bu olay 2007 de zannediyorum olay tekrar gündeme gelinceye kadar bu konuda herhangi bir şeyim bilgim veya bir çalışmam herhangi bir faaliyetim olmamıştır efendim. Hilmi Özkök seminerin rutin olduğunu, yapılmasını kendisinin emrettiğini, normalde katılmayı düşündüğünü fakat yoğunluğu yüzünden katılamadığını belirtiyor. Yani seminerin bir darbe planı müzakere etmek amacıyla bir cunta ve destekçileri tarafından düzenlenmiş olduğu iddiasını kesinlikle yalanlıyor. Özkök, seminerle ilgili olarak biraz amacını aşkın bir şekilde siyasi olayları sanki gerçek kişilerle oynanmış gibi duyumlar edindiğini ve bunların incelenmesini Kara Kuvvetler Komutanından istediğini fakat bunun sonradan tekrar gündeme gelmediğini de söylüyor. Özkök ün bu ifadesi kimi medya tarafından Özkök ün darbe planını doğruladığı seklinde aktarıldı. Seminerde (kısıtlı bir şekilde olsa da) gerçek kişilerin isimlerinin kullanılmasının askeri kurallara 124

125 aykırı olduğu açık. Fakat bundan seminerin bir darbe hazırlığı olduğu sonucuna varmak makul olmadığı gibi bu yorum Özkök ün ifadeleriyle de tutarlı değil. 2.3 Bu kadar detaylı bilgi içeren belgelerin sahte olmasına imkan yok. Yasemin Çongar, Balyoz belgeleri için New Yorker muhabiri Dexter Filkins e aynen şunu söyledi: 5 Too detailed not to be real. Yani, gerçek dışı olamayacak kadar detaylı. Balyoz belgelerinin ve bezer davalardaki dijitallerin bir amatör grup tarafından oluşturulmadığı kesin. Bu grubun, bir seri dava ile çok sayıda insani hedeflediği, ve bunun için gerekli altyapı hazırlığını yaptığı da belli. 1nci Ordu dan çıkan gerçek belgelerden, Donanma Komutanlığı ndaki sabit diskte sonradan yapılan belge yüklemelerinden, ayni yere bırakılan Balyoz CD sinin kopyasından, bu çetenin içeride elemanlarının olduğunu biliyoruz. Dijital belgelerin üstverilerindeki izlerden, bir çok belgenin orijinal belgeler üzerinden yeniden kaydet komutuyla üretildiğini, bu belgelerin içeriklerinin değiştirildiğini biliyoruz. Balyoz belgelerini üretirken, çetenin elinde, askeri personelin sicil numaralarına kadar detaylı bilgi mevcuttu. Ayrıca çetenin elinde, askeri istihbaratın alanına girmeyen bilgilerin de olduğunu, bu bilgilerin de belge üretiminde kullanıldığını görüyoruz. Örneğin, Balyoz darbesine destek verecek diye listelenmiş Emniyet mensuplarının detaylı bilgilerinin kaynağının Emniyet teki istihbarat/fişleme belgeleri olduğunu düşünüyoruz. Belgelerin gerçekliğine kanıt olarak gösterilen detay, aslında sahteciliğin ortaya çıkmasına yardımcı oldu. Az sayıda ve detay içermeyen belge üretilseydi, belki böyle olmayacaktı. Ancak, bu kadar çok sayıda ve bu kadar detaylı belge üretimi, kaçınılmaz hatalara da neden olmuş. İsim değişikliklerinden kaynaklanan tarih çelişkilerini bir yana bırakın, mekan çelişkileri bunu çok güzel ortaya koyuyor. Çetenin, sicil numarasına kadar bilgi sahibi olduğu subayların, belgeyi üretilmiş gibi gösterdikleri tarihte gerçekte nerede olduklarını bilmediğini gösteriyor. Örneğin, çete, 2003 de Ankara da görevli bir subay için, Ankara da darbe toplantısı tutanağı tutmuş gibi bir belge düzüyor, ancak subayın o tarihte geçici görev ile yurtdışında olduğunu bilmiyor. Ya da çete, elindeki gerçek belgeleri kullanarak geri tarihli belge üretirken, elindeki belgenin formatını kullanıyor, ancak o formatın 2003 de kullanılmadığı detayını atlıyor. Belgelerin bu kadar detaylı olması, çetenin çeşitli kurumlardaki elemanlarına ve durumun vahametine işaret ediyor. 5 Dexter Filkins, The Deep State, The New Yorker, 12 Mart

126 BÖLÜM 3 KURGU DAVALAR VE GÜLEN CEMAATİ 126

127 Balyoz darbe planlarının gündeme düştüğü ilk aylarda Türkiye yi yakından izleyen bir uzmana bu sahte belgeleri kim üretmiş olabilir? diye sormuştuk. Çünkü bu bir amatör işi değildi ve bunu kotaranların gerçek bir çok bilgi ve belgeye erişimi vardı. Cevap tereddütsüz gelmişti: Cemaat. Peki bunu nereden biliyorsun? diye sormuştuk. Cevabi aynen şöyleydi: Güneş doğudan doğar, batıdan batar. Bunu nasıl biliyorsak, onu da öyle biliyorum. Biz bu cevabı çok garipsemiştik. Somut kanıt olmadan böyle bir teşhiste bulunmak bizim düşünce tarzımıza ters düşüyordu. O zamanlar failler konusunda bizim kafamızda çok soru işareti vardı. İşin ucunda cemaat olduğuna dair elimizde bulgu yoktu. Aradan dört sene geçti. Balyoz da çok şeyler oldu ve diğer benzer davalardaki sahtekarlıkları inceleme fırsatımız oldu. Şimdi faillere dair daha kesin bir yargıya varabiliyoruz: sahtekarlar çetesinin emniyet ve yargı sistemi içindeki bir grupla en hafif tabiriyle yakın ilişkilerinin olduğunu, ve bu çetenin cemaatin desteği sayesinde işini görebildiğini açıkça söyleyebiliyoruz. Bunu ön yargılı olduğumuz ya da her taşın altında cemaati aradığımız için söylemiyoruz. Bulgular ve kanıtlar bizi bu sonuca götürdüğü için söylüyoruz. Yani ampirik bir çıkarım yapıyoruz. Bu bölümde bizi bu sonuca götüren olguları sıralayacağız. 3.1 Cemaatin dezenformasyon makinası Zaman Sahtekarlar çetesi ile cemaati ilişkilendirmenin en dolaysız yolu Zaman gazetesinin yayınlarını incelemek. Kitabin ilk bölümünde Zaman yayınlarından kimi örnekler verdik ve Balyoz davası boyunca nasıl yalan ve yanıltıcı yayınlar yaptığını gösterdik. Zaman ın Balyoz ve benzer davalarda yaptığı yayınlar öyle bir dezenformasyon sergiliyor ki, bu gazeteyle çete arasındaki ilişki insana Pravda yla Sovyet komünist partisi arasındaki ilişkiyi anımsatıyor. Pravda, komünist partinin amaçları doğrultusunda nasıl yalan yanlış haber yapıp ve her durumda kayıtsız şartsız destek verdiyse, Zaman da aynı şekilde çetenin her türlü kirli işine sistematik olarak arka çıktı. Bu bağlamda önemli olan, Zaman gazetesinin sadece tek taraflı yayın yapması değil. Balyoz ve Ergenekon sanıkları aleyhinde sistematik bir şekilde kasıtlı yalan haber yapması. Balyoz un gerçek, sanıkların suçlu olduğunu varsaymakla kalmadı, bu savları destekleyen bir dizi yalan üretti. Sahtekarlık kanıtlarını ört bas etti ve bu kanıtları ileri sürenleri karaladı. 127

128 Zaman gazetesinin Balyoz sürecinde yaptığı yalan yayınlar tek başına bir kitap konusu olabilir. Burada sadece bir kaç örnek vermekle yetineceğiz Zaman, yalan, dolan... Bu gazete Balyoz belgelerinden yaptığı alıntıda sahtecilik emaresini sansürledi. Belgelerde olmayan imzaların gerçekliğinin TÜBİTAK ın olmayan raporuyla onaylandığını hem de defalarca haber yaptı. Balyoz CD sinin üzerindeki (makine ürünü) yazıların sanık Süha Tanyeri ye ait olduğunu uydurdu. Balyoz darbe planı gerçekleştiği taktirde Dani nin ekonomi bakanı olacağını hayal etti (bu arada Dani ye yabancı damat diye hitap etmekten de çekinmedi). Gazetenin başyazarı, Teğmen Çelebi nin telefonuna Emniyet te yükleme yapıldığını belgelenmiş olmasına rağmen okuyucusunun gözünün içine baka baka inkar etti. Gazetenin İngilizce versiyonunun editörü, Balyoz belgelerinin sahte olabilmesinin imkansız olduğunu iddia edip, ortaya çıkan çelişkileri iddia makamının değil sanıkların izah etmesi gerektiğini savundu. Zaman yayınlarında TGB sansürü Balyoz ana belgesi olan Word dokümanında dost unsurlar arasında adı geçen Türkiye Gençlik Birliği nin 2006 da kurulduğu anlaşılınca (ve dolayısıyla 2002 de yazıldığı iddia edilen bir belgede söz konusu edilemeyeceği ortaya çıkınca) Taraf gazetesi tek kelimeyle gülünç bir iddia ortaya attı. Bu derneğin, TGB değil, 1997 de kurulan Türkiye Gençlik Birliği Derneği (TGBDER) olduğunu iddia etti. Oysa TGBDER, Atatürkçü ve ulusalcı bir çizgi sergileyen TGB den çok farklı bir dernek; hiçbir siyasi kimliği olmadığı gibi arkadaşlık, aşk- meşk, yurtdışı geziler gibi faaliyetlere odaklanıyor. Zaman gazetesi ise internet üzerinden yaptığı ilk yayında Balyoz belgesinde adı geçen dost derneklerden üçünü de sıraladı (ÇYDD, ADD, Türkiye Gençlik Birliği). Ancak TGB çelişkisi ortaya çıkınca daha sonraki yayınlarında bu listeden Türkiye Gençlik Birliği çıkarttı. Yani belgede aksayan tarafı örtbas etti. Zaman gazetesinin basılı versiyonunda 21 Ocak 2010 günü, hem Planlar Aynı Merkezden başlıklı haberde, hem de Hüseyin Gülerce nin köşesinde ( Bunlar bizim generalimiz değil, insan olamaz ) Balyoz belgesinde adi gecen üç dost unsur dernekten sadece ikisinin adını verdi, TGB sansürlendi. Aynı yazısında Gülerce, Balyoz belgeleri için, Albay Dursun Çiçek in ıslak imzası, bunların yanında fotokopi kalır diye ekledi. Balyoz un imzalı belgeleri Zaman gazetesi Balyoz yayınlarına başladığı ilk günden itibaren, Balyoz belgelerinin imzalı olduğu algısını yaratmaya çalıştı: Balyoz Güvenlik Harekat Planında imzası bulunan eski Birinci Ordu Komutanı Çetin Dogan 128

129 " &/1+/-!6/:9(,/!N-'g!K('12!9G91!><6%3),$+,-)"#7)+I$0H+<9$,"#76"07+E-#/%$)3+J20$I7#+ #!!M*1-'!969!9)9L/!G282-21,'1!G2:'-20T!*(5')'1!.=!95+'('-21!3/-G/:(98919!;Z&P;QW!F/!X519)/7!W-9591'(91!7/?097!/77989!39.9!'(/19!.9-!)'('12! 7/:-'-!7/:-'-!?')O'('-21'!7'62,2C!!! V'5'1T!,/+/1O*-5'?)*1,'!?212-!7'1252)*- "!V'5'1T!#"!NL':!#a"aC! #!V'5'1T!#h!NL':!#a"aC!!!!!!!!!!!!!!!! "#b!

130 Savcılık için Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Laboratuvarı ve TÜBİTAK tan alınan raporlarda Balyoz daki imzaların gerçek olduğunun belirtilmesi üzerine operasyon kararı aldı yazdı. 3 Aynı yalanı defalarca tekrarladı. Örneğin, 3 Nisan 2010 da TÜBİTAK onayladı: İmzalar gerçek başlığı altında Balyoz soruşturmasının özetini verirken, Balyoz Güvenlik Harekat planında yer alan ıslak imzalar TÜBİTAK ve Emniyet Kriminal tarafından onaylandı yazdı. Genelkurmay ın açıklaması İmzalı Balyoz belgeleri gibi bariz yalan yayınlarının yanında, Zaman gazetesi geçekleri sistematik olarak çarpıtmakta da ustalık gösterdi. Bir örnek verelim. Taraf ın Balyoz yayınları başlar başlamaz, 21 Ocak 2010 da Genelkurmay Başkanlığı, İnternet sitesinden 1nci Ordu daki seminer ile ilgili bir açıklama yaptı: Söz konusu plan semineri, Genelkurmay Başkanlığı yılları Tatbikatlar Programında bulunmaktadır. Plan seminerinin gayesi, dış tehdide ilişkin olarak hazırlanan Harekat Planlarını geliştirmek ve ilgili personelin eğitimlerini sağlamaktır. Plan Semineri, giderek tırmanan bir gerginlik dönemini kapsayan bir senaryo içerisinde uygulanmıştır. 1'inci Ordu Komutanlığı sorumluluk bölgesinde icra edilen bu Plan Seminerinde, Ordu Geri Bölge Emniyeti ve savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi halinde de uygulanan sıkıyönetim konuları üzerinde de durulmuştur. Bu plan seminerine ilişkin olarak ortaya atılan iddiaları, aklı ve vicdanı olan hiçbir kimsenin kabul etmesi mümkün değildir. Söz konusu iddiaları ciddiye alarak üzerinde yorumlar yapılmasının ve bilgi kirliliği yaratılmasının; özellikle toplumumuzda tedirginlik yaratmak isteyenlerin amacına hizmet edeceği değerlendirilmektedir.'' Hemen ertesi gün, Zaman bu açıklamayı aynen şu şekilde aktardı: 4 Genelkurmay, darbeye zemin hazırlamak için Fatih Camii ile Beyazıt Camii nin bombalanması eylemlerinin yer aldığı Balyoz Güvenlik Harekat Planı nı kabul etti. 3 Zaman, 23 Şubat Zaman, 22 Ocak

131 ! c/?95!hi!v'5'1t!##!nl':!#a"a! N)?'!^/1/(:=-5')<21!:'.=(!/77989!&'()*+!0('12!,/89(T!"1L9!N-,=<,':9!?/591/-C!V'5'1T! 7/:-'-(',2T!;MW<121!./(3/(/-91!3/-G/:!*(,=8=1=!,*8-=(',28212!,'!/:(/,9C!! c/?95!li!v'5'1t!#"!q8=?7*?!#a"a! "h"!

132 !"#$%&"'$#()*"#$%&"'$#)+,"**")-*"#$%).&/"0"#&"'$#12)34"56&6'3#3)7"'8$*"'"%)0"8$&"#) 0"&"#),"96'&6') %&'()*!+&,&-./+&0!%&'()*!1'&/./.!2&34'!5+5/!652!378!-&/.20!652!378!6&/.20!652!378!2797!()2:!#;<! %&'()*!1'&/./.!7678&B!56>5+7:!C)/5>7/!D5/5'248>&(!%&92&/.!E7'>7!F*2G2H65/0!I&8&! I4,,56'587!I)>46&/.!J(6&K!L&'>&/H&0!-&/.2!A5/58&'+5/0!-&/.2!&-6-43&(&0!-7,7'!>5>485'585! M&>&/!A&*565-7!7-5!(&(./'&8.('&!34/4/!6&>!658-7!378!&'A.!)'49648>&(&!K&3&!AG-658+7:! E&358'585!3&2&8-&/.*0!-&/.2!A5/58&'!7678&B!56>790!>5>485'58!%&'()*!1'&/./.!(&*+.=./.!2&34'! 56>790!L&'>&/!%&'()*!+&835-7/7!5/A5''5+7=7/7!-G('5>79:!!! N5-7>!"O!M&>&/H./!P7678&BQ!(&(./'&8+&/!G8/52'58! AG85!378!-&/.=./!7B&+5-70!G3R8!-&/.=./!-&,4/>&-./.!KR8R66R0!JSET!U+5'7''587!7/?5'5>5+7=7! AG8R()84*:!! "#$!

133 ! N5-7>!$O!M&>&/0!KR8R+R:::!KG26RX!KG2R()8 :"/"#;$#)CDE6&)F6*%3&3)G",%6/6&6'3#)%"&5$'$&/">$;)8"#3H3) $Y"$!E&*78&/!&(./+&!(&-&'!+R*5/'5>5!7'5!FLTH'587/!2&'+.8.'>&-.!AR/+5>5!A5'+7=7/+50! M&>&/H./!25'7>5/7/!6&>!&/'&>.('&!1&/72'5+7=7/7!AG8R()84*:!M&>&/0!A5/5'+5!-7(&-7! 2)/4'&8+&!K5976'7!2797'587!Z2)/49648&8&20H!34!2797'587/!-G('5+72'587!,&-.6&-.('&!2&>4)(4! )'49648>&!K&3&-./&!A787()8:!FLTH'58'5!7'A7'7!(&-&!+5=7972'7=7/7/!AR/+5>5!A5'>5-7!7'5! N5-7>!#O!M&>&/0!$Y"$!E&*78&/!&(./+&/!+58'5>5'58! "##!

134 ]7>+70 M&>&/H+&/!+58'5+7=7>7*!241R8'587!&9&=.+&27!7'5!376787()84*::!^5!34/&!()84>!52'5>7()84*:!!!! F.'I/>IEJ) N5-7>!\O!M&>&/0!""!J=4-6)-!$Y"Y!! "#\!

135 3.1.2 Zaman'dan al haberi: Ne delil çıkacak, hangi davalar açılacak? Bu haber kupürünü ilk bolümde de vermiştik, ancak tekrar buraya taşımayı faydalı görüyoruz. Gölcük teki aramanın üzerinden henüz beş gün geçmiş, bu belgeler ile ilgili ilk emniyet tespit tutanakları ise üç hafta sonra hazır olacak. Zaman, bizleri 12 Aralık 2010 da Gölcük ten çıkan belgelerle nasıl yeni iddianameler yazılıp davalar açılacağı hakkında bilgilendirdi! Resim 5: Zaman, 12 Aralık

136 Altıncı sayfada devam eden haber, neredeyse müneccim edası ile şöyle devam ediyor: Çuvallarda yer alan belgeler arasında Kafes'in öncesinin olup olmadığı da zamanla görülecek. Çuvallarda şüphesiz daha çok sayıda belge var ve zamanla ortaya akacak. Ancak imzalı, paraflı resmî belgeler bu kadarıyla bile davaların seyrini etkileyecek. Yeni iddianameler ve davalar açılacak. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, komplo belgesine 'kâğıt parçası' ve LAW silahlarına da 'boru' demişti. Bu açıklamalanyla şu anda büyük zan altında. Düşünün ki, Gölcük donanma komutanlığında yapılan bir aramadan beş farklı dava (Balyoz, Poyrazköy, Kafes, Askeri Casusluk, 28 Şubat) ile ilgili dijital delil çıktı. Ve Cemaatin gazetesi Zaman, her nasılsa Gölcük ten nelerin çıkacağını, çıkanların hangi davaların ek klasörlerine gireceğini ve yeni bulguların diğer davalardaki iddiaları nasıl doğrulayacağını, el konulan dijitallerin incelemesi tamamlanmadan tam 3 hafta önceden kestirebildi. Bu haberin yazıldığı zaman, İlker Başbuğ un ek iddianame ile Ergenekon davasına dahil edilmek üzere tutuklanmasına henüz bir buçuk sene var Şubat soruşturmasıyla ilk tutuklamaların başlamasına ise daha 16 ay var. 2 İşin doğrusu o ki, sahte belge çetesi bir taşla bir kaç kuş vurmak istedi, ve envai çeşit kurgu dava için altyapıyı kurmak/güçlendirmek istedi. Bunu iyi gazetecilik ya da iyi öngörü ile açıklamak mümkün değil Cemaat- Emniyet Kurgu Merkezi Şimdi, bir senaryo düşünün. Farz edin ki bir gazetede imzasız bir inceleme/analiz yayımlanıyor. Bu yayımdan beş ay sonra da bu yazıda kullanılan ifadeler Emniyet in bir inceleme tutanağında kelimesi kelimesine yer alıyor. Ancak, Emniyet tutanağında bu gazeteye ya da gazetede daha evvel yayımlanan yazıya her hangi bir atıf yok. Tutanağın altında polislerin sicil numarası var. Alıntılanan bölüm görünürde tutanağı hazırlayan polisler tarafından kaleme alınmış. Bu durumda ne düşünürsünüz? Emniyet tutanağını hazırlayan polislerin intihalci olduğunu mu? Gazetenin Emniyet tutanağının bir ön taslağını önceden ele geçirip, buradan bazı bölümleri aynen haberleştirdiğini mi? Yoksa, gazetenin (isimsiz) muhabiri ile Emniyet görevlilerinin ortak bir metin hazırlayıp, zamanı geldiğinde gerektiği gibi kullandıklarını mı? 1 Başbuğ, 6 Haziran 2012 de tutuklandı. 2 Soruşturma kapsamında ilk tutuklamalar 16 Nisan 2012 de gerçekleşiyor. 136

137 En azından bu gazete ile Emniyet arasında garip bazı ilişkiler olduğu sonucuna varmaz mısınız? Şimdi bu senaryoya bir de şunu ekleyin. Önce gazetede yayımlanıp sonra Emniyet tutanağında alıntılanan ifadelerin içeriğinin, medyanın karanlık işler yararına nasıl gizlice kullanılabileceği üzerine olduğunu düşünün. Yani, gazete ile Emniyet arasındaki garip ilişkiye işaret eden yazının aynen bu tür ilişkilere dikkat çekmek için yazıldığını hayal edin. Çok fantastik bir senaryo oldu değil mi? Fantastik olabilir ama olay gerçek. Çünkü Balyoz soruşturmasının en başında Zaman da yayımlanan imzasız haberdeki ifadeler, kelimesi kelimesine 5 ay sonra hazırlanan Emniyet inceleme tutanağında yer aldı. Söz konusu gazete Cemaatin yayın organı Zaman. Emniyet tespit tutanağı ise, Balyoz davası kapsamında gazetecilerin nasıl kullanılacağına dair Emniyet tarafından hazırlanmış bir rapor. Balyoz sürecinde Zaman da çıkan haberleri tararken fark ettik ki, Emniyet raporundaki ifadeler daha rapor kaleme alınmadan, tam beş ay evvelinde, Zaman gazetesinin (imzasız) bir yazısında kullanılmış. Üstelik, Zaman gazetesi bu yayını 22 Ocak 2010 da, yani Taraf gazetesinin Balyoz belgelerini ilk yayımlanmaya başladığı günün tam ertesinde yaptı. Zaman gazetesinin deha muhabiri (dehası isimsiz kalması icap etmiş olmalı), Taraf tan elde ettiği belgeleri bir gün içeresinde hazmetti ve analizini yaptı. Analiz o kadar yerinde ki, beş ay sonra Emniyet görevlileri kaynak göstermeden kendi inceleme tutanaklarında aynen kullandı. Şimdi bahsettiğimiz yazıyı ve ifadeleri buraya taşıyalım. Zaman, 22 Ocak 2010: Çünkü gerek darbe öncesinde şartların olgunlaştırılması, gerekse darbeden sonra cuntacı yönetime meşruiyet kazandırılması noktasında gazeteciler darbecilerin vazgeçemediği dost unsurlar arasında yer aldı. 25 Haziran 2010 tarihli Emniyet Tespit Tutanağı 3 Gerek darbe öncesinde şartların olgunlaştırılması, gerekse darbeden sonra darbeci yönetime meşruiyet kazandırılması noktasında; gazetecilerin darbecilerin vazgeçemediği dost unsurlar arasında olduğu... Emniyet- cemaat ilişkisine dair bir kaç nokta ekleyelim. Cemaat, bir süredir Emniyet içerisinde Gülen hareketine bağlı polislerin olduğunu 3 Ek Klasör no.178, Dizin no

138 reddetmiyor. Ama bunun normal olduğunu, her türlü düşünceye bağlı polisler olabileceği gibi Gülen sempatizanı polisler de olabilir diyor. Buna diyeceğimiz yok. Ancak, gene bazı somut bilgiler Emniyet içerisinde kişisel inançlardan ileri giden bir örgütlenme olduğuna işaret ediyor. Örneğin, Wikileaks belgelerinde anlatılan bir olay, Emniyet ileri gelenlerinin resmi pozisyonlarını kullanarak Gülen in çıkarları doğrultusunda hareket edebildiklerini gösteriyor tarihli bir Wikileaks kriptosu na göre, üç yüksek rütbeli emniyet görevlisi, Amerikan Konsolosluğu ndan Gülen in greencard müracaatı için yardım istiyor. Somut bir talepleri de var: FBI in Gülen hakkında temizdir raporu çıkarmasını istiyorlar ( clean bill of health ). Emniyet müdürlerinin böyle işlerle uğraşmaları cemaatle kurumsal ilişkileri konusunda yeteri kadar aydınlatıcı. Simdi, Balyoz CD leri üzerindeki sahte el yazılarının hikayesine gelelim. Bu hikayeyi buraya taşımamızın sebebi, olaylar zincirinin yine Balyoz kurgusunun arkasındaki çete ile Cemaat arasındaki ilişkiye işaret etmesi Balyoz CD sinin üzerindeki sahte el yazısının ilginç hikayesi Balyoz davası üzerine yazdığımız ilk kitap, Aralık 2010 da piyasaya çıktı, ve bu dönem Türkiye de olmamız nedeniyle bazı TV programlarına katılarak, soruşturma süreci, davadaki iddialar ve deliller hakkında bilgi verme fırsatı bulduk. Bu dönem, Balyoz belgelerini içeren CD nin sahte olduğunu gösteren olguların ortaya çıkması, ve bunların kısıtlı da olsa basında yer alması üzerine bir takım güçlerin dezenformasyon üretmek için harekete geçtiğini gördük. İronik bir şekilde, bu atılımlardan biri, Balyoz CD leri ile ilgili yeni bir sahteciliğin ortaya çıkmasını sağladı: CD lerin üzerindeki yazılar, bir sanığın el yazısı örnekleri kullanılarak makina marifeti ile yazılmış. Peki nasıl? Ocak 2011 başında eski bir emniyet mensubu Emrullah Uslu (ki kendisi Cemaate yakın bir isim olarak biliniyor), Taraf gazetesinde 11 numaralı CD'deki el yazısı Süha Tanyeri'nin mi başlıklı bir yazı yazdı. Emrullah Uslu bu yazısında, Balyoz belgelerinin kayıtlı olduğu iki CD nin (11 ve 17 nolu CDler) üzerindeki yazıların Süha Tanyeri nin yazısı olduğunu iddia etti. Bunu nasıl keşfettiğini ise şöyle açıkladı (koyu vurgu bize ait): 4 [CD er üzerindeki el yazısı için ] İki memur değilse o el yazısı kime ait olabilir? Bu sorunun peşinden giderken ilginç bir yol izledim. Öncelikle "11 numaralı CD içindeki belgelerin son kaydedicisi kim" sorusunu sorarak hareket ettim. Gördüğüm kadarıyla (ihtiyatlı davranıp hemen hemen diyeyim) 11 numaralı CD'de 4 Taraf, 11 numaralı CD'deki el yazısı Süha Tanyeri'nin mi, 7 Ocak

139 varolan bütün dosyaların son kaydedicisi Süha Tanyeri isimli kullanıcı olarak görünüyor. Bu bağlantıyı keşfetmesi üzerinde Uslu, Süha Tanyeri nin el yazısı ile CD lerin üzerindeki yazıyı karşılaştırdığını söyledi. O halde eğer son kaydedici Süha Tanyeri ise o el yazısı Süha Tanyeri'ne ait olabilir mi? Her şeyden önce, gerçekte Uslu, bu bağlantıyı belirttiği şekilde keşfetmiş olamaz. Çünkü, Uslu 11 no.lu CD deki bütün belgelerin (ya da hemen hemen bütün belgelerin) Süha Tanyeri isimli kullanıcı tarafından son kaydedildiğini doğru değil. Oysa 11 no.lu CD nin içindeki belgelerden sadece %5 i (yüzde beşi) Süha Tanyeri isimli kullanıcı tarafından son olarak kaydedilmiş. 5 Demek ki Emrullah Uslu doğruyu söylemiyor. Süha Tanyeri nin yazısı ile iki CD nin üzerindeki yazılar arasındaki benzerliğe Uslu nun emniyetteki bazı arkadaşlarının işaret ettiklerini, bu yolla CD lerin gerçek olduğu algısını onarmaya çabaladıklarını sanıyoruz. Uslu, yazısına şöyle devam etti: Ancak - benim tesbit edebildiğim kadarıyla- uzmanlar 11 numaralı CD'nin üzerindeki el yazısıyla Tanyeri'nin el yazısını karşılaştırmamışlar. Oysa bana göre asıl kritik olan nokta burası. Bu da doğru değil. Davanın ek klasörlerinde yer alan Emniyet Kriminal raporuna göre bu iki CD üzerindeki yazı ile Süha Tanyeri nin el yazısı arasında bir ilişki yok! 6 Raporda aynen şöyle yazıyor: ( ) 19 adet CD üzerindeki el yazılarının ( ) Süha TANYERİ ( ) isimli şahısların ellerinden çıktığını gösterir nitelikte kaligrafik ve grafolojik bulgulara rastlanılmamıştır Aslında Emniyet doğruyu söylüyor. Bu yazılar Süha Tanyeri nin elinden çıkma değil, bir makina ile aktarılmış. Zira mürekkep, el yazısının aktığı yönde değil, aksi yönde akıyor. Ama ilginç olan, Baransu nun bavulundan çıkan Süha Tanyeri ye ait el yazısı not defterini inceleyen Emniyet, yine bu defterdeki harflerden CD ye birebir kopyalanmış yazılar arasındaki birebir örtüşme hakkında tek kelime etmiyor. Tekrar Uslu ya dönelim. Doğru olmayan iki tespitinden (1. dosyaların hemen hemen hepsi Tanyeri tarafından son kez kaydedilmiş, 2. Tanyeri nin el yazısı ile CD ler üzerindeki yazılar arasındaki ilişki soruşturma esnasında incelenmemiş) sonra Uslu, isim vermeden bir grafoloğun tespitinden bahsediyor: 5 11 no.lu CD de toplam 287 dosya var (Emniyet Raporu, Ek Klasör no.49, Dizin no.340)ve bunlardan 15 tanesi Süha Tanyeri kullanıcı adıyla kaydedilmiş. (Ek Klasör no.49, Dizin no.339) Mart 2010 tarihli Emniyet Kriminal raporu, Ek Klasör no.4, Dizin no

140 11 numaralı CD'nin üzerindeki el yazısı örneklerini gösterdiğim bir grafoloji uzmanı, yazının laboratuar ortamında ıslak imzalı versiyonunun incelenmesi gerektiğini ifade ettikten sonra "sözkonusu yazıda incelemek için gereken harflerin az olduğunu ancak karşılaştırabilir harflere bakıldığında bu yazının kuvvetle muhtemel Süha Tanyeri'nin el ürünü olduğunu" belirtiyor. Uslu nun bu iddiasının, yani CD nin üzerindeki el yazılarının 1nci Ordu da 2003 de görevli olan Tanyeri ne ait olduğu, CD lerin güncellemeye tabi tutulduğu iddiası ile de çelişiyor (zira Balyoz CD si tek oturumda kaydedilmiş, kaydedildikten sonra içine hiçbir ekleme çıkarma yapılmadığını biliyoruz). Uslu hızını alamayıp ertesi gün çok daha kesin bir dille CD el yazılarının Tanyeri ne ait olduğunu ve bunun (ismini vermediği uzmanlarca) tespit edildiğini yazıyor: 7 Dünkü yazımda Balyoz davasının en çok tartışılan ıı numaralı CD'sinin üzerinde yer alan el yazsının dönemin ı. Ordu Harekât Başkanı Süha Tanyeri'ne ait olduğunu bir grafoloji uzmanına dayanarak ifade etmiştim. Bakalım davanın tarafları bu yeni bilgi karşısında ne diyecek. Davanın diğer tartışmalı CD'si 17 numaralı CD'nin üzerindeki el yazısı da uzmanlara göre Süha Tanyeri'ne ait. Bu yeni durum artık bu CD'ler üzerinden "sahte delil üretildi" tartışmasını sona erdiriyor. Hikayenin buraya kadar olanı yeterince ilginç. Özetleyecek olursak: 1. Emrullah Uslu sayesinde öğreniyoruz ki, Balyoz belgelerini içeren iki CD nin üzerindeki el yazıları Süha Tanyeri ninkine çok benziyor. 2. Uslu nun birden bire bu bağlantıyı gerçekte nasıl kurduğunu bilmiyoruz, çünkü yazısında aktardığı şekli doğru değil. 3. Soruşturma sırasında Emniyet Kriminal in yaptığı incelemeye göre CD lerin üstündeki yazılar Tanyeri nin el ürünü değil. Ancak Emniyet uzmanları, inceledikleri defterdeki harflerle CD yüzeyindekilerin birebir örtüşmesi, veya CD yüzeyindeki harflerin tersten akması konusunda hiçbir şey söylemiyor. Hikayenin bundan sonrası daha da ilginç. Daha önceki örneklerinden alışkın olduğumuz üzere, önce Taraf gazetesinde çıkan bu iddiayı, Zaman gazetesi ertesi gün çok daha kapsamlı bir şekilde ele aldı. 8 Balyoz CD lerinin üzerindeki yazılar, 'darbe notlarıyla' örtüşüyor başlıklı haber, Emre Uslu ya göre... diye başlıyor ve bir tam sayfaya yayılıyor. Üstelik CD lerin fotoğrafları ve de Süha Tanyeri nin el yazısı notlarından kesitlerle birlikte. Zaman'ın orijinal fotoğraflarını yayımladığı Balyoz darbe davasının en önemli iki delil CD'sinin üzerindeki yazıların emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri'ne ait olduğu iddia edildi. 11 ve 17 numaralı CD'lerin sahte olduğu tezlerini ortadan kaldıran bu yeni iddiayı Tanyeri'ne ait ek klasörlerde el yazısı örnekleri ile CD'deki yazıyı karşılaştıran grafologlar da teyit ediyor. 7 Emre Uslu, Dani Rodrik ve Pınar Doğan ın mantıksal tutarsızlığı, Taraf, 8 Ocak Zaman, 8 Ocak 2011, s.1 ve

141 $%&'(!")!*+(+,-!.!/0+1!23""! &+>D+!>%6'E%0%1!E%1':F%!G%6!;?5?>:+!C'8!',0%:%(%!>+H6?8(?E!I%!C9!',0%:%(%!&J,9,F+! KLM=:%8F%1'!>+5?:+8:+!%:!,J6:+8?!6+(+(%,!+>,?N!F'>%,!48+DJ:JA9,!+F?!F+!I%8':'>J8)!O48+DJ:JG'! +8+E6?8(+:+8F+!CR>:%!C'8!48+DJ:JA9,!'5',%!8+&6:+(+F?1TX!! Y+8+D!':%!C+E:+>+,!*+(+,=:+!>+>?:+,!C9!C':4'!1'8:':'A'!>+>?:?81%,-!C%,5%8!C'8!',0%:%(%>'! DJ6JA8+D:+8!F+I+!FJ&>+&?,+!1J,9:(+(?E6?T!Z:1!CR:B(F%!+16+8F?A?(?5!4'C'-!&+,?1:+8!C9! DJ6JA8+D:+8?!F%D+:+80+!6+:%H!%66'!I%!(+;1%(%!F%D+:+80+!I%8(%>'!8%FF%66'T! KC%,5%8:'A'N!<&:9=>+!D?&?:F+>+,-!19849>9!1J6+8+,!%1'H6%,!J:(+:?T!LM=:%8',!&+;6%:'A',',! <&:9!':%!8RHJ86+G!>+H6?T!Q'8!1?&(?,?!C98+>+!+16+8?>J895!W1J>9!I9849:+8!>',%!C'5%!+'6X " )!! 7TQT!)!/!LM[:%8F%1'!>+5?,?,!\B;+!Y+,>%8'[>%!+'6!J:F9A9,9!,%8%F%,!C':'>J895]!Q%,! 'FF'+,+(%F%!CR>:%!C'8!C':4'>%!8+&6:+(+F?(T!! C9,9!+6:+(?E-!!"#$%$&'()&*+,$"-+.T!M%A'E'1!48+DJ:JG'!95(+,:+8?,+!F+,?E6?(T! 7TQT)!U+&?:!',0%:%66','5!95(+,:+8+!>+5?:+8?-!&'5F%!LM[:%8',!DJ6JA8+D?!(?!I+8]!!!!!!!!!!!!!!!!! "!$+F'1+:-!"2!/0+1!23""-!&+>D+!"#^"_T! "#"!

142 E.U.: Hayır yok. Zaman gazetesi geçen hafta bu CD'lerin fotoğrafını basmıştı. Oradan faydalandım. E. B.: CD'nin kendisi ya da fotoğrafı olmadan gazete fotoğrafıyla bilimsel mütalaa veren uzmanlar var mı? E.U.: Gazetedeki fotoğraf ve iddianamede yer alan Süha Tanyeri'nin el yazılarını iki uzmana incelettim. Bu iki yazıda da öyle kelimeler var ki... Mesela 'K.Özel' yazısındaki 'z' taklit edilmesi çok zor bir harf. Ama tabii bu iki uzman da 'Bunların laboratuvarda incelenmesi gerekir' ihtiyatını koyuyor. Peki iddianamedeki bilirkişiler bu el yazılarını incelemiş mi? E.B.: Mahkeme CD'lerin fotoğrafını sanık avukatlarına vermeyi reddetti, nasıl inceletebilirlerdi? Bu CD'lerin fotoğrafını Zaman nasıl almış? E.U.: 0, Zaman gazetesinin sorunu. Eğer sahteciyseniz niye el yazısı kullanırsınız? Çünkü el yazısının sahte olup olmadığı eninde sonunda çıkar, ikinci sorum da diyelim ki taklit ettiniz, niye diğer CD'lerdeki yazıyı değil de Süha Tanyeri'nin yazısını taklit edersiniz? E.B.: Tarafa teslim edilen o bavul içinden Süha Tanyeri'nin el yazısının olduğu bir defter çıkmadı mı? E.U.: Doğru, çıktı. E.B.: Yani bir harfin defalarca tekrar edildiği bir malzeme vardı ellerinde bu CD'yi üretenlerin öyle değil mi? E.U.: Tamam da sonuç olarak kriminal laboratuvarda sahteliği ortaya çıkacak bir sahteciliği niye yaparsınız? Yaptınız diyelim, niçin hiçbir CD'nin üstünde örneği olmayan bir el yazısını, Tanyeri'ninkini taklit edersiniz? E.B.: Aynı mantıkla, 2003'e ait olduğu tespit edilen CD'nin içinden niye 2009'a ait bilgilerin çıkmasını akla yalan buluyor musunuz? E.U.: Evet ben bu konuyu haklı buluyorum da siz niye benim sorularımı haklı bulmuyorsunuz... E.B. Ulaştığım bir el yazı uzmanı her harfin karşılaştırmalı olarak incelenmesi gerektiğini söyledi... E.U.: Doğru. Tam da bu yüzden fotokopiler üzerinden mütalaa vermiyorlar. E.B.: E sizinkiler nasıl verdi? E.U.: Onlar bir rapor vermedi, özel harfler üzerinden kanaatlerini bildirdiler. E.B.: Peki savcılar sizin yaptığınız bu araştırmayı niye akil etmemiş, el yazısı konusuna girmemiş? 142

143 7T<T)!!`+6+!>+H(?E:+8T!Q'5F%1'!&+I0?:?1!&'&6%('!CR>:%!'E6%T!WTTTX!! >+H+,:+8-! *+(+,!4+5%6%&',',!I%!7(8%!<&:9=,9,!C+;&%66'A'!'&'(&'5!48+DJ:J4:+8!I%!F%!C%,5%8!',0%:%(%>'! +>,%,!>+5(+!';6'(+:'!>J1!F%,%0%1!1+F+8!FBEB16B8T!WQ'8!1+A?6!1+:%(!+:?H-!>B5!6+,%!O+=!;+8D'! \R5!1J,9&9!J:+,-!C'8F%,!D+5:+!;+8D',!C'8!+8+>+!4%6'8':(%&'>:%!J:9E+,!C'8!C':%E1%!'&%!WR8,%A',-! C9!>R,B!'E+8%6!%F%8T!Q+:>J5!LM=:%8'!B5%8',F%1'!;+8D:%8',!1'('!>B5%>%!6%8&!>R,F%!+1(?E-!+>,'! (+1',+!+16+8?(:+8?,F+!J:F9A9!4'C'T!! Q9!'1',0'!,J16+>?!Q+:>J5!LM=&'!B5%8',F%1'!>+5?:+8:+!4R&6%8%0%1!J:98&+1-!R,0%!""!,JT:9!LM! $%&'(!2)!\+I0?:?16+!LM=:%8!,9(+8+:+,F?8?:?81%,!""!,JT:9!LM=,',!B5%8',%!>+5?:+,!>+5?!! f91+8?f+!4r8b:%,!i%!hj:'&!6+8+d?,f+,!w%::%x!>+5?:+,!ol^""=!>+5?&?,f+!(b8%11%c',!>ja9,:+e6?a?!,j16+:+8-!>+5?,?,!+16?a?!>r,b!4r&6%8'>j8t!! \'(F'!C'8!F%!+>,?!LM!B5%8',F%1'!O/8TVT,+=!>+5?&?,+!C+1?,T!Q9!C':%E1%F%1'!;%8!C'8!;+8D-!\B;+! Y+,>%8'=,',!,J6!F%D6%8',F%1'!C'8!;+8D!':%!C'8%C'8!R86BEB>J8T!Q9!;+8D:%8'!C'8!+8+>+!4%6'8%8%1!C'8! C':%E1%!J:9E698+,!&+;6%0':%8-!(+1',+!(+8'D%6'!':%!C9,9!LM=,',!>B5%>',%!+16+8(?ET!! "#g!

144 $%&'(!g)!""!,jt:9!lm=,',!b5%8',f%!c9:9,+,!o/8tvt,+=!>+5?&?!!! +(C:%(-!I&TX!+>,?&?,?!C'8!>B5%>F%!J:9E698(+1T!MJ:+>?&?>:+-!(+1',+!>+5?!1+8+16%8:%8','!LM! B5%8',%!+16+8?81%,!'::%!F%!1+8+16%8:%8',!J:9E6989:F9A9!>R,B!'5:%('>J8!W>+,'!1+8+16%8:%8'! 6%8&6%,!>+5+C':'>J8XT!LM=F%1'!>+5?F+1'!(B8%11%H!>JA9,:9A9!F+!!1+8+16%8:%8',!J:9E6989:(+! >+H+,!C'8!%(,'>%6!95(+,?,?,!C9!&+;6%0':'A'!D+81!%6(%(%&',%!J:+,+1!>J1T!!!"#$%&'()*(+,',-.$+/$.0(1$2345$%$(2&."/"%,.(2&(1$#'&6"/"7('&16"//&4"%,.( f+5?:+8?,!\b;+!y+,>%8'=,%!+'6!j:f9a9!1j,9&9,f+!>+h?:+,!+:f+6(+0+!;+c%8:%8',!c9!>r,f%!c'8! +:4?!J:9E698(+&?,+!'5',!I%8F'T!!! b+;1%(%!+,0+1!23""!u'&+,!+>?,?,!&j,9,f+!+:f?a?!c'8!1+8+8!':%!c9,:+8?,!&+i9,(+>+! P(%8'1+=F+,!48+DJ:JG'!95(+,?!a8+,6!$T!\H%88>!I%!YB81'>%:'!95(+,!j+:%!Q+D8+=,?,!8+HJ8:+8?! 2!!! KZ,0%:%(%>%!1J,9!J:+,!O/8TVT,+=!I%!OVTR5%:=!4'8F':%8',',!k%&'1+!V^"=F%,-!+E+A?F+1'! >R,6%(!>+!F+!C9!>R,6%(',!C'8!I+8>+&>J,9!19::+,?:(+1!&98%6'>:%!B8%6':('E!J:(+:+8?! 19II%6:%!(9;6%(%:F'8)! l!!!!!!!!!v^"w"-!2!i%_x=f%1'!,j6!f%d6%8'!&+>d+:+8?,f+,!;+8d!i%!;+8d!1j(c',+&>j,:+8?! 2!m^"!I%!m^2!&?8+&?>:+-!""!I%!"n!,JT:9!LM=:%8'-!k%&'1+!V^"!'&%!\B;+!Y+,>%8'=,',!,J6!F%D6%8',F%,!&+>D+:+8?! 'D+F%!%F'>J8T! "##!

145 Seçilen harfler, fotoğraflanmış ya da dijital olarak görüntülenmiştir. Harfler kesilmiş ve Or.K.na ve K.özel girdilerini oluşturmak üzere konfigüre edilmiştir. O.K.na ve K.özel bileşik imajlarından, bir imza makinasında kullanılmak üzere bir şablon (örneğin, kılavuz, stensil, kalıp) oluşturulmuştur. Şablonun dış çizgisini izlemek üzere bir imza makinası (örneğin, autopen) kullanılmış, Vesikalar Q- 1 ve Q- 2 deki Or.K.na ve K.özel girdileri oluşturulmuştur. Vesikalar Q- 1 ve Q- 2 deki incelemeye konu olan yazılar, mekanik olarak üretilmiş (örneğin, autopen) yazılarda görülen nitelik ve özellikleri taşımaktadır. Bu rapor Balyoz mahkemesine sunuldu ve daha önce de yazdığımız gibi, Balyoz mahkemesi bu konuyu araştıracak bir uzmanı dosyaya somut herhangi bir katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddetti. Bize Balyoz sürecinde en dehşet veren şeylerden biri de, emniyet, yargı ve Cemaat medyasına rağmen ortaya çıkarılan gerçekler, hiçbir şeyi değiştirmedi. Biz, Baransu nun bavulu savcılığa ilk intikal ettiğinde (çok saf bir şekilde) sevindiğimizi hatırlıyoruz. İddiaları, nihayet linç ve dezenformasyon kampanyası yürüten Taraf ve Zaman daki gibi ahlaksız gazeteciler yerine bu işin doğrusunu ortaya çıkaracak yargı ele alacak diye! Ne kadar da yanılmışız! Çete, emniyet, yargı ve Cemaat medyası muazzam bir uyum içinde çalıştılar; birbirlerini hiç mahçup çıkarmadılar Zaman ın karalama kampanyaları Cemaat kendisini hoşgörülü, insan haklarına ve demokratik değerlere saygılı bir hareket olarak göstermeye çalışıyor. Oysa Zaman gazetesinin yayın politikası karşımıza çok değişik bir gerçek çıkarıyor. Zaman ın yayınlarını izlediğimizde, bu gazete için Ergenekon- Balyoz davalarını tenkit etmenin, argümanınız ne kadar sağlam olursa olsun, davaları bulandırmak, sulandırmak, itibarsızlaştırmak ve vesayeti, darbeciliği savunmak anlamına geldiğini görüyoruz. Örneğin, Abdülhamit Bilici, Gölcük aramasının ardından şunları yazdı (koyu vurgu bize ait): 3 Gölcük Donanma Komutanlığı'ndan çıkan 9 çuval ve Balyoz darbe planını doğrulayan 43 klasör yeni belge karşısında Harvardlı profesör ve eşi, nasıl bir karşı savunma geliştirecek merak ediyorum. Çünkü bu belgeler, koca profesörün tüm akademik kariyerini bağladığı ve "şimdiye kadar elde ettiği en kesin akademik sonuç" dediği tezi yerle bir ediyor. (...) 3 Abdülhamit Bilici, Harvard, Rodrik'e şimdi ne diyecek? Zaman, 22 Ocak

146 L%(++6!4'C'!C'+6!1B:6B8B,%!F+>+:?!5+,,%F'>J8!J:&+!4%8%1-!>+5?&?,+!ER>:%!F%I+(!%F'>J8)!! 2$%0+)&'3"&,6"6.6)&)(&-3%(E(;3N! H8JD%&R8N!F%F'- #!!718%(!M9(+,:?-!M+,'=,',!&+A+!&J:+!(%&+G!4R,F%8%8%1!/8;+,!V%(+:! L%,4'5=',!1J,9E(+!>+H(+&?,?!%,4%::%(%1!'&6%F'A','!>+5F?!W1'!C9-!+:%,%,!C'8!>+:+,XT _!! OQ+:>J5[9,!%1J,J('!C+1+,?!J:+0+16?=!'FF'+&?=!C+E:?A?>:+!!6+E?(+>?!F+!';(+:!%6(%F'T!! $%&'(!#)!*+(+,-!"!/0+1!23"2! Q9!D'18',!F+;'>+,%!(90'F'-!7,I%8!P:H%8!aBI%:!'&'(:'!1'E'!ER>:%!>+5?>J8)!! #!YJF+>=&!*+(+,-!"#!o9C+6!23""T! _!718%(!M9(+,:?-!Oa:JC+:!>+:+,:+8:+!(B0+F%:%!5+(+,?-=!*+(+,-!h!b+>?&!23""T!! "#s!

147 I%8(%>%!C+E:+(+&?,?!W2333^2332X-!&?1!&?1!1J,D%8+,&!I%!H+,%::%8%!1+6?:+8+1-! '!%6)E$&-$.$#&!:-6;6)6)&43*'3"&<(,3:-(&0G)-(.(&0(:.(.(23)3&.$)3-$"& '6:6%!"6.TN!! 6+,?E(?>J8:+8!C':%T!!<D+1!C'8!F%6+>!6+C''T!! M+(+6!F%('E1%,TTT! M+,'=,',!i',+,0'+:!Y'(%&=F+!>+>?(:+,+,!C'8!(+1+:%&'!B5%8',%!*+(+,-!M+,'=>%!K>+C+,0?! F+(+6N!F'>%!+6?D6+!C9:9,F9!W;+:C91'!M+,'=,',!YB81!H+&+HJ869,9,!C'8!DJ6J1JH'&','! 7(,'>%6=6%1'!&+A:+(!1+>,+1:+8?,F+,!1J:+>0+!%:F%!%F%C':'8:%8F'pXT!! Q'5!C9,9!C:JA9(95F+!4B,F%(%!4%6'8',0%-!9&9::%8'!4%8%A'!>+5?>?!1+:F?8?I%8F':%8!Wi%6;9::+;! f+5?,?,!1+>,+a?!l';+,!`+c%8!pg+,&?t!p,0+1!pg+,&?,!>+5?&?,?,!(%6,',f%!k>+c+,0?!f+(+6n! Q9!+8+F+-!,%8%F%>&%!;%8!CR:B(B!6%80B(%!%F':%8%1!+16+8+,!L';+,!`+C%8!PG+,&?-!,%F%,&%! M+,'=,',!784%,%1J,^Q+:>J5!F+I+:+8?,F+!i%6;9::+;!aB:%,!0%(++6',',!J>,+F?A?!8J:!':%!':4':'! "#n!

148 yazdıklarını tamamen atlamış. Son olarak, azınlık kimliği ile ilgili bir şey daha söyleyelim. Zaman gazetesi kendi düşüncelerine yakın söylemlerde bulunan azınlıkları bağrına basmaktan kaçınmıyor. Ancak aykırı şeyler söylediğinizde yabancı oluyorsunuz. Bu da bizden ve bizden olmayanlar düşünce şeklinin bir başka yansıması. Bizim gibi düşündüğünüz sürece fahri bizden olabiliyorsunuz Özel Yetkili Dezenformasyon Çetenin sahte delil üretimi Balyoz davasıyla sınırlı değil; başkaca örnekleri buraya taşıyacağız. Buna paralel olarak Cemaatin yayın organı Zaman ın dezenformasyon kampanyası da Balyoz davası ile sınırlı değil. Zaman ÖYM lerde görülen diğer davalardaki yalan ve yanıltıcı yayınlarıyla çetenin kayıtsız- şartsız destekçisi olduğunu defalarca ilan etti. Zaman ın çete mensuplarının ayıplarını nasıl örtbas etmeye çalıştığına dair bir örnek verelim (diğer davalarla ilgili bölümde yeri geldikçe başka örnekler de vereceğiz.) Ergenekon davası sanıklarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi gözaltındayken, Emniyet görevlilerinin Çelebi nin telefonuna Hizbü- t Tahrir üyesinin rehberinin numaralarını yüklediği artık herkes tarafından biliniyor Bakın Zaman, yine yalan yayınlarla polislerin bu ayıbını nasıl örtbas etmeye çalıştı. Zaman (koyu vurgu bize ait): 6 Çelebi, örgüt üyesi Oğuz Kazancı'ya ait 139 numaranın kendi telefonunun rehberine polis tarafından yüklendiğini öne sürdü. Ancak gerçek başka çıktı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Emniyet'ten Kazancı'nın üzerinden çıkan Telefon ve Sim Kart Çözüm Tutanağı'nda tespit edilen telefon numaraları ile Çelebi arasında bir bağlantı olup olmadığının araştırılmasını istedi. Emniyet, TİB'in mahkemeye gönderdiği Kazancı'nın telefonuna ait rehber bilgilerinin yer aldığı excel sayfasının üstüne sehven Çelebi'nin isminin yazıldığını fark etti. Dikkatinizi çekelim, Zaman excel sayfasına yanlışlıkla Çelebi nin isminin yazıldığını söylüyor. Bu, alenen bir yalan. Bu haberi takip eden günlerde, gazetenin genel yayın müdürü Ekrem Dumanlı bu yalanı katlayarak devam ettirdi. Yazısının Hizbuttahrir komedisi alt başlıklı bölümünde şöyle yazdı (koyu vurgu bize ait): 7 Güya Ergenekon dan tutuklu Teğmen Mehmet Ali Çelebi nin cep telefonuna dışarıdan yüklemeler yapılmış ve polis, Çelebi ye komplo kurmuş. İddia doğru çıksaydı gerçekten yeri yerinden oynatmak gerekiyordu. Ne var ki işin aslı kısa sürede anlaşıldı. Yükleme falan yok. Her zanlı için ayrı tutanak yazılırken 6 Zaman, 27 Ocak Zaman, Ekrem Dumanlı, Reformdan kaçış yok, 31 Ocak

149 '6):$"-$)&'3"3&#(;.()3)&:32#(23)(&(,:()3%!"T!>:$%+&(.)3%(#&5$",&(-3%!"&I(& ;+C%8'!J:(+>+0+1TN! $%&'(!s)!718%(!m9(+,:?-!*+(+,-!g"!/0+1!23""t! M9(+,:?-!'FF'+!FJA89>&+!>%8'!>%8',F%,!J>,+6(+1!4%8%1'8!F'>J8!I%!;+1:?T!f%8'!>%8',F%,! >+H?:F?A?!'FF'+&?!FJA89T!MJA89!J:F9A9,9!F+!&+F%0%!+I91+6:+8?,!F%F'A',F%,!F%A':-! (+;1%(%,',!+6+F?A?!C':'81'E',',!8+HJ89,F+,!C':'>J895T!$+HJ8F+!e%:%C'=,',!0%H!6%:%DJ,9,9,! %18+,!DJ6JA8+D:+8?!F+!I+8T!Q9!DJ6JA8+D:+8F+!1+>?6:+8?,!0%H!6%:%DJ,9,+!>B1:%,('E!J:F9A9! $%&'(!n)!y%a(%,!e%:%c'=>%!+'6!0%h!6%:%dj,9,9,!%18+,!4r8b,6b:%8'!w"_t"2t23"3!6+8';:'!q':'81'e'!$+hj89x! M9(+,:?=,?,!E9!&R>:%F'A'!F%!1%&',:'1:%!FJA89!F%A':)! "#h!

150 Olayı emniyet fark ediyor ve düzeltiyor. Onlar düzeltmese ve düzeltmeye dair tutanak tutmasa hiç kimsenin haberi olmayacak. Emniyet bu konudaki raporunu ancak mahkemeden talep geldikten sonra hazırlıyor. Mahkeme Çelebi yi telefonunda görünen rehber kayıtları üzerine sorguluyor. Çelebi nin bu kayıtların kendine ait olmadığını söylemesinden sonra da mahkeme 29 Kasım 2010 tarihli bir yazıyla Emniyet ten açıklama istiyor. Emniyet in yanlışlık yapıldığını kabul ettiği tutanağı ancak bunun üzerine yazılıyor. Özetle, Dumanlı iki konuda doğruyu söylemiyor. Dumanlı nın yazdığının aksine, Çelebi nin telefonuna bir Hizbü- t Tahrir üyesinin rehber kayıtlarının yüklendiği mahkemenin atadığı bilirkişi raporuyla belgelenmiş durumda. İkincisi, gene Dumanlı nın iddiasının aksine, Emniyet yanlışını kendisi ortaya çıkarmıyor, ancak mahkeme tarafından bu konuda sorgulandıktan sonra (o da sadece kısmen) kabul ediyor. Zaman gazetesi herhangi bir gazete değil. Gülen cemaatine yakın bir ismin bize söylediği gibi, cemaatin amiral gemisi. Ekrem Dumanlı da herhangi bir gazeteci değil, bu gazetenin genel yayın müdürü. 3.2 Hanefi Avcı Hanefi Avcı nın insanı dehşetler içinde bırakan kitabı, Balyoz belgelerinde karşılaştığımız bariz sahtecilik emareleri ve bu emarelere rağmen devam ettirilen karalama kampanyası ile tutuklamaya varan hukuki sürecin arkasındaki grubun ismini koyuyor: Cemaat. Daha önce de belirttiğimiz gibi, biz baştan beri cemaat ile ilgili iddialara ve suçlamalara çok şüpheyle yaklaşmıştık. Bu işlerin gerisinde cemaat yatıyor diyenlere hep aynı soruları yöneltiyorduk: Peki bunu nereden biliyorsunuz? Elinizde ne kanıtlar var? Aldığımız cevaplar çoğunlukla spekülatif kaldığı ve belgelere dayanmadığı için yazılarımızda Cemaate yüklenmekten kaçınmıştık. Ama zamanla Cemaatin sorumluluğuna dair kanılarımız kuvvetlenmeğe başladı. Birbirleriyle ilişkisiz ve çok değişik çevrelerden gelen insanlardan (hükümete yakın kişiler, Türk emniyet teşkilatının içinde bulunmuş polisler, ABD de Türkiye yi yakından tanıyanlar, ve bir zamanlar cemaatin içinde bulunmuş şahıslar) hep aynı hikayeleri duyduk. Tüm bu kaynaklar Emniyet ve yargı içerisindeki cemaat örgütlenmesinin kendilerine muhalif gördükleri kişiler aleyhine bilgi toplama, sahte belge ve delil üretme, ve dezenformasyon faaliyetleri içerisinde olduklarını anlatıyordu. Hanefi Avcı nın Cemaatle ilgili yazdıklarını dikkatle okumamızı gerektiren çok sebep var. Bunlardan belki en önemlisi Avcı nın dünya görüşünün Ergenekon ve Balyoz davalarında yargılananlardan çok Cemaat ile uyuşması. Susurluk ta derin devletin üstüne gitmiş, 28 Şubat a karşı çıkıp ayağının altı kaydırılmaya çalışılmış, Cemaate yakınlığı ve dürüstlüğüyle tanınan bir istihbaratçının iddialarını sadece kariyerist bir çırpınma olarak görmek kendini ve başkalarını aldatmaktır. Avcı, kitabında Balyoz konusunda fazla bir şey yazmıyor. Çetin Doğan a fazla bir sempati beslemediği de belli. (Çetin Doğan ın ismi geçen tek yerde onun siyasete müdahaleci fikirleri olabileceğini ima ediyor). Ama Balyoz davasını çözdüğü kesin. Bu davada, gerçek ve 150

151 üretilmiş belgelerin birlikte paketlenip, olağan bir Ordu plan seminerinin bir darbe planlaması şeklinde sunulduğunu yazıyor. Dolayısıyla Balyoz davasını adalet ve hukuk sınırları dışında yürütülen bir hesaplaşma olarak görüyor. Avcı nın diğer davalarla ilgili yazdıkları bize çok tanıdık geliyor çünkü yöntemler hep aynı ve Balyoz da gözlemlediğimiz usullerle birebir paralellik taşıyor. Hedef seçilen kişiler aleyhine yasa dışı toplanan bilgiler, bu bilgilerin medyaya servis edilmesi, kimliği belirsiz fakat inanılmaz derecede detaylı bilgilere sahip gizli tanık ya da kaynaklar, gerektiğinde üretilen sahte belgeler ve deliller, savcı ve emniyet mensuplarının teamüllerle bağdaşmayan davranışları, gerçekten işlenebilmiş suçlar yerine uydurulmuş ya da abartılmış iddialar üzerine gidilmesi, giderek cemaat kontrolüne geçen mahkemeler kısaca Avcı nın deyimiyle cinnet geçiren bir adalet sistemi. Hanefi Avcı nın kitabında vurguladığı bu temel öğelerin hepsi Balyoz da da var. Hanefi Avcı kral çıplak diyor. Biz Hanefi Avcı yı şahsen tanımıyoruz. Kitabı çıktıktan sonra bir iki kere mesajlaştık, onun dışında kendisi hakkında bildiklerimiz kitabında yazılanları ve gazetelerde okuduklarımızı geçmiyor. Ancak Balyoz ve diğer benzer davalarda yaptığımız saptamalar, Avcı nın kitabında başka olaylarla ilgili anlattıkları ile örtüştüğü için kendisine ve yazdıklarına çok önem verdik. Özellikle cemaatle ilişkili emniyet personeli ve savcıların giriştikleri hukuk dışı faaliyetler ile ilgili yazdıklarının Türkiye de bunlarla yüzleşildiği yeni bir dönem açacağı ümidini taşıdık. Hanefi Avcı nın kitabında aktardığı bir belge yine Emniyet içindeki bir grup ile cemaat arasındaki ilişki konusunda oldukça aydınlatıcı. Bu belgede cemaat mensubu Emniyet mensupları yöneticileri hakkında bazı şikayetlerde bulunuyorlar. Bu şikayetlerden en önemlisi, Ömer Bey adında bu yöneticinin (ve görevlendirdiği şahısların) özensiz davranarak Cemaatin faaliyetlerini deşifre etmesi. 8 Belge, Emniyet in cemaat mensupları arasında organize ve hiyerarşik bir yapı olduğunu açıkça gösteriyor. (Ayrıca, belgede Fethullah Gülen e dava açan DGM savcısı Nuh Mete Yüksel in seks kasetinin arkasında da Cemaatin olduğu açığa çıkıyor.) Belgenin orijinalini görebilmiş değiliz. Ama bir basın toplantısı yapmaya hazırlanan Hanefi Avcı nın apar topar ve (solcu militan bir gruba yardım etmek gibi) mantık dışı suçlamalarla hapse atıldığını biliyoruz. Avcı nın kitabı yüzünden maruz kaldığı muamele, iddialarını ve bizim burada öne sürdüğümüz savları doğrular nitelikte. Özel yetkili mahkemeler, üretilmiş kanıtlar ve itibarsızlaştırma kampanyaları ile hedef aldıkları kişilerin üzerine gidiyor, cemaat ve AKP yanlısı medya da bu süreci körüklüyor. İşler o noktaya vardı ki, Balyoz davasını destekleyen kimi aydınlar bile bu işten kötü kokular geliyor demeye başladılar. Belki de en güzel örnek, Avcı nın bürosunda bir çantadan çıktığı iddia edilen Mehmet Ali Birand, Fatih Altaylı ve başkalarına ait gizli ses kayıtları. Avcı kendisinde böyle kayıtların 8 Avcı 2010, s

152 bulunduğunu açık bir dille yalanladı. Bu iddiaya Zaman, Star ve belki Taraf gazetesi yazarları dışında kimse inanmadı. Demek ki birileri Avcı yı zan altında bırakmak ve özellikle medya mensupları önünde şüpheli kılmak için kanıt üretiyor. Başvurdukları yöntemlerde benzerlikler göz önünde bulundurulduğunda bu birilerinin Balyoz ve Ergenekon davalarında düzmece belge ve delil düzenleyenlerle aynı kişiler olduğunu kestirmek için kahin olmak gerekmiyor. Hanefi Avcı ya düzenlenen tuzak, en azından bu tuzağı düzenleyenlerin kanıt yerleştirme suçunu işleme ve hukuk sistemini kullanarak istedikleri insanları tutsak edebilme kapasiteleri hakkında bir uyarı niteliği taşıyor. Biz Ergenekon davalarına Balyoz da karşımıza çıkan sahtecilikten sonra eğilmeye başladık. Bu diğer davalarda da benzer olayları görmek (her ne kadar bizi şaşırtmadıysa) daha da fazla dehşete düşürdü. Hanefi Avcı nın başına gelenlerin, bu olaylar dizisinde kötü bir koku sezinleyenlerin, Türkiye nin yakın geçmişindeki kimi davalara daha şüpheci yaklaşmaları ve bu davalarda olanları daha dikkatlice izlemeleri için bir vesile olacağını umuyorduk. Bu sadece kısmen ve oldukça yavaş gerçekleşti. Şimdi, daha yakından bakma fırsatı bulduğumuz bir kaç başka davadan bahsedelim. 3.3 Diğer davalar İnceleme fırsatı bulduğumuz diğer davalar, Balyoz davasındaki motifleri taşıyor ve her bir dava, ayrı bir kitap konusu olacak nitelikte. Biz burada bu davalarla ilgili olarak, bahsettiğimiz çetenin emniyet, savcılar ve Cemaat ile ilişkisini ortaya koyan kimi olgularını sıralamakla yetineceğiz Dokunan nasıl yanıyor? Zeki Üçok un hikayesi Oda TV soruşturması kapsamında 3 Mart 2013 de gözaltına alınan gazeteci Ahmet Şık, emniyet aracına binerken, cemaati kastederek dokunan yanar, arkadaşlar dedi. Şık ın Cemaatçilerin emniyet içindeki kadrolaşmasını konu alan 000 Kitap isimli kitabının alt başlığı olarak da kullandığı bu ifadesi, yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Kayseri de bir hava üssünde olanlar ve Cemaate dokunduğu için sonrasında hakim albay Zeki Üçok un başına gelenler kamuoyunca görece az biliniyor. Cemaat ağabeylerinin isteği üzerine 2. Hava İkmal Merkez Komutanlığında askeri bilgisayar sistemine belge yerleştiren astsubayların soruşturmasını yürüten Zeki Üçok un başına gelmeyen kalmıyor. Üçok, 25 Eylül 2009 dan beri çeşitli soruşturma ve davalar nedeniyle tutuklu. Bu bölümde aktaracağımız olaylar zincirinin iki önemli boyutu var. Birincisi, olanlar cemaatle ilişkili kişilerin giriştiği kirli işleri şüpheye yer bırakmayacak şekilde belgeliyor. 152

153 İkincisi, olanlar çete- yargı- cemaat medyası arasındaki tamamlayıcı ilişkilerin neredeyse bir mikro- kozmosu. Kimi cemaat mensuplarının nasıl delil üretip yerleştirdiğini, savcı ve hakimlerin hukuku ayak altına alan tutumlarını, adli tip gibi kurumların nasıl bilimle bağdaşmayan raporlar hazırladığını, ve cemaat medyasının nasıl dezenformasyon ürettiğini başlı başına sergiliyor. Zeki Üçok kimdir? Zeki Üçok, Hava Kuvvetleri ne mensup, elektronik mühendisliği ve hukuk alanlarında lisans diplomasına ve hukuk yüksek lisans ile doktorasına sahip hakim bir Albay. 4 Mart 2009 da Astsubaylar Ali Balta, Orhan Güleç, İsmail Dağ Askeri Bilişim Sistemlerine suç unsuru içeren Word belgeleri soktukları iddiasıyla Kayseri de gözaltına alındı. Soruşturmayı dönemin Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı Zeki Üçok yürüttü. Kötülerin başına taş atılacak, orduda temizlik yapılacak Astsubay Ali Balta 4 Mart ta verdiği ilk ifadesinde suçlamayı reddetti, ancak 7 Mart 2009 deki ifadesinde (saat 09:30) belgeleri bilgisayara yüklediğini itiraf etti ve bütün detaylarıyla bunu neden ve nasıl yaptığını anlattı. Şöyle ki, Ali Balta nın öğrencilik yıllarında Denizli Işık evlerinden tanıdığı ağabeylerinden biri, Balta ya Kayseri ye gittiği zaman Işık Evlerinden kendisiyle temasa geçeceklerini söylüyor. Ali Balta ile Kayseri de temasa geçen Tarık isimli kişi, Ali Balta, Orhan Güleç ve İsmail Dağ ın aynı evde oturmalarını telkin ediyor ve evin ağabeyi oluyor. Tarık ağabey, Ali Balta ve diğerlerini Işık Evleri yapılanmasında kendisinden daha yüksek bir konumda bulunan Yusuf isimli kişiyle tanıştırıyor. Yusuf, daha sonra Ali Balta ve diğerleri ile değişen ev ağabeylerini (sırasıyla Ersin ve Yıldırım isimli kişiler) tanıştırıyor. Yusuf isimli kişi 28 Şubat 2009 da eve geliyor ve Ali Balta ya bir flaş bellek veriyor. Kendisinden bu bellek içindeki Word dosyasının DYS e (Dosya Yönetim Sistemine) girerek ara numarası almasını ve belgeyi sistemden herhangi bir adrese göndermesini istiyor. Yusuf a göre bu şekilde kötülerin başına taş atılacak, orduda temizlik yapılacakmış. Ali Balta ifadesinden okuyalım: tarihinde Yusuf isimli şahıs evimize geldi, ve bana DYS sistemine gönderdiğim İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği konulu tarihli yazının çıktısını gösterdi. Ve bu yazının aynisinin flash bellekte kayıtlı olduğunu ve bu yazının DYS sistemine girilerek ara numarası alınmasını ve bunun herhangi bir adrese sistemden gönderilmesi gerektiğini, bunu yapıp yapamayacağımı sordu. (...) Ben de yapabileceğimi, belleğin içerisindeki yazıyı DSY sisteminden numara alarak gönderebileceğimi söyledim. Daha sonra Ali Balta sahte belgeyi sisteme nasıl soktuğunu (kimin şifresini kullanmış, belgeyi nasıl yüklemiş, evrakı hangi başkanlığa göndermiş, işlemden sonra nasıl log off etmiş, öncesinde ve sonrasında ne yapmış) tüm detaylarıyla birlikte anlatıyor. Sonrasında Ali Balta, flaş belleği geri verdiği Cemaat ağabeyinden bir aferin alıyor. 153

154 Eve gittim ve daha önce konuştuğumuz gibi TED Kolejinin önünde Ford Escort marka koyu mavi son plakasının son iki rakamını hatırlayamadığım 38 ST 3.. aracında buluştuk (...) Bana vermiş olduğu flash belleği kendisine verdim. Bana aferin büyük iş başardığımı söyledi. Sonra oradan ayrıldım. Bildiğiniz gibi Çarşamba olay ortaya çıktı Normal bir hukuk devletinde ne olmasını beklersiniz? Ali Balta nın ismini ve telefon numarasını verdiği cemaat ağabeylerinin soruşturulmasını, bu kişilerin sahte belgecilik sucu ile yargılanmasını? Onun yerine daha soruşturmayı tamamlayamadan Zeki Üçok tutuklanıyor! Birden Üçok un para karşılığı askere elverişsizlik raporu düzenleyen 3 kişilik bir çetenin yöneticisi olduğu iddiası ortaya atıldı. İronik bir şekilde Üçok, aralarında DTP genel başkanı Nurettin Demirtaş ın da bulunduğu 300 civarında kişiyi kapsayan Cumhuriyet tarihinin en büyük sahte askerliğe elverişsizlik raporu (yani sahte çürük raporu) çetesi soruşturmasını yürüten kişi. Bu arada Ali Balta nın ifadesini baskı altında verdiği konusu gündeme geldi. Ancak, Ali Balta nın fiziki işkence gördüğüne dair bir kanıt olmadığı için (ve böyle bir kanıt yaratamayacakları için) oldukça yaratıcı bir senaryo geliştirildi: meğer Ali Balta hipnoz edilmiş, ifadesini hipnoz altında vermiş! Ali Balta, ifadesi alındığı sırada avukatlarına böyle bir şikayette bulunmadığı gibi, gözaltında bulunduğu sırada geçirildiği doktor kontrollerinde bu yönde en ufak bir bulgu yok. Ali Balta ya hipnoz tekniğini uyguladığı iddia edilen kişinin (Gürol Doğan ın), Ali Balta itirafta bulunurken henüz İzmir den Kayseri uçağına binmemiş olması da küçük bir detay olarak soruşturma dosyası sayfaları arasında kaldı. Böylelikle Zeki Üçok a bir dava daha açıldı. Üçok, bu dava kapsamında soruşturma sırasında görev alan insanların nasıl yalan ifade verdiğini belgeleri ile ortaya koydu Bitmedi. Zeki Üçok hakkında (çeşitli isimsiz ihbarlar nedeniyle) Milli Savunma Bakanı tarafından 37 soruşturma açıldı Hala bitmedi. Zeki Üçok son olarak, Hükümeti cebren ıskat veya vazife görmekten men etmeye teşebbüs ettiği iddiasıyla İkinci Balyoz iddianamesine de dahil edildi. Bunun için gösterilen tek delil ise Eskişehir den çıkan flaş bellek içindeki bir Word dokümanı. Medyaya servis edilen bilgilerle linç kampanyası da cabası. Üçok un ifadesiyle: Telefonlarım dinlenip kayıt edilerek hava kuvvetleri komutanına gönderilmeye başlandı. E- posta adresime girilerek resimlerim özel yazışmalarım deşifre edildi. Gizli olan mal beyanım, gizli gizlilik dereceli ABD ye görevlendirme emrim, MSB tarafından verilen kişiye özel gizlilik dereceli kınama cezaları bana tebliğ edilmeden belli gazetelerde yayınlandı. Kayseride kaldığım otelde yediklerim içtiklerim otel faturam, ABD de alışveriş yaptığım yemek yediğim restoranlar, aldığım gömleklerin markalarına kadar aynı gazetelerde yer aldı. Hatta Genelkurmay Başkanına yazdığım mektup bile yayınlandı. Askeri Savcılığın penceresinden çuvalların içerisinde 5 milyon dolar rüşvet aldığım, falanca Yargıtay Daire Başkanına 600 bin, 154

155 falanca Danıştay Daire Başkanına 500 bin dolar rüşvet verdiğim, Çankaya Belediyesini borçlandırarak gayrımenkullerini icra yolu ile sattırdığım ve icra satışlarına kimseleri sokmayarak mallarını kapattığım, (bilindiği üzere belediye malları kamu malı olup hacz edilemez) Rusyadan kadın getirerek pazarladığım, AİDS olduğum, kredi kartım ile ödediğim otel ücretlerini hava kuvvetlerine iş yapan mütahitlere ödettiğim, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tarafından Karargah Evleri soruşturmasını kapatmam için rüşvet olarak ABD ye gönderildiğim, Amerika ya kendi paramla eşimi ve karımı götürdüğüm halde devletin parası ile götürdüğüm gibi asılsız ve aşağılık iddialar ile dolu binlerce haber yapıldı ve tam olarak eposta gönderildi. Zeki Üçok üç astsubaya hipnozla işkence yapmak suçundan 7 yıl 6 ay, 9 Balyoz davasında 16 yıl, 10 sahte çürük raporu davasında 9 yıl 7 ay 11 hapis cezası aldı. Hipnoz ve Balyoz davası ile ilgili kararlar Yargıtay tarafından onandı bile. Peki Ali Balta ya ne oldu? Cemaat ağabeyinin kendisine verdiği dijital belgeyi askeri bilgisayara soktuğunu 7 Mart 2009 da itiraf eden Balta, hakkındaki dava devam ederken rapor alarak Şubat 2010 sonunda Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne yattı. 12 Yani sözde hipnoz yapıldıktan tam bir sene sonra. Adli Tıp ihtisas kurulunca 16 Nisan 2010 da muayene edilen (evet, sözde hipnozdan tam bir yıl sonra muayene edilen) Balta için hazırlanan ve oy çokluğu ile kabul edilen (Başkan ve iki üye muhalif kalıyor) raporun sonuç kısmı şöyle: 13 Resim 8: 30 Nisan 2010 tarihli Adli Tip raporu, sonuç bölümü Astsubayların sorgulandıkları günlerde alınmış tüm doktor raporları böyle bir iddiayı yalanlarken, Adli Tıp mahkeme hipnoz var derse biz karşı çıkmayız mealinde komik bir rapor veriyor ve bu raporla Üçok suçlu bulundu. Olay, Cemaatin, Cemaat medyasının, yargının ve (bu davada Adli Tıp ın) bilirkişilerinin işbirliğini belgeleyen örnek bir vaka teşkil ediyor. Zaman 7 Ekim 2011 de Hipnoz ve işkence uygulanan Astsubay Ali Balta, beraat etti başlıklı haberi şöyle bitiyor: 9 Nisan Eylül Nisan Zaman, 1 Mart 2010, Astsubay Ali Balta, Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne yatırıldı 13 Adli Tip Kurumu Başkanlığı, 2. İhtisas Kurulu, 30 Nisan 2010 tarihli raporu, A.T. No: B.03.1.ATK / , Karar no.2429 C. 155

156 Bu süreçte kendisine hipnoz yapılıp işkence uygulanan astsubay Ali Balta, Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne yatırılmıştı. Merak edenler için son bir not düşelim; Ali Balta ile ilgili Zaman gazetesinde çıkan haberleri taradığınızda Ali Balta ya Kayseri'de görev yaptığı sırada 'resmi belgede sahtecilik yaptığı ileri sürülen Astsubay olarak hitap edildiğini, ve haberlerin tek bir tanesinde bile davanın esasında bulunan Cemaat ilişkisinin kesinlike yer almadığını göreceksiniz no.lu DVD Ergenekon davasının ana delillerinden olan 51 no.lu DVD nin içinde üst düzey yargı mensupları, siyasetçiler ve birçok gazeteci fişlenmiş. Söz konusu DVD de Başbakan dahil bazı bakanlar ve bürokratlar hakkında özel ve kişisel bilgiler, bazı hakim ve savcıların mahrem ilişkilerini gösteren fotoğraf ve kamera kayıtları bulunuyor. Yani neresinden bakılırsa buram buram çetecilik, şantaj ve suç kokan bir DVD. 51 no.lu DVD, iddiaya göre Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan eski özel harekatçı Mustafa Levent Göktaş ın iş yerinde bulundu. Bir buçuk yıl sonra ortaya çıkıyor ki, aslında bu DVD Göktaş ta bulunmuş olamaz. Çünkü Göktaş ın iş yerinin arama yapıldığı tarihten bir hafta evvel bu DVD nin bir kopyasının Emniyet tarafından oluşturulduğu, hem de TÜBİTAK ın bir bilirkişi raporuyla saptanıyor. Kısacası, zaten Emniyet te olan fişleme belgeleri, özel ve kişisel belgeler ve mahrem ilişkileri gösteren kayıtlar Göktaş ta bulunmuş gibi gösteriliyor. Şimdi olayın kronolojisini daha yakından inceleyelim: 7 Ocak 2009: Mustafa Levent Göktaş ın iş yerinde arama yapılıyor. Arama sırasında 63 CD ve DVD ye el konuluyor, ancak şüpheliye verilmek üzere bunların imajı alınmıyor. El konulan CD ve DVD lerden 51 no. ile sıralanan DVD nin yüksek yargı mensuplarına ve subaylara ait şantaj amaçlı görüntüler dahil olmak üzere suç unsurları barındırdığı saptanıyor. Diğer CD ve DVD lerde suç unsuru olmadığı için bu DVD kritik bir önem taşıyor. 18 Eylül 2009: Duruşma sırasında Göktaş söz konusu DVD den haberi olmadığını söylüyor ve bu DVD üzerinde parmak izi araştırması yapılmasını talep ediyor. Mahkeme talebi yerinde buluyor. 10 Kasım 2009: İddianame hazırlanana kadar poliste kalan, dava açıldıktan sonra adli emanete teslim edilen bu DVD yi Silivri İlçe Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Grup Amirliği ekibi inceliyor. Hazırladıkları raporda DVD üzerinde çatlak olduğu, tozlama yöntemi ile yapılacak parmak izi araştırmasının DVD ye zarar verebileceği belirtiliyor. Ancak DVD nin dış kısmında tozlama yöntemi kullanılarak yaptıkları parmak izi araştırmasında herhangi bir iz bulunamıyor. Çatlak yüzünden DVD açılamıyor. 14 Zaman, 22 Şubat 2010, 1 Mart 2010, 2 Eylül 2010, 10 Aralık 2010, 24 Ocak 2011, vb. 156

157 13 Kasım 2009: Mahkeme, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne bu orijinal 51 nolu DVD nin kopyası var mı diye soruyor. 11 Aralık 2009: İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, Göktaş a ait büroda yapılan aramada elde ettiğini iddia ettiği 51 no.lu DVD nin bir kopyasını mahkemeye gönderiyor. 16 Nisan 2010: TÜBİTAK ın 51 Numaralı DVD nin Emniyet tarafından yollanan kopyası üzerine yaptığı bilirkişi raporu tamamlanıyor. 20 Mayıs 2010: TÜBİTAK ın bilirkişi raporu Mahkemeye ulaşıyor. Bu rapora göre 51 no.lu DVD nin Emniyet ten yollanan kopyası 31 Aralık 2008 tarihinde saat da oluşturulmuş. Yani, Emniyet te bulunan DVD kopyası, orijinal DVD nin Göktaş ın ofisinde sözde el konulduğu tarihten (yani 7 Ocak 2009 den) bir hafta önce oluşturulmuş. Başbakan dahil bazı bakanlar ve bürokratlar hakkında da özel ve kişisel bilgilerin, bazı hakim ve savcıların mahrem ilişkilerini gösteren fotoğraf ve kamera kayıtlarının bulunduğu bir DVD nin Emniyet te ne işi var diye sorarsanız Şimdi gelelim, Cemaatin gazetesi Zaman a. Zaman ın aşağıda aktaracağımız Savcılığın tedbiri 51 No'lu DVD'yi kurtardı başlıklı haberi, Cemaatin sahtekarlar çetesine nasıl sahip çıktığını bir kez daha doğruluyor. 15 Bu yazıya göre Ergenekon davasının meşhur 51 no.lu DVD si, 13. Ağır Ceza Mahkemesi eski başkanı Köksal Şengün ve sanık avukatları tarafından çizilmiş ve okunamaz hale getirilmiş. Fakat savcı Zekeriya Öz vaktinde önlem alıp, DVD nin iki kopyasını çıkardığından bu oyun bir işe yaramamış! Aynen böyle. Her tarafı uydurma kokan bu yazı (yazının bir yerinde DVD den Balyoz darbe planlarına ait belgelerin de yer aldığını yazıyor) çetenin ve onun destekçisi Zaman gazetesinin taktiklerine yeni bir örnek. Bu yazılanlar doğru olsaydı dahi 51 no.lu DVD ile ilgili en önemli gerçeği değiştirmezdi: DVD nin Emniyet te bulunan kopyasının oluşturulma tarihi (TÜBİTAK bilirkişi raporuna göre) Levent Göktaş ın işyerinin aranıp, DVD ye sözde el konulduğu tarihten tam bir hafta evvel! Eğer gerçekten Zaman ın iddia ettiği gibi DVD nin kopyası Zekeriya Öz ün talimatı ile alınmışsa, Zaman farkında olmadan Zekeriya Öz ün çetenin içinde olduğunu da ifşa etmiş bulunuyor. Öz, Emniyet te olduğunu bildiği DVD nin kopyasını daha Göktaş ın işyerine baskın yapılmadan aldırtmışsa ve sonra DVD Göktaş tan çıktı iddiasını yalanlamamışsa, suça fiilen iştirak etmiş oluyor. Şimdi gelelim Zaman gazetesinin suçu Köksal Şengün ve sanık avukatlarına atma gayretine. Şengün, Ergenekon davasına baktığı günlerde Haberal ve Balbay gibi sanıkların tutukluluklarına muhalefet şerhi koyduğundan cemaat medyasının hedefindeydi. Bu 15 Zaman, 23 Mayıs

158 saldırıların akabinde özel hayatına dair bazı suçlamalarla HSYK tarafından Ergenekon davasından alındı ve İstanbul dan Bolu ya sürüldü. Kısacası, Şengün cemaat tarafından bu olayın günah keçisi yapılmaya müsait bir kişi. Şengün ve sanık avukatlarının DVD yi kendilerinin çizdiğine dair iddia neresinden bakılsa mantıksız. Kendinizi hakim yerine koyun ve düşünün. Bu DVD ye zarar vermek istediğinizi varsayalım. Mahkeme katibi ve adli emanet görevlilerinin bundan haberi olacağını bile bile bu DVD yi adli emanetten aldırtıp, sadece sizin ve sanık avukatların olduğu bir odaya getirtir misiniz? Sonra bunu yaptığınızı bildiğiniz halde DVD yi kıranlar hakkında gereği yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığına bizzat suç duyurusunda bulunur musunuz (ki Şengün tarafından bulunuldu)? Sonuç: Cemaat in yayın organı Zaman, çetenin kayıtsız- şartsız destekçisi olduğunu bu yayınıyla tekrar ilan etmiş bulunuyor Kafes davası Kafes planı, çetenin ürettiği en korkunç planlardan biri. Gayrimüslimlere suikastlar, okul çocukları Koç Müzesinde denizaltını gezerken, çocukları havaya uçurmak, dahil vb. planlar içeriyor. İddiaya göre bu plan, Levent Bektaş ın ofisindeki bir DVD de, özel bir programla saklanmış olarak bulunuyor. Bunun doğru olmadığını, emniyet ve/veya savcıların bu planı üreten çete ile işbirliği halinde olduğunu gösteren olaylar dizinini aktaralım: 22 Nisan 2009: Levent Bektaş ın ev ve işyerinde yapılan aramalarda çeşitli CD ve DVD lere el kondu. Emniyet tarafından el konulan bu DVD nin imajları ve hash değerleri en baştan Bektaş ın avukatlarına verilmedi. Aynı gün TEM de yapılan ön incelemede soruşturmayla ilişkilendirilebilecek herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı belirtildi. 27 Nisan 2009: Poyrazköy davası sanıklarından Eren Günay ın Savcılık tarafından sorgusu yapıldı. (Buraya tekrar döneceğiz.) 30 Nisan 2009: Levent Bektaş ın ev ve işyerinde yapılan aramada el konulan CD ve DVD ler inceleme yapması için bilirkişiye teslim edildi. Bu tarihi aklınızda tutun. 9 Mayıs 2009: Bilirkişi raporu tamamlandı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı na iletildi. Bu tarihi de aklınızda tutun. Bu raporda, incelenen DVD nin içine data stash programıyla gizlenmiş Kafes Operasyonu Eylem Planı ve ekleri ile diğer örgütsel dokümanlar olduğu bildirildi. Böylece meşhur Kafes 158

159 "s!! C+1?,)! $%&'(!"3)!78%,!aB,+>=?,!&+I0?:?1!&J849,9,!&J,!&+>D+&?! &J849&9,F+!WF+;+!&R5!1J,9&9!MkM!C':'81'E'>%!C':%!4'6(%('E1%,X!O1+D%&!JH%8+&>J,9!%>:%(! >R,%:6%C':'>J8:+8]! VJ(96+,:?A?=,+!+8+(+!>+H(+>+!>+,?,F+!I+,695:+8:+!4'F%,!&+I0?TX!!!!!!!!!!!!!!!! "s!q15t!v+d%&!'ff'+,+(%&'!w#t!784%,%1j,x!&+>d+!2st! "_h!

10 Ocak 2013 BASIN AÇIKLAMASI

10 Ocak 2013 BASIN AÇIKLAMASI BASIN AÇIKLAMASI 10 Ocak 2013 1. 10 Ocak 2013 tarihli Star gazetesinde KARARGÂHTA 107 SAYFA başlığı atında ve Samanyolu Haber Televizyon kanalının yine 10 Ocak 2013 tarihindeki haber bültenlerinde Balyoz

Detaylı

İSTANBUL 10. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

İSTANBUL 10. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA İSTANBUL 10. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA DOSYA NO: 2010/283 E İSTANBUL/12.10.2010 İSTEMDE BULUNAN SANIK VEKİLİ : ÇETİN DOĞAN : Av. Celal ÜLGEN ve Av. Hüseyin ERSÖZ DAVACI : K. H. KONU : Klasörler

Detaylı

: Av. Hüseyin ERSÖZ. Eski Büyükdere Cad. No: 22. Park Plaza Kat: 11 Maslak 34398 Sarıyer Istanbul. Tel: 0 (212) 345 06 06 Pbx Fax: 0 (212) 345 06 18

: Av. Hüseyin ERSÖZ. Eski Büyükdere Cad. No: 22. Park Plaza Kat: 11 Maslak 34398 Sarıyer Istanbul. Tel: 0 (212) 345 06 06 Pbx Fax: 0 (212) 345 06 18 Av. Hüseyin ERSÖZ Eski Büyükdere Cad. No: 22 Park Plaza Kat: 11 Maslak 34398 Sarıyer Istanbul Tel: 0 (212) 345 06 06 Pbx Fax: 0 (212) 345 06 18 İSTANBUL NÖBETÇİ SULH CEZA HAKİMLİĞİNE SORUŞTURMA NO : 2011/108558

Detaylı

Eskişehir. Kayanğı meçhul bavul. Gölcük. Bilgi Notu. Eylül 2011

Eskişehir. Kayanğı meçhul bavul. Gölcük. Bilgi Notu. Eylül 2011 Kayanğı meçhul bavul Eskişehir Gölcük Bilgi Notu Eylül 2011 1. Balyoz İddianamesi 195 sanık, 163 ü tutuklu Kanıtlar: Tüm Balyoz belgeleri 11 no.lu CD de kayıtlı. Tamamı dijital belgelerde ıslak, kuru,

Detaylı

Balyoz davasının geleceğedönüş belgeleri. Pınar Doğan and Dani Rodrik

Balyoz davasının geleceğedönüş belgeleri. Pınar Doğan and Dani Rodrik Balyoz davasının geleceğedönüş belgeleri Pınar Doğan and Dani Rodrik Kasım 2010 Özet Balyoz davasına kanıt oluşturan ve 2003 tarihini taşıyan CD deki belgeler, bu CD nin en erken 2008 yılının sonunda oluşturulduğunu

Detaylı

Hüseyin Yıldırım Danıştay şemasına Aslı gibidir' imzası atmıştı.

Hüseyin Yıldırım Danıştay şemasına Aslı gibidir' imzası atmıştı. Sahte Danıştay suikastı şeması, kumpas olduğu ortaya çıkan İstanbul ve İzmir Askeri Casusluk davaları Bu üç davanın altında Genelkurmay eski Adli Müşaviri Albay Muharrem Köse ve Deniz Binbaşı Hüseyin Yıldırım

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Balyoz Davasının niçin çöktüğünü 10 soruyla anlattı Tarih : 27.01.2014 Çöktüğü kesinleşen bu dava yok hükmünde sayılmalı, yargılanan herkes

Detaylı

Birinci Balyoz iddianamesinin temeli, bir gazeteciye gönderilen bir bavuldan çıkan CD lerdir.

Birinci Balyoz iddianamesinin temeli, bir gazeteciye gönderilen bir bavuldan çıkan CD lerdir. UMUT ORAN 02.4.2012 1. BAŞLANGIÇ Değerli Arkadaşlar, CHP Özel yetkili mahkemelerde süren davaları takip etmektedir. Ergenekon, ODA TV, Balyoz ve Şike davaları için Genel Başkanımız belli arkadaşlarımızı

Detaylı

Ankara da yargıçlar olduğuna inanıyorum. Şimdi sıra Yargıtay da

Ankara da yargıçlar olduğuna inanıyorum. Şimdi sıra Yargıtay da Ankara da yargıçlar olduğuna inanıyorum. Şimdi sıra Yargıtay da Balyoz adı verilen sözde darbe planının; Gazetede yayınlanması 20 Ocak 2010 tarihinde, soruşturması 22 Şubat 2010 tarihinde başlandı. Yargılamaya

Detaylı

T.C. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. (CMK 250. Madde ile Yetkili Bölümü) BİLİRKİŞİ RAPORU

T.C. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. (CMK 250. Madde ile Yetkili Bölümü) BİLİRKİŞİ RAPORU 16/06/2010 T.C. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA (CMK 250. Madde ile Yetkili Bölümü) BİLİRKİŞİ RAPORU İlgi: a) Başsavcılığınızın 18/05/2010 gün ve 2010/185 sayılı faks yazısı b) TÜBİTAK UEKAE Md.lüğünün

Detaylı

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ TÜRK HUKUK SİSTEMİ İdari Yargı Adli Yargı Askeri Yargı Sayıştay Anayasa Mahkemesi İDARİ YARGI SİSTEMİ İdarenin eylem ve işlemlerine karşı açılan davaların görüşüldüğü,

Detaylı

ÖNSÖZ 3 EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAZISI 5 İÇİNDEKİLER 7-12 KANUNLAR VE KAYNAKLAR 13-15 BİRİNCİ BÖLÜM Genel Bilgiler 17-29 1. Dersin adı ve konusu 17

ÖNSÖZ 3 EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAZISI 5 İÇİNDEKİLER 7-12 KANUNLAR VE KAYNAKLAR 13-15 BİRİNCİ BÖLÜM Genel Bilgiler 17-29 1. Dersin adı ve konusu 17 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 3 EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAZISI 5 İÇİNDEKİLER 7-12 KANUNLAR VE KAYNAKLAR 13-15 BİRİNCİ BÖLÜM Genel Bilgiler 17-29 1. Dersin adı ve konusu 17 2. Dersin amacı ve planı 18 3. CMH ve Hukuk

Detaylı

BASIN BİLDİRİSİ. Bugün, bu basın bildirisi ile basın mensuplarını ve dolayısıyla Türkiye kamuoyunu üç konuda aydınlatmak istiyoruz:

BASIN BİLDİRİSİ. Bugün, bu basın bildirisi ile basın mensuplarını ve dolayısıyla Türkiye kamuoyunu üç konuda aydınlatmak istiyoruz: 20 Eylül 2010, İstanbul BASIN BİLDİRİSİ Değerli Basın Mesupları; Şubat 2010 da başlayan Balyoz soruşturması sürecinde soruşturmanın gizliliği nedeniyle şüpheliler ve savunmanlarıyla paylaşılmayan belgeler,

Detaylı

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA Av. Hüseyin ERSÖZ Eski Büyükdere Cad. No: 22 Park Plaza Kat: 11 Maslak 34398 Sarıyer Istanbul Tel: 0 (212) 345 06 06 Pbx Fax: 0 (212) 345 06 18 16 Ocak 2014 İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA SOR. NO

Detaylı

Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI

Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI Bu doküman eğitim amacıyla hazırlanmış ve öğrenciye verilmiştir. İzinsiz çoğaltılması ve satılması halinde gerekli cezaî ve hukukî yollara başvurulacaktır.

Detaylı

2:Ceza muhakemesinin amacı nedir? =SUÇUN İŞLENİP İŞLENMEDİĞİ KONUSUNDAKİ MADDİ GERÇEĞE ULAŞMAK

2:Ceza muhakemesinin amacı nedir? =SUÇUN İŞLENİP İŞLENMEDİĞİ KONUSUNDAKİ MADDİ GERÇEĞE ULAŞMAK Devletin yargı gücünü temsil eden adalet organlarının bir suçun işlenmip işlenmediği konuusnda ortaya çıkan ceza uyuşmazlığını çözerken izleyecekleri yöntemini gösteren normlar bütünündne oluşan hukuk

Detaylı

: Av. Hüseyin ERSÖZ. Eski Büyükdere Cad. No: 22. Park Plaza Kat: 11 Maslak Sarıyer Istanbul. Tel: 0 (212) Pbx Fax: 0 (212)

: Av. Hüseyin ERSÖZ. Eski Büyükdere Cad. No: 22. Park Plaza Kat: 11 Maslak Sarıyer Istanbul. Tel: 0 (212) Pbx Fax: 0 (212) Av. Hüseyin ERSÖZ Eski Büyükdere Cad. No: 22 Park Plaza Kat: 11 Maslak 34398 Sarıyer Istanbul Tel: 0 (212) 345 06 06 Pbx Fax: 0 (212) 345 06 18 İSTANBUL ADLİ YARGI İLK DERECE MAHKEMESİ ADALET KOMİSYONU

Detaylı

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için) .././ İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için) Sayın: Rektörlük / Genel Sekreterlik / Dekanlık/ Müdürlük Makamının. tarih ve.. sayılı yazısıyla konusundaki şikayetiniz ile ilgili olarak.. hakkında Yükseköğretim

Detaylı

Yine iddianameye göre, 5 7 Mart 2003 de 1. Ordu Komutanlığı ndaki seminerde bu darbe planının üstü kapalı provası yapılmış.

Yine iddianameye göre, 5 7 Mart 2003 de 1. Ordu Komutanlığı ndaki seminerde bu darbe planının üstü kapalı provası yapılmış. 15 soru ile Balyoz 1 Balyoz İddianamesinde sanıklara isnat edilen suç nedir? Balyoz davasında yargılanan 195 sanık var. Balyoz iddianamesine göre Kasım 2002 seçimlerinden hemen sonra Aralık 2002 de AKP

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için) Sayı: Tarih:.././ Konu: Ceza Soruşturması İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için) Sayın: Rektörlük / Genel Sekreterlik / Dekanlık/ Müdürlük Makamının. tarih ve.. sayılı yazısıyla konusundaki şikayetiniz

Detaylı

OSMAN KAVALA DOSYASI YARGIYI YARGILAMA

OSMAN KAVALA DOSYASI YARGIYI YARGILAMA OSMAN KAVALA DOSYASI Osman Kavala, Kavala Holding ve Anadolu Kültür ün Yönetim Kurulu Başkanı, Açık Toplum Vakfı, TESEV, TEMA Vakfı, Tarih Vakfı, Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü, Türkiye

Detaylı

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için) .././ İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için) Sayın: Rektörlük / Dekanlık/ Müdürlük Makamının. tarih ve.. sayılı yazısıyla konusundaki şikayetiniz ile ilgili olarak.. hakkında açılan disiplin soruşturmasında

Detaylı

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için) .././ İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için) Sayın: Rektörlük / Dekanlık/ Müdürlük Makamının. tarih ve.. sayılı yazısıyla konusundaki şikayetiniz ile ilgili olarak.. hakkında Yükseköğretim Kurumları Öğrenci

Detaylı

Doğal Gaz Piyasasında Yapılacak Denetimler ile Ön Araştırma ve Soruşturmalarda Takip Edilecek Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik

Doğal Gaz Piyasasında Yapılacak Denetimler ile Ön Araştırma ve Soruşturmalarda Takip Edilecek Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Doğal Gaz Piyasasında Yapılacak Denetimler ile Ön Araştırma ve Soruşturmalarda Takip Edilecek Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Hukuki Dayanak ve Tanımlar Amaç Madde 1 Bu

Detaylı

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

KABUL EDİLMEZLİK KARARI Priştine, 11 Ekim 2012 Nr. Ref.: RK 311/12 KABUL EDİLMEZLİK KARARI Başvuru No: KI 76/11 Başvurucu Avni Aliaj Yüksek Mahkeme nin Pkl. nr. 25/2011 sayı ve 22 Mart 2011 tarihli kararı ile Yüksek Mahkeme nin

Detaylı

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için)

İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için) .././ İFADEYE ÇAĞRI YAZISI (Şikayetçi için) Sayın: Rektörlük / Dekanlık/ Müdürlük Makamının. tarih ve.. sayılı yazısıyla konusundaki şikayetiniz ile ilgili olarak.. hakkında açılan disiplin ve ceza soruşturmasında

Detaylı

Sirküler Rapor /70-1 ANAYASA MAHKEMESİNİN ÖZEL USULSUZLUK CEZASIYLA İLGİLİ BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI

Sirküler Rapor /70-1 ANAYASA MAHKEMESİNİN ÖZEL USULSUZLUK CEZASIYLA İLGİLİ BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI Sirküler Rapor 18.02.2014/70-1 ANAYASA MAHKEMESİNİN ÖZEL USULSUZLUK CEZASIYLA İLGİLİ BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI ÖZET : Anayasa Mahkemesi 14/1/2014 tarihli ve 2013/5028 Başvuru Numaralı kararında, 2010 yılının

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BİLAL MÜŞTAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/233)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BİLAL MÜŞTAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/233) TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BİLAL MÜŞTAK BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2014/233) Karar Tarihi: 22/3/2017 BİRİNCİ BÖLÜM KARAR Başkan ler Raportör Başvurucu : Burhan ÜSTÜN :

Detaylı

TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI BİLİRKİŞİLİK TEMEL EĞİTİMİ DERS PROGRAMI

TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI BİLİRKİŞİLİK TEMEL EĞİTİMİ DERS PROGRAMI TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI BİLİRKİŞİLİK TEMEL EĞİTİMİ DERS PROGRAMI Eğitimin Tarihleri 01-02-03-04 Mart 2018 Eğitimin Süresi Eğitmenler 18 saat teorik + 6 saat pratik = 24 DERS SAATİ (4 GÜN) (Teorik)

Detaylı

İstanbul 13 ncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı na

İstanbul 13 ncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı na İstanbul 13 ncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı na (CMK 250 nci Madde İle Görevli) Esas No : 2010/106 Talepte Bulunan Sanık : (Avukat) Serdar ÖZTÜRK, TCKN: 18689107606 Müdafiiler : Avukat Cahit Karadaş-

Detaylı

YARGILAMA HUKUKUNA İLİŞKİN İLKELER ve İSPAT HUKUKUNA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR (150 DAKİKA) Giriş

YARGILAMA HUKUKUNA İLİŞKİN İLKELER ve İSPAT HUKUKUNA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR (150 DAKİKA) Giriş YARGILAMA HUKUKUNA İLİŞKİN İLKELER ve İSPAT HUKUKUNA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR (150 DAKİKA) Giriş (20 Dakika) Türk yargı teşkilatı Genel Husular Cumhuriyet Başsavcılıkları İlk Derece Mahkemeleri o Hukuk

Detaylı

10 soru ile Balyoz. Yine iddianameye göre, 5-7 Mart 2003 de 1. Ordu Komutanlığı ndaki seminerde bu darbe planının üstü kapalı provası yapılmış.

10 soru ile Balyoz. Yine iddianameye göre, 5-7 Mart 2003 de 1. Ordu Komutanlığı ndaki seminerde bu darbe planının üstü kapalı provası yapılmış. 10 sru ile Balyz 1. Balyz davasında kaç sanık, hangi iddialarla yargılanıyr? Sanık ve tutuklu sayısı: Balyz sruşturması kapsamında 3 iddianame hazırlandı. Birleştirilen 3 iddianame ile tplam 366 kişi yargılanıyr

Detaylı

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU İKİNCİ DAİRE KARARI Esas No 2012/299. Karar No 2013/422

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU İKİNCİ DAİRE KARARI Esas No 2012/299. Karar No 2013/422 Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu İkinci Dairesi aşağıda isimleri yazılı üyelerin katılımı ile tarihinde toplandı.... eski hâlen... İdare Mahkemesi Üye Hâkimi... (...) hakkında,... Bölge İdare Mahkemesi

Detaylı

Tarafıma yöneltilen suçlamaların hiç birini kabul. Üzerime atılı suçu işlemedim, ş işlemekş için bir kastım, düşüncem dahi olmadı.

Tarafıma yöneltilen suçlamaların hiç birini kabul. Üzerime atılı suçu işlemedim, ş işlemekş için bir kastım, düşüncem dahi olmadı. HASAN ÖZYURT 1 2 Tarafıma yöneltilen suçlamaların hiç birini kabul etmiyorum. Üzerime atılı suçu işlemedim, ş işlemekş için bir kastım, düşüncem dahi olmadı. 3 EK-D.doc EK-İ.doc Aksaz1.doc Kontrol,İzmir

Detaylı

CEZA USUL HUKUKU DERSİ (VİZE SINAVI)

CEZA USUL HUKUKU DERSİ (VİZE SINAVI) Sınav başlamadan önce Adınızı Soyadınızı T.C. HİTİT ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ Numaranızı okunaklı olarak yazınız. Sınav Talimatlarını okuyunuz. Dersin Adı : Ceza Usul Hukuku Adı

Detaylı

BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ VE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA KARARLARI. DR. ADEM ASLAN Yargıtay 11.HD. Üyesi

BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ VE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA KARARLARI. DR. ADEM ASLAN Yargıtay 11.HD. Üyesi BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ VE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA KARARLARI DR. ADEM ASLAN Yargıtay 11.HD. Üyesi GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA KARARLARI TEMEL AMAÇ: Yargılama öncesinde veya yargılamanın devamı sırasında alınan

Detaylı

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2019/078 Ref: 4/078

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2019/078 Ref: 4/078 SİRKÜLER İstanbul, 09.04.2019 Sayı: 2019/078 Ref: 4/078 Konu: DÜZELTME BEYANNAMELERİNİN İHTİRAZİ KAYITLA VERİLEBİLECEĞİNE DAİR ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Vergi dairesinin, taşımacılık işi ile iştigal eden

Detaylı

İPTAL BAŞVURUSUNA KONU OLAN YASA MEDDESİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMA:

İPTAL BAŞVURUSUNA KONU OLAN YASA MEDDESİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMA: Sanık. 30/08/2014 tarihinde emniyet görevlileri tarafından yapılan üst aramasında uyuşturucu olduğu değerlendirilen madde ele geçirildiği, ekspertiz raporu uyarınca ele geçirilen maddenin uyuşturucu niteliğine

Detaylı

EK- A: SAHTE DARBE PLANI SEMİNER İLE NASIL İLİŞKİLENDİRİLDİ?

EK- A: SAHTE DARBE PLANI SEMİNER İLE NASIL İLİŞKİLENDİRİLDİ? EK- A: SAHTE DARBE PLANI SEMİNER İLE NASIL İLİŞKİLENDİRİLDİ? İddia makamı seminerde darbe planının üstü kapalı görüşüldüğünü ileri sürmüştür. Ancak 162 katılımcıdan sadece 52 kişiyi sanık yapmışlardır.

Detaylı

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

KABUL EDİLMEZLİK KARARI Priştine, 29 Mayıs 2012 Nr. Ref.: RK247/12 KABUL EDİLMEZLİK KARARI Dava No: KI 95/11 Başvurucu Hajrije Behrami ve reşit olmayan kızı Kosova Yüksek Mahkemesi nin Rev. nr. 1230/2010 sayı ve 15 Şubat 2011

Detaylı

FETÖ elebaşının ByLock'taki 'yeğen' grubu

FETÖ elebaşının ByLock'taki 'yeğen' grubu FETÖ elebaşının ByLock'taki 'yeğen' grubu FETÖ'nün kripto haberleşme uygulaması ByLock'a dair her geçen gün yeni bir gelişme yaşanıyor. Deşifre edilen binlerce kullanıcı arasında teröristbaşı Gülen'in

Detaylı

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ETEM KARAGÖZ TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no. 32008/05) KARAR STRAZBURG 15 Eylül 2009 İşbu karar AİHS

Detaylı

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur.

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur. İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA Müşteki Vekilleri Şüpheli Konu Müsnet Suç : (T.C.:.)./ 3 Ümraniye İstanbul : Av. Aytekin TETİK & Av. Ahmet AYDIN - Adres Antette :...T.C.:2...2 Üsküdar İstanbul

Detaylı

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2008/14944 Karar No. 2010/2311 Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2008/14944 Karar No. 2010/2311 Tarihi: İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2008/14944 Karar No. 2010/2311 Tarihi: 05.02.2010 ÜCRET BORDROSUNUN GERÇEĞİ YANSITMAMASI ÜCRET ARAŞTIRMASININ GEREKMESİ ÖZETİ:

Detaylı

ÖĞRENCİ DİSİPLİN SORUŞTURMASI ÖRNEKLERİ

ÖĞRENCİ DİSİPLİN SORUŞTURMASI ÖRNEKLERİ ÖĞRENCİ DİSİPLİN SORUŞTURMASI ÖRNEKLERİ Örnek Belgenin Adı 1. Soruşturma Emri 2. Toplu Olaylarda Soruşturma Emri 3. Kopya Tutanağı 4. Kopya İşlemi Bildirim Yazısı 5. Soruşturulan Öğrenci Hakkında Tedbir

Detaylı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. 28 Nisan 2014 Basın Toplantısı Metni ; (Konuşmaya esas metin) Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. -- Silahlı Kuvvetlerimizde 3-4 yıldan bu yana Hava Kuvvetleri

Detaylı

(28/01/ 2003 tarihli ve 25007 sayılı Resmi Gazete de yayımlanmıştır.) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan :

(28/01/ 2003 tarihli ve 25007 sayılı Resmi Gazete de yayımlanmıştır.) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan : (28/01/ 2003 tarihli ve 25007 sayılı Resmi Gazete de yayımlanmıştır.) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan : Elektrik Piyasasında Yapılacak Denetimler ile Ön Araştırma ve Soruşturmalarda Takip Edilecek

Detaylı

İSTANBUL YENİ YÜZYIL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ BİLİRKİŞİLİK TEMEL EĞİTİMİ MÜFREDATI

İSTANBUL YENİ YÜZYIL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ BİLİRKİŞİLİK TEMEL EĞİTİMİ MÜFREDATI İSTANBUL YENİ YÜZYIL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ BİLİRKİŞİLİK TEMEL EĞİTİMİ MÜFREDATI Ücret: 1.250 TL Grup İndirimi Mevcut. Eğitim Yeri: Cevizlibağ-Topkapı Üniversite Kampusu Eğitim Süresi 4 gün

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13462)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13462) TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU (Başvuru Numarası: 2014/13462) Karar Tarihi: 22/12/2016 BİRİNCİ BÖLÜM KARAR Başkan ler Raportör Yrd. Başvurucu : Burhan ÜSTÜN

Detaylı

Davanın selameti için sürgün

Davanın selameti için sürgün EVRENSEL GAZETESİ Tacize uğrayan kadını davanın selameti için sürmüşler! KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı, Çanakkale de amirinin tacizine uğrayan Bakanlık çalışanı kadının sürülmesi ile ilgili soru önergesine

Detaylı

8 Nisan 2016 CUMA Resmî Gazete Sayı : 29678 YÖNETMELİK

8 Nisan 2016 CUMA Resmî Gazete Sayı : 29678 YÖNETMELİK 8 Nisan 2016 CUMA Resmî Gazete Sayı : 29678 YÖNETMELİK Millî Savunma Bakanlığından: ASKER KİŞİLERİN KITA, KARARGÂH VE KURUMLARDA YA DA GÖREV ESNASINDA VEYA GÖREV YERLERİNDE ÖLÜMÜ HÂLİNDE YASAL MİRASÇILARINI

Detaylı

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI Sirküler Rapor 28.03.2013/84-1 ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI ÖZET : Anayasa Mahkemesi, 5.3.2013 tarihli ve 2012/829 sayılı Başvuru Kararında,

Detaylı

SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN

SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN İnsanların bir dinin çevresinde toplanmalarını sağlayan inanç, onların Tanrı nın dürüstlüğüne olan güvenlerinden kaynaklanır. Tanrı yalan söyleyemez. Yalan

Detaylı

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE KARAARSLAN TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no. 4027/05) KARAR STRAZBURG 27 Temmuz 2010 İşbu karar AİHS

Detaylı

Personel Disiplin Soruşturması.

Personel Disiplin Soruşturması. Personel Disiplin Soruşturması.. Dekanlığına / Meslek Yüksekokulu Müdürlüğüne/Personel Daire Başkanlığına İlgi : / /20 tarih ve.. sayılı yazınız. İlgi yazı ile.. un iddiası ile, tarihinde, Müdürlüğünüzce

Detaylı

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ Geçtiğimiz 28 Mayıs ta kendisinden ayrılan iki çocuğunun annesi dini nikahlı eşi 29 yaşındaki Ayşegül Aslan ı çalıştığı işyerinde silahla öldüren, işyeri sahibini

Detaylı

TMMOB GIDA MÜHENDİSLERİ ODASI BİLİRKİŞİLİK TEMEL EĞİTİMİ PROGRAMI Ekim 2017/21-22 Ekim 2017

TMMOB GIDA MÜHENDİSLERİ ODASI BİLİRKİŞİLİK TEMEL EĞİTİMİ PROGRAMI Ekim 2017/21-22 Ekim 2017 1.ders - - - TMMOB GIDA MÜHENDİSLERİ ODASI BİLİRKİŞİLİK TEMEL EĞİTİMİ PROGRAMI 14-15 Ekim 2017/21-22 Ekim 2017 14 Ekim 2017/ 1.GÜN Giriş, Türk Yargı Teşkilatı, o Genel Hususlar o Cumhuriyet Başsavcılıkları

Detaylı

Esas Sayısı : 2009/1 (Değişik İşler) Karar Sayısı : 2009/1 Karar Günü : 16.7.2009 KARAR

Esas Sayısı : 2009/1 (Değişik İşler) Karar Sayısı : 2009/1 Karar Günü : 16.7.2009 KARAR Esas Sayısı : 2009/1 (Değişik İşler) Karar Sayısı : 2009/1 Karar Günü : 16.7.2009 KARAR İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 15.10.2008 günlü, 2008/1756 sayılı yazılarında; Ergenekon Terör Örgütüne yönelik

Detaylı

Mevzuat Kroniği CEZA HUKUKU

Mevzuat Kroniği CEZA HUKUKU 1 MEVZUAT KRONİĞİ Mevzuat Kroniği CEZA HUKUKU 1) Avukatlık mesleği ile ilgili suçlar 1136 sayılı Avukatlık kanununda bir takım suçlar da yer almıştır. a) Yetkisi olmayanların avukatlık yapması suçu Levhada

Detaylı

özlü bir medya kazası işledi. Yıldırı m

özlü bir medya kazası işledi. Yıldırı m - Bakan Yıldırım dan yıldırım gibi özlü sözler - Manisa 4. Asliye Ceza dan insan hakları ve Anayasa dersi - Telefon Ablukası ile Gazze Ablukası arasındaki on benzerlik RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar

Detaylı

BAŞVURUNUN REDDİNE İLİŞKİN KARAR

BAŞVURUNUN REDDİNE İLİŞKİN KARAR Priştine, 7 Kasım 2016 Nr. Ref.: RK996/16 BAŞVURUNUN REDDİNE İLİŞKİN KARAR Başvuru No: KI71/16 Başvurucu: Ramadush Mjaku Kamu otoritesinin belirtilmemiş olan kararı hakkında anayasal denetim başvurusu

Detaylı

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

KABUL EDİLMEZLİK KARARI Priştine, 16 Temmuz 2012 Nr. Ref.: RK 280/12 KABUL EDİLMEZLİK KARARI Başvuru No: KI 24/12 Başvurucu Alban Kastrati Kosova Cumhuriyeti Yüksek Mahkemesi nin Pkl.nr 1/2010 sayı ve 3 Aralık 2010 tarihli kararı

Detaylı

Ergenekon'da 19 tahliye, işte tahliye olan isimler

Ergenekon'da 19 tahliye, işte tahliye olan isimler On5yirmi5.com Ergenekon'da 19 tahliye, işte tahliye olan isimler Ergenekon davasında tutuklu Tuncay Özkan, Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük'ün de aralarında bulunduğu 19 sanık hakkında tahliye kararı çıktı.

Detaylı

ÖZET : 353 Sayılı Kanunun 10/^ maddesi uyarınca asker kişi sayılan. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ CEZA BÖLtMÜ. sanıkların askerî cezaevinde işledikleri

ÖZET : 353 Sayılı Kanunun 10/^ maddesi uyarınca asker kişi sayılan. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ CEZA BÖLtMÜ. sanıkların askerî cezaevinde işledikleri T#'C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ CEZA BÖLtMÜ ESAS NO î 1988/37 KARAR NO î 1988/38 ÖZET : 353 Sayılı Kanunun 10/^ maddesi uyarınca asker kişi sayılan sanıkların askerî cezaevinde işledikleri suça ait davanın,aynı

Detaylı

OHAL KAPSAMINDAKİ SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMALARDA AVUKATLARIN SAVUNMA HAKLARININ KISITLANMASI KONULU ARAMA KONFERANSI SONUÇ RAPORU

OHAL KAPSAMINDAKİ SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMALARDA AVUKATLARIN SAVUNMA HAKLARININ KISITLANMASI KONULU ARAMA KONFERANSI SONUÇ RAPORU OHAL KAPSAMINDAKİ SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMALARDA AVUKATLARIN SAVUNMA HAKLARININ KISITLANMASI KONULU ARAMA KONFERANSI SONUÇ RAPORU GİRİŞ 1. Türkiye Barolar Birliği tarafından 11 Kasım 2017 tarihinde OHAL

Detaylı

2 Kasım 2011. Sayın Bakan,

2 Kasım 2011. Sayın Bakan, SayınSadullahErgin AdaletBakanı Adres:06659Kızılay,Ankara,Türkiye Faks:+903124193370 E posta:sadullahergin@adalet.gov.tr,iydb@adalet.gov.tr 2Kasım2011 SayınBakan, Yedi uluslarası insan hakları örgütü 1

Detaylı

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA 15/06/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, genel gerekçe ve madde gerekçeleri ekte sunulmuştur. Gereğini

Detaylı

GİDEN EVRAK HAZIRLAMA ONAYA SUNMA VE GÖNDERME

GİDEN EVRAK HAZIRLAMA ONAYA SUNMA VE GÖNDERME GİDEN EVRAK HAZIRLAMA ONAYA SUNMA VE GÖNDERME Kurumunuz adına göndereceğiniz yazıların hazırlanması okul müdürü onayı ve dağıtıma gönderilmesi işlemini iki bölüm halinde yapıyoruz. A.YAZIYI HAZIRLAMA VE

Detaylı

SANIĞIN TEMYİZ AŞAMASINDAKİ TUTUKLULUK HALİNİN AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI IŞIĞINDA İFADE ETTİĞİ ANLAM VE BUNUN İÇ HUKUKUMUZDAKİ YANSIMASI:

SANIĞIN TEMYİZ AŞAMASINDAKİ TUTUKLULUK HALİNİN AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI IŞIĞINDA İFADE ETTİĞİ ANLAM VE BUNUN İÇ HUKUKUMUZDAKİ YANSIMASI: SANIĞIN TEMYİZ AŞAMASINDAKİ TUTUKLULUK HALİNİN AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI IŞIĞINDA İFADE ETTİĞİ ANLAM VE BUNUN İÇ HUKUKUMUZDAKİ YANSIMASI: I- KARAR: Hazırlayan: Mecnun TÜRKER * Bu çalışmada

Detaylı

5. A. TELEFON DİNLEMELERİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER

5. A. TELEFON DİNLEMELERİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER 5. A. TELEFON DİNLEMELERİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER İddianame içeriğinde müvekkilimize isnat edilen suçlara ilişkin olarak toplam 10 adet telefon görüşmesi yer almaktadır. Bu telefon görüşmelerinin; 2

Detaylı

SEYFULLAH TOSUN ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURUDA MASUMİYET KARİNESİ

SEYFULLAH TOSUN ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURUDA MASUMİYET KARİNESİ SEYFULLAH TOSUN ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURUDA MASUMİYET KARİNESİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR...XV GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM MASUMIYET KARINESININ KONUSU I. SUÇ KAVR AMININ

Detaylı

FETÖ cü polisler onlar hakkında da istihbarat toplamış

FETÖ cü polisler onlar hakkında da istihbarat toplamış FETÖ cü polisler onlar hakkında da istihbarat toplamış FETÖ nün okullarına mülki amirlerin ricasıyla 200 ton demir gönderen fabrika müdürü, şirketini eleştiren esnaf hakkında FETÖ ü polislere istihbarat

Detaylı

HUKUSAL ÇALIŞMALARI. Durum : Kayıt defterine yazılma tarihinin gecikmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verildi.

HUKUSAL ÇALIŞMALARI. Durum : Kayıt defterine yazılma tarihinin gecikmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verildi. 1. DOSYA : TEMYİZDE Karşı Taraf : Aydın E.D.M. Mahkeme : Aydın 2. İdare Mahkemesi Dosya no : 2002/482 Konu : İdari Kararın İptali HUKUSAL ÇALIŞMALARI Durum : Kayıt defterine yazılma tarihinin gecikmiş

Detaylı

3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun bu hükmünden yola çıkarak, İçişleri Bakanlığının emniyet ve asayişi sağlamada, yürütme organları olarak

3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun bu hükmünden yola çıkarak, İçişleri Bakanlığının emniyet ve asayişi sağlamada, yürütme organları olarak J.T.G.Y.K. 1 Amaç MADDE 1 - Bu Kanun, Türkiye Cumhuriyeti Jandarma Teşkilatının görev, yetki ve sorumluluklarına, hizmetin getirdiği bağlılık ve ilişkilere, teşkilat ve konuşa ait esas ve usulleri düzenler.

Detaylı

EK 1 - Gölcük 1 Numaralı CD Dosya Anormallikleri

EK 1 - Gölcük 1 Numaralı CD Dosya Anormallikleri Anormallik Dosya (Tam Yolu) 1 Calibri yazıtipi KOR.LARDAN VE DİĞER KUVVETLERDEN GELENLER/2002-2003/1 NCİ ORDU/İSTH. BŞK. LIĞI/_GEN ETÜD.xls 2 Calibri yazıtipi 3 Calibri yazıtipi 4 Calibri yazıtipi 5 Calibri

Detaylı

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/35581 Karar No. 2016/298 Tarihi: 12.01.2016 Yargıtay Kararları Çalışma ve Toplum, 2016/4 İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21 VAKIF ÜNİVERSİTELERİNDE İŞ SÖZLEŞ-

Detaylı

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN Kanun Numarası: 5320 Kanun Kabul Tarihi: 23/03/2005 Yayımlandığ Resmi Gazete No: 25772 Mükerrer Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 31/03/2005

Detaylı

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2016/5846 Karar No. 2016/6871 Tarihi: 22.03.2016 Yargıtay Kararları Çalışma ve Toplum, 2017/1 İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27 HUKUKİ DİNLENİLME HAKKININ KAPSAMI

Detaylı

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA Av. Hüseyin ERSÖZ Eski Büyükdere Cad. No: 22 Park Plaza Kat: 11 Maslak 34398 Sarıyer Istanbul Tel: 0 (212) 345 06 06 Pbx Fax: 0 (212) 345 06 18 16 Ocak 2014 İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA SOR. NO

Detaylı

CAN ATAKLI SAAT SAAT AÇIKLADI...

CAN ATAKLI SAAT SAAT AÇIKLADI... CAN ATAKLI SAAT SAAT AÇIKLADI... Gazeteci Can Ataklı darbe gecesini aydınlatmaya kararlı. Ataklı yine flaş değerlendirmelerde bulundu. Habertürk TV'de Didem Arslan Yılmaz'ın sunduğu 'Türkiye'nin Nabzı'

Detaylı

T.C. ANAYASA MAHKEMESİ

T.C. ANAYASA MAHKEMESİ T.C. ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU FORMU Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 59. maddesine göre hazırlanmıştır. 1 BİREYSEL BAŞVURU FORMU I- KİŞİSEL BİLGİLER A- GERÇEK KİŞİLER İÇİN BAŞVURUCUNUN 1- T.C. KİMLİK

Detaylı

İHALELERE YÖNELİK BAŞVURULAR (İTİRAZLAR) Mik.Uzm.Ekrem YAŞAR Çocuk Hastalıkları Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı DİYARBAKIR 1-Şikayet: İdare 2-İtirazen Şikayet: KİK 1-Şikayet: İhale sürecindeki işlem

Detaylı

BİLİRKİŞİLİK EĞİTİMİ KASIM YER: İ-AKADEMİ EĞİTİM SALONU 1450 Sk. No:12, Alsancak Konak/İzmir (Kıbrıs Şehitleri Caddesi)

BİLİRKİŞİLİK EĞİTİMİ KASIM YER: İ-AKADEMİ EĞİTİM SALONU 1450 Sk. No:12, Alsancak Konak/İzmir (Kıbrıs Şehitleri Caddesi) TMMOB KİMYA MÜHENDİSLERİ ODASI EGE BÖLGE ŞUBESİ Bilirkişilik Kanunu kapsamında "Bilirkişilik Yönetmeliği" 03/08/2017 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikte belirtildiği

Detaylı

Personel Disiplin Soruşturması.

Personel Disiplin Soruşturması. Personel Disiplin Soruşturması.. Dekanlığına / Meslek Yüksekokulu Müdürlüğüne/Personel Daire Başkanlığına İlgi : / /20 tarih ve.. sayılı yazınız. İlgi yazı ile.. un iddiası ile, tarihinde, Müdürlüğünüzce

Detaylı

İstinaf Kanun Yolu ile Temyiz Kanun Yolu Arasındaki Fark Nedir? Hukuk Davası İçin İstinaf Mahkemesine Başvuru Şartları

İstinaf Kanun Yolu ile Temyiz Kanun Yolu Arasındaki Fark Nedir? Hukuk Davası İçin İstinaf Mahkemesine Başvuru Şartları İSTİNAF MAHKEMELERİ İÇİNDEKİLER Giriş İstinaf Mahkemeleri İstinaf Kanun Yolu Nedir? İstinaf Mahkemesine Nasıl Başvurulur Bölge Adliye Mahkemesi İstinaf Başvuru Süresi İstinaf Kanun Yolu ile Temyiz Kanun

Detaylı

Sahte Banknotların İncelenmesi Ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik

Sahte Banknotların İncelenmesi Ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Sahte Banknotların İncelenmesi Ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Adalet Bakanlığından: Resmi Gazete Tarihi : 09/08/2005 Resmi Gazete Sayısı : 25901 BİRİNCİ BÖLÜM :Amaç,

Detaylı

KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA

KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA Davanın Konusu : Uyuşmazlık, davacının 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere

Detaylı

Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir.

Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir. Sayın Yargıç, Ben bir yazarım. Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir. Siyasilerin, savcıların, yargıçların günün koşullarına göre değişip duran arzularına uyarak düşüncelerimi,

Detaylı

İlgili Kanun / Madde 5434 S.ESK/ S. SGK/101

İlgili Kanun / Madde 5434 S.ESK/ S. SGK/101 T.C YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2012/15329 Karar No. 2013/8585 Tarihi: 29.04.2013 İlgili Kanun / Madde 5434 S.ESK/1 5510 S. SGK/101 5510 SAYILI YASANIN YÜRÜLÜĞÜNDEN ÖNCE MEMUR VE İŞTİRAKÇİ OLANLARIN

Detaylı

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş.K. /47

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş.K. /47 T.C YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2013/26389 Karar No. 2014/2398 Tarihi: 05.02.2014 Yargıtay Kararları Çalışma ve Toplum, 2014/3 İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş.K. /47 GENEL TATİLLERDE ÇALIŞILAN HER

Detaylı

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni:

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni: AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni: Temmuz 03, 2008-12:00:00 AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat'ın düzenlediği basın toplantısının tam

Detaylı

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/41. T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2008/923 Karar No. 2008/5603 Tarihi: 21.03.2008

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/41. T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2008/923 Karar No. 2008/5603 Tarihi: 21.03.2008 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2008/923 Karar No. 2008/5603 Tarihi: 21.03.2008 İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/41 FAZLA ÇALIŞMANIN KANITLANMASI ÜCRET BORDROLARI FAZLA ÇALIŞMANIN HAFTALIK ÇALIŞMA

Detaylı

HUKUK VE ADALET DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI (Ortaokul 6, 7 veya 8. Sınıf)

HUKUK VE ADALET DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI (Ortaokul 6, 7 veya 8. Sınıf) Temel Eğitim Genel Müdürlüğü HUKUK VE ADALET DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI (Ortaokul 6, 7 veya 8. Sınıf) Ankara - 2017 T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Temel Eğitim Genel Müdürlüğü HUKUK VE ADALET DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Detaylı

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi ÖĞRENME HEDEFLERİMİZ - ADLÎ YARGI MAHKEMELERİ, BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ, YARGITAY - İDARE MAHKEMELERİ, BÖLGE İDARE MAHKEMELERİ,

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR. Başvuru Numarası: 2013/8492. Karar Tarihi: 8/9/2014 İKİNCİ BÖLÜM KARAR

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR. Başvuru Numarası: 2013/8492. Karar Tarihi: 8/9/2014 İKİNCİ BÖLÜM KARAR TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR Başvuru Numarası: 2013/8492 Karar Tarihi: 8/9/2014 İKİNCİ BÖLÜM Başkan : Alparslan ALTAN ler : Serdar ÖZGÜLDÜR Recep KÖMÜRCÜ Engin YILDIRIM M. Emin

Detaylı

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21 T.C YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2017/40952 Karar No. 2017/22871 Tarihi: 25.10.2017 İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21 SENDİKANIN ASIL İŞVEREN ALT İŞVEREN İLİŞKİSİNİN MUVAZAALI OLUP OLMADIĞININ

Detaylı

Trekking at 22:08

Trekking at 22:08 Trekking 10.04.2012 at 22:08 BALYOZ BELGELERİ SURECİ - 4- Balyoz belgelerinin hazırlandığı Bilgisayarlar ve belgelerin hazırlandığı tarihler başından beri tartışma konusu oldu. 20-21 Ocak 2010 tarihlerinde

Detaylı

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA 24.05.2017 belce@eryigithukuk.com İtirazın iptali davası; takip konusu yapılmış olan alacağa karşılık borçlu

Detaylı

Kanuni (Doğal) Hakim İlkesi Hakimlerin Tarafsızlığı Genel Olarak Hakimin Davaya Bakmasının Yasak Olduğu

Kanuni (Doğal) Hakim İlkesi Hakimlerin Tarafsızlığı Genel Olarak Hakimin Davaya Bakmasının Yasak Olduğu İÇİNDEKİLER Giriş... 1 BİRİNCİ BÖLÜM CEZA MUHAKEMESİNE İLİŞKİN TEMEL BİLGİLER 1. Ceza Muhakemesi ve Ceza Muhakemesi Hukuku Kavramaları... 3 2. Ceza Muhakemesinin Amacı... 5 2.1. Genel Olarak... 5 2.2.

Detaylı