EDİTÖRLER Prof. Dr. Recep Güneş Doç. Dr. Yusuf Cahit Çukacı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Deste

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "EDİTÖRLER Prof. Dr. Recep Güneş Doç. Dr. Yusuf Cahit Çukacı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Deste"

Transkript

1 BİLDİRİLER KİTABI EDİTÖRLER Prof. Dr. Recep Güneş Doç. Dr. Yusuf Cahit Çukacı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Deste 1

2 Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları İnönü Üniversitesi'ne aittir. Bütün hakları saklıdır Kitabın tümü ya da bölümü/bölümleri İnönü Üniversitesi'nin yazılı izni olmadan herhangi bir yöntemle çoğaltılamaz ve dağıtılamaz. ISBN Yayına Hazırlama ve Dizgi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Deste Haziran 2015 İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İnönü Üniversitesi Yerleşkesi Elazığ Yolu 12. Km Malatya Tel: i

3 BİLİM KURULU Prof. Dr. Adnan Çelik Prof. Dr. Ahmet Karadağ Prof. Dr. Aila Virtanen Prof. Dr. Alexandru Trifu Prof. Dr. Ali Şen Dr. Arshi Khan Prof. Dr. Canan Çetin Prof. Dr. Dilek Demirbaş Prof. Dr. Durmuş Acar Prof. Dr. Emir Erden Prof. Dr. Ercan Beyazıtlı Prof. Dr. Fikret Otlu Prof. Dr. Ganite Kurt Prof. Dr. Gülay Budak Prof. Dr. M. Yaman Öztek Prof. Dr. Mahmut Tekin Prof. Dr. Mehmet Demirbağ Prof. Dr. Mehmet Güngör Prof. Dr. Mehmet Tikici Prof. Dr. Metin Kamil Ercan Prof. Dr. Nalan Akdoğan Prof. Dr. Osman Demirdöğen Prof. Dr. Ömer Baybars Tek Prof. Dr. Recep Güneş Prof. Dr. Remzi Altunışık Prof. Dr. Reşat Karcıoğlu Prof. Dr. Rezan Tatlıdil Prof. Dr. Roger Debreceny Prof. Dr. Selen Doğan Prof. Dr. Selma Karatepe Prof. Dr. Sema Kurtuluş Prof. Dr. Seval Selimoğlu Prof. Dr. Shawki Farag Prof. Dr. Süleyman Yükçü Prof. Dr. Şükrü Akdoğan Prof. Dr. Tamer Koçel Prof. Dr. Yoshiaki Jinnai Prof. Dr. Yüksel Koç Yalkın Doç. Dr. Serkan Benk Selçuk Üniversitesi İnönü Üniversitesi University of Jyväskylä Petre Andrei University İnönü Üniversitesi Aligarh Muslim University Marmara Üniversitesi Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Süleyman Demirel Üniversitesi Nevşehir Üniversitesi Ankara Üniversitesi İnönü Üniversitesi Gazi Üniversitesi Dokuz Eylül Üniversitesi Galatasaray Üniversitesi Selçuk Üniversitesi Strathclyde Business School İnönü Üniversitesi İnönü Üniversitesi Gazi Üniversitesi Başkent Üniversitesi Atatürk Üniversitesi Yaşar Üniversitesi İnönü Üniversitesi Sakarya Üniversitesi Atatürk Üniversitesi Ege Üniversitesi The University of Hawaii Niğde Üniversitesi İnönü Üniversitesi İstanbul Üniversitesi Anadolu Üniversitesi The American University of Cairo Dokuz Eylül Üniversitesi Erciyes Üniversitesi Kültür Üniversitesi Tokyo Keizai University Emekli Öğretim Üyesi İnönü Üniversitesi ii

4 DÜZENLEME KURULU Prof. Dr. Cemil ÇELİK (Rektör-Onursal Başkan) Prof. Dr. Mehmet TİKİCİ (İİBF Dekanı) Prof. Dr. Recep GÜNEŞ (İşletme Bölüm Başkanı) Doç. Dr. Kadir KARTALCI Doç. Dr. Mevlüt TÜRK Doç. Dr. Bünyamin AKDEMİR Doç. Dr. Yusuf Cahit ÇUKACI Yrd. Doç. Dr. Mustafa DESTE Yrd. Doç. Dr. Ahmet Fethi DURMUŞ Arş. Gör. Dr. Bilal SOLAK Arş. Gör. Şeydanur SEÇKİN Arş. Gör. Yıldırım YILDIRIM Arş. Gör. Gökdeniz KALKIN ERKAN iii

5 İÇİNDEKİLER Çevre Sorunlarına Bir Çözüm Aracı Olarak Kurumsal Sosyal Sorumluluk Abdullah Karataş, Hasan Hüseyin Türkmen Kurumsal Girişimciliğin Örgüt Performansı ile Etkileşimi Metin Ocak, H. Nejat Basım Siyasi Pazarlamada Bir Tutundurma Aracı Olarak Kurumsal Web Sitelerinin Kullanımı: Bilgi Sunma Fonksiyonu Üzerine Bir İnceleme Ahmet Ünal, Sinem Güravşar Gökçe, Mevlüt Türk Teknoloji Yönetimi Uygulamalarının Kurumsallaşma Çabaları Üzerindeki Etkisini Belirlemeye Yönelik Bir Araştırma Bülent Akkoyun, Sadık Öncül Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birliklerinde İç Denetimin Kurumsal Yönetim Üzerindeki Etkileri: Malatya Bölge Birliği Örneği Figen Canbay, Recep Güneş İç Kontrol Sistemi ve Denetim Süreci: Kiğılı Firmasında Bir Uygulama Cevdet Kızıl, Vedat Demirkol, Selen Kefeli 83 Kurumsal İletişim Aracı Olarak Sosyal Medya: Türkiye deki Konaklama İşletmelerinin Sosyal Medya Çalışmaları Üzerine Bir Araştırma Hulusi Binbaşıoğlu, Mustafa Deste, Ahmet Ünal İşletmelerde Yeşil Tedarikçi Zinciri Yönetiminin Başarısı ve Önemi Kübra Durmuş, M. Mustafa Yücel Kurumsal Yönetişim Perspektifinden Kamu Yönetimi: İl Özel İdarelerinin Değerlendirmesi Mustafa Önen, Arzu Yıldırım Siyasal Partilerde Yönetim, Liderlik ve Parti İçi Demokrasi Fatma Okur Çakıcı Sayılı Türk Ticaret Kanunu Açısından Kurumsal Yönetim İlkelerinin Değerlendirilmesi Seçkin Gönen, Emin Yürekli Kurumsallaşmanın Bir Boyutu Olan Etik İlkelere Yöneticilerin Uyum Düzeyi Konusunda İşgören Algısı Üzerine Bir Araştırma Aysun Kanbur, Muhammed Kürşad Dursun, Engin Kanbur Kurumsallaşma, Kurumsal Kuram ve Kurumsal Yönetim: Kavramlar Arası Farklılıklar ve Biçimselleşme Z.Nuray Nişancı,Abdullah Oğrak,Ayşegül Kaya, Sadike Özçelik, H.Aslıhan Düzgün iv

6 Stratejik Plan ve Performans Programlarının Belediyelerin Kurumsallaşma Sürecine Etkisi Oğuzhan Göktolga, Gökhan Tuncel Bağımsız Denetim Geçiş Dönemi Eğitimlerinin Etkinliği: Bir Saha Araştırması Hakan Erkuş, Tolga Oral Malatya daki Borsa Yatırımcılarının Varant Yatırımlarına Bireysel Ve Kurumsal Yatırımcı Anlayışı Çerçevesinde İlgileri M.Cem Danacı, Yıldız Kuğuoğlu Girişimcilik Eğitimi Alan Adayların Kurumsallaşma Algısını Ölçmeye Yönelik Bir Araştırma Berat Çiçek, Y. Emre Karakaş Kurumsallaşma Sürecinin Küçük Ve Orta Ölçekli İşletmelerin Performansına Etkileri: Kars İlinde Bir Uygulama Yunus Zengin, Bülent Akkoyun İmalat Sektöründe Faaliyet Gösteren Kobi lerde Kurumsal Yönetim Anlayışının İncelenmesi: Trb1 Bölgesinde Yapılan Bir Araştırma Özcan Demir, Eray Ekin Sezgin Kurumsal Yönetimin İç Kontrol Sistemine Etkisinin İncelenmesine Yönelik Bir Uygulama Seçkin Gönen, Abdullah Başar Kurumsal Yönetim Çerçevesinde Örgütsel Etik İklim Algısının Örgütsel Özdeşleşmeye Olan Etkisi: Kamu Çalışanları Üzerinde Bir Araştırma Mehmet Deniz, Haluk Erdem Yalın Dönüşümün ve Pazarlamanın Başarı Sırrı; İsrafları Yok Etme M. Mustafa Yücel, Kübra Durmuş Anonim Şirketlerin Kuruluş ve Sermaye Değişikliklerinde 6102 Sayılı TTK da Yapılan Düzenlemelerin Kurumsallaşmaya Etkisi Fikret Otlu, Ahmet Fethi Durmuş, Bilal Solak, Kübra Durmuş Yolsuzluğun Vergi Geliri ve Kurumsallaşma Üzerindeki Etkisi: Türkiye ve Seçilmiş AB Ülkeleri Üzerine Bir Çalışma Mustafa Ercan Kılıç, Esra Canpolat Kurumsal Yönetişim Bağlamında Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Uygulamaları Kadir Kartalcı Kurumsallaşmada Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Yeri ve Önemi: İzzet Baysal Vakfı Örneği Günal Önce, Tuğçe Üner v

7 Çevre Sorunlarına Bir Çözüm Aracı Olarak Kurumsal Sosyal Sorumluluk Abdullah KARATAŞ, Hasan Hüseyin TÜRKMEN Niğde Üniversitesi, Sosyal Bilimler MYO, Yönetim ve Organizasyon Bölümü, Yerel Yönetimler Programı, Niğde Üniversitesi, Sosyal Bilimler MYO, Yönetim ve Organizasyon Bölümü, İşletme Yönetimi Programı, ÖZET Günümüzde çevre sorunları çok önemli boyutlara ulaşmaktadır. Özellikle Sanayi Devrimi ile birlikte artan kaynak sıkıntısı doğa üzerinde korkunç bir baskıya neden olmaktadır. Oysa insanların doğayı tüketmeden kullanmayı öğrenmeleri ve koruyarak gelişmesine fırsat tanımaları gerekmektedir. Bu konuda işletmelere büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Ekonomik ve toplumsal yönden kalkınmanın araçları olan işletmelerin, her türlü üretim ve tüketim faaliyetlerini doğayı, çevre değerlerini ve canlıları göz önünde bulundurarak sürdürmeleri gerekmektedir. Sadece daha fazla gelir ve kara odaklanarak bulundukları çevrenin sağlığını hiçe sayan işletmeler doğaya telafisi mümkün olmayan zararlar vermekte, özellikle atıkların neden olduğu çevre kirliliği pek çok canlının yaşam alanlarını elinden almaktadır. Ancak kurumsal sosyal sorumluluğu kendi kültürlerinin bir parçası yaparak içselleştirebilen ve bunu iş stratejilerinde gerçekten uygulamaya koyabilen işletmeler, çevre sorunlarının nedeni değil de bu sorunların çözümünün parçası olabileceklerdir. Teorik olarak yürütülen bu çalışma, çevre sorunlarının çözümünde kurumsal sosyal sorumluluğun önem ve rolünü ortaya koymayı amaçlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Kurumsal Sosyal Sorumluluk, İşletmeler, Doğa, Çevre Sorunları Corporate Social Responsibility As A Tool For the Solution to Environmental Problems ABSTRACT Today environmental problems have reached uncontrollable levels. The growing shortage of resources especially with the Industrial Revolution causes a terrible pressure on nature. However, people should learn to use nature without consuming it and they should give an opportunity nature to develop itself by protecting it. Here, businesses are of great importance. Businesses which are the tools of economically and socially development should continue their all activities considering environmental values and nature. Businesses just focusing on making more money but not environmental values give massive damages to nature and especially pollutants of these businesses threat habitats of many creatures. However, the businesses internalizing corporate social responsibility and making it a part of their culture and their business strategies will be not not the cause of environmental problems but part of the solution of these problems. This theoretical study aims to reveal the role and importance of corporate social responsibility in solution of environmental problems. Keywords: Corporate Social Responsibility, Businesses, Nature, Environmental Problems 1

8 Giriş Çevre sorunlarının hayatın her alanını kuşatmasında insanların bilinçsiz davranışlarının büyük rolü bulunmaktadır. İnsanların daha fazla kazanç ve birikim uğruna doğaya uygulamış olduğu baskılar her geçen gün artarak olumsuz etkilerini daha fazla göstermekte ve adeta gelecek kuşaklar için bir tehdit oluşturmaktadır. Yok olan ormanlar, sayıları gittikçe azalan türler, kuruyan sulak alanlar ve tükenen doğal kaynaklar bu baskıları tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. Ancak bilim ve teknolojinin gücüyle doğanın hiç bitmeyecek bir kaynakmış gibi görülerek yok edilmesi çok büyük riskleri de beraberinde getirmekte, bugünkü küresel çevre sorunlarının temel nedenini oluşturmaktadır. İnsanların doğa ile uyumlu bir yaşam tarzını benimsemeleri bunu gelecek kuşaklara aktarmaları gerekmektedir. Aksi halde insanlarla birlikte tüm canlıların gelecek yaşamları her geçen gün daha da fazla tehlike altına girmektedir. Bu konuda işletmelere büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Çünkü işletmelerin faaliyetleriyle çevreye verdiği zararlar ve neden oldukları hava, su ve toprak kirliliği ekosistemlerin işleyiş ve dengesini bozmaktadır. Kurumsal sosyal sorumluluğunu içselleştirebilen ve bunu bir görevden öte kendi kimliğinin bir parçası haline getirebilen işletmeler ise çevre dostu davranışlarıyla diğer işletmelere örnek olabilecek ve çevre sorunlarının çözümünde önemli bir rol oynayabileceklerdir. 1. Kavram Olarak Çevre ve Çevre Sorunları Tüm canlılar çevrelerinden bağımsız olarak düşünülemezler. Çünkü yaşayabilmek için muhtaç oldukları hava, su, toprak, barınak, yiyecek gibi en temel ihtiyaçlarını çevrelerinden sağlamaktadırlar. Canlıların yaşamlarında bu kadar önemli bir yere sahip olan çevre işletmeler için de çok büyük önem taşımaktadır. Çünkü işletmeler tüm faaliyetlerini çevreleriyle ilişki içerisinde sürdürmektedirler. Kısacası hem canlılar hem de işletmeler açısından çevre vazgeçilemez niteliktedir. Kavram olarak çevre, insanların ve diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziksel, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamıdır (T.C. Çevre Kanunu). Çevre, canlıların içinde yaşadığı, hayati bağlarla bağlı oldukları, çeşitli şekillerde etkiledikleri ve etkilendikleri ortam olarak da tanımlanabilir (Yıldız, Yılmaz ve Sipahioğlu, 2008: 14). Kısacası çevre, bir organizmanın veya organizmalar toplumunun yaşamı üzerinde etkili olan tüm faktörlerin bütününü ifade etmektedir (Çepel, 1996: 41). Bir canlı organizma gibi değerlendirilebilen işletmeler de dinamik ve denge halini koruyabilen, çevresinden etkilenen ve çevresini etkileyen açık 2

9 sistemlerdir (Taşdemir, 2011: 30). İşletme, Türk İş Hukukunda ve mevzuatında sıkça kullanılmasına ve işyeri ile birlikte önemli bir kavram olmasına rağmen, 4857 sayılı İş Kanununda tanımlanmış değildir. İşletme ve işyeri kavramlarının aynı şeyler olmadığı, işyerinin mal veya hizmet üreten teknik bir birim, işletmenin ise kural olarak kar amacı güden ekonomik bir ünite olduğu doktrinde ve uygulamada herkes tarafından kabul edilmektedir (Taşkın, 2012: 75). Çevre sorunlarının işletmeler düzeyinde özellikle 1990'lı yıllara kadar ihmal edilmesinin en önemli sebeplerinden birisi, işletme literatüründe çevre kavramı kapsamının eksik biçimde belirlenmesiyle ilgili olup, işletme çevresi, sadece ekonomik, sosyal, politik ve teknolojik faktörlerin işletme performansını belirlediği bir çevre olarak ele alınmakta, doğanın tüm insan ve işletme faaliyetlerinin çevresini oluşturduğu göz ardı edilmektedir. Başka bir deyişle, işletmeler açısından çevre; müşteriler, rakipler, çalışanlar, hükümet, tedarikçiler vb. unsurlardan oluşmakta ve ekolojik çevreyi, yani havayı, suyu ve toprağı içermemektedir (Taşdemir, 2011: 30-31). Oysa tıpkı canlılar gibi işletmelerin de çevrelerinden bağımsız olarak düşünülmesi imkansızdır. Çünkü işletmeler tüm faaliyetleriyle çevrelerini etkiledikleri gibi çevrelerinden de etkilenmektedirler. Çevreleriyle etkile çevre sorunlarının bugünkü duruma gelmesinde işletmelerin bilinçsiz davranışlarının büyük etkileri bulunmaktadır. 2. İşletmelerin Neden Olduğu Çevre Sorunları İşletmeler insanların ihtiyaçlarını karşılamak ve belirli ölçüde kar etmek amacıyla üretim faktörlerini planlı, uyumlu ve sistemli bir biçimde bir araya getirerek mal ve/veya hizmet üreten ya da pazarlama faaliyetinde bulunan ekonomik ve sosyal kuruluşlardır (Kumkale, 2010: 4). İşletmelerin genel olarak kâr elde etme ya da uzun sürede varlıklarını artırma, topluma hizmet ve sosyal sorumluluk, yaşamlarını sürekli kılma amaçlarının olduğu söylenebilir (Aktepe, 2004: 73). İşletmelerin sadece daha fazla kazanç sağlamayı amaçlayarak, faaliyetleriyle bulundukları çevrelerine, doğaya zarar vermeleri ve çevre kirliliğine neden olmaları asla kabul edilemez. Ancak bu sorumsuzca davranışları ne yazık ki pek çok işletme göstermektedir. Sorumluluk bilinci olmayan ve çevreye duyarsız olan işletmeler faaliyet gösterdikleri yerlerde çok büyük çevre sorunlarına neden olabilirler. Bu çevre sorunlarının en önemlilerinden birisinin de çevre kirliliği olduğu söylenebilir. Keleş e göre kirlilik zaman içinde yığılarak artmakta, önlem alınmazsa, çevre kirliliğinin birikimli olma özelliği yaşam ortamlarını yaşanmaz duruma getirmektedir (Keleş, Hamamcı ve Çoban, 2009: 156). Tüm yeryüzü için çok önemli bir tehdit olan çevre kirliliği kısaca, çeşitli insan etkinlikleri yoluyla 3

10 çevresel döngülerin bozulması ve bu bağlamda doğal çevre sistemlerinin, ortaya çıkan sorunları kendiliğinden giderme yeteneğini yitirerek, dengesinin bozulması olarak tanımlanabilir (Ertürk, 1998: 62). İşletmelerin neden olduğu çevre sorunları hava, su, toprak ve gürültü kirliliği olarak ortaya çıkabilmektedir. Hava, su, toprak ve gürültü kirliliğine ilişkin tanımlayıcı bilgiler aşağıda yer almaktadır (Keleş, Hamamcı ve Çoban, 2009: ): Hava Kirliliği: Belli bir kaynaktan atmosfere bırakılan kirleticilerin, havanın doğal bileşimini bozarak, onu canlılara ve eşyaya zarar verecek bir yapıya dönüştürmesi hava kirliliği olarak tanımlanabilir. Su kirliliği: Su kaynaklarının kullanılmasını bozacak ölçüde, organik, inorganik, biyolojik ve radyoaktif maddelerin suya karışması su kirliliğine neden olmaktadır. Toprak Kirliliği: İnsan etkileri sonucunda toprağın fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yapısının bozulması toprak kirliliğini oluşturmaktadır. Toprak kirliliği, toprakta yanlış tarım teknikleri, yanlış ve fazla gübre ile tarımsal mücadele ilaçları kullanma, atık ve artıkları, zehirli ve tehlikeli maddeleri toprağa bırakma sonucunda ortaya çıkmaktadır. Gürültü Kirliliği: İnsanlar üzerinde olumsuz fizyolojik ve psikolojik etkiler yaratan, arzu edilmeyen sesler olarak tanımlanabilen gürültü kirliliği, günümüzde bir çevre ve sağlık sorunu olarak ortaya çıkmaktadır. Kentleşme, sanayileşme, teknolojik gelişmeler giderek daha da gürültülü yaşam biçimlerini zorunlu kılmaktadır (Keleş, Hamamcı ve Çoban, 2009: ). İşletmelerin sadece ekonomik amaçları olmayıp sosyal yönden sorumluluklarının da olduğu unutulmamalıdır. İşletmeler günümüzde gerek elinde bulundurdukları ekonomik kaynaklar ile gerekse de sahip olduğu bilgi ve teknolojik araçlarla sosyal ve çevresel sorunların çözümüne yönelik önemli katkı yapabilirler. Bu nedenle işletmelerin toplum ve çevreye yönelik sorumluluklarını artırarak bu yönde daha fazla çaba göstermeleri gerekmektedir (Sarıkaya ve Kara, 2007: 22). İşletmelere çevre ile ilişkilerinde kurumsal sosyal sorumluluk politikaları yol gösterebilecek, bu konuda daha tedbirli olmalarını sağlayabilecektir. 3. Kurumsal Sosyal Sorumluluk Kavramının İşletmeler ve Çevre Açısından Önemi Sorumluluk, kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi anlamına gelmektedir (Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, 1992: 1328). Sorumluluk kavramı tarihin en eski dönemlerinden günümüze insanoğlu ile birlikte var olmuştur. Birey kendi davranışlarından ötürü ortaya çıkan her tür olayın sorumluluğunu 4

11 taşımaktadır. Günümüzde ise bu durumun tüm bireyler için olduğu kadar tüm toplum, toplumsal bir aktör olarak tüm kurum ve yönetimler için de geçerli olduğu söylenebilir. Her birinin içinde yaşadığı topluma ilişkin çeşitli sorumlulukları bulunmaktadır. Topluma fayda sağlayacak davranışlarda bulunmaları ise her birinin sosyal sorumluluğu olarak görülmektedir. Özellikle 1990 lı yıllardan sonra sosyal sorumluluk kavramı kurumsal bağlamında ele alınmaktadır. Toplum, kurumların topluma fayda sağlayacak hareketlerde bulunmasını ve bunu etik kurallar çerçevesinde gerçekleştirmesini beklemektedir (Vural ve Coşkun, 2011: 61). Bugün toplum, giderek artan bir oranda işletmelerin sosyal sorumluluk üstlenmeleri konusunda baskı yapmaya başlamış, sosyal sorumluluğa önem veren işletmeleri kucaklarken; topluma hizmet amacı gözetilmeksizin, sadece kar amacına yönelen firmaların başarı şansını azaltmıştır. Artık yöneticiler, erk ve yetkilerini kullanırken toplumsal eğilimlerden büyük ölçüde etkilenerek kararlarını insani, sosyal, politik, yasal ve ahlaki boyutlarını düşünmeden alamaz hale gelmiş, işletmelere bir takım olanaklar sağlayan ve bir takım kısıtlamaları da beraberinde getiren çevresel faktörleri de dikkate almak zorunda bırakmıştır. Bu nedenle, yaşamak ve varlık sürdürmek isteyen işletmelerin, toplumun istek ve ihtiyaçlarına duyarlı olması, çevreyi koruması ve ahlaki davranabilmesi vazgeçilmez bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır (Ölçer, 2001). İşletmelerin çevresel yönden kurumsal sosyal sorumlulukları aşağıdaki şekilde sıralanabilir (Gökbunar, 1995: 6): İşletmeler, faaliyetlerini çevre sorunlarına daha duyarlı biçimde yürütebilmek için çalışanlarını eğitmeli ve motive etmelidir. Çevre sorunları, bir tesisin yeni bir faaliyete veya projeye başlamasından önce değerlendirilmelidir. Çevre sorunları oluşturmayan, herhangi bir tehlikeye olanak vermeyen; tüketimi, gerekli enerji ve doğal kaynak miktarında ekonomik olan; yeniden kullanılabilecek veya emniyetli bir şekilde yok edilebilecek ürün ve hizmetler geliştirilmelidir. Atık üretimi asgari düzeye indirilmeli, atıkların bilinçli ve emniyetli bir şekilde yok edilmesi hususunda önlemler alınmalıdır. Ürün veya hizmetlerin imalat, pazarlama, kullanım ve faaliyet yöntemleri, ciddi ve telafisi imkansız boyutlardaki çevresel etkilerini önlemek amacıyla, bilimsel ve teknik görüşlere uyum sağlayacak şekilde değiştirilmelidir. 5

12 Çevre bilincini ve korumacılığını teşvik edecek kamu politikalarının, özel sektörhükümet ve uluslararası programların ve eğitimsel girişimlerin geliştirilmesine katkıda bulunulmalıdır. Çevre ile ilgili faaliyetler değerlendirilmeli; yürütülen faaliyetler işletme ihtiyaçlarına, yasal gereksinimlere ve bu ilkelere uygunluğunun tespiti için düzenli aralıklarla kontrol edilmeli ve bu konularla ilgili olarak idare heyetine, hissedarlara, çalışanlara, yetkililere ve topluma düzenli aralıklarla gerekli bilgiler verilmelidir. 21. yüzyılda ayakta kalmak ve global anlamda rekabet gücüne sahip olmak isteyen işletmeler, atıklarını azaltmak, emisyonlarını minimize etmek ve kazaları önlemek durumundadırlar (Nemli, 2000: 21). Çünkü toplumun giderek çevre bilinci artmakta, insanlar kendilerinin neden olduğu çevre sorunlarının gelecek kuşakları bile etkileyebileceğini artık görebilmektedirler. Yasal ve toplumsal baskılar sivil toplum kuruluşlarının da desteğini alarak işletmeleri çevre dostu ürün ve faaliyetlere yönlendirmekte, çevreyi dikkate almaya itmektedir. Çevresine zarar veren, atıklarıyla canlıların yaşam alanlarını yaşanmaz hale getiren işletmeler, halkın gözündeki itibarlarını yitirerek yok olmaya mahkum olacaklardır. Çünkü çevre sorunları itibar kaybının yanı sıra geniş çapta ekonomik sistemlerin çökmesini de beraberinde getirmektedir. Son yüzyılda artan yaşam kalitesi ve ekonomik güce rağmen kirlilik, iklim değişiklikleri, ozon tabakasındaki büyüme doğaya büyük zararlar vermekte ve ekonomik gelişmenin temeli olan doğal kaynakları yok etmektedir. Doğal kaynaklara bağlı olan ekonomik büyüme ise bu durumdan son derece olumsuz etkilenmektedir (Dean ve Macmullen, 2007: 50-76). Sonuç Çevre sorunlarının küresel boyutta tüm canlıların geleceğini tehdit ettiği günümüz dünyasında, işletmelerin daha fazla kar elde etmeye odaklanarak çevresel değerleri hiçe saymaları sorunları daha da derinleştirmekte ve çözülemez yapmaktadır. Üretim-tüketim zincirindeki tüm aşamalar boyunca doğaya yapılan baskılar telafisi mümkün olmayan zararlara neden olmakta, doğal kaynakları tükenme noktasına getirmektedir. Atıklarla kirletilen ekosistemler bir bir kaybedilmekte yok olan doğal kaynakların yerine yenisi koyulamamaktadır. Böyle bir olumsuz tablonun ortaya çıkmasında sorumsuzca davranan işletmelerin büyük bir rolünün olduğu tüm dünyada olumsuz örnekleriyle açıkça görülmektedir. İşletmelerin kendi gelecekleri için de öncelikle çevre ile uyumlu stratejiler belirleyerek bunu tüm çalışanları ve yönetimce benimsemeleri ve faaliyetlerinin her aşamasında uygulamaları gerekmektedir. Çevre ile dost uygulamaları kurumsal bir sosyal sorumluluk olarak içselleştirebilen işletmelere kazandıkları itibarla birlikte başarıların kapıları da açılabilecektir. 6

13 KAYNAKÇA AKGÜL, Urungu; (2010), Kurumsal Sosyal Sorumluluk Kavramına Sosyal Antropolojik Bir Yaklaşım, Antropoloji Dergisi, Sayı: 24, ss: AKTEPE, Eyüp; (2004), İşletmecilik Bilgileri, Gazi Kitabevi, Ankara. ÇEPEL, Necmettin; (1996), Çevre Koruma ve Ekoloji Terimleri Sözlüğü, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı, İstanbul. DEAN, Thomas and Jeferry MACMULLEN; (2007), Toward a Theory of Sustainable Entrepreneurship: Reducing Environmental Degradation Through Entrepreneurial Action, Journal of Business Venturing, 22, pp ERTÜRK, Hasan; (1998), Çevre Bilimlerine Giriş, Ceylan Matbaacılık, Bursa. GÖKBUNAR, Ali Rıza; (1995), İşletmelerin Çevrenin Korunmasında Sosyal Sorumluluğu, Ekoloji Dergisi, Sayı: 14. ss KELEŞ, Ruşen, Can HAMAMCI ve Aykut ÇOBAN; (2009), Çevre Politikası, İmge Yayıncılık, Ankara. KUMKALE, İlknur; (2010), Genel İşletme; Murathan Yayınevi, Trabzon. NEMLİ, Esra; (2000), Çevreye Duyarlı İşletmecilik Ve Türk Sanayinde Çevre Yönetim Sistemi Uygulamaları, İstanbul Sanayi Odası Çevre Şubesi, Yayın No: 11, İstanbul. RODOPLU, Gültekin ve Ali AKDEMİR; (1998), İşletme Bilimine Giriş, Beta, Isparta. SARIKAYA, Muammer ve Zişan KARA; (2007), Sürdürülebilir Kalkınmada İşletmenin Rolü: Kurumsal Vatandaşlık, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 14(2), ss TAŞDEMİR, Vahdi; (2011), İşletme-Çevre İlişkilerinin Muhasebe Açısından Raporlanması, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Ün. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. TAŞKIN, Ahmet; (2012), İş Hukukunda İşletme Kavramı, Çalışma ve Toplum Dergisi, Sayı:1, ss T.C. Çevre Kanunu. Kanun Numarası: Resmi Gazetede Yayımlanma Tarihi: , Sayı:18132, Yayımlandığı Düstur Tertip: 5, Cilt:22, Sayfa:499. Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük; (1992), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Milliyet Matbaası, İstanbul. VURAL, Beril AKINCI ve Gül COŞKUN; (2011), Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Etik, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, Sayı: 1, ss Yıldız, Kazım, Mehmet YILMAZ ve Şengün SİPAHİOĞLU; (2008), Çevre Bilimi ve Eğitimi, Gündüz Eğitim, Ankara. 7

14 Kurumsal Girişimciliğin Örgüt Performansı ile Etkileşimi: Görgül Bir Araştırma Metin OCAK, H. Nejat BASIM Kara Kuvvetleri Komutanlığı, ANKARA, Başkent Üniversitesi, İ.İ.B.F., İşletme Bölümü, ANKARA, ÖZET Bu araştırmada, başarılı örgütlerin önemli bir öğesi olarak kabul edilen kurumsal girişimcilik davranışları ile örgütlerin performansı arasındaki etkileşim incelenmiştir. Söz konusu etkileşimde geçmiş çalışmalardan farklı olarak örgüt performansı, örgütlerin hem geçmiş hem de gelecekte değer yaratma potansiyelini ortaya çıkaracak şekilde çok boyutlu olarak ele alınmıştır. İstanbul Sanayi Odasına üye 411 işletmeden anket yöntemi ile toplanan verilerin analizi sonucunda kurumsal girişimcilik davranışlarının, örgütlerin geçmiş performansı ve gelecekte değer yaratma potansiyeli üzerinde etkileri olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Ayrıca, bulgular alt boyutlar bağlamında tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kurumsal Girişimcilik, Algılanan Örgüt Performansı. The Interaction of Corporate Entrepreneurship and Organizational Performance: An Empirical Research ABSTRACT In this research, the interaction between corporate entrepreneurship which is seen as an important factor of successful organizations and the performance of organizations are investigated. In the mentioned interaction unlike from previous studies, organizational performance was handled multidimensional, not only showing the past but also presenting future potential of creating values. As a result of analyzes of survey method collected data from 411 member firms of Istanbul Chamber of Industry Organization revealed that organizations corporate entrepreneurship behaviors have effects on organizations past performance and creating value potential in the future. Also findings are discussed in the context of sub-dimensions. Keywords: Corporate Entrepreneurship, Perceptual Organizational Performance. 8

15 I. GİRİŞ Girişimcinin ekonomideki kilit rolünün farkına varıldığı ve ekonomik gelişmenin mimari olarak görüldüğü tarihten bugüne kadar girişimci ve girişimcilik konuları hep ilgi odağı olmuştur. Başlangıçta bağımsız girişimci için birçok fırsatların olduğu ekonomik düzen, son yıllarda güçlü kurulu örgütlerin varlığı ve bu örgütlerin mevcut rakipleri ile kıyasıya mücadele ettiği, pazarlara küçük oyuncuların giremediği bir düzene dönüşmüştür. Bu paralelde örgütlerde kurumsal, bölümsel, fonksiyonel ve proje seviyesinde ortaya çıkan (Morris vd., 2011: 12) kurumsal girişimcilik çalışmaları gelişmeye başlamıştır. Kurumsal girişimcilik; yenilikçi yeteneklerinin geliştirilmesi ve eş zamanlı olarak örgütsel girişimler yaratarak kurumsal başarının yükseltilmesi (Hornsby vd., 1993: 29), üst düzey performans gösterilmesinin ana etkeni olarak görülmüştür. Bu nedenle, örgüt yöneticileri ile araştırmacılar örgütlerde girişimciliği ortaya çıkaracak, kurumsallaştıracak ve bu sayede performanslarını artıracak çalışmalara odaklanmaya başlamışlardır. Doğal olarak, bu amaca hizmet edecek çalışmalardan birisi ve belki de en önemlisi, örgütlerin mevcut kurumsal girişimcilik seviyeleri ile performanslarının ve karşılıklı etkileşimlerinin ortaya konulması ve geri bildirim sağlanmasıdır. Yazında kurumsal girişimcilik ve örgüt performansı değişkenlerini ayrı ayrı ve ikili ilişkileri bağlamında inceleyen birçok çalışma (Zahra, 1993b; Covin ve Slevin, 1986; Zahra, 1991; Lumpkin ve Dess, 1996; Antoncic ve Hisrich, 2001; Bostjan ve Scarlat, 2008; Wang ve Zhang, 2009) yapılmıştır. Yapılan çalışmalarda kurumsal girişimciliğin alt boyutları konusunda bir uzlaşı olmadığı, örgüt performansının ortaya konulmasında ise genel olarak geleneksel performans değerleme ölçütlerinden yararlanıldığı ve örgütlerin defter değeri ile piyasa değeri arasındaki farkın gözden kaçırıldığı görülmektedir. Diğer bir ifadeyle kurumsal girişimcilik bileşenlerinin çerçevesi çizilmemekte ve örgütlerin performansı olarak geleceğe hazır olma durumları, nadir ve taklit edilmesi zor değer yaratma potansiyelleri dikkate alınmamaktadır. Bu bağlamda çalışmamızda kurumsal girişimcilik bileşenlerinin çerçevesinin çizilmesi ve kurumsal girişimciliğin örgütlerin hem geçmiş hem de gelecekte değer yaratma potansiyelini ortaya koyan çok boyutlu örgüt performansı üzerine etkilerinin incelenmesi önemli açılımlar sağlayabilecektir. II. KURUMSAL GİRİŞİMCİLİK 1980 li yılların başlaması ile örgütlerin performansı üzerine etkileri nedeniyle kurumsal girişimcilik konsepti akademisyenler ve uygulayıcılardan büyük ilgi kazanmaya 9

16 başlamıştır (Zehir ve Eren, 2007: 170). İngilizce Corporate Entrepreneurship olarak ifade edilen kurumsal girişimcilik olgusunda Corporate tüzel kişilik, bir kurum veya şirket anlamına gelirken, entrepreneurship bir alana girme sürecini, daha geniş kabulüyle girişimcilik sürecini ifade etmektedir (Bulut vd., 2008: 1391). Yazında kurumsal girişimcilik ile ilgili yapılan çalışmalarda tüm örgütün bilinçli bir şekilde girişimciliğe yönelmesi üzerine odaklanıldığı görülmektedir. Örgütteki birey ve gruplar ise girişim ajanı olarak düşünülmektedir. Dolayısıyla kurumsal girişimcilik, girişimciliğin kurumsallaştığı çift yönlü bir süreci ifade etmektedir. Kurumsal girişimciliğin davranışsal boyutlarının sınıflandırmasında en az iki akım görülmektedir. Bunlardan birinci akım yeni iş girişimi başlatma, yenilikçilik ve stratejik yenilenme boyutlarının ele alındığı kurumsal girişimcilik yaklaşımıdır (Guth ve Ginsberg, 1990; Zahra, 1991; 1993b; 1995; 1996). Diğer akım ise girişimcilik eğilimi (Miller ve Friesen, 1983; Lumpkin ve Dess, 1996) ya da girişimcilik duruşu (Covin ve Slevin, 1986; 1991) yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda farklı yazarlar tarafından genel olarak ele alınan boyutlar; yenilikçilik, proaktiflik, risk alma, özerklik ve saldırgan rekabetçilik boyutlarıdır. Birinci ve ikinci yaklaşımların bir sentezi olan çalışmada ise Antoncic ve Hisrich (2001: 498), yeni iş girişimi başlatma, yenilikçilik, kendini yenileme, proaktiflik olmak üzere kurumsal girişimciliğin dört boyutu olduğunu söylemektedirler. Çalışmamız kapsamında kurumsal girişimcilik tanımı, Morris vd.nin (2011: 12) ifade ettiği gibi örgütün yenilikçilik, stratejik yenilenme ve yeni iş girişimi başlatma gayretlerinin toplamı olarak ele alınmıştır. Bunun nedeni söz konusu üç boyutun, yazında çalışılan (risk alma, proaktiflik, rekabetçi saldırganlık, özerklik gibi) diğer boyutları da kapsamasıdır (Zahra, 1995: 2234; Zahra, 1996: 1723; Antoncic ve Hisrich, 2001: 499). Yenilikçilik, bir örgütün yeni ürün yaratması, başarılı bir şekilde pazara sunması yeteneği, örgütsel yenilikleri ile ilgili taahhüdü olarak ifade edilmektedir (Zahra ve Garvis, 2000: 471). Yeni iş girişimi başlatma boyutu özerk veya yarı özerk varlıklar, bölüm ve örgütlerin oluşturulması üzerine yoğunlaşmaktadır (Zehir ve Eren, 2007: 170). Stratejik yenilenme boyutu ise örgütün üzerine inşa edildiği fikirlerin tekrar yenilenmesi suretiyle örgütün dönüştürülmesi, stratejinin tekrar oluşturulması, yeniden örgütlenme ve örgütsel değişim üzerinde odaklanmaktadır (Zahra, 1993b: 321). Üç boyutla ilgili gayretlerin tümü örgütlerde kurumsal, bölümsel, fonksiyonel ve proje seviyesinde ortaya çıkmakta ve örgütlerin rekabet pozisyonunu ve performansını artırmaktadır. 10

17 III. ÖRGÜT PERFORMANSI Performans genel anlamda, amaçlı ve planlanmış bir etkinlik sonucunda elde edileni, nicel veya nitel olarak belirleyen bir kavramdır (Mimir, 2008: 44). Performans değerleme ise yönetimin kontrol işlevinin en önemli faaliyeti olarak birey ve örgüt düzeyinde ele alınmaktadır. Birey düzeyinde performans değerleme, çalışanların başarı ölçümünü ilgilendirirken; örgüt düzeyinde performans değerleme örgütün yerine getirdiği faaliyetlerin, ürettiği mal ve hizmetlerin tutumluluk, verimlilik ve etkinlik ölçütlerine göre sunulmasını içermektedir lı yıllarda genelde örgüt performansının belirleyicisi olarak geçmiş verilere dayanan finansal ölçütlerin kullanıldığı görülmektedir. Son yıllarda ise örgüt performansının ölçülmesinde sadece geleneksel ölçüm yöntemlerinin kullanılmasına büyük eleştiri yapılmaktadır. Eleştirinin ana nedeni ise örgütlerde maddi ve fiziksel varlıkların öneminin maddi olmayan ve entelektüel varlıklara doğru kaymasıdır. Geleneksel performans ölçüm yöntemleri bu varlıkları ölçme ve raporlamada yetersiz kalmaktadır. Birçok örgütte defter değeri ile pazar değeri arasındaki farklılık bunun en önemli göstergesidir (Erkuş, 2004: 304). Finansal performansa dayalı ölçüm sistemlerinin yetersizlikleri çok boyutlu performans değerlendirme sistemlerini gündeme getirmiştir (Ağca ve Tunçer, 2006: 173). Bunlardan birisi de Balanced Scorecard (BSC) yöntemidir. Bu yöntemde Kaplan ve Norton (1996) dört boyutta örgüt performansını tanımlamaktadırlar. Bunlar; finansal, müşteri, iç süreçler ile öğrenme ve gelişme boyutlarıdır. Bu yaklaşıma göre; örgütlerin öğrenme ve gelişmeleri sonucunda iç süreçlerini çok daha etkili ve verimli olarak gerçekleştirecekleri, etkili ve verimli örgüt içi süreçlerin ise müşterilerin tatminini ve gelişen satışlar sonucunda finansal başarısını artıracağı (Ülgen ve Mirze, 2004: 412) ileri sürülmektedir. Araştırmamız kapsamında BSC (Kaplan ve Norton, 1992; 1993) ölçüm yönteminden esinlenerek bu dört boyut algılanan örgüt performansını ölçmek için kullanılmıştır. Bu boyutların kullanılmasının örgütün sadece geçmiş performansını değil; geleceğe hazır olma durumunu ve nadir, taklit edilmesi zor değer yaratma potansiyelini de yansıtacağı değerlendirilmektedir. Çalışmamızda dört boyuttan bir olarak ele alınan Müşteri boyutu ile Müşteriler bize hangi göz ile bakmaktadırlar? sorusunun cevabı ortaya konulmakta ve müşterilerin memnun edilmesi örgüt ve kurumların varlıklarını sürdürebilmeleri için bir zorunluluk olarak görülmektedir (Atakan, 2006: 56). Öğrenme ve gelişme boyutunda Gelişme ve değer yaratmayı devam ettirebilir miyiz? sorusunun cevabı verilmektedir. İç süreçler boyutunda Nelerde üstün 11

18 olmalıyız? sorusunun cevabı ortaya konulmakta ve örgütlerin amaçlarına ulaşmasında en fazla etkisi olan mal ve hizmet dağıtımını sağlayan ve geliştiren teknik yöntem ve programlar üzerine odaklanılmaktadır (Bekmezci, 2008: 78). Diğer boyutların odak noktası olan finansal boyutta ise Hissedarlara nasıl görünmekteyiz? sorusunun cevabı ifade edilmektedir. IV. KURUMSAL GİRİŞİMCİLİK VE ÖRGÜT PERFORMANSI İLİŞKİSİ Wang ve Zhang (2009: 16) kurumsal girişimciliğin örgüt performansına olumlu etki ettiğini kanıtlamak ve keşfetmek için yapılan çalışmalarda karışık bulgular elde edildiğini söylemektedirler. Farklı sonuçların nedeni ise araştırmacıların seçtikleri farklı ölçeklerden kaynaklanmaktadır. Çalışmamız kapsamında kurumsal girişimcilik örgüt performansı ilişkisinin ortaya konulmasında ilk defa bazı boyutlar birlikte ele alınmıştır. Bu nedenle yazında yapılan çalışmalar dikkate alınarak kurumsal girişimcilik ve örgüt performansı arasındaki ilişki alt boyutlar bağlamında dört ayrı başlık altında açıklanmıştır. A. Kurumsal Girişimcilik ve Müşteri Boyutu İlişkisi Eliasson ve Psilander (2000: 1) girişimciliğin müşteri memnuniyetinden ayrı çalışılamayacağını belirtmektedirler. Ramachandran vd. (2006: 86) ne göre ise girişimcilik güdüsü mevcut ve yeni ortaya çıkan örgütlerde müşteri memnuniyetsizliğini tanımlamak ve bu memnuniyetsizliği giderecek çözümler geliştirmek için ısrarlı bir şekilde sürdürülmelidir. Hills (1999: 6) ise konunun önemine vurgu yapmak için girişimciliğin özünde pazar odaklı olduğunu söylemekte örgütteki herkes için müşteri odaklı olmanın bir yaşam biçimi olduğunu ve örgütün yaşamını sürdürmesi için müşteri memnuniyetini sağlayacak pazar stratejilerini uygulamanın kaçınılmaz olduğunu belirtmektedir. Dees (1998: 3) e göre girişimcilikte değer yaratmak önemlidir. İş dünyasında değer yaratmak; örgüt tarafından satılan ürün veya hizmetlere müşteriler maliyetinden fazla ödeme arzusu gösterdiklerinde mümkün olmaktadır. Örgütün elde ettiği kâr yaratılan değerin önemli bir göstergesidir. Dolayısıyla girişimcilikte değer yaratmak için müşteri memnuniyeti önemlidir. Nemati vd. (2010) çalışmalarında kurumsal girişimciliğin alt boyutları ile müşteri memnuniyeti arasında aynı yönlü bir ilişki olduğunu ifade etmektedirler. B. Kurumsal Girişimcilik ile Öğrenme ve Gelişme Boyutu İlişkisi Kurumsal girişimcilik bireysel çaba, yaratıcılık ve paylaşım tarafından yönlendirilen örgütsel öğrenmeyi de kapsamaktadır (Hayton, 2005: 21). Örgüt içinde bilgi paylaşımı ve 12

19 öğrenme davranışlarının geliştirilmesi örgütlerin ürün ve hizmet üretim süreçlerinin gelişmesine ve dolayısıyla örgüt performansına olumlu etki etmektedir (Göztepe, 2009: 51). Diğer bir deyişle, örgütteki kurumsal girişimcilik gayretleri örgütlerin mevcut yeteneklerini ilerletme ve yeni kabiliyetler kazanılması, artan değer yaratılmasını inşa etmektedir (Zahra vd., 2009: 249). Ahua ve Lampert (2001) ile Alegre ve Chiva (2009) yaptıkları çalışmalarda kurumsal girişimcilik ve örgütsel öğrenme seviyesi arasında aynı yönlü bir ilişki tespit etmişlerdir. C. Kurumsal Girişimcilik ve İç Süreçler Boyutu İlişkisi İç süreçler boyutu örgütlerin ürün geliştirme, satın alma, üretim, teknoloji, pazarlama ve satış alanlarındaki yeteneklerini ifade etmektedir. Yazında kurumsal girişimcilik ve örgütlerin iç süreçleri üzerine doğrudan alıntılardan ziyade dolaylı atıflar görülmektedir. Guth ve Ginsberg (1990: 6) kurumsal girişimciliğin stratejik yenilenme boyutunun örgütün üzerine kurulduğu ana fikirlerin ve iç süreçlerinin sürekli değişim ve dönüşümünü ifade ettiğini ve yeni yeteneklerin elde edilmesini sağladığını belirtmektedirler. Covin ve Slevin (1991: 14) örgütün girişimciliği ile iç süreçlerinin ilişkili olduğunu, Zahra (1993a: 15) ise kurumsal girişimciliğin finansal olmayan sonuçlarından en önemlisinin örgütün iç süreçleri ile ilgili yeteneklerin geliştirilmesi olduğunu ifade etmektedirler. Kuratko vd. (1990: 51) ne göre ise kurumsal girişimcilik örgütün yeni iç süreçlere ve sistemlere ulaşmasını sağlamaktadır. Ç. Kurumsal Girişimcilik ve Finansal Performans İlişkisi Örgütlerde, girişimcilik faaliyetlerinde bulunulmasının bir nedeni de böyle bir faaliyetin yüksek finansal performansla sonuçlanacağı inancıdır. Birçok çalışmada (Covin ve Slevin, 1986; Zahra, 1991; 1993b; Zahra ve Covin, 1995) kurumsal girişimciliğin örgütün büyümesi ve kârlılığı ile aynı yönlü ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmış ve kurumsal girişimciliğin ufak örgütlerin büyümesinin iyi bir tahmincisi olduğu belirtilmiştir. Bazı yazarlar (Bostjan ve Scarlat, 2008; Antoncic ve Prodan, 2008) Slovenya ve ABD deki değişik büyüklükteki örgütler üzerine yaptıkları çalışmalarda kurumsal girişimcilik ile örgütlerin büyümesi ve kârlılığı arasında aynı yönde bir takım ilişkiler ortaya koymuşlardır. Zhang vd. (2006: 102) girişimciliğin büyüme ve finansal performans üzerine kısa dönemli değil uzun dönemli etkileri olduğunu söylemektedirler. Antoncic ve Hisrich (2001: 504) de kurumsal girişimcilik etkinliklerine yönelen örgütlerin diğer örgütlere nazaran daha yüksek büyüme ve kârlılık elde etmeyi başardıklarını ifade etmektedirler. 13

20 Buraya kadar çizilmeye çalışılan kuramsal çerçeve, kurumsal girişimcilik ve örgüt performansı arasındaki ikili ilişkileri ortaya koymaktadır. Örgütlerde değişen kurumsal girişimcilik davranışları ile örgüt performansı değişmektedir. Bu kuramsal gerekçeler ışığında, Şekil-1 de gösterilen araştırma modeli kurgulanmıştır. Şekil 1: Araştırmanın Modeli Modelden yola çıkarak Kurumsal girişimcilik ile örgüt performansı alt boyutlar bağlamında nasıl bir etkileşim göstermektedir? ana araştırma sorusuna yanıt aranmış ve toplanan veriler ışığında model test edilmiştir. V. YÖNTEM A. Örneklem Araştırmanın evreni İstanbul Sanayi Odası (İSO) na üye firmalardır. Araştırmanın İSO ya üye firmalar üzerinde yapılmasının nedeni bu firmaların üretimden satışa kadar birçok ölçüt doğrultusunda Türkiye de üstün performans göstermiş olmalarından kaynaklanmaktadır. İSO ya üye toplam sanayi firmasının olduğu, Odadan temin edilen veri tabanından tespit edilmiştir. Araştırmanın örneklemi ise evreni temsil edecek nitelikte, üye firmalardan rastlantısal olarak seçilen 411 farklı firmadır. Araştırmada, bu firmalarda çalışan ve firma adına cevap verebilecek 411 yöneticiden elektronik anket formu ile toplanan veriler 14

21 kullanılmıştır. Araştırmaya katılan firmaların 102 si (% 24,8) büyük, 83 ü (% 20,2) orta, 226 sı (% 55) küçük ölçekli sanayi firmalarıdır. B. Veri Toplama Araçları Araştırmada örgütlerin son üç yıl içindeki kurumsal girişimcilik davranışlarını ölçmek üzere Zahra (1996) tarafından geliştirilen 14 maddelik Kurumsal Girişimcilik Ölçeği (KGÖ) tarafımızdan Türkçe ye uyarlanarak kullanılmıştır. Örgüt performansını ölçmek üzere kullanılan 17 maddelik Algılanan Örgüt Performansı Ölçeği (AÖPÖ) ise yazında yapılan çalışmalar (Bekmezci, 2008; Antoncic ve Hisrich, 2001; Ağca ve Kandemir, 2008; Kaplan ve Norton, 1992; 1993; 1996) dikkate alınarak tarafımızdan geliştirilmiştir. Ölçeklerin geçerliği için Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA), güvenilirliği için ise Cronbach alfa analizi yapılmıştır. DFA da dört ayrı model test edilmiştir. Her iki ölçekte de birinci düzey çok faktörlü model diğer tüm modellerden daha yüksek uyum iyiliği göstermiştir. KGÖ nün yapılan güvenilirlik analizi sonucunda boyutlara ilişkin elde edilen güvenilirlik değerleri (Cronbach alfa) sırasıyla 0,85, 0,77 ve 0,84, toplam için ise 0,87 bulunmuştur. AÖPÖ nün güvenilirlik değerleri de alt boyutlar için sırasıyla 0,83; 0,79; 0,78 ve 0,91 ölçeğin toplamı için ise 0,92 olarak hesaplanmıştır. VI. BULGULAR Araştırma değişkenlerine ait betimleyici istatistikler Tablo-1 de sunulmuştur. Tabloda görüldüğü üzere, örgütlerin son üç yıldaki kurumsal girişimcilik davranışları genelde orta noktaya yakın ve iki boyutta orta noktanın üzerindedir. Bu kapsamda Stratejik Yenilenme boyutunun ortalaması (Ort.=3,17; ss.=1,00) ile Yenilikçilik boyutunun (Ort.=2,87; ss.=1,05) ortalamasının orta noktanın biraz üzerinde, Yeni İş Girişimi Başlatma boyutunun ortalamasının ise (Ort.=1,95; ss.=0,82) orta noktanın altında olduğu görülmektedir. Örgüt Performansı boyutlarına bakıldığında ise Öğrenme ve Gelişme (Ort.=3,27; ss.=0,93), İç Süreçler (Ort.=3,52; ss.=0,83), Müşteri (Ort.=2,98; ss.=0,89) ve Finansal (Ort.=2,96; ss.=0,93) boyutlarının puan ortalamalarının orta noktanın üzerinde olduğu tespit edilmiştir. 15

22 Tablo 1: Değişkenlere Ait Betimleyici İstatistikler Değişkenler Ort. S.S. Yenilikçilik 2,87 1,05 Yeni İş Girişimi Başlatma 1,95 0,82 Stratejik Yenilenme 3,17 1,00 Öğrenme ve Gelişme 3,27 0,93 Müşteri 2,98 0,89 İç Süreçler 3,52 0,83 Finansal 2,96 0,93 Tüm değişkenlerin birbirleri ile ilişkisini hem doğrusal hem de dolaylı olarak daha net ortaya koyabilmek ve bu kapsamda kurumsal girişimciliği merkeze alan Yapısal Eşitlik Modelimizin test edilmesi amacıyla yol analizi yapılmıştır. Yol analizi AMOS 21.0 programında maximum likelihood hesaplama yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Model ilk test edildiğinde χ²= , χ²/sd= 4.91, RMSEA= 0.09, CFI= 0.78 ve IFI= 0.78 uyum iyiliği değerleri tespit edilmiştir. Modelin test edilmesinden sonra ortaya çıkan değişkenler düzeltme indeksleri incelendiğinde, bazı düzeltmelerin yapılması gerektiği ortaya çıkmıştır. Aynı boyut içerisinde ve düzeltme değeri olarak modele en yüksek katkıyı sağlayan düzeltmeler (Corten vd., 2002; Bollen ve Lennox, 1991) yapıldıktan, bazı maddeler (KGÖ de 2, AÖPÖ de 5) çıkarıldıktan sonra regresyon ağırlıkları dikkate alınarak istatistiksel olarak anlamlı olmayan ilişkiler (p>0,05) modelden çıkarılmıştır. Son iyileştirmelerden sonra elde edilen YEM uyum değerlerine ilişkin sonuçlar aşağıda Tablo-2 de görülmektedir. Buna göre modelin bazı indekslerde iyi uyum bazılarında ise kabul edilebilir uyum gösterdiği anlaşılmaktadır. Tablo 2: Modelin Uyum İyiliği Sonuçları Ölçek χ² sd χ²/sd RMSEA CFI IFI Model-1 356,83* 189 1,88 0,047 0,96 0,96 *p<0,01 RMSEA= Root Mean Square Error of Approximation; CFI=Comparative Fit Index; IFI=Incremental Fit Index; sd=serbestlik Derecesi 16

23 Kurumsal girişimcilik ile örgüt performansı boyutları arasındaki anlamlı ilişkileri gösteren modeldeki değişkenler arası ilişkilere ait değerler aşağıda Tablo-3 te sunulmuştur. Tablo 3: Regresyon Ağırlıkları (Anlamlı İlişkiler) Test Edilen Yol Tahmin Stan. Hata Kritik Oran P ÖğGel <--- Yen 1,315,237 5,540 ** Müş <--- Yen 1,135,202 5,621 ** İçSür <--- Yen 1,168,224 5,651 ** Fin <--- Yen,920,197 4,670 ** ÖğGel <--- StrY,669,254 2,637 ** Müş <--- StrY,482,228 2,117 * İçSür <--- StrY,879,256 3,431 ** Fin <--- StrY,606,229 2,649 ** Fin <--- YigB,196,070 2,787 ** *p<0,05 **p<0,01 Boyutlar arasındaki etkileşim incelendiğinde yenilikçiliğin ve stratejik yenilenmenin örgüt performansının tüm boyutları, yeni iş girişimi başlatma boyutunun ise sadece finansal performans üzerinde anlamlı etkileri olduğu görülmektedir. VII. TARTIŞMA VE SONUÇ Çalışmada, kurumsal girişimciliğin örgüt performansı üzerindeki etkileri İSO ya üye sanayi kuruluşları üzerinde araştırılmıştır. Söz konusu örgütlerin araştırmanın ana değişkeni olan kurumsal girişimcilik davranışları konusunda son üç yılda; öncelikle stratejilerini, örgütlerini gözden geçirdikleri ve örgütsel değişime odaklandıkları, ikinci sırada ortalamanın üzerinde yenilikçiliğe yöneldikleri tespit edilmiştir. Bu firmaların otonom veya yarı otonom varlıklar oluşturulması ise son üç yılda ortalamanın altında tercih edilen bir davranış olmuştur. Örgütlerin performansı incelendiğinde ise son üç yılda kendilerini rakiplerine kıyasla iç süreçler, öğrenme ve gelişme, müşteri ve finansal boyutları sırasıyla ortalamanın üzerinde 17

24 değerlendirdikleri görülmektedir. Bu sonucun BSC nin; öğrenme ve gelişmeler sonucunda gerçekleştirilen etkili verimli iç süreçlerin, müşteri tatmini ve finansal performansı artıracağı temel yaklaşımı ile örtüştüğü değerlendirilmektedir. Elde edilen sonuçlar İSO ya üye sanayi firmalarının henüz gelişme ve dönüşüm aşamasında olduğunun bir göstergesidir. Söz konusu firmaların yenilikçilik ve yeni iş girişim başlatma davranışlarının geliştirilmesinin firmaların rekabet gücünü artırabileceği ve örgüt performansına olumlu etkiler yapacağı kıymetlendirilmektedir. Diğer taraftan Kacperczyk in (2012) bulguları paralelinde İSO ya üye sanayi firmalarının son üç yılda kurumsal girişimciliği daha çok iç girişimciliğe yönelerek gerçekleştirdikleri değerlendirilmiştir. İç girişimciliğe yönelen firmalar başarılı olamama riskini tek başlarına üstlenirken (Chang, 1998; Chang, 2000: 71) dış girişimcilik riskin paylaşılması yanında firmalara yeni yetenekler elde etme konusunda eşsiz fırsatlar sunmaktadır. Bu kapsamda finansal olarak zaten çok güçlü olmayan İSO ya üye firmaların dış girişimciliğe yönelerek riski paylaşma, yeni yetenekler elde etme ve sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlama konusunda fayda sağlayabileceği düşünülmektedir. Kurumsal girişimciliğin örgüt performansı üzerindeki etkisini ortaya koymayı hedefleyen yapısal eşitlik modeli analizi sonucunda örgütlerin yenilikçilik ve stratejik yenilenme davranışlarının örgütlerin performansının dört boyutu üzerinde, yeni iş girişimi başlatma boyutunun ise örgüt performansının finansal boyutu üzerinde olumlu etkileri olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlar örgütlerin kurumsal girişimcilik davranışlarının örgütlerin mevcut performansları ve gelecekte değer yaratma potansiyelini belirlemede önemli olduğunu göstermektedir. Kurumsal girişimcilik boyutlarının araştırmamızda kullanılan bazı örgüt performansı boyutları üzerindeki olumlu etkileri yazında yer alan önceki çalışmalar ile (Ahua ve Lampert, 2001; Ramachandran vd., 2006; Bostjan ve Scarlat, 2008; Antoncic ve Prodan, 2008; Alegre ve Chiva, 2009; Zahra vd., 2009; Nemati vd., 2010) uyumludur. Yeni iş girişimi başlatma boyutunun ise örgütlerin iç süreçler, öğrenme ve gelişme, müşteri performanslarına bir etkileri olmadığı tespit edilmiştir. Son üç yılda zaten ortalamanın altında yeni iş girişimi başlatma davranışı gerçekleştiren İSO ya üye sanayi firmalarının bu davranıştan kaynaklı iç süreçler, müşteri, öğrenme ve gelişme boyutlarına katkı sağlayamaması normal bir sonuç olarak değerlendirilmiştir. Türkiye nin önemli sanayi altyapısına sahip olan İSO ya üye sanayi firmalarında kurumsal girişimcilik davranışlarının ortaya çıkmasını sağlayacak her düzeydeki çabaların 18

25 bütünleştirilmesinin ve geliştirilmesinin, zaten ortalamanın üzerinde görülen gelecekte değer yaratma potansiyelini daha da iyi seviyeye ulaştırarak finansal performansa yansıyacağı ve sürdürülebilir rekabet üstünlüğü elde edilmesinde önemli bir yetenek olacağı düşünülmektedir. Araştırmada elde edilen sonuçların yanı sıra çalışmanın bazı sınırlılıkları da bulunmaktadır. Her şeyden önce araştırmanın bulguları, verilerin toplandığı İSO ya üye 411 sanayi firması ve araştırmanın yapıldığı zaman dilimi ile sınırlıdır. Bunun yanı sıra, araştırmada kullanılan ölçekler, örgütlerdeki yöneticilere yöneltilen firmalarına yönelik değerlendirme maddelerinden oluşmaktadır ve bu kapsamda yöneticilerin algısına dayanmaktadır. Tüm değişkenlere ait verilerin aynı zamanda ve aynı kişilerden elde edildiği noktasından hareketle, sosyal beğenirlik etkisi ve ortak yöntem varyansı sınırlılıkları, sonuçların değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulmalıdır. Sonuç olarak, kurumsal girişimcilik ve örgüt performansı etkileşiminde, çalışmamızda kullanılan alt boyutlar dikkate alınarak gelecekte nicel ve nitel olarak farklılaşmış çeşitli firmalar üzerine yapılacak araştırmaların daha genellenebilir sonuçlara ulaşılması konusunda katkı sağlayabileceği düşünülmektedir. KAYNAKÇA AĞCA, V. ve TUNÇER, E. (2006), Çok Boyutlu Performans Değerleme Modelleri ve Bir Balanced Scorecard Uygulaması, Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, VIII, 1. AĞCA, V. ve KANDEMİR, T. (2008), Aile İşletmelerinde İç Girişimcilik Finansal Performans İlişkisi: Afyonkarahisar da Bir Araştırma, Sosyal Bilimler Dergisi, 10, 3. AHUA, G. ve LAMPERT, C.M. (2001), Entrepreneurship in The Large Corporation: A Longitudınal Study of How Established Firms Create Breakthrough Inventions, Strategic Management Journal, 22, ALEGRE, J. ve CHIVA, R. (2009), Entrepreneurial Orientation, Organizational Learning Capability and Performance in the Ceramic Tiles Industry, Instituto Valenciano de Investigaciones Económicas. 19

26 ANTONCIC, B. ve HISRICH, R.D. (2001), Intrapreneurship: Construct Refinement and Cross-Cultural Validation, Journal of Business Venturing, 16, ANTONCIC, B. ve PRODAN, I. (2008), Alliances, Corporate Technological Entrepreneuership and Firm Performance: Testing a Model on Manufacturing Firms, ScienceDirect, 28, ATAKAN, Tümay. (2006), Trakya Bölgesinde Tekstil İşletmelerinde Kalite Yaklaşımı ve Müşteri Memnuniyeti Analizi (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Edirne, Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü,. BEKMEZCİ, Mustafa. (2008), Türk İşletmelerinin Balanced Scorecard Yöntemi Açısından Altyapı Uygunluğunun Değerlendirilmesi (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. BOLLEN, K. ve LENNOX, R. (1991), Conventional Wisdom on Measurement: A Structural Equation Perspective, Psychological Bulletin, 110, 1991, BOSTJAN A. ve SCARLAT, C. (2008), Corporate Entrepreneurship Performance: Slovenia and Romania, Management, 3, 2008, BULUT, Ç., FİŞ A.M., AKTAN B., YILMAZ, S. (2008), Kurumsal Girişimcilik: Kavramsal Yapı Üzerine Bir Tartışma, Journal of Yaşar University, 3, CHANG, Jane. (1998), Model of Corporate Entrepreneurship: Intrapreneurship and Exopreneurship, Borneo Review, 9, 2, 1998, CHANG, Jane. (2000), Model of Corporate Entrepreneurship: Intrapreneurship and Exopreneurship, International Journal of Entrepreneurship, 4, CORTEN, I.W., SARİS W.E., COENDERS G., VAN DER VELD W., AALBERTS C.E., KORNELİS. C. (2002), Fit of Different Models For Multitrait-Multimethod Experiments, Structural Equation Modeling, 10, COVIN, J.G. ve SLEVIN, D.P., (1986), The Development and Testing of an Organizational- Level Entrepreneurship Scale, Frontiers of Entrepreneurship Research,

27 COVIN, J.G. ve SLEVIN. D.P. (1991), A Conceptual Model of Entrepreneurship as Firm Behavior, Entrepreneurship Theory And Practice. DEES, Gregory J. (1998), The Meaning of Social Entrepreneurship, Entrepreneur in Residence Kauffman Center for Entrepreneurial Leadership. ELIASSON, G. ve PSILANDER, K. (2000), Entrepreneurship In Customer Satisfaction, Draft Version. ERKUŞ, Hakan. (2004), Geleneksel Raporlama Yöntemlerinin Yeni Ekonomi Karşısındaki Durumunun İrdelenmesi ve Entellektüel Sermayenin Raporlanması, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 9, 2, GÖZTEPE, Hakan. (2009), Öğrenen Organizasyon Dinamiklerinin Toplam Kalite Yönetimi, İnovasyon ve Organizasyon Performansına Etkileri (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Gebze, Gebze İleri Teknoloji Enstitüsü. GUTH, W.D. ve GINSBERG, A. (1990), Guest Editors' Introduction: Corporate Entrepreneurship, Strategic Management Journal, 11, HAYTON, James C. Promoting Corporate Entrepreneurship Through Human Resource Management Practices: A Review of Empirical Research, Human Resource Management Review, 15, 2005, HILLS, Gerald E. (1999), An Inaugural Commentary for the Journal of Research in Marketing and Entrepreneurship, Journal of Research in Marketing & Entrepreneurship, 1,1, 5-7. HORNSBY J.S., NAFFZIGER D.W., KURATKO D.F.ve MONTAGNO, R.V. (1993), An Interactive Model of the Corporate Entrepreneurship Process, Entrepreneurship Theory and Practice. KACPERCZYK, Aleksandra J. (2012), Opportunity Structures in Established Firms: Entrepreneurship Versus Intrapreneurship in Mutual Funds Administrative Science Quarterly, 57, KAPLAN, R.S. ve NORTON D.P., (1992), The Balanced Scorecard Measures that Drive Performance, Harvard Business Review. 21

28 KAPLAN, R.S. ve NORTON, D.P.(1993), Putting the Balanced Scorecard to Work, Harvard Business Review, KAPLAN, R.S. ve NORTON, D.P. (1996), The Balanced Scorecard: Translating Strategy into Action, Harvard Business School Press, Boston. KURATKO, D.F., MONTAGNO, R.V.ve HORNSBY, J.S. (1990), Developing an Intrpreneurial Assesment Instrument for an Effective Corporate Entrepreneurial Environment, Strategic Management Journal, 11, LUMPKIN, G.T. ve DESS, G.G. (1996), Clarifying the Entrepreneurial Orientation Construct and Linking It to Performance, Academy of Management Review, 21, 2, MILLER, D. ve FRIESEN, P.H. (1983), Strategy-Making and Environment: The Third Link, Strategic Management Journal, 4, 1983, MİMİR, Mustafa. (2008), Liderlik Tarzlarının Firma Performansı ve Çalışanların Kuruma Olan Bağlılıklarına Etkisi Üzerine Bir Araştırma (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Gebze, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Sosyal Bilimler Enstitüsü. MORRIS M.H., KURATKO D.H.ve JEFFREY G.C. (2011), Corporate Entrepreneurship & Innovation, Student Edition. NEMATI, A.R., KHAN K. ve IFTIKHAR M. (2010), Impact of Innovation on Customer Satisfaction and Brand Loyalty, A Study of Mobile Phones Users in Pakistan, European Journal of Social Sciences, 16, 2. RAMACHANDRAN, K., DEVARAJAN T.P.ve RAY, S. (2006), Corporate Entrepreneuership: How?, VIKALPA, 31, 1. ÜLGEN, H. ve MİRZE, K. (2004), İşletmelerde Stratejik Yönetim, İstanbul, Literatür Yayıncılık. WANG, Y. ve ZHANG, X. (2009), Operationalization of Corporate Entrepreneurship and Its Performance Implications in China An Empirical Study, Journal Of Chinese Entrepreneurship, 1, 1,

29 ZAHRA, Shaker A. (1991), "Predictors And Financial Outcomes of Corporate Entrepreneurship: An Explorative Study", Journal of Business Venturing, 6, ZAHRA, Shaker A. (1993a), A Conceptual Model of Entrepreneurship as Firm Behavior: A Critique and Extension, Entrepreneurship Theory and Practice, 16, ZAHRA, Shaker A. (1993b), Environment, Corporate Entrepreneurship and Financial Performance: A Taxonomic Approach, Journal of Business Venturing, 8, ZAHRA, Shaker A. (1995), Corporate Entrepreneuership and Financial Performance: The Case of Management Leveraged Buyouts, Journal of Business Venturing, 10, ZAHRA S.A. ve COVİN, J. (1995), Contextual Influences on the Corporate Entrepreneurship Company Performance Relationship in Established Firms: A Longitudinal Analysis Journal of Business Venturing, 10, ZAHRA, Shaker A. (1996), Governance, Ownership, and Corporate Entrepreneurship: The Moderating Impact of Industry Technological Opportunies, Academy of Management Journal, 39, 6, ZAHRA, S.A. ve GARVIS, D.M. (2000), International Corporate Entrepreneurship and Firm Performance: The Moderating Effect of International Environmental Hostility, Journal of Businness Venturing, 15, ZAHRA, S.A., FILATOTCHEV I. ve WRIGHT, M. (2009), How Do Threshold Firms Sustain Corporate Entrepreneurship? The Role of Boards and Absorptive Capacity, Journal of Business Venturing, 24, ZEHİR C. ve EREN, M.Ş. (2007), Örgütsel Faktörlerin Kurumsal Girişimcilik ve İş Performansı Üzerine Etkileri: Türk Otomotiv Sektörü Üzerine Bir Alan Araştırması, Journal of American Academy of Business, 10, 2. ZHANG X., YONGGUI, W., ZHONG, Y.ve QINGXIAO,. W. (2006), How Corporate Entrepreneurship Impacts Market Performance: A Disaggregated Approach Based on Evidence from China, International Conference on Management of Innovation and Technology. 23

30 Siyasi Pazarlamada Bir Tutundurma Aracı Olarak Kurumsal Web Sitelerinin Kullanımı: Bilgi Sunma Fonksiyonu Üzerine Bir İnceleme Ahmet ÜNAL, Sinem GÜRAVŞAR GÖKÇE, Mevlüt TÜRK İnönü Üniversitesi, İİBF, Selahaddin Eyyubi Üniversitesi, İİBF, İnönü Üniversitesi, İİBF, ÖZET Araştırmada, seçmenleri birer siyasal tüketici olarak gören ve onların ihtiyaçlarının tespitinden başlayarak, siyasal ürünlerin geliştirilmesi, fiyatlandırılması, dağıtılması ve tutundurulması süreçlerini içeren bir yaklaşım olarak tanımlanan siyasi pazarlamada bir tutundurma aracı olarak kabul edilen web sitelerinin bilgi sunma fonksiyonu Türkiye Büyük Millet Meclisi nde grubu olan siyasal partilerin web siteleri üzerinden incelenmiştir. Araştırma sonucunda incelenen her partinin kurumsal kimliğini ortaya koyan ve seçmen üzerindeki kurumsal imajına katkı sağlayan kurumsal web siteleri nitel bir yöntem olan içerik analizi yöntemi kapsamında puanlanarak çeşitli değişkenler üzerinden kıyaslanmış; eksik tarafları ortaya koyulmuş ve çeşitli öneriler geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Siyasal pazarlama, tutundurma, web sitesi, kurumsal kimlik, içerik analizi. Using Institutional Web Sites as a Tool of PromotionforPolitical Marketing: A Study on Function of Providing Information ABSTRACT In this study, function of providing information of web sites of political parties was examined as a promotion tool for political marketing. Political marketing is an approach, starting from the identification of voters needs, and continuing with development of political products, pricing, distribution and promotion processes by accepting voters as political consumers. The information providing function of web sites of political parties was examined by taking the parties having a groupin The Grand National Assembly of Turkey (TBMM) as sample. Each web site was graded and compared by using content analysis, which is a qualitative method. As a result of the study, the weaknesses of the web sites, which are an important part of institutional identity and image of these parties, were stated and suggestions were developed to strengthen these weak points. Key Words: Political marketing, promotion, web site, institutional identity, content analysis. 24

31 1. GİRİŞ Siyaset vatandaşlara bir arada, düzenli ve refah içinde yaşayabilme yolunda bir dizi hizmet teklifleri sunar. Sunulan bu hizmetler, teklifi sunan siyasi partinin ya da adayın temsil ettiği değerler ışığında seçmenlerden iltifat görür. Seçmen nezdinde tercih edilebilir olmak, tarihin ilk dönemlerinden beri kullanılan yöntemler ve araçlar değişse de tüm iktidar erkini hedefleyen siyasi organların arzusu ve hedefi olmuştur. Özellikle günümüzde artan demokratik ve özgürlük ortamının, seçmenler açısından bakıldığında daha bilinçli ve seçici kararlar verebilmenin önünü açtığı söylenebilir. Pazarlama anlayışının odağında tüketici memnuniyetini sağlamak ve bu yolla işletme amaçlarına ulaşmak vardır. Hızla artan rekabet ortamında tüketici gözünde farklılık oluşturmak ve rakipleri arasından sıyrılarak tercih edilebilir olmak için pazarlama anlayışı, tüm kurum ve kuruluşlara rehberlik etmektedir. Pazarlama anlayışının bu yönüyle siyasete, seçmen odaklı bir anlayışı benimseyerek rakipleri arasından sıyrılmada yardımcı olabileceği düşünülmektedir. Son yıllarda hemen her alanda olduğu gibi iletişim teknolojileri ve araçlarında da büyük değişimler yaşanmaktadır. Bu değişimler her kesimi etkisi altına almıştır. Böylesi bir etkiden seçmenler ve siyasi organlarda nasibini almıştır. Siyasi rekabette birçok avantaj sunan ve önemli bir tutundurma aracı olarak ortaya çıkan web siteleri hem ilgiyi hem de özel bir önemi hak etmektedir. Bu anlamda web siteleri, hem özel sektörde hem de kamu alanında kurumsallaşmanın bir göstergesi olarak görülmektedir. Günümüzde web sitesi olmayan bir kurumsal firma, Sivil Toplum Örgütü veya kamu kurumu düşünülememektedir. Web siteleri, kurumsallaşmanın önemli bir bileşeni olan, kurumların görsel bütünlüğünü ifade eden kurumsal kimlik ve bu kimliğin dışarıdan algılanmasını kapsayan kurumsal imajın en önemli parçası haline gelmiştir (Erdal, vd., 2013). İletişim araçları arasında kısa sürede geniş bir kitleye ulaşmayı mümkün kılan web sitelerinde kurumsal kimliğin profesyonel şekilde yansıtılmasının partilerin seçmen üzerinde bırakacağı olumlu kurumsal imaja katkısı da büyük olacaktır. Bu çalışmada öncelikle yukarıda kısaca değinilen siyaset, siyasetin pazarlanması ve tutundurma kavramları açıklanmış; bir tutundurma aracı olarak web siteleri incelenmiştir. Sonrasında mecliste grubu olan partilerin web siteleri incelenerek parti sayfalarının bilgi sunma fonksiyonu üzerine odaklanılmıştır. Ölçüm aracı olarak içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. İçerik analizini nesnel bir şekilde yapabilmek için Toruk un (2008); Gibson,veWard (2000) ile Gibson, Margolis, Resnick ve Ward ın (2003) çalışmalarından uyarladığı puanlama sistemi kullanılmıştır. Bu çalışmada web siteleri sadece bilgi sunma fonksiyonu açısından değerlendirilmiştir. 25

32 2. SİYASETİN PAZARLANMASINDA TUTUNDURMANIN YERİ VE ÖNEMİ 2.1.Siyaset Kavramı Siyaset kavram olarak Meydan Larousse da (1981), devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı olarak tanımlanmaktadır. Aynı tanım Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü nde (2005) politika kavramın karşılığı olarak ve bu terim ile eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Siyaset yine aynı kaynaklara göre Arapça kökenli bir kelimedir. Politika ise İtalyanca dantürkçe ye geçmiştir. Siyaset, toplumsal hayatın yürütülmesinde belli bir düzenin sağlanması için gerekli olan önemli bir aracıdır. Pazarlama yaklaşımı; siyasetin, seçmen ihtiyaçlarını detaylarıyla belirleyerek bu amaca uygun siyaset ve stratejilerin geliştirilmesi uğraşında, bilimsel temellere uygun faaliyetler yürütmesine önemli katkılar sunmaktadır (Bulut, 1994: 1). 2.2.Siyasetin Pazarlanması Kavramı ve Gelişimi Yapılan çok sayıda çalışmaya rağmen siyaset pazarlamasının tek ve kesin bir tanımı verilememektedir. Seçmen ve politik iletişim konularında artan sayı ve hacimde çalışmalar yayınlanmaktadır. Konuyla ilgililiteratür incelendiğinde bazen siyaset yönetimi, siyasi kampanya, siyasi tutundurma ve bazen de ve geniş bir şekilde modern siyasi iletişim başlıklarının kullanıldığı görülmektedir (Scammell, 1999: 718).Kotler ve Levy, pazarlamanın genişleyen ekseni isimli ünlü makalelerinde ürünleri; mal ve hizmetler dışında; kişi, örgüt ve fikirleri de sınıflandırma içine almış ve tanımlamışlardır (Okumuş, 2007: 159). Aslında söz konusu çalışma ile ürün kavramını ve doğal olarak da pazarlamanın kapsamını, mal ve hizmetler ile sınırlayan dar kalıpların sökülüp atılmasına yönelik bir adım atılmıştır. Pazarlama tekniklerinin, siyasette ve seçim kampanyalarında uygulanmasına yönelik olarak değişik görüşler birçok çalışmada tartışılmıştır (O Cass, 1996: 37); Gilick (1967), McGinniss (1969), Nimmo (1970), Kotler (1975), Kotler ve Kolte (1981), Mauser (1983), Newman ve Sheth (1985), Smith ve Saunders (1990), Butler ve Collins (1994) bunlardan bir kısmıdır.siyasetin pazarlanması ve ahlak konuları geniş ölçüde endişeler yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Ancak pazarlamacılar, dünyanın gelişmiş ülkelerinde ürün, reklâm v.b. ticari pazarlama konularında nasıl ki işletmeleri sıkı denetleyen kurallar var ise ve bunun yarattığı güven ortamı pazarı düzenliyorsa, siyasetin pazarlaması konusunda da aynı kuralların varlığı nedeniyle endişe edilecek bir durumun olmadığını ileri sürmektedirler (Lock ve Harris, 1996: 22). 26

33 Pazarlama 1970 li yıllara kadar sadece ticari işletmelere özgü, mal ve hizmetlerin mübadelesini kapsayan bir faaliyet olarak tanımlanırken; bu tarihten itibaren kâr amacı gütmeyen kuruluşların faaliyetlerini de içine alacak şekilde kapsamının genişletilmesi gerektiği tartışmaları başlamıştır. Fikirlerin, düşüncelerin pazarlanması denildiğinde ise, akla ilk gelen konulardan biri siyasetin pazarlanmasıdır (Eroğlu ve Bayraktar, 2010: 188).Pazarlamayı sadece mal ve hizmetlerin reklâmını yaparak satma cambazlığı olarak algılayanlar, siyasetin pazarlanması kavramı yadırgayabilirler. Pazarlama, işletme faaliyetlerinin odağına tüketiciyi yerleştirir ve tüketiciyi kandırmayı değil, onu tatmin etmeyi hedefler ve bunu yaparken de toplumsal sorumluluklarını yere getirmeyi amaçlayan bir felsefeyi benimser. Bu sebeple, siyasetin pazarlanması kavramı; seçmenin arzu, istek ve beklentilerinin neler olduğunun anlaşılması ve oy avcılığı değil onun tatmini üzerinde durur (İslamoğlu, 2002: 26). Siyasetin pazarlanması kavramının ilk olarak hangi tarihte ortaya çıktığı konusunda farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bu farklılıklar, konuya yüklenen anlam farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Siyasi pazarlamanın temellerinin televizyon ve radyonun gelişimi ile atıldığı bir gerçektir. Bu konudaki ilk uygulamalara radyo konuşmaları ve reklâmları ile 1928 yılı seçimlerinde A.B.D. deavrupa da ise, 1960 larda İngiltere de, 1963 lerde Fransa da başlamıştır. Türkiye de ise ilk olarak 70 li yıllarda ilk örnekleri görülmeye başlanmıştır (Parıltı ve Baş, 2002: 13-14). İkinci Dünya Savaşı nın ardından batıda politik pazarlama faaliyetleri artmıştır. Türkiye de ise 1946 yılına kadar politik pazarlama faaliyetine gerek duyulmamıştır. Türkiye de ilk siyasi basın reklâmı, 1977 yılındaki seçimlerde Adalet Partisi tarafından kullanılmıştır. Adalet Partisi Türkiye de ilk kez reklâm ajansı ile çalışan ve seçim kampanyası yürüten partidir. Özellikle 1983 yılından sonra Türkiye de yaşanan değişim ve gelişmeler politik pazarlamaya yönelik ilgiyi arttırmıştır yılında Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz ın siyasi reklâmcılık üzerinde çalışan Fransız Seguela ile çalışması da Türkiye deki ilklerden sayılabilir (Göksel, 2005: 48). Siyaset ve pazarlama iki farklı uygulama alanı olmakla birlikte, her iki alan da bir hedef pazara yönelik olarak faaliyet göstermekte pazarlama araştırmaları, pazar bölümlendirmesi ve pazarlama karması elemanlarının kullanımı gibi benzer tekniklerden yararlanarak amaca ulaşmaya çalışmaktadır (Üste v.d., 2007: 214).Sistematik olarak ticari pazarlama ile siyasetin pazarlamasının yapısal mekanizması temelde aynıdır. Her ikisi de değişim mübadele teorisi açısından analiz edilebilir. Ticari pazarlamada tüketiciye mal ve hizmet sunulup karşılığında nakdi bir bedel alınırken, siyasetin pazarlamasında seçmene söz ve vaatler verilerek bunun karşılığı olarak oy alınmaktadır (Çiftlikçi, 1996: 5). 27

34 Siyasetin pazarlanması, ticari pazarlamanın yaklaşımlarının, yöntemlerinin ve bulgularının siyasal alana uyarlanması olarak ifade edilebilir. Bu çerçevede siyasetin pazarlanması, seçmenleri birer siyasal tüketici olarak görür ve onların ihtiyaçlarının tespitinden başlayarak, siyasal ürünlerin geliştirilmesi, fiyatlandırılması, dağıtılması ve tutundurulması süreçlerini içeren bir yaklaşım olarak ortaya çıkar (Polat ve Kütler, 2008: 4-5). Ticari pazarlamada genel olarak işletmenin, özelde ise pazarlamanın hedefini oluşturan genel pazar yapısının oluşması şu üç özelliğe bağlıdır (Mucuk, 2009: 69): Karşılanması gereken istek ve ihtiyaçları olmalıdır, Harcayabilecek geliri (satın alma gücü) olan kişiler olmalıdır, Harcama yapma isteği olmalıdır. Siyasetin pazarlanmasında ise bu pazar yapısı şu şekilde oluşmaktadır (Bayraktaroğlu, 2002a: 63): Seçmenlerin yönetilme, haklarını savunma ve temsil edilme gibi istek ve ihtiyaçları vardır. Seçmenler, oy verme gücüne ya da hakkına sahiptirler. Bir başka deyişle, satın alma güçleri vardır. Seçmenler, bu güç ya da hakkı kullanma isteğine sahiptirler. Ticari pazarlamada, ticari işletme ile tüketici arasında belli bir maddi bedel karşılığında gerçekleşen alışveriş, siyasetin pazarlanmasında, aday ile seçmen arasında gerçekleşen bir süreç içinde gerçekleşmektedir (Kotler, 1975: 763). Siyasetin pazarlanması, seçmenlerin bir müşteri olarak algılanmalarına yol açarak politikacıların ufkunu geliştirir. Bu yeni bakış açısı, politik pazarlama eylemlerinin sadece seçim dönemlerindeki kampanyalarla sınırlı kalmasını önler (Bulut, 1994: 8). Parti ve adayların çalışmalarında, pazarlama yönlü bir felsefeye sahip olmaları pazarlama çabalarının başarısı için büyük önem taşımaktadır. Diğer bir ifadeyle, partiler politikalarını oluşturmadan önce seçmen istek ve gereksinimlerini araştırarak; bu istek ve gereksinimleri karşılayacak politikalar üretmelidirler (Bayraktaroğlu, 2002a: 59).Tüketicinin isteklerini, ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılamak ve onu tatmin etmek nasıl pazarlamanın ana amacı ise siyasal örgütler için de toplumun geneline uygun bir tatmin yaratmak ana amaç olmalıdır (Üste v.d., 2007: 215). Siyasi partilerin pazarlama yaklaşımını benimsemelerinin nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz (Orel ve Nakıboğlu, 2010: 66): 28

35 Bu yaklaşımın geniş kitlelerce kabul görmüş, kullanılmış ve denenmiş tekniklere sahip olması. Çok maddi harcama yapanın her zaman başarıyı yakalayamaması. Bu yaklaşımın benimsenmesi sayesinde politikacıların seçmenlere daha iyi odaklanması ve daha iyi sonuçlar almasının sağlanması. Siyasi partiler, belli bir düşünceyi amaç edinmiş kişilerin bulunduğu, belli bir siyasi görüşü temsil eden siyasi topluluklardır. Siyasi partiler, hükümet idaresini yani genel bir ifadeyle, siyasi iktidarı eline almak ve devletin iç ve dış işlerini kendi ilkeleri ve düşüncelerine göre yönetmek amacıyla kurulurlar (Karaçor ve Gözüm, 2012: 406).Bütün siyasi partilerin amacı iktidar olabilmektir. İktidarı elinde bulunduran partinin amacı ise, bu fiili durumun devamını sağlamaktır. Çünkü hizmet sunabilmek, iktidar olmakla mümkündür (Bulut, 1994: 10). Hükümet erkinin cazibesi, tüm siyasi partilerin bu erki kazanabilmek için sürekli bir yarış içerisinde olması, siyasetin pazarlanmasını çok önemli bir konu haline getirmiştir. Toplumsal ve teknolojik değişim, siyasi partilerin klasik yöntemlerle seçmen desteğini kazanmasını, hatta var olan desteği korumasını zorlaştırmaktadır (Parıltı ve Baş, 2002: 23).Siyasi partilerin göreceli seçim güçleri yapılan kamuoyu araştırmaları ile tahmin edilebilir. Ancak partinin gerçek gücünü fiili seçim sonuçları ortaya koyabilir (Butler ve Collins, 1996: 34). Bu sebepten hareketle, siyasi partilerin kısa vadeli ve geçici sonuçlar almaya yönelik yaklaşımlar yerine pazarlama yaklaşımını benimsemeleri ve faaliyetlerini bu yaklaşım tarzı ile yürütmeleri etkin ve verimli sonuçlar alınmasına önemli katkılar sunabilecektir. (Karaçor, 2006: 87). 2.3.Tutundurma Kavramı Tutundurma, ticari pazarlamada, işletmenin kontrol edilebilir bir değişkeni olarak işletmenin ürettiği mal ya da hizmetlerin varlığının tüketicilere duyurulmasını, işletmenin yaşamını sürdürmesini ve gelişmesini sağlayan stratejik bir pazarlama aracı olarak tanımlanmaktadır (Mucuk, 2009: 177).Tutundurma daha geniş ve bütünleşik bir açıdan, işletmenin çevresinde olumlu tepkiler oluşturma çabasıdır şeklinde de ifade edilebilir. Tutundurma sadece bir işletmenin pazarlama bölümünde planlanan ve uygulanan faaliyetlerle sınırlı değildir. İşletmenin yaptığı ya da yapmadığı her şey aslında bir tutundurma faaliyetidir. 2.4.Siyasetin Pazarlanmasında Tutundurma Faaliyetleri ve Önemi 29

36 Ticari pazarlama odaklı yapılan yukarıdaki tanımlar ışığında, siyasetin pazarlanmasında, tutundurma kavramını şöyle tanımlayabiliriz. Tutundurma, siyasi partinin, söz ve vaatlerinin, adaylarının varlığının seçmenlere duyurulması ve siyasi partinin yaşamasını, gelişmesini sağlayan bir pazarlama karması elemanıdır (Çiftlikçi, 1996: 157).Siyasi pazarlamada tutundurmanın amacı sadece siyasi ürünleri tanıtmak değildir. Siyasi pazarlamada tutundurma, siyasi ürünün tanıtımı yanında aday ya da siyasi partiye karşı olumlu bir tutum yaratmayı amaçlamaktadır (İslamoğlu, 2002: 140). Siyasi pazarlamada tutundurma elemanları, genel kabul görmüş yaklaşıma göre aşağıdaki gibi sıralanabilir (Orel ve Nakıboğlu, 2010: 68): Kişisel propaganda, Reklâm Halkla İlişkiler, Oy arttırıcı diğer çabalar. Yürütülen tutundurma faaliyetleri farklı politik sistemlerde ve sosyo-kültürel yapılarda değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin, ABD ya da Fransa da başkanlık sistemi uygulandığından, kampanyalar şahıs (başkan adayı) ağırlıklı iken, diğer sistemlerde kampanyaların ağırlık noktaları farklılık gösterebilmektedir. Tutundurma faaliyetlerinin farklılık gösterme nedenlerinden bir diğeri, ülkeden ülkeye değişebilen kanunlar, medyadan yararlanma şekilleri ile ilgili hukuki düzenlemeler ve ülkedeki siyasi parti sayıları (iki parti ya da çok-partili sistemler) olarak sıralanabilir (Göksel, 2005: 43).Genellikle seçmenlerin birçoğu destekleyecekleri partiyi seçimden önce belirlerler. Bu tür seçmenlerin kararlarını etkilemek ve kendi lehine çevirmek çok güçtür. Bu noktadan hareketle partilerin tutundurma faaliyetlerini seçim kampanyaları dönemlerinde kararsız diye isimlendiren seçmenlere yönelttikleri görülmektedir (Bayraktaroğlu, 2002a: 59). Tutundurma faaliyetleri, seçmenlerin tutumlarını partiye karşı olumlu biçimde yönlendirebilmek, parti ile seçmen kitlelerini özdeşleştirmek ve partiyi seçmenlerin zihninde en üst seviyede konumlandırmak amaçlarıyla yürütülür (Divanoğlu, 2008: 114).Siyasi partiler, geniş halk toplulukları tarafından benimsendiği sürece yaşama imkânı bulurlar (Karaçor ve Gözüm, 2012: 407). Bu sebeple geniş halk kitleleri ile planlı, sürekli ve etkin bir yapı içinde iletişim halinde olmak gerekmektedir. Ticari pazarlama faaliyetleri nasıl ki üretimden çok önce başlayıp satış sonrasını da içine alıyorsa, siyasetin pazarlanması kapsamında da seçimden çok önce başlayan ve seçim sonrasını da içeren tutundurma faaliyetleri yürütülmelidir. Pazarlama faaliyetleri seçim öncesini içermelidir;çünkü özellikle 30

37 siyasi tercihler seçimlerden çok önce belirlenir ve değişmesi zor ve zaman alır. Seçim sonrasını da içermelidir. Çünkü iktidar olursanız iktidarınızın devamı ve etkinliği, muhalefet olursanız iktidar olabilmeniz için yine tutundurma faaliyetlerini yürütmeniz gerekmektedir. Ticari pazarlamaya konu olan tüketiciler satın aldığı ürün ya da hizmetten memnun kalmazsa, ek bir maliyete katlanıp tercihini istediği zaman değiştirebilmektedir. Ancak siyasi pazarlamada seçmen, pişman dahi olsa verdiği karara ve seçim sonuçlarına daha uzun bir periyotta katlanmak zorunda kalmaktadır (Lock ve Harris, 1996: 15). Buradan da anlaşılacağı üzere siyasi tutundurma faaliyetlerinin sürekliliği oldukça büyük önem taşımaktadır. İletişimin gelişmesi, parti ve seçmenler arasındaki bilgi akışını hızlandırmaktadır. Seçmenler isteklerini daha kolay bir şekilde partilere iletmekte, partilerde kendilerine ulaşan bu bilgiler ışığında politikalarını daha etkin olarak hazırlayabilmektedir (Bayraktaroğlu, 2002b: 165).Seçmenler muhalefet partilerinden, sadece iktidar aleyhtarlığı yapmak yerine kendilerini anlatmalarını, iktidar partisinden farklılıklarını ortaya koymalarını ve iktidara geldiklerinde hangi sorunu nasıl çözeceklerini kamuoyuna duyurabilmelerini istemektedir (Karaçor ve Gözüm, 2012: 410). Politik yaşamda partiler, adaylar, liderler kendilerini, programlarını bir ürün olarak şekillendirip seçmenin bu ürünü tercih etmesi için çalışmaktadır (Bayraktaroğlu, 2002a: 58).Siyasi partinin yaptığı her şey, özellikle pazarlama faaliyetleri tutundurma etkisine sahiptir. Ancak tutundurmanın ayırıcı niteliğini de gözden uzak tutmamak gerekir (Çiftlikçi, 1996: 157). İnternet teknolojisindeki gelişmeler, mobil iletişimin yaygınlaşması gibi etmenler, siyasetin pazarlanmasında yürütülecek tutundurma faaliyetlerinin içerik ve kullanımında yeni fırsatların doğmasına neden olmaktadır. Siyasi partiler ya da adaylar gelişen bu teknolojilerin yarattığı yeni mecraları keşfetmekte gecikmemişlerdir. Gündelik hayatın nerdeyse bir parçası haline gelen web siteleri üzerine yapılan akademik ve diğer çalışmalar bu tutundurma aracının ne derece önemli olduğunu kanıtlamıştır. 3. SİYASETİN PAZARLANMASINDA BİR TUTUNDURMA ARACI OLARAK WEB SİTELERİ 3.1.Türkiye de İnternet Kullanımı Türkiye de TÜİK verilerine göre Hanelerde bilişim teknolojileri bulunma oranı yüzdeleri ile aşağıda Tablo 1 de derlenmiştir. 31

38 Türkiye Tablo 1: Hanelerde Bilişim Teknolojileri Bulunma Oranı, Yıl Masaüstü bilgisayar Taşınabilir bilgisayar Cep telefonu ,0 0,9 53, ,6 1,1 72, ,0 5,6 87, ,1 9,1 88, ,7 11,2 87, ,8 16,8 90, ,3 22,6 91, ,8 27,1 93, ,5 31,4 93, ,6 40,1 96,1 Kaynak: TÜİK, E.T.: Tablo 1 e göre masaüstü bilgisayar bulundurma oranı 2011 e kadar artarken; bu tarihten sonra yerini taşınabilir bilgisayarlara bırakarak düşüşe geçmiştir. Öte yandan taşınabilir bilgisayar (Dizüstü, tablet, netbook vb.) bulundurma oranı 2004 te %0,9 seviyesindeyken 10 yıl içinde lüks olmaktan çıkmış ve bir ihtiyaç haline gelerek %40,1 e yükselmiştir. Benzer şekilde cep telefonunda da 10 yılda büyük artış yaşanmış ve halkın yalnız %3,9 unun cep telefonu bulundurmadığı tespit edilmiştir. Tablo 2: Bireylerin Bilgisayar ve İnternet Kullanım Oranları(%), Bilgisayar Kullanımı İnternet Kullanımı Yıl Toplam Toplam ,6 18, ,9 17, ,4 30, ,0 35,9 Türkiye ,1 38, ,2 41, ,4 45, ,7 47, ,9 48, ,5 53,8 Kaynak: TÜİK, E.T.: Tablo 2 ye göre ülkemizde bilgisayar kullanımı 10 yılda %30 artarken; internet kullanımı %35 artmıştır. 32

39 Şekil 2: Genişbant İnternet Abone Sayısı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu nun en son yayınladığı Türkiye Elektronik Haberleşme Sektörü 2014 yılı 3. çeyrek raporuna göre, Türkiye de yaklaşık 40 milyon internet abonesi vardır ve sürekli artan bir trend izlemektedir (Şekil 2). Yukarıda sunulan rakamlar Türkiye de internet kullanımının geldiği seviyeyi göstermesi açısından önemlidir. Bu seviye web sitelerinin ne denli önemli bir tutundurma aracı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu veriler ışığında internetin ve onun sunduğu iletişim imkânlarının doğru okunması ve siyasi partilerin yaşanan bu gelişmeleri değerlendirmesi gerekmektedir. 3.2.Web Sitesi Kavramı Günümüzde insanlar zamanlarının büyük bir kısmını bilgi edinme başta olmak üzere çeşitli sebeplerle internette geçirmektedir. Caddelerde, kafelerde, okul sıralarında ve hatta evinizde insanlar sabit ya da mobil araçlarla başları önlerinde ve elleri iletişim cihazlarında gezmekte, oturmakta, yemek yemekte, ders çalışmakta hatta uyumaktadırlar. Tüm dünyayı kasıp kavuran bu değişim, kısaca internet teknolojileri olarak adlandırılan bir sosyal dönüşümün muhtemelen ilk evresini yani tanışma evresini oluşturmaktadır. Kendinizi teknolojiye uzak ya da yakın hissetmek, bu iletişim araçlarını kullanma konusunda yetersiz olmak, hiç biri internet ile teması engelleyememektedir. Teknolojik gelişmeler ve internet olanaklarının artmasıyla birlikte kullanıcıların daha önce okuma ve alışveriş yapabilmeleriyle sınırlı olan web üzerindeki etkinlikleri en üst düzeye çıkmakta; teknik bilgiye gerek duymaksızın içerik oluşturmaları ve bunları paylaşmaları mümkün olmaktadır (Bat, 2012: 51). 33

40 Çeşitli akademik çalışmaların ve politikacıların ortak kanısı, internetin siyasi sosyalizasyonda yeni bir araç olduğuna yöneliktir. Siyasetin henüz dışında kabul edilebilecek özellikle gençlerin siyasi açıdan etkilenmesinde internetin kullanımının önemli fırsatlar sunabileceği ileri sürülmektedir (Akar, 2009: 174). A.B.D. nin efsane Başkanı John F. Kennedy nin Beyaz Saray a seçilmesinde en etkili olan faktörlerden birinin televizyon sayesinde arttırdığı popülaritesi olduğu kabul edilmektedir. Aynı şey A.B.D. nin mevcut Başkanı Barack Obama içinde söylenebilir. Ancak bir farkla Obama nın kullandığı araç televizyondan ziyade sosyal medya olmuştur (Qualman, 2011: 64). Seçim sonuçlarını önceden tahmin etmek hem yürütülen kampanyaların varsa aksayan yönlerini görmek, hem de çabaların yoğunluğu ve içeriği ile ilgili değerlendirmelerde bulunabilmek ve önlemler alabilmek açılarından oldukça önemlidir. Bu yönüyle Web, bu çabalara da önemli katkılar sunabilir. Örnek bir vaka olarak, 4 Kasım 2008 tarihinde yapılan Amerika seçimlerinde Başkan adayı Obama tüm sosyal medya araçlarında rakibine karşı üstünlük göstermiş ve bu seçim sonuçlarına da aynı şekilde yansımıştır. Geleneksel medyada yer almak doğrudan bir maliyeti ya da zımni bir maliyeti göze almayı gerektirir. Zaman konusunda da sınırlayıcılar vardır. İstediğiniz zamanda ve sürelerde yer almanız çoğu zaman mümkün değildir. İşte internet ve web siteleri ağızdan ağza iletişimin zorluklarını ve geleneksel medyanın özellikle maliyet baskısını ortadan kaldırmada önemli bir araç olarak kendisini göstermektedir. Elbette diğer araçlar gibi dezavantajları da içerir internet, ancak şurası bir gerçek ki, mesajınızı istediğiniz zaman, şekil ve içerikte üstelik düşük maliyetle büyük kitlelere ulaştırmada mevcut araçlar içinde internet hızla artan yaygınlığı ile yadsınamaz bir öneme sahiptir. Web sitelerinin bir diğer önemli avantajı ise verilen mesajlara ya da uygulanan politika ve faaliyetlere karşı duyulan olumlu ya da olumsuz tepkinin zamanında ve aracısız alınmasına imkân tanımasıdır. Bu şekilde parti ya da adayın pazarlama faaliyetlerinde, siyasi pazarlama karması elemanları üzerinde, gereken değişiklikleri yapması, yeni stratejiler üretmesi daha hızlı olabilecektir. Bir mesajın kaynaktan çıktıktan sonra yaşayabileceği sıkıntılardan biri de mesajın değişikliğe uğramasıdır. Resmi web sitesi, mesajın birebir her seçmene aynı içerikle ve anında ulaşmasını sağlayarak bu sıkıntının yaşanmaması yönünde de olumlu katkılar sunabilmektedir. İnternet ve Web siteleri öylesine bir gelişim göstermiştir ki; nasıl ki bir siyasi parti ya da aday ben miting düzenlemeyeceğim diyemezse günümüzde aynı şekilde ben internette yer 34

41 almayacağım da diyemez. Yani rakip parti ve adayların olduğu, seçmen kitlelerinin yoğun olarak etkileşimde olduğu bir ortamı boş bırakırsanız burası birileri tarafından doldurulacaktır. Zamanında bulunmadığınız bir ortama sonradan girmenin maddi ve manevi katlanılması gereken maliyetleri de elbette daha yüksek olacaktır. Ayrıca olmadığınız, faaliyet göstermediğiniz bir ortamda hakkınızda oluşacak ya da oluşturulacak mesajları engelleme imkânı da bulamazsınız. Web siteleri aynı zamanda diğer tutundurma faaliyetleri ve araçlarını desteklemek içinde kullanılabilir. Örneğin, bir mitingin, bir ziyaretin ya da parti faaliyetinin duyurulmasında geleneksel medyayı destekleyici şekilde kullanılabilir. 4. METODOLOJİ 4.1. Araştırmanın Amacı Çalışmanın amacı, siyasal pazarlama açısından mecliste grubu olan partilerin seçmenlerle doğrudan iletişim kurabileceği yöntemlerden biri olan web sayfalarının incelenerek bilgi sunma fonksiyonu açısından etkinliğinin karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesidir. 4.2.Araştırmanın Örneklemi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı nın açıklamasına göre 2014 yılı sonu itibariyle ülkemizde 93 faal siyasi parti bulunmaktadır; ancak çalışmamızda sadece Meclis te grubu olan partiler incelenmiştir. Bu partiler; Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) dir Araştırmanın Yöntemi Çalışmada mevcut bilgilerin sınıflandırılması, özetlenmesi, belirli değişken veya kavramların ölçülmesi ve anlam çıkarılması için ön çalışma yapılarak kategorilere ayrılmasını kapsayan içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Bu kapsamda önce veriler toplanmış; sonrasında elde edilen veriler kavramsallaştırılmıştır (Demirtaş ve Özgüven, 2012: 244). Web siteleri işlev, tasarım ve kurumsal bilgilendirme sağlayan içerik unsurları ele alınmıştır. Çalışmada nesnel bir analiz yapabilmek için Toruk un (2008) Gibson ve Ward (2000) ile Gibson, Margolis, Resnick ve Ward ın (2003) kaynaklarından uyarladığı puanlama sistemi kullanılmıştır. Bu çalışmada web siteleri sadece bilgi sunma fonksiyonu açısından değerlendirilmiştir. 35

42 5. ARAŞTIRMA BULGULARI Toruk (2008) un uyarladığı bilgi sunma fonksiyonuna yönelik Meclis te grubu olan siyasi partilerin kurumsal web siteleri incelenmiştir. Her bir değişken Var (1), Yok (0) şeklinde puanlanmıştır. Buna göre analiz sonuçları Tablo 3 te verilmiştir. Tablo 3: Parti Web Sitelerinin Bilgi Sunma Fonksiyonu Açısından Değerlendirilmesi # Bilgi Sunma Puanlama Sistemi AK PARTİ CHP MHP HDP 1 Partinin Tarihçesi Partinin Yapısı Parti Tüzüğü Parti Programı Milletvekilleri (Sadece iki vekil) 6 Kurultay ve Kongre TBMM ve Diğer Konuşmalar Arşivi Raporlar vb. Dokümanlar Medya ilişkileri (röportajlar, açıklamalar, konferanslar, görüşme tutanakları) 10 İnsanlar/kim kimdir? Lidere odaklanma (tanıtma) Etkinlikler Takvimi (Geçmiş ve Gelecek) Seçim-Seçmen Bilgileri (bilgi ve istatistikler) Miting Bilgileri Sıkça Sorulan Sorular Basından Güncel Haberler Dünya Basınında Parti Adres ve Telefon Bilgileri Gizlilik Politikası Parti Gelir ve Gider Tablosu Parti Yayınları Parti Süreli Yayın (Gazete, dergi) basılı ve elektronik ortamda sunulması ve indirilmesi 23 Makale Arşivi ya da Kütüphane Partiden Haberler (Duyurular) Haber Arşivi Video Arşivi Ses Arşivi Yabancı Dilde Seçeneği Sosyal Medya Link TOPLAM PUANLAR ORTALAMA PUAN 20,75 36

43 Bu sonuçlara göre bilgi sunma fonksiyonu açısından en yüksek puanı sırasıyla AK Parti (25/29), MHP (23/29), CHP (21/29) ve HDP (14/29) almıştır. Ortalama puan 20.75/29 olarak hesaplanmış olup HDP web sitesi hariç tüm parti siteleri ortalamanın üzerinde bir performans göstermiştir. 6. SONUÇ VE İLERİ ÇALIŞMA KONULARI Siyasetin pazarlanması, ticari pazarlama ile karşılaştırıldığında tarihsel olarak oldukça yeni bir kavramdır. Gün geçtikçe bu konu üzerine yapılan çalışmaların arttığı gözlenmekle birlikte ticari pazarlama ile karşılaştırıldığında literatürün zayıf kaldığı da görülmektedir. Birçok alanda yaşanan değişim ve gelişim siyaseti ve onun hedef kitlesini oluşturan seçmenleri etkilemiştir. Siyasetçi, siyasi parti v.b. siyasi yapıyı oluşturan diğer tüm yapıların, geleneksel uygulamalarının hedef kitle üzerinde etkilerinin artık azalmakta olduğu iddia edilebilir. Geleneksel kabullerin ve yaklaşımların yetersizliği karşısında pazarlama yaklaşımı bir alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Pazarlama yaklaşımının tüketiciyi temel alan faaliyetleri, siyasetin pazarlanmasında, seçmeni odak noktası seçerek faaliyetlerin yönetilmesi olarak benimsenmiştir. Bir ticari işletme gibi faaliyetlerinin tamamında pazarlama yaklaşımını benimseyen siyaset kurumları ve kişileri tüm pazarlama karması elamanlarını kullanmakta ve araçlarından yararlanmaktadır. Bu yönüyle pazarlama ve siyaset ilk bakışta her ne kadar ayrı iki disiplin olarak görülse de yukarıda değinilen gelişmeler ışığında birbiri ile sıkı ilişkisi olan iki disiplin olarak düşünülebilir. İletişim çağı olarak da birçok kişinin adlandırdığı günümüzde, internet dünyası artık sadece öylesine olunması gereken bir yer değildir. Bir partinin bu ortamda bulunmaması durumunda rakipler bu boşluğu dolduracak ve yarışta öne geçecektir. Seçmenlerin önemli bir kısmının, kanaat önderlerinin, toplumun örnek aldığı kişilerin bulunduğu bu ortamda, siyasi partilerin, profesyonel uzmanlardan hizmet alarak bulunmaları gerekmektedir. Web siteleri hem tek başına hem de desteklediği diğer tutundurma faaliyetlerine sunduğu katkılar ile oldukça önemli bir ortam haline gelmiştir. Siyasi aktörlerin pazarlama anlayışı ile hareket etmeleri, neticede; daha planlı, kapsamlı ve sonuç odaklı olmayı, aynı zamanda kaynakların etkin kullanılmasını da sağlayacağı iddia edilebilir. Verilen istatistikler kapsamında Türkiye de internet kullanımı her yıl artan bir trendle artarak 2014 yılı sonunda 40 milyon internet abonesine ulaşmıştır. Bu trendin gelecek yıllarda da devam edeceği düşünülmektedir. İnternetin en önemli bilgi kaynağı konumuna geldiği günümüzde siyasi partiler de bu fonksiyonun farkına varmış ve web sitelerini bu amaç 37

44 doğrultusunda şekillendirmiştir. Değerlendirme sonuçlarına göre; parti yapısının, tüzüğünün, programının, konuşma arşivlerinin, medyada çıkan haberlerin, organizasyondaki kişi bilgilerinin, iletişim bilgilerinin, duyuruların, haber-video-ses arşivinin ve sosyal medya linklerinin varlığı açısından tüm partiler tam puan alırken; sıkça sorulan sorular, dünya basınında parti haberleri ve gizlilik politikası değişkenlerinden tüm partiler 0 puan almıştır. Puanlamada son yıllarda bilgi sunma fonksiyonu açısından klasik web sitelerinin de önüne geçen sosyal medya uygulamalarının (Facebook, Twitter, Instagram vb.) tüm partilerce etkin bir şekilde kullanıldığının tespiti siyasal pazarlamada yeni trendi işaret etmesi açısından önemlidir. Web siteleri üzerinden yürütülecek faaliyetlerde hem teknolojik nedenlerle hem de mecranın özellikleri dolayısıyla konusunda uzman profesyonellerin çalıştırılması gerekmektedir; çünkü partilerin kurumsallaşma düzeyini de gösteren bir parametre olarak kabul edilebilecek web sitelerinde kurumsal kimliğin profesyonel şekilde yansıtılması, partilerin seçmen üzerinde bırakacağı olumlu kurumsal imaj açısından da önemlidir. Araştırma sonuçlarına göre bilgi sunma açısından HDP hariç tüm siyasi partilerin ortalamanın üzerinde bir içeriğe sahip oldukları; ancak her partinin eksikleri olduğu tespit edilmiştir. Web sitelerinin bilgilendirme fonksiyonunun gerektirdiği bileşenlerden eksik olanları tamamlamaları, web sitelerinin önemli bir tutundurma aracı olduğunun bilinci ile site içerik ve tasarımlarının sadece teknik web sitesi tasarlama uzmanları tarafından değil; pazarlama uzmanlarının da dâhil olduğu daha multi-disipliner takımlar tarafından hazırlanmasını sağlamaları önerilmektedir. Bu nedenle partiler hizmet alınacak kişi ya da kuruluşların seçiminde felsefi uyuşmanın ya da en azından amaç birlikteliği kadar profesyonel bir yaklaşımın da benimsenmesi gerekir. Araştırma, sadece mecliste grubu olan partiler için ve sadece bilgi sunma fonksiyonuna odaklanacak şekilde tasarlanmıştır. İleriki çalışmalarda diğer partiler için ve diğer fonksiyonlar için de araştırma yinelenebilir. Ayrıca her bir alt puanlama kriteri kelime sayısı, kullanım kolaylığı, nitelik vb. açılardan daha detaylı şekilde incelenerek kıyaslama yapılabilir. KAYNAKÇA AKAR, Erkan; (2009), İnternetle Değişen Siyaset Pazarlaması: Dünyadan Örneklerle Yeni Trendler, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, C. 23, ss BAT, Mikail; (2012), Dijital Platformda Sosyal Medyanın Stratejik Kurumsal İletişime Etkisi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler Anabilim Dalı, Doktora Tezi, İzmir. 38

45 BAYRAKTAROĞLU, Gül G.; (2002a), Geleneksel Pazarlamada Politik Pazarlamanın Yeri, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 4, S. 3, ss BAYRAKTAROĞLU, Gül G.; (2002b), Politik Yaşamda Pazarlama Yaklaşımları, Süleyman Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, C. 7, S. 2, ss Bilgi Teknolojileri Ve İletişim Kurumu, E.T BULUT, Abit; (1994), Erzurum da Seçmenlerin Politik Pazarlama Uygulamalarına İlişkin Görüşleri ve Tercihleri Üzerine Bir Saha Araştırması, Erzurum: Atatürk Üniversitesi İ. İ. B. F. Z. F. Fındıkoğlu Araştırma Merkezi, Yayın No: 186. BUTLER, Patric, N. COLLINS; (1996), Strategic Analysis İn PoliticalMarkets, EuropeanJournal of Marketing, Vol. 30 No. 10/11,, pp ÇİFTLİKÇİ, Ahmet; (1996), Siyaset Pazarlaması ve Siyasi Partilerin Malatya daki Uygulamaları, İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Pazarlama Bilim Dalı, Doktora Tezi, Malatya. DEMİRTAŞ, M. Can ve N. ÖZGÜVEN; (2012), Siyasal Pazarlama Uygulamaları Açısından BelediyeBaşkanlarının Web Sitelerinin Değerlendirilmesi, Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi, C. 5, S. 2, ss DİVANOĞLU, Sevilay U.; (2008), Seçim Kampanyalarında Siyasal Pazarlama Karması Elemanlarının Yeri Ve Önemi, Niğde Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C. 1, S. 2, ss EROĞLU, A. Hüsrev, S. BAYRAKTAR; (2010), Siyasal Pazarlama Uygulamalarının Seçmen Tercihleri Üzerine Etkileri İzmir İli Örneği, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, No. 2010/2, S. 12, ss GIBSON, Rachel K. ve Ward S.; (2000), A Proposed Methodology for Studying the Function and Effectiveness of Party and Candidate Web Sites, Social Science Computer Review, V. 18, pp GIBSON, Rachel K., Margolis M, Resnick D and Ward S. J.; (2003), Election Campaigning On The WWW In The USA And UK A Comparative Analysis, Party Politics, V. 9(1), pp GÖKSEL, N. Karacasulu; (2005), Politik Yaşamda Pazarlama Faaliyetleri, Amme İdaresi Dergisi, C. 38, S. 3, ss GÜLTEKİN, Erdal, İ. GÜCÜYENER, K. ERDAL; (2013), Eğitim Kurumlarında Kurumsal Kimlik, Kurumsal İmaj ve Eğitime Katkısı, Electronic Journal of Vocational Colleges, V. 22, pp

46 İSLAMOĞLU, A. Hamdi; (2002), Siyaset Pazarlaması (Toplam Kalite Yaklaşımı), İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş. KARAÇOR, Süleyman; (2006), Siyasal Katılım Açısından Siyasal Pazarlama Ve Seçim Kampanyalarının Önemi, İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi Dergisi, S. 25, ss KARAÇOR, Süleyman, P. GÖZÜM; (2012), Türkiye de Seçmen Tercihlerinin Oluşmasında Seçim Kampanyaları Ve Siyasal Pazarlamanın Rolü Üzerine Bir Araştırma, Selçuk Üniversitesi, İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, I. 24, ss KOTLER, Philip; (1975), Overview of Political Candidate Marketing, Advances in Consumer Research,V. 2, I. 1, pp LOCK, Andrew, P., HARRIS; (1996), Political marketing vive la différence!, European Journal of Marketing, Vol. 30, No. 10/11, pp Meydan-Larousse; (1981), 11. Cilt, İstanbul: Meydan Yayınevi. MUCUK, İsmet; (2009), Pazarlama İlkeleri, İstanbul: Türkmen Kitabevi. O CASS, Aron; (1996), Political Marketing And The Marketing Concept, European Journal of Marketing, Vol. 30, No. 10/11, pp OKUMUŞ, Abdullah; (2007), Pazarlama Anlayışında Siyasal Pazarlamanın Yeri Ve Pazar Konumlarına Göre Siyasi Partilerin Stratejik Analizi, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, S. 17, ss OREL, Fatma D., B. NAKIBOĞLU; (2010), Genç Seçmenlerin Oy Tercihlerinde Politik Pazarlama Faaliyetlerinden Etkilenme Düzeyleri, Finans Politik & Ekonomik Yorumlar Dergisi, C. 47, S. 543, ss PARILTI, Nurettin, M. BAŞ; (2002), Politik Pazarlama, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, C. 6, S. 12, ss POLAT, Cihat, B. KÜLTER; (2008), Genç Seçmenler Gözüyle Siyasal Ürün (Siyasi Lider) Özellikleri: Ankara daki Üniversite Öğrencileri Üzerine Bir Çalışma, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, C. 5, S. 1, ss QUALMAN, Erik; (2011), Socialnomics, How Social Media Transforms The Way We Live and Do Business, Canada: John Wiley&Sons, Inc. SCAMMELL, Margaret; (1999), Political Marketing: Lessons for Political Science, Political Studies Association Published by Blackwell Publishers. V. XLVII, pp TORUK, İbrahim; (2008), 22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinde Siyasal Partilerin İnternet Sitelerine Bir Bakış, Selçuk İletişim, S. 5(2), ss

47 Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük; (2005), 10. Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Türkiye İstatistik Kurumu, E.T ÜSTE, R. Bahar, B. YÜKSEL, S. ÇALIŞKAN; (2007), 2007 Genel Seçimlerinde Siyasal Pazarlama Tekniklerinin Kullanımı ve İzmir İli Örneği, S.D.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.15, ss Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, E.T

48 Teknoloji Yönetimi Uygulamalarının Kurumsallaşma Çabaları Üzerindeki Etkisini Belirlemeye Yönelik Bir Araştırma Bülent AKKOYUN, Sadık ÖNCÜL İnönü Üniversitesi, Batman Üniversitesi, İİBF, ÖZET Malatya İlinde faaliyet gösteren Özel Bankaların kurumsallaşma çabalarına teknoloji yönetimi uygulamalarının etkilerinin araştırıldığı araştırmamızda, 45 Özel Banka şubesinde çalışan toplam 400 personelden üzerinde anket çalışması uygulanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 20 İstatistik Programı kullanılmış olup, teknoloji yönetimi uygulamalarının kurumsallaşma çabaları üzerindeki etkisini belirlemek için çoklu doğrusal regresyon analizi yapılmıştır. Kurumsallaşma ölçeğine ait hesap verebilirlik boyutu ile stratejik yönetim, teknoloji koruma ve teknoloji edinme boyutları arasında; sosyal sorumluluk boyutu ile teknoloji edinimi ve teknoloji tanımlama boyutları arasında; profesyonellik boyutu ile teknoloji yönetimine ait olan stratejik yönetim, bilgi yönetimi, teknoloji tanımlama, teknoloji seçme, teknoloji edinme, teknoloji koruma ve teknoloji kullanımı boyutları arasında farklı düzeylerde ilişkilerin olduğuna dair bulgulara rastlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Teknoloji Yönetimi, Kurumsallaşma, Profesyonellik, Sosyal Sorumluluk ABSTRACT Private banks operating in the province of Malatya in our research efforts to investigate the relationship between institutionalization and technology management practices, 45 private bank branches on the staff working in a total of 400 surveys were administered. Evaluation of the data is used SPSS 20 Statistics Program, the technology management practices to determine the impact of institutionalization efforts "multiple linear regression" analysis was performed. Accountability of the size scale institutionalization of strategic management, protection from technology and technology acquisition sizes; between social responsibility dimension of technology acquisition and technology define dimensions; the strategic management of technology and professionalism size management, information management, technology identification, technology selection, technology acquisition, protection from the use of technology and technology dimensions have been found evidence that the relationship at different levels. Key Words: Technology Management, Corporate Governance, Professionalism, Social Responsibility. 42

49 GİRİŞ Endüstri devrimi ile birlikte kapitalizmin yayılması, işletmelerin hızlı büyümelerine zemin hazırlamıştır. Bu büyümenin yönlendirmesi sonucu yatırımcılar büyük projelere yeterli kaynaklar sağlayabilmek için sermayelerini bir araya getirmişler ve büyük şirketler kurmuşlardır. Yatırımcılar bu şirketlerin tamamının ya da belirli bir kısmının sahibi olmuşlardır. Büyük şirketlerin yönetimi küçük işletmelere nazaran çok daha profesyonellik gerektirdiğinden, sahipleri veya ortakları tarafından etkili bir şekilde gerçekleştirilememiştir. Yirminci yüzyılda halka açık şirketler için yasal düzenlemeler yapılmıştır. Şirket pay sahipliği ile yöneticiliği birbirinden ayrılmıştır. Şirket pay sahipleri, şirketi yönetmek için yönetim kurulu oluşturmuş ve yöneticiler atamışlardır. Günümüzde birçok şirket bu uygulamayı yasal bir zorunluluk ve temel bir ihtiyaç olarak yerine getirmektedir. Özellikle 1980 li yıllarda pek çok ülkede yaygın olarak görülen şirket skandallarına ve yolsuzluklara karşı bir çare olarak görülmeye başlanmıştır. Takip eden yıllarda ise değişik yönleriyle üzerinde çokça düzenleme yapılan, tartışılan ve araştırma konusu yapılan konulardan biri haline gelmiştir. Önceleri, Ülkemizdeki şirketlerde gönüllülük esasına göre uygulanan kurumsal yönetim anlayışı özellikle, 2012 yılında yeni Türk Ticaret Kanunu nun ve yeni Sermaye Piyasası Kanunu nun yürürlüğe girmesiyle birlikte ciddi bir şekilde boyut değiştirmiştir. Bir yandan kurumsal yönetimi doğrudan veya dolaylı olarak ilgilendiren birçok konu yasa hükmünde kanunlaştırılırken, diğer yandan da Sermaye Piyasası Kurulu yeni Sermaye Piyasası Kanununda halka açık şirketlerce kurumsal yönetim ile ilişkili olarak önemli denilebilecek düzenlemeler yapma, bunlara uyulmaması halinde yaptırımlar uygulama ve tedbirler alma yetisiyle donatılmıştır (Alp ve Kılıç, 2014: 17-20). Düzenleyici kuruluşlardan şirketlere, borsalardan yatırımcılara, şirket yöneticilerinden çalışanlara, sivil toplum kuruluşlarından denetim firmalarına kadar pek çok kesim ile ilgili olan kurumsal yönetimin gerçekte ne olduğu ve muhataplar tarafından nasıl algılandığının belirsizliği bu alanda ciddi çalışmalar yamayı gerekli kılmaktadır. Özellikle serbest piyasa şartlarında rakiplerin, tedarikçilerin, düzenleyicilerin, müşterilerinin ve çalışanlarının oluşturduğu çerçevede büyümek isteyen aile şirketleri, sermaye sahipleri ve küçük yatırımcıların kurumsal yönetim anlayışı içerisinde hareket ederek şirketlerine yön vermeleri gelecekleri açısından önem taşımaktadır. Kurumsallaşma çabalarını kolaylaştırmak adına, diğer bir deyişle kurumsallaşma ilkelerini daha kolay uygulayabilmek adına kurumsal yönetim anlayışının taraflarınca doğru algılanıp uygulanması gerekmektedir. 43

50 Teknolojiyi yoğun olarak kullanan işletmeler, doğal olarak bilgi ağırlıklı işletmelerdir. Bu tür işletmelerin piyasa değerleri SPK da görünen değerlerinin (net defter değerinin) aslında çok daha fazlasıdır. Yani, geleneksel olarak böyle işletmelerin performanslarını ölçmek ve değerlendirmek üzere kullanılan bilanço rakamları, işletme değerlerinin %10-15 ini temsil etmektedir. Bunun nedeni, geleneksel değer denkleminde maddi olmayan varlıkların değerini simgeleyen değişkenin diğer bir ifadeyle Entelektüel Varlıkların yer almayışıdır. Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere, sermayesi yüksek ve işleyişi diğer işletmelere göre daha karışık olan bu türdeki işletmelerin profesyonelce yönetilmesi kaçınılmaz gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Tam da bu noktada özünü, temelini kurumsal yönetimin oluşturduğu ve esasında fikrin eyleme dönüştüğü noktada kurumsallaşmanın gerekliliği vurgulanmaktadır. Profesyonelleşme, hesap verebilirlik ve sosyal sorumluluk boyutları ile teknoloji yönetimi adına işleri biraz daha kolaylaştıran kurumsallaşma boyutlarının teknolojiyi yoğun olarak kullanan işletmelerde üzerinde daha fazla durulması gerekmektedir. 1. KURUMSAL YÖNETİM KAVRAMI Kurumsal yönetim kavramının tam olarak anlaşılabilmesi için, tanımını yaptıktan sonra, Kurumsallaşma ve Yönetim kavramları ile ilişkisi ortaya konulacaktır. İngilizcedeki corporate governance kelimeleri Türkçe literatürde iki farklı adlandırmaya sahiptir. Genellikle yönetim organizasyon alanında çalışanlar bu kelimelerin karşılığını yönetişim olarak adlandırmışlardır. Yönetişim, yönetim ve iletişim terimlerinin bileşiminden oluşmaktadır (Koçel, 2005: 465). Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ile Sermaye Piyasası Kurulu nun (SPK) yapmış olduğu çalışmalarda ise, yönetişim yerine kurumsal yönetim sözcüklerinin kullanılması tercih edilmiştir (SPK, 2005: 9). Kurumsal yönetime, bu zorunluluk veya temel ihtiyaçtan doğan ilkelerin bir bütünüdür denilebilir. Shleifer ve Vishny, A Survey Of Corporate Governance adlı eserde kurumsal yönetim; bir şirkete fon sağlayan yatırımcıların yatırımlardan bir getiri elde etme konusunda kendilerini güvende hissetmelerine yarayan yöntemlerdir şeklinde tanımlamaktadır (Kılıç, 2009: 5-7). Bir başka tanımda ise kurumsal yönetim; bir kurumun beşeri ve finansal sermayeyi çekmesine, etkili çalışmasına ve böylece ait olduğu toplumun değerlerine saygı göstererek uzun dönemde ortaklara ekonomik değer yaratmaya olanak tanıyan her türlü kanun, yönetmelik, kod ve uygulamaları ifade eder şeklinde açıklanmaktadır (Tüsiad, 2002: 6). 44

51 Literatürde tam bir tanım birliği bulunmasa da, şirketlerin yönetildiği ve kontrol edildiği sistem; ekonomik ve sosyal hedefler arasında ve bireysel hedefler ile toplumsal hedefler arasında denge sağlanması, kaynakların etkin kullanımının ve kaynakların idaresinde hesap verilebilirliğin teşvik edilmesi, bireylerin şirketlerin ve toplumun çıkarlarının mümkün olduğu ölçüde aynı düzeyde dikkate alınması (Çakalı, 2008: 8); şirketin yönetim çerçevesinin, hissedarlarının ve diğer paydaşlarının beklentilerini dikkate alarak, sürdürülebilir değer yaratacak şekilde tasarlanması (Alp ve Kılıç, 2014: 37); işletmenin stratejik yönetimi ve yönlendirmesi ile görevli ve sorumlu üst yönetimin (söz sahipleri), bu görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirirken, işletme üzerinde kendilerini belirli nedenlerle hak sahibi olarak gören pay sahipleri, çalışanları, tedarikçi, müşteri ve diğer toplumsal kurumlarla olan ilişkileri (Ülgen ve Mirze, 2010: 461) gibi vb. tanımlar da bulunmaktadır. Kurumsallaşma; örgütsel denge, meşruluk, tahmin edilebilirlik, kaynak artırımı ve uygunluk kazanmak için kararlı olmayan ya da gevşek organize olmuş dar teknik eylemler veya yapılardan; düzenli, kararlı ve sosyal olarak kurumsal çerçeveye entegre olmuş yapılanmaya giderek, bunun içselleştirilmesi ve bütün çalışanlarca ve yöneticilerce aynı algılama düzeyine ulaşıp, değişik şartlarda ve ortamlarda, bu yapılanma ve buna bağlı davranış biçimlerinin otomatik olarak uygulanması olup formalleşme, profesyonellik, hesap verebilirlik, örgüt kültürü oluşturma ve tutarlılık unsurları ön plandadır. Bu tanımdan hareket ile Kurumsal Yönetim ile Kurumsallaşma kavramlarının farklı oldukları açığa çıkmaktadır. Bu karışıklığın nedeni, İngilizceden çeviri yapılırken Corporate Governance kavramındaki Corporate nin Türkçe olarak Kurumsal olarak dikkate alınması ve aslında İngilizcede Corporation kelimesinden türeyip şirket, şirket ile ilgili veya şirkete ilişkin anlamına gelmesidir. Her ne kadar bu ayrıma dikkat çekilse de, kurumsal yönetimin, kurumsallaşma ile ilgisinin bulunmadığı ifade edilemez. Kurumsallaşmış bir şirkette, kurumsal yönetim ilkelerini uygulamak çok daha kolay olacaktır. Bunun da en büyük ispatı, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi ortak paydalarının bulunmasıdır. Bunun yanı sıra, kurumsal yönetim ilkelerinin uygulanması sonucunda tüm paydaşlarla ilişkiler, rol ve sorumluluklar belli yapılara ve davranış kurallarına bağlı olacağından şirketin kurumsallaşmasına da olumlu katkı sağlayacaktır (Apaydın, 2009: 2-6). 1.1.Kurumsal Yönetimin Önemi ve Faydaları Kurumsal yönetim önemi küreselleşmenin de katkısıyla son yıllarda tüm dünyada giderek artmıştır. Büyük kurumsal yatırım fonları, kaynaklarını iyi yönetilen şirketlere yöneltmekte ve bunun sonucu olarak, bu kaynaklardan yararlanmak isteyen şirketler kurumsal yönetim uygulamalarına önem vermektedirler. 45

52 Christine Mallin kurumsal yönetimin neden önemli hale geldiğini özet olarak şöyle açıklamaktadır (Mallin, 2003: 2): Büyük şirketlerde yaşanan yolsuzlukların ve iflasların nedenleri arasında, şirketlerin kötü yönetilmesinin ilk sırada yer alması, Yatırımcıların, yatırım yapmak için kendilerini güvende hissettikleri şirketleri tercih etmeleri, Aile şirketlerinin, kuşaklar boyu yaşayabilmesi için kurumsallaşmaları gerektiğinin bilincine varmaları, İletişim teknolojileri sayesinde kurumsal yönetim alanında oluşan bilgi birikiminin tüm dünyaya hızlı bir şekilde yayılması, Ülkelerinde ekonomik istikrar isteyen kamu otoritelerinin, kurumsal yönetim alanında zorlayıcı düzenlemeler yapmaları. Şirketlerin kurumsal yönetim kuralları doğrultusunda faaliyet göstermelerinin nedeni şirketlerin iyi yönetilmek istenmesidir. İyi yönetilen şirketler, kaynaklarını etkin ve verimli kullanırlar. Ayrıca kurumsal yönetim, çıkar grupları arasında uzlaşma ve uyumlu bir ortam yaratarak, şirketin uzun süre hayatta kalması sağlar. Böyle geniş bir açıdan bakıldığında kurumsal yönetimin şirket için sayısız faydaları olduğu söylenebilir. Bunun yanında pay sahipleri, hak sahipleri ve söz sahipleri açısından da kurumsal yönetimin birçok faydası bulunmaktadır. Örneğin yekti ve sorumlulukları belli olduğu ve çalışan haklarının güvence altında olduğu bir şirket çalışanlar için cazibe merkezidir. Böyle bir şirket çalışanlar için ücretin yanı sıra daha büyük bir tatmin düzeyi sağlar. Ancak teoride bu faydaları anlatmak için, genel hatları ile sınırlama yapmak gerekmektedir. Burada iyi kurumsal yönetim uygulamalarının şirketlere hangi faydaları sağladığı üzerinde durulmuştur. Bu faydaları beş ana başlık altında toplamak mümkündür (Kır, 2009: 20-28). sıralanmıştır; Aşağıda iyi kurumsal yönetim uygulamalarının şirketlere sağladığı bu faydalar Düşük maliyetli finansman olanakları Kaynakların etkin kullanımı Finansal hedeflere ulaşmada yüksek başarı Şirketin uzun süre yaşayabilmesi Şirket içi yolsuzlukların önlenmesi 1.2.Kurumsal Yönetimin Amaçları Kurumsal yönetimin uygulanmasının birçok nedenleri ve gerekçeleri bulunmaktadır. Bu nedenleri ve gerekçeleri kısaca özetlersek (Aktan, 2007); 46

53 Şirket üst yönetiminin sahip olduğu güç ve yetkilerin keyfi kullanımının engellenmesi, Şirket hissedarlarının eşit muameleye tabi tutulmasının sağlanması, Şirketle doğrudan ilişki içerisinde bulunan menfaat sahiplerinin haklarının korunması ve güvence altına alınması, bu çerçevede örneğin, azınlık haklarının korunması, Yönetim kurulunun sorumluluklarının açık olarak belirlenmesi, Yatırımcıların haklarının korunması, Vekalet maliyetlerinin (agency cost) azaltılması; Şirket kazancının pay sahiplerine ve daha genel olarak tüm menfaat sahiplerine hakları oranında geri dönüşümünün sağlanması, Büyük hissedarların azınlık hisselerine el koyma tehlikesinin önüne geçilmesi, Risk alan sermayedar ile karar veren profesyonelin çıkar çeliksisinin kurallara bağlanarak kontrol altına alınmaya çalışılması, İsletmelerin etkin yönetimi ile hissedar kazancının en üst düzeyde gerçekleştirilmesi, Kurumsal yönetim daha fazla şeffaflık, doğruluk ve ortaklarına, çalışanlarına, topluma ve çevreye daha fazla sorumlu olmayı ve hukukun üstünlüğünü amaç edinmektedir. 1.3.Kurumsal Yönetim Modelleri Ülkeler arasında, kurumsal yönetim uygulamaları çeşitli farklılıklar göstermektedir. Çünkü diğer sosyal olgular gibi kurumsal yönetim de, toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel yapısından etkilenmektedir. Dolayısıyla değişik değer yargılarına sahip ülkelerin bu konudaki uygulamaları da farklılıklar göstermektedir. Ülkeler arası bu farklılıklar bilim adamlarının da dikkatini çekmiştir. Örneğin 2002 yılında yayımlanan bir makalede, ülkeler arası kurumsal yönetim uygulamaları farklılıklarının nedeni olarak, şirketlerin ortaklık yapıları ve şirketi kontrol etme mekanizmaları gösterilmiştir (Kır, 2009: 17). Kurumsal yönetim konusunda çalışan bilim adamları değişik ülkelerdeki uygulamaları inceleyerek üç ana model ortaya çıkarmışlardır (Ülgen, ve Mirze: 2006, 434). Ancak bu modelleme, konunun bilimsel olarak daha kolay incelenip anlatılması için yapılmıştır. Gerçek hayatta kesin sınırları belli olan modeller görmek mümkün değildir. Her model birbiri ile benzerlikler göstermektedir. Tekil Kurumsal Yönetim Modeli, İkili Kurumsal Yönetim Modeli ve Çoğul Kurumsal Yönetim Modeli olarak adlandırılan bu ana modeller aşağıda genel hatları ile anlatılmaya çalışılmıştır Tekil Kurumsal Yönetim Modeli Ağırlıklı olarak pay sahipleri ile şirket arasındaki ilişkiler dikkate alınmaktadır. Doğal olarak sadece pay sahiplerinin hakları öne çıkmaktadır. En belirgin amaç pay sahiplerinin 47

54 çıkarlarını korumak ve şirket değerini en üst seviyeye çıkarmaktır. Pay sahiplerinin hakları öne çıkınca, şirket yönetimi de pek tabi olarak karlılık üzerine yoğunlaşmaktadırlar. Bu modelde kurumsal yönetimi şirket yönetiminin yönetimi olarak da tanımlayabiliriz. Pay sahipleri, yönetim kurulu ve denetim kurulu aracılığı ile şirket yönetimini gözetleyip denetleyebilmektedirler. Pay sahiplerinin, genel kurulu toplantıya çağırma, yönetim kuruluna üye atama ve görevden alma, özel bir durumu denetleme gibi yetkileri bulunmaktadır. Pay sahipleri bu ve benzeri yetkiler ile şirket üzerindeki haklarını koruyabilmektedirler. Temel ilkesi şirketin üst yönetiminin, şirketin ve pay sahiplerinin amaçlarına hizmet etmesi olduğu böyle bir modelde bunu sağlamak için, yöneticilerin uymaları gereken bir dizi kurumsal yönetim kuralları belirlenmelidir. Özellikle, yöneticilerin, pay sahipleri ve şirket zararına, kendi çıkarları doğrultusunda çalışmalarını engelleyecek kurallar ve düzenekler oluşturulmalıdır. Model daha çok Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve İngiltere gibi ülkelerde yaygın olarak görülmektedir (Ülgen ve Mirze, 2006: 435) İkili Kurumsal Yönetim Modeli Fransa, Almanya, Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde yaygın olan modelde, pay sahiplerinin yanı sıra çalışanlar da dikkate alınmış, şirketin değerini sürekli arttırmak için, çalışanların çıkarlarının, şirketin ve pay sahiplerinin çıkarları ile uyumlu hale getirilmesine çalışılmıştır. Modelin amacı, şirketin hedeflerinin çalışanlar tarafından benimsenmesi ve şirketi sahiplenmelerinin sağlanmasıdır. Bunun için de pay sahiplerinin çıkarlarını azami kılan karlılık amacının yanı sıra, çalışanların refah seviyesini yükselten politikaların oluşturulması gerekmektedir. İşe alım süreci, uygun işte görevlendirme, terfi, işten çıkarma ve tatmin edici seviyede maddi imkânların sağlanması ilk bakışta insan kaynakları bölümünü ilgilendiren konular gibi görünse de, bir yönü ile kurumsal yönetimle de ilgilidir. Çünkü bu konularda çalışanların tatminini en üst seviyeye çıkartacak ve çalışanların çıkarlarını, şirket çıkarları ile uzlaştıracak uygulamalar, şirketin değerini arttıran ve sürekliliği sağlayan etkiler yaratır. Çalışanların refah seviyesini artırarak, şirketi sahiplenmelerini sağlamak, iyi kurumsal yönetim uygulaması olarak değerlendirilebilir. İleri seviye uygulama ise çalışanların bir temsilci vasıtası ile yönetim kurulunda temsil edilmesidir. Böylece çalışanların çıkarlarının korunması daha kolay olmaktadır. Ayrıca yönetim kurulunda çalışanları temsil eden bir üyenin bulunması, hem çalışanları tatmin ve motive etmekte, hem de üst yönetime dinamizm ve değişik bir bakış açısı kazandırmaktadır (Ülgen ve Mirze, 2006: 436). 48

55 Çoğul Kurumsal Yönetim Modeli Japonya gibi bazı uzak doğu ülkelerinde yaygın olan bu modelde, şirket bir kamu malı gibi algılanmakta, şirketin karlı bir şekilde sürekli olarak çalışması için bütün çıkar grupları, ortak bir paydada anlaşıp, uzlaşma çabası göstermektedirler. Oluşturulan kurumsal yönetim çerçevesinde, pay sahiplerinin, hak sahiplerinin ve söz sahiplerinin çıkar çatışmaları en az seviyeye indirilmeye çalışılmakta, şirketin sürekli olarak karlı bir şekilde çalışması için bu kişi ve gruplar arasındaki ilişkiler işbirliği çerçevesinde düzenlenmektedir (Ülgen ve Mirze, 2006: 437). Bahsedilen bu üç model de hiçbir ülkede saf hali ile uygulanmamaktadır. Bir anlamda modeller birbirlerine karışmış durumdadır. Çünkü iyi kurumsal yönetimin tek bir modeli bulunmamaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalara göre özellikle uluslararası şirketler, sürekli değişen şartlara uygun olarak kurumsal yönetim modellerini yeni şartlara uyumlu hale getirmektedirler. Ayrıca farklı ülkelerdeki örgütsel yapılarını ve kurumsal yönetim uygulamalarını da o ülkenin gerçeklerine göre şekillendirmektedirler (Kır, 2009: 20). Bu da bize her şarta ve her zamana uyan bir kurumsal yönetim modelinin olmadığını göstermektedir. Ayrıca bu modeller arasında keskin sınırların olmaması da üç modellinde bir arada uygulanabilmesine olanak sağlamaktadır. Küreselleşmenin geldiği bu seviyede her ülke, kendi kurumsal yönetim çerçevesini oluştururken, bütün çıkar gruplarını dikkate almakta ve grupların birbirleriyle ve şirketle olan ilişkilerini düzenleyen kurumsal yönetim kurallarını buna göre belirlemektedir. Nitekim OECD kurumsal yönetim ilkeleri bütün çıkar gruplarının haklarını mümkün olduğu kadar güvenceye almak için, her çıkar grubu ile ilgi kuralları ülkelere ve şirketlere önermiştir. Ülkemizde de SPK ve BDDK tarafından yayınlanan kurumsal yönetim ilkelerinde her çıkar grubunun haklarını, şirketin varlığını tehlikeye düşürmemek şartı ile güvence altına almıştır. Özellikle SPK 2005 yılında yayımladığı kurumsal yönetim ilkelerinde ayrıntılı olarak şirketin, pay sahiplerinin, hak sahiplerinin ve söz sahiplerinin haklarını güvence altına alan kurallar belirlenmiştir. Ayrıca bu grupların birbirleriyle ve şirketle olan ilişkileri de belirli kurallara bağlanmıştır. 1.4.Kurumsal Yönetimin Unsurları Kurumsal yönetimin unsurları kaynaklarda çeşitli başlıklar altında yer almaktadır. Kurumsallaşma ile ortak olan şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi boyutlarının olması ve yapılan çalışma gereği profesyonelleşme boyutu da çalışmaya dahil edilmiştir. 49

56 Şeffaflık Kurumsal yönetimin dayandığı şeffaflık, öncelikle kurum ile ilgili tüm finansal ve finansal olmayan bilgilerin kurumun hissedarlarına ve diğer tüm paydaşlarına zamanında, doğru, tam, eksiksiz, anlaşılabilir, analiz edilebilir, düşük maliyette ve kolayca erişilebilir bir şekilde sunulmasıdır. Açıklanması gereken bu bilgilerde belirleyici unsur, önemlilik unsurudur. Şeffaflık gereği ayrıca, kurum içinde yani yönetiminde, karara alma süreçlerinde, prosedürlerinde, çalışanlarla ilişkilerde, yetki ve sorumlulukların dağılımında saydam ve açık olmayı gerekli kılar Adillik ve Eşitlik Kurumsal yönetim açısından bu ilkenin dört önemli öğesi bulunmaktadır; Kurum mümkün mertebe ve konumlarını da gözeterek tüm paydaşlarına adil davranmalıdır. Aynı paydaş sınıfı içinde yer alan kişi ve kurumlara eşit davranmalıdır. İçeriden bilgi sahibi olanların, fırsat eşitliğini bozacak şekilde ticaret yapmasına izin verilmemelidir. Bir olayda veya işlemde yönetim kurlu üyelerinin ve üst düzey yöneticilerin, kurum ile çıkar çatışması durumunu, yönetim kuruluna önceden beyan etmeleri zorunludur Hesap Verebilirlik Bir konuda yetki kullanan, karar alan, işlem yapan ve faaliyette bulunan kişi veya organın, kullandığı yetki aldığı karar, yaptığı işlem, yürüttüğü faaliyet nedeniyle sorumlu tutulabilmesi ve kendisinden açıklama istenilebilmesidir. Hesap verecek olanlar, denetimi altında oldukları kişi veya organlara; kullandıkları yetkinin, aldıkları kararların, yaptıkları işlem ve yürüttükleri faaliyetlerin, gerek şekil ve gerekse içerik bakımından mevcut düzenlemelere, belirlenmiş amaç ve prosedürlere, etik kurallara ve işin gereğine ispat etmekle yükümlü sayılırlar Sosyal Sorumluluk Kurumsal yönetim anlayışında sosyal sorumluluk ilkesi, kurumun kanunlara ve toplumsal değerleri yansıtan düzenlemelere uyum gösterecek şekilde faaliyet göstermesini ifade eder. Kurumların gerek iç ve gerekse dış çevreye karşı bir takım sorumlulukları söz konusudur ve kurum çalışanları bu sorumlulukları, sosyal ve örgütsel değerler çerçevesinde 50

57 farklı şekillerde yerine getirmeye çalışırlar. Toplum yararına yönelik çalışmalar kurumsal sosyal sorumluluk içinde yer almaktadır (Bozbayındır, 2014: 39-41). Kurumların toplumun değer ve normlarına uymaları ve bunu çalışanlarından da beklemeleri kendilerini toplum nazarında meşru ve saygın bir konuma ulaştırır (Çakır, 2011: 138). Toplumun değer ve normlarına uymak için çaba sarf eden ve çalışanlarından buna uymalarını bekleyen bir kurum, toplumun gözünde meşru ve kültürel anlamda da daha güçlü olacaktır (Tavşancı, 2009: 20) Profesyonelleşme ve Otonomi Kurumların profesyonelleşmesi yönetimde profesyonellerin istihdam edilmesi, kurum ikliminin profesyonel çalışanların özelliklerini destekleyecek (otonomi, sürekli eğitim vb.) şekilde geliştirilmesi ve kurumun sektördeki profesyonel ve sektörel kurumlarla ilişki içerisinde bulunması olarak tanımlanabilir. Profesyonelleşmedeki kasıt sadece profesyonellerin istihdam edilmesi değildir. Profesyonellerden yeterli faydayı elde edebilmek için gereken iklimin oluşturulması gerekmektedir. 2. TEKNOLOJİ YÖNETİMİ "Teknoloji Yönetimi, organizasyonların stratejik ve operasyonel amaçlarını tasarlamak ve gerçekleştirmek için teknolojik yeteneklerin yönetilmesidir (Çetindamar ve diğ. 2010). Teknoloji yönetimi; bir organizasyonun stratejik ve taktik amaçlarının şekillendirilmesi ve bunlara ulaşılmasında ihtiyaç duyulan teknolojik kapasitenin planlanması, geliştirilmesi ve uygulanması için mühendislik bilim ve yönetim disiplinlerinin birbirine bağlanmasıdır. Teknoloji yönetiminin başarısı, teknolojinin temel olarak Ar-Ge grubunun sorumluluğunda olduğu yaygın görüşünün aksine, örgütün tamamının teknolojiye dayalı olarak hayatını sürdürmesi ve bazı görevlerin tüm örgüt tarafından kabul edilmesine bağlı olacaktır. Teknoloji yönetimi içinde yer alan faaliyetler farklı özelliklere sahip olduklarından bunların bir arada incelenmesi oldukça fazla çabayı gerektirmektedir. Mühendislik bilimleri, sosyal bilimler ve yönetim bilimi arasında bir köprü niteliği taşıyan Teknoloji Yönetimi farklı disiplinler arasında ara bir disiplin olarak, kendine has kavram, teknik ve bilimsel modelleri geliştirme yolunda 1970 li yıllardan bu yana emin adımlarla ilerlemektedir. Teknoloji yönetimiyle ilgili olarak Amerikan Ulusal Araştırma Konsey raporunda verilen tanıma bakacak olursak; 51

58 "Teknoloji Yönetimi bir organizasyonun stratejik ve taktik amaçlarının şekillendirilmesinde ve bunlara ulaşılmasında ihtiyaç duyulan teknolojik kapasitenin planlanması, geliştirilmesi ve uygulanmasıdır" (İnceler, 1993: 16). Portland State Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof.Dr.Dündar Kocaoğlu nun yaptığı tanıma göre; "Mühendislik ve teknoloji yönetimi mevcut ve gelişmekte olan teknolojiler ve bunların birbirleriyle ilişkili sistemler üzerindeki, etkilerinde stratejik ve taktik liderliğin sağlanabilmesi için karar verilmesi ve bu kararların uygulanmasıdır" (Kocaoğlu, 1993: 457). 2.2.Teknoloji Yönetiminde Yaklaşımlar Teknoloji yönetimi konusunda, farklı iki yaklaşım söz konusudur. Birinci yaklaşım, mikro yaklaşım olup, teknolojiyi firma bazında planlama, koordine etme ve yönlendirmeyi içerirken diğeri daha makro olup, ülke genelinde teknolojik tahmin, teknolojik planlama, bilim-teknoloji politikasının tespiti, uygulanması ve kontrolüyle ilgili faaliyetlerin tümünü inceler. Konuyu biraz daha açacak olursak; mikro yaklaşımında, yani firma bazında ele alınan teknoloji yönetiminde esas hedef, firmanın karını ve üretimini maksimize etmeye dönük olarak, teknik imkanlarıyla insan gücü kaynakların en optimum şekilde planlama, örgütleme ve koordine etmek suretiyle yönetim faaliyetini gerçekleştirmektir. Makro yaklaşımda ise, ülkenin sosyo-ekonomik kalkınma hedeflerine uygun olarak, bilim-teknoloji planlaması, politika tespiti ve teknolojik yatırımlar ve teknolojik altyapıyla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi konularını ele almaktadır. Teknoloji Yönetimi, ekonomik üretim etmenleri ve daha genelde ülkenin ekonomik yapısı içinde yer alan teknolojik alt yapı ve teknolojik yenilik, teknolojik tahmin ve planlama ve yürütmeyle ilgili incelemelerde ekonomi biliminden önemli ölçüde istifade etmektedir. Ülkenin genel ekonomik yapısını bilmeden teknoloji seçimine ve teknolojiyle ilgili stratejilere karar vermek mümkün değildir. Üretim-istihdam ilişkileri, üretim-yatırım ilişkileri ithalat-ihracat dengesi gibi ekonomik konular teknoloji seçimini ve üretimini doğrudan etkilemektedir. Teknolojideki ilerlemelerin insan gücü kaynaklarının gelişmişliği ile eş anlamlı olduğu düşünüldüğünde bir ülkedeki insan gücünün eğitiminin, istihdamının ve sosyal ve kültürel yapının teknolojiyle yakından ilgili olduğu görülecektir. Ayrıca bir ülkenin sahip olduğu teknolojik gücün uluslararası sistemde o ülkenin yerini ve izleyeceği dış politikayı doğrudan etkilediği gerçeği inkar edilemez. 52

59 2.3.Teknoloji Yönetimi Modelleri Teknoloji yönetimi disiplinine yönelik önerilmiş çeşitli modellerde, teknoloji yönetimi aktivitelerinin neler olduğunu ve bu aktiviteler arasındaki ilişkilerin yapısını ortaya koymaya çalışılmıştır. Literatürde bu konuda yapılmış çeşitli çalışmalara rastlanılmaktadır (Rush vd, 2007: ). Literatürdeki Teknoloji Yönetimi Aktiviteleri Kullanılan Terminoloji Tanımlama Seçme Edinme Ticarileştirme Öğrenme Koruma Gregory Tanımlama Seçme Edinme Ticarileştirme Koruma Rush at all NCR Araştırma, farkındalık Araştırma, değerlendirme Araştırma, Edinme, yetkinlik geliştirme Uygulama, ticarileştirme Öğrenme değerlendirme Ar-Ge Entegrasyon, uygulama, eskime Sumanth Farkındalık Edinme, İlerleme Uyum, terk etme Dogson Strateji İşbirliği, Ar-Ge, Y.ürün geliş. Ticarileştirme, uygulama Cotec Tarama Odaklanma Kaynak Uygulama Öğrenme Robert Fırsatların farkında olma Fikir oluşturma, problem çözme Ticari Geliştirme, faydalanma, yayılım Levin and Bernard Bilgi üretimi ve çalışan çıktılara dönüşt. Çıktıların kullanıcı gereksinimiyle eşleştirilmesi Organizasyonel destek Çetindamar Tanımlama Seçme Edinme Ticarileştirme Koruma Öğrenme Compton ın yaptığı çalışmada üç önemli konu açığa çıkmaktadır; Bu konular başlıklar halinde çekmeye karşı itme felsefesi, teknolojik bağlılık ve Teknolojistlerin kardeşliğidir. Teknoloji Yönetimini adına, teknolojik yeteneklerin uygulanabilmesi için yönetim işlevlerinin kullanılmasını önermiştir. Gregory, teknoloji yönetim sürecini; teknoloji belirleme, seçme, edinme, kullanma, koruma aşamalarından oluşması gerektiğini vurgulamıştır. Kahn ise, Dinamik Teknoloji Yönetimi Yeteneği terimini kullanarak, üç temel bileşenden bahsetmiştir. Bu bileşenler, kaynaklardan faydalanma yetenekleri, yönetimsel entegrasyon yetenekleri ve yörünge/strateji takip etme yetenekleri olarak adlandırılmıştır. Çalışmamızda, teknoloji yönetimi konusunda, Erkan ÜNSAL ın doktora tezinde kullanmış olduğu anketten konumuz için uygulanması uygun görülmüştür. Boyutlar, tanımlama, seçme, edinme, ticarileştirme, koruma ve öğrenme faaliyetleri ile stratejik yönetim, inovasyon yönetimi, bilgi yönetimi ve proje yönetimi destek faaliyetleri adı altında düzenlenmiştir (Çetindamar vd, 2013; ). 53

60 Edinim, şirketin kendi işleyişi için değerli veya gerekli olan teknolojiye nasıl erişileceğini tanımlar. Edimin kararı-yapma-satın alma-iş birliği seçeneklerinden hangisinin tercih edileceğine bağlıdır. Edinim yönetimi bu kararlardan yola çıkılarak icra edilir. Kullanım, teknolojinin ticarileştirilmesi konusuna önem verir. Edinilen teknolojinin şirket içinde başarıyla benimsenmesi, işler hale gelmesi, uygulanması ve beklenen yararın sağlanması ile ilgilidir. Kullanım süreçleri, üretim yapmaya yönelik gelişmeler ve süreçte yapılacak iyileştirmeler ile pazarlamayı içerir. Seçme, şirketin stratejik hedef ve önceliklerini kesin çizgilerle tanımlamayı ve teknolojiye ilişkin kararların bu hedef ve önceliklerle uyumlu olacak şekilde entegrasyonunu sağlar. Tanımlama, geliştirme ve Pazar döngüsünün tüm aşamalarındaki teknolojiler için gerekli olup, yalnızca teknolojik gelişmeler için değil, pazardaki değişime de dikkat çeker. Hem teknoloji hem de Pazar için arama, denetleme, veri toplama ve bilgi toplama süreçlerinden meydana gelir. Öğrenme, şirket içinde veya dışında yürütülen teknoloji proje veya süreçlerinin derinlemesine düşünülerek ele alınması ile alakalıdır. Bilgi yönetimi ile güçlü bir bağ vardır. Koruma, sahip olunan entelektüel varlıkları, ürün ve üretim süreçlerindeki bilgi ve uzmanlığı koruyabilmek için gerekli olan patent ve nitelikli iş gücünü elde tutma gibi formel süreçler ile ilgilidir. 3. ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ Çalışmada nicel araştırma yöntemi tercih edilmiştir. Uygulamanın odak noktasını Malatya İli Merkezinde faaliyet gösteren özel bankalarda gişe görevlisi ve üstü pozisyonlarda çalışanlar oluşturmaktadır. Analizler için yeterli sayıya ulaşabilmek için 500 adet dağıtılan anketlerden 227 adet dönüş gerçekleşmiştir. Anket yolu ile elde edilen verilerden, 6 anket veri değeri taşımadığından 21 adet anket ise SPSS programına girilmesi sonucunda Z skorlarında normal dağılım sergilemeyip aşırı uç değerlere sahip olduğundan analizin dışında bırakılmıştır. Kalan veri setimizin 227 anketten oluşması ve verilerin homojen bir dağılım göstermesinden dolayı, parametrik testlerin uygulanmasına karar verilmiştir. Buradan hareket ile ölçekler arasında ilişkisel ve etkisel durumların irdelenmesi için çoklu doğrusal regresyon analizi yapılmıştır. Araştırmada Teknoloji Yönetimi nin belirlenmesi amacıyla kullanılan sorular Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü Teknoloji Yönetimi Anabilim Dalı Doktora öğrencisi Ersin ÜNSAL ın 2010 yılında doktora tezinde kullanmış olduğu 40 sorulu anketten uyarlanmıştır. Kurumsallaşma soruları ise, Alpay vd. geliştirip 2008 yılında Journal of World Business de yayınlanan makalelerinde kullandıkları ölçekten uyarlanmıştır. 54

61 Veriler farklı bir gruba uygulandığı için faktör analizine tabi tutulmuştur. Uygulanan faktör analizinin sonuçlarına göre teknoloji yönetimi maddeleri planlandığı gibi maddeler sekiz boyutta; kurumsallaşma çabalarını ölçmek için kullanılan maddeler ise üç boyutta faktör yükleri halinde kümelenmişlerdir. 4. VERİLERİN ANALİZİ VE BULGULAR 4.1. Araştırmaya Katılan Çalışanların Demografik Özelliklerine Göre Değerlendirilmesi Bu bölümde yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, statü şekli ve toplam çalışma sürelerine ilişkin demografik değişkenlerle ilgili frekans dağılımları tablo halinde gösterilmektedir. Tablo 1. Ankete Katılan Banka Çalışanlarının Bağımsız Değişkenlere Göre Frekans ve Yüzde Dağılımı Değişken Seçenekler Frekans Yüzde (%) Yaş 33 16, Yaş 45 22,5 Yaş Yaş 40 20, Yaş 54 27,0 41-Üstü Yaş 28 14,0 Cinsiyet Erkek Kadın ,5 47,5 Medeni Durum Evli Bekar ,0 48,0 Lisans ,5 Eğitim Durumu Yüksek Lisans 61 30,5 Doktora 18 9,0 Yönetici 12 6,0 Statü Uzman/Uzm Yrd. Servis Yetkilisi ,0 32,0 Gişe Elemanı 84 42,0 1-5 Yıl 57 28,-5 Toplam Hizmet Süresi 6-10 Yıl Yıl ,0 33,0 16 Yıl ve Üstü 29 14,5 Teknoloji Araçları Kullanım Düzeyi Orta Düzey İyi Çok İyi , 5 45,0 45,5 Tablo 1 de görüldüğü gibi anket çalışmasına katılanların % 52,5 i erkek, % 47,5 i bayanlardan oluşmaktadır. 55

62 Ankette yaş aralığının, %86 gibi büyük bir oranı oluşturduğu görülmektedir. 41 ve üzeri yaş aralıklarının toplamın % 14 ünü oluşturması, çalışanların daha çok genç nüfustan oluştuğunu ve İnsan Kaynaklarının dinamik bir yapıya sahip olduğunu gösterir. Anket sonuçlarına göre katımcıların %52 oranında evli çıktığı görülmektedir. Bankacılık sektöründe çalışanların cinsiyet oranındaki eşitlik ve sektörün doğasında olan yoğun çalışma temposu da göz önünde bulundurulduğunda, bayan iş gücünün iktisadi anlamda ülke kalkınmasına katkı sağladığı söylenebilse de evli çalışanlarda çift kariyerli eşler sorununun yaşanabileceği de akla gelmektedir. Tabloda görüldüğü gibi, katılımcıların % 60,5 oranında Lisans mezunu olduğu görülmektedir. Bu oranların çokluğu, özel bankalara istihdam edilen personelin, kendi alanlarında nitelikli olduklarını gösterir. Bir ülkenin, üniversite mezunu olup, uzun bir süre emek ve belirli bir maliyet ile yetiştirdiği insan kaynağının (entelektüel sermayesinin), sahiplik açısından çoğunluğunun yabancı sermayeye ait olduğu bilinen kurumlarda kariyer gelişimlerini engelleyebilecek kadar yoğun bir tempoda çalıştırılması da düşünülmesi gereken bir konudur. Statü açısından oranların en alt düzey olan gişe elemanlığında yukarıya doğru çıkıldığında yüksek düzeylerde azalması da incelendiğinde dikkatleri çekecek bir durumdur. İş yerinde kariyer basamaklarını tırmanarak yükselmeyi hedefleyen çalışanlar uzun süre beklemek durumunda kalabilecekleri gibi (kariyer polatasu), bu beklentilerinin karşılanamaması durumunda da orta yaşlarda kariyer açısından ümitsizlik ve çöküntü içerisine girebileceklerdir. Bu durum, bir ülkenin entelektüel sermayesi içerisinde olan bir kısım çalışanın zamanını geri dönüşü olmayacak bir biçimde elinden almak ve ülkeler için bir tehdit olan orta gelir tuzağına saplanmak anlamlarına gelebilir. Toplam hizmet süresi açısından oranlar birbirine yakın olup, fazla bir farklılık göstermemektedir. Lakin bu durum herhangi bir etkinin olmaması anlamına gelmemelidir. Diğer değişkenler ile analiz sonuçlarını ilerleyen bölümlerde inceleyeceğiz. Teknolojik araçları kullanım düzeyindeki oranlara bakıldığında, orta düzey oranının %9,5 olduğu, iyi ve çok iyi kullanım düzeyleri toplamının ise 90,5 olduğu görülecektir. Bu durumun, banka çalışanlarının nitelikli elemanlar olduğu ve bu kesim çalışanlarının entelektüel sermaye içerisinde olduğu düşüncesinin doğruluğunu kuvvetlendirdiğini söyleyebiliriz Güvenilirlik Analizleri Bulguların değerlendirilmesinde veriler öncelikle faktör analizine tabi tutulmuştur. Sonuçta teknoloji yönetimini ölçmek için amaca uygun olarak seçilen maddeler sekiz boyutta; 56

63 kurumsallaşma çabalarını ölçmek için kullanılan maddeler ise üç boyutta kümelenmişlerdir. Güvenilirlik analiz sonuçları aşağıda belirtildiği gibidir; Teknoloji Yönetimi ölçeğine ait Cronbach s Alpha değerleri,751 dir. Teknoloji Yönetimi boyutları ve Cronbach s Alpha değerleri ise; Stratejik Yönetim,713 Bilgi Yönetimi,721 Teknoloji Tanımlama,715 Teknoloji Seçme,712 Teknoloji Edinme,732 Teknoloji Kullanımı,717 Teknoloji Koruma,697 Teknolojik Öğrenme,786 Kurumsallaşma ölçeğine ait Cronbach s Alpha değerleri,618dir. Kurumsallaşma boyutları ve Cronbach s Alpha değerleri ise; Hesap Verebilirlik,534 Sosyal Sorumluluk,620 Profesyonelleşme, Teknoloji Yönetimi Uygulamalarının Kurumsallaşma Çabaları Üzerindeki Etkisini Belirlemeye Yönelik Çoklu Regresyon Analizleri Kurumsallaşma ölçeğinin hesap verebilirlik boyutu ile teknoloji yönetimi boyutlarına ilişkin analizlerde yer alan ikili ve kısmi korelasyon katsayıları incelendiğinde, hesap verebilirlik boyutu ile stratejik yönetim, teknoloji koruma ve teknoloji edinme boyutları arasında sırasıyla orta-düşük-orta düzeyde bir ilişkinin olduğu (r=.374 / r=.202/r=.415) görülmektedir. Diğer iki boyut kontrol edildiğinde, kısmi korelasyon katsayısı fazla değişmemektedir (r=.303/r=.154/r=.360). Tablo 2. Kurumsallaşma Değişkeninin Hesap Verebilirlik Boyutu ile Teknoloji Yönetimi Boyutları arasındaki Regresyon Analizi sonuçları Değişken B Standart Hata ʙ Hesap Verebilirlik,045,414,110 β t p İkili r Stratejik Yönetim,398,029,368 5,579,000,374,303 r Kısmi r r Teknoloji Koruma,179,021,202 2, 848,005,202,154 Teknoloji Edinme,420,030,412 5,654,001,415,360 R= 0.662, R²= 0,438 R²= F (8,191) = p =

64 Regresyon analizi sonuçlarına göre Teknoloji Yönetimi boyutları birlikte, Kurumsallaşma ölçeğinin hesap verebilirlik boyutu ile düşük ve orta düzeylerde ve anlamlı bir ilişki vermektedir, R=.67, R²=.44, p.05. Bu üç değişken birlikte, kurumsallaşma ölçeğinin hesap verebilirlik boyutuna ilişkin toplam varyansın yaklaşık % 44 ünü açıklamaktadır. Standardize edilmiş regresyon katsayılarına göre (β), bağımsız değişkenlerin hesap verebilirlik üzerindeki göreli önem sırası; teknoloji edinme, stratejik yönetim ve sonra da teknoloji korumadır. Regresyon katsayılarının anlamlılığına ilişkin t-testi sonuçları incelendiğinde ise, sadece Stratejik Yönetim, teknoloji koruma ve teknoloji edinme boyutlarının Kurumsallaşma ölçeğinin hesap verebilirlik boyutunu anlamlı bir yordayıcısı (Bilinen veya gözlenen durumlardan yola çıkarak bilinmeyen veya gözlenmeyen durumlar hakkında tahminde bulunmak) olduğu görülmektedir. Kurumsallaşma ölçeğinin sosyal sorumluluk boyutu ile teknoloji yönetimi boyutlarına ilişkin tabloda yer alan ikili ve kısmi korelasyon katsayıları incelendiğinde, sosyal sorumluluk boyutu ile teknoloji yönetimine ait olan teknoloji edinimi ve teknoloji tanımlama boyutları arasında düşük düzeyde bir ilişkinin olduğu (r=.241/r=.144) görülmektedir. Diğer iki boyut kontrol edildiğinde, bu iki değişken arasındaki kısmi korelasyon katsayısının kayda değer derecede değişmediği r=.217/r=.127 görülmektedir. Tablo 3. Kurumsallaşma Değişkeninin Sosyal Sorumluluk Boyutu ile Teknoloji Yönetimi Boyutları arasındaki Regresyon Analizi sonuçları Değişken B Standart Hata ʙ β t p Sosyal Sorumluluk 1,205,454 2,656,000 İkili r Kısmi r Teknoloji Edinme,269,079,276 3,426,001,241,217 Teknoloji Tanımlama,164,082,146 2,013,045,144,127 R= 0.485, R²= 0,235 R²= F (8,191) = p =.001 Regresyon analizi sonuçlarına göre teknoloji yönetimi boyutları birlikte, kurumsallaşma ölçeğinin sosyal sorumluluk boyutu ile düşük düzeyde ve anlamlı bir ilişki vermektedir, R=.49, R²=.23, p.05. Bu iki değişken birlikte, kurumsallaşma ölçeğinin sosyal sorumluluk boyutuna ilişkin toplam varyansın yaklaşık %23 ünü açıklamaktadır. Regresyon katsayılarının anlamlılığına ilişkin t-testi sonuçları incelendiğinde ise, sadece teknoloji tanımlama ve teknoloji edinimi boyutlarının kurumsallaşma ölçeğinin sosyal sorumluluk boyutunun anlamlı bir yordayıcısı (Bilinen veya gözlenen durumlardan yola çıkarak bilinmeyen veya gözlenmeyen durumlar hakkında tahminde bulunmak) olduğu görülmektedir. 58

65 Tablo incelendiğinde, kurumsallaşma ölçeğinin profesyonellik boyutu ile teknoloji yönetimi boyutlarına ilişkin tabloda yer alan ikili ve kısmi korelasyon katsayıları incelendiğinde, kurumsallaşma ölçeğinin profesyonellik boyutu ile teknoloji yönetimine ait olan stratejik yönetim, bilgi yönetimi, teknoloji tanımlama, teknoloji seçme, teknoloji edinme, teknoloji koruma ve teknoloji kullanımı boyutları arasında yüksek, orta ve düşük düzeylerde ilişkilerin olduğu (r=.316/r=.210/r=.442/r=.476/r=.390/r=.174/r=.556) görülmektedir. Diğer boyutlar kontrol edildiğinde, bu iki değişken arasındaki kısmi korelasyon katsayısının değiştiği r=.261/r=.169/r=.397/r=.420/r=.316/r=.139/r=.542 görülmektedir. Tablo 4. Kurumsallaşma Değişkeninin Profesyonelleşme Boyutu ile Teknoloji Yönetimi Boyutları arasındaki Regresyon Analizi sonuçları Değişken Profesyonellik Stratejik Yönetim Bilgi Yönetimi Teknoloji Tanımlama Teknoloji Seçme Teknoloji Edinme Teknoloji Koruma Teknoloji Kullanımı B Stand. Hata ʙ β t p 1,002,609 24,483,000 İkili r Kısmi r,425,105,318 4,958,000,316,261,313,106,215 2,967,003,210,169,225,212,354,155,098 R= 0.871, R²= 0,758 R²= F (8,191) = p =.001,092,084,112,086,078,344,361,336,175,380 2,439 2,565 2,697 2,106 2,008,016,001,005,002,000,442,476,390,174,556,397,420,316,139,542 Regresyon analizi sonuçlarına göre teknoloji yönetimi boyutları birlikte, kurumsallaşma ölçeğinin profesyonellik boyutu ile yüksek, orta ve düşük düzeylerde ve anlamlı ilişkiler vermektedir, R=.62, R²=.39, p.05. Bu yedi değişken birlikte, kurumsallaşma ölçeğinin profesyonellik boyutuna ilişkin toplam varyansın yaklaşık %76 ini açıklamaktadır. Standardize edilmiş regresyon katsayılarına göre (β), bağımsız değişkenlerin hesap verebilirlik üzerindeki göreli önem sırası; teknoloji kullanımı, teknoloji seçme, teknoloji tanımlama, teknoloji edinme, stratejik yönetim, bilgi yönetimi ve sonra da teknoloji korumadır. Regresyon katsayılarının anlamlılığına ilişkin t-testi sonuçları incelendiğinde ise, yedi boyut kurumsallaşma ölçeğinin profesyonelleşme boyutunun anlamlı bir yordayıcısı (Bilinen veya gözlenen durumlardan yola çıkarak bilinmeyen veya gözlenmeyen durumlar hakkında tahminde bulunmak) olduğu görülmektedir. 5. SONUÇ VE ÖNERİLER Teknoloji yönetiminde yer alan uygulamaların kurumsallaşma çabaları üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla yapılan bu araştırma sonucunda elde edilen bulgular; hesap verebilirlik boyutu ile stratejik yönetim, teknoloji koruma ve teknoloji edinme boyutları arasında; sosyal sorumluluk boyutu ile teknoloji edinimi ve teknoloji tanımlama boyutları 59

66 arasında; profesyonellik boyutu ile teknoloji yönetimine ait olan stratejik yönetim, bilgi yönetimi, teknoloji tanımlama, teknoloji seçme, teknoloji edinme, teknoloji koruma ve teknoloji kullanımı boyutları arasında yüksek, orta ve düşük düzeylerde ilişkilerin olduğu yönündedir. Kurumsallaşmanın en iyi örneklerinin sergilendiği bankacılık sektöründe çalışanlar üzerinde gerçekleştirilen bu araştırmada, teknoloji yönetiminin aynı düzeyde ve profesyonellik içerisindeki bir anlayış ile gerçekleştirilemediği, bunun da, bulunulan faaliyetten elde edilen çıktının teknolojik ürün olmaktan çok iktisadi ve ekonomik ürünler olduğu için teknoloji yönetimi faaliyetlerinin sistemli olmaktan çok farklı birimler arasında ve bir sistem içerisinde gerçekleştirilmemesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bankacılık sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin, araştırma-geliştirme çalışmalarına daha fazla kaynak ayırarak gerçekleştirebilecekleri iyileştirme çabaları ile elde edebilecekleri teknolojik araçlar sayesinde hem işlem hızında ve hem de ihtiyaç duyulacak insan kaynaklarının nicelik boyutundan tasarruf anlamında fayda sağlayacakları kesindir. Bunların yanı sıra faaliyet sonrası elde edilen çıktının teknolojik ürün olsun veya olmasın teknoloji ve bilgiye yoğun bir şekilde ihtiyaç duyulmasından dolayı bu sektörde teknolojinin profesyonelce yönetilerek; edinim boyutunda yer alan teknoloji transferinde kullanılacak ve sektör ile iç içe olan edinim yöntemleri açısından; ticarileştirme boyutu ile bankacılık sektörünün ürünlerini pazarlarken kullanılacak teknolojik araçlar ile elde edebilecekleri faydalar ve teknolojik yararlanım (performans ölçümü) ile elde edebilecekleri faydalar açısından; tanımlama boyutu ile denetim, dış çevre ile ilişkiler, kurumsal yetenekler ile bilginin belgelenmesi ve yayılması alt başlıkları sayesinde elde edilebilinecek yararlanımlar açısından; seçme boyutu ile gelecekteki belirsizlikleri en alt boyuta indirgeyebilecek ve stratejik kararlar vermede teknolojik araçlar sayesinde isabetli kararlar verebilmeye en üst seviyede imkan vererek elde edilebilecek faydalar anlamında yararlanılabileceğini ifade edebiliriz. 60

67 KAYNAKÇA ALP, A. Ve KILIÇ, S. (2014), Kurumsal Yönetim Nasıl Yönetilmeli?, Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık A.Ş., 1.Baskı, İstanbul. APAYDIN, F. (2007) Örgütlerde Kurumsallaşma ve Adaptif Yeteneklerin Pazarlama Eylemlerine ve Örgütsel Performansa Etkileri, Doktora Tezi, Gebze Yüksek Teknoloji Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gebze. APAYDIN, Fahri (2009), Kurumsal Teori ve İşletmelerin Kurumsallaşması, C.Ü.İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 10, Sayı 1 BOZBAYINDIR, F. (2014), Türkiye deki Yeni Kurulan Kamu Üniversiteleri ndeki Kurumsallaşmanın İncelenmesi, Gaziantep Üniversitesi, Doktora tezi, Gaziantep. COŞKUN, C. Aktan, (2014), İyi Şirket Yönetimi, çevrimiçi www. Canaktan.org/ yönetim/kurumsal yönetim/amaçlar. Html., ÇAKALI, K.R. (2008), Role of İnternal Auditing in Corporate Govrnance: Two Case Studies From Turkey, Doktora Tezi, Işık Üniversitesi, İstanbul. ÇAKIR, A. (2011). Küçük ve Orta Boy İşletmelerin Kullanımına Sunulan Küçük Ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme Başkanlığı Destek ve Teşvik Türleri İle Kurumsallaşma Düzeyleri Arasındaki İlişki. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. KARPUZOĞLU, E. (2004), Büyüyen ve Gelişen Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma, Hayat Yayınları, İstanbul. KILIÇ, M. (2009), Kurumsal Yönetim ve Derecelendirmesi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Eskişehir. KIR, K.C. (2009), Türkiye deki Mevduat Bankalarının Kurumsal Yönetim uygulamaları Üzerine Bir araştırma ve Öneriler, Marmara Üniversitesi, Doktora Tezi, İstanbul. KOÇEL, T. (2005), İşletme Yöneticiliği, Arıkan Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti, 10 Basım İstanbul. MALLİN, C. (2003), The Relationship between Corporate Governance, Transparency and Financial Disclosure, Selected Issues in Corporate Governance, OECD, New York. SPK, Kurumsal Yönetim İlkeleri, Ankara, TAVŞANCI, S. (2009). Firmalardaki Kurumsallaşma Düzeyinin Rekabet Gücüne Etkisi Üzerine Bir Araştırma. Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir. TÜSİAD, Kurumsal Yönetim En iyi Uygulama Kodu: Yönetim Kurulunun Yapısı ve İşleyişi, İstanbul: Yayın No: TÜSİAD-T/200212/336 Aralık ÜLGEN, H. ve MİRZE, Kadri, (2006), İşletmelerde Stratejik Yönetim, Literatür Yayınları, 3.Basım, İstanbul. 61

68 Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birliklerinde İç Denetimin Kurumsal Yönetim Üzerindeki Etkileri: Malatya Bölge Birliği Örneği Figen CANBAY, Recep GÜNEŞ Tarım kredi Kooperatifleri İnönü Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, ÖZET Özellikle ABD'de yönetim anlayışına bağlı aksaklıklar ve denetim sürecindeki zafiyetler sonucunda ortaya çıkan şirket skandalları sonrasında tüm Dünya'da gündeme gelen bir kavram olan kurumsallaşma işletmelerin yönetim anlayışında önemli değişikliklere neden olmuştur. Kurumsal yönetim anlayışı ile birlikte işletmelerin beklenen değişimi kendisini özellikle iç denetim faaliyetleri ve iç denetimin etkinliği konularında göstermiştir. Bu çalışmanın amacı; Tarım Kredi Kooperatifleri ve birliklerinde iç denetimin kurumsal yönetim üzerindeki etkilerini ortaya koymaktır. Bu amaçla Tarım Kredi Kooperatifleri Malatya Bölge Birliği idareci ve çalışanlarına anket çalışması yapılarak elde edilen veriler SPSS ortamında analiz edilmiştir. Anahtar Sözcükler: Kurumsal Yönetim, İç Denetim, Tarım Kredi Kooperatifleri Effects Of Internal Auditing On Corporate Governance At Agricultural Credit Cooperatives And Unions ABSTRACT Institutionalization, a concept which became a current issue emerged after firm scandals occurred because of inanition at internal auditing and impediments related to management approaches, has caused in great changes at management approaches of firms. Related to corporate governance, expected changes of the firms have been experienced especially at internal auditing activities and efficiency of internal auditing. At this study it is aimed at exhibiting effects of internal auditing on corporate governance at Agricultural Credit Cooperatives and unions. For this purpose, a survey is conducted among managers and employees of Malatya Regional Directorate of Agricultural Credit Cooperatives, and the results of this survey are analyzed with the help of SPSS. Keywords: Corporate Governance, Internal Auditing, Agricultural Credit Cooperatives. 62

69 1. GİRİŞ 2000 li yılların başında Enron ve Worldcom gibi dünya çapında şirketlerin iflasıyla birlikte tüm Dünyada konuşulmaya başlayan ve önemi artarak devam eden kurumsal yönetim kavramı, bir işletmenin yönetim ve kontrol mekanizmalarının işleyişinde ele alınan kurallar ve bu kuralların uygulanma biçimi olmanın yanı sıra işlemeyle ilgili tüm grupların çıkarlarını dengeleme işidir. Şirket skandalları sonrası kamu oyunun piyasalara olan güveninin sağlanabilmesi için ABD'de 2002 yılında imzalanan Serbanex-Oxley yasasıyla birlikte, yasaya tabi tüm şirketler özellikle iç denetimlerin iyileştirilmesi yolunda önemli adımlar atmışlardır. İşletmelerin tek amaçlarının kar elde etmek olmadığı günümüz ekonomik sisteminde kurumsal yönetim, işletme hedeflerine ulaşabilmek için bir çatı oluşturmakla birlikte iş süreçleri, performans, iç denetim, şeffaflık gibi yönetimin her alanını kapsamaktadır. Kurumsal yönetimi çevreleyen fikirler çok uluslu büyük işletmelerle birlikte, ulusal işletmeler, kamu işletmeleri, aile işletmeleri, sosyal amaçlı işletmeler ve kooperatifler için de söz konusu olmaya başlamıştır. Ortaklarının her türlü ayni ve nakdi kısa ve orta vadeli kredi ihtiyaçlarını gidermek, ürünlerini değerlendirmek, üretim materyalleri ve ekipman ihtiyaçlarını karşılamak, ortaklarını eğitmek ve sigorta acenteliği yapmak gibi amaçları olan Tarım Kredi Kooperatifleri örgütlenme ve ekonomik büyüklük açısından ülkemizdeki tarımsal kooperatifler içerisinde önemli bir yere sahiptir. Tarım kredi kooperatiflerinde 1581 sayılı TKKB Kanununun Ek 2. Maddesi gereğince T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından dış denetim, Merkez Birliği bünyesinde bulunan Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığına bağlı müfettişler ve bölge birliklerinde bölge müdürüne bağlı kontrolörler tarafından iç denetim gerçekleştirilmektedir. 2. KURUMSAL YÖNETİM KAVRAMI Son yıllarda meydana gelen işletme iflaslarıyla (Enron, WorldCom, Andersen, Xerox) gelişmiş ve gelişmekte olan birçok işletme olumsuz bir şekilde etkilenmiştir. Bu olumsuz etkilerin sonucunda da kurumsal yönetim büyük önem kazanmaya başlamıştır. Kurumsal yönetim de bu dönemde tartışılan en önemli yönetim şekli olmuştur. Bunların sonucunda denetim alanında da yeni yaklaşım ve ilkeler belirlenmeye başlanmıştır. Bunlarla birlikte kurumsal yönetim kavramı ve iç denetim birlikte önem kazanmaya başlamıştır(cengiz, 2013:404) Dar anlamda kurumsal yönetim, şirket yönetimi ile hissedarlar ve paydaşlar arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar bütünüdür. Bir başka ifadeyle, herhangi bir şirkette hissedarlar dahil şirketin yürüttüğü faaliyetler ile doğrudan veya dolaylı ilgili olan tüm menfaat sahiplerinin (paydaşların) haklarını korumayı ve şirket yönetiminin sorumluluk ve yükümlülüklerini ortaya koymayı amaçlayan bir yönetim felsefesidir (Aktan, 2015:1-2) Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), kurumsal yönetimi şu şekilde tanımlamaktadır: Şirketlerin yönlendirildiği ve kontrol edildiği sistem olarak tanımlanabilir ve şirketin yönetimi yönetim kurulu hissedarları ve diğer çıkar grupları arasındaki ilişkiler dizisini içerir. Kurumsal yönetim, şirketin amaç ve hedeflerinin saptandığı ve bunlara erişebilmek için performansı izleme araçlarının belirlendiği bir yapıyı ortaya koyar. Kurumsal yönetim, makro ekonomik politikalardan, ürün ve faktör piyasalarındaki rekabet düzeyine kadar firmaların faaliyetlerini biçimlendiren bir dizi unsurdan oluşan daha geniş bir ekonomik 63

70 çerçevenin içinde yer almaktadır. Kurumsal yönetimin çerçevesi, aynı zamanda yasal, düzenleyici ve kurumsal faktörlere dayanır. (OECD, 2004) OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri (Kurumsal Yönetim Derneği-Ekonomik İş Birliği Ve Kalkınma Örgütü, Kurumsal Yönetim İlkeleri): -Hissedar Hakları ve Temel Sahiplik İşlevleri -Hissedarların Adil Muamele Görmesi -Kurumsal Yönetimde Paydaşların Rolü -Kamuya Duyuru Yapma ve Şeffaflık -Yönetim Kurulunun Sorumlulukları, olarak beş ana başlık altında toplanmıştır. 3. TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ VE BÖLGE BİRLİKLERİNDE İÇ DENETİM Tarım Kredi Kooperatifleri birim kooperatifler, bölge birlikleri ve merkez birliği teşkilatlanmasıyla faaliyetlerini sürdürmektedir. Her birimin ayrı tüzel kişiliği, Genel Kurul, Yönetim Kurulu, denetçileri ve yönetim kadrosu bulunmaktadır yılı itibariyle Tarım Kredi Kooperatifleri; Tekirdağ, Balıkesir, Sakarya, İzmir, Kütahya, Antalya, Konya, Ankara, Kayseri, Sivas, Samsun, Trabzon, Erzurum, Malatya, Gaziantep ve Mersin illerinde bulunan 16 bölge birliği, Ankara da Merkez Birliği ve Tekirdağ Bölge Birliğine bağlı 101, Balıkesir Bölge Birliğine bağlı 151, Sakarya Bölge Birliğine bağlı 87, İzmir Bölge Birliğine bağlı 231, Kütahya Bölge Birliğine bağlı 152, Antalya Bölge Birliğine bağlı 87, Konya Bölge Birliğine bağlı 104, Ankara Bölge Birliğine bağlı 146, Kayseri Bölge Birliğine bağlı 117, Sivas Bölge Birliğine bağlı 62, Samsun Bölge Birliğine bağlı 66, Trabzon Bölge Birliğine bağlı 52, Erzurum Bölge Birliğine bağlı 45, Malatya Bölge Birliğine bağlı 59, Gaziantep Bölge Birliğine bağlı 58, Mersin Bölge Birliğine bağlı 107, toplamda 1625 birim kooperatif olarak örgütlenmiştir. Üreticilerin ekonomik menfaatlerini korumak ve özellikle meslek ve geçimleriyle ilgili ihtiyaçlarını sağlamak amacıyla karşılıklı yardım prensibine dayanılarak kurulan kooperatifin çalışma konuları şunlardır (Tarım Kredi Kooperatifi Ana Sözleşmesi, 2006:1): A-Ortakların: a-kısa ve orta vadeli kredi ile her türlü tarımsal girdi ihtiyaçlarını karşılamak, b-mahsullerini değerlendirmek ve pazarlamak, c-müştereken faydalanabilecekleri her çeşit makine, ekipman ve tesisleri temin etmek. B-Ortak ve gerektiğinde diğer üreticilerin: a-üretim ve zaruri tüketim maddeleri ile üretim araçlarını toptan sağlamak ve bu maksatla, Merkez Birliği yönetim kurulunun müsaadesi ile kuruluşlara iştirak etmek, b-hükümetçe görev verildiği takdirde, Devletçe yapılacak destekleme ödemelerine aracılık etmek, c-el sanatlarını geliştirmek ve mamullerini değerlendirmek, d-mesleki ve teknik yönden bilgilerini arttırmak, sosyal ve kültürel konularla ilgili faaliyetlerde bulunmak, kurslar açmak ve seminerler tertip etmek. C-Mevduat toplamak, bankacılık hizmetleri ve sigorta acenteliği yapmak. D-1581 Sayılı Kanun ile ek ve değişikliklerine göre kurulmuş diğer kooperatifler, bölge birlikleri ve Merkez Birliği ile kredi ihtiyaçlarını karşılamak üzere banka ve sigorta şirketi kurmak veya bu gibi kuruluşlara iştirak etmek, E-Bölge birliğince kendisine verilecek diğer görevleri yapmak. Tarım kredi kooperatifleri tarımsal kooperatif olmakla birlikte yapısı gereği kredi ve finans kurumu özellikleri taşımaktadır. Tarım kredi kooperatifleri ana sözleşmesinin kurumsal 64

71 yönetim anlayışı gereği adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri ışığında yeniden düzenlenmesi bir zorunluluk halini almıştır. Ortak ihtiyaçların işbirliği ve dayanışma ruhuyla karşılanması amacıyla kurulan kooperatiflerde, kimi zaman ortakların ve yöneticilerin yeterli bilgiye sahip olamamalarından kimi zaman ise kötü niyetli yöneticilerin eylemlerinden dolayı ortakların mağduriyetine yol açan mevzuata aykırı eylem ve işlemlerle karşılaşılabilmektedir. Bu nedenle, kooperatif ortak ve yöneticilerinin iş ve işlemlerinin denetime tabi tutulması gelecekte karşılaşılabilecek sorunların önüne geçilmesi ya da varsa işlenmiş olan suçların ve sorumluların tespiti açısından büyük önem taşımaktadır (Özdemir, 2010:151). Tarım kredi kooperatiflerinde gerek ortakların gerekse çalışanların gelecekte mağdur olmamaları için kurumsal yönetim anlayışına göre her kademe için yetki ve sorumlulukların kesin olarak tanımlanması gerekmektedir. Bugünün iş yaşamında iç denetim modern organizasyonların yaşamsal değeri olarak yönetimin en güçlü parçası haline gelmiştir (Abdioğlu, 2008: 92). Tarım Kredi Kooperatifleri ve bölge birliklerinde iç denetim Merkez Birliği bünyesinde bulunan Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı ile bölge birliklerinde bulunan bölge birliği kontrolörleri tarafından gerçekleştirilmektedir Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı Tarafından Yapılan Denetim Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı a) Başkan b) Başkan Yardımcıları c) Müşavir Müfettişler d) Başmüfettişler, e) Müfettişler f) Müfettiş yardımcıları, g) Rehberlik ve Teftiş Kurulu Büro personeli, olarak teşekkül ettirilmiş olup, doğrudan Genel Müdüre bağlı olarak çalışır(türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı Çalışma Esasları, 2013:2). Rehberlik ve Teftiş Kurulunun doğrudan Genel Müdüre bağlı olarak çalışması denetim işlemlerinin objektifliğine gölge düşüren bir yaklaşım olup, kurumsal yönetim anlayışı ile örtüşmemektedir. Başkanlık Genel Müdür adına aşağıdaki görevleri yapar(türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı Çalışma Esasları, 2013:3). Merkez Birliğinde, Bölge Birliklerinde, şubelerde, kooperatiflerde, işletmelerde ve Genel Müdürün oluru ile iç denetim amaçlı olarak iştiraklerde; a) Teşkilatın faaliyet ve çalışanların görev alanına giren konular ile ilgili rehberlik faaliyetlerini yürütmek, b) Tarım Kredi Kooperatiflerine ilişkin hükümlerin uygulanmasını, usulsüzlükleri önleyici, eğitici ve rehberlik anlayışını öne çıkararak, inceleme, araştırma, teftiş ve soruşturma yapmak ve bu kuruluşlarda teftişin etkin bir şekilde yürütülmesi hususunda genel prensipleri tespit etmek ve personelin verimli çalışmalarını teşvik edici teftiş sistemini geliştirmek, personelin iş başında eğitimini sağlamak, kaynak kullanımında etkinliği, verimliliği ve tutumluluğu sağlamak, kurumsal amaç ve hedefler ulaşılmasına katkıda bulunmak, hesap verme sorumluluğunu geliştirmek, performansın geliştirilmesini temin etmek, idari ve mali reformları teşvik etmek ve performans denetimi yapmak, 65

72 c) Yapılacak rehberlik, teftiş, inceleme ve soruşturma işlemlerine ilişkin, yöntem ve teknikleri geliştirmek, standart ve ilkelerin oluşturulmasını sağlamak, buna ilişkin yıllık rehberlik ve teftiş programları hazırlamak, rehberlik, teftiş, inceleme ve soruşturma işlemlerinin etkililiğini ve verimliliğini arttırıcı tedbirleri almak, bu konuda görüş ve öneriler sunmak, d) Müfettişler ve Bölge Birliği Kontrolörleri tarafından düzenlenen teftiş, inceleme, soruşturma raporları ile kopyetif mektupları başkanlıkça görevlendirilen tetkik müfettişlerine tetkik ettirerek ilgili birimlere gönderip sonucunu takip etmek, e) Mevzuat ve eğitim faaliyetleri ile ilgili çalışmalarda bulunmak, f) Genel Müdür tarafından verilen diğer görevleri yapmak Tarım Kredi Kooperatifleri Bölge Birliği Kontrolörleri Tarafından Yapılan Denetim Kontrolörler Bölge Müdürüne bağlı olup, Bölge Müdüründen veya Bölge Müdür Vekilinden talimat almak suretiyle görevlerini yaparlar. Kontrolörler denetim, inceleme ve soruşturma görevlerini Bölge Müdürü adına yaparlar(türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Kontrolör Çalışma Esasları, 2006 :1). Bölge Müdürleri tarafından kendilerine verilen talimata uymak kaydı ile, kontrolörlerin görev, yetki ve sorumlulukları aşağıda belirtilmiştir(türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Kontrolör Çalışma Esasları, 2006:10); a) Bölge Birliği servislerinde, şubelerde, kooperatiflerde ve bağlı işletmelerinde Bölge Müdürü veya vekili adına denetim, inceleme ve soruşturma yapmak, kooperatiflerin kuruluş, ayrılma, birleştirme, tasfiye işlemlerini gerçekleştirmek, iştiraklerin Yönetim Kurulları tarafından talep edilmesi ve Genel Müdürlükçe uygun görülmesi halinde iştiraklerde inceleme yapmak, b) Yukarıda sayılan kuruluşların para ve para hükmündeki senet ve belgeleri ile diğer kıymetlerini görmek, saymak ve kayıtlara uygunluğunu araştırmak, c) Bütün bu işlemlere ait kayıt, karar, yazı, belge ve muhasebe işlemlerini incelemek, hata ve noksanlıkları tespit etmek ve giderilmesi yollarını araştırmak, d) Kooperatiflerin çalışma konuları ile ilgili olarak üst kuruluşlarca verilen talimat ve hedeflerin uygulama sonuçlarını takip ve kontrol etmek, e) Personelin, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin görevlerini mevzuata uygun bir şekilde yapıp yapmadıklarını incelemek, işbaşında eğitimlerini sağlamak, f) Denetim ve inceleme sırasında tespit edilen ve mevzuat gereği Bölge Birliği Müdürlüğü yetkisinde bulunan, uyarı ve kınama cezalarını gerektirecek fiillerle ilgili soruşturma yapmak, bunun dışındaki fiillerin tespiti halinde ise derhal Bölge Müdürlüğüne İnceleme Raporu ile bilgi vermek sureti ile konunun Genel Müdürlük müfettişlerince soruşturulmasına imkan sağlamak, g) Denetimi yapılan kuruluşun personeli hakkında gerekli görülmesi halinde görüş ve düşüncelerini ihtiva eden personel basit raporu veya gizli sicil raporu hazırlamak, h) Müfettiş ve Kontrolörler tarafından yapılan denetim, inceleme ve soruşturma sonucunda üst kuruluşlardan gönderilen talimatların yerine getirilip getirilmediğini araştırmak, i) Refakatine verilen kontrolör yardımcılarının en iyi şekilde yetişmelerini sağlamak, çalışmaları ve davranışları hakkında gizli sicil raporu düzenlemek, j) Bölge Müdürlüğünce verilen benzeri görevleri yapmak. 66

73 Tarım kredi kooperatiflerinde bölge birliğine bağlı kontrolörlerce yapılan denetim aslında iç kontrol faaliyetlerinden uzak sadece bir usul denetimi şeklindedir. Ayrıca denetim faaliyetlerinde yeni nesil bilgisayar destekli denetim yöntemleri kullanılmamaktadır. 4. MALATYA BÖLGE BİRLİĞİ ÖRNEĞİNDE KURUMSALLAŞMA Anket çalışması Tarım Kredi Kooperatifleri Malatya Bölge Birliği ve Malatya Bölge Birliği ne bağlı Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Malatya, Mardin, Muş, Siirt, Tunceli, Van, Şırnak illerinde bulunan 59 birim kooperatif idareci ve çalışanlarının katılımları ile hazırlanmıştır. Tablo 1: Cinsiyetiniz Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kadın 16 25,4 25,4 25,4 Erkek 47 74,6 74,6 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre ankete katılan katılımcıların %25,4'ü kadın iken, %74,6'sı erkektir. Tablo 2: Yaşınız Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde yaş arası 7 11,1 11,1 11, yaş arası 33 52,4 52,4 63, yaş arası 22 34,9 34,9 98,4 50'den büyük 1 1,6 1,6 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi katılımcıların %11,1'i yaş arası, %52,4'ü yaş arası, %34,9'u yaş arası ve %1,6'sı 50 yaşından büyüktür. Tablo 3:Eğitim Durumunuz Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Lise 12 19,0 19,0 19,0 Ön Lisans 6 9,5 9,5 28,6 Lisans 36 57,1 57,1 85,7 Yüksek Lisans 9 14,3 14,3 100,0 Doktora Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre katılımcıların %19'u lise, %9,5'i ön lisans, %57,1'i lisans, %14,3'ü yüksek lisans mezunu iken doktora eğitim düzeyinde katılımcı bulunmadığı görülmektedir. Tablo 4: Kurumdaki Çalışma Süreniz Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde 5 yıldan az 11 17,5 17,5 17, yıl arası 28 44,4 44,4 61, yıl arası 1 1,6 1,6 63,5 15 yıldan fazla 23 36,5 36,5 100,0 Toplam ,0 100,0 67

74 Tabloda görüldüğü gibi katılımcıların %17,5'i 5 yıldan daha az süredir, %44,4'ü 5-10 yıl arası, %1,6'sı yıl arası, %36,5 i 15 yıldan fazla süredir kurumda çalışmaktadır. Anket çalışmasına ait 1 ve 4. sorular arasında katılımcıların demografik özellikleri tanımlanmaya çalışılmıştır. Tablo 5: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde vizyon, misyon ve hedefler yazılı olarak belirlenmiştir Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 19 30,2 30,2 30,2 Katılıyorum 34 54,0 54,0 84,1 Kararsızım 4 6,3 6,3 90,5 Katılmıyorum 4 6,3 6,3 96,8 Kesinlikle Katılmıyorum 2 3,2 3,2 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre katılımcıların %84,1'inin Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde vizyon, misyon ve hedefler yazılı olarak belirlenmiştir görüşüne katıldığı, katılımcıların %6,3'ünün kararsız olduğu ve katılımcıların %9,5'inin katılmadığı görülmektedir. Verilere baktığımızda Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde vizyon, misyon ve hedeflerin yazılı olarak belirlendiğini söyleyebiliriz. Kuruma ait vizyon, misyon ve hedeflerin belirlenmesi, hedeflere ulaşma derecesinin değerlendirilmesi, meydana gelebilecek sorunların önceden tespiti ve kurumsal değerlerin oluşturulabilmesi açısından önemlidir. Tablo 6: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde iş akışlarına ilişkin yerleşik kurallar ve prosedürler mevcuttur Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 14 22,2 22,2 22,2 Katılıyorum 36 57,1 57,1 79,4 Kararsızım 6 9,5 9,5 88,9 Katılmıyorum 6 9,5 9,5 98,4 Kesinlikle Katılmıyorum 1 1,6 1,6 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde iş akışlarına ilişkin yerleşik kurallar ve prosedürler mevcuttur görüşüne; katılımcıların %79,4'ü katılmakla birlikte, %9,5'i kararsız olup, %11,1'i katılmamıştır. Katılımcıların fikirleri Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde iş akışlarına ilişkin yerleşik kurallar ve prosedürlerin bulunduğu yönündedir. Kurumca oluşturulacak usul, kural ve uygulama prosedürleri ve buna paralel sistemsel oto kontroller iş akışları sırasında sistemde meydana gelebilecek hata ve suiistimallerin önlenebilmesi açısından önemlidir. Ayrıca söz konusu mekanizmanın değişen şartlar paralelinde güncellenebilmesi uygulanabilirliği en üst seviyeye çıkaracaktır. Tablo 7: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde iş ve işlemler alanında uzman kişiler tarafından yerine getirilmektedir Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 6 9,5 9,5 9,5 Katılıyorum 24 38,1 38,1 47,6 Kararsızım 12 19,0 19,0 66,7 Katılmıyorum 15 23,8 23,8 90,5 Kesinlikle Katılmıyorum 6 9,5 9,5 100,0 Toplam ,0 100,0 68

75 Yapılan araştırma sonuçlarına göre ankete katılan katılımcıların %47,6'sı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde iş ve işlemler alanında uzman kişiler tarafından yerine getirilmektedir görüşüne katılmakla birlikte; katılımcıların %19 u kararsız olup, %33,3'ü katılmamaktadır. Tablo Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde iş ve işlemlerin alanında uzman kişiler tarafından yerine getirildiği görüşünün ağırlıklı olduğunu göstermesine karşın, %19 luk kararsız ve %33,3 lük katılmayan yüzde konuya ilişkin soru işaretlerinin olduğunu göstermektedir. Alanında yetkin kadroya sahip bir organizasyon yapısının rekabet gücünün arttırılması açısından önemli olduğu muhakkaktır. Tablo 8: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde görev yapan personelin görev, yetki ve sorumlulukları yazılı olarak tanımlanmıştır Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 14 22,2 22,2 22,2 Katılıyorum 39 61,9 61,9 84,1 Kararsızım 5 7,9 7,9 92,1 Katılmıyorum 4 6,3 6,3 98,4 Kesinlikle Katılmıyorum 1 1,6 1,6 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde, görev yapan personelin görev, yetki ve sorumlulukları yazılı olarak tanımlanmıştır görüşüne katılımcıların %84,1'i katılmış, %7,9 u kararsız kalmış, %7,9 u ise katılmamıştır. Sonuçlara bakıldığında Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde görev yapan personelin görev, yetki ve sorumluluklarının yazılı olarak belirlendiğini görmekteyiz. Görev yapan personelin yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi belirlenen politikalara uyum derecesinin takibi açısından önemlidir. Söz konusu yetki ve sorumluluklar kurumsal politikaları ve iş akışlarına ilişkin prosedürleri kapsamakla birlikte açıkça tanımlanmalı, yetki ve sorumluluk çerçevesinden olası sapmalar kontrol edilmelidir. Tablo 9: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde terfiler çalışanların işi görme becerilerine göre yapılmaktadır Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 3 4,8 4,8 4,8 Katılıyorum 13 20,6 20,6 25,4 Kararsızım 9 14,3 14,3 39,7 Katılmıyorum 13 20,6 20,6 60,3 Kesinlikle Katılmıyorum 25 39,7 39,7 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre katılımcıların %25,4'ü Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde, terfiler çalışanların işi görme becerilerine göre yapılmaktadır görüşüne katılmış, %14,3 kararsız kalmış ve % 60,3 katılmamıştır. Ankete katılan katılımcıların görüşleri Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde terfilerin çalışanların iş görme becerilerine göre yapılmadığı yönündedir. Terfi ve ödüllendirmelerin adil, şeffaf ve herkesin izleyebileceği bir sistemle yapılmaması bunun yerine işleyen farklı bir mekanizmanın olduğunun göstergesidir. Düzenli işlemeyen bir performans sisteminin ya da tamamen şeffaf olmayan bir terfi politikasının çalışanların üzerinde olumsuz etki yaratarak verimliliği düşüreceği açıktır. 69

76 Tablo 10: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde farklı düzeydeki çalışanlar arasında amaç uyumu vardır Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 5 7,9 7,9 7,9 Katılıyorum 20 31,7 31,7 39,7 Kararsızım 14 22,2 22,2 61,9 Katılmıyorum 14 22,2 22,2 84,1 Kesinlikle Katılmıyorum 10 15,9 15,9 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde farklı düzeydeki çalışanlar arasında amaç uyumu vardır görüşüne ankete katılan katılımcılardan %39,7'lik bir kesim katılıyorum, % 22,2'lik bir kesim kararsızım ve %38,1'lik bir kesim ise katılmıyorum cevabı vermiştir. Sonuçlardan hareketle Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde farklı düzeydeki çalışanlar arasında amaç uyumu olduğuna dair soru işaretleri vardır diyebiliriz. Bu durum yönetici ve çalışanlar arasında bazı iletişim problemlerinin bulunduğunun göstergesidir. Kurumsal hedefler belirlendikten sonra bu hedeflerin en uygun iletişim yöntemiyle üst yönetim tarafından çalışanlara iletilmesi ortak amaca hizmet edebilmek açısından son derece önemlidir. Aksi durumlarda yönetici ve çalışanlar arasında çıkar çatışmaları meydana gelmesinin yanı sıra kurumun belirlenen hedeflere ulaşabilmesi de tehlikeye atılmış olacaktır. Tablo 11: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde karar alma süreçlerinde çalışanların da görüşleri alınmaktadır Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 2 3,2 3,2 3,2 Katılıyorum 13 20,6 20,6 23,8 Kararsızım 10 15,9 15,9 39,7 Katılmıyorum 19 30,2 30,2 69,8 Kesinlikle Katılmıyorum 19 30,2 30,2 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre katılımcıların %23,8'i Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde karar alma süreçlerinde çalışanların da görüşleri alınmaktadır görüşüne katılıyorum cevabı verirken, katılımcıların %15,9'u kararsızım, % 60,4'ü katılmıyorum cevabı vermiştir. Katılımcılar Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde karar alma süreçlerinde çalışanların görüşlerine başvurulmadığını beyan etmişlerdir. Karar alma süreçlerinde çalışanların bulunmaması üst yönetimce alınan kararların çalışanların karşısına dayatma biçiminde çıkmasını, haliyle baskıcı bir yönetim anlayışının mevcudiyetini ifade eder. Kurum içerisinde karar alma süreçlerinde daha katılımcı, daha demokratik, çoğulcu bir anlayışın hakim olması alınan kararların uygulanabilirliği açısından son derece önemlidir. Karar alıcılar ve işi yürütenler arasındaki fikir birliği ortaya çıkabilecek çatışmaları en aza indirgeyecektir. Tablo 12: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde işlerin etkin yapılabilmesini sağlayacak teknik-eğitim alt yapı imkanları bulunmaktadır Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 4 6,3 6,3 6,3 Katılıyorum 23 36,5 36,5 42,9 Kararsızım 13 20,6 20,6 63,5 Katılmıyorum 15 23,8 23,8 87,3 Kesinlikle Katılmıyorum 8 12,7 12,7 100,0 Toplam ,0 100,0 70

77 Tabloda görüldüğü gibi ankete katılan katılımcıların Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde işlerin etkin yapılabilmesini sağlayacak teknik-eğitim alt yapı imkanları bulunmaktadır görüşüne %42,9'unun katılmakla birlikte, %20,6'nın kararsız kaldığı, %36,5'inin katılmadığını görmekteyiz. Sonuçlardan Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde işlerin etkin yapılabilmesini sağlayacak teknik-eğitim alt yapı imkanlarının bulunduğu konusunda sorunların olduğunu çıkarabiliriz. %20,6 yüzdesinde kararsız ve %36,5 yüzdesinde katılmıyorum görüşü teknik-alt yapı imkanlarının yetersiz olduğunu ifade etmektedir. Bu durum çalışanların işlerini gerektiği gibi yapamamalarına neden olarak verimliliği düşürecektir. Çalışanların performanslarının arttırılabilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması önemlidir. Tablo 13: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde benzer işleri yapan personeller arasındaki eğitim ve tecrübe farklılıklarını gidermek adına, rotasyon ve hizmet içi eğitim programları düzenlenmektedir Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 5 7,9 7,9 7,9 Katılıyorum 24 38,1 38,1 46,0 Kararsızım 7 11,1 11,1 57,1 Katılmıyorum 17 27,0 27,0 84,1 Kesinlikle Katılmıyorum 10 15,9 15,9 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre katılımcıların %46'sı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde benzer işleri yapan personeller arasındaki eğitim ve tecrübe farklılıklarını gidermek adına, rotasyon ve hizmet içi eğitim programları düzenlenmektedir görüşüne katıldığını beyan etmiş, %11,1'i kararsız olduğunu belirtmiş ve %42,9'u bu görüşe katılmamıştır. Elde edilen sonuçlar ile Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde rotasyon ve hizmet içi eğitim programlarının düzenlendiği ancak yeterli olmadığı söylenebilir. İş rotasyonu çalışanların iş tatminsizliğini en aza indirgemekle birlikte, çalışanların bilgi ve becerilerini arttırır. Çalışanların motivasyonlarının artması daha kaliteli ve verimli sonuçlar elde edilmesini sağlayacaktır. Aynı zamanda farklı birimlerde çalışan personelin bir birini daha iyi anlamasını sağlayacak dolayısıyla personelin diğer iş ve işlemlerle ilgili de bilgi sahibi olması sağlanacaktır. Tablo 14: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde düzenli bir mali tablo ve raporlama sistemi mevcuttur Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 17 27,0 27,0 27,0 Katılıyorum 38 60,3 60,3 87,3 Kararsızım 5 7,9 7,9 95,2 Katılmıyorum 2 3,2 3,2 98,4 Kesinlikle Katılmıyorum 1 1,6 1,6 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde düzenli bir mali tablo ve raporlama sistemi mevcuttur görüşüne katılımcıların %87,3'ünün katıldığı, %7,9'unun kararsız olduğu ve %4,8'inin katılmadığı anlaşılmaktadır. Katılımcılar %87,3 gibi yüksek bir yüzde ile Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde düzenli bir mali tablo ve raporlama sistemi olduğunu belirtmişlerdir. Düzenli bir mali tablo ve raporlama sisteminin varlığı menfaat sahiplerinin çıkarlarını korumak açısından zorunluluktur. Aynı zamanda doğru, açık ve şeffaf bir raporlama sistemi ile sadece paydaşların değil aynı zamanda kamu oyununda 71

78 aydınlatılması gerekmektedir. Zira düzenli bir mali tablo ve raporlama sistemi karar alıcıların kararlarını etkileyen en önemli faktörlerdendir. Anket çalışmasının 5 ve 14. soruları arasında Tarım Kredi Kooperatifleri nde yerleşik kurallar ve çalışanların kurumla ilişkisi ele alınmıştır. Kurumca yönlendirilen sistemin yapısı, belirlenen hedefler ve kurumu hedeflere götürecek çalışanların kurumla olan ilişkileri kurumsal yönetim anlayışı üzerinde oldukça etkilidir. Tablo 15: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde ortaklar haklarını etkin bir şekilde kullanabilmekte, bütün ortaklar adil muamele görmektedir Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 15 23,8 23,8 23,8 Katılıyorum 28 44,4 44,4 68,3 Kararsızım 8 12,7 12,7 81,0 Katılmıyorum 8 12,7 12,7 93,7 Kesinlikle Katılmıyorum 4 6,3 6,3 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre ankete katılan katılımcıların %68,3'ü Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde ortaklar haklarını etkin bir şekilde kullanabilmekte, bütün ortaklar adil muamele görmektedir görüşüne katılırken, %12,7'sinin kararsız olduğu, %19'unun katılmadığı görülmektedir. Katılımcıların verdiği cevaplardan hareketle Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde ortakların haklarını etkin bir şekilde kullanabildikleri ve bütün ortakların adil muamele gördüklerini söyleyebiliriz. Pay sahiplerinin bilgi taleplerinin karşılanabilmesi, faaliyetlerle ilgili sorularına yanıt bulabilmeleri, pay sahiplerinin haklarını etkin kullanabilmesi ve adil muamele görmesi kurumsal yönetimin temel sac ayaklarındandır. Tablo 16: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde ortakların haklarını korumaya yönelik düzenlemeler mevcuttur Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 9 14,3 14,3 14,3 Katılıyorum 40 63,5 63,5 77,8 Kararsızım 7 11,1 11,1 88,9 Katılmıyorum 5 7,9 7,9 96,8 Kesinlikle Katılmıyorum 2 3,2 3,2 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi katılımcılar Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde ortakların haklarını korumaya yönelik düzenlemeler mevcuttur görüşüne %77,8 oranında katılmış, %11,1 oranında kararsız olduğunu belirtmiş ve % 11,1 oranında katılmamıştır. Elde edilen veriler ışığında Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde ortakların haklarını korumaya yönelik düzenlemelerin var olduğunu görmekteyiz. 72

79 Tablo 17: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde ortaklar yeterli kontrol gücüne sahiptirler Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 7 11,1 11,1 11,1 Katılıyorum 24 38,1 38,1 49,2 Kararsızım 19 30,2 30,2 79,4 Katılmıyorum 6 9,5 9,5 88,9 Kesinlikle Katılmıyorum 7 11,1 11,1 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre katılımcıların %49,2'si Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde ortaklar yeterli kontrol gücüne sahiptirler görüşüne katıldığı, katılımcıların %30,2'sinin kararsız olduğu ve katılımcıların %20,6 sının katılmadığı görülmektedir. Görüldüğü üzere Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde ortakların yeterli kontrol gücüne sahip oldukları görüşüne büyük ölçüde katılıyorum yanıtı gelmesine karşın %30,2 oranında kararsız ve %20,6 oranında katılmıyorum yanıtının gelmiş olması konuyla ilgili soru işaretlerinin var olduğuna işarettir. Özellikle kararsız cevaplarındaki yüksek oran ortakların yeterli kontrol gücüne sahip olmalarına ilişkin dile getirilemeyen bazı engellerin olduğuna işaret olabilir. Dolayısıyla Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde asli unsur ve var olma nedeni olan ortakların haklarını etkin kullanabildikleri, adil muamele gördükleri ve haklarını korumaya yönelik düzenlemelerin olmasına karşın sistem üzerinde yeterli kontrol gücüne sahip oldukları konusunda belirsizliklerin olduğunu söylemek mümkündür. Tablo 18: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde ortakların her türlü tarımsal ihtiyaçları uygun şartlarda karşılanmaktadır Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 15 23,8 23,8 23,8 Katılıyorum 30 47,6 47,6 71,4 Kararsızım 12 19,0 19,0 90,5 Katılmıyorum 5 7,9 7,9 98,4 Kesinlikle Katılmıyorum 1 1,6 1,6 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi ankete katılan katılımcıların %71,4'ü Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde ortakların her türlü tarımsal ihtiyaçları uygun şartlarda karşılanmaktadır görüşüne katılmakla birlikte; katılımcıların % 19'u kararsız olup, %9,5'i katılmamaktadır. Sonuçlara bakarak Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde ortakların her türlü tarımsal ihtiyaçlarının olması gerektiği gibi uygun şartlarda karşılanmaktadır diyebiliriz. Anket çalışmasına ait 15 ve 18. sorular arasında Tarım Kredi Kooperatifleri nde en önemli unsurlardan olan ortakların kurum ile ilişkisi analiz edilmeye çalışılmıştır. Kurumsal yönetim anlayışının kurum üzerinde bütün menfaat sahiplerinin haklarının korunması gerektiğine dair olan felsefesi Tarım Kredi Kooperatifleri nde özellikle ortak haklarının korunması noktasında anlam bulmaktadır. 73

80 Tablo 19: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde genel kurul seçim süreçleri usulüne uygun olarak yapılmaktadır Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 12 19,0 19,0 19,0 Katılıyorum 25 39,7 39,7 58,7 Kararsızım 9 14,3 14,3 73,0 Katılmıyorum 5 7,9 7,9 81,0 Kesinlikle Katılmıyorum 12 19,0 19,0 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde, genel kurul seçim süreçleri usulüne uygun olarak yapılmaktadır görüşüne katılımcıların %58,7'si katılmış, %14,3 kararsız kalmış, %26,9 ise katılmamıştır. Veriler Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde genel kurul seçim süreçlerinin usulüne uygun yapıldığını göstermektedir. Buradan hareketle genel kurul toplantılarına çağrı, gündem, gündemin görüşülmesi, oy kullanımı ve kararların alınması konularında geçerli kurallara uyulduğunu söyleyebiliriz. Tablo 20: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde stratejik kararların alınmasında yönetim kurulu etkindir Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 5 7,9 7,9 7,9 Katılıyorum 27 42,9 42,9 50,8 Kararsızım 11 17,5 17,5 68,3 Katılmıyorum 11 17,5 17,5 85,7 Kesinlikle Katılmıyorum 9 14,3 14,3 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde stratejik kararların alınmasında yönetim kurulu etkindir görüşüne ankete katılan katılımcılardan %50,8'lik bir kesim katılıyorum, % 17,5'lik bir kesim kararsızım ve %31,8'lik bir kesim ise katılmıyorum cevabı vermiştir. Katılımcıların verdiği cevaplar ışığında Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde stratejik kararların alınmasında yönetim kurulunun etkin olduğunu söylemek mümkündür. Zaten yönetim kurulu en tepe yönetim organı olup, temsil ve stratejik kararların alınmasında en yetkili organdır. Tablo 21: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde yönetim kurulu üyeleri bağımsızdır Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 7 11,1 11,1 11,1 Katılıyorum 24 38,1 38,1 49,2 Kararsızım 10 15,9 15,9 65,1 Katılmıyorum 10 15,9 15,9 81,0 Kesinlikle Katılmıyorum 12 19,0 19,0 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre katılımcıların %49,2'si Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde yönetim kurulu üyeleri bağımsızdır görüşüne katılmış, %15,9 kararsız kalmış ve % 34,9 katılmamıştır. 74

81 Ankete katılan katılımcıların fikirleri Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde yönetim kurulu üyelerinin bağımsız olduğu yönünde olmasına karşın, %15,9 oranında kararsız, %34,9 oranında katılmayan kesimin bulunması üyelerin bağımsızlığına ilişkin bazı tereddütlerin olduğunu göstermektedir. Yönetim kurulunun yürütme görevini objektif, iyi niyet çerçevesinde, dengeleri gözeterek yapması yönetim kurulu üyelerinin bağımsız davranmasıyla doğrudan alakalı olup, kurumun hedeflerine ulaşma yolundaki başarısına da en büyük etkenlerdendir. Tablo 22: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde yönetim kurulu toplantıları öncesi üyelere görüşülecek konularla ilgili yeterli bilgi verilmektedir Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 12 19,0 19,0 19,0 Katılıyorum 22 34,9 34,9 54,0 Kararsızım 10 15,9 15,9 69,8 Katılmıyorum 10 15,9 15,9 85,7 Kesinlikle Katılmıyorum 9 14,3 14,3 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi katılımcıların %54'ü Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde yönetim kurulu toplantıları öncesi üyelere görüşülecek konularla ilgili yeterli bilgi verilmektedir görüşüne katılıyorum cevabı verirken, katılımcıların %15,9'u kararsızım, % 30,2'si katılmıyorum cevabı vermiştir. Anket verilerinden Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde yönetim kurulu toplantıları öncesi üyelere görüşülecek konularla ilgili yeterli bilgi verilmektedir sonucu çıkmaktadır. Yönetim kurulu toplantıları öncesinde yönetim kurulu üyeleri arasında iletişimin sağlanması, üyelerin toplantıya çağrılmasından hazırlanmasına kadar olan sürecin iyi organize edilmesi gerekir. Yönetim kurulu toplantısında görüşülecek konulara ait bilgi ve belgeler üyelere önceden iletilmeli, tam ve eşit bilgilendirme yapılmalıdır. Anket çalışmasının 19 ve 22. soruları arasında genel kurul seçim süreçleri ve yönetim kuruluna dair bazı konular ele alınmıştır. Kurum üst yönetiminin sahip olduğu gücü kötüye kullanmaması kurumsal yönetim uygulamalarının en önemli amaçlarındandır. Tablo 23: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından etkin ve verimli bir denetim gerçekleştirilmektedir Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 12 19,0 19,0 19,0 Katılıyorum 23 36,5 36,5 55,6 Kararsızım 12 19,0 19,0 74,6 Katılmıyorum 9 14,3 14,3 88,9 Kesinlikle Katılmıyorum 7 11,1 11,1 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre ankete katılan katılımcıların Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından etkin ve verimli bir denetim gerçekleştirilmektedir görüşüne %55,6'sının katılmakla birlikte, %19'unun kararsız kaldığı, %25,4'ünün katılmadığını görmekteyiz. Katılımcılar genel olarak Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından etkin ve verimli bir denetim gerçekleştirildiğini düşünmektedir. Ancak finansal bir kurum olan Tarım Kredi Kooperatifleri nin T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık 75

82 Bakanlığı tarafından denetleniyor olması denetime yönelik temel bakış açısının farklı bir şekilde ele alınması gerektiğine işarettir. T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yerine BDDK tarafından yapılacak denetimin amacına daha uygun olabileceği dolayısıyla bazı yasal düzenlemelerin yapılması hususu da bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Tablo 24: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde denetim kurulu tarafından etkin ve verimli bir denetim yapılmaktadır Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 7 11,1 11,1 11,1 Katılıyorum 21 33,3 33,3 44,4 Kararsızım 10 15,9 15,9 60,3 Katılmıyorum 13 20,6 20,6 81,0 Kesinlikle Katılmıyorum 12 19,0 19,0 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde denetim kurulu tarafından etkin ve verimli bir denetim yapılmaktadır görüşüne katılımcıların %44,4'ünün katıldığı, %15,9'unun kararsız olduğu ve %39,6'sının katılmadığı anlaşılmaktadır. Sonuçlardan hareketle, katılımcıların görüşlerinin Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde denetim kurulu tarafından etkin ve verimli bir denetim yapıldığı yönünde olduğunu görmekle birlikte konuya dair bazı sorun ya da soru işaretlerinin bulunduğunu söylemekte mümkündür. Anonim şirketlerde kaldırılan denetim kurulu yapısının gerekli yasal düzenlemeler ile Tarım Kredi Kooperatifleri içinde kaldırılarak bağımsız dış denetime tabi olması denetimin tarafsızlığı açısından önemlidir. Tablo 25: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan denetim amacına uygundur Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 21 33,3 33,3 33,3 Katılıyorum 27 42,9 42,9 76,2 Kararsızım 6 9,5 9,5 85,7 Katılmıyorum 6 9,5 9,5 95,2 Kesinlikle Katılmıyorum 3 4,8 4,8 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre katılımcılar Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan denetim amacına uygundur görüşüne %76,2 oranında katılmış, %9,5 oranında kararsız olduğunu belirtmiş ve % 14,3 oranında katılmamıştır. Katılımcılar büyük ölçüde Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan denetim amacına uygundur kanaatindedir. Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı iç denetim amaçlı inceleme, araştırma ve soruşturma yapmak, yolsuzlukları önleyici tedbirler almak, personeli eğitici ve rehberlik edici görevler üstlenmek, kurum hedeflerine ulaşmak için katkıda bulunmak gibi son derece önemli yetki ve sorumluluk alanına sahiptir. Söz konusu yapının varlığı iç denetim açısından oldukça gereklidir. 76

83 Tablo 26: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığının genel müdüre bağlı olarak denetim yapması denetimin tarafsızlığını etkilememektedir Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 16 25,4 25,4 25,4 Katılıyorum 24 38,1 38,1 63,5 Kararsızım 7 11,1 11,1 74,6 Katılmıyorum 7 11,1 11,1 85,7 Kesinlikle Katılmıyorum 9 14,3 14,3 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi katılımcıların %63,5'i Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığının genel müdüre bağlı olarak denetim yapması denetimin tarafsızlığını etkilememektedir görüşüne katıldığını beyan etmiş, %11,1'i kararsız olduğunu belirtmiş ve %25,4'ü bu görüşe katılmamıştır. Verilerden hareketle Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığının genel müdüre bağlı olarak denetim yapması denetimin tarafsızlığını etkilememektedir diyebiliriz. Ancak iç denetim görevini üstlenen bir yapının idareye bağlı olması denetimin tarafsızlığı açısından önemli bir sorundur. Karar alma mekanizmasının denetleme yapan bir birim üzerine söz sahibi olması ister istemez denetimin tarafsızlığına gölge düşürecektir. Tablo 27: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde bölge birliği kontrolörleri tarafından yapılan denetim amacına uygundur Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 15 23,8 23,8 23,8 Katılıyorum 33 52,4 52,4 76,2 Kararsızım 6 9,5 9,5 85,7 Katılmıyorum 6 9,5 9,5 95,2 Kesinlikle Katılmıyorum 3 4,8 4,8 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre ankete katılan katılımcıların Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde bölge birliği kontrolörleri tarafından yapılan denetim amacına uygundur görüşüne %76,2'sinin katıldığı, %9,5'inin kararsız kaldığı, %14,3'ünün katılmadığını görmekteyiz. Katılımcılar Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde bölge birliği kontrolörleri tarafından yapılan denetim amacına uygundur şeklinde görüş beyan etmişlerdir. Tablo 28: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birliği kontrolörleri tarafından yapılan denetim bilgisayar destekli denetim anlayışına uygundur Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 15 23,8 23,8 23,8 Katılıyorum 29 46,0 46,0 69,8 Kararsızım 10 15,9 15,9 85,7 Katılmıyorum 3 4,8 4,8 90,5 Kesinlikle Katılmıyorum 6 9,5 9,5 100,0 Toplam ,0 100,0 77

84 Tabloda görüldüğü gibi katılımcıların % 69,8'i Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birliği kontrolörleri tarafından yapılan denetim bilgisayar destekli denetim anlayışına uygundur görüşüne katıldığı, katılımcıların %15,9'unun kararsız olduğu ve katılımcıların %14,3'ünün katılmadığı görülmektedir. Verilerden hareketle Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birliği kontrolörleri tarafından yapılan denetim bilgisayar destekli denetim anlayışına uygundur diyebiliriz. Teknolojik gelişmeler ve artan iş hacmi yolsuzluklar için farklı bir kapı açmıştır. Bilgisayar sistemlerinin kurumlarda her geçen gün daha fazla kullanılıyor olması bilgisayar destekli denetim anlayışını zorunlu kılmıştır. Tablo 29: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde etkin bir iç kontrol sistemi mevcuttur Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 10 15,9 15,9 15,9 Katılıyorum 33 52,4 52,4 68,3 Kararsızım 7 11,1 11,1 79,4 Katılmıyorum 8 12,7 12,7 92,1 Kesinlikle Katılmıyorum 5 7,9 7,9 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre katılımcılar Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde etkin bir iç kontrol sistemi mevcuttur görüşüne %68,3 oranında katılmakla birlikte, %11,1 oranında kararsız olduğunu belirtmiş ve %20,6 oranında katılmamıştır. Katılımcıların yanıtlarından hareketle Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde etkin bir iç kontrol sistemi mevcuttur diyebiliriz. İyi organize edilmiş bir iç denetim sistemi kurumsal yönetim alanında en büyük adımlardan biridir. Kurumsal amaçlara ulaşılabilmek yolunda karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, zamanında teşhisler ile gerekli önlemlerin alınması v dolayısıyla verimliliğin artırılması iç denetimle doğrudan alakalıdır. Tablo 30: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde muhasebe bilgi sistemine yönelik yapılan kontroller yeterlidir Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 2 14,3 14,3 14,3 Katılıyorum 9 57,1 57,1 71,4 Kararsızım 36 12,7 12,7 84,1 Katılmıyorum 8 12,7 12,7 96,8 Kesinlikle Katılmıyorum 8 3,2 3,2 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde muhasebe bilgi sistemine yönelik yapılan kontroller yeterlidir görüşüne katılımcıların %71,4'ünün katıldığı, %12,7'sinin kararsız olduğu ve %15,9'unun katılmadığı anlaşılmaktadır. Sonuçlara baktığımızda katılımcıların büyük oranda Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde muhasebe bilgi sistemine yönelik yapılan kontroller yeterlidir görüşüne sahip olduklarını görmekteyiz. İşletme bilgi sistemleri içerisinde en önemlisi olan muhasebe bilgi sistemine yönelik yeterli kontroller hata ve suiistimallerin zamanında teşhis edilerek önlenebilmesini sağlayacaktır. Anket çalışmasına ait 23 ve 30. sorular arasında Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birliklerinde denetim konusu analiz edilmeye çalışılmıştır. Özellikle hesap verilebilirlik ilkesi doğrultusunda etkin bir denetim sisteminin varlığı gerek güven tahsisinde, gerekse kurumsal yönetim anlayışının yerleşimi noktasında en önemli noktadır. 78

85 Tablo 31: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde yöneticilerin aldığı kararlar ile ortakların menfaatleri uyumludur Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 8 12,7 12,7 12,7 Katılıyorum 27 42,9 42,9 55,6 Kararsızım 10 15,9 15,9 71,4 Katılmıyorum 11 17,5 17,5 88,9 Kesinlikle Katılmıyorum 7 11,1 11,1 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre ankete katılan katılımcıların %55,6'sı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde yöneticilerin aldığı kararlar ile ortakların menfaatleri uyumludur görüşüne katılırken, %15,9'unun kararsız olduğu, %28,6'sının katılmadığı görülmektedir. Ankete katılan katılımcıların görüşleri Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde, yöneticilerin aldığı kararlar ile ortakların menfaatleri uyumludur yönündedir. Tarım Kredi Kooperatifleri için var olma nedeni olan ortakların menfaatleri ile yöneticilerin aldığı kararların uyumlu olması ortakların haklarının korunabilmesi açısından son derece önemlidir. Yöneticilerin aldıkları kararların ortakları mağdur etmesi durumunda ilk olarak ortaklar, orta vadede de kurumun kendisi zararlı çıkacaktır. Tablo 32: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri ne ait web siteleri sürekli güncellenmekte, ihtiyaçlara cevap vermektedir Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 8 12,7 12,7 12,7 Katılıyorum 35 55,6 55,6 68,3 Kararsızım 13 20,6 20,6 88,9 Katılmıyorum 3 4,8 4,8 93,7 Kesinlikle Katılmıyorum 4 6,3 6,3 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi katılımcıların %68,3'ü Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri ne ait web siteleri sürekli güncellenmekte, ihtiyaçlara cevap vermektedir görüşüne katıldığını beyan etmiş, %20,6'sı kararsız olduğunu belirtmiş ve %11,1'i bu görüşe katılmamıştır. Sonuçlara bakarak Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri ne ait web siteleri sürekli güncellenmekte, ihtiyaçlara cevap vermektedir diyebiliriz. Günümüzde her türlü işletme ve kurumun vitrini olan web siteleri rekabette avantaj sağlayabilmek adına önemli bir enstrümandır. Web sitelerinin sürekli olarak güncellenerek, cevap verir nitelikte olması gerekmektedir. Tablo 33: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde faaliyet raporları web sitesinde yer almalıdır Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 12 19,0 19,0 19,0 Katılıyorum 34 54,0 54,0 73,0 Kararsızım 7 11,1 11,1 84,1 Katılmıyorum 4 6,3 6,3 90,5 Kesinlikle Katılmıyorum 6 9,5 9,5 100,0 Toplam ,0 100,0 79

86 Yapılan araştırma sonuçlarına göre ankete katılan katılımcıların %73'ü Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde faaliyet raporları web sitesinde yer almalıdır görüşüne katılırken, %11,1'inin kararsız olduğu, %15,8'inin katılmadığı görülmektedir. Tabloya bakarak Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde faaliyet raporları web sitesinde yer almalıdır diyebiliriz. Tablo 34: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri kamuya açıklık ve şeffaflık konularında yeterlidir Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 9 14,3 14,3 14,3 Katılıyorum 31 49,2 49,2 63,5 Kararsızım 9 14,3 14,3 77,8 Katılmıyorum 4 6,3 6,3 84,1 Kesinlikle Katılmıyorum 10 15,9 15,9 100,0 Toplam ,0 100,0 Tabloda görüldüğü gibi Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri kamuya açıklık ve şeffaflık konularında yeterlidir görüşüne; katılımcıların %63,5'inin katıldığı, %14,3'ünün kararsız olduğu ve %22,2'sinin katılmadığı görülmektedir. Tabloya göre katılımcılar Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri kamuya açıklık ve şeffaflık konularında yeterlidir görüşüne sahiptirler. Şirket yönetimini etkinleştiren kamuya açıklık ve şeffaflık komu oyunun düzenli, karşılaştırılabilir, zamanında ve güvenilir bilgiye ulaşabilmesi için çok önemlidir. Gerek kurumların mali performansının gerekse hedefleri, ilkeleri, ortaklık yapısı, ilişkileri şeffaflık perspektifi içinde yer almalıdır. Tablo 35: Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde kurumsal yönetim uygulamaları önem arz etmektedir Frekans Yüzde Geçerli Yüzde Toplam Yüzde Kesinlikle Katılıyorum 12 19,0 19,0 19,0 Katılıyorum 33 52,4 52,4 71,4 Kararsızım 4 6,3 6,3 77,8 Katılmıyorum 4 6,3 6,3 84,1 Kesinlikle Katılmıyorum 10 15,9 15,9 100,0 Toplam ,0 100,0 Yapılan araştırma sonuçlarına göre ankete katılan katılımcıların Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde kurumsal yönetim uygulamaları önem arz etmektedir görüşüne %71,4'ünün katılmakla birlikte, %6,3'ünün kararsız kaldığı, %22,2'sinin katılmadığını görmekteyiz. Katılımcıların görüşleri Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde kurumsal yönetim uygulamaları önemli olduğu yönündedir. Anket çalışmasının 31 ve 35. soruları arasında kurumsal yönetimin şeffaflık ilkesi ve kurumca kurumsal yönetim uygulamalarının önemi ele alınmıştır. Günümüzde internetin yaygın kullanımı, web sitelerinin kamuyu aydınlatmada en önemli aracı olmasını sağlamıştır. Ayrıca kurumsal yönetim kavramına bakış açısı kurumsal yönetimin kültürünün gelişmesi ve yerleşmesi aşamalarında oldukça önemlidir. 80

87 5. SONUÇ VE ÖNERİLER Kökenleri daha eski olmakla birlikte kurumsal yönetim son yıllarda büyük skandallar sonrasında gündeme gelen bir kavram olmuştur. Kurumsal yönetim anlayışı işletmelerde pay sahipleri ve onların payları üzerinde karar hakkına sahip olan yöneticiler arasındaki çıkar çatışmalarının nasıl ortadan kaldırılacağı, uzun vadede tüm paydaşların haklarının nasıl korunacağı sorularına cevap getirmiştir. İşletmeye ait sistemlerin işleyiş yapısı, değerler bütünü, yönetim biçimi ve denetim anlayışının tamamı kurumsal yönetim çerçevesindedir. Kurumsal yönetim anlayışının benimsendiği işletmelerde hem yöneticiler hem de pay sahipleri için bir güvence mekanizması oluşturulmuş olacaktır. Aynı zamanda kurumsal yönetim anlayışının gelişmiş olduğu şeffaf işletmeler ile kamuoyu arasında güven anlayışı daha derin olmakla birlikte, bağımsız ve adil bir yönetim yapısının gerek mevcut gerekse yeni yatırımcılar için referans olacağı da muhakkaktır. 130 yılı aşkın bir tarihe sahip olan Tarım Kredi Kooperatifleri tarım sektöründe hizmet veren önemli bir yapılanmadır. Temel taşı ortakları olan Tarım Kredi Kooperatifleri, ülkemizdeki tarımsal kooperatifler arasında en ön sırada yer almaktadır. Ortaklarının her türlü tarımsal ihtiyacını en uygun şartlarda karşılamak misyonuna sahip olan Tarım Kredi Kooperatifleri, merkez birliği çatısı altında 16 bölge birliği, 1600 ü aşkın birim kooperatif ve 13 şirket ve iştiraki ile Türk çiftçisine hizmet vermektedir. Yapılan araştırma sonuçlarında Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde; vizyon, misyon ve hedeflerin yazılı olarak belirlendiği, iş akışlarına ilişkin yerleşik kurallar ve prosedürlerin olduğu, görev yapan personelin görev, yetki ve sorumluluklarının yazılı olarak belirlendiği, mali tablo ve raporlama sisteminde sorunların olmadığı, ortakların haklarını etkin bir şekilde kullanabildikleri ve bütün ortakların adil muamele gördükleri, ortakların haklarını korumaya yönelik düzenlemelerin olduğu, ortakların her türlü tarımsal ihtiyaçlarının uygun şartlarda karşılandığı, genel kurul seçim süreçlerinin usulüne uygun yapıldığı, stratejik kararların alınmasında yönetim kurulunun etkin olduğu, yönetim kurulu toplantıları öncesi üyelere görüşülecek konularla ilgili yeterli bilgi verildiği, T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı ve bölge birliği kontrolörleri tarafından yapılan denetimlerin etkin ve verimli olduğu, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığının genel müdüre bağlı olarak denetim yapması denetimin tarafsızlığını etkilemediği, bilgisayar destekli denetim anlayışının olduğu, etkin bir iç kontrol sisteminin var olduğu, muhasebe bilgi sistemine yönelik yapılan kontrollerin yeterli olduğu, yöneticilerin aldığı kararlar ile ortakların menfaatlerinin uyumlu olduğu, web sitelerinin ihtiyaçlara cevap verdiği, faaliyet raporlarının web sitesinde yer alması gerektiği, kurumun açıklık ve şeffaflık konularında yeterli olduğu ve kurumsal yönetim uygulamalarının önemli olduğunu görmekteyiz. Yine sonuçlardan hareketle Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri nde; iş ve işlemlerin alanında uzman kişiler tarafından yapıldığı konusunda sorunların olduğu, terfilerin çalışanların iş görme becerilerine göre yapılmadığı, farklı düzeydeki çalışanlar arasında amaç uyumunun net olmadığı, yöneticilerin karar alma süreçlerinde çalışanların görüşlerine başvurmadığı, işlerin etkin yapılabilmesini sağlayacak teknik-eğitim alt yapı imkanlarında eksikliklerin olduğu, mevcut olan rotasyon ve hizmet içi eğitim programlarının yeterli olmadığı, ortakların yeterli kontrol gücüne sahip oldukları konusunda tereddütlerin bulunduğu, yönetim kurulu üyelerinin bağımsızlığı hususunda endişelerin olduğu ve denetim kurulu tarafından yapılan denetime ilişkin sorunların olduğu çıkarabiliriz. Elde edilen veriler ışığında Tarım Kredi Kooperatifi ve Birlikleri nde; işgücü planlamasından başlanarak, işe alım, yerleştirme, eğitim ve performans yönetimi konularına bir takım düzenlemelerin gerekli olduğunu, terfi ve ödüllendirmelere dair adil bir sistemin oluşturulmasının gerektiğini, kurumsal hedefler belirlendikten sonra yöneticiler tarafından bu hedeflerin çalışanlara benimsetilmesi ile ilgili olarak uygun iletişim kanallarının seçilmesi ve dolayısıyla çatışmaların ortadan kaldırılarak ortak amaca hizmet edilmesinin gerektiğini, karar alma süreçlerine yöneticilerle birlikte çalışanların da 81

88 dahil olması gerektiğini, işlerin etkin yapılabilmesini sağlayacak teknik-eğitim alt yapı imkanlarının geliştirilmesi gerektiğini, rotasyon ve hizmet içi eğitim programlarının daha verimli ve etkin olması gerektiğini, ortakların sistem üzerinde daha fazla kontrol gücüne sahip olmalarını sağlayacak düzenlemelerin yapılması gerektiğini, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini tam bağımsız yerine getirmelerini sağlayacak düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu, denetim kurulu tarafından yapılan denetimlerle ilgili soruların ortadan kaldırılması gerektiğini, kuruma ait faaliyet raporlarının web sitesinde yer alması gerektiğini söyleyebiliriz. KAYNAKÇA ABDİOĞLU, Hasan; (2008), İç Denetim Alanında Mesleki Yetkinliklerin Güçlendirilmesi Arayışları ve İngiltere ve İrlanda İç Denetçiler Enstitüsünün Yetkinlik Tanımlamaları, Sayıştay Dergisi, 68, ss AKTAN, Çoşkun Can; Kurumsal Şirket Yönetimi CENGİZ, Selim; (2013), İşletmelerde Kurumsal Yönetim Kapsamında İç Denetimin Yeri ve Önemi: Borsa İstanbul da Bir Araştırma, Afyon Kocatepe Üniversitesi İİBF Dergisi, 15(2), ss ÖZDEMİR, Kadir; (2010), Kooperatiflerde Dış Denetim, Mali Çözüm Dergisi, 102, ss Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Kurulu Başkanlığı Çalışma Esasları, Tarım Kredi Kooperatifi Ana Sözleşmesi, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Kontrolör Çalışma Esasları,

89 İç Kontrol Sistemi ve Denetim Süreci: Kiğılı Firmasında Bir Uygulama Cevdet KIZIL, Vedat DEMİRKOL, Selen KEFELİ ÖZET Yalova Üniversitesi, İİBF, İngilizce İşletme Bölümü, Yalova, Yalova Üniversitesi, İİBF, İngilizce İşletme Bölümü, Yalova, Yalova Üniversitesi, İİBF, İngilizce İşletme Bölümü, Yalova, İç Kontrol Sistemi ve Denetim günümüz iş dünyasında başarıya ulaşmak, riskleri belirlemek, düzenli ve ulaşılabilir bilgiye sahip olmak, çalışanların performans değerlendirmelerini yapmak, iş faaliyetlerin planlanması, kaynakların etkin kullanılması ve başka alanlarda da şirketlere büyük yarar sağlayan önemli kavramlar haline gelmiştir. Çalışma kapsamında, Kiğılı firmasında mali ve idari işler departmanında çalışan 30 kişiye İç Kontrol Sistemi ve Denetim yapısı ile uygulanma şekillerini içeren 20 soru yöneltilmiştir. Araştırmada, seçilen örneklem üzerinde anket metodolojisi uygulanmıştır. Çalışmanın sonuçları, Kiğılı firmasının genel olarak İç Kontrol ve Denetim uygulamalarına önem verdiğini göstermiştir. Anahtar kelimeler: Muhasebe, Denetim JEL Kodları: M40, M41 Internal Control System and the Auditing Process: Implementation on Kiğılı Firm ABSTRACT In today s business world, Internal Control System and Audit have become important terms, which assist firms to achieve success, identify the risks, have regular and accessible information, measure the performance of employees, plan business operations and use the resources effectively. In this study, 20 questions were directed about structure and implementation of the Internal Control System and Audit to 30 employees working in Kiğılı Company s Financial and Administrative Department. The survey methodology was implemented on the sample of research. Study results show that, Kiğılı company gives importance to the implementation of Internal Control and Audit in general. Keywords: Accounting, Auditing JEL Codes: M40, M41 83

90 Kurumsal İletişim Aracı Olarak Sosyal Medya: Türkiye deki Konaklama İşletmelerinin Sosyal Medya Çalışmaları Üzerine Bir Araştırma ÖZET Hulusi BİNBAŞIOĞLU, Mustafa DESTE, Ahmet ÜNAL İnönü Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, İnönü Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, İnönü Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, Günümüzde en önemli iletişim araçlarından birisi olarak kullanılan sosyal medya, otel işletmelerine pazarlama faaliyetlerinde yeni fırsatlar ve imkânlar sunmaktadır. Bu fırsatların başında sosyal medyanın, işletmelerin kurumsal anlamda hedef kitleleriyle kolayca iletişim kurmasına olanak sağlaması gelmektedir. Bu çalışmada, otellerin, kurumsal iletişim açısından sosyal medyayı kullanma düzeylerinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu amaçla, araştırmaya konu olan işletmelerin Facebook, Twitter, Youtube ve Instagram gibi ana sosyal medya ortamlarındaki varlıkları belirlenen kurumsal kimlik ve iletişim kriterleri çerçevesinde değerlendirilerek nitel bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Turizm, Pazarlama, Kurumsal İletişim, Sosyal Medya ABSTRACT Social media which is used as one of the most important communication tools now, presents new opportunities to hotel companies for their marketing activities. One of the opportunities is that social media allows businesses for communicating with target groups easily in the framework of corporate communication. In this study, it is aimed to search the social media usage level of hotels in terms of corporate communication. A qualitative research has ben designed to explore the Facebook, Twitter, YouTube and Instagram usage levels of hotels with the frame of corporate identity and communication criterion. Key Words: Tourism, Marketing, Corporate Communication, Social Media 84

91 1. GİRİŞ Günümüz iş yaşamında rekabet edebilmek için işletmelerin, hedef kitleleri tarafından beğenilmesi, güvenilmesi ve tercih edilmesi gerekmektedir (Karatepe, 2008: 77). Bütün bu unsurların sürekli hale gelebilmesi için işletmelerin kurumsallaşmaları önemli bir süreçtir. İşletmelerin kurumsallaşma adına kullandıkları kitle iletişim araçlarının çeşitleri ve kapsamı gün geçtikçe artmaktadır. Yirmi yıl önce tüketicilerin işletmelerle iletişime geçmesi zorlu bir süreçken, günümüzde bu süreç internet ve sosyal medya sayesinde çok kolay hale gelmektedir. Bu araçlar vasıtasıyla, insanların birbirleriyle iletişim ve etkileşim içerisinde olması kadar, işletmeler de paydaşlarıyla iletişim ve etkileşim içerisinde olabilmektedirler (Vural ve Öksüz, 2008: 6). İnternet siteleri işletmelerin kendilerini tanıtmaları, hedef kitleleriyle iletişim kurmaları, kurumsal kimliklerini oluşturmaları ve bütün bunların sonucunda da tüm paydaşlarının gözünde olumlu bir imaja sahip olmaları bakımından çok önemli bir araçtır (Karsak, 2008: 167). Bununla birlikte bu sürece katkı sağlayan bir diğer araç ise sosyal medyadır. Kurumsallaşmanın önemli bir göstergesi olan işletme web sayfaları (Bilbil, 2008: 70), artık kurumsallaşma adına beraberinde sosyal medyayı da barındırmaktadır. Çok uluslu işletmeler yayıldıkları ülkelerde, kendi yönetim stratejilerini uygulamaya çalışırken, yerel işletmeler de küresel pazarda rekabet edebilmek için, her geçen gün daha fazla küresel yönetim stratejilerini uygulamaya çalışmaktadırlar (Suher, 2010: 33). İşletmelerin amaçları doğrultusunda sosyal medyada yer alması ve bu mecrayı en doğru şekilde kullanarak olumlu bir algılama yaratmaları, zorlu rekabet ortamında işletmeleri bir adım öne taşımaktadır (Karsak, 2008: 167). Teknolojiyi oldukça yakından takip eden bir sektör olan turizmde, işletmeler sadece ulusal değil uluslararası rekabette söz sahibi olabilmek için pazarlama stratejilerini buna göre belirlemektedirler. Artık günümüzde sorulması gereken, sosyal medyayı kurumsal iletişim alanında kullanmalı mıyız? sorusundan öte, onu etkili bir biçimde nasıl kullanabiliriz? sorusu olmalıdır (Köseoğlu ve Köker, 2014: 213). Bu çalışmadaki amaç da, zincir otel işletmelerinin kurumsal iletişim açısından sosyal medyayı etkili bir biçimde kullanıp kullanmadıklarının araştırılmasıdır. Bu alanda yapılan çalışmaların birçoğu sosyal medyanın satın alma etkisi üzerinde dururken, birçoğu da turizm web sitelerinin değerlendirilmesi ile ilgilidir. Bu araştırma da, konaklama işletmelerinin sosyal medyadaki durumlarını bu kapsamda (facebook, twitter, youtube, instagram) ele alması nedeniyle diğer çalışmalardan farklılaşmaktadır ve bu yönüyle araştırmanın alanyazına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. 85

92 2. Kurumsal İletişim İşletmelerin kurumsallaşmasının temel göstergeleri olarak, örgüt kültürünün geliştirilmesi, yönetimin profesyonelleşmesi, eğitim faaliyetleri, işletmenin insana bakış açısı, sistemli bir organizasyon yapısı, faaliyetlerin belli bir plan ve politikalar ışığında yürütülmesi, iş/süreçlerin standartlaştırılması şeklinde sıralanmaktadır (Alkış ve Temizkan, 2010: 74). İşletmelerin oluşması ve varlıklarını devam ettirebilmesi, hedef kitleleriyle kurdukları iletişime ve bu iletişimi de belirli bir düzen içinde sürdürmelerine bağlıdır (Vural ve Öksüz, 2008: 11). Kurumsallaşma, bir şirketin kişilerden bağımsız olarak standartlara, prosedürlere sahip olması; değişen çevre koşullarını takip edecek sistemleri kurması ve gelişmelere uygun olarak organizasyonel yapısını oluşturması; kendisine özgü iletişim ve iş yapma yöntemlerini bir kültür haline getirmesi ve böylece diğer işletmelerden farklı ve ayırt edici bir kimliğe bürünmesi süreci olarak tanımlanmaktadır (Karpuzoğlu, 2003: 72). Her kurumun bir kimliği vardır. Bu kimlik, bir işletmeyi diğerlerinden ayıran ve kurumun ne olduğunu ortaya koyan birçok özelliği içinde barındırmaktadır. İşletme kimliği; kurumsal kimlik, örgütsel kimlik ve görsel kimlik olmak üzere üç boyutta değerlendirilmektedir (Balmer, 2001: 249). Görsel kimlik, kurumun görsel sembollerinin neler olduğunu, örgütsel kimlik de kurumun çalışanlarının kim olduğunu ortaya koymaktadır. Kurumsal kimlik ise bir kurumun gerçek ve eşsiz özellikleriyle ilgilidir (Gray and Balmer, 1998: 696). Kurumsal kimlik uzun yıllar boyunca sadece görsel tasarım olarak ele alınırken, 1970 lerden günümüze kadar süregelen dönemde; kurum felsefesi, kurumsal iletişim, kurumsal davranış ve kurumsal tasarım gibi farklı unsurları da içine katmaktadır (Karsak, 2008: 168). Küresel boyutlara ulaşan rekabet ortamı, işletmelerin sadece mal veya hizmetlerini değil, kendilerini de kurumsal açıdan tanıtma ve diğerlerinden farkını ortaya koyma gereksinimini getirmiştir (Karsak, 2008: 168). Bunu ortaya koyabilecek unsurların en önemlilerinden biri de kurumsal iletişimdir. Kurumsal iletişim, işletmenin kimliği, imajı ve tanınırlığının paydaşlar tarafından nasıl algılandığını gösteren bir süreçtir (Balmer and Gray, 2000: 256). Bu süreçte işletmeler, kurum kimliğini oluşturan özelliklerini tüm hedef kitleleriyle paylaşarak güçlü bir kurumsal imaj yaratmaya çalışmaktadırlar (Sezgin, 2008: 61). Şekil 1 de kurumsal tanınırlığın ve imajın iyi bir şekilde yönetilmesini sağlayan bir model gösterilmektedir. 86

93 Şekil 1. Kurumsal Tanınırlığın ve İmajın Yönetilmesi İçin Bir Model Kaynak: Gray and Balmer (1998), Managing Corporate Image and Corporate Reputation, Long Range Planning, 31(5), p Yukarıdaki şekilde de gösterildiği gibi, kurumsal kimlikle birlikte kurumsal iletişim kurumsal imaj ve tanınırlığı ortaya çıkarmaktadır. Bu kurumsal imaj ve tanınırlık ise kurumlara diğer kurumlarla rekabet edebilme avantajı getirmektedir. Tabii dışsal faktörler kurumsal imajı ve rekabeti de etkilemektedir. Bununla birlikte, kurumsal imaj ve tanınırlık faaliyetlerinde elde edilen geribildirimler, kurumsal kimlik ve kurumsal iletişim çalışmalarına yön vermektedir. Kurumsal iletişim, işletme itibarını güçlendirmek amacıyla yapılan kurumsal faaliyetleri içermektedir (Karatepe, 2008: 82). Kurumun imajının güçlenmesi, iletişim becerilerine bağlı olarak gerçekleşmektedir (Vural ve Öksüz, 2008: 12). İşletmeler, çevrenin olumsuz etkilerinden korunmak, tüketici karar verme sürecini etkilemek, pazarda tutunmak, hedef kitleyi bilgilendirmek ve toplumsal bilinçte iz bırakmak gibi amaçlar doğrultusunda kurumsal iletişim faaliyetlerine özel bir önem vermektedirler (Sezgin, 2008: 64). Günümüz değişken ticaret ortamında, stratejik bir bakış açısı ve yönetimiyle birlikte kurumsal iletişim, pek çok işletmeye rekabet etme avantajı sağlamaktadır (Balmer and Gray, 2000: 260). Ayrıca işletmelerin kurumsal iletişim becerileri de, rekabet gücünün artırılmasında çok kritik bir öneme sahiptir (Taşcı ve Eroğlu, 2008: 29). Kurumsal iletişim öneminin artmasına neden olan on unsur şu şekilde sıralanmaktadır (Balmer and Gray, 2000: 256): Ürün yaşam devirlerinin artması, Düzensizlik, Kişiselleştirilmiş programlar, Kamu ve kar amacı gütmeyen kurumlardaki artan rekabet ortamı, Hizmet sektöründeki artan rekabet ortamı, Küreselleşme ve serbest ticaret alanlarının kurulması, Şirket evlilikleri, satın alımları ve devirleri, 87

94 Kaliteli personel eksikliği, İşletmelerin iç ve dış görünümleri arasındaki sınırların kalkması (şeffaflaşması), Kurumsal cevap verebilirlik açısından kamuoyunun beklentileri. Yeni iletişim teknolojileri, kuruluşların kamuoyuna ulaşmada kullandıkları en önemli araçlar haline gelmiştir (Tarhan, 2007: 75). Bu tür kurumsal iletişim faaliyetleri büyük ölçüde işletmelerde halkla ilişkiler bölümünün sorumluluğundadır (Bıçakçı, 2006: 110). Wright and Hinson (2012: 18), sosyal medya faaliyetlerinin yürütülmesi ve denetlenmesinin %85 oranında iletişim veya halkla ilişkiler bölümleri tarafından yapıldığını ortaya koymaktadır. Günümüzde işletmeler, kurumsal iletişim açısından halkla ilişkilerin bir parçası olarak sosyal medyayı, yeni online kanaat önderleri konumundaki kitleye, kurumlarını, ürünlerini ve önerilerini sunmak amacıyla kullanmak durumundadırlar (Constantinides and Fountain, 2008: 241). Bu noktada halkla ilişkiler iletişimi açısından işletmeler, yeni online hedef kitlelerinin kurumdan veya ürünlerden ne istediklerini günümüzde ancak sosyal medya platformu sayesinde öğrenebilmektedirler (Jones, Temperley and Lima, 2009: 931). Sosyal medya, işletmelerin çalışanlarıyla, müşterileriyle, ortaklarıyla, kamu kurumlarıyla ve diğer paydaşlarıyla kurdukları iletişimin şeklini değiştirmiştir (Wright and Hinson, 2012: 4). 3. Kurumsal İletişim Aracı Olarak Turizm İşletmelerinde Sosyal Medya Şayet tüketiciler bir marka hakkında konuşmuyorsa, o markanın hikâyesinin hiçbir anlamı yoktur (Kotler, Kartajaya and Setiawan, 2010: 65). Bu hikâyenin en yaygın bir şekilde konuşulacağı mecra da internettir. Özellikle internet siteleri, bu süreçte işletmelerin işlerini çok kolaylaştırmaktadır. Web sayfaları kurum kimliğinin görünen boyutu olan görsel kimliği yansıtmakla birlikte, kurum kimliğini oluşturan kurum felsefesi, kurumsal davranışlar ve kurumsal iletişime ait bilgileri de içermektedir (Karsak, 2008: 170). Pazarlamada halkla ilişkilerin temel konularından biri olan kurumsal iletişim, bilgi iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler sebebiyle, günümüzde farklı bir boyuta ulaşmış ve buna ayak uydurabilmek işletmelerin temel öncelikleri arasında yer almıştır (Bilbil, 2008: 68). Bu nedenle işletmelerin eskiden daha az sayıda ve türde mecra ile ulaşılabildiği kitlelere artık daha çok sayıda ve türde mecrada yer alarak ulaşmaları gerekmektedir (Köseoğlu ve Köker, 2014: 219). Eğer işletmeler, müşterilerin kendilerini aradıklarında daha kolay bulmalarını istiyorlarsa, günümüzde kullanmaları gereken mecra, sosyal medyadır (Kotler, Kartajaya and Setiawan, 2010: 175). Web 2.0 olarak adlandırılan günümüz internet döneminde, uygulamalar beş temel kategoriye ayrılmaktadır (Constantinides and Fountain, 2008: 233): 88

95 Bloglar, Sosyal ağlar (Facebook, MySpace, vb.) İçerik toplulukları (YouTube, Flickr, Wikipedia, vb.) Forumlar İçerik toplayıcılar (RSS) Bütün bu uygulamaları kapsayan sosyal medya, işletme ve pazarlama alanına yeni bir dönüşüm getirmektedir (Kumar, Krishnamoorthy and Shukla, 2015: 399). Ülkemizde de oldukça popüler olan bu sitelerin en yoğun olarak kullanılanları; Facebook, Twitter, Bloglar, Youtube, Instagram dır. Gazete, dergi, radyo ve televizyon gibi geleneksel medyada iletişim tek yönlüyken, karşılıklı konuşmaya, herkesin katılım sağlamasına ve paylaşımların anında yayılmasına olanak tanıyan sosyal medya ise çok yönlüdür (Akar, 2010: 25). Kurumsal iletişim stratejisi açısından işletmeler, geleneksel medyayla birlikte sosyal medyayı da kullanmaktadırlar ancak, bu araçları kullanmalarının dereceleri günümüzde çok değişiklik göstermektedir (Jones, Temperley and Lima, 2009: 935). Bu iki medyayı birlikte uygulayan işletmeler, hem mevcut paydaşlarıyla olan ilişkilerini güçlendirir ve artırırken hem de daha önce ulaşılmaz veya görünmez olan paydaşlarına ulaşma ve onlarla ilişki kurma fırsatı bulmaktadırlar (Hearn, Foth and Gray, 2009: 56). Özellikle işletmeler, geleneksel medyada yaptıkları rutin faaliyetlerinden daha çok sosyal medya aracılığıyla hedef kitlelerine daha sık ve farklı çalışmalarla ulaşabilmektedirler (Bat ve Yurtseven, 2014: 198). İletişim ve tanıtım faaliyetlerinin yanı sıra, bilgilendirme ve etkileşim sağlama gibi özellikleri (Bilbil, 2008: 68) sosyal medyada işletmelere avantaj sağlamaktadır. Sosyal medya, işletmelere ürünleri ve kurumlarıyla ilgili faaliyetleri daha az maliyetle, daha geniş çevrelere iletme imkânı tanımaktadır. Sosyal medyanın bir diğer avantajı ise, iletişimde kaynağı ve alıcıyı bir bakıma eşitleyen, onları aynı düzlemde buluşturabilen bir özelliğe sahip olmasıdır (Köseoğlu ve Köker, 2014: 219). Bununla birlikte kurumsal iletişim aracı olarak kullanılan sosyal medyanın, bu iletişim sürecini anlık gerçekleştirebilmesi ve paylaşımların anlık yayılmasını sağlaması da bir diğer önemli avantajdır. İşletmelerin sosyal medyada bulunması, şeffaflık açısından da önemli bir unsurdur. Çünkü şeffaflık ve hesap verebilirlik, insanların daha bilgili, kuşkucu ve talepkâr olduğu bir çevrede sosyal medya faaliyetlerinin etkili bir şekilde yürütülmesi için gereklidir (Jones, Temperley and Lima, 2009: 928). Yapılan bir araştırmada işletme yöneticileri, sosyal 89

96 medyada doğru, güvenilir ve dürüst davranmanın, gerçeği ve doğruyu söylemenin öneminin gün geçtikçe daha çok artacağını belirtmektedirler (Wright and Hinson, 2012: 15). Bunların yanı sıra sosyal medya, bireyleri, grupları ya da kamuoyunu belli bir algı, tutum ve davranış konusunda kolayca ikna edebilmek için benzersiz avantajlar sunarken, özel yaşamdan ticarete kadar hemen her alanda karşı tarafa belli bir düşünce, tutum veya davranışı benimsetmek ve ayrıca onları kışkırtmak, yanıltıcı haber vermek ve tahrik etmek için de yararlanılabilen bir mecradır (Eren ve Aydın, 2014: 202). Ayrıca işletmeler, sosyal medyanın taşıdığı en büyük riskler arasında, marka imajının zedelenmesi olduğunu belirtmektedirler (Eröz ve Doğdubay, 2012: 135). Sosyal medyaya olan yoğun ilgi, bu ortamda krize ve probleme neden olabilecek unsurları ve alınması gereken tedbirleri de arttırmaktadır (Bat ve Yurtseven, 2014: 198). Günümüzde sosyal medya, iyi bir şekilde yönetilmezse kurumun itibarına zarar verebilecek güçte bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan bir araştırmada yöneticilerin %95 i de bu savı desteklemektedir (Bersay, 2010). İşletmeler bu noktada, kurumsal itibarın tesadüflere bırakılmadan yönetilmesini sağlamalıdırlar (Karatepe, 2008: 78). Bütün bu nedenlerden ötürü işletmeler, bu tür olumsuz gelişmelere fırsat tanımamak amacıyla sosyal medyada yer almaktadırlar. Akis halde, işletmeler sosyal medyada yer almak istemez ise onların yerine sahte hesaplar, bu kurumların adına bu mecralarda yer alabilir ve kurum itibarına zarar verebilir (Onat ve Alikılıç, 2008: 1132). İşletmeler hakkında geleneksel medyada veya sosyal medyada anında çıkabilecek olumsuz ve/veya yalan haberlere, sosyal medya sayesinde anında cevap verme şansı da doğmaktadır. Ayrıca işletmeler olumsuz yorumları geleneksel medyada veya başka internet sitelerinde görmektense, firmanın kendi sosyal paylaşım sitelerinde görmeyi tercih etmektedirler, bu sayede işletme hakkındaki olumsuz haberler piyasaya yayılmadan önce gerekli önlemlerin alınması ve müşterilerin şikâyetlerinin giderilmesi mümkün olmaktadır (Karcıoğlu ve Kurt, 2009: 5). Sosyal medya gibi araçlarla iletişim kurma sanal ortama kayarken, fiziki anlamda aynı ortamda bulunmama ve bir aracı yoluyla bağlantı kurma durumu da iletişimin doğallığını olumsuz etkilemektedir (Bıçakçı, 2006: 30). Bilgi iletişim teknolojilerinin gelişimi, internetin yaygınlaşması ve sosyal medya kullanımının artması turizm endüstrisinin pazarlanmasında ciddi değişimlere yol açmıştır (Karabağ, Özgen ve Özgen, 2010: 18). Turizm işletmeleri, yerli ve yabancı turistlere ulaşabilmek adına pazarlamanın sadece gazete, radyo, televizyon, telefon, katalog, broşür gibi geleneksel araçlarından değil gelişen teknoloji ile birlikte; e-posta, kısa mesaj, internet, sosyal medya gibi modern iletişim araçlarından da yararlanması gereklidir (Eröz ve Doğdubay, 2012: 135). 90

97 Bilgi yoğun bir sektör olan turizmde, seyahatle ilgili bilgilerin dağıtımını ve erişilebilirliğini etkileyecek teknoloji ve tüketici davranışlarındaki değişimi anlamak çok önemlidir (Xiang and Gretzel, 2010: 179). Bilginin etkin bir biçimde kullanılmasını sağlayan sosyal medya, özellikle konaklama işletmeleri açısından son derece önemli bir araç olarak ortaya çıkmaktadır (Eröz ve Doğdubay, 2012: 138). Turizm sektöründe tüketicinin satın alma davranışlarına bakıldığında, özellikle bilgi araştırma, alternatifleri değerlendirme, satın alma ve satın alma sonrası davranışlar aşamasında büyük oranda sosyal medyadan faydalandığı görülmektedir (Eröz ve Doğdubay, 2012: 141). Çünkü sosyal medya, turistlere seyahatleri ile ilgili yorumları, fikirleri, kişisel tecrübeleri başkalarıyla anında, kolayca paylaşma fırsatı sunmaktadır (Xiang and Gretzel, 2010: 179). 4. Araştırmanın Amacı ve Yöntemi: Araştırmada, Grup ve zincir otellerin, kurumsal iletişim açısından sosyal medyayı kullanma düzeyleri nedir? sorusuna cevap aranmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan işletme belgeli, aynı ad altında ya da grup içinde faaliyet gösteren, 3 ten çok tesise sahip toplam 165 grup ve zincir otelleri faaliyet göstermektedir (Resort Dergisi, 2012). Yapılan ön inceleme sonucu 165 otelin önemli bir kısmının sosyal medya kullanımı açısından herhangi bir çalışmalarının olmadığı tespit edilmiştir. Bu çerçevede, oda sayısına göre ilk 25 e giren oteller araştırmanın evrenini oluşturmuştur. Yöntem olarak, nitel araştırma yöntemlerinden durum incelemesi kullanılmıştır. Veri toplama amacıyla doküman inceleme yöntemi kullanılarak otellerinin internet siteleri incelenmiştir. Veriler şu ölçütlere göre betimsel analize tabi tutulmuştur: Facebook ta; kurum fotoğrafı, kurumsal arka plan fotoğrafı, biyografi, web sitesine yönlendirme, rezervasyon yapma imkânı, üye-beğenen sayısı, hakkında konuşan kişi sayısı ve giriş yılı. Twitter da; kurum fotoğrafı, kurumsal arka plan fotoğrafı, biyografi, web sitesine yönlendirme, takipçi sayısı, takip ettiği kişi sayısı, fotoğraf ve video paylaşım sayısı, attığı tweet sayısı, en son attığı tweet tarihi ve ortalama tweet sayısı. Youtube da; kurum fotoğrafı, video paylaşım sayısı, abone sayısı ve toplam video görüntülene sayısı. Instagram da paylaşım sayısı, takipçi sayısı ve takip edilen kişi sayısı. Görsel kimlik kapsamında oluşturulmuş işaret, kurumsal logo, fotoğraf, vb. görsel unsurlar ve tasarımlar, kurumsal iletişim etkinliklerinin hızlı algılanmasına olanak sağlarken, bu tür tasarımların yıllarca farklı iletişim ortamlarında yayınlanması, hedef kitlesinin gözünün önünde sürekli kalmasını sağlayarak markanın unutulmasını önlemektedir (Sezgin, 2008: 63). Bu nedenle, otellerin sosyal medyada bu tür unsurlara gösterdikleri öneme de çalışmada dikkat edilmiştir. 91

98 Bu çalışmanın hedefi Türkiye de faaliyet gösteren zincir otel işletmelerinin sosyal medya aracılığıyla kurumsal iletişimini, Türk paydaşlarıyla nasıl kurduğunu belirlemek olduğundan, işletmelerin Türkçe internet siteleri üzerinden link verdiği sosyal medya sitelerine odaklanılmıştır. Yapılan her türlü kurumsal iletişim faaliyeti, sadece bir grubun ayrı ayrı işletmeleri için değil tüm grubun kurumsal iletişim faaliyetleri için yapıldığında fayda sağlamaktadır (Balmer, 2001: 271). Bu nedenle, işletmelerin sadece kendi resmi ana sayfalarında yer verdiği sosyal medya sitelerine odaklanılmıştır. Ayrıca zincir otellerin tercih edilmesinin sebebi ise kurumsal iletişim faaliyetlerini yürütebilecek kapasiteye sahip olmaları nedeniyle, bu mecralarda eşit oranda rekabet etme şansına sahip olmalarıdır. Sosyal paylaşım sitelerinin dinamik bir yapı sergilemesi sebebiyle bu siteler, 5-9 Ocak 2015 tarihleri arasında bir defa ziyaret edilmiş, hazırlanan analiz formu üzerinde gerekli işaretlemeler yapılıp, tablolara dökülmüştür. Sosyal paylaşım siteleri incelenirken aynı bilgisayar ve bağlantıdan yararlanılmıştır. 5. Bulgular Bu bölümde otellerin Facebook, Twitter, Youtube ve Instagram da bulunma durumları ile her bir sosyal medya sitesindeki performans düzeyleri gösterilmektedir. Tablo 3. Otellerin Sosyal Medyada Bulunma Durumları Sıra Otel Facebook Twitter Youtube Instagram Diğer Oda Sayısı 1 Hilton International Crystal Hotels Resorts blog, pinterest, google+, vk, ok, linkedin Rixos Otelleri foursquare, pinterest InterContinental Group Paloma Hotels-Diana google+, linkedin, pinterest,vimeo Kaya Hotels pinterest WOW Hotels-MNG Club Voyage Grubu google Delphin Hotels&Resort* Limak International Hotels** Dedeman Hotels linkedin, foursquare, pinterest Majesty Hotels - - pinterest Larissa Hotels Kervansaray Otelleri*** Stone Group Hotels Barut Hotels pinterest Marriott PGS Hotels-Pegas - - vk Asteria Grubu Accor Hotel - - google+, pinterest Starwood Hotels pinterest, foursquare Amara World Hotels Club Med pinterest, google Aska Hotels - google Anemon Hotels - pinterest işareti, otellerin hesabının mevcut olduğunu, - işareti ise mevcut olmadığını göstermektedir. * Otellerin ayrı ayrı kendi sitelerinde sadece facebook ve twitter olmasına rağmen, ana sayfada hiçbir sosyal medya sitesinin paylaşımı olmadığı için değerlendirmeye alınmamıştır. 92

99 ** Ana sayfada verilen twitter hesabının linki işlevsiz. *** Ana sayfada verilen facebook ve twitter hesaplarının linkleri işlevsiz. Tablo 3 incelendiğinde, 25 otelden 19 unun (%76) Facebook, 18 inin (%72) Twitter, 13 ünün (%52) Youtube, 12 sinin (%48) ise Instagram hesabının olduğu görülmektedir. Ayrıca 14 otelin (%56) ise bu siteler dışında da başka sosyal medya sitelerinde yer aldığı görülmektedir. Bunun dışında, resmi web sitelerinden herhangi bir sosyal medya sitesine yönlendirme yapmayan otel sayısı ise sadece 5 tir (%20). OTEL Kurum Fotoğrafı (Logo) Tablo 4. Otellerin Facebook Performansları Kurumsal Arka Plan Fotoğrafı Biyografi (Hakkında) Web Sitesine Yönlendirme Rezervasyon Yapma İmkânı Üye- Beğenen Kişi Sayısı Hakkında Konuşan Kişi Sayısı Facebook a Giriş Yılı Hilton International Crystal Hotels Resorts Rixos Otelleri InterContinental Group Paloma Hotels- Diana Kaya Hotels Club Voyage Grubu Limak International Hotels Dedeman Hotels Majesty Hotels Barut Hotels PGS-Pegas Asteria Grubu Accor Hotel Starwood Hotels Amara World Hotels Club Med Aska Hotels Anemon Hotels Tablo 4 incelendiğinde, Facebook sitesinde hesabı olan 19 otelden sadece 3 ünün (%15,8) kurumsal fotoğrafının (logo) olmadığı görülmektedir. Tüm otellerin kurumsal arka plan fotoğrafı ve kendi resmi web sitelerine yönlendirmeleri bulunmaktadır. 6 otelin (%31,6) ise Facebook sitelerinde biyografileri bulunmamaktadır. Otellerin sadece 9 u (%47) Facebook sitelerinden rezervasyon yapma imkânı sağlamaktadır. Üye-beğenen kişi sayısı en çok olan ilk beş otel sırasıyla; Club Med, Hilton, Accor, Starwood ve Rixos tur. Hakkında konuşan kişi sayısında da yine bu otellerin önde olduğu görülmektedir. Diğer otellerin, özellikle Facebook a giriş tarihleri baz alındığında, üye-beğenen ve hakkında konuşan kişi sayılarının çok düşük olduğu görülmektedir. 93

100 Kurum Fotoğrafı (Logo) Kurum sal Arka Plan Fotoğrafı Biyografi Web Sitesine Yönlendirme Twitter a Giriş Yılı Takipçi Sayısı Takip Ettiği Kişi Sayısı Fotoğraf ve Video Sayısı Attığı Tweet Sayısı En Son Attığı Tweet Tarihi Ort. Tweet Tablo 5. Otellerin Twitter Performansları OTEL Hilton International /01/ ,75 Crystal Hotels Resorts /01/2015 2,63 Rixos Otelleri /01/2015 1,50 InterContinental Group /12/2014 1,57 Paloma Hotels-Diana /01/2015 0,43 Kaya Hotels /01/2015 0,89 Club Voyage Grubu /01/2015 0,64 Dedeman Hotels /01/2015 1,08 Majesty Hotels /11/2014 0,04 Barut Hotels /01/2015 1,67 PGS-Pegas /12/2014 0,10 Asteria Grubu /12/2014 0,21 Accor Hotel /01/2015 9,32 Starwood Hotels /01/ ,73 Amara World Hotels /01/2015 0,36 Club Med /01/2015 0,51 Aska Hotels /10/2014 0,11 Anemon Hotels /01/2015 0,56 Tablo 5 teki 18 otelin Twitter performansları incelendiğinde, sadece 1 otelin (%5,6) kurum fotoğrafının (logo), 3 ünün (%16,7) kurumsal arka plan fotoğrafının, 2 sinin (%11,1) biyografisinin ve yine 2 sinin (%11,1) web sitelerine yönlendirmesinin olmadığı görülmektedir. Otellerin Twitter a giriş yıllarının en erken 2009, en geç ise 2013 olduğu görülmektedir. Özellikle 2009 yılında giriş yapan otellerin birçoğunun takipçi sayısı, paylaştığı fotoğraf ve video sayısı ile attığı tweet sayısı açısından oldukça ileride olduğu görülmektedir. Takipçi sayısı en çok olan ilk beş otel sırasıyla; Hilton, Starwood, Accor, InterContinental ve Rixos tur. Tweet atma ortalaması ise Hilton, Starwood, Accor, Crystal ve Barut otellerinde gerçekleşmektedir. Otellerin en son tweet atma tarihi ise 5 otel hariç hepsinin 2015 yılında gerçekleşmiştir. Tablo 6. Otellerin Youtube Performansları OTEL Kurum Fotoğrafı Toplam Görüntüleme Video Sayısı Abone Sayısı (Logo) Sayısı Crystal Hotels Resorts Rixos Otelleri Paloma Hotels-Diana Kaya Hotels Club Voyage Grubu Limak International Hotels Dedeman Hotels Kervansaray Otelleri Barut Hotels Asteria Grubu Starwood Hotels Club Med Aska Hotels

101 Tablo 6 daki 13 otelin Youtube performansları incelendiğinde, sadece 2 otelin (%15,4) kurum fotoğrafının (logo) olmadığı görülmektedir. Ayrıca, en çok video paylaşımı yapan otellerin Club Med, Rixos ve Crystal olduğu görülmektedir. Bununa birlikte, abone sayısı en çok olan ilk beş otel ise sırasıyla, Club Med, Starwood, Crystal, Rixos ve Paloma dır. Tablo 7. Otellerin Instagram Performansları OTEL Paylaşım Sayısı Takipçi Sayısı Takip Edilen Sayısı Crystal Hotels Resorts Rixos Otelleri Paloma Hotels-Diana Kaya Hotels Club Voyage Grubu Dedeman Hotels Kervansaray Otelleri Barut Hotels Asteria Grubu Starwood Hotels Club Med Anemon Hotels Tablo 7 deki 12 otelin Instagram performansları incelendiğinde ise, paylaşım sayılarının birbirine yakın olduğu görülmektedir. Takipçi sayısı en çok olan ilk beş otel ise sırasıyla; Starwood, Club Med, Rixos, Crystal ve Barut tur. Otellerin takip ettiği kişi sayısı ise oldukça düşüktür. 6. Sonuç ve Öneriler: Otellerin tümüyle ilgili olarak genel tablo incelendiğinde, 25 otelden 19 unun (%76) Facebook, 18 inin (%72) Twitter, 13 ünün (%52) Youtube, 12 sinin (%48) ise Instagram hesabının olduğu görülmektedir. Bu durum özellikle Tablo 2 deki sonuçlarla benzerlik göstermektedir. Ayrıca 14 otelin (%56) ise bu siteler dışında da başka sosyal medya sitelerinde yer aldığı görülmektedir. Bunun dışında, resmi web sitelerinden herhangi bir sosyal medya sitesine yönlendirme yapmayan otel sayısı ise sadece 5 tir (%20). Bu sonuçlar, otellerin sosyal medyada yeterince yer almadığını göstermektedir. Facebook ta oteller görsel kimlik çalışmalarını iyi bir şekilde yönetmektedir. Bu noktada otellerin neredeyse tamamının kurumsal fotoğrafının (%84,2) ve kurumsal arka plan fotoğrafının (%100) mevcut olduğu görülmektedir. Oteller hakkında konuşan kişi sayısının düşük olması, özellikle oteller hakkında kullanıcıların bu mecrada çok fazla katılımcı olmadığını göstermektedir. Sosyal medyada otellerin sahip olduğu bir diğer avantaj ise, bu siteler üzerinden rezervasyon yapma imkânının olmasıdır. Ancak otellerin sadece %50 ye yakınının bu özelliği kullanıyor olması, onların bu fırsatı yeterince kullanamadıkları şeklinde yorumlanabilir. 95

102 Otellerin birçoğunun Twitter daki kurumsal görsel kimlik çalışmalarına yer verdiği görülmektedir. Sadece birkaç otelin bu konuda eksiklikleri bulunmaktadır. Twitter, takipçi ve takip ettiği kişi sayısının orantılı olması beklenmektedir. Ancak, dört otelin bu noktada orantılı bir takipçi ve takip edilen sayısına sahip olduğu görülmektedir. Otellerin Youtube performansları birkaç otel hariç çok düşük olduğu görülmektedir. Oteller, belki de görsellik açısından en önemli unsur olan videoların kullanılmasında çok başarılı olamamaktadırlar. Otellerin hemen hepsi (%84,6), kurumsal fotoğraflarını Youtube sitelerinde bulundurmaktadır. Instagram ın son dönem popülaritesine rağmen, otellerin çok azının bu mecrada olması ve paylaşım sayısının çok fazla olmaması otellerin kurumsal iletişim açısından eksik kalmasına neden olmaktadır. Sosyal medyadaki tüm sitelerin takipçi sayısı kıyaslandığında, Starwood ve Rixos hepsinde takipçi sayısı en yüksek olan oteller olarak karşımıza çıkmaktadır. Çıkan sonuçlara göre, birçok otelin özellikle Facebook ve Twitter daki paylaşımlarının çok daha güncel olduğu görülmektedir. İşletmeler, sosyal medyada reklam ve halkla ilişkiler amaçlı var olurken, bu mecrada devam etmek, yok olmamak için bu iletişim ortamlarının kurallarını değerlendirdikten sonra içerik ve web trafiği oluşturmaları gerekmektedir (Onat ve Alikılıç, 2008: 1133). Yani işletmelerin bu mecralarda başarılı olmaları, sadece burada var olmaktan değil sosyal medyayı etkili bir şekilde kullanmaktan geçmektedir. Çalışmadaki elde edilen bulgulara göre, sosyal medya faaliyetlerini profesyonelce yapan firmaların, bu sitelerdeki paylaşım sayıları, takipçi sayıları, kurumsal fotoğraflarının ve web sitelerinin bulunması, en son paylaşım tarihlerinin güncelliği gibi özelliklerin tümünü profesyonelce kullandıkları gözlenmektedir. İşletmelerin başarısı, iletişim kurdukları araçların çeşidi ve iletişimdeki etkinlikleriyle doğru orantılıdır (Vural ve Öksüz, 2008: 12). Bu nedenle otellerin her tür sosyal medya sitesinde bulunması onların yararına olacaktır. Crystal, Rixos, Paloma-Diana, Kaya Grubu, Club Voyage, Dedeman, Majesty, Barut Grubu, PGS-Pegas, Accor, Starwood, Amara Grubu, Club Med, Aska ve Anemon gibi otellerin, sadece incelenen dört sosyal medya sitesi dışında, diğer sosyal medya sitelerine de üyelikleri bulunmaktadır. Bu durum ise otellerin bu mecraya, doğal olarak hedef kitlelerine verdikleri önemi göstermektedir. Ayrıca kullanıcıların yapmış olduğu yorumlara, otellerin yeterince cevap vermediği görülmektedir. Bu durum da, hedef kitle iletişimini etkilemesi açısından önemlidir. Milano, Baggio and Piattelli (2011), sosyal medyanın sürekli tekrarlanan önemine ve rolüne rağmen, bu yeni teknolojik dünyanın turizm işletmelerince tam olarak anlaşılmadığı ve 96

103 işletmelerin burada ilerlemek için halen endişeleri olduğunu belirtmektedir. Bu çalışmada çıkan sonuçlara göre de konaklama işletmelerinin, sosyal medyada yer almalarına rağmen bunların hepsini çok etkin ve güncel kullanmadıkları ortaya çıkmaktadır. Bu sonuçlara göre şunlar önerilebilir: - Oteller, sosyal medyanın her çeşidinde kurumsal iletişimi geliştirmek adına daha fazla yer alabilir. - Otellerin bu mecralarda sadece yer alması değil, içeriğini de etkin bir şekilde kullanması gerekmektedir. Bu nedenle uzman kişilerle veya profesyonel firmalarla çalışılması daha yararlı olabilir. - Oteller, sosyal medya sitelerine ulaşılmasında önemli bir araç olan resmi web sitelerini daha etkin kullanabilirler ve sosyal medya sitelerine burada mutlaka yer vermelidirler. - Oteller, sosyal medyada yer alan takipçi yorumlarını da önemseyerek onları cevapsız bırakmamalıdırlar. Kaynakça AKAR, Erkan; (2010), Sosyal Medya Pazarlaması: Sosyal Web de Pazarlama Stratejileri, Efil Yayınevi, Ankara. ALKIŞ, Hüseyin ve Volkan TEMİZKAN; (2010), İşletmelerin Kurumsallaşma Düzeylerinin Belirlenmesi (Haddehaneler) Karabük Demir-Çelik Sektörü Örneği, Ekonomik Yaklaşım, 21(76), ss AWARENESSNETWORKS; (2008), Social Media Marketing: The Right Strategy for Tough Economic Times, BALMER, John M.T.; (2001), Corporate Identity, Corporate Branding and Corporate Marketing: Seeing Through the Fog, European Journal of Marketing, 35(3/4), pp BALMER, John M.T. and Edmund R. GRAY; (2000), Corporate Identity and Corporate Communications: Creating a Competitive Advantage, Industrial and Commercial Training, 32(7), pp BAT, Mikail ve Çağla Turan YURTSEVEN; (2014), Sosyal Medyada Kurumsal Kriz Yönetimi: Onur Air Örneği, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, 2(3), ss

104 BERSAY; (2010), Sosyal Medya Yönetilmezse Kurumun İtibarına Zarar Verir, Consultancy/BasinBulteni/Turki yenin_ilk_sosyal_medya_trendleri_arastirmasi_100.doc, BIÇAKÇI, İlker; (2006), İletişim ve Halkla İlişkiler Eleştirel Bir Yaklaşım, MediaCat Kitapları, İstanbul. BİLBİL, Emel Karayel; (2008), Kurumsal İletişim Aracı Olarak Web Sayfalarının Kamu ve Özel Sektör Kuruluşlarında Karşılaştırmalı Analizi, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 32(32), ss CONSTANTINIDES, Efthymios and Stefan J. FOUNTAIN; (2008), Web 2.0: Conceptual Foundations and Marketing Issues, Journal of Direct, Data and Digital Marketing Practice, 9(3), pp EREN, Veysel ve Abdullah AYDIN; (2014), Sosyal Medyanın Kamuoyu Oluşturmadaki Rolü ve Muhtemel Riskler, KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 16(I), ss ERÖZ, Sibel Sü ve Murat DOĞDUBAY; (2012), Turistik Ürün Tercihinde Sosyal Medyanın Rolü ve Etik İlişkisi, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 27(1), ss GRAY, Edmund R. and John M. T. BALMER; (1998), Managing Corporate Image and Corporate Reputation, Long Range Planning, 31(5), pp HEARN, Greg, Marcus FOTH and Heather GRAY; (2009), Applications and Implementations of New Media in Corporate Communications: An Action Research Approach, Corporate Communications: An International Journal, 14(1), pp JONES, Brian, John TEMPERLEY and Anderson LIMA; (2009), Corporate Reputation in the Era of Web 2.0: The Case of Primark, Journal of Marketing Management, 25(9-10), pp KARABAĞ, Solmaz Filiz, Hande Mimaroğlu ÖZGEN ve Hüseyin ÖZGEN; (2010), Bir İletişim Aracı Olarak Web Siteleri: Türkiye deki Otel Web Sitelerinin Etkinliği Üzerine Bir Araştırma, Öneri Dergisi, 9(33), ss KARATEPE, Selma; (2008), İtibar Yönetimi: Halkla İlişkilerde Güven Yaratma, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 7(23), ss KARCIOĞLU, Fatih ve Esat KURT; (2009), Örgütsel İletişimin Etkinliği Açısından Kurumsal Bloglar ve Birkaç Kurumsal Blogun İncelenmesi, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 23(3), ss

105 KARPUZOĞLU, Ebru; (2003), Büyüyen ve Gelişen Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma, Hayat Yayınları, İstanbul. KARSAK, Banu Baskan; (2008), Web Sitelerinin Kurumsal Kimlik Açısından Değerlendirilmesi En Beğenilen 20 Şirket Üzerine Bir Analiz, Galatasaray Üniversitesi İletişim Dergisi, 9, ss KOTLER, Philip, Hermawan KARTAJAYA and Iwan SETIAWAN; (2010), Marketing 3.0, John Wiley&Sons, New Jersey. KÖSEOĞLU, Özgür ve Nahit Erdem KÖKER; (2014), Türk Üniversiteleri Twitter ı Diyalogsal İletişim Açısından Nasıl Kullanıyor? Beş Türk Üniversitesi Üzerine Bir İçerik Analizi, Global Media Journal, 4(8), ss KUMAR, V., Nandini KRISHNAMOORTHY and Gayatri SHUKLA; (2015), Stop Grouping and Start Regulating: A New Approach to Social Media Marketing, V. KUMAR and Denish SHAH (Ed.), Handbook of Research on Customer Equity in Marketing, Edward Elgar Publishing, UK, pp MILANO, Roberta, Rodolfo BAGGIO and Robert PIATTELLI; (2011), The Effects of Online Social Media on Tourism Websites, ENTER th International Conference on Information Technology and Travel & Tourism, January 2011, Innsbruck, Austria. ONAT, Ferah; (2010), Bir Halkla İlişkiler Uygulama Alanı Olarak Sosyal Medya Kullanımı: Sivil Toplum Örgütleri Üzerine Bir İnceleme, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, 31, ss ONAT, Ferah ve Özlem Aşman ALİKILIÇ; (2008), Sosyal Ağ Sitelerinin Reklam ve Halkla İlişkiler Ortamları Olarak Değerlendirilmesi, Journal of Yasar University, 3(9), ss RESORT Dergisi; (2012), Zincir ve Grup Oteller, 2012, Özel Ek, 117, ss RESORT Dergisi; (2014), Oteller İçin Sosyal Medya Stratejileri, 12(144), ss SEZGİN, M. Kazım; (2008), İletişim Biçimi ve Ortamı Olarak Görsel Kimlik, Selçuk İletişim, 6(2), ss STOKES, Rob; (2009), emarketing: The Essential Guide to Online Marketing, Quirk emarketing (Pty) Ltd. SUHER, İdil Karademirlidağ; (2010), Zirvedeki Türk işletmelerinin Kurumsal Sosyal Sorumluluk İletişimi Web Sitelerine Yönelik Bir İnceleme, Selçuk İletişim, 6(2), ss

106 TARHAN, Ahmet; (2007), Halkla İlişkilerde Tanıma ve Tanıtma Aracı Olarak İnternet: Belediyelerin Web Sayfaları Üzerine Bir Analiz, Selçuk İletişim, 4(4), ss TAŞCI, Deniz ve Erhan EROĞLU; (2008), Kurumsal İletişim Kalitesinin Oluşmasında Yöneticilerin Geribildirim Verme Becerilerinin Etkisi, Selçuk İletişim, 5(2), ss VanBELLEGHEM, Steven and Thibaud DeMEESTER; (2011), Social Media Integration Survey, InSites Consulting, VURAL, Z. Beril Akıncı ve Burcu ÖKSÜZ; (2008), Kurumsal İletişimde Çalışan Bloglarının Kullanımı ve Etkileri, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 32, ss VURAL, Z. Beril Akıncı ve Mikail BAT; (2010), Yeni Bir İletişim Ortamı Olarak Sosyal Medya: Ege Üniversitesi İletişim Fakültesine Yönelik Bir Araştırma, Journal of Yasar University, 20(5), ss WRIGHT, Donald K. and Michelle Drifka HINSON; (2012), Examining How Social and Emerging Media Have Been Used in Public Relations Between 2006 and 2012: A Longitudinal Analysis, Public Relations Review, 6(4), pp XIANG, Zheng and Ulrike GRETZEL; (2011), Role of Social Media in Online Travel Information Search, Tourism Management, 31(2), pp

107

108 İşletmelerde Yeşil Tedarikçi Zinciri Yönetiminin Başarısı Ve Önemi Kübra DURMUŞ, M.Mustafa YÜCEL Fırat Üniversitesi, Sosyal Bil.Ens., İşletme Yüksek Lisans Mezunu, İnönü Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, ÖZET Tedarik zinciri yönetim uygulamaları, işletmelerin daha az enerji ve hammadde kullanım yollarını aramalarını ve daha az atık oluşumu sağlayacak stratejiler bulmalarını gerekli kılar. Hızla değişen pazar koşullarında rekabet edebilmek hatta ayakta kalabilmek için sürekli mücadele içinde olan işletmeler son yıllarda tedarik zinciri yönetiminin bir avantaj yarattığını keşfetmişlerdir. Bu çalışmanın temel amacı, yeşil tedarik zinciri uygulamalarının mevcut durumunun ortaya konula bilmesine yönelik veri sağlamaktır. Anahtar Kelimeler: Tedarik zinciri yönetim, yeşil lojistik, Tersine lojistik ABSTRACT Supply chain management practices make it necessary for business enterprises to find appropriate strategies to lower energy consumption and raw material usage as well as to produce less waste while performing their business activities.companies in a constant struggle discovered that supply chain management creates an advantage in recent years to compete in a rapidly changing market conditions and even to survive.therefore, the aim of this study is to collect data to reveal the current situation of green supply chain practices Keywords: Supply chain management, green logistics, Reverse logistics 102

109 1.Giriş Küresel rekabet ortamında işletmeler, Ekonomik ve teknik açıdan hızla değişen, dinamik bir çevre içinde varlıklarını sürdürebilmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri ancak kendilerinin de bir değişim içinde olmaları ile mümkündür. Dolayısıyla, işletmelerin kalıcı olabilmeleri ve sürdürülebilir rekabetçi üstünlükler elde edip büyümelerini gerçekleştirebilmeleri için ancak yenilik faaliyetlerinde bulunmaları ile mümkün olabilecektir. Günümüzde işletmelerin önem alanı içerisinde olan çevre hassasiyeti fikri, birçok organizasyonun günlük ve stratejik aktivitelerini gerçekleştirirken dikkat ettikleri bir konu haline gelmiştir. İşletmeler, tedarik zinciri faaliyetlerini, çevreye daha az zarar verecek şekilde yapılandırmaya özen gösterirken, sosyal, ekonomik ve operasyon el düzeylerde kazanımlar elde etmektedir. Küresel tedarik zinciri rekabeti içerisinde, gücünü korumak isteyen tedarik zincirlerinin piyasalarda meydana gelen değişikliklere, tüketicilerin artan hassasiyetlerine, Uluslar üstünde kabul edilen yeni politikalara ve değişen iş görme şekillerine hızlıca uyum sağlaması gerekmektedir. Esnek tedarik zinciri, çevik tedarik zinciri, yeşil tedarikçi zinciri ve benzeri kavramlar bu değişimlerin sonucunda ortaya çıkmıştır Çevrenin korunması ve doğadaki kaynakların sürdürülebilirliği konularının önem ve öncelik kazanmasıyla birlikte işletmeler tedarikçileriyle ilişkilerinden başlamak üzere, üretim işlemleri ve üretim sonrasındaki tüm faaliyetlerinde çevreye duyarlı olmak zorunda kalmışlardır. Çevre yönetimi olarak ele alınan bu duyarlılık, önceleri yasaların ve yönetmeliklerin zorlamasıyla, reaktif yaklaşımlarla ele alınmıştır. Günümüzde ise çevreye verilen zararın azaltılması kadar bunun ekonomik faydasının da araştırılmasının gerekliliği ile proaktif olarak ele alınmaya başlanmıştır. Bu kapsamda işletmeler için çevre yönetimi, ana hedefi çevreye olan etkinin en aza indirgenmesi ve sürdürülebilir rekabet avantajının sağlanması olan bir kavram olarak kabul edilmektedir. Sürdürülebilirlik, çevre yönetimi ve tedarik zincirlerinin kesişiminden doğan Yeşil Tedarik Zinciri Yönetimi de ağ rekabetinin geçerli olduğu günümüzde; maliyet, hız ve planlama bakımından işletmelerin ekonomik ve çevre performanslarını dengelemelerini sağlayan bütüncül ve etkin bir araçtır. 103

110 2.Tedarik Zinciri Yönetimi Tedarik zinciri yönetimi, malzeme ve ürünlerin, temel hammadde arzından nihai ürün aşamasına kadar (olası geri dönüşüm ve yeniden kullanım dahil) yönetimini kapsayan; firmaların tedarikçilerinin proseslerinden, rekabet avantajlarını destekleyecek teknoloji ve yeteneklerinden nasıl yararlanacağı üzerine odaklanan ve geleneksel işletme içi faaliyetleri, optimizasyon ve etkinlik ortak gayesi ile ticari ortaklıklar kurarak yayan bir yönetim felsefesidir(özdemir,2004:88). Bir işletmenin tedarik zinciri; hammadde üreticileri, hammadde ve yarı mamulleri işlenmiş ürüne dönüştürenler yani imalat işlemleri sırasında tedarik işleri ile uğraşanlar ve son olarak bitmiş ürünleri dağıtım kanallarında nihai tüketiciye kadar ulaştırılmasını sağlayanların içinde bulunduğu unsurlardan oluşmaktadır (Sarıoğlan,2011:241) Tedarik zinciri ideal olarak, tek bir şirket gibi etkili ve verimli şekilde faaliyet gösteren birkaç işletmenin birleşmesinden meydana gelmiştir. Tedarik zincirinin parçası olan bu işletmelerin arasında iş akışı (bilgi, malzeme ve finans akışları) bulunmaktadır (Gürsoy,2013:2).Malzeme ve bilgi tedarik zinciri içerisinde hem yukarı hem de aşağı doğru bir akış içerisindedir (Zhu ve Sarkis, 2004:267). Günümüzde müşteriler aradığı, bir mamulü kaliteden ödün vermeksizin istediği yerde bulabilmek istemektedirler. Bu da ancak, işletmeler tarafından iyi ve doğru kurgulanmış Tedarik Zinciri Yönetimi ile mümkün olmaktadır. İyi bir tedarik zinciri yönetimi sayesinde işletmeler trendlerin takibini yapabilmekte, müşteri isteklerine en uygun ürünü doğru zaman, yer ve fiyattan sağlayarak rakiplerine karşı avantaj sağlayabilmektedirler.başarılı bir tedarik zinciri yönetimi ile maliyetler azalmakta, belirsizlikler ortadan kalkmakta ve işletmelerin rekabet güçleri artmaktadır. Tedarik zincirinin içinde yer alan tüm şirketler, uzun vadeli performanslarını artırıp, işletme fonksiyonları ve planlarını zincirdeki tüm şirketleri kapsayacak şekilde, sistematik ve stratejik koordinasyon içersinde gerçekleştirmektedir(çekerol,2013: ) Etkin bir şekilde tasarlanıp yönetilen tedarik zinciri yönetimi ile aşağıda belirtilen amaçlara ulaşılmaktadır: Üretimi düzenli şekilde gerçekleştirecek kesintisiz malzeme, servis ve bilgi akışını gerçekleştirmek, Stok maliyetlerini ve kayıpları en düşük seviyede tutmak, 104

111 Ürünün kalitesini korumak, Güvenilir tedarikçiler bulmak ve korumak, Elde edilen hammadde, yardımcı madde, parça ve servisi standart hâle getirmek, Gerekli olan hammadde, yardımcı madde, parçaları ve hizmetleri en düşük maliyetle sağlamak, İşletmenin pazarlık ve rekabet gücünü yükseltmek İşletme içindeki diğer gruplarla iyi ilişkiler kurmak, En düşük yönetim gideri ile çalışmak Tedarik zinciri yönetiminin çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik hedefleri ile ekonomiye başarılı entegrasyonu organizasyonların bu alana sağduyu ile yaklaşmasına olanak tanımıştır. Bu alan 20 yıl boyunca hızla gelişmiş ve bu küresel eğilimin karşılığı olarak özellikle son on yılda yeşil ve sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimi kavramı ile daha fazla ilgi görerek bu konularda oldukça fazla araştırma yapılmasını sağlamıştır (Fahimnia ve diğerleri,2015:102). Dağıtıcı Müşteri Tedarikçi Üretici Perakendeci Gelen Lojistik Malzeme Giden Lojistik Fiziksel Dağıtım Şekil1:Geleneksel Tedarik Zinciri Kaynak: Ergülen ve Büyükkeklik (2008:40) 2.Yeşil Tedarik Zinciri Yönetimi ve Önemi Günümüz de çevrenin korunması ve kıt kaynakların sürdürülebilir olması konularının önem kazanmasıyla birlikte işletmeler, tedarik zinciri içerisindeki tüm paydaşlarıyla birlikte üretim aşamasından tüketim sonrasına kadar olan tüm faaliyetlerde çevreye karşı duyarlılığını arttırmıştır.bu durumda tedarik zinciri yönetimi ile ilgili yeşil stratejiler gelişmesini sağlamıştır. 105

112 Yeşil tedarik zinciri, çevresel kriterlerin veya kaygıların organizasyonel satın alma kararlarına ve tedarikçilerle kurulan uzun süreli ilişkilere dahil edilmesi sürecidir. (İnce, 2013:2)Zhu ve diğerlerine göre yeşil tedarik zinciri yönetimi;endüstriyel eko-sistemler,endüstriyel ekoloji,ürün yaşam seyri analizi,genişletilmiş üretici sorumluğu ve ürün idaresi ile ilgili kurumlar arası çevresel konularla güçlü bir ilişki içerisindedir.daha geniş anlamda diğer sosyal ve ekonomik etkileri içeren etik ve sürdürülebilirlik kavramlarıyla da ilişkili bir yaklaşımdır(zhu ve diğerleri,2005:451) Ekonomilerin küreselleşmesi ile birlikte tedarik zinciri yönetimi, uluslararası çevresel baskılar ve yeşil tedarik zinciri yönetimi kavramı sayesinde sürdürülebilirliğin sağlanmasında umut verici bir alan haline gelmiştir (Huang ve diğerleri,2012:76) Yeşil tedarik zinciri yönetimi, ürün geliştirme ve çevreye duyarlı ürün/hizmet üretme stratejilerinin birleşmiş olduğu yeni bir paradigmadır. Literatürde tedarik zinciri yönetimini, bu yaklaşım çerçevesinde gerçekleştiren firmalara birçok getirisi olduğu belirtilmiştir (Büyüközkan vevardaloğlu,2008:5)yeşil tedarik zinciri;çevreye verilen zararı en aza indirerek, zincirde yer alan firmaların ekolojik etkinliğini arttırırken aynı zamanda firmaların kar ve pazar payını arttırmayı hedefleyen bir örgüt felsefesi olarak ortaya çıkmaktadır( Atrek ve Özdağoğlu, 2014:14)..İşletmelerin genel beklentisi karlı faaliyetlerde bulunmak ve yaşamlarını sürdürmek olarak bilinmektedir.aynı zamanda ekonomik ve çevre ile ilgili performaslarını dengelemeleri de rekabet koşulları,yasal zorunluluklar ve toplum baskısı ile yüz yüze olan işletmeler için artan bir öneme sahiptir(zhu ve diğerleri,2005:450)dolayısıyla işletmeler çevre faktörünü bir maliyet kalemi olarak değil maliyetleri düşürmek,ekonomik performası arttırmak ve rekabet avantajı elde etmek için bir araç olarak görmelidir(ergülen ve Büyükkeklik,2000:46) Yeşil tedarik zinciri yönetimi maliyetleri azaltarak ve sürdürülebilir ürün çevresi yaratarak şirketlerin rekabet şartlarını dengeleme hedefiyle ortaya çıkmıştır ( Wu ve Chang, 2015: 394). Yeşil tedarik zinciri yönetimi, malzeme ve bilginin değer zinciri boyunca en uygun akışını sağlamayı amaçlayan bir yaklaşımdır. Ana teması ekolojik ve sosyolojik konular ile ilgili alınacak yönetsel kararlara güçlü bir şekilde yön vermektir. Bu yaklaşım sayesinde şirketler gelecekte de sürdürülebilir karlılığı elde etmek için yeni planlamalar yapılması gerçeğini fark etmişlerdir. Sürdürülebilirlik, maliyetleri kurtarmak verimliliği artırmak ve yeni müşteriler ve tedarikçiler kazanmak için şirketlere fırsatlar sunmaktadır. Hatta sürdürülebilirlik şirketlere rekabet avantajı sağlama ve kar elde etmeyi sağlayan bir unsurdur. Bu bir işletmenin bütün 106

113 alanlarını etkiler, fakat emisyon ve atık ağır tedarik zincirlerini özellikle etkileyecektir. Bu durumda şirketlerin tedarik zinciri yönetim stratejileri ile ilgili bir çok stratejik ve operasyonel soru ortaya çıkarmaktadır (Kumar ve diğerleri,2012: 1278) YEŞİL TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ Yeşil satın alma Yeşil Üretim Yeşil Dağıtım Yeşil Paketleme Tersine Lojistik Geri Dönüşüm Yeniden Üretim Yeniden Kullanım Bertaraf Etme Şekil 2:Yeşil Tedarik Zinciri Yönetimindeki Yeşil Faaliyetler Kaynak:Büyüközkan ve Vardaloğlu(2008:6) Sürdürülebilirlik,çevre yönetimi ve tedarik zincirinin kesişiminden doğan, yeşil tedarik zinciri yönetimi ağ rekabetinin geçerli olduğu günümüzde maliyet,hız ve planlama bakımından işletmelerin ekonomik ve çevre performanslarını dengelemelerini sağlayan bütüncül ve etkin bir araçtır.çevre yönetiminde proaktif yaklaşımlardan birisi olarak kabul edilen yeşil tedarik zinciri yönetimi ile işletmeler yeşil satın alma,yeşil üretim,çevre dostu paketleme ve yeşil dağıtım ile ürettikleri ürünün tüm ömrü boyunca çevreye en az zararı vermesini sağlarken;ürün ömrü sonunda gerçekleştirilen tekrar kullanım,yeniden üretim,geri dönüşüm gibi ters lojistik faaliyetleri ile kaynakların sürdürülebilirliğine de katkıda bulunmaktadır(ergülen ve Büyükkeklik,2000:46). 2.1 Yeşil Satınalma Yeşil satın alma, tedarik zinciri boyunca yeniden kullanılacak ya da geri dönüşüm materyallerini (malzemelerini) azaltacak faaliyetleri içeren çevresel ve sosyal sonuçları hesaplanan sorumlu satın alma yöntemleridir (Ramakrishnan ve diğerleri, 2015:40 ). Ayrıca yeşil satın alma ürün ve hizmetlerin, üretim, ulaşım, kullanım ve yok olma süreçleri boyunca olumsuz çevresel etkilerini minimize etmeyi amaçlayan olumlu seçim ve satın alma olarak tanımlanmaktadır (Dubey ve diğerleri,2013:

114 Geçmiş yıllarda tüketiciler sadece satın alma ve tüketimle ilgilenirken, günümüzde bilinçli yeşil tüketiciler, kıt kaynakları tüketen işletmelerin üretim sistemleriyle, ürünleriyle ve atıklarının çevreye etkileri ile ilgilenmektedirler. Tüketicilerin bilinçli seçimler yapabilmek için yeterli düzeyde bilgiye sahip olmaları gereklidir. Bilgi eksikliği tüketicileri satın alım kararlarında yeşil özelliklere dahil olmaktan alıkoyabilir. Yeşil tüketiciler, satın alma kararları ile çevreyi etkileyebilen tüketicilerdir. Yeşil tüketicilerin sosyal sorumluluğa sahip tüketim kararları, satın aldıkları ürünlerin üreticilerinin, üretim faaliyetlerinin ve uygulamalarının, üründe kullanılan hammaddelerin, ürünlerin kullanımı sırasında ve atıldıktan sonra çevreye olan etkilerine dair bilgi araştırmasını içerir(karaca,2013:100) Tüketiciler, organik ürünler satın alma, çevreye zararlı olan ürünlerden kaçınma, geri dönüşümü yapılmış maddelerden üretilmiş ürünleri tercih etme, yerel üretimi destekleme, daha az ambalajlı ürünleri tercih etme, enerji kaynaklarını tasarruflu kullanma, atıkları ayrıştırma, geri dönüşüm alışkanlıklarını benimseme gibi davranışları sergilemeye teşvik edilmelidir. Perakende satış noktalarında verilecek mesajlar, dikkat çekici uygulama ve etkinlikler tüketicilerin satın alma davranışlarını yönlendirebilecek etkiye sahiptir. Perakendeci işletmeler tanıtım çalışmalarında yeşil ürünleri ve çevre açısından yararlı yönlerini duyurarak hem tüketicilerde çevre bilinci oluşmasına katkı sağlayabilir, hem de bu ürünlerin satışlarını arttırmaya çalışabilirler. Ülkemizde bazı perakendeciler çevrenin korunması konusuna önem vermekte ve çeşitli girişimlerde bulunmaktadır. Ancak bu konuda perakendeci bazında münferit yaklaşımların yanında ortak bir tavır benimsemek ve politikalar uygulamak daha yararlı sonuçlar sağlayabilecektir(türk ve Gök,2011:132). 2.2 Yeşil Üretim Yeşil üretim, üretimde atık ve kirliliği minimize eden bir yöntemdir. ( Rehman ve diğerleri, 2013:49) Yeşil üretim,dünyanın bugün karşı karşıya olduğu sürdürülebilir üretim ile ilgili birçok problemin çözümünde ortaya çıkan bir süreçtir.ayrıca ürünün tüm yaşam döngüsünü kapsayan,optimum kaynak kullanımı,atıkların azaltılması,kirlilik kontrolü ve ürünün yok olma sürecinde çevre üzerindeki zararlı etkisini minimize etmeyi amaçlayan bir model olarak benimsenmiştir.yeşil üretim süreci geri dönüşüm,atık yönetimi,çevre koruma,yasal uyumluluk,kirlilik kontrolü gibi bir dizi imalat sorunları için çözüm geliştirir (Rehman ve Shrivastava,013:17-18). Yeşil üretim süreci geleneksel üretim süreçlerinden farklıdır. Çünkü diğer ürünlerin üretim süreçlerine nazaran yeşil ürünün tüm süreçlerinde çevresel faktörlerin göz önüne alınması 108

115 gerekir. Buradaki temel amaç; ürünlerin tasarım aşamasından itibaren geri dönüşüm,yeniden üretim ve tekrar kullanım olanaklarının değerlendirilmesidir. İşletmeler yeşil üretim yaparken 2 tür yaklaşımı göz önünde bulundururlar; -Ürün yaklaşımı: Benzerleriyle kıyaslandığında daha tercih edilebilir çevresel özelliklere sahip ürünler geliştirmek ve bu ürünleri yeşil olarak pazarlamak -Süreç yaklaşımı: İmalat ve diğer işlemleri enerji ve malzeme kullanımını azaltarak veya ürünün üretim sürecindeki atıkları azaltarak geliştirmektir Üretim, yaratılan değerdir. Yeşil üretim ise, tüm üretim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi sırasında çevre faktörlerinin dikkate alınarak ve gerekli duyarlılık gösterilerek üretim işleminin gerçekleştirilmesidir. Yeşil üretim aynı zamanda kullanılan ürünlerin geri toplanarak çeşitli işlemlerden geçirilmesinin ardından tekrar pazara sürülmesini de içermektedir(ince,2013:6) 2.3 Yeşil Dağıtım Çevreci pazarlama stratejilerinin başarılı bir şekilde uygulanabilmesinin şartlarından biri de toptancı, aracı ve perakendecilerden oluşan dağıtım kanallarının, işletmeye bilgi aktarmalarının sürekli ve sağlıklı bir biçimde sürdürülmesidir. Perakendeciler tüketicilerin çevresel beklentilerine yakındır ve tüketiciler hakkında önemli bilgilere sahiptir. Yeşil ürünler için dağıtım sürecinin önemli bir parçası perakendeciler arasından ürünleri son tüketiciye kimin sattığıdır. Perakendeciler birçok kez yeşil ürünlerin üreticilerinin sorumluluğunu paylaşırlar ve bu nedenle tüketicilerin taleplerinin gerçekleştirilmesini amaçlarlar. Depolamada kalite ve performans, görünüm ve doku müşteri memnuniyetini etkilemektedir. Perakendeciler için bir sorun yeşil ürünlerin yüksek fiyatlarıdır. Ortak bir eğilim yeşil ürünlerin stoklandığı yeşil perakende depolarının açılmasıdır. Yukarıda ifade edilen unsurlar doğrultusunda yeşil pazarlamanın sağlayacağı katkılara gelince: 1- Üretim sürecinin yeşilleşmesi çoğu kez kaynak verimliliğinin artmasıyla sonuçlanır. Firmanın maliyet yapısını düşürür ve onun rekabetçi pozisyonunu güçlendirir. 2- Yeşilleşme firmanın, yeni ürünler sunarak ve/veya var olan ürünler için ek yararlar sunarak yeni pazarlarda kendisini farklılaştırmasını sağlar. Bu belki firmanın müşterilere karsı değer önerisini geliştirir ve yeni tüketici kesimlerine ulaşmasına 109

116 olanak sağlar, tüketici sadakatini ve karlılığını artırır, bir başka deyişle pazardaki konumunu güçlendirir. 3- Firma bu süreci kendini yenilemesi için bir fırsat, mutluluk, heyecan verici bir şey olarak görebilir. Bunlara karsın sürecin başarısız olması, firmaya müşteri güveninin sarsılmasına yol açabilir. Dolayısıyla firma için bir rekabet dezavantajı da ortaya çıkabilir (Ayyıldız ve Genç, 2008:514). 2.4 Yeşil Paketleme Endüstrileşmiş ülkeler için çevresel ambalajlama çok önemlidir. Çevre dostu bir paketleme yönteminin tasarımı ve seçiminde bazı konular gözden geçirilmelidir. Bunlar paketlemede kullanılan malzemelerin kıt veya azalmakta olan bir kaynaktan mı elde edildiği; ambalajlama malzemesinin üretiminde enerji kullanımının ne düzeyde olduğu, paket tasarımının, bu malzemelerin yeniden kullanımını veya geri dönüşümünü kolaylaştıracak biçimde olup olmadığı; ambalajlamada kullanılan malzemelerin herhangi bir bileşiminin geri dönüşüm süreci için zorluk yaratıp yaratmadığı gibi konulara dikkat edilmesi gerekmektedir (Varinli,2008:42). Ambalaj, ambalaj malzemeleri ve ambalajlama stratejileri ve bunların uygulanması, üreticiler, dağıtıcılar, toptancı ve perakendeci gibi aracı kuruluşlar, yerel ve genel yönetimler ve tüketiciler için önemli bir konu olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Ambalajlama taşıma, depolama, satış ve kullanımı kolaylaştırmalıdır. Mamulü dağıtım kanallarında son kullanım noktasına kadar hareket ettirmeli, sonradan kullanım ve tüketimi kolaylaştırmalıdır (Türk,2011:375) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği ne göre ( Çevresel açıdan belirli ölçütlere, temel şart ve özelliklere sahip ambalajların üretimine, Ambalaj atıklarının oluşumunun önlenmesi, önlenemeyen ambalaj atıklarının tekrar kullanım, geri dönüşüm ve geri kazanım yolu ile bertaraf edilecek miktarının azaltılmasına, Ambalaj atıklarının çevreye zarar verecek şekilde doğrudan ve dolaylı olarak alıcı ortama verilmesinin önlenmesine, Ambalaj atıklarının belirli bir yönetim sistemi içinde, kaynağında ayrı toplanması, taşınması, ayrılmasına, ilişkin teknik ve idari standartların oluşturulmasına yönelik prensip, politika ve programlar ile hukuki, idari ve teknik esasları belirlemektir. 110

117 Bu yönetmelikle; belediyelere görev ve yetkiler; ambalaj üreticilerine, tedarikçilere, piyasaya sürenlere, yetkilendirilmiş kuruluşlara ve satış noktalarına yükümlülükler getirmiştir. Aynı yönetmelikle, ambalaj atıklarının, kullanılan malzeme türlerine göre geri kazanım hedefleri de belirlemiştir. 2.5 Tersine lojistik İsletmeler arası rekabetin giderek tedarik zincirleri ve lojistik faaliyetler yönlü olması işletmeler açısından lojistik kavramının önemini açıkça göstermektedir. Genel anlamda lojistik; müşteri beklentilerinin karşılanması için malların, hizmetlerin ve bilgilerin, çıkış noktalarından tüketim noktalarına doğru fiziksel akısının planlanması, yürütülmesi ve kontrolü faaliyetlerini kapsayan süreçlerden oluşan bir sistemdir. Kısaca doğru ürünün, doğru müşteriye, doğru yer ve zamanda sağlanmasına olanak veren faaliyetlerdir(aktaran;bilginer ve digerleri,2008:2) Lojistik kavramının tersine akışlar, tersine lojistik kavramını ortaya çıkarmıştır. Ekonomik ömrünü tamamlamış ürünleri geri almanın, ürün geri kazanımının sistematik bir şekli olan ve tüketim noktasından orijin noktasına doğru olan tüm ürün ve bilgi akışlarının yönetimi süreci olarak tanımlanabilecek tersine lojistik kavramı literatürün de yerini almıştır (Çekerol,2013:3) Yasal baskılar, sürdürülebilir çevre kavramı, işletmenin ekolojik ve sosyal sorumluluğu, müşteri talepleri ve ekonomik sebepler, işletmelere sistematik tersine lojistik faaliyetleri ile, ürettikleri ürünleri geri alma ve değerlerini geri kazanma gibi sorumluluklar yüklemektedir (Nakıboğlu,2007:182) Günümüzde, işletmeler yoğunlaşan rekabet koşulları içinde rekabet avantajı sağlamak, bunu sürdürebilmek ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirmek için birçok yönteme başvurmaktadırlar. Fakat hangi yönteme başvururlarsa vursunlar maliyetleri minimize etmek ve müşteri memnuniyetini artırmak her zaman öncelikli amaçlar arasındadır. Tersine tedarik zinciri ve tersine lojistik faaliyetlerin yürütülmesi, yönetilmesi ve geliştirilmesi ile de pazar koşullarında rekabet avantajı yaratılabilir. İşletme açısından geri dönüşüm faaliyetleri ile elde edilen geri dönüşümü yapılmış malzemelerin, üretim girdisi olarak kullanılması ile maliyetler düşürülebileceği gibi eş zamanlı olarak müşterileri tatmin etmeyen ürünlerin etkin bir geri alım faaliyetleri ile müşteri memnuniyeti artırılabilir(kara ve digerleri,2013:1) Yeniden üretim: kullanılmış ürünü yeni ürüne uygulanan kalite standartlarına uygun hale getirmektir. Kullanılmış ürün tamamıyla demonte edilir, tüm modüller ve parçalar kontrolden geçirilir. Aşınmış, eskimiş veya teknolojik olarak modası geçmiş parça ve modüller yenisi ile 111

118 değiştirilir. Tamir edilebilir parça ve modüller onarılır ve testlerden geçirilir. Uygun parçalar, alt montajlar ve modüller monte edilir. Yeniden üretim esnasında da üründe geliştirme sağlanabilir(karaçay,2005:323) Geri dönüşüm: Tersine lojistikte geri dönen ürünün durumu ve yaratacağı faydalar, işletme karlılığı üzerinde önemli bir etkiye sahip olacağından ve ürün kazanım opsiyonunu da etkileyeceğinden, ürünün özelliklerine dikkat edilmesi ve olası işletme fırsatlarına uygun hareket edilmesi gerekmektedir.(nakıboğlu,2007:196) Geri dönüşüm lojistiği maliyetler açısından değerlendirildiğinde Türkiye ekonomisinin %10 luk kısmına denk gelmektedir. Aynı zamanda hammadde yeniden üretilmediği için hammadde maliyetlerini de belirli bir ölçüde azaltmaktadır(gilanlı ve diğerleri,2012:152) Yeniden Kullanım: Bir müşterinin daha önce satın almış olduğu her hangi bir ürünü artık kullanmaması sebebiyle satın aldığı yere geri vermesi ve bu ürününün söz konusu firma tarafından yeniden tedarik zincirine dahil edilmesi süreci olarak tanımlayabiliriz. Bu süreçle ilgili olarak üzerinde önemle durmamız gereken iki nokta vardır. Bunlar, söz konusu ürünün artık tamamen kullanılmaması ve bu ürünün kullanımı için herhangi bir ek özelliğe ihtiyaç duyulmamasıdır. Yeniden kullanım sürecinde, yeniden ambalajlama ve yeniden başka bir yere gönderilme söz konusudur. Perakende aşamasında bu ürünün fonksiyonlarının tamamının çalışıyor olması da gerekmektedir. Bu sürecin temel amacını genel olarak, bir ürünün hâlen kullanımda olduğu yerde artık ihtiyaç duyulmaması sebebiyle, tedarik zinciri içerisinde farklı bir yere gönderilmesini sağlamak olarak tanımlayabiliriz(hazen vd,2014:144) Ürün ve materyallerin yeniden kullanılması yeni bir durum değildir. Metal hurda toplama, atık kağıt dönüşümü, cam şişeler için depozito uygulamaları uzun zamandır yapılmaktadır. Bu örneklerde kullanılan ürünlerin geri alınması, yok edilmesine kıyasla ekonomik olarak daha avantajlıdır. Son yıllarda çevresel kaygılar da, yeniden kullanıma olan ilgiyi artırmıştır(karaçay,2005:319) Bertaraf Etme:Ürünün zararlı maddeler içerip içermediğine bakılır.ürünün kendisi yada üretimi sırasında oluşan zehirli atıkların uygun teknoloji ile çevreye zarar vermeden yok edilmesi amacıyla yürütülen faaliyetlerdir(büyüközkan ve Vardaloğlu,2008:9) SONUÇ Küresel ısınma ve çevre kirliliği gibi negatif etkilerin günlük hayatı olumsuz yönde etkilemesi, günlük hayattan da öte gelecek kuşakları tehdit etmeye başlaması, insanların tüketim huylarını gözden geçirmelerine neden olmaktadır. Artan çevre sorunları ve doğal 112

119 kaynakların azalması tüketicileri bilinçlendirmekte, hükümetleri ise gerekli tedbirlerin alınması yönünde harekete geçirmektedir. Bu olumsuz gelişmelerden dolayı işletmeler yeşil tedarik zinciri uygulamalarına ihtiyaç duymaktadırlar. Yeşil tedarik zincirinin temel amacı, firmanın tedarik zincirinde değer yaratırken çevrenin de önemini açıklamaktır. Yeşil tedarik zinciri ile enerji, emisyonlar, kimyasallar, katı atıklar gibi her türlü atıkların çevreye olan negatif etkilerinden tedarik zinciri süreci arındırılmak istenmektedir. İşletmeler, tedarik zinciri faaliyetlerini, çevreye daha az zarar verecek şekilde yapılandırmaya özen gösterirken, sosyal, ekonomik ve operasyonel düzeylerde kazanımlar elde etmektedirler. Etkin bir yeşil tedarik zincirinin işletmelere getirileri pek çoktur. Şirketler tedarik zinciri uygulamalarına yeşil yaklaşımını katarak maliyetlerini azaltarak verimliliğini arttırabilir, ürünlerinin kalitelerinde iyileşmeler sağlayabilir ve pazar paylarını arttırabilirler. Kısacası işletmeler yeşil girişimlere karsı reaktif değil, proaktif bir yaklaşım sergilemelidirler. Kaynakça Atrek B., Özdağoğlu A., (2014), Yeşil Tedarik Zinciri Uygulamaları: Alüminyum Doğrama Sektörü İzmir Örneği, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,Cilt:14,S2,Haziran.s Ayyıldız, H.ve Genç K.Y.(2008) Çevreye duyarlı pazarlama: üniversite öğrencilerinin çevreye duyarlı pazarlama uygulamaları ile ilgili tutum ve davranışları üzerine bir araştırma Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt:12 Sayı:2,s Bilginer,N.Kayabaşı, A.,Sezici,E (2008), Lojistik Faaliyetlerin Süreçsel Etkinliğine Etki Eden Faktörlerin Değerlendirilmesi Üzerine Ampirik Bir Çalışma,Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,Sayı 22. Büyüközkan,G.ve Vardaloğlu,Z.(2008) Yeşil Tedarik Zinciri Yönetimi, Lojistik Dergisi, Ekim, Sayı 8, s ÇEKEROL,G.S (2013),Lojistik Yönetimi, Ankara,Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2823 Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1781, Baskı 1. Dubey, R., Bag, Samar Ali, S.,, Venkatesh, S. V.G. (2013), Green purchasing is key to superior performance: an empirical study, Int. J. Procurement Management, Vol. 6, No. 2,

120 Ergülen,A.Büyükkeklik,A.(2008), Çevre Yönetiminde Yeni Bir Yaklaşım Yeşil Tedarik Zinciri Yönetimi,Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler MYO Dergisi,Cilt:10,Sayı 1-2. Fahimnia, B., Sarkis J., Davarzani, H., (2015), Green supply chain management: A review and bibliometric analysis, Int. J.ProductionEconomics,S,162,s Gilanlı,E.Altuğ,N.Oğuzhan,A.(2012), İşletmelerde İleri Ve Ters Lojistik Karşılaştırması, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,Haziran Cilt14 Sayı 1,s Gürsoy,M.(2013) E-Tedarik Zinciri Yönetimi Ve İşletmelerin Karşılaştığı Sorunlar, Akademik Bakış Dergisi,S.36. Hazen,B.T. Cegielski,C. Hanna B.J,(2014) Yeşil Yayılım Tedarik Zinciri Yönetimi Yeşil Ters Lojistik Sürecinin Algılanan Kalitesi Üzerine Bir Çalışma,(M.L. Emek, B. Doğan, Çev.). Mukaddime Dergisi, Cilt.5,S,2,s Huang X. Tan, L. B., Li,D.,(2012), Pressures on Green Supply Chain Management: A Study on Manufacturing Small and Medium-Sized Enterprises in China, International Business and Management Cilt. 4, S. 1, s İnce,M.E.(2013) Yeşil Tedarik Zinciri Yaklaşımı ve Örnekleri, Konya ticaret odası Araştırma Raporu, mart Kara,K.Acar,A.Z.,Önden,İ.(2013), Tersine Lojistik Süreçlerinde Toplama Merkezi Yerlerinin Matematiksel Modelleme İle Tespit Edilmesi,12.İşletmecilik Konferansı,02-04 Mayıs,Muğla/Marmaris Karaca,Ş.(2013), Tüketicilerin Yeşil Ürünlere İlişkin Tutumlarının İncelenmesine Yönelik Bir Araştırma, Ege Akademik Bakış Dergisi, Cilt: 13, S. 1,s Karaçay,G.(2005) Tersine Lojistik: Kavram Ve İşleyiş, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt:14,S:1. 114

121 Kumar S., Teichman S., Timpernagel T. (2012), A green supply chain is a requirement for profitability, International Journal of Production Research Cilt. 50, S.5, Mart,s Nakıboğlu,G.(2007) Tersine Lojistik : Önemi Ve Dünyadaki Üniversitesi iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi Dergisi,Cilt. 9,S. 2, s Uygulamaları, Gazi Özdemir,A.İ.(2004) Tedarik Zinciri Yönetiminin Gelişimi, Süreçleri Ve Yararları Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, S. 23, Temmuz-Aralık, s Ramakrishnan, P., Haron, H. Goh, Yen-Nee (2015) Factors Influencing Green Purchasing Adoptıon For Small And Medıum Enterprıses (Smes) In Malaysıa, International journal of Business and Society, Cilt. 16,S. 1, s, Rehman, M. A.A, Shrivastava, R.L.,(2013), Green manufacturing (GM): past, present and future (a state of art review), World Review of Science, Technology and Sust. Development, Cilt. 10, S,1/2/3, s Rehman, M.A.A., Shrivastava, R. R., Shrivastava, R. L. (2013), Validating Green Manufacturing (GM) Framework for Sustainable Development in an Indian Steel Industry, Universal Journal of Mechanical Engineering,Cilt,1,S,2,s Sarıoğlan,M.(2011) Konaklama İşletmelerinde Tedarik Zinciri Yönetimi Kapsamında Tedarikçi Seçim Kriterleri Üzerine Görgül Bir Araştırma, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Haziran. cilt 14,sayı 25,ss Türk M. Gök A.(2011), Perakendeci İşletmelerde Çevreyi Koruma Bilinci Üzerine Bir Araştırma, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C.16, S.2, s TÜRK,M. (2011) Üretici İşletmelerde Yeşil Ambalajlama Anlayış Ve Uygulamaları: Malatya Organize Sanayi Bölgelerinde Bir Araştırma, e-journal of New World Sciences Academy, Volume: 6, Number: 4, Article Number: 3C0080 Varinli,İ. (2008),Pazarlamada Güncel Yaklaşımlar,Detay Yayıncılık,Ankara 115

122 Wu, Hsin-Hung, Chang, Shih-Yu (2015), A case study of using DEMATEL method to identify critical factors in green supply chain management, Applied Mathematics and Computation 256 (2015) Zhu, Q., Sarkis, J.(2004),Relationships between operational practices and performance among early adopters of green supply chain management practices in Chinese manufacturing enterprises, Journal of Operations Management 22 (2004) Zhu, Q., Sarkis, J., Geng Y., (2005), Green supply chain management in China: pressures, practices and performance, International Journal of Operations & Production Management,Vol. 25 No. 5,,pp mlsearch=ambalaj atıklarının kontrolü. 116

123 Kurumsal Yönetişim Perspektifinden Kamu Yönetimi: İl Özel İdarelerinin Değerlendirmesi S. Mustafa ÖNEN, Arzu YILDIRIM ÖZET İnönü Üniversitesi, Şırnak Üniversitesi, Küreselleşmeyle birlikte yönetim anlayışında büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Geleneksel yönetim anlayışının gizlilik, hantallık ve aşırı merkeziyetçi yapısı zamanla sorgulanır hale gelmiştir. Katı merkeziyetçi yapıdan, daha esnek, şeffaf ve daha katılımcı bir yönetim anlayışına doğru değişimler olmaktadır. Bu kapsamda kamu kurumlarında bürokrasiyi azaltmak, yönetimde daha şeffaf, daha esnek ve aktif yurttaşlık bilincinin gelişmesi için bazı düzenlemeler yapılmıştır. Günümüzde kamu yönetiminin etkin ve verimli hale gelebilmesi için kamu yönetimine belli ölçüde özel sektör yönetim tekniklerinin uygulanması zorunlu hale getirmiştir. Kamu yönetiminin Geleneksel Kamu Yönetiminden Yeni Kamu Yönetimi anlayışına ve oradan da yönetişim sürecine geçmesinin nedenlerinin ortaya konması bu çalışmanın amaçlarındandır. Bu çalışmanın esas amacı ise, kamu yönetiminin geçirdiği değişim sürecini genel hatlarıyla açıklayarak, kamu yönetimini Kurumsal Yönetişim perspektifinden incelemek ve bu kapsamda Türkiye deki il özel idarelerini yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirmektir. Bu çalışmada yerel yönetim kuruluşlarından il özel idaresinin seçilmesi günümüzdeki konumunun tartışmalı olmasından kaynaklanmaktadır. Kurumsal yönetişim ilkelerine dayalı bir il özel idaresi, yerel halka kuşkusuz daha iyi hizmet sunacak ve mevcut kaynaklarını daha iyi kullanacaktır. Güçlü bir teşkilat yapısına sahip, etkin insan kaynakları yönetimi, paydaşlarının aktif katılımını sağlayan, onların görüş ve düşüncelerine değer veren, merkeze bağımlı olmadan görev ve sorumluluklarını yerine getiren bir il özel idaresinin, güçlü bir şekilde Kurumsal Yönetişim ilkelerine sahip olduğu söylenebilir. Anahtar Kelimeler: Geleneksel Kamu Yönetimi Anlayışı, Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı, Yönetişim, Kurumsal Yönetişim, İl Özel İdaresi. Public Administration From A Corporate Governance Perspective: ABSTRACT An Evaluation of Special Provincial Administrations A great change and transformation in the management approach with globalization is being experienced. Confidentiality of the traditional management approach, cumbersome and overly centralized structure has become questionable over time. There are changes from strictly centralist 117

124 structure to more flexible, transparency and participatory a management approach. In this context, some regulations were made for reducing bureaucracy in public institutions, and the development of more flexible and active citizenship. Nowadays, the implementation of management principles of the private sector has been necessary for the efficiency of the public administration. One of aims of this study is examination of the causes of the transition from the Traditional Management Approach to the New Public Management Approach and then to the Governance process. Another basic aim is generally explaining of the public administration from the Corporate Governance perspective and an evaluation of legal regulations of Turkish Special Provincial Administrations in this scope. The choosing cause of the Special Provincial Administration of local government in this study comes from its controversial administrative situation. Undoubtedly, the Special Provincial Administration basing on the Corporate Governance will serve remarkably to local community and use effectively their sources. If the Special Provincial Administration has a strong organizational structure, effective human resource management, enabling the active participation of stakeholders, sharing their opinions and thoughts, acquiring the local self-government and fulfilling their tasks and resposibilities, it can be said that Special Provincial Administration has a strong Corporate Governance principles. Key Words: The Traditional Management Approach, The New Public Management Approach, Governance, Corporate Governance, Special Provincial Administration. 118

125 1. GİRİŞ Kamu sektöründe kamu hizmetlerinin istenen hız, zaman ve kalite de sunulamaması, ülke nüfusunun artmasına bağlı olarak kişilerin devletten daha çok kamu hizmeti beklemesi, bilimsel ve teknolojik gelişmelere yeterince ayak uydurulamaması, siyaset ile yönetim dengesinin tam kurulamaması, siyasetin bürokrasi üzerindeki etkilerinin azaltılamaması, bürokrasinin hizmetlerde tekelleşmesi, bilginin vatandaşla yeterince paylaşılamaması, kamu hizmetlerinin zaman zaman popülist yaklaşımlarla sunulması, kamudaki yetki ve sorumluluk dengesinin sağlanamaması, kamuya gereksiz eleman alımı, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılamaması gibi nedenler, kamu yönetiminin yeniden yapılanmasını kaçınılmaz kılmıştır. Kamu yönetiminin hantal ve verimsiz yapısına karşı daha şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı bir yönetim anlayışı düşünülmektedir. Kamu yönetiminin karşı karşıya kaldığı sorunların çözümünde işletme yönetimi teknik ve tecrübelerinden yararlanılması, günümüzde giderek önemli olmuştur. Kamu yönetimi özellikle kamu yararı düşüncesiyle, öncelikli amacı kar olan işletme yönetiminden ayrılsa da, her iki yönetim şekli de örgütsel yapılanma, işleyiş, personel sorunları, bürokrasi, malzeme sağlama, araç-gereç ve kaynakların kullanılması gibi hususlar bakımından birbirlerine yakınlaşmaktadır. Hatta kamu yönetiminin bilimsel gelişim sürecine bakıldığında da bu benzerlik dikkat çekmektedir. Örneğin, her iki bilim dalında da hemen hemen aynı yönetim teorileri ve uygulamaları söz konusudur. Her iki sektörün de uygulama açısından giderek birbirlerine yakınlaştığı; daha çok uyum ve işbirliği içine girdikleri de anlaşılmaktadır. Kamu sektörünün içinde bulunduğu sorunların çözümünde özel sektör yönetim tekniklerine başvurulması önemlidir. Bu tekniklerden biri, kurumsal yönetişim yaklaşımı sayılabilir. Özellikle kurumsal yönetişim ilkeleri, her iki sektörün de farklı araç ve yöntemlerle de olsa, üzerinde durdukları ortak konulardandır. Özerklik, demokratiklik, hesap verebilirlik, katılımcılık, şeffaflık, açıklık ve sorumluluk gibi ilkeler böyledir. Bu çalışmada kurumsal yönetişim kavramının kullanılmasının tercih edilmesi, işletme yönetiminde nasıl ki şirket paydaşlarının yönetime katılması isteniyorsa, kamu yönetiminde de halkın ve çeşitli kesimlerin yönetim ve karar verme süreçlerine iştirak edilmesinin vurgulanmak istenmesi etkili olmuştur. Çalışmanın esas amacı, kamu yönetimindeki değişim sürecini kurumsal yönetişim perspektifinden (özellikle şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık, özerklik ve sorumluluk ilkeleri açısından) kamu yönetimi disiplini altında incelemek ve Türkiye deki il özel 119

126 idarelerini yine bu ilkeler açısından ilgili kanunlara göre değerlendirmektir. Bu kapsamda çalışmada önce, kamu yönetiminin geçirdiği değişim süreci, Geleneksel Kamu Yönetimi ve Yeni Kamu Yönetimi anlayışları içinde açıklanmış; sonra, Türkiye de bir yerel yönetim kuruluşu olan il özel idarelerinin daha çok görev, yetki ve sorumlulukları, mevcut kanunlara göre öncelikle Kurumsal Yönetişim İlkeleri açısından irdelenmiştir. İl özel idarelerini doğrudan düzenleyen kanunlar olarak, çalışmada sırasıyla 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 6360 Sayılı Ondört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmiyedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve KHK lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun açıklanmıştır. 2. GELENEKSEL KAMU YÖNETİMİ ANLAYIŞI Geleneksel Kamu Yönetimi anlayışı (GKY), 19.yüzyılın ikinci yarısından 1980 li yıllara kadar süre gelen yönetsel bir paradigmadır. Bu yönetim anlayışı, ilk olarak sanayi devrimiyle başlayan süreçte örgütlerde öncelikle üretimi artırmak ve işlerde düzeni sağlamak amacıyla nasıl bir yönetim yapısı ve çalışma biçiminin olması gerektiği düşüncesine bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Geleneksel veya klasik yönetim teorisinin, üç ana fikir etrafında geliştiğini söylemek mümkündür. Bu fikirlerden birincisi; rutin işlerin görülmesinde insan unsurunun makineler yardımıyla etkin bir biçimde kullanılması, ikincisi; formel organizasyon yapısının bir düzen çerçevesinde oluşturulması, üçüncüsü de; verimlilik ve etkinliğin sağlanabilmesi için kaynakların rasyonel bir biçimde kullanılmasıdır. Bu çerçevede klasik yönetim düşüncesinin, etkinlik, düzen ve rasyonellik kavramları çerçevesinde ve örgütün mekanik unsurları üzerinde durarak aynı zamanda bir sosyal sistem olan örgütlerin, önceden belirlenmiş ilke ve kurallara göre tıpkı bir makine gibi işletilmesi üzerine kurulu olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle klasik yönetim düşüncesine yöneltilen eleştirilerde, klasik düşünürlerin, çalışanları bir makine gibi gördükleri ve geliştirdikleri ilkelerin, bir yönetim teorisi değil, yönetim mühendisliği olduğu ileri sürülmüştür (Genç, 2004: 53). Klasik yönetim teorisi insan unsurunu göz ardı ettiği gerekçesiyle ayrıca eleştiri konusu olmuştur. GKY nin kendine has bazı özelliklerinden söz edilebilir. Yaklaşımın temel özellikleri; siyasetçi- bürokrat (siyaset-yönetim) ayrımına dayanan amaç ve hedef belirleme sistemi, durağan çevre düşüncesine dayanan statik planlama yaklaşımı, merkeziyetçi yönetim uygulamaları, dikey hiyerarşik-bürokratik örgüt yapısı, tek yönlü haberleşme sistemi, formel esaslara dayalı ilişkiler sistemi, sabit ve daimi istihdama dayanan personel sistemi, 120

127 performans ve liyakat düşüncesinin yeterince gelişmediği değerlendirme sistemi şeklinde özetlenebilir (Bozlağan, 2008: 4). Bu yaklaşımın zaman içinde örgütsel sorunları çözme ve personeli motive etme konusunda yetersiz kaldığı anlaşılmıştır. GKY, en başta olumlu tepkiler alsa da uygulamada daha sonraları eleştiri almaya başlamıştır. Yöneltilen eleştiriler bakış açısına göre farklılık gösterse de geleneksel yönetim; özellikle örgütlerde katı merkeziyetçi yapının gereğinden fazla önemsenmesi, çalışanların sosyo-psikolojik yönlerinin ihmal edilmesi, katı bir dikey örgütlenmenin ve yukarıdan aşağıya doğru bir iletişimin esas alınması, örgütün çevreyle olan ilişkilerinin yeterince dikkate alınmaması ve örgütsel yapı ve kuralların aşırı önem verilmesi yönlerinden eleştirilmektedir. Ayrıca bu tür bir yönetim anlayışıyla, bütün yetki ve sorumlulukların üst kademede toplandığı, çalışanların görüş ve düşüncelerinin yönetime aktarılmadığı, dolayısıyla katılımcılığın olmadığı bir örgüt yapısına zemin hazırlanmıştır. GKY, kamu hizmetlerinin maliyetlerine ilişkin harcamaları kontrol etmekte başarılı olamamakta, hizmet kalitesinin artırılmasındaki etkinliği sağlayamamakta ve sıradan vatandaşların beklentilerini karşılayamamakla birlikte ulusal anlamda örgütlenmiş işgücüne oldukça fazla güç ve etki unsuru tanımamaktadır (Dawson ve Dargie, 2002: 34). Örgütsel amaçların her şeyin üstünde tutulması, çalışanların adeta insan olma vasfını yitirmesine ve sosyal ihtiyaçların yeterince dikkate alınmamasına yol açmıştır. Bu yönetim anlayışında, kamu çalışanları özel bir motivasyon aracına sahip değildir. Çalışanlar; sadece ücret, prestij ve güç gibi bireysel çıkarlarını maksimize etmeye yönelik motivasyon araçlarına sahiptir (Dool, 2005: 9). GKY anlayışının örgütlenme modeli; çevresel belirsizlik, etkileşim ve değişikliklere uyum konusunda çok yetersiz kalmakta; amaç saptama, karar verme ve yürütmeye ilişkin konularda ise sadece tepe yönetimini sorumlu tutarak gerçeklerden uzaklaşmaktadır (Eren, 1996: 24). Bu da örgütün kendini yenilemesini ve çevreyle bütünleşmesini engellemektedir. 2. YENİ KAMU YÖNETİMİ ANLAYIŞI Yeni kamu yönetimi anlayışı (YKY) devleti girişimci bir modelde örgütlemeyi, hizmet kalitesini artırmayı, sosyal amaçları gerçekleştirmek için devletin diğer devletlerle, hükümet dışı kâr amacı gütmeyen kurumlarla ve özel sektörle işbirliği yapmasını amaçlayan, kamu yararına karşı hesap verebilirliği öne çıkaran, vatandaşların ve kamu çalışanlarının 121

128 güçlendirilmesini öngören ve geleceği planlayan bir yönetim hareketi olarak nitelendirilebilir (Nicolas, 2004: 179). YKY bu üçlü yapının birlikte hareket etmesi anlayışına dayanmaktadır. YKY, bu amaç ve özellikleri ile geleneksel kamu yönetiminin, özgün niteliklerine, temel ilke, kavram ve uygulamalarına doğrudan bir meydan okuma olarak ifade edildiği için bir paradigma değişimi olarak ifade edilmektedir (Ömürgönülşen, 2003: 24). Bu anlayışta GKY nin aksine daha katılımcı, esnek ve daha şeffaf bir yönetim modelini gündeme gelmiştir. Kamu yönetimi alanında reform çalışmalarına sebep olan faktörler, ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte bu reform hareketlerinin başlangıcına sebep olan ve kabul gören üç açık (bütçe açığı, performans açığı ve güven açığı) olgusudur. Bütçe açığı refah devleti uygulamalarından kaynaklanan açığı, performans açığı; refah devletinin bütçe açıklarına ve kamunun büyüklüğüne bağlı olarak kamuoyunda oluşan kamu kesiminin pahalı ve verimsiz olduğu şeklindeki görüşü ifade etmektedir. Güven açığı ise bütçe ve performans açıklarının yaratmış olduğu hoşnutsuzluk olarak ifade edilebilir (DPT, 2001: 4). YKY ile birlikte, geleneksel anlayışla uyuşmayan bir kamu hizmeti kriteri oluşmuş ve kamunun faaliyet alanı ve hizmetlerin sunum yöntemlerinde önemli değişimler olmuştur. Bu anlamda, geleneksel kamu hizmetleri ve devletin görevleri sorgulanmaya başlanmış ve bu alanda köklü değişimler yaşanmıştır. Bu çerçevede kamunun faaliyet alanı piyasanın ve üçüncü sektörün lehine daralmış, kamu hizmetleri alternatif yöntemleriyle sunulmaya başlanmış ve deregülasyon ve piyasaları serbestleştirme politikaları izlenmiştir (Al, 2002: 114). Bu sayede kamu yönetiminin piyasaya dayalı, esnek ve verimliliğini öngören yapısı ön plana çıkmıştır Hesap Verebilirlik ve Şeffaflık GKY de gizlilik, kamu gücünün memurlar tarafından bu gücün kendi çıkarları doğrultusunda kullanılmasına zemin hazırlayan bir araçtır. Bu durum, gerek kamu kurumları içerisinde yolsuzlukların saklanmasına gerekse de vatandaşların bürokrasi karşısında savunmasız ve güçsüz kalmasına neden olmaktadır (Eryılmaz, 2006: 237). Oysa günümüzde kamu yönetiminde hesap verebilirlik ve açıklık düşüncesi ön plana çıkmıştır. Hesap verebilirlik, kısaca bir kimsenin yaptıklarından dolayı başka bir otoriteye açıklamada bulunması, bunun dışında performansın açıklanabilmesi, bir kimsenin sorumluluklarını ne gibi yollarla ya da nasıl yerine getirdiğini açıklaması, ortaya koyması 122

129 veya ispat etmesi zorunluluğu olarak tanımlanmıştır (Balcı, 2003: 116). Hesap verme sorumluluğu ile hedeflenen sonuçları gerçekleştirmek için nelerin yapılmasının planlandığı, nelerin yapılmış ya da yapılmamış olduğu, nelerin yapılmakta olduğu, yapılması gerekli olan şeylerin zamanında yapılıp yapılmadığı ve nelerin iyi gittiği nelerin iyi gitmediğinin sorgulanmasıdır. Dolayısı ile hesap verme sorumluluğu sayesinde hukuka uygunluk, saydamlık, tarafsızlık ve kanun önünde eşitlik gibi ilkelere uyulup uyulmadığı saptanmakta ve sorumluluğu devredenlere, sorumluluklarının öngörüldüğü gibi yerine getirilip getirilmediğinin tespit edilmesine olanak sağlamaktadır (Polat, 2003: 71) Esnek Örgütlenme ve İnsan Kaynakları Yönetimi GKY nin örgüt yapısı; çok kademeli, departmanlaşma eğilimli, örgütsel değişimin yavaş gerçekleştiği, geniş hacimli, mekanik-bürokratik bir yapı iken; YKY nin örgüt yapısı; dar merkez, basık ve geniş çevre düşüncesine dayanmaktadır. Bu kapsamda YKY nin örgüt yapısı az kademeli, departman sayısının az olduğu, örgütsel değişime elverişli, esnek organik bir yapıdadır (Bozlağan, 2008: 4-10). YKY de örgütsel yapı yatay, dikey ve çapraz olmak üzere çok yönlü ve katmanlıdır. Esnek bir yapıya bağlı olarak çalışanları daha çok katmayı esas alan bir yönetim anlayışı hakim olmuştur. YKY göre, devletin daha etkin, verimli ve iktisadi çalışması için personel sayısının azaltılması gerekmektedir. Bu anlayış, devletin küçültülmesi ve buna bağlı olarak personel sayısının azaltılması boyutunu iki kaynaktan beslenerek gerçekleştirme amacındadır. Bunlardan ilki devletçe görülen hizmetlerin kamu mekanizmaları dışına çıkarılması, diğeri ise kamu hizmetlerinin devlet sorumluluğunda olmakla birlikte piyasa mekanizması işleyişi içerisinde özel sektöre gördürülmesidir (Köroğlu, 2005: 64) Kurumsal Uyum ve Stratejik Planlama Yaklaşımı Stratejik planlama, kurumun bulunduğu nokta ile ulaşmayı arzu ettiği durum arasındaki yolu tarif eder. Kurumun amaçlarını, hedeflerini ve bunlara ulaşmayı mümkün kılacak yöntemleri belirlemesini gerektirir. Uzun vadeli ve geleceğe dönük bir bakış açısı taşır (DPT, 2006: 7). Bu da kurumun gelecekte amaç ve hedeflerine ulaşmada kaynakların ve çalışanların uyum içinde hareket etmesi sağlanır. Stratejik planlamanın önemi misyon, vizyon ve örgüt için yön belirleme kavramları üzerine odaklanmasından kaynaklanmaktadır. Stratejik planlama, kurumun değişen çevreye uyum sağlamasında yardımcı bir unsurdur; kurumu sistematik düşünceye yöneltir, iyi 123

130 yönetimi ve yönetimde etkinliği teşvik eder. Stratejik planlama aracılığıyla fırsat ve tehditleri değerlendirmek, kurumun güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek, dikkatleri kurumun karşılaştığı hayati konular ve güçlükler üzerine odaklamak mümkün olur. Ayrıca stratejik planlama; öğrenen örgütlerin oluşmasına, uzun vadeli stratejilerin yapılmasına, örgütün amaç ve hedeflerinin belirlenmesine, örgütsel öncelikler arasından bir önem sıralaması yapılmasına ve öncelikli konularda yoğunlaşmaya, örgüt ile çevresi, amaç ve kaynakları arasında bir bağ kurulmasına böylece kaynakların etkili ve verimli kullanılmasına yardımcı olur (Gürer, 2006: 102) Sonuç Odaklı ve Performans Esasına Dayalı Denetim Anlayışı GKY de merkeziyetçi hiyerarşik yapıda denetim, yukarıdan aşağıya doğru yapılmakta, işbölümü ve uzmanlaşmayla parçalanan işler hiyerarşiyle birbirine bağlanmakta ve işbölümü ile eşgüdüm denetimle dengelenmekte iken; YKY de denetim, bir sorun olarak ele alınmakta, hiyerarşinin gevşetilmesi ve zayıflatılması düşünülmekte ve denetimin temel amacı, çalışanları denetim altında tutmak ve süreçleri takip etmek değil, etkin sonuçları sağlamaktır (Al, 2007: 116). Denetim konusuna ilişkin yeni anlayışta, geleneksel anlayıştan farklı olarak yeni denetim biçimlerinden girdi odaklı yönetim anlayışından sonuç odaklı ve performans esasına dayalı denetim anlayışına geçilmiştir. Sonuç odaklı yönetim anlayışı, yeni kamu yönetiminin en önemli unsurlarındandır. Günümüzde kamu örgütleri geleneksel girdi kontrolünden vazgeçerek çıktı (output) veya sonuç (outcome) odaklı yönetimi yaygın bir şekilde kullanmaktadır. Prosedür ve kurallara dayalı bürokrasinin alternatifi olan sonuçlara odaklı yeni yönetim anlayışı performans yönetim sistemlerinin gelişmesine imkân sağlamaktadır. Çünkü sonuç odaklılık, geleceğe ilişkin amaç ve hedeflerin belirlenmesi ve bunlarla ilgili performans göstergelerinin oluşturulması, dönem sonunda ise bunların ölçülmesini gerektirir. YKY anlayışı kapsamında performans yönetimini etkili kılan bir başka neden, yönetimi desantralize etmesi ve yetki devrini olanaklı kılmasıdır. Ayrıca bu anlayışta yöneticilere yönetme serbestliği verilmesi ve yetkilerin merkezden yerele devredilmesi öngörülmektedir. Yetkileri artırılan ve birçok konuda karar alma ve uygulama yetkisi verilen yöneticilerin hesap verme sorumluluğunu performansa, sonuçlara göre değerlendirerek yetkilerin suistimal edilmesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır (Sözen, 2005: 113). 124

131 2.5. Yönetişim Yaklaşımı Geleneksel anlayış, sadece tek bir merkezi iktidar odağının var olduğunu ima eder. Gerçekte ise yerel, bölgesel, ulusal, uluslar üstü olmak üzere pek çok iktidar odağı vardır. Yönetişim, tek yönlü ve merkezli, merkezi yönetimin belirleyici olduğu yönetim anlayışından, çok yönlü ve merkezli yönetim anlayışını ifade eder (Coşkun, 2008: 74-75). Bu anlamıyla toplumsal-politik sistemdeki bütün aktörlerin ortak çabalarıyla elde edilen bir yapı veya düzen (Bozkurt vd., 1988: 274) kastedilir. Yönetişim ile ekonomik, siyasal ve toplumsal aktörlere ortaklar olarak bakılır ve bunların etkileşiminden doğan bir yönlendirme ve denetleme süreci (Tekeli, 1996: 52-53) söz konusudur. Buna göre yönetişim; tek taraflı veya yukarıdan aşağıya doğru gerçekleştirilen klasik bir yönetim anlayışından ziyade, farklı yapı ve sistemlerin karşılaştıkları sorunların çözümünde çok sayıda sosyal, ekonomik ve politik aktörün bir araya gelerek ortaklaşa katıldığı çok boyutlu ve karmaşık bir yönetim sürecidir. Yönetişim; katılımcılık, saydamlık ve hesap verebilirlik ilkeleri içinde korunan ekonomik kalkınma ile ekonomik, sosyal ve politik öncelikler üzerinde bir konsensüsle ortaya çıkmaktadır. Yönetişim teorisyenleri, bu öncelikler ile klasik sorumluluk kanallarının yeni süreçlerle yer değiştirdiğini ifade etmektedir (Peters-Pierre den aktaran Tortop vd, 2007: 551). Kamu yönetimi açısından bakıldığında ise, bu yönetişim sürecinin tek ayağını devlet oluşturmayıp, özel sektör ve STK ların da devlet ile birlikte bu karar alma süreçlerine dahil edildiği, hatta bu yetki ve sorumluluğun giderek aşağıdan yukarıya doğru daha çok özel kesim ve halkın da içinde yer aldığı sosyal, ekonomik ve politik aktörlere geçtiği şeklinde belirmektedir. 3. KURUMSAL YÖNETİŞİM VE KAMU YÖNETİMİ İLE İLİŞKİSİ Kurumsal yönetişim, etik kuralların benimsendiği, kanunlara uygunluğun sağlandığı ve yönetime katılımın amaçlandığı ilkeleri içeren bir yaklaşımdır (Köse ve Yıldız, 2009). Bu tür yönetişimde, daha çok şirketin stratejik yönetimi ile görevli ve sorumlu üst yönetimin, bu görev ve sorumluluklarını yerine getirirken, şirket üzerinde kendilerini belli nedenlerle hak sahibi gören pay sahipleri, çalışanlar, tedarikçi, müşteri ve diğer toplumsal kurumlarla olan ilişkileri (Ülgen ve Mirze, 2004: 112) söz konusudur. Kurumsal yönetişim sistemleri birçok akademisyen tarafından farklı açılardan sınıflandırılmaktadır. Bunların başlıcası piyasa temelli ve banka temelli sistemler, iç ve dış sistemler, yasal sistemler, siyasal belirleyiciler ile kapitalizmin türleri literatürüne 125

132 dayanmaktadır (Andres vd., 2010: 52). Kurumsal yönetişimin sözleşmeler, kanunlar ve sosyal normlar olmak üzere üç bileşeni (unsuru) bulunmaktadır (Macey, 2008: 46): Bu üç bileşen kurumsal yönetişimin gerçekleştirilmesinde tek başına bağlayıcı değildir. Bu yüzden bağlayıcı araç olarak kurumlar ve mekanizmaların birlikte etkili olması gerekmektedir. Aslında farklı kurumsal yönetişim mekanizmaları farklı uygulama tarzlarını karşımıza çıkarmaktadır Kurumsal Yönetişimin Temel İlkeleri OECD kurumsal yönetim ilkelerini (TÜSİAD, 2000: 21-27), hissedarların haklarının korunması, adil muamele, çıkar sahiplerinin haklarının gözetilmesi, kamuoyuna açıklama ve şeffaflık, hesap verme sorumluluğu olarak belirlemiştir. Kurumsal yönetişim ilkelerini bir ülkenin ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuksal koşullarına bağlı olarak esas itibariyle dört ana ilkede toplamak mümkündür. (1) Şeffaflık (Transparency): Şirketin kendi hak ve yararlarını gözetecek şekilde, pay ve menfaat sahiplerine zamanında, doğru, eksiksiz ve anlaşılabilir bilgileri aktarmasıdır. Kamuya sunulan bu bilgilerin tarafsız olması, şirketle ilgili taraflara dönük yanlı olmaması ve aynı zamanda şirket bilgilerinin ticari sır kapsamında olmaması yanında, şirketin rekabet gücünü engelleyerek zararına neden olabilecek sonuçları da içermemelidir (SPK, 2003: 20). Bu durum, şirketin çevrelerindeki diğer kurumlar ile müşterilerine ulusal ve uluslar arası düzenlemeler çerçevesinde yeterli, doğru ve kıyaslanabilir bilginin açıklanması ile standartlara uyulması konusunda bir güvence sağlar. Bilgilerin zamanında ve açık bir şekilde paylaşılması aynı zamanda şirkete güveni artırır. (2) Hesap Verebilirlik (Accountability): Yönetim kurulu üyelerinin anonim şirket tüzel kişiliğine ve dolayısıyla paydaşlara karşı hesap verme sorumluluğunu açıklar. Kurumsal yönetişim açısından şirket yönetiminde sorumluluk ve kuralların açıkça tanımlanmasını, yönetici ve şirket paydaşlarının ortak çıkarlarının kollanmasını ve gözetilmesini gerektirir (Menteş, 2009: 48). Yapılan işlerin nedenlerini ve ortaya çıkan sonuçlarını objektif olarak ortaya konması durumudur. (3) Sorumluluk (Responsibility): Hesap verebilirlik, yönetim kurulu üyelerinin paydaşlara karşı iyi niyetle, gereken titizlik ve özeni göstererek paydaşların en uygun çıkarları doğrultusunda hareket etmesi, onlara adilane davranması ve yürürlükteki yasalara uygunluğu sağlaması ve doğrudan ilgililerin çıkarlarını dikkate alması (TÜSİAD, 2000: 26) durumudur. Şirket yönetiminin tüm 126

133 faaliyetleri mevcut kanunlara, anlaşmalara, şirket içi düzenlemelere ve etik değerlere uygun yapması esasına dayanır. (4) Adalet/Adillik (Fairness): Şirket yönetiminin bütün hak sahiplerine karşı eşit davranması; tüm faaliyetlerde azınlık ve yabancı hissedarlar da dahil olmak üzere hissedar haklarının korunmasıdır ( 2015). Yönetim içinde adil davranılması ve sözleşmeye uygunluğun sağlanması, pay ve menfaat sahiplerine önemli ölçüde güven sağlamış olur Kurumsal Yönetişimin Kamu Sektöründeki Anlamı Kurumsal yönetişimin değişik amaç ve rolleri söz konusu olabilir (Macey, 2008: 48): Bunlardan birincisi, kurumsal yönetişim araçları olarak ekonomik bir perspektiften kurumun hedeflerinin dışına çıkmasının nasıl etkili denetlenebileceğine ilişkin değerlendirilmesinden oluşmaktadır. İkincisi, yasal bir perspektiften bu araçların nasıl düzenleyici olması temeline dayandırılabilir. Son amacı ise, kurumsal hedef ve araçların sosyal perspektiften nasıl görünebileceği esasına dayandırılabilir. Kurumsal yönetişimin önündeki en büyük engeller; sermaye yapıları, ücret politikaları, hukuk sistemleri, ekonomik sistemler ve çevre konusundaki farklılıklardan kaynaklanmaktadır (Steger ve Amann, 2008: 13). Barret e göre, kamu sektöründe etkili bir kurumsal yönetişimin uygulanmasının 6 anahtar unsur ve adımı bulunmaktadır. Bu unsurlardan üçü örgütte personelin kalitesiyle doğrudan ilgili olup, bunlar sırasıyla örgütte liderlik, bütünlük ve yükümlülüktür. Diğer üçü ise; stratejiler, sistemler, politika ve süreçlerle ilgili olarak hesap verme sorumluluğu, uyum ve şeffaflık ilkeleridir. Bu ilke ve stratejiler geliştirilmeden kamu kuruluşlarında etkili bir kurumsal yönetişim sağlanamayacaktır (Mulyadi vd., 2012: 29). Kurumsal yönetişimin en önemli işlevinin yönetimi denetlemek ve disiplin altında tutmak olduğu düşünüldüğünde, benzer hedef ve ilkelerin kamu yönetimi açısından da geçerlidir. Kamu kuruluşlarının merkezi düzeyde bir görev üstlenmesi o ülkede ancak demokratik bir hükümet aracılığıyla mümkündür. Yönetişimin gerek kamuda gerekse özel kesimde uygulanmasında temel sorun, örgütlerde kişilerin yetkilerini artırma eğiliminde oldukları yönündedir. Yüzyıllardan beri demokrasiler, bu güç artışının sınırlandırılmasını belli etkili kurumların oluşturulmasıyla sağlayabilmişlerdir (Benz ve Fery, 2007: 95). 127

134 Tablo-1 Özel Sektör ve Kamu Sektörü Yönetişimi Arasındaki Farklılıklar YÖNETİŞİM ÖZEL SEKTÖR KAMU SEKTÖRÜ Örgüt yapısı Girişimciler (İç ve Dış) Kamu kurumları, Yasal otoriteler, KİT ler, Kamu-özel ortaklıkları vb. Yasal düzenleme Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, İş Kanunu vd. Merkezi yönetim ve yerinden yönetimleri düzenleyen mevzuat Etkili taraf Hissedarlar Halk Amaç Kar düşüncesi Kamu yararı ve kamu hizmeti düşüncesi Yetkili otorite Kurul Hükümet, bakan veya yetkili kurullar Sorumluluk Kurul sorumluluğu Genele yayılmış sorumluluk Denetim alanı (bağımsızlık) Kurulun yasal bağımsızlığı, üyeler Bakanlık ve diğer kurumların denetimi tarafından seçilmiş ve atanmışlar Hesap verme sorumluluğu Hissedarlara dönük Halka dönük Rapor verme şekli Hissedarlara yıllık rapor vb. dönük Parlamentoya, bakanlıklara, yetkili kurul ve kişilere dönük Kaynak: Armstrong vd., 2015 adlı eserden yararlanılarak Türkiye ye uyarlanmıştır. Kurumsal yönetişim gerek özel sektör gerekse kamu sektöründe farklı boyutlarıyla uygulanmaktadır. Bu açıdan kamu sektörü yönetişimi ile özel sektör yönetişimi arasında birtakım benzerlikler yanında kuşkusuz birtakım farklılıklar da vardır. Her iki sektörde farklı kesimlere hizmet vermekte, ancak kamu kuruluşlarının faaliyetleri yasal açıdan daha çok incelenmeye ve denetlenmeye tabidir. Tüm kamu kuruluşları idari açıdan bakanlıkların denetimine, mali açıdan ise -Türkiye için- Sayıştay denetimine tabidirler. Ayrıca her iki sektörde çalışanların göreve atanması ve görevin sürdürülebilirliği konularında farklılıklar bulunmaktadır. Çalışanlar, kamu sektöründe genellikle bir bakanın veya yetkili bir makamın onayı ile göreve gelirlerken, özel sektörde buna daha çok yönetim kurulu veya hissedarların kararı belirleyici olmaktadır. Diğer bir farklılık ise, kuruluşun başarısızlığı durumunda özel sektörde işletmenin kapatılmasına ve yetkililerin görevine son verilmesi yönünde karar verilirken, oysa kamu sektöründe ilgili kamu kuruluşunun muhtemelen kurtarılmasına ve zararın giderilmesine çalışılmaktadır (Armstrong vd, 2015: 4). 4. KURUMSAL YÖNETİŞİM İLKELERİ AÇISINDAN İL ÖZEL İDARELERİNİN BİR DEĞERLENDİRMESİ İl özel idareleri, yüz kırk yıllık bir geçmişe sahip olan, Osmanlı dan devralınan yerel yönetim birimleridir. İlk kez 1864 yılında Tuna Vilayeti Nizamnamesiyle kurulan Vilayet Umum Meclisi ile ülke yönetim sistemine katılan il özel idareleri Fransız il sistemi model 128

135 alınarak oluşturulmuş ve 1876 Kanun-i Esasi yle de tüzel kişilik kazanmıştır. (Çetin, 2009: 252). İl özel idareleri tarihsel süreç içerisinde incelendiğinde hiçbir zaman belirtilen bu konulara dair yeterli imkânlara kavuştuğu söylenemez. Yeterli sayılabilecek ölçüde görev ve yetki verilmiş ancak bu görevleri yerine getirebilmesi için gereken mali güce ve diğer imkânlara sahip olamamışlardır (Polatoğlu, 2003: 6). Yapılan ilk düzenlemelerde il özel idarelerine her ne kadar geniş yetkiler verilmiş olsa da uygulamada özellikle eğitim, sağlık, bayındırlık, imar ve diğer mahallî hizmetleri karşılayan kurumlar olarak görülmektedir. Zamanla merkezi yönetimin ağır vesayeti altında kalmışlardır. Dünyadaki gelişmelerin ve bireylerin ihtiyaçları doğrultusunda yerelde birçok alanda temel hizmetleri yerine getiren özel idareler tüm iş ve işlemlerini uzunca bir süre uygulanan ve neredeyse tamamının zamanla tadil edilerek yeni bir şekil aldığı 1913 tarihli kanun-i muvakkati esas alarak yürütmüşlerdir. Özel idareler başlangıçta verilen görevleri, en azından bir kısmını, başarı ile yürütmüşlerdir. Ancak daha sonra çıkarılan kanunlarla özel idarelere verilen görevler merkezi yönetimin görev alanına alınmıştır. Bu görevler İl özel idarelerinin görev alanından açıkça çıkartılmadığı için oluşan yetki karmaşası bir yana bu durum il özel idarelerinin gittikçe güçsüzleşmesine ve etkisizleşmesine sebep olmuştur (Keleş, 1983: 82). Cumhuriyetin ilk yıllarında il özel idareleri daha özerk ve daha güçlü yerel yönetim birimleri olmuşlarsa da son dönemlerde, görevlerinin bir kısmının merkezi yönetimin il teşkilatlarına aktarılmasıyla kaynakları kısıtlanmış bir yönetim birimi haline gelmişlerdir (Ateş ve Es, 2008: 205). İl özel idareleri yeniden yapılandırma çalışmalarına hep konu olmuştur yılında 3360 sayılı İl Özel İdare Kanunu yürürlükten kaldırılmış, yerine 5302 sayılı İl Özel İdare Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu getirilen yeni kanun ile il özel idareleri daha katılımcı, şeffaf ve daha esnek bir yapıya kavuşturulmak istenmiştir. Ayrıca 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kontrol Kanunu ile il özel idarelerine bu konuda önemli yetkiler verilmiştir. Bununla birlikte 6360 sayılı yasa ile bazı büyükşehir yapılan illerde il özel idareleri kaldırılmıştır. Bunun etkileri de zaman içerisinde görülecektir Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu 5302 sayılı Kanunda il özel idaresi, il halkının müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan kamu tüzel kişisi (md. 3/a) olarak tanımlanmıştır. İl özel idaresi kanunla kurulur, ilin kaldırılmasıyla tüzel kişiliği sona erer. Diğer yerel yönetim kuruluşlarına göre görev alanı daha geniş tutulmuş olup, il sınırlarıyla özdeştir. İl özel idaresinin organlarından karar 129

136 organını il genel meclisi, daha çok danışma ve inceleme organını il encümeni ve yürütme organını ise vali oluşturmaktadır. İl özel idarelerinde il genel meclisinin karar organı haline gelmesi hem demokrasi açısından hem de katılımcılık açısından oldukça önemlidir. Hizmetlerin görülmesini ve bu hizmetlerin görülmesinde kararların verilme işini o yörenin insanlarına verilmesi kamu yönetimi açından oldukça önemli bir adımdır (Duran, 2009: 195). İl genel meclisinin ildeki seçmenler tarafından seçilen üyelerden oluşması, demokratik bir yönetim yapısına örnek teşkil etmektedir. İl özel idaresinin yürütme organını oluşturan valinin merkezi yönetimle bağının güçlü olması ve il genel yönetiminin başı olarak üstlendiği görev ve yetkilerin daha belirgin bir şekilde ön plana çıkması, demokratik ve özerk bir yerel yönetim birimi olması gereken il özel idarelerini önemsizleştirmekte ve bu birimlerin özerkliklerini zedelemektedir (Kaya, 2008: 58). Hatta önceden İl genel meclisi başkanlığını 5302 sayılı kanun çıkana kadar vali yürütmekteydi. Bu durum, ağır bir vesayet şeklinde geçmişten beri değerlendirilmiştir (Çukurçayır, 2009: 159). Ayrıca özel idarenin organlarının almış olduğu kararların valinin onayı olmadan yürürlüğe girememesi, yerel yönetimlerin özerkliği ile bağdaşan bir husus değildir. Eskiden il genel meclisinin başkanlığını vali yapmaktaydı. Oysa 5302 sayılı kanunla (md. 11), il genel meclisi şu anda kendi başkanını kendisi seçebilmekte ve il genel meclisi başkanı da tek başına özel idarenin gündemini (md. 13) belirleyebilmektedir Sayılı Kanunun 6. maddesi gereği olarak il özel idaresine il sınırları içinde; gençlik ve spor, sağlık, tarım, sanayi ve ticaret, Büyükşehir Belediyeleri hariç ilin çevre düzeni planı, bayındırlık, iskân, toprağın korunması, erozyonun önlenmesi, kültür, sanat, turizm, sosyal hizmet ve yardımlar, yoksullara mikro kredi verilmesi, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları, ilk ve orta öğretim kurumlarına arsa temini, binaların yapımı, bakımı ve onarımının sağlanması görevi verilmiştir. Belediye sınırları dışında ise; imar, katı atık, yol, su ve kanalizasyon, çevre, acil yardım ve kurtarma, orman köylerinin desteklenmesi, ağaçlandırma, park ve bahçe tesisine yönelik hizmetleri yerine getirmekle görevli ve yetkili kılınmıştır sayılı Kanun da, İl Özel İdaresi nin teşkilat yapısı genişletilmiştir. Vali yardımcısının yerini geniş yetkilere sahip genel sekreter almıştır. Genel sekreter; İl Özel İdaresi hizmetlerini vali adına ve onun emirleri yönünde, mevzuat hükümlerine, il genel meclisi ve il encümeni kararlarına, İl Özel İdaresi nin amaç ve politikalarına, stratejik plan ve 130

137 yıllık çalışma programına göre düzenlemek ve yürütmekle görevlendirilmiştir (Çiftepınar, 2006: 133). İl genel meclisine il özel idare içinde kurumsal yönetişime katkı sağlayacak önemli görev ve yetkiler verilmiştir. Bunların başlıcası; özel idarenin stratejik plan ile yatırım ve çalışma program ve faaliyetlerini yapmak, personelin performans ölçütlerini belirlemek, bütçe ve kesin hesabı kabul etmek, Büyükşehir Belediyeleri hariç il çevre düzeni planı ile imar planını yapmak, borçlanmaya, taşınmaz mal alımına, satımına karar vermek (5302 sayılı Kanun, md. 10) olarak belirlenmiştir. Ayrıca il genel meclisi, özel idare içinde soru, genel görüşme ve faaliyet raporunu değerlendirerek bilgi edinme ve denetim yetkisine sahiptir. Meclis üyeleri, meclis başkanlığına önerge vererek il özel idaresindeki işlerle ilgili sözlü veya yazılı soru sorabilirler. Hatta il genel meclisi üyelerinin en az üçte biri meclis başkanlığına teklifte bulunarak mecliste genel görüşme açılmasını da talep edebilirler. Bu durum, il özel idaresinin hukuka uygun faaliyette bulunmasına, kaynakları daha adil, dengeli ve verimli kullanmasına yardımcı olacaktır. İl özel idaresinin yürütme organı olarak vali, özel idarenin stratejik plana uygun yönetilmesi, kurumsal stratejilerin oluşturulması, stratejilere dayalı bütçe ile faaliyetlerin yerine getirilmesi, personelin performans ölçütlerinin hazırlanması ve uygulanmasıyla meclise rapor sunulması konularında (5302 sayılı Kanun, md. 30/b) yetkilendirilmiştir. Hatta bu stratejilerin hazırlanmasında valinin; üniversite, meslek odaları ile STK temsilcilerinin görüşlerine başvurarak hazırlaması ve bu stratejilerin yürürlüğe girmesinde genel meclisin onayı şartının aranması, il düzeyindeki kurumlar arasındaki katılımcılığı ve açıklığı artırmaktadır. Hatta ilgili kanunun 65. maddesiyle il özel idaresi hizmetlerine gönüllü katılımın sağlanması amaçlanmıştır. Buna göre il özel idaresi sağlık, eğitim, spor, çevre, trafik ve kültür hizmetleriyle yaşlı, kadın, çocuk, engelli, yoksul ve düşkün kesimlere yönelik ilde dayanışma ve katılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllük esasına dayalı programlar uygulamaktadır. Yeni yapılanma çalışmaları çerçevesinde İl Özel İdaresi nde norm kadroya geçilmesi de olumlu bir gelişmedir. Alınacak personel sayısının belirli bir oranda ve standarda kavuşturulması hem kaynak israfını önleyecek hem de performans ölçütlerine göre eleman alınması kurumda verimliliği arttıracaktır. İl özel idaresinin denetiminde 5302 sayılı Kanunla çağdaş denetim sistemleri benimsenmiştir. İlgili kanunun 37. maddesiyle denetimin amacı olarak, faaliyet ve işlemlerde 131

138 hataların önlenmesine yardımcı olmak, çalışanların gelişmesini sağlamak, yönetim ve kontrol sistemlerine rehberlik etmek amacıyla hizmetlerin mevzuata, amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine ve kalite standartlarına göre tarafsız analiz etmek, karşılaştırmak, ölçmek, değerlendirmek ve elde edilen sonuçları ilgililere duyurmak şeklinde sıralanmaktadır. İl özel idaresinde denetimin iç ve dış denetim esasına göre iş ve işlemlerin hukuka uygunluk, mali ve performans denetimine göre yapılması kabul edilmiştir. Mali işlemler dışında kalan idari işlemler ise, idarenin bütünlüğüne, kalkınma plan ve stratejilerine dayalı olarak İçişleri Bakanlığı, vali veya görevlendireceği elemanlar tarafından denetlenmektedir sayılı Kanunla (md. 38) denetime ilişkin sonuçların kamu oyuna açıklanması ve il genel meclisinin bilgisine sunulması önemlidir. Bu türden düzenlemeler, il özel idarelerin denetlenmesinde Klasik Yönetim Yaklaşımının öngördüğü katı, sınırlı ve kısıtlayıcı yapıya ağırlık veren denetim anlayışının yerine, 5302 sayılı Kanunla daha esnek, katılımcı ve üretken yapıya ağırlık veren bir denetim anlayışına bırakmıştır. Denetimin yapılması ve faaliyet raporunun hazırlanması hususunda 5302 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan durumlarda 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerinin uygulanması (md. 41) esası benimsenmiştir Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu 5018 sayılı Kanun, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde sağlanabilmesi, hesap verebilirliği ve mali saydamlığı gerçekleştirmek üzere çıkarılmıştır. Bu kanunla merkeze bağlı kamu idarelerinin, sosyal güvenlik kurumlarının ve yerel yönetim kuruluşlarının mali yönetimi ve kontrolü düzenlenmektedir. İlgili kanunun 7. maddesinde her türlü kaynağın elde edilmesinin ve kullanılmasının kamuoyu ile paylaşılması mali saydamlık olarak tanımlanmaktadır. Bu amaçla il özel idareleri de dahil tüm kamu idarelerinin görev, yetki ve sorumluluklarını açıkça tanımlamaları; tüm politika, plan, program ve bütçelerin hazırlaması, görüşülmesi ve uygulamasının kamuoyu ile paylaşılması; kamu hesaplarının standart bir muhasebe düzenine göre tutulmasına imkan tanınmaktadır. Bundan ilgili kamu idareleri sorumlu tutulmuş ve Maliye Bakanlığı da izleme birimi sayılmıştır. Her türlü kamu kaynağının elde edilmesinden ve kullanılmasından görevli ve yetkili kılınanlar, aynı zamanda kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun elde edilmesinden ve kötüye kullanılmamasından dolayı hesap verme sorumluluğu getirilmiştir 132

139 (md. 8). Ayrıca 5018 sayılı Kanunun 9. maddesinde kamu idarelerinin geleceğe dönük misyon ve vizyon belirlemesi, stratejik amaçlar ve hedeflerin ortaya konması, performanslarını önceden belirlenen göstergelerle ölçülmesi ve bu sürecin izlenmesi ve değerlendirilmesine dönük stratejik planların yapılması da il özel idareleri açısından olumlu bir gelişmedir Sayılı Ondört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmiyedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve KHK lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 6360 sayılı Kanunla Büyükşehir Belediyelerinin bulundukları illerde il özel idareleri kaldırılarak, ondört ilde daha yeni Büyükşehir Belediyesi kurulmuş ve tüm büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırı olarak değiştirilmiştir. Büyükşehir Belediyesi olan illerin ilçe sınırları içinde kalan tüm köy ve beldelerin tüzel kişilikleri sona ermiştir. Önceden kurulmuş ve yeni kurulan Büyükşehir Belediyeleri, özel idarelerin görev, yetki ve sorumluluklarını üstlenerek özel idarenin yaptıkları işleri yapmak üzere Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları kurulmuştur. Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığının sevk ve idaresi, vali veya valinin görevlendireceği bir vali yardımcısına bırakılmıştır. Yerel hizmetlerin merkezi yönetim ve onun taşradaki temsilcisi konumundaki valinin yetkilendirilmesi, hizmetlerde yerellik ilkesine ters düşücü bir durumdur. Bu birimin merkezi yönetime bağlı olması ve onun adına hareket etmesi yerel hizmetlerin merkezileşmesini doğurabilmektedir. Bu kanun ile tüzel kişilikleri kaldırılan il özel idarelerinin her türlü taşınır ve taşınmaz malları, hak, alacak ve borçları bakanlıklara, bakanlıklara bağlı veya ilgili kuruluşlar ile taşra kuruluşlarına, valiliklere, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarına, Büyükşehir Belediyesine veya ilçe belediyesine devredilmiştir. 5. SONUÇ Kamu yönetiminin katı merkeziyetçi bir örgütlenmeye dayalı aşırı kuralcı yapısına (GKY ne) karşı bir tepki olarak ortaya çıkan YKY ve yönetişim yaklaşımı, kurumsal yönetişimin savunduğu ve benimsediği ilkeler (katılımcılık, hesap verebilirlik, şeffaflık, verimlilik, özerklik gibi) bakımından kamu yönetimini işletme yönetimine yakınlaştırmıştır. Her ne kadar işletme, sürece kar motiviyle yaklaşırken; kamu yönetimi işletmenin ortaya koyduğu bu ilkeleri kendi açısından yorumlayarak daha çok kamu yararı esasına göre düzenlemektedir. İl özel idareleri açısından bakıldığında, başta 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu olmak üzere diğer kanunlarla il özel idarelerine yerel halkın müşterek ihtiyaçlarını 133

140 karşılama konusunda önemli birtakım görev ve yetkiler verilmiştir. Bu türden düzenlemeler, il özel idarelerini genel anlamda daha şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı yapmaktadır. Ancak yine de il özel idarelerinin karşı karşıya bulundukları önemli birtakım sorunlar vardır. İl özel idaresinde valinin yürütme organının başında yer alması, öncelikle yerel yönetimlerin özerkliği ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Her ne kadar son düzenlemeler ile valinin katı vesayet denetimi yumuşatılmışsa da bu durum yetersizdir sayılı kanun ile Büyükşehir belediyelerinin bulundukları illerde il özel idarelerinin tüzel kişiliklerine son verilerek, yetkileri Büyükşehir belediyelerine aktarılmıştır. İl özel idarelerinin merkezi yönetim adına yerel düzeyde gerçekleştirdikleri hizmetler de doğrudan büyükşehir belediyelerine geçmiştir. Hatta kurulan Yatırım İzleme ve Koordinasyon başkanlıklarına valinin getirilmesi de merkez-yerel ilişkiler açısından bir ikilemi doğurmaktadır. Oysa, il özel idareleri büyükşehir belediyelerinin genel karar organını oluşturan belediye meclislerine bağlansaydı, yerel düzeyde oluşabilecek çift başlılık sorunu da kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktı. Bu sayede, atamayla gelmiş valinin konumu da ister istemez sona erecekti. İl özel idarelerinin Büyükşehir belediyelerinin bulundukları illerde kaldırılmaları, kırsal alandaki hizmetlerin yapılamamasıyla sonuçlanabilmektedir. İl özel idarelerinin yerel hizmetleri tam sunması, bir ölçüde kurumsal yönetişim ilkelerini uygulamaya geçirmesine bağlıdır. Bunun için yerel halkı önemseyen ve onları yönetime katan demokratik, özerk, katılımcı, hesap verebilir, açık ve şeffaf bir yapıya her zamankinden çok ihtiyaç vardır. Ayrıca, il özel idarelerinin stratejik yönetim uygulamasına geçmesi, her ildeki kurumun sahip olduğu güçlü ve zayıf yanların belirlenerek temel değerlerin ortaya konması ve kullanılması açısından önemlidir. Performans değerlendirme ve sonuç odaklı yönetim yaklaşımının önemsenmiş olması da son derece olumludur. Ancak bu tür düzenlemelerin uygulanabilirlikleri öncelikle sağlanmalıdır. KAYNAKÇA AKTAN, Coşkun Can, (2006), Kurumsal Yönetim, Kurumsal Şirket Yönetimi, SPK Yayınları, Ankara. AL, Hamza (2002), Kamu Yönetiminde Paradigma Değişimi, (Yayımlanmış Doktora Tezi). Sakarya: Sakarya Üniversitesi SBE. AL, Hamza (2007), "Denetimde Piyasalaşma Eğilimleri", Bilgi, (14), 2007/1, ss ANDRES, Christian; Betzer, Andre; Goergen, Marc; Metzberg, Daniel (2010), Corporate Governance A Synthesis of Theory, Research and Practice, H. Kent Baker, Ronald Anderson(Ed.), John Wiley&Sons Inc. 134

141 ARMSTRONG, Anona; Jia, Xinting; Totikidis, Vick; Parallels in Private and Public Sector Governance, AQFjAA&url=http%3A%2F%2Fvuir.vu.edu.au%2F948%2F1%2FParallels_in_Privat e_and_public_sector_governance.pdf&ei=llzpvdwnfsupsghn8ohabg&usg=af QjCNHREaA5YcitI3jAoI_432RzQM8tLQ, (Erişim Tarihi: ). ATEŞ, Hamza ve Es, Muharrem (2008), Süreklilikten Değişime İl Özel İdareleri, R Bozlağan ve Y. Demirkaya (Ed.). Türkiyede Yerel Yönetimler İçinde. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. BALCI, Asım (2003). Kamu Yönetiminde Hesap verebilirlik Anlayışı, Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar, A.Nohutçu (Ed.), Ankara: Seçkin Yayıncılık, BENZ, Matthias; Fery, Bruns S. (2007), Corporate Governance: What Can WE Learn From Public Governance, Academy of Management Review, Vol. 32, No:1, pp BOZLAĞAN, Recep (2008), Geleneksel Kamu Yönetimi Yaklaşımı, Yeni Kamu Yönetimi Yaklaşımı ve Yerel Yönetimlere Etkileri, R Bozlağan ve Y. Demirkaya (Ed.). Türkiye de Yerel Yönetimler İçinde. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, BOZKURT, Ömer, Ergun, Turgay, Sezen, Seriye (1998), Kamu Yönetimi Sözlüğü, Ankara: TODAİE. COŞKUN, S. (2008), Kamu yönetiminde Yönetişim Yaklaşımı, A. Balcı, A. Nohutçu, N,K. Öztürk, B. Coşkun (Der.) içinde, Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar (s. 47, 59, 68, 70, 74-75). Ankara: Seçkin Yayınevi. ÇETİN, Sefa (2009), Yerel Yönetim Birimi Olarak Türkiye de İl Özel İdareleri, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 25, ss: ÇİFTEPINAR, Remzi, (2006), Yeni İl Özel İdaresi Yasası'na Eleştirel Bir Bakış, Yasama Dergisi, S.2, s ÇUKURÇAYIR, M. Akif (2009), Küreselleşme ve Türkiye de Yerel Yönetimler, Türkiye Belediyeler Birliği, Ankara: Gökçe Ofset. DAWSON, Sandra ve Charlotte Dargie (2002). New Public Management: A Discussion with Special Reference to UK Health. K. Maclaughlin, S. Osborne ve E. Ferlie (Ed). New Public Management Current Trends and Future Prospects içinde UK: Routledge Press DOOL, Leon Van Den (2005). Making Local Government Work : An İntroduction to Public Management For Developing Countries and Emerging Economies. Netherlands: Delft Press. DPT (2001). Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Ankara DPT (2006). Kamu İdareleri İçin Stratejik Planlama Kılavuzu. Ankara. DURAN, Alper, (2009), Geçmişten Günümüze İl Özel İdareleri ve Geleceği, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Sivas. EREN, Erol (1996), Yönetim ve Organizasyon. İstanbul: Beta Basım Dağıtım. ERYILMAZ, Bilal (2006), Kamu Yönetimi, Erkam Matbaası, İstanbul. (Erişim Tarihi: ). 135

142 GENÇ, Nurullah (2004), Yönetim ve Organizasyon, Seçkin Yayıncılık, Ankara. GÜRER, Harun (2006), Stratejik Planlamanın Temelleri ve Türk Kamu Yönetiminde Uygulanmasına Yönelik Öneriler, Sayıştay Dergisi, Sayı 63, ss KAYA, Erol (2008), İl Genel Meclisleri, Yerel Siyaset Dergisi, Sayı: 33, ss KELEŞ, Ruşen, Yavuz, Fehmi, (1983), Yerel Yönetimler, Turhan Kitabevi, Ankara. KOÇAK, Süleyman Yaman; KAVSARA, Veli, (2012), 5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Yönetim Bilimleri Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 20, ss KÖROĞLU, Emine Özlem (2005), Kamu İşletmeciliği Anlayışı ve Kamu İstihdamına Etkileri. (Yayımlanmış Doktora Tezi). Ankara: Ankara Üniversitesi SBE. KÖSE, Sevinç; YILDIZ, Yağmur Kumru (2009), Kurumsal Yönetişim İlkelerinin Kamu Yönetiminde Uygulanmasına Yönelik Bir Model, 8. Anadolu İşletmecilik Kongresi, E%C4%B0M_%C4%B0LKELER%C4%B0N%C4%B0N_KAMU_Y%C3%96NET% C4%B0M%C4%B0NDE_UYGULANILMASINA_Y%C3%96NEL%C4%B0K_B%C 4%B0R_MODEL, Erişim Tarihi: MACEY, Jonathan R. (2008), Corporate Governance Promises Kept, Promises Broken-, Princeton University Press, USA. MENTEŞ Ahmet (2009), Kurumsal Yönetişim ve Türkiye Analizi, Derin Yayınları, İstanbul. MULYADI, Martin Surya; Anwar Yunita; İkbal, Muhammad (2012); The Importance of Corporate Governance in Public Sector, Global Business and Economics Research Journal, 1 (1), pp NICOLAS, Henry (2004), Public Administration and Public Affairs. 9th. Edition. USA: Pearson Prentice Hall. ÖMÜRGÖNÜLŞEN, Uğur (2003), Kamu Yönetiminin Sorununa Yeni Bir Yaklaşım Yeni Kamu İşletmeciliği. Muhittin Acar ve Hüseyin Özgür (Ed.). Çağdaş Kamu Yönetimi I içinde. Ankara: Nobel Yayınları, POLATOĞLU, Aykut (2003), Kamu Yönetimi, Genel İlkeler ve Türkiye Uygulaması. Ankara: ODTÜ Yayıncılık. POLAT, Necip (2003), Saydamlık, Hesapverme Sorumluluğu ve Denetim Etkinliği, Sayıştay Dergisi. Sayı.49, SÖZEN, Süleyman (2005), Teori ve Uygulamada Yeni Kamu Yönetimi. Ankara: Seçkin Yayıncılık. SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) (2003), Kurumsal Yönetim İlkeleri. STEGER, Ulrich ve Amann, Wolfgang (2008), Corporate Governance How to Add Value, John Wiley&Sons Ltd., England. TEKELİ, İlhan (1996), Yönetim Kavramı Yanısıra Yönetişim Kavramının Gelişmesinin Nedenleri Üzerine, Sosyal Demokrat Değişim, 3, ss TORTOP, Nuri; İsbir Eyüp G.; Aykaç, Burhan; Yayman, Hüseyin (2007), Yönetim Bilimi, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği). (2000), Kurumsal Yönetim İlkeleri, İstanbul: Yayın No: TÜSİAD-T/

143 ÜLGEN H. K. Mirze (2004), İşletmelerde Stratejik Yönetim, L 137

144 Siyasal Partilerde Yönetim, Liderlik ve Parti İçi Demokrasi ÖZET Fatma OKUR ÇAKICI Gümüşhane Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, Siyasal partiler, benzer ideolojileri, fikirleri, görüşleri birleştiren, siyasal arenada temsil eden kurumsal yapılardır. Siyasi partiler, demokrasilerde vazgeçilmez unsurlar arasında yer alırken, demokrasinin gelişmesi açısından da katkıda bulunmaktadırlar. Farklı fikirlerin ortaya çıkması, farklı düşüncelerin söz bulabilmesini sağlamak açısından siyasi partiler demokrasilerde düşüncelerin dile getirilmesi bağlamında hem siyasal hem de toplumsal açıdan büyük önem arz etmektedir. Demokrasi sayesinde ortaya çıkan ve demokrasi açısından büyük önemi olan siyasi partilerin iç yapılarına bakıldığında genellikle bir lider ve yönetici kadronun yönetimde hakimiyet sahibi olduğu, siyasi parti ve örgütle ilgili alınacak tüm kararlarda bu lider ve kadronun kesin söz sahibi olabildiği görülmektedir. Çalışmada, siyasi partilerin kurumsal yapılarında liderin etkisi ve son zamanlarda tartışılan parti içi demokrasi kavramları tartışılmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Siyasal Partiler, Liderlik, Parti İçi Demokrasi ABSTRACT Political parties is a corporate structure which combines the similar ideologies, ideas and opinions, and represent in the political arena. Political parties in democracies are indispensable elements in terms of the development of democracy, while also contributing. The emergence of different ideas, thinking in terms of democracy and political parties to ensure that find mention of different ideas "voiced the" context is of great significance both politically and socially. Thanks to the emerging democracy and democracy of great significance in terms of the internal structure of political parties is usually in charge of a leader and executive cadre was owned by dominion, political party and all decisions will be taken about, these leaders and staff can be seen have a say for sure. In this study, the effect of political party leaders in the corporate structure, and recently discussed in the intra-party democracy has been tried to be discussed. Key Words: Political Parties, Leadership, Intra-Party Democracy 138

145 1. Siyasi Parti ve Kurumsallaşmaları Siyasi partiler, modern dünya tarihinde kilit siyasi kurumlardan birini oluşturmaktadırlar (Sayarı, 2013: 124). Siyasi partilerin nitelikleri toplumdan topluma değişebildiği gibi bir toplumda da zaman içinde farklılık gösterebilmektedir. Siyasi partiler yerine getirdikleri işlev gereği siyasetin zeminini hazırladığından dolayı, siyasi partilerin olmadığı bir toplum yapısından söz etmek zordur (Erdem, 2012: 241). Siyasi partiler demokratik sistemlerin en önemli özelliği olduğu gibi, demokratik olmayan sistemlerde de ideoloji ve fikirlerin ortaya konması açısından önemli kurumlardır. Kapani ye göre siyasal partiler, bir program etrafında toplanmış, siyasal iktidarı elde etmek ya da paylaşmak amacını güden sürekli bir örgüte sahip kuruluşlardır (2009: 176). Dolayısıyla siyasi partilerin asıl amaca iktidarı elde etmek ya da paylaşmaktır. İktidarı elde edebilmek için ise bir örgüte ve bu örgütü yönetecek bir lider ya da lider kadrosuna ihtiyaç duymaktadırlar. Siyasi partiler öncelikli olarak örgütlülük halini ifade etmektedir (Erdem, 2012: 243). Siyasi fikirlerin, ideolojilerin, düşüncelerin siyaset zemininde meşru temsili ancak siyasi partiler aracılığıyla gerçekleşebilmektedir. Siyasi partiler, demokrasinin gelişmesi, dolayısıyla oy hakkının yaygınlaşması ile birlikte gelişme göstermeye başlamıştır (Kaan, 2012: 206). Yani siyasi partiler demokrasi sonucu gelişen yapılar olmalarının yanı sıra, demokrasiyi güçlendirici etkiyi de sağlamaktadır. Önemli olan, siyasal partilerin özgür bir şekilde kurulabilmeleri, işleyebilmeleri ve faaliyet gösterebilmeleridir. İktidarın şekillenebilmesi için siyasi partilerin mevcudiyeti gereklidir. İster demokratik ister otoriter veya totaliter olsun tüm sistemlerde siyasi partiler olmadan iktidar şekillenememektedir (Erdem, 2012: 241). Demokratik sistemlerde siyasal partiler sistemin varlığı ve devamı için teminat niteliğinde iken, demokratik olmayan sistemlerde ise siyasal partiler ve dolayısıyla seçimler sisteme meşruiyet kazandırmak, hakim ideolojinin yayılmasını sağlamak amacı ile ortaya çıkan yapılar şeklinde nitelendirilebilmektedir. 2. Siyasi Partilerde Liderlik İnsanlar toplu halde yaşamaya başladıkları andan itibaren kendilerini yönetecek bir lidere ihtiyaç duymuşlardır. Toplumda ihtiyaçların çeşitlenmesiyle birlikte liderlikten ve liderden beklenilen özellikler de değişime uğramıştır. Savunmaya yönelik karar almaktan başlayarak gelişen liderlik, günümüzde hitabetinin güçlü, karizmasının yüksek, kişisel özellikleri itibariyle aranılan bir kişilik olmaya kadar değişim geçirmiştir. Lider, toplumun yapısı ve kültüründen etkilendiği gibi, toplumda bir rol model de oluşturabilmektedir. 139

146 Tavırları, konuşması, yaşam tarzı seçmenleri için örnek olabilecek özellikler arasında yer almaktadır. Konu itibariyle liderlik bir çok bilim dalının alanına girmekle birlikte, siyaset psikolojisi alanında da incelenmektedir. Bu noktada liderin özellikleri, etkileri, algılanışı ve eylemleri siyaset biliminde siyaset psikolojisinin inceleme alanına dahil olmasına yol açmaktadır. Yaşadığımız çağdaki gelişmelere paralel olarak, liderlik konusunda da yeni gelişmeler yaşanmakla birlikte, liderliğin algılanması süreci de değişime uğramaktadır. Yönetici-lider ayrımından ziyade artık, lider olarak tercih edilecek olan kişilerde insanlar, izleyiciler ve toplum üzerinde bir takım izler ve etkiler bırakan, kişisel özellikleriyle, karizmatikliğiyle, hitabetiyle diğer liderlerden farklılaşan kişiler lider olarak daha çok tercih edilmektedir. Siyasi partiler de birer örgüt olarak düşünüldüğünde, küreselleşme ve rekabet de göz önüne alındığında liderden beklenen işlevler de değişmekte ve liderlik tanımlamasında yeni bir boyut açılmaktadır (Göka, 2009: 17). Siyasal partiler içinde oluştukları toplumun sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel yapısına göre oluşan kurumlardır. Sosyal yapısı itibariyle ataerkil özellik gösteren Türkiye de siyasal alanda liderler genellikle baskıcı ve emredici bir yönetim tarzı benimsemişlerdir (Tuncel, ). Bunda Türk yönetim yapısından kaynaklanan merkeziyetçilik, lidere verilen önem, yönetene saygı özellikleri büyük önem arzetmektedir. Her ne kadar Türk siyasal hayatında liderler baskıcı bir konunda bulunmuş olsalar da, siyasi partilerde liderlik önemlidir. Çünkü liderler siyasi partilerin en tepe noktasında bulunan ve en aktif ve yoğun çalışan kişilerdir. Ayrıca, bazı partiler, liderlerin başında bulunmasıyla hayat bulabilirler. Yani ömürleri liderin ömrü ile sınırlı olabilmektedir (Öztekin, 2007: 78). Lider partinin başında bulunduğu sürece parti varlığını devam ettirirken, liderin partiden ayrılması veya bir şekilde partinin başında bulunamaması gibi durumlarda partilerin ömrü kısa olmaktadır. Siyasi partilerde, prestiji yüksek, bir çok yetkiyle donatılmış liderlerin varlığı önemlidir. Bazı partiler, toplumda ileri gelen bir kişiyi lider olarak belirlerken, bazı partiler ise kendi liderlerini kendileri yaratmaktadırlar (Öztekin, 2007: 79). Partinin güçlenebilmesi için özellikleri itibariyle lider olabilecek bir kişi parti dışından seçilebildiği gibi, bunun yanında siyasetin içinde uzun zaman rol oynamış, siyasi parti yönetim kademelerinde bulunmuş ve kişisel özellikleri itibariyle liderlik vasıflarına sahip kişiler de lider olarak belirlenebilmektedir. 140

147 Siyasi parti liderleri, siyasal partiler için önemi büyük olan kişiliklerdir. Liderler, seçimle örgütün başına gelmiş olmanın yanı sıra, liderin kişiliği çoğu zaman partinin önüne geçebilmektedir. Parti seçmenleri üzerinde lider üzerinden yürütülen efsanelerin etkisi büyük olmaktadır (Tekeli, 2011: 65). Hatta bazı durumlarda partinin ismi anılmadan, liderin adı söylenerek oy verilen yada verilecek olan parti anlatılmak istenilmektedir. Bu durum, aslında partide liderin etkisinin önemini ortaya koymaktadır. Ayrıca Göka nın da belirttiği gibi bir siyasal partinin hem liderinden hem de yöneticisinden bahsedilirken, bu ikisinin çoğu zaman farklı kişilikler olabildiği ortaya çıkmaktadır (2009: 17). Buradan da anlaşılabileceği gibi her kurumda liderlik ve yöneticilik farklılaşması olduğu gibi siyasi partilerde de bu farklılaşma bulunabilmektedir. Liderler partinin ana unsurunu oluşturduğundan dolayı, öncelikli olarak parti mücadelelerinde liderler yıpratılmaya çalışılır. Liderin prestij kaybı sonrasında bu durum, partinin de yıpranmasına sebep olma ihtimali vardır (Öztekin, 2007: 79). Partinin yıpratılabilmesi için lider aleyhinde ortaya atılan gerçek ya da uydurmaca olaylar, skandallar, yolsuzluk suçlamalarında asıl amaçlanan lider üzerinden yapılan faaliyetle partinin yıpratılmasıdır. Çünkü lider partinin temelini oluştururken, aynı zamanda hem partiyi güçlendiren hem de partide kan kaybına yol açabilecek bir role sahiptir. Türkiye de yaşanan siyasal tartışma ve rekabet, siyaset ve programlardan ziyade liderlerin kişisel özellikleri üzerine yoğunlaşmakta ve bu da siyasal kültürümüzde var olan kişiselleştirme ve kişisel bağlılığın bir uzantısı olarak görülmektedir (Yılmaz, 1992: 180). Ancak, olması gereken kurumsal bir yapı olan siyasi partilerde de yönetimin işbirliği içinde çalışabiliyor olması, kararların alınmasında astlara danışılıyor olması gerekmektedir. Liderin ve liderliğin başlıca amacı temsil ettiği grubu, örgütü, toplumu mümkün olduğunca çalışma grubu konumunda tutabilmektir. Çünkü lider, grubu, örgütü, toplumu ne kadar bir amaca, aklın ve bilincin geçerli olduğu bir yöntemle yönlendirebiliyorsa o kadar başarılı olmaktadır (Göka, 2009: 33). Parti kurmayları olarak nitelendirilebilecek bu yapılanma, liderin danıştığı, gerektiği zamanlarda fikirlerine ihtiyaç duyduğu, liderin yükünü hafifletecek bir yapıda olmalıdır. Liderin, partinin önüne geçmesi durumu özellikle Türk siyasal partilerinde görülebilen bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Böyle durumlarda liderliğin kişiselleşmesi, partide önce liderin akıllara gelmesi, liderin partide kesin söz sahibi olabilmesi durumları ortaya çıkabilmektedir. Liderliğin kişiselleşmesi lidere otonomi sağlarken, bir yandan da lider belli kalıplar içine hapsedilmektedir. Lider, partinin en alt kademesine kadar müdahale ederek 141

148 kendi aleyhine oluşabilecek bir hizipleşmeyi önceden engelleyebilme imkanına sahip olabilmektedir (Tekeli, 2011: 66). Parti-lider bütünleşmesi bazı ülkelerde ve bazı partilerde yoğunluklu olarak görülebilmektedir. Özellikle tek partili siyasal sistemlerde bu olay daha çok izlenebilmektedir. Çoğulcu katılımcı demokratik sistemlerde liderlik önemli olmakla birlikte, liderin partinin üstüne geçmesinden ve parti üstü bir otoriteye bürünmesinden endişe edilmektedir. Çünkü bu durum örgütsel iktidardan, kişisel iktidara kaymaya neden olabilmektedir (Öztekin, 2007: 79). İktidarın kişiselleşmesi ise, partide tek adam yapısının oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Uzlaşma, fikir birliği, gücün paylaşımı olarak nitelendirilebilecek demokrasilerde liderler, kritik kararların alınmasında yasamanın, çıkar gruplarının ve kamuoyunun desteğini sağlamanın gereğini bilirler (Göka, 2009: 51), ve bu şekilde hareket ederler. Demokratik kültür ve kuralların tam olarak yerleşmediği toplumlarda siyasal parti liderlerinin öncelikli amacı parti içerisindeki gücünü artıracak ve bu gücü koruyacak düzenlemeler çerçevesinde parti yapısını oluşturmaktadır (Panebianco 1988: 7 den aktaran Tuncel, 2013: 277). Güçlü bir liderin varlığı siyasal partiye başarı getirirken, aynı durum liderin seçim yoluyla değiştirilmesini de zorlaştırabilmektedir. Ülkemizde liderler genellikle ya askeri müdahaleler ya da ölüm, yaşlılık gibi kişisel zorunluluklar sonucunda değişmektedir (Tekeli, 2011: 66). Elbette ki her zaman bu şekilde olmamaktadır. Ancak seçimle gelen liderlerin herhangi bir dış unsur olmadan kendiliğinden değişmeleri çok nadir görülen bir olay olarak karşımıza çıkmaktadır. Demokrasinin varlığını sürdürebilmesi için demokrasiyi kurumlar yapısının temeli haline getirmiş olan siyasi partilerin varlığı ve işlerliği gerekmektedir. Genel anlamda ülkenin demokratik olmasından bahsedebilmek için, öncelikli olarak siyasi partilerin demokratik bir yapıda olması gerekmektedir. Çünkü siyasi partilerin kendi içlerindeki demokrasi uygulaması ileride iktidara geldiklerindeki icraatlerine ve ülkedeki demokrasi uygulamalarına rol model teşkil etmektedir. Parti içi demokrasinin varlığı, yokluğu ya da eksikliği sadece hukuksal yetersizliklerle ilişkilendirilmemelidir. Çünkü bu durum siyasal kültür ve yetişkinlikle de yakından ilişkilendirilmektedir (Yanık, 2013: 226). 3. Parti İçi Demokrasi ve Siyasi Partilerde Uygulanması Siyasi parti örgütlerinin sağlıklı bir kurumsal yapıya kavuşması için, siyasal katılım kanallarının genişletilmesi, sınırlamaların azaltılarak daha nitelikli meclis oluşturmaya yönelinmesi, parti içi demokrasinin kurumsallaşması ve bunların uygulanabilmesi için 142

149 hukuksal, eğitsel, düşünsel ve kültürel düzenlemelerin oluşturulması gerekmektedir (Yanık, 2013: 226). Parti içi demokrasi ile ilgili bir çok yorum yapılsa da, Tuncay ın yaptığı tanım parti içi demokrasinin ne anlam ifade ettiğini ortaya koymaktadır. O na göre parti içi demokrasi Siyasi partilerin örgüt içi düzenlerinin demokrasi esaslarına uygun hukuki düzenlemelerle sınırlarının çizilerek, partilerdeki oligarşik eğilimlerin ve baskıların ortadan kaldırılması; demokratik örgüt yapısının kurularak lider teşkilat, organlar ve adayların demokratik yöntemlerle belirlenmesi ve karar mekanizmasının tabandan tepeye oluşturulması süreci (2000: 52) olarak ifade edilmektedir. Vural (2009) ın Kabasakal (1995: 132) dan aktardığına göre siyasal parti yapıları incelenirken şu unsurlar göz önünde bulundurulmalıdır: Liderlerin rolü ve seçilme yöntemi, Örgütte merkeziyetçilik derecesi, Liderlerin örgüt hiyerarşisi içindeki gücü, disiplin yetkilerinin genişliği, karar almaya ve politika belirlemeye katılma derecesi, Parti bürokrasisinin denetimi, Parlamento kanadının partinin diğer bölümleriyle ilişkisi, Üyeliğin temeli ve yaygınlık derecesi. (Kabasakal 1995: 132 den akt. Vural, 2009: 155) Siyasi partilerle ilgili olarak göz önünde bulundurulması gereken bu özellikler aslında siyasi partilerdeki parti içi demokrasinin de uygulanabilirliğine vurgu yapacak özellikler arasında yer almaktadır. Demokrasinin işleyebilmesi siyasi partilerin varlığı ile ilişkilendirilmektedir. Bu sebeple çok partili siyasal hayatın olduğu klasik demokrasilere Partiler Devleti denilmektedir (Yanık, 2013: 96). Bir ülkede ne kadar farklı düşüncede siyasal parti varsa, çeşitliliğin, çoğulculuğun, demokrasinin ve düşünce özgürlüğünün o kadar çok olduğu söylenebilir. Demokrasi açısından önemi büyük olan siyasi partilerin iç yapılarına bakıldığında genellikle bir lider ve yönetici kadronun yönetimde hakimiyet sahibi olduğu, siyasi parti ve örgütle ilgili alınacak tüm kararlarda lider ve bazen yönetici kadronun kesin söz sahibi olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, bir siyasal sistemde siyasal partilerin varlığı demokrasi açısından yeterli değildir. Siyasi partilerin sayıca çok olmasının yanında aynı zamanda onların hukuksal açıdan 143

150 ve teşkilat yapıları itibariyle demokratik olması gerekmektedir (Gökçe, 2013: 66). Zira, birden çok partinin faaliyet göstermediği sistemlerde siyasi partilerin fonksiyonalitesinden söz etmek pek mümkün olmamaktadır. Siyasi partilerde bir lider veya grubun kesin karar alıcı olduğu, alınan kararlarda, örgütün alt kademelerine danışılmadığı durumlarda, parti ile ilgili görevlendirmelerin, uygulamaların tek bir lider veya grubun denetiminde olduğu durumlarda parti içi demokrasiden bahsetmek mümkün olmamaktadır. Yanık a göre de Türkiye de partilerin tamamında bir lider ve oligarşik grubun çevresinde odaklanmış bir iktidar ve menfaat sahibi olmak isteyenler bulunmaktadır (2013: 99). Liderliğin gerekleriyle yerine getirebilmesi ve liderliğin kişiselleştirilmesi arasında aslında çok ince bir ayrım yapılabilir. Çünkü liderler bir yandan partinin tek hakimi konumuna gelebileceği gibi, aynı zamanda parti içi demokrasiyi ortaya koyan ve uygulayan unsurlar olarak da karşımıza çıkabilmektedir. Parti içi demokrasinin gelişmesi ve demokratik geleneklerin parti iç yapılarında oluşturulabilmesinde liderin rolü büyüktür. Çünkü, oluşturulacak olan demokratik tutum ve davranışlar, liderlerin doğru, düzeyli ve gerçekten demokratik politikalar üretmesiyle mümkün olacaktır (Tuncay, 2000: 185). Liderlerin destekçileri olduğu gibi zaman içinde gerek parti içinden gerekse parti dışından rakipleri de olabilmektedir. Gerçek parti içi demokrasinin varlığı ve işlerliği liderin rakiplerine eşit şartların tanınıp tanınmadığı, yeteri kadar rekabet ortamının olup olmadığıyla sorgulanabilir. Parti içi demokrasinin işleyişinin önündeki en büyük engellerden birisi siyasal partilerde merkezin ve liderin öneminin çok büyük olması, lider tarafından alınan kararların sorgulanmaksızın kabul edilmesi ve bu kararlara uymayan parti üyelerinin pasifize edilmeleridir (Tuncel, 2013: 278). Türkiye de siyasi parti liderleri, parti örgütlerine çok fazla müdahale etmekte, örgüt üzerinde yoğun kontrol kurarak kişisel karar verme imkanları yüksek olmaktadır (Sayarı, 2008: 11). Liderlerin kendileri de özellikle partide tek söz sahibi olmak istemektedirler. Çünkü, ileride karşılarına çıkabilecek muhtemel muhalefeti önlemek adına, kongreleri kontrol altına almaya çalışmakta, kendilerinin istedikleri kişileri iş başına getirmekte, parti ve karar organlarına kolayca hakim olabilmektedir (Yanık, 2013: 185). Çağdaş demokrasiler çoğulcu bir yapıda olmalı, temsili nitelik tam anlamıyla yansıtılabilmelidir. Dolayısıyla iktidar, temsilciler aracılığıyla paylaşılabiliyor olmalıdır. Ancak, özellikle Türk yönetim yapısından da kaynaklanan merkeziyetçilik anlayışı siyasi partilerde de görülmekte, parti merkezini oluşturan lider ve onun yönetici kadrosundan başlayarak yukarıdan aşağıya doğru bir örgütlenme sistemi görülmektedir. dolayısıyla siyasi 144

151 partilerde siyasal katılma ve parti içi demokrasiye gereken önem verilmemektedir ve partinin yönetiminde yer alanlar bile düşünce ve ifade özgürlüğü gibi temel demokratik haklarını kullanamamaktadırlar (Yanık, 2013: ). Siyasi partilerde parti içi demokrasinin geliştirilebilmesi için, siyasi partinin her kademesindeki yöneticilerin göreve gelme yöntemleri, parti politikaları doğrultusunda görüş bildirme haklarının bulunması, parti sorunlarıyla ilgili kararlarda danışılma imkanlarının bulunması parti içi demokrasiyi geliştirecek unsurlar arasında yer almaktadır (Gökçe, 2013: 66). Demokratik ülkelerde hukuksal sınırlamalar ne kadar az ise, demokratik yönelimler ve demokratik yönetim anlayışı o denli fazla olmaktadır. Siyasal rekabetin olduğu toplumlarda liderde bulunması gereken niteliklerin, diğer liderlerde de olması, toplumda liderin alternatifi olabileceği ve güvenilir bir siyasal rejimin bu şekilde sağlıklı işleyebileceği ortaya çıkmaktadır (Tuncay, 1998: 991). Seçmenleri temsil etmek amacını taşıması gereken siyasal partiler, yapı itibariyle işlevsiz hale gelerek, halktan kopuk, oligarşik birer örgüt konumuna gelmişlerdir (Yanık, 2013: 221). Siyasi partiler ideolojik ve örgütlenme biçimi bakımından birbirinden farklı özellikler göstermektedirler. Dolayısıyla her birinin parti içi demokrasi algısı ve anlayışı farklılık gösterebilmektedir. Bu farklılığın temel nedeni, partinin seçmen kitlesinin ideolojik tarafını oluşturanları tutum ve davranışları gelmektedir (Gökçe, 2013: 75). Siyasi partilerde yönetimin kontrolü tek bir liderde olabileceği gibi, küçük bir grubun elinde de olabilmektedir (Öztekin, 2007: 79). Yönetimin belli bir grubun elinde olduğu durumlarda ise, yönetim oligarşik bir yapıya bürünebilmektedir. Yanık a göre; Türk Siyasal partilerinin tamamında çok ciddi olarak lider sultası ve oligarşik bir yapılanma bulunmaktadır. Bu durumun temel nedeni ise kurumsallaşmanın tam olarak gerçekleşememiş olmasıdır (Yanık, ). Parti içi demokrasi ile rejimin işletilmesi birbirine paralel yürümek zorundadır. Yani parti içi demokrasi siyasal rejimin sağlıklı işleyebilmesi için başvurulacak ana yöntemlerdin birini oluşturmaktadır. Siyasal rejimin demokratik ilkeler doğrultusunda işletilmesi, aynı zamanda siyasal partilerin de faaliyetlerini demokratik standartlarda yürütülmesine imkan verecektir (Tuncay, 2000: 151). Dolayısıyla, demokrasinin sistem içinde işleyebilmesi için sistemdeki en küçük birimlerin bile demokrasi çerçevesinde oluşturulması, demokrasiyi uygulayabilen bir yapıda olması gerekmektedir. 145

152 SONUÇ ve ÖNERİLER Bir siyasal sistemde siyasal partilerin özgür olabilmesi, fikirlerini savunduğu bireylerin düşüncelerini ortaya koyabilmeleri ve buna yönelik faaliyette bulunabilmeleri için hem siyasal sistem, hem de lider temelinde özgür olabilmelerine bağlıdır. Ülkemizdeki yönetim kültürü, siyasal kültür ve yönetim yapısı incelendiğinde, Tek Adam olgusunun siyasal partilerimizde de mevcut olduğu ortaya çıkmaktadır. Liderin tek adam olarak görüldüğü durumlarda ise genellikle partinin başarısı ve aynı zamanda başarısızlığı lidere yüklenmektedir. Yani partinin seçimlerdeki başarısı veya başarısızlığı, liderin başarısı yada başarısızlığı olarak değerlendirilmektedir. Siyasi partiler genel itibariyle yapısı ve işleyişi bakımından farklılık gösterseler de, modern demokrasilerde temel siyasi kurumların başında gelmektedirler. Demokrasi sayesinde ortaya çıkan ve aynı zamanda demokrasinin gelişimine katkıda bulunan siyasal partilerin demokrasiyi daha da geliştirebilmeleri için öncelikli olarak kendi içlerinde demokratikleşmelerini tamamlamaları gerekmektedir. Parti içi demokrasinin oluşturulabilmesi için bu konuya yönelik olarak yasal düzenlemelerin yapılarak uygulamaya konulması gerekmektedir. ancak burada dikkat edilmesi gereken; parti içi demokrasinin gerçekten uygulanabilirliliğine yönelik düzenlemelerin yapılmasıdır. Amaçlanan şey sadece parti içi demokrasiyi uygulamaya geçirmek olmalı, tek tip bir siyasi parti düzeninin oluşturulması olmamalıdır. Aslında düşüncelerin, ideolojilerin, fikirlerin ortak bir paydada buluştuğu yapılar olan siyasi partilerde demokratikleşmeye yönelik herhangi bir yasal düzenleme olmadan, parti içi demokrasinin kendiliğinden bulunması gerekmektedir. Ayrıca siyasi parti ve demokrasi konusu bir araya geldiği zaman tartışılması gereken bir başka konu ise, siyasi partilerin kapatılmasıdır. Çünkü siyasi partilerin kapatılması aynı zamanda o düşüncede olan kitlelerin düşüncelerinin de yok sayılması anlamına gelmekle birlikte demokrasi ile bağdaşmamaktadır. Çünkü demokrasi çok sesliliğe imkan veren bir yöntem olması gerekmektedir. KAYNAKÇA ERDEM, Çiğdem; (2012), Pratikte ve Teoride Siyasi Partiler ve Parti Sistemleri, 21. Yüzyılda Prens, Ümit ÖZDAĞ (Edt.), Kripto Yayınları, Ankara. GÖKA, Erol; (2009), Türklerde Liderlik ve Fanatizm, Timaş Yayınları, İstanbul. 146

153 GÖKÇE, A. Fuat; (2013), Siyasi Partilerde Parti İçi Demokrasi ve Disiplin Algısı: Türkiye, Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, Y: 5, S: 9, Kasım. KAAN, Oğuz; (2012), Siyasal Temsil, Partiler ve Parti Sistemleri, Siyaset Bilimine Giriş, Önder KUTLU (Edt.), Lisans Yayıncılık, İstanbul. KAPANİ, Münci; (2009), Politika Bilimine Giriş, Bilgi Yayınevi, 23. Baskı, Ankara. ÖZTEKİN, Ali; (2007), Siyaset Bilimine Giriş, Siyasal Kitabevi, Ankara. SAYARI, Sabri; (2008), Türkiye de Liderler ve Demokrasi, Metin HEPER ve Sabri SAYARI (Edt.), Kitap Yayınevi, İstanbul. SAYARI, Sabri; (2013), Siyasi Partiler ve Parti Sistemleri Karşılaştırmalı Siyaset, Sabri SAYARI, Hasret DİKİCİ BİLGİN (Der.), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul. TEKELİ, İlhan; (2011), Türkiye İçin Siyaset ve Demokrasi Yazıları, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul. TUNCAY, Suavi; (1998), Türkiye de Parti İçi Demokrasinin Gelişimi ve Bu Gelişimi Engelleyen Faktörler, Yeni Türkiye, Eylül-Aralık, Y: 4, S: TUNCAY, Suavi; (2000), Parti İçi Demokrasi ve Türkiye, Gündoğan Yayınları, 2. Basım, Ankara. TUNCEL, Gökhan; (2013), Siyasal Partiler, Osmanlı dan Cumhuriyete Türkiye de Siyasal Hayat, Ahmet KARADAĞ (Der.), Orion Kitabevi, Ankara. VURAL, A. Murat; (2009), Parti İçi Demokrasi ve Siyasal İletişime Katkıları, Erişim Tarihi: YANIK, Murat; (2013), Parti İçi Demokrasi, Adalet Yayınevi, Ankara. YILMAZ, Aytekin; (1992), Siyasal Liderlik, Yeni Türkiye, Mayıs-Haziran, Y: 2, S:

154 6102 SAYILI TÜRK TİCARET KANUNU AÇISINDAN KURUMSAL YÖNETİM İLKELERİNİN DEĞERLENDİRİLME Seçkin GÖNEN, Emin YÜREKLİ Dokuz Eylül Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, Pamukkale Üniversitesi, Honaz Meslek Yüksek Okulu ÖZET 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile kurumsallaşma ve kurumsal yönetim kavramlarının çerçevesi belirlenmektedir. Başka bir deyişle TTK, iki kavramın yasal temel bir metni olarak ortaya çıkmıştır. TTK nın kurumsal yönetim ile ilgili bölümleri genel olarak AngloSakson Hukuk Sistemi çerçevesinde oluşturulan düzenlemeler olup; şeffaflık, adillik, sorumluluk, hesap verebilirlik kurumsal yönetim anlayışı ile ilgili maddelerin temelini oluşturmaktadır. Bunun yanında şirketlerin daha fazla ve daha hızlı bir şekilde kredi kullanabilmeleri ve sermaye piyasasında halka açılabilme olanaklarını artırabilmeleri için şeffaf, açık, karşılaştırılabilir ve yüksek kalitede finansal raporlar sunulması yeni TTK nun ilkelerinden bazıları olarak göze çarpmaktadır. Yeni TTK nın oldukça önemsemiş olduğu Uluslararası muhasebe standartlarına uygun finansal raporlar sunulabilmesi için işletmelerin Kurumsal Yönetim altyapılarının mutlaka tamamlamış olmaları gerekmektedir, kaliteli finansal raporların, kalite standartlarının oluşturulmasının temelinde Kurumsal Yönetim ilkeleri olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı, kurumsal yönetim kavramını oluşturan ilkelerin TTK açısından değerlendirmektedir. Çalışmada TTK nın konuyla ilgili maddeleri incelenip, tespitler ortaya konmuştur Anahtar Kelimeler: Kurumsal Yönetim, Şeffaflık, Kurumsallaşma. ABSTRACT Corporate governance of a company, harm the interests of rights holders and the public in a manner that, to use financial and human resources, shareholders and thus work efficiently for longterm economic stability, which makes it possible to provide the gain with law, regulation and private sector practices can be defined as. In the new TCC and the company in relation to the placement of the institutionalization of corporate governance in companies involved in the arrangements. The four important principle of corporate governance in the new TCC, which is the justification of equality, transparency, accountability and responsibility is located. Companies that implement the principles of corporate governance in the accounting information generated in the light of these principles will be prepared. 148

155 The principles of corporate governance, companies aiming to improve their ability to make the right decisions at the right time. Businesses to be able to demonstrate effective management, reliable and robust structures in order to create reliable, accurate, transparent and timely information systems needs. Key Words: Corporate Governance, Transparency, Institutionalization. 149

156 Giriş 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile birçok konuda olduğu gibi kurumsal yönetim ilkelerinde de yenilikler getirilmiştir. Getirilen yenilikler arasında şirketlerin genel kurullarına yönelik yenilikler ilk göze çarpanlar arasındadır sayılı Türk Ticaret Kanunu ile şirketlerin genel kurullarının oluşumunda getirilen yenilikler önem arz etmektedir. Kanunun kurumsal yönetim ilkelerinde getirdiği yenilikler arasında şirket yönetimlerinin yetki devirleri ile ilgili hükümler yer almaktadır. Makalenin içeriğinde değinilecek olan bu değişiklikler ile genel olarak düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile makro boyuttaki şirketlerde pratiğe dökülen kurumsal yönetim ilkelerinin uygulanmadığı şirketlerde de uygulanabilmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Bu yönüyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun sadece kurumsal yönetim ilkelerinde değil şirketlerin mantalitelerinde de değişikliler getirdiği söylenebilir Sayılı Türk Ticaret Kanunu Hakkında Genel Bilgiler 14 Şubat 2011 tarihinde Resmi Gazete de yayımlanan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu, bazı maddeleri farklı tarihlerde yürürlüğe girecek olmakla birlikte 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir yılında taslak aşamasında olan bu kanun, özellikle iş dünyasının yoğun eleştirilerine maruz kalmıştır. Ekonomi Koordinason Kurulu nda yapılan görüşmeler sonucunda eleştiri alan konularda değişikliğe gidilmesi kararlaştırılmıştır. Böylelikle bir değişiklik taslağı hazırlanarak 18 Haziran 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi ne gönderilmiştir. Söz konusu tasarı TBMM Genel Kurul tarafından 26 Haziran 2012 tarihinde 6335 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun olarak kabul edilip, 30 Haziran 2012 tarihli ve Sayılı Resmi Gazete de ya Türkiye Büyük Millet Meclisi ne gönderilmiştir. Söz konusu tasarı TBMM Genel Kurul tarafından 26 Haziran 2012 tarihinde 6335 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun olarak kabul edilip, 30 Haziran 2012 tarihli ve Sayılı Resmi Gazete de yayınlanmıştır sayılı Türk Ticaret Kanunu nun özellikle anonim ve limited şirketlerin yapısı ile ilgili çok önemli değişiklikler yapılmıştır. Şirket ortaklarının sorumluluğu, yönetim kurulu üye sayısı, asgari-azami ortak sayısı, sermayenin ödenmesi, asgari sermaye, internet sitesi zorunluluğu, şirket birleşmeleri ve bölünmeleri 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu nun modern, yenilikçi ve kurumsal yönetime önem veren yapısı ile değişiklik yapılan konulardandır. 150

157 Bununla birlikte, dünya ile entegre olma hedefindeki ülkemiz açısından muhasebe, denetim, finansal raporlama konusunda devrim niteliğinde düzenlemelere yer verilmesi de 6012 sayılı Türk Ticaret Kanunu nun özünü kurumsallaşma, şeffaflaşma ve ileri teknoloji kavramlarının oluşturduğunu göstermektedir. 2. Kurumsal Yönetim Kavramı ve Amaçları Bazı kesimler tarafından kurumsal yönetişim, sistemin yasal düzenleme ayağını oluşturan SPK tarafından kurumsal yönetim terimi ile ifade edilen kavram işletmelerin / kurumların yönetildiği ve kontrol edildiği bir sistemi ifade etmektedir. Birçok farklı şekilde tanımlanabilecek olan kurumsal yönetim, en geniş anlamda modern yaşamda insanların bir amaca ulaşmak için oluşturduğu herhangi bir kurumun yönetiminin düzenlenmesidir. Daha dar anlamda ise bir kurumun beşeri ve finansal sermayeyi çekmesine, etkin çalışmasına ve böylece ait olduğu toplumun değerlerine saygı göstererek, uzun dönemde ortaklara ekonomik değer yaratmaya olanak tanıyan her türlü kanun, yönetmelik, kod ve uygulamaları ifade eder. Kurumsal yönetim, bir işletmenin, kendi çıkarlarını gözetenleri işletmenin sahipleri için firma değerini maksimize edecek kararlar almaya sevk eden, hem kurumsal hem de piyasa bazlı mekanizmalar seti olarak tanımlanabilir(çelik, 2008). Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) kurumsal yönetimi; şirketlerin yönlendirildiği ve kontrol edildiği bir sistem şeklinde tanımlarken, daha geniş bir tanımlama ile de şirketlerin yönetimi, yönetim kurulu, hissedarları ve diğer çıkar grupları arasındaki ilişkiler demetidir tanımını kullanmıştır. OECD ye göre, kurumsal yönetim, bir şirketin yönetimi, yönetim kurulu, hissedarları ve diğer menfaat sahipleri arasındaki bir dizi ilişkiyi kapsamaktadır. Kurumsal yönetim, makro ekonomik politikalardan, ürün ve faktör piyasalarındaki rekabet düzeyine kadar firmaların faaliyetlerini biçimlendiren bir dizi unsurdan oluşan daha geniş bir ekonomik çerçevenin içinde yer almaktadır. Kurumsal yönetimin çerçevesi, aynı zamanda yasal, düzenleyici ve kurumsal faktörlere dayanmaktadır (OECD, 2004; Güler, 2011:97). Kurumsal yönetimin evrensel kabul ve geçerliliği olan ana ilkeleri şeffaflık, hesap verebilirlik, sorumluluk ve adaletliliktir. Bu ilkeler ışığında kurumsal yönetim kurumun en yüksek performansı göstermesini, en karlı, en başarılı ve en rekabetçi olmasını hedefler. Kurumsal yönetim serbest rekabet şartlarının kurumsallaştığı gelişmiş ülkelerde 1930 lardan başlayarak önem kazanmış ve son yirmi yılda OECD, Dünya Bankası, kurumsal yatırımcılar, 151

158 borsalar ve uluslararası sermaye piyasalarının yönlendirmesiyle birçok ülkede kurumların yönetilme tarzını belirler hale gelmiştir. Son zamanlarda gerçekleştirilen birçok ulusal ve uluslararası forumda kurumsal yönetim konusuna büyük önem verilmektedir. OECD ( Organization for Economic Cooperationand Development), hükümetlerin işletme yönetimi konusunda kendi ülkelerinde yasal ve kurumsal altyapının değerlendirilmesi ve iyileştirilmesinde gösterdikleri çabalara yardımcı olmak üzere kurumsal yönetim standartlarına ilişkin bir dizi kural yayımlamıştır. Bu kurallar aynı zamanda menkul kıymet borsaları, yatırımcılar, işletmeler ve etkin kurumsal yönetimin geliştirilmesinde rol alan diğer kişi ve kurumlar için önemli bir kılavuz niteliği taşımaktadır. Yaşanan uluslararası finansal krizlerin ve işletme skandallarının arkasında yatan önemli nedenlerden biri olarak kamunun ve özel sektörün kurumsal yönetim politikalarının yetersiz olduğunun görülmesi kurumsal yönetim kavramını dünyada her geçen gün daha da önemli hale getirmiştir. Gelişmiş ülkeler, uluslararası finans kuruluşları ve çeşitli organizasyonlar bu konuya büyük önem vermeye başlamıştır. Özellikle yatırım yapmadan veya kredi tahsis etmeden önce kurumsal yönetim uygulamaları ve kalitesi gözetir hale gelmiştir. Sermaye piyasalarının ekonomik kalkınmaya olan katkısının artırılması ve yatırımcılar açısından güven unsurunun tesis edilmesi amacıyla kurumsal yönetim aşamaları ve ilkeleri belirlenmiştir. Kurumsal yönetimin amaçları şu şekilde özetlenebilir: Karlılık: İşletmelerin etkin yönetimi ile hissedar kazancının en üst düzeyde gerçekleştirilmesi, Yatırımcı Hakları: İşletmenin ve işletme fonlarının akıllıca ve verimli bir biçimde kullanılması için işletmelere güvenen yatırımcıların haklarına en üst düzeyde öncelik verilmesi ve özen gösterilmesi, Ortak Nitelikler: Kurumsal yönetim daha fazla şeffaflık, doğruluk ve ortaklarına, çalışanlarına, topluma ve çevreye daha fazla sorumlu olmayı ve hukukun üstünlüğünü amaç edinmektedir. 152

159 3. Kurumsal Yönetimin İlkeleri Yaşanan küreselleşme ile birlikte ülke sınırları giderek önemi kaybederken finansal piyasalarda fon transferi sınır tanımadan hareket etmektedir. Günümüzde işletmeler finansman ihtiyaçlarını karşılamada iç piyasa ile sınırlı kalmamakta, uluslararası alandaki sermaye hareketlerinden pay almaya çalışmaktadır. Yatırımcıların karşısında fon arz eden konumunda olanların seçenekleri artmakta ve uluslararası bir nitelik kazanmaktadır. Bu gelişmelerle birlikte ilgili piyasalarda menfaat sahiplerinin haklarını en ideal şekilde korumak amacıyla güvenilir sistemlerin oluşturulması gereği ortaya çıkmıştır. Gerek kurumların gerekse işletmelerin yönetimlerinde oluşturacakları sistemlerin herkes tarafından kabul edilen standart ve ilkeleri bulunmaktadır Bu standart ve ilkelerin belirlenmesi kurumsal yönetim kavramını ortaya çıkarmıştır. Bu ilkelere de kurumsal yönetim ilkeleri denmektedir. Dünyada genel kabul görmüş kurumsal yönetim ilkeleri tarihinde kabul edilen 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu ile yürürlüğe girmiştir. Bu yeni kurallar sistemi ile tüm çıkar sahiplerinin menfaatlerinin en üst düzeyde korunması, şirket ve kurumlarımızın rekabet gücünün arttırılması, iyi ve etkin bir yönetim kurulunun oluşmasının sağlanması, yönetim kurullarının doğru kararları en uygun zamanda alabilme yeteneğinin geliştirilmesi hedeflenmektedir sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunun genel gerekçesinin 89. paragrafında kurumsal yönetim anlayışının esası olarak dört temel ilkeye yer verilmiştir: Adillik (Fairness): Kurumsal yönetimin adillik veya eşitlik ilkesi; şirket yönetiminin yapmış olduğu bütün icraat ve faaliyetlerinde, pay ve menfaat sahiplerine eşit davranmasını ve muhtemel çıkar çatışmalarının önlenebilmesini ifade eder (SPK, 2005: 3). Adillik veya eşitlik ilkesinin uygulanması şirket yönetiminin yapılan faaliyetlerdeki tarafsızlığının ve güvenilirliğinin teminatını sağlamış olur. Şeffaflık (Transparency): Kurumsal yönetimin şeffaflık ilkesi; şirket için hayati ehemmiyet taşıyan ticari sır niteliğindeki ve henüz topluma ilan edilmemiş bilgiler hariç olmak üzere, şirket ile ilgili finansal ve finansal olmayan bilgilerin, yasal çerçeve içerisinde zamanında, doğru, eksiksiz, anlaşılabilir, yorumlanabilir, ihtiyaçları giderebilir ve düşük maliyetle kolay erişilebilir bir şekilde kamuya ilan edilmesi hareketidir (SPK, 2005: 3). Şeffaf olmayan veya olamayan şirketlerin uzun vadede ulusal ve uluslararası piyasalarda rekabet etmesi, devamlılığını sağlaması ve ilgili çıkar gruplarının istek ve beklentilerini karşılaması pek 153

160 mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla şeffaflık ilkesi dürüstlüğü ve güvenilirliği beraberinde getirmekte olup çok dikkatli davranılması ve uygulanması gereken bir prensiptir. Hesap Verebilirlik (Accountability): Kurumsal yönetim ilkelerinden hesap verebilirlik ilkesi; şirketin yönetim kurulu üyelerinin ortaklığın pay sahiplerine karşı yapılan faaliyet ve uygulamalarla ilgili hesap verme mecburiyetini anlatmaktadır (SPK, 2005: 3). Bu ilke aynı zamanda yönetim kurulunun yetki ve sorumluluklarının sorgulanabilirliğini göstermektedir. Dolayısıyla yöneticilerin yetki ve sorumluluklarının açık ve net bir şekilde ortaya konması ve yapılan icraatlardan dolayı hesap vermesi gerektiği ilgili çıkar grupları açısından önem arz etmektedir. Sorumluluk (Responsibility): Sorumluluk ilkesi; şirket yönetim kurulunun anonim ortaklık adına aldığı kararlar ve neticeleri ile yaptığı tüm faaliyet ve performansların kanunlara, ilke ve kurallara, şirket ana sözleşmesine ve şirketin kendine özgü kurallarına uygunluğunu ve bunun kontrol edilebilmesini anlatmaktadır (SPK, 2005: 3). Kurumsal yönetim ilkelerinin sonuncusu olan sorumluluk ilkesi, şirket yönetim kurulunun imza attığı her iş ve işlemden dolayı sorumluluğunu ifade etmektedir. (Yılmaz ve Kaya 2014: 22) 4. Kurumsal Yönetim Anlayışının Gelişimi Kurumsal yönetim kavramı, ilk olarak ABD de 1930 ların Büyük Buhran ından sonra artmaya başlamış, oradan İngiltere ye geçmiş ve özellikle 1990 larda Kıta Avrupa sında ve özellikle de Asya da önemli bir tartışma konusu olarak gündeme gelmiştir. Kurumsal yönetim sadece terim olarak değil olgu olarak da ilk kez ABD de ve daha sonra İngiltere de ortaya çıkmış ve hem teorik bazda hem de uygulama açısından önemli bir araştırma haline gelmiştir. Gerçekten de Amerikan ve İngiliz sermaye piyasalarında özellikle son yirmi yıl içinde oldukça etkili bir hale gelen ve kurumsal yönetim gibi yeni bir olgu olan kurumsal yatırımcılar (institutional investors) ın artan önemi, kurumsal yönetim kavramının doğmasında ve gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır (Kahraman, 2008:9). Kurumsal yönetim kavramı ilk kez İngiltere de Sir Adrian Cadbury başkanlığında bir komite tarafından hazırlanan Cadbury raporu ile tartışılmaya başlanmıştır. Kurumsal yönetim uygulamalarında; Dünya Bankası, OECD ve bu iki kuruluşun özel sektör temsilcilerinin katılımı ile oluşan Küresel Kurumsal Yönetim Forumu öncü niteliğinde bir rol oynamıştır (Doğu, 2003:1,Karadeniz, 2015:68). Kurumsal yönetim kavramı 2000 li yılların başlarında yaşanan finansal krizler ile yoğun bir şekilde üzerinde durulmaya ve tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle ABD de Enron, 154

161 WorldCom, Adelphia, Xeroxs, Tyco ve Avrupa da Parmalat şirketlerinde gerçekleşen yönetim kaynaklı muhasebe skandalları ile üst düzey yöneticilerin baş aktör olarak görüldüğü küresel finansal kriz, kurumsal yönetim anlayışının önemini arttırmıştır (Gökgöz, 2012: ). ABD den sonra Avrupa da da birçok büyük firmada ortaya çıkan skandallar, finansal raporlamanın, denetimin ve kurumsal yönetimin gözden geçirilmesini gerektirmiştir. Bu nedenle Avrupa Komisyonu, 8. Direktifi (8th Company Law Directive) modernize eden bir yönerge (The Commission s Communication of 21 May 2003 on Modernising Company Lawand Enhancing Corporate Governance in theeuropeanunion ) hazırlayarak Parlemento ya sunmuştur(güngör ve Küçükkaya, 2012). Kurumsal yönetimin işletmelere ve dolayısıyla ülke ekonomisine katkısı anlaşıldıkça birçok ülke kendi kurumsal yönetim ilkelerini oluşturmaya başlamış ve kurumsal yönetim ilkelerine sahip ülke sayısı son yıllarda hızlı bir artış göstermiştir. Dünya Bankası ve OECD tarafından yürütülen çalışmalar sonucunda yayınlanan ilkeler, 2004 yılında revize edilmiştir. Türkiye de kurumsal yönetime ilişkin çalışmaların temeli 2003 yılında SPK tarafından yayımlanan Kurumsal Yönetim İlkeleri dir. Dünyadaki uygulamalara paralel olarak, başta 1999 yılında yayımlanan OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri olmak üzere dünyada benimsenmiş esaslar ve ülkemizin kendine özgü koşulları dikkate alınarak hazırlanan bu ilkeler, daha sonra yaşanan gelişmeler doğrultusunda Şubat 2005 te yeniden gözden geçirilmiştir (Toraman ve Abdioğlu, 2008:98) yılında yürürlüğe giren TTK ile kurumsal yönetim ilkelerinin unsurlarını kapsayan düzenlemeler getirilmiştir. Böylece kurumsal yönetimin yasal yelpazesi genişletilmiştir yılından itibaren uygulanan uluslararası finansal raporlama standartları (UFRS) da söz konusu bu yelpazenin önemli bir bileşenini oluşturmaktadır (Aktaş ve Karğın, 2013:63). 5. Kurumsal Yönetim İlkelerinin TTK İlkeleri Açısından Değerlendirilmesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu nun birçok konuda olduğu gibi kurumsal yönetim ile ilgili getirilen yenilikleri mevcuttur. Öyle ki, Türkiye de kurumsal yönetim ilkelerinin yaygınlaşmasında TTK nın önemli bir payı bulunmaktadır. Kurumsal Yönetim ilkelerinin adeta çerçevesini belirleyen bir yasa konumundaki TTK ile birlikte daha öncesinde öneri niteliğinde ve sınırlı olan düzenlemeler yerine geniş kapsamlı ilkesel ve somut düzenlemeler yapılmıştır. Bu kanun, kurumsal yönetim ilkelerini sadece borsa şirketlerine özgülememiş, onları aynı zamanda anonim ve limited şirketler hukukunun 155

162 bir parçası haline getirmiş, başka bir deyişle somutlaştırmış ve yayıgınlaştırmıştır (Tunalı, 2012:78). Değişen ve küreselleşen ticari hayata ayak uydurma noktasında önemli bir adım olan TTK nın kurumsal yönetim ilkelerinde getirdiği yenilikler genel olarak şirketlerin düzenleyici ve denetleyici yapılarının yetkilerinin boyutunda gerçekleştirilen değişikliklerdir. Netice itibariyle TTK ile bu yapılara yeni fonksiyonlar yüklenmiştir. TTK da kurumsal yönetim ile yapılan değişikliklerin dayanağı ise Amerika Birleşik Devletleri hukuk sisteminde benimsenen Sarbanes Oxley Yasasıdır (TTK Genel Gerekçe) TTK nun gerekçesinde belirtildiği üzere Kanun hazırlanırken dikkate alınan Cadbury Raporu ile anlaşılan Kanunun kurumsal yönetim ile ilgili hükümleri içeren maddelerinin çerçevesi Anglosakson Hukuk Sistemidir. Bu açıdan bakıldığında yazılı bir hüküm bulunmaksızın uygulamada sürekli şekilde var olan teamüllerde hukuki bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebepten dolayı kurumsal yönetim ilkeleri gereğince şirketlerin gerek yönetim kurulu yapısı gerekse yetki belirleme esasında düzenledikleri yönetmelik, iç tüzük gibi metinler yaşanabilecek anlaşmazlıklarda hukuki dayanak olarak kabul edilecektir. (Tunç, 2011:103). TTK nun 375 inci maddesinin (c) fıkrasında şirketlerin yönetim kademesinin şema ile gösterilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Kanunda yine şirketlerin denetim ve kontrol faaliyetlerinde etkinliğinin artırılması amacıyla şirketlerde iç denetim birimlerinin oluşturulması hükme bağlanmıştır. Kanunun 375 inci maddesiyle bağlantılı olarak 366 ıncı maddede belli iş ve işlemlerin yerine getirilmesi maksadıyla, kadrosunda şirketin üst yönetiminden kişilerinde olacağı komite ve komisyonların oluşturulabileceği belirtilmektedir. Oluşturulacak bu komite veya komisyonlar, iç denetim faaliyetlerini yürütmek, yönetim kurulunun sorumluluğunda gerçekleşen iş ve işlemlerin takibini yapmak, yönetim kurulunun rapor hazırlaması gereken konularda raporu tasnif etmek gibi misyonu bulunabilmektedir (Alsan,2012, s.20) sayılı Türk Ticaret Kanunu ile kurumsal yönetimin dört ilkesi olan şeffaflık, adillik, hesap verilebilirlik ve sorumluluk zorunlu uygulama esasına dönüşmektedir. Şeffaflık ilkesi gereği şirketlerin web sitesi kurmaları ve web sitelerinde şirket ile ilgili zorunlu bilgileri yayımlamaları gerekmektedir. TTK nın elektronik ortamla ilgili yaptığı düzenlemelere bakıldığında şirket yönetim kurulunun ve genel kurulunun toplantı çağrılarını internet 156

163 üzerinden yapmalarına imkan tanınmıştır sayılı TTK dan önce yürürlükte olan Ticaret Kanunu nda toplantı çağrıları Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde duyurulması, ana sözleşmede belirlenen yayın organları ile hamile yazılı payların sahiplerine taahhütlü mektup gönderilmek sureti ile yapılmıştır (Gürsoy, 2003, s.248). Yeni düzenleme ile elektronik ortamın kullanılması ile toplantı çağrılarının hem kâğıt işleri azaltılmış hem de daha kısa sürede gerçekleşmesine olanak sağlanmıştır Aynı zamanda bu ilke kapsamında şirket ortakların şirketin iş ve işlemlerinden bilgi alma hakkı bulunmaktadır. Adillik ilkesi gereğince, hisse sahiplerinin şirkete borçlanması yasaklanmaktadır. Bununla birlikte şirket pay sahipleri arasında imtiyazlı paya sahip olunması sınırlanmıştır. Kurumsal yönetimin bir diğer ilkesi olan hesap verilebilirlik ilkesi gereğince iç ve dış denetimle ilgili hükümler yer almaktadır. Hesap verilebilirlik ilkesi şirketlerin uluslararası standartlarda denetimin yapılması ve bağımsız denetmenlerce tarafsızlık ilkesi gereğince denetimin gerçekleştirilmesini zaruri kılmaktadır. Yine hesap verilebilirlik ilkesi risk durumlarında şirketin en az zararla kurtulmasını hedeflediği söylenebilen riskin erken teşhisi komitesinin kurulmasını öngörmüştür (Güngör ve Küçükkaya, 2012, s.10). Risklerin erken teşhisinin sağlanması amacıyla bu adla kurulan komite payları borsada işlem gören anonim şirketlerde ise zorunlu kılınmıştır. Borsada işlem gören anonim şirketlerde yönetim kurulu, şirketin sektörel boyutta gelişmesini ve ilerleyen dönemde şirketin devamlılığını tehlikeye düşürecek herhangi bir durumun şirkete ağır hasarlar vermeden tanınmasını ve önlenmesini sağlamak amacıyla komite kurması zorunludur. Şirketlerin riskleri erken teşhis etmek amacıyla kuracağı komite direkt olarak Yönetim Kurulu Üyeleri ni oluşturan üyelerin görevlendirilmeleri neticesinde kurulabileceği gibi yönetim kurulu dışında yer alan kişilerden de oluşabilmektedir. Bu durum özellikle anonim şirketlerde zorunlu olan bir komitenin kurulmasında kolaylıkların sağlaması olarak algılanabilir. Risklerin erken teşhisi komitesini oluşturan üyeler şayet şirket yönetim kurulundan atanmışlar ise komite Şirket Yönetim Kurulu Üst Düzey Yönetim ve bunun dışındakiler şeklinde ikiye ayrılır. Bu durumda komite, yönetim kurulunun tespit ettiği hedeflere göre iki ayda bir toplanarak rapor hazırlar (Tunç, 2011: ). Kurumsal yönetim ilkelerinden söz eden TTK nın Maddesinde, ilkeler hakkında herhangi bir düzenleme öngörülmemiş, halka açık anonim şirketlere yönelik olarak kurumsal yönetim ilkelerine yönelik düzenleme yapılması konusunda SPK nın yetkisi vurgulanmıştır 157

164 (Kendigelen, 2012:602).. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, TTK hükümleri büyük ölçüde kurumsal yönetim ilkelerini içermektedir. Kurumsal yönetim ilkelerinin TTK da yer alması ve yaygınlaşması söz konusu ilkelerin uygulanmasında uluslararası normların yakalanması faaliyetlerinde artış sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Sonuç 6102 Sayılı TTK nın ana hedefi Türk işletmelerinin uluslararası alanda rekabet gücünü artırmak ve sermaye piyasalarında etkin bir rol alarak uluslararası sermaye ile işbirliğini arttırmak ve sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Kurumsal yönetim ilkelerinden şeffaflık 6102 Sayılı TTK nın temel taşlarından birini oluşturmaktadır Sayılı TTK ile gerçek ve tüzel kişilerin münferit ve konsolide finansal tablolarını düzenlerken Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yayımlanan Türkiye Muhasebe Standartlarını uygulayacakları hükme bağlanmıştır (TTK Madde: 88). Bu uygulama ile tüm işletmelerin muhasebeleştirme ve raporlamalarının şeffaflık ilkelerine göre yapılması amaçlanmaktadır Kurumsal yönetim anlayışına işlerlik kazandırmak için yönetim kurullarının yetki ve sorumluluklarının tanımlanması; yönetim kurulları işleyiş süreçlerinin belirlenmesi; yönetim kurulu seçim esaslarının saptanması; yönetim kurulu başkanının görev ve sorumluluklarının belirlenmesi; yönetim kurulu üyelerin yetkinliklerinin tanımlanması; yönetim kurullarının performans yönetim sisteminin kurulması gibi uygulamalar hayata geçirilmelidir. Bu noktada 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kurumsak yönetim anlayışına getirdiği yeniliklerle, özellikle şirket yetkileri hususunda hayata geçirilmesi zaruri olan uygulamalara bu fonksiyonları sağlamıştır. Kurumsal yönetim anlayışı, işletme yönetiminde, finansal tabloların hazırlanmasında ve kamunun aydınlatılmasında şeffaflık, hesap verebilirlik, eşitlik ve sorumluluk anlayışı ile hareket edilmesini kapsamaktadır. Son yıllarda yaşanan finansal krizler ve bu krizlerin mikro düzeyde yatırımcılara makro düzeyde ise tüm ülkeye verdiği zararlar, kurumsal yönetim ilkelerinin önem kazanmasına neden olmuştur. 158

165 Kaynakça AKTAŞ, R. ve KARĞIN, S. (2013), Muhasebe Eğitimi Yapan Yükseköğretim Kurumlarında Kurumsal Yönetim Derslerinin Durum Analizi, XXXII. Türkiye Muhasebe Eğitimi Sempozyumu, Antalya, s ALSAN, M. (2012). Yeni Türk Ticaret Kanunu ve İşletmeler Getirdiği Sorumluluklar, KPMG International ÇELİK,O. (2008).İşletmelerde Muhasebe ve Şirket Bilgisi Şirket Demokrasisi, Siyasal Kitabevi, Ankara. DOĞU, M. (2003), Kurumsal Yönetim Düzenlemeleri, SPK Meslek Personeli Derneği Dergisi, Sayı.8. GÖKGÖZ A. (2012) Küresel Finansal Krizin Muhasebe Temelli Nedenleri Bağlamında Kurumsal Yönetim ve Muhasebe Meslek Etiğinin Önemi, Atatürk Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt.26, Sayı.3-4. GÜNGÖR F. ve KÜÇÜKKAYA M., (2012) Sayılı Türk Ticaret Kanunu nun Getirdiği Yenilikler, Ernst&Young GÜLER, Ender.; (2011), Faaliyet Alanlarının Kapsamına Göre Ayrılmış Bağımsız Denetim Firmalarının Uluslararası Denetim Standartları ve Kurumsal Yönetim Uygulamaları Hakkındaki Görüşlerine İlişkin Bir Araştırma, Selçuk Üniversitesi İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Sayı.21, ss GÜRSOY, E. (2003). Kurumsal Yönetim (CorporateGovernance) Yatırım Dünyası,Mart : KAHRAMAN, C.; (2008), Kurumsal Yönetim Anlayışının Özel Sermayeli Bankaların Yapısı ve İşleyişi Üzerine Etkileri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilimdalı, Yayınlamamış Doktora Tezi, İstanbul. 159

166 KARADENİZ, Y. (2015), Bağımsız Denetim Açısından Kurumsal Yönetim ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu İlişkilerinin İncelenmesi: Denetim Kuruluşları Üzerine Bir Araştırma, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilimdalı, Yayınlamamış Doktora Tezi, Çanakkale. KENDİGELEN A. (2012), Yeni Türk Ticaret Kanunu, Değişiklikler ve İlk Tespitler, On iki Levha Yayıncılık, İstanbul. OECD; (2009). Principles of Corporate Governance. TORAMAN, C., ABDİOĞLU, H.; (2008). İMKB Kurumsal Yönetim Endeksinde Yer Alan Şirketlerin Kurumsal Yönetim Uygulamalarında Zayıf ve Güçlü Yanları: Derecelendirme Raporlarının İncelenmesi, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı: 40, ss: TUNALI, A. (2012). Yeni Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde Kurumsal Yönetim İlkeleri, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı:366, ss TUNÇ, F. (2011). Yeni Türk Ticaret Kanunu nda Kurumsallaşmayla İlgili Düzenlemeler, X. Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozyumu, IV. Uluslararası Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozumu, Kurumsallaşma ve Denetim Konferansı, Antalya, ss Türk Ticaret Kanunu Genel Gerekçe, www2.tbmm.gov.tr/d22/1/ pdf, Erişim: YILMAZ R. ve KAYA M. (2014) Kurumsal Yönetim İlkelerinin Muhasebe Etik Kuralları İle İlişkisi İşletme Bilimi Dergisi Cilt:2 Sayı:1 160

167 Kurumsallaşmanın Bir Boyutu Olan Etik İlkelere Yöneticilerin Uyum Düzeyi Konusunda İşgören Algısı Üzerine Bir Araştırma Aysun KANBUR, Muhammed Kürşad DURSUN, Engin KANBUR Kastamonu Üniversitesi, Artvin Çoruh Üniversitesi, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, ÖZET Bu çalışmanın amacı kurumsallaşmanın bir boyutu olan etik ilkelerinin işletmeler açısından önemini vurgulamak, bu boyutun yöneticilerin uyum düzeyi konusunda iş gören algısı üzerindeki etkisini incelemek ve bu ilişkiyi istatistiki olarak değerlendirmektir. Araştırmanın kapsamını şirketlerde çalışan kişiler oluşturmaktadır. Çalışmada kurumsallaşmanın bir boyutu olan etik ilkelerinin işletmeler içerisindeki uygulamaları araştırılmıştır. İşletmelerdeki etik ilkelerin uygulanması ile yöneticilerin uyum düzeyi konusunda iş görenin algısı arasındaki ilişkiye bakılmıştır. Yapılan bu çalışma sonucunda etik ilkelerin uygulanması ile yöneticilerin uyum düzeyi konusunda iş görenin algısı arasında güçlü, pozitif ve etkin bir ilişki olduğu ortaya konmaktadır. Bu ilişkinin etkin ve verimli olarak kullanılması işletmelerin sürekliliği açısından ciddi bir öneme sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Sözcükler: Etik İlkeler, Kurumsallaşma ABSTRACT The aim of this study is to highlight the ethical principles that is the size of institutionalization for businesses, examines the effect of this size on employee perceptions about level of compliance of managers and evaluate this relationship statistically. The scope of the study consists of people working in companies. In this study, applications of the ethical principles that is the size of institutionalization in businesses were investigated. The relationship between employee perceptions about level of compliance of managers and ethical principles in the businesses were analyzed. As a result of these studies, it has been shown that the relationship between employee perceptions about level of compliance of managers and ethical principles is strong, positive and effective. It have been reached result that have critical importance for business continuity that using of this relationship as an effective and efficient Key Words: Ethical Principles, Institutionalization 161

168 GİRİŞ Bir işletmenin kişilerden bağımsız olarak kurallara, standartlara, prosedürlere sahip olması, değişen çevre koşullarını takip eden sistemleri kurması ve gelişmelere uygun olarak organizasyonel yapısını oluşturması; kendisine özgü iletişim ve iş yapma yöntemlerini kültür haline getirmesi ve böylece diğer işletmelerden farklı ve ayırt edici bir kimliğe bürünmesi süreci (Karpuzoğlu, 2004:45) olarak tanımlanabilen kurumsallaşma kurumsal teori temeline dayanan sosyolojik bir olgudur (Koçel, 2014:421). Kurumsallaşma kavramı kısaca tekrarlanan eylemlerin ve alışkanlıkların topluluklar içerisinde standart hale gelmesi ya da uyulması gereken kurallar şeklinde tanımlanmaktadır (Yazıcıoğlu ve Koç, 2009:499). Kurumsallaşmanın değişik araştırmacılarca yapılan çok sayıda tanımı bulunmaktadır. Söz konusu tanımlardaki ortak nokta kurumsallaşmayı oluşturan formalleşme, profesyonellik, örgüt kültürü oluşturma, tutarlılıktır ve kendine hesap verebilirlilik (etik) şeklindeki beş boyutun varlığıdır (Apaydın, 2009:11). Bu çalışmada aynı zamanda etik kavramının tanımı olarak bilinen ve kurumsallaşmayı oluşturan bu boyutlardan kendine hesap verebilirlilik boyutu ele alınmaktadır. Çalışmanın amacı, kendine hesap verebilirlilik anlamındaki etik kavramının ilkelerine yöneticilerin uyum düzeyi konusunda işgören algısını ortaya koymaktır. Malatya daki orta büyüklükte bir tekstil imalat işletmesinde yapılan araştırmanın temel hipotezi; yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyi konusunda işgörenlerin algısı onların demografik özelliklerine göre farklılık gösterdiği şeklindedir. Çalışma kuramsal çerçeve ve metodoloji kısımlarından oluşmaktadır. 1.KURAMSAL ÇERÇEVE 1.1. Kurumsallaşma Kurumsallaşma işletme içinde bir sistem kurulmasını; bu sistemin tüm parçalarının belirlemesini ve buna uygun davranış kalıplarının geliştirilmesini ifade etmektedir (Vural ve Sohodol, 2004:332). Kurumsallaşma, bir sistemin yerleşik, tutarlı, değişen koşullarla uyumlu, değişkenlik gösterecek şekilde esnek ve herkesçe bilinen ilkelere göre işlemesi olarak da tanımlanmaktadır. Kurumsallaşmada ifade edilen bu ilkelerden birisi de tüm paydaşlara hesap verme yükümlülüğü bulunmasıdır (Yazgan, 2008:14). Hesap verebilirliği oluşturan iki boyut; hesap verecek olanlar ve hesap verilecek olanlar şeklinde ifade edilebilir. Kimin hesap vereceği noktasında örgütsel hesap verebilirlik (örgütün bir bütün olarak, yani tüzel kişilik olarak hesap vermesi), hiyerarşik hesap verebilirlik (her bir astın, kendisinden yukarıda yer 162

169 alanlara hesap vermesi) ve bireysel hesap verebilirlikten (örgüt içinde yer alan her bir aktörün, kendi yerine getirdiği faaliyetlerden dolayı hesap vermesi) bahsedilebilir (Eryılmaz ve Biricikoğlu, 2011:25). Kime hesap verileceği noktasında ise kurumsal yönetim anlayışı bağlamında örgütlerin tüm paydaşlarına hesap verme yükümlülüğü olduğu üzerinde durulabilir. Hesap verebilirlik sadece bir eylem gerçekleştikten sonra cevap vermek (yılsonlarında açıklanan finansal tablolar) olarak algılanmamalıdır. Hesap verebilirliğin önemli bir yönü de herhangi bir eylem gerçekleşmeden önce, amaçların, niyetlerin ve gerekçelerinin açıklanmasına dayanmaktadır. Böyle bir açıklama niyet ve faaliyetlerdeki doğruluk ve tarafsızlık ihtimalini arttırırken örgütleri gerçeklerin açıklandığı şeffaf bir yönetim tarzına yöneltecektir. (Demirkıran vd., 2011:3). Bu noktada hesap verebilirliğin odaklandığı gerçekleri doğruluk içerisinde gizlemeden ve çarpıtmadan açıklama gücü etik olgusunu karşımıza çıkarmaktadır. Etik, neyin iyi veya kötü, doğru veya yanlış, adil veya adaletsiz olduğu ile ilgilidir (McCabe ve Rabil, 2002:18). Etik, verilen bir durum karşısında yapılması gereken her şeyin düşünülüp düşünülmediği sorusunu cevaplama girişiminde bulunmaktır (Spielman, 2000:224). Bir örgütün etik duruşu, örgütün değerlerinin ve etik yöneliminin çalışanlara iletildiği anlamına gelmektedir (Hood, 2003:265). Etik ilkeler kültürdeki değerleri yansıtır (Akbaba-Altun, 2003:9). Bir örgütün etik değerleri örgütün değer sistemi içinde yönlendirilmektedir ve bir eylem eğer o örgütün değer sistemini onaylıyor ise etik olarak yargılanabilir (Grojean vd., 2004:226). Üst yönetim örgüt içinde etik değerleri vurguladığı zaman daha fazla iş tatminine (dolayısıyla da sadakat) yönelme olacaktır. Böylece güçlü etik değerler sergileyen bir örgüt, örgüte daha bağlı işgörenlere sahip olmaktan da daha fazla yarar sağlayabilir (Vitell ve Hidalgo, 2006:34). Etik değerler davranışı şekillendirmekte ve bireyi belirli biçimde davranmaya zorlamaktadır. Ayrıca etik değerler bireysel çıkarların kontrol altında tutulmasını sağlamaktadır (Spinello, 2001:145). Etik ilkeler temel dayanakları son derece sıradan ve genel kabul gören ahlaki kanılardır (Arda vd., 2004:29). Etik kuralların uygulandığı kurumsal amaçları ve politikaları kabul eden bireyler genellikle yüksek standartta bir etik davranış sergileyecektir (Patterson, 2001:127). Etik davranabilmek için fırsatçılığın karar almaya baskı yapmasına izin verilmemelidir (Spinello, 2001:147). 163

170 1.2. Etik Gerek bireylerin gerekse toplumun yaşamlarına yön veren sosyal ve manevi değerlere ek olarak onların bu süreçteki uygulamalarına önemli ölçüde etki eden bir diğer değer de etiktir. Değerler teorisine göre hangi tarafta olduğu açıkça anlaşılması mümkün olamayacak kadar hem felsefi hem de bilimsel yönü olan ve bu nedenle ikili bir statüye sahip olan (Maxima, 2014:553) etik insana ne yapması ya da ne yapmamasını öneren değerler bütünü (Savara, 2007:10) ya da davranışlarımıza yol gösteren ve ahlaki bir seçimde bize yardımcı olan standartlar topluluğudur (Gökçe, 2011:49). Bir kişinin belli bir durumda ifade etmek istediği değerlerle ilgili olan (Kırel, 2000:2) ve Yunancadaki ethos sözcüğünden gelen etik iki farklı şekilde kullanılmaktadır. İlk kullanımı alışkanlık, töre, gelenek anlamlarına gelirken; dar anlamda eylemlerin, kurallar üzerinde düşünerek alışkanlık şeklinde gerçekleştirilmesidir (Nurmakhamatuly, 2010:71). Aristotales in, karekter ilmi (Poyraz, 2011:117) olarak tanımladığı etiğin tarihçesi ilk çağ filozoflarına kadar uzanmaktadır. İş etiği ile ilgili çalışmaların geçmişi ise 1800 lü yılların ortasına kadar uzanmaktadır (Mele, 2008:13). Bu tarihsel süreçte etik kavramı bazen benzer kavramlarla bazen de kendisi ile ilişkili kavramlarla karıştırılmıştır. Bu nitelikteki kavramların başında ahlak gelmektedir. İlgili literatürde etik ahlak bilimi olarak tanımlansa da iş ahlakı ve iş etiğinin birbirinin yerine veya alternatif olarak kullanımının söz konusu olduğu görülmektedir (Eğri ve Sunar, 2010:48). Etik, ahlâki standartların hayata uygulanışının ve mantıklı olup olmadıklarının sorgulanmasıdır; yani bir bakıma muhakeme ve akıl yürütme sürecidir (Tevrüz, 2007:3). Ahlak ise, toplumların gereksinim ve çıkarları doğrultusunda, alışkanlıklar, gelenekler, töreler ve kamuoyunun gücünden destek alan, kendiliğinden biçimlenmiş, genel kabul görmüş bir kurallar sistemidir (Türkeri, 2005:135). Diğer bir ifadeyle ahlâk yaşanan olgudur; etik ise bu olguyu sorgulayan felsefe dalıdır ve felsefenin en eski temel disiplinlerinden birisidir. Etik ve ahlak kavramları arasındaki bir takım benzerlik ve farklılıklara vurgu yapılırken Silvana Ianinska, Jean-Claude Garcia-Zamor a göre etik ile dürüstlük arasında da bir takım farklılıklar bulunmaktadır. Dürüstlük herkesin onun hakkında konuştuğu ancak onunla ilgili hiçbir tanım yapamadığı bir kavramdır. Özellikle klasik filozoflar tarafından bu kavramlara ilişkin olarak yapılan yorumlar etik kavramının daha fazla dikkat çekmesine ve önem kazanmasına neden olmuştur (Silvana vd., 2006:5). 164

171 2. METODOLOJİ 2.1. Araştırmanın Amacı Araştırmanın amacı kurumsallaşma olgusu bağlamında etik ilkelere yöneticilerin uyum düzeyi konusunda işgören algısını ortaya koymaktır. Araştırmada bu temel amaç doğrultusunda işgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algılarının demografik özellikleri açısından farklılık gösterip göstermediğinin belirlenmesi ve işgörenlerin etik algısı üzerinde durularak literatüre katkı sağlanması hedeflenmektedir Evren ve Örneklem Araştırmanın evrenini Malatya da faaliyetlerini sürdüren orta büyüklükte bir tekstil imalat işletmesinin işgörenleri oluşturmaktadır. Araştırmanın yürütülmesi sürecinde evreni oluşturan 400 işgören çalışma kapsamına alınmıştır. Veri toplama süreci tamamlanıp araştırmaya geri dönüşler incelendiğinde, 121 katılımcıdan uygun geri dönüş yapıldığı tespit edilmiştir Araştırmanın Problemi ve Hipotezleri Araştırmada işgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algılarının demografik özellikleri açısından farklılık gösterip göstermediği? temel sorusuna cevap aranmaktadır. Araştırma sorunsalına bağlı olarak geliştirilen araştırma hipotezleri ve alternatif hipotezler aşağıda sıralandığı şekildedir; (1) H 0 : İşgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algıları, cinsiyetlerine göre farklılık göstermemektedir. H 1 : İşgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algıları, cinsiyetlerine göre farklılık göstermektedir. (2) H 0 : İşgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algıları, eğitim durumlarına göre farklılık göstermemektedir. H 1 : İşgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algıları, eğitim durumlarına göre farklılık göstermektedir. (3) H 0 : İşgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algıları, işyerinde çalışma sürelerine göre farklılık göstermemektedir. H 1 : İşgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algıları, işyerinde çalışma sürelerine göre farklılık göstermektedir. (4) H 0 : İşgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algıları, yaşlarına göre farklılık göstermemektedir. 165

172 H 1 : İşgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algıları, yaşlarına göre farklılık göstermektedir Verilerin Toplanması ve Analizi Araştırmada veri toplama aracı olarak anket tekniğinden yararlanılmıştır. Anketin birinci bölümünde, araştırmaya katılan işgörenlerin demografik özelliklerini belirlemeye yönelik sorular bulunmaktadır. Anketin ikinci bölümünde ise işgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algılarını tespit etmeye yönelik sorular yer almaktadır. TEDMER tarafından uygulanan Etik Barometre ölçeğinden yararlanılarak hazırlanan ölçeğin geçerliliğinin incelenmesinde faktör analizinden güvenilirliğinin incelenmesinde ise Cronbach Alfa Katsayısı ndan yararlanılmış olup, elde edilen bulgular aşağıdaki Tablo 1 de sunulmaktadır. Tablo 1. Faktör Analizi ve Güvenilirlik Analizi Sonuçları Etik Barometre Ölçeği Faktör Açıklanan İfade Cronbach's Ölçek Yükleri Varyans Sayısı Alpha Aralığı (%) Etik Barometre 15,481 -,847 62,210,927 Kaiser-Meyer-Olkin örneklem yeterliliği değeri:,893 Barlett küresellik testi: ki-kare=1078,400; sd=105; p=,000 Açıklanan Toplam Varyans: %65,210 Etik Barometre Ölçeği nin faktör yükleri,481 -,847 aralığında değişen tek boyutlu bir yapı sergilediği ve bu tek boyutun toplam varyansın %65,210 unu açıklayıcı nitelikte olduğu görülmektedir. Ölçeğe ilişkin Cronbach Alfa Katsayısı ise %92,7 çıkmıştır. Dolaysıyla ölçeğin istatistiki açıdan bir hayli yüksek düzeyde anlamlı güvenilirliğe sahip olduğu söylenebilir Bulgular Araştırmada yer alan işgörenlerin, demografik özellikleri Tablo 2 de; yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin işgören algısına yönelik frekans analizinden elde edilen bulgular da Tablo 3 te yer almaktadır. 166

173 Tablo 2. Katılımcıların Demografik Özellikleri Demografik Özellik n % Demografik Özellik n % Cinsiyet: İşyerindeki Çalışma Süresi: Kadın 10 8,3 5 yıl ve altı 77 63,6 Erkek , yıl arası 35 28,9 Eğitim Durumu: 11 yıl ve üzeri 9 7,4 İlkokul 23 19,0 Ortaokul 33 27,3 Yaş: Lise 52 43,0 25 yaş ve altı 13 10,7 MYO 5 4, yaş arası 70 57,9 Lisans ve üzeri 8 6,6 36 yaş ve üzeri 38 31,4 Toplam Toplam Tablo 2 de yer alan bulgular incelendiğinde; katılımcıların büyük çoğunluğunun (% 91,7) erkeklerden oluştuğu; yarısından fazlasının (%57,9) yaş arasında bulunduğu görülmektedir. Katılımcıların işyerinde çalışma sürelerine bakıldığında, % 63,6 sının 5 yıl ve daha az, % 28,9 unun ise 6-10 yıl arası işyerinde çalıştığı görülmektedir. Ayrıca katılımcıların % 27,3 ünün ortaokul mezunu, %43 ünün lise mezunu, %4,1 inin yüksekokul mezunu ve % 6,6 sının ise lisans mezunu olduğu anlaşılmaktadır. Tablo 3 te yer alan bulgular incelendiğinde; katılımcıların büyük çoğunluğunun yöneticilerinin işletmeden aldıkları bilgileri dışarıda kişisel amaçları için kullanmadığını (% 69,4) ; yöneticilerinin onlardan hediye almamaya çok önem verdiğini (% 65,3) ; düşündükleri ortaya çıkmıştır. Diğer yandan katılımcıların yöneticilerinin onların öneri, eleştiri ve şikâyetlerini gereğince inceleyip adil şekilde sonuçlandırmaya çok önem verdiğini (% 32,2) düşündükleri tespit edilmiştir. Değişkenlerin ortalama değerleri incelendiğinde katılımcıların yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algılarının kısmen katılma ekseninde yoğunlaşarak çok yüksek bir eğilim göstermediği ve araştırmanın orta büyüklükte kurumsallaşma yolunda bir işletmede yürütülmesinin bu eğilimi doğurduğu ifade edilebilir. 167

174 Tablo 3. İşgörenlerin Yöneticilerin Etik İlkelere Uyum Düzeyine İlişkin Algıları DEĞİŞKENLER Yöneticilerimiz bizlerle olan ilişkilerinde dürüstlüğe çok önem verirler. Yöneticilerimiz bizlerle olan ilişkilerinde güvenirliğe çok önem verirler. Yöneticilerimiz çalışanları arasında cinsiyet, hemşerilik gibi hususlar açısından ayrım yapmamaya çok önem verirler. Yöneticilerimiz bizleri her türlü hak ve yükümlülüklerimiz yönünden açıkça bilgilendirirler. Yöneticilerimiz yasa, yönetmelik, tüzük gibi mevzuata tam olarak uymaya çok önem verirler. Yöneticilerimiz bizlerle ilgili özel bilgi ve belgeleri ilgisiz kişilere göstermemeye çok önem verirler. Yöneticilerimiz bizlerden hediye almamaya çok önem verirler. Yöneticilerimiz işletmeden aldıkları bilgileri dışarıda kişisel amaçları için kullanmazlar. Yöneticilerimiz bizlerin ödüllendirilmemizde kişisel başarılarımız yanında ahlaki değerlere uyumumuza da çok önem verirler. Yöneticilerimiz bizlerin diğer yöneticiler hakkında olumsuz düşünmemize neden olacak söz ve davranışlarda bulunmamaya çok önem verirler. Yöneticilerimiz ahlaki kurallara çok titizlikle uyarlar. Yöneticilerimiz şirketin önemsediği ahlaki değerleri net biçimde bizlere açıklamaya çok önem verirler. Yöneticilerimizin kendilerine has ahlaki değerleri ve ilkeleri vardır. Yöneticilerimiz bizlerin öneri, eleştiri ve şikayetlerimizi gereğince incelenip adil şekilde sonuçlandırmaya çok önem verirler. Yöneticilerimiz çalışanların iş sağlığı ve güvenleri için üzerine düşenleri yeterince yerine getirmektedirler Hiç Katılmıyorum Kısmen Katılıyorum Tamamen Katılıyorum n % n % n % X Ss 21 17, , ,5 2,18, , , ,0 2,28, , , ,0 2,20, , , ,5 2,17, , , ,0 2,26, , , ,2 2,45, , , ,3 2,47, , , ,4 2,61, , , ,5 2,16, , , ,7 2,42, , , ,6 2,33, , , ,8 2,33, , , ,5 2,40, , , ,2 1,96, , , ,2 2,35,

175 Yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algılarının katılımcıların cinsiyetine göre farklı olup olmadığını incelemek için t-testi; eğitim durumu, yaş ve işyerinde çalışma süresine göre farklı olup olmadığını incelemek için de Varyans analizi ile Levene s ve Tukey testleri uygulanmıştır. t-testine ilişkin bulgular tablo 4 de; Varyans analizi ile Levene s ve Tukey testlerine ilişkin bulgular ise tablo 5 de sunulmuştur. Tablo 4. Yöneticilerin Etik İlkelere Uyum Düzeyi Puanlarının Katılımcıların Cinsiyetlerine Göre Farklılaşmasına Yönelik t-testi Bulguları Cinsiyet N X S Sd t p Levene s Kadın 10 2,5800,52269 Erkek 111 2,2847,39883 Levene s Test p>0.05 dağılım homojendir ,739,085,249 Tablo 5. Yöneticilerin Etik İlkelere Uyum Düzeyi Puanlarının Katılımcıların Eğitim Durumu, Yaş ve İşyerinde Çalışma Süresine Göre Farklılaşmasına Yönelik Varyans Analizi Bulguları Eğitim Durumu N X S Sd F p Tukey 1. İlköğretim 23 2,3014, Ortaokul 33 2,2788, Lise 52 2,3769, ,682, MYO ve üzeri 5 2,0533, Levene s 5. Lisans ve üstü 8 2,1750,33982,132 Yaş N X S Sd F p Tukey 1. 5 yıl ve altı 13 2,2923, yıl arası 70 2,2267, ,720,070 Levene s yıl ve üzeri 38 2,4667, ,556 İşyerinde Çalışma Süresi N X S Sd F p Tukey 1. 5 yıl ve altı 77 2,3619, yıl arası 35 2,2152, ,100,336 Levene s yıl ve üzeri 9 2,2222, ,306 Levene s Test p>0.05 dağılım homojendir. Tablo 4 te yer alan bulgulara göre işgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyi ile ilgili olarak işgören algısının cinsiyete göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediği hususundaki H 0 hipotezi reddedilememiştir. Tablo 5 te yer alan bulgulara göre de, işgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyi ile ilgili olarak işgören algısının eğitim durumu, yaş ve işyerinde çalışma süresine göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediği hususundaki H 0 hipotezleri reddedilememiştir. 169

176 SONUÇ Araştırma kurumsallaşma olgusu bağlamında etik ilkelere yöneticilerin uyum düzeyi konusunda işgören algısını ve bu algının demografik özellikler açısından farklılık gösterip göstermediğini tespit etmek amacıyla yürütülmüştür. Araştırmanın bulguları işgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin algılarının kısmen katılma ekseninde yoğunlaştığını ve bu algının demografik özellikler açısından farklılaşmadığını ortaya koymuştur. Dolayısıyla araştırmada ileri sürülen tüm hipotezler reddedilmiştir. Araştırmanın orta büyüklükte bir işletmede yürütülmüş olması ve KOBİ lerin kurumsallaşma sorunlarının gerek akademik anlamda gerek uygulayıcılar tarafından birçok platformda tartışılıyor olması araştırmanın gerçekleştirildiği işletmede işgörenlerin etik algısının çok yüksek olmamasının nedeni olarak düşünülebilir. Diğer yandan araştırma hipotezlerinin test edilmesiyle ortaya çıkan bulgular işgörenlerin, etik ilkelere yöneticilerin uyum düzeyi konusundaki algılarının demografik özellikleri doğrultusunda şekillenmediğini göstermektedir. O halde cinsiyetlerine, eğitim durumlarına, işyerinde çalışma sürelerine ve yaşlarına göre farklılaşmadan işgörenlerin, yöneticilerin etik ilkelere uyum düzeyine ilişkin belirli bir algıya sahip olduğu ileri sürülebilir. KAYNAKÇA AKBABA, A. S.; (2003), Eğitim Yönetimi ve Değerler, Değerler Eğitimi Dergisi, 1(1), ss APAYDIN, F.; (2009), Kurumsal Teori ve İşletmelerin Kurumsallaşması, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 10(1), s.11. ARDA, B., KAHYA, E. ve BAŞAĞAÇ-GÜL, T.; (2004), Bilim Etiği ve Bilim Tarihi, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara. ARGÜDEN, Y.; (2002), İyi Yönetişim, Dünya Gazetesi. ÇELİK, E.; (2007), Kurumsal Yönetim Modeli Olarak Paydaş Yaklaşımı: Kamu ve Özel Hastane Karşılaştırması, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir. DEMİRKIRAN, Ö., ESER, H. B. ve KEKLİK, B.; (2011), Demokrasinin Tabana Yayılması, Yönetimde Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik Bağlamında Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, Akdeniz Üniversitesi Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi, 3(2), ss DOĞAN, M.; (2007), Kurumsal Yönetim, Siyasal Kitabevi, Ankara. 170

177 EĞRİ, T. ve SUNAR, L.; (2010), Türkiye de İş Ahlakı Çalışmaları: Mevcut Durum ve Yönelimler, Turkish Journal Of Business Ethics, 3(5), s.48. ERDEM, A. R.; (2013), Üniversite Özerkliği: Mali, Akademik ve Yönetsel Açıdan Yaklaşım, Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, 3(2), ss ERYILMAZ, B. ve BİRİCİKOĞLU, H.; (2011), Kamu Yönetiminde Hesap Verebilirlik, Turkish Journal of Business Ethics, 4(7), ss GÖKÇE, O. ve ÖZSELLİ, E.; (2011), Kamu Yönetiminde Etik ve Etik Dışı Davranış Algısı, Turkish Journal Of Business Ethics, 1(7), s. 49. GROJEAN, M. W., RESICK, C. J., DICKSON, M. W. ve SMITH, D. B.; (2004), Leaders, Values, and Organizational Climate: Examining Leadership Strategies for Establishing an Organizational Climate Regarding Ethics, Journal of Business Ethics, 55, pp HOOD, J. S.; (2003), The Relationship of Leadership Style and CEO Values to Ethical Practices in Organizations, Journal of Business Ethics, 43, pp KALKAN, A. ve ALPARSLAN, A. M.; (2009), Şeffaflık, İletişim ve Hesap Verebilirliğin Yerel Yönetim Başarılarına Etkileri. Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 1(1), ss KARPUZOĞLU, E.; (2004), Aile Şirketlerinin Sürekliliğinde Kurumsallaşma. 1. Aile İşletmeleri Kongresi Kitabı, İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınları, İstanbul. KIREL, Ç.; (2000), Örgütlerde Etik Davranışlar, Yönetimi ve Bir Uygulama Çalışması, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir. KOÇEL, T.; (2011), İşletme Yöneticiliği, Beta Yayınları, İstanbul. KOÇEL, T.; (2014), İşletme Yöneticiliği, Genişletilmiş 15. Baskı, Beta Basım Yayım ve Dağıtım, İstanbul. MAXIMA, S. T.; (2014), Ethics: Philosophy or Science?, Procedia - Social and Behavioral Sciences, 149, p MCCABE, D. M. ve RABIL, J. M.; (2002), Ethics and Values in Nonunion Employment Arbitration: A Historical Study of Organizational Due Process in the Private Sector, Journal of Business Ethics, 41, pp MELE, D.; (2008), Business Ethics: Europe Versus America, Ed: FLYNN, Gabriel, Leadership end Business Ethics, Mollie Painter-Morland, De Paul University, U.S.A. NURMAKHAMATULY, A.; (2010), Kazak ve Türk Yöneticilerin İş Etiğine İlişkin Tutum ve Davranışları, Turkish Journal Of Business Ethics, 3(5), s

178 ÖZLER, H., ÖZLER, D. E. ve GÜMÜŞTEKİN, G. E.; (2007), Aile İşletmelerinde Nepotizmin Gelişim Evreleri ve Kurumsallaşma, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17, ss PATTERSON, D. M.; (2001), Causal Effects of Regulatory, Organizational and Personal Factors on Ethical Sensitivity, Journal of Business Ethics, 30, pp PAZARCIK, O.; (2004), Aile İşletmelerinin Tanımı Kurumsallaşması ve Yönetişimi. 1. Aile İşletmeleri Kongresi Kitabı, İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınları, İstanbul. POYRAZ, H.; (2011), Medyada Ahlakı Aramak, Turkish Journal of Business Ethics, 4(8), s.117. SILVANA, I., ZAMOR, G. ve CLAUDE, J.; (2006), Morals, Ethics and Integrity: How Codes of Conduct Contribute to Ethical Adult Education Practice, Public Organiz Rev., 6, p. 5. SPIELMAN, B.; (2000), Organizational Ethics Programs and the Law, Cambridge Quarterly of Healthcare Ethics, 9, pp SPINELLO, R. A.; (2001), Code and Moral Values in Cyberspace, Ethics and Information Technology, 3, pp SVARA, J. H.; (2007), The Ethics Primer for Public Administrators in Government and Nonprofit Organization, Jones and Bartlett Publishers, Arizona. TEVRÜZ, S.; (2007), Etik Yaklaşımlar ve İş Ahlakı, Editör: Suna Tevrüz, İş Hayatında Etik, Beta Basım Yayım ve Dağıtım, İstanbul. TKYD ve DELOİTTE (2007), Aile Şirketleri İçin Adım Adım Kurumsal Yönetim, TKYD ve Deloitte Ortak Yayını, İstanbul. TOMS, S. ve WRIGHT, M.; (2002), Corporate Governance, Strategy and Structure in British Business History, , Business History, 44(3), pp TÜRKERİ, M.; (2005), Etik Tarihindeki Temel Doğal Yasa Anlayışları ve Bu Anlayışlardaki Dini Unsurlar, D.E.Ü, İlahiyat Fakültesi Dergisi, XXII, s.135. VITELL, S. J., HIDALGO, E. R.; (2006), The Impact of Corporate Ethical Values and Enforcement of Ethical Codes on the Perceived Importance of Ethics in Business: A Comparison of U.S. and Spanish Managers, Journal of Business Ethics, 64, pp VURAL, B. A. ve SOHODOL, Ç.; (2004), Aile Şirketlerinde Kurumsal Kültür: Avantajlar-Dezavantajlar ve Öneriler Üzerine Bir Çalışma, 1. Aile İşletmeleri Kongresi Kitabı, İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınları, İstanbul. 172

179 YAZICIOĞLU, İ. ve KOÇ, H.; (2009), Aile İşletmelerinin Kurumsallaşma Düzeylerinin Belirlenmesine Yönelik Karşılaştırmalı Bir Araştırma, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21, ss YAZGAN, Y.; (2008), Kurumsallaşma Kavramına Psikolojik Bir Bakış: Aile Kalmak, Şirket Olmak, TKYD Yayınları, İstanbul. 173

180 Kurumsallaşma, Kurumsal Kuram ve Kurumsal Yönetim: Kavramlar Arası Farklılıklar ve Biçimselleşme Zehra Nuray NİŞANCI, Abdullah OĞRAK, Ayşegül KAYA Sadike ÖZÇELİK, Helin Aslıhan DÜZGÜN İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi; Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi; İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Yüksek lisans öğrencisi, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Yüksek lisans öğrencisi, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Yüksek lisans öğrencisi, ÖZET Kurumsallaşma, kurumsal kuram ve kurumsal yönetim kavramları, zihinde benzer çağrışımlar yapmakta ve literatürde bazen birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Konu ile ilgili çalışmalar incelendiğinde her bir kavramın aslında farklı noktalara odaklandığı dikkat çekmektedir. Buradan hareketle bu çalışmanın amacı, kurumsallaşma, kurumsal kuram ve kurumsal yönetim üzerine yapılan çalışmaları incelemek, kavramlarla ilgili tanım, içerik ve özellikler konusunda benzerlikleri ya da farklılıkları ortaya koymak, nihayetinde her bir kavramın biçimselleşme boyutuna bakış açısını ortaya koymaktır. Yapılan literatür incelemesinde, kurumsallaşma kavramı ele alınırken, kurum içi profesyonelleşme, biçimselleşme/formelleşme, şeffaflık, kültürel güç ve tutarlılıktan oluşan beş temel boyutun ön plana çıktığı; kurumsal kuramda örgütlerin, kurumsal çevre içinde ne derece kabul gördüklerine, bir diğer ifadeyle çevre içindeki meşruiyetlerine odaklanıldığı; kurumsal yönetim/ yönetişim kavramında ise, şeffaflık, adillik, sorumluluk ve hesap verebilirlik boyutları ile paydaşlara yönelik sorumlukların yerine getirilmesinin öncelendiği anlaşılmaktadır. Kavramlar, biçimsellik boyutu açısından karşılaştırıldıklarında; kurumsallaşma kapsamında biçimselleşmenin, yönetsel eylemler, kararlar ve kuralların yazılı olarak formüle edilme ve kaydedilmeyi ifade ettiği; kurumsal kuramda organizasyonların yapı ve işleyiş özellikleri ile çevrenin özellikleri arasında bir benzeşmeyi ve paralelliği öngördüğü; kurumsal yönetimde ise, paydaşlara doğru bilgi verilmesi ve şeffaf davranılmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Sonuç itibariyle kurumsallaşma ve kurumsal kuram, çevreyi daha çok önemseyen bir yaklaşım içindedir. Kurumsal yönetimde ise biçimselleşme, paydaşlara yönelik sorumluluklar kapsamında önem kazanmaktadır denebilir. Anahtar kelimeler:kurumsallaşma, Kurumsal Kuram, Kurumsal Yönetim, Biçimselleşme 174

181 Instıtutıonalızatıon, Instıtutıonal Theory And Instıtutıonal Management: Dıfferences Between Concepts And Formalızatıon ABSTRACT Institutionalization, institutional theory and institutional management make an analogous impression in mind, and they are often employed in place of one another in the literature. It is revealed that each concept has different focal points when studies on the subject are reviewed. Moving from this point, the aim of this study is to examine studies on institutionalization, institutional theory and institutional management, to uncover the differences and similarities between the definitions, content and properties of these concepts, and, in conclusion, to present each concept s rendering of the formalization aspect. In the literature survey we undertook, 5 basic aspects of the concept stood out as institutionalization was employed such as institutional professionalization, formalization, transparency, cultural power and consistency. As institutional theory is concerned, studies focused on how organizations were received in the institutional environment, in other words their legitimacy in this environment. Lastly, for the concept of institutional management, transparency, fairness, responsiveness, accountability and paying due diligence to stakeholders were priviliged. As these concepts were compared in terms of the aspect of formalization, formalization referered to the formulization and recording of managerial actions, decisions and rules in institutionalization. It meant a similitude and a correlation in the characteristics of the organizations structure, functioning and the environment according to institutional theory. In institutional management, sharing accurate information with the stakeholders and working in transparency were aimed. As a result, institutionalization and institutional theory have a tendency to take environment more seriously into perspective. For institutional management, though, it can be said that formalization gains weight as the responsibilities towards the stakeholders are concerned. Key words:institutionalization, Instıtutıonal Theory, Institutional Management, Formalization 175

182 Giriş Bugünün dünyasını etkin yönetmede üç kritik zorluk vardır; değişim, teknoloji ve küreselleşme (Hitt vd.2005:5). Günümüz işletmeleri için değişim, istisnai bir durum olmaktan çıkıp, adeta uyulması gereken bir kural haline gelmiştir (Şimşek,1996:III). İşletmeler, hayatta kalmak için, ürün ve hizmetlerinden, stratejisine, teknolojisine, örgütsel yapısına ve yönetim uygulamalarına kadar her yönden çevresindeki gelişmelere adapte olmak zorundadır (Jacob,1993:30). Örgütlerin sahip olduğu yetenekli kadrolar, iyi bir çevre anlayışına ve değişimlere uyum kapasitesine sahip olmalı (Boone and Kurtz,1983:423) ve çevrede gelişen ekonomik, politik, teknolojik, sosyal ve özellikle de yönetsel değişimlerin, örgüt üzerindeki yansımalarını dikkate alabilmelidir. Yaşanan değişimlere adaptasyonun sağlanmasında önemli bir unsur, işletmelerin kurumsallaşmasıdır (Apaydın, 2009: 2). Kurumsallaşma, bazen kurumların eşbiçimliliğinin ya da farklılığının nedeni, bazen bir süreç, bazen bir nitelik bazen de örgütsel ve yönetsel değişim süreci sonunda ortaya çıkan düzen, yapı olarak kabul edilmektedir. Kurumsallaşma, kurumsal kuram ve kurumsal yönetim kavramları benzer çağrışımlar yapmakta, hatta bazen aynı kavramlarmış gibi kullanılmaktaysa da literatür tarandığında görülmektedir ki, araştırmacıların kavramlara bakış açıları ve değerlendirmeleri birbirinden oldukça farklı noktalara odaklanmaktadır. Teorik gelenek içinde anahtar kavramların tanımları, ölçüleri/önlemleri veya yöntemleri üzerinde çok az fikir birliği vardır (Tolbert and Zucker, 1996:175). Sadece araştırmacıların kavramlara bakış açıları değil, ilgili uygulamaların da birbirlerinden oldukça farklı olduğu söylenebilir. Dolayısıyla kavramlar arasındaki benzerlik ve farklılıkların ortaya konması önemlidir. Çalışma kapsamında, kurumsal kuram, kurumsal yönetim ve kurumsallaşma üzerine yapılan çalışmalar incelenerek kavramların tanım, özellik ve içerik benzerlikleri ve/veya farklılıkları ortaya konmaya çalışılacaktır. Böylece kavramların aynı şeyi ifade edip etmedikleri konusunda bir sonuca varmak mümkün olabilecektir. Ayrıca biçimselleşme boyutu irdelenecek, her üç kavramın biçimselleşme boyutuna bakış açısı ortaya konmaya çalışılacaktır. Literatür Özeti Kurum ve Kurumsallaşma Kurum ve kurumsallaşma kavramları, yaklaşımlar arasında önemli farklılıklarla, değişik şekillerde tanımlanmıştır (Scott,1987:493). Hatta araştırmacıların üzerinde kolayca 176

183 birleştikleri nokta, kurumsallaşmanın ne olduğundan çok ne olmadığıdır (Dimaggio ve Powell, 1991; Aktaran Koçel, 2013:359). Meyer ve Rowan ın 1977 yılında yayınlanan klasik makalesinden bu yana kurumsal bakış açısına dayanan örgütsel analizler çoğalmış (Tolbert and Zucker; 1999:169) ve çok çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Kurum, evlilik, aile, ortaklık, mülkiyet gibi köklü bir yapıyı içeren, genellikle devletle ilişkisi olan yapı veya birlik, müessese (TDK, şeklinde tanımlanmakta, en geniş anlamıyla, iktisadi, sosyal ve kültürel faaliyetler gibi toplumsal problem ve ihtiyaçlarla ilgilenen büyük, yaygın teşkilatlar olarak ele alınmaktadır (Kendirli ve Konak, 2014:115). Tutarlı ve yavaş değişen bir sosyal sistem olarak kabul edilen kurum (Ayrancı, 2010; Aktaran, Çınar ve Karcıoğlu, 2013:836) belirli durum veya özellik kazanan sosyal bir düzeni veya biçimi temsil etmektedir (Jepperson,1991; Aktaran Dinçer ve Özdemir, 2013:36). Çavuş ve Demir(2011) e göre kurumsallaşma, genellikle örgütsel ve yönetsel yetmezliği olan işletmelerin kurumsallaşma sürecini ifade etmede kullanılır. Ancak, bilinmektedir ki, işletmelerin kurumsallaşmamasının nedeni sadece örgütsel ve yönetsel yapı eksikliği değildir. Kurumsallaşan işletmelerde, işçilerin işlerini tam olarak gerçekleştirdiği, haklarını ve sorumluluklarını bildiği ve işletmenin en iyi kurumsal becerilerle kâr edebildiği bir sistem mevcuttur (Çavuş ve Demir, 2011:418). En yalın anlatımla kurumsallaşma, konu ne olursa olsun her türlü etkileşim ve iletişimde belirli kuralların hâkim olması demektir (Fındıkçı, 2005:82; Aktaran, Kiracı ve Alkara, 2009:174). Selznick (1957) e göre kurumsallaşma, bir uyarlama sürecini ifade etmektedir ki, belki de onun en önemli anlamı, eldeki görevin yerine getirilmesinde teknik gerekliliklerin ötesinde değer oluşturma ile ilgili olmasıdır (Scott,1987:493). Scott a göre kurumsallaşma, hem değer oluşturma/kazanma süreci, hem de realite/gerçeklik oluşturma süreci olarak ele alınabilir (Scott,1987:493,495). Kurumsallaşma, bir dizi amaç ve hedeflerin yanı sıra, ilkeler ve değerler dahilinde örgütün yönetimi olarak da tanımlanır (Kahveci,2007; Akt.Yazıcıoğlu ve Koç; 2009:500). Kurumsallaşma, örgütsel istikrar, meşruluk, tahmin edilebilirlik, çok kaynak ve çevreye uyum sağlamak için, kararlı olmayan ya da gevşek organize olmuş ve dar teknik eylemler ve yapılardan, düzenli, kararlı ve sosyal olarak kurumsal çevreye entegre olmuş yapılanmaya giderek, bunun içselleştirilmesi ve bütün çalışanlarca ve yöneticilerce aynı algılama düzeyine ulaşılıp, değişik şartlarda ve ortamlarda, bu yapılanma ve buna bağlı davranış biçimlerinin otomatik olarak uygulanmasıdır (Apaydın, 2007; Selznick, 1996:273; DiMaggio ve Powell, 1983:63-82; Meyer ve Rowan, 1977:42; Zucker, 1977:64; Scott, 1987:494; Akt.Apaydın, 2008:122). Zucker (1977) de, kurumsallaşmanın değişen 177

184 düzeylerde sonuçları üzerine odaklandığı araştırmasında, kurumsallaşmanın hem bir süreç ve hem de değişebilir bir özellik/nitelik olduğunu belirtmektedir (Tolbert and Zucker, 1996:175). Nitelik, bir şeyin nasıl olduğunu belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik, vasıf, keyfiyet (TDK, olarak tanımlandığına göre kurumsallaşma, bir örgütü diğerlerinden ayıran özellikler bütününü ifade etmektedir denebilir. Kurumsallaşma, kurumların sürekliliği, davranışlara bir standart getirilmesi ve istikrar kazandırılması olarak da ele alınmaktadır (Kendirli ve Konak, 2014:115). Aslında kurumsallaşma, bir örgüt veya işletmenin kişilerden bağımsız olarak kurallara, standartlara, prosedürlere sahip olması, değişen çevre koşullarını takip eden sistemleri kurması ve gelişmelere uygun olarak örgütsel yapısını oluşturması, kendisine özgü iletişim ve iş yapma yöntemlerini kültür haline getirmesi ve böylece diğer işletmelerden farklı ayırt edici bir kimliğe bürünmesi sürecidir (Karpuzoğlu, 2004:45). Yaygın olan görüşe göre, eğer işletme içerisinde uzmanlaşma artmışsa, şirketlerin yönetimini profesyonel yöneticiler üstlenmişse, yapılan her işin bir prosedürü varsa ve bunlar yazılı hale gelmişse, yani örgüt içerisinde her şey aynı formda ise yöneticiler firmalarını kurumsallaşmış olarak nitelendirmektedirler (Gürol, 2011:5). Kurumsallaşmanın en temel felsefesi işlerin ve süreçlerin kişiye değil bir modele dayandırılmasıdır. İşler ve süreçler bir modele dayandırıldığında işletmenin yöneticilerinin ve sahiplerinin kimler olduğu işletmenin devamı için pek bir anlam ifade etmez (Yazıcıoğlu, 2008: 43 Aktaran Yazıcıoğlu ve Koç, 2009:500). Yani, kurumsallaşmış bir örgütte/işletmede her zaman izlenecek süreçler ve bu süreçlerde uyulacak kurallar bellidir. Bunlar, yöneticilere/bireylere göre değişmeyecek, bir değişiklik gerektiğinde bu, herkesin bilgisi dâhilinde değişecek ve gerçekleşecektir. Örgütlerin kurumsallaşmasından bahsetmek çok kolay olmasa da (Gürol, 2011:5), uzun vadede pazarda ayakta kalabilmek için kurumsallaşmanın kaçınılmaz (Walker ve Ruekert, 1987:19) ve örgütler/işletmeler için yaşamsal bir öneme sahip olduğu söylenebilir. Örgütler, belirli amaçlara ulaşmak için kurulmuş teknik mekanizmalar iken, zaman içinde değişerek kurumlara dönüşmektedirler. Bu kapsamda kurumsallaşma, örgütlerin, yapıların, düzenlerin, sadece amaçlar dizisini gerçekleştirme misyonuyla yetinmemelerini, yapı içerisinde teknik mekanizmanın ötesinde değer oluşturma ve kazanma sürecini yaşamalarını gerektirmektedir. Sonuçta örgütler, ilk görüntülerinden farklı bir görüntüye ve konuma ulaşmakta ve kurumsallaşma, örgütün kuruma dönüşmesi şeklinde tezahür etmektedir. Yani kurumsallaşma, mevcut işletme yapısının ve iş süreçlerinin değişerek yeni yapıya ve iş süreçlerine dönüşmesi şeklinde de ele alınmaktadır (Fox-Wolfgramm ve diğ., 1998; Aktaran Apaydın, 2009: 2). Sonuç olarak kurumsallaşma, bir örgütü diğerlerinden ayıran özellikler 178

185 bütününü, bu özelliklerin örgüte kazandırılma sürecini ve bu süreç sonunda ortaya çıkan kurumsallaşmış yapıyı ifade etmede kullanılmaktadır denebilir. Örgütlerin faaliyette bulundukları çevre ile sürekli etkileşim halinde oldukları, çevrelerini etkiledikleri ve ondan etkilendikleri her zaman kabul edilmektedir. Bu kapsamda örgütlerin, çevreden gelen beklenti ve baskılara cevap verme zorunlulukları birçok boyutta kendini göstermektedir. Meyer ve Rowan a (1991) göre, modern toplumlarda biçimsel örgüt yapıları, yüksek derecede kurumsallaşmış ortamlarda meydana gelirler. Örgütler, toplumda egemen olan rasyonelleşmiş kurumsal ve örgütsel konseptlerin oluşturduğu uygulama ve süreçleri benimsemeye yönlendirilmektedirler. Bu uygulama ve süreçleri benimseyen örgütler ise elde edilen uygulama ve süreçlerden bağımsız olarak meşruiyetlerini arttırmakta ve hayatta kalmaktadırlar (Meyer ve Rowan, 1991; Aktaran, Dinçer ve Özdemir, 2013: 37). Bu tür bir bakış aşısına göre kurumsallaşma, belli bir çevrede faaliyet gösteren kuruluşların yapı ve işleyiş özellikleri ile çevrenin özellikleri arasındaki paralelliği ve örgütsel yapılarda zamanla oluşan eşbiçimliliği (izomorfizm) göstermektedir (Boselie vd. 2003: 1412;Akt. Karacaoğlu ve Sözbilen, 2013: 42). Kurumsallaşma derecesini ölçmede, örgütlerin eşbiçimliliği/ benzerliği, farklılığı, profesyonelliği, nesnelliği, sadeliği, esnekliği gibi özellikler en çok öne çıkan kriterler arasında sayılabilir. Selznick (1996) tarafından geliştirilen ve işletmelerin kurumsallaşma seviyesinin tespitinde kullanılan kriterler dört ana başlık altında incelenmiştir; sadelik, farklılaşma, esneklik ve otonomi. Bu noktada kurumların diğer kurumlardan ayırt edilebilir farklı kimliklere sahip olduğunu ifade etmede otonomi kavramından yararlanılmakta ve kurumsallaşmış örgütler/kurumlar, yönetim özgürlüğünü elinde tutan örgütler olarak kabul edilmektedirler. (Çavuş ve Demir, 2011:417). Alpay vd.(2008) ne göre kurumsallaşma kriterleri, nesnellik, şeffaflık, adalet, biçimselleşme/formelleşme, profesyonelleşme (Alpay vd. 2008;437); Apaydın(2007) a göre ise, formelleşme, otonomi, profesyonelleşme, kültürel güç, saydamlık, sosyal sorumluluk ve tutarlılık (Apaydın, 2007; Akt.Apaydın, 2008:123) şeklinde ele alımaktadır. Çevrenin, bu boyutlar kapsamında örgütler üzerinde baskı kurması ve birtakım beklentiler içerisine girmesi söz konusu olduğunda, örgütlerin yine bu boyutlar kapsamında baskı ve beklentilere cevaplar vereceği varsayılabilir. Bu çalışmada, kurumsallaşma kriterlerinden biçimselleşmeye yani formelleşmeye odaklanılacaktır. Biçimselleşme, işletme içindeki değişik fonksiyonların koordinasyonunu sağlayacak şekilde işletme faaliyetlerinin kurallar, standartlar ve sistematik süreçlerle belirlenerek örgüt yapılarının dizaynı ve yönetsel fonksiyonların kimlerce ve nasıl yürütüleceğinin belirlenmesi ve bunların yazılı hale getirilmesi olarak tanımlanmaktadır 179

186 (Wallece 1995: 230). Ferrel ve Skinner(1988) a göre biçimselleşme, kurallara bağlanan işletme fonksiyonlarının sürekli organize edilmesidir. Kurallar, standartlar ve sistematik prosedürler, örgütsel eylemlerin hedef merkezli olmasını ve aynı zamanda daha düşük seviyedeki bölüm ya da fonksiyonun, daha yüksek olanın kontrol ve gözetiminde olmasını sağlamaktadır. Biçimselleşme ile yönetsel eylemler, kararlar ve kurallar yazılı olarak formüle edilmekte ve kaydedilmektedir (Ferrell ve Skinner 1988;Aktaran Karacaoğlu ve Sözbilen, 2013: 43). Yani biçimselleşme, işletmelerdeki faaliyetlerin, bu faaliyetler arasındaki ilişkilerin ve çalışanların görevlerinin, rollerinin, yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi ve büyük bir kısmının yazılı hale getirilmesidir. Yazılı hale gelen kuralların ve bu kapsamda yaşanan süreçlerin, faaliyette bulunulan çevre tarafından kabul görmesi önemlidir. Aksi halde kurumsallaşmanın bir kriteri olarak biçimselleşmeden bahsedilemeyecektir. Biçimselleşmenin örgütler açısından önemi büyüktür. Biçimselleşme, koordinasyonu artırarak üretim maliyetlerini azaltmaktadır. Kuralların oluşması, işletmenin biçimselleşmesini de sağlamaktadır. Biçimselleşme, çalışanların otonomisini azaltmaması durumunda işletmeye olan bağlılığı ve dolayısıyla da performansı artırmaktadır (Wallace,1995:232). Biçimselleşmenin en önemli etkisi, çevre ile uyumu sağlamadaki potansiyeli ve bu kapsamda örgüte küresel rekabette başarı şansını yakalama imkânı tanımasıdır. Kurumsal Kuram/Kurumsallaşma Yaklaşımı Kurumsal Kuram(Instıtutıonal Theory) literatürde bazen Kurumsallaşma Yaklaşımı (Institutionalization Theory) şeklinde de yer almaktadır. İçeriklerine bakıldığında, her iki kavramla aynı şeylerin ifade edilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Kurumsal kuram, 1970 yılı öncesine uzanmakla birlikte(gouldner, 1954; Selznick, 1949; Zald,1970; Aktaran, Sözen ve Basım, 2012:241), yönetim ve organizasyon alanında 1970 lerin son yıllarından bu yana yaygınlık kazanarak ilgi odağı haline gelmiştir (Dimaggio ve Powel,1983; Meyer ve Rowan, 1977; Meyer ve Scott, 1983; Mizruchi ve Fein,1999; Scott, 2008; Zucker, 1983, 1987; Aktaran, Sözen ve Basım, 2012:241). Dacin vd.(2002), kurumsal kuramın, hem bireysel hem de kurumsal eylem için popüler ve güçlü bir açıklama şeklinde öne çıktığını, kapsamı kesinlikle genişletilmiş olmasına rağmen, çoğunlukla olguların kalıcılığı ve homojenliğini açıklamada kullanılan bir kuram olması nedeniyle genellikle eleştirildiğini ifade etmişlerdir (Dacin vd. 2002:45). Tolbert ve Zucker 1996 yılı çalışmalarında, kurumsal yaklaşımın henüz kurumsallaşmış hale geldiğini vurgulamışlardır (Tolbert and Zucker, 1996:175) yılında Yönetim Akademisi nin ABD nin New Orleans kentinde düzenlenen yıllık toplantısında, Örgüt/Yönetim Kuramı grubuna önerilen bildiriler 180

187 üzerine yapılan analizde, 1075 bildiri içinde 92 bildiri (%8,5) ile kurumsal kuramın, en çok çalışılan kuram olduğu ifade edilmiştir (Özen, 2010:238). Kurumsal Kuram(Instıtutıonal Theory)/Kurumsallaşma Yaklaşımı (Institutionalization Theory), örgütün kurumsal çevresine adaptasyonunu ele alan (Gürol, 2011:17) sosyolojik bir yaklaşımdır (Jepperson, 1991; Akt.Koçel, 2013:359). Kurumsal kuram genel olarak, örgütsel düzenlemelerin şekillenmesinde sosyal ve kültürel çevrenin üzerinde durarak, yerleşik kural, değer ve normların etkisine dikkat çekmektedir (Dimaggio, 1988; Dimaggio ve Pawell, 1983, 1991;Meyer ve Rowan, 1977; Scott, 1987, 2008;Tolbert ve Zucker, 1983; Akt. Sözen ve Basım, 2012:241). Kuramın temel tezi, örgütlerin yapı ve süreçlerinin içinde bulundukları kurumsal çevreye uyumları sonucunda şekillendiğidir (Özen,2010:241). Buna göre örgütlerin varlıklarını devam ettirebilmeleri, kurumsal çevrenin dayattığı beklentileri karşılamalarına, diğer bir ifadeyle, sosyal ve kültürel çevreye uyum sağlamalarına bağlıdır (Zucker, 1987; Aktaran Duman, 2012: 10). Yani örgütlerin hayatlarını devam ettirmeleri, sadece etkili ve verimli olmalarına bağlı değildir. Kurumsal çevre içinde ne derece kabul gördükleri önem arz etmektedir (Meyer ve Rowan, 1977; Tolbert ve Zucker, 1983; Dimaggio ve Pawell, 1983, 1991; Scott,1987, 2008; Dimaggio, 1988; Aktaran Sözen ve Basım, 2012:242). Kurumsal kuram, örgütsel varlığın ve devamlılığının nedenleri ve sonuçları üzerine odaklanır (Carney & Gedajlovic,2002; Akt. Yazıcıoğlu ve Koç; 2009:499) ve belli bir çevrede faaliyet göstermekte olan organizasyonların yapı ve işleyiş özellikleri ile çevrenin özellikleri arasında bir benzeşme, paralellik öngörür. Eşbiçimlilik veya eş şekillilik olarak da adlandırılan bu benzerlik, organizasyon ile çevresi arasındaki ilişkiyi kuran en önemli faktördür. Aynı dalda çalışan organizasyonlar benzer çevresel baskılara maruz kalacaklar ve çevrenin bekleyiş ve zorlamalarına paralel olarak benzer yapı ve işleyiş özelliği kazanacaklardır. Böylece eş biçimlilik ortaya çıkacaktır. Bütün organizasyonlar aynı eşbiçimliliği göstereceğinden sonunda ortaya kurumsal eşbiçimlilik çıkacaktır. Yani aynı daldaki organizasyonlar, yapı ve işleyiş özellikleri açısından birbirine benzeyeceklerdir (Koçel, 2013:359). Meyer ve Rowan ın da ileri sürdüğü gibi, örgütsel alanda gerçekleşmekte olan homojenleşme (Özcan, 2011:313), sonuçta örgütleri/kurumları birbirlerine benzeştirecektir. Kurumsal kuram teorisyenleri, birey ya da örgüt olsun aktörün, yaşayabilmek için uyum baskısını hissettiklerini vurgulamışlardır (Palmer ve Biggart, 2002; Aktaran Duman, 2012:12). Yani, örgütlerin/işletmelerin çevresindeki zorlayıcı, taklidi ve/veya normatif baskılar, işletmeleri, kurumsallaşarak çevreye uyum sağlamaya zorlamaktadır (Greening ve Gray, 1994; Aktaran; Apaydın, 2008:122). Dolayısıyla kurumsal kuram, örgütlerin/ 181

188 işletmelerin çevrelerinden hangi nedenlerden dolayı etkilenerek değiştiğini açıklamak açısından (Apaydın, 2008:122) önem arz etmektedir. Kurumsal kurama göre biçimselleşme boyutu, eşbiçimlilik süreci ile yakından ilişkilidir. Belirli bir kurumsal ortamda örgütsel meşruluğa bağlı olarak ortaya çıkan kurumsal eşbiçimlilik olarak ifade edilen homojenleşme süreci, zorlayıcı, öykünmeci, normatif olmak üzere üç mekanizma aracılığı ile gerçekleşir (Dimaggio ve Powel, 1983; Akt. Sözen ve Basım, 2012: 255). Zorlayıcı eşbiçimlilik, örgütlere bağlı oldukları başka örgütler ya da içinde yaşadıkları toplumdaki kültürel beklentiler tarafından uygulanan formel veya informel baskılardan kaynaklanmaktadır. Örneğin, üreticiler çevre kirliliğini kontrol için çevre yasalarına dayalı olarak kirliliği ölçen teknolojileri kullanmak zorundadır. Öykünmeci eşbiçimlilik, çevredeki belirsizliğe karşı gösterilen standart tepkilerden kaynaklanmaktadır. Di Maggio ve Powel e göre, örgütler teknolojik gelişmelerin yeterince anlaşılamamasından, belirsiz karmaşık çevresel ortamdan dolayı başka örgütleri kendilerine model alma ihtiyacı duyabilmektedirler. Normatif baskılar esas olarak profesyonellikten kaynaklanmaktadır. Normatif eşbiçimlilik, profesyonelleşmeden hareketle meslekleşme ve böylece belirli meslek gruplarının çeşitli normları belirlemeleri yoluyla bunların örgütlerdeki yayılımı ile oluşmaktadır (Sözen ve Basım, 2012: ). Bu bağlamda kurumsal kurama göre, formel ve informel baskılar, normatif baskılar ve başka örgütleri model alma, işletmeleri/örgütleri biçimselleşmeye ve eşbiçimliliğe itmektedir. Sonuç olarak kurumsal kuram açısından biçimselleşme, ya zorunlu, ya taklit etme isteği ya da profesyonelleşme ile yakından ilişkili olarak normlara dayalı bir şekilde gerçekleşmektedir. Bu alternatiflerin her biri, doğrudan dış çevre ile ilişkili olup, örgütlerin dış çevreyi dikkate almaları aracılığıyla gerçekleşmektedir. Bu süreç de, örgütün çevre tarafından kabulüne ve meşruiyetine zemin hazırlamaktadır. Kurumsal Yönetim Çok sayıda çalışma, gelişmiş ülkelerin kendi uygulamaları da dâhil olmak üzere ülkelerin kurumsal yönetim sistemlerinin büyük ölçüde farklılık gösterdiğini ortaya koymaktadır (Çıtak, 2006: 145). Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kurumsal Yönetim Komitesine göre kurumsal yönetim, en geniş anlamda, şirketlerin yönlendirildiği ve kontrol edildiği sistem olarak tanımlanabilir ve esasen şirketin yönetimi, yönetim kurulu, hissedarları ve diğer çıkar grupları arasındaki ilişkiler dizisini içerir. Kurumsal yönetim, 182

189 şirketin amaç ve hedeflerinin saptandığı ve bunlara erişebilmek için performans izleme araçlarının belirlendiği yapıyı ortaya koyar (OECD; Corporate Governance Principles, 1998; Aktaran Çatıkkaş, 2013:3). Kurumsal yönetim kavramı, devlet, hissedarlar, müşteriler, çalışanlar ve kreditörler nezdinde, işletmelerin mümkün olduğu ölçüde doğru bilgi vermesi ve şeffaf davranmasını amaçlamaktadır (Koçel, 2013:456). Bazı kaynaklarda kurumsallaşma ile kurumsal yönetim eş anlamlı kavramlar olarak kullanılmaktaysa da(koçak,2012:329), kurumsal yönetimde, kurumsallaşmadan farklı olarak, paydaşlara yönelik sorumlukların yerine getirilmesinin öncelendiğini söylemek mümkündür. Kurumsal yönetim ya da yönetişim, yönetimin, daha iyi yönetebilmek amacıyla yeniden yapılandırılmasına vurgu yapmaktadır. Yönetim ve yönetişim kavramları arasındaki tarihsel sürece dayalı genel bir karşılaştırma yapılacak olursa; 21. yüzyılın yönetişim anlayışının, 20. yüzyılın yönetim anlayışını oldukça kapsamlı bir değişime uğrattığı, merkeziyetçilik yerine, yerelliği, üniter yapı yerine federalizmi, katı bürokrasi yerine katılımı, kapalılık yerine açıklığı, hiyerarşi yerine hesap verebilirliği ve sorumluluğu getirerek, adeta yönetsel bir devrimin altına imzasını attığı söylenebilir (Özer, 2006:60). Kurumsal yönetim anlayışının ön plana çıkması, kurumsal yönetim ilkelerinin şirketler tarafından ne derece önemsendiğini göstermektedir(akın ve Aslanoğlu, 2007: 28). İyi yönetişimin, genellikle, meşruiyet, hesap verebilirlik, etkin yönetim, bilginin kullanılabilirliği, yönetim katmanları arasında uyum (Stoker,1998; Akt. Palabıyık, 2004:65) şeklindeki öne çıkan özelliklerinden bahsedilmektedir. Kurumsal değerlerin ve amaçların var olmadığı bir kurumun, varlığını sürdürmesi güçtür. Bu değer ve amaçların kurumda başarıyı sağlamasında ise kurumsal yönetim ve buna bağlı yaklaşımların rolü çok büyüktür. Kurumsal yönetim ve kurumsal yönetim yaklaşımı, kurumsal işlevlerin yerine getirilmesinde; verimlilik artışı, kurumsal süreklilik, profesyonel yönetim yapısı, süreçlerde şeffaflık, sosyal sorumluluk ve etik ilkelere duyarlılığı sağlamaktadır (Akın ve Aslanoğlu, 2007: 28). Dünya ekonomisinde çok uluslu şirketlerin artan etkisi, üretim metotlarındaki değişim, uluslararası ticaretin giderek genişlemesi, bilgi ve iletişim sistemlerindeki ilerleme, sermaye ve finans pazarlarının yeniden düzenlenmesi gibi faktörlerin, söz konusu kavramın ortaya çıkıp yaygınlaşmasında belirleyici bir etkide bulunduğu belirtilmektedir (Yüksel, 2000: Akt. Özer, 2006:64). Kısacası kurumsal yönetim, örgütleri/kurumları yönetmede paydaşların/ yarardaşların haklarını ve aralarındaki ilişkileri düzenleyen ve şeffaflık, adillik, sorumluluk ve hesap verebilirlik gibi bir takım ilkeleri içeren bir yönetim felsefesi olarak ele alınabilir. Bu felsefeye geçişte, günümüz dünyasında yaşanan değişimin, bilişimin, teknolojinin, 183

190 küreselleşmenin ve yoğun rekabetin etkili olduğu söylenebilir. Bunların tümünün örgütleri eş biçimliliğe götürebileceği kabul edilebilir. Kurumsal Yönetim İlkeleri açısından değerlendirildiğinde, Yeni TTK, temel bir yasa niteliğindedir. Yeni TTK ile kurumsallaşma ve kurumsal yönetimin çerçevesi belirlenmiştir. Bu açıdan yeni yasa, kurumsal yönetim ve kurumsallaşmanın hukuki temel bir metni olarak ortaya çıkmıştır. Yeni TTK nın genel gerekçesinin 89. paragrafında kurumsal yönetim anlayışının temeli olan dört önemli blok açıklanmıştır; şeffaflık, adillik, sorumluluk ve hesap verebilirlik. Bu dört blok aynı zamanda Yeni TTK da kurumsal yönetim anlayışının ilgili maddelerinin temelini oluşturmaktadır (Tunç, 2011: 2-3). Bu ilkeler, tüm dünyada kurumsal yönetim/yönetişim ilkeleri olarak kabul edilmiştir (İşcan ve Kayğın, 2009: 216). Ülkemiz açısından bakılacak olursa, yasalara yansıyan ilkelerin, kurumsal yönetimin, tüzel kişilik kazanılması ve paydaşlara karşı sorumluluklar kapsamında değerlendirildiği ifade edilebilir. SONUÇ Yapılan literatür incelemesinde, kurumsallaşma, kurumsal kuram ve kurumsal yönetim kavramlarına, bazen birbirlerinin yerine kullanılabilecek kadar benzer anlamlar yüklendiği, ancak kavramlara ilişkin tanımlama, içerik ve ilkeler incelendiğinde kavramların birbirlerinden farklı noktalara odaklandığı anlaşılmaktadır. Kurumsallaşma, bir örgütü diğerlerinden ayıran özellikler bütününü, bu özelliklerin örgüte kazandırılma sürecini ve bu süreç sonunda ortaya çıkan kurumsallaşmış yapıyı ifade etmede kullanılmaktadır. Kurumsallaşma kavramı ele alınırken, örgüt çevresindeki beklenti ve baskılara cevap olarak, biçimselleşme/formelleşme, profesyonelleşme, şeffaflık, kültürel güç ve tutarlılıktan oluşan beş temel boyutun ön plana çıktığı görülmektedir. Kurumsal kuramda örgütlerin, kurumsal çevrelerine adaptasyonu, diğer bir ifadeyle, sosyal ve kültürel çevreye uyum sağlamaları ve kurumsal çevre içinde ne derece kabul gördükleri/ meşruiyetleri önem arz etmektedir. Kurumsal kurama göre örgütlerin yaşamlarını devam ettirebilmeleri sadece etkili ve verimli olmalarına bağlı değil, kurumsal çevredeki meşruiyetlerine bağlıdır. Kurumsal yönetim/yönetişim kavramında ise, kurum için şeffaflık, adillik, sorumluluk ve hesap verebilirlik boyutları ile paydaşlara yönelik sorumlukların yerine getirilmesinin öncelendiği gözlenmektedir. Kurumsallaşma, kurumsal kuram ve kurumsal yönetim kavramları biçimsellik boyutu açısından karşılaştırıldıklarında; kurumsallaşmada biçimselleşmenin yönetsel eylemler, kararlar ve kuralların yazılı olarak formüle edilme ve kaydedilmeyi ifade ettiği; kurumsal 184

191 kuramda organizasyonların yapı ve işleyiş özellikleri ile çevrenin özellikleri arasında bir benzeşmeyi ve paralelliği öngördüğü anlaşılmaktadır. Kurumsal yönetimde ise, paydaşlara doğru bilgi verilmesi ve şeffaf davranılması amaçlanmaktadır.sonuç itibariyle kurumsallaşma ve kurumsal kuram, çevreyi daha çok önemseyen bir yaklaşım içindedir. Kurumsal yönetimde ise paydaş sorumluluğu biçimselleşmeden daha çok ön plana çıkmakta ve biçimselleşme, paydaşlara yönelik sorumluluklar kapsamında önem kazanmaktadır. KAYNAKÇA ALPAY, G., BODUR, M., YILMAZ, C., ÇETİNKAYA S., ARIKAN L.(2008); Performance implications of institutionalization process in family-owned businesses: Evidence from an emerging economy, Journal of World Business, 43: AKIN, A., ASLANOĞLU S.;(2007), İşlevsel ve Yapısal Açıdan Türk Bankacılık Sisteminde Kurumsal Yönetim İşleyişi. Bankacılar Dergisi. 61: APAYDIN, Fahri; (2008), Kurumsallaşmanın Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Performansına Etkileri; ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 4, Sayı 7, ss APAYDIN, Fahri; (2009), Kurumsal Teori ve İşletmelerin Kurumsallaşması. C. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi. 10(1): BOONE, L.E.; KURTZ, D.L.; L entreprise d aujourd hui; Les éditions HRV Itée.; Montreal; ÇAVUŞ, Mustafa F. ve DEMİR, Yeter (2011), Institutionalization and Corporate Entrepreneurship in Family Firms, African Journal of Business Management Vol. 5(2), pp , 18 January, ÇINAR, Orhan; KARCIOĞLU, Fatih (2013), The relationship between strategic management, institutionalization and human resource management: a survey study with family businesses located in the northeast Anatolia sub economic region of Turkey, 9th International Strategic Management Conference, Procedia - Social and Behavioral Sciences 99 ( 2013 ) ÇITAK, Levent; (2006), Kurumsal Yönetim Sistemlerinde Yakınsama. I.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi. 35: DACIN, M. Tina; GOODSTEIN, Jerry; SCOTT, W. Richard(2001), Instıtutıonal Theory and Instıtutıonal Change: Introductıon to the Specıal Research Forum; Academy of Management Journal 2002, Vol. 45, No. 1,

192 DİNÇER, Mustafa, A. M.; ÖZDEMİR, Yasemin; (2013), Kurumsal Sosyal Sorumluluk Uygulamaları ve Eşbiçimlilik: On Büyük Türk Holdingi Üzerine Vaka Çalışması. Afyon Kocatepe Üniversitesi İİBF Dergisi. XV(II): DUMAN, Ş. A. (2012); Kurumsal Kuram Yaklaşımı ile Örgütsel Değişimi Anlamaya Yönelik Bir İnceleme. Journal of Business Ekonomics and Poltical Science. 1(1): GÜROL, Yonca(2011); Örgütlerde Kurumsallaşmanın Temelleri,Beta HİTT, Michael A.;BLACK, J.Stewart; PORTER, Lyman W.(2005),Management, Pearson. İŞCAN, Ömer Faruk, KAYĞIN, Erdoğan (2009), Kurumsal Yönetişim Sürecinin Gelişimi Üzerine Bir Araştırma. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 13 (2): JACOB, Real, Flexibilite Organisationnelle et Gestion Des Ressources Humaines; Gestion 1993 KARACAOĞLU, Korhan;SÖZBİLEN, Gülhan(2013), Kurumsallaşmanın Konaklama İşletmelerinin Kurumsal Girişimcilik Düzeyleri Üzerine Etkisi: Nevşehir İlinde Bir Uygulama, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, Cilt 24, Sayı 1, Bahar: KARPUZOĞLU,Ebru(2004); Aile Şirketlerinin Sürekliliğinde Kurumsallaşma, 1. Aile İşletmeleri Kongresi Kitabı, KONAK, Fatih; KENDİRLİ, Selçuk (2014), Kurumsal Yönetişim Açısından İşletme Sermeyesi Yönetimi ve İşletmelere Etkileri: Çorum Ölçeğinde Bir Araştırma, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi. 28(4): KOÇAK, Zeliha Sünbül(2012), KOBİ Ölçeğindeki Aile İşletmelerinin Kurumsallaşma Sürecinde Halka Arz ve İMKB Gelişen İşletmeler Piyasası, 5.Aile İşletmeleri Kongresi Kitabı, KOÇEL, Tamer (2013), İşletme Yöneticiliği, Beta Yayım Basım Dağıtım, İstanbul. ÖZCAN, Kerim (2011), Kurumsal Söylemin Rasyonel Temelleri: Yeni Kurumsal Kuram Bağlamında Rasyonalite Tartışması, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 1(13): ÖZEN, Şükrü(2010); Yeni Kurumsal Kuram:Örgütleri Çözümlemede Yeni Ufuklar ve Yeni Sorunlar; Örgüt Kuramları, Der.Sargut, A.Selami, Şükrü Özen,2.Baskı, İmge Kitabevi ÖZER M.Akif (2006); Yönetişim Üzerine Notlar, Sayıştay Dergisi, Sayı:63, PALABIYIK, Hamit (2004) Yönetimden Yönetişime Geçiş ve Ötesi Üzerine Kavramsal Açıklamalar, Amme İdarisi Dergisi, Cilt:37, Sayı:1 Mart, ss

193 SCOTT, W.Richard(1987);The Adolescence of Institutional Theory, Administrative Science Quarterly, Vol. 32, No. 4, pp SÖZEN, H.Cenk, BASIM H.Nejat (2012); Örgüt Kuramları, Beta Yayınları, Ankara. ŞİMŞEK, M.Şerif; Yönetim ve Organizasyon, Konya, 1996 TDK; 3526cc TDK; 3be7ada TOLBERT, Pamela S.; ZUCKER Lynn G.(1996); The Institutionalization of Institutional Theory, Cornell University ILR School, Articles and Chapters 1996: TOLBERT, Pamela S. and ZUCKER Lynne G.(1999); The Institutionalization of Institutional Theory; Studying Organization: Theory and Method, Editör: Stewart R Clegg, Stewart Clegg,Cynthia Hardy, pp TUNÇ, Fahri (2011); 9. Kurumsallaşma ve Denetim Konferansı, Düzenleyen Antalya /YTTK da Kurumsallaşmayla İlgili Düzenlemeler, 5-9 EKİM 2011:1-7. WALKER, O. C. Jr., RUEKERT R. W. (1987), Marketing s Role in the Implementation of Business Strategies: A Critical Review and Conceptual Framework, Journal of Marketing, Vol. 51, No. 3, pp WALLACE, Jean E. (1995), Organizational and Professional Commitment in Professional and Nonprofessional Organizations, Administrative Science Quarterly, Vol. 40, No. 2, pp YAZICIOĞLU, İrfan; KOÇ, Hakan(2009); Aile İşletmelerinin Kurumsallaşma Düzeylerinin Belirlenmesine Yönelik Karşılaştırmalı Bir Araştırma, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 21/2009:

194 Stratejik Plan Ve Performans Programlarının Belediyelerin Kurumsallaşma Sürecine Etkisi Oğuzhan GÖKTOLGA, Gökhan TUNCEL İnönü Üniversitesi İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü, İnönü Üniversitesi İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, ÖZET Kişisel ve cemaatsel ilişkilerin etkili olduğu geleneksel toplumlarda kurumsallaşma kültürü zayıf kalmaktadır. Geleneksel yapı ve ilişkilerin belirleyici olduğu Türkiye de yasal otorite üzerinden kurulmuş güçlü bir kurum kültürü oluşmamıştır. Belediye gibi yerel yönetimlerde ise merkezi yönetim birimlerine göre kurum kültürünün daha zayıf olduğu kabul edilmektedir. Son yıllarda kamuda uygulama alanı bulan stratejik yönetim, planlama ve denetim, belediyelerin kurumsal gelişim süreçlerine önemli katkı sunma potansiyeli taşımaktadır. Bu çalışmada, stratejik planlar ile performans programlarının belediyelerin kurumsal bir kimlik kazanma ve kurumsallaşma sürecine etkisi farklı boyutlarıyla ele alınmaktadır. Anahtar Kelimler: Belediye, stratejik yönetim, stratejik plan, performans denetimi. Effects of Strategıc Plans and Performance Programs on Institutionalisation of Municipalities in Turkey ABSTRACT Institutiıonalization culture is weak in traditional socities, where perssonal and communal relations are efficient. In Turkey, traditioanl social structure and relations are determinant and powerful institutional culture created by legal authorities has not been formed, yet. It may be aggreed that, within local governments like municipalities, insititutional culture is weaker with respect to central governmental organizations. Strategic management, planning and auditing being used in public sector recently, have potential to contribute to institutionalization of municipalities. At this study, its iamed at dealing effects of strategic plans and performance programs on institutionalization and gaining an institutional identity of municipalities in Turkey. Keyword: Municipality, strategic management, strategic plan, performance auditing. 188

195 Giriş İnsanlar, kurumlar ve devletlerarasındaki ilişki düzeyinin yoğunlaşmasına ve mekânsal genişlemesine zemin hazırlayan küreselleşme süreci, kamu ile özel kesim arasındaki etkileşimin gelişmesine büyük bir katkı sunmuştur. Özel kesimdeki bazı yönetim modellerinin başarılı uygulamaları, çeşitli nedenlerle arayış içinde olan, kamu kesimine bu uygulamaların uyarlanabileceği algısını ortaya çıkartmıştır. Bu yönelim kamu kesiminde düşünsel, yasal, yapısal ve işlevsel alanda büyük çaplı değişim yaşanmasına zemin hazırlamıştır. Yaşanan bu değişim mekân, zaman, süreç ve düzey açısından her toplumda farklı bir yol izlemiştir. Liberal demokrasisinin, siyasal iktidarın gücünü doğal haklar bağlamında sınırlandırma girişimi ile temsili demokrasinin katılımcılık düzeyini yükseltme çabası birçok ülkede, yerel yönetimlere yapılan vurguyu artırmıştır. Yetki, sorumluluk ve hizmet alanlarındaki genişleme, yerel yönetimlerin sahip olduğu insan kaynağının sayısını artırdığı gibi niteliğini de yükseltmiştir. Ayrıca bu süreçte yerel yönetimlerin maddi imkânlarındaki artış, yerel yönetimlerin toplum ve siyaset üzerindeki etkisini artırmıştır. Bu etki artışına paralel olarak merkezi ve yerel dinamiklerin yerel siyasete olan ilgi düzeyi yükselmiştir. Türkiye de yetki ve etki bakımından yerel yönetim birimleri içerisinde belediyelerin ayrı bir yeri bulunmaktadır. Özellikle kırdan kente yönelik yaşanan göç; kenti, kentsel olanı ve kent yönetimlerini öne çıkarmıştır yılında uygulamaya geçen 6360 sayılı yasa ile büyükşehir belediyelerin sayısının artması ve il sınırının büyükşehir belediyesi faaliyet alanı sınırı olarak kabul edilmesi, büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere belediye yönetimlerinin önemini daha da artmıştır. Türkiye de kamusal politikaların bütçeleme, izleme ve değerlendirme süreçlerini içerisine alan somut bir programa dayandırılması amacıyla 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında stratejik planlama ön görülmüştür. Bu kanun kapsamında ülkedeki merkezi yönetim kurumlarının kendileri ve yereldeki uzantıları ile yerel yönetim birimleri, faaliyetlerini hazırlayacakları stratejik plan ve performans programı çerçevesinde yürütmeye başlamıştır. Kamu reformunun bir aracı olarak düşünülen (Gürer, 2006: 102) stratejik planlama, kamu hizmeti sunan kurumları yasal, yapısal ve işlevsel yönden etkilemiştir. Kurumsallaşma düzeyindeki düşüklük Türkiye de kamu yönetiminin ve özellikle belediyelerin önemli sorunlarından biri kabul edilmektedir. Kendisi bir sorun olmanın yanında birçok sorunun da kaynağı olarak görülen kurumsallaş(a)mamanın çeşitli nedenlerden kaynaklandığı belirtilmektedir. Kurumsallaşma düzeyinin oldukça düşük olduğu kabul edilen belediyelerde stratejik planlamanın zorunlu olması, bu kurumların kurumsallaşma düzeyinin artmasına katkı yapabilecek bir potansiyel taşımaktadır. Bu çalışmada stratejik planlar ile bu 189

196 planlara kapsamında oluşturulan performans programlarının belediyelerin kurumsallaşma düzeyine etkisi farklı yönleriyle irdelenmeye çalışılmaktadır. 1.Kurumsallaşma, Stratejik Planlama ve Performans Programı Kavramları Stratejik planlama ile performans programlarının belediyelerin kurumsallaşma düzeyine olan etkisini ortaya çıkartılması için, öncelikle kurumsallaşma, stratejik planlama ile performans programlarının kavramsal tanımının verilmesi yararlı olacaktır. 1.1.Kurumsallaşma Kavramı Belli amacı gerçekleştirmek veya faaliyeti yerine getirmek için kurulan yapılar varlığını devam ettirmek ve sürdürülebilirliğini sağlamak için değişime ayak uydurma (Selznick, 1995: 271) zorunluluğu, kurumsallaşmanın zeminin oluşturmaktadır. Kişi veya kişilerden çok kural (Karpuzoğlu, 2004: 71) ve değerin (Akat ve Atılgan, 1992: 16) öne çıkmasına odaklanan kurumsallaşma sürecinde standartlaşma, öngörü, örgütsel kültür, liyakat, görev ve yetki tanımlaması, düşünce ve değerleri yayma süreci ile örgütün işleyişinde kişiselleşme eğilimlerinin azaltılmasına vurgu yapılmaktadır. Bu kapsamda kurumsallaşma, herhangi bir yapının faaliyet veya uygulamasının yerleşik hal alması (Scott, 1987: 494) ve planlamaya dayalı bir yönetimin (Bayer, 2003: 27) kurulması durumudur. Kurumun çevresel koşullara uyumuna odaklanan kurumsallaşma, fiziki çevre başta olmak üzere ekonomik, siyasi, idari ve kültürel çevre ile süreçlere uyumluluğuyla yakından ilgilidir. 1.2.Stratejik Planlama Stratejik planlamayı tanımlamaya strateji kavramından başlanabilir. Stratos (ordu) ve ago (yönetmek) sözcüklerinin birleşmesinden veya stratum (yol, çizgi) sözcüğünden türetilen Latince bir kelime olan strateji, bir amaca ulaşmak için eylem birliği sağlama ve düzenleme sanatı olarak ifade edilmektedir (Aktan, 2007: 3). Strateji, kimin, hangi ihtiyacının, nasıl karşılanacağı konusunda mantıklı ve tutarlı tercihlerde bulunarak (Argüden, 2004: 90) kurumun performansını artırmayı amaçlayan rehber olarak da tanımlanabilir. Herhangi bir kuruma bağlı birimlerde yapılan planların üzerinde ve onlar için bir başvuru kaynağı, rehber olma özelliğine sahip, kurumun genel amaç ve hedeflerini belirlediği üst metin olan stratejik planlar, bir kurumun tanıtımını yapan, amaç, misyon, vizyon ile amaca ulaşma yöntemini belirleyen (Bryson, 2004: 6) çalışmalardır. Belirlenen stratejik planlar çerçevesinde yürütülen ve kurumu hedefine ulaştırabilmek için kurumun faaliyetlerine yönelik kararların oluşum, uygulama ve değerlendirmesi (David, 2005: 5) de stratejik yönetim olarak ifade edilmektedir. Kurumdaki bütün planlamalar, örgütün stratejik planına uygun, onunla çelişmeyecek bir şekilde hazırlandığı için stratejik planlar kurumun Anayasası olarak değerlendirilmiştir. 190

197 Türkiye de, 5018 sayılı Kanunun yanı sıra 5393 sayılı Belediye ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunları ile nüfusu in üzerindeki tüm belediyeler stratejik plan hazırlamakla yükümlü kılınmıştır. Bu yasal zorunluluk kamudaki stratejik planlamanın farklı boyutlarıyla ele alınmasını da gerekli kılmıştır. 1.3.Performans Programı Etkinlik sonucu elde edilen başarıyı ifade eden performans kavramı, öncelikle özel sektörde ve sonrasında da kamu kesiminde yönetim ve denetim süreçlerinde kullanılmıştır. Kamunun artan rol ve fonksiyonları ve değişen devlet anlayışı, kayıt ve belgelerin meşruluğunu içeren geleneksel denetim ile birlikte, hizmet sunumunda etkinlik ve verimlilik ölçümlerini içeren performans denetimini de öne çıkartmıştır (Siverekli, 2014: 61). Yönetimin hesap verme sorumluluğun gereği olarak geliştirilen performans denetimi, mali kaynakların işlerliğine yardım eden bir denetim türü olmanın yanında (Candan, 2007: 54-55), kaynakların verimli kullanımı ile stratejik planda belirlenen amaçların gerçekleşme düzeyinin belirlenmesine de önemli bir katkıda bulunmaktadır. Geleneksel denetimden farklı olarak idarenin etkinliği üzerinde duran (Kesik, 2005:103) bir denetim türü olan performans denetimi, hesap verebilirlik ve mali saydamlığın öne çıkartarak devlet ile kamuoyu arasındaki mesafeyi azaltmakta, vatandaş memnuniyeti ile güven duygusunun gelişimine zemin hazırlamaktadır (Siverekli, 2014: 61). Performans denetiminin idarenin özelliği, başta olmak üzere faaliyet ve projenin içeriğine göre farklılık göstermesi (Kubalı, 1998: 49-50), bu denetimi daha bir önemli kılmaktadır. 2.Kurumsallaşma İhtiyacı Sanayi devrimi sonrası başlayan ilişki yoğunluğu, küreselleşme süreciyle farklı bir evreye girmiştir. Bu evrede bireyler, kurumlar ve devletlerarasında yaşanan ilişki yoğunluğu artışı ve karmaşıklığı, uzmanlaşma ve işbölümünü gerekli kıldığı gibi kısa sürede hemen her alanda çok hızlı bir değişim yaşanmasına da zemin hazırlamıştır. Yaşanan bu değişime uyum gösteremeyen veya değişimin gereğini yapamayan kurumların hayatta kalma şansları kalmadığı için kurumsallaşma konusu öne çıkmıştır. Bu süreçte kurumlar, dış ve iç çevresi ile çeşitli aktörlerin ilgi, bilgi ve algıları hakkında daha sistemli bilgi toplamaya, kurum içi eğitime, kurumun önceliği ile geleceğe yönelik politikalarının belirlenmesine odaklanmışlardır. Otoritenin meşruiyet kaynağı olarak kuralların öne çıktığı modern dönemde, kurumsal ilişki ve iletişim de önceden belirlenen kurallara göre kurgulanmaya başlamıştır. Kural merkezli bir yapılanma, kurumlarda kişisel ilişkiler aleyhine kurumsallaşma lehine bir sürecin işlemesini beraberinde getirmiştir. Kurumdaki pozisyonlar için hazırlanan iş, görev ve yetki 191

198 tanımlamaları, hiyerarşik yapının sadakat odaklı işlemesini engellediği gibi pozisyonların kişisel ilişkiler üzerinden yürümesini de zayıflatmıştır. Kurumsal görevlendirmelerin odağına liyakatin alınması, kurumsal birikimi artırmakta, kültürel aktarımı sağlamakta ve sürdürülebilir bir gelişmeye zemin hazırlamaktadır. 3. Stratejik Planlama Kurumsallaşma İlişkisi Birçok unsurla doğrudan veya dolaylı ilişkisi bulunan kurumsallaşma, belirlenen amaçlara ulaşmada en iyi alternatifleri belirlemeye yarayan akılcı bir girişim olan (Waterson, 1965: 8) planlama ile de yakın bir ilişki içerisinde olmuştur. Kurumun kendi bünyesi ile dışsal çevresinin durumunu belirleyen, çevresindeki değişimi izleyen ve bu değişime kurumun uyum sağlamasını, kurum yöneticileri başta olmak üzere çalışanların sistematik düşünceyi benimsemesini ve yönetimde etkinliği amaçlayan stratejik planlama, kurumsallaşmaya önemli katkı yapabilecek bir potansiyele sahiptir. Stratejik planlama fırsat ve tehditleri belirleyerek kurumun güçlü ve zayıf yönlerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Kurumun karşılaştığı veya karşılaşabileceği hayatiyet arz eden konu ve güçlükler üzerinde yoğunlaşma, kurumun geleceğini güvence altına alma fırsatı sunabileceği gibi kurumun gelecek stratejilerinin oluşumuna da altyapı hazırlayacaktır. Kurum içi ve dışı eğitim programlarının bütünsel bir perspektifte oluşumunu sağlayan stratejik planlar, kurumsal öğrenme düzeyinin gelişimi üzerinden öğrenen kurumlar oluşumunu sağlayacaktır. Kısa, orta ve uzun süreli amaç ve hedeflerin sistematik bir çerçevede belirlenmesi kurumsallaşma düzeyini artırıcı faaliyetleri bir nevi zorunlu hale getirecektir. Kurumsal riskler ve fırsatlar ile amaç ve hedefler doğrultusunda yapılması gerekenlerin öncelik sıralamasını yapılması, kaynak kullanımında etkinlik ve verimliliği artırmakta (Gürer, 2006: 91) ve ayrıca kişiselleşmeyi gerileten, kurumsallaşmayı güçlendiren bir durumu da beraberinde getirmektedir. Kamunun mali yönetim esaslı işletilmesini esas alan stratejik planlama yaklaşımı, kamu kurumlarının kurumsallaşma sürecini olumlu yönde etkilemiştir. Stratejik planlamayla, kurumsal amaç ve hedeflerin belirlenmekte, bu amaç ve hedeflere ulaşmanın yolunun da bütçe merkezli bir sistemden geçtiği kabul edilmektedir. Bütçenin oluşumu, harcanması ve hedeflere uygunluğunun denetimini kapsayan stratejik planlama, somut göstergeli bir mali yapının oluşumu üzerinden kurumsallaşmanın sürdürülebilirliğini sağlayacak bir ortam oluşturmaktadır. Bütçe merkezli bir süreç, siyasiler başta olmak üzere kamu üst yönetiminin söylem ve eylemlerinde daha sorumlu davranmasını ve popülist bir yaklaşımdan uzaklaşmasını sağlamaktadır. 192

199 Stratejik planlara uygun olarak hazırlanan performans programları ile iş ve görev tanımları kurumdaki iş barışının sağlanmasına yardımcı olmaktadır. İş ve görev tanımlarının açık bir şekilde yapılması, öncelikle kurumun kişilere olan bağlılığını azaltacaktır. Kurumsal bir ilişki üzerinden yürüyen bir çalışma hayatı, kurumun insan kaynağının daha verimli kullanımını beraberinde getirecektir. Çalışma hayatına yönelik temel ilkelerin belirlenmesi de, kurumsallaşma düzeyinin yükselmesine katkı sunacaktır. Çevresel değişimin yakından izlenmesine odaklanan stratejik planlar, iletişim araçları başta olmak üzere teknolojik gelişmelerin yakından izlenmesi ve kurumun teknolojik yeniliklere uyumu, kurumsallaşmayı güçlendirecektir. Kurumun amaç ve hedeflerinin belirlenmesi ve faaliyetlerin bu amaç ve hedeflere uygunluğunun somut veriler aracılığıyla ölçümlenmesi kurumsallaşma sürecine katkı sunacaktır. Faaliyetlerin matematikselleştirilerek istatistiksel veriye dönüştürülmesinin performans denetiminin etkinliğini artırıcı bir yönü bulunmaktadır. Hesap verme, sorumluluk tesisi, kurumsal paydaşların katkısıyla kaynakların ve süreçlerin etkin ve verimli bir şekilde yönetilmesini amaçlayan performans denetimi, kurumsal faaliyetlerin çıktı ve sonuçlarının açıkça ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Performans denetimi, çalışanlar ile faaliyetlerin yöneticiler tarafından daha kapsamlı ve sistematik denetimini sağlamaktadır. Somut ölçütlere dayalı bu denetim sistemi, otoritenin asli kaynağının halka dayandığı temsili demokrasi yaklaşımı ile kurumsallaşma sürecine ayrı bir derinlik katmaktadır. Belediye başkanı, belediye meclisi ve belediye üst yönetimi ile stratejik planlarda iç paydaş olarak ifade edilen belediye çalışanları arasında çoğu zaman birbirlerini tanımama veya anlayamama nedenli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Çok boyutlu bir iç paydaş analizinin yapıldığı stratejik planlar bu sorunların bir kısmını daha ortaya çıkmadan engellemekte iken birçok sorunun da büyümeden çözülmesine katkı sunmaktadır. Belediyelerde çalışma barışının sağlanmasına katkı sunan stratejik planlar yöneticilerin kurumsal kültürü benimsemesine de yardımcı olmaktadır. Belediyelerdeki klasik yöntem ve yaklaşımların değişimine zemin hazırlayan stratejik planlar, belediyelerde yaygın olan geleneksel toplumun belirgin özelliklerinden birincil ve sözlü ilişkilerden, hukuk kurallarının merkeze alındığı ikincil (gayrişahsi) ilişkilere geçişi hızlandırmaktadır. Stratejik planlamanın hazırlanma ve uygulama süreci, geçmişteki birçok gayri resmi ilişki biçimi ve bu ilişki biçiminden kaynaklanan birçok olumsuz alışkanlığın terkedilmesine katkı sunmaktadır. 4. Belediyelerin Kurumsallaş(ama)ma Durumu 193

200 Türkiye siyasetinde ve yönetiminde belirleyici aktörlerin başında gelen kamu bürokrasisinin ülkedeki pek çok sorunun ortaya çıkmasında, karmaşık bir hal almasında ve derinleşmesine büyük etkisi olmuştur. Bu olumsuzluğa kısmen bürokrasinin genel özelliği olarak kabul gören unsurlar, zemin hazırlamışken çoğu zaman bu olumsuzluğun asli belirleyici unsuru, Türk kamu bürokrasisinin dayandığı ve tarihsel süreç içerinde oluşan düşünce zemini ile kendine özgü yasal, yapısal ve işlevsel durum olmuştur. Mekânsal örgütlenme, üstlendiği görev ve faaliyetlerinden dolayı, insana ve hayata daha yakın olan belediyeler, çoğu zaman kişisel ve cemaatsel ilişkiler üzerinden kurgulanmış, yönetilmiş ve faaliyet göstermiştir. Kurumsallaşma kültürünün oluşmaması, birçok nedenden kaynaklandığı gibi, pek çok sorunun ortaya çıkmasına da kaynaklık etmiştir. Belediyelerin (belediye üst yönetimlerinin) bir kurum olarak kendisini tanı(ya)maması başta olmak üzere, hiyerarşik katılığı ve aşırı kuralcılığı kurumsallaşma olarak algılama yanılgısı, işe göre adam yerine adama göre iş ayarlama durumu, iş ve görev tanımları ile iş akım şemasının açık ve sistematik bir şekilde standardize edilmemiş olması, ölçülebilir denetim kriterlerinin belirlenmemiş olması ve çevresel koşullardaki değişime uyumsuzluk (Özkara, 2000: 11), kurumsallaşmanın gelişmesine engel olan diğer unsurlar olarak sıralanabilir. 4.1.Felsefi Açıdan 18. yüzyıl sonrasında demokrasi düşüncesi içerisinde kendisine ayrı bir yer bulan liberal demokrasi siyasal iktidarın sınırlanmasını esas almıştır. Siyasal iktidarın sınırlandırılmasında doğal hakların merkeze alındığı bir sistem geliştirilmeye çalışılmıştır. Doğal hakların merkeze alındığı liberal düşüncede nesnel ve soyut kurallar oldukça önemlidir. Liberal düşüncede, kuralların kişilere bağlı olarak değişiminin engellenmesi için kurumsallaşmaya önem verilmiştir. Kurumsallaşmanın oluşumu ve sürdürülebilirliği için, serbest piyasa ortamının oluşturulması, güçler ayrılığı olarak ifade edilen yasama, yürütme ve yargı erkinin ayrılması ile iktidarın yerele aktarımına vurgu yapılmıştır. Bir toplumdaki inanç, değer yargısı, ideoloji ve süreçler diğer kurum ve kuruluşları etkilediği gibi yerel yönetimler ve belediyeler üzerinde de etkili olmaktadır. Siyasal alandaki genel eğilimler ile yaşanan süreçler Türkiye de genel olarak yerel yönetimlere, özelde ise belediyelere yaklaşım üzerinde oldukça belirleyici olmuştur. Osmanlı nın gerileme ve parçalanma dönemlerinde ortaya çıkan yerele ve farklılıklara yönelik mesafeli ve olumsuz yaklaşım, kendisini Cumhuriyet dönemi Türkiye sinde de göstermiştir. Parçalanma ve bölünme korkusu merkezi yönetimin çevreye ve yerele karşı çoğu zaman acımasız bir tutuma sahip olmasına ve katı bir merkeziyetçilik politikası yürütmesine neden olmuştur. Bu açıdan Türkiye de yerel yönetimlerin, siyasi özerklik bir tarafa mali ve idari yönden özerk bir 194

201 konuma sahip olması söz konusu ol(a)mamıştır. Mali ve idari güçten mahrum belediyeler vesayet denetimi altında merkezi iktidarın uzantısı gibi işlev görmek durumunda kalmıştır li yıllarda Yeni Sağ hareketle dünyanın birçok yerinde etkisini gösteren liberal politikalardan Türkiye de nasibini almıştır. Bu süreçte ekonomik alanda birçok liberalleşme adımı atılmıştır. Ancak, siyasi ve idari açıdan liberal demokrasinin yerleşmesine yönelik adımlardan çoğu zaman kaçınılmıştır. Bu kaçınma veya çekince, siyasal iktidarın paylaşımında önemli bir yeri bulunan belediyelerin gelişmesini olumsuz yönde etkilemiştir. Merkezin vesayet denetimi yanında toplumdaki genel paternalist eğilim ve lider merkezli siyaset belediyelerin kurumsallaşmasının önündeki diğer engeller olmuştur. Çünkü, bir toplumun siyasal kültürü, siyasallaşma durumu ile toplum devlet ilişkisi o toplumun kurumsallaşma düşüncesini önemli ölçüde etkilemektedir. İnsanın kendisi ve çevresiyle ilgili alınacak kararlara katılımını esas alan demokrasi düşüncesinin varlığı, özellikle aracılı demokrasi olarak da adlandırılan temsili demokrasi düşüncesinin gelişimi siyasi ve idari alanda kurumsallaşmanın öne çıkmasına zemin hazırlamıştır. Yerel yönetimlerin güçlenmesinde ve güçlü kalmasında, kurumların kendi öz kaynaklarından beslenmesi ile kurumsallaşama düzeyinin yükselmesinin önemli bir yeri bulunmaktadır. İktidarını, merkezi iktidarlara karşı gerektiğinde savunabilmesinin ve kurumsallaşma düzeyini geliştirebilmenin yolu, demokrasilerdeki asli iktidar sahibi olarak kabul edilen halka dayanmasından geçmektedir. Temsili demokrasilerde bu süreç katılımcılık düşüncesi üzerine bina edilecek bir sistemle mümkündür. Amacı ve amaca ulaşma yolunu belirleyen planlama (Ersoy, 2007: 9) kurumsallaşma düşüncesinin hayata geçmesini sağlayan ve kurumsallaşmanın gelişimini besleyen bir olgudur. Katılımcılığın neden gerekli olduğunun belirlenmesi, yol haritasının çıkartılması ve belirlenen hedeflerle uygulama ve çıktıların örtüşüp örtüşmediğinin tespitinde stratejik planlara ve performans programlarına gereksinim duyulmaktadır. Bu açıdan bakıldığında stratejik planlar ile performans programlarının belediyelerdeki kurumsallaşma düşüncesinin gelişmesine katkı sunacak argümanlar olduğu kabul edilebilir. Somut hedef, amaç ve göstergeleri içerisinde barındıran stratejik plan ve performans programları aracılığıyla kurumsallaşma sürecinin sürdürülmesi önemli olduğu kadar; bu plan ve programlar katılımcılık, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin hayata geçirilmesi açısından da oldukça önemlidir. 4.2.Yasal Açıdan Türkiye de belediyelerin bir taraftan merkezin sıkı denetimi altında faaliyetlerini sürdürmesi zorunluluğu bulunurken, diğer taraftan yetki, görev ve sorumluluk alanlarındaki 195

202 belirsizlik de yine belediyeler için önemli bir sorun alanı olmuştur. Bu belirsizliğin bir yönünü, merkezi yönetimin merkezi teşkilatı ile taşradaki uzantıları oluştururken, diğer yönünü belediyelerin kendi bünyesindeki birimler arasında yaşanan gerilim, çatışma ve belirsizlikler oluşturmuştur. Sürdürülebilir bir siyasi kültürün olmaması yanında, seçim sonuçlarına bağlı olarak belediye başkanı ve meclis üyelerinin değişmesi veya siyasetçilerin parti değişimleri belediyelerde istikrarsız bir yapı ve işleyişin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Türkiye nin siyasal hayatında geleneksel ilişkiler, liderlik ve sözlü kültür büyük ölçüde belirleyici olmuştur. Belediyelerde de geleneksel ilişkiler ve liderlik daha büyük bir etkiye sahip olmuştur. Seçim öncesi ve sonrası dönemlerdeki vaat uyumsuzluğu ile yatırım ve hizmetlerin öncelik, verimlilik ve etkililiklerinin somut ölçütlerle belirlenmemesi, belediyeler açısından önemli bir sorun olmuştur. Uzun yıllar belediyelerin mali kaynaklarının esas alındığı kısa, orta ve uzun vadeli yazılı hedef ve amaçlar oluşturması söz konusu dahi olmamıştır. Ayrıca, belediyelerde vesayet denetimi hariç etkili bir denetim mekanizması geliştirilemediği gibi kamuoyu denetimini de etkisiz kalmıştır. Yapılan hizmet ve faaliyet alanlarının belirlendiği ve bu alanlardan sorumlu birimlerin açıkça tespit edildiği bir yasal zemin, kaynakların daha verimli kullanımını sağlayacaktır. Ayrıca bu tür bir yasal düzenlemenin sorumluluk, yetki ve kaynak devri gibi olağan veya olağandışı durumları da düzenlemesi kurumlardaki kişisel ilişkileri zayıflatacağı gibi kurumsallaşmayı da güçlendirecektir. Etkili bir planlama ve uygulama için nasıl ki bir yasal düzenlemeye ihtiyaç varsa, aynı şekilde etkili bir denetim mekanizması için yasal bir düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır. Bu kapsamda, belediyelerin hazırlamış olduğu stratejik planlar ve performans programlar, bu tür bir yasal zeminin oluşumunun asli unsuru olma potansiyeli taşımaktadır. Anayasa, yasa, tüzük ve yönetmelik gibi düzenlemelerin ayrıntıya girmesi ve her bir kurum ve kuruluşu aynı koşullar içerisinde değerlendirmesi söz konusu olmadığı için stratejik planlar ve performans programları öne çıkmaktadır. 4.3.Yapısal Açıdan Türkiye deki kamu yönetimi yapısı içerisinde yıllarca kendisine gereken önemin verilmediği belediyeler, kent merkezlerindeki nüfus ve kentsel ranttaki hızlı artışa bağlı olarak ekonomik ve siyasi aktörler için cazibe merkezi haline gelmiştir. Kitlesel göçlerle hızlı bir nüfus artışı yaşayan belediyeler, bu nüfus artışına karşılık gelecek plan ve uygulamaların gereğini yap(a)mamışlardır. Bu süreçte, gerekli yasal ve yapısal düzenlemelerin yapılması gerekmekteydi. Ancak, yasal düzenleme eksikleri yanında belediyelerin kurumsal yapıları ile üst yönetimlerinin geleneksel yapı ve kişisel ilişkiler üzerinden kurulması ve faaliyetlerini bu 196

203 yapı ve ilişkiler üzerinden sürdürmesi, belediyelerin birçok sorunla karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Güçlü merkezi eğilim yanında mali ve idari potansiyelin aktifleştirilmesi ve geliştirilmesi sorunu belediyelerin yapısal anlamda kurumsallaşmasını engellemiştir. Mali kaynak yetersizliği yanında, belki ondan daha önemlisi, insan kaynağı ve sosyal sermaye yetersizliği belediye yönetimlerinin kişisel ve cemaatsel ilişkiler üzerinden kurgulanmasını ve yürütülmesini sağlamıştır. Katılımcılık esası üzerinden geniş bir perspektifte iç ve dış paydaşlarla birlikte hazırlanan stratejik planlar ile sağlam bir irade üzerinden yürütülen performans programları ve denetimi belediyelerin yapısal anlamda kurumsallaşmasına önemli katkılar sunacaktır. Stratejik planlar ile performans program ve denetimlerinin gereği yapılması gereken iş tanımları ile iş akım şemaları belediyelerde kurumsallaşma düzeyini yükseltici bir etki yapacaktır. İşe alımlarda ve yükselmelerde liyakat ilkesinin asli unsur olmasını sağlayacak bu faaliyetler kural ve performans merkezli etkin bir denetim sisteminin kurulmasına ve işlemesine de katkı sunacaktır. Kişilere bağlı yürüyen faaliyet ve hizmetlerin neden olduğu pek çok sorun, ayrıntılı ve sistematik olarak hazırlanacak iş tanımları ve iş akım şemalarıyla ortadan kaldırılacaktır. İş tanımları ve iş akım şemaları çerçevesinde yapılacak yetki, görev ve sorumluluk alanlarının tespiti performans program ve denetimlerinin etkililiğini de artıracaktır. 4.4.Fonksiyonel (İşlevsel) Açıdan Kamusal kaynakların daha verimli ve etkili kullanılmasında yerel yönetimlerin öne çıktığı bir süreç yaşanmaktadır. Kaynakların kullanıldığı hizmetlerin kendisinin ve öncelik sırasının belirlenmesinde (Donelly vd., 1998: 170) kamuoyunun görüşünün tespiti ve bu görüşün belirleyici olması demokratik yönetim açısından oldukça önemlidir. Ayrıca, bu hizmetlerin belirli bir plan ve program çerçevesinde yürütülmesi, bu hizmetlerin sürdürülebilirliğinin sağlanması için gereklidir. Türkiye de yerel birçok hizmetin sunumunda yetkili ve görevli olan belediyelerin, 2014 yılında uygulanan yeni yasal düzenlemelerle birlikte hizmet alanını genişletilmiş ve aynı zamanda hizmet verdiği faaliyetlerin sayısını da artırılmıştır. Türkiye de belediyelerin hizmet alanları mekânsal genişleme ve fonksiyonel artış göstermiş olsa da, hizmet sunum sürecinde birçok sorunla karşılaşılmaktadır. Kamuoyu ve belediye üst yönetimleri çoğu zaman, bu sorunların esas nedeni olarak yasal ve yapısal nedenler ile kaynaklardaki yetersizliğini öne çıkartmaktadır. Ancak, var olan koşullar içerisinde kaynakların artırılması ve daha verimli 197

204 kullanılması mümkün iken, bu konu üzerine çok fazla odaklanılmamaktadır. Belediyeler, özellikle görev alanları içerinde oluşan, kentsel ranttan gerekli payı alarak kendi öz kaynaklarını artırmak yerine, merkeze bağlımlı bir mali yapının sürdürülmesinde ısrar etmekte, kaynakların verimli kullanımı konusunda yapılması gereken bütünlükçü çalışmaları da çoğu zaman ihmal etmektedir. Belediyelerin hizmet planlaması, bu planların uygulama önceliği ve süreçleri hususunda katılımcı bir yönetim sergilemediği kabul edilmesi gereken bir gerçektir. Türkiye de, katılımcılığı seçim süreçlerindeki propaganda çalışmaları için yapılan, görselin öne çıktığı ve çoğu zaman sembolik bir anlam taşıyan programlara indirgeyen bir siyasal kültür geliştirilmiştir. Bazen bu sürece, güdümlü ve bağımlı STK lar da dahil edilerek katılımcılık oyunu sahnelenmektedir. Oysa, hizmetlerin ve bu hizmetlerin belirlenmesinde gerçek anlamda sürdürülebilir sistematik bir katılımcı yönetim çabası içerisine girilmesi durumunda, belediyeler kaynaklarını artırabileceği gibi, daha az kaynakla daha çok ve kaliteli hizmet sunumu yapabilecektir. 5.Belediyelerdeki Stratejik Planlama ile Performans Programlarının Kurumsallaşma Düzeyine Etkisi Siyasal alanın ve kamusal hizmetlerin istatistiki veriye dönüştürülerek sayısallaştırılması her zaman mümkün olmasa da bu alan ve hizmetlerde sayısallaştırma veya sayılabilir kılma çalışması, bilgilenme ve denetleyebilme sürecine birçok katkısı olacaktır. Belediyeler kısa, orta ve uzun vadeli hedef ve amaçlarını netleştirerek, netleştirilen bu hedef ve amaçlara ulaşmak için gerekli süreci yapısal ve fonksiyonel açıdan hangi kaynakla, nasıl, ne zaman ve kimin tarafından yapılacağını yazılı metin halinde açıkça ortaya koyarak kurumsallaşmaya yönelik önemli bir adım atmış olacaktır. Stratejik planlardaki hedefler, stratejik amaçların tanımlanmış bir zaman dilimi içinde nitelik ve nicelik olarak ifadesi iken, performans gösterge ve programları ile denetim süreçlerinde hedeflerin miktar, maliyet, kalite ve zaman cinsinden düzenlenmesidir (DPT, 2003: 26). Stratejik planlar, üçlü bir denetim sisteminin çalışmasına altyapı hazırlamaktadır. Öncelikli olarak yürütülen faaliyetlerin stratejik hedef ve amaca uygunluk denetimi yapılmaktadır. İkinci olarak faaliyetlerin zamansal olarak karşılaştırması yıl içi dönemlere, yıllara ve seçim dönelerine göre karşılaştırılarak değerlendirme yapılmasına fırsat sunacak bir zemin oluşturmaktadır. Üçüncüsü belediye faaliyetlerinin diğer belediyelerle karşılaştırılmasına, toplam kalite yönetimindeki bencmarking yönteminin kullanılmasına, 198

205 fırsat sunmaktadır. Bu üçlü denetim mekanizmasının çalıştırılması, belediyelerdeki işleyişin kurumsal bir çerçevede yürütülmesini ve gelişimini olumlu yönde etkileyecektir. Belediyeler, kısa ve orta vadeli hedef ve amaçlarını iç ve dış paydaşlarla birlikte katılımcılık esası üzerinden belirlediği ve yazılı olarak sistematik bir şekilde oluşturduğu stratejik planlar ile performans gösterge ve programları aracılığıyla kurumsal bir kimlik kazanma yolunda önemli bir mesafe almaktadır. Bu plan, program ve gösterge metinleri belediyelerde kurum içi işleyişin bütüncül bir yapıda yürütülmesine de önemli bir katkı sunmaktadır. Aynı zamanda bu metinler belediye üst yönetiminin yapısal ve fonksiyonel açıdan kurumu ve çalışanları daha iyi tanımasına imkân vereceği gibi, belediyeyi ve etkili bir yönetim ve denetim sistemi kurmasına da altyapı hazırlayacaktır. Hedef, zaman ve rakip üçlemesi üzerinden yapılacak sayısallaştırılmış performans denetim sistemi, belediye üst yönetimine ve kamuoyuna somut değerlendirme ve denetim imkânı sunacaktır. Bu durum belediyelerdeki şeffaflık ve hesap verme düzeyini artırdığı gibi yapısal ve fonksiyonel alanda kişiselleşme düzeyini geriletici bir etki yapacaktır. Kendi çalışanlarının talep ve beklentileri ile dış paydaşların belediye ve hizmetlerine yönelik yaklaşımlarını da dikkate alarak hazırlanan stratejik planlar ile performans program ve denetim süreçleri, bir yönüyle kurumun kendisini daha iyi tanımasına fırsat sunmaktadır. Potansiyelinin, fırsat alanlarının, güçlü ve zayıf yönlerinin belirlendiği swot analizleri aracılığıyla kurumsal yapının, hizmet alan ve önceliklerinin oluşumunda daha objektif kriterler oluşturulacaktır. Bu tür objektif kriterlerin belirlenmesi de belediyelerin kurumsallaşma düzeyini geliştirecektir. 5.1.Olması Gereken Durum Dünya nın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye de de özel sektördeki başarılı yönetim model ve yaklaşımları kamu kesimini etkilemiştir. Stratejik yönetim yaklaşımı da birçok alanda başarılı olan yaklaşımlardan birisi olmuştur. Kamu yönetiminin mali yönetim üzerinden planlanması, yönetilmesi ve denetlenmesi esası üzerinden kurgulanan stratejik yönetim yaklaşımının Türkiye de merkezi ve yerel yönetimlerin karşılaştığı birçok soruna çözüm olacağı düşüncesi gelişmiştir. Bu kapsamda 2000 li yılların ikinci yarısında uygulanmaya başlanan stratejik plan esaslı yönetim yaklaşımı ile kamusal kaynakların etkili ve verimli kullanılması hususunda bütünlükçü bir yönetimin altyapısı oluşturulmaya çalışılmıştır. Diğer kamu kurumları gibi belediyelerin de realist bir yaklaşımla katılımcılık üzerinden oluşturacağı stratejik planlar aracılığıyla kaynakların verimli kullanılması amaçlanmıştır. Kaynakların verimli kullanılması amacını taşıyan bu yaklaşım, aynı zamanda 199

206 nesnel kurallar üzerinden gelişen bir gayri şahsi ilişki ağının oluşumunu ve dolaylısıyla da kurumsallaşma düzeyinin yükselmesini sağlayacaktır. 5.2.Fiili Durum Türkiye de var olan siyasal kültür ve sosyal yapı, siyasal ve idari alanın kişisel ve geleneksel (informel) ilişki ağı üzerinden yürümesine zemin hazırlamaktadır. Bu tür informel ilişkiler ağının merkezden yerele doğru gidildikçe etkisini daha da artırmaktadır. Bu tür alışkanlıkların ortadan kalkması bir tarafa etkisinin azaltılması dahi uzun bir zaman almaktadır. Belediye üst yönetimleri başta olmak üzere çalışanların ve dış paydaşların stratejik yönetim yaklaşımını tam olarak sahiplenmediği hatta sahiplenmek bir tarafa bu yaklaşımın işlevsizleşmesi için azami gayret sarf ettiği gözlenmektedir. Yıllarca realist bir siyaset yürütmeyen kişi ve yapılar ile kişisel ve cemaatsel ilişkilerin belirleyici olduğu, etkili bir denetim mekanizmasının oluşturulmadığı ve işletilemediği bir yönetim anlayışını, teori ve yasalar üzerinden kurgulanan bir zemine çekmek oldukça zordur. Belediye üst yönetimleri kaynak merkezli bir yönetim modeli kuran, kurumsallaşma düzeyini yükselten, sürdürülebilir bir denetim mekanizmasının kurulmasına altyapı hazırlayan stratejik planların kendileri, kurumu ve kenti için ne anlam ifade ettiğini kavramakta çoğu zaman zorluk çekmektedir. Siyasal yapı ve işleyişteki kayıt dışı alışkanlık başta olmak üzere kişisel, cemaatsel ve siyasal yakınlık üzerinden yürütülen bir yönetim alışkanlığından vazgeç(e)meme, stratejik yönetimin argümanlarını yerine getirilmesi gereken bir zorunluluk ve sembolik bir metin olarak görülmesine neden olmuştur. Bu kapsamda birçok belediye stratejik planların hazırlanmasını profesyonel danışmanlık firmasına ihale etmekte, bu firmalar da hazırladıkları bir planı, farklı özellikleri ve koşulları olan birçok belediyeye stratejik plan olarak sunmaktadır. Ayrıca performans denetiminin uygulanmaması için siyasi iktidarın gösterdiği direnç ile performans göstergelerinin anlaşılmama amacı üzerinden hazırlanması stratejik yönetimi ve dolayısıyla kurumsallaşmayı olumsuz yönde etkilemektedir. 6.Sonuç Kurumsallaşma kültüründeki zayıflık, Türkiye de kamu kesiminin karşılaştığı pek çok sorunun ortaya çıkmasına ve çözülememesine zemin hazırlamaktadır. Kurumsallaşma kültürünün yükseltilmesine yönelik pek çok argüman bulunmaktadır. Stratejik planlar ile performans programları, kurumsallaşmayı besleyecek önemli argümanlardandır. Belediyelerin hedef ve amaçlarının belirlenmesi ve uygulanması ve denetiminin yapılması süreçlerini içeren stratejik planlar, gerekli önem verilerek, gerçekçi ve katılımcı bir yöntemle hazırlandığında belediyelerin kurumsallaşma düzeylerine önemli katkı sunacaktır. 200

207 Belediyelerdeki kurumsallaşma düzeyine stratejik planlar ile performans programlarının istenen katkıyı sunabilmesi için siyasi irade başta olmak üzere, kamu yöneticilerinin, akademi dünyasının, medyanın ve hepsinden önemlisi sivil toplum kuruluşları ile kamuoyunun bu konuya duyarlı olması gerekmektedir. 201

208 KAYNAKÇA Akat, İ. ve Turan A. (1992), Sanayi İşletmelerinde Kurumlaşma ve Şirket Kültürü, Ankara: TOBB Yayını Aktan, Coşkun Can (2007), Geleceğe Uzanmanın Yolu, Stratejik Yönetim, < Argüden, Y. (2004). Geleceği Şekillendirmek Yaşam Kalitesi İçin Stratejik Düşünmek, İstanbul: Rota Bayer, E. (2003), Kurumsallaşma Yönelimli Entelektüel Sermayenin Etkinleştirilmesinde Liderin Rolü, Süleyman Demirel Üniversitesi SBE İletme Anabilim Dalı Yayınlanmamış Doktora Tezi Candan, E. (2007), Türk Bütçe Sisteminde Performans Denetimi, T.C. Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı Yayınları, Yayın No: , Ankara David, F. R. (2005) Strategic Management: Concepts and Cases, 10th. Ed. Prentice Hall, NewYork Donelly, J. H, Gibson, J.L., & Ivancevich, J.M., (1998) Fundamentals of Management,10 th Ed. Mc Graw Hill Inc., USA. DPT (2003) Kamu Kuruluşları İçin Stratejik Planlama Kılavuzu DPT Yayınları, Ankara Ersoy, M. (2007), Planlama Kuramına Giriş, Kentsel Planlama Kuramları, Der. M. Ersoy, Ankara: İmge Kitapevi, Gürer, H. (2006), Stratejik Planlamanın Temelleri ve Türk Kamu Yönetiminde Uygulanmasına Yönelik Öneriler, Sayıştay Dergisi, S.63, (s ) Kesik, A.(2005), 5018 Sayılı kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kamumu Bağlamında ve AB Sürecinde Türk Kamu İç Mali Kontrol Sistemi, Kocaeli Üniversitesi SBE Dergisi, S.9, C.1, (s ) Karpuzoğlu, E. (2004), Büyüyen ve Gelişen Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma, İstanbul: Hayat Yayınları Kubalı, D. (1998), Performans Denetimi: Kavram, İlkeler, Metodoloji ve uygulamalar, Ankara: Sayıştay Yayını Özkara, B. (2000) Kurumsallaşma Teorisinde Örgütsel Değişim Sorunu Afyon Kocatepe Üniversitesi İİBF Dergisi, C.2, S.1, (s.1-17) Scott, W. R.1987), The Adolescence of Institutional Theory, Administrative Science Quarterly, Vol. 32, December Selznıck, P. (1996), "Institutionalsm Old and New." Administrative Science Quarterly, sayı41, pp Siverekli, E. (2014), Türkiye de Kamu Harcamalarının Denetiminde Bütçenin Rolü: Dönemi Analizi Optimum Ekonomi ve Yönetim Bilimleri Dergisi,, 1(2), (s ) Waterston, A. (1965) Development Planning: Lessons of Experience, Baltimore: Jhon Hopkins Press. 202

209 Bağımsız Denetim Geçiş Dönemi Eğitimlerinin Etkinliği: Bir Saha Araştırması Hakan ERKUŞ, Tolga ORAL İnönü Üniversitesi İİBF, Muş Alparslan Üniversitesi İİBF, ÖZET Bu çalışma, bağımsız denetim geçiş dönemi eğitimine katılan meslek mensuplarının eğitim hakkındaki düşüncelerini öğrenmek ve eğitimin etkinliğini ölçmek amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmaya katılanların görüşleri anket yöntemi ile elde edilmiştir. Ankette demografik özelliklere ilişkin sorular ile eğitime yönelik sorular bulunmaktadır. Anket sonuçları IBM SPSS Statistics 21 Programı ile değerlendirilmiştir. Çalışmada Faktör analizi, Independent Sample T-Testi, One Way ANOVA Testi ve korelasyon analizi yapılarak katılımcıların eğitim hakkındaki görüşleri istatistiki olarak incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Bağımsız Denetim, Geçiş Dönemi Eğitimi, Bağımsız Denetçi Effectiveness Of Independent Audit Transition Period Training: A Field Study ABSTRACT This study is intended to learn the thoughts of the members who participated in the transitional period independent audit training, and measure the effectiveness of training. The opinions of the participants who attended in the study were obtained by questionnaire. The survey contains questions related to demographic characteristics and training period. The survey results are evaluated by IBM SPSS Statistics 21 software. In this study, the opinions of the participants are statistically analyzed by using factor analysis, Independent sample t-test, one way ANOVA test, and correlation analysis. Keywords: Independent Auditing, Transition Period Training, Independent Auditors 203

210 GİRİŞ Finansal bilgilerin doğruluğu ve güvenilirliği günümüzde her kesimin ihtiyaç duyduğu bir olgudur. Bu ihtiyaç, finansal bilgilerin tarafsız bir otorite tarafından dışarıdan denetlenmesi ile giderilmektedir. Son yıllarda yaşanan hatalı finansal raporlama ve denetim, bu durumu destekler niteliktedir. Yaşanan gelişmeler finansal bilginin doğru ve güvenilirliğine olan ihtiyacı arttırmakta ve bunu sağlayacak kaliteli denetim hizmetini de önemli bir hale getirmektedir. Bu bağlamda uluslararası alanda finansal raporlama ve bağımsız denetim konularında bir çok yenilik yapılmıştır. İşletme faaliyetlerinin karmaşıklaşması ve finansal tablo kullanıcılarının ihtiyaçlarının değişmesi bu yenilikleri zorunlu kılmıştır. Şirketlerin denetiminde bağımsız denetimin yaygınlaştırılması ve kaliteli denetim hizmetinin yürütülmesi için uluslararası standartlar belirlenmiştir. Uluslararası alanda meydana gelen bu gelişmelerle birlikte Ülkemizde de 6102 sayılı Yeni TTK ile ticari konuların yeniden düzenlenmesi sağlanmıştır. Şirketlerin denetiminde artık bağımsız denetimin gerekli olduğu konusunda bir fikir birliği oluşmuştur. Bu çerçevede, şirketlerin bağımsız denetime tabi olmaları ve denetim hizmetinin bağımsız denetçiler tarafından yerine getirilmesi hüküm altına alınmıştır. Uluslararası standartların Türkiye'ye uyarlanması ile bağımsız denetim standartları belirlenmiştir. Bu bağlamda, şirketlerin denetiminde bağımsız denetimin bağımsız denetçiler tarafından yapılması bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu noktada çalışmanın temeli, bağımsız denetim mesleğini yürütecek olan bağımsız denetçilerin hangi özelliklere haiz olması ve nasıl bağımsız denetçi olunacağı üzerine oturtulmuştur. Bu temel üzerine, bağımsız denetçi olabilmek için bağımsız denetim yönetmeliğinde yer alan bir düzenleme olan bağımsız denetim geçiş dönemi eğitimleri bir saha araştırması yapılarak incelenmiştir. Çalışmamızda bağımsız denetim geçiş dönemi eğitimlerinin etkinliğini araştırmak ve eğitime katılanların eğitim hakkındaki görüşlerini öğrenmek temel amaç olarak belirlenmiştir. Bu amaç doğrultusunda eğitime katılanlara anket yöntemi ile ulaşılmaya çalışılmış ve bu şekilde veriler elde edilmiştir. Verilerin istatistiki olarak incelenmesi ve yorumlanması hedeflenmiştir. Bu açıklamalar doğrultusunda çalışmada, ilk olarak bağımsız denetçi kavramı üzerinde durulmuş ve bağımsız denetçi kavramının hukuki dayanakları açıklanmıştır. Bağımsız denetçinin taşıması gereken özellikler belirtilerek bağımsız denetçilik mesleği ele alınmıştır. Bu tanımlamalardan sonra bağımsız denetim geçiş dönemi eğitimlerinin içeriği açıklanmıştır. İzleyen bölümlerde araştırmanın amacı, kapsamı, sınırları, yöntemi, güvenilirliği ve kullanılan testlere değinilerek çalışmanın ana çerçevesi oluşturulmuştur. Son olarak çalışmanın 204

211 uygulama kısmında verilerin istatistiki olarak değerlendirilmesi yapılarak, çalışma belirlenen hedeflere uygun olarak tamamlanmıştır. 1. BAĞIMSIZ DENETÇİ Yeni Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğü girmesi ile şirketlerin denetiminde farklılıklar meydana gelmiştir. Sermaye şirketlerinin denetimi, şirketin bir organı olmaktan çıkarılmış ve bağımsız denetim öngörülmüştür (Özçelik vd, 2014:57). Bağımsız denetim faaliyetini yürüteceklerde TTK'da belirtilmiştir. Kanun'un 400. maddesi kimlerin denetçi olabileceğini açıklamaktadır. Söz konusu maddenin 1. ve 2. fıkraları 6335 sayılı Kanunun 19. maddesiyle değişikliğe uğramıştır. Değişiklik sonrası 400. maddenin 1. fıkrasına göre; "denetçi, bağımsız denetim yapmak üzere, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre ruhsat almış yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir unvanını taşıyan ve KGK tarafından yetkilendirilen kişiler ve/veya ortakları bu kişilerden oluşan sermaye şirketi olabilir." Bu hükme göre bağımsız denetçi olabilmek için SMMM veya YMM olmak ve KGK tarafından yetkilendirilmek gerekmektedir. Bu şartları sağlamayanlar bağımsız denetim faaliyeti yürütememektedir. TTK, bağımsız denetimin yürütülmesinde ve denetlenmesinde tek yetkili olarak KGK'nu ifade etmektedir. Bağımsız denetim konusunda KGK nun görevi, kaliteli ve güvenilir finansal raporlama ve bağımsız denetim ortamı oluşturmak, finansal raporların uluslararası standartlarla uyumlu olarak düzenlenmesini ve denetlenmesini tesis edecek standartlar koymak ve etkin bir kamu gözetimini sağlamaktır (Özçelik vd, 2014:57). Aşağıda sayılan hallerin birinin varlığında, YMM, SMMM ve/veya sermaye şirketi ve bunların ortaklarından biri ve bunların ortaklarının yanında çalışan veya mesleği birlikte yaptıkları kişi veya kişiler, ilgili şirkette denetçi olamaz. Bu durumlar şunlardır (Karakoç, 2013:24-25): Denetlenecek şirkette pay sahibiyse, Denetlenecek şirketin yöneticisi veya çalışanı ise (3 yıl içerisinde bu özellikleri taşıyorsa), Denetlenecek şirketle bağlantısı olan bir tüzel kişiliğin temsilcisi veya kanuni temsilcisi ise, Denetlenecek şirketle bağlantı hâlinde bulunan bir şirkete hizmet veriyorsa, 205

212 Denetlenecek şirketin defterlerinin tutulmasında ya da finansal tablolarının hazırlanmasında katkı sağlamışsa, Son 5 yıl içinde denetçiliğe ilişkin mesleki faaliyetinden kaynaklanan gelirinin tamamının %30 undan fazlasını denetlenecek şirkete veya ona %20 den fazla pay ile iştirak etmiş bulunan şirketlere verilen denetleme ve danışmanlık faaliyetinden elde etmişse ve bunu cari yılda da elde etmesi bekleniyorsa. 2. BAĞIMSIZ DENETİM GEÇİŞ DÖNEMİ EĞİTİMİ Bağımsız denetim geçiş dönemi eğitimleri KGK tarafından çıkarılan Bağımsız Denetim Yönetmeliğinde yer alan bir düzenlemedir. Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin Geçici 1. Maddesinin 4. fıkrasına göre YMM'ler ve 15 yıllık mesleki tecrübeye sahip olan SMMM'ler kurum tarafından yetkilendirilen üniversitelerin açmış olduğu eğitime katıldıkları ve başarılı oldukları takdirde aynı yönetmeliğin 14. maddesinde belirtilen sınav konularından başarılı sayılırlar. Meslek mensuplarının lisans mezunu olması şarttır. Bağımsız denetim geçiş dönemi eğitimleri KGK tarafından yetkilendirilen üniversiteler tarafından verilmektedir. KGK eğitim programlarını belirlemekte ve üniversitelerde bazı kıstaslar aramaktadır. Eğitimler örgün ve online olarak verilmektedir. Eğitimde muhasebe standartları ve denetim standartları başta olmak üzere birçok konu bulunmaktadır. 3. ARAŞTIRMANIN AMACI Bu çalışma, bağımsız denetim geçiş dönemi eğitimine katılan meslek mensuplarının eğitim hakkındaki düşüncelerini almak, eğitimin etkinliğini ölçmek ve eğitime katılanların yaş, cinsiyet ve mesleki tecrübeleri açısından algı farklılığı olup olmadığının belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır. Bu amaçlara ek olarak bağımsız denetim geçiş dönemi eğitimine katılanların eğitim hakkındaki görüşleri eğitim durumları ile karşılaştırılarak bir değerlendirme yapılacaktır. 4. ARAŞTIRMANIN KAPSAMI VE SINIRLILIKLARI Çalışmada bağımsız denetim eğitimine katılan meslek mensupları hedef kitle olarak belirlenmiştir. Ancak eğitimlerin ülkemizde geniş bir coğrafyaya yayılması hedef kitleye ulaşmayı zorlaştırmaktadır. Bu nedenle araştırmada evren sadece İnönü Üniversitesi tarafından verilen eğitime katılan muhasebe meslek mensupları olarak sınırlandırılmıştır. 206

213 İnönü Üniversitesi tarafından verilen eğitime katılan SMMM ve YMM'lerin toplam sayısı araştırmaya başlandığı tarih itibariyle 240'tır. Anket, eğitime katılanlara elektronik ortamda gönderilmiş ve 52 kişi ankete cevap vermiştir. Örneklem sayısının belirlenmesinde "30'dan büyük 500'den küçük örnek büyüklükleri birçok araştırma için yeterlidir" (Altunışık vd., 2007) ifadesi ile ankete katılan 52 kişi analize dahil edilmiştir. Analizler %95 güven düzeyinde gerçekleştirilmiştir. Yapılan analizler sonucu 3 anketin normal dağılıma uymadığı tespit edilerek analiz dışı tutulmuştur. 5. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ Araştırmada anket yöntemi kullanılarak, veriler örnekleme yöntemi ile seçilen meslek mensuplarına elektronik ortamda anket sorularına verdikleri cevaplar ile elde edilmiştir. Anket dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde meslek mensuplarının demografik özellikleri, ikinci bölümde muhasebe meslek mensuplarının materyal ve eğitim konuları hakkındaki görüşlerini tespit etmeye yönelik 5 li Likert (5.Kesinlikle Katılıyorum, 4.Katılıyorum, 3.Fikrim Yok, 2. Katılmıyorum, 1.Kesinlikle Katılmıyorum) ile ölçülen sorular, üçüncü bölümde eğitmenler hakkındaki görüşlerini tespit etmeye yönelik 5 li Likert ile ölçülen sorular, dördüncü bölümde eğitime katılanların bağımsız denetim mesleği ve eğitim türü hakkındaki görüşlerini ölçmeye yönelik 5 li Likert ile ölçülen sorular yer almaktadır. Ankette toplamda 29 adet soru yer almaktadır. Uygulanan ankette toplamda 29 adet soru yer almakla birlikte bu çalışmada anket sorularından 20 si değerlendirme kapsamına alınmıştır. Veriler IBM SPSS Statistics 21 Programı kullanılarak değerlendirilmiştir. 6. ARAŞTIRMADA KULLANILAN TESTLER Ankete verilen cevapların analizinde frekans, ortalama ve standart sapma değerlendirmeleriyle birlikte, Faktör analizi, Independent Sample T testi (Levene testi), One Way Anova ve korelasyon analizi uygulanmıştır. Araştırmada veriler normal dağıldığı ve homojen olduğu için parametrik testler kullanılmıştır. Faktör analizi, birbirleriyle ilişkili çok sayıdaki değişkeni az miktarda, daha anlamlı, daha anlaşılabilir ve birbirinden bağımsız faktörlere dönüştüren ve sık olarak kullanılan çok değişkenli istatistiki tekniklerden biridir (Cengiz ve Kılınç, 2007:352). T-Testi yalnızca iki grup arasında karsılaştırma yapmaya olanak sağlayan bir tekniktir. Burada karsılaştırılan iki grubun normal dağılım sergileyen iki farklı evrenden tesadüfi olarak seçilmiş olması ve gözlemlerin birbirinden bağımsız olması gerekmektedir. Her iki grubun 207

214 varyanslarının eşit olma zorunluluğu olmamasının yanında, varyanslarının eşit olup olmamasına göre farklı t değerleri hesaplanmaktadır (Altunışık vd., 2007: ). Diğer parametrik analiz tekniği olan One-Way ANOVA testi ikiden fazla grubun karşılaştırılmasında uygulanmaktadır. Bu teknik Varyans analizi olarak da bilinmektedir. ANOVA testinde karşılaştırma yapılan gruplar arasında farklılığın olup olmadığı gösterilmektedir. (Altunışık vd., 2007: ). Korelasyon analizi iki veya daha fazla değişken arasındaki ilişkiyi inceleyen bir tekniktir. Bu çalışmada faktörler arasındaki ilişki için kullanılmıştır. Faktörler arasındaki ilişki korelasyon analizi ile ölçülmüştür. 7. ARAŞTIRMANIN GÜVENİLİRLİĞİ Güvenilirlik Analizi, bir testin ya da ölçeğin ölçmek istediği şeyi tutarlı ve istikrarlı bir şekilde ölçme derecesidir. Güvenilir bir test ya da ölçek aynı veya benzer şartlarda tekrar uygulandığında yakın sonuçları verir (Altunışık vd., 2007). Güvenilirlik analizlerinde en sık olarak kullanılan "Cronbach's Alfa" katsayısıdır. Cronbach's alfa katsayısı tutarlı ve tüm soruları dikkate aldığından sıkça kullanılmaktadır. Cronbach alfa katsayısı, 0 ile 1 arasında bir değer alır.(dinç ve Abdioğlu, 2009: 172) Ankette yer alan 29 adet sorunun güvenilirliği Cronbacs's Alpha yöntemi ile ölçülmüş ve Alpha katsayısı 0,941 olarak saptanmıştır. Bu çalışmada kullandığımız 20 soru için güvenilirlik ölçüldüğünde ise Alpha katsayısı 0,890 olarak saptanmıştır. Sosyal bilim araştırmalarında minimum güvenilirlik düzeyinin %70 olması yeterli görüldüğünden (Fidan ve Cinit, 2014: 75), araştırmada bulunan güvenilirlik düzeyinin geçerli olduğu söylenebilir. 8. ARAŞTIRMANIN ANALİZ SONUÇLARI 8.1. Katılımcıların Demografik Özelliklerine İlişkin Frekans Analizi Sonuçları Katılımcıların demografik sonuçlarına aşağıda yer verilmiştir. Tablo 1: Katılımcıların Cinsiyet Dağılımı Cinsiyet Frekans Yüzde BAYAN 4 8,2 BAY 45 91,8 Toplam ,0 208

215 Yukarıdaki Tablo 1'de göründüğü gibi ankete katılanların %8,2'si Bayan, %91,8'i Bay'dır. Tablo 2: Katılımcıların Yaş Dağılımı Yaş Aralığı Frekans Yüzde , , , ,4 56 ve üstü 7 14,3 Toplam ,0 Tablo 2 katılımcıların yaş dağılımını göstermektedir. Katılımcıların bağımsız denetim eğitimine katılan meslek mensupları olması ve eğitime katılma şartı olarak asgari 15 yıllık tecrübe istenmesi yaş ortalamasının orta yaş grubu içerisinde olması sonucunu doğurmuştur. Katılımcıların %20,4'ü yaş aralığında, %22,4'ü yaş aralığında, %24,5'i yaş aralığında, %18,4'ü yaş aralığında ve %14,3'ü 56 ve üstü yaş aralığında yer almaktadır. Katılımcıların büyük bir çoğunluğu 36 ile 50 yaş bandında yer almaktadır. Tablo 3: Katılımcıların İş Tecrübesi İş Tecrübesi Frekans Yüzde , , , ,2 36 ve üzeri 5 10,2 Toplam ,0 Katılımcıların iş tecrübelerini gösteren Tablo 3 incelendiğinde, katılımcıların yarısına yakını, başka bir deyişle %49'u yıl tecrübe bandında yer almaktadır. Katılımcıların %10,2'si ise 36 yıl ve üstü tecrübeye sahiptir. 209

216 Tablo 4: Katılımcıların Eğitim Durumu Eğitim Düzeyi Frekans Yüzde Lisans 45 91,8 Yüksek Lisans 4 8,2 Toplam ,0 Katılımcıların %91.8'i Lisans düzeyinde, %8,2'si ise Yüksek Lisans düzeyinde bir eğitim durumuna sahiptir. Tablo 5: Katılımcıların Meslek Unvanları Unvan Frekans Yüzde YMM 3 6,1 SMMM 46 93,9 Toplam ,0 Katılımcıların meslek unvanlarını gösteren Tablo 5 incelendiğinde, ankete katılanların büyük bir çoğunluğunun (%93,9) SMMM olduğu görülmektedir. YMM'in oranı %6,1'dir Faktör Analizi Sonuçları Değişkenlerin bir grupta toplanması ve daha anlamlı sonuçların elde edilmesi için faktör analizi yapılmaktadır. Çalışmada değişkenler faktör analizi yapılarak dört grupta toplanmıştır. Bu gruplar şöyle ifade edilmiştir; eğitimle ilgili materyal ve konulara ilişkin soruların yer aldığı Materyal Konu Grubu, Eğitmenlere ilişkin soruların yer aldığı Eğitmen Grubu, bağımsız denetim mesleğine ilişkin soruların yer aldığı Bağımsız Denetim Mesleği grubu ve son olarak eğitim türüne ilişkin soruların yer aldığı Eğitim Türü Grubu'dur. 210

217 Tablo 6: Faktör Analizi Sonuçları Değişkenler Faktör Eğitim materyalleri günceldir.,800,167,189 Eğitim materyalleri açık ve anlaşılır düzeydedir.,826,238 Eğitim materyalleri yeterlidir.,774,138,208 Eğitim materyalleri kursiyerlerin ihtiyaçlarını karşılamaktadır.,786,245,204 Eğitimde bağımsız denetim ile ilgili tüm konulara yer verilmiştir.,635,237,345,193 Eğitimde yer alan tüm konular bağımsız denetim için gereklidir.,213,770,150 Eğitim konuları açık ve anlaşılırdır.,613,366,379,297 Konular bağımsız denetim mesleğine yönelik olarak hazırlanmıştır.,363,111,577,419 Eğitimde anlatılan konular eğitim programına uygundur.,576,389,447,183 Eğitimler ilgili alandaki uzman eğitmenler tarafından verilmektedir.,422,488,452,233 Eğitmenler deneyim sahibidir.,448,390,539 Eğitmenler kursiyerlere eğitimle ilgili tüm konularda yardımcı olmaktadır.,208,794,103 Eğitmenler ile kursiyerler arasındaki iletişim güçlüdür.,169,838,136 Eğitmenlerin ders anlatma becerisi yeterlidir.,137,745,260 Eğitmenler bağımsız denetim ve muhasebe standartları konularında yeterli bilgiye,166,538,647,128 sahiptir. Eğitmenlere ulaşmak kolaydır.,703 -,146,482 Eğitmenlerin problem çözme kabiliyeti yüksektir.,180,830,242 Eğitmenler konulara hakimdir.,212,502,521,237 Bağımsız denetim mesleği hakkında yeterli bilgiye sahibim.,529,230,659 Bağımsız denetim mesleğini yürütebilecek bilgi birikimim mevcuttur.,492,206,687 Bağımsız denetim mesleğinin gelecekte önemli bir meslek olacağına inanıyorum.,696 Online eğitimler etkin olarak yapılmaktadır.,329,198,310,612 Yüz yüze yapılan eğitimler etkin olarak yapılmaktadır.,342,639,306,366 Yüz yüze eğitimi online eğitime tercih ederim.,142,816 Faktör analizi yapılabilmesi için KMO ölçütünün sağlanması gerekmektedir. Çalışmada KMO 0,777 olarak bulunmuştur. KMO değerinin 0,50'den fazla olması durumunda faktör analizi yapılabileceği vurgulanmaktadır. Bu nedenle çalışmamızda bulunan oran faktör analizi için yeterlidir. Faktör analizi sonucunda tabloda koyu renkle gösterilen değerler grupları oluşturmaktadır. Ankette yer alan 9 adet soru faktör açısından anlamlı olmadığı için analiz dışında tutulmuştur. 211

218 Kesinlikle Katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum Toplam 8.3. Değişkenlere Ait İstatistikler (Ortalama ve Standart Sapma) Tablo 7: Katılımcıların Anket Sorularına Verdiği Cevapların Dağılımı Eğitim ile ilgili Görüşler Eğitim materyalleri günceldir Eğitim materyalleri açık ve anlaşılır düzeydedir Eğitim materyalleri yeterlidir Eğitim materyalleri kursiyerlerin ihtiyaçlarını karşılamaktadır Eğitimde bağımsız denetim ile ilgili tüm konulara yer verilmiştir Eğitim konuları açık ve anlaşılırdır Eğitimde anlatılan konular eğitim programına uygundur Eğitmenler kursiyerlere eğitimle ilgili tüm konularda yardımcı olmaktadır Eğitmenler ile kursiyerler arasındaki iletişim güçlüdür Eğitmenlerin ders anlatma becerisi yeterlidir Eğitmenlere ulaşmak kolaydır Eğitmenlerin problem çözme kabiliyeti yüksektir Bağımsız denetim mesleğinin gelecekte önemli bir meslek olacağına inanıyorum Online eğitimler etkin olarak yapılmaktadır Yüz yüze eğitimi online eğitime tercih ederim f % - 6,1 8,2 59,2 26,5 100,0 f % - 8,2 6,1 63,3 22,4 100,0 f % - 22,4 12,2 51,0 14,3 100,0 f % - 18,4 12,2 53,1 16,3 100,0 f % 2 14,3 14, ,4 100,0 f % - 8,2 6,1 61,2 24,5 100,0 f % - 2,0 10,2 61,2 26,5 100,0 f % - - 6,1 59,2 34,7 100,0 f % - 4,1 4,1 55,1 36,7 100,0 f % - - 6,1 57,1 36,7 100,0 f % - 4,1 2,0 51,0 42,9 100,0 f % ,2 63,3 26,5 100,0 f % - 2,0 6,1 38,8 53,1 100,0 f % 2,0 18,4 22,4 34,7 22,4 100,0 f % 6,1 6,1 2,0 36, ,0 Yukarıdaki tabloda araştırmaya katılan meslek mensuplarının eğitim ile ilgili görüşlerine ait ifadelere vermiş olduğu yanıtların dağılımı gösterilmiştir. 212

219 Tablo 8: Anket Sorularına Verilen Cevapların Ortalaması Anket Soruları Ortalama Standart Sapma Eğitim materyalleri açık ve anlaşılır düzeydedir. 4,000, Eğitim materyalleri yeterlidir. 3,571 1, Eğitim materyalleri kursiyerlerin ihtiyaçlarını karşılamaktadır. 3,673, Eğitimde bağımsız denetim ile ilgili tüm konulara yer 3,714 1, verilmiştir. Eğitimde yer alan tüm konular bağımsız denetim için gereklidir. 4,408, Eğitim konuları açık ve anlaşılırdır. 4,020, Eğitimde anlatılan konular eğitim programına uygundur. 4,122, Eğitmenler kursiyerlere eğitimle ilgili tüm konularda yardımcı 4,286, olmaktadır. Eğitmenler ile kursiyerler arasındaki iletişim güçlüdür. 4,245, Eğitmenlerin ders anlatma becerisi yeterlidir. 4,306, Eğitmenlere ulaşmak kolaydır. 4,327, Eğitmenlerin problem çözme kabiliyeti yüksektir. 4,163, Bağımsız denetim mesleğinin gelecekte önemli bir meslek 4,429, olacağına inanıyorum. Online eğitimler etkin olarak yapılmaktadır. 3,571 1, Yüz yüze eğitimi online eğitime tercih ederim. 4,163 1, N Yukarıdaki tabloda katılımcıların eğitim ile ilgili ifadelere vermiş olduğu yanıtların ortalama düzeyi gösterilmiştir. En düşük 1=Kesinlikle Katılmıyorum, en yüksek 5=Kesinlikle Katılıyorum olarak puanlanan ölçek kullanılmıştır. Yukarıdaki tabloda ortalama değerlerin genellikle 4,0 düzeyinde olmasından dolayı eğitime katılanların eğitim hakkındaki algıları oldukça yüksek düzeydedir. 213

220 8.4. Independent Sample T Testi Sonuçları T testi iki değişken arasında ortalamalar açısından fark olup olmadığı test edilmektedir. T testi için temel hipotezler aşağıdaki gibidir: H 0 : İki grubun ortalamaları arasında anlamlı fark yoktur. H A : İki grubun ortalamaları arasında anlamlı fark vardır. İki değişken arasında anlamlı bir farkın olup olmadığı %95 güvenilirlik düzeyi yani α = 0,05 anlamlılık ile test edilen hipotezler anlamlılık düzeyi 0,05'in üstünde ise H 0 hipotezi kabul edilir, 0,05'in altında ise H A hipotezi kabul edilir. Tersi durumlarda da aynı mantık geçerlidir. Tablo 9: Katılımcıların Eğitim Algılarının Cinsiyete Göre Farklılığını İnceleyen T Testi Eğitim Algısı Boyutları Materyal ve Konu Eğitmen Bağımsız Denetim Mesleği Eğitim Türü Cinsiyet Kişi Std. Ortalama Sayısı Sapma Bayan 4 3,8929,35714 Bay 45 3,8794,72393 Bayan 4 4,2000,43205 Bay 45 4,2711,53793 Bayan 4 4,0000,00000 Bay 45 4,4667,72614 Bayan 4 4,1250,47871 Bay 45 3,8444,97597 Anlamlılık t (P),037 0,971 -,256 0,799-4,311 0,000,565 0,575 H 0 : Katılımcıların eğitim algıları cinsiyetine göre anlamlı farklılık göstermez. H A : Katılımcıların eğitim algıları cinsiyetine göre anlamlı farklılık gösterir. Bayanların eğitim türü (4,1250) ile ilgili algı düzeyleri Baylara göre biraz daha yüksektir. Bağımsız denetim mesleği ile ilgili algı düzeyi ise Baylarda (4,4667) biraz daha yüksek düzeydedir. %95 güven düzeyinde yapılan t testine göre anlamlılık değerlerinin üç boyutta p>0,05 olmasından dolayı bu boyutlar için H 0 hipotezi kabul edilir. Yani, katılımcıların eğitim algıları üç boyut için cinsiyete göre anlamlı farklılık göstermez. Ancak Bağımsız denetim mesleği algısı ile ilgili olarak p<0,05 olduğu için H A hipotezi kabul edilir. Yani, katılımcıların bağımsız denetim algısı cinsiyete göre anlamlı fark gösterir. 214

221 Tablo 10: Katılımcıların Eğitim Algısının Meslek Mensubu Unvanına Göre Farklılığını İnceleyen T Testi Eğitim Algısı Boyutları Materyal ve Konu Eğitmen Bağımsız Denetim Mesleği Eğitim Türü Meslek Unvanı Kişi Sayısı Ortalama Std. Sapma SMMM 3 3,9048,29738 YMM 46 3,8789,71901 SMMM 3 4,2000,52915 YMM 46 4,2696,53203 SMMM 3 4,6667,57735 YMM 46 4,4130,71728 SMMM 3 3,3333 1,60728 YMM 46 3,9022,90443 Anlamlılık t (P),061 0,951 -,221 0,844,598 0,553-1,010 0,318 H 0 : Katılımcıların eğitim algıları meslek unvanına göre anlamlı farklılık göstermez. H A : Katılımcıların eğitim algıları meslek unvanına göre anlamlı farklılık gösterir. %95 güven düzeyinde yapılan t testine göre anlamlılık değerlerinin tüm boyutlarda p>0,05 olmasından dolayı bu boyutlar için H 0 hipotezi kabul edilir. Yani, katılımcıların eğitim algıları tüm boyutlar için meslek unvanına göre anlamlı farklılık göstermez One Way Anova Testi Sonuçları Eğer ikiden fazla grubun ortalamaları karşılaştırılacak ise F (Varyans- One Way Anova) Testi uygulanır. İkiden fazla grubun ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını test eden F testinin hipotezi aşağıdaki gibidir. H 0 : µ1 = µ2 = µ3 = = µn Yani ortalamalar arasında fark yoktur. H A : Ortalamalardan en az ikisi arasında anlamlı fark vardır. 215

222 Tablo 11: Katılımcıların Eğitim Algılarının Yaşa Göre Farklılığını İnceleyen Anova Testi Eğitim Boyutları Materyal ve Konu Eğitmen Bağımsız Denetim Mesleği Eğitim Türü Yaş ve üstü Toplam ve üstü Toplam ve üstü Toplam ve üstü Toplam Kişi Ortalama Sayısı 10 4, , , , , , Std. Sapma,57063,82156,76437,58805,63735, ,5000, ,0909, ,5833, ,6667, ,2857, ,4286, ,2600, ,2727, ,2000, ,4222, ,1714, ,2653, ,7500 1, ,9545, ,0417, ,7222 1, ,7857, ,8673,94525 Anlamlılık F (P) 1,100 0,368 1,136 0,352,284 0,887,215 0,929 H 0 : Katılımcıların eğitim algıları yaşına göre anlamlı farklılık göstermez. H A : Katılımcıların eğitim algıları yaşına göre anlamlı farklılık gösterir. Yapılan f testi sonuçlarına göre p>0,05 olduğu için tüm boyutlar açısından katılımcıların yaşına göre eğitim algılarında anlamlı bir farklılık yoktur. Yani H 0 hipotezi kabul edilir. 216

223 Tablo 12: Katılımcıların Eğitim Algılarının Eğitim Durumuna Göre Farklılığının İncelenmesi Eğitim Boyutları N Ortalama Standart Sapma Materyal ve Konu Bağımsız denetim Mesleği Eğitmen Eğitim Türü Lisans 45 3,9079,70721 Yüksek Lisans F Anlamlılık (p) 4 3,5714,58321,849 0,362 Toplam 49 3,8805,69885 Lisans 45 4,4667,72614 Yüksek 4 4,0000, ,621 0,209 Lisans Toplam 49 4,4286,70711 Lisans 45 4,2978,53534 Yüksek 4 3,9000, ,146 0,150 Lisans Toplam 49 4,2653,52661 Lisans 45 3,9222,93514 Yüksek Lisans 4 3,2500, ,892 0,175 Toplam 49 3,8673,94525 H 0 : Katılımcıların eğitim algıları eğitim durumuna göre anlamlı farklılık göstermez. H A : Katılımcıların eğitim algıları eğitim durumuna göre anlamlı farklılık gösterir. Araştırmaya katılanların içinde doktora yapan katılımcı olmadığı için tabloda yer almamıştır. Yapılan f testi sonuçlarına göre p>0,05 olduğu için tüm boyutlar açısından katılımcıların eğitim durumuna göre eğitim algılarında anlamlı bir farklılık yoktur. Yani H 0 hipotezi kabul edilir. H A hipotezi ret edilir. 217

224 Tablo 13: Katılımcıların Eğitim Algılarının Mesleki Tecrübesine Göre Farklılığının İncelenmesi Eğitim Boyutları N Ortalama Standart Sapma Materyal ve Konu Bağımsız denetim Mesleği Eğitmen Eğitim Türü ,0179, ,9184,45816 F Anlamlıl ık (p) ,3571, ,313 0, ,3143, ve üzeri 5 3,5714,46291 Toplam 49 3,8805, ,3333, ,5714, ,7500, ,6000, ,139 0, ve üzeri 5 4,0000,70711 Toplam 49 4,4286, ,2250, ,4286, ,1250, ,4800,46043,534 0, ve üzeri 5 4,2400,62290 Toplam 49 4,2653, ,9583, ,6429 1, ,2500, ,9000, ,345 0, ve üzeri 5 3,1000 1,02470 Toplam 49 3,8673,94525 H 0 : Katılımcıların eğitim algıları mesleki tecrübelerine göre anlamlı farklılık göstermez. H A : Katılımcıların eğitim algıları mesleki tecrübelerine göre anlamlı farklılık gösterir. Yapılan f testi sonuçlarına göre p>0,05 olduğu için tüm boyutlar açısından katılımcıların mesleki tecrübesine göre eğitim algılarında anlamlı bir farklılık yoktur. Yani H 0 hipotezi kabul edilir. H A hipotezi ret edilir. 218

225 8.6. Korelasyon Analizi Sonuçları Korelasyon analizi iki değişken arasındaki ilişkiyi açıklayan bir analiz tekniğidir. Korelasyon katsayısı -1 ile +1 arasında bir değer alır. Katsayının - bir değer alması ilişkinin negatif yönlü olduğunu, + bir değer alması pozitif yönlü olduğunu ifade eder. Çalışmada, soruların birbirleri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla korelasyon analizi yapılmıştır. Gruplar arasındaki ilişkiyi açıklayan korelasyon analizine aşağıda yer verilmiştir. Tablo 14: Gruplar Arasındaki Korelasyon Analizi Eğitim Boyutu Materyal ve Konu Eğitmen Bağımsız denetim Mesleği Eğitim Türü Materyal ve Konu Eğitmen Bağımsız denetim Mesleği Eğitim Türü Korelasyon 1,479,262,480 Anlamlılık,000,069,000 N Korelasyon,479 1,169,386 Anlamlılık,000,244,006 N Korelasyon,262,169 1,149 Anlamlılık,069,244,306 N Korelasyon,480,386,149 1 Anlamlılık,000,006,306 N

226 Yukarıdaki korelasyon tablosu incelendiğinde; Materyal ve konu grubu soruları ile eğitmen grubu soruları arasında pozitif yönlü %47,9 oranında anlamlı bir ilişki söz konusudur. Yani; materyal ve konu soruları ile eğitmenlerle ilgili sorular arasında pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişki vardır. Aynı şekilde materyal ve konu grubu soruları ile eğitim türü ile ilgili sorular arasında da %48 oranında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Eğitmen grubu soruları ile eğitim türü soruları arasında %38,6 oranında pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Bu açılardan bakıldığında sorular arasında genel olarak pozitif yönlü bir ilişki söz konusudur. Yani soruları cevaplayanlar, soru grupları arasında bir bağlılık olduğunu cevapları ile kanıtlar niteliktedir. SONUÇ Bu çalışma, bağımsız denetim geçiş dönemi eğitimine katılan meslek mensuplarının eğitim hakkındaki düşüncelerini öğrenmek, eğitimin etkinliğini ölçmek ve eğitime katılanların yaş, cinsiyet ve mesleki tecrübeleri açısından algı farklılığı olup olmadığının belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır. Söz konusu algı farklılıkları istatistiki analizlerle tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda elde edilen sonuçlar şu şekildedir: Çalışmada ilk önce verilerin normal dağılıp dağılmadığını tespit etmek amacıyla değişkenlerin z skorları hesaplanmış ve normal dağılıma uymayan üç anket değerlendirme dışı tutulmuştur. Yapılan homojenlik testleri sonucuna göre veriler homojen olarak dağıldığından parametrik testler tercih edilmiştir. Değişkenlerin faktör analizi yapılarak değişkenler dört faktörde toplanmıştır. Faktör analizi sonucu faktörlere uymadığı tespit edilen sorular (değişkenler) değerlendirme dışında tutulmuştur. Eğitim hakkındaki düşüncelerini öğrenmek istediğimiz meslek mensuplarının cinsiyete göre eğitim algılarında farklılık olup olmadığını tespit etmek için T testi yapılmıştır. Yapılan test sonucuna göre katılımcıların eğitim algılarında cinsiyete göre anlamlı bir fark olmadığı tespit edilmiştir. Sadece bağımsız denetim mesleği ile ilgili sorular açısından anlamlı bir fark olduğu tespit edilmiştir. Aynı şekilde meslek mensubu unvanı ile eğitim algılarını ölçen t testi sonuçları da anlamlı bir farkın olmadığını göstermektedir. Yani, SMMM ve YMM'lerin sorulara verdiği cevaplar anlamlı bir farklılık taşımamaktadır. Çoklu değişkenler arasındaki farklılığı ölçmek için uyguladığımız one way anova testi sonuçlarına göre; katılımcıların yaş, mesleki tecrübe ve eğitim durumuna göre eğitim algılarında anlamlı bir fark olmadığı tespit edilmiştir. Yani, katılımcıların sorulara verdiği cevaplar yaş, mesleki tecrübe ve eğitim durumuna göre farklılık göstermemektedir. 220

227 Çalışmada son olarak korelasyon analizi yapılmıştır. Bu analiz sonuçlarına göre; faktörler arasında genel olarak pozitif yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Yani katılımcıların verdiği cevaplar faktörler açısından incelendiğinde anlamlı bir ilişkinin varlığı tespit edilmiştir. Bağımsız denetim geçiş dönemi eğitimlerinin etkinliğini ve eğitime katılanların eğitim hakkındaki görüşlerini öğrenmek amacıyla hazırlanan bu çalışma sonucunda; katılımcıların büyük bir kısmının eğitimden genel olarak memnun oldukları anlaşılmaktadır. Katılımcıların sorulara verdikleri cevaplar genel itibariyle yüksek değerdedir. Bu açılardan bakıldığında verilen eğitimlerin katılımcılar açısından etkin olarak yürütüldüğünü ifade edebiliriz. Yani eğitimlerin etkin olarak yürütüldüğü söylenebilir. Sonuç olarak, çalışmamız bağımsız denetim eğitimine katılan meslek mensuplarına yönelik yapılmıştır. Eğitimlerin ülkemizde üniversiteler tarafından yapıldığı bilinmektedir. İlerleyen dönemlerde çalışmanın kapsamı genişletilerek tekrar uygulanması karşılaştırma yapmak ve sonuçları yeniden değerlendirmek açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır. Kaynakça ALTUNIŞIK, Remzi, Recai COŞKUN, Serkan BAYRAKTAROĞLU ve Engin YILDIRIM; (2007), Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri SPSS Uygulamalı, 5. Baskı, Sakarya Yayıncılık, Sakarya. CENGİZ, Dilek ve Billur KILINÇ; (2007), Faktör Analizi İle 2006 Dünya Kupası'na Katılan Takımların Sıralamasının Belirlenmesi, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt XXIII, Sayı: 2, ss DİNÇ, Engin ve Hasan ABDİOĞLU: (2009), İşletmelerde Kurumsal Yönetim Anlayışı Ve Muhasebe Bilgi Sistemi İlişkisi: İMKB 100 Şirketleri Üzerine Ampirik Bir Araştırma, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 12, Sayı 21, ss KARAKOÇ, Mehtap; (2013), Türk Ticaret Kanunu İle Birlikte Bağımsız Denetimde Meydana Gelen Gelişmeler, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Temmuz, ss ÖZÇELİK, Hakan, Hasan ŞENOL, Ahmet AKTÜRK; (2014), Muhasebe Meslek Mensuplarının Bağımsız Denetim Alanındaki Güncel Gelişmelere Bakış Açıları ve Farkındalıkları Üzerine Bir Araştırma, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Nisan, ss

228 FİDAN, M. Erol ve Hasan CİNİT; (2014), Muhasebe Meslek Mensuplarının Eğitim Düzeyleri İle Muhasebe Standartlarına Yönelik Algıları Arasındaki İlişki Üzerine Bir Araştırma: Marmara Bölgesi Örneği, KMÜ Sosyal ve Ekonomı k Araştırmalar Dergı s, 16 (26), ss Bağımsız Denetim Yönetmeliği Bağımsız Denetim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik

229 Malatya daki Borsa Yatırımcılarının Varant Yatırımlarına Bireysel Ve Kurumsal Yatırımcı Anlayışı Çerçevesinde İlgileri M.Cem DANACI, Yıldız KUĞUOĞLU İnönü Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, İnönü Üniversitesi, Kale Meslek Yüksek Okulu, ÖZET Türk sermaye piyasasına 2010 yılında girişi olan varantların diğer sermaye piyasası araçlarından en önemli farkı yatırımcısına belli bir süre içerisinde sınırsız kazanç ve sınırlı zarar imkânı sunabilmesidir. Bu araştırma 2011 yılında Malatya'da varantlara yatırım yapan yatırımcı profili hakkında bilgi edinmek amacı ile yapıldı. Anket yöntemi uygulanan bu araştırmaya aracı kurumlar ile çalışan 50 yatırımcı alındı. Bu araştırmada başlıca varant tercihi ile yatırımcının yaş, cinsiyet, yıllık gelir, meslek ve eğitim seviyesi arasındaki ilişki incelendi. Her ne kadar araştırmamız nispeten az sayıda yatırımcı üzerinde yapılmış olsa da; (I) Araştırma sonucunda yatırımcıların çoğunluğunun (% 66) varantlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı, Kurumsallıktan uzak bireysel yaklaşımların ağırlığının söz konusu olduğu (II) Varantların yatırım aracı olarak gençler ve üniversite mezunları tarafından daha çok tercih edildiği tespit edildi.sonuç olarak; bu çalışmada elde edilen bulgularımızın kuvvetlenmesi için yeni ve geniş araştırmalara ihtiyaç vardır.. Bu anlamda Malatya da tasasrruf sahiplerinin kurumsal yönetim anlayışı içinde menkul kıymet yatırımlarına bakışları ayrıca aracı kurumların tasarruf sahiplerini aydınlatmaları bakımından kurumsallaşmaya verdikleri önem irdelenmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Tasarruf Yatırım- Analiz- Borsa- Kurumsal Yatırımcı- Varant- Hisse senetleri Interests of Stock Market Investors of Malatya in Warrants Investment within the Framework of Individual and Institutional Understanding ABSTRACT The main difference of warrants that entered in Turkish capital market in 2010 from other capital market instruments is their ability to offer unlimited gains and limited loses to their investors within a certain period of time. 223

230 The research was carried out in order to obtain information about the profile of warrants that invested in Malatya in investors who work with the financial intermediary were included in the survey in which questionnaire method was used. In this research mainly the correlation between warrant preference and gender, annual income, occupation and educational level was studied. Although the research we conducted was on a relatively small number of investors, it was found that (I) The majority of investors (66%) did not have enough information about the warrants. and that individual approaches which were away from institutionalization weighted heavily (II) and that warrants as investment instruments were more preferred by the young and college graduates. As a result, it was concluded that in order to strengthen our findings obtained in this research, new and extensive research is needed. In this sense, we tried to examine outlook of account owners in Malatya on instrument investments within corporate governance perception and importance that is given to institutionalization in terms of enlightening savers. Key Words: Saving- İnvestment- Analysis- Bourse- İnstitutional İnvestor- Warrant-Share Certificates 224

231 1) Bir Yatırım Aracı Olarak Varant ın Tanımı Ve Özellikleri 1.1. Varantın Tanımı Türk sermaye piyasasına 2010 yılında girişi olan varantlar, yatırımcıya farklı bir menkul kıymet seçeneği sunmaktadır. Varantın diğer sermaye piyasası araçlarından en önemli farkı yatırımcısına belli bir süre içerisinde sınırsız kazanç ve sınırlı zarar imkânı sunabilmesidir. Varantların yatırımcısına kazandıran bir sermaye piyasası aracı olabilmesi için işleyişinin iyi bilinmesi yanında bu konuda artmış bilgi birikimine ihtiyaç vardır. Varant, gelecek işlemlerinden opsiyonların özel bir türüdür. Elinde bulunduran kişiye, dayanak varlığı ya da göstergeyi önceden belirlenen bir fiyattan belirli bir tarihte veya belirli bir tarihe kadar alma veya satma hakkı veren ve bu hakkın kaydi teslimat ya da nakit uzlaşı ile kullanıldığı menkul kıymet niteliğindeki sermaye piyasası aracını ifade eder. (Borsa İstanbul, ) Varant satın alan yatırımcı ödediği bedel karşılığında bir dayanak varlığı değil, o dayanak varlığı alma ya da satma hakkını satın alır Varantın Önemli Özellikleri Varantlar birtakım farklı özellikleriyle diğer sermaye piyasası araçlarından farklıdır. Varantların alma ya da satma hakkı verdiği dayanak varlık tek bir hisse senedi olabileceği gibi, birden fazla hisse senedinden oluşan bir sepet de olabilir.(türkmen, Sibel Yılmaz, 2012, S.6) Aracı kuruluş varantları sahibine önceden belirlenmiş bir işlemi gerçekleştirme hakkı verir. Ancak, işlemin gerçekleştirilmesi yönünde herhangi bir yükümlülük vermez. (Türkmen, Sibel Yılmaz, 2012, s.8.) Varantlar ihraca özel bir işleme koyma fiyatı olan kullanım fiyatına sahiptir. Önceden belirlenmiş ihraca özel bir vade tarihi vardır. Kısa pozisyon alınamaz. Teminatlandırma yapılamaz. Nakit uzlaşı ya da kaydi teslimat vardır. Her bir varantın sağladığı ekonomik değeri gösteren dönüşüm oranı (çarpan) vardır. Bir adet dayanak varlık alım ya da satım hakkı için kaç adet varant gerektiğini ifade eder. Hak karşılığında ödenen bir ücret veya prim alınan hakkın fiyatını teşkil eder. 225

232 Varantın kullanım fiyatı, İçsel Değer( Intrinsic value), Zaman Değeri, Varant Primi, Basit Kaldıraç, Vade Sonu, Oynaklık. fiyattır. Kullanım fiyatı; dayanak varlığın alındığı ve satıldığı, önceden belirlenmiş olan Varantın fiyatını içsel değer ve zaman değeri oluşturmaktadır. İçsel değer, kullanım fiyatı ile gösterge spot değeri arasındaki farktır. Zaman değeri, varant fiyatı ile içsel değer arasındaki farktır. Zaman değeri vadeye kalan güne ve oynaklığa bağlı olarak değişir ve vade sonunda değeri sıfır olur. Varantın primi, yatırımcının varantı alırken veya işleme koyarken dayanak varlığın cari piyasa fiyatının üzerinde ödemek zorunda olduğu tutardır. Basit kaldıraç, bir varantın ne ölçüde dayanak varlığına paralel olarak hareket ettiğini gösterir. Bir varantın basit kaldıraç oranı, dayanak varlığın fiyatının varantın fiyatına bölünüp (dönüşüm oranı ile düzeltilmiş şekilde) hesaplanabilir. Kaldıraç = Dayanak Varlığın Fiyatı / Varantın Fiyatı x Kullanım Oranı Varantların bir vadesi vardır. Varantın süresi, Varantın koşullarında bu süre belirtilir. Opsiyon (ya da hak) bu vade tarihinde sona erecektir. Oynaklık, belirli bir zaman dilimi içerisinde, örneğin bir yıl içerisinde, dayanak varlık fiyatındaki dalgalanma aralığını ölçmektedir. 2. Varantın Fiyatını Etkileyen Faktörler Dayanak Varlığın Fiyatı, İşleme Koyma Fiyatı, Vadeye Kalan Gün Sayısı, Volatilite, Piyasa Faiz Oranı, Temettü (Kâr Payı) Malatya daki Borsa Yatırımcılarının Bireysel ve Kurumsal Yönetim Anlayışı Çerçevesinde Varant Yatırımlarına İlgileri 226

233 2.2. Malatya da Varant Yatırımlarına Borsa Yatırımcılarının Katılım Durumları Malatya da menkul kıymet araçlarından varantlara yatırım yapan yatırımcı profili hakkında detaylı bilgi almak ve yatırımcının yeni bir sermaye piyasası aracı olan varantlara bakış açısını ortaya koyabilmek amacı ile bir anket uygulaması yapıldı. Ankete katılan tasarruf sahiplerine, yatırımcılara yıllık gelirleri, yaşları, eğitim durumları, medeni durumları, cinsiyetleri, meslekleri noktalarında sorular yönlendirilmiştir. Yatırımcının demografik analizi yapıldıktan sonra, varantlarla ilgili bilgilerinin olup olmadığı birtakım sorularla araştırılmıştır. Yatırımcılardan ne kadarının varantlara anlamlı ve bilinçli olarak yatırım yaptığı ya da yapmadığı araştırılmıştır. Bunların dışında, yatırımcının ekonomik durumu, borsadaki durumu, borsaya bakış açısı, İstanbul Menkul Kıymet Borsası ile ilgili düşünceleri, hisse senedi yatırımlarında kullandığı analiz yöntemleri hakkında bilgi edinmek için birtakım sorular sorulmuştur Türkiye de Türev Araçlar Piyasalarının Gelişimi Türkiye 1980 li yıllara kadar dışa diğer bir ifade ile uluslararası rekabete kapalı, içe dönük ve ithal ikameci sanayileşme modeli uygulanmıştır. Bu dönemde, tarımsal malların fiyatları ve faiz oranları devlet tarafından belirlenmiş, dövizde sabit kur sistemi uygulanmış, döviz serbestçe alınıp satılması yasaklanmıştır. Hisse senetlerinin işlem gördüğü borsa (İMKB) İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, menkul kıymetlerin güven ve istikrar içinde işlem görmesini sağlamak amacıyla 26 Aralık 1985 te kurulmuş, 3 Ocak 1986 tarihinde faaliyete geçmiştir. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, ) Tarımsal ürün fiyatlarının, faiz oranlarının ve döviz fiyatlarının devlet kontrolünde bulunduğu ve devlet tarafından belirlendiği ve organize bir menkul kıymetler borsasının olmadığı bir ekonomide, fiyat değişkenliği olmadığından ve dolayısıyla risk bulunmayacağından türev piyasalara ihtiyaç duyulmamıştır. Türev araçların işlem gördüğü vadeli işlem piyasaları, spot piyasaları yeterince gelişmiş ekonomilerde ihtiyaç dolayısıyla ortaya çıkan piyasalardır. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi, 1980 sonrasında, alınan kararların ve uygulanan liberalleşme politikalarının da etkisiyle spot piyasanın gelişme ortamı bulmuştur. Fiyatların serbest bırakılması, uluslararası rekabete açık, dışa açık bir sistemin benimsenmesi, ihracata dönük sanayileşme modelinin benimsenmesiyle, dış ticarette kısıtlamalar kaldırılmış ve dış ticaret politikası giderek serbestleştirilmiştir. Dolayısıyla 227

234 kaynak dağılımında piyasa güçlerinin belirleyiciliğine daha çok önem verilmiştir. Ancak, yüksek oranlı enflasyon ve döviz üzerindeki kısıtlamaların kalkması gibi unsurlar ekonomideki riskleri artırmıştır. Bankacılık sisteminin gelişmesi ve İMKB nın kurulması finansal araçların gelişmesine sebep olmuş ve risk yönetimi ihtiyacı duyulmuştur. Bununla beraber vadeli işlem piyasalarının kurulması ve gelişmesi yine de zaman almıştır. İlk olarak, vadeli döviz alım satımı ile ilgili tarihli Resmi Gazete de yayımlanan Türk Parasının Kıymetini Koruma hakkında 28 sayılı karara ilişkin 2 sayılı Merkez Bankası genelgesi yayımlamıştır. Futures piyasaları ise, 1989 yılında altıncı beş yıllık kalkınma planı döneminde ülkemiz gündemine girmiştir yılında sermaye piyasalarını düzenleyen kanun yeniden düzenlenmiş futures işlemlerle ilgili kurumların kuruluş, faaliyet ilke ve esaslarının tespiti ve düzenlenmesi yetkisi SPK ya verilmiştir de Vadeli İşlem veopsiyon Borsalarına ilişkin Genel Yönetmelik Resmi Gazete de yayımlanmıştır. Altın Borsası kurulmasından sonra aktif olmasa da bir altın futures piyasası kurulmuştur. İzmir Ticaret Borsası tarafından pamuk futures borsası ile ilgili piyasa yönetmeliği çıkmasına rağmen, henüz faaliyete geçmemiştir. İMKB 1994 yılında kurulan Vadeli İşlemler Piyasası Müdürlüğü çerçevesinde de sermaye piyasası araçlarına özellikle de endekse dayalı futures işlemleri üzerine kapsamlı çalışmalar yapılmıştır. (ÖRTEN, 2001, s.17,18.) 2004 yılında Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası Yönetmeliği (VOB Yönetmeliği), Resmi Gazete nin 27 Mart 2004 tarihli nüshasında yayınlandı. (Vobjektif, 2010, s.9.) 2.4. Varant Alım Satımına İlişkin Temel Koşullar Teminatlı varantlar günümüz piyasalarında görülen en yaygın varant türüdür. Varantın teminatlı olması ihraççının varanta dayanak varlık teşkil eden şirket olmadığı anlamına gelir. Yani bu varantlar büyük yatırım bankaları gibi finansal kuruluşlarca ihraç edilmekte ve aracı kuruluş varantı olarak adlandırılmaktadır. İhraç edilecek her varant için izahname hazırlanması gerekmektedir. Varantın halka arzından önce, izahname düzenleyici kurum tarafından onaylanarak yayımlanmaktadır. İhraççının yeni menkul kıymetin kote edileceği İMKB ye yapacağı başvurunun kabulü sonrasında, varantın piyasaya sürülmesinin önünde hiçbir engel kalmamaktadır. İzahname, varantın ilke ve koşularının, yani vade, kullanım oranı ve varant tipi gibi özelliklerini tam anlamıyla ortaya koymaktadır. Diğer hükümler, varantın vadesi boyunca dayanak varlığın içinde bulunabileceği durumlardaki değişiklikleri (birleşme, sermaye artışı) düzenlemektedir. 228

235 Bunun dışında ürünlerinin talep görmesini isteyen ihraççıların, rekabetçi olabilmek için ilk olarak yatırımcılara cazip ürünler sunmaları gerekmektedir, çünkü talep, varant piyasasındaki arz için belirleyici etkendir. İkinci olarak, ihraççıların piyasa koşullarına, yeni ihtiyaçlara hızlı cevap vermeleri gerekmektedir. Yani bir hissedeki büyük fiyat değişimleri sonrasında bununla ilgili varant düzenlemesini yaparak piyasaya çıkan ilk varantı ihraç etmeleri gerekir. Saydam ve hızlı değişen bir piyasada, yatırımcıların ve aracı kurumların, arbitrajdan veya elverişli koşullardan yararlanmak için olası fiyatlandırma hataları ve rakip ürünleri takip etmeleri sebebiyle arz ve talep varant piyasasında önemli bir rol oynamaktadır. Varantlar ihraççıların ihraç ettiği borçlanma belgeleridir ve varantları satın alan yatırımcılar, ihraççının kredi riskini de yüklenmiş olurlar. Yatırımcılar ihraççının izahnamede yer alan yükümlülüklerini yerine getireceğine güvenerek hareket etmektedirler ve ihraççının temerrüde düşmesi durumunda etkileneceklerdir. Bu nedenle, SPK ihraççıların kredi notlarını sürekli olarak yayımlamalarını istemektedir Alım Varantları Ve Satım Varantları Piyasanın yükselmesini bekleyen yatırımcı alım varantı alarak, piyasanın düşmesini bekleyen yatırımcı satım varantı alarak yatırım yapar Alım (Call) Varantı Alım varantı, sahibine önceden belirlenmiş bir vadede, belirlenen fiyattan dayanak varlığı alma hakkını veren bir menkul kıymettir. Örnek: GADAF Garanti Bankası (GARAN) üzerine bir alım varantı, 4-ay vadeli (vade sonu Eylül-2011), 7 TL kullanım fiyatlı, dönüşüm oranı 1:1 (1 varantın 1 GARAN hissesi alma hakkı vardır).bu varantın bugün 0,75 TL olduğunu varsayalım.varant sahibinin 30 Eylül 2011 tarihinde 7 TL den 1 GARANTİ hissesi alma hakkı vardır.vade sonunda GARANTİ spot fiyatı 7 TL nin üzerindeyse, ihraççı varant sahibine spot ve kullanım fiyatı arasındaki farkı öder.eğer 30-Eylül de GARANTİ9 TL ise, ihraççı varant başına 2 TL öder. Yatırımcının net kazancı 1,25 TL dir.eğer vade sonunda GARANTİ spot fiyatı 7 TL ve altında ise, varant değersiz olarak son bulur.yatırımcının sermaye riski 0,75 TL lik varant primiyle sınırlıdır. Yatırımcının başabaş noktası 7,75 TL dir. 229

236 Grafik 1.. Alım varantı kar/zarar durumu. (DEUTSCHE BANK, db-x markets Varantlarla Yatırım Stratejileri, 2012, s.5.) Satım (Put) Varantı Satım varantı sahibine belirli bir dayanak varlığı önceden belirlenen tarihte önceden belirlenen fiyattan satma hakkı verir. Satım varantı sahibine dayanak varlık fiyatındaki düşüşlerden faydalanma imkanı verir. Diğer taraftan sınırlı bir prim yatırıldığı için muhtemel zararların düşük kalmasını sağlar. (Oyak Yatırım, 2012, s.43.) Satım varantı, yatırımcısına belirli bir tarihte ilgili dayanak varlığı belirli bir fiyattan satma hakkı verir. Yatırımcının satım yükümlülüğü yoktur (Avrupa Tipi). (Aracı Kuruluş Varantları, Deutsche Bank Varant Seminerleri, Birinci Seviye, 2012, s.14.)vade sonunda Satım varantının kar/zarar durumunu aşağıdaki örnek yardımı ile inceleyebiliriz. (DEUTSCHE BANK, db-x markets Varantlarla Yatırım Stratejileri, 2012, s. 7.) Örnek:GADPV Garanti Bankası (GARAN) üzerine bir satım varantı, 4-ay vadeli (vade sonu Eylül-2011), 7 TL kullanım fiyatlı, dönüşüm oranı 1:1 (1 varantın 1 Garanti hissesi satma hakkı vardır). Bu varantın bugün 0,65 TL olduğunu varsayalım.varant sahibinin 30 Eylül 2011 tarihinde 7 TL den 1 Garanti hissesi satma hakkı vardır.vade sonunda Garanti spot fiyatı 7 TL nin altındaysa, ihraççı varant sahibine spot ve kullanım fiyatı arasındaki farkı öder.eğer 30 Eylül de Garanti 6,00TL ise, ihraççı varant başına 1 TL öder. Yatırımcının net kazancı 230

237 0,35 TL dir.eğer vade sonunda Garanti spot fiyatı 7 TL ve üstünde ise, varant değersiz olarak son bulur.yatırımcının sermaye riski 0,65 TL lik varant primiyle sınırlıdır.yatırımcının başa baş noktası 6,35 TL dir. Grafik 2.. Satım varantı kar/zarar durumu (Deutsche Bank, db-x markets Varantlarla Yatırım Stratejileri, 2012, s.8.) 2.6. Kaldıraç Etkisi Varantlarda kaldıraç etkisi olduğu için, sınırlı risk, sınırsız kazanç imkânı vardır. Kaldıraç iki yönde de çalışır, yatırımcılar kısa sürede ciddi kayıplara uğrayabilirler, hatta varant yatırımlarının tamamını kaybedebilirler, varantların değeri sıfıra inebilir. Basit kaldıraç, hem dayanak varlığın hem de varantın fiyat hareketlerinin aynı olduğunu varsayımına dayanmaktadır. Fakat bu varsayım her zaman doğru değildir. ( Deutcshe Bank, , s.15.) Örneğin, 15,00 TL den işlem gören bir hisseyi satın alma hakkı veren bir varantı ele alalım. Kullanım fiyatı 20,00 TL, varantın vadesi de iki ay sonra olsun. Varantın fiyatı da 1,00 TL ve basit kaldıraç oranı 15:1= 15 olsun. Bu orana göre, %10 luk artışla hissenin fiyatının 16,50 TL olması halinde, varantın fiyatı %150 artacak ve 2,50 TL ye yükselecektir. Bununla birlikte hissenin fiyatı 20,00 TL lik kullanım fiyatının yine de çok altında olduğu için uygulamada bu varsayım hiçbir zaman gerçekleşmez. Hisse, son geçerlilik tarihine kadar ki iki ay sürede karda bölgesine hareket etmezse (yani 20,00 TL nin üzerine çıkmazsa) varant değersiz olarak vadesini dolduracaktır. Bu nedenle bu oran, sadece yüksek bir içsel değeri olan varantlar için geçerli olacak, bu değere sahip olmayan varantlarda işe yaramayacaktır. 231

238 Esneklik (omega) kavramının daha sık kullanılmasının sebebi budur. (Deutcshe Bank, , s.15.) Şekil 1. Alım Varantı Kaldıraç Etkisi (Perşembe, 2011, s. 55.) 232

239 2.7. Varantların Türleri İhraççısı dikkate alındığında varantlar, aracı kuruluş varantları (covered warrants) ve ortaklık varantları (other/normal/corporate warrants) olarak sınıflandırılmaktadır. (KURT, KÜÇÜKKAYALAR, 2010, s.3.) Varantlar; banka ve aracı kurum gibi finansal kuruluşlar tarafından ihraç edildiklerinde aracı kuruluş varantları (covered warrants); şirketler tarafından varant ihraççısı şirketin kendi hisse senetleri dayanak varlık yapılmak suretiyle ihraç edildiklerinde ortaklık varantları (company warrants) adını almaktadır. Aracı kuruluş varantları ile ortaklık varantları arasındaki farklar aşağıdaki şekilde sıralanabilmektedir:(kurt, KÜÇÜKKAYALAR, 2010, s.3.) Aracı kuruluş varantları birçok varlığı dayanak olarak alabilirken, ortaklık varantları yalnızca bir şirketin hissesini dayanak olarak alabilmektedir. Aracı kuruluş varantlarıyalnızca finansal kurumlar(aracı kurumlar, bankalar vb.) tarafından ihraç edilebilirken, ortaklık varantları, dayanak varlığın ihraççısı olan şirket tarafından ihraç edilebilmektedir. Aracı kuruluş varantları sahibine dayanak varlığı alma veya satma hakkı tanırken, ortaklık varantları sahibine dayanak varlığı yalnızca alma hakkı tanımaktadır. Ayrıca, aracı kuruluş varantlarının İngilizce ismi olan covered warrants ismi, ihraççı kuruluşun, dayanak varlığı piyasadan satın alarak riskini hedge etmesi, riskini kapaması, sigorta etmesi, koruma sağlaması anlamlarına gelebilen cover kelimesinden gelmektedir. (London Stock Exchange, ) Bunlardan başka, varant türleri, endeks varantları, Hisse Senedi Varantları, Sepet Varantları, Avrupa ve Amerikan Tipi Varantlar, Hisse Başına Varant, Bono Varantları, emtia varantları, döviz varantları, egzotik varantlar, Bariyerli Varantlar, Koridor Varantlar, Bermuda Varantlar, lookback varantlar olarak sayılabilir Endeks Varantları 233

240 Endeks varantları, hisse senedi endekslerinin performansına dayalı olan varantlardır. Endeks varantlarının dayanak varlığı belirli bir endeks olmaktadır. Dolayısıyla, bu varantlar yatırımcısına ilgili hisse senedi endeksini alma veya satma hakkı verir. İMKB-030 endeksi üzerine 6-vadeli (vade sonu 31-Ağu) Alım varantı, kullanım seviyesi 70,000, dönüşüm oranı 1000:1 (1000 varant 1 endeks sepeti alma hakkına sahip). Endeks spot seviyesi 66,200. Bu varantın 22 Şubat tarihinde 5,00 TL olduğunu varsayalım. Varant sahibinin 31 Ağustos tarihinde seviyesinden 1/1000 İMKB 30 sepeti alma hakkı vardır (bir varantın 70 TL lik endeks sepeti alma hakkı vardır.) Eğer vade sonunda İMKB 30 spot seviyesi in üzerindeyse, ihraççı yatırımcıya spot ve kullanım seviyesi arasındaki farkı dönüşüm oranı ile düzeltilmiş olarak öder. Eğer 31 Ağustos ta İMKB 30 endeksi seviyesinde ise, ihraççı varant sahibine varant başına 12 TL öder. [( )/1000]. Yatırımcının net kazancı 7,00 TL dir. Eğer vade sonunda İMKB 30 spot seviyesi e eşit veya bu seviyenin altındaysa, varant değersiz son bulur. Yatırımcının kaybı ödediği 5,00 TL lik primle sınırlıdır. Yatırımcının başabaş noktası dir. Grafik.3. Endeks Varantı kar/zarar durumu. (Deutsche Bank,Varant Seminerleri, Aracı Kuruluş Varantları, 2012, s.17.) Şekil 2..Varantın pazar değeri ile baz değeri arasındaki ilişki. (TANRIÖVEN, 2000, s.169.) 234

241 Warrant Değeri Warrantın Pazar Değeri Warrantın Baz Değeri Kulanım Fiyatı (Xp) Hisse Senedinin Pazar Fiyatı(Ps) Ps< Xp durumunda baz değer sıfırdır. Baz değer pozitif olunca (Ps> Xp) varant değerli (in the Money) olur. Önemli bir nokta şudur ki; varantın Pazar değeri, Ps< Xp olmasına rağmen pozitif olabilir. Çünkü, yatırımcı, ileride hisse senedinin fiyatının artarak kullanım fiyatının (Xp) üstüne çıkacağını beklemektedir, bu da varantı kullanmayı değerli hale getirecektir. Hisse senedinin fiyatı yükselmeye devam edeceğinden, hisse senedinin fiyatındaki artış ihtimali giderek sıfıra yaklaşacak bu da varantın Pazar değeri ile baz değerini birbirine yaklaştıracak, sonunda iki değeri birbirine eşitleyecek ve prim ortadan kalkacaktır. Eğer varantın Pazar değeri baz değerinin altına düşerse, arbitrajcılar varantı satın alırlar, varantı kullanıp hisse senedi alırlar ve aldıkları hisse senedini satarlar. Daha fazla varant satın alındığı için Pazar değeri baz değere doğru yükselecek ve arbitraj duracaktır. (TANRIÖVEN, 2000, s.170.) 2.8. Yatırımcı Açısından Varantların Diğer Ürünlere Kıyasla Avantajları Kaldıraç özelliği küçük bir primi riske atarak yatırım imkânı sağlıyor. Sermayenin tamamı riske atılmamış oluyor. Türkiye de ilk defa hisse senetleri için her iki yöne de yatırım imkânı veren yatırım araçları. Alım satım maliyetleri tipik olarak daha düşük. Çok geniş ürün yelpazesi var. Piyasa yapıcılığı sayesinde yatırımcılar istedikleri zaman likidite bulup pozisyonlarını gerçekçi fiyatlardan kapatabilecekler. Bir opsiyon olan varantlar ekonomik dalgalanmaların yarattığı risklerin ortadan kaldırılmasını ya da azaltılmasını da sağlamaktadır. 235

242 Varantlar spot piyasalarda meydana gelebilecek fiyat değişimlerine karşı yatırımcıları koruma özelliğine sahiptir. Zarar edilecek miktar varanta ödenen ücret ile sınırlıdır. (Deutsche Bank, ) Varantlar gün içi işlem yapmaya uygun araçlardır. Gün içinde tüm diğer faktörler sabit kabul edilebilir ve en önemli faktör dayanak varlık fiyatı olur. Likidite sorunu yoktur, çünkü başka alıcı olmasa bile ihraççıya geri satım yapılabilir. Dayanak varlık fiyatına göre, varant fiyatları çok daha hareketlidir. Satım varantı almak dayanak varlığı (hisse senetleri) açığa satmaktan çok daha kolaydır. Küçük sermaye ile VOB da işlem mümkün olmayabilir Anket Uygulanması Ve Sonuçlarının Yorumlanması Malatya da menkul kıymet araçlarından varantlara yatırım yapan yatırımcı profili hakkında detaylı bilgi almak ve yatırımcının yeni bir sermaye piyasası aracı olan varantlara bakış açısını ortaya koyabilmek amacı ile bir anket uygulaması yapıldı. Ankete katılan tasarruf sahiplerine, yatırımcılara yıllık gelirleri, yaşları, eğitim durumları, medeni durumları, cinsiyetleri, meslekleri noktalarında sorular yönlendirilmiştir. Yatırımcının demografik analizi yapıldıktan sonra, varantlarla ilgili bilgilerinin olup olmadığı birtakım sorularla araştırılmıştır. Yatırımcılardan ne kadarının varantlara anlamlı ve bilinçli olarak yatırım yaptığı ya da yapmadığı araştırılmıştır. Bunların dışında, yatırımcının ekonomik durumu, borsadaki durumu, borsaya bakış açısı, İstanbul Menkul Kıymet Borsası ile ilgili düşünceleri, hisse senedi yatırımlarında kullandığı analiz yöntemleri hakkında bilgi edinmek için birtakım sorular sorulmuştur. Anket soruları tezin ekler kısmında yer almaktadır. Ankete verilen cevaplar ve cevapların yüzde değerleri aşağıda yer almaktadır. Her tablo ile ilgili yorum ilgili tablonun altında yer almaktadır. 236

243 Topl am üzeri İlk öğretim Lise Lisans Y.Lisans Doktora 3.2. Anket Sonuçları İle İlgili Tablolar Tablo 3.1. Ankete Katılan Yatırımcıların Yaş Ve Eğitim Durumları İle İlgili Sayısal Değerler. Yatırımcının Yaşı Yatırımcının Eğitim Durumu % Ankete katılan yatırımcıların %36 sının yaş aralığında, %26 sının yaş aralığında olduğu görülmektedir. Yaş aralığı olarak önce 35-44, daha sonra yaşlarındaki yatırımcıların yüzdesel ağırlığının diğer yaş aralığı gruplarına göre daha fazla olduğu görülmektedir yaş aralığının ağırlığı % 10 ve en düşük yüzde değerine sahip olduğu görülmektedir ve 55- ve üzeri yaş aralığının yüzdesel ağırlığı % 14 olarak ikinci en düşük yüzdesel ağırlığı oluşturmaktadır. Dolayısıyla, ankete katılan yatırımcıların yaş aralığı yaş etrafında % 62 ile ağırlık kazanmaktadır. Geri kalan yaş gruplarının ağırlığı % 38 dir. Ankete katılan yatırımcıların %52 sinin lisans eğitimi almış oldukları görülmektedir. İlköğretim ve lise mezunlarının, yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamlamış olan yatırımcıların yüzdesinden daha fazla olmasının birden fazla sebebi olabilir. Eğitim düzeyi daha fazla olan yatırımcıların borsadan uzak durmaları sebebiyle olabileceği gibi, bu düzeyde mezunların sayısının ortalamanın altında kalmasından da kaynaklanabileceği düşünülebilir. Aksine, eğitim düzeyi yüksek olan yatırımcıların borsaya daha fazla ilgilerinin olması da beklenebilir. Eğitim düzeyi arttıkça borsaya olan ilgi düzeyinin de artması beklenebilir. 237

244 Topla m üzeri üzeri Söylemek istemiyorum Tablo 3.2. Genel Olarak Ankete Katılan Yatırımcıların Yıllık Geliri ve Yıllık Tasarruf Tutarı İlgili Sayısal Değerler. Yatırımcının Yıllık Geliri Yatırımcının Yıllık Tasarruf Tutarı % Ankete katılan yatırımcıların yıllık gelirlerine göre bakıldığında çıkan sonuç, bin TL aralığında yıllık gelire sahip olan yatırımcıların yüzde ağırlığı %38 ile en yüksek olan dilimdir. Daha sonra % 32 yüzdesel ağırlık ile 6-12 bin TL gelir düzeyine sahip yatırımcı profili gelmektedir. Diğer gelir gruplarında bulunan yatırımcıların yüzdesel ağırlık toplamları % 30 luk dilimi oluşturmaktadır. Dolayısıyla ankete katılan yatırımcıların % 70 lik kısmının yıllık gelirlerinin 6-24 bin TL aralığında olduğunu görmekteyiz. Yıllık geliri bin TL olan yatırımcıların yüzdesel ağırlığı % 4, yıllık geliri 96- ve üzeri olan yatırımcıların yüzdesel ağırlığı %2 ile en düşük dilimleri oluşturmaktadırlar. Ankete katılan yatırımcıların % 40 nün yıllık tasarruf tutarı TL olup, en büyük dilimi bu tutar oluşturmaktadır. Yıllık tasarruf tutarı 3-6 bin TL olan yatırımcıların yüzdesel ağırlığı % 22, yıllık tasarruf tutarı 6-12 bin TL olan yatırımcıların ağırlığı ise % 16 dır. Bu üç grubun toplam içindeki yüzdesel ağırlığı % 78 dir. Geri kalan % 22 lik dilimi ise yıllık tasarruf tutarı bin TL ve 48- üzeri olan ve yıllık tasarruf tutarını söylemek istemeyen yatırımcılar oluşturmaktadır. Bu durumda, yıllık tasarruf tutarının TL ve daha sonra 3-6 bin TL olduğunu ve yıllık tasarruf miktarı 6 bin TL üzerine çıktığında yatırımcı sayısının yüzdesel olarak azaldığı ve tasarrufların düşük miktarlarda kaldığı görülmektedir. 238

245 Erkek Kadın Evli Bekar Dul İşçi Memur Esnaf Çiftçi Serbest Meslek Emekli Öğrenci Diğer Meslekl er Toplam Tablo 3.3. Genel Olarak Ankete Katılan Yatırımcıların Cinsiyet, Medeni Durum Ve Mesleği İle İlgili Sayısal Değerler. Yatırımc ının Cinsiyeti Yatırımcının Medeni Durumu Yatırımcının Mesleği % Yatırımcıların ağırlığını %86 ağırlığa sahip erkekler oluşturmaktadır. Geri kalan % 14 ünü kadınlar oluşturmaktadır. Bu durumda, erkek yatırımcıların yüzdesel olarak kadın yatırımcılara oranla büyük üstünlüğünün bulunduğu görülmektedir. Yatırımcıların % 70 i evli, % 30 u bekârdır. Evli yatırımcıların s olarak ağırlığının yüksek olduğu görülmektedir. Ankete katılan yatırımcıların % 28 i memur ve yine % 28 i emekli kesim olmak üzere, memur ve emekli kesimin ağırlıklı olduğu görülmektedir. Memur ve emekli yatırımcılar toplam yatırımcıların % 56 sını oluşturmaktadır. Memur ve emekli kesim yatırımcıların ağırlığının diğer meslek gruplarına göre daha fazla olduğu görülmektedir. Mesleği çiftçilik olan yatırımcının hiç olmadığı görülmektedir. Meslek grubu işçi, esnaf, serbest meslek ve öğrenci olan yatırımcıların, toplam yatırımcıların % 44 ünü oluşturduğu görülmektedir. 239

246 Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır üzeri Söylemek istemiyorum Tablo 3.4. Yatırımcının Yıllık Tasarruf Tutarına Göre Varantlarla İlgili Sorulara Verdikleri cevaplar Tablo 3.4. de yatırımcının yıllık tasarruf tutarına göre bu 6 soruya verdiği cevaplar toplamda ve yüzde olarak yer almaktadır. Buna göre, yıllık tasarruf tutarının en fazla olduğu Yatırımcının Yıllık Tasarruf Tutarı Varantlarla ilgili bilginiz var mı? Varant yatırımlarını güvenli buluyor musunuz? Varantlarda içsel değer ve zaman değeri hakkında bilgileriniz var mı? Zaman değerinin vade sonunda sıfırlandığını biliyor musunuz? Fiyatların dayanak varlık fiyat hareketlerine göre oluştuğunu biliyor musunuz? Varantın kaldıraç etkisine sahip olduğunu biliyor musunuz? Top % Top % Top % Top % Top % Top % TL diliminde bulunan yatırımcıların % 26 sının varantlarla ilgili bilgisinin olmadığını, % 14 ünün de varantlarla ilgili bilgisinin olduğunu görmekteyiz. Yıllık tasarruf tutarı 3-6 bin TL, bin TL ve söylemek istemeyenlerin varantlarla ilgili bilgisi olanların, 240

247 olmayanlara göre yüzdesel olarak değeri % 22 ile, daha fazladır. Diğerlerinin (0-3000, 6-12,12-24, 48 ve üzeri yıllık tasarruf tutarına sahip yatırımcıların) varantlarla ilgili bilgiye sahip olma yüzdesi 18 dir. Yani, yıllık tasarruf tutarı 3-6 bin TL, bin TL olan ve yıllık tasarruf tutarını söylemek istemeyenlerin varantlara dair daha fazla bilgi sahibi olduklarını görüyoruz. İkinci soru yatırımcıların varant yatırımlarını güvenli bulup bulmamaları ile ilgili bir sorudur. Yıllık tasarruf tutarı 48 bin TL ve üzeri olan yatırımcı zaten mevcut değildir. Yıllık tasarruf tutarı bin TL olan yatırımcı dilimi dışındaki diğer yatırımcılardan bu soruya, olumsuz cevap verenler % 86 ile çoğunluktadır. Geri kalan % 14 varantları güvenli bulduğunu ifade etmiştir. Üçüncü soru, varantlarda içsel değer ve zaman değeri hakkında bilgileri olup olmadığına dairdir. Bu soruya verilen cevaplar da yıllık tasarruf tutarına göre değişmektedir. Yıllık tasarruf tutarından bağımsız olarak, tüm yatırımcıların % 68 i varantlarda içsel değer ve zaman değeri hakkında bilgileri olmadığını, % 32 si olduğunu ifade etmiştir. Yıllık tasarruf tutarını söylemek istemeyenlerde bu soruya evet ve hayır cevabını verenlerin sayısının eşit olduğunu görüyoruz. Yıllık tasarruf tutarı göz önüne alındığında, yıllık tasarruf tutarı TL, 3-6 bin TL ve 6-12 bin TL olan yatırımcıların % 26 sı varantlarda içsel değer ve zaman değeri hakkında bilgisi olduğunu, % 52 si olmadığını ifade etmiştir. Diğer gruplardaki yatırımcıların % 6 sı varantlarda içsel değer ve zaman değeri hakkında bilgisi olduğunu, % 16 sı olmadığını ifade etmiştir. Dördüncü soru, yatırımcının zaman değerinin vade sonunda sıfırlandığını bilip bilmediğini açıklığa kavuşturan bir sorudur. Yatırımcıların %42 si zaman değerinin vade sonunda sıfırlandığını bildiğini, % 58 i bilmediğini ifade etmiştir. Yıllık tasarruf tutarını söylemek istemeyenlerin % 8 i zaman değerinin vade sonunda sıfırlandığını bildiğini, % 4 ü bilmediğini ifade etmiştir. Diğer gruplardan farklı olarak, zaman değerinin vade sonunda sıfırlandığını bilenlerin yüzdesi bu dilim içerisinde bilmeyenlerin iki katıdır. Beşinci soru, yatırımcıların varant fiyatının dayanak varlık fiyat hareketlerine göre oluştuğunu bilip bilmediği ile ilgilidir. Yatırımcıların % 32 si varant fiyatının dayanak varlık fiyat hareketlerine göre oluştuğunu bildiğini, % 68 i bilmediğini ifade etmiştir. 241

248 Altıncı soru, varantın kaldıraç etkisine sahip olduğunu bilip bilmediğini ölçen bir sorudur. Kaldıraç etkisi varantların karakteristik özelliklerindendir. Varanta yatırım yapmak isteyen ve yapan bir yatırımcının kaldıraç etkisini bilmesi gereklidir. Ancak, yıllık tasarruf tutarından bağımsız olarak baktığımızda, yatırımcıların % 46 sı kaldıraç etkisini bildiğini, % 52 si bilmediğini ifade etmiştir. Bunun yanında, yine de diğer sorulara göre, kaldıraç etkisini bilenlerin yüzdesi daha fazladır. Yıllık tasarruf tutarına göre ayrılan dilimler arasında sadece tasarruf tutarı bin TL olanların tamamı kaldıraç etkisini bilmediğini ifade etmiştir. Sorular, yıllık tasarruf tutarı TL, 3-6 bin TL, 6-12 bin TL olanlarda cevaplar yoğunlaşmıştır. Çünkü, yıllık tasarruf tutarı bu aralıklarda olan yatırımcı sayısı diğer tutarda olanlara göre daha fazladır. Tablo 3.5. Varantlarla ilgili bilginiz var mı sorusu için yüzde değerler. Evet Hayır Varantlarla ilgili bilginiz var mı? Varant yatırımlarını güvenli buluyor musunuz? Varantlarda içsel değer ve zaman değeri hakkında bilgileriniz var mı? Zaman değerinin vade sonunda sıfırlandığını biliyor musunuz? Fiyatların dayanak varlık fiyat hareketlerine göre oluştuğunu biliyor musunuz? Varantın kaldıraç etkisine sahip olduğunu biliyor musunuz? Toplamda varantlarla ilgili sorulara verilen cevaplara olumlu cevap veren yatırımcı oranı % 34,33, olumsuz cevap veren yatırımcı oranı % 65,66 dır. Yatırımcıların % 65,66 sını oluşturan çoğunluğun varantlar ile ilgili bilgisi yoktur. Varantlar ile ilgili bilgisi olmayan yatırımcı sayısı, tüm yatırımcıların % 34,33 ünü oluşturmaktadır. 242

249 Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Top lam üzeri Tablo 3.6. Yatırımcının Yıllık Gelirine Göre Varantlarla İlgili Sorulara Verdikleri Cevaplar Yatırımcının Yıllık Geliri ( TL) Varantlarla ilgili bilginiz var mı? Varanta yatırımı güvenli buluyor musunuz? Varantda içsel-zaman değer hakkında bilginiz var mı? Zaman değerinin vade sonunda sıfırlandığını biliyor musunuz? Fiyatın dayanak varlık fiyat hareketine göre oluştuğunu biliyor musunuz? Varantın kaldıraç etkisine sahip olduğunu biliyor musunuz? % 50 % 50 % 50 % 50 % 50 % 243

250 Yatırımcının, varantlarla ilgili sorulara verdiği cevaplar yıllık gelirine göre de değişiklik göstermektedir. Yıllık geliri 6-24 bin TL olan yatırımcılar tüm yatırımcıların % 70 ini oluşturmaktadır. Diğer gelir gruplarındaki yatırımcılar toplam yatırımcıların %30 udur. Bu durumda, yatırımcıların büyük çoğunluğunun gelirlerinin 6-24 bin TL aralığında olduğunu görmekteyiz. Dolayısıyla, gelir düzeyi 6-24 bin TL aralığında olan yatırımcıların yüzde değerleri de bu gelir düzeyinde yoğunlaşmaktadır. varantlarla ilgili bilgileri olduğunu söyleyen yatırımcıların % 26 sı, bilgileri olmadığını söyleyen yatırımcıların % 44 ü, 6-24 bin TL yıllık gelire sahip yatırımcılardır. Diğer gelir gruplarındaki yatırımcıların % 18 ü varantlarla ilgili bilgisi olmadığını, % 12 si bilgisi olduğunu ifade etmiştir. Varant yatırımlarının güvenli bulunup bulunmadığına dair soruya verilen cevaplarda dikkat çekici olan sonuç, yatırımcıların %84 ünün güvenli bulmadığı olmuştur. Yatırımcılar bu yeni sermaye piyasası aracını güvenli bulmamaktadırlar. 244

251 Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır İlk öğretim Lise Lisans Y.Lisans Doktora Tablo 3.7. Yatırımcının Eğitim Durumuna Göre Varantlarla İlgili Sorulara Verdikleri Cevaplar Yatırımcının Eğitim Durumu Varantlarla ilgili bilginiz var mı? Toplam % 100 Varant yatırımlarını güvenli buluyor musunuz? Toplam % 100 Varantlarda içsel değer ve zaman değeri hakkında bilgileriniz var mı? Toplam % 100 Zaman değerinin vade sonunda sıfırlandığını biliyor musunuz? Toplam % 100 Fiyatların dayanak varlık fiyat hareketlerine göre oluştuğunu biliyor musunuz? Toplam % 100 Varantın kaldıraç etkisine sahip olduğunu biliyor musunuz? Toplam % 100 Eğitim durumuna baktığımızda % 52 ile lisans mezunlarının çoğunlukta olduğunu görüyoruz. Tablo 3.7. incelendiğinde lise mezunlarının diğer mezunlara göre varantlarla ilgili sorulara olumlu cevaplar verdiği görülmektedir. Örneğin, varantların kaldıraç etkisine sahip olduğunu bilen lise mezunları % 16, bilmeyenler %4 olarak görülmektedir. Tüm sorularda 245

252 Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır Evet Hayır üzeri diğer mezunların hayır cevapları evet cevaplarından fazlayken, sadece lise mezunlarının evet cevapları hayır cevaplarından fazladır. Buradan da lise mezunlarının diğer mezunlara göre, varantlarla ilgili daha fazla bilgiye sahip olduğu sonucunu çıkartırız. Tablo 3.8. Yatırımcının Yaş Aralığına Göre Varantlarla İlgili Sorulara Verdikleri Cevaplar Yatırımcının Yaşı Varantlarla ilgili bilginiz var mı? Varant yatırımlarını güvenli buluyor musunuz? Varantlarda içsel değer ve zaman değeri hakkında bilgileriniz var mı? Zaman değerinin vade sonunda sıfırlandığın ı biliyor musunuz? Fiyatların dayanak varlık fiyat hareketlerin e göre oluştuğunu biliyor musunuz? Varantın kaldıraç etkisine sahip olduğunu biliyor musunuz? Toplam % Toplam % Toplam % Toplam % Toplam % Toplam 246

253 Yatırımcının yaşına göre incelendiğinde, varantlarla ilgili sorulara verilen cevaplar farklılık göstermektedir. Şöyle ki, yaş yatırımcıların, aralığınd aralığı a olandiğer yaş gruplarına göre, varantlarla ilgili bu altı soruya verdiği cevaplarda evet cevapları hayır cevaplarından fazladır. Dolayısıyla, yaş grubundaki yatırımcıların varantlarla ilgili daha fazla bilgiye sahip olduğu sonucunu çıkartırız. Varantlarla ilgili bilgisi olup olmadığına dair soruda % 10 evet % 4 hayır, varantlarda içsel değer ve zaman değeri hakkında bilgileri olup olmadığına dair soruda % 10 evet, %4 hayır, zaman değerinin vade sonunda sıfırlandığını bilenler %12 bilmeyenler % 2, fiyatların dayanak varlık fiyat hareketlerine göre oluştuğunu bilen % 12, bilmeyen %2, varantın kaldıraç etkisine sahip olduğunu bilen % 12, bilmeyen % 2 dir yaş aralığındaki yatırımcıların sorulara verdiği evet cevapları hayır cevaplarından daha fazladır. Diğer grupların tamamının sorulara verdiği hayır cevapları evet cevaplarından daha fazladır. Menkul kıymet aracı kuruluşlarda, varant yatırımlarının portföyün % 10 undan fazla olmaması tavsiye edilmektedir. Varantlar, henüz yeni bir sermaye piyasası aracı olduğu için yatırımcı tarafından tam olarak nasıl bir finansal araç olduğu bilinmemektedir. Varantlar çok yüksek kar getirmeleri yanında kaldıraçlı ürünler oldukları için çok yüksek zarar da ettirebilirler. Yatırımcının bilgi ve tecrübe eksikliğinden dolayı zarara uğramaması için ve bunun yanında yeni bir finansal araç olan varantlara uzak kalmaması ve küçük miktarlarda yatırım yaparak bu finansal aracı tanımalarını sağlamak için menkul kıymet aracı kuruluş tarafından portföy büyüklüğünün % 10 u kadar yatırım yapılması tavsiye edilmektedir. Varant yatırımlarının toplam yatırımların yüzde kaçını oluşturduğuna dair soruya verilen cevaplar yatırımcının yaşı, eğitim durumu, yıllık geliri ve yıllık tasarruf tutarına göre değişiklik göstermektedir. 247

254 Varant yatırımlarınız toplam menkul kıymet yatırımlarınız % kaçıdır? üzeri Tablo 3.9. Yatırımcının Yaş Aralığına Göre Toplam Menkul Kıymet Yatırımları İçerisinde Varant Yatırımlarının Yüzde Ağırlığı Yatırımcının Yaşı Toplam % % Toplam % % Toplam % % Toplam % % % Toplam % Yatırımcının yaşı göz önüne alındığında, yaş aralığı ve olan yatırımcının varantlara yatırım oranı sırasıyla % 32 ve % 26 ile en yüksek dilimi oluşturmaktadır. Yani, varantlara yatırım oranı % 58 olan yatırımcı grubunun yaş aralığı aralığında bulunmaktadır. Varantlara yatırım oranı toplam yatırımlarının % aralığında olan yatırımcılar, toplam yatırımcıların % 4 ü kadar ve yaş aralığında bulunmaktadır. Varant yatırımlarının toplam yatırımlar içinde ağırlığının biraz daha arttığı % dilimine bakıldığında % 2 lik yatırımcı grubunu yaşındaki yatırımcıların oluşturduğunu görmekteyiz. 248

255 Varant yatırımlarınız toplam menkul kıymet yatırımlarınız % kaçıdır? İlk öğretim Lise Lisans Y.Lisans Doktora Tablo Yatırımcının Eğitim Durumuna Göre Toplam Menkul Kıymet Yatırımları İçerisinde Varant Yatırımlarının Yüzde Ağırlığı. Yatırımcının Eğitim Durumu % Toplam % 100 % % % % Toplam % Toplam % Toplam % Toplam % 100 Varant yatırımlarının toplam yatırımlarının % 0-10 unu oluşturan yatırımcıların % 52 si lisans mezunu, % 18 i ilköğretim, % 14 Ü lise mezunudur. Geri kalan % 10 luk kısmı ise yüksek lisans ve doktora mezunları oluşturmaktadır. Yatırımcının eğitim durumu önüne alındığında, eğitim durumu ilköğretim ve lisans olan yatırımcının varantlara yatırım oranı sırasıyla % 18 ve % 52 ile en yüksek dilimi oluşturmaktadır. Varantlara yatırım oranı toplam yatırımlarının % aralığında olan yatırımcılar, toplam yatırımcıların % 4 ünün lise mezunu olduğu görülmektedir. Varant yatırımlarının toplam yatırımlar içinde ağırlığının biraz daha arttığı % dilimine bakıldığında % 2 lik yatırımcı grubunun da lise mezunu yatırımcıların oluşturduğunu görmekteyiz. 249

256 Varant yatırımlarınız toplam menkul kıymet yatırımlarınız % kaçıdır? üzeri Topla m Tablo Yatırımcının Yıllık Gelirine Göre, Toplam Menkul Kıymet Yatırımları İçerisinde Varant Yatırımlarının Yüzde Ağırlığı. Yatırımcının Yıllık Geliri % 0-10 % % % % % % % % % Genel olarak bakıldığında, varant yatırımlarının % 0-10 aralığında yoğunlaştığı görülmektedir. Yatırımcıların % 94 ü toplam yatırımlarının % 10 una kadar varantlara yatırım yapmaktadır. Geri kalan % 4, bin TL yıllık gelir seviyesine sahip ve toplam yatırımlarının % aralığı kadar varantlara yatırım yapmaktadır. Diğer geri kalan % 2, bin TL yıllık gelir seviyesine sahip ve toplam yatırımlarının % aralığı kadar varantlara yatırım yapmaktadır. Hiçbir gelir grubunda varantlara yatırım oranı % 50 nin üzerine çıkmamaktadır. Tamamen varant yatırımı yapan yatırımcı da mevcut değildir. Yıllık gelir göz önüne alındığında, yıllık geliri 6-12 ve bin TL aralığında olan yatırımcının varantlara yatırım oranı sırasıyla % 32 ve % 34 ile en yüksek dilimi oluşturmaktadır. 250

257 Varant yatırımlarınız toplam menkul kıymet yatırımlarınız % kaçıdır? üzeri Söylemek istemiyoru m Tablo Yatırımcının Yıllık Tasarruf Tutarına Göre, Toplam Menkul Kıymet Yatırımları İçerisinde Varant Yatırımlarının Yüzde Ağırlığı. Yatırımcının Yıllık Tasarruf Tutarı % 0-10 % Toplam % Toplam % % % % Toplam % Toplam % Toplam % Yıllık tasarruf tutarının en düşük düzeyde olduğu TL aralığında, varant yatırımlarının toplam yatırım içindeki payının % 0-10, % ve % düzeylerinde olduğunu görüyoruz. Toplam yatırımcıların % 36 sının varant yatırımları toplam yatırımlarının %0-10 unu oluşturmaktadır. Toplam yatırımcıların % 2 sinin varant yatırımları toplam yatırımlarının %11-30 unu oluşturmaktadır. Toplam yatırımcıların % 2 sinin varant yatırımları toplam yatırımlarının % sini oluşturmaktadır. Varant yatırımlarının toplam yatırımlarının % 22 sini oluşturan grubu, gelir düzeyi 3-6 bin TL olan yatırımcılar oluşturmaktadır. bunun % 20 sinin payı %10, % 2 sinin varant yatırımları payı %11-30 dur. Yine, varant yatırımlarının toplam yatırım içindeki payı % 50 nin üzerine çıkmamaktadır. Hiçbir yatırımcı toplam yatırımlarının %50 si ve üzeri kadar varant yatırımı yapmamaktadır. 251

258 Bununla beraber, tabloya bakıldığında, varantların henüz yeni bir menkul kıymet olması da göz önüne alındığında, toplam yatırımlar içindeki payının %31-50 aralığında olduğu bile görülmektedir Anket Sonuçları İle İlgili Yorumlar Çalışmamızın temelini oluşturan piyasalar ve varant piyasalarını, Malatya da yaptığımız bir anket çalışması ile değerlendirmeye çalıştık.tasarruf sahiplerine yıllık gelirleri, yaşları, eğitim durumları, medeni durumları,kurumsal yönetim ve yatırım anlayışları, cinsiyetleri, meslekleri noktalarında sorular yönlendirilmiştir.yatırımcılardan yaş grubunda olup eğitim durumları Lise ve daha yukarı olanların % 50 sinin varantlarla ilgili bilgilerinin olduğunu, yaş grubu ilerledikçe ve eğitim durumları düştükçe varantlarla ilgili bilgilerinin olmadığını söyleyenlerin oranı % 50 leri geçmektedir. Bununla beraber gelir düzeyi yükseldikçe de yaş ve eğitim durumlarından bağımsız olarak varantlarla ilgili bilgilerinin olup olmadığı sorusuna olumlu yanıt verenlerin sayısında artış gözlenmektedir. Ancak varantlarla ilgili önemli bazı sorulara olumsuz yanıt veren bu tasarruf sahiplerinin konu ile ilgili etraflıca bilgiye sahip olmadıkları veya bilgilendirilemedikleri görülmektedir. Genel olarak yeni bir enstrüman olan varantlar ile ilgili olarak tüm yaş gruplarında bir bilgi ya da bilgilendirilme eksikliğinin söz konusu olduğu görülmektedir. Yatırımcıların % 50 sinden fazlasının yıllık tasarruf tutarlarının TL aralığında olduğu görülmekte olup, bu ve üzeri TL kadar tasarrufa sahip yatırımcıların menkul kıymet yatırımlarına tasarruflarını yönlendirmedikleri veya çok düşük bir düzeyde tuttukları görülmektedir.anketimize cevap veren 50 yatırımcının yaklaşık % 80 inin eğitim durumlarının lisans ve daha düşük düzey eğitime sahip olanlardan, % 20 sinin yüksek lisans ve doktora düzeyinde oldukları görülmektedir. Yatırımcıların % 40 ının 45 yaş ve üzeri yaşlarda oldukları % 60 ının yaş aralığında oldukları görülmektedir.bununla beraber ankete katılan yatırımcıların % 62 sinin yıllık tasarruf tutarlarının TL arasında, % 22 sinin TL, % 4 ünün TL ve % 12 sinin (6 kişi) TL ve üzeri tasarrufa sahip oldukları görülmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere TL aralığını oluşturan % 62 lik grubun yatırımcıların çoğunluğunu oluşturduğu, daha yüksek tasarruflara sahip yatırımcıların menkul kıymet yatırımlarına fazla ilgi göstermedikleri görülmektedir. Varantlarla ilgili olarak yatırımcıların anket sorularına çelişkili cevaplar verdikleri görülmektedir. Varant ile ilgili bir soruya başlangıçta evet diyen bir yatırımcı 7. ve 8. sorularda alınan cevaplarda başlangıçta alınan evet cevabının anlamsızlığı göze 252

259 çarpmaktadır. Buradan da anlaşılacağı gibi henüz yatırımcıların varantlarla ilgili detaylı bilgilere sahip olmadıkları, ne zaman ve nasıl pozisyon almaları gerektiği konularında yeterli bilgiye sahip olmadıkları görülmektedir. Bununla birlikte, Malatya da yapılan bu anket çalışması vesilesi ile, Malatya ilinde aracı kurumların sayısının az olduğu, hisse senedi yatırım işlemlerinin çoğunlukla bankalara ait yatırım menkul değerler birimleri vasıtasıyla yerine getirildiği görülmüştür. Dolayısıyla yatırım faaliyetlerinde uzmanlaşmış yatırım menkul değerlerin sayısının Malatya da çok sınırlı sayıda olduğu görülmüştür. Malatya ilinde yatırım konusunda yeterli birikimi ve tecrübesi olan yatırım menkul değerler firmalarının eksikliğinin giderilmesi ve rekabet şartlarının oluşması için de firma sayısının artması gerektiği görülmüştür. SONUÇ: Bu çalışmada Türkiye de türev piyasaları çerçevesinde vadeli işlemler ve varant piyasaları incelenmiştir. İkinci bölümde vadeli işlem piyasalarında işlem gören vadeli işlem sözleşmeleri türev araçlar, varantlar, varantın fiyatına etki eden faktörler, dinamik göstergeler, fiyat dalgalanmalarının varant fiyatlarına etkisi, varant türleri, varantlara yatırım, yatırım stratejileri, varantların kullanım amaçları, varant fiyatlaması, varantların avantajları, Yatırımcıların bu konuda yatırım yaparlarken bireysel veya kurumsal yönetim anlayışı çerçevesindeki davranış biçimleri doğrultusunda Türk sermaye piyasasına sağlaması beklenen katkılar, varant ve opsiyonların karşılaştırılması konuları incelenmiştir.. Söz konusu tezin üçüncü bölümünde Malatya ilinde faaliyet gösteren bir aracı kurumda varant piyasalarına yönelik olarak bir anket çalışması yapılarak yorumlanmıştır. Yapılan anket çalışmasında, yeni bir sermaye piyasası aracı olan varant yatırımlarının henüz yatırımcılar arasında çok yaygın olmadığı ve yatırımcıların varantları çok iyi tanımamalarından dolayı bu finansal aracı çok güvenilir bulmadıkları görülmektedir. Riski azaltmak için türetilen sermaye piyasası türev araçların kurumsal olmayan bir yatırımcı tarafından bilinmesi ve profesyonelce uygulaması beklenemezse de, yeniliğe açık olan Malatya yatırımcısının bu konuda kendini bilgilendirmek için gösterdiği çaba göz ardı edilemez. Bu anket çalışması sonucunda, yatırımcıların varantlarla ilgili sorulara verdikleri cevaplar incelendiğinde, varant yatırımlarının herhangi bir bilimsel bilgiye dayanmadan, kulakdan dolma bilgilerle yapıldığı anlaşılmıştır. Varantlarla ilgili sorulmuş olan sorulara verilen çelişkili cevaplar, bu sonuca ulaşmamızı sağlamıştır. Varantlarla ilgili bilgileriniz var 253

260 mı sorusuna evet cevabı verilmiş. Ancak, varantların önemli özelliklerinden olan ve varant satın alırken önem kazanan, dayanak varlık kullanım ve spot fiyatının karşılaştırılması gereğinin yerine getirilmediği ve varantların kaldıraç etkisinin yatırımcılar tarafından bilinmediği görülmüştür. Burada da görüldüğü üzere yatırımcıların kurumsal yöneticilerden yararlanma ihtiyaçlarının kaçınılmaz olduğu bir gerçektir.bir varant yatırımcısının, varantlarla ilgili asgari düzeyde bilmesi gereken bilgiler anketin varantlarla ilgili bölümünde sorulmuştur. Ancak, ne yazık ki, varantlarla ilgili bilgisi olduğunu beyan eden yatırımcının varantların temel özelliklerini yansıtan sorulara cevap veremediği, ya da bilmiyorum demesi dikkat çekicidir. Doğru bilgiye ulaşılmasının gereği ve bunun için nasıl yollar izlenmesinin düşünülmediği ve gerekenin yapılmadığı, rastgele yatırım yapıldığı görülmektedir. Yatırım yapmak önemli bir düzeyde bilgi birikimi ve analiz yeteneği gerektirir, bu özelliklerden yoksun yatırımcıların yatırım yaparken zarar etmeleri kaçınılmazdır. Özellikle, varantlar gibi kaldıraçlı ürünlerde, çok daha dikkatli ve titiz bir çalışma ile yatırım yapılmalı, çünkü kaldıraçlı ürünlerde, yanlış bir yatırım yapılırsa kaldıraç etkisinden dolayı zarar miktarı da artmaktadır. Bununla beraber, varantlara yatırım yapmak için piyasanın yükselmesini beklemeye gerek yoktur, piyasa düşerken bile satım varantı satın alarak, varantlara yatırım yapılabilir. Ayrıca, varantlarda teminat zorunluluğu yoktur, çünkü yatırımcı varant satın alarak, herhangi bir yükümlülük altına girmez, riski varanta yatırdığı yatırım miktarı kadardır, daha fazla zarar etmez. Varantlarda tüm yükümlülük ihraççı kuruluşa ait olduğundan, yatırımcının teminat zorunluluğu yoktur, ihraççının sorumluluklarını yerine getirebilmesi için, yeterli mali güce sahip olması beklenir. Çünkü, varant satın alan yatırımcı bu varant tan doğan hakkını ihraççıya karşı öne sürebilir. Satım varantlarının işleme konulmasında varant sahibi elindeki dayanak varlığı ihraççıya satarken, alım varantlarının işleme konulmasında varant sahibi dayanak varlığı ihraççıdan satın alır. Sonuç olarak, varant yatırımcısının varantların temel özelliklerini bilmesi ve piyasada en güncel bilgileri doğru kaynaklardan edinmesi gerekir. Yatırım yapmadan önce varantın fiyatını etkileyen bileşenleri doğru analiz etmelidir. Yatırım yaptıktan sonra da bu etkenleri incelemeye devam edip, varantı ne zaman elden çıkaracağına karar vermelidir.bu tablo yatırımcının kurumsal bir yatırım stratejisi ile hareket etmesi ayrıca kurumsal yönetim anlayışı ile hizmet sunan aracı kurumlar vasıtası ile de daha başarılı bir yatırım portföyü oluşturulabileceği unutmamalıdır. 254

261 KAYNAKLAR DEUTSCHE BANK(DB),(2010), Aracı Kuruluş Varantları, X-Markets, Deutsche Bank AG Frankfurt am Main, DEUTSCHE BANK, db-x markets Varantlarla Yatırım Stratejileri REUTERS işbirliğiyle db-markets Varant Seminerleri, Mayıs DEUTSCHE BANK Kısa Varant Rehberi, DEUTSCHE BANK(2010), (2010), Varant Sözlüğü, Aracı Kuruluş Varantları, X- Markets, Deutsche Bank AG Frankfurt am Main HULL, John; (2005), Options, Futures and Other Derivatives, Upper Saddle River Joseph L. Rotman School of Management University of Toronto ISBN: , 6th Edition. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Vadeli İşlemler Piyasası Müdürlüğü, (1995), Sermaye Piyasası Araçlarına Dayalı Future ve Option Sözleşmelerinin Fiyatlaması, Türev Piyasa Araştırmaları Serisi No:1, İstanbul: İMKB Yayını. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Vadeli İşlemler Piyasası Müdürlüğü, (2002), Finansal Vadeli İşlem Piyasalarına Giriş, İstanbul: İMKB Yayını. İMKB Yayınları, Aracı kuruluş Varantları. İMKB.pdf Foxit Reader. JOHNSON, Philip McBride; (1999) Derivatives, A Manager's Guide to the World's Most Powerful Financial Instruments, McGraw Hill. KARAN, Mehmet Baha; (2001), Yatırım Analizi ve Portföy Yönetimi, Ankara: Gazi Kitabevi. KARAN, Mehmet Baha; (2004), Yatırım Analizi ve Portföy Yönetimi, Ankara: Gazi Kitabevi. KRESPİN, Albert; Varant İMKB Sunumu, Aracı Kuruluş Varantları, Türk Varant Piyasası, Global Piyasalarda Gelişmeler, Deutsche Bank,

262 KURT, Ayşegül; KÜÇÜKKAYALAR, Ferhan; (2010), Aracı Kuruluş Varantları ile İlgili Düzenlemeler. LEVİNSON, Marc, (2007), Çevirmenler; Dr.Cengiz Yavilioğlu, Dr.İlhan Ege, Gülüzar Kurt, Finansal Piyasalar Kılavuzu, Ankara: Liberte Yayınları. MCHATTİE, Andrew;(2002), On Covered Warrants, Harriman House LTD., ISBN: OYAK YATIRIM, Araştırma Grubu, Türev Araçlar ve Varant Notları, İstanbul, ÖRTEN, Remzi; ÖRTEN, İpek; (2001), Türev Finansal Araçlar ve Muhasebe Uygulamaları, Ankara: Gazi Kitabevi. PERŞEMBE, Ali, (2011), Aracı Kuruluş Varantları II, Ankara, 28 Haziran PERŞEMBE, Ali; (2011), Aracı Kuruluş Varantları, Ali Perşembe yle db-x markets Deutsche Bank Varant Seminerleri İzmir, 26 Nisan REDHEAD, Keith; Financial Derivatives, Prentice Hall Europe, TANRIÖVEN, Cihan; Bir Finanslama Aracı Olarak Warrantlar ve Muhasebeleştirilmesi, Gazi Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, 4/2000, TÜRKMEN, Sibel Yılmaz; (2012), Varantlar, İstanbul: Beta Yayınevi, VOBJEKTİF Dergisi, sayı 1, sayı 2 ve sayı 7. X-Markets, Aracı Kuruluş Varantları, Deutsche Bank Varant Seminerleri, Birinci Seviye, Ağustos, X-Markets, Aracı Kuruluş Varantları, Deutsche Bank Varant Seminerleri, İkinci Seviye, Ağustos, X-Markets, Aracı Kuruluş Varantları, Türk Varant Piyasası Global Piyasalarda Gelişmeler,

263 5864.html, Erişim Tarihi: file&ext=.pdf&filename=200817_0.pdf ve ayrıca Deutsche Bank Varant Sözlüğü Broşürü. Erişim Tarihi: Erişim Tarihi: Tarihi: Erişim Erişim Tarihi: Erişim Tarihi: London Stock Exchange, Covered Warrants- an introduction, s.2. r/2009/07/ htm&main= 721.htm

264 Girişimcilik Eğitimi Alan Adayların Kurumsallaşma Algısını Ölçmeye Yönelik Bir Araştırma Berat ÇİÇEK, Y. Emre KARAKAŞ Muş Alparslan Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, ÖZET Araştırmada, KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) girişimcilik eğitimi alan girişimci adayları ve KOBİ (Küçük ve Orta Boy İşletme) sahiplerinin, kurumsallaşma algılarının ölçülmesi amaçlanmıştır. Bunun yanı sıra hem kurumsallaşma kuramına katkı yapmak hem de hâlihazırda girişimci olan veya girişimci olma potansiyeli olan adaylara kurumsallaşmayla ilgili bir bakış açısı kazandırmak hedeflenmiştir. Bu bağlamda, verilen eğitimin sonunda beş bölümden oluşan bir anket uygulanıp sonuçlar değerlendirilmiştir. Değerlendirmenin neticesinde, eğitimi alanların kurumsallaşmaya önem verdikleri sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kurumsallaşma, Girişimcilik, Kobi A Research to Measure The Institutionalization Perceptions of Candidates who Participate in Entrepreneurship Training ABSTRACT In this study, it is aimed to measure the institutionalization perception of SME (small and medium sized enterprises) owners, and entrepreneur candidates who participate in entrepreneurship training provided by SMEDO (Small and Medium Enterprises Development Organization). In addition to that, it is aimed both to make a contribution to the theory of institutionalization and to provide a perspective about the institutionalization to the current entrepreneurs or to the potential entrepreneurs candidates. In this context, a survey that consists of 5 sections was applied at the end of the training, and the results were evaluated. As a result of the evaluation, it is concluded that, the entrepreneur candidates who participate in training give importance to institutionalization. Key Words: Institutionalization, Entrepreneurship, SME 258

265 1. GİRİŞ İşletme biliminde, organizasyonların hayatta kalma sürelerini uzatmak için çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bunlar içerisinden özellikle Kobi ve Aile Şirketlerinin yaşam sürelerini uzatmaları için kurumsallaşma teorileri büyük önem kazanmıştır. Kurumsallaşmayı Meyer (1994: 10); belirli hareket ve davranışların normatif ve bilişsel olarak kabul edilmesi ve meşrulaşması süreci olarak tanımlamıştır. Kurumsallaşma işletme sahipleri ve yöneticileri açısından ele alındığında ise; bir şirketin, kişilerden bağımsız olarak kurallara, standartlara, prosedürlere sahip olması; değişen çevre koşullarını takip eden sistemleri kurması ve gelişmelere uygun olarak organizasyonel yapısını oluşturması; kendisine özgü selamlama biçimlerini, iş yapma usul ve yöntemlerini kültürü haline getirmesi ve bu sayede diğer şirketlerden farklı ve ayırt edici bir kimliğe bürünmesi sürecidir şeklinde ifade edilmiştir (Karpuzoğlu, 2003: 72). Girişimci toplum için değerli kabul edilen insandır. Değerli insan ise üretebilen, üretirken değer yaratabilen, yarattığı değerlerle insanları mutlu edebilen, insan yaşamına güzellik katabilen kişidir (Demirel ve Akbıyık, 2009: 6). Girişimci, ürün veya hizmet üretmek amacıyla yatırım yapar. Bunun sağlanması için gerekli olan üretim faktörlerini toplar ve harekete geçirir. Faaliyetlerini sermayeye bağlar ve kar bekler. İşletmesini kendi yönetebileceği gibi görevini profesyonel yöneticilere devredebilir (Dinçer ve Fidan, 2000: 16). Drucker a (2010: 5) göre ise girişimci; bulanık ve değişken dünyada düzen yaratır. Bunun için yeni kaynakları bir araya getirip düzenler. Girişimciliğin bireylerin doğasında var olan birtakım kişisel özellikler ve çevresinin etkisiyle edinilen bir özellik olduğu dolayısıyla öğretilemeyeceği düşüncesi son yıllarda değişiklik gösterip, girişimciliğin bir disiplin olarak diğer disiplinler gibi öğretilebileceği görüşü yaygınlaşmıştır (Mungan, 2013: 2). Ülkemizde, ekonomik kalkınma ve istihdam sorunlarının çözümünün temel faktörü olan girişimciliğin desteklenmesi, yaygınlaştırılması ve başarılı işletmelerin kurulmasını sağlamak amacıyla KOSGEB tarafından girişimcilik eğitimleri sunulmaktadır (GDP Uygulama Esasları). Düzenlenen bu eğitimlerden, küçük ve orta ölçekli işletmeler, girişimciler, işletici kuruluşlar (İş Geliştirme Merkezi ni yönetmek üzere kurulan tüzel kişilik) yararlanabilmektedir (kosgeb.gov.tr). Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de işletmelerin büyük bir çoğunluğu KOBİ (Küçük ve orta boy işletmeler) lerden oluşmaktadır (Akgemci, 2001: 6). Biz de bu çalışmada, ülkemizin önemli ekonomik güçlerinden olan potansiyel Kobi sahibi, girişimci adaylarının kurumsallaşma algılarını ölçmeye çalışılacağız. Bu bağlamda kurumsallaşma algısını, 259

266 cinsiyet, eğitim durumu, yaş, çalışma durumu, çalışılan pozisyon, sahip olunan işletmenin yasal statüsü gibi değişkenlerin nasıl etkilediklerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Bunun yanı sıra hem kurumsallaşma kuramına katkı yapmak hem de hâlihazırda girişimci olan veya girişimci olma potansiyeli olan adaylara kurumsallaşmayla ilgili bir bakış açısı kazandırmak hedeflenmiştir. 2. ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ 2.1. Ölçüm Aracı ve Veri Toplama Yöntemi Araştırmanın konusu olan, kurumsallaşma algısı ile ilgili; Yapı ve işleyişin kurallı hale gelmesi, Süreklilik, Yüksek performans ve rekabet avantajı, Yönetimin profesyonelleşmesi boyutlarını ölçmek amacıyla anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu boyutlardan yapı ve işleyişin kurallı hale gelmesi boyutu, işletme faaliyetlerinin yürütülmesi ve bunu sağlayan mekanizmaların yani, örgüt yapısının kurallar çerçevesinde gerçekleşmesini ifade etmektedir. Süreklilik boyutu, işletmenin büyümesini, gelişmesini, başarılı yapısını sürekli kılmayı ifade ettiği gibi, işletmenin yaşam süresinin uzun olmasını da ifade etmektedir. Yüksek performans ve rekabet avantajı boyutu kurumsallaşmayı, işletmelere yüksek performans sağlayan ve rekabet avantajı kazanmasına yardım eden bir olgu olarak ifade etmiştir. Yönetimin profesyonelleşmesi boyutu ise kurumsallaşmanın, işletmenin profesyonel bir anlayışla yönetilmesi olarak belirtilmiştir (Çakıcı ve Özer, 2008: 48-50). Ankette bu boyutlarla ilgili 19 adet sorunun yanı sıra, 9 adet de demografik soru bulunmaktadır. Anket soruları, ilgili literatür taraması ile Çakıcı ve Özer in (2008: 49) yayımladığı makaleden yararlanılarak geliştirilmiştir. Beşli aralıklı ölçek kullanılan anket sorularında 1 kesinlikle katılmıyorum, 5 kesinlikle katılıyorum, olarak belirtilmiştir. Anket için basit tesadüfi örnekleme yöntemi seçilmiştir, buna göre, evreni oluşturan her elemanın örneğe girme şansı eşittir. Dolayısıyla hesaplamalarda da her elemana verilecek ağırlık aynıdır (Arıkan, 2004: 141). Geliştirilen anket, Eylül Kasım periyodunda Doğu Anadolu Bölgesi nde girişimcilik eğitimi alan yaklaşık 900 kişiye posta ve internet yoluyla gönderilmiş, gönderilen anketlerden 269 tanesi geri dönmüştür. Dönüş oranı %30 dur, ayrıca %95 hata payına göre hesaplanan örneklem büyüklüğü 271 olarak belirlenmiştir, geri dönüş bu rakama çok yakın olduğu için yapılan anket sayısının yeterli olduğuna kanaat getirilmiştir. 260

267 2.2. Verilerin Analizi Toplanan verileri kurulan hipotezler doğrultusunda test etmek için SPSS 21 programı kullanılmıştır. Öncelikle güvenilirlik analizi yapılmıştır. Güvenilirlik analizinin amacı verilerin rastlantısallığını ölçmektir (Dinç ve Abdioğlu, 2009: 172). Ankete verilen cevaplar rastgele dağılım gösteriyorsa anket sonuçlarının güvenilir olduğuna karar verilir. Güvenilirlik analizi seçilen örneğin güvenilirliğini, tesadüfîliğini ve tutarlılığını test etmekte kullanılır. Sonucun güvenilir olup olmadığına Cronbach s Alpha (α) değerine göre karar verilir (Fidan ve Cinit, 2014: 75). 0,00 α < 0,40 ise güvenilir değildir. 0,40 α < 0,60 ise düşük güvenilirliktedir. 0,60 α < 0,80 ise oldukça güvenilirdir. 0,80 α 1,00 ise yüksek derecede güvenilirdir. Tablo 1. Güvenilirlik Analizi Ölçek Cronbach s Alpha Madde Sayısı Yapı ve İşleyişin Kurallı Hale Gelmesi 0,758 9 Süreklilik 0,713 3 Yüksek Performans ve Rekabet Avantajı 0,759 4 Yönetimin Profesyonelleşmesi 0,796 3 TOPLAM 0, Yukarıdaki tabloya göre güvenilirlik katsayısı Yapı ve İşleyişin Kurallı Hale Gelmesi ölçeği için α = 0,758 yani oldukça güvenilir, Süreklilik ölçeği için α = 0,713 yani oldukça güvenilir, Yüksek Performans ve Rekabet Avantajı ölçeği için α = 0,759 yani oldukça güvenilir, Yönetimin Profesyonelleşmesi ölçeği için α = 0,796 yani oldukça güvenilir bulunmuştur. 19 maddeden oluşan ölçeklerin tümü için ise α = 0,840 yani yüksek derecede güvenilir bulunmuştur. Bu sonuçlara göre örnek hacmi analizimiz için oldukça uygun düzeydedir. Yani örnek rastgele dağılmıştır. Ölçeklerden soru çıkarmamıza veya eklememize gerek yoktur. Hipotezlerin analizi için ise, T (Student) testi ve F (Varyans) testleri uygulanmıştır. T (Student) testi, iki örneklem grubu arasında ortalamalar açısından fark olup olmadığını araştırmak amacıyla kullanılır. T testi, bir gruptaki ortalamanın diğer gruptaki ortalamadan 261

268 önemli derecede farklı olup olmadığını belirler. T testi için sıfır hipotezi ve alternatif hipotezi aşağıdaki gibidir (Altunışık vd., 2007: ). H 0 : İki grubun ortalamaları arasında anlamlı fark yoktur. H A : İki grubun ortalamaları arasında anlamlı fark vardır. Eğer ikiden fazla grubun ortalamaları karşılaştırılacak ise F (Varyans) Testi uygulanır. İkiden fazla grubun ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığını test eden F testinin hipotezi aşağıdaki gibidir (Altunışık vd., 2007: ).. H 0 : µ1 = µ2 = µ3 = = µn Yani ortalamalar arasında fark yoktur. H A : Ortalamalardan en az ikisi arasında anlamlı fark vardır Demografik Bilgiler Araştırmaya katılanların demografik bilgileri ile ilgili dağılımlar, aşağıdaki grafiklerle verilmiştir. Grafik 1. Cinsiyet Dağılımı Kadın Erkek 34% 66% Araştırmaya katılan girişimci adaylarının %33,8 ini kadınlar, %66,2 sini ise erkekler oluşturmaktadır. 262

269 Grafik 2. Yaş Dağılımı Grafik 3. Eğitim Durumu Dağılımı 20 yaş altı yaş yaş yaş 50 yaş üstü İlköğretim Lise MYO Üniversite Lisansüstü 3% 5% 1% 34% 10% 48% 16% 15% 26% 42% Araştırmaya katılan girişimci adaylarının %5,2 si 20 yaş ve altında, %47,6 sı yaş arasında, %33,8 i yaş arasında, %10,4 ü yaş arasında ve %3 ü de 50 yaş ve üstündedir. Araştırmaya katılan girişimci adaylarının %25,7 si ilköğretim, %42,4 ü lise, %15,6 sı meslek yüksekokulu, %14,9 u üniversite ve %1,5 i yüksek lisans/doktora eğitimine sahiptir. Grafik 4. Çalışma Durumu Dağılımı Grafik 5. Şirketteki Pozisyona Göre Dağılım Çalışıyor Çalışmıyor Şirket Kurucusu Yönetici Ücretli Çalışan 21% 14% 13% 79% 73% Araştırmaya katılan girişimcilerin %20,9 u bir şirkette çalışırken %79,1 i herhangi bir şirkette çalışmamaktadır. Bir şirkette çalışan girişimci adaylarının %73,1 i şirket kurucusu, %13,5 i yönetici ve %13,5 i de ücretli çalışan olarak çalışmaktadır. Grafik 6. Kuruluş Aşaması Maddi Desteği Grafik 7. Şirketin Kuruluş Tarihi Dağılımı 263

270 Aile Yardımı KOSGEB teşviki Banka Kredisi Diğer 2000 öncesi sonrası 11% 10% 16% 25% 5% 69% 64% Şirket kurucusu olan çalışanların %69,2 si aile yardımı ile, %5,1 i banka kredisi ile, %10,3 ü KOSGEB vb. teşvikler ile ve %15,4 ü de diğer maddi destekler ile şirketini kurmuştur. Araştırmaya katılan girişimcilerin şirketlerinin kuruluş tarihine bakıldığında ise %7,3 ünün 2000 ve öncesinde, %29,3 ünün yılları arası ve %63,4 ünün de 2010 yılı ve sonrası kurulduğu görülmektedir. Grafik 8. İşletmenin Aile Şirketi Olup Olmama Durumu Grafik 9. İşletmenin Ortak Sayısına Göre Dağılımı Aile Şirketi Aile Şirketi Değil Tek Ortak 2-5 arası 44% 42% 56% 58% Girişimcilerin çalıştığı şirketlerin %43,9 u aile şirketi, %56,1 i aile şirketi değildir. İşletmelerin %58,5 i tek ortaklı, 41,5 i ise 2-5 arası ortaktan oluşmaktadır. 264

271 Grafik 10. Sertifika ve Garanti Belgeleri Durumu Grafik 11. İşletmelerin Yasal Statüsüne Göre Dağılımı Sahip Sahip Değil Ltd. Şti. Kolektif Şahıs Şirketi Diğer 52% 48% 7% 26% 64% 3% Şirketlerin %47,6 sında standart sertifikaları ve garanti belgeleri bulunurken %52,4 ün de bulunmamaktadır. Şirketlerin yasal statülerine bakıldığında ise, %26,2 sinin limited şirketi, %2,4 ünün kolektif şirket, %64,3 ü şahıs şirketi ve %7,1 i de diğer yapılardaki şirketlerden oluşmaktadır. 265

272 Tablo 2. Kurumsallaşma Algısı İfadelerine Ait Ortalama Düzeyi 1,0 1,5 2,0 2,5 3,0 3,5 4,0 4,5 5,0 Kuracağım işletme için düzenli, sistemli bir örgüt yapısı kurmayı hedefliyorum Kuracağım işletmede görev, yetki ve sorumlulukların belli olmasına özen göstereceğim 4,54 4,65 Kuracağım işletmede kuralların yazılı hale getirilmesini hedefliyorum Kuracağım işletmede çalıştıracağım personele işleyişle ilgili yetki vermek isterim Kuracağım işletmenin teknik-eğitim alt yapısının geliştirilmesini sağlayacağım Kuracağım işletmede personel iş yükü ve sorumluluğunu paylaştırırım Kuracağım işletmede her türlü işlemlerin kayıt altına alınmasını sağlayacağım Kuracağım işletmenin işleyişinde belirli bir standarda özen göstereceğim Kuracağım işletme için bürokratik bir yapı oluşturacağım Kuracağım işletme için sürekli büyüme ve gelişmeyi hedefleyeceğim İşletme kurarken önceliğim yaşam süresinin uzun olmasıdır Çevreye uyumlu bir işletme kurmak istiyorum Güvenilir bir kurum olmak öncelikli hedefimdir Iş yaparken kaliteye öncelik vermek isterim Kuracağım işletmede müşteri memnuniyeti karlılıktan önce gelmektedir Kuracağım işletme için uzun süre kullanabileceği bir marka kullanacağım Kuracağım işletmede ben olmasam dahi işler yürüyebilecek Kuracağım işletme için alanında uzman bir yönetici çalıştırmayı düşünüyorum Kuracağım işletmede kararları tek başıma almaktan ziyade çalışanlarımla ortak hareket edeceğim 4,19 4,07 4,41 4,49 4,56 4,45 3,76 4,75 4,59 4,62 4,81 4,77 4,51 4,38 4,33 4,15 4,29 Yukarıdaki grafikte girişimcilerin, kurumsallaşma algısı ile ilgili ifadelere vermiş olduğu yanıtların ortalama düzeyi gösterilmiştir. En düşük 1=Kesinlikle Katılmıyorum, en yüksek 5=Kesinlikle Katılıyorum olarak puanlanan ölçekte 3 değeri orta düzeyi göstermektedir. Tablo 2 de ortalama değerlerin genellikle 4,5 düzeyinde olmasından dolayı girişimcilerin kurumsallaşma algısı için algı düzeyleri oldukça yüksek düzeydedir. 266

273 Tablo 3. Kurumsallaşma Algısı Boyutlarına Ait Ortalama Değerler 5,0 4,5 4,35 4,65 4,62 4,26 4,0 3,5 3,0 2,5 2,0 1,5 1,0 Yapı ve İşleyişin Kurallı Hale Gelmesi Süreklilik Yüksek Performans ve Rekabet Avantajı Yönetimin Profesyonelleşmesi Girişimcilerin kurumsallaşmanın alt boyutlarına ait algı düzeylerine bakıldığında en yüksek algı düzeyinin süreklilik (4,65) boyutuna daha sonra ise yüksek performans ve rekabet avantajı (4,62) boyutuna olduğu görünmektedir. Ortalama değerlerin 4,26 ile 4,65 arasında olması tüm boyutlara olan algı düzeyinin oldukça yüksek olduğunu göstermektedir Hipotez Testleri Hipotez testi, önceden belirlenmiş bir ana kütle parametresinin elde edilen örneklem kütlenin parametresi ile karşılaştırıp test edilmesidir. Eğer örneklem istatistiği, test edilen parametrik değere yakın ise hipotez doğru olarak kabul edilir, reddedilmez. Fakat örneklem istatistiği test edilen parametrik değerden çok farklı ise hipotez kabul edilmez, hipotez reddedilir. Aşağıda girişimcilerin kurumsallaşma algı düzeylerinin yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, vb. özelliklerine göre anlamlı farklılık gösterip göstermediğini test eden T Testi ve F Testi sonuçları bulunmaktadır. %95 güven düzeyinde yani α = 0,05 anlamlılık ile test edilen F ve T testine göre anlamlılık sütununda bulunan değer p<0,05 ise H 0 hipotezi red edilir. Aksi durumda p>0,05 ise H 0 hipotezi kabul edilir. 267

274 Tablo 4. Girişimcilerin Kurumsallaşma Algılarının Cinsiyetine Göre Farklılığını İnceleyen T Testi Anlamlılık Kurumsallaşma Algısı Kişi Std. Cinsiyet Ortalama t Boyutları Sayısı Sapma (P) Yapı ve İşleyişin Kadın 91 4,3907,41055 Kurallı Hale Gelmesi Erkek 178 4,3227, ,175 0,241 Süreklilik Kadın 91 4,6777,41410 Erkek 178 4,6404,46800,641 0,522 Yüksek Performans ve Kadın 91 4,6511,44391 Rekabet Avantajı Erkek 178 4,5983,47481,882 0,379 Yönetimin Kadın 91 4,1941,69401 Profesyonelleşmesi Erkek 178 4,2903, ,157 0,248 H 0 : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları cinsiyetine göre anlamlı farklılık göstermez. H A : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları cinsiyetine göre anlamlı farklılık gösterir. Kadınların yapı ve işleyişin kurallı hale gelmesi (4,3907), süreklilik (4,6777) ve yüksek performans ve rekabet avantajı (4,6511) ile ilgili algı düzeyleri erkeklere göre biraz daha yüksektir. Yönetimin profesyonelleşmesi ile ilgili algı düzeyi ise erkeklerde (4,2903) biraz daha yüksek düzeydedir. %95 güven düzeyinde yapılan t testine göre anlamlılık değerlerinin p>0,05 olmasından dolayı tüm boyutlar için H 0 hipotezi kabul edilir. Yani, girişimcilerin kurumsallaşma algıları cinsiyetine göre anlamlı farklılık göstermez. Tablo 5. Girişimcilerin Kurumsallaşma Algılarının Yaşına Göre Farklılığını İnceleyen F Testi Anlamlılık Kurumsallaşma Algısı Kişi Std. Yaş Ortalama F Boyutları Sayısı Sapma (P) 20 yaş ve altı 14 4,3730, yaş arası 128 4,3542,42676 Yapı ve İşleyişin yaş arası 91 4,3468,37946 Kurallı Hale Gelmesi yaş arası 28 4,4524, ,761 0, yaş ve üstü 8 3,7778 1,05910 Toplam 269 4,3457,

275 Süreklilik Yüksek Performans ve Rekabet Avantajı Yönetimin Profesyonelleşmesi 20 yaş ve altı 14 4,6905, yaş arası 128 4,6719, yaş arası 91 4,6630, yaş arası 28 4,6786, yaş ve üstü 8 4,0833 1,03510 Toplam 269 4,6530, yaş ve altı 14 4,6429, yaş arası 128 4,6230, yaş arası 91 4,6566, yaş arası 28 4,6696, yaş ve üstü 8 3,8125 1,20082 Toplam 269 4,6162, yaş ve altı 14 4,4286, yaş arası 128 4,2240, yaş arası 91 4,2821, yaş arası 28 4,3571, yaş ve üstü 8 3,8750,83452 Toplam 269 4,2577, ,440 0,009 6,817 0,000 1,241 0,294 H 0 : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları yaşına göre anlamlı farklılık göstermez. H A : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları yaşına göre anlamlı farklılık gösterir yaş arası girişimcilerin yapı ve işleyişin kurallı hale gelmesi ile ilgili algı düzeyi (4,4524) diğer girişimcilere göre daha yüksek düzeydedir. Anlamlılık değerinin p=0,005<0,05 olduğundan H 0 hipotezi red edilir. Yani, girişimcilerin yapı ve işleyişin kurallı hale gelmesi ile ilgili algıları yaşına göre anlamlı farklılık gösterir. 20 yaş ve altındaki girişimcilerin süreklilik ile ilgili algı düzeyleri (4,6905) diğer girişimcilere göre en yüksek düzeydedir. Anlamlılık değerinin p=0,009<0,05 olmasından dolayı H 0 hipotezi red edilir. Yani, girişimcilerin süreklilik algıları yaşına göre anlamlı farklılık gösterir. Yüksek performans ve rekabet avantajı ile ilgili algı düzeylerine bakıldığında yaş arası girişimcilerin (4,6696) algı düzeyleri diğer girişimcilere göre daha yüksek düzeydedir. Anlamlılık değerinin p=0,000<0,05 olmasından dolayı H 0 hipotezi red edilir. Yani, girişimcilerin yüksek performans ve rekabet avantajı ile ilgili algıları yaşına göre anlamlı farklılık gösterir. 269

276 Yönetimin profesyonelleşmesi boyutu için yapılan F testine göre anlamlılık değerinin p=0,294>0,05 olmasından dolayı H 0 hipotezi kabul edilir. Yani, girişimcilerin yönetimin profesyonelleşmesi ile ilgili algıları yaşına göre anlamlı farklılık göstermez. Tablo 6. Girişimcilerin Kurumsallaşma Algılarının Eğitim Durumuna Göre Farklılığını İnceleyen F Testi Anlamlılık Kurumsallaşma Algısı Eğitim Kişi Std. Ortalama F Boyutları Durumu Sayısı Sapma (P) İlköğretim 69 4,3172,41235 Lise 114 4,2934,47536 Yapı ve İşleyişin Meslek Yüksek Okulu 42 4,4418,45548 Kurallı Hale Gelmesi Üniversite 40 4,4167, ,546 0,189 Yüksek Lisans/Doktora 4 4,6111,26450 Toplam 269 4,3457,44943 İlköğretim 69 4,5700,45050 Lise 114 4,7018,46799 Süreklilik Meslek Yüksek Okulu 42 4,7063,42422 Üniversite 40 4,6167, ,253 0,289 Yüksek Lisans/Doktora 4 4,5000,63828 Toplam 269 4,6530,45006 İlköğretim 69 4,5399,53314 Lise 114 4,6009,47588 Yüksek Performans ve Meslek Yüksek Okulu 42 4,6964,35586 Rekabet Avantajı Üniversite 40 4,6813, ,324 0,262 Yüksek Lisans/Doktora 4 4,8750,25000 Toplam 269 4,6162,46443 İlköğretim 69 4,1787,61192 Lise 114 4,2427,68167 Yönetimin Meslek Yüksek Okulu 42 4,3016,58346 Profesyonelleşmesi Üniversite 40 4,3583,66832,819 0,514 Yüksek Lisans/Doktora 4 4,5833,50000 Toplam 269 4,2577,

277 H 0 : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları eğitim durumuna göre anlamlı farklılık göstermez. H A : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları eğitim durumuna göre anlamlı farklılık gösterir. %95 güven düzeyinde yapılan F testine göre anlamlılık sütunundaki değerlerin p>0,05 olmasından dolayı tüm boyutlar için H 0 hipotezi kabul edilir. Yani girişimcilerin kurumsallaşma algıları eğitim durumuna göre anlamlı farklılık göstermez. Tabo 7. Girişimcilerin Kurumsallaşma Algılarının Çalışma Durumuna Göre Farklılığını İnceleyen T Testi Anlamlılık Kurumsallaşma Algısı Kişi Std. Çalışıyor musunuz? Ortalama T Boyutları Sayısı Sapma (P) Yapı ve İşleyişin Evet 56 4,2361, ,062 0,040 Kurallı Hale Gelmesi Hayır 212 4,3747,42005 Evet 56 4,6190,52581 Süreklilik -0,656 0,512 Hayır 212 4,6635,42930 Yüksek Performans ve Evet 56 4,5491, ,205 0,229 Rekabet Avantajı Hayır 212 4,6333,42950 Yönetimin Evet 56 4,1190, ,827 0,069 Profesyonelleşmesi Hayır 212 4,2956,61886 H 0 : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları çalışma durumuna göre anlamlı farklılık göstermez. H A : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları çalışma durumuna göre anlamlı farklılık gösterir. Herhangi bir işte çalışmayan girişimcilerin yapı ve işleyişin kurallı hale gelmesi ile ilgili algı düzeyi (4,3747) bir işte çalışan girişimcilere göre daha yüksek düzeydedir. Anlamlılık değerinin p=0,040<0,05 olmasından dolayı H 0 hipotezi red edilir. Yani, girişimcilerin yapı ve işleyişinin kurallı hale gelmesi ile ilgili algıları çalışma durumuna göre anlamlı farklılık gösterir. Diğer boyutlar için yapılan t testinde anlamlılık değerlerinin p>0,05 olmasından dolayı H 0 hipotezi kabul edilir. Yani, girişimcilerin süreklilik, yüksek performans ve rekabet avantajı ile yönetim profesyonelleşmesi algıları çalışma durumuna göre anlamlı farklılık göstermez. 271

278 Tablo 8. Girişimcilerin Kurumsallaşma Algılarının Çalıştığı Pozisyona Göre Farklılığını İnceleyen F Testi Anlamlılık Kurumsallaşma Algısı Kişi Std. Pozisyon Ortalama F Boyutları Sayısı Sapma (P) Şirket Kurucusu 38 4,1901,60633 Yapı ve İşleyişin Yönetici 7 4,3810,30670 Kurallı Hale Gelmesi Ücretli Çalışan 7 4,3333,48855,461 0,633 Toplam 52 4,2350,55823 Şirket Kurucusu 38 4,5789,60867 Süreklilik Yönetici 7 4,7143,12599 Ücretli Çalışan 7 4,7619,31706,454 0,638 Toplam 52 4,6218,53638 Şirket Kurucusu 38 4,5263,59215 Yüksek Performans ve Yönetici 7 4,7500,28868 Rekabet Avantajı Ücretli Çalışan 7 4,7143,36596,751 0,477 Toplam 52 4,5817,53715 Şirket Kurucusu 38 4,1053,71913 Yönetimin Yönetici 7 3,9048,62994 Profesyonelleşmesi Ücretli Çalışan 7 4,6667, ,586 0,086 Toplam 52 4,1538,69690 H 0 : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları çalıştığı pozisyona göre anlamlı farklılık göstermez. H A : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları çalıştığı pozisyona göre anlamlı farklılık gösterir. %95 güven düzeyinde yapılan F testine göre kurumsallaşmanın tüm alt boyutları için anlamlılık değerleri p>0,05 olduğundan H 0 hipotezi tüm boyutlar için kabul edilir. Yani, girişimcilerin kurumsallaşma algıları çalıştığı pozisyona göre anlamlı farklılık göstermez. 272

279 Tablo 9. Girişimcilerin Kurumsallaşma Algılarının Çalıştığı Şirketin Aile Şirketi Olup Olmama Durumuna Göre Farklılığını İnceleyen T Testi Kurumsallaşma Algısı Boyutları Yapı ve İşleyişin Kurallı Hale Gelmesi Süreklilik Yüksek Performans ve Rekabet Avantajı Yönetimin Profesyonelleşmesi Aile Şirketi mi? Kişi Sayısı Ortalama Std. Sapma Evet 18 4,3827,41787 Hayır 23 4,0435,67398 Evet 18 4,8148,30726 Hayır 23 4,4203,69789 Evet 18 4,7500,32084 Hayır 23 4,3696,67785 Evet 18 4,3519,68095 Hayır 23 3,9710,70290 T Anlamlılık (P) 1,870 0,069 2,231 0,032 2,192 0,034 1,745 0,089 H 0 : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları çalıştığı şirketin aile şirketi olup olmama durumuna göre anlamlı farklılık göstermez. H A : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları çalıştığı şirketin aile şirketi olup olmama durumuna göre anlamlı farklılık gösterir. Aile şirketlerinde çalışan girişimcilerin süreklilik algı düzeyi (4,8148) aile şirketlerinde çalışmayanlara göre (4,4203) daha yüksek düzeydedir. Anlamlılık değerinin p=0,032<0,05 olmasından dolayı süreklilik boyutu için H 0 hipotezi red edilir. Yani, girişimcilerin süreklilik algıları çalıştığı şirketin aile şirketi olup olmama durumuna göre anlamlı farklılık gösterir. Yüksek performans ve rekabet avantajı algı düzeyi aile şirketlerinde çalışan girişimcilerde (4,7500) çalışmayanlara göre (4,3696) daha yüksektir. Anlamlılık değerinin p=0,034<0,05 olmasından dolayı H 0 hipotezi red edilir. Yani, girişimcilerin yüksek performans ve rekabet avantajı algıları çalıştığı şirketin aile şirketi olup olmama durumuna göre anlamlı farklılık gösterir. Yapı ve işleyişin kurallı hale gelmesi ve yönetimin profesyonelleşmesi boyutları için yapılan t testine göre anlamlılık değerlerinin p>0,05 olmasından dolayı bu boyutlar için H 0 hipotezi kabul edilir. Yani, girişimcilerin yapı ve işleyişin kurallı hale gelmesi ve yönetimin profesyonelleşmesi algıları çalıştığı şirketin aile şirketi olup olmama durumuna göre anlamlı farklılık göstermez. 273

280 Tablo 10. Girişimcilerin Kurumsallaşma Algılarının Çalıştığı Şirketin Yasal Statüsüne Göre Farklılığını İnceleyen T Testi Kurumsallaşma Algısı Boyutları Yapı ve İşleyişin Kurallı Hale Gelmesi Süreklilik Yüksek Performans ve Rekabet Avantajı Yönetimin Profesyonelleşmesi Statü Kişi Sayısı Ortalama Std. Sapma Ltd. Şti 11 3,8283,66549 Şahıs Firma 27 4,4033,42494 Ltd. Şti 11 4,3030,87502 Şahıs Firma 27 4,6667,42366 Ltd. Şti 11 4,3864,95108 Şahıs Firma 27 4,6019,36201 Ltd. Şti 11 3,9091,73168 Şahıs Firma 27 4,2346,72686 T Anlamlılık (P) -3,193 0,003-1,738 0,091-1,024 0,313-1,250 0,220 H 0 : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları çalıştığı şirketin yasal statüsüne göre anlamlı farklılık göstermez. H A : Girişimcilerin kurumsallaşma algıları çalıştığı şirketin yasal statüsüne göre anlamlı farklılık gösterir. Yapı ve işleyişin kurallı hale gelmesi ile ilgili algı düzeyi şahıs firmasında çalışan girişimcilerde (4,4033) daha yüksek, limited şirketinde çalışanlarda ise (3,8283) daha düşük düzeydedir. Anlamlılık değerinin p=0,003<0,05 olmasından dolayı H 0 hipotezi red edilir. Yani, girişimcilerin yapı ve işleyişinin kurallı hale gelmesi ile ilgili algıları çalıştığı şirketin yasal statüsüne göre anlamlı farklılık gösterir. Diğer boyutlar için anlamlılık değerlerinin p>0,05 olmasından dolayı diğer boyutlarda H 0 hipotezi kabul edilir. Yani, girişimcilerin süreklilik, yüksek performans ve rekabet avantajı ile yönetimin profesyonelleşmesi ile ilgili algıları çalıştığı şirketin yasal statüsüne göre anlamlı farklılık göstermez Korelasyon Analizi Korelasyon analizi, iki değişken arasındaki doğrusal ilişkiyi veya bir değişkenin iki veya daha çok değişken ile olan ilişkisini test etmek, varsa bu ilişkinin derecesini ölçmek için kullanılan istatistiksel bir yöntemdir. Korelasyon analizinde amaç; değişkenlerden biri değiştiğinde diğer değişkenin ne yönde değiştiğini görmektir. Korelasyon analizi sonucunda, doğrusal ilişki olup olmadığı ve varsa bu ilişkinin derecesi korelasyon katsayısı ile hesaplanır. Korelasyon katsayısı r ile gösterilir ve -1 ile +1 arsında değer alır. R değeri sıfırdan ne kadar uzaklaşırsa iki değişken arasındaki ilişkide gittikçe güçleşir. Korelasyon katsayısı r + 274

281 Yapı ve İşleyişin Kurallı Hale Gelmesi Süreklilik Yüksek Performans ve Rekabet Avantaj Yönetimin Profesyonelleşmesi değerli ise iki değişken arasında aynı yönde bir ilişki vardır. Eğer r katsayısı - işaretli ise iki değişken arasında ters yönlü bir ilişki vardır. Aşağıdaki tabloda kurumsallaşma ölçeğinin alt boyutlarının birbirleri arasındaki ilişkinin yönünü ve şiddetini gösteren korelasyon analizi bulunmaktadır. Tablo 11. Kurumsallaşma Boyutları Arasındaki İlişkiyi Gösteren Korelasyon Analizi Yapı ve İşleyişin Korelasyon (r) 1 Kurallı Hale Gelmesi Anlamlılık (P) Süreklilik Korelasyon (r),480(**) 1 Anlamlılık (P) 0,000 Yüksek Performans ve Korelasyon (r),500(**),552(**) 1 Rekabet Avantajı Anlamlılık (P) 0,000 0,000 Yönetimin Korelasyon (r),411(**),342(**),424(**) 1 Profesyonelleşmesi Anlamlılık (P) 0,000 0,000 0,000 ** Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed). Yukarıdaki korelasyon analizi tablosuna göre kurumsallaşma boyutları arasındaki tüm korelasyon değerleri r>0,05 ve anlamlılık değerleri p<0,05 bulunmuştur. Yani, kurumsallaşmanın alt boyutları olan yapı ve işleyişin kurallı hale gelmesi, süreklilik, yüksek performans ve rekabet avantajı ve yönetimin profesyonelleşmesi boyutları arasında aynı yönlü ve anlamlı bir ilişki vardır. Boyutlardan birine olan algı düzeyi arttıkça diğer boyutlarda da artış olmaktadır. SONUÇ Ülke ekonomisinde, hatta dünya ekonomisinde Kobi lerin yeri tartışılmaz derecede önemlidir. Bundan dolayıdır ki, gerek ülke bazında düşündüğümüzde gerekse de dünya çapındaki duruma bakıldığında Kobi lere verilen önem aşikardır. Ülkemizde özellikle son yıllarda artarak devam eden girişimcilik eğitimlerinin temel sebeplerinden bir tanesi de, ülkemizdeki girişimcileri belirli alanlarda eğitilmesi, bu sayede günümüzün çetin rekabet koşulları içerisinde, girişimcilerin kuracakları işletmelerinin sürdürülebilir bir pozisyona kavuşmasıdır. Bu noktada kurumsallaşma büyük önem arz etmektedir. 275

282 Genellikle iş çevreleri, mikro ve küçük ölçekli işletmeler için kurumsallaşmanın gerekli olmadığı kanısındadır (Doğan 1998: 158). Oysa araştırmacılar, henüz küçük bir işletmeyken temel ilkelerin oluşturulması, işletmeye bir kişilik ve sistem kazandırılması gerektiğini ileri sürmektedir (Tetik ve Uluyol 2005: 20). Temel ilkeler şirket küçükken yerleştirilmelidir (Çapan 2005: 656). Daha kuruluş aşamasında, sade, düzenli, planlı, belirgin, güven veren işletme olmayı politika olarak benimsemek, bunu sürdürmek ve güçlü bir örgüt kültürü oluşturmak, hangi faaliyet alanında ve hangi ölçekte olursa olsun bütün işletmeler için sağlıklı bir başlangıç olacaktır (Çakıcı ve Özer, 2008: 43). Bu çalışmada bizler de, girişimcilik eğitimi alan girişimci adaylarının kurumsallaşmaya olan bakış açılarını ölçmeye çalıştık. Yapılan anket çalışmasındaki sorulara verilen cevapların ortalama değerlerine baktığımızda, ortalama değerlerin genellikle 4,5 düzeyinde olduğundan, girişimcilerin kurumsallaşma algısı için; algı düzeyleri oldukça yüksek düzeyde olduğu sonucuna ulaştık. Anketteki sorular içerisinde kuracağım işletme için bürokratik bir yapı oluşturacağım sorusunun ortalama değeri en düşük çıkmıştır. Bunun sebebini, girişimcilerin müşteri isteklerine daha hızlı cevap vermek istedikleri bir yapıyı hedeflemiş olduklarına bağlamaktayız. Girişimcilerin, kurumsallaşmanın alt boyutlarına ait algı düzeylerine bakıldığında en yüksek algı düzeyinin süreklilik boyutuna olduğunu görmekteyiz. Bunun yanı sıra en düşük yönetimin profesyonelleşmesi boyutu göze çarpmaktadır. Bunu da girişimciliğin aynı zamanda yöneticilik gibi algılandığına bağlamaktayız. Aynı şekilde hipotez testlerine bakıldığında da, sadece yönetimin profesyonelleşmesi boyutu yaşa göre farklılık göstermemektedir. Diğer tüm boyutlar yaş grupları arasında farklılık göstermektedir. Eğitimi alanlar arasında, çalışmakta olan deneklerin yapı ve işleyişin kurallı hale gelmesi boyutunda anlamlı bir farklılık olduğu göze çarpmaktadır. Bu da çalışanların bu konuya daha fazla önem verdiklerinin kanıtı olarak sunulabilir. Aynı şekilde çalışan denekler arasında aile şirketi sahibi olanlar süreklilik ve yüksek performans ve rekabet avantajı algı düzeyi daha yüksektir. Bunun yanında yönetimin profesyonelleşmesi ve yapı ve işleyişin kurallı hale gelmesi boyutlarıyla ilgili anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Kurumsallaşma deyince akla ilk gelen aile işletmelerindeki durum bu şekildedir. Eğitimi alan aile işletmeleri sahipleri, anlamlı farklılık göstermese de her boyutta daha yüksek bir algı düzeyine sahiptir. Araştırma neticesinde genel hatlarıyla yukarıdaki sonuçlara ulaşılmıştır. Ancak gelecekte yapılacak araştırmalar ile konuya daha fazla katkı sağlanabileceği kanaatindeyiz. 276

283 Kaynakça AKGEMCİ, Tahir; (2001), KOBİ lerin Temel Sorunları ve Sağlanan Destekler, Ankara: KOSGEB Yayınları. ALTUNIŞIK, Remzi, vd.; (2007), Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri: SPSS Uygulamalı, 5. Baskı, Sakarya Yayıncılık, Sakarya. ARIKAN, Rauf (2004), Araştırma teknikleri ve rapor hazırlama, Ankara: Asil Yayın. ÇAKICI, Ayşehan ve Burcu Şefika ÖZER; (2008), Mersin deki KOBİ Sahip ve Yöneticilerinin Gözüyle Kurumsallaşma Tanımı ve Kurumsallaşmanın Darboğazları, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Cilt: 15, Sayı: 1, ss ÇAPAN, Selami; (2005), İşletmelerde Kurumsallaşma ve Sinerjik Yönetim Sisteminin Uygulaması 2. KOBİ ler ve Verimlilik Kongresi Kongre Kitabı, İstanbul Kültür Üniversitesi, 2-3 Aralık 2005, ss ERKAN, T. Demirel ve Nihat Akbıyık; (2009), Girişimcilik Kavramı ve Ortaya Çıkışı, Mehmet Tikici ve Ali Aksoy (Ed.), Girişimcilik ve Küçük İşletmeler, Ankara: Nobel Basım Yayım AŞ. DİNÇ, Engin ve Hasan Abdioğlu; (2009), "İşletmelerde Kurumsal Yönetim Anlayışı Ve Muhasebe Bilgi Sistemi İlişkisi: İMKB 100 Şirketleri Üzerine Ampirik Bir Araştırma", Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 12, Sayı 21, ss DİNÇER, Ömer ve Yahya Fidan; (2000), İşletme Yönetimine Giriş, İstanbul: Beta Basım. DOĞAN, Selen; (1998), İşletmeleri Sürekliliğe Götüren Yol: Kurumsallaşma ve Önemi, Erciyes Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 13, ss DRUCKER, Peter F.; (2010) The Frontiers of Management: Where Tomorrow's Decisions Are Being Shaped Today, USA: Harvard Business Review Press. FİDAN, M. Erol ve Hasan Cinit; (2014), "Muhasebe Meslek Mensuplarının Eğitim Düzeyleri İle Muhasebe Standartlarına Yönelik Algıları Arasındaki İlişki Üzerine Bir Araştırma: Marmara Bölgesi Örneğ ", KMÜ Sosyal ve Ekonomı k Araştırmalar Dergı s, 16 (26), ss Girişimcilik Destek Programı (GDP) Uygulama Esasları; 4d1abe7744cbfb6f4a45638b1b96ebff5d17f51fb72da4c2314e78a00d1066f2bbbf4aa3a930b25 ba9492b96d159e0dfa36ea7/file.axd (Erişim Tarihi: ). 277

284 (Erişim Tarihi: ). KARPUZOĞLU, Ebru; (2000), Aile Şirketlerinin Kurumsallaşma Düzeylerini Belirlemeye Yönelik Bir Araştırma, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul. MEYER, J. W., Boli, J., and Thomas, G. M.; (1994), Ontology and rationalization in the western cultural account. W. R. Scott ve W. J. Meyer, Institutional environments and organizations: Thousand Oaks, CA: Sage. MUNGAN, Seylan; (2013), Kadın Girişimcilik Değerleri İle Kadın Girişimcilik Algısı Arasındaki İlişkide Girişimcilik Eğitimlerinin Rolü, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. TETİK, Nevzat ve Osman Uluyol; (2005), Aile Şirketlerinin Yapısal Sorunları -Malatya Aile Şirketleri Uygulaması-, İstanbul: Atlas Yayın Dağı 278

285 Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Kurumsallaşma Boyutlarının Örgüt Performansına Etkisi ve Bir Araştırma Yunus ZENGİN, Bülent AKKOYUN Kafkas Üniversitesi, Kağızman Meslek Yüksek Okulu, İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, ÖZET Küreselleşme süreci her alanda olduğu gibi ekonomik alanda da değişimlerin yaşanmasına neden olmuştur. Özellikle bilgi ve iletişim sürecinde meydana gelen gelişmeler, işletmelerin hedef kitlesini etkilemiş, bilgili, araştırıcı, sabırsız ve daha mükemmeli isteyen bir kitlenin oluşmasına neden olmuştur. Tüketici davranışlarında meydana gelen bu değişim işletmelerin mevcut davranışlarını etkileyerek yeni arayışlara itmiştir. Çevredeki değişimlere adaptasyon süreci yada kararlı olmayan gevşek bir organizasyonun kararlı ve dış çevreye uyum gösteren sosyal bir yapıya bürünmesi olarak ifade edilen kurumsallaşma süreci bu arayışlardan biridir. Bu çalışma kurumsallaşma sürecinin Kars ilinde faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmelerin performansına olan etkisini ölçmeyi amaçlamaktadır. Kurumsallaşmanın unsurları olarak formalleşme, otonomi, profesyonelleşme, kültürel güç, işletme performansı olarak işlevsel performans, çıktı performansı, yenilik ve uyum sağlama performansı incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Kurumsallaşma, Performans, Yenilik, KOBİ, Çıktı, The Impact of Institutionalization on Performance of Small and Medium- Sized Businesses and An Application ABSTRACT As in all areas, the process of globalization has led to changes in the economic sphere. Especially occurring developments in information and communication process, have affected target population of the businesses, this has led to the formation of a knowledgeable, investigative, impatient and wanting more perfect audience. That change occurring in consumer behaviour business has led to new research by affecting the current behaviour of the businesses. The adaptation process to environmental changes or stable and unstable expressed as a loose organization which is disguised as a determined social structure to adapt to the external environment showing the process of institutionalization is one of those pursuits. 279

286 This study aims to measure impact of institutionalization process on performance of small and medium-sized businesses operating in Kars Province. As elements of institutionalization; the formalization, autonomy, professionalism, cultural power; operational performance as business performance, output performance, innovation and adaptation performance will be examined. Keywords: Institutionalization, Performance, Innovation, SME, Output, 280

287 1.GİRİŞ 20. yy. ın ikinci yarısından itibaren mavi yerküremiz büyük bir değişim süreci yaşamaktadır. Küreselleşmeyle beraber bilgi ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler, işletme ve çevresini de etkileyerek bu alanda ciddi değişimlerin yaşanmasına neden olmuştur. İşletme çevresi açısından en dikkat çekici unsur ise tüketici tarafında yaşanmıştır. Değişimle birlikte daha kaliteli, daha ucuz ve daha mükemmeli isteyen bir tüketici kesimi ile karşı karşıya bulunan işletmeler, tüketicilerin bu isteklerini karşılamak adına amansız bir yarış içerisine girmek durumda kalmışlardır. Bu yarış içerisinde ulusal ve uluslararası pazarda faaliyette bulunan birçok işletmeyle birlikte, büyük bir kısmını aile işletmeleri olan küçük ve orta ölçekli işletmeler(kobi) oluşturmaktadır. Ancak bu işletmelerin özellikle uluslararası pazar tecrübesine sahip büyük, deneyimli ve kurumsallaşmış bir yapıya sahip olan işletmeler ile rekabet etmeleri oldukça zor olmaktadır. Dünya ekonomisinde olduğu gibi Türkiye ekonomisinde de büyük bir paya sahip olan KOBİ ler, ekonomiye dinamizm kazandıran, istihdam olanağı sağlayan ve ekonomik kalkınma sürecinde önemli bir yere sahip tüm ekonomilerin temel direğini oluşturan kuruluşlardır. Böyle önemli bir görev üstlenmiş olan bu işletmeler faaliyetleri boyunca başta finansman olmak üzere birçok sorun ile de karşı karşıya kalmaktadırlar. Sök konusu bu işletmelerin karşılaşmış olduğu diğer önemli bir sorun ise sürdürülebilirliklerinin devamlılığı ile ilgilidir. Alan ile ilgili yapılan araştırmalara bakıldığında ikinci veya üçüncü kuşaktan sonra birçok küçük ve orta ölçekli işletmenin (aile işletmesinin) faaliyetini sürdüremediği görülmüştür. Faaliyetlerini sürdüren işletmeler incelendiğinde ise sürdürülebilirlik açısından en önemli faktörün kurumsallaşma olduğu görülmektedir. Diğer bir ifadeyle bu işletmelerin faaliyetin devamlılığı ve sürdürülebilirliğin sağlanması için kurumsallaşmanın işletme faaliyetlerine uyarlanması gerekir. Kurumsallaşma, işletmenin çevresinde meydana gelen değişimlere uyum sağlaması için belirli standartların işletmeye aktarılması olarak tanımlanabilir (Şanal ve Özgen, 2013 :16). Bu vesile ile yapılan bu çalışma, Kars ilinde faaliyette bulunan KOBİ lerin kurumsallaşma boyutlarının örgüt performansı üzerindeki etkisini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu iki kavram için incelenen bileşenler, literatür taramasından sonucunda kurumsallaşma için; formalleşme, otonomi, profesyonelleşme ve kültürel güç olarak belirlenirken, işletme performansı için; işlevsel, çıktı, ve yenilik-uyum sağlama performansı 281

288 olarak belirlenmiştir. Bu amaçla çalışmada firmaların kurumsallaşma düzeyleri ve performans değerleri SPSS paket programı kullanılarak analiz edilmiş ve sonuçlar değerlendirilmiştir. Ülkemizde kurumsallaşma sürecine yönelik gündemin yeniliğini muhafaza etmesi ve yapılan araştırmalarla birlikte tartışma çerçevesinin geniş olması konunun özgünlüğünü ortaya koymakla birlikte araştırma çalışmanın yapılması, alan ile ilgili çalışma yapan yada yapacak olan araştırmacı ve kurumlara bilgi sağlama açısından da önem arz etmektedir. 2. KURUMSALLAŞMA Değişim sürecinin çok hızlı yaşandığı bir dönemden geçilmektedir. Bilgi teknolojilerinin yaygın olarak kullanılması, teknolojik gelişmeler ile sağlanan verimlilik artışları, pazarlardaki bütünleşmeler, ürün çeşitliliği, müşteri istek ve ihtiyaçlarının sürekli olarak değişmesi, günümüz işletmelerinin farklı davranışlar sergilemelerine neden olmuştur. Her gün yeni bir gelişmenin yaşandığı böyle bir ortamda işletmelerin varlıklarını sürdürmeleri ve güçlü olmaları, faaliyet alanları itibariyle piyasadaki rekabet avantajı sağlayacak unsurları iyi analiz etmelerine ve buna bağlı olarak kendilerini başarıya götürebilecek stratejiler belirlemelerine bağlıdır. Yönetsel ve organizasyonel bağlamda uygulanacak olan stratejilerden biri de işletmenin kurumsallaşmasıdır. Kurumsallaşma; kuruluşların faaliyette bulundukları çevre ile olan uyumları ve bunun zaman içerisinde örgüt üzerinde yarattığı olumlu etkiyi ifade etmektedir (Selznick 1995:271). Bir başka tanıma göre kurumsallaşma, organizasyonların sahip olduğu işletme yapısının belirli ilke ve kurallara göre yeniden düzenlenmesi, işletme yönetiminin bilgiye dayalı bir anlayış çerçevesinde nitelikli çalışanlarca sevk ve idare edilmesi sürecidir. İşletmenin faaliyet süreci belirli bir sistem dahilinde gerçekleştiği için, işletme kişilerden bağımsız bir şekilde işleyişini sürdürerek yaşam sürecini sadece bir kişinin ömrüyle sınırlı tutmayacak ve daha uzun süre faaliyetlerini sürdürecektir (Şahman vd. 2008:5). Kurumsallaşmaya örgütsel açıdan bakıldığında, işletmenin kendine has belli kurallar, standartlar, prosedürler ve yönetim ilkeleri ile değişen çevre koşullarına uygun hareket edecek örgütsel bir yapının kurulması ve bu örgütün iş yapma usul ve yöntemlerinin belirlenmiş olan ilkeler dahilinde işletmedeki kişilerden bağımsız bir şekilde hareket etmesini sağlama süreci olarak ifade edilebilir (Gümüştekin ve Adsan, 2006: 219) İşletmelerin iç ve dış çevrelerinde meydana gelen baskılar, zorlamalar ve taklit edilmeler işletmeleri kurumsallaşarak çevreye uyum sağlamaya zorlamaktadır. Bu anlamda kurumsallaşma faaliyeti dış çevreye uyum sağlama çabası olarak da değerlendirilebilir. 282

289 Organizasyonlarda kurumsallaşma süreci geliştikçe ortaya koydukları tutum ve davranışlarda da değişimler yaşanmakta, meydana gelen bu değişimler sayesinde işletmeler diğer örgütlerden ayırt edici bir kimliğe sahip olmaktadırlar. Bununla birlikte kurumsallaşan işletmeler, kapasitelerinin arttırmakta, daha rahat büyümekte ve örgüt kültürü ile oluşan değerler ve inançların herkes tarafından paylaşılması ve sahiplenmesi sayesinde daha uzun süreli bir yaşam sergileyebilmektedir (Apaydın, 2008: ). Kurumsallaşma süreci formalleşme, profesyonelleşme, otonomi, kültürel güç kavramlarından oluşmaktadır. Bu kavramların kurumsallaşma sürecinin başarısında oynadıkları roller aşağıda kısaca açıklanacaktır (Apaydın, 2007: 46) Formalleşme Formalleşme örgüt yapısının, faaliyetlerin ve örgütsel faaliyetlerdeki ilişkilerin belirli kurallar dahilinde ifade edilerek çalışanların görev ve sorumlulukları ile rollerinin belirlenerek bunların yazılı hale getirilmesi olarak tanımlanabilir. Formalleşme örgütte bir çok farklı departman tarafından gerçekleştirilecek eylemler arasında gerekli koordinasyon sistemi de sağlanarak bu eylemlerin kimler tarafından nasıl ve ne şekilde yapılacağının belirlenmesi ve bunların yazılı hale getirilmesidir (Wallace, 1995:228, Walker, 1997: 76). Formalleşme derecesi belirlenmiş işlerin yapılması esnasında daha önce belirlenmiş olan yöntem ve kurallara ne derecede uyulduğunu gösterir. Eğer yapılacak olan işlerin kim, ne zaman, nerede ve kim tarafından yapılacağı ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuş ve buna uyulması zorunlu ise formalleşme derecesi yüksektir denilebilir Profesyonelleşme Organizasyonların sevk ve idaresinde profesyonel kişilerin istihdam edilmesi işletmenin kurumsallaşmasında önemli olan bir etkendir. Ancak bu eylemin gerçekleştirebilmesi örgütsel iklimin bu tür çalışanların özelliklerine uygun bir şekilde geliştirilmesine bağlıdır. İşletmelerde profesyonel çalışan sayısı arttıkça işletmelerin profesyonelleşme özellikleri de o ölçüde artacaktır. Ancak işletmenin ne oranda profesyonelleştiği profesyonellerin örgüt içerisindeki otoritelerini koruma ve bunu kullanabilme durumuna bağlıdır. Yani otonom olmaları ile ilgilidir. (Apaydın, 2008:123). İşletmenin profesyonel özelliklere sahip bir çalışan grubunun olması günümüz rekabet ortamında işletmelere çok büyük bir üstünlük sağlayacaktır. 283

290 2.3 Otonomi İşletmelerin kurumsallaşmasında profesyonelleşme ile birlikte etkili olan diğer bir kavram da otonomidir. İşletmenin profesyonelleşmesi, yönetim sürecinde profesyonelleri istihdam etmek ve sektördeki profesyonel ve sektörel kurumlar ile ilişki içerisinde olması bu aşamada belirlemiş olduğu amacı gerçekleştirmesine yardımcı olacaktır. Ancak işletmenin profesyonelleşmesinde sadece profesyonel kadrolara sahip olmak yeterli olmamaktadır. İşletmelerde ideal profesyonel iklimin oluşturulması, aşırı olmayan bürokrasi ortamının da bulunması gerekmektedir. Aksi takdirde profesyonel kadrolardan istenilen sonuçlar alınamayacağı gibi işletmeye olan bağlılıkları da kısa süreli olacaktır. İşletmenin ne oranda profesyonelleştiği profesyonellerin otoritelerini korumaları ve otonom olmaları ile ilgilidir. Bu iki kavram işletmede çalışan profesyonellerin kimin tarafından kontrol edileceği ve karar verme yetkilerinin hangi boyutta olacağı konusunu kapsamaktadır. Otonomi aynı zamanda meşruluk kaynağıdır ve profesyonellerin işletmeye entegre olmasında etkili bir araçtır (Apaydın, 2008: ) Kültürel Güç Kültür öğrenilen tavır ve hareketler bütünlüğüdür. İnsanın ayrılamaz bir parçası olan kültür aynı zamanda yaşam içerisinde birçok süreç ile de etkileşim içerisinde bulunmaktadır (Köse vd. 2001:221).Örgütün sahip olduğu kültürün işletmelerde yaygın olarak paylaşılması ve kabullenmesi olarak ifade edilen kültürel güç; normlar, etik kurallar, değer ve ilkeler gibi unsurlardan oluşmaktadır. Bu unsurların işletme içerisindeki uygulanma ve kabul edilme durumları işletmenin güçlü veya zayıf bir kültüre sahip olduğunun göstergesidir (Apaydın, 2008:124). Güçlü bir kurumsal kültür oluşturmuş ya da buna olanak sağlamış işletmelerde, işletme çalışanları çok zor konularda bile kendi içlerinde konuya açıklık getirerek mutabakat sağlayabilmektedirler. Örgüt kültürü ile aynı zamanda örgüt içerisinde birlik ve beraberlik, ortak hedef belirleme gibi ortamlar oluşacak bu da bireysel ve kurumsal değerlerin uyumlaşmasına olanak sağlayacaktır. İşletmenin sahip olduğu güçlü kültürel yapı, kurumsallaşmayı sağlayacak temel unsurlardan biridir. 284

291 3. ÖRGÜT PREFORMANSI İşletmelerin performans durumları belirli değerler temel alınarak ölçülebilmektedir. Bu süreç belirli boyutlar baz alınarak gerçekleştirilmektedir. Genelde ele alınan performans boyutları ise işlevsel performans, çıktı performansı ve yenilik ve uyum sağlama başarısı boyutlarıdır. Bu boyutlardan işlevsel performans ve çıktı performansı firmaların kısa dönemde elde edilen başarıyı gösterirken, uyum sağlama boyutu ise uzun dönemli performans göstergesi olarak görülmektedir (Apaydın, 2008:126). Bu çalışmada bu boyutlar çerçevesinde KOBİ lerin kurumsallaşma sürecindeki performansları değerlendirilecektir. İşlevsel performans, firmaların gösterdiği faaliyetlerden elde ettikleri başarıyı ölçmede kontrolörlük aracı olarak ve işletmenin gerçekleştirdiği eylemlerin açıklanmasında ve sentezlenmesinde kullanılan bir performans boyutudur. Bu boyutun başarısı ve işlevselliğindeki göstergeler karlılık, yapılan yatırımın yarattığı getiri ve ilgili rakamlardır (Walker ve Ruekert, 1987:19). İşlevselliğe gerekli önemin verilerek arttırılma çabası işletmeye daha fazla kâr elde etme olanağı sağlayacaktır. Kârlılığın arttırılması iki şekilde gerçekleşebilir. Birinci yol maliyetleri düşürmek, ikincisi ise işletmenin gelirlerini arttırmaktır. İşletmelerin müşteri zevk ve tercihlerine yönelik olarak sürekli inovatif faaliyetlerde bulunması hem müşteri tatminini hem rekabet sürecinde güçlü olmayı ve hem de müşterilerin başka işletmelere gitmelerini engelleyerek işletme gelirinin artmasına olanak sağlayacaktır. Firma faaliyetlerinde gerçekleştirilen tüm bu iyileştirmeler maliyetlerin düşmesine neden olacağından performansıda yükseltecektir (Gatignon ve Xuereb, 1997: 78, Apaydın 2008:127). Performans boyutlarının ikincisi olan çıkı performansı, işletmelerin rakiplerine göre ürün ve program başarısını ortaya koyması ve örgütsel hedeflere ulaşma derecesini göstermesi yönünden önemli bir performans boyutudur. Firma satışlarındaki artış, sahip olunan pazar payı, ürün kalitesi ve müşteri memnuniyeti çıktı performans boyutu göstergeleri arasında sayılmaktadır. Üçüncü performans boyutu olarak ele alınan yenilik ve uyum sağlama, işletmelerin çevrelerinde meydana gelen gelişmelere karşı ortaya koymuş oldukları değişime uyum sağlama yeteneğidir. Bu boyutun ölçülmesinde ele alınan gösterge ise firmanın rakiplerine oranla yapmış oldukları yeniliklerin sayısı ile ölçülmektedir (Matsuno, 2002:21). 285

292 4. KURUMSALLAŞMA VE PERFORMANS İşletme yapılarının şekillenmesinde önemli bir yere sahip olan kurumsallaşma içerdiği boyutlar sayesinde işletme performansı üzerinde önemsenebilecek bir etki yaratmaktadır. Konuya yönelik çalışmalar yapan araştırmacılar, işletmenin sahip olduğu yapının işletme performansının belirlediğini vurgulamaktadırlar. Kurumsallaşma sürecine yönelik belirlenmiş olan stratejiler, işletme içerisindeki birimlerin eylemleri üzerinde etkili olduğu gibi dolaylı olarak da performansı da etkileyecektir (Apaydın 2008:128). Bunun yanında kurumsallaşma, çevredeki kıt olan kaynakların işletmelerce daha çok kullanılabilir hale gelmesini sağladığından dolayı, işletme performansına olumlu yönde bir katkı sağlamaktadır. İşletmeleri kurumsallaşmaya zorlayan diğer bir neden ise kurumsal baskıların kullandıkları çeşitli mekanizmalardır. Bu kurumlar işletmelerin ihtiyaç duyduğu bazı değerlere (fonlara) sahip olduklarından, işletmeler hedeflerine ulaşmak adına bu kurumların öne sunmuş oldukları şartları yerine getirmek için belli bir çaba içerisinde bulunmaktadırlar. Kurumsallaşma ile işletmeler çevreyle uyumlu hale gelmektedir ve çevreyle uyum içerisinde olan işletmelerin ise performansı artırmaktadır (Scott,1987:493) Formalleşme derecesi bir organizasyonda işler görülürken belirli spesifik ilke ve yöntemlerin izlenmesi konusunda verilen ağırlığı ifade eder. Neyin ne zaman, nerede, nasıl ve kim tarafından yapılacağı önceden ayrıntılı olarak belirlenmiş ve bunlara uyulması zorunlu hale getirilmiş ise formalleşme derecesi çok yüksek olacaktır (Koçel, 2010:184). Formalleşme süreci ile işler belirli bir düzen içerisinde gerçekleşeceği için örgüt içerisinde çatışmalar azalmakta, kontrol ve koordinasyon mekanizmaları etkin bir şekilde kullanıldığından maliyetler azalmakta, buda işletme performansına olumlu yansımaktadır. Profesyoneller, kendi alanlarında uzman olduklarından dolayı belirsizlikler karşısında ve daha önce görülmemiş problemlerle değişik ortamlarda baş etme becerilerine sahip olan kişilerdir. Bu kişilere otonomi verilmesi durumunda işletmenin performansında olumlu bir etki yaratacaktır (Wallace, 1995:235). Özelliklede aile şirketlerinde karşılaşılan en önemli sorunlar arasında yer alan profesyonel yöneticiler ya da uzmanlar ile çalışma alışkanlıklarının olmaması bu işletmelerin kurumsallaşma sürecinde karşılaştığı en önemli engeldir. Hâlbuki profesyoneller alanlarında uzman olduklarından işletme içerisinde birçok alanda yenilikler yaparak hem işletmeye rekabet üstünlüğü sağlayacak hem de işletme performansını arttıracaktır 286

293 Kurumsallaşan işletmeler elde etmiş oldukları kazanımlardan bir diğeri ise işletme içerisinde güçlü bir kültürün oluşmasıdır. Kültürü oluşturan ve paylaşılan bu değerler, işletmelerin stratejilerinin uygulanmasında önemli bir yer almaktadır. Güçlü bir örgüt kültürü işletme faaliyetlerinde birlik ve beraberlik oluşturduğundan dolayı işletme içerisinde birimlerin bireysellikten çıkarak örgütsel bazda hareket etmelerine olanak sağlayacak buda örgüt performansı arttıracaktır (Apaydın, 2008: 129). 5. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ 5.1. Araştırmanın Sorusu Yapılan bu çalışmada belirtilen kavramlar arası ilişkilere bağlı olarak oluşturulan araştırma sorusu kurumsallaşma süreci işletmelerin performansı üzerinde etkili midir? şeklinde belirlenmiştir. 5.2.Araştırmanın Amacı ve Önemi Yukarıda belirtilen araştırma sorusundan hareketle, araştırmanın temel amacı, Kars ilinde faaliyette bulunan KOBİ lerin kurumsallaşma boyutlarının örgüt performansı üzerindeki etkisini ortaya koymaktır. Genel olarak işletme ve özelde de imalat işletmeleri üzerinde yapılan konuya ilişkin araştırmalar incelendiğinde konuyla ilgili belirli dönemlerde yapılmış olan çeşitli çalışmalara rastlanmaktadır. Ancak yapılmış olunan bu çalışmanın TRA2 Bölgesi içerisinde yer alan Kars ilinde yapılması ayrı bir önem arz etmektedir. Çünkü TRA2 Bölgesi Türkiye de yer alan 26 İstatistiki Bölge Birimleri içerisinde ekonomi ve sanayileşmede yaratmış olduğu katma değer yönünden en son (25). sıralarda yer almaktadır. Bu sonuç burada faaliyette bulunan işletmelerin performanslarının yeterli düzeyde olmadığını ortaya koymaktadır. Performans sürecinin başarısını etkileyen birçok faktör bulunmakla birlikte kurumsallaşma sürecinin bu işletmelerin başarısındaki etkisini ölçmek bu araştırmanın önemini ortaya koymaktadır. Ayrıca ulusal bazda konuya yönelik yazın tarandığında kurumsallaşma ve performans kavramları ile ilgili yapılmış çalışmaların neredeyse tamamının aile işletmeleri üzerinde yapılmış olduğu görülmektedir. Bu çalışma ise diğerlerinden farklı olarak, sadece aile işletmelerine yönelik olmayıp, herhangi bir sınırlamaya gitmeksizin Kars taki bütün imalat işletmelerini kapsamaktadır Araştırmanın Modeli ve Hipotezleri 287

294 Araştırma modelinde, kurumsallaşma bağımsız değişken olarak kabul edilerek, formalleşme, otonomi, profesyonelleşme ve kültürel güç olmak üzere toplam dört bileşkenden, performans ise bağımlı değişken olarak kabul edilerek, işlevsel performans, çıktı performansı ve yenilik ve uyum sağlama performansı olmak üzere üç bileşkenden oluşmaktadır. İşletmelerde Formalleşme, Otonomi, Profesyonelleşme ve Kültürel Güç unsurlarından oluşan kurumsallaşma süreci geliştikçe işletme performansına olumlu katkı sağlayacağı gibi bir varsayım geliştirilebilir. Nitekim alan yazına bakıldığında Apaydın (2008), Çakıcı ve Özer (2008), Yenice ve Dölen (2013) yapılan araştırmalarda da görüleceği üzere kurumsallaşma ve performans boyutları arasında pozitif bir etkileşim ortaya çıkacağı yönünde bir beklenti oluşmakta ve alan yazında geliştirilmiş olan hipotezlerinde bu noktada olduğu görülmektedir. Çalışmada yer alan Araştırma sorusuna bağlı olarak aşağıdaki hipotezler geliştirilmiştir: 1. H0a: Formalleşme işlevsel performansı etkilememektedir. H0b: Formalleşme çıktı performansını olumlu etkilememektedir. H0c: Formalleşme yenilik ve uyum performansını olumlu etkilememektedir. 2. H0a: Otonomi işlevsel performansı olumlu etkilememektedir. H0b: Otonomi çıktı performansını olumlu etkilememektedir. H0c: Otonomi yenilik ve uyum performansını olumlu etkilememektedir. 3. H0a: Profesyonelleşme işlevsel performansı olumlu etkilememektedir. H0b: Profesyonelleşme çıktı performansını olumlu etkilememektedir. H0c: Profesyonelleşme yenilik ve uyum performansını olumlu etkilememektedir. 4. H0a: Kültürel güç işlevsel performansı olumlu etkilememektedir. H0b: Kültürel güç çıktı performansını olumlu etkilememektedir. H0c: Kültürel güç yenilik ve uyum performansını olumlu etkilememektedir. 288

295 Şekil 1: Araştırma Modeli KURUMSALLAŞMA BOYUTLARI Formalleşme Otonomi Profesyonelleşme Kültürel Güç PERFORMANS İşlevsel performans Çıktı performansı Yenilik ve uyum sağlama performans 5.4. Anakütle ve Örneklem Seçimi Araştırmada ana kütle olarak Kars Organize Sanayi Bölgesi nde imalat alanında faaliyet gösteren ve KOSGEB veri tabanına kayıtlı olan küçük ve orta ölçekli işletmeler seçilmiştir. Dünya ekonomisinde olduğu gibi Türkiye de de ekonomik yapı içerisinde faaliyette bulunan işletmelerin büyük bir çoğunluğu küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. Bu açıdan bu işletmelerin hem rekabet sürecindeki güçlerini artırmak hem de büyümelerini gerçekleştirmek için nasıl yapılandıkları ve ne tür eylemler gerçekleştirdiklerini araştırmanın yararlı olacağına inanılmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise yukarıda tanımlanan ana kütleden KOSGEB veri tabanına kayıtlı 75 imalat işletmesi içerisinden rastgele seçilen 46 işletme oluşturmaktadır. 5.5.Veri Toplama Tekniği ve Kullanılan Ölçekler Araştırmada kullanılan verilerin elde edilmesi için anket yöntemi kullanılmıştır. Anket formu üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm demografik bilgileri içeren tanımlayıcı soruları içermektedir. İkinci bölümde yer alan sorular ise kurumsallaşma anlayışına yönelik olup 20 sorudan oluşmaktadır. Kurumsallaşma anlayışı beşli likert tipi ile (1) Hiç Katılmıyorum, (2) Az Katılıyorum, (3) Orta düzeyde Katılıyorum, (4) Çok Katılıyorum (5) Tamamen Katılıyorum ölçekleri kullanılarak alınmıştır. Kurumsallaşma anlayışını ölçmeye yönelik 20 önermeden oluşan ölçeğin, iç tutarlılığı ile ilgili güvenilirlik katsayısı genel olarak 0,746 hesaplanmıştır., ikinci bölümde ise performans sürecini ölçmeye yönelik 16 önermeden oluşan ölçek yer almaktadır. Sorular 5 li Likert ölçeği ile ölçülmüş ve cevaplandırıcılardan performans çıktılarında 5 (Yüksek) ve 1 (Yetersiz) olmak üzere kendilerine uygun seçeneği işaretlemeleri istenmiştir. Performans boyutlarının güvenirlilik katsayısı ise genel olarak 0,62 olarak hesaplanmıştır. İslamoğlu ve Alnıaçık a (2014: 283) göre genel olarak sosyal bilimlerdeki araştırmalarda Cronbach Alfa katsayısı 0,61< α < 0,80 arasında ise ölçeğin güvenilirliği kabul edilebilir, 0,81< α < 1,00 arasında ise ölçeğin güvenilirliğinin yüksek 289

296 olduğu kabul edilmektedir. Araştırmada kullanılan anket Apaydın (2008) tarafından yapılan çalışmasından uyarlanmıştır. Veriler SPSS programına girilerek gerekli analizler yapılmıştır Demografik Bulgular Çalışmaya katılan işletme sahiplerinin yaş ortalamasına bakıldığında %67,4 lük oranla yaş aralığında ve % 82,6 çoğunlukla erkek oldukları görülmüştür. Eğitim durumlarına bakıldığında % 65,2 lik bir oranla lise düzeyinde olduğu tespit edilmiştir. İşletmelerin istihdam durumlarına bakıldığında ise mikro ve küçük ölçekli işletme grubunun yoğun olduğu görülmüştür. Çalışma grubunda yer alan işletmelerin hukuki yapıları analiz edildiğinde tek kişi işletmelerinin ve limitet şirketlerin ağırlıkta olduğu ve faaliyet yıllarının genel itibariyle 3 ile 20 yıl arasında oldukları tespit edilmiştir. Tablo 1. İşletme Yöneticilerinin Demografik Özellikleri ve İşletme Bilgileri Değişken Seçenekler Frekans Yüzde (%) Yıl 4 8,7 Yaş Yıl 31 67,4 50 ve üstü 11 23,9 Cinsiyet Erkek Kadın ,6 17,4 Orta Öğretim 7 15,2 Öğrenim Durumu Lise Lisans ,2 13 Yüksek lisans / Doktora 3 6, ,8 Çalışan Sayısı , ,5 Tek Kişi İşletmesi 18 39,1 İşletmenin Sahiplik Biçimi Kolektif Şirket Limited Şirket ,1 Anonim Şirket 4 8,7 3 yıldan az 2 4,3 İşletmenin Kuruluş Yılı 3-10 yıl yıl ve üzeri 4 8,7 290

297 5.7.Hipotezlerin Test Edilmesi Yapılan çoklu doğrusal regresyon analizleri sonucunda aşağıdaki bulgular elde edilmiştir. Tablo 2. Kurumsallaşma Boyutlarının ile İşlevsel Performansa etkisi Standardize Edilmemiş Katsayılar Standardize Edilmiş Anlamlılık düzeyi B Std. Hata Beta t Koreles. Kısmi Korelas. İşlevsel Performans 3,528 1,012 3,487,001 Formalleşme,048,111,067,432,668,067,064 1 Otonomi -,306,348 -,342 -,881,383 -,136 -,131 Profesyonelleşme,212,218,382,970,338,150,144 Kültürel güç,278,276,229 1,008,319,156,149 Kurumsallaşma (profesyonelleşme, otonomi, kültürel güç ve formalleşme) boyutları ile çıktı performansı arasındaki ilişkiye bağlı olarak analiz sonuçları değerlendirildiğinde Tablo.2 de de görüldüğü gibi, işlevsel performans ile kurumsallaşma boyutları arasında anlamlı herhangi bir ilişkiye rastlanılmamıştır. Tablo 3. Kurumsallaşma Boyutları ile Yenilik ve Uyum Arasındaki İlişki Standardize Edilmemiş Katsayılar Standardize Edilmiş Anlamlılık düzeyi B Std. Error Beta t Koreles Kısmi Korelas Yenilik ve Uyum 5,558,842 6,604,000 sağlama Formalleşme,258,092,339 2,798,008,400 1 Otonomi -,324,289 -,342-1,121,269 -,173 Profesyonelleşme,664,181 1,133 3,659,001,496 Kültürel güç -,967,229 -,751-4,211,000 -,550,326 -,131,426 -,491 Performans boyutu olan yenilik ve uyum sağlama ile kurumsallaşma değişkeni boyutları olan formalleşme, otonomi, profesyonelleşme ve kültürel güç boyutlarına ilişkin 291

298 ikili ve kısmi korelasyon katsayıları incelendiğinde otonomi dışındaki diğer boyutlar ile anlamlı düzeyde ilişkilere rastlanmıştır. Formalleşme ile yenilik ve uyum sağlama arasındaki korelasyon katsayısına göre (r=.41) iki değişken arasında pozitif ve orta düzeyde bir ilişki olduğu ancak diğer değişkenler kontrol altına alındığında korelasyon katsayısının (r=.32) seviyesine düştüğü görülmektedir. Profesyonelleşme ile yenilik ve uyum sağlama arasındaki değerler kontrol edildiğinde korelasyon katsayısının (r=.496) olduğu ve diğer unsurlar kontrol edildiğinde ise bu değerin çok fazla değişmediği (r=.426) görülmüştür. En son olarak kültürel güç boyutu ile yenilik ve uyum sağlama boyutu arasındaki korelasyon katsayısına göre (r=.55) iki değişken arasında negatif ve orta düzeyde bir ilişki olduğu ancak diğer değişkenler kontrol altına alındığında korelasyon katsayısının (r=.49) seviyesine düştüğü görülmektedir. Regresyon sonuçlarına göre formalleşme, profesyonelleşme ve kültürel güç boyutları birlikte performansın bağımlı değişkenini ile yüksek düzeyde ve anlamlı bir ilişki vermektedir. (R=.666, R 2 =.443, p< 05.) Bu üç değişken birlikte, yenilik ve uyum sağlama boyutuna ilişkin toplam varyansın yaklaşık % 44 ünü açıklamaktadır. Standardize edilmiş regresyon katsayılarına göre (β), bağımsız değişkenlerin yenilik ve uyum sağlama üzerindeki göreli önem sırası; profesyonelleşme, kültürel güç ve formalleşmedir. Regresyon katsayılarının anlamlılığına ilişkin t-testi sonuçları incelendiğinde ise, her üç değişkenin de yenilik ve uyum sağlama boyutunun anlamlı bir yordayıcısı (Bilinen veya gözlenen durumlardan yola çıkarak bilinmeyen veya gözlenmeyen durumlar hakkında tahminde bulunmak) olduğu görülmektedir. Tablo 4. Kurumsallaşma Boyutları ile Çıktı Performans Arasındaki İlişki Çıktı Performansı Standardize Edilmemiş Standardize Katsayılar Edilmiş Anlamlılık t düzeyi B Std. Error Beta Koreles 3,245,475 6,826 Kısmi Korelas Formalleşme,007,052,017,143,022,022,016 Otonomi,250,163,447 1,529,232,232,171 Profesyonelleş me,150,103,435 1,465,223,223,164 Kültürel güç -,189,130 -,250-1,459 -,222 -,222 -,

299 Analiz sonuçlarına göre Tablo 3 de de görüldüğü gibi, performansın diğer boyutu olan çıktı performansı ile kurumsallaşma boyutları arasında da anlamlı herhangi bir ilişkiye rastlanılmamıştır. 6. SONUÇ Kurumsallaşma süreci bünyesinde bulundurmuş olduğu boyutlar itibariyle işletme faaliyetleri üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. İşletmelerin oluşturduğu formel bir yapı işletme içerisindeki çalışma düzenine belli bir standart getirmekte, gerek koordinasyon gerekse kontrol sistemlerinin daha etkin bir şekilde çalışmasına olanak sağlayarak performansa olumlu katkı sağlamaktadır. Profesyoneller, kendi alanlarında uzman olduklarından dolayı belirsizlikler karşısında ve daha önce görülmemiş problemlerle değişik ortamlarda baş etme becerilerine sahip olan kişilerdir. Bu kişilere otonomi verilerek alanlarında karar vermelerinin sağlanması, işletmenin performansında olumlu bir etki yaratacaktır. Kurumsallaşmanın işletmelere sağladığı üstünlüklerden biride örgütte güçlü bir kültür oluşturmasıdır. Güçlü bir örgüt kültürü işletme faaliyetlerinde birlik ve beraberlik oluşturduğundan dolayı işletme içerisinde birimlerin bireysellikten çıkarak örgütsel bazda hareket etmelerine olanak sağlayacak buda örgüt performansı arttıracaktır. Bu araştırma ile Kars da faaliyet gösteren imalat işletmelerinin performans düzeylerinin, kurumsallaşmaya ilişkin boyutlardan nasıl etkilendikleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ancak yapılan çalışma neticesinde elde edilen bulgular değerlendirildiğinde bazı sonuçların literatür ile uyuşmadığı görülmektedir. Kurumsallaşmayı oluşturan (profesyonelleşme, otonomi, kültürel güç ve formalleşme) boyutları ile işlevsel performans ve çıktı performansı arasındaki ilişkiye bağlı olarak analiz sonuçları değerlendirildiğinde, kurumsallaşma boyutları ile işlevsel ve çıktı performansı arasında anlamlı herhangi bir ilişkiye rastlanılmamıştır. Bunun temel nedenleri arasında; Türkiye de faaliyette bulunan küçük ve orta ölçekli işletmelerin genel olarak yönetsel alanda iyi yönetilmedikleri, danışman kuruluşlarla yada danışmanlar ile çalışma alışkanlığının olmaması yada bunlara ödenecek ücretlerde yaşanan finansman sıkıntısı, değişime karşı olan direnç, kurumsallaşma sürecine aile üyelerinin ve çalışanların yüzeysel bakış açısı, işletmelerin çoğunun aile şirketi olması ve yönetimin profesyonelce yapılmamasından 293

300 kaynaklandığı ifade edilebilir. Ayrıca çalışmanın yapıldığı ilin sahip olduğu yapısal konumun da bunda rol oynadığı göz ardı edilmemesi gereken diğer bir noktadır. Halbuki konu ile ilgili yapılan literatür çalışmalarına bakıldığında (Apaydın 2008, Karacaoğlu ve Sözbilen 2013, Cevher 2014) kurumsallaşma boyutlarının etkinliği, işletme faaliyetlerine belli bir düzen getirdiğinden dolayı hem maliyetlerin düşmesine hem de müşteri memnuniyeti sağlamada büyük bir öneme sahip oldukları görülmektedir. Örgütün ortaya koymuş olduğu yeni ürün ve süreçler hem rekabet sürecinde hem de müşteri memnuniyeti sağlayarak müşterilerin başka işletmelere gitmesini de engelleyerek sadık müşteri kesiminin oluşmasına olanak sağlamaktadır. Firma faaliyetlerinde gerçekleştirilen tüm bu iyileştirmeler işletme faaliyetlerine olumlu yansıyarak performansı da yükseltecektir. Kurumsallaşma boyutları ile performansın diğer boyutu olan yenilik ve uyum sağlama boyutu arasındaki ilişkiye bakıldığında, yenilik ve uyum sağlama boyutu ile formalleşme, profesyonelleşme ve kültürel güç ile aralarında ilişki olduğu, otonomi ile herhangi bir ilişki olmadığı görülmüştür. Formalleşme ve profesyonelleşme ile yenilik ve uyum sağlama arasındaki ilişkiye bakıldığında iki değişken arasında pozitif ve orta düzeyde bir ilişki olduğu görülmektedir. Yani, işletmedeki formalleşme ve profesyonelleşme oranın artması yada azalması ile yenilik ve uyum sağlama arasında pozitif düzeyli bir ilişkinin olduğu görülmektedir. Bu ilişkiye dayalı olarak formalleşme ve profesyonelleşme sürecinde meydana gelecek pozitif yönlü bir değişim yenilik ve uyum sağlamada aynı oranda yansıyarak olumlu bir değişim yaratacağı söylenebilir. Ortaya çıkan bu sonucunda literatürü desteklediği görülmektedir. En son olarak kültürel güç boyutu ile yenilik ve uyum sağlama boyutu arasındaki korelasyon katsayısına bakıldığında; iki değişken arasında negatif ve orta düzeyde bir ilişki olduğu görülmektedir. Yani örgütsel kültürün artması yada azalması yenilik ve uyum sağlama sürecine herhangi bir katkı sağlamadığı anlamına gelmektedir. Yapılan bu çalışmada Kars ilinde faaliyette bulunan imalat işletmelerin kurumsallaşma düzeyleri ele alınmış olup, buradaki işletmelerin kurumsallaşma boyutları ile performans arasındaki ilişkileri ortaya konulmuştur. İlin ekonomik yönden gelişmişlik düzeyine bakıldığında yaratmış olduğu katma değer itibariyle Türkiye sıralamasında son sıralarda yer alması buradaki imalat işletmelerin belli sıkıntıların yanında kurumsallaşma sürecinde de 294

301 sorunlar yaşadığını ortaya koymaktadır. Bu vesile ile Kars ilinde yapılan bu çalışma ile bu konudaki eksikliğin de giderildiği ifade edilebilir. KAYNAKÇA APAYDIN Fahri; (2007), Örgütlerde Kurumsallaşma ve Adaptif Yeteneklerin Pazarlama Eylemlerine Ve Örgütsel Performansa Etkileri, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi Gebze. APAYDIN Fahri; (2008), Kurumsallaşmanın Küçük Ve Orta Ölçekli İşletmelerin Performansına Etkileri, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 4, Sayı 7, ss GATİGNON, H. ve J. XUEREB; (1997), Strategic Orientation of the Firm and New Product Performance, Journal of Marketing Research, Vol. 34, No. 1, pp GÜMÜSTEKİN, E., ve E. ADSAN; (2006). Aile işletmelerinde Kurumsal Yönetim ve Kurumsal Yönetim İlkelerinin Uygulanmasına İlişkin Bir Araştırma, 2. Aile İşletme Kongresi Kongre Kitabı, İSLAMOĞLU A.H., ve Ü. ALNIAÇIK; (2014), Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri, İstanbul: Beta Basım A.Ş. KÖSE S., S. TETİK, C.ERCAN; (2001), Örgüt Kültürünü Oluşturan Faktörler, Yönetim ve Ekonomi Dergisi C.7, Sayı.1 SCOTT, W. R.; (1987), The Adolescence of Institutional Theory, Administrative Science Quarterly, Vol. 32, No. 4, pp SELZNICK, Philip; (1996), "Institutionalsm Old and New." Administrative Science Quarterly, sayı 41, pp ŞAHMAN İ., D. TENGİLİMOĞLU, O. IŞIK; (2008), Özel Hastanelerde Yönetimin Profesyonelleşmesinin, Kurumsallaşma Süreci Üzerindeki Etkisini Belirlemeye Yönelik Alan Çalışması, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 10 / 2,ss.1-23 ŞANAL M., ve H.ÖZGEN; (2013), Kurumsallaşma ve Kurumsal Girişimcilik İlişkisi Üzerine Bir Araştırma, Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 22, Sayı 2, ss WALKER, O. C. Jr. ve R. W. RUEKERT; (1987), Marketing s Role in the Implementation of Business Strategies: A Critical Review and Conceptual Framework, Journal of Marketing, Vol. 51, No. 3, pp WALKER, Orville C. Jr.; (1997). The adaptability of network organizations: some unexplored questions, Journal of the Academy of Marketing Science, 25 (1), pp WALLACE, Jean E.; (1995) Organizational and professional commitment in professional and nonprofessional organizations, Administrative Science Quarterly, 40 (2), pp

302 İmalat Sektöründe Faaliyet Gösteren Kobi lerde Kurumsal Yönetim Anlayışının İncelenmesi: Trb1 Bölgesinde Yapılan Bir Araştırma Özcan DEMİR, Eray Ekin SEZGİN Fırat Üniversitesi, İİBF, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sağ. Kur. Yön. ÖZET Günümüz sanayi üretiminde büyük bir itici gücü olan KOBİ ler üretimdeki avantajlı konumlarının yanı sıra pek çok sorunlu yönleriyle de literatür de araştırmalara konu olmaktadırlar. Türkiye deki KOBİ lerin kayıtlı işletmeler içindeki oranın yüksek düzeyinde olması, KOBİ sınıflandırılması içerisindeki bu işletmelerin ülke ekonomisindeki önemini büyük ölçüde gözler önüne sermektedir. KOBİ lerin varlıklarını başarılı bir şekilde sürdürmelerinde kurumsal yönetim kavramının; geleceğe ilişkin belirsizlikleri ortadan kaldırma ve rekabet üstünlüğü sağlama gibi faydalarıyla ışık tutacağı aşikardır. Kurumsal yönetim; bir işletmenin geleceğe yönelik hedefleri doğrultusunda daha sağlam adımlar atıp daha uzun ömürlü olabilmesi ve öncelikle hissedarlarının, yatırımcılarının ve çalışanlarının olmak üzere tüm çıkar gruplarının haklarının korunması amacıyla gerçekleştirilen uygulamalar bütünüdür. Çalışmanın kapsamını; TRB1 bölgesinde imalat sektöründe faaliyet gösteren KOBİ ler oluşturmuştur. KOBİ lerin kurumsal yönetime bakış tarzları ve kurumsallaşma önündeki engeller incelenmiş ve sonuç olarak KOBİ lerin kurumsal yönetimin farkındalığı içerisinde bir faaliyette bulunmadıkları görülmüştür. Bununla birlikte kurumsal yönetim ilkelerinin işletmelerce anlamı bilinmekle birlikte gücün paylaşılması ve ileride işletmenin sahipliğinin avantajlarının kaybedilmemesi açısından konuya sıcak bakılmadığı tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: TRB1, Küçük ve Orta Boy İşletmeler, Kurumsal Yönetim. The Study Of Corporate Governance Mentalıty In The Small And Medıum Sızed Enterprıses (Smes) Operatıng In The Manufacturıng Sector: A Study Practısed In Trb1 Regıon ABSTRACT Having a great impetus for today s industrial production, SMEs have been subjects for many studies in literarature for their many problematic aspects as well as their advantageous position in production. The fact that SMEs i Turkey has a high rate within the recorded businesses largely shows the importance of these businesses within SME classification fort he economy of the country. The concept of corporate governance in maintaining a successful assets of SMEs; eliminate uncertainty 296

303 regarding future competitive advantage is obvious provide lift and shed light on such benefits. Corporate governance is; the body of practices carried out to provide an enterprise to take firmer steps in the direction of its further goals and become longer-lived, and to provide protection of rights of all interest groups notably shareholders, enterprisers and workers. The scope of the study consists of the businesses operating in the field of manufacturing in TRB1 area. Examine corporate governance point of view style SMEs and the obstacles were institutionalized and as a result It is seen that the SMEs do not operate with a corporate governance awareness. Besides, it is found out that though the meaning of the corporate governance principles is known by the enterprises, they do not lean to the subject in terms of sharing the power and not losing the advantages of enterprise ownership in the future. Key Words: TRB1, Small and Medium-Sized Enterprises, Corporate Governance. 297

304 1.Giriş Ülkelerin kalkınmaları ve büyümeleri açısından itici güç olan ve önemli derecede sinerji oluşturan KOBİ ler yapıları itibariyle diğer işletmelerden ayrılan, kendilerine has üretim, pazarlama, organizasyon ve yönetim şekilleri ile kendilerine has sorunları bulunan ve farklı iş kollarında, farklı bölgelerde faaliyet göstermelerine rağmen birçok ortak özellik taşıyan işletmelerdir. 21. Yüzyılda KOBİ ler ülke ekonomilerinin en güçlü kuruluşlarından biri haline gelmişlerdir. Faaliyetleri ve nasıl iş yaptıkları dikkatle izlenir olmuştur. Son yıllarda, dünyanın birçok yerinde meydana gelen şirket skandalları, kurumsal yönetim kavramını gerek iş dünyasının gerekse devletlerin gündemine oturtmuştur. Kurumsal yönetim, bütün dünyada, uluslararası teşkilatlarda tartışılmaya başlanmış, ülkeler, şirketler ve ilgili tüm kuruluşlar, kendileri için en doğru ve en iyi kurumsal yönetim biçimini aramaya başlamışlardır. Kurumsal yönetim firma sahipliği ile yönetim arasındaki ilişkiler sistemini temsil etmektedir. KOBİ lerin ekonomi ve mali yapıdaki üstlendikleri görev ve paydaşlarının haklarının korunması, sisteme olan güvenin sarsılmaması ve istikrarın bozulmaması açısından KOBİ lerde kurumsal yönetim oldukça önemlidir. Çalışmamızın Araştırma bölümünde TRB1 bölgesinde imalat işletmelerinde faaliyet gösteren Küçük ve Orta Boy İşletmelerin kurumsal yönetim algısının ne derece benimsendiği incelenmiştir. Bölgede faaliyet gösteren KOBİ lerde yapılan anket ve bu anket sonuçları değerlendirilerek çalışmanın çerçevesi tamamlanmıştır. 2. KOBİ Kavramı Ekonomik ve sosyal sistemi, esnek, dinamik ve değişebilen yapılarıyla olumlu yönde etkileyen KOBİ ler için birçok farklı tanım yapılabilmektedir (Soysal, Karasoy ve Alıcı, 2009:433). KOBİ tanımlarında akademisyenler, ilgili kuruluşlar ve ilgili kanunlar arasında herhangi bir fikir birliği oluşmamıştır (Tikici ve Aksoy, 2009:69). KOBİ kavramının genel kabul görmüş bir tanımının yapılamamış olması, küçük ve orta boy işletmelerin geniş bir alanı kapsamasının yanında ölçekle ilgili kriterlerin göreceli bir özellik taşımasından da kaynaklanmaktadır (Şimşek,2002:2). Yani büyüklük ölçüsü olarak hangi kriterlerin alınacağı ve bunların miktarı konusunda ülkemizde çeşitli görüşler bulunmaktadır (Oktay ve Güney, 2002:2). 298

305 Ülkemizde ki Mevzuata göre Ekim 2005'de yayımlanan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmeli hükümlerine göre KOBİ; 250 kişiden az yıllık çalışanı ve yıllık net satış hasılatı ya da bilançosu 25 milyon TL'yi aşmayan işletmeler olarak tanımlanmıştır. Yine aynı Yönetmelikte, KOBİ'ler üç alt kategoride değerlendirilmektedir (Aydın, 2009:42). Buna göre KOBİ tanımı; mikro, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler için şu şekilde yapılmaktadır (Sökmen, 2006:9): Mikro İşletme: 10 kişiden az yıllık çalışanı istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da bilançosu 1 milyon TL'yi asmayan çok küçük ölçekli işletmelerdir. Küçük İşletme: 50 kişiden az yıllık çalışanı istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da bilançosu 5 milyon TL'yi aşmayan işletmeler. Orta Büyüklükteki İşletme: 250 kişiden az yıllık çalışanı istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da bilançosu 25 milyon TL'yi aşmayan işletmeler, olarak tanımlanmaktadırlar. 2.1 KOBİ lerin Türkiye Ekonomisindeki Yeri ve Önemi KOBİ lerin, sadece ekonomik hayatta değil, sosyal hayatta da önemli rolleri vardır. KOBİ ler, ülkede geniş bir alana yayıldıkları için bölgesel gelişmişlik farklarını gidermede, mülkiyeti geniş bir alana yaymada, istihdam olanağı meydana getirip, bunu sürdürmede ve demokratik hayatı canlı tutmada önemli bir güçtür. Güçlü KOBİ ler, büyük işletmeleri de olumlu yönde etkileyecek ve sosyal yönden bir rahatlama olacaktır. KOBİ lerin birer mesleki okul niteliği taşımaları ve üretebilme yetenekleri, bölgesel gelişmede ve göçleri önlemede önemli bir rol oynar. Gelip geçici, dönemsel veya mevsimlik krizlerden en az etkilenme özellikleri, toplumsal barışın korunmasına ve bunalımların aşılmasına da katkıda bulunabilir (Yılmazer, 2010:15). KOBİ ler yarattıkları istihdam, gerçekleştirdikleri katma değer, yaptıkları yatırımlar ve toplam vergiler içerisindeki paylarıyla ülke ekonomilerinde önemli bir yere sahiptir. Yapılan KOBİ tanımlamaları ülkeler arasında farklılık göstermekle birlikte, OECD İstanbul/2004 deklarasyonunda da belirtildiği üzere KOBİ ler genel olarak ülkelerin toplam işletme sayılarının %95 inden fazlasını oluşturmaktadırlar (Yalçın, 2006:19). KOBİ ler OECD ülkelerinde imalat sanayi işletmelerinin % 95 inden fazlasını oluşturmaktadır. Ayrıca dünya ekonomilerinin pek çoğunda KOBİ ler özel sektör istihdamının üçte ikisini sağlayarak, temel iş yaratan kesimi oluşturmaktadırlar. Son yıllarda, 299

306 KOBİ sayısındaki artışın büyük ölçekli işletme sayısındaki artıştan daha fazla olduğu bilinmektedir( Devlet Planlama Teşkilatı, 2006:1). Tablo 1- İmalat Sanayi İşletmelerinin Ölçeksel Dağılımı Çalışan Sayısı İşletme Sayısı Toplam İçindeki Payı Sadece İşletme sahibi Toplam Kaynak: Devlet Planlama Teşkilatı, Dokuzuncu Kalkınma Planı( ) KOBİ Özel İhtisas Komisyonu Raporu Ankara. (2006), s.12 Tablo 1 de 2002 yılı verilerine göre imalat sanayinde faaliyet gösteren toplam işletmeden si KOBİ statüsündedir tarihli Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelik doğrultusunda çalışan sayıları dikkate alınarak yapılan tasnife göre; adedi Mikro İşletme, adedi Küçük İşletme ve adedi de Orta Büyüklükte İşletme konumundadır. Bu rakamlardan hareketle 2002 yılında KOBİ ler sayı olarak tüm imalat sanayiinin %99,63 ünü oluşturmaktadır. 3. Kurumsal Yönetim Kavramı Kurumsal yönetim, 1980 sonları ve 1990 lı yıllarda yaygınlığını artıran bir kavramdır ( Gregory, 2002:2). Kavram, ilk defa 1989 yılında yayımlanan Dünya Bankası nın bir raporunda good governance olarak ifade edilmiştir. Raporda yönetişim üzerine açık bir tanım yapılmamış, iyi yönetişim olarak ifade ettiği kavramdan, devlet ile piyasa arasındaki ilişkiler ağının belli bir biçimde örgütlenmesi anlaşılmaktadır. Kavram, devletin piyasada düzenlemeler yaparak oyunun kurallarını belirlemesine ve piyasa dostu devleti işaret etmektedir (Çiftçi, 2005:189). Türkiye de ise kurumsal yönetim kavramı 2001 yılındaki krizden sonra önem kazanmaya başlamıştır. İngilizce literatürde Corporate Governance olarak ifade edilen kavramın anlamı incelendiğinde, governance kelimesinin kökeninin, Latince gubernare olan ve hükmetmek veya yön vermek anlamına gelen kelimeye 300

307 dayanmakta olduğu söylenebilir. Diğer taraftan ise, kelimenin kökeni, yön verme, yönetme anlamına gelen Yunanca κυβέρνηση sözcüğünde de bulunabilir ( Gregory, 2002:2). Kurumsal yönetimin çok çeşitli tanımları yapılmakla birlikte yapılan tanımların değindiği ortak noktaları bulunmaktadır. Yapılan tanımlar büyük ölçüde: Şirketin kontrol mekanizmalarına Şirketin yöneticileri, kurulları, hissedarları ve menfaat sahipleri arasındaki ilişkilere Şirketin hissedarlarının ve/veya menfaat sahiplerinin çıkarları doğrultusunda yönetilmesine Kurum içinde üretilen bilgilerin daha şeffaf ve hesap verebilir olmasına vurgu yapılmaktadır. Kısacası Kurumsal yönetimde yönetim kurulunun önemi ve sorumluluğu artmakta, yönetim ve icra fonksiyonları ayrılmakta, şeffaf bir yönetim ve denetim ile hissedarların haklarının korunması önem kazanmaktadır ( Doğan,2007:42). 3.1 Kurumsal Yönetin Anlayışının İlkerleri TÜSİAD tarafından 2002 yılında yayınlanan raporda; kurumsal yönetimin evrensel kabul ve geçerliliği olan ana ilkelerinin adillik, hesap verebilirlik, şeffaflık ve sorumluluk olduğu ve bu ilkeler ışığında kurumsal yönetim, kurumun en yüksek performansı göstermesini, en kârlı, en başarılı ve en rekabetçi olmasını hedeflediği vurgulanmaktadır. Söz konusu raporda ki ilkeler Şekil 1 de gösterilmiş olup, aşağıdaki gibi ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştır (TÜSİAD,2002:35) Dünya Üzerinde Genel Kabul Gören Kurumsal Yönetim İlkleri Şeffaflık İlkesi Hesap Verebilirlik İlkesi Sorumluluk İlkesi Adil Yönetim İlkesi Kaynak: Abdioğlu,2007:20 Şekil-1: Kurumsal Yönetim Anlayışının Temel İlkeleri 301

308 Şeffaflık: Özellikle son yıllarda gerek ülkemizde gerekse Dünya da yaşanan finansal krizler şirket skandalları bu ilkenin önemini ve uygulanması gereken bir kavram olduğunu ortaya koymuştur. Bu bağlamda şirketlerin finansal durumlarını raporlamada kullandıkları yöntemler ve standartlar da önem kazanmıştır. Örneğin Amerika da meydana gelen en önemli şirket skandallarından birisi olan Enron ve Worldcom sonrasında yasalaşan Sarbanes-Oxley Yasası şirketleri daha şeffaf hale getirmiştir. Yasa sonucu şirketler başta bilanço dışı aktiviteleri olmak üzere tüm faaliyetlerini daha da ayrıntılı bir şekilde beyan etmek zorunda kalmışlardır. Şirketlerin sadece geleceğe yönelik faaliyetleri, karşılaşacağı riskler değil, öncesindeki bazı faaliyetleri de yatırımcılara duyurması gerekmektedir. Özellikle kamuoyu ile karşılaştırılabilir bir bilgi paylaşımını doğru zamanda yapmaları gerekliliği iyi uygulamalarda ortaya konmaktadır. Şirketle ilgili gerek finansal gerekse finansal olmayan bazı bilgilerin yani sır niteliğinde olmayan bilgilerin doğru, zamanında anlaşılabilir şekilde kamuoyuna duyurulması gerekmektedir. Hesap verebilirlik: Bu ilkede şirket yönetimiyle ilgili sorumlulukların, kuralların açık bir şekilde tanımlanması gerekirken, yönetici ve paydaşların ortak çıkarlarının yönetim kurulu tarafından kollanmasını ifade etmektedir. Bu kavram şirkette yetkiyi ve otoriteyi elinde tutan ve kullanan kişilerin nasıl bir yol izlediklerini hangi yöntemlere başvurduklarını bunları nasıl kullandıklarının değerlendirilmesi için geleneksel mekanizmaları güçlendirmek amacıyla ön plana çıkmıştır. Hesap verebilirlik ilkesi aslında yetkili kişilerin hareketlerini ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan performanslarını paydaşlara açıklama zorunluluğunu ifade etmektedir. Bu bağlamda bu ilkenin hukuki ya da mali sorumlulukla herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu ilke için bir raporlama faaliyeti olduğunu da söylemek mümkündür. Şirketlerin üstün performans yakalayarak başarılı olmalarını amaçlayan Kurumsal Yönetim İlkeleri şirketlerin çevreye uyumlu olmalarını sağlarken aile işletmeleri açısından da bir sonraki kuşaklara geçişte sorunları en aza indirmektedir. Sorumluluk: Bu ilkede şirket adına yapılan faaliyetlerin mevzuata, ana sözleşmeye ve şirket içi düzenlemelere uygunluğunu ve bunların denetlenmesi gerektiğini ifade etmektedir. Şirket yönetim kurulu ile tepe yönetiminin görevlerinin ve sorumluluklarının açık bir şekilde tarif edilmesi de bu ilkede önem kazanmaktadır. Şirket yönetimini hissedarlar adına denetlemekle yükümlü yönetim kurulu, şirketin faaliyetlerini yönetecek bir tepe yöneticisi seçmek ve gerekirse yapılan performans değerlemesi sonucunda görevine son verme yetkisine sahiptir. Sorumluluk ilkesinde şirket paydaşları için değer yaratırken, 302

309 toplumsal değerleri yansıtan kanunlara ve bazı düzenlemelere uygun şekilde faaliyette bulunmayı ifade etmektedir. Günümüzde şirketlerin sadece hissedarlarına karşı sorumlu olmayıp, yasalara ve topluma karşı da birtakım sorumluluklarının bulunması, işletmenin faaliyetlerinin toplumsal kurallara ve ahlaki değerlere de uygun olması gerekliliğini ortaya koymaktadır (Sönmez ve Toksoy,2011: 64-66). Adaletlilik (Eşitlik): Adillik veya eşitlik ilkesi, pay sahiplerinin hakları ve pay sahiplerinin eşit işleme tabi olması konularına yer vermektedir. Bu ilke, azınlık hissedarlar ve yabancı ortaklar da dâhil olmak üzere hissedar haklarının korunmasını ve yapılan sözleşmelerin uygulanmasını içermektedir. Bu ilkede, pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme hakkına, genel kurula katılım ve oy verme hakkına, kar payı alma hakkına ve azınlık haklarına ayrıntılı olarak yer verilmesinin yanında pay sahipliğine ilişkin kayıtların sağlıklı olarak tutulabilmesi ve payların serbestçe devri ve satışı konuları ile pay sahiplerine eşit işlem ilkesi gözetilmektedir ( Demir ve Sezgin, 2014:211). 3.2 Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde Kurumsal Yönetim Türk işletmeleri ve KOBİ ler kurumsal yönetim konusunda çok parlak bir durumda değildir. Örneğin McKinsey tarafından göre Güney Kore, Malezya, Tayvan, Hindistan, Meksika ve Türkiye'deki 188 işletme üzerinde araştırma yapılmıştır. Başta "yönetim kurulları" olmak üzere "yatırımcı hakları" ve "şeffaflık" gibi konularda Türk işletmeleri son sıralarda yer almıştır. Dünyanın küresel bir köy haline geldiği günümüz rekabet ortamında Türk işletmeleri, varlıklarını koruyabilmek ve sürekliliklerini sağlayabilmek için, öncelikli olarak kurumsallaşmayı ön plana almalıdırlar. Gerek ülkemizde ve gerekse dünyada aile işletmelerinin üçüncü kuşağa ulaşma oranı % 15-20, ömürleri ise yıldır. Aile işletmelerinin başarısızlık nedenleri arasında yönetimde yetersizlik ve kurumsallaşamama ilk sırada yer almaktadır. Türkiye de aile işletmelerinin oranının % 94 olduğu göz önüne alındığında, bu işletmelerin kurumsal yönetim anlayışını uygulamaları sermaye piyasalarının gelişimine olumlu etki yapacaktır. Türkiye de kurumsal yönetim uygulaması bugün için sadece sermaye piyasası kanununa tabi şirketler için geçerlidir. Ancak Avrupa Birliği uyum çalışmaları, bağımsız denetim, Basel II düzenlemeleri, Yeni Türk Ticaret Kanunu değişikliği ve diğer gelişmeler nedeniyle önümüzdeki yıllarda kurumsal yönetimin tüm işletmeler ve özellikle KOBİ ler için 303

310 daha da önemli hale geleceği açıktır. Bu bağlamda özellikle KOBİ lerin ve tüm işletmelerin daha profesyonel bir yapıya kavuşması, finansal raporlama sürecinin güvenilirliğinin arttırılması, şeffaflık ve hissedarların haklarının korunması anlamında yeniliklerin, kısaca kurumsal yönetim uygulamalarının hayata geçirilmesi gerekecektir. Türkiye nin içinde bulunduğu ekonomik yeniden yapılanma süreci, kamu kesiminde olduğu kadar özel sektörde de köklü değişikliklere yol açacaktır. Bu yeni dönemde KOBİ lerin dünya piyasalarında hak ettikleri yeri bulmalarında kurumsal yönetim ilkelerinin hayata geçirilmesi büyük rol oynayacaktır ( 3.3 Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde İşletmenin Kurumsallaşması Kapsamında Yapılacak Çalışmalar Küçük ve orta ölçekli işletmelerde, işletmenin kurumsallaşması, kapsamında yapılması gereken çalışmalardan en önemlileri şunlardır (Haşit,2009:56): - Profesyonel yöneticilere görev verilmesi - Stratejik yönetim sürecinin uygulanması - Vizyon ve Misyonun belirlenmesi - Stratejilerin belirlenmesi ve Stratejik planlama - Stratejilerin yaygınlaştırılması ve uygulanması - Stratejilerin değerlendirilmesi, güncellenmesi ve kontrol - Kurumsal ( Performans) Karnesi - Finansal boyut - Müşteri boyutu - Süreç boyutu - Öğrenme boyutu - İç kontrol ve İç denetim sisteminin kurulması 3.4 KOBİ lerde Kurumsal Yönetim Anlayışının Benimsenmesi Çerçevesinde Karşılaştıkları Darboğazlar Kurumsallaşmanın tüm yararlarına karşın, gereken ilgiyi görmediği, işletmenin kurumsallaşmasında belli bir bilinç düzeyine erişilmiş olmakla beraber aile ilişkilerinin kurumsallaşması konusunda yeterli bir bilince ulaşılmadığı çoğu zaman kurumsallaşmanın tam olarak anlaşılmadığı uygulayıcıların kurumlaşma lehinde görüşler belirtmelerine karşın 304

311 bu yönde ciddi bir çalışma içinde olmadıkları söylenebilir. Araştırmalara dayanan bu saptamalar, kurumsallaşma konusundaki düşünsel engelleri teşkil edebilir. Bunun kültürel özelliklerimizden kaynaklanan boyutları olabileceği gibi bilinç, niyet, beceri gibi yöneticinin özelliklerinden ve aile işletmesi olmaktan kaynaklanan boyutları da olabilir. Kurumsallaşmayı engelleyen unsurlar temel olarak dört grupta incelenmektedir ( Çakıcı ve Özer,2008:43) Bilgi Yetersizliği Kurumsallaşmanın tam olarak ne anlama geldiğini bilmeyen aile işletme sahipleri, maliyetinin yüksek olacağını düşünmekte, ülke şartlarında gereksiz olarak görebilmektedir. Diğer taraftan, işletme sahiplerinin kurumsallaşma ile anladıkları, aile üyeleri yerine, profesyonel çalışanlar istihdam etmenin zorunluluğudur. Halbuki, kastedilen aile üyesi veya dışarıdan alınan çalışanın profesyonelleştirilmesidir Yönetsel Alanda yaşanan Sorunlar Aile işletmelerinin kendilerine has yapılanmaları, istihdam koşulları, görev bölüşüm ve tanımlarında yaşanan belirsizlikler, ast-üst ilişkilerinin, yetki ve sorumlulukların, performans kriterlerinin, işe alım ve çıkarılma koşullarının resmiyet kazanmamış olması, yetkinin merkezileştirilmesi gibi sorunlar, kurumsallaşmanın önündeki engeller olarak kabul edilmektedir Aile Yapısal Özelliklerinden kaynaklanan Sorunlar Ailenin kendi iç işleyişi, kültürü, aile üyeleri arasındaki çatışmalar ve akrabaların kayrılmasıdır. Bunun sonucu olarak birimlerde çalışan aile bireylerinde liyakat olmadığı için işlevlerin yerine gelmesinde sorunlar yaşanmaktadır Geleneksel Yapının Oluşturduğu Sorunlar Sermaye sıkıntıları, planlama ve denetim yetersizliği, personelin eğitim düzeyinin düşük olması yanı sıra modern yönetim, pazarlama ve muhasebe anlayışı yerine geleneksel bakış açısının hakim olmasıdır. 305

312 Bir başka çalışmada (Bayer,2005: ), kurumsallaşamamanın temel nedenleri olarak; vizyon, misyon, amaç ve stratejilerin belirsizliği, gelişme planlarının yokluğu, kurumsal çevrenin etkisinin önemsenmemesi, katılımcı yönetim kültürünün eksikliği, merkezi yönetim anlayışı, yetki devrinin yapılmaması, yönetici engeli (gelişime açık ve başarılı kişilerin önünü kesme, bilgi ve becerisi olmayan itaatkar kişileri yetkili hale getirme, diktatörlük kurma gibi) ve kan bağının profesyonellikten önde tutulması gösterilmektedir. Bu engellere; aile ile işletmenin ayrıştırılamaması, patronun kontrolü ve gücü elinde tutma isteği, aile ilişkilerinin kurumsallaştırılmasındaki zorluklar, profesyonel yönetici istihdamını gereksiz görme, standartların, görev tanımlamalarının ve kuralların zaman kaybı olarak görülmesi ile öğrenilmiş ve alışılmış yöntemlerin, sistemli ve bilimsel yöntemlere tercih edilmesi (biz babamızdan böyle gördük anlayışı) ilave edilebilir. 4. Araştırma ile İlgili Ön Bilgiler ve Bulguların Değerlendirilmesi 4.1 Araştırmanın Amacı, Kapsamı ve Yöntemi Ülkelerin ekonomileri için gelir oluşturma ve istihdama katkıda bulunma da önemli bir rol oynayan KOBİ lerin kurumsal yönetim anlayışının ne derece benimsendiğini belirlemeye yönelik modellerin oluşturulması çok büyük bir önem arz etmektedir. Çünkü KOBİ lerin büyük çoğunluğu kurumsallaşmanın gereklerini yerine getiremedikleri için piyasada uzun dönemli istikrar ve sürdürülebilirlik, rekabet edebilme gücü ve varlığını uzun dönem devam ettirebilme konusunda sıkıntılar çekeceği aşikardır. Kurumsal yönetim anlayışı da, bir yönetim yaklaşımı olarak başarıya ulaşabilmesinde KOBİ lerde yöneticilerin, çalışanların ve kurumun etkin bir şekilde düzenlenmesine ihtiyaç duymaktadır. Bu açıdan çalışmamızın amacı; KOBİ lerde kurumsal yönetim algısının ne derece benimsenip ne derece de önem verildiğini tespit etmek olacaktır. Bunun yanında imalat sektöründe faaliyet gösteren KOBİ lerin yönetim yapısı, büyüklükleri hakkında bilgi edinmek amaçlanmıştır. Bu amaca ulaşabilmek ve üst yöneticilerin düşüncelerini öğrenebilmek amacıyla anket tekniğinden faydalanılarak bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Anket yöntemi, belirlenen hedef kitle hakkında genel bir kanıya varılmak istendiğinde, hedef kitlenin tümü ya da seçilecek örneklem üzerinde yapılan genel bir incelemeyi kapsamaktadır. Araştırma kapsamını, TRB1(Elazığ, Malatya, Bingöl, Tunceli) bölgesinde imalat sektöründe faaliyet gösteren 325 Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri oluşturmaktadır. 306

313 Araştırmada kullanılan anket formu iki bölümden oluşmaktadır. Anket formunun birinci bölümünde işletmelerin ve katılımcıların genel özelliklerine (demografik yapı, faaliyet süresi, eğitim gibi) ilişkin sorular yer almaktadır. İkinci bölümde kurumsal yönetim anlayışının temel taşları olan ilkelerine yönelik yargılarla yöneticilerin kurumsal yönetim anlayışı ilkeleri ile ilgili düşüncelerini öğrenmek ve ne derece uygulandığını belirlemeye yönelik yargılara yer verilmiştir. İkinci kısımdaki sorular, 5 li likert ölçeğinde hazırlanmıştır. Anket formu, TRB1 bölgesinde imalat sektöründe faaliyet gösteren 325 KOBİ ile yüz yüze anket yapılarak oluşturulmuştur. Araştırma sonucunda elde edilen veriler, bilgisayar ortamında istatistik paket programında değerlendirmeye tabi tutulmuştur. 4.2 Araştırmanın Hipotezleri Araştırmanın hipotezleri şu şekildedir; H1: Küçük ve Orta Boy İşletmelerin kurumsal yönetim uygulama dereceleri yeterince gelişmemiştir. H2: Kurumsal yönetim pay sahipliğiyle özdeş görülmektedir. H3: İşletme sahipliği vizyon ve misyon belirlemede temel faktör olarak görülmektedir. H4: İşletmeler kendi iç yapılarını ilgilendiren bilgilerin paylaşılması fikrine olumlu bakmamaktadırlar. H5: İşletmeler bağımsız denetim fikrine sıcak bakmamaktadırlar. 4.3 Araştırma Bulgularının Değerlendirilmesi Bu bölümde araştırmaya katılan Elazığ, Malatya, Bingöl, Tunceli illerindeki imalat sektöründe faaliyette bulunan küçük ve orta ölçekli işletmelerinin anket sorularına vermiş oldukları bilgiler, istatistiksel analizleri tablolar yardımıyla açıklanacaktır. Bu bağlamda; anket formunun içeriğine bağlı kalınarak demografik bilgiler, kurumsal yönetim farkındalığı ve kurumsal yönetim anlayışının benimsenmesi karşısındaki darboğazlar dikkate alınarak KOBİ lerin kurumsal yönetim algısı karşısındaki uygulama dereceleri başlıklar altında incelenecektir. Anketin güvenilirliğine ilişkin ise yapılan analizde cronbach alpha değeri ne bakılmıştır. Çünkü likert türü ölçek kullanıldığında, cronbach alpha değeri maddelerin birbirleriyle tutarlı olup olmadığını göstermede kullanılmaktadır. Tüm ölçeklerin toplu 307

314 güvenilirlik katsayısı ( Cronbach alpha) değeri çıkmıştır. Bulunan Cronbach alpha değeri 1 e yakın ve kabul edilebilir düzeydedir. sunulmuştur KOBİ lere Yönelik Temel İstatistiki Bilgiler Araştırmaya katılan Kobilere ilişkin temel istatistiki bilgiler aşağıda Tablo 1 eşliğinde Tablo 2: Araştırmaya Katılan KOBİ ler ile İlgili Temel İstatistiki Bilgiler İşletmenin Hukuki Durumu f % LTD. Şti A.Ş Şahıs İşletmesi ve Diğer Toplam İşletme Sahibinin İş Tecrübesi 1-5 yıl yıl yıl yıl yıl 8 3 Toplam İşletme Sahibinin Eğitim Durumu İlköğretim Lise ve Dengi Okullar Ön lisans Lisans Yüksek lisans/ doktora 5 2 Toplam Toplam Personel Sayısı Toplam Tablo 2 yi incelediğimiz zaman araştırmaya katılan kişilerin işletmenin hukuki durumuna göre dağılımları verilmiştir. Bu araştırmaya katılan kişilerin % 50 si LTD ŞTİ., %35 i Anonim Şirket ve % 15 i ise Şahıs işletmesi ve diğerleri olduğu görülmektedir. Tablomuzda anketi yanıtlayan işletmelerin iş hayatındaki bulunma süreleri gösterilmiştir, Buna bakarak işletmelerin %35 i 6-10 yıl gibi uzun bir süre iş hayatında bulunduklarını, %30 u yıllık bir iş hayatlarının olduklarını %26 lık bir kesim ise yılı aşkın bir süredir iş hayatında var olduklarını ifade etmişlerdir. Buradan hareketle iş 308

315 hayatında 5 yılın üzerinde var olan işletme sayısının %91 seviyesinde olması işletmelerde kurumsallaşma olmasa dahi bir iş disiplini ve işletme yasasının olduğu konusunda fikir sahibi olmamıza neden olmuştur. Araştırmayı yanıtlayanların eğitim durumlarına değerlendirecek olursak; yanıtlayanların %50 si orta eğitime sahip kişilerden oluşmaktadır. Bu aynı zamanda KOBİ lerde iş yeri sahiplerinin eğitim durumu hakkında da bizlere bilgiler vermektedir. Yeni kuşakların ve işyerlerinde yönetici olarak istihdam edilenlerin genellikle yüksek öğretime sahip oldukları görülmektedir. Ön lisans, lisans ve lisansüstü toplamının %36 gibi bir değer taşıması, bu işletmelerde yeni kuşakların ve yönetim kademesinin daha eğitimli olduğunun işareti olarak kabul edilmelidir. Son olarak tablomuzda işyerinin personel sayısına ait frekans dağılımları verilmiştir. Tablo dikkatle incelendiğinde personel sayısı arasında olanların %35 lik kesimle en fazla olduğu görülmektedir KOBİ lerin Kurumsal Yönetim ile İlgili Kavramlara Bakış Tarzları Tablo 3: Araştırmaya Katılan KOBİ lerin Kurumsal Yönetim Anlayışına Bakışları Kesinlikle Katılmıyo Katılmıyorum rum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum Teklifler Frekans % Frekan s % Frekans % Frekans % Frekans % Ort. Standart Sapma A. Adilik-Pay Sahipleri 1.İşletmeye ait bir misyon ve vizyonun bulunması önemlidir. 13 (4.0) 16 (4.9) 29 (8.9) 133 (40.9) 134 (41.2) Pay sahiplerinin/ortakların haklarının kullanılmasında mevzuata ve esas sözleşmeye uyulmaktadır. 12 (3.7) 20 (6.2) 61 (18.8) 148 (45.5) 84 (25.8) Stratejik kararlar alınırken ortakların/pay sahiplerinin görüşlerine başvurulması önemlidir. 4. Pay sahiplerimiz paylarını kolaylıkla transfer edebilir veya devredebilir. 5. Azınlık ve yabancı pay sahipleri dahil, tüm pay sahiplerine eşit haklar tanınmaktadır. 41 (12.6) 40 (12.3) 29 (8.9) 48 (14.8) 34 (10.5) 29 (8.9) 21 (6.5) 40 (12.3) 14 (4.3) 122 (37.5) 125 (38.5) 96 (29.5) 93 (28.6) (26.5) (48.3) Kar dağıtım politikası önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde yapılmaktadır. B. Sorumluluk-Menfaat Sahipleri 18 (5.5) 30 (9.2) 26 (8.0) 149 (45.8) 102 (31.4) Paydaşlar haklarının korunmasıyla ilgili işletme politikaları ve prosedürleri hakkında yeterli şekilde bilgilendirilmektedir. 21 (6.5) 26 (8.0) 31 (9.5) 153 (47.1) 94 (28.9) İşletme iş ile ilgili konularda diğer çalışanlara karşı açık olmalıdır. 58 (17.8) 63 (19.4) 37 (11.4) 109 (33.5) Çalışanların görev dağılımında belli kurallar (terfi,başarı, vb.)olmalıdır. 10. Çalışanlar işi yapmalarına ve yeteneklerine göre ödüllendirilmektedir. 22 (6.8) 42 (12.9) 36 (11.1) 101 (31.1) 87 (26.8) 76 (23.4) 132 (40.6) 76 (23.4) 48 (14.8) (9.2)

316 11. İşletmemiz tarafından aynı veya benzer işleri yapan çalışanlar arasında eğitim ve tecrübe farklılıklarını gidermek adına, rotasyon, hizmet içi eğitim ve sertifika programları düzenlenmektedir. 79 (24.3) 107 (32.9) 30 (9.2) 64 (19.7) 45 (13.8) İşletme sahip, yönetici ve çalışanlarının çeşitli alanlarda danışmanlık hizmeti alması önemlidir. 63 (19.4) 129 (39.7) 38 (11.7) 65 (20.0) 30 (9.2) C. Şeffaflık-Kamuyu Aydınlatma 13.İşletmenin, kamuyu aydınlatma çerçevesinde benimsenen muhasebe politikasını, finansal durumunu, faaliyet sonuçlarını ve nakit akımlarını gösteren bilgilerin hepsini eksiksiz vermektedir. 19 (5.8) 61 (18.8) 44 (13.5) 93 (28.6) 108 (33.2) İşletmemizle ilgili bilgilere ilgili kişi ve kuruluşlarca ulaşılabilmektedir. 63 (19.4) 106 (32.6) 74 (22.8) 48 (14.8) 34 (10.5) İşletme yönetimi tarafından bilgi akışının seri ve şeffaf olması için gerekli tedbirler alınmaktadır. 55 (16.9) 119 (36.6) 75 (23.1) 52 (16.0) 24 (7.4) İşletmenin mali tablolarının bağımsız denetime tabi tutulması gereklidir. 37 (11.4) 55 (16.9) 27 (8.3) 93 (28.6) 113 (34.8) İşletmemizi denetleyen bağımsız denetim kuruluşu belirli aralıklarla rotasyona tabi tutulmaktadır. D. Hesap Verebilirlik-Yönetim Kurulu 88 (27.1) 109 (33.5) 52 (16.0) 56 (17.2) 20 (6.2) İşletme sahiplerinin şirketin misyonunu ve vizyonunu belirleme yetkisi vardır. 19. İşletme sahip ve ortaklarının işletmenin bütün alt bölümlerini kapsayan planları onaylama yetkisi bulunmaktadır. 20. İşletme sahibinin çalışanları görevden alma yetkisi bulunmaktadır. 21. İşletme sahip ve ortaklarının şirketle ilgili her türlü bilgiye zamanında ulaşmaları sağlanır. 17 (5.2) 37 (11.4) 34 (10.5) 33 (10.2) 30 (9.2) 100 (30.8) 106 (32.6) 81 (24.9) 45 (13.8) 75 (23.1) 116 (35.7) 109 (33.5) 166 (51.1) 79 (24.3) 51 (15.7) 81 (24.9) 67 (20.6) (5.5) (6.5) Yönetim veya denetim kurullarında ortaklar dışında üye bulunması işletme açısından önemli bir kriterdir. 23.İşletmede hangi kararların yönetim kurulu, hangilerinin işletme yönetimi tarafından alınacağına ilişkin kesin sınırlar çizilmelidir. 34 (10.5) 28 (8.6) 91 (28.0) 83 (25.5) 79 (24.3) 100 (30.8) 94 (28.9) 86 (20.6) 27 (8.3) 28 (8.6) İşletmemizde vizyona, misyona ve stratejiye uygun yönetsel kararlar almaktadır. 23 (7.1) 66 (20.3) 56 (17.2) 147 (45.2) 33 (10.2) Tablo 3 de KOBİ lerin kurumsal yönetime bakış tarzlarında işletmelerin katılım dereceleri ölçülmeye çalışılmıştır. Bu kısım kurumsal yönetim ilkelerince oluşturulmuş tekliflerimizden ilk olarak Adilik-Pay Sahipleri kısmında en yüksek katılım oranı İşletmeye ait bir misyon ve vizyonun bulunması teklifimiz 4.10 luk bir dereceyle gerçekleşmiştir. İşletmeler de pay sahiplerinin adil yönetime bakış açısı yüksek oranlarda gerçekleşmiştir. Buradan hareketle işletmeler geleceğe yönelik olarak strateji belirlerken misyon ve vizyon farkındalığı içerisinde bulunmaktadır. Tablomuzun bu bölümünde en düşük katılım seviyesi ise 3.55 lik bir ortalama ile Stratejik kararlar alınırken ortakların/pay sahiplerinin görüşlerine başvurulması teklifimiz oluşturmaktadır. Bu da şirketlerimiz de ortaklık payları olsa da büyük payları elinde bulunduranların karar almada otonom bir yapı içerisinde olmalarından kaynaklanmaktadır. 310

317 Kurumsal Yönetim ilkelerinden bir diğeri olan Sorumluluk-Menfaat Sahipleri kısmınca oluşturulmuş tekliflerimize bakacak olursak, buradaki tekliflerimizin katılım dereceleri farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıkların sebebi menfaat sahipliği ile sorumluluk düzlemine işletmelerin farklı çerçevelerde bakış tarzlarından kaynaklanmaktadır. Bu kısımdaki en yüksek katılım derecemiz 3.84 ile Paydaşlar haklarının korunmasıyla ilgili işletme politikaları ve prosedürleri hakkında yeterli şekilde bilgilendirilmesi teklifimiz oluşturmaktadır. Buradan görüldüğü üzere paydaşlara işletmenin politika ve prosedürleri hakkında yeterli bilgilerin sunulduğu belirlenmektedir. Ancak çalışan da bir paydaş olduğundan İşletme iş ile ilgili konularda diğer çalışanlara karşı açık olması teklifimiz 3.14 lük bir oran ile gerçekleşmiştir. Buradan hareketle işletmenin diğer çalışanlarına karşı açık olması önemsenmemiştir ki bu teklifimizdeki katılım değeri ile açıkça görülmektedir. Sorumluluk açısından en düşük değer 2.60 lık ortalamayla 12.teklifimiz ile 2.66 lık bir ortalamayla 11.teklifimize verilen yanıtın birbiriyle paralel değerlendirilmesi sonucunda işletmelerin çalışanlar arasında tecrübe farklılıklarını gidermek için yapılan eğitimi çok fazla önemsemedikleri ortaya çıkmaktadır. Tablomuzda ki şeffaflık-kamuyu aydınlatma kısmını değerlendirecek olursak, bu alanda tekliflerimizi yanıtlayan işletmelerin en yüksek katılım derecesi 3.66 ile İşletmenin mali tablolarının bağımsız denetime tabi tutulması gerekliliği sorusuna verilen yanıtlar olmuştur. Bunu tamamlayan 3.65 ile İşletmenin, kamuyu aydınlatma çerçevesinde benimsenen muhasebe politikasını, finansal durumunu, faaliyet sonuçlarını ve nakit akımlarını gösteren bilgilerin hepsini eksiksiz vermesi teklifine çok yakın bir katılım değeri ortaya çıkmıştır. Bunları değerlendirdiğimizde işletmelerin kamuyu aydınlatma açısından finansal bilgilerin eksiksiz hazırlanması ve bağımsız denetime tabi tutulmasını önemsediklerini ancak çok istenilen yüksek bir seviyede katılım olmadığına tanık olunmuştur. Bunun sebebi muhasebe plan ve politikalarının işletmenin kurumsallaşmasına getireceği önemin farkındalığına varılamamış olunmasıdır. Diğer önermelerimizi ortak değerlendirdiğimiz zaman 14. ve 15. tekliflerimizde bilgi akışı ve bilgilere ilgili kişi ve yönetimlerin şeffaf olarak ulaşabilmesi konusuna işletmelerin yeterince önemsemedikleri muhasebe bilgi ve çıktılarının dış çevre ile çok fazla paylaşılmaması konusundaki genel anlayışın bu işletmelerde de hakim olduğu görülmektedir. Bunların göstergesi olarak bu tür işletmelerin kurumsallaşma açısından şeffaflık ve kamuyu aydınlatma alanında biraz yetersiz kaldıkları tespit edilmiştir. Bölümün en düşük değeri ise 2.42 lik bir ortalama ile İşletmemizi denetleyen bağımsız denetim kuruluşu belirli aralıklarla rotasyona tabi tutulması teklifi ile karşımıza çıkmaktadır. Bunun sebebi işletmelerin önemli bir bölümünün kendilerini bağımsız bir denetim kuruluna denetim 311

318 yaptırmadıkları ve buradan yola çıkarak denetim firmasının rotasyonunu da bu bağlamda önemsemedikleri görülmektedir. Son bölüme bakacak olursak en yüksek katılım seviyesi 3.73 lük bir ortalama ile İşletme sahiplerinin şirketin misyonunu ve vizyonunu belirleme yetkisinin bulunması teklifimiz oluşturmaktadır. Bunun dışında işletmeler kararlarını alırken misyon ve vizyona uygun davrandıklarını 3.31 gibi bir değerle ifade etmişlerdir. Tekliflerimizde ki en düşük katılım seviyesi ise 2.73 ile İşletme sahibinin çalışanları görevden alma yetkisi bulunması oluşturmaktadır. Şöyle ki işletme sahipliğinin şirket misyon ve vizyonunu belirlemede ki gücünü her türlü bilgilere zamanında ulaşma gibi konularda net bir şekilde gösterememektedirler. Hesap verebilirlik konusunda yönetimin sorulara gerekli önemi vermediği tespit edilmiştir KOBİ lerde Kurumsal Yönetim Anlayışının Uygulanması Karşısındaki Engeller Tablo 4: Araştırmaya Katılan KOBİ lerde Kurumsal Yönetimin Önündeki Engeller Kesinlikle Katılmıyorum Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum Kesinlikle Katılıyorum Teklifler Frekans % Frekans % Frekans % Frekans % Frekans % Ort. Standart Sapma 25. Uzman yöneticiler çalıştıracak finansal güce sahip olunmaması bir engel olarak görülmektedir 16 (4.9) 26.Kurumsallaşmayla ilgili işlemlerin vakit kaybı olarak görülmesi önemli bir engeldir İşletme büyüklüğünün kurumsallaşmayı gerektirmediğine inanılması engellerden birisi olarak görülebilir. (10.8) 50 (15.4) 52 (16.0) 86 (26.5) 77 (23.7) 90 (27.7) 101 (31.1) 51 (15.7) 137 (42.2) 77 (23.7) 93 (28.6) 30 (9.2) 26 (8.0) (16.6) Yönetim yapısına ilişkin sorunlar ( görev, sorumluluklara ilişkin belirsizlikler vb.) önemli bir engel olarak görülebilir. 18 (5.5) 62 (19.1) 121 (37.2) 100 (30.8) 24 (7.4) KOBİ lere kurumsallaşma konusunda yeterince eğitim/danışmanlık hizmetinin verilememesi kurumsal yönetim anlayışının bir darboğazı olarak görülebilir. 34 (10.5) 70 (21.5) 57 (17.5) 107 (32.9) 57 (17.5) Kurumsal Yönetimin uygulanması sonucunda yapılacak faaliyetlerin maliyetli olması ve bunu karşılayacak yeterli finansal güce sahip olunmaması bir sorun olarak görülür. 37 (11.4) 46 (14.2) 50 (15.4) 97 (29.8) 95 (29.2) Kalifiye eleman eksikliğinden kaynaklanan sorunlar kurumsal yönetim anlayışının benimsenmesi karşısında ortaya çıkabilecek engellerden birisi olarak görülür. 30 (9.2) 50 (15.4) 104 (32.0) 119 (36.6) 22 (6.8) Tablo 4 de KOBİ lerin Kurumsal yönetim karşısındaki engellerinin işletmelerce katılım dereceleri ölçülmeye çalışılmıştır. Engeller içerisinde Kurumsal Yönetimin uygulanması sonucunda yapılacak faaliyetlerin maliyetli olması ve bunu karşılayacak yeterli 312

319 finansal güce sahip olunmaması bir sorun olarak görülür teklifinin 3.51 lik bir değerle yer alması işletmelerin kurumsal yönetimi maliyetli bir iş olarak görmelerinin ifadesidir. Bu da bu alanda işletmelerin maalesef yeterli bilgi ve kültür düzeyinde olmadıklarını göstermektedir. Bunu destekleyen bir diğer önermemiz Uzman yöneticiler çalıştıracak finansal güce sahip olunmaması bir engel olarak görülmektedir teklifinin kurumsal yönetimin uzman yöneticiler tarafından yapılabileceği algısıdır. Elbette kurumsal yönetimde işletmelere uzman desteğinin olması gerekmektedir ancak bu mutlaka bir personel istihdamı ile değil bir danışmanlık hizmeti ile de olabilmektedir. İşletmenin ölçek sorunu ile kurumsallaşma ilişkisi 3.07 lik bir ortalama ile kararsızlık ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Buradan hareketle kurumsallaşma gerekliliği küçük işletmeler tarafından görmemezlikten gelinmesinin ya da önce büyüyelim sonra kurumsallaşalım gibi bir anlayış içerisinde oldukları anlaşılmaktadır. Yönetim yapısına ilişkin sorunlar (görev, sorumluluklara ilişkin belirsizlikler vb.) önemli bir engel olarak görülebilir teklifine 3.15 lik bir katılım ifade edilmiştir. Buradan işletmelerin kurumsal yönetimin algı sorununun olduğu görülmektedir. Yönetimin kurumsal yönetim yapısına görev, yetki ve sorumluluk eksenine bakış tarzı açısından yetersizliklerin yol açtığı görülmektedir. Diğer tekliflere baktığımız zaman katılım değerleri genel olarak kararsızlık değerlerinin birbirine yakın derecelerle yer aldığı ve işletmelerin kurumsal yönetim anlayışına gereken önemi vermedikleri saptanmıştır. SONUÇLAR Kurumsal yönetim açısından yapmış olduğumuz imalat sektöründe faaliyet gösteren KOBİ lerde ölçek bakımından küçük olan işletmelerin kurumsal yönetim ilkelerinin farkındalığını yeterince kavrayamadıkları ancak işletmelerin ölçeklerinin büyümesi ile birlikte kurumsal yönetim farkındalığının oluştuğunu ve işletmelerin bunu yaşama geçirdikleri gözlenmiştir. Yapılan ankette pay sahiplerinin hakları konusunda şirket mevzuat ve sözleşmelerin esas olarak görüldüğü bununla birlikte yönetimde büyük pay sahiplerinin etkinliğinin olduğu gözlenmiştir. Sorumluluk açısından işletmelerin verdikleri yanıtlar da temel belirleyici etkenin menfaat sahiplerinin sorumlulukları hakkında yeterli derecede bilgilendirilmelerinin bulunduğu ancak menfaat sahipliği ve sorumluluk ekseninde roller ve yetkilerin çok fazla belirgin olmadığı bu alandaki temel belirleyiciliğin yönetimde bulunduğu görülmektedir. 313

320 Şeffaflık ve Kamuyu aydınlatma perspektifinin finansal raporlarının eksiksiz hazırlanması ve bağımsız denetime tabi tutulması ile sınırlı görüldüğü bunun dışındaki bilgilerin işletme ile ilgili kişilere ulaştırılmasında ve şeffaf olunması konusunda işletmelerde bir konsensüsün bulunmadığı görülmektedir. Kamuyu aydınlatmanın sadece SPK mevzuatına uygun işletmelerin yaptığı bir faaliyet olarak görüldüğü tespit edilmiştir. Hesap verebilirlik işletmelerde sorumluluğun doğal sonucu olarak yetkiyi elinde bulunduran yönetim kurulunun veya yönetimin uhdesinde görülmektedir. Bununla ilgili olarak paydaşların ve diğer kitlelerin hesap verebilirliği ve sınırları çizilen alanları ile kısıtlanmaktadır. Yönetimin ve pay sahiplilerinin birlikte olduğu KOBİ lerde hesap verebilecek ya da belirli alanlarda sorumluluk hissedilecek bir yapının olmaması bu tür işletmelerde kurumsal yönetimin hayata geçirilmesi ve işletilmesinde zorluklar doğmasına yol açacaktır. İşletmelerin kurumsal yönetimi yaşama geçirmelerinde ki en önemli engel bunun ekstra bir maliyet getireceğine olan inanç ve bu işin sadece profesyonel yöneticilerle gerçekleştirileceğine olan bakış tarzıdır. Yetkisini bir başka biri ile paylaşmamış ve ekstra bir maliyet getireceğine inanılması kurumsal yönetime karşı olumsuz bakış açısının doğmasına neden olmuştur. Kurumsal yönetim algısının KOBİ lerde yeterince anlam bulmamasının temel unsurlarından birisi de hiç şüphesiz bu işletmelerin güncel yönetim anlayışından uzak olmaları ve bir kuşak öncesinin ilkeleriyle yönetime devam etmelerinden kaynaklanmakla birlikte kurumsal yönetimin sadece büyük işletmelere özgü bir kavram olduğu yönündeki anlayıştır. İşletmeler ölçek bakımından büyüdükçe kurumsal yönetim perspektifi gelişmekte hatta büyümek için kurumsallaşmanın gerekliliğine inanılmaktadır. KAYNAKÇA ABDİOĞLU, H.; (2007), İşletmelerde Kurumsal Yönetim Anlayışı Kapsamında İç Denetimin Rolü ve İMKB 100 Örneği, Marmara Üniversitesi SBE, Doktora Tezi, İstanbul. AYDIN, Yusuf, Ziya; (2009), Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerde (KOBİ) Uluslararası Finansal Raporlama Standartları Taslağı ve Bir Endüstri İşletmesi Örneği, Kocaeli Üniversitesi SBE, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli. BAYER, Ertuğrul; (2005), İşletmelerde Kurumsallaşmanın Sorunsal Hale Gelmesi Ve Kurumsallaşamama Nedenlerinin Belirlenmesi, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 7(3), ss

321 ÇAKICI A. ve ÖZER B.Ş.; (2008), Mersin deki KOBİ Sahip ve Yöneticilerinin Gözüyle Kurumsallaşma Tanımı ve Kurumsallaşmanın Darboğazları, Celal Bayar Üniversitesi İİBF, Yönetim ve Ekonomi, cilt 15, Sayı 1,ss ÇİFTÇİ, H.; (2005), Türkiye de ve Bazı Ülkelerde Yönetişime Uygun Yapılanmanın Gerekleri Üzerine Bir Araştırma. Orta Anadolu İşletmecilik Kongresi: Kurumsal Yönetim, Düzenleyen TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Ankara, ss DEMİR Özcan ve SEZGİN Eray Ekin, (2014); Kurumsal Yönetim Anlayışında Muhasebenin Yeri ve Önemi: TRB1 Bölgesinde Yapılan Bir Uygulama, The Journal of Academic Social Science Studies, Number:28, ss Devlet Planlama Teşkilatı; (2006), Dokuzuncu Kalkınma Planı( ) KOBİ Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara. DOĞAN, Mustafa; (2007), Kurumsal Yönetim, Siyasal Kitabevi, Ankara. GREGORY Holly, Kurumsal Yönetim Semineri, Mart 2002, ( ). HAŞİT Gürkan, (2009); Küçük ve Orta Ölçekli Aile İşletmelerinde Kurumsal Yönetim ( Eskişehir Ticaret ve Sanayi Odaları İşletmeleri Üzerine Bir Uygulama), Ekin Dağıtım, Bursa. OKTAY, Ertan ve GÜNEY, Alptekin; (2002), Türkiye de KOBİ lerin Finansman Sorunu ve Çözüm Önerileri 21. Yüzyılda KOBİ ler: Sorunlar, Fırsatlar ve Çözüm Önerileri Sempozyumu Bildirisi, Doğu Akdeniz Üniversitesi, KKTC. SOYSAL A., KARASOY H.A., ALICI S., (2009), KOBİ lerde Kriz Yönetimi:K.Maraş ta Tekstil Sektöründeki KOBİ lerde Bir Uygulama, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 21, Konya, ss SÖKMEN, A.G.; (2006), Firma Kaynakları,İhracat Stratejileri ve Uluslararasılaşma Derecesi: Küçük ve Orta Boy İşletmeler Üzerine Bir Araştırma, Çukurova Üniversitesi Sos.Bil.Ens. Basılmış Yüksek Lisans Tezi, Adana. SÖNMEZ A. ve TOKSOY A., (2011); Kurumsal Yönetim İlkelerinin Türkiye deki Aile İşletmelerine Uygulanabilirliği, Maliye Finans Yazıları, Cilt 25, Sayı 92,ss ŞİMŞEK, Muhittin; (2002), Ekonominin Lokomotifi KOBİ lerin Olmazsa Olmazları, Alfa Basım Yayın Dağıtım, 1.Baskı, İstanbul. TİKİCİ, Mehmet ve AKSOY Ali; (2009), Girişimcilik ve Küçük İşletmeler, Nobel Yayın Dağıtım, 1.Baskı, Ankara. TÜSİAD; (2002), Kurumsal Yönetim En İyi Uygulama Kodu: Yönetim Kurulunun Yapısı ve İşleyişi, Yayın No: 336, İstanbul. 315

322 UYAR Süleyman; KOBİ ler ve Kurumsal Yönetim ( ). YALÇIN İrfan, (2006); Türkiye de KOBİ lerin Sorunları Çerçevesinde Finansman Sorunu ve Çözümüne Katkı Olarak Kredi Garanti Fonları, Ankara Üniversitesi SBE Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. YILMAZER Özge; (2010), KOBİ lerin Yönetiminde Muhasebe Bilgi Sisteminin Yeri ve Önemi ( Ankara Tekstil İşletmeleri Örneği), Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. 316

323 Kurumsal Yönetimin İç Kontrol Sistemine Etkisinin İncelenmesine Yönelik Bir Uygulama Seçkin GÖNEN, Abdullah BAŞAR ÖZET Dokuz Eylül Üniversitesi, İİBF, SMMM Stajyeri, Kurumsal yönetim, şirketlerde yönetim kurulları, şirket üst yönetimi, çalışanlar, ortaklar, küçük hissedarlar ve diğer menfaat sahiplerinin çıkarlarını buluşturup, gerekli kontrol ve dengeyi sağlamaktadır. Kurumsal yönetim anlayışının temel ilkeleri adillik, sorumluluk, hesap verebilirlik ve şeffaflıktır. Bu ilkelerin var olması da iç kontrol sisteminin etkin olmasına bağlıdır. Etkin bir iç kontrol sistemi işletmedeki faaliyetlerin oluşmasını sağlamakla birlikte muhasebe bilgilerinde güvenilirliği, çalışanlarının motivasyonunu arttırmakta ve işletmenin karşılaşabileceği riskleri tanımlayıp, bu risklere karşı alınabilecek önlemleri ortaya koymaktadır. Bu çalışmada iç kontrol sisteminin daha verimli çalışabilmesi içinde kurumsal yönetim ilkelerinin uygulanabilirliği incelenmiştir. Çalışmanın uygulamadaki görüntüsünü ortaya koymak için bir spor kulübünde araştırma yapılmıştır. Anahtar Sözcükler: İç kontrol sistemi, kurumsal yönetim, muhasebe An Application Pertains To Inquiring The Effect Of Corporate Govarnance To Internal Control System ABSTRACT Corporate governance supplies balance and necessary control by meeting interests of executive boards, top managements, employees, partners, shareholders, small shareholders and other stakeholders. Fundamental principles of corporate governance are justice, responsibility, accountability and transperancy. The existence of these principles is dependent on effectiveness of internal control system. Effective internal control system not only provides performing of business activities but also helps increasing reliability of accounting data and employee motivation along with defining potential ricks business face with and figure out precautions to be taken against that risks. In this study, applicability of corporate governance principles are examined within an efficient performance of internal control system. A research is conducted in a sports club to show image of the study in implementation. Key Words: Internal control system, corporate governance, accounting Bu çalışma Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından kabul edilen "Kurumsal Yönetim Anlayışının İç Kontrol Sistemine Etkisi" başlıklı yüksek lisans projesinden geliştirilerek hazırlanmıştır 317

324 1. GİRİŞ Kurumların yönetimine ve kontrollerine yönelik sistemleri kapsayan bir üst yapı olarak tanımlanabilen kurumsal yönetimin temel amacı, şirket yönetiminin hissedar ve hak sahiplerinin beklentilerini tatmin edecek şekilde faaliyet göstermesinin sağlanmasıdır. Kavram ilk olarak 1930 lu yıllarda kullanılmasına rağmen, günümüzdeki anlamı ile yazında yer alması 1990 lı yıllarda gerçekleşmiştir. Dünya çapında yaşanan şirket skandallarının ve finansal krizlerin tüm dünyayı etkilemesi, bunların nedeninin yetersiz kurumsal yönetim uygulamaları olduğunu düşündürmüştür. İyi kurumsal yönetim uygulamaları yatırımcı güveninin kazanılmasında, şirket performansının artırılmasında, rekabet avantajı elde edilmesinde, ülkede ekonomik kalkınmanın ve refahın sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Kurumsal yönetim anlayışının sağladığı söz konusu avantajlar, son yıllarda daha da önemli hale gelmesini sağlamıştır. Kurumsal yönetimde ileri düzeyde olan ülkelerde, bu kavramın gelişimi daha eskiye dayanmaktadır ve Türkiye deki gelişimi diğer ülkelerden biraz geç olmuştur. SPK, 1999 yılında yayınlanan OECD: Organisation for Economic Co-operation and Development (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) Kurumsal Yönetim İlkeleri ni temel alarak 2003 yılında SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri ni yayınlamıştır ve bunları gözden geçirerek 2005 yılında tekrar yayınlamıştır. Bu ilkelere uymak isteğe bağlıdır ancak uygulanıp uygulanmadığı, uygulanmıyorsa nedenleri belirtilmelidir. Halka açık şirketler 2004 yılından itibaren yıllık faaliyet raporlarında bu ilkelere uyumu gösteren Kurumsal Yönetim Uyum Raporu na yer vermek zorundadırlar. Uluslararası düzeyde OECD, AB: Avrupa Birliği, IFAC:International Federation of Accountants (Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu) ve Dünya Bankası gibi kurumlar Kurumsal Yönetimin gelişmesine ve yaygınlaşmasına yardımcı olurken, ulusal düzeyde ise kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütleri katkıda bulunmaktadır. İşletme içinde önemli yere sahip olan iç kontrol sistemleri, işletmenin varlıklarını korumak ve işletmede her türlü kayıpları önlemek, muhasebe verilerinin doğruluğunu ve güvenilirliğini sağlamak, işletme faaliyetlerinin etkinliğini artırmak, yönetim politikalarına bağlılığı gerçekleştirmek üzere oluşturulan yapılardır. Dünyada gelişmekte olan rekabet ortamında işletmelerde iç kontrol sistemi, iç denetim ve risk kavramlarının önemi her geçen gün daha da artmaktadır. 318

325 Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümde kurumsal yönetim kavramı ile ilgili genel bilgilere yer verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde iç kontrol sistemi tanıtılmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise, kurumsal yönetim anlayışının iç kontrol sistemine etkisinin uygulamadaki görüntüsünü ortaya koymak için bir spor kulübü ile yapılan görüşmeden elde edilen bulgular değerlendirilmiştir. 2. Kurumsal Yönetim Kavramı ve Tarihsel Gelişimi Küreselleşmenin ve bilgi ekonomisinin etkilerinin her geçen gün daha fazla hissedildiği günümüz dünyasında, işletmecilik alanında pek çok yeni kavram ve anlayış ortaya konulmakta ya da yeniden tanımlanmaktadır. Bu süreçte hem akademisyenler hem de uygulamacılar tarafından yoğun ilgi gören kurumsal yönetim anlayışı literatürde farklı açılardan tanımlanabilmektedir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) kurumsal yönetimi; şirketlerin yönlendirildiği ve kontrol edildiği bir sistem şeklinde tanımlarken, daha geniş bir tanımlama ile de şirketlerin yönetimi, yönetim kurulu, hissedarları ve diğer çıkar grupları arasındaki ilişkiler demetidir tanımını kullanmıştır. OECD ye göre, kurumsal yönetim, bir şirketin yönetimi, yönetim kurulu, hissedarları ve diğer menfaat sahipleri arasındaki bir dizi ilişkiyi kapsamaktadır. Kurumsal yönetim, makro ekonomik politikalardan, ürün ve faktör piyasalarındaki rekabet düzeyine kadar firmaların faaliyetlerini biçimlendiren bir dizi unsurdan oluşan daha geniş bir ekonomik çerçevenin içinde yer almaktadır. Kurumsal yönetimin çerçevesi, aynı zamanda yasal, düzenleyici ve kurumsal faktörlere dayanmaktadır (OECD, 2004; Güler, 2011:97). Kurumsal yönetim; şirketin pay sahipleri, yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri ve çalışanları ile iş ilişkisinde bulunduğu diğer kurum, kuruluş ve kişilerle arasındaki ilişkilerin, oluşturulan belirli ilke ve standartlarla kurallara bağlanması olarak tanımlanabilir (Öztürk ve Kartal, 2008:395). Kurumsal yönetim en genel anlamıyla işletmelerin performanslarını ve etkinliklerini en üst düzeye getirecek mekanizmalar bütünüdür. Ayrıca, işletmelerin faaliyetleri ile ilişkili kararlarında göz önünde bulundurmaları gereken düzenlemeleri ve kuralları detaylı şekilde açıklayan ve hissedarların hak ve sorumluluklarını ortaya koyan bir kontrol ve yönetim sistemi olarak da tanımlanmaktadır (Taşkın ve diğerleri, 2013:1). Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere, kurumsal yönetim, dürüstlük, doğruluk, şeffaflık ve hesap verme temelinde oluşturulan yöntem ve prosedürlere odaklanan bir anlayıştır. 319

326 Kurumsal yönetim kapsamındaki uygulamalar işletmelerin bilgi kullanıcılarına (devlet,, hissedarlar, müşteriler, çalışanlar vb.) karşı doğru, güvenilir bilgi aktarmakla birlikte şeffaf bir şekilde davranmasını amaçlamaktadır. Kurumsal yönetim kavramı, ilk olarak ABD de 1930 ların Büyük Buhran ından sonra artmaya başlamış, oradan İngiltere ye geçmiş ve özellikle 1990 larda Kıta Avrupa sında ve özellikle de Asya da önemli bir tartışma konusu olarak gündeme gelmiştir. Kurumsal yönetim sadece terim olarak değil olgu olarak da ilk kez ABD de ve daha sonra İngiltere de ortaya çıkmış ve hem teorik bazda hem de uygulama açısından önemli bir araştırma haline gelmiştir. Gerçekten de Amerikan ve İngiliz sermaye piyasalarında özellikle son yirmi yıl içinde oldukça etkili bir hale gelen ve kurumsal yönetim gibi yeni bir olgu olan kurumsal yatırımcılar (institutional investors) ın artan önemi, kurumsal yönetim kavramının doğmasında ve gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır (Kahraman, 2008:9). Türkiye de kurumsal yönetime ilişkin çalışmaların temeli 2003 yılında SPK tarafından yayımlanan Kurumsal Yönetim İlkeleri dir. Dünyadaki uygulamalara paralel olarak, başta 1999 yılında yayımlanan OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri olmak üzere dünyada benimsenmiş esaslar ve ülkemizin kendine özgü koşulları dikkate alınarak hazırlanan bu ilkeler, daha sonra yaşanan gelişmeler doğrultusunda Şubat 2005 te yeniden gözden geçirilmiştir (Toraman ve Abdioğlu, 2008:98) yılında yürürlüğe giren TTK ile kurumsal yönetim ilkelerinin unsurlarını kapsayan düzenlemeler getirilmiştir. Böylece kurumsal yönetimin yasal yelpazesi genişletilmiştir yılından itibaren uygulanan uluslararası finansal raporlama standartları (UFRS) da söz konusu bu yelpazenin önemli bir bileşenini oluşturmaktadır (Aktaş ve Karğın, 2013:63). Tablo 1 de kurumsal yönetimin farklı ülkeler tarafından uygulanması örneklerine yer verilmektedir. Tablo 1. Kurumsal Yönetimde Farklı Ülke Uygulamaları Örnek Ülkeler Hazırlayan Amaç Yaptırım Mekanizması İtalya, Yunanistan, Tayland, İngiltere, Kanada, Singapur, G.Afrika, Hong Kong, Hindistan OECD, Dünya Bankası, Business Borsalar/sermaye piyasaları komisyonları Bağımsız uluslararası Borsaya kayıtlı şirketlerin kurumsal yönetim prensiplerine uymalarını sağlamak Uluslararası platformda öncülük edip kendi Halka açık şirketlerin borsaya kaydı için şart koşmak. Bazı ülkelerde yaptırım yok Yaptırım yok 320

327 Roundtable organizasyonlar kodlarını hazırlayanlara adapte edebilecekleri örnek model sunmak Kurumsal yönetim Singapur, Hindistan, Brezilya, Türkiye Bağımsız ve konsensus yaratıcı oluşum (enstitü) İngiltere, Fransa, G.Kore, Malezya, Hindistan Avustralya, Almanya, İrlanda, İsveç, ABD, İngiltere ABD (GM, Texaco, BP Amoco) Özel sektör veya özel sektör devlet inisiyatifleri Kurumsal yatırımcılar/ yatırımcı organizasyonları Şirketler konusunda bilinçlendirme, eğitim, bilgilendirme, yöntem gösterme Ülke şartlarına uygun şirketlere örnek olacak kurumsal yatırım prensiplerini hazırlamak Yatırım yapacakları şirketlerde olmasını istedikleri kurumsal yatırım prensiplerini açıklayarak isteklerini bildirmek Şirketin kurumsal yatırım prensiplerini açıklayarak yatırımcı dostu olmak Üye olacak kuruluş ve kişilerin bu kurallara gönüllü uyması, uymazlarsa üye olamamaları Borsalara ve diğer devlet birimlerine baskı Azınlık haklarını kullanmak, uymayan şirketlere kötü not vermek ve yatırım yapmamak Yaptırım yok Kaynak: Sönmez, A., ve Toksoy, A., (2011). Kurumsal Yönetim İlkelerinin Türkiye deki Aile İşletmelerine Uygulanabilirliği, Maliye Finans Yazıları, Cilt: 25, Sayı: 92, s. 63. Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere, ülkelerin birçoğunun farklı amaçları ve yaptırım mekanizmaları olmasına rağmen, kurumsal yönetime büyük önem verdikleri görülmektedir. 3. Kurumsal Yönetim Kavramının Temel İlkeleri Kurumsal yönetimin temel amacı başta pay sahipleri olmak üzere doğrudan ve dolaylı menfaat sahiplerinin beklentilerini yerine getirmektir. Bu amaca ulaşabilmek için belirlenen ilkelere uyum ile sağlanabilir. Türkiye de ise; SPK nin kurumsal yönetime ilişkin olarak hazırladığı Kurumsal Yönetim İlkeleri Rehberi, Türkiye deki özellikle halka açık işletmeler için kurumsal yönetim ilkelerini ortaya koyması bakımından önemli bir çalışmadır. Bu rehberin hazırlanmasında OECD kurumsal yönetim ilkeleri esas alınmıştır. Ayrıca 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu nun birçok hükmü kurumsal yönetim anlayışının ülkemizde hayata geçmesini sağlayacak düzenlemeleri içermektedir sayılı Türk Ticaret Kanunun ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında 321

328 Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun la son hali verilen Türk Ticaret Kanununda, kurumsal yönetimin dört temel ilkesi olan; Şeffaflık, Adillik/Eşitlik, Hesap Verebilirlik, Sorumluluk ilkelerinin yansımaları yer almaktadır. 51) Kurumsal Yönetim ilkelerini aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür (Menteş, 2009 :46- Şeffaflık: Bu ilke uyarınca, şirket yönetim kurulu üyeleri ve diğer yöneticilerin edindikleri hisse senetlerini açıklamaları, yönetim kurulu üyeleri ve diğer yöneticilerin şirketle olan çıkar ilişkisinin gerçek boyutlarının ortaya konması gerekçesiyle önemlidir. Şeffaflık ilkesiyle; şirketlerin kamuyu bilgilendirmesinin, önündeki engellerin kaldırılması ve şirket paydaşlarına bilgi akışının artırılması ve hızlandırılması amaçlanmıştır. Şirket paydaşlarının şirket hakkında doğru değerlendirmeler yapabilmeleri için şirketin finansal durumu ve gelişimi hakkında bilgi gereksinimleri söz konusu olabilir. Bununla birlikte paydaşların şirket tarafından sürekli bilgilendirilmeleri de mümkün değildir. Dolayısıyla raporlama haricinde birtakım iletişim araçları ile bir sistem oluşturularak ilgili tüm kişi ve grupların istedikleri zaman şirket bilgilerine ulaşabilmeleri sağlanmalıdır Adillik/Eşitlik: Adillik ilkesi, şirket hissedarlarının şirketteki mülkiyet haklarının büyüklüğüne bakılmaksızın haklarının korunmasını, birbirini dışlayacak nitelikteki çıkarlar arasında bir dengenin sağlanmasını ifade etmektedir. Böylece yabancı yatırımcılara, yerli yatırımcılarla eşit davranılması ve yabancı yatırımcıların haklarının korunması, yabancı yatırımları çekmek açısından önem taşımaktadır. Hesap Verebilirlik: Hesap verebilirlik ilkesi, klasik hukuki sorumluluk veya finansal sorumlulukla herhangi bir ilgisi bulunmamakla birlikte; sorumluluk eylemlerini ve eylemlerinin sonucu olarak ortaya çıkan performanslarını tüm şirket paydaşlarına açıklamak yükümlülüğüdür. Bu yükümlülük ilişkisinde eşit olmayan iki taraf bulunmaktadır. Bu taraflardan biri diğerine görev vermekte, diğeri de verilen bu görevin yapılıp yapılmadığı, yapılamadıysa niçin yapılamadığı, hedeflenen sonuçları gerçekleştirmek için mümkün olan her şeyin yapılıp yapılmadığı ve geçmişte yapılan işlerin doğrultusunda nelerin iyi nelerin kötü gittiği hususlarında rapor hazırlayarak açıklamaktadır. 322

329 Sorumluluk: Kurumsal yönetim açısından sorumluluk ilkesi aynı zamanda şirket faaliyetlerinin toplumsal kurallara ve ahlaki değerlere uygun olmasını önerir. Şirket toplumun kendisinden beklenileni modern sosyal sorumluluk anlayışı içerisinde yerine getirmelidir. Sermaye hareketlerinin küreselleşmesi sonucu daha da artan dış yatırımlar, çokuluslu şirketlerin yatırım yaptıkları ülkelerdeki sorumluluklarını daha da artırmıştır. Kurumsal yönetim açısından değerlendirildiğinde çokuluslu şirketlerin doğrudan yatırımlar ile kazanç elde ettikleri ülkelere karşı da birtakım sorumlulukları vardır. Çokuluslu şirketlerin maruz kaldığı eleştiriler genellikle; yatırım yapılan ülkelerde neden olunan doğal çevre kirliliği, işgücü istismarı, insan hakları ihlalleri ve yerel yetkililere haksız kazanç sağlanması konularında yoğunlaşmaktadır. OECD belirtilen bu gelişmeler çerçevesinde çokuluslu şirketlerin yatırım yaptıkları ülkelerde yerine getirmeleri gereken sorumluluk ilkelerini yayınlamıştır 4. İç Kontrol Sisteminin Tanımı, Önemi ve Amaçları Karmaşık hale gelen iş hayatı, işletmenin amaçlarına ulaşırken karşılaşabileceği riskleri belirlemesini ve bu riskleri en aza indirgeyecek tedbirleri almasını zorunlu kılmaktadır. Söz konusu risklerin azaltılmasını sağlayacak yöntemlerden biri olan İç Kontrol Sistemi dir. İç kontrol, bir örgüt planı ile birlikte varlıkların korunması, bilginin doğruluğunun ve güvenilirliğinin sağlanması, faaliyetlerin verimliliğinin arttırılması ve personelin yönetim politikalarına uyumunun gerçekleştirilmesi amacıyla alınan önlemler ve belirlenen yöntemler bütünüdür (Demirkan, 2007:87). Başka bir tanımda, iç kontrol, muhasebe ve istatistik verilerine güven sağlamak, saptanmış politikaları ölçmek, işletme çalışanlarının verimliliğini maksimum kılmak, bölümler arası ilişkileri uyumlaştırmak ve benzeri konuları içeren bir sistem olarak ifade edilmiştir (Harrison ve Horngren, 2004:180). Ayrıca, şirket yöneticileri ve çalışanları tarafından yürütülen faaliyetlerin etkinliği ve verimliliği, finansal raporlama sisteminin güvenirliliği, mevcut yasal düzenlemelere uygunluk ve hedeflere ulaşmak için gerekli olacak güvenceyi temin edebilmek için uygulanan politika, yöntem ve ölçütler dizisi de iç kontrol sistemi olarak tanımlanmıştır (Çiftçi ve Erserim, 2007:77). Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere, iç kontrol sistemi işletmelerin amaçlarına ulaşmak için geliştirip uyguladıkları temel ilkeler, organizasyon planları, politikalar ve önlemler bütünüdür. 323

330 İşletmelerin büyümesi ve faaliyetlerin karmaşıklaşması, yönetimin faaliyetleri doğrudan doğruya kontrol etme olanağını azaltmıştır. İşletme yönetimi açısından belirlenen bu sorun, etkin bir iç kontrol sistemi ile giderilebilir. Özellikle iç kontrol sistemi, işletmenin iş ve işlemlerinin gerçeğe uygun ve doğru olduğu yönünde yönetimin tatmin olmasında da büyük önemi bulunmaktadır (Kurnaz ve Çetinoğlu, 2010:36-37). Denetçi çalışmalarının kapsamını belirlemede en önemli dayanak işletmenin iç kontrol sistemidir. İç kontrol sisteminin yeterli olması kontrol riskini en az indireceği gibi, bununla birlikte denetçinin daha az örnek üzerinde çalışacaktır. Eğer iç kontrol sistemi yeterli bulunmaz ise denetim riski daha fazla olacaktır. Bu da zaman ve maliyet kaybına yol açabileceği için iç kontrol sisteminin etkinliği önem taşımaktadır. Bir işletmede iş kontrol sisteminin kurulmuş olması işletmeye güven esasının temelini oluşturur. İç kontrol sisteminin kurulmasının temel amaçları aşağıdaki gibidir (Kepekçi,2004:71-75): İşletmenin Varlıklarını Korumak: İşleme varlıklarının korunması, istenmeyen durumlara karşı korunması amacıyla yönetim tarafından önceden alınan tedbirlerdir. Varlıkların korunması konusunda iki görüş söz konusudur. Bunlardan birincisine göre varlıkların korunması istenmeyen durumlara karşı işletmenin tüm varlıklarını korumayı hedefleyen yönetimin önceden aldığı önlemler bütünüdür. Bunlar, doğal afetlerden başlayarak kötü işletme karalarına kadar, akla gelebilecek her türlü zarara karşı alınmış önlemlerdir. İkincisine göre ise varlıkların korunması, kıymet hareketlerinin muhasebe kayıtlarına geçirilmesi ve ilgili varlıkların saklanması sırasında meydana gelebilecek kasıtlı veya kasıtlı olmayan kayıplara karşı koruma anlamındadır. Bilgilerin Doğruluk ve Güvenilirliğini Sağlamak: Muhasebe bilgilerinin doğruluğu, finansal nitelikteki işlemlerin kaydedilmesi, sınıflandırılması, özetlenmesi ve raporlanması aşamalarında genel kabul görmüş muhasebe ilkelerinin ve ilgili yasaların uygulanmasıdır. Muhasebe bilgilerinin güvenilirliği ise, belge ve kayıtların işletmenin gerçek işlemlerini yansıtmasını ve kayıt dışı işlemlerinin olmadığını belirtir. Faaliyetlerin Politika ve Yasalara Uygunluğunu Sağlamak: İşletme faaliyetlerinin yönetim politikalarına, planlara ve yasalara uygunluğunu sağlayacak kontrol, usul ve yöntemlerin kabul edilmesinden yönetim sorumludur. İşletme faaliyetlerini 324

331 ilgilendiren yasalarda değişiklik yapıldıkça, kontrol usul ve yöntemlerde de değişiklik yapılması gerekmektedir. Kaynakların Ekonomik ve Verimli Kullanımını Sağlamak: Kaynakların ekonomik kullanımı; amaçlara ve hedeflere, riske uygun olan bir maliyetle ulaşmaktır. Kaynakların verimli kullanımı ise, tüketilen kaynaklar ile elde edilen fayda arasındaki ilişkidir. Faaliyetler İçin Belirlenmiş Amaçlara ve Hedeflere Ulaşılmasını Sağlamak: İşletmenin faaliyet sonuçlarının belirlenmiş amaçlar ve hedefler ile tutarlı olmasını sağlayacak ve faaliyetlerin planlandığı gibi yürütülmesini gerçekleştirecek kontrol usul ve esaslar kabul edilmelidir. 5. Kurumsal Yönetimin İç Kontrol Sistemine Etkisini İncelemeye Yönelik Bir Uygulama 5.1. Uygulamanın Amacı ve Yöntemi Çalışmanın ilk iki bölümünde açıklanan kurumsal bilgileri desteklemek amacıyla Ege bölgesinde faaliyet gösteren bir spor kulübünde kurumsal yönetim ve iç kontrol sisteminin işleyişi ile ilgili konular uygulamamızın amacını oluşturmaktadır. Kurumsal yönetim ve iç kontrol sistemi literatürde genellikle ayrı birer çalışma konusu olarak değerlendirilmiştir. Bu çalışmada ise kurumsal yönetim kavramının iç kontrol sistemine etkisi spor kulübünün üst düzey yöneticisi ile birebir görüşme yapılarak edinilen bulgular değerlendirilmeye çalışılmıştır. Araştırma yöntemi seçilirken akademik çalışmalarda yapılan benzer uygulamalar model alınarak, ilk olarak literatür taraması yapılmış ve buradan hareketle başlıca nitel araştırma yöntemlerinden görüşme gözlem ve doküman incelemesi gerçekleştirilmiştir Uygulamanın Sınırlılıkları Uygulama çalışmamızda, birden fazla işletmede araştırma yapmanın sağlıklı karşılaştırmaların yapılamayacağı düşüncesiyle tekbir spor kulübünde yapılması uygun bulunmuştur. Araştırmada seçilecek başka bir yaklaşım ise çok sayıda kulüpte anket soruları yardımıyla uygulama yapmak olabilirdi. Ancak cevaplayıcıların anket sorularına direnç gösterme, görüş bildirmekten kaçınma, gibi araştırmanın anlamını kaybettirecek bir tutum sergileme olasılığı gibi nedenlerle birebir görüşme tekniği uygun görülmüştür. Bununla 325

332 birlikte ileride yapılacak tez çalışmalarında anket uygulaması yapılması da literatüre katkıda bulunabilecektir Uygulamanın Gerçekleştirilmesi Uygulamanın ilk aşamasında spor kulübünü üst düzey yöneticisinden kulüp merkezinde görüşme yapılabilmesi için izin alınmıştır. İlgili kişilerle yüz yüze yapılan görüşmeden sonra veriler toplanmış ve yazıya dökülmüştür. Ayrıca gözlem notları tutulmasıyla birlikte işletmenin yazılı ve basılı evrakları incelenerek bu görüşmenin daha da netlik kazanmasına çalışılmıştır. Yapılan görüşmelerin verimli olması ve incelenen konu hakkında bilgiler elde edilebilmesi için, görüşmeler konuya ilişkin önceden hazırlanan sorular çerçevesinde yapılmıştır. Araştırmanın temelini oluşturacak verilerin alınacağı işletme ziyareti sırasında dikkate alınan noktaları sıralamak mümkündür: Öncelikle yapılan çalışma ile ilgili bilgi verilerek, uygulama için neden bu spor kulübünü seçildiği ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Görüşmede not alma tekniği kullanılmasına ilişkin izin istenerek, bu konuda onay alınmıştır. Spor kulübünde araştırma yapılmasını kabul ettikleri, bilgiyi paylaştıkları ve zaman ayırdıkları için görüşülen herkese teşekkür edilmiştir Uygulamanın Bulguları Çalışmamızda yapılan görüşmelerde, yöneltilen sorulara verilen cevaplar aşağıdaki başlıklar dâhilinde açıklanmaktadır. 1 - Kurumsal Yönetim Kavramının Kulüp Açısından Önemi Kulübümüzün branşı olan futbolun bugün yerel bir organizasyon olmaktan çıkıp, Küresel ürün pazarlayan bir konuma geçmesi kurumsal yönetim uygulamalarını zorunlu hale getirmiştir. Özellikle kurumsal yönetim kalitesinin yüksek olması rekabet üstünlüğü getirmenin yanı sıra düşük maliyetli fon yaratabilme olanağı da sağlamıştır. Dolayısıyla kulübümüz kurumsal yönetim kavramını önemli hale getirmektedir. 326

333 2 - Kurumsal Yönetim Uygulamasının Kulübe Sağlayacağı Avantajlar Kulübümüzün kurumsal yönetimi gün geçtikçe daha üst seviyeye çıkmaktadır. Bu durum kulübe hem mali anlamda hem sportif anlamda adım adım rekabet üstünlüğü sağlamaktadır. 3 - Kurumsal Yönetim İle İlgili Bilgileri 5N 1K Analizini NE? Kulübümüze göre kurumsal yönetim; genel kabul gören şeffaflık, adillik hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri doğrultusunda kulübümüzü bir halka haline getirip kendi alanında bir değer yaratmaktadır. NİÇİN? Bir spor kulübü olarak rekabetin en üst seviyede olduğu bir alanda yaşıyoruz iyi yönetilmek rakiplerimize karşı rekabet üstünlüğü kurmamızı sağlayacaktır. NASIL? Kulübümüzde kurumsal yönetim aşaması çok geniş bir alanı kapsamaktadır kurumsal yönetim ilkeleri olan açıklık şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk uygun olarak her branşımıza ayrı ayrı uygulanır. NE ZAMAN? Kulübümüz kurumsal yönetimin ilkelerini doğru anda uygulandığında rekabet üstünlüğü ve mali açıdan önemini bildiği için dönem içerisinde atılan her adımda zaman gözetmeksizin kurumsal yönetim ilkelerine bağlı kalıyoruz. NEREYE? Kurumsal yönetim ilkelerini uyguladığımız andan itibaren her branşta bir üst basamağa tırmanmayı bildik ve bu ilkelere bağlı kalarak daima zirveye doğru ilerlemeyi hedefliyoruz. KİM? Kulüp yönetiminden başlayıp, çalışanlar personel ve sporcular dâhil olmak üzere herkes üzerine düşen görevi yerine getirmektedir 4 - Kurumsal Yönetim İlkeleri Olarak Kabul Edilen Adillik, Sorumluluk, Şeffaflık, Hesap Verilebilirlik Gibi Kavramları Kulüpte Uygulanması Adillik Olası çıkar çatışmalarının önüne geçilebilmesi açısından kulübümüz tüm faaliyetlerinde pay ve menfaat sahiplerine eşit davranmaktadır. 327

334 Sorumluluk Şirket niteliğindeki kulüp yönetiminin kulüp adına tüm faaliyetlerini iç yönetmeliklere esas sözleşmeye, mevzuata, ulusal ve uluslararası federasyonların yönerge ile talimatlarına uygunluğu ve konumu denetlemesini ilişkide olduğu paydaşlarına sorumlu bir yönetim anlayış içerisindedir. Şeffaflık Ticari sır niteliğindeki henüz kamuya açıklanmıştır. Bilgiler haricinde kulübümüzle ilgili finansal olmayan bilgilerin zamanında doğru eksiksiz anlaşılabilir ve yorumlanabilir bir şekilde kamuya duyurmayı benimsemektedir. Hesap verilebilirlik Kulüp yönetiminde yer alan bütün üyelerin pay sahiplerine karşı her zaman hesap verebilirlik ilkesini eksiksiz yerine getirmektir. 5 - Kulübünüzün Yönetim Kurulu Üyeleri Görevlerini Tam Olarak Yerine Getirebilmelerine Olanak Sağlayacak Her Türlü Bilgiye Zamanında Ulaşmaları Sağlanıyor Mu? Kurumsal yönetimin önemli ilkeleri arasında yer alan şeffaflık ilkesi kulübümüze getirdiği en önemli faydalardan biriside yönetim kurulu üyelerinin her türlü bilgiye zamanında, tam ve eksiksiz ulaşabilmesidir. 6 - Kulübünüzde Dış Paydaşla İletişim Sağlayacak Etkin Bir Dış İletişim Sistemi Var Mı? Başarılı bir sportif, iktisadi ve mali yönetime ulaşmak için öncelikle dış paydaşlarla iletişimin sürekliliği sağlanmaktadır. Bunlara ulusal ve uluslararası federasyonlar dâhil olmak üzere dış paydaşlarla iletişimimizi en etkili şekilde sağlamaya çalışılmaktadır. 7 - İç Kontrol Sistemi Yılda En Az Bir Kez İzlenip Değerlendirilmekte Midir? Kulübünüzde İç Kontrol Sisteminin Hangi Aralıklarla Değerlendirildiğini ve Kullanılan Yöntemleri Açıklar Mısınız? İç kontrol sistemi her sene düzenli olarak değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmeleri yaparken çalışma grubu oluşturulması veya soru formu uygulaması yapılmaktadır. 328

335 8 - Kulübünüzde İç Kontrolün Eksik Yönleri İle Uygun Olmayan Kontrol Yöntemlerinin Belirlenmesi, Bildirilmesi ve Gerekli Önlemlerin Alınması Konusunda Süreç Ve Yöntemler Belirlenmekte Midir? Kulübümüz gün geçtikçe iç kontrol sisteminin faydasını daha çok gördüğünü söylenebilir, bu açıdan uygun olan kontrol faaliyetlerini kulüp bünyesinde uyguluyoruz. Örneğin; görevlerin ayrımı ilkesini benimseyip, mali nitelikteki bir işlemin doğuşundan muhasebe kayıtlarına kadar olan sürecin tek bir kişinin sorumluluğuna vermeyerek hata riskini ve uygun olmayan fiillerin azalması sağlanmaktadır. Bir diğer unsur olan üst düzey incelemeler ilkesi ile yönetim olarak değişik alanlardaki performans sonuçlarını inceleyip ve bu sonuçları bütçeler, öngörüler, geçmiş dönemler ve rakiplerle karşılaştırmalar yapmamızı sağlıyor. 9 - İç Kontrolün Etkili Bir Şekilde İşlenmediği Konusunda Yöneticilere Geri Bildirimde Bulunmaya Olanak Sağlayacak Eğitimler ve Toplantılar Düzenleniyor Mu? Evet düzenleniyor. Olağanüstü durumlar hariç düzenli olarak her ay yöneticilerle durum toplantısı yapılıyor. Eğitimler ise yapılan bu toplantılarda belirlenip yıl içerisinde en az dört defa düzenleniyor İç Kontrolün Değerlendirilmesinde İdare Birimlerinin Katılımları Hangi Ölçüde Gerçekleştiğini Açıklar Mısınız? İç kontrol sistemi kulübümüzün amaçlarına ulaşmasında yardımcı olmak amacıyla üst yönetim tarafından belirlenen tüm politika ve prosedürleri kapsamaktadır. Belirlenen bu yöntemlerin değerlendirilmesi yapılırken idare birimlerinin aktif katılımı sağlanıyor Kulübünüzde uygulanan kontrol faaliyetlerinin etkinliği düzenli olarak gözden geçiriliyor mu? Kulüp yönetimi olarak kontrol faaliyetlerini hedeflere ulaşmak için aldığımız önlemler olarak değerlendirebiliriz. Önceden belirlediğimiz risklere yönelmek için uyguladığımız kontrol faaliyetlerini düzenli olarak gözden geçirmek yönetimin temel görevleri arsındadır Uygulama Bulgularının Değerlendirilmesi Spor kulübünün yetkili bir kişisi ile yapılan görüşmelerde, sorulara verilen cevapların değerlendirilmesi sonrası elde edilen önemli tespitler ve değerlendirmeler aşağıdaki gibi sıralanmaktadır; 329

336 a Kulüpte kurumsal yönetim anlayışı benimsendiği için yönetim kurulu kendi çıkarları kadar paydaşlarının ve kamunun çıkarlarını da gözetmektedir. Özellikle temel düzeyde sportif tesisleşme, genç nesillere spor imkanı tanıma, sporcu yetiştirme, bölgeye ekonomik katkıda bulunma ve bu amaçların sürdürülebilirliğini sağlamak için kurumsal yönetim ilkelerini uygulamaktadır. b Kurumsal yönetim ilkeleri doğrultusunda yönetim kurulu üyelerinin kulüple ilgili bilgi ve dokümanları eksiksiz, zamanında ve düzenli olarak ulaşabilmektedir. c Kulüpte kurumsal yönetim anlayışı ile birlikte iç kontrol sistemini daha etkin ve verimli kullanabilmek adına her ay düzenli olarak yönetim kurulu toplantısı yapılmakta ve imkanlar dahilinde mümkün olan en fazla sayıda üyeye ulaşılmaktadır. Kulüp yönetim kurulu bütün üyelerine karşı şeffaf davranmaktadır. d Kulüpteki mali işler bölümünün organizasyonunda ayrı ayrı birimler oluşturulup farklı kişilere görevler verilerek iç kontrol sistemi güçlendirilmeye çalışılmaktadır. e Muhasebe kayıtları içinde gerekli belgeleri toplama, kaydetme ve izleme sorumluluğu birden fazla personele aittir. f- Görüleceği gibi kulübün organizasyon yapısına bakıldığında kurumsal yönetimin ve iç kontrol sisteminin gerektirdiği iş bölümü yapılarak görevlerin ayrımına gidilmiştir. Ayrıca kulübün bu yapısında yer alan birimlerin birbirinden bağımsız olup her bölümün yetki ve sorumlulukları tanımlanmıştır SONUÇ Kurumsal yönetim anlayışı, işletmelerin daha adil, şeffaf, hesap verebilir ve sorumluluk sahibi bir yönetime sahip olmasını sağlayacak ve bu etki ile yasal mevzuatlara uyumunu teşvik edecektir. İşletmeler açısından en önemli etkileri ise, kaynaklarının daha verimli ve etkin bir şekilde korunması ile piyasalara daha çok güven tesis ederek daha çok yatırımı kendisine çekip, finansman ihtiyaçlarını daha kolay karşılayabilmeleridir. İşletmelerin sağladığı güvendeki artış ile birlikte, ülkedeki ekonomik sistem ve sermaye piyasaları da daha çok güvene sahip olacak ve gelişimine katkı sağlanacaktır. 330

337 İç kontrol ise, yönetim kurulu ve üst yönetim için güvence ve danışmanlık sağlayan, yasal düzenleyici kurumlar için ise güven veren bir unsurdur. Kurumsal yönetim anlayışında iç kontrol organizasyonunun değerini artırmak ve verimliliği geliştirmek amacıyla yapılan bağımsız, tarafsız güvence ve danışmanlık hizmetlerini içeren çalışmalar bütünüdür Tüm paydaşların hak ve çıkarlarının korunduğu bir güvence ortamı oluşturmak amacını güden kurumsal yönetim anlayışı, bu güvencenin teminatı olarak da iç kontrolü görmektedir. Bu nedenle tüm kurumsal yönetim düzenlemeleri incelendiğinde, iç kontrollerin işletme faaliyetleri üzerindeki etkinliğinin artırıldığını ve iç denetçilere yeni rol ve sorumlulukların yüklendiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan iç kontrol, katılımcı işletmelerde sağlam kurumsal yönetim anlayışı uygulamalarının hayata geçirilmesinde etkin bir rol oynadığı görülmüştür. İç kontrol sistemi, özellikle risk yönetimi, güvenilir bilgi sunumu, etik anlayış ve sosyal sorumluluk ile ilgili değerler ve işletmeye iletişim ve güvence hizmetlerinin sağlanması ile gerçekleştirilen faaliyetlerde etkinliğin ve önerilen uygulamalarda belirleyiciliğin sağlanması ile birlikte kurumsal yönetim anlayışı ve ilkelerinin benimsenmesinde etkin rol almaktadır. İç kontrol sistemini kurmak isteyen yönetim, mevcut ve doğabilecek riskleri belirleyerek mümkün olduğu ölçüde bu riskleri azaltmak için muhasebe ve işletme faaliyetlerine ilişkin kontrol usul ve yöntemleri uygulamalıdır. Dolayısıyla iç kontrol sistemi, işletme hedeflerine ulaşma, işletme başarısını sağlama ve kurumsal yönetim açılarından önemli faktörlerden birisi durumu haline gelmiştir. Bu nedenle iç kontrol taşımış olduğu büyük önem nedeniyle birbirine paralellik gösteren çok çeşitli ulusal ve uluslararası standart ve düzenlemelere konu olmuştur. Çalışmamızın teorik bölümlerinde açıklanmaya çalışılan kurumsal yönetim anlayışı ve iç kontrol sistemi unsurlarını benimseyen ve Ege bölgesinde faaliyet gösteren bir spor kulübü yetkilileri ile kurumsal yönetim anlayışının iç kontrol sistemine etkisi hakkında görüşme yapılmıştır. Yapılan görüşme sonucunda kulüpte kurumsal yönetim ve iç kontrol sisteminin etkinliğine yönelik önemli noktalara saptanmış ve bu konudaki görüşler soru cevap yöntemi ile değerlendirilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, işletmeler faaliyetlerinde başarılı bir performans sergileyebilmeleri açısından, kurumsal yönetim anlayışı ve ilkelerini benimsemeli, ilkeleri bir yaptırım olarak görmemelidirler. Şirket bünyesinde etkin iç kontrol uygulamaları ile kurumsal yönetim anlayışı ve ilkelerinin anlaşılması ve uygulanmasına 331

338 yönelik çabalar içerisinde olunmalıdır. İç kontrol uygulamaları, kurumsal yönetim anlayışı ve ilkelerinin organizasyon içerisinde, sürekli faal kalmasını sağlayarak, anlayışın ve ilkelerin işletmeye uygulanmasına olanak sağlamaktadır. KAYNAKÇA BAŞAR, Abdullah.; (2015), Kurumsal Yönetim Anlayışının İç Kontrol Sistemine Etkisi, Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Bitirme Projesi, İzmir. ÇİFTÇİ Yavuz, ERSERİM Alper.; (2007), İç Kontrol Sistemi-Bağımsız Denetim İlişkisi İle İlgili Ulusal ve Uluslararası Düzenlemelerin İncelenmesi, Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi 9 (3). DEMİRKAN, Şefika.; (2007), Denetim İlkem Ofset Yayıncılık. GÜLER, Ender.; (2011), Faaliyet Alanlarının Kapsamına Göre Ayrılmış Bağımsız Denetim Firmalarının Uluslararası Denetim Standartları ve Kurumsal Yönetim Uygulamaları Hakkındaki Görüşlerine İlişkin Bir Araştırma, Selçuk Üniversitesi İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Sayı.21, ss HARRISAN, Walter.; HORNGREN T. Charles.; (2004), Financial Accounting, Pearson Eductional International, USA. KAHRAMAN, C.; (2008), Kurumsal Yönetim Anlayışının Özel Sermayeli Bankaların Yapısı ve İşleyişi Üzerine Etkileri, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, İktisat ABD, İstanbul. KEPEKÇİ, C.; (2004), Bağımsız Denetim, Avcı Ofset Matbaacılık, İstanbul. KURNAZ Niyazi, ÇETİNOĞLU Tansel.; (2010), İç Denetim Güncel Yaklaşımlar, Umuttepe Yayınları, Kocaeli. MENTEŞ, A.; (2009). Kurumsal Yönetişim ve Türkiye Analizi, Derin Yayınları, İstanbul. 332

339 ÖZTÜRK, M.B., KARTAL, D.; (2008). Kurumsal Yönetim Bakış Açısıyla Entelektüel Sermaye, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 19, ss: OECD; (2009). Principles of Corporate Governance. SÖNMEZ, A., TOKSOY, A.; (2011). Kurumsal Yönetim İlkelerinin Türkiye deki Aile İşletmelerine Uygulanabilirliği, Maliye Finans Yazıları, 25 (92), ss: TAŞKIN, F.D., DURAK M.G., AKTAŞ, M.; (2013). Kurumsal Yönetim Uygulamalarının İşletme Performansı Üzerindeki Etkileri: BIST Şirketleri Üzerinde Bir Uygulama, 17. Finans Sempozyumu, Muğla, ss: TORAMAN, C., ABDİOĞLU, H.; (2008). İMKB Kurumsal Yönetim Endeksinde Yer Alan Şirketlerin Kurumsal Yönetim Uygulamalarında Zayıf ve Güçlü Yanları: Derecelendirme Raporlarının İncelenmesi, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı: 40, ss:

340 Kurumsal Yönetim Çerçevesinde Örgütsel Etik İklim Algısının Örgütsel Özdeşleşmeye Olan Etkisi: Kamu Çalışanları Üzerinde Bir Araştırma Mehmet DENİZ, Haluk ERDEM İnönüÜniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, Milli Savunma Bakanlığı, ÖZET Günümüzde kurumsal yönetim anlayışının bir işletmeye yerleşmesinde örgüt içindeki etik iklimin önemli bir yere sahip olduğu değerlendirilmektedir. Ayrıca bir örgüt içindeki etik iklimin işgörenlerin örgütle özdeşleşme davranışları üzerinde de etkisi olabileceği düşünülmektedir. Belirtilen bu hususun ampirik bir araştırma ile ortaya konulması amacıyla, TÜİK İstatistiki Bölge ikinci düzey sınıflandırmasına göre TRB-2 (Bitlis, Muş, Van, Hakkari) bölgesinde kamuda görev yapan çalışanlar (N=69.477) üzerinde anket yöntemiyle toplanan verilerle (n=528) yapılan analizler (açımlayıcı faktör analizi, regresyon analizleri) neticesinde örgüt içindeki etik iklimin, çalışanların örgütle özdeşleşmeleri üzerinde anlamlı ve pozitif yönlü etkisi (β=0,434; p=0,000) olduğu tespit edilmiştir. Anahtar sözcükler: Kurumsal yönetim, örgütsel etik iklim, örgütsel özdeşleşme. The Impact of Perception Organizational Ethical Climate on Organizational Identification in the Content of Corporate Governance: A Study on Public Employees ABSTRACT Nowadays, ethical climate is thought to be a crucial factor for corporate governance to take effect in an organization. Besides, it is also considered that ethical climate in an organization is likely to have effect on employee s identification with organization. To put this foregoing notion empirically, public employees (N=69.477) data (n=528) gathered via survey based on Turkish Statistic Agency s (TÜİK) second rate classification TRB-2 (Bitlis, Muş, Van, Hakkari) method were analysed (through explanatory factor analysis, regression analysis) and it is concluded that impact of organizational ethical climate on employee s identification with organization is meanful and positive (β=0,434; p=0,000). Keywords: Corporate governance, organizational ethical climate, organizational identification 334

341 1.GİRİŞ Günümüzde iletişim ve bilişim teknolojilerinde yaşanan baş döndürücü gelişmeler, küreselleşmenin ve rekabetin etkisi ile birlikte işletmelerde önemli değişmeler ve gelişmeler meydana gelmiştir lü yılların sonlarına doğru büyük uluslararası işletmelerde yaşanan skandallar ve krizlerin tetiklediği ortamla birlikte şirketler halka açılmaya daha fazla önem vermiştir. Bu kapsamda halka açılan şirketlerin yönetim yapılarında çeşitli sorunlar görülmeye başlanmıştır. İşletmelerin büyük ölçeklere ulaşması ile beraber yönetim ve organizasyon yapıları karmaşıklaşmış, yöneticilik ile işletme sahipliği farklılaşmıştır yılında İngiltere de yayınlanan Cadbury Raporu ile ilk kez ele alınmaya başlanan kurumsal yönetim kavramı, dünyada yaşanan çeşitli gelişmelerle (Avrupa Birliğinin 2003, 2006 ve 2008 yılnda yayınladığı direktifler, ABD tarafından 2002 yılında kabul edilen Sarbanes-Oxley Kanunu, OECD nin 1999 ve 2002 yılında onaylanan Bakanlar Kurulu kararları vb.) birlikte günümüzde işletmeler ve devletler açısından ekonomik gelişmelerin yönetimi açısından vazgeçilmez bir unsur hâlini almıştır. Kurumsal yönetimin tanımı kısaca bir şirketin idaresinin mevcut çıkar çatışmalarından mümkün olduğunca soyutlanarak yasalara, piyasa kurallarına ve yönetim biliminin temel prensiplerine uygun olarak, belirlenen ilkeler çerçevesinde gerçekleşmesi (Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), 2003: 4) olarak yapılabilir. Tanımda da belirtildiği gibi kurumsal yönetimde amaç; yönetimin, mal varlığını kötüye kullanmasının önüne geçilerek, faaliyetler esnasında değer yaratılması, ortaya çıkan değerin hakkaniyete uygun bir şekilde paylaşılmasını teminat altına alacak mekanizmaların (yönetim ve denetim kurulları) oluşturulması, kontrolü ve muhafazasıdır (OECD, 1998: 2). Dünya çapında yapılan çalışmalar neticesinde kurumsal yönetimin temel prensipleri olarak; şeffaflık-transparency, hesap verebilirlik-accountability, sorumluluk-responsibility ve adillik-fairness ön plana çıkmıştır (OECD, 2004: 14). Bir işletmede yukarıda belirtilen olumlu uygulamaların gerçekleşebilmesi şüphesiz örgüt çalışanlarının davranış ve tutumlarına bağlıdır. Yolsuzluk, hırsızlık veya hile yapmama gibi hususlar her ne kadar bireysel ahlâki değerlerle ilgili olsa da örgüt içindeki inançlar ve değerlerle de ilgisi bulunmaktadır. Bu kapsamda bir işletmede kurumsal yönetim prensiplerini hayata geçirebilmek için örgütsel etik ikliminin bulunması gerektiği değerlendirilmektedir. Bir örgüt içinde genel kabul görmüş, doğru veya yanlış kabul edilen davranış ve tutumların belirlendiği ve tanımlandığı kurumsallaşmış uygulama ve işlemlere örgütsel etik iklim denilmektedir (Parboteeah vd, 2005: 461). Etik iklim konusunda yapılan araştırmalar, bir organizasyonun etik iklimi ile çalışanların etik davranışları arasında önemli bir ilişki olduğunu göstermektedir (Victor ve John Cullen, 1987: 51; 1988: 101). Bu kapsamda, tepe yönetiminin örgüt iklimini belirleme ve değiştirme etkinliğinden de faydalanmak suretiyle; iş ortamlarında etik olmayan davranışları azaltmanın ilk adımı, organizasyonun o anki etik iklimi hakkında bilgileri değerlendirmektir (Peterson, 2002: 313). Bir işletmede çalışanların kendilerini oraya gönülden bağlı hissetmeleri, birçok olumlu örgütsel davranışın (iş memnuniyeti, iş performansı, işten ayrılmaların azalması, iş stresinin azalması, iş devamsızlığının azalması vb.) öncülü olabilmektedir (Efraty ve Wolfe, 1988: 105; 335

342 Carmeli vd., 2007: 972; Gillet vd., 2013: 2562; Shearman, 2013: 1968). Bu kapsamda son yıllarda araştırmacıların dikkatini çeken örgütsel özdeşleşme kavramı önem arz etmektedir. Çalışanların örgütleriyle birlik ve beraberlik içerisinde olmaları, örgüte davranışsal boyutta ilave destekte bulunmaları ve kendilerini örgütün bir parçası olarak görerek örgütle kişileştirmelerine örgütsel özdeşleşme denilmektedir (Turunç ve Çelik, 2010: 187). Bu çalışmada, kurumsal yönetim anlayışı açısından önemli bir unsur olan örgütsel etik iklim konusu ele alınmıştır. Söz konusu faktörün örgütsel özdeşleşmeye olan etkisini değerlendirmeden önce müteakip bölümlerde konunun kavramsal çerçevesi incelenecek daha sonra da ampirik araştırma ile istatistiksel analizler yapılarak sonuçlar tartışılacaktır. 2.KAVRAMSAL ÇERÇEVE a.örgütsel Etik İklim ABD de 1980 lerin başında yaşanan küresel ölçekli skandallardan (Watergate, Enron vb.) sonra iş hayatında etik uygulamalar, etik karar verme gibi konular açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. Hem bireysel hem de örgütsel nedenleri bulunan örgütsel etik dışı davranışlar; ayrımcılık, kayırma, yolsuzluk, rüşvet, yıldırma ve korkutma gibi durumlarla kendini gösterebilmektedir. Bart Victor ve John Cullen ın (1987: 51; 1988: 101) öncülük etttiği örgütsel etik çalışmalarda etik sorunlarla nasıl başa çıkılacağı ve etik açıdan doğru bir davranışın ne olduğu ile ilgili ortak bir anlayış belirlenmeye çalışılmıştır. Bu maksatla, işgörenlerin örgüt içinde kabul edilebilir olan ve olmayan davranışlarla ilgili görüşlerinin ve örgüt içinde olması gereken etik davranışlarla ilgili beklentilerinin belirlenmesi üzerinde durulmuştur (Dündar ve Şahin, 2011: 130). Kurumsal yönetim anlayışını benimsemiş örgütler; etik kuralları, ayrı ve kendine özgü bir alan olarak görmekten ziyade, yönetim sisteminin ayrılmaz bir parçası olarak kabul etmektedirler. Bu kapsamda modern örgütler tarafından etik kurallar düzenlenirken, işgörenlerin günlük işlerinde karşılaşacağı durumlara özel geliştirilen davranış kalıplarından ziyade, örgüte hâkim bir etik iklimini örgüt kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirmek esas alınmıştır (Doğan ve Kılıç, 2014: 271). Örgütte bireylerin örgüt kültürünün ögeleri olan değer, inanç ve normlara ilişkin algıları örgüt iklimini oluştururken, örgüt kültürünün etiksel görünümünde olan değer, inanç ve normlara ilişkin algılar ise örgütsel etik iklimi oluşturmaktadır (Sağnak, 2005: 204). Örgütlerde farklı etik iklim çeşitlerinin olduğunu vurgulayan Victor ve Cullen (1988: 102), bireylerin örgütün etik iklimi sayesinde, kendilerinden beklenilen davranışları öğrendiklerini ve bu şekilde davranarak, çevrelerine uyum sağladıklarını belirtmişler ve yönetimin karar alma sürecinde de örgütsel etiğin yol gösterici olduğunu iddia etmişlerdir. Ayrıca etik iklim, örgütlere doğru davranışın ne olduğunu göstermenin yanında etik sorunlarla karşı karşıya kalındığında da ne yapılması gerektiği konusunda da yardımcı olabilmektedir (Peterson, 2002:313). İşgörenler tarafından kurumdaki var olan etik prosedürler ve politikalara göre anlamlı bir şekilde algılanan örgütsel etik iklim, örgüt içindeki ödül, resmi veya gayri resmi sistemler tarafından etkilenmektedir (Doğan ve Kılıç, 2014: 271). Victor ve Cullen e göre (1988: 102); sosyal normlar, organizasyonel davranışlar ve kalıplar, işletmeye özel faktörler gibi etkenler 336

343 organizasyonun etik iklimini etkilemekte ve geliştirebilmektedir. Bir örgüt içerisinde etik davranışların hangi sıklıkta davranışlar yansıdığı etik iklimin kabul edilme derecesine dair bir fikir verebilir. Örgüt içinde oluşan çatışmaları da azaltma etkisi bulunan etik iklim, ahlaki standartlara sahip davranışları destekleyen, etik değerlere önem ve öncelik veren örgüt kültürünün çok önemli bir parçasını teşkil eder (Dündar ve Şahin, 2011: 133). Bir örgütün etik iklimi; hangi davranışların doğru olduğu ve etik sorunların nasıl üstesinden gelinebileceği hakkındaki paylaşılmış düşüncelerden oluşurken, bütün düzeylerde ve koşullarda karar verme tonunu (siyah, beyaz, gri) da ayarlamaktadır. Gri alanlar, kurumsal etik standartların yeterince açık olmadığı durumlardır. Bu durum, bireyin bilgi eksikliğinden, değerlerin açık ve net olmamasından, etik kodların belirsiz olmasından kaynaklanabilir. Örgütlerde farklı etik iklimlerin oluşmasında kişisel çıkar, şirket kârı, faaliyet etkinliği, bireysel arkadaşlıklar, ekiplerin çıkarları ve ilgileri, sosyal sorumluluk, kişisel ahlâk, kurallar, standartlar, prosedürler, kanunlar gibi faktörler etkili olmaktadır (Kocayiğit, 2010: 60). b.örgütsel Özdeşleşme Olumlu ve arzulanan örgütsel davranış çeşitlerinden olan; düşük seviyede işten ayrılma isteği, örgütsel vatandaşlık davranışı, iş gören memnuniyeti ve performans artışı gibi faktörlerin örgütsel özdeşleşmeyi sağlamış örgütlerde çok daha fazla seviyede olduğu değerlendirilmektedir (He ve Brown, 2013: 12). Bu kapsamda hem bireyler için hem de örgütler için örgütsel özdeşleşmenin sağlanmasının istenen bir durum olacağı düşünülmektedir. Örgütlere karşı giderek azalan iş gören sadakatinin son dönemlerde örgütsel özdeşleşmeye olan ilgiyi arttırdığı ve örgütsel özdeşleşmenin daha fazla ciddiye alınmasına ve üyeleri için daha fazla teşvik sağlamasına neden olduğu düşünülmektedir (Mael ve Ashforth, 1992: 103). Bundan dolayı örgütün ve iş görenlerin ortak bir paydada uyum sağlayamamaları durumunda, örgütün amaçlarını gerçekleştirmesine imkân bulunmayacağı değerlendirilmektedir (Eren, 2012: 39). Örgütsel özdeşleşme kavramının gelişimi, bireylerin kişisel ve sosyal kimliklerinin bulunduğunu varsayan sosyal kimlik teorisine dayanmaktadır (Mael ve Ashforth, 1992: 104). Sosyal kimlik teorisine göre bireylerin kendilerini ve başkalarını örgütsel üyelik, yaş, cinsiyet gibi çeşitli sosyal gruplara göre sınıflandırma eğiliminde oldukları değerlendirilmektedir. Bireyler bu sınıflandırma sayesinde sosyal çevrelerini anlamlandırabilir ve kendilerini onun içerisinde konumlandırabilirler (Tajfel ve Turner, 1979: 42). Sosyal kimlik teorisine göre bireyin, kendisine benzer olarak algıladığı, benzer şekilde tanımladığı, benzer görüşler paylaştığı gruplarla bağlılık oluşturacağı ve özdeşleşleşeceği değerlendirilmektedir (Stets ve Burke, 2000: 227). Bu belirtilenler çerçevesinde örgütsel özdeşleşme, bireyin kendisini örgütüyle bir bütün olarak algılaması ve örgütün başarı veya başarısızlıklarını kendisine mal etmesi olarak tanımlanmaktadır (Mael ve Ashforth, 1992: 103). Örgütsel özdeşleşme, birey ve örgütün ortak olarak paylaştığı bilişsel bir kimliktir. Böylece bireylerin, örgütlerin yararına olduğunu düşündükleri biçimde hareket edecekleri değerlendirilmektedir (Fuller vd., 2006: 701). 337

344 Örgütsel özdeşleşmenin iki bağımsız fakat önemli bireysel ihtiyaçtan kaynaklanmakta olduğu düşünülmektedir (Hogg ve Terry, 2000: 124). Bu ihtiyaçlar; belirsizliğin azaltılması ve kendini geliştirme ihtiyaçlarıdır. Belirsizliği azaltma ihtiyacı, bireyin gidermek zorunda olduğu temel ihtiyaçlarındandır. Kendini geliştirme ihtiyacı ise bireyin kendi sosyal kimliğini olumlu görmesi sonucu kişisel saygınlığını artırabileceğine dair inancıdır (Loi vd., 2013: 44). 3.ARAŞTIRMANIN AMACI, VARSAYIMLARI VE KISITLARI Yapılan çalışmanın en temel amacı; örgütsel özdeşleşme üzerinde örgütsel etik iklim algısının etkisinin olup olmadığını belirleyebilmektir. Araştırmada kamu sektöründe çalışan personelin özel sektöre göre bazı farklılıkları olduğu göz önüne alınmıştır. İşini kaybetme noktasında hiçbir endişe taşımayan kamu sektörü personelinin özel sektöre göre daha fazla etik davranacağı varsayılarak bu çalışmaya konu edilmiştir. Yapılan bu çalışmanın da hiç şüphesiz bazı kısıtları bulunmaktadır. Araştırmanın yapıldığı örneklem; TRB-2 bölgesindeki (Bitlis, Muş, Van, Hakkari) kamu çalışanlarını kapsamaktadır. Bu nedenle çıkarım yapılabilecek sonuçlar bölgesel ve kültürel farklılıklara göre değişkenlik gösterebilir. Buna ilave olarak anket yöntemi ile yapılan araştırmada katılımcıların soruları içtenlikle cevaplamama olasılığı da bir sınırlılık olarak değerlendirilmektedir. 4. ARAŞTIRMANIN HİPOTEZİ VE MODELİ Yukarıda belirtilen teorik bilgiler çerçevesinde bir çok olumlu örgütsel davranışın öncülü olduğu değerlendirilen örgütsel özdeşleşmenin, bir işletmede yönetimin kurumsallaşmasında da etkisi olabileceği düşünülmüştür. Bu kapsamda kurumsal yönetim ile etik değerler arasındaki ilişkileri konu alan çalışmalardan hareketle (Ryan vd., 2010: 673; Belak, 2013: 527; Robertson, 2013: 86; Sinnicks, 2014: 229), örgütte var olduğu algılanan etik iklimin, örgütsel özdeşleşmeye etkisi olabileceği düşünülerek aşağıda belirtilen araştırma hipotezi ortaya atılmış ve araştırmanın modeli Şekil-1 de belirtilmiştir. H1: Bir örgütte işgörenler tarafından algılanan örgütsel etik iklim, örgütsel özdeşleşmeyi pozitif yönlü ve anlamlı olarak etkilemektedir. Şekil-1 Araştırma Modeli Örgütsel Et k İkl m Örgütsel Özdeşleşme 5.ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ a.anakütle ve Örneklem Araştırmanın anakütlesini Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İstatistikî Bölge Birimleri Sınıflandırılması 2.düzeye göre TRB-2 Bölgesinde (Bitlis, Muş, Van, Hakkari) görev yapan kamu çalışanları oluşturmaktadır. Devlet Personel Başkanlığı istatistiklerine göre 338

345 TRB-2 bölgesinde kamu çalışanı bulunmaktadır (DPT, 2014). Verilerin toplanması maksadıyla TRB-2 bölgesindeki kamu çalışanlarına yoluyla anket formu gönderilmiş, bunlardan geri dönüş yapılanlardan uygun olmayanlar ayıklandıktan sonra 528 anket formu araştırmanın örneklemine konu edilmiş ve analizlere dahil edilmesi uygun görülmüştür. Anakütle büyüküğüne göre alınması gereken minimum örneklem sayısını belirlemek amacıyla Polat ın (2009: 150) çalışmasında belirtilen formül esas alınmıştır. Bu formüle göre söz konusu anakütle için minimum örneklem sayısının 381 olması gerektiği hesaplanmıştır. Bu kapsamda çalışmada seçilen örneklem büyüklüğünün (528>381) anakütleyi temsil yeteneği olduğu değerlendirilmektedir. Örneklem büyüklüğünün belirlenmesine ilişkin yapılan hesaplamanın ayrıntıları aşağıda belirtilmiştir (Çalışanlar homojen bir örneklem oluşturmadıkları için p ve q değerleri 0,5 olarak alınmıştır. Anlamlılık düzeyi olarak %95 esas alınmış ve bu değerin karşılığı olan t= 1,96 kullanılmıştır. Araştırmada kabul edilebilecek hata payı %5 olarak belirlenmiş ve d=0,05 alınmıştır). Nt 2 pq (69477) * (1,96) 2 * 0,5 * 0,5 n= = 381 d 2 (N-1) + t 2 pq (0,05) 2 * ( ) + (1,96) 2 * (0,5*0,5) b.veri Toplama Araçları Yapılan bu araştırmada iki tür ölçek kullanılmıştır. Bunlardan birincisi Örgütsel özdeşleşmenin belirlenmesinde Mael ve Ashforth (1992) tarafından geliştirilen ve pek çok araştırmada kullanılan (Tüzün, 2006; Bhattacharya vd., 1995; Mael ve Ashforth, 1992; Van Knipperberg ve Van Schie, 2000) örgütsel özdeşleşme ölçeğidir. Toplam 6 sorudan oluşan bu ölçekte cevaplar 5 li likert ölçeği ile alınmıştır (1=Kesinlikle katılmıyorum, 5=Kesinlikle katılıyorum). Mael ve Ashforth (1992) araştırmasında ölçeğin güvenirlik katsayısını 0,87 olarak bildirmiş ve veriler tek faktör altında toplanmıştır. Bu araştırmada algılanan örgütsel etik iklim ölçeği için, Victor ve Cullen ın (1987, 1988) geliştirdiği ölçek temel alınmıştır. Hian Chye Koh ve El'fred H.Y.Boo (2001) tarafından sadeleştirilen ve Öztürk (2009: 47) tarafından kullanılan ölçek toplam 8 sorudan oluşmaktadır ve cevaplar 5 li likert ölçeği ile alınmaktadır (1=Kesinlikle katılmıyorum, 5=Kesinlikle katılıyorum). Öztürk (2009: 127) tarafından yapılan çalışmada güvenilirlik katsayısı 0,937 olarak ölçülmüş ve veriler tek faktör altında toplanmıştır. c. İstatistiksel Analiz Çalışma kapsamında elde edilen verilerin analiz edilmesinde SPSS 20.0 paket programı kullanılmıştır. Ölçeklerin iç tutarlılığı için Cronbach Alpha katsayılarına bakılmış, yapısal geçerliliği için ise açımlayıcı faktör analizleri uygulanmıştır. Sonuç olarak ise regresyon analizleri uygulanarak örgütsel etik iklim algısının örgütsel özdeşleşme üzerine olan etkisi incelenmiştir. 6.BULGULAR VE HİPOTEZ TESTLERİ a.açımlayıcı Faktör Analizi Çalışmada kullanılan iki ölçek için toplanan verilerinin yapısal geçerliliği araştırmak maksadıyla Açımlayıcı Faktör Analizi (AFA) uygulanmıştır. Her iki ölçeğe ait örneklemler analiz öncesinde KMO ve Barlett Testlerine tabi tutulmuş ve faktör analizine uygun olduğu 339

346 Örgütsel özdeşleşme (KMO>0,60; p<0,001) tespit edilmiştir (Büyüköztürk, 2006: 126). Örgütsel özdeşleşme ölçeğine ilişkin yapılan faktör analizi sonucunda önceki çalışmalara benzer şekilde verilerin bir faktöre dağıldığı, faktör yüklerinin ile arasında değiştiği görülmüştür. Elde edilen faktörlerle toplam varyansın %52,906 sının açıklandığı görülmüş ve ölçeğin yapısal geçerliliğini desteklediği belirlenmiştir. Örgütsel özdeşleşme ölçeğine ait faktör analizinin ayrıntıları Tablo-1 de sunulmuştur. Örgütsel etik iklim ölçeği ile ilgili yapılan faktör analizinde ise 8.soru birden fazla faktörü ölçtüğü için ölçekten çıkarılmıştır. Faktör analizi sonucunda, verilerin yazındaki çalışmalara benzer şekilde bir faktöre dağıldığı faktör yüklerinin ile arasında değiştiği görülmüştür. Elde edilen faktörlerle toplam varyansın %54,976 sının açıklandığı görülmüş ve ölçeğin yapısal geçerliliğini desteklediği belirlenmiştir. Örgütsel etik iklim ölçeğine ait faktör analizinin ayrıntıları Tablo-2 de sunulmuştur. Ayrıca yorumlanabilir ve anlamlı faktörler elde etmek maksadıyla her iki ölçek için Bileşen Matrisi, literatürde yaygın olarak kullanılan Varimax yöntemi ile döndürülmüştür. Çalışmada kullanılan iki ölçeğe ait AFA sonuçları incelendiğinde faktör yüklerinin büyük bir çoğunluğunun 0,60 nın üzerinde olduğundan iyi seviyede olduğu değerlendirilmiştir (Türen vd, 2013). KMO:0,807 Tablo-1 Örgütsel özdeşleşme açımlayıcı faktör analizi Bartlett's Test of Sphericity Faktör Kod Maddeler Yaklaşık 2 SD p 409, ,000 Faktör Yükleri ÖZ4 Çalıştığım işyerinin başarısını kendi başarım gibi hissederim. 0,797 Özdeğer Varyans (%) ÖZ3 ÖZ1 ÖZ5 ÖZ2 ÖZ6 Çalıştığım işyeri hakkında konuşurken genellikle ''biz'' ifadesini kullanırım. Biri çalıştığım işyerini eleştirdiğinde, kendime hakaret edilmiş gibi hissederim. Biri çalıştığım işyeri için övgü dolu sözler söylediğinde kendime iltifat edilmiş gibi hissederim. Diğer kişilerin çalıştığım işyeri hakkında ne düşündükleri benim için çok önemlidir. Medyada çalıştığım işyerine yönelik bir eleştiri yer aldığında kendimi kötü hissederim. 0,752 0,749 0,748 0,667 0,638 3,174 52,

347 Örgütsel etik iklim Tablo-2 Örgütsel etik iklim açımlayıcı faktör analizi KMO:0,799 Bartlett's Test of Sphericity Yaklaşık 2 SD p 481, ,000 Faktör Kod Maddeler Faktör Yükleri ÖE1 Çalıştığım kurumda iş ahlakına yönelik ilkeler yer alır. 0,825 Çalıştığım kurumda iş ahlakına uygun olmayan davranışların hoş ÖE4 0,763 görülmeyeceği açık kurallarla belirtilmiştir. ÖE2 Çalıştığım kurumda iş ahlakı resmi ve yazılı olarak belirtilmiştir. 0,743 ÖE5 Çalıştığım kurumda, bir personel kurumun menfaatinden çok, kişisel menfaatine yönelik, iş ahlakına uygun olmayan davranışlarda 0,735 bulunmuşsa anında uyarılır. ÖE7 Çalıştığım kurumda çalışanların, kurumun kural ve prosedürlerinden ayrılmaması beklenir. 0,677 ÖE3 Çalıştığım kurumda iş ahlakına yönelik ilkeler zorlayıcı bir kural olarak yer alır. 0,558 ÖE6 Çalıştığım kurumda tüm çalışanların iyiliği gözetilmektedir. 0,553 Özdeğer Varyans (%) 3,428 54,976 b.iç Tutarlılık Analizi Ölçeklerin güvenilirliğinin (içsel tutarlılığının) değerlendirilmesinde en yaygın kullanılan metotlardan birisi Cronbach alfa testidir ve bu katsayının 0.70 den büyük olup olmadığının kontrol edilmesi gerekir (Bülbül ve Demirer, 2008). Bu kapsamda Cronbach Alpha katsayılarına bakıldığında iki ölçeğin de iç tutarlılıkları hesaplanmış ve örgütsel özdeşleşme ölçeği için α = 0, 819, örgütsel etik iklim için ise α = 0,817 olarak hesaplanmıştır. Bu kapsamda; elde edilen bu değerlerin tamamının α >0,70 olduğundan, her iki ölçeğin de güvenilir olduğu sonucuna varılmıştır (Nunnally, 1978: 245). c. Örgütsel etik iklimin örgütsel özdeşleşme üzerine etkisi Değişkenlerin birbirine olan etkisinin sınanması için regresyon analizi kullanılmıştır. Regresyon analizi, iki değişken arasındaki ilişkide, birindeki değişimin diğerindeki değişim ile açıklanması maksadıyla uygulanan bir istatistiksel yöntemdir. Regresyon analizi, özellikle değişkenler arası neden sonuç ilişkisinin sınanmasında da etkin olarak kullanılmaktadır (Güriş ve Çağlayan, 2005: 199). Faktör analizi sonucunda elde edilen faktörlere ait faktör skorları regresyon modelinde bağımsız değişken olarak kullanılabilmektedir (Johnson ve Wichern, 2002: 511). Bu kapsamda faktör skorları kullanılarak regresyon analizleri yapılmıştır. Doğrusal regresyon analizi uygulamadan önce, verilerin bu analizin temel varsayımlarını (normallik, çoklu doğrusal bağıntı, ardışık bağımlılık vb.) sağlaması gerekmektedir (Türen vd, 2013). Analiz edilen veriler zaman serisi olmadığından ardışık bağımlılık varsayımının kontrol edilmesine gerek yoktur. Modeldeki değişkenlerin normallik ve çoklu doğrusal bağıntı varsayımı sınamaları test edilmiştir. Modelde yer alan değişkenlerin normal dağılıma uyup uymadığı Tek Örneklem Kolmogorov-Smirnov testi ile sınanmış ve bu testte tüm değişkenler için p>α=0,05 olduğundan %95 güvenirlilik düzeyinde tüm 341

348 değişkenlerin dağılımının normal olduğu tespit edilmiştir. Modeldeki değişkenlerin çoklu doğrusal bağıntı varsayımı sınamaları test edilmiştir. VIF değerlerinden hiçbiri 10 dan büyük veya Tolerans değerlerinden hiçbiri 0,2 den küçük olmadığı için (Tatlıdil, 1996: 35) modelde çoklu doğrusal bağıntı olmadığı ve modelin kurulabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Örgütsel etik iklim algısının örgütsel özdeşleşme üzerine olan etkisinin belirlenmesi maksadıyla yapılan regresyon analizi sonucunda, p=0,000 < α=0,05 olduğu görülmüş modelin istatistiksel olarak tümüyle anlamlı olduğuna % 95 güvenirlilik düzeyinde karar verilmiştir. Bu kapsamda araştırmanın hipotezi H1 kabul edilmiş ve örgütsel etik iklim algısının örgütsel özdeşleşmeyi anlamlı (p=0,000) ve pozitif yönde (β=0,434) etkilediği tespit edilmiştir. Regresyon analizine ait ayrıntılar Tablo-3 de sunulmuştur. Tablo-3 Örgütsel etik iklim-örgütsel özdeşleşme regresyon analizi Hipotez R R² Düzeltilmiş R² S.H. F p Bağımsız Değişken Bağımlı Değişken 0,434 0,188 0,184 0,903 47,262 0,000 Örgütsel etik iklim Örgütsel özdeşleşme H1 β Standart hata t değeri Tolerans VIF 0,434 0,063 6,875 1,000 1,000 7.TARTIŞMA VE SONUÇ Yapılan bu çalışmada kurumsal yönetim çerçevesinde, bir örgütte bulunan etik iklimin örgüt çalışanlarının kurumlarıyla özdeşleşme derecelerine olan etkisi incelenmiştir. Yapılan analizler neticesinde örgütsel etik iklim algısının örgütsel özdeşleşme üzerinde pozitif yönlü ve anlamlı bir etkisi olduğu tespit edilmiştir. Ulusal ve uluslararası yazında yapılan tarama neticesinde bu çalışmaya benzer bir araştırmaya rastlanmamıştır. Bu kapsamda elde edilen bulgular ulusal ve uluslararası yazındaki bir boşluğu doldurabilecek nitelikte olduğu değerlendirilmektedir. Kamu sektöründe çalışanların etik davranışlar sergilemesi, bir ülkenin saygınlığı için önemli bir faktör olarak görülmektedir. Mesleki açıdan etik değerlere bağlı ve kurumlarıyla kendilerini özdeşleştirmiş işgörenler kurumsal yönetimin benimsenmesi ve yaygınlaştırılması açısından önem arz etmektedir. Kurumsal yönetim anlayışının yerleştiği ülkelerde sermayenin yurt dışına kaçması önlenirken yabancı yatırımlar ile ekonomi ve sermaye piyasasının rekabet gücü artmaktadır. Ayrıca bu ülkelerde yaşanan krizler daha az zararla atlatılabilmekte ve kaynaklar daha etkin dağıtılabilmektedir. Bütün bunların sonucunda ise çalışanların refahı yükselecek ve belki de en önemlisi ülkenin prestiji artacaktır. Söz konusu kurumsal yönetim anlayışının yerleşmesinde çok önemli bir faktör olarak ele alınan örgütsel etik iklim, aynı zamanda olumlu örgütsel davranış boyutlarını da pozitif yönde etkileyebileceği değerlendirilerek, diğer olumlu örgütsel davranış çeşitleriyle bu konunun araştırılmasında fayda olduğu 342

349 düşünülmektedir. Ayrıca yapılan bu çalışmada elde edilen sonuçların benzer değişkenler ile farklı sektörlerde uygulanmasının da faydalı olacağı değerlendirilmektedir. KAYNAKÇA BATTACHARYA, C. B.; RAO, Hayagreeva; GLYNN, Mary Ann. (1995). Understanding the Bond of Identification: An Investigation of Its Correlates Among Art Museum Members. Journal of Marketing, 59 (4), BELAK, J. (2013). Corporate Governance and the Practice of Business Ethics in Slovenia, Syst Pract Action Res, 26: DOI /s BÜLBÜL, H. ve DEMİRER, Ö. (2008). Hizmet Kalitesi Ölçüm Modelleri SERVQUAL ve SERPERF in Karşılaştırmalı Analizi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 20: BÜYÜKÖZTÜRK, Ş. (2006). Sosyal Bilimler için Veri Analizi El Kitabı, Ankara, Pegem A Yayıncılık CARMELİ A., GİLAT G. AND WALDMAN D.A. (2007). The Role of Perceived Organizational Performance in Organizational Identification, Adjustment and Job Performance, Journal of Management Studies, 44:6 September 2007, doi: /j x DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI (2014). Kamu Personeli İstatistikleri, Erişim: DOĞAN S. ve KILIÇ S. (2014). Algılanan Örgütsel Etik İklim Ve Üretkenlik Karşıtı İş Davranışları Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 15, Sayı 1, 2014 EFRATY D. and WOLFE D.M. (1988). The Effect Of Organızatıonal Identıfıcatıon On Employee Affectıve And Performance Responses, Journal Of Busıness And Psychology, Volume 3, No. 1, Fall 1988 EREN, E. (2012). Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi. 13. Baskı, Beta Basım Yayım, İstanbul. FULLER, B. J.; MARLER, L.; HESTER, K.; FREY, L.; RELYEA, C. (2006). Construed External Image and Organizational Identification: A Test of the Moderating Influence of Need for Self-Esteem. The Journal of Social Psychology, 146(6), GİLLET N., COLOMBAT P., MİCHİNOV E., PRONOST A.M. and FOUQUEREAU E. (2013). Procedural justice, supervisor autonomy support, work satisfaction, organizational identification and job performance: the mediating role of need satisfaction and perceived organizational support, Journal of Advanced Nursing, Nov.:1 GÜRİŞ, S. ve ÇAĞLAYAN, E. (2005). Ekonometri, İstanbul: Der Yayınları.HE, Hongwei; Brown, Andrew D. (2013). Organizational Identity and Organizational Identification: A Review of the Literature and Suggestions for Future Research. Group & Organization Management, 38 (1), HOGG, M. A.; TERRY, D. J. (2000). Social Identity and Self-Categorization Processes in Organizational Contexts. Academy of Management Review, 25 (1), JOHNSON, R.A. ve WİCHERN, D.W. (2002). Applied Multivaried Statistical Analysis, 5th Ed. USA: Pearson Education Int. KOCAYİĞİT A. (2010). İlköğretim Okullarında Etik İklimin Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi, Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi KOH H. C., BOO E. H. Y. (2001). The Link Between Organizational Ethics and Job Satisfaction: Journal of Business Ethics 29:

350 LOİ, R.; CHAN, K.W.; LAM, L.W. (2013). Leader-Member Exchange, Organizational Identification, and Job Satisfaction: A Social Identity Perspective. Journal of Occupational and Organizational Psychology, 87, MAEL, F.; ASHFORTH, B. E. (1992). Alumni and Their Alma Mater: A Partial Test of the Reformulated Model of Organizational Identification. Journal of Organizational Behavior, 13, MATTHEW S. (2014). Practices, Governance, and Politics: Applying MacIntyre s Ethics to Business, Business Ethics Quarterly 24:2 (April 2014). ISSN X pp DOI: /beq Hill. NUNNALLY, J. C. (1978). Psychometric theory (2nd ed.). New York: McGraw- ORGANISATION FOR ECONOMIC CO-OPERATION AND DEVELOPMENT (OECD, 1998). Corporate Governance Principles, corporategovernance principles/, Erişim: ORGANISATION FOR ECONOMIC CO-OPERATION AND DEVELOPMENT (OECD, 2004). OECD Principles of Corporate Governance, corporategovernanceprinciples/, Erişim: ÖZTÜRK, H.F. (2009). Okul Yöneticilerinde Örgütsel Ahlaki İklim (Örgütsel Etik), Örgütsel Vatandaşlık ve Örgütsel Bağlılık İlişkisi (Şişli İlçesi Örneği), Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi PARTBOTEEAH, K.P., CULLEN, J.B., Victor, B. ve SAKANO, T. (2005). National Culture And Ethical Climates. A Comparison of U.S. And Japanese Accountıng Firms. Management International Reviews. 45.4, PETERSON, D.K. (2002). The Relationship Between Unethical Behaviour And The Dimensions Of The Ethical Climate Questionnaire. Journal of Business Ethics. 41, POLAT Mustafa (2009). Örgütsel Özdeşleşmenin Öncülleri ve Ardılları Üzerine Bir Saha Çalışması, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Yönetim ve Organizasyon Bilim Dalı Doktora Tezi. ROBERTSON C.J., BLEVİNS D.P. AND DUFFY T. (2013). A Five-Year Review, Update, and Assessment of Ethics and Governance in Strategic Management Journal, Journal of Business Ethics (2013) 117:85 91 DOI /s RYAN L.V., BUCHHOLTZ A.K. and KO R.W. (2010). New Directions in Corporate Governance and Finance: Implications for Business Ethics Research, 2010 Business Ethics Quarterly 20:4 (October 2010); ISSN X pp SAĞNAK M. (2005). İlkögretim Okullarında Görevli Yönetici ve Ögretmenlerin Örgütsel Etik İklim Türlerine İlişkin Algı ve Doyum Düzeyleri, Eurasian Journal of Educational Research, 20, pp, /2005 SERMAYE PİYASASI KURULU (2003). Seri:IV, No:54 Sayılı Kurumsal Yönetim İlkelerinin Belirlenmesine ve Uygulanmasına İlişkin Tebliğ SHEARMAN M. S. (2013). American workers' organizational identification with a Japanese multinational manufacturer., International Journal of Human Resource Management. Aug2013, Vol. 24 Issue 10, p p. 3 Charts. STETS, Jan E., BURKE, Peter J. (2000). Identity Theory and Social Identity Theory. Social Psychology Quarterley, 63 (3), ŞAHİN B. ve DÜNDAR U.T. (2011). Sağlık Sektöründe Etik İklim Ve Yıldırma (Mobbıng) Davranışları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi,

351 TAJFEL, H. and TURNER, J. C. (1979). An Integrative Theory of Intergroup Conflict. In W. G. Austin & S. Worchel (Eds.), The Social Psychology of Intergroup Relations. Monterey, CA: Brooks-Cole. TATLIDİL, H. (1996). Uygulamalı Çok Değişkenli İstatistiksel Analiz, Ankara: Cem Web Ofset Ltd.Şti. TURUNÇ, Ö. ve ÇELİK, M. (2010). Çalışanların Algıladıkları Örgütsel Destek ve İş Stresinin Örgütsel Özdeşleşme ve İş Performansına Etkisi, Yönetim ve Ekonomi Yıl:2010 Cilt:17 Sayı:2 Celal Bayar Üniversitesi İ.İ.B.F. MANİSA TÜREN, U., GÖKMEN, Y. ve TOKMAK, İ. (2013). İnsan Kaynakları Yönetimi Uygulamalarının İşletme Performansına Etkisi: İşletmelerin Sahip Oldukları Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kabiliyetlerinin Aracılık Rolü, Business and Economics Research Journal, Volume 4, Number 4, pp TÜZÜN, İpek Kalemci (2006). Örgütsel Güven, Örgütsel Kimlik ve Örgütsel Özdeşleşme İlişkisi, Uygulamalı Bir Çalışma. Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Ana Bilim Dalı, Ankara. VAN KNİPPENBERG, D.; VAN SCHİE, E.C.M. (2000). Foci and Correlates of Organizational Identification. Journal of Occupational and Organizational Psychology, 73, VİCTOR, C. and CULLEN, J.B. (1987). A Theroy and Measure of Ethical Climate in Organizations. Research in Social Performance & Policy, 9, 1987, VİCTOR, C. and CULLEN, J.B. (1988). The organizational bases of ethical work climates. Administrative Science Quarterly, 33 (1),

352 Yalın Dönüşüm Sürecinde Pazarlamanın Başarı Sırrı; İsrafları Yok Etme Mustafa YÜCEL, Kübra DURMUŞ İnönü Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bil.Ens., İşletme Yüksek Lisans Mezunu, ÖZET Küresel rekabet koşulları isletmeleri hizmetin kalitesi, esneklik, kişisel talebe göre uyarlanmış ürünler ve hızlı cevap verebilme açısından rakiplerinden daha iyi olmaya zorlamaktadır. Pazar payını korumak ya da artırmak amacındaki işletmeler üretimin her aşamasında alternatif maliyet düşürme yolları bulmak durumundadır. Günümüzde hem üretim sektöründe hem de hizmet sektöründe birçok organizasyon kalitenin önemini kavramıştır. Bu nedenle süreçlerini iyileştirmek için farklı stratejileri ve yenilikleri uygulamaya çalışmaktadırlar. Rekabet ortamında eğilim, müşteri talebine hızlı cevap vermek ve kaliteli ürünleri düşük fiyata sunmaktır. Bu makale, üretim isletmelerinde yalın yönetim ve pazarlama anlayışının bir boyutu olarak ortaya çıkan yalın Pazarlama, diğer bir anlatımla pazarlamadaki yalınlaşma düşüncesini incelemektedir. Anahtar Kelimeler: Yalın Yönetim, Yalın Anlayış, Maliyetleme Sistemleri The Success Secret Of Marketing In The Lean Transformatıon Process; Desrtuctıon Of Waste ABSTRACT Global competition conditions force companies to be better than their competitors in terms of service quality, flexibility, individual products and quick response. Organizations aimed at saving or increasing market share have to find alternative ways to reduce costs in every step of production Nowadays, many organizations understand the importance of quality in both manufacturing and service sector, because of that they are trying to implement different strategies and innovations to improve their own processes. Competitive environment is to provide high quality products with low prices and quick response to customer demands. The purpose of this article is to analyze lean marketing methodology as a consequence of lean salesmanship idea, which is the dimension of lean management and marketing approach within production entities. Keywords: Lean Management, Understanding Lean, Costing Systems 346

353 1. GİRİŞ Geleneksel üretim sistemlerini uygulayan işletmeler için, bulundukları koşullar içerisinde yalın ilkeleri uygulayarak elde edebilecekleri faydaların büyüklüğünü tahmin etmek zordur. Bu zorluğu ortadan kaldırabilmek için yalın ilkelerin uygulanabileceği yalın üretim sistemini uygulama kararı alınmıştır. Bu karar doğrultusunda, geleneksel ve yalın üretim sistemleri arasında yer alan çalışan yönetimi, tesis yerleşimi, üretim planlaması, üretim kontrolü, malzeme ve bilgi akış sistemleri olarak belirtilen yöntemler arasında önemli farklılıklar olduğu sonucuna ulaşılmıştır.(deran Ve Beller, 2014;162) Yalın düşüncenin temel amacı organizasyonlar, teknolojiler ve sabit kıymetler üzerinde odaklanmak yerine, ürün üstüne odaklanarak, kaynakları ürünü etkileyecek çalışmalara yönlendirmektir. Buna bağlı olarak Yalın Üretim; yapısında hiçbir gereksiz unsur taşımayan, hata, stok, işçilik, üretim alanı, fire, müşteri memnuniyetsizliği ve maliyet gibi unsurların en aza indirgendiği üretim sistemidir. Yalın üretim, en az kaynakla, en kısa zamanda, en ucuz ve hatasız üretimi, müşteri talebine de bire bir uyabilecek/yanıt verebilecek şekilde, en az israfla (israfsız) ve nihayet tüm üretim faktörlerini en esnek şekilde kullanıp, potansiyellerinin tümünden yararlanılmasıdır (Belgutay, 2007:21). Yalın kelimesi, israfı ortadan kaldırmak, katma değer yaratmayan işlemleri azaltmak ve katma değer yaratan işlemleri artırmak için gereken faaliyet ve çözümleri içermektedir (Wee & Wu, 2009: 336). Yalın yönetim, değer yaratmayan her türlü faaliyetin ayıklanması, kullanılan üretim faktörlerinin miktarının azaltılması, ileri teknoloji içeren ekipman ve nitelikli işgücü kullanımının sağlanması, doğru işi bir defada yapma prensibinden hareketle hataların yapılmadan önlenmesi ile ilgili faaliyetlerin yönetilmesidir.(türkan, 2010: 29). Hedef maliyetleme, sağlayacağı kârlılığı üretim maliyetini karşılayacak yeterlilikte mamuller geliştirmek için oluşturulmuş bir maliyet yönetim yöntemidir. Yöntemin altında yatan strateji, mamulün yaşam dönemi maliyetinin 80 85% inin tasarım aşamasında ortaya çıktığı esasına dayanır. Sonuç olarak mamul maliyetini yönetebilmek için en iyi potansiyele sahip olan hedef maliyetleme, çabalarını mamulün tasarım aşamasına odaklar. Bu maliyetleme yöntemi, belirli bir mamulde müşterilerin görmek istedikleri nitelik, kalite ve bu özellikler için ödemeyi kabul ettikleri fiyat üzerine araştırma ile başlar. Bir sonraki adım hedef ya da kabul edilebilir maliyeti belirleyebilmek için mamulün üretiminde şirketin gerekli gördüğü kârlılığı pazar fiyatından çıkarma işlemini içerir ve bundan sonra gelen tüm çabalar mamulün kabul edilebilir maliyetini belirlemeye yöneliktir.(yereli Ve Diğerleri,2012:38) 347

354 Yalın düşünceyi ülkemizde genellikler üretim alanlarında kullanmaktadırlar. Yalın düşünce, bir düşünce yapısıdır ve her alanda her yerde uygulanması mümkündür. Her ne kadar yalın düşünce, şirketlere getirdiği çözümler ile kendini kanıtlamış olsa da günümüzde bu düşünce yapısının işletmede ki tüm departmanlara işlememiş olması eksik yönlerindendir. Pazarlamada yalın düşünce kullanımı, aslında aynı temellere dayanmaktadır. Ancak bu düşüncede hedefler farklılaşmaktadır. Yani, üretimde uygulanan yalın düşünce ile pazarlamada uygulanacak yalın düşünce arasında bazı hedef farklılıkları vardır. Yalın üretimde hedefimiz, sıfır hata ve kaliteli ürün çıkarmak iken, yani hedefimiz ürün üzerine iken, yalın pazarlamada hedef müşteridir. Nasıl ki üretimde kaliteli bir ürün çıkarmaya çalışıyorsak, pazarlamada da yalın pazarlama ile kaliteli bir hizmet sağlamaya çalışılmaktadır.(sarıkaya,2014) Günümüzde KOBİ lerin karşı karşıya geldikleri problemlerin olası nedenleri arasında işletme süreçlerinde yalınlığı sağlayamamış olmaları da yer almaktadır. Yalınlık ise israfların yok edilmesiyle gerçekleşebilir. İsraf pek çok işletmede kaynakların etkin ve verimli kullanılmaması, atıl kaynaklar, atıl zamanlar ve verimsiz süreçlerin varlığı sebebiyle meydana gelmektedir. İsraf mobilyanızın üstünde toplanan toz gibidir. Yalın üretim sisteminin temeli, süreçlerdeki gereksiz faaliyetleri ortadan kaldırarak işletmelerde yalınlığı sağlayan bir üretim ve yönetim sistemine dayanmaktadır. İsraf, sistemde değeri olmayan tüm faaliyetlere denir. İsraf, ürüne değer katmak için gerekli minimum kaynak miktarı dışındaki her şeydir. Maliyet anlamında israf, ürüne değer katmayan envanter, ayarlar, ıskarta ve tekrar yapılmış ürünler gibi maruz kalınan maliyetlerdir. İsraf doğru ürünü, doğru müşteriye, doğru zamanda ve doğru fiyatla vermenin ötesindeki herhangi bir amaç olarak da tanımlanır.(bilen İşbeceren,2012:12-13). 2. Yalın Düşünce ve Beş Temel İlkesi Günümüzde, yalın yönetim kavramını ve bu kavram ile ilgili olan, yalın düşünce, yalın üretim, yalın organizasyon, ve yalın girişim, gibi kavramları açıklamadan önce; yalın kavramı üzerinde durmak gerekir. Yalın olmak; gerçekten ihtiyaç duyulmayan her şeyden arındırılmış olmak demektir. Bu bakımdan yalın üretim, yalın organizasyon veya yalın yönetim gibi benzer kavramların temelinde; bu gereksiz isleri yapan ihtiyaç fazlası elemanlardan kurtulmak düşüncesi yatmaktadır. Yalın Düşünce: Yalın düşünce; yalın bir üretim sistemine, yalın bir şirkete, yalın bir değer zincirine ulaşma düşüncesidir. Yalın düşüncenin amacı, yönetimin ilgi merkezini değiştirerek, değerin israf tan elimine 348

355 edilmesini sağlamak, organizasyonlar, teknolojiler sabit kıymetler yerine, kaynakların üretimini ve ürünü etkileyecek çalışmalara odaklanmak ve israflardan arınarak zenginliği yakalamaktır. Şekil:1 Genel düşünce ve Yalın düşünce Kaynak: ( Sarıkaya,2014) Her olgunun temelinde ilk olarak düşünce ve hayal olduğu gibi, yalın yönetimin temelinde de; yalın düşünce veya hayali bulunmaktadır. İlk olarak isletmeler nasıl yalın olunacağını, ne gibi süreçlerin gerektiğini düşünerek, tasarlayarak böyle bir ise girimselidirler. Yalın düşünce aşağıdaki süreçlerden geçmelidir. 1-Ürün bazında yalın düşünce. 2-Ürün akış yollarında yalın düşünce. 3-Ürünün müşteriye teslimatında yalın düşünce. 4-Sürekli iyileştirmede yalın düşünce. (Tikici ve Aksoy,2006:22). Şekil:2 Yalın Düşüncenin Temel İlkeleri Kaynak: ( Bir işletmede yalın düşüncenin uygulanması için beş temel ilke vardır. Bu ilkeler şunlardır (Woehrle ve Abou-Shady, 2010:68): 349

356 1. Bir mamul hizmetinde müşteri değerlerinin ne olduğunun belirlenmesi yoluyla değerlerin tespiti (müşteri değeri), 2. Değer akış süresince mamul yelpazesi veya belirli bir mamul için değer akışlarının belirlenmesi ve değer katmayan faaliyetlerin elemine edilmesi (değer akışı), 3. Değer katan faaliyetler için sürekli akışın sağlanması yoluyla mamul veya hizmet akışının sağlanması (akış), 4. Müşterinin ne istediği ve stokların düzenlenmesi ve müşterilerin ne zaman istediğinin belirlenmesi yoluyla müşteriden başlayan bir çekme mekanizmasının oluşturulması (çekme sistemi), 5. Sürekli yalın gelişimin sağlanması amacıyla mükemmellik için çalışmak (mükemmellik 2.1 Satış ve Pazarlamanın Yalın Uygulamalarla Dönüşümü Dünya savaşları bitene kadar üretimin arttırılmaması ve o döneme kadar sürekli arzın talepten küçük olması sebebiyle üretilen ürünlerin satışında sorun yaşanmıyordu. O dönemde, müşterinin işletmeler için bir önemi yoktu. Hiç bir önemli yönetim kararında müşteri ciddi olarak yer almazdı. Ne üreteceğine, nasıl satacağına, fiyatın ne olacağına işletmeler karar veriyor, hatta müşteriler kimi zaman paralarını önceden vererek, mal kuyruğunda aylarca bekliyorlardı. Tüketiciler kendilerine sunulanla yetinmek durumundaydılar. Seçenekleri firmaların ürettikleriyle sınırlıydı özetle Dünya tamamen bir arz cennetiydi.(kırım,2009: 150). Şekil:3 Satış ve Pazarlamada Yalın Uygulama Kaynak: Peter Druckere göre pazarlama, satışı gereksiz kılmaktır burada kastedilen; pazarlamanın görevinin karşılanmamış ihtiyaçları keşfederek tatmin edici çözümler sunmaktır. Pazarlama gerçekten başarılı olduğunda, insanlar yeni ürünleri beğenirler, bu beğeni ağızdan ağza yayılır 350

357 ve satış yapmak için çaba göstermeye çok az gerek kalır. Pazarlama satış yapmak ile eş anlamlı kullanılması uygun olmaz çünkü pazarlama işi işletmenin ürünü üretmesinden çok önce başlar. Pazarlama, yöneticilerin ihtiyaçları saptamak, bu ihtiyaçların boyutunu ve yoğunluğunu ölçmek ve ortada karlı bir fırsat olup olmadığını belirlemek için yaptıkları bir ev ödevidir. Satış yapmak ise ancak bir ürün imal edildikten sonra devreye girer. Pazarlama ürünün bütün yaşamı boyunca devam eder: yeni müşteriler bulmaya çalışmak ürünün çekiciliğini ve başarısını artırmak, ürün satış sonucundan dersler çıkarmak ve tekrarlanan satışları yöneltmektir. (Marjinal Yaklaşımlar E-Bültenleri, 03 Nisan 2007) Satış anlayışı, tüketicilerin çok gerekli olmayan şeyleri satın almaya karşı direndikleri, çeşitli satış geliştirme araçlarıyla daha fazla satın almaya ikna edilebilecekleri ve müşteri çekmek ve tutmak için satış yönlü güçlü bir örgüt kurulması gerektiği düşüncelerine dayanır. Basınçlı ve agresif satış yöntemlerinin uygulandığı firma yönlü, firmaya dönük bu anlayışa klasik pazarlama anlayışı da denilmektedir. Satış anlayışına göre, tüketiciler, genel olarak, satın alışlarda durgunluk veya mukavemet gösterdiklerinden, onların, dil dökerek satın almaya ikna edilmeleri gerekir. Satış ve pazarlama yaklaşımı birbirlerine benzeseler de satış yaklaşımında satıcının istekleri (ürünlerin nakde çevrilmesi) üzerine iken pazarlama yaklaşımında alıcı istekleri( tüketici istek ve ihtiyarlarının tatmin edilmesi) üzerinedir. (Altunışık vd., 2006: 19) Satış ve Pazarlama müşteriyi iyi tanımalı, onun için değer i bilmeli ve müşteriye doğru iten değil müşterinin çektiği bir sistemin kurulmasına ön ayak olmalıdır. Satışların karlı bir şekilde artışı ancak bu yolla olabilir. Bunun için ürün geliştirme ve üretim bölümlerine ne istediğini (segmentasyona göre ürün/hizmet özelliği ve miktarı, kalitesi, maliyeti, zamanı) tam olarak belirtmelidir. Şirketin stratejisini bu tanımlama oluşturmaktadır. Şirketlerde bazen fark edilmektedir ki, aslında müşterinin gerçekten talep etmediği özellikler ürün ya da hizmetin içeriğinde bulunmaktadır. Bunlar maliyet arttıran iyileştirme fırsatlarıdır. Tam tersi olduğunda ise satış kayıpları olabilmektedir. Bir diğer önemli konu satış ekiplerinin sonuçlarını iyileştirmek ve satıcının kara kutu sunu açmaktır. Bu şekilde elde edeceğimiz kazançlar, örnek satıcıların başarısının sebeplerini anlamak ve diğerlerine yaymak, satış tahminlerini daha kesin yapabilmek şeklinde ortaya çıkar. Satış ekiplerinin üzerindeki ofis yükleri azaltılmalı ve asli işleri olan müşteri ile temas a daha çok vakit ayırmalıdırlar. Satış ve Pazarlama çalışanlarını problem çözen takımlar haline getirmek gerekmektedir. ( 351

358 Şekil:4 Yalın Satış ve Pazarlama Kaynak: Satış ve Pazarlama Boyutunda Talep Tahmini Talep tahmini belirli bir ürünün, belirli bir gelecek zaman içindeki satışlarının tahminidir. Talep tahminleri için birçok yöntem mevcuttur. Genel olarak nicel ve nitel yöntemler olarak iki ana gruba ayırabileceğimiz bu yöntemlerin birden fazla olmasının temel nedenleri üretilen mal ve hizmetlerin çok çeşitli oluşu, tüketim malları, ara mallar, sermaye malları taleplerinin birbirinden farklı şekilde meydana gelişi, elde edilebilen istatistiklerin çoğu zaman sınırlı ve güvenilirlik derecelerinin çok farklı oluşundan kaynaklanmaktadır. İşletme satış ve gelirlerin tahmin edilmesinde ve pazarlama planlarının geliştirilmesinde benzetim kullanımı sayesinde düşük hata payları ile tahminler yapılabilmektedir (Lackman, 2007:228). Talep Tahmini ve talebin yönetimiyle ilgili yapabilecekler: geçmiş satış verilerinin zamana göre seyrini bilimsel yolla analiz etmek, müşteri ile ilk temastan başlayarak satın alımına kadar geçen gelişim sürecini satıcı bazında takip ederek istatistik oluşturmak, talebi yönetebilmek için gerekli pazarlama yöntemlerini uygulamak, satıcı ve bayi primlerini doğru kurgulamak vb. Müşterinin alım ı düşünmeye ve araştırmaya başladığı andan itibaren ürün ya da hizmetin satışından sonraki sahip olma dönemi de dâhil olacak şekilde her adımı özel olarak incelenmelidir. Müşteri Deneyim Haritasını ürün aileleri bazında oluşturulmalıdır. Bazı adımlara müşterinin istediğinden fazla önem atfediyor (maliyet arttırır) ve bazı adımların önemini istemeden fark edilmiyor olunabilir. Bütün bunlar hayat boyu müşteri kazanma ya da tam tersine satış hunisi nde kaçan satışlara sebep olabilir. Ayrıca müşterinin 352

359 kendisinin bile farkında olmadığı ihtiyaçlarını fark etmek de işletmeler görevidir. ( Şekil:5 Pazarlama Hunisi Kaynak: Pazarlamanın amacı sonunda birilerine bir şey satmaktır. Satılan şey ille de bir ürün ya da hizmet olmayabilir. Bir siyasi parti, bir sivil toplum kuruluşu ya da değişilmesi istenilen bir davranış da pazarlanabilir. Ne pazarlanırsa pazarlansın, aslında hep potansiyel müşterinizi bir yerlerden alıp kendi istediğiniz yere götürme çabasındasınızdır. Bu potansiyel müşteri yolculuğu genellikle şekil-5 de görüldüğü üzere farkındalık, bilgi edinme, deneme, müşteri olma, taraftar olma yolunda ilerler. Tabi her ürün kendi yolculuğunda başka duraklar oluşturabilir, ya da buradaki duraklardan bazılarını atlayabilir. Önemli olan, bu huni modelini hep akılda tutulmasıdır. Çünkü her ürünün taraftarlığına giden yolda çeşitli aşamalar vardır ve her ilerleyen aşamada elinizde bir öncekinden daha az insan kalır. Genel olarak pazarlama aksiyonlarında en sık görülen hata, yapılan işin insanları huninin neresinden neresine getireceğinin hiç düşünülmeden yapılmasıdır. Daha kimsenin farkında olmadığı bir ürüne sadakat kampanyası düzenlemek, ya da insanları bilgilendirip deneme yaptıramayacağın bir konuda farkındalık yaratmak sık karşılaşıldığında, iyi pazarlamacı, her verdiği pazarlama kararının (o hatırladığınız P ler) potansiyel müşteriyi huninin neresinden neresine götüreceğini düşünerek vermelidir.( 353

360 Satış ve pazarlama yöneticilerinin en önemli konularından biri olan talep tahminlerinde nicel yöntemler tercih edildiğinde, benzetim yöntemi dolaylı olarak kullanılabilmektedir. Özellikle iki temel nicel yöntem olan zaman serileri ve nedensel tekniklerin (regresyon analizi) ihtiyaç duyduğu veriler benzetim yöntemi ile elde edilebilmektedir.(esmer ve Tuna,2010:438). Şekil:6 Satış Hunisi Kaynak: ( Müşteri deneyimine odaklanan ve bunu müşteri panelleriyle destekleyen şirketler için beklenmedik fırsatlar ortaya çıkabilmektedir. Müşteri deneyimindeki çalışmalar satış hunisindeki kayıpları azaltmaya yarayacaktır. Belli bir ürünü ya da hizmeti satın almayı planlayan 100 müşteriden ancak bir kısmı rakiplerin arasından süzülüp bir şans vermeyi düşünebilir. Bunların arasından daha küçük bir grup ise ziyaret, pazarlık, deneme vb aşamalardan sonra satın alıma karar verebilir. İşte her şirketin amacı yukardan aşağıya her kademede yaşanan müşteri kayıplarını azaltmak ve huninin duvarlarının daralmasını engellemek olmalıdır. Huniye kaç potansiyel müşterinin girip kaç tanesinin satın aldığı şirketin satış gücünün göstergesi olarak düşünülebilir. ( 2.3 Satışta İsrafların Yok Edilmesi Günümüzde KOBİ lerin karşı karşıya geldikleri problemlerin olası nedenleri arasında işletme süreçlerinde yalınlığı sağlayamamış olmaları da yer almaktadır. Yalınlık ise israfların yok edilmesiyle gerçekleşebilir. İsraf pek çok işletmede kaynakların etkin ve verimli kullanılmaması, atıl kaynaklar, atıl zamanlar ve verimsiz süreçlerin varlığı sebebiyle meydana gelmektedir Süreçlerin yeterince açık, net ve israftan arındırılmış olması böylelikle işletmenin 354

361 bütün süreçlerinde yalınlığa ulaşması gerekmektedir. İsraf, ürüne değer katmak için gerekli minimum kaynak miktarı dışındaki her şeydir. Maliyet anlamında israf, ürüne değer katmayan envanter, ayarlar, ıskarta ve tekrar yapılmış ürünler gibi maruz kalınan maliyetlerdir.(işbeceren,2012) Şekil:7 Hammaddenin, Üretim, Teslimat, Zaman ve Maliyet Süreçleri Kaynak: (İşbeceren,2012) Yalın düşünce sistemlere ve iş akışlarına süreç bazlı bakmaktır. İş hayatındaki tüm sektörlere ve hatta özel hayatınıza uygulayabileceğiniz bir yaşam tarzıdır aynı zamanda Mevcut süreçleriniz, çalışanların zamanlarının yüzde 100 ünü kapsayacak şekilde mükemmel tasarlanmışlardır. İsraf ise yararlı iş kılığına bürünmüştür. Yalın düşünce her tür israfı ayıklamak, zaman kazanmak, gerekli ve gereksiz işleri müşterinin istediği değer akışı açısından ayırmak, katma değer üretmeyen işleri belirlemek ve sonucunda başarılı iş süreçleriyle satışı, karı, müşteri ve çalışan memnuniyetini bir arada arttırmayı hedefleyen bir sistematiktir. Bunu yaparken, ertesi gün bir öncekine göre neyi daha iyi yapabilirim diye düşünmektir. ( 355

362 Şekil:8 Satışta İsrafın Yok Edilmesi Kaynak: ( Pazarlamaya yalın düşünce çerçevesinden bakıldığında müşteri için değer kavramına odaklanılmalıdır. Artık pazarlama araştırmaları, fokus gruplar bir şirket için yeni kararlar verirken yeterli değil. Müşteri ile bütünleşmek, müşteriyi çok iyi anlamak ve gözlemek, müşterinin bilinçli tercihlerinin ötesini öğrenebilmek, müşteri gibi düşünebilmek, müşterinin sesini şirketin içine sokmak gerekmektedir. Bunu yaparken şirketin satış grubundan faydalanılmalıdır. Satış grubunun rolü değişmeli ve müşteriye en yakın olan çalışanlar olarak pazarlama ve ürün geliştirme ile belirli sıklıkta bir araya gelmelidir. Müşteri için değer ne ise buna odaklanarak ve süreçlerdeki katma değer yaratmayan her tür israf konusunu ayıklayarak ciddi verimlilik artışlarına ulaşılabilmektedir. Projeler daha kısa sürede tamamlanıp hedefine ulaşma yüzdesi artarak, maliyetler düşebilr, çalışan memnuniyeti ve ekibin üretkenliği artabilir. Daha detaylı bakıldığında; müşterinin istemediğini sunma, düzeltme ve hataları yok et, gereksiz raporlamaları ve yazışmaları ayıkla, tüm çalışanlardan faydalan, tekrarları önle denilebilir. Amac müşterinin tam istediği ürünü/hizmeti, tam istediği fiyata, tam istediği yerde, tam istediği zamanda ve tam istediği kalitede sunmak olmalıdır. Ürün ve hizmetlerde müşterilere hayat boyu değer sunmalıdır. Satış sonrası ve ardından elden çıkarma süreçlerini de göz ardı edilmemelidir. Yalın satış pazarlama kavramı ürünü / hizmeti müşteriye doğru itmek yerine, müşterinin çekmesi prensibine dayanıyor. Bu sebeple daha fazla satış, müşteri çekerse olacaktır. Şirketlerin görevi daha çok müşterinin çekmesini sağlamaktır. Yalın düşüncenin mesajları evrenseldir. Dünyadaki israfı yok etmek çok güzel bir idealdir. Yalın düşünce pazarlamanın tüm ilkelerine ilave bakış açıları sunabilir. Müşteriden şirkete ve 356

363 oradan da tedarikçilere uzanan değer akışlarını iyileştirilebilir. Satış ve pazarlamaya hem müşteri, hem de ürün geliştirme ile olan ilişkisi sebebiyle çok kritik görevler düşmektedir. ( 3. Değer Odaklı Fiyat Hesaplama Rekabetin kaçınılmaz gerekliliği olan müşteriye yakınlık sayesinde onun istek ve ihtiyaçlarını daha iyi anlamak ve bu taleplere uygun şeyler üretmek diğer bir deyişle en etkin şekilde müşteriye hitap etmek mümkün olmaktadır. Piyasa deyimi ile kullanılan müşteriye hitap etme kavramı aslında müşteri için değer yaratma kavramının basit ifadesidir. Yani, müşteride tercih uyandırabilmek için onun kabul ettiği faydaları sunmak gerekmektedir. Değer, bir kişi ya da şirketin duygusal bir düzeyde bağlandığı her hangi bir prensibi temsil eder. Bir strateji belirleme süreci içerisine giren başlıca unsurlardan biridir.(uzunoğlu,2007:13) Tüketiciler günümüzde ihtiyaçlarını karşılayabilecek pek çok ürün ya da marka ile karşılaşmaktadırlar. Bu kadar çeşit arasından alım kararını vermeleri ise elbette belli kriterlere, değerlendirmelere dayanmaktadır. Tüketici bu kararını verirken ürünlerin kendisine sunduğu değerleri algılayış biçimine ve ürünün kendisine ne ifade ettiğine göre hareket etmektedir. Aslında tüketiciler gerçek anlamda ürünün değerleri ile maliyetini tam ve somut olarak tanımlayamamaktadırlar. Bu durumda tüketicinin ifade ettiği değer, algıladığı değer anlamına gelmektedir. Basit bir tanımdan yola çıkıldığında değer, bir marka/ürünün faydaları ile onu edinme maliyetleri arasındaki farktır. C.W. Park, bu tanıma benzer bir yaklaşımı matematiksel anlayışla bütünleştirerek şöyle bir formül kullanmaktadır (Park, 2002). Değer = Faydalar Maliyetler Tanımlardan da anlaşıldığı üzere değer olgusu iki bileşenden oluşmaktadır. Bunlardan fayda, müşterinin ödemeye hazır olduğu paranın karşılığında alacağını umduğu özelliklerdir. Bir müşteri için fiyat, satın alma kararı vermede en önemli etkendir. Ancak tek etken değildir. İşletmeler müşterinin üründen sağlayacağı faydayı arttırarak, ürünün değerini arttırabilirler. Bu bağlamda üç tür faydadan söz edilebilir (Özevren 2004: 287): Müşteri için değeri belirledikten ve ürün/hizmetimizle bunu sağladıktan sonra fiyat hesaplayabilir. Maliyet üstüne fiyat belirlemeye (maliyet+kar) alışmış olan şirketler için değer odaklı fiyatlamaya geçiş zordur. Var olan ürünler için bu ayarlamayı yapmak zaman alır ancak yeni ürünler çıktığında daha baştan değer odaklı fiyatlandırılabilir. 357

364 Maliyet+kar odaklı fiyatlandırmada iki durum söz konusu olabilir: eğer ürün fiyatı, satıcının düşündüğünden/piyasadan yüksek ise bunu satabilmesi için çok emek harcaması lazımdır yok eğer tam tersi fiyat düşük ise çok kolay satış olacaktır. Her iki durumda da firmanın kaybı vardır. Değer odaklı fiyatlandırma politikasını uygulayan şirketlerde fiyat ı, ürünün müşteri açısından değeri ve şirketin ana fiyat stratejisi belirleyecektir. Satış ekipleri de bu sürecin içinde olduğu için potansiyel müşterilerine değer ve fiyat ilişkisini mantıksal olarak doğru şekilde kurgulayarak anlatıp onları daha kolay ikna edebileceklerdir. Bu durum ciro ve karı arttırır ayrıca satış ekibini bilgilendirip yetkilendirir ve müşteri ile uyumlu bir iş ilişkisi sağlamaktadır. ( Şekil:9 Üç Farklı şirket Mantığında Maliyet, Satış ve Kar ilişkisi Kaynak: 3.1 Satışı Değer Akışları ile Bütünleştirmek Başarılı bir değer yaratma süreci, öncelikle gerçek anlamda müşteri değerinin neden oluştuğunu tespit etmeyi ve daha sonra seçmiş olduğu ve kendisine değer ifade eden pazar bölümüne bu değeri sağlamak için işletme kaynaklarını nasıl düzenleyeceğini belirlemeyi gerektirmektedir (DeBonis 2002:3). Müşterinin değer taşıdığına inandığı ürünlerin kolaylıkla başarıyı da göğüslediklerini söylemek mümkündür. Müşteriyi tatmin edecek değer olgusunu ortaya koyacak analiz 358

365 sürecini geliştirmek ve elde edilen verilerle stratejik adımlar çizmek başarının en garanti anahtarı olarak kabul edilmektedir. (Uzunoğlu,2007:15) Günümüzde birçok firmanın yaşadığı sorunlardan biride; satış süreçlerini sağlıklı ve verimli yönetememesidir. Satış süreçlerinizi yönetmek için personellerinizin gereğinden fazla enerji harcaması ve buna bağlı olarak da firmanızın gereğinden fazla kaynak ayırması gerekmektedir. Satış, doğru kararlar vermeleri için müşterilere yardımcı olma süreci olarak görülebilir. Hangi ürünleri ya da hizmetleri satın alacaklarına karar vermek için müşteriler genellikle yardıma ihtiyaç duyarlar. Müşterilerin, yerinde bir karar verebilmesine yardımcı olmak için satış elemanları satış sürecinde çeşitli adımlar kullanır. Satış süreci, siparişten teslimata ya da siparişin gerçekleştirilmesi (ikmali) değer akışının başlangıcıdır. Yalın şirketler müşteri ihtiyaçlarını ve talebi karşılamak için değer akışı takımları oluştururlar. Satış ekipleri üretim, satın alma, kalite vb ekiplerden oluşturulan bu takımlara katılmalıdırlar. Her ürün grubu için farklı değer akışı takımları olabilir; bu her zaman demek değildir ki farklı ürünlerimizi kullanan müşteriye her ürün grubu için şirketten farklı çalışanlar temas edecektir. Bu müşteri tarafından tercih edilmeyebilir, bazen şirket için de uygun olmayacaktır. Aynı zamanda çoğu şirkette satış ekipleri coğrafi olarak şirketinden farklı lokasyonlarda yerleşiktir. Dolayısıyla satış ekipleri bir parçası oldukları siparişten teslimata-siparişin gerçekleştirilmesi (ikmali) değer akışı genel yapısından farklı organize olmuşlardır. İdeal olanı satış ekiplerinin değer akışı takımıyla tam olarak bütünleşmesidir. Pek çok firma satış ekiplerini bireysel ücret ve primlerle motive eder. Bu durum satıcıyı yüksek prim almak için bağımsız/bireysel çalışmaya yönlendirir. Fakat diğer taraftan yalın şirketler daima takım çalışmasını destekler. Satış pazarlama süreçlerinde takım çalışması, satıcıların bireysel yerine coğrafi bölge ya da ürün grubu ya da bir pazar için takım halinde çalışmasıdır. Bu şirketlerde satıcılar yaptıkları satışa göre ücretlendirilebilirler ancak bunlar bireysel katkıya göre değil takımın katkısına göre ödenir. Bu değişim satış ekiplerinin müşteriye hizmet götürmek ve şirketin satış beklentilerini karşılamak için takım olarak çalışmasını sağlar. Yalın satış organizasyonları standart işi takımları bünyesinde geliştirmek için çabalarlar. Bu ise müşterileri açısından değer yaratan tutarlı satış süreçlerinin ortaya çıkmasını sağlar ve şirketin geliri, karlılığı artar. Satış süreçleri müşteri açısından tutarlı performans sonuçları sağlar ve karşılıklı uzun dönemli ilişkinin temeli olur. Yalın dönüşümlerde satış süreçlerini kontrol etmek ve iyileştirmek için eskiden kullanılan performans ölçümleri de değiştirilmelidir. Geleneksel firmalarda satış performansı genellikle 359

366 bireysel satışlara göre ölçülür. Yalın performans ölçümleri ise mükemmel satış sonuçları getiren süreçlere odaklanır. Bu ölçüm değişikliği değer odaklı bir yaklaşımla beraber yalın şirketlerdeki satış pazarlama uygulamalarında köklü değişikliklere sebep olur.( 4.Yalın Dönüşüm ve Hedef Maliyetleme (Target Costing) 1970 li yıllarda yaşanan petrol krizi nedeniyle Japon firmalarınca satış faaliyetlerinin kontrolüne yönelik olarak geliştirilen hedef maliyetleme, ürün yaşam seyri boyunca, ürün maliyetlerinin düşürülmesini hedef alan stratejik bir kar ve maliyet yönetim sürecidir (Alagöz ve diğerleri, 2005:47). Hedef maliyetleme Japonya dışında bazı Amerikan ve Avrupa şirketlerince de uygulanmış ve bu işletmelerin yerel ve küresel pazarlardaki başarısına önemli katkılarda bulunduğu gözlenmiştir. Ancak yöntemin tüm uygulamaları başarılı olmamaktadır. Nitekim Fortune 500 ( ) listesindeki Amerikan şirketleri üzerinde yapılan bir araştırma, sistemin Amerika daki uygulamalarının genellikle başarısız olduğunu göstermektedir. Almanya da ilk olarak otomotiv sektöründe uygulanan hedef maliyetleme uygulamalarından istenilen düzeyde Başarı elde edilemediği gözlenmiştir.(kaya,2010:315) Hedef maliyetin amacı, şirketin yalın dönüşüm çabalarını doğrudan müşteri için değerden hareketle yönlendirmektir. Bunu sağlamaksa, ürün değer akışları ve süreçlerle müşteri için değerin yaratılması kavramını derinlemesine anlamayı gerektirir. Şimdi ürünün fiyatını ve müşterilerin değer odaklı ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gereken hedef maliyeti hesaplayabiliriz. Bunu yaparken şirketin kısa ve uzun dönemli hedeflerini gerçekleştirmeyi ve nakit akışı ve karlılık beklentisini karşılamayı unutmayacağız. Önce hedef maliyeti malzeme (hammadde) ve ayrıca değer akışları sürecinde üretilmiş ana montaj parçaları olarak bölebiliriz.( Hedef maliyetleme, pazarlama araştırması ile başlayan bir süreçtir. İşletme, her şeyden önce, yapacağı pazar araştırması ile (1) hedef kitlesinin ihtiyaç ve isteklerini rakiplerden daha iyi tatmin edebilecek ürün ve ürün özelliklerini ve (2) istenilen nitelikteki bir ürün için hedef kitlenin ödemeye istekli olduğu fiyatı belirlemelidir. Pazar araştırması, işletmeye hem planlanan (ya da hedeflenen) satış fiyatı, hem de ürünün taşıması gereken özellikler hakkında bilgi sağlayacaktır. Hedeflenen satış fiyatından, üründen elde edilmesi arzulanan kâr marjının 360

367 (hedef kâr marjı) çıkarılması ile ürünün hedef maliyeti belirlenecektir. Hedef satış fiyatı, yukarıda da ifade edildiği gibi, ürüne alıcıların verdikleri değere dayalı olarak belirlenen fiyat iken; hedef kâr marjı, uzun dönemli kâr analizine dayalı olarak belirlenen kâr marjıdır. (Aksoylu ve Dursun,2001: ) Hedef maliyetleme, yeni bir ürünün üretim yöntemleri tasarlanıp oluşturulmadan önce, ilk aşamalarda kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde, işlemler müşteriye göre yönlenmekte, üretim tasarımı üzerinde yoğunlaşmakta ve ürünün tüm hayat döngüsüne yayılmaktadır. Yöntemin amacı, istenen karı sağlayacak üretim sürecini oluşturmaktır. Şekil 10 deki maliyet hayat döngüsünün her aşamasını gerçekleştirmek için gerekli olan faaliyetler ve kaynaklar değer zincirini oluşturmaktadır. Organizasyon, bu değer zincirinin genelinde, kâr ve maliyet planlamasına aynı anda bakarak; değer zincirinin değişik parçaları arasında uyumu sağlayabilir. Değer zincirinin tamamı göz önüne alındığında, ürün geliştirme ve tasarım aşamalarının çok önemli olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü araştırmalar göstermiştir ki, üretimle ilgili maliyetlerin % 80.i üretim işlemi başlamadan önce sabitleştirilmiştir. Bu belirlenen kaynakların daha sonradan değiştirilmek istenmesi, işletmeye çok fazla masraf doğuracaktır. Şekil:10 Bir Ürün veya Hizmetin Maliyet Hayat Döngüsü Hedef maliyetin uygulanma sürecinde değinilen fiyattan arzu edilen karın çıkarılması sonucu oluşan hedef maliyet tutarı şu şekilde formüle edilmektedir (Saban, Bostancı ve Güğerçin, 2007, 83; Bertolini ve Ramognoli, 2011, 2). Hedef Maliyet = Hedef Fiyat -. Beklenen Kar Hedef satış fiyatı ve satış hacmi müşterilerden elde edilen bilgilerle belirlenir. Hedef kar ise, tüm ürün hayat döngüsünde istenen kâr oranlarına bakılarak, uzun vadeli karlılık analizleri sonucunda bulunur. Hedef maliyet, ikisi arasındaki farktır Hedef maliyet rakamı en çok tasarım ve mühendislik bölümleri ile tedarikçilerin fiyatlarını etkileyecektir. Bu aşamada, bir ürünün maliyetini meydana getiren elemanların ya da 361

368 bölümlerin (tasarım ve mühendislik, imalat, satış ve pazarlama) her birisi için bir hedef maliyet rakamı belirlenecek ve bu hedef rakamlara ulaşılması, başka bir deyişle, bu rakamları aşmamaları için fiyatlama baskıları devreye girecektir. Her bir bölüm belirlenen maliyet rakamları çerçevesinde istenilen ürün özelliklerine ulaşabilmek için birbiriyle ve tedarikçiler ile sürekli bir ilişki içerisinde olacak; maliyetlerin hedef maliyeti aşması halinde, maliyeti aşağıya çekmenin yollarını arayacaklardır. Hedef maliyete ulaşılması imkân dâhilinde görüldüğünde, imalata geçilecek ve ürün pazara sunulacaktır. Ürün pazara sunulduktan sonra da, bir yandan, sürekli ürün iyileştirmeleri yoluna gidilirken; diğer yandan da, ürün maliyetlerinin sürekli olarak düşürülmesinin yolları aranacaktır. Maliyetleri aşağıya çekmenin mümkün olmadığının ve arzulanan kâr marjına ulaşılamayacağının anlaşılması halinde ise üründen vazgeçilecektir.(aksoylu ve Dursun,2001: ) Şekil:11 Hedef Maliyetin Hesaplanışıyla İlgili İki Farklı Yöntem. Kaynak: Hedef maliyet sürecinde 4 aşama vardır: Müşteri ihtiyacını anlamak Müşteri ihtiyacını ölçmek Hedef maliyetleri hesaplama Sürekli iyileştirmelerle hedef maliyete ulaşma 362

369 İlk iki aşama, müşteri için değer i hesaplama sürecine benzerdir. Değeri bir kere tespit ettik mi, ürünün fiyatını çeşitli pazarlar için belirleyebiliriz. Ürünün hedef maliyeti ise belirlenen fiyattan ihtiyacımız olan kârı çıkararak bulunacaktır. Son aşama ise sistematik bir şekilde ve bıkmadan usanmadan sürekli iyileştirmelerle maliyetlerimizi hedef maliyetler seviyesine çekmek ve müşteri için değer yaratmaktır.( 5. Çağdaş Pazarlama Anlayışı ve Sürekli İyileştirme Kaizen Çağdaş pazarlama düşüncesi, işletmenin bir bütün olarak müşteri yönlü veya Pazar yönlü olmasını öngörür li yıllarda yaygınlaşmaya başlayan çağdaş pazarlama düşüncesi, işletmeleri ne pahasına olursa olsun çok satıp çok kar elde etme yerine müşterilere daha uzun vadeli yaklaşılmasını, müşteri tatminini ve üretici ile müşterinin çıkarlarını birlikte korumayı ön planda tutar. Çağdaş pazarlama düşüncesini benimseyen işletmelerde, müşterilerle değişim ilişkisinin kurulmasında müşteri tatminine ulaşılması amaçlanır. Bu yönde pazarlama faaliyetleri ele alındığında pazarlama tümüyle satış anlamlı olmaktan çıkmakta, müşteriye yönelik pazarlama faaliyetleri daha üretim öncesinden başlayıp, satış işlemi ile sürmekte ve satış sonrası çabalarla tamamlanmaktadır. Müşteri merkezli çağdaş pazarlama düşüncesi, müşteri gereksinimlerini daha iyi karşılayan ürünlerin sunulmasıyla müşterileri doğrudan etkilemek anlamındadır. Bu anlamda müşteri yönelimi, işletmenin tümünü potansiyel müşterilerin gereksinim ve isteklerinin tanımlanması ve bunun ardından müşterinin talebini karşılayan değerlerin tasarlanması, sunulması ve iletilmesi olarak görür. Dolayısıyla müşteri merkezli çağdaş pazarlama düşüncesini benimsemiş olan işletmeler, gereksinim ve istekleri doğru biçimde karşılanmış müşterilere hizmet etmekle uzun dönemde istenen yönde ve karlılık hedeflerine ulaşmayı garanti ederler. Müşterilerin gereksinimlerini karşılayan ürünlere ulaşmak için işletmenin yoğun araştırmalar yapması gerekir.( Bugün dikkat edilen en önemli konu iyileştirmede inovasyon. Amaç, bir şeyleri yeterli deyip bırakmak yerine, ona yaratıcı fikirlerle destek olmaktır. Finansmandan üretime, kaliteden pazarlamaya kesintisiz iyileştirme çabalan çağdaş yönetimin öncelikli yaklaşımlarından, iyileştirme süreci insanlığın endüstri toplumuna geçişiyle başladı. Japon Toyota kalite söz konusu olunca bu süreci yaratıcı kalite anlayışının temeli olarak algılamaktadır: Yeterince mükemmel deyip mevcut işlerimizi hiçbir zaman kendi akışına bırakmadık! Her şeyi her an yeniden yarattık ifadesi onların. 363

370 Yaratıcı iyileştirme (Toyota nın dilinden mükemmelleşme ) hemen her düzeydeki olgunun bir üst seviyede kendini sürekli yenilemesi demektir. İyileştirmenin temelinde yaratıcılık yoksa mükemmelleşme olmamaktadır. Örneğin, klasik bir şirkette sıradan muhasebe faaliyeti bile küçük bir iyileştirmeyi temsil edebilir. Kurallar algıya göre değişmektedir. Japonlar: Başarılı sonuçları siyah, başarısızları ise kahverengi imajlarla gösterin ki gerçekler açığa çıksın! Kendi kültürlerinden iş dünyasına girmiş bir aykırılık örneğidir. Bir Japon için iyileştirmenin zirve yaptığı alan koşulsuz kalitedir. Japonlar, Problem olmayan yerde yaratıcı eksenli iyileştirmeler olmaz ve Önce problemi teşhis edeceksiniz. Yaratıcı iyileştirmeler zorlu problemlerin çözümüyle gerçekleşir! diye belirtmektedirler (Demirok;2015) Yalın şirkette herkes problem çözme tekniklerini kullanarak kendi süreçlerinde operasyonel iyileştirmeler yapmalıdır. Satış Pazarlama takımları da kendi süreçlerini iyileştirmeli, problemlerini çözmeli ve5s uygulamalıdırlar. Kendi iyileştirmeleri konusunda yol aldıkça; siparişten teslimata (order fullfilment) sürecindeki iyileştirme çalışmalarına katılmalı ve satış faaliyetlerini bununla bütünleştirmelidirler; yani müşteriden geriye doğru üretim, tedarik ve ürün geliştirme süreçleriyle işbirliğidir. Satış ve pazarlama çalışanları tüm şirket bünyesinde kaizen ekiplerinde rol üstlenmelidirler. Satış ekipleri kimi zaman yeni dâhil oldukları değer akışı takımının iyileştirmeye çalıştığı sürece hâkim olmayabilir, eksik bilgisi olabilir ancak müşterinin nabzını tutan farklı bir göz olarak sorular yöneltip geniş bir bakış açısı sağlayabilir ve takımı müşteri için değere odaklayabilirler.( SONUÇ Müşteri merkezli çağdaş pazarlama düşüncesini benimsemiş olan işletmeler, gereksinim ve istekleri doğru biçimde karşılanmış müşterilere hizmet etmekle uzun dönemde istenen yönde ve karlılık hedeflerine ulaşmayı garanti ederler. Müşterilerin gereksinimlerini karşılayan ürünlere ulaşmak için işletmenin yoğun araştırmalar yapması gerekir. Rekabet, gerek işletmeler, gerekse müşteriler açısından sağlıklı Pazar ortamı yaratır. Rekabet, işletmelerin pazarda tutunabilmeleri için müşteri gereksinimlerine uygun ürünler üretmelerine, verimli çalışmalarına ve her şeyden önemlisi, müşteri yönlü olmalarını sağlar. Yeni ve geliştirilmiş ürünlerin arttırılması, daha düşük fiyata, daha iyi ürünlerin pazara sunulması ve ürünlerin 364

371 dağıtımında yalın pazarlama uygulama gücüne sahip olmak israfların yok edilmesi gibi yararlar, rekabet sonucunda ortaya çıkmaktadır. KAYNAK ALAGÖZ Ali, Yılmaz Baki, Ay Mustafa;(2005), Üretim Maliyetlerinin Düşürülmesinde Hedef Maliyetleme Yönteminin Rolü ve Uygulanabilirliğine Yönelik Bir Araştırma, V. Ulusal Üretim Araştırmaları Sempozyumu, İstanbul Ticaret Üniversitesi. ALTUNIŞIK, Remzi, Torlak, Ömer ve Özdemir, Şuayip;(2006), Modern Pazarlama(4.Baskı). Adapazarı: Değişim Yayınları. AKSOYLU Semra ve Dursun Yunus;(2001), Pazarda Rekabetçi Üstünlük Aracı Olarak Hedef Maliyetleme Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 11 Yıl: s.362. BELGUTAY, Ali Galip; (2007), Yalın Üretim Sistemi ve Tekstil Sektöründe Bir Örnek Olay Çalışması, Yüksek Lisans Tezi,İstanbul Üniversitesi S.B.E., İstanbul. BERTOLİNİ, M. ve Romagnoli, Giovanni,(2011), An ıtalian case study fort he processtarget-cost evaluation of the ohmic treatment and aseptic packaging of a vegetable soup (minestrone),journal Of Food Engineering. DEBONİS, J. Nicholas; (2002), Value-Based Marketing for Bottom-Line Success, OH, USA: McGraw-Hill Companies. DEMİROK,Nur;(2015), Pazarlamadan Yansımalar, Şimdi 'mükemmelleşme' zamanı!., DERAN Ali, Beller Beyhan;(2014), Hastanelerde Yalın Yönetimin Bir Aracı Olarak Değer Akış Maliyetleme Ve Kamu Hastanesinde Bir Uygulama,Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı: 32, 2014, ss DİKİCİ Mehmet, Aksoy Ali;(2006), Toplam Kalite Yönetiminin Radikal Unsurlarından Birisi olarak, Yalın Yönetim, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi ISSN: Kıs-2006 C.5 S.15(20-33). EBRU M;(2007). Müşteri Odaklı Pazarlama Anlayışına Göre Değer Yaratma: Bir Model Olarak Değer İletim Sistemi,Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt 2,Sayı: 1 ESMER. S ve Tuna. O;(2010), Pazarlama Araştırmalarında Benzetim Yönteminin Kullanımı,15.Ulusal Pazarlama Kongresi, Bilgi ve İletişim Çağında Pazarlama ve Tüketici, Dokuz Eylül İşletme Fakültesi, İzmir. İŞBECEREN BİLEN, Ayşe;(2012), İşletme Süreçlerinde İsraf ve Yalınlık, Yalın Düşünce, Kalkınma Anahtar Verimlilik Dergisi, sayı:278. KAYA Gamze Ayça;(2010), Hedef Maliyetleme, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Fırat University Journal of Social Science Cilt:20, Sayı:1,Sayfa: ,Elazığ. 365

372 KIRIM, Arman;(2009),Yeni Dünyada Strateji ve Yönetim(8. Baskı). İstanbul: Sistem Yayıncılık. Marjinal Yaklaşımlar e-bülteni(03 Nisan 2007), ÖZEVREN, Mina;(2004), Bir Planlama ve Kontrol Aracı Olarak Değer Yönetimi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 3. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi Bildiri Kitabı. SABAN, Metin, Bostancı, Ahmet ve Güğerçin, Gülay; (2007), Hedef Maliyet Yöntemi ve Örnek Bir Uygulama Muhasebe ve Denetime Bakış Dergisi.7, SARIKAYA,Cengiz;(2010), Yalın Pazarlama ve Yalın Düşünce, TÜRKAN, Ö. U;(2010), Üretimde yalın dönüşümün temel performans kriterleri, BAÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 12 (2), YERELİ Ayşe N., Doğan Semra, Şahin Damla.(2012). Mamul Geliştirme Sürecinde Hedef Maliyetleme,Yönetim Ve Ekonomi Yıl:2012 Cilt:19 Sayı:2 Celal Bayar Üniversitesi İ.İ.B.F. MANİSA. Wee, H. M., & Wu, S. (2009). Lean supply chain and its effect on product cost and quality: a case study on Ford Motor Company, Supply Chain Management: An International Journal,14 (5), WOEHRLE, Stephen L. ve ABOU-SHADY, Louay; (2010), Using Dynamic Value Stream Mapping and Lean Accounting Box Scores to Support Lean Implementation, American Journal of Business Education, Sayı.3, No.8, s h.html, Erişim Tarihi:

373 Anonim Şirketlerin Kuruluş İşlemleri Ve Sermaye Değişikliklerinde 6102 Sayılı Ttk da Yapılan Düzenlemelerin Kurumsallaşmaya Etkisi Fikret OTLU, Ahmet Fethi DURMUŞ, Bilal SOLAK, Kübra DURMUŞ İnönü Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, İnönü Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, İnönü Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bil.Ens., İşletme Yüksek Lisans Mezunu, ÖZET Anonim şirketler büyük iktisadi amaçlara ulaşabilmek düşüncesi ile ortaya çıkmış bir şirket türüdür. Ancak Türkiye deki şirketlerin büyük çoğunluğunun aile şirketi olması kuruluşunda ve işleyişinde sistemli ve planlı bir yapının oluşmamasına neden olmaktadır. Bu kapsamda 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanununda (YTTK) da getirilen düzenlemeler ile şirket kuruluşu ve sermaye özelliklerinde düzenlemeler yapılması ve dolayısıyla kurumsallaşmanın arttırılarak şirketlerin büyümesine katkı sağlanması hedeflenmiştir. Bu çalışmada Anonim şirketlerin kuruluşunda ve sermaye değişiklikleri sırasında yapılan faaliyetler 6762 sayılı eski Türk Ticaret Kanunu (ETTK) ile 6102 sayılı YTTK karşılaştırması yapılarak getirilen yeniliklerin şirket kurumsallaşmasına etkisi incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Kurumsallaşma, 6762 sayılı eski TTK, 6102 sayılı TTK. Anonim Şirket. Bodıes And Capıtal Corporatıon Operatıons Impact Of Changes In 6102 To The Arrangement Instıtutıonalızatıon Of The Turkısh Commercıal Code ABSTRACT Type joint-stock company is a company with the idea emerged to achieve major economic objectives. However, the vast majority of family businesses is the establishment and operation of companies in Turkey leads to the lack of a systematic and planned construction. In this context, in 6102 the new Turkish Commercial Code (YTTK) also made arrangements with the company organization and arrangements in the capital aimed at providing features and thus contribute to the growth of the company increased institutionalization. In this study, the activities carried out during the establishment of joint stock companies and changes in capital 6102 and old Turkish Commercial Code 6762 NTTC with effect brought innovation by making comparison to the institutionalization of companies were examined. Keywords: Institutionalization, former TCC 6762, 6102 TCC. Joint Stock Company. 367

374 1. GİRİŞ Globalleşme ile birlikte artan ticaret hacmi sadece büyük holdingleri değil küçük ve orta ölçekli işletmeleri de bu pastaya ortak etmiştir. Ancak küçük ve orta ölçekli işletmelerin büyüyüp gelişmesinin ve yabancı pazarlara açılmasının önünde birçok engel bulunmaktadır. Türkiye deki işletmelerin % 95 inin küçük ve orta ölçekli işletmeler olduğu düşünüldüğünde bu işletmelere ait sorunların çözülmesinin elzem olduğu görülmektedir. Bu işletmelere ait sorunlar arasında en önemlilerinden biri kurumsallaşma ve dolayısı ile kurumsal yönetim olarak görülmektedir. Birçok anonim şirketin aile şirketi olarak kurulduğu ülkemizde yönetim ve şirket işleyişi ile ilgili kurumsallıktan uzak profesyonel olmayan yönetimlerin mevcut olduğu görülmektedir. Bu kapsamda tarihinde yürürlüğe giren 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun günümüz ticari hayatını artık karşılayamaması ve ülkemizde ticari hayat içerisinde yer alan işletme ve şirketlere ait gelişimin önünü açmaya yönelik olarak 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu düzenlenmiştir. Yeni Türk Ticaret Kanunu tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanmıştır. Bu kanunun, iletme ve şirketlerin işleyişi üzerindeki eski hantal ve bürokratik yapı kırmak, şirketlerin kurumsallaşmasını sağlamak ve profesyonel yönetim modelini geliştirmek amacıyla birçok düzenleme içermektedir. Bu çalışmada 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunu ile 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret kanununda anonim şirketlerin kuruluş ve sermaye değişiklikleri konularındaki farklılıklar ve yeni düzenlemeler karşılaştırılmıştır. 2. KURUMSALLAŞMA Kurumsallaşma, tekrarlanan eylemlerin ve alışkanlıkların topluluklar içerisinde standart hale gelmesi ya da uyulması gereken kurallar anlamı taşır. Kurumsallaşmada; kişiler yerine tüzel kişilik ön plana çıkartılarak, bireylerden bağımsız, modern iş ve işletmecilik anlayışı üzerine bir sistem kurularak, bu sistemin organizasyon yapısına, işletme politikalarına, kültürüne; yönetim, insan kaynakları, tedarik, üretim, pazarlama, finansman ve araştırma geliştirme gibi işletme fonksiyonlarına hâkim kılınmasıdır (Yazıcıoğu ve Koç, 2009: 499). İşletmenin kurumsallaşmasının temel göstergeleri ise, örgüt kültürünün geliştirilmesi, yönetimin profesyonelleşmesi, eğitim-yetiştirme faaliyetleri, kurumun insana bakış açısı, sistemli bir örgüt yapısı, faaliyetlerin belli bir plan ve politikalar ışığında yürütülmesi, is/süreçlerin standartlaştırılması, iç denetim sisteminin oluşturulması seklinde sıralanmaktadır (Çakıcı ve Özer, 2007: 91). 368

375 Kurumsallaşma ile ilgi ülkemizde yapılan birçok çalışmada aile şirketlerinin kurumsallaşma düzeyleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Yazıcıoğlu ve Koç (2009) yaptıkları çalışmada, aile işletmelerinin kurumsallaşma düzeyinin belirlenmesi, aile işletmelerinin kurumsallaşma düzeyinin aile işletmesi olmayanlara göre ve işletmelerin faaliyet sürelerine göre farklılaşıp farklılaşmadığının, ayrıca kurumsallaşma göstergeleri açısından aile işletmeleri ile aile işletmesi olmayan işletmelerin farklılaşmasının belirlenmesini amaç edinmişlerdir. Sonuç olarak aile işletmelerinin kurumsallaşma düzeyleri ile aile işletmesi olmayanlar arasında farklılıkların bulunduğunu tespit etmişlerdir. Sönmez ve Toksoy (2011) çalışmalarında, çalışmada kurumsal yönetim kavramının üzerinde durulmakla beraber, ülkemizdeki aile işletmelerinin yapıları ve kurumsal yönetim ilkelerinin Aile İşletmelerine uygulanabilirliğini araştırmışlardır. Araştırma sonucunda Türkiye ekonomisinde şirketlerin çok önemli bir kısmı için yine şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerinin işlediğinden bahsetmenin mümkün olmadığı ve işletmelerinin yönetimini kaybetme korkusunun, ortaklıkların kurulamaması ya da uzun ömürlü olamaması sorununu getirdiğini tespit etmişlerdir. Çakıcı ve Özer (2007), kurumsallaşmanın bazı önemli göstergelerinden yola çıkarak Mersin de faaliyet gösteren KOBİ lerin kurumsallaşma durumunu belirlemeye çalışmışlardır. Çalışma sonucunda, KOBİ sahip/yöneticilerinin işletmelerini kurallı bir yapıya dönüştürme çabalarının olduğu, örgütü kurumsallaştırma göstergeleri açısından belli bir noktaya getirdikleri ancak aile ilişkilerini kurumsallaştırma konusunda gelenekselliği devam ettirdikleri ortaya çıkmıştır. Çakıcı ve Özer (2008), yaptıkları diğer bir çalışmada, Mersin de faaliyet gösteren KOBİ sahip ve yöneticileri tarafından, kurumsallaşmanın önündeki engellerin finansal, yönetsel ve bilgisel faktörler olarak görüldüğü ve kurumsallaşma konusunda belli bir bilgi ve ilgi düzeyine sahip olsalar da, bunun yeterli düzeyde olmadığı, bunun da kurumsallaşma niyetini olumsuz etkilediğini tespit etmişlerdir. İşcan ve Kaygın (2009) çalışmalarında Erzurum da faaliyette bulunan işletmeleri Kurumsal yönetişim süreci açısından ele almıştır. Ortaya çıkan sonuçlar işletmelerin kurumsal yönetişim sürecinin gelişimi açısından istenilen düzeyde olmadığını göstermiştir. 369

376 SAYILI YTTK DEĞİŞİKLİKLERİNİN ANONİM ŞİRKETLERİN KURULUŞ İŞLEMLERİ VE SERMAYE DEĞİŞİKLİKLERİNDE KURUMSALLAŞMAYA ETKİSİ Faaliyet süreleri ortaklarının şahsi tutum ve davranışları ve ortaklarının sınırlı ömürleri ile kısıtlanabilen Şahıs Şirketleri günümüzün ekonomik şartlarında etkinlik gösteren işletmelerin yoğun sermaye ve uzun yaşam ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak tüzel kişiliklerdir. Bu nedenle ihtiyaçlara cevap verebilecek nitelikte güçlü sermaye yapısına sahip yeni şirket türlerinin gerekliliği kaçınılmaz olmuştur. Bu süreçte küçük tasarrufların bir araya getirilmesi ile oluşturulan anonim şirket sermayeleri ile daha büyük yatırımlar daha kolay gerçekleştirilmektedir. Ancak, sadece büyük tutarlara ulaşan sermaye birikimini sağlamak, şirketin başarısı için yeterli değildir. Bununla beraber anonim şirket şeklinde kurulmuş işletmelerin ekonomik ve sosyal işlevlerini yerine getirebilmesi için bir takım hukuksal niteliklerle donatılmışlardır. Anonim şirketlerle ilgili bu hukuksal nitelikler yeni TTK nin 329. ve 572. maddeleri arasında düzenlenmiş bulunmaktadır (Otlu,2015:149). Yeni TTK 329. maddesinde anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirket olarak tanımlanmıştır. Yeni TTK ile genel anlamda, anonim ve limited şirket özelinde de işletmelere daha çok şeffaflık, kurumsal yönetim ilkelerini özümseme ve tabana yayma, küçük yatırımcıların haklarının daha iyi korunması, işletmelerin rekabet güçlerini arttırıcı iyi uygulamaların ve işletmelerin kredibilitesini artırmaya yönelik düzenlemelerin getirildiği söylenebilir (Elitaş, 2012: 411). Aşağıda yeni TTK ile şirketlerin kuruluş işlemleri ve sermaye özellikleri üzerinde yapılan önemli düzenlemelerin kurumsallaşmaya etkisi ele alınmıştır Kuruluş İşlemlerinde Yapılan Değişikliklerin Kurumsallaşmaya Etkisi Ani ve Tedrici Kuruluş Anonim şirketler ani ve tedrici olarak iki biçimde kurulmaktadır. Eski TTK m.276 da Tedrici kuruluş; bir kısım payların kurucular tarafından taahhüt olunması ve geri kalan kısmı için de halka müracaat edilmesi suretiyle olur şeklinde açıklanmıştır. Ani kuruluş ise; kurucu ortakların şirket sermayesinin tamamını taahhüt etmek ve bunun en az ¼ nü şirketin 370

377 kuruluşunun tescili tarihinden itibaren en geç 3 ay içerisinde, kalanını ise, üç yıl içerisinde şirkete ödenmesini gerektiren bir kuruluş biçimi olarak tanımlanmıştır. Yeni TTK nin 335. maddesinde kuruluş, Şirket, kurucuların, kanuna uygun olarak düzenlenmiş bulunan, sermayenin tamamını ödemeyi, şartsız taahhüt ettikleri, imzalarının noterce onaylandığı esas sözleşmede, anonim şirket kurma iradelerini açıklamalarıyla kurulur şeklinde ifade edilmek suretiyle ani kuruluş biçimine işaret edilmektedir sayılı eski Türk Ticaret Kanununda, her iki kuruluş biçiminin uygulanmasında herhangi bir yasal engel bulunmamasına karşın, 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanununda 335 ve 336 maddelerde kuruluş işlemlerine ilişkin düzenlemelere yer verilmiş olup, tedrici kuruluş kaldırılmış ve kuruluş şekli sadece ani kuruluş olarak belirlenmiştir. Yeni TTK ile tedrici kuruluşun kaldırılması, kuruluş işlemlerinin daha basitleştirilmesine ve kurucu ortaklar tarafından sermayenin tamamının taahhüt edilmesi ile de şirket kuruluşunun daha güvenilir hale getirilmesi sağlanmıştır. Ayrıca, tedrici kuruluşta halka arz edilecek payların satılamama durumuna göre şirket kuruluşunda ortaya çıkabilecek aksaklıkların engellenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca Yeni TTK da yapılan düzenlemeler incelendiğinde ani kuruluş biçimine ilişkin bazı değişikliklerin ön plana çıktığı görülmekte ve tedrici kuruluşun karşılayamadığı halka açık kurulma gereksinimine cevap vermek amacıyla da Halka arz edilecek paylar başlığı ile ilave bir düzenlemenin yapıldığı görülmektedir. Kuruluş sürecinde sermaye taahhüdü ile ilgili düzenlemelere göre; kuruluşta pay taahhüdünün nakden yapılması durumunda Yeni TTK nin 344. maddesinde Nakden taahhüt edilen payların itibarî değerlerinin en az yüzde yirmi beşinin tescilden önce ve kurulacak olan şirket adına, şirketin kullanabileceği bir şekilde, bankacılık kanununa tabi bir bankaya yatırılır, kalanı ise şirketin tescilini izleyen yirmi dört ay içinde ödenir hükmünün yer alması, ayrıca bu ödemenin bir banka mektubu ile ticaret sicil memurluğuna ispat edilmesinin öngörülmesi ile Yeni TTK; Eski TTK da yer alan sermaye taahhüdünün yüzde yirmi beşi tescilden sonraki 3 ay içerisinde Ticaret Bakanlığı adına bir bankada bloke edilir, geri kalanı ise en geç üç yıl içerisinde ödenir hükmüne göre, şirket kuruluşunu daha güvenilir hale getirmekte ve ortakların şirket kuruluşu için daha istekli olmalarını sağlamaktadır. Çünkü bu durum, şirket kurma gücüne sahip olmayan kişilerin şirket kurmasına engel olmakta ve içi boş ve farklı çıkarlar sağlamak amacıyla kurulan şirketlerin kurulmasını engellemektedir. Ayrıca yapılan bu uygulama güvenlik açısından önem arz ettiği gibi kuruluş işlemlerinde hesap verilebilirlilik açısından da kurumsallaşmaya katkı sağlamaktadır. 371

378 Yeni TTK nin ayni sermaye ile ilgili düzenlemeleri 342. ve 343. maddelerinde yer almaktadır. Bu düzenlemelere göre; üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilmektedir. Konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak işletmelere ve ayınlara, şirket merkezinin bulunacağı yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce değer biçilmesi gerekmektedir. Değerleme raporunda, uygulanan değerleme yönteminin somut olayın özellikleri bakımından herkes için en adil ve uygun seçim olduğunun; sermaye olarak konulan alacakların gerçekliğinin ve geçerliğinin 342. maddeye uygun olduğunun belirlendiği, tahsil edilebilirlikleri ile tam değerleri; ayni olarak konulan her varlık karşılığında tahsis edilmesi gereken pay miktarı ile Türk Lirası karşılığı, tatmin edici gerekçelerle ve hesap verme ilkesinin icaplarına göre açıklanması gerekmektedir. Bu açıklamalara ilave olarak getirilecek ayni değerlerin şirketin tescilinden önce tamamının ilgili sicil memurluklarına şirket adına tescili için şerh konulması gerekmektedir. Ayni değerler ile ilgili yapılan bu düzenlemeler sayesinde şirket, tescilden önce bu varlıklar üzerinde tasarruf hakkı kazanmakta ve ilgili varlık fiziken şirket adına var olmaktadır. Ayni değerlerin ilgili sicillerde şirket adına tescili, şirket sahiplerinin veya ortaklarının şirket varlıklarını keyfi olarak kullanımlarını (alıp- satma) engellemekte, şirket sermayesinin karşılığı olan varlıkların gerçekliğini ve gerçek değerleri ile var olmalarını sağlamaktadır. Ayrıca, hesap verilebilme ilkesinin işlerliğini sağlayarak kurumsallaşma ilkesini güçlendirmektedir. Yeni TTK nin 346. maddesi sermaye taahhüdünde, taahhüt sahipleri tarafından bir kısım payların halka arzına izin vermektedir. Bu payların halka arz edilecekleri esas sözleşmede belirtilmek zorundadır. Bu taahhüt kuruluşun bir parçası olarak hem pay sahiplerinin hem de şirket organlarının taahhüdüdür. Şirket organlarının ortaklar ile birlikte bu taahhüdü taşıması kurumsallaşma anlamında oldukça önemlidir. Ayrıca esas sözleşmede taahhüt edilen ve şirketin tescilinden itibaren en geç iki ay içerisinde halka arz edilmesi gereken nakit paylarla ilgili olarak satıştan sonra payların itibari değerlerinin ve varsa çıkarma primlerinin karşılıklarının şirkete, giderler düşüldükten sonraki tutarın ise pay senetlerini halka arz eden pay sahiplerine ödenmesi ve süresinde halka arz edilip de satılmayan payların tamamının, süresinde arz edilemeyen payların ise % 25 inin pay sahipleri tarafından ödenmesi koşulu, şirketin tüzel kişilik kavramını vurgulaması ve şirketin, ortaklarından ayrı olarak değerlendirilmesi açısından kurumsallaşmaya katkı yaptığı görülmektedir. 372

379 Asgari Sermaye Asgari sermaye şartı 6762 sayılı eski Türk Ticaret Kanununun 272. maddesinde esas sermaye sisteminde TL olarak belirlenmişken, 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanununda yine asgari sermaye tutarı esas sermaye sisteminde TL olarak belinmiş ancak, buna ilave olarak kayıtlı sermaye sistemi düzenlemesine yer verilmiştir. Yeni TTK nin 332. maddesinde asgari sermaye Tamamı esas sözleşmede taahhüt edilmiş bulunan sermayeyi ifade eden esas sermaye elli bin Türk Lirasından ve sermayenin artırılmasında yönetim kuruluna tanınmış yetki tavanını gösteren kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan anonim şirketlerde başlangıç sermayesi yüz bin Türk Lirasından aşağı olamaz şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, esas sermayenin tamamı esas sözleşmede taahhüt edilen sermayeyi, kayıtlı sermayenin ise sermayenin artırılmasında yönetim kuruluna tanınmış yetki tavanını gösteren sermayeyi ifade ettiği belirtilmiştir. Kayıtlı sermaye sisteminde sermayenin azami haddi esas sözleşmede gösterilir ve bu hadde ulaşılıncaya kadar yönetim kuruluna sermaye artırımı yetkisi verilir. Böylece şirketlerin ihtiyaca göre sermaye ihraç etmelerine esneklik getirilirken, bir yandan da uzun ve külfetli formaliteler ortadan kaldırılmaktadır (2499 Sayılı Kanun Gerekçesi, 110). Yapılan yeni düzenleme ile halka açık olmayan anonim şirketlerin Gümrük ve Ticaret Bakanlığından izin alarak kayıtlı sermaye sistemine geçebilmesinin önü açılmıştır. Aynı zamanda bu uygulamanın Sermaye Piyasası Hükümlerine göre yapılması kararlaştırılmıştır. Sermaye Piyasası Kanunu na tabi halka açık anonim şirketlerin daha kurumsal olarak yönetildiği düşünülürse, Yeni TTK ile yapılan bu düzenleme ile halka açık olmayan anonim şirketlerin halka açılması ile kurumsallaşma açısından avantaj elde edeceklerini söyleyebiliriz. Halka açılıp da, daha sonradan gerekli şartları kaybeden anonim şirketler Bakanlıktan izin alarak kayıtlı sermaye sisteminden çıkabilecekleri gibi, bu sisteme alınırken aranan nitelikleri kaybettikleri tespit edilen anonim şirketler, istemleri bulunmasa bile, aynı Bakanlık tarafından sistemden çıkarılabilmektedir Kuruluş Belgeleri İbraz Etme Zorunluluğunun Getirilmesi Yeni TTK de (m.336) esas sözleşme, kurucular beyanı, değerleme raporları, ayın ve işletme devralınmasına ilişkin olanlar da dâhil olmak üzere, kurulmakta olan şirketle, kurucular ve diğer kişilerle yapılan ve kuruluşla ilgili olan sözleşmeler kuruluş belgeleri olarak sayılmıştır. Bunların, sicil dosyasına konulması ve birer nüshalarının şirket tarafından 373

380 beş yıl süreyle saklanması gerekmektedir. Ticaret sicili müdürlüğüne verilecek belgeler arasında yer alan kurucular beyanı güvenli kuruluş ilkesinin gereğidir (Altaş, 2012: 98). Yeni TTK m.349 a göre kurucular tarafından, kuruluşa ilişkin bir beyan imzalanır. Beyan, dürüst bir şekilde bilgi verme ilkesine göre, doğru ve eksiksiz olarak hazırlanır. Beyanda, ayni sermaye konuluyor, bir ayın ya da işletme devralınıyorsa, bunlara verilecek karşılığın uygunluğuna; bu tür sermayenin ve devralmanın gerekliliğine, bunların şirkete olan yararlarına ilişkin belgeli, gerekçeli ve kesin ifadeli açıklamalar yer alır. Ayrıca, şirket tarafından iktisap edilen menkul kıymetlerle, bunların iktisap fiyatları, söz konusu menkul kıymetleri çıkaranların son üç yıllık, gereğinde konsolide finansal tablolarının değerlemelerine ve çözümlenmelerine ilişkin bilgiler, şirketin yüklendiği önemli taahhütler, makina ve benzeri malların ve herhangi bir aktif değerin alımına ilişkin bağlantılar, fiyatlar, komisyonlar ile her türlü borçlar, emsalleriyle karşılaştırılarak, açıklanır. Ayrıca, kuruculara tanınan menfaatler gerekçeleriyle beyanda yer alır. Kimlerin halka arz amacıyla ne miktarda pay taahhüt ettiği, pay taahhüdünde bulunanların birbirleri ile ilişkileri; bunlar bir şirketler topluluğuna dâhil bulunuyorlarsa, topluluk ile ilişkileri, diğer hizmet verenlere ödenen ücretler, emsalleriyle karşılaştırma yapılarak, beyanda açıklanır. Kuruluş belgeleri ile ilgili yapılan düzenlemelerin temel amacının, kuruluş işlemlerinden itibaren şirketin daha kurumsal ve daha güvenilir bir şekilde kurulmasını sağlamak olduğu görülmektedir. Özellikle kurucuların vermiş olduğu beyanın kuruluş aşamasında verilen sermaye türü, sermaye taahhütlerini yerine getirme biçimi, ayni sermayenin fiziki varlığı ve gerçek değeri gibi doğru bilgileri içerme zorunluluğu ve bu beyanın hukuki bağlayıcılığının olması kuruluşta kurucu ortakların tamamının ya da bir kaçının şirket üzerinden asılsız beyanlarla menfaat sağlamalarını engelleyecek, diğer ortakların çıkarlarını zedeleyecek davranışlarını engelleyecektir Kurumsal Yönetim İşletmelerin rekabetin çok şiddetli olduğu pazarlarda varlıklarını sürdürebilmeleri, pazarın isteklerini ve beklentilerini karşılayabilme yetenekleri ile yakından ilgilidir. Artık işletmeler aktif bir organizasyon oluşturarak örgütsel değişimi ve gelişimi hızla gerçekleştirir hale gelmek zorundadırlar. Ülkemizdeki işletmelerin % 95 gibi büyük bir çoğunluğu aile şirketlerinden oluşmaktadır. Aile işletmelerinin bu değişim ve gelişime dâhil olabilmeleri hem yerel hem de küresel pazarlarda varlıklarını diğer kuşaklara devredebilmeleri için kurumsallaşma bir çıkış yolu olarak görülmektedir (Yazıcıoğlu ve Koç, 2009:497). Yeni TTK ile amaçlanan, şirketlerin kurumsallaşmasını sağlamak ve kurumsal yönetim ilkeleri olan 374

381 eşitlik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkelerinin yanı sıra profesyonel yönetiminde etkinliğini sağlamaktır. Bu amaçla özellikle yönetim ilkesi bakımından yeni TTK da tek kişilik şirket kurabilme olanağı getirilmiş, yönetim kurulu ve genel kurul gibi şirket organlarının aktif işleyişini sağlamayı hedefleyen birçok düzenleme yapılmıştır. Anonim şirketlerde ortak sayısı 6762 sayılı eski Türk Ticaret Kanununda en az 5 kurucu ortak olarak benimsenmesine karşın, 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunun 338. maddesinde kurucu ortak sayısına ilişkin yapılan düzenleme ile kurucu ortak sayısı en az 1 olarak belirtilmiştir. Bunun şirket yönetiminde aile şirketlerindeki hantal bürokrasiyi ortadan kaldırabileceği değerlendirilmektedir. Ülkemizdeki şirketlerin birçoğunun aile şirketi olduğu ve ortakların aile bireylerinden oluştuğu bilinmektedir. Ancak gerçekte aile bireylerinin çoğunun görünüşte ortak olduğu ve zorunlu sayıyı doldurma hedefine hizmet ettiği görülmektedir. Anonim şirketlerde ortaklar arasında ortaya çıkan menfaat çatışmaları, çoğu zaman şirketi kavga alanına dönüştürmekte ve şirketin ticari faaliyetlerini yürütememesine neden olmaktadır. Aile şirketleri içerisinde, ailevi anlaşmazlıkların da şirket işlerine yansıdığı düşünüldüğünde, ülkemiz şartlarında şirket içerisinde menfaat çatışması sık karşılaşılan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı sorun ekonomik yoğunlaşma sonucu yaşanan birleşme ve devralmalar sonucun da ortaya çıkabilir (Akın, 2013:2). Tek kişilik şirket kurulabilmesi şirket yönetim kurulu, genel kurulu ve sahibinin aynı kişi olmasına olanak tanımaktadır. Bu durum hem yukarıdaki anlaşmazlıkları engelleyecek hem de şirket işleyişinde alınması gereken kararların daha hızlı alınıp uygulanmasına olanak sağlayacak, şirketin kurumsallaşmasına ve daha profesyonel yönetilmesine imkân tanıyacak ve şirket gelişim sürecini hızlandıracaktır. Eski TTK ye göre sermaye şirketlerinde 3 şirket organı bulunmaktadır. Bunlar genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur. Ancak yeni TTK ile denetim kurulu şirketin organı olmaktan çıkarılmış ve sermaye şirketlerine bağımsız dış denetim zorunluluğu getirilmiştir. Yeni TTK de yönetim kurulu ile ilgili (Şengel, 2011: 36); - Yönetim kurulu üyelerinin pay sahibi olmaları zorunluluğu kaldırılmıştır. - Tüzel kişilerin de yönetim kurulu üyesi olabilmelerine olanak sağlanmıştır. - Pay sahipleri gruplarına, pay gruplarına ve azınlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınmıştır. - Yönetim kurulu üyelerinin en az dörtte birinin yükseköğrenim görmüş olması zorunluluğu getirilmiştir. Ancak tek üyeli yönetim kurulunda bu zorunluluğun aranmayacağı öngörülmüştür. 375

382 - Yönetim kurulu üyelerinin yönetim yetkisini bazı yönetim kurulu üyelerine, üçüncü kişilere ve yönetime devretme olanağı sağlanmıştır. - Yeni TTK de yönetim kurulunun özen borcuna ilişkin tedbirli yönetici ölçüsü getirilmiş ve basiretli iş adamı ölçüsünden vazgeçilmiştir. - TTK nin 375. maddesinde yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkileri belirlenmiştir. Genel kurul pay sahiplerinin, şirket organlarının tayini, hesapların tasdiki ve kazancın dağıtılması gibi şirket işleriyle ilgili kararların alındığı şirketin en büyük ve en yetkili organıdır. Genel kurul toplantılarında pay sahipleri oy haklarını bizzat kullanabilecekleri gibi pay sahibi olan veya ana sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça pay sahibi olmayan üçüncü bir şahıs vasıtasıyla da kullanabilir. (TTK m. 407) Yeni TTK ile getirilen şirketlerin kurumsal yönetimi ile ilgili önemli bir düzenleme teknolojinin genel kurul toplantısında kullanımı ile ilgilidir. Yeni TTK m ye göre, şirket sözleşmesinde veya esas sözleşmede düzenlenmiş olması şartıyla, sermaye şirketlerinde yönetim kurulu ve müdürler kurulu toplantısı tamamen elektronik ortamda yapılabileceği gibi, bazı üyelerin fiziken mevcut bulundukları bir toplantıya bir kısım üyelerin elektronik ortamda katılması yoluyla da icra edilebilir. Bu hâllerde Kanunda veya şirket sözleşmesinde ve esas sözleşmede öngörülen toplantı ile karar nisaplarına ilişkin hükümler aynen uygulanır. Anonim şirketlerde genel kurullara elektronik ortamda katılma, öneride bulunma, görüş açıklama ve oy verme, fizikî katılmanın ve oy vermenin bütün hukuki sonuçlarını doğurur. Bu hükmün uygulanması esasları bir tüzük ile düzenleneceği belirtilmektedir (Şengel, 2011: 37) Sermaye Değişiklikleri İle İlgili Düzenlemelerin Kurumsallaşmaya Etkisi Şirket sermayesi ana sözleşme ile belli olup, bu sermaye paylara bölünmüştür ve bu paylar hisse senedi ile temsil edilir. Sözleşmede belirlenen bu tutar, anonim şirketin ortakları tarafından sağlanacak sermaye büyüklüğünün üst sınırını gösterir. Bu sınır esas sermayeyi oluşturur (TTK m. 332). Türk Ticaret Kanunu na göre; tamamı esas sözleşmede taahhüt edilmiş bulunan sermayeyi ifade eden esas sermaye TL den (elli bin) ve sermayenin artırılmasında yönetim kuruluna tanınmış yetki tavanını gösteren kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halk açık olmayan anonim şirketlerde başlangıç sermayesi TL den (yüz bin) az olamaz. Bu en az sermaye tutarı Bakanlar Kurulunca artırılabilir (TTK 376

383 m. 332). Şirketin bu sermayesi paylara bölünmüştür. Bu paylar hisse senetleri (aksiyon) ile temsil edilir. Yeni TTK ye göre, anonim şirketlerin kuruluşunda ve sermaye artırımında, taahhüt edilen payların bedellerinin nakit veya ayni değerlerle yerine getirilebilmesi sağlanmıştır. Yeni TTK madde 344 e göre nakit pay taahhütlerinin itibari değerinin en az % 25 i şirketin ticaret siciline tescilinden önce geri kalanı ise, şirketin ticaret siciline tescilini izleyen 24 ay içerisinde ödenmesi şartı getirilmiştir. Yeni TTK nin getirdiği yeniliklerden birisi de, eski TTK de tasfiye nedeni olarak kabul edilen, anonim şirketlerin kendi paylarını iktisap edebilmesidir. Yeni TTK ile bir anonim şirketin kendi paylarını iktisap etmesi konusunda yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bir anonim şirket kendi paylarını; satın alma, rehin alma, bir alacağa karşılık alma ya da hiçbir karşılık ödemeden (ivazsız olarak) iktisap edebilmektedir. AB ülkelerinde serbest olan ancak bir takım kurallara ve sınırlara bağlanmış olan bir şirketin kendi paylarını iktisap etmesi, yeni TTK ile ülkemizde de uygulama alanı bulmuştur (Otlu, 2015: 204). Yeni TTK m.379 da Bir şirket kendi paylarını, esas veya çıkarılmış sermayesinin onda birini aşan veya bir işlem sonunda aşacak olan miktarda, ivazlı olarak iktisap ve rehin olarak kabul edemez ifadesi ile esas veya çıkarılmış sermayenin onda birini aşmamak kaydıyla iktisap hakkı tanındığı görülmektedir. Ayrıca bu iktisap hakkının kullanılabilmesi için genel kurulun yönetim kurulunu yetkilendirmesinin şart olduğu ve bu yetki süresinin de en çok beş yıl olarak belirlendiği görülmektedir. Bu düzenleme kurumsallaşma anlamında yönetim kurulunun keyfi olarak iktisap kararını engellemesi ve genel kurulda ortakların tamamının katılımıyla şirket geleceği hakkında bir karar almasına olanak tanıdığı için önemlidir. Pay senetleri borsada işlem gören şirketler hakkında, Sermaye Piyasası Kurulu şeffaflık ilkeleri ile fiyata ilişkin kurallar yönünden gerekli düzenlemeleri yaparak bir kontrol sağlamaktadır. Bu zorlayıcı hükümlerde kurumsallaşmayı olumlu etkileyecektir. Kurumsallaşma anlamında şirketin işleyişini kontrol etme ve düzenleme açısından payların iktisap edilmesi önemlidir. Eski TTK de tasfiye nedeni olan bu uygulama, yönetim kurulunun hisse senetlerinin değerini olduğundan daha fazla ya da daha az olmasını sağlayarak menfaat temin etmeye yönelik ve manipülasyona açık bir uygulama olarak değerlendirilebilir. Ancak bu uygulama Yeni TTK ile getirilen düzenlemeler sayesinde şirketin çıkarlarının korunması açısından olumlu yönde kullanılabilir. Özellikle Yeni TTK m. 381 de belirtildiği gibi; bir şirket, yakın ve ciddi bir kayıptan kaçınmak için gerekli olduğu takdirde, kendi paylarını, 379. maddeye göre genel kurulun yetkilendirmeye ilişkin kararı 377

384 olmadan da iktisap edebilir. Yakın ve ciddi bir kayıp olarak; şirketin kendi paylarını iktisap etmemesi halinde borca batık bir kişiden alacağını tahsil edememesi, hisse senetlerinin borsada ani düşmesi, şirket hâkimiyetinin başka bir grubun hâkimiyetine geçebilme ihtimali sayılabilir (Otlu, 2015: 205). Bütün bu durumlar şirketin süreklilik ilkesini ciddi şekilde tehlikeye sokacak durumlardır. Kanun bunu engellemek için iktisap hakkı tanımıştır. Yeni TTK m İktisaptan doğan hakların kullanılması Şirketin iktisap ettiği kendi payları ile yavru şirket tarafından iktisap edilen ana şirketin payları, ana şirketin genel kurulunun toplantı nisabının hesaplanmasında dikkate alınmaz. Bedelsiz payların iktisabı hariç, şirketin devraldığı kendi payları hiçbir pay sahipliği hakkı vermez. Yavru şirketin iktisap ettiği ana şirket paylarına ait oy hakları ile buna bağlı haklar donar. Bu düzenleme ile de yeni pay iktisap eden ortakların mevcut diğer ortakların üzerinde baskı yaratması ve fazla oy sahibi olarak karar almada haksız rekabet yaratmalarının önüne geçilmektedir. Ayrıca paylarının iktisap edilmesi amacıyla, şirketin başka bir kişiyle yaptığı, konusu avans, ödünç veya teminat verilmesi olan hukuki işlemlerde geçersiz sayılarak payların başka kişiler aracılığıyla iktisap edilmesi de engellenmiştir. Yeni TTK da şirketlerin kurumsallaşmasına yönelik olarak sermaye ile ilgili önemli bir düzenleme ise, iç kaynaklardan sermaye artırımı ile ilgilidir. İç kaynaklardan sermaye artırımı, şirketin son bilançosunda yer alan karlar, yedekler ve fonların sermayeye dönüştürülerek, karşılığında yeni paylar çıkarılıp, bu payların mevcut ortaklara hisseleri oranında bedelsiz olarak dağıtılmasıdır. Bu tür sermaye artırımında şirkete yeni bir kaynak girişi olmayıp, olası kaynak çıkışlarının önüne geçilmektedir (Otlu, 2015: 194). İç kaynaklardan sermaye artırımı, Yeni TTK m.462 de esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılmış ve belirli bir amaca özgülenmemiş yedek akçeler ile kanuni yedek akçelerin serbestçe kullanılabilen kısımları ve mevzuatın bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar sermayeye dönüştürülerek sermaye iç kaynaklardan artırılabilir şeklinde açıklanmıştır. Yapılan bu uygulama ile şirket sermayesi arttırılarak şirket kurumsal yapısı güçlendirilmiştir. Ayrıca yukarıda belirtilen fonların sermayeye eklenmesine olanak tanınarak şirket sahip ve ortaklarının bu fonları keyfi olarak kullanmaları engellenmiş ve kurumsal bir amaç gerçekleştirilmiştir. Bu madde ile ayrıca sermayenin artırılan kısmını, iç kaynaklardan karşılayan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğu, onaylanmış yıllık bilanço ve yönetim kurulunun vereceği açık ve yazılı bir beyanla doğrulanır ifadesi ile de bu fonların şirket sahipleri tarafından gelişi güzel 378

385 kullanımına izin verilmemektedir. Son olarak Bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması hâlinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılamaz ifadesi ile de sermaye artırımının şirket kurumsal yapısı içindeki fonların optimal kullanımı ile gerçekleştirilmesi ve mevcut pay sahiplerinin korunması sağlanmaktadır. Uygulamada bazı şirketlerin, bilançoda sermayeye eklenebilecek bir fon mevcut iken veya böyle bir fonun hesaplanıp bilançoya konulmasının yolu açıkken, önce nakdi sermaye artırımı yaparak ve çoğu kez bunun miktarını yüksek tutarak, artırıma bazı pay sahiplerinin katılamamalarından diğer bir grup pay sahibine yarar sağladıkları görülmektedir. Bu düzenleme ile bu uygulamaya cevaz verilmemiş ve şirket sahiplerinin keyfi uygulamalarla menfaat sağlamalarının önüne geçilmiştir. Yeni TTK ile Anonim Şirkette sermaye kaybının ve borca batıklığın gerek tespit edilmesi gerekse sonuçları konusunda da ayrıca önemli değişiklik ve yenilikler getirilmektedir. Sermaye kaybı ve borca batıklık halinde yapılacak işlemler yönetim kuruluna görev olarak yüklenmiştir. Sermaye kaybı ve borca batıklık halinde alınacak tedbirlerin esas amacı, sermaye şirketlerinde alacaklıların temel güvencesini oluşturan şirket sermayesinin tam olarak teşekkülüne ve korunmasına yönelik, diğer tedbirleri boşa çıkarmamaktır. Yeni TTK ya göre sermaye kaybı ve borca batıklığın tespitinde, sermayenin yanı sıra kanuni yedeklerin de dikkate alınması gerekir. Bu değişiklik, şirketin mali durumunun bozulması halinde daha erken müdahale etmeyi ve tedbir almayı gerektireceğinden olumlu bir değişikliktir (Kayar, 2015: 646). 4.SONUÇ Kurumsallaşma ve kurumsal yönetim süreci birçok işletme için yönetimsel anlamda profesyonelleşmeye zemin hazırlayan uygulamalardır. Yeni TTK da yapılan düzenlemelerde özelde profesyonel yönetimi teşvik etmektedir. Aile şirketlerindeki asgari 5 ortak uygulamasını kaldırarak tek kişilik anonim şirket kurulabilme kolaylığının getirilmesi kağıt üzerinde aktif yönetime katılmayan ortak anlayışını sonlandırmıştır. Yeni TTK kuruluş işlemlerinde ani ve tedrici kuruluş karmaşasına son vermiş tedrici kuruluş kaldırılmış ve kuruluş şekli sadece ani kuruluş olarak belirlenmiştir. Yeni TTK ile tedrici kuruluşun kaldırılması, kuruluş işlemlerinin daha basitleştirilmesine ve kurucu ortaklar tarafından sermayenin tamamının taahhüt edilmesi ile de şirket kuruluşunun daha güvenilir hale getirilmesi sağlanmıştır. Ayrıca, tedrici kuruluşta halka arz edilecek payların satılamama 379

386 durumuna göre şirket kuruluşunda ortaya çıkabilecek aksaklıkların engellenmesi amaçlanmıştır. Yapılan bir başka düzenleme ile halka açık olmayan anonim şirketlerin Gümrük ve Ticaret Bakanlığından izin alarak kayıtlı sermaye sistemine geçebilmesinin önü açılmıştır. Aynı zamanda bu uygulamanın Sermaye Piyasası Hükümlerine göre yapılması kararlaştırılmıştır. Sermaye Piyasası Kanunu na tabi halka açık anonim şirketlerin daha kurumsal olarak yönetildiği düşünülürse, Yeni TTK ile yapılan bu düzenleme ile halka açık olmayan anonim şirketlerin halka açılması ile kurumsallaşma açısından avantaj elde edeceklerini söyleyebiliriz. Kuruluş belgeleri ile ilgili yapılan düzenlemelerin ise temel amacının, kuruluş işlemlerinden itibaren şirketin daha kurumsal ve daha güvenilir bir şekilde kurulmasını sağlamak olduğu görülmektedir. Özellikle kurucuların vermiş olduğu beyanın kuruluş aşamasında verilen sermaye türü, sermaye taahhütlerini yerine getirme biçimi, ayni sermayenin fiziki varlığı ve gerçek değeri gibi doğru bilgileri içerme zorunluluğu ve bu beyanın hukuki bağlayıcılığının olması kuruluşta kurucu ortakların tamamının ya da bir kaçının şirket üzerinden asılsız beyanlarla menfaat sağlamalarını engelleyecek, diğer ortakların çıkarlarını zedeleyecek davranışlarını engelleyecektir. Yeni TTK ile sermaye değişiklikleri ile ilgili yapılan düzenlemelerde: anonim şirketlerin kuruluşunda ve sermaye artırımında, taahhüt edilen payların tamamının bedellerinin nakit veya ayni değerlerle yerine getirilebilmesi sağlanmıştır. Eski TTK de tasfiye nedeni olarak kabul edilen, anonim şirketlerin kendi paylarını iktisap edebilmesinin yolu açılmış, iç kaynaklardan sermaye artırımı ile ilgili düzenlemeler yapılarak bu kaynakların şirket sahip ve yöneticileri tarafından keyfi kullanımları engellenmiştir. KAYNAKÇA AKIN, İ (2013) TTK m.208 Kapsamında Anonim Şirketlerde Azınlığın Ortaklıktan Çıkarılması Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII,, S. 1-2, s ALTAŞ, S.(2012), Yeni TTK da Anonim Şirket Kuruluşu İçin Öngörülen Temel Yenilikler ve Değişiklikler, Mali Çözüm Dergisi, Mayıs-Haziran, s ÇAKICI, A. ÖZER, B.Ş. (2007) Mersin de Faaliyet Gösteren Küçük Ve Orta Ölçekli İsletmelerin Kurumsallaşma Göstergeleri Açısından İncelenmesi, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 10 Sayı 18 Aralık, s

387 ÇAKICI, A. ÖZER, B.Ş. (2008) Mersin deki KOBİ Sahip ve Yöneticilerinin Gözüyle Kurumsallaşma Tanımı ve Kurumsallaşmanın Darboğazları, Yönetim Ve Ekonomi Dergisi Cilt:15, S:1,s ELİTAŞ, B.L. (2012) Eski Ve Yeni Türk Ticaret Kanunlarında Anonim Ve Limited Şirketlerin Durumu, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C.17, S.3, s İŞCAN Ö. F. KAYĞIN E.(2009), Kurumsal Yönetişim Sürecinin Gelişimi Üzerine Bir Araştırma, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,S:13 (2): KAYAR, İ., Yeni TTK ya Göre Anonim Şirkette Sermaye Kaybı ve Borca Batıklığın Tespiti ve Sonuçları (Erişim Tarihi: ) OTLU, F. (2015) Yeni Türk Ticaret Kanununa Göre Hazırlanmış Şirketler Muhasebesi, Malatya, Doğumatgrup Matbaacılık. SÖNMEZ, A., TOKSOY A. (2011), Kurumsal Yönetim İlkelerinin Türkiye deki Aile İşletmelerine Uygulanabilirliği, Maliye Finans Yazıları Dergisi, Yıl: 25 Sayı: 92 Temmuz, s ŞENGEL, S. (2011), Yeni Türk Ticaret Kanunun Sermaye Şirketleri İle İlgili Getirdiği Yeniliklerin Değerlendirilmesi, Zeitschrift für die Welt der Türken Journal of World of Turks Vol. 3, No. 2,s YAZICIOĞLU, İ., KOÇ, H. (2009) Aile İşletmelerinin Kurumsallaşma Düzeylerinin Belirlenmesine Yönelik Karşılaştırmalı Bir Araştırma, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi S:21,s sayılı Türk Ticaret Kanunu 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 381

388 Kurumsallaşma ve Yolsuzluğun Vergi Geliri Üzerindeki Etkisi: Türkiye ve Seçilmiş AB Ülkeleri Üzerine Bir Çalışma Mustafa Ercan KILIÇ, Esra CANPOLAT İnönü Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü, İnönü Üniversitesi, İİBF, Ekonometri Bölümü, ÖZET Bir devletin gelişmişliğini genel olarak kurumsallaşma düzeyine bakarak karar verilebilir. Bireylerin yapamadığını kurumlar yapabilir. Kurumlar daha düzenli, daha üretken, daha şeffaf olabilmektedir. Böylece daha çok vergi verebilmektedir. Diğer taraftan bir toplumun gelişmişliği yolsuzluk seviyesiyle de doğru orantılıdır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde görülen yolsuzluk düzeyi çok daha yüksek olmaktadır. Özellikle de vergi alanında yapılmakta bu yolsuzluklar vergi gelirlerinin düşmesine neden olmaktadır. Bu çalışmada da kurumsallaşma ve yolsuzluğun vergi gelirleri üzerindeki etkisini Türkiye ve seçilmiş bazı Avrupa Birliği ülkeleri açısından dinamik panel veri yöntemini kullanarak araştırdık yıllarının kapsayan dönem boyunca bazı vergi türleri ile yolsuzluk arasında negatif ilişkiye rastladık. Kurumsallaşmanın da yolsuzlukla ters orantılı olarak değiştiğini tespit ettik. Anahtar Kelimeler: Yolsuzluk, vergi geliri, CPI, dinamik panel veri, kurumsallaşma The Effect of Institutionalization and Corruption on Tax Revenue: A Study on Turkey and Selected EU Countries ABSTRACT It can be decided whether a country is developed, developing or under-developed by just looking its institutionalization level. Institutions can do what individuals cannot. They can be more organized, more productive and more transparent. So they can pay more tax to the government. On the other hand again the development level of a country can be determined by just measuring the level corruption. Corruption, mostly in less-developed and developing countries, occurs especially in tax area which results in less public revenue. In this study we analyzed the effect of institutionalization and corruption on tax revenue and for Turkey and some chosen European Union countries using dynamic panel data method. For the period , we found positive relationship between institutionalization and tax revenue. We also determined that tax revenue is inversely related with corruption. Key Words: Corruption, tax revenue, CPI, dynamic panel data, institutionalization 382

389 Giriş Toplumlar bireylerden oluşan organizmalardır. Bireyler ise toplum içerisinde daha yaşanabilir bir dünya için ortak değer ve kurallar oluşturarak kurumlar meydana getirirler. Kurumsallaşmayı tanımlayacak olursak kısaca herhangi bir organizasyon bünyesinde(şirket, devlet..) bireylerden ziyade kuralların hakim olması diyebiliriz. (Fındıkçı, 2005:82). Kurumsallaşmanın amaçları arasında organizasyonun kendine özgü değerler oluşturarak sosyal düzen içinde sürdürülebilir bir denge oluşturmak, meşruiyet kazanmak ve belirsizlikten kurtulmak sayılabilir(dimaggio ve Powell, 1983;Meyer ve Rowan, 1977;Selznick, 1957;Zucker, 1977). Böylece organizasyon içerisinde yetki ve sorumluluklar açıkça tayin edilmiş olacak, sağlıklı bir işbölümü sağlanacak, verimlilik artacak ve hedeflere ulaşabilme seviyesi artırılmış olacaktır(güngör, 2008:97) Bu çalışmada kurumsallaşmanın daha çok meşruiyet ya da hesap verilebilirlik yönü üzerinde durulacaktır. Çünkü kurumsallaşma seviyesi yüksek olan bir organizasyon aynı zamanda meşru ve şeffaf bir düzen içerisinde işleyecek olup vergi kaçırma olaylarının pek yaşanmayacağı ileri sürülmektedir. Yani kurumsallaşma toplumun gelişimine pozitif katkı sağlayan bir mekanizmadır. Yolsuzluk ise kurumsallaşmanın tersine topluma zarar veren bir mekanizmadır. Yolsuzluk için bir tanım yapmak gerekirse kamu görevinin şahsi menfaat sağlamak amacıyla kötüye kullanılması denebilir. Bu çok genel bir tanımdır. Aslında bir ülkenin değer yargılarına göre yolsuzluğun tanımı da değişebilir. Sonuç olarak yolsuzluk tamamen ahlaki bir olaydır(ackerman, 2003:564). Yolsuzluğun sebepleri araştırıldığında bu sebepler arasında devletin serbest piyasada çok fazla yer alması, kayıtdışı ekonominin büyüklüğü, çarpık politikalar, devletin fazla veya eksik müdahaleleri, gelir dağılımındaki bozukluklar sayılabilir. Yolsuzluğun sonuçlarına bakacak olursak ise gelir dağılımının kötüye gitmesi, sağlıklı bir bütçenin oluşturulamaması, güven ortamının bozulması, yatırımların azalması sayılabilir. Vergi ise, OECD nin tanımına göre bir ülke vatandaşlarının karşılıksız ve zorunlu olarak devlete yapmış olduğu ödemelerdir. Devlete yapılan ceza ve kredi ödemeleri ile devlete yapılan bağışlar vergi haricinde kalmaktadır. Vergi tek tip olmayıp birçok türden oluşmaktadır. Fakat bu çalışma vergi türlerinden ziyade toplam vergi gelirleriyle ilgilendiği için detaya inilmeyecektir. Yolsuzluk ve vergi, biri yasal diğeri ise yasadışı olup ikisi de aslında ekonomiden paranın çekilmesi anlamına gelmektedir. Bununla birlikte yolsuzluğun vergi gelirleri üzerinde ciddi oranda negatif etkileri olduğu tartışılmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler için yapılan çalışmalarda toplanması gereken vergilerin yarısından fazlasının yolsuzluk ve vergi kaçırması sonucu toplanamadığı iddia edilmektedir(fjeldstad; Tungodden, 2001). Burada sorulması gereken yolsuzluk ve kurumsallaşma ölçülebilir bir şey olup olmadığıdır. Gerek yolsuzluk ve gerekse de kurumsallaşma tam olarak hesaplanması pek mümkün olmayan ancak uluslar arası araştırma örgütleri tarafından kamuoyu araştırmaları ve uzman 383

390 görüşleriyle yaklaşık bir değer(buradaki değer göreceli olmaktadır) olarak hesaplanmaya çalışılan ölçülerdir. Yeterli kurumsallaşmanın olmaması ya da yolsuzluğun artması ise vergi gelirlerinde hedefin altında kalmanın ana faktörleri arasında sayılabilir veyahut tam tersi durumda vergi gelirlerini olumlu olarak etkileyeceği anlaşılabilir bir durumdur. Bu çalışma Türkiye ve bazı AB devletleri özelinde kurumsallaşma, yolsuzluk ve vergi gelirleri arasında ilişki olup olmadığını, panel veri yöntemiyle araştıracaktır. Bu çalışmanın literatüre katkısı kurumsallaşmanın veri olarak hesaplanması için borsada işlem gören şirket sayılarının kullanılması ve veri setinin Türkiye ile AB ülkelerini kapsaması sayılabilir. Çalışmada öncelikle bu konu hakkındaki literatüre kısaca değinilecek, ardından verilerin hakkında, nereden temin edildiği, kapsadığı dönem vs. gibi bilgiler sunulacaktır. Bir sonraki bölümde verilerin analiz yöntemi kısaca anlatılacaktır. En son kısımda ise elde edilen sonuçlara ve sonuçların yorumlanmasına yer verilecektir. Literatür IMF tarafından yapılan 1998 yılında 39 Sahraaltı Afrika ülkeleri için yapılan bir araştırmada istatistiksel olarak yapısal reformların eksikliğinin(kurumsallaşma dahil edilebilir) ve yolsuzluğun, vergi gelirlerinin GSYİH ya oranında ciddi azalmaya neden olduğu sonucuna varılmıştır(ghura, 1998). Tanzi ve Davoodi 2000 yılında bu konuda 97 ülke üzerinde farklı vergi türleri için bir çalışma yapmıştır. Çalışmanın sonucuna göre, Yolsuzluk Endeksi(CPI) 1 birim artığında, vergi/gsyih oranı %2.7 azalmaktadır. KDV ve ticaret vergileri özelinde yaptıkları analizde yüksek yolsuzluk oranına sahip ülkelerde KDV etkinlik oranı(kdv gelirlerinin GSYİH ya oranının, KDV oranına bölünmesiyle elde edilmektedir.)düşük seviyelerde iken, ticaret vergisi ile yolsuzluk arasında bir ilişkiye rastlanmamıştır. Yolsuzluğun en çok etkilediği vergi türü haliyle dolaysız vergiler olmuştur. Yolsuzluk endeksinde 4 birimlik azalma dolaysız vergi/gsyih oranında %7.2 lik bir artış sağlamaktadır(tanzi;davoodi, 2000). Bolthole 2010 yılında Sahraaltı Afrika ülkeleri için yılları için yapmış olduğu çalışmasında kurumların kalitesinin vergi gelirleri/gsyih oranını pozitif olarak etkilediği sonucuna ulaşmıştır. Ndiaye 2014 yılında hazırlamış olduğu geliştirme raporunda Senegal için döneminde kurumsal reformların ve kurumsal kalitenin vergi oranlarıyla doğrusal bir ilişkisi olduğunu ortaya koymuştur. Dreher ve Herzfeld e göre (2005), yolsuzluk kısa dönemde vergi gelirlerinin azalmasına sebep olurken uzun dönemde ekonomik büyümeyi etkilediği için gelecek vergi gelirlerini de azaltmaktadır. Ayrıca devlet gelirleri azaldığı için devletin sağlık, eğitim ve diğer alanlarda yapacağı yatırımlar da azalmaktadır. Yine yolsuzluk, bürokrasinin yapısını bozduğu ve dolayısıyla devlete olan güveni sarstığı için, girişimcileri iş kurarken gayri resmi yollara 384

391 teşvik etmektedir. Yani yolsuzluk bir ekonomide kayıtdışılığı da artırmaktadır. Kayıtdışılığın artması da yine vergi gelirlerinin azalmasına sebep olmaktadır. Mauro 1995 yılında Yolsuzluk ve Büyüme adlı çalışmasında yolsuzlukta meydana gelen bir standart sapmalık artışın yatırımlarda %2.5 seviyesinde bir azalmaya neden olduğunu bulmuştur. Ayrıca Pelligrini ve Gerlagh 2004 yaptığı bir araştırmada yine Mauro yla aynı sonucu elde etmişlerdir. Bağdigen ve Beşkaya 2005 yılında yapmış oldukları çalışmada yılları arası Türkiye yi incelemişlerdir. Sonuç olarak yolsuzluk endeksinde 1 birimlik artışın kamu gelirlerinde %1 lik bir azalışa neden olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışmada dolaylı ve dolaysız vergileri ayrı olarak test etmiş ve dolaylı vergilerin yolsuzlukla bir ilişkisi olmadığı sonucuna ulaşmışlardır. Ekici (2009) Vergi Gelirlerini Etkileyen Ekonomik Ve Sosyal Faktörler başlıklı çalışmasında nüfus yoğunluğu, rüşvet, yozlaşma, ekonomik ve siyasal istikrar, ekonomik ve sosyal yapının kurumsallaşma düzeyi, küreselleşme ve vergi rekabeti, dolaysız ve dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri payları gibi faktörlerle vergi geliri arasında etkileşim olduğunu ortaya koymuştur. Veri Seti Bu çalışmanın analizinde Türkiye, Almanya, İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya, Belçika Portekiz, Hollanda, Danimarka, Yunanistan ve Macaristan ülkelerine ait veriler kullanılmıştır. Kurumsallaşmayı ölçmek için, hem Türkiye yi hem de AB ülkelerini kapsayacak biçimde, yıllara göre ülke borsasında işlem gören yerli firma sayılarını kullandık. Dünya Bankası resmi sitesinden verilere ulaştık. Çalışmada kullandığımız yolsuzluk verilerini Uluslararası Şeffaflık Örgütü(Transparency International[TI]) nün kendi web sayfasından temin ettik. Uluslararası Şeffaflık Örgütü(Transparency International [TI]) yolsuzluk endeksi konusunda genel kabul görmüş bir örgüttür. Her yıl yayınlanan Yolsuzluk Endeksi(Corruption Perception Index[CPI]) nde ülkeler arası sıralama yapılmaktadır. Ülkelerin 0 ile 10(2012 yılında yayınlanan endeks arası hesaplanmıştır.) arasında bir değer aldığı endekste, 0 yolsuzluğun en yüksek seviyede olduğunu, 10 ise hiç yolsuzluk olmadığını göstermektedir yılında yayınlanