Stephen King - AteĢ Yolu Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ıģıklardır. osskpss

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Stephen King - AteĢ Yolu Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ıģıklardır. osskpss"

Transkript

1 Stephen King - AteĢ Yolu Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ıģıklardır. osskpss Kitap sevenlerin yeni buluģma noktasından herkese merhabalar... Cehaletin yenildiği, sevginin, iyiliğin ve bilginin paylaģıldığı yer olarak gördüğümüz sitemizdeki tüm e-kitaplar, 5846 Sayılı Kanun'un ilgili maddesine istinaden, engellilerin faydalanabilmeleri amacıyla ekran okuyucu, ses sentezleyici program, konuģan "Braille Not Speak", kabartma ekran vebenzeri yardımcı araçlara, uyumluolacak Ģekilde, "TXT","DOC" ve "HTML" gibi formatlarda, tarayıcı ve OCR (optik karakter tanıma) yazılımı kullanılarak, sadece görmeengelliler için, hazırlanmaktadır. Tümüyle ücretsiz olan sitemizdeki e-kitaplar, "Engelli-engelsiz elele"düģüncesiyle, hiçbir ticari amaç gözetilmeksizin, tamamen gönüllülük esasına dayalı olarak, engelli-engelsiz Yardımsever arkadaģlarımızın yoğun emeği sayesinde, görme engelli kitap sevenlerin istifadesine sunulmaktadır. Bu e-kitaplar hiçbirģekilde ticari amaçla veya kanuna aykırı olarak kullanılamaz, kullandırılamaz. Aksi kullanımdan doğabilecek tümyasalsorumluluklar kullanana aittir. Sitemizin amacı asla eser sahiplerine zarar vermek değildir. web sitesinin amacıgörme engellilerin kitap okuma hak ve özgürlüğünü yüceltmek ve kitap okuma alıģkanlığını pekiģtirmektir. Ben de bir görme engelli olarak kitap okumayı seviyorum. Sevginin olduğu gibi, bilginin de paylaģıldıkça pekiģeceğine inanıyorum.tüm kitap dostlarına, görme engellilerin kitap okuyabilmeleri için gösterdikleri çabalardan ve yaptıkları katkılardan ötürü teģekkür ediyorum. Bilgi paylaģmakla çoğalır. YaĢar MUTLU ĠLGĠLĠ KANUN: 5846 Sayılı Kanun'un "altıncı Bölüm-ÇeĢitli Hükümler" bölümünde yeralan "EK MADDE 11" : "ders kitapları dahil, alenileģmiģ veya yayımlanmıģ yazılı ilim ve edebiyat eserlerinin engelliler için üretilmiģ bir nüshası yoksa hiçbir ticarî amaç güdülmeksizin bir engellinin kullanımı için kendisi veya üçüncü bir kiģi tek nüsha olarak ya da engellilere yönelik hizmet veren eğitim kurumu, vakıf veya dernek gibi kuruluģlar tarafından ihtiyaç kadar kaset, CD, braill alfabesi ve benzeri formatlarda çoğaltılması veya ödünç verilmesi bu Kanunda öngörülen izinler alınmadan gerçekleģtirilebilir."bu nüshalar hiçbir Ģekilde satılamaz, ticarete konu edilemez ve amacı dıģında kullanılamaz ve kullandırılamaz. Ayrıca bu nüshalar üzerinde hak sahipleri ile ilgili bilgilerin bulundurulması ve çoğaltım amacının belirtilmesi zorunludur." bu e-kitap Görme engelliler için düzenlenmiģtir. Kitap taramak gerçekten incelik ve beceri isteyen, zahmet verici bir iģtir. Ne mutlu ki, bir görme engellinin, düzgün taranmıģ ve hazırlanmıģ bir e-kitabı okuyabilmesinden duyduğu sevinci paylaģabilmek tüm zahmete değer. Sizler de bu mutluluğu paylaģabilmek için bir kitabınızı tarayıp, kitapsevenler@gmail.com

2 Adresine göndermeyi ve bu isimsiz kahramanlara katılmayı düģünebilirsiniz. Bu Kitaplar size gelene kadar verilen emeğe ve kanunlara saygı göstererek lütfen bu açıklamaları silmeyiniz. Siz de bir görme engelliye, okuyabileceği formatlarda, bir kitap armağan ediniz... TeĢekkürler. Ne Mutlu Bilgi için, Bilgece yaģayanlara. Stephen King - AteĢ Yolu Stephen King - AteĢ Yolu KĠTABIN ORĠJĠNAL ADI: ROADWORK YAYIN HAKLARI: STEPHEN KING KESĠM Telif Hakları Ajansı ALTIN KĠTAPLAR YAYINEVĠ ve TĠCARET A.ġ. Bu kitabın her türlü yayın hakları Fikir ve Sanat Eserleri Yasası gereğince ALTIN KĠTAPLAR YAYINEVĠ ve TĠCARET A.ġ.'ye aittir. Bu Kitap sitesi için TaranmıĢtır. e-posta Adresimiz kitapsevenler@gmail.com KAPAK ġahġn KARAKOÇ BASKI 2. BASIM / TEMMUZ 2000 AKDENĠZ YAYINCILIK A.ġ. Matbaacılar Sitesi No: 83 Bağcılar - ĠSTANBUL ISBN ALTIN KĠTAPLAR YAYINEVĠ Celâl Ferdi Gökçay Sk. Nebioğlu ĠĢhanı Cağaloğlu Ġstanbul Tel: (0212) Faks:(0212) info@altinkitaplar.com.tr. Stephen King

3 ATEġ YOLU TÜRKÇESĠ: Serap Yönter Yazarın Yayınevimizden Çıkan Kitapları: HAYVAN MEZARLIĞI GÖZ KUJO KORKU AĞI KUġKU MEVSĠMĠ ÇAĞRI CHRISTINE MAHġER «O» SĠS TEPKĠ MEDYUM SADĠST ġeffaf CESET AZRAĠL KOġUYOR HAYALETĠN GARĠP HUYLARI KARA KULE HAYATI EMEN KARANLIK GECE YARISINI 2 GEÇE GECE YARISINI 4 GEÇE RUHLAR DÜKKÂNI HAYALETLER BELDESĠ ÇORAK TOPRAKLAR OYUN ÇILGINLIĞIN ÖTESĠ YEġĠL YOL DĠZĠSĠ BÜYÜCÜ VE CAM KÜRE KEMĠK TORBASI

4 ÖNSÖZ Niçin olduğunu bilmiyorum. Sen de bilmiyorsun. Büyük olasılıkla Tanrı da bilmiyor. Bu sadece devlet meselesi, hepsi bu 'de Vietnam'la ilgili Sokaktaki Adam'la yapılan röportajdan. Ama Vietnam bitmiģti ve yaģam sürüyordu. 1972'nin sıcak bir ağustos öğleden sonrasında, WHLM'nin yayın aracı, Westgate yakınında bulunan 784 nolu otoyolun sonuna park etmiģti. Etrafı bayraklarla donatılmıģ tahta platformun çevresinde telaģla koģuģan küçük bir kalabalık görülüyordu. Bayrak bezleri alelacele yapılan platformun çıplak tahtalarını adeta bir deri gibi sarmıģtı. Arkasında uzanan çimenlik tepenin baģında otoyolun giģeleri göze çarpıyordu. GiĢelerin önünde uzanan boģ ve bataklık arazi, Ģehrin kenar mahallelerinin bulunduğu banliyölere uzanmaktaydı. Dave Albert adlı genç bir gazeteci, arkadaģlarıyla birlikte temel atma törenine gelecek olan valiyle belediye baģkanını beklerken, bir yandan da sokakta dolaģan ciddi ifadeli adamlarla röportaj yapıyordu. Mikrofonu hafif renkli bir gözlük takmıģ yaģlıca bir adama doğru uzattı. Ürkek bakıģlarını kameraya diken yaģlı adam, «Evet,» dedi. «Sanırım Ģehir için bunun önemi çok büyük. Bunun olmasını çok uzun zamandır bekliyordu. Bu... Ģehir için büyük bir Ģey.» Yutkundu. Geleceğin temellerinin atıldığı düģüncesiyle hipnotize olmuģ gibiydi. «MüthiĢ,» diye yumuģak bir sesle ekledi. «TeĢekkürler, efendim. Çok teģekkürler.» «Ne dersiniz, bu haberi akģam bülteninde yayınlar mı?» Albert'in yüzünde profesyonellere özgü anlamsız bir gülümseme belirdi. «Ne söylesem yalan olur, efendim. Yayınlanma Ģansı var tabii.» YaĢlı adamın giģeleri iģaret etmesi üzerine birden konuģmayı kesti. Valinin yaz güneģinde alev alev parlayan kromla kaplı Crysler'i giģeleri dönerek durmuģtu. Albert baģını geriye atarak parmağıyla iģaret etti. Kameramanla birlikte, kolları dirseklerine kadar kıvrılmıģ, beyaz gömlekli bir adamın yanına yaklaģtılar. Adam platformun yanında durmuģ karamsar bir ifadeyle etrafına bakmıyordu. «Burada olanlarla ilgili fikirlerinizi öğrenebilir miyim Bay...» «Adım Dawes. Hayır, benim için sakıncası yok.» YumuĢak ve tatlı bir ses tonu vardı. «Hızlanın,» diye kameraman mırıldandı. Beyaz gömlekli adam değiģmeyen yumuģak ses tonuyla konuģmasını sürdürdü. «Ben bunun sadece bir pislik olduğunu düģünüyorum.» Kameramanın yüzü allak bullak oldu. Sitemli bakıģlarını beyaz gömlekli adamdan ayıran Albert, baģını eğerek kameramana yayını kesmesi için parmaklarıyla makas iģareti yaptı. YaĢlıca bir adam bu tabloya dehģetle bakmaktaydı. Yukarda, giģelerin yakınına park etmiģ Imperial'dan vali dıģarı çıktı. YeĢil kravatı güneģ ıģığında göz alıcı Ģekilde parladı. Beyaz gömlekli adam kibarca, «Altı haberlerinde yayınlanacak mı?» diye sordu. «Sen bir kıģkırtıcısın,» diye tersledi Albert. Sonra valiyi yakalamak için yürümeye baģladı. Kameraman arkasından onu izlemekteydi. Beyaz gömlekli adam yeģilliklerle kaplı çamurlu yoldan dikkatle yürüyen valiyi seyrediyordu. Albert bu beyaz gömlekli adama on yedi ay sonra tekrar rastladı. Ama ikisi de birbirlerini daha önceden tanıdıklarını hatırlamadılar bile. Sanki ilk kez görüģüyorlardı.

5 Birinci Bölüm HASIM Dün gece geç vakit yağmur penceremi dövüyordu. Karanlık odada cama doğru yürüdüm. Sokak lambasının parlak ıģığında Caddeye bakarken gördüğüm yüzyılın ruhu Bize tam sınırda durduğumuzu söylüyordu. Al Steward 20 Kasım 1973 Yaptığı iģleri üzerinde fazla düģünmeden sürdürüyordu. En emin yol buydu onun için. Sanki beyninde devreleri kesen bir anahtar vardı ve sağduyusu Ģu soruyu sorar sormaz devreyi kapatıyordu: Bunu neden yapıyorsun? Beyninin bu kısmı hemen kararıyordu. Hey, Georgie, ıģıkları kim söndürdü? Bağırma, ben yaptım. Gariplik kablolarda sanırım. Bir saniye. Devre anahtarını yeniden dene. IĢıklar tekrar yanmıģ ama soru da yok olup gitmiģti. ġimdi her Ģey mükemmeldi. Devam edelim, Freddy... nerede kalmıģtık? Otobüs durağına doğru yürürken tabelayı gördü. CEPHANE-HARVEY'NĠN SĠLAH DÜKKÂNI-CEPHANE Remington Winschester Colt Smith & Wesson AVCILAR HOġGELDĠNĠZ Gökyüzü grileģmiģ ve kar atıģtırmaya baģlamıģtı. Yılın ilk karıydı. Küçük beyaz taneler asfalta değer değmez soda gazı gibi eriyordu. El örgüsü kırmızı bere takmıģ küçük bir oğlan gördü. Ağzı açık yürürken, diliyle ufak kar tanelerini yakalamaya çalıģıyordu. Bunlar hemen erirler, Freddy. Bir an çocukluğu aklına geldi. Ama küçük oğlan baģını havaya dikmiģ Ģekilde yürümeye devam etti. Harvey'nin silah dükkânının önünde tereddütle durdu. Kapının dıģında son baskı gazetelerin konduğu bir raf vardı. Gazete manģetine göz attı. ATEġKES SÜRÜYOR Altındaki rafta rengi solmuģ bir tabela göze çarpıyordu. LÜTFEN GAZETENĠN PARASINI ÖDE! BU BĠR NAMUS MESELESĠDĠR, ALICI PARASINI ÖDEMELĠDĠR! Ġçersi sıcaktı. Dükkân tek giriģliydi ve uzun olmasına rağmen pek geniģ sayılmazdı. Ġçerde kapının sol tarafındaki cam raflarda cephane dolu kutular görülüyordu. 22'lik fiģekleri hemen tanıdı. Connecticut'da, genç bir çocukken kendisinin de 22'lik tek atıģlı bir tüfeği olmuģtu. Bu tüfeği tam üç yıl istemiģ, sahibi olarak eline aldığındaysa onunla ne yapabileceğini bilememiģti. Bir süre teneke kutulara ateģ etmiģ, sonunda da mavi bir karga vurmuģtu. Hayvan hemen ölmemiģ, kendi kanıyla ıslanmıģ karların üzerinde ağzı bir süre yavaģ yavaģ açılıp kapanmıģtı. Bu olaydan sonra tüfeğini duvardaki yerine kaldırmıģ ve üç yıl sonra da onu dokuz dolar ve bir kutu dolusu çizgi romana bir çocuğa satmıģtı. Diğer cephaneler gözüne daha az tanıdık gibi geldi. Otuz-otuz, otuz-sıfır-altılıkların yanında adeta küçük bir top mermisini andıran fiģekler vardı. Bunlarla ne tür hayvanlar öldürülür, diye düģünmekten kendini alamadı. Kaplan? Yoksa dinazor mu? Yine de silahlar onu büyülemiģti sanki. ġekerleme seyreden çocuklar gibi, cam tezgâhların önünde durup kalmıģtı. Dükkânın sahibi mi, yoksa tezgâhtar mı olduğunu anlayamadığı bir adam, yeģil asker parkası ve yeģil pantolon giymiģ ĢiĢman biriyle konuģuyordu. BaĢka bir rafın en üstünde sökülmüģ duran tabanca hakkında konuģuyorlardı. ġiģman adam tabancayı aldı ve baģparmağıyla sürgüyü geriye çekti. ġimdi ikisi birlikte yağlanmıģ fiģek yatağından içeri bakıyorlardı. ġiģman olan bir Ģeyler söyleyince dükkân sahibi ya da tezgâhtar gülmeye baģladı. «Otomatikler tutukluluk mu yapar? Bunu baban söylemiģ olmalı, Mac. Hadi kabul et.» «Gırtlağına kadar boka bulanmıģsın, Harry.» Sen de boka bulandın, Fred, diye düģündü. Hem de tam gırtlağına kadar. Bunu çok iyi biliyorsun, değil mi, Fred? Fred bunu bildiğini söyledi. Sağ taraftaki, tahta kancalara asılmıģ tüfeklerle dolu cam raf dükkân boyunca uzanmaktaydı. Bir çifteyi kullanabilirdi, ama onun dıģındaki her Ģey ona bir bilmece gibi geliyordu. Yine de bazı insanlar -Ģu uzaktaki tezgâhın önünde konuģanlar- bu dünyayı kendisinin kolej yıllarında genel muhasebeyi bildiği kadar iyi biliyorlardı. Dükkânın içine doğru ilerledi ve tabancalarla dolu bir rafı inceledi. Birkaç 22'lik, ahģap saplı bir 38'lik ve havalı tüfekler vardı. Bundan baģka, 45'lik ve 44'lük bir Magnum olduğunu sandığı silahlar gördü. Bu «Kirli Harry» filmindeki silahtı. Bir keresinde, Ron Stone ve Vinnie Mason'ın temizleme fabrikasında bu film

6 hakkında konuģtuklarını hatırladı. Vinnie'ye göre, bir mil öteden bile insanda koca bir delik açabilecek güçteki bu silahı polislerin taģıma hakkı yoktu. ġiģman adam Mac ve tezgâhtar ya da dükkân sahibi Harry («Kirli Harry» gibi) birlikte silahı yerine koydular. «O Menschler eline geçince beni ara,» dedi Mac. «Ararım... ama otomatiklere karģı önyargın çok mantıksız,» dedi Harry. (Harry'nin dükkân sahibi olduğuna karar verdi. Hiçbir tezgâhtar müģterisine bu tür laflar edemezdi.) «Cobra'yı gelecek haftaya kadar mı almak istiyorsun?» «Çok memnun olurum,» dedi Mac. «Söz veremem.» «Bunu asla söyleme... bu Ģehrin en iyi silah tamircisi sensin ve bunu da bal gibi biliyorsun.» «Tabii biliyorum.» Mac silahı rafın üstüne koyarak gitmeye hazırlandı. Yanından geçerken Mac ona çarptı. Önüne bak, Mac. Sonra gülümseyerek kapıya yöneldi. Mac'in koltuğunun altına sıkıģtırdığı gazeteden, ATEġKES yazısını okuyabildi. Harry ona döndü. Hâlâ gülümsemeye ve baģını sallamaya devam ediyordu. «Size yardımcı olabilir miyim?» «Umarım. Ama önce sizi uyarmalıyım, silahlar hakkında hiçbir Ģeyi bilmem.» Harry omuz silkti. «Bilmeniz gerekir diye bir kanun mu var? BaĢka birisi için mi? Noel hediyesi?» «Evet, tam üstüne bastınız,» dedi iyi bir fırsat yakalamıģ olduğunu düģünerek. «Kuzenim... adı Nick, için almak istiyorum. Nick Adams. Michigan'da yaģıyor ve silahlara da bayılıyor. Bilirsiniz. Herkes avlanmayı sever, ama onunki bundan farklı bir Ģey. Yani bir çeģit...» «Hobi mi?» diye sordu Harry gülümseyerek. «Evet, çok doğru.» FetiĢ üzerine bir Ģeyler söyleyecekti ki, birden gözü üzerine eskimiģ büyük bir etiket yapıģtırılmıģ olan kasaya iliģti. SĠLAHLAR YASAKLANSA-YALNIZCA YASADIġI KĠġĠLER SĠLAH SAHĠBĠ OLUR Harry'e gülümseyerek, «Çok doğru bildiniz,» dedi. «Eminim,» dedi Harry. «Sizin bu kuzen...» «Pekâlâ, bu herkesin yapmaya çalıģtığı Ģeyden çok farklı bir Ģey. Benim deniz tutkunu olduğumu bildiği için, geçen Noel bana altmıģ beygir gücünde bir Evinrude motor hediye etti. Kör Ģeytan, keģke etmeseydi. Motoru bana REA nakliye Ģirketiyle gönderdi. Oysa ben ona sadece bir avcı ceketi almıģtım. Bu kendimi bir çeģit eģek gibi hissetmeme neden oldu.» Harry büyük bir sempatiyle baģını salladı. «Ve altı hafta önce ondan bir mektup aldım. Sirke bilet almıģ ufak bir çocuk gibi heyecanlı. Kuzenim ve altı arkadaģı birlikte Meksika'da avlanma yasağı olmayan bölgede bir yere gezi düzenlemiģler.» «Sınırsız avlanma yeri mi?» «Evet, öyle,» diyerek kıkırdadı. «Ġstediğin kadar hayvan vuracağın bir yer. Geyik, antilop, ayı, vizon. Her çeģidinden.» «Burası Baco Rio olmasın?» «Gerçekten hatırlamıyorum. Sanırım bundan daha uzun bir isim.» Harry'nin gözlerinde hülyalı bakıģlar belirdi. «Biraz önce giden adam, ben ve iki arkadaģ birlikte 1965 yılında Baco Rio'ya gittik. Bir zebra vurdum. MüthiĢ bir Ģeydi! Onu av odamın duvarına astım. Hiç kuģkusuz hayatımda geçirdiğim en iyi zamandı. Kuzenini kıskanıyorum.» «Sonra bu konu hakkında karımla konuģtum. Benim değiģiklik istediğimi anlamıģtı. Batı'daki, Mavi Kurdele Temizleme Fabrikasından ayrılıp yeni bir alana yönelmeliydim. Aslında o temizleme fabrikasında çok güzel bir yıl geçirmiģtik.» «Evet, temizleme fabrikasının yerini biliyorum.» Harry'le sohbeti bütün gün sürdürebileceğini hissetti. Yılın geri kalan kısmındaysa yalanlarla gerçeklerin yavaģ yavaģ iģlenerek parlak ve güzel bir resme benzeyeceğini biliyordu. Dünyanın hızına ayak uyduralım. Gaz kıtlığını, pahalı biftekleri ve sağlam olmayan ateģkesleri defet gitsin. Asla gerçek olmayan kuzenlerle ilgili konuģmaya devam edelim mi, Fred? Devam et, Georgie. «Bu yıl devlet hastanesinin ve akıl hastanesinin muhasebe iģlerini biz aldık. Ayrıca üç yeni otelin de.» «Franklin Caddesindeki o lüks otel de var mı?» «Evet.» «Orada ancak birkaç kez kaldım,» dedi Harry. «ÇarĢaflar daima çok temizdir. Bir otelde kalırken, çarģafları kimin yıkadığını insan düģünmez bile. Ne komik değil mi?» «Evet, biz de orada güzel zamanlar geçirdik. DüĢündüm de Nick'e bir tüfekle bir tabanca alabilirim. Onun her zaman 44'lük bir Magnum istediğini biliyorum.» Harry, Magnum'u yerinden indirip dikkatle cam tezgâhın üstüne koydu. Adam onu yavaģça kaldırdı. Ağırlığı hoģuna gitmiģti. Silahı tekrar yerine bıraktı.

7 «Bunun fiģek yatağı...» diye Harry baģladı. Adam elini kaldırdı. Gülerek, «Satmak için hiç uğraģma. Ben bunu aldım bile. Bununla beraber ne kadar mermi almam gerekir?» dedi. Harry omuz silkti. «On kutu alabilirsiniz, niçin olmasın? Fazlasının bir zararı yok ki. Fiyatı iki yüz seksen dokuz, artı vergi. Ama size ikil yüz seksene vereceğim. Mermiler de bu fiyata dahil. Ne dersin?» «Çok iyi,» dedi içtenlikle. Sonra da bir Ģeyler eklemesi gerekiyormuģ gibi, «Bu esaslı bir parça,» dedi. «Baco Rio'da çok iģe yarar.» «ġimdi tüfek...» «Kuzeninizin tüfekleri ne çeģit?» Adam olumsuzca omuz silkti. «Üzgünüm, bunu gerçekten bilmiyorum. Ġki ya da üç çiftesi ve bir de otomatik dediği bir Ģey var...» «Remington mu?» diye Harry sordu. Bunu öyle ani sormuģtu ki adam bir an korkuya kapıldı; suyun içinde yürürken birden ayağı boģluğa gelmiģ gibi olmuģtu. «Sanırım. Yanılıyor da olabilirim.» «Remington en iyisidir,» dedi Harry. Bir yandan da müģterisini rahatlatmak istercesine baģını sallıyordu. «Ne kadarlık bir Ģey düģünüyorsunuz?» «Pekâlâ, size dürüst davranacağım. Büyük olasılıkla o motor yeğenime dört yüze patlamıģtır. En azından bir beģ yüzlük harcamayı düģünürüm. En en fazla altı yüz.» «Kuzeninizle aranız gerçekten çok iyi galiba, değil mi?» «Birlikte büyüdük,» dedi içtenlikle. «Ġstese, sağ kolumu bile seve seve ona feda ederim.» «Tamam, size bir Ģey göstereceğim,» diyerek elindeki desteden bir anahtar aldı ve cam dolaplardan birine doğru ilerledi. Taburenin üstüne çıkıp üst raftan kabzası sedef kakmalı, uzun ve ağır bir silah aldı. «Bu düģündüğünüzden biraz daha değerli bir parça, ama harika bir silah,» diyerek ona uzattı. «Bu nedir?» «Bu bir dört-altmıģlık Weatherbee. ġu an bu dükkânda buna uygun fiģek yok. Olanların hepsi hafif kalır. Eğer almayı düģünürseniz Chicago'dan bir hafta içinde getirtebilirim. Gerçekten çok etkili bir silah. Merminin çıkıģtaki gücü 4 tonun üzerindedir... Bununla bir geyiğin baģına ateģ etsen, hatıra olarak hayvanın ancak kuyruğunu evine götürebilirsin.» «Bilemiyorum...» KararsızmıĢ gibi konuģmasına rağmen bu tüfeği alacaktı. Onu istiyordu. «Nick'in hatıralara merakı olduğunu biliyorum. Bu ufak bir parça da olsa...» «Eminim öyledir,» dedi Harry. Sonra Weatherbee'yi alıp namluyu gösterdi. Ġçine bir güvercin sığacak kadar büyüktü. «Kimse Baco Rio'ya karnını doyurmaya gitmez. Amaç bağırsak deģmektir. Yeğeninizin de bunun peģinde olduğundan eminim. Bununla vurduğu hayvanı dağlarda millerce kovalayıp aramaya gerek kalmaz, hem hayvan da çok acı çekmez. Bu bebekle ateģ ettin mi, hayvanın parçaları en az altı metreye kadar dağılır.» «Fiyatı ne?» «Kasabada bunu satmam kolay değil. Sülünden baģka bir Ģey bulunmayan bir yerde bu tanksavar silahını kim almak ister? Bununla sülün avlayıp yemeye kalkıģsan egzozla tütsülenmiģ gibi bir tat alırsın. Perakende satıģta dokuz -elli, toptan satıģta altı- beģ yüz. Sana yedi yüze bırakırım.» «Neye geliyor... vergisiyle beraber hemen hemen bin dolar.» «Üç yüz doların üstündeki sipariģlerde yüzde onluk bir indirimimiz var. Böylece dokuz yüze bırakırım. Kuzeninizde böyle bir parça olmadığına garanti ederim. Eğer varsa, yedi yüz elliye geri alırım. Ġçiniz rahat etsin diye size bunu yazılı olarak veririm.» «ġaka mı bu?» «Kesinlikle değil! Tabii, fazla geldiyse, bilmem. Gerçekten pahalı bir parça. BaĢka silahlara da bakabiliriz. Ama kuzeniniz bu iģin tutkunuysa tavsiye edebileceğim ikinci bir silah olamaz.» «Anlıyorum.» Adamın yüzünde düģünceli bir ifade belirmiģti. «Telefonunuz var mı?» «Tabii. Arkada. Bu konu hakkında karınızı mı aramak istediniz?» «Sanırım bunu yapmalıyım.» «Gelin.» Harry onu arka tarafta karmakarıģık bir odaya götürdü. Odada tahta bir bank ve parçalanmıģ silahlar, yaylar, temizlik sıvıları, broģürler ve içi kurģunlarla dolu etiketlenmemiģ ĢiĢeler olan tahta bir masa vardı. «Burada,» dedi Harry. Adam oturup ahizeyi eline aldı ve Harry, Magnum'u kutusuna yerleģtirmek için dükkâna geri gittiğinde numarayı çevirmeye baģladı. «Hava durumu için WDST'yi aradığınıza teģekkür ederiz,» diyen teyp kaydının berrak sesi duyuldu. «Öğleden sonra baģlayan kar yağıģı bu gece devam edecek...»

8 «Selam Mary,» dedi adam. «Dinle. Harry'nin silahçı dükkânı denilen yerdeyim. Evet. Nick için. KonuĢtuğumuz gibi tabanca aldım. BaĢka bir sorun var. Vitrinde garip bir parça gördüm. Adam bana silahı yakından gösterdi...» «...Yarın öğleden sonra hava açık olacak... Sabahleyin dört derece olan ısı öğlen 6 dereceye yükselecek. AkĢam saatlerindeyse...» «...Evet, ne dersin?» Arkasında, kapının önünde duran Harry'nin gölgesini görebiliyordu. «Evet,» dedi. «Bunu biliyorum.» «Hava durumu için WDST'yi aramanıza teģekkür ederiz. Öğleden sonra baģlayan kar yağıģı...» «Hayatım, emin misin?» «...Isı öğlen 6 dereceye yükselecek...» «Pekâlâ, tamam.» Oturduğu yerden Harry'e dönüp sırıtarak zafer iģareti yaptı. «Çok tatlı bir adam. Nick'in böyle bir Ģeyi olamayacağına garanti veriyor.» «...AkĢam saatlerindeyse ısı...» «Ben de seni seviyorum, Mary. HoĢçakal.» Ahizeyi yerine koydu. Tanrım. Freddy, ne temiz hallettin bu iģi! «Kararı bana bırakıyor,» diyerek ayağa kalktı. «Alacağım.» Harry gülümsedi. «Size bir Thunderbird hediye etse ne yaparsınız?» Adam da gülümsedi. «Bu konuyu hiç açmayalım.» Ġçeriye yürürlerken, «Ödemeyi nasıl yapmayı düģünüyorsunuz?» diye Harry sordu. «Amerikan Ekspres'le. Tabii bir sakıncası yoksa.» «Altın kadar değerlidir.» Adam arkasında özel bir Ģerit üzerinde, BARTON GEORGE DAWES yazan kartını çıkardı. «Bunları Fred'e yollamadan önce fiģeklerin zamanında geleceğinden eminsiniz, değil mi?» Kredi kartından baģını kaldıran Harry ĢaĢırarak sordu. «Fred mi?» Adam gülerek, «Fred'le Nick aynı kiģi,» dedi. «Nicholas Frederic Adams adı aramızda bir çeģit oyun haline gelmiģtir. Çocukluğumuzdan beri bunu yaparız.» «Ya.» Bu tür ĢakalaĢmalara alıģıkmıģ gibi bir tavırla kibarca gülümsedi. «Burayı imzalar mısınız?» Adam imzaladı. Harry tezgâhın altından baģka bir defter çıkardı. Bu ağır defter sol üst köģesinden zincirle tezgâha bağlıydı. «Ve Federal yetkililer için adınızla adresiniz gerekli.» Adam kalemi tutan parmağının birden kasıldığını hissetti. «Tabii,» dedi. «Bakın, hayatımda Ģimdiye kadar hiç silah almamıģtım ve Ģu an çok heyecanlıyım.» Adını ve adresini yazdı. Barton George Dawes 1241 Batı Crestallen Caddesi «Federaller her Ģeyin içindedirler,» dedi adam. «Bıraksanız daha kimbilir neler yaparlar.» «Biliyorum. Geçen gün gazetede neler okudum biliyor musunuz? Devlet, motosiklet kullananlara ağız korumalığını kullanma zorunluluğu getirmek için kanun çıkarma peģindeymiģ. Tanrı aģkına, bir ağız korumalığı. Bunu düģünebiliyor musunuz? Devlete ne yani?» «Benim defterim için bu geçerli değil,» diyen Harry defteri tezgâhın altına koydu. «Ya Ģu anayolların büyütülme iģine ne demeli? Batı'daki binaları altüst ediyor, yıkıp geçiyorlar. Hıyarın biri yol buradan geçecek dedi mi, kimsenin yapacak bir Ģeyi kalmıyor. Üzgünüz, 784 otoyolu buradan geçeceği için bir yıl içinde kendinize yeni bir ev bulmanız gerekmektedir, diyen mektuplarla iģi hallediveriyorlar.» «Ne kadar utanç verici.» «Evet, çok doğru. Ġstimlak hakkı, bir insanın yıllarca yaģamıģ olduğu yuvasından uzaklaģtırılmıģ olması anlamına geliyor. Bu insanlar orada seviģmiģler, orada çocuk sahibi olup evlatlarını yetiģtirmiģler, yolculuklardan dönüģte o sıcak yuvaya kavuģmuģlardır, değil mi? Ama onlara göre bunlar kitaptaki bir kanun maddesinden baģka bir Ģey değil. Her Ģeyi kolaylıkla altüst edebilme hakkını kendilerinde görüyorlar.» Dikkat et. Dikkatli ol. Ama devre kesici anahtar biraz geç kalınca, bir Ģeyler ortaya çıkıverdi. «Ġyi misiniz?» diye sordu Harry. «Evet. Öğlen kocaman bir sandviç yedim. Her zamanki gibi gaz yaptı sanırım.» «ġunu deneyin.» Harry göğüs cebinden yuvarlak bir hap çıkardı. ROLAIDS «TeĢekkürler,» dedi adam. Hapın üzerine yapıģmıģ ufak iplik parçasına aldırmadan onu ağzına attı. Bana bakın, adeta TV reklamında gibiyim. Midenizdeki fazla asidi bu haplarla yok edebilirsiniz. «Benim için ellerinden geleni yaparlar,» dedi Harry. «Mermiler için mi?» «Tabii. Bir hafta. En fazla iki. YetmiĢ tane fiģeği size teslim ederim.»

9 «Güzel, mermiler gelene kadar bu silahlar sizde kalsa olur mu? Üzerlerine bana ait olduğunu belirleyecek bir etiket koymanız yeterli. Garip gelecek ama bunları evde istemiyorum. Çok aptalca, değil mi?» «Hayır. Seçim sizin,» dedi Harry tatlılıkla. «Tamam. ġirketin telefonunu yazayım. Mermiler gelince...» «FiĢekler,» diye Harry sözünü kesti. «FiĢek ya da kurģun demek daha doğru.» «FiĢekler,» dedi adam gülerek. «Gelince, beni arayın. Malı sizden alıp gönderme iģini ayarlayacağım. REA deniz yoluyla silahları yollar, değil mi?» «Eminim yollar. Kuzeninizin aldığına dair imzalaması yeterli olacaktır.» Harry'nin kartvizitlerinden birine adını yazdı. Sonra kartın üzerindeki yazıyı gördü. Harold Swinnerton HARVEY'NĠN SĠLAHÇI DÜKKÂNI Cephane Antika Silahlar «Söyler misiniz?» diye sordu. «Eğer siz Harold'sanız, Harvey kim?» «Harvey kardeģimdir. Sekiz yıl önce öldü.» «Özür dilerim.» «Bilemezdiniz. Bir gün, her zaman yaptığı gibi, gelip dükkânı açtı, kasayı temizledi, sonra da ani bir kalp krizi geçirip öldü. Dünyanın en Ģeker insanıydı. Bir geyiği yüz metreden rahatlıkla vurabilecek kadar da iyi avcıydı.» Adam tezgâha yaklaģıp Harry'nin elini sıktı. «Sizi arayacağım,» diye söz verdi Harry. «Kendinize iyi bakın.» Adam dıģarı çıkarken gazetedeki, ATEġKES SÜRÜYOR yazısına tekrar bir göz attı. Kar devam ediyordu ve sıcaklık daha da düģmüģ gibiydi. Eldivenlerini evde unutmuģtu. Burada ne iģin var, George? Tak. Devre kesici hemen üzerine düģeni yaptı. Otobüs durağına gelene kadar, bu bir rastlantı olmalı, diye düģündü. BaĢka bir Ģey olamaz. Batı Crestallen Caddesi aģağıya doğru kıvrılarak uzayıp giden bir yoldu. Bir zamanlar buradan görülen parkın ve nehrin büyüleyici güzelliği, yükselen dev binalarla yok olmuģtu numara, yanında tek arabalık garajı bulunan geniģ bir alana yayılmıģ çiftlik eviydi. Önünde uzanan çıplak avlu, yağan karın kendisini beyaz kollarıyla sarmasını bekler gibiydi. Asfalt olan giriģ yolu geçen bahar elden geçirilmiģti. Ġçeri girdiğinde televizyonun sesini duydu. Zenith marka, çamlı dolabı olan bu televizyonu yazın almıģtı. Çatıya kendisinin yerleģtirdiği motorlu anteni vardı. Karısı bunun anlamsız olduğunu söyleyerek itiraz etmiģ, ama onu vazgeçirememiģti. Yer değiģtirmek gerekirse söküp yeni evlerine de takabileceklerini söylemiģti. Bart, aptallık etme. Bu fazladan para... yani daha fazla çalıģman demek. Ama o dayatmaya devam etmiģ, sonunda karısı onun «kaprisine» boyun eğeceğini söyleyerek kabullenmiģti. Bu söz, karısının, onun için değerli olduğunu anladığı Ģeyleri tartıģma sonucu kabul ederken söylediği laftı. Tamam, Bart bu kez de kaprisine boyun eğeceğim.» Karısı, Merv Griffin'in ünlülerden biriyle yaptığı söyleģiyi izliyordu. Bu akģamki ünlü, Lorne Green'di. Lorne yeni baģladığı polis dizisi «Griff»den söz ediyor ve bu Ģovu çok sevdiğini anlatıyordu. Bir süre sonra adı sanı duyulmamıģ bir zenci (zenci bir Ģarkıcı olmalı diye düģündü) ekranda belirdi. Kadın, «Kalbimi San Francisko'da bıraktım» Ģarkısını söylemeye baģladı. «Selam Mary,» diye seslendi. «Selam, Bart.» Mektuplar masanın üzerindeydi. Parmağıyla Ģöyle bir karıģtırıp zarfların üzerlerine göz attı. Biri Mary'ye Baltimore'daki çatlak kardeģinden gelmiģti. Bir otuz sekiz dolarlık altın kredi kartı hesabı, bir çek hesap raporu: 49 borçlar, 9 krediler ve kalan dolar. Silahçı dükkânında Amerikan Ekspres kartını kullanmıģ olmasına sevindi. «Kahve sıcak,» diye Mary seslendi. «Yoksa bir kadeh bir Ģey mi içersin?» «Ġçkiyi tercih ederim. Ben alırım.» Üç tane daha mektup vardı: Kütüphaneden gecikme uyarısı, Tom Wicker'dan Aslanlarla Yüz Yüze adlı kitap. Bir hafta önce Wicker'la Rotary kulüpte bir Ģeyler atıģtırıp sohbet etmiģlerdi. Wicker hayatında Ģimdiye dek karģılaģtığı en iyi konuģmacıydı. Amroco'nun yönetimindeki büyük baģlardan biri olan Stephan Ordner'dan kiģisel bir not vardı. ġimdi yönettiği Mavi Kurdela firması Amroco'ya bağlı bir yan kuruluģtu. Ordner onunla buluģup Waterford anlaģmasıyla ilgili bir Ģeyler konuģmak istediğini, bunun için de cuma gününün uygun olup olmadığını soruyordu. Ayrıca ġükran Günü bir yerlere gidip gitmeyeceğini de merak ediyordu. Eğer gidecekse kendisini aramasını istiyor,

10 Mary'i alarak onlara gelmesini yazıyordu. Carla'nın, Mary'i görmekten daima zevk duyacağını da sözlerine ekliyordu. Zırvalıklarla dolu sözlerle devam edip gidiyordu mektup. Ve bir de otoyol yetkililerinden mektup gelmiģti. Bu gri öğleden sonra ıģığında elindeki bu son mektuba uzun bir süre baktı, sonra bütün kâğıtları büfenin üstüne koydu. Viskisini doldurup kadehini aldı ve oturma odasına doğru yürüdü. Mary hâlâ Lorne'la söyleģiyi izliyordu. Yeni Zenith marka televizyonun görüntüsü iyiden de öteydi; anlaģılmaz bir üstünlüğü vardı sanki. Bizim ICBM'lerimiz de bu televizyon kadar iyiyse, bir gün ortalığı cehenneme çevirecek büyük bir patlama olacak, diye düģündü. Lorne'nun saçları gümüģ rengiydi. Akıl almaz ıģıltılar yansıtan bir gümüģ rengi. Hey oğlum, dazlak kafa seni yakalayacağım, diye düģünüp kıkırdadı. Bu annesinin en gözde deyiģlerinden biriydi. Lome Green'i kel olarak düģünmenin bu kadar eğlendirici olmasına kendi de ĢaĢırdı. Belki de silahçı dükkanındaki bastırılmıģ korkularının dıģa vuruluģuydu. Mary gülümseyerek baktı. «Komik bir Ģey mi oldu?» «Yo, hayır. Yalnızca düģünüyorum.» Karısının yanına oturup hafifçe onun yanağını okģadı. Otuz sekiz yaģında, uzun boyluydu karısı. Dönüm noktasına gelmiģ olan güzelliği orta yaģ döneminde ne hale gelecekti acaba? Cildi oldukça güzeldi ve küçük göğüsleri pek kolay sarkacak gibi görünmüyordu. Çok fazla yemesine rağmen onu ipince tutmaya devam eden hızlı bir metabolizması vardı. Bu Tanrı vergisi vücuduyla en az bir on yıl daha en açık mayoyu bile giymeyi sürdürebilirdi. Bunları düģünürken kendi kocaman göbeği aklına geldi. Neyse, boģver, her büyük adamın böyle biri göbeği olmalı. Bu baģarının sembolü, dedi kendi kendine. Sigaraya ve kalbine biraz dikkat ederse seksenli yaģları rahatlıkla görebilirdi. «Günün nasıl geçti?» diye sordu karısı. «Ġyi.» «Waterford'daki site inģaatına baktın mı?» «Bugün olmadı.» Ekim ayının sonundan beri Waterford'da gitmemiģti. Ordner bunu biliyordu. Herhalde minik bir kuģ bunu onun kulağına fısıldamıģ ve ol da kendisine bu notu yollamıģtı. Yeni site inģaatının arazisi terkedilmiģ bir tekstil fabrikasının bulunduğu yerdi ve pazarlamayı yapan açıkgöz emlakçı sürekli onu arıyordu. Adama kalırsa artık bu iģi bir sonuca bağlamalıydılar. «Batı yakasında yaģayıp da mağdur durumda kalmıģ olan yalnız siz değilsiniz,» diyordu. Hızlı hareket etmek gerektiğini söyleyen uyanık emlakçıya biraz sabırlı olmasını söylemiģti. «Crescent'de yer için ne düģünüyorsun?» diye karısı sordu. «O tuğla ev.» «Orası alım gücümü aģar,» diye yanıtladı. «Kırk sekiz bin istediler.» «Orası için mi?» dedi karısı hiddetle. «Tam fırsatçılık!» «Haklısın.» Ġçkisinden büyük bir yudum aldıktan sonra konuģmasına devam etti. «YaĢlı Bea, Baltimor'dan neler yumurtluyor?» «Her zamanki Ģeyler. ġimdi bilinci kuvvetlendirme grup terapisindeymiģ. Tam ona göre değil mi? Bart...» «Tam ona göre,» dedi aceleyle. «Bart, yirmi ocak yaklaģıyor. Evi boģaltmak zorunda olduğumuz gün sokaklarda kalmayalım da.» «Elimden geldiğince hızlı hareket ediyorum. Sadece biraz daha sabırlı olmalıyız.» «Birlik Sokağındaki o küçük ev...» «...satıldı,» diyerek cümleyi tamamladı ve içkisine uzandı. «Pekâlâ sana söylemeye çalıģtığım Ģey,» dedi karısı sinirlenerek. «Bence o ev tam bize göreydi. Ġstimlak için verecekleri paradan elimize de bir Ģeyler kalır, rahat rahat geçinebilirdik.» «Orası hoģuma gitmemiģti.» «Bugünlerde zaten hiçbir Ģey hoģuna gitmiyor,» dedi kadın ĢaĢırtacak kadar acı bir ses tonuyla. «Bunu da beğenmedi,» dedi televizyona dönerek. Zenci kadın yeni bir Ģarkıya geçmiģti. «Alfie.» «Mary, elimden geleni yapıyorum.» Karısı ona doğru dönerek baktı ve büyük bir içtenlikle, «Bart, bu ev için neler hissettiğini çok iyi biliyorum...» «Hayır, bilmiyorsun. Hiç bilmiyorsun.» 21 Kasım 1973 Gece yağan kar etrafı incecik beyaz bir örtü gibi kaplamıģtı. Otobüsün kapısı aralandığında kendini kaldırıma attı. Kaldırımda, önünde yürüyen insanların ayak izlerini görebiliyordu. Köknar Caddesi boyunca yürürken arkasından gelen havalı bir korna sesi duydu, ardından Johnny Walker'in küçük kamyoneti yanından geçti. Sabahtan beri ikinci kez eģya boģaltmıģ olmalıydı. Temizleme fabrikasının mavi-beyaz kamyonetinin direksiyonunda oturan Johnny'yle selamlaģtılar. Saat sekizi biraz geçiyordu. Temizleme fabrikasında iģ günü saat yedide baģlardı. UstabaĢı Ron Stone ve yıkama iģini idare eden Dave Radner dükkâna geldikten sonra ilk iģ olarak sıcak suyun basıncını ayarlarlardı. Gömlekçi kızlar saat yedi buçukta ve hızlı ütücü kızlar da sekizde dükkânda olurlardı. Temizleme fabrikasının alt katından her zaman

11 nefret etmiģti. Burada insanlar tamamen bedensel güçlerini kullanarak iģ yaparlar ve birbirlerini sömürmeye çalıģırlardı. Ama bir türlü çözemediği bir nedenle o insanlar kendisini severler ve ona göbek adıyla hitap ederlerdi. Birkaçı dıģında o da hoģlanırdı bu insanlardan. Yükleme bölümüne doğru yürüdü. Bir gece önce ütülenip sepetlere düzgünce yerleģtirilmiģ olan çarģaf yığınlarının arasından ilerledi. Sepetler toza karģı naylonlarla sıkıca kapatılmıģtı. Dave ve liseyi terkedip okul hayatına son vermiģ olan yardımcısı Steve Pollack yıkama makinelerini motelden gelmiģ kirli çamaģırlarla doldururken, Ron Stone eski makinelerin kayıģlarını sıkılaģtırıyordu. «Bart!» diye onu selamladı. Her zaman ciyak ciyak bağırarak konuģurdu; otuz yıldır ütülerin, makinelerin ve kurutucuların çıkardığı gürültülerin arasında insanlarla konuģabilmek için bağırmaya alıģmıģtı. Özel bölmeler üzerine yerleģtirilmiģ yıkama makinelerinin gürültüsü gerçekten insanın kulağını sağır edecek kadar Ģiddetliydi. «ġu Allah'ın cezası makine takılıp duruyor. Bu alet kapasitesinin çok üstünde çalıģmaya zorlanıyor, onun için de yıkama programı aksıyor. ÇamaĢırlar yeterince beyaz olmadığı için Dave sürekli elle çevirmek zorunda.» «Tahliye emri aldık,» dedi sakin bir tavırla, «Ġki ay sonra...» «Waterford'daki siteye mi taģınıyoruz?» «Elbette.» «Desene iki ay sonra tam bir kâbus,» dedi Stone karamsar bir ifadeyle. «Bütün bu sistem yeniden kurulacak ve yeniden marģa basacaksın... çok kötü.» «Sanırım, sipariģler tekrar baģlar.» «Tekrar! Üç ay dayanamayız. Ondan sonra da yaz gelecek.» BaĢını salladı. Bu konuda daha fazla konuģmak istemiyordu. «Kimin iģini yapıyoruz?» «Holiday Inn.» «Her seferinde yirmi beģ kilo yıkamalısın. Havlular konusunda ne kadar yaygara kopardıklarını bilirsin.» «Yalnız havlu mu, her Ģey için yaygara koparıyorlar.» «Ne kadar çıkardınız Ģimdiye dek?» «Yüz elli kilo kadar. ġimdiye dek gördüğüm en muhteģem çamaģırlar.» BaĢıyla, adı Pollack olan yeni çocuğu iģaret etti. «ÇalıĢması nasıl?» Mavi Kurdele'de yıkama odalarında çalıģanların çok hızlı olmaları gerekirdi. Dave yardımcılarını acımasızca çalıģtırır, Ron da sürekli kükrerdi. Bu çalıģanları hem sinirli yapar, hem de kin duymalarına neden olurdu. «ġimdiye dek idare etti,» dedi Stone. «Son çalıģan çocuğu hatırlıyor musun?» Nasıl unutabilirdi, çocuk bu tempoya ancak üç saat dayanabilmiģti. «Tabii hatırlıyorum. Adı neydi?» Ron Stone'un kasları kızgınlıkla çatıldı. «Hatırlayamadım. Baker mı, Barker mı? öyle bir Ģeydi iģte. Geçen cuma onu bilmem ne boykotu için bildiri dağıtırken gördüm. Hiçbir iģte barınamıyor, sonra da ortaya çıkıp herkese Amerika'nın ne kadar boktan bir ülke olduğunu anlatıyor. Burası Rusya değil. Bu herifler beni hasta ediyor.» «Howard Johnson'un mallarını yollayabilecek misiniz?» Stone alınmıģtı. «Her zaman vaktinde yolladık.» «Dokuza kadar hazır olur mu?» «Kıçına bile bahse girerim.» Birbirlerine el salladılar ve adam yukarı kata doğru ilerledi. Kurutucular ve muhasebenin önünden geçerek ofisine vardı. Masasına yürüyüp döner iskemleye oturdu. Evrak kutusundan okuyacağı kâğıtları aldı. Masanın üzerinde bir plaket göze çarpıyordu. DÜġÜN! Bu Yeni Bir Deneyim Olabilir Yazıya aldırdığı yoktu, ama karısı koymuģ olduğu için masasından kaldırıp atmamıģtı... ne zaman vermiģti? BeĢ yıl? Ġçini çekti. Gelen satıcılar yazıyı görünce kahkahadan kırılıyorlardı. Satıcılara açlıktan ölen çocukların ya da Hitler'in Bakire Meryem'le cinsel iliģkisinin resimleri gösterilse aynı Ģekilde güleceklerinden emindi. Steve Ordner'ın kulağına bazı Ģeyleri fısıldamıģ olan küçük kuģ Vinnie Mason'un -onun olduğundan Ģüphesi yoktu- masasının üzerinde de bir plaket vardı. DÜġÜN! Bunun ne anlamı var ki? DüĢün? Buna hiçbir satıcı gülmez değil mi? DıĢardan dizel makinelerin korkunç gürültüsü geliyordu. Ġskemlesini çevirerek camdan baktı. Otoyol görevlileri yeni bir güne baģlamıģlardı. Uzun taģıyıcısının üzerine yüklenmiģ iki buldozer fabrikanın yanından geçiyor, arkasında sabırsız sürücülerin oluģturduğu bir araba konvoyu görülüyordu. Üçüncü kattan, kuru temizleme kısmının hemen üstünden, inģaatın ilerleyiģi rahatlıkla izleniyordu. ĠnĢaat, batıdaki iģ merkeziyle insanların yaģadığı mahalle arasında, çamurdan uzun bir yara gibi uzanmaktaydı. Aynı zamanda Guilder Sokağını bir baģtan bir baģa kesiyor ve bir zamanlar bebekken Charlie'yi götürdüğü Hebner Caddesindeki parkı görünmez hale getiriyordu. Parkın adı neydi? Hatırlayamadı. Yalnızca Hebner Caddesi Parkı sanırım, Fred. Ġçindeki ufak bir beyzbol parkı, birkaç tahtırevalli, ördekler yüzen ve tam ortasında ufacık bir ev olan göl bulunuyordu. Yazları küçük evin

12 çatısı kuģ pislikleriyle kaplanırdı. Hatta bu parkta kuğular bile bulunurdu. Charlie ilk salıncakta sallanma deneyimini Hebner Caddesi Parkında yaģamıģtı. Bu konuda ne düģünüyorsun, Freddy? Çocukluk günleri ve ilk acı deneyimler. Önce duyulan korku, sonra çığlıklar ve hoģlanma. Onu salıncaklardan indirip eve götürmek sandığından da zor olmuģtu. BağırmıĢ, ağlamıģ ve sonunda altı ıslanmıģ olarak eve kadar arka koltukta sessizce oturmuģtu. Bunlar gerçekten on dört yıl önce mi olmuģtu? Yükle dolu bir taģıyıcı daha geçti. Hemen hemen dört ay önce Garson blokları da yıkılmıģtı, bunlar Hebner Caddesinin batı kısmından üç ya da dört blok ötedeydi. Kredi kuruluģlarının iģ yaptığı birkaç büro binası, bir ya da iki banka, diģçi muayenehaneleri, masajla tedavi ve beslenme uzmanlarının bulunduğu iģyerleri bu bloklarla birlikte yok olup gitmiģti. Bunun fazla bir önemi yoktu ama, Tanrım, eski Büyük Tiyatronun kaybı gerçekten insana acı veriyordu. Ellili yaģlara gelene kadar orada az mı film seyretmiģti? «Cinayet Ġçin M'yi Arayın», bir Ray Milland filmi, «Dünyanın Durduğu Gün», Michael Rennie'nin filmi. Bu film geçen akģam televizyonda gösterilmiģti. Tekrar izlemeye niyetlenmiģ, ama kahrolası televizyonun önünde uyuyakalmıģtı. Televizyonun kapanırken çalan milli marģın sesiyle kendine gelmiģti, içkisi halıya dökülmüģ ve koca bir leke oluģturmuģtu. Neyse ki, Mary lekeyi çıkaracak bir yol bulmuģtu da sorun halledilmiģti. Büyük Tiyatro gerçekten önemli bir kayıptı. ġimdi banliyölerin dıģında, park yerinden dört mil içerde inģa edilmiģ ufacık binaları sinema olarak kullanıyorlardı. Sinema I, Sinema II, Sinema III, Sinema Evi ve Sinema MCMXLVII. Bunlardan birine Mary'i de götürmüģtü. Waterford'daki bu sinemada «Baba» filmini seyretmek için adam baģı iki buçuk doları gitmiģti. Boktan sinemanın bir bowling salonundan farkı yoktu. Balkonu bile yoktu. Ya Büyük Tiyatro! GeniĢ mermer lobisi, bir balkonu ve on sentlik patlamıģ mısır alınan eski, hoģ makineleriyle baģka bir âlemdi. Kapıda bilet kontrol eden kırmızı üniformalı adam (bu biletler altmıģ sent tutardı) bile baģka bir keyif verirdi insana. Her gelene de, «Ġyi eğlenceler,» demeyi ihmal etmezdi. Bekleme salonu, altında oturanların korktuğu kristal avizelerle aydınlatırdı. Eğer bu avizelerden biri kazayla insanın baģına düģse herhalde yerden ancak bıçakla kazınabilirdi. Büyük Tiyatro... Birden kendini suçlu hissederek saatine baktı. Kırk dakika geçmiģti. Tanrım, iģte bu kötü haberdi. Yalnızca parkı ve Büyük Tiyatroyu düģünerek kırk dakika kaybetmiģti. Ters giden bir Ģeyler mi var, George? Olabilir, Fred. Sanırım bir Ģeyler ters gidiyor. Ellerini yanaklarına götürdü ve parmak uçlarında ıslaklık farkederek ĢaĢırdı. AğlamıĢtı. Teslimattan sorumlu Peter'la konuģmak için aģağıya indi. Fabrika tam kapasite çalıģıyordu. Silindirlere yerleģtirilen Howard Johnson çarģafları ütülenirken makine kapakları büyük bir gümbürtüyle açılıp kapanıyor ve buhar ıslık gibi sesler çıkarıyordu. Yıkama makineleri hızla dönüyor, yerde titreģim oluģturuyordu. Ethel ve Rhonda'nın kullandığı gömlek ütüleyicilerinin çıkardığı buhar gürültüsü diğer seslere karıģıyordu. Peter büyük bir miktarın dördüncü kamyona yerleģtirildiğini, sevkiyattan önce bakmak isteyip istemediğini sordu. Bakmak istemiyordu. Holiday Inn sipariģlerinin ne olduğunu sordu. Peter havluların yüklenmekte olduğunu ve bu arada oranın idarecisi o hıyar herifin iki kez telefon ederek havluları sorduğunu söyledi. BaĢını sallayarak Vinnie Mason'ı görmek için tekrar üst kata doğru ilerledi. Ama Phyllis, Vinnie'yle Tom Granger'ın Ģu yeni Alman restoranın masa örtülerinin pazarlığını yapmak için oraya gittiklerini söyledi. «Vinnie döndüğünde yanıma yollar mısın?» «Yollarım, Bay Dawes. Sizi Bay Ordner aradı, telefonunuzu bekliyormuģ.» «TeĢekkürler, Phyllis.» Ofise geri dönerek evrak kutusunda yeni bir Ģeyler var mı, diye baktı. Satıcılardan biri yeni beyazlatıcı Yello-Go için aramalarını istiyordu. Bu isimleri de nerden bulurlar diye merak etti ve kâğıdı Ron'a vermek üzere kenara ayırdı. Ron bu yeni üründen bedavadan yüz kilo denemek için alabilirse, ürünün kalitesi hakkında Dave'le uzun tartıģmalara girmeye baģlardı. BirleĢik Sermayeciler Derneğinden bir teģekkür mektubu vardı. Bunu da aģağıdaki ilan tahtasına asmak üzere ayırdı. Ofis mobilyası tanıtım katalogu. Bu çöpe. Bir telesekreter aygıtı. Gelen mesajları kaydediyor. «Ben evde değilim aptal. Otuz saniye içinde ne söyleyeceksen söyle. Bzzzzzt.» Hoop çöpe. Bir kadından, temizleme fabrikasına yolladığı kocasının altı gömleğinin yakalarının yandığına dair mektup gelmiģti. Ġçini çekerek sonradan ilgilenmek üzere bunu da bir köģeye ayırdı. Ethel yine öğle yemeğinde içkiyi fazla kaçırmıģ olmalıydı. Üniversiteden gelen, Ģu test paketini ayrı bir köģeye koydu. Ron ve Tom Gragner yemekten dönünce beraber incelerlerdi. Bir sigorta Ģirketinden de sirküler gönderilmiģti. Sekiz bin doları kazanmak için yapacağınız tek Ģeyin ölmek olduğunu açıklıyorlardı. Hoop çöpe.

13 Uyanık emlakçıdan bir mektup. Waterfod'da sizin için ayrılmıģ yerle bir ayakkabıcı ilgileniyor. Tom McAn ayakkabı mağazaları, Mavi Kurdele'nin opsiyonu da 26 Kasımda bitiyordu. Ona göre haa. MüĢteri kızıģtırmak dediğin iģte böyle olur. Hoop çöpe. BaĢka bir satıcıdan, Swipe isimli çam kokulu ve çok etkili bir temizleme ürünü hakkında. Bu da Ron için. Onu Yello-Go'nun yanına koydu. Cama doğru döndüğü sırada dahili telefon cızırdadı. Vinnie Alman restoranından dönmüģtü. «Ġçeri yolla.» KonuĢması bitmeden, Vinnie karģısında belirdi. Zeytuni teni olan uzun boylu ve yirmi beģ yaģlarında bir delikanlıydı Vinnie. Siyah saçları her zamanki gibi özenle taranmıģ olmasına rağmen karıģıktı. Koyu Kırmızı spor bir ceket, koyu kahve pantolon giymiģ ve papyon kravat takmıģtı. Fazla gösteriģli, sence de öyle değil mi, Fred? Haklısın, George, öyle. «Nasılsın, Bart?» diye sordu Vinnie. «Ġyiyim. ġu restoran hikâyesi de nedir?» Vinnie güldü. «Orada olmalıydın. ġu yaģlı hergele bizi görmekten o kadar mutlu oldu ki, bir ayağımıza kapanmadığı kaldı. Yeni yerimize yerleģtiğimizde Ģu Universal'ı gerçekten gebertmemiz gerekir, Bart. Bir sirküler bile göndermediler. O hergele, sanırım masa örtülerini mutfakta yıkatma niyetindeydi. Ama yerini görsen inanamazsın. Gerçek bir bira salonu. Rakiplerini ezip geçme niyetinde. O koku... Tanrım!» Kokuyu anlatırken elini heyecanla sallıyordu. Ceketinin cebinden sigara paketini çıkardı. «Kafayı bulmak istediğinde Sharon'ı oraya götüreceğim. Yüzde on iskontam var.» Birden Harry'nin silahçı dükkanındaki o garip yazı aklına geldi. «Üç yüzün üzerinde alıģveriģ edene yüzde on indirim.» Tanrım, diye düģündü. Dün o silahları ben mi aldım? Gerçekten bunu yaptım mı? Kafasındaki Ģalter devreye girdi. Hey, George, ne... «SipariĢin tutarı ne?» diye sordu. Sesinin biraz kalın çıktığını farkedince, gırtlağını temizledi. «Haftada dört ya da altı yüz masa örtüsü. Ayrıca peçeteler. Hepsi gerçek keten. Bunların fildiģi beyazı olmalarını istiyor. Ben de bunun sorun olmayacağını söyledim.» Paketten bir sigara aldı. Hareketleri o kadar yavaģtı ki, paketin üzerinde yazılanlar okunabiliyordu. Vinnie Mason'da kendisini rahatsız eden bir Ģeyler vardı, ondan hoģlanmıyordu, berbat sigaraları da dahil. PLAYER'S NAVY CUT SĠGARALARI ORTA BOY Tanrım, Vinnie'den baģka Ģu koca dünyada kim Player's Navy Cut sigaralarından içer? Ya da King Sano? Veya Ġngiliz Ovals? Marvels? Murads ve Blank Lung, onları ancak Vinnie içerdi. «TaĢınınca haftada iki günün onun için yeterli olduğunu söyledim. Waterford'a gidince.» «Benim de seninle konuģmak istediğim buydu,» dedi. ġuna bir tane patlatayım mı, Fred? Tabii. Onun havasını boz, George. «Öyle mi?» Vinnie ince, altından Zippo çakmağıyla sigarasını yaktı. Dumanların arasından kaģları tıpkı Ġngiliz karakter oyuncuları gibi kalkmıģtı. «Dün Steve Ordner'dan bir not aldım. Cuma akģamı beni Waterford'a yerleģme hakkında konuģmak için bekliyor.» «Öyle mi?» «Bu sabah tam Peter Wasserman'la konuģurken, Steve Ordner telefon etti. Onu aramamı istedi. Bu bir Ģeylerden dolayı endiģeli olduğunu gösterir, değil mi?» «Sanırım öyle,» dedi Vinnie iki numaralı gülüģüyle. Kaygan yol. Dikkatli sür. «Bilmek istediğim, onu hangi orospu çocuğunun endiģelendirdiği. Yalnızca bunu öğrenmek istiyorum.» «Evet...» «Hadi, Vinnie. Oda hizmetçileri gibi cilve yapmayalım birbirimize. Saat on ve ben Ordner'la, Roy'la ve yaktığı gömlek yakaları yüzünden Ethel'de konuģmak zorundayım. Arkamdan kuyumu mu kazmaya çalıģıyorsun?» «Pekâlâ, Sharon'la beraber... pazar akģamı Ordner'lara akģam yemeğine gittik...» «Ve sen de, 784 otoyolunun geniģletilmesi yaklaģtıkça Bart Dawes'in Waterford'a yatırım yaptığından söz ettin, değil mi?» «Bart!» diye Vinnie itiraz etti. «Her Ģey çok dostçaydı. O çok...» «Bundan eminim. Böylece onun kısa notu beni mahkemeye kadar götürebilir. Onunla yaptığım kısa telefon görüģmesinin de çok dostça olduğunu hayal edebilirim. Sorun bu değil. Karınla seni yemeğe davet etti, çünkü niyeti ağzını aramaktı. Böylece bilmediği hiçbir Ģey kalmayacak ve kötü sürprizlere hazırlıklı olacaktı.» «Bart...»

14 Parmağını ona doğru salladı. «Bana bak, Vinnie. ĠĢlerime burnunu sokmaya devam edersen yeni bir iģ aramak zorunda kalırsın. Bunu aklından çıkarma.» Vinnie Ģok olmuģ, parmakları arasındaki sigarayı bile unutmuģtu. «Vinnie, sana bir Ģey daha söyleyeyim,» dedi sesinin normal çıkması için kendini zorlayarak. «Senin gibi bir çaylağın benim gibi feleğin çemberinden geçmiģ yaģlılardan günde en az altı yüz defa nasihat dinlediğini biliyorum. Ama bu sefer fırçayı gerçekten hak ettin.» Vinnie itiraz etmek için ağzını açtı. «Sanırım bu kez beni sırtımdan bıçaklamayı baģaramadın,» derken onun konuģmasını engellemek için elini kaldırmıģtı. «Eğer bunun aksini düģünmüģ olsam, Ģu kapıdan girdiğin an seni delik deģik etmekten bir an bile kaçınmazdım. Sen bir pisliksin. O koca eve girdin, yemekten önce üç kadeh devirdin. Sonra süslü bir salatayla beraber çorba servisi yapıldı. Ve yemek servisi baģladı. Siyah üniformalı hizmetçi kız ve malikânenin hanımefendisi Carla (ama pek istekli olduğunu sanmam) birlikte servis yaptılar. Ve mutlaka üzeri krema kaplı böğürtlenli tart getirilmiģ olmalı. En sonunda kahve ve konyak ya da Tia Marie. Ve senin yaptığın yalnızca bunları mideye indirmek oldu. O gece her Ģey böyle oldu, değil mi?» «Anlattıklarına benzer Ģeyler,» diye Vinnie mırıldandı. Yüzünde hem utanç, hem de nefret ifadesi vardı. «Bu arada Steve Ordner, Bart ne âlemde, diye sordu. Sen de, iyi, diye yanıtladın. Körolası Bart iyi bir adam, ama Waterford konusunda elini biraz çabuk tutsa fena olmaz, ne dersin, diye sorunca, sen de haklısınız, dedin. Sonra aklına gelmiģken iģlerin nasıl gittiğini öğrenmek istedi. Sen ona bu konunun, bulunduğun bölümün dıģında kaldığını belirttin. Olanlardan haberin olmadığını söyleme bana, Vincent diye ısrar etti. Sen, bütün bildiğim, Bart bu iģi henüz bitiremedi. Duyduğuma göre Thom McAn firması bu yerle oldukça ilgili, ama hepsi dedikodu da olabilir, dedin. Sonra, eminim Bart ne yaptığını biliyordur, dedi. Sen de, evet, bundan eminim, diye yanıtladın. Yeniden kahveler ve konyaklar geldi. Sana, Mustang'lerin basketbol ligindeki niģanlarından söz etti. En sonunda Sharon'la eve doğru yola çıktığınız ve yol boyu bir daha oraya ne zaman davet edilirsiniz diye düģündünüz, değil mi, Vinnie?» Vinnie ses çıkarmadı. «Ordner ancak ağzından laf alma zamanı gelince evine yeniden davet edecektir. Zamanı gelince.» «Üzgünüm,» dedi Vinnie asık suratla ve ayağa kalktı. «Henüz bitirmedim.» Vinnie yeniden oturarak kinle dolu bakıģlarını odanın bir köģesine dikti. «Senin iģini on iki yıl önce ben yapıyordum. Bunu anlayabiliyor musun? On iki yıl. Sana çok uzun bir zaman olarak görünmüģ olmalı. Benim içinse kahrolası zamanın nasıl geçip gittiğini söylemek zor. Ama bu iģten hoģlandığını anlayabilecek kadar iģimi hatırlıyorum. Söylemem gerekirse bu süre zarfında sen de oldukça iyi Ģeyler baģardın. Kuru temizleme bölümünü yeniden adam ediģin, yeni numaralandırma sistemi... bu gerçekten harika bir iģti.» Vinnie hayretler içinde ona bakıyordu. «Yirmi yıl önce bu fabrikada çalıģmaya baģladım,» diye sözlerini sürdürdü. «Yıl Yirmi yaģındaydım. Karımla daha yeni evlenmiģtik. ĠĢ idaresi bölümünü bitirmeme iki yıl kalmıģtı. Mary'yle bekleme kararı almıģtık, buluģtuğumuz zamanlar kasabaya gidiyor ve seviģiyorduk. Doğum kontrolü olarak orgazm sırasında geri çekme yöntemi kullanıyorduk, anladın mı? Ama bir gün tam o anda aģağı katta biri kapıyı hızla çarparak kapatınca, irkilerek boģalıverdim... ve Mary hamile kaldı. O günleri hatırladıkça acı duyar ve bir kapının çarpması yüzünden bugünkü duruma geldiğimi düģünürüm. ĠĢte her Ģey bu kadar basit. O yıllarda çocuk aldırmak kanunlara aykırıydı. Bir kızı gebe bıraktın mı ya onunla evlenecektin ya da kaçacaktın. Seçenekler bu kadardı. Ben onunla evlenerek ilk bulduğum iģe, yani buradaki iģe, kapağı attım, Ģu anda Pollack gibi yıkama odasında çırak olmuģtum. O günlerde her Ģey elle idare edilirdi, yıkama makinelerinden her Ģey ıpıslak çıkar ve büyük Stonington merdanelerin içine yerleģtirilirdi. Buna yüz kiloluk ıslak çamaģır koyardın. Doldurmada yapacağın en ufak bir hata, tabanları yaylayıp kaçmana neden olurdu. Yedinci ayda Mary bebeği kaybetti ve doktorlar bir daha asla çocuğu olamayacağını söylediler. Yardımcılık iģine üç yıl devam ettim. Elli beģ saatlik çalıģma sonucu eve götürdüğüm para elli beģ dolardı. Sonra o zamanlar yıkama bölümünün patronu Ralph Albertson bir gün sokak ortasında kalp krizinden oluverdi. Çok iyi bir adamdı. Cenaze günü fabrika tamamen kapanmıģtı. Onun gömülmesinden yeterli bir süre geçtikten sonra, Ray Tarkington'a giderek iģe talip olduğumu söyledim. Bunu baģaracağımdan son derece emindim. Ralph bana gösterdiği için yıkama hakkında her Ģeyi en ince ayrıntısına kadar biliyordum. «O zamanlar bu bir aile Ģirketiydi, Vinnie. Ray ve babası Don Tarkington iģi idare etmiģlerdi. 1926'da babasının kurduğu Mavi Kurdele'yi sonradan Don devralmıģtı. Burası sendikaya bağlı bir iģyeri değildi. ÇalıĢanlara göre, bütün Tarkington'lar bu cahil iģçileri kadın olsun, erkek olsun babaca davranıģlarla sömürmüģlerdi. Bu inkâr edilemezdi. Ama Ketty Keesson ıslak zeminde kayıp kolunu kırdığında Tarkington'lar hastane masraflarını ve iģe geri dönene kadar her hafta on dolar yemek parası ödemiģlerdi. Her Noel çalıģanlara yemek verirlerdi. Oradaki kızarmıģ tavuğun tadını baģka hiçbir yerde bulamazdın, öyle lezizdi. Kızılcıklı jöle ya da hamur tatlısı ve isteğe göre çikolatalı veya elmalı puding, tatlı çeģitlerindendi. Don ve Ray, Noel hediyesi olarak kadınlara küpe, erkeklere de kravat armağan ederlerdi. Benim tuvalette dokuz

15 tane kravat hâlâ asılı durur. 1959'dan Don Tarkington öldü ve ben o kravatlardan birini cenaze töreninde taktım. Mary'nin tüm itirazlarına karģı, inatla, o modası geçmiģ kravatı takmıģtım. ÇalıĢtığım yer karanlık, çalıģma saatleri çok uzun, yapılan iģ ağır ve tatsızdı ama patronlar ilgili insanlardı. Merdane kısmında bir arıza olduğunda, Don ve Ray koģarak gelirler, beyaz gömleklerinin kollarını sıvayarak bizlerle birlikte çarģafları makineden çıkarmaya çalıģırlardı, iģte aile iģinin ne demek olduğu böyle zamanlarda iyice belli olurdu, Vinnie. Aile iģi iģte böyle bir Ģeydi. «Ralph öldükten sonra Ray Tarkington gelip de bu bölüm için dıģardan birini tuttuğunu söylediği zaman ne biçim bir Ģeyler döndüğünü anlayamamıģtım. Sonra Ray babasıyla konuģtuklarını ve benim koleje dönerek eğitimime devam etmemi istediklerini açıkladı. Bunun çok ince bir düģünce olduğunu, ama Ģu an değil eğitim masrafı, evi için gerekli olan parayı bile zor denkleģtirdiğimi söyledim. Elime, hemen paraya çevirebileceğim, iki bin dolarlık bir çek çıkıģtırdı. Ġnanamayarak bir süre boģ gözlerle çeke baktım. Bunun ne olduğunu sorduğumda, 'Yeterli bir miktar değil ama en azından okul taksidini, kitap ve oda paranı karģılar,' dedi. 'Daha fazla ihtiyaçların için de yaz aylarında buradaki iģine devam edersin, tamam mı?' Nasıl teģekkür edebileceğimi sorduğumdaysa, bunun için üç yol olduğunu söyledi. Ödünç verilen bu parayı geri öder, faizini ekler ve orada öğrendiklerimi Mavi Kurdele'ye getirirdim. Eve gidip çeki Mary'e gösterdiğimde, elleriyle yüzünü kapatıp hüngür hüngür ağladı.» ġimdi Vinnie içten bir hayranlıkla ona bakıyordu. «Böylece 1955'te okula yeniden döndüm. 1957'de diplomamı alarak Mavi Kurdele'ye geri döndüm. Ray, beni sürücülerin patronu yaptı. Haftada doksan dolar alıyordum. Borcumun ilk taksidini öderken,' Ray'e paranın faizini de sordum, 'yüzde bir,' deyince, 'Ne!' diye bağırdığımı hâlâ hatırlarım. 'Beni duydun, senin yapacak baģka iģin yok mu?' diye lafı değiģtirdi. 'ġu an yapacağım en iyi iģ, gidip bir doktor bulmak ve senin kafanı muayene ettirmek,' dediğimde, Ray deliler gibi gülmeye baģladı ve bürosundan defolup gitmemi söyledi. Son taksidi 1960 yılında ödedim. Ray ne yaptı biliyor musun, Vinnie? Bana bir saat hediye etti. ĠĢte bu.» Gömleğinin kolunu sıvayarak Vinnie'ye etrafı altın kaplama Bulova marka saati gösterdi. «Ona göre bu ertelenmiģ bir mezuniyet hediyesiydi. Eğitimim için ödediği faiz yirmi dolardı ve bana destek olan bu herif seksen dolarlık saati vermekte tereddüt bile etmemiģti. Arkasına kabartma harflerle Ģunlar yazılmıģtı: Don ve Ray'den en iyi dileklerle, Mavi Kurdele Temizleme Fabrikası. Don öleli bir yıl ancak olmuģtu. «1963 yılında Ray beni senin Ģu andaki görevine getirdi. Kuru temizleme, muhasebe ve o zamanlar beģ tane olan fabrika bölümlerinin idaresini bana vermiģti yılına kadar bu iģi yaptım, sonra Ray simdi buradaki iģimi verdi. Dört yıl önce fabrikayı satmak zorunda kaldı. Piç herifler bir yolunu bulup onu sıkıģtırarak istediklerini elde ettiler. Bu olay onu yaģlı bir adam haline getirdi. Biz de böylece kırk tarakta bezi olan bir anonim Ģirketin parçası olduk. Ponderosa golf kulübü, ayaküstü yiyecek yerleri, üç tane çirkin ve indirimli satıģlar yapan mağaza, benzin istasyonları ve bunun gibi yerler. Steve Ordner kimdir? Kimse. Yalnızca yüce baģkan. Chicago'daki yönetim kurulu ya da Gary, Mavi Kurdele'nin idaresi için haftada bir on beģ dakikalarını bile ayırmıyorlar. Kahrolası heriflerin bir temizleme fabrikası idare etmeyi bildiklerini hiç sanmıyorum. Zaten umurlarında da olmadığından eminim. Onlar ancak kâr-zarar raporlarıyla ilgilenirler. Tek bildikleri bu. Mali bilanço ne durumda. 784'ü batı yakasına doğru geniģletiyorlar. Mavi Kurdele diğer evlerle birlikte tam bu yolun geçeceği yerde bulunuyor. Müdürlerin söylediği yalnızca, 'Ah, sahi mi? Arazilerimiz için bize ne ödeyecekler?' «Hepsi bu. Tanrım, Don ve Ray Tarkington yaģıyor olsaydı, bu otoyol piçlerinin baģını öyle bir belaya sokardı ki, ne yapacaklarını ĢaĢırır, iki bin yılına kadar ortalıklarda görünemezlerdi. Belki antika adamlardı, ama mülkiyet duyguları vardı. Her Ģeyi sadece kâr-zarar raporlarının ardından görmezlerdi. Hayatta olsalardı ve birisi onlara otoyol komisyonunun aldığı kararla Mavi Kurdele tonlarca asfaltın altında kalacak deseydi, kopardıkları yaygarayı Ģehir meclisi duyardı.» «Ama onlar öldü,» dedi Vinnie. «Evet, haklısın öldüler.» Ansızın düģüncelerini bir amatörün telleri gevģeyen gitarı gibi hissetti. Vinnie'ye söylemek ihtiyacı duyduğu Ģeyler, sıkıntı verici özel konuların kargaģası içinde kaybolmuģtu. ġuna bak, Freddy. Nelerden söz ettiğimin farkında bile değil. Anladığına dair en ufak bir iz yok yüzünde. «Tanrıya Ģükür öldüler de, bu olayları görmüyorlar.» Vinnie hiçbir Ģey söylemedi. Kendini zorla toparladı. «Sana anlatmaya çalıģtığım Ģey, Vinnie, burada birbiriyle anlaģamayan iki ayrı grubun olduğu. Onlar ve biz. Bizler temizleme fabrikasının adamlarıyız. Bu bizim iģimiz. Onlar maliyet muhasebecileri, yani hesap adamları. Bu da onların iģi. Onlar yukardan birtakım emirler gönderirler ve biz bu emirleri kovalamak zorunda kalırız. Ama ancak bu kadarını yaparız. Anlıyor musun?» «Tabii Bart,» dedi Vinnie. Ama Vinnie'nin hiçbir Ģey anlamadığa açıkça belliydi. Aslında anlattıklarını kendisinin de anladığından emin değildi. «Tamam,» dedi. «Ordner'la konuģacağım. Ama sadece bilgin olsun diye söylüyorum, Vinnie, Waterford olayı da en az bizimki kadar iyi. Gelecek salı bu iģi bitireceğim.» Vinnie rahatlayarak sırıttı. «Tanrım, bu harika iģte.»

16 «Evet. Gördüğün gibi her Ģey kontrol altında.» Tam Vinnie çıkmak üzereyken, arkasından seslendi. «Alman restoranı hakkında hiçbir Ģey söylemedin. ĠĢler yolunda mı?» Vinnie Mason'ın suratında birinci sınıf bir gülücük görüldü. Her Ģeyin yolunda gittiğini belirten parlak ve bütün diģlerini ortaya çıkaran bir gülüģtü bu. «Elbette, Bart.» Vinnie gitmiģti. Bart bir süre arkasından kapıya baktı. Bu iģi biraz karıģık hale soktum galiba, Fred. O kadar da kötü değil, George. Sonunda biraz kontrolünü kaybettin, ama insanların ilk seferde her Ģeyin doğrusunu söylediği sadece kitaplarda görülür. Yok. Hayır. Ġyice karıģtırdım. Vinnie buradan çıkarken, Barton Dalwes'in elindeki kozlardan birkaçını kaybettiğini düģünüyordu. Haksız da değildi hani. George, soruma erkekçe yanıt bekliyorum. Yo, beni susturmaya çalıģma. O silahları neden aldın, George? Bunu neden yaptın? Tak. Devre kesici aleti yine çalıģmıģtı. Ron Stone'a satıcıların dosyalarını vermek için aģağıya indi. Ron'un yanından ayrılırken, o Dave'e bas bas bağırmaya baģlamıģtı bile. Gelip Ģu dosyalara bir göz atması lazımdı, içlerinde önemli bir Ģey olabilirdi. Dave'in gözleri yuvalarında döndü. Ġçlerinde elbette bir Ģeyler vardı, tamam. Bu da laf mıydı yani? Tekrar yukarı çıkarak Ordner'ın bürosunu aradı. ĠnĢallah Ordner Ģu meģhur içkili öğle yemeklerinden birindedir, diye düģündü. Ama bugün iģe ara vermemiģ gibiydi. Sekreteri anında onu bağladı. «Bart!» dedi Steve Ordner. «Sesini duymak büyük zevk.» «Benim için de öyle. Biraz önce Vinnie Mason'la konuģtum ve senin Waterford yerleģtirme planıyla ilgili endiģelerin olduğunu söyledi.» «Oh Tanrım, hayır. Ama yine de cuma akģamı hep birlikte bir Ģeyler yaparız diye düģündüm.» «Ġyi olurdu, ama Mary katılacak halde değil.» «Ya, nesi var?» «Mikrobik bir Ģey. Bir yere çıkacak hali yok.» «Bunu duyduğuma üzüldüm. Ona söyle.» Yalanların boğazına tıkansın, aģağılık hafiye. «Doktorun verdiği haplarla biraz kendine geldi gibi. Ama bulaģıcı olabilir diye çekiniyoruz.» «Sen ne zaman gelebilirsin? Sekiz iyi mi?» «Evet. Sekiz uygun.» AnlaĢıldı, cuma akģamı gece sineması mahvoldu. Vicdansız herif. Bu ne ilk, ne de son. «Waterford iģinde geliģme var mı, Bart?» «Bunu karģılıklı konuģsak daha iyi olacak, Steve.» «Pekâlâ.» Bir süre sessiz kaldı. «Carla selamlarını söylüyor. Ġkimiz de Mary'e...» Eminim ya. Zırva, hepsi zırva. 22 Kasım 1973 Birden sıçrayarak uyandı. Yastığı yerdeydi. Çığlık atmıģ olmasından korkarak yanındaki yatakta yatan Mary'e göz attı. Karısı hâlâ mıģıl mıģıl uyuyordu. Yazı masasının üzerindeki dijital saate baktı. 4:23. Saat tıkır tıkır ses çıkararak çalıģıyordu. Bilinci kuvvetlendirme grup tedavisine katılan, yaģlı Bea bunu onlara geçen Noel hediye etmiģti. Saat umurunda bile değildi, ama her saniye çıkan klik sesine bir] türlü alıģamamıģtı. Ġnsan aklını kaçırabilirdi. Banyoya giderek ıģığı yaktı ve iģedi. Kalbi göğsünden çıkacakmıģ gibi atıyordu. ÇiĢini yaparken, kalp atıģları daha da hızlanarak kahredici koca bir davula dönmüģtü. Tanrım, bu bir uyarı mı? Geri dönüp yatağına uzandı, ama uzun bir süre uyuyamadı. Uyurken o kadar debelenmiģti ki, yatak savaģ alanı gibiydi. Uyuduğu sırada kol ve bacakları bile yerini ĢaĢırmıĢ görünüyordu. Gördüğü rüya kolay hatırlanabilir cinstendi. Ġnsan uyanıkken devre kesiciyi kolayca idare edebilir, bir resmin bütün olmasını önleyebilir, onu kolayca parçalara ayırabilir. Kocaman resmi beyninin derinliklerine gömebilirsin. Ama beynindeki açılır kapanır kapağı unutma. Uyurken, bazen büyük bir gümbürtüyle açılabilir ve karanlıklardan bir Ģey sürünerek dıģarı çıkabilir. Klik. 4:42 Rüyasında Charlie'yle birlikte Pierce kıygındaydılar. (Ne komik ki, Vinnie Mason'a kısacık geçmiģini anlatırken Charlie'den söz etmeyi unutmuģtu... komik değil mi, Fred? Hayır, bu kadar komik olduğunu düģünmüyorum, George. Ben de öyle, Fred. Ama çok geç. Ya da erken. Ya da öyle bir Ģey.) Charlie'yle birlikte o upuzun, beyaz kumsaldaydılar. Kumsala inmek için oldukça güzel bir gündü; gökyüzü açık maviydi ve güneģ aynı Ģu sırıtan çıkartmalardaki gibiydi. Ġnsanlar parlak renkli battaniyelerin üzerine

17 uzanmıģlardı. Her taraf renk renk Ģemsiyelerle kaplıydı. Küçük çocuklar deniz kenarında ufak plastik kürekleriyle kumda çukur acıyorlardı. Ġlerde, güneģte yanmaktan cildi kahverengi meģine dönmüģ bir cankurtaran bembeyaz havlusunun üzerine uzanmıģtı. Beyaz lasteks mayosunun ağından penisinin ve testislerinin ĢiĢkinliği açıkça belli olmaktaydı. Bu ĢiĢkinlik iģinin bir parçasıydı ve onu hiçbir kuvvetin indiremeyeceğini herkesin bilmesini ister gibiydi. Birisinin radyosundan pop müziği geliyordu. Parçayı hatırlamıģtı. Ama o kirli suyu seviyorum, Ah, Boston, sen benim evimsin. Önünde iki tane bikinili kız yürüyordu. O harika, kıvrak vücutlarıyla kendilerinden emin ve aklı baģında iki kız. Vücutları hiç kimsenin bilmediği ve görmediği erkek arkadaģlarına aitti. Küçük ayakları kumda zarif Ģekiller bırakıyordu. Yalnızca komik olan, gelgit olayının olmasıydı. Pierce kıyısında gelgit olayı yaģanmaz, çünkü en yakın okyanus oradan dokuz yüz mil uzaktadır. Charlie'yle beraber kumdan kaleler yapıyorlardı. Ama denize fazla yakın yaptıkları için dalgalar yavaģ yavaģ kalenin dibine gelmiģti. 'Biraz geriye yapmalıydık, baba,' dedi Charlie. Ama o inatla iģine devam etti. Gelgitle yükselen su ilk duvara eriģmiģti bile. Parmaklarıyla bir kale hendeği kazdı. Etrafa yayılan ıslak kumlar aynı bir kadının vajinasını andırıyordu. Su gelmeye devam etti. Kahretsin! Suya doğru bağırdı. Duvarı yeniden yaptı. Bir dalga gelip onu devirdi. Ġnsanlar anlamadığı bir nedenle bağırmaya baģladı. Bir kısmı da koģuyordu. Cankurtaranın düdüğünün sesi havayı gümüģ bir ok gibi deldi. Ama o bakmadı bile. Kaleyi kurtarmak zorundaydı. Su gelmeye devam ediyor, kaleyi yavaģ yavaģ ve parça parça yok ediyordu. Son dalgayla yumuģak kum dümdüz olarak ortaya çıkmıģ parlıyordu. Çığlıklar artmıģtı. Biri ciyak ciyak haykırıyordu. Birden gözüne cankurtaran iliģti. Charlie'ye ağızdan ağza solunum yaptırıyordu. Charlie mavileģmiģ dudakları ve gözkapakları dıģında, sırılsıklam ve bembeyazdı. Göğsü inip kalkmıyordu. Cankurtaran uğraģmayı bırakarak ona baktı. Gülümsüyordu. «Su boyunu geçmiģti,» dedi sırıtarak. «Gitme zamanınız gelmiģti.» Çığlık attı. Charlie! ĠĢte, gerçek olup olmadığından endiģelendiği bu çığlıkla uyanmıģtı. Uzun bir süre, saatin tik taklarını dinleyerek ve rüyayı düģünmemeye çalıģarak yattı. Sonunda ayağa kalkıp bir bardak süt içmek için mutfağa gitti. Tezgâhın üzerinde bir tabağın içinde buzları çözülsün diye bırakılmıģ hindiyi görünce, ġükran Günü olduğunu hatırladı. Bu. gün fabrika kapalıydı. YolunmuĢ hindiye dikkatle bakarak ayakta sütünü içti. Hayvanın rengi, oğlunun rüyadaki rengiyle aynıydı. Ama Charlie tabii ki boğulmamıģtı. Yatağa geri döndüğünde, Mary derin uykusunun arasında anlaģılmaz bir Ģeyler mırıldandı. «Hiçbir Ģey yok,» dedi. «Uyumana devam et.» Karısı mırıldanmayı sürdürdü. «Tamam,» dedi karanlıkta. Karısı uyudu. Klik. Saat sabahın beģi olmuģtu. Sonunda uykuya dalmayı baģardığında, Ģafak bir hırsız gibi yatak odasına süzülmüģtü. Son düģündüğü Ģey, mutfak tezgâhında soğuk floresan ıģığı altındaki tabakta, ölü ve yenilmeyi bekleyen, ġükran Günü hindisi olmuģtu. 23 Kasım 1973 Ġki yıllık LTD'sini Stephan Ordner'ın giriģ yoluna doğru sürerken saat sekiz olmak üzereydi. Arabayı Ordner'ın cam göbeği yeģili Delta 88'inin arkasına park etti. Ev, Henreid Yolundan geri çekilerek, Ģimdi bu sonbahar günü sadece dalları kalmıģ sarmaģıkla biraz olsun gizlenmeye çalıģılmıģtı. Daha önce de geldiği için evi çok iyi biliyordu! AĢağı katta yekpare taģtan bir Ģömine vardı. Bunun biraz daha gösteriģsiz olanı da yukardaki yatak odasındaydı. Bodrum katında Brunswick bilardo masası, bir ev sineması ekranı ve bir yıl önce eklenenen HI-FI seslendirme sistemi bulunuyordu. Duvar Ordner'ın kolej basketbol takımındaki resimleriyle doluydu; iki metrelik bir adamdı ve hâlâ formunu koruyordu. Ordner kapılardan geçerken baģını eğmek zorunda kalırdı ve bundan da büyük gurur duyduğunu düģünürdü insan. Belki kapıları daha da alçaltıp iyice eğilse daha çok mutlu olacaktı. Yemek odasında üç metreye yakın masif meģeden bir masa vardı. Altı ya da sekiz kat cilalanmıģ yer yer kurt delikleri olan pırıl pırıl bir vitrin yanıbaģında duruyordu. Odanın diğer ucunda Çin iģi ince uzun bir dolap göze çarpıyordu; buna bakıp iki metre diyebilir misin, Fred? Evet, boyu tam o civarlarda. Arkada derine gömülmüģ kesilmemiģ bir dinazoru bile rahatlıkla içine alacak bir barbekü bulunuyordu. Hayır, böbrek biçimi yüzme havuzu yoktu. Çünkü bugünlerde böbrek Ģeklinde havuzlar revaçta değildi. Tipik, saygıdeğer Güney California orta sınıfıydılar. Ordner'ların çocuğu yoktu, ama

18 bir Koreli, bir Güney Vietnamlı ve mühendislik fakültesinden mezun olduktan sonra hidroelektrik santralı kurmak için ülkesine dönen bir Ugandalıyı evlat edinmiģlerdi. Nixon'cu Demokrattılar. Sessiz adımlarla kapıya yürüdü ve zili çaldı. Hizmetçi kapıyı açtı. «Bay Dawes,» dedi. «Tabii beyfendi. Paltonuzu alayım. Bay Ordner çalıģma odasında.» «TeĢekkürler.» Paltosunu verdikten sonra koridor boyunca yürümeye baģladı. Yemek odasını, mutfağı geçerek yürümeye devam etti. Yemek odasının önünden geçerken, Stephan Ordner'ın antika büfesine ve büyük masasına Ģöyle bir göz atmaktan kendini alamadı. Yerdeki halı bitmiģ ve koridorda siyah beyaz karolu zemin ortaya çıkmıģtı. Yürümeye devam etti. Tıkırdayan ayak seslerini duyabiliyordu. ÇalıĢma odasına vardığında daha kapı koluna dokunmadan, Ordner kapıyı açtı. Onu beklediği belliydi. «Bart,» dedi Ordner. El sıkıģtılar. Ordner kabartma çizgili kumaģtan yapılmıģ kahverengi, dirsekleri yamalı bir ceket, zeytin rengi bir pantolon ve Burgonya terliklerini giymiģti. Kravatı yoktu. «Selam, Steve. Mali durumun nasıl?» Ordner rol yaparmıģçasına inledi. «Korkunç. Son günlerde borsa sayfalarına baktın mı?» Onu içeri alarak kapıyı kapadı. Duvarlar kitaplarla kaplanmıģtı sanki. Sol tarafta elektrikle iģleyen ufak bir Ģömine vardı. Tam ortalarda üzeri kâğıtlarla kaplanmıģ bir yazı masası bulunuyordu. Masanın bir yerlerine gömülmüģ bir IBM 5 bilgisayar olduğunu biliyordu; eğer doğru düğmeye basarsan bir torpil gibi yukarı fırlayabilirdi. «Herkesin kıçı sıkıģtı,» dedi. Ordner yüzünü ekģitti. «Bu en hafif deyim olurdu. Nixon bunu hep yapıyor. Nerede iģe yaramaz bir Ģey olsa onu bulup getirir. ĠĢte Dorno teorisi Uzakdoğu'da iģe yaramadı. O da bu teoriyi aldı Amerikalı ekonomisine uyguladı. Ne içersin?» «Skoç viski iyi olur.» «Hemen vereyim.» Bara doğru yürüdü. Skoç viskilerini doldurdu, içkiyi ona vererek! «Otursana,» dedi. Elektrikli Ģöminenin önündeki arkası ve yanları yüksek koltuğa oturdular. Elimdeki içkiyi Ģu Ģömineye fırlatsam, bu saçma Ģey herhalde paramparça olurdu, diye düģündü. Neredeyse yapacaktı. «Carla da burada olamayacak,» dedi Ordner. «Katıldığı gruplardan biri yardım için moda defilesi düzenliyor. Elde edilen gelir Norton'da gençlerin gittiği kahvehane için harcanacak.» «Defile orada mı yapılacak?» Ordner ĢaĢırarak baktı. «Norton'u mu kastediyorsun? Yo hayır! Russel'in yukarsında. Carla'yı o striptiz yapılan yere iki koruma ve biri polis köpeğiyle birlikte bile yollamam. Bir papaz var... Drake, sanıyorum adı bu. AyyaĢın teki ama oradaki küçük zenci çocuklar ona tapıyor. Adam onlarla bizimkiler arasında bir tür bağlantı sağlıyor. Gezginci papaz.» «Ya.» «Evet.» Bir süre ateģe baktılar. Viskisinden büyük bir yudum aldı. «Yönetim kurulunun son toplantısında Waterford yerleģtirme plana gündemdeydi,» dedi Ordner. «Kasımın ortalarında. Bu iģi biraz gevģek tuttuğumu kabul etmek zorundayım. Bana verilen... yalnızca durumu araģtırma emri. Senin idareni kınamaya çalıģmıyorum, Bart...» «Önemli değil,» diyerek içkisinden bir yudum daha aldı. Bardak boģalmıģ, kalan bir zerre alkol de buzlarla bardak arasına hapsolmuģtu. «Uyum içinde çalıģmamız bana zevk verir, Steve.» Ordner'ın memnun olduğu bakıģlarından anlaģılıyordu. «Peki, hikâye ne? Vin Mason anlaģmanın hâlâ sonuçlanmadığını söyledi.» «Vinnie Mason'ın kulaklarıyla beyni arasında bir yerlerde bir terslik var herhalde.» «Öyleyse anlaģma yapıldı?» «Yapılmak üzere. Bir aksilik olmazsa, gelecek cuma Waterford'u imzalayacağız sanırım.» «Bundan anladığıma göre, emlakçı sana mantıklı bir teklifte bulundu. Sen de geçen hafta bunu reddettin.» Ordner'dan gözlerini ayırmadan ayağa kalktı ve içkisini tazeledi. «Bunu Vinnie Mason mı söyledi?» «Hayır.» Gelip tekrar koltuğa oturdu. «Bu bilgiyi kimden aldığını sormamda bir sakınca yok sanırım?» Ordner ellerini iki yana açarak, «Bu iģin bir parçası, Bart,» dedi. «Bir Ģey duyduğum zaman, bunu derinlemesine araģtırmak zorundayım... bu duyduklarım, kiģisel ve iģ hayatı deneyimlerime göre kuyruklu yalanlar gibi görünse bile. Bu pis bir iģ, ama bu pisliği etrafta bulaģtırmak için de bir neden yok.» Freddy, emlakçı ve benden baģka kimsenin geri çevirme olayından haberi yok. Ġhtiyar Bay is'in küçük bir araģtırma yaptırdığı belli. Ama bu pisliği yapmaya hakkı yok değil mi? Doğru, George... Ne dersin Freddy? Çok da havalı, Ģunun havasını bozayım mı? Sakin olsan iyi olur, George. Ve ben de içkiyi daha yavaģ içsem iyi olacak. «Dört yüz elli bin dolara vereceklerdi. Bunu kabul etmedim. Duyduğun bu mu?» dedi. «Mesele bu mu?»

19 «Teklif edilen sana mantıklı geliyor mu?» «Pekâlâ,» dedi Ordner bacak bacak üstüne atarak. «Aslında öyle. ġehir komisyonu bizim eski iģletmeye altı yüz yirmi bin değer tespit etmiģ. Bu parayla ısıtıcılar rahatlıkla kasabanın öbür yakasında taģınabilir. Yalnızca odalarda istenilen büyütmelerin yapılma imkânı yok, ama yeni yeri gören çocukların ifadesine göre planın uygun olduğu ve fazladan odaya ihtiyaç duyulmayacağı. Durum pek parlak olmasa da bir an önce harekete geçmemiz gerekiyor. Bu parayla en azından bit Ģeyler yapılabilir, hatta kâra bile geçebilirsiniz. Bir yer bulmamız Ģart. Tanrı aģkına biraz acele et, Bart.» «Belki baģka Ģeyler de duydun?» Ordner içini çekerek, «Aslını istersen, duydum. Sen dört yüz elliyi vermemiģsin, ama Tom McAn aynı yere beģ yüz vermiģ,» dedi. «Ama bu iģ ahlakına sığmaz.» «Belki. Ama komisyoncunun verdiği opsiyon salı günü bitti. Ondan sonra Tom McAn alabilir.» «Evet, anlıyorum. Sana birkaç noktayı açıklamama izin verir misin, Steve?» «Tabii, konuğum değil misin?» «Birincisi, Waterford iģ yaptığımız kuruluģlardan ortalama olarak uzaklaģmamıza neden olacak. Ayrıca taģıma masrafımız artacak. Bütün moteller kent merkezinin dıģında. En kötüsü, hizmetin yavaģlayacak olması. Holiday Inn ve Hojo Ģimdi bile havluları on beģ dakika geç kalıyor diye yakamıza yapıģmıģ durumda. Buna bir de üç millik mesafe ve trafik eklenirse ne duruma düģeriz biliyor musun?» Ordner baģını salladı. «Bart, yaptıkları kent merkezini geniģletmek. Biz bu yüzden yerimizden yurdumuzdan olmuyor muyuz, hatırlasana. Sonra yetkililerin dediğine göre nakliyede zaman kaybı kesinlikle olamazmıģ. Hatta geniģleme nedeniyle daha da hız kazanabilirsin. Sonra onlara göre, Waterford ve Russell otellerle iliģki açısından sağlebilecek en uygun araziler. Ayrıca hemen yanında yeni açılacak geniģ kavģak olacak. Dahası buraların bu kadar geliģmesi sonucunda iyi birçok yatırım olabilir. Yeni oteller ve restoranlar açılacakmıģ. Yani Baterford'a taģınmak bizi kötü duruma sokmayacak, tam tersi daha güçlü kılacak.» TaĢa çarptım, Freddy. Adam sanki oyunda bütün misketlerini kaybetmiģim gibi bakıyor. Öyle George? Çok doğru. Gülümsedi. «Tamam. Ne demek istediğinizi anladım. Ama sözünü ettiğiniz otellerin ve yatırımların gerçekleģmesi en az bir yıl, belki de daha fazla sürer. Ayrıca bu kriz ortamında...» Ordner neģesiz bir ifadeyle sözünü kesti. «Bu politik bir karar, Bart. Bizler yalnızca onların emir eriyiz ve emirleri yerine getirmekle görevliyiz." Sözlerindeki acı sitem açıkça belli oluyordu. «Tamam. Ama kendi görüģümü raporda belirtmek istiyorum.» «Ġyi. Nasıl istersen. Yalnız politikadan uzak dur lütfen, Bart. Bu iģi gerçekten bitirmek istiyorum. Dediklerin çıkarsa çok büyük adam olursun. Ama bu iģteki endiģe ve sızlanmayı üst kademedeki oğlanlara bırakalım ve biz kendi iģimize bakalım.» Azarı iģittik, Fred. Evet, George. «Tamam. ĠĢimize bakalım. Waterford'daki yere taģınmadan önce orasının adam olabilmesi için iki yüz elli bin dolar gerektiğini sana bildirmem lazım.» «Ne?» Ordner içkisini hızla masaya bırakarak ayağa kalktı. ĠĢte, Freddy. Damarına basacak bir nokta yakaladık. «Duvarlar rutubetli, doğu ve kuzey kısımlardaki duvar sıvaları toz halinde dökülüyor. Zemin o kadar kötü ki, taģınan ilk makinede bodrum katına kadar inebiliriz.» «Emin misin? ġu iki yüz elli bin dolar.» «Kesinlikle. Yeni bir dıģ bacaya ihtiyacımız olacak. Üst ve alt katların zemininin yenilenmesi ve bu iģ sonuçlanana kadar en az beģ elektrik tesisatçısının orada yapılanlara göz kulak olması gerekiyor. Binanın elektrik tesisatı yalnızca iki tane kırklık makine kaldırır, ama biz beģ tane kullanmak zorundayız. Ayrıca Ģehrin diğer bir ucuna taģınmanın dezavantajlarından biri de, su ve elektrik faturalarımızın en az yüzde yirmi artacak olması. ArtıĢlara alıģkınız, ama bir çamaģırhane için yüzde yirminin ne anlama geldiğini dünyada tahmin edemezsin.» Ordner ĢaĢkın bir ifadeyle ona bakakalmıģtı. «Kamu hizmetleriyle ilgili artıģlar konusunda söylediklerime aldırma. Bunlar tadilat değil, idari masraflar adı altında geçecek. Evet, nerede kalmıģtım? BeĢ makineyi kaldıracak yeni bir donanım, hırsızlara karģı alarm sistemi ve kapalı devre televizyon. Yeni izolasyon. Yeni çatı. Oh, bir de yeni kanalizasyon sistemi. Bunun için de kırk ya da yetmiģ bin dolar gerekiyor.» «Tanrım, Tom Granger neden bunlardan hiç söz etmedi?» «Orayı incelemek için benimle gelmedi.» «Ama neden?» «Çünkü onun kalmasını ben istedim.» «Ne yaptın?» «O gün ısıtıcıda arıza olmuģtu,» dedi sakin bir tavırla, «iģler yığılmıģtı ve sıcak su yoktu. Tom kalmak zorundaydı. ÇamaĢırhanedeki makinelerin dilinden ancak o anlar.»

20 «Aman Tanrım. Bart, baģka bir gün götürseydin.» Kalan içkiyi kafasına dikti. «Bu kadar önemli olduğunu düģünmemiģtim.» «Anlayamadım...» Ordner lafını bitiremedi. Yumruk yemiģ gibiydi Bardağını masaya bırakırken baģını olumsuzca sallıyordu. «Bart, M ufak bir hatanın nelere sebep olabileceğini hiç düģünmüyor musun? Koca fabrikayı kaybedebileceğimizi hiç düģünmedin mi? Bu aynı zamanda senin de iģin. Kaybedersen koca kıçını eve nasıl götüreceksin?» Anlayamazsın, diye düģündü. Sizler hep böyle karar verirsiniz. En az altı yerden birden iģinizi sağlama almadan karar vermezsiniz. BeĢ yüz bin dolarlık sermaye, stoklar, Ģirket uçakları. Ancak böyle becerirsiniz. Ama ben seni öyle bir yönlendiririm ki, önümüzdeki on yıl hayatın kayar. Seni hıyar. Bak gör sana neler yapacağım. Ordner'ın yorgun yüzüne bakarak, sırıttı. «Böyle bir Ģey olmazı Steve. Bu yüzden de hiç endiģelenmiyorum.» «Ne demek istedin?» NeĢeyle yalan söyledi. «Tom McAn emlakçıya yeni yerle ilgilenmediğini söylemiģ. Bunun üzerine emlakçı oraya adamlarını göndermiģ ve herifler gördükleri manzara karģısında ortalığı birbirine katmıģlar. ġimdi elimizde neler var? Dört yüz elli bin etmeyecek boktan bir yerimiz var, salı günü süremiz bitecek. Bir de Ģu açıkgöz emlakçı Monnohan. Donumuza kadar almak için blöf yapıyor. Ne yapalım, blöfünü görelim mi? Hemen hemen sonuna geldik.» «Önerin ne?» «Bırakalım süre dolsun. Gelecek perģembeye kadar bu politikaya devam edelim. Muhasebecilerinle Ģu kamu hizmetlerindeki yüzde yirmilik artıģı konuģ. Ben de Monohan'la bir görüģeyim. Onunla iģimi bitirdiğimde, iki yüz bine almam için ayaklarıma kapanacak.» «Emin misin, Bart?» «Tabii eminim,» dedi zorlukla gülümseyerek. «Birinin bu iģi bozacağını düģünsem, kellemi ortaya koyar mıyım?» George, ne yapıyorsun??? Çeneni kapa, çeneni kapa, Ģimdi beni rahat bırak. «ġimdi... iģin özeti Ģu: Bizim uyanık emlakçının elinde, bizden baģka kimsenin alıcı olmadığı bir yer var. Onu biraz oyalarsak fiyatını nasıl düģürdüğünü görürüz.» «Tamam,» dedi Ordner yavaģça. «Yalnız bir tek Ģeyi açığa kavuģturalım, Bart. Eğer bu düģündüklerin olmaz da, baģka biri oraya girerse, seni eģekten düģmüģten beter ederim. Hiçbir Ģey...» «Anlıyorum,» dedi yorgun bir ses tonuyla. «KiĢisel hiçbir Ģey yok.» «Bart, Mary'den mikrop kapmadığından emin misin? Bu gece biraz rahatsız gibisin.» Rahatsız görünen sensin, kıç herif. «ġu iģ sonuçlandığında kendimi daha iyi hissedeceğim. Ġnsanda gerginlik yaratıyor.» «Çok haklısın.» Ordner yine eski sempatik tavırlarını takınmıģtı. «Nerdeyse unutuyordum... evin de tam ateģ hattında.» «Evet.» «Bir yer buldun mu?» «Tabii, o iģin de peģindeyim. Bakarsın hem temizlik fabrikasının, hem de evimin anlaģması aynı gün sonuçlanır.» Ordner gülümsedi. «Belki de hayatında ilk ve son defa, güneģin doğuģundan batıģına kadar geçen sürede üç yüz binle yarım milyon dolar elinde tur yapacak.» «Evet, ve harika bir gün olacak.» DönüĢ yolunda Freddy onunla konuģmaya çalıģıyor, aslında ona bağırıyordu, o da devre kesiciyi sık sık kapamak zorunda kalıyordu. Beynindeki nöronlar kokular çıkararak yanmaya baģladığında Batı Crestallen Caddesine henüz girmiģti. Birden bütün sorular zaten fazlasıyla yüklenmiģ olan beynine hücum etti. Birden iki ayağıyla frene yüklendi. LTD tam yolun ortasında tekerleklerinden dumanlar çıkararak kaymaya baģladı. Birden ileri, cama doğru savruldu ve sıkıca bağlanmıģ olan emniyet kemeri midesini sıkıģtırdı. Kendine hâkim olduğunda, arabayı kaldırıma sürterek durdurabildi. Motoru kapatıp ıģıkları söndürdü, emniyet kemerini çözdü. Bir süre titreyerek iki büklüm, elleri direksiyonda, öylece kaldı. Oturduğu yerden caddeyi aydınlatan sokak lambaları altında hoģ bir kıvrımla süzülerek dönen kavģağı görebiliyordu. Çok güzel bir caddeydi. Görünen bütün evler arası, yani savaģ sonrası dönemde yapılmıģtı. Ama 50'lerin plastik eģya sendromu derin izler bırakmıģ, bulaģıcı hastalıkların izleri kalmıģtı. Parlak boyalar, plastik panjurlar, süs havuzları ve kuruyan çimenlikler. KomĢularını tanıyordu. Neden tanımasındı ki? Mary'yle hemen hemen on dört yıldır bu mahallede yaģıyorlardı. Çok uzun bir zamandı bu. Hemen üstlerinde Upslinger'lerin evi vardı; oğulları Kenny sabah gazetesini dağıtırdı. KarĢı tarafta Langs'ler oturuyordu; iki ev altta da Hobart'lar vardı. (Unda Hobart bir zamanlar Charlie'ye bakıcılık yapmıģtı ve Ģimdi de Kent Üniversitesinde doktora yapıyordu.) Stauffers'lar;

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır. Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır. / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR En Kıymetlim, Sonsuz AĢkım Gözlerinde sevdayı bulduğum, ellerinde

Detaylı

-1967'de Vietnam'la ilgili Sokaktaki Adam'la yapılan röportajdan.

-1967'de Vietnam'la ilgili Sokaktaki Adam'la yapılan röportajdan. Stephen King - Ateş Yolu KĐTABIN ORĐJĐNAL ADI: ROADWORK YAYIN HAKLARI: STEPHEN KING KESĐM Telif Hakları Ajansı ALTIN KĐTAPLAR YAYINEVĐ ve TĐCARET A.Ş. Bu kitabın her türlü yayın hakları Fikir ve Sanat

Detaylı

Stephen King - Ateş Yolu Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. UYARI: www.kitapsevenler.com

Stephen King - Ateş Yolu Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. UYARI: www.kitapsevenler.com Stephen King - Ateş Yolu Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. UYARI: www.kitapsevenler.com Kitap sevenlerin yeni buluşma noktasından herkese merhabalar... Cehaletin yenildiği, sevginin, iyiliğin

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, DEŞŞET ORMANI, YARATIKKÖY Anneciğim ve Babacığım, Mektubunuzda sevgili bebeğinizin nasıl olduğunu sormuşsunuz, hımm? Ben gayet iyiyim, sormadığınız için

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

ÇEVREMİZ VE BİZ 1.park 2.büfe 3.okul 4.banka 5.otel 6.market 7.alışveriş merkezi 8.kafe 9.hastane 10.köprü 11.nehir 12.kafe 13.spor salonu 14.

ÇEVREMİZ VE BİZ 1.park 2.büfe 3.okul 4.banka 5.otel 6.market 7.alışveriş merkezi 8.kafe 9.hastane 10.köprü 11.nehir 12.kafe 13.spor salonu 14. ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) ÇEVREMİZ VE BİZ 1.park 2.büfe 3.okul

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi BÝRÝNCÝ BÖLÜM 1 Dünya döndü Son ders zili çalýnca tüm öðrenciler sevinç çýðlýklarý atarak okulu terk etti. Ýkili öðretim yapýlýyordu. Sabahçýlar okulu boþaltýrken, öðleci grup okula girmeye hazýrlanýrdý.

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

ĠSHAKOL. Ġġ BAġVURU FORMU. Boya Sanayi A.ġ. En Son ÇekilmiĢ Fotoğrafınız. No:.. ÖNEMLĠ NOTLAR

ĠSHAKOL. Ġġ BAġVURU FORMU. Boya Sanayi A.ġ. En Son ÇekilmiĢ Fotoğrafınız. No:.. ÖNEMLĠ NOTLAR Ġġ BAġVURU FORMU ĠSHAKOL Boya Sanayi A.ġ. No:.. En Son ÇekilmiĢ Fotoğrafınız ÖNEMLĠ NOTLAR 1. BaĢvuru formunu kendi el yazınızla ve bütün soruları dikkatli ve eksiksiz olarak doldurup, imzalayınız. ĠĢ

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ www.armtr.org Yazan: Billur Demiroğulları Çizen: Yasemin Erdem Kontrol: Özlem Küçükfırat Bilgi (Çocuk Gelişim Uzmanı) Bu hikaye kitabının her türlü yayın hakkı Anorektal

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI 1966 da Adana da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997 de iki şiir kitabı yayımladı. İletişim Yayınları nca

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

MACERA AKADEMİSİ. Anneciğim ve Babacığım,

MACERA AKADEMİSİ. Anneciğim ve Babacığım, BARBAR YARATIKLAR İÇİN KURNAZLIK OKULU ZOR İŞÇİLER İÇİN BAŞKANLAR: SAYIN BAŞKÖTÜ KURT SAYIN KÜÇÜK KURT VE SAYIN BAĞIRTKAN KURT Lütfen lütfen lütfeeeen gelip buraya taşının, taşınacağınızı söylemiştiniz.

Detaylı

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını

Detaylı

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları. HASTA İŞİ İnsanların içlerinde barındırdıkları ve çoğunlukla kaçmaya çalıştıkları bir benlikleri vardır. O benliklerin içinde yaşadıkları olaylar ve onlardan arta kalan üzüntüler barınır, zaten bu yüzdendir

Detaylı

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN 6.Spor ġenlikleri kapsamında gerçekleģtirilen Futbol Turnuvası Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulunun zaferi ile sona erdi. Yapılan maçlar sonucunda Ünye ĠĠBF

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

AMAÇLAR VE KAZANIMLAR. Psikomotor Alan Sosyal-Duygusal Alan Dil Alan BiliĢsel Alanı Özbakım Becerileri

AMAÇLAR VE KAZANIMLAR. Psikomotor Alan Sosyal-Duygusal Alan Dil Alan BiliĢsel Alanı Özbakım Becerileri OKUL ADI : TARĠH: NĠSAN AYI 4. HAFTA (PAZARTESĠ) KAVRAMLAR : Hızlı yavaģ 3-2-1 Araç Olarak Seçilen Konu Karanlık aydınlık Siyah Beyaz Psikomotor Alan Sosyal-Duygusal Alan Dil Alan BiliĢsel Alanı Özbakım

Detaylı

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! Kendini Tanıma Testi Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! İnsanlar sizin hakkınızda sandığınızdan farklı izlenimlere sahip olabilir. Gerçekten nasıl algılandığınızı siz de bilmek istemez misiniz? Bu teste

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu.

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. 1. Bölüm Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. Tim ayağa kalktı. İpi çekti. Grk ayağa kalktı, JFK Uluslararası Havaalanı

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum. PEPE NİN HİKAYESİ Pepe, herkesin olmak isteyeceği türden bir insandı. Her zaman neşeli olup, her zaman, söyleyeceği pozitif bir şey vardı. Birisi istediğinde hemen gidiyor, daima : Daha iyisi olamaz! diye

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

27 ŞUBAT 03 MART OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR

27 ŞUBAT 03 MART OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR MART 2017 BÜLTENĠ 27 ŞUBAT 03 MART OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIġMALAR OKULA GETĠRECEKLERĠMĠZ PAZARTESĠ Sabah sporumuzu yapalım. Hikaye zamanı Puzzle tamamlıyoruz. Afiyet olsun

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

Hayatta ya da ev işlerinde daha iyi organize olmak için, profesyonellerin önerdiği bu 20 yolu deneyebilirsiniz.

Hayatta ya da ev işlerinde daha iyi organize olmak için, profesyonellerin önerdiği bu 20 yolu deneyebilirsiniz. Organize Olmanın 20 Kolay Yolu Hayatta ya da ev işlerinde daha iyi organize olmak için, profesyonellerin önerdiği bu 20 yolu deneyebilirsiniz. 1. Depolama alanları açın Evinizde rahatça hareket edebilmeniz

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ * YAZ MEVSİMİ Yaz mevsimi aylarını öğrenme. Yaz mevsimi panosu hazırlama. Yaz mevsiminde meydana gelen değişiklikleri söyleme. Yaz mevsiminin meyve ve sebzelerini tanıma.

Detaylı

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Bir ayakkabıyım ben, küçük kırmızı ve oldukça şirin. Gülmeyin gerçekten şirinim, inanmazsanız resmime bakın. Dün usta parmaklar son şeklimi verdi bana. Her şeyimle mükemmel olduğumu da konuştu ustalar

Detaylı

Bay Çiklet in Bahçesi

Bay Çiklet in Bahçesi 1. Bölüm Bay Çiklet in Bahçesi Bay Çiklet, kırmızı sakallarıyla ve bacakları birbirine dolanmış bir ahtapot gibi ters ters bakan, kan çanağı gözleriyle öfke dolu, yaşlı bir adamdı. Çocuklardan, hayvanlardan,

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz Resimleyen: Burcu Yılmaz Refik Durbaş KURABİYE EV ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü Refik Durbaş KURABİYE EV Resimleyen: Burcu Yılmaz www.cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör:

Detaylı

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. ÇAYLAK Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. Alt katta genel tıbbi muayene ve müdahaleleri yapılıyordu. Bekleme salonu ve küçük bir de laboratuar vardı. Orta katta diş kliniği ve ikinci bir muayene

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 162 DÜRÜSTLÜK VE DOĞRULUK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 99 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK YARATICI OKUMA DİZİSİ Şiir Resimleyen: Yasemin Ezberci Yaratıcı Okuma Dosyası: Nilser Utku 2 BASIM Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Resimleyen: Yasemin Ezberci

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Kreş ve Gündüz Bakımevi KASIM EĞİTİM BÜLTENİ

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Kreş ve Gündüz Bakımevi KASIM EĞİTİM BÜLTENİ Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Kreş ve Gündüz Bakımevi KASIM 2016 EĞİTİM BÜLTENİ ELMA KURDU Ben bir elma kurduyum Kıvrıla kıvrıla gezerim Nerde bir elma görsem Dayanamaz süzerim Dalda duran elmayım

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΥΟΛΙΚΗ ΥΡΟΝΙΑ: 2012-2013 Μάθημα: Σοσρκικά

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman

Detaylı

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda...

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda... 4. ve 5. Değerlendirme Sınavları Puanlama Aşağıda... 4. Sınav Test Soruları 5 puan 6x5=30 Çetele tablosu 5 puan 10x5=50 Doğru-Yanlış 2 puan 5x2=10 Sayı örüntüsü 2 puan 5x2=10 5. Sınav Test Soruları 5 puan

Detaylı

2. İDARİ FAALİYETLER. Asansörlere blok kat daire planları yazıları yaptırılmıģ ve yerlerine konulmuģtur. MART 2017 AYI FAALİYET RAPORU

2. İDARİ FAALİYETLER. Asansörlere blok kat daire planları yazıları yaptırılmıģ ve yerlerine konulmuģtur. MART 2017 AYI FAALİYET RAPORU SAYFA : 1/8 PROJE ADI KONU ve TARİH BEYLİFE CİTY KONUTLARI YÖNETİCİLİĞİ 01 MART 2017-31 MART 2017 1. SİTE TANITIMI, YÖNETİM ORGANİZASYONU VE DOLULUK ORANLARI Ġstanbul ili, Beylikdüzü Ġlçesi, Cumhuriyet

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut Havada bulut Sen bunu unut 8 TEK TEK TEKERLEME Öğrendiğim ilk tekerlemeyi hatırlamıyorum ama; çocukluğuma dönüp, baktığımda onlarca tekerleme arasından ikisinin öne çıktığını çok net görüyorum. Bir tanesi,

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) ÖZEL GÜNLER Aşağıdaki önemli günlerden

Detaylı

AĢağıdaki sözcüklerle tümceler kurunuz! 6

AĢağıdaki sözcüklerle tümceler kurunuz! 6 AĢağıdaki sözcüklerle tümceler kurunuz! 6 geldi bayramım Benim geldi Bütün çocukların bayramı Bu gün, Günü`dür Dünya Çocuklar Atatürk etti bize armağan Bu günü, Bayramı geldi Ulusal Egemenlik ve Çocuk

Detaylı

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Aşağıda verilen isimleri örnekteki gibi tamamlayınız. Örnek: Ayakkabı--------uç : Ayakkabının ucu İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Kalem sap Çanta renk Araba boya Masa kenar Deniz mavi Rüzgar şiddet

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ 2011-2012 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: 1 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

Opet Petrolcülük A.ġ. 24 Mayıs 2011

Opet Petrolcülük A.ġ. 24 Mayıs 2011 Opet Petrolcülük A.ġ. 24 Mayıs 2011 GeçmiĢten Bugüne 2 1993 ÖMER ÖZKUR PETROL (BUDAKLI/SĠVAS) 2011 MEHMETÇĠK VAKFI (MASLAK/ĠSTANBUL) Opet Gözünde MüĢteri, MüĢteri Gözünde Opet 3 OPET ĠÇĠN MÜġTERĠ Ġhtiyaçları

Detaylı

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. 1. Bölüm Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. Bütün bu insanın kafasını şişiren karmaşa, çok ama çok masum bir günde başladı. O gün çok şirin, çok masumdu. O gün öyle muhteşem, öyle harika ve öyle

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU 1. DIŞ. CADDE - GECE 1 FADE IN: Saat 22:30. 30 yaşında bir gazeteci olan Eren caddede araba sürmektedir. Bir süre sonra kırmızı ışıkta durur. Yan koltukta bulunan fotoğraf

Detaylı

ĠÇĠNDEKĠLER. Öğrendiklerimiz ġarkılar öğrendik Oyunlar öğrendik BĠLMECELER ÖĞRENDĠK

ĠÇĠNDEKĠLER. Öğrendiklerimiz ġarkılar öğrendik Oyunlar öğrendik BĠLMECELER ÖĞRENDĠK ĠÇĠNDEKĠLER Öğrendiklerimiz ġarkılar öğrendik Oyunlar öğrendik BĠLMECELER ÖĞRENDĠK ( ENERJĠ TASARRUFU HAFTASI) Evimizi aydınlatır, makineleri çalıģtırır, Giderse birden, karanlıkta kalırız aniden (Elektrik)

Detaylı

G Ü Ç L E N İ N! Technical Assistance for Supporting Social Inclusion through Sports Education

G Ü Ç L E N İ N! Technical Assistance for Supporting Social Inclusion through Sports Education Technical Assistance for Supporting Social Inclusion through Sports Education Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından ortak finanse edilmektedir. Spor Eğitimi Yoluyla Sosyal Katılımın

Detaylı

T.C. BĠNGÖL ÜNĠVERSĠTESĠ REKTÖRLÜĞÜ Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı. ÇALIġANLARIN MEMNUNĠYETĠNĠ ÖLÇÜM ANKET FORMU (KAPSAM ĠÇĠ ÇALIġANLAR ĠÇĠN)

T.C. BĠNGÖL ÜNĠVERSĠTESĠ REKTÖRLÜĞÜ Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı. ÇALIġANLARIN MEMNUNĠYETĠNĠ ÖLÇÜM ANKET FORMU (KAPSAM ĠÇĠ ÇALIġANLAR ĠÇĠN) ÇALIġANLARIN MEMNUNĠYETĠNĠ ÖLÇÜM ANKET FORMU (KAPSAM ĠÇĠ ÇALIġANLAR ĠÇĠN) Düzenleme Tarihi: Bingöl Üniversitesi(BÜ) Ġç Kontrol Sistemi Kurulması çalıģmaları kapsamında, Ġç Kontrol Sistemi Proje Ekibimiz

Detaylı

============================================================================

============================================================================ 1973 Caprice Gönderen : alparslanbirinci - 14/11/2010 21:19 Yeni aldýðým 1973 Caprice'in fotolarýný sizinle paylaþmaktan mutluluk duyuyorum http://img602.imageshack.us/img602/720/21854026.jpg http://img202.imageshack.us/img202/3420/dsc02025rx.jpg

Detaylı

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR ANNEM ANNEM Annem annem canım annem, Gönlüm senle kalbim senle Canım annem gülüm annem Dünyam sensin benim bir tanem.. Biliyorum elbet bir gün gelecek Bir başka bebekte bana annem diyecek Bende hep iyi

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

SARIGÖZLER ORMAN DEDEKTİFLİK AJANSI

SARIGÖZLER ORMAN DEDEKTİFLİK AJANSI SARIGÖZLER ORMAN DEDEKTİFLİK AJANSI DEŞŞET ORMANI, YARATIKKÖY (Artık Perili Malikâne değil, Bay Postacı he he) İçinde büyük masa olan ofis Anneciğim ve Babacığım, Lütfen lütfen LÜTFEEEN Kasvetköy e gelip

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

GÜNEġĠN EN GÜZEL DOĞDUĞU ġehġrden, ADIYAMAN DAN MERHABALAR

GÜNEġĠN EN GÜZEL DOĞDUĞU ġehġrden, ADIYAMAN DAN MERHABALAR GÜNEġĠN EN GÜZEL DOĞDUĞU ġehġrden, ADIYAMAN DAN MERHABALAR ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ BAġARILI YÖNETĠMDE ĠLETĠġĠM Hastane İletişim Platformu Hastane ĠletiĢim Platformu Nedir? Bu

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

2014-2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÖZEL KIRAÇ ANAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ AİLEMİ,ARKADAŞLARIMI VE HAYVANLARI SEVMEK TEMASI FAALİYET SONU RAPORUDUR

2014-2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÖZEL KIRAÇ ANAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ AİLEMİ,ARKADAŞLARIMI VE HAYVANLARI SEVMEK TEMASI FAALİYET SONU RAPORUDUR 2014-2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÖZEL KIRAÇ ANAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ AİLEMİ,ARKADAŞLARIMI VE HAYVANLARI SEVMEK TEMASI FAALİYET SONU RAPORUDUR 2014-2015 Eğitim-Öğretim yılı Özel Kıraç Anaokulu Değerler Eğitimi

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: Γ ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ ADALET ve CESARET ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 24 3 Sertifika no: 14452 Uğurböceği

Detaylı

I. BÖLÜM. Sayı, insan nefsinde birliğin tekrarından kaynaklanan manevi hayaldir. İhvan-ı Safa (Saflık Kardeşleri)

I. BÖLÜM. Sayı, insan nefsinde birliğin tekrarından kaynaklanan manevi hayaldir. İhvan-ı Safa (Saflık Kardeşleri) I. BÖLÜM Sayı, insan nefsinde birliğin tekrarından kaynaklanan manevi hayaldir. İhvan-ı Safa (Saflık Kardeşleri) Marifet, bize yâr olmayan sevgiliyi kalbimizin içinde öldürmek! İşte en haklı, en masum,

Detaylı

BEBEĞİNİZİN BİR SORUNU VAR

BEBEĞİNİZİN BİR SORUNU VAR BEBEĞİNİZİN BİR SORUNU VAR Kemal ORUÇ (Telefon çalar. telefonu açar.) : Evet, benim. Ne? Belma doğuruyor mu? Doğurdu mu? Ben baba Baba ben Tamam tamam, hemen geliyorum. Heyt be! Baba olmuşum! (Işık kapanır.

Detaylı

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. 1. Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. Sence, farklı insanların, farklı tanımlar yapmasına

Detaylı

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

KEREM ASLAN Her Şey Dahil KEREM ASLAN Her Şey Dahil KEREM ASLAN 1987 de Ankara da doğdu. TED Ankara Koleji ve Yahya Kemal Beyatlı Lisesi ni bitirdi, Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü nden mezun oldu. Eğitimine devam etmek için

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) DİNLEME İSTEKLER (9) Metinleri dinleyelim

Detaylı

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam SÖZCÜKTE ANLAM 1 Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam BADEM AÐACI Ýlkbahar gelmiþti. Hava bazen çok güzel oluyordu. Güneþ

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

ÖYKÜ NÜN GÜNLÜĞÜ GÜNLÜĞÜM

ÖYKÜ NÜN GÜNLÜĞÜ GÜNLÜĞÜM ÖYKÜ NÜN GÜNLÜĞÜ Merhaba arkadaşlar, adım Öykü ilköğretim 2. sınıf öğrecisiyim. Gün içinde düşüncelerimi, duygularımı, hissettiklerimi yazdığım bir günlük defterim var. Günlük defterime bugün not aldığım,

Detaylı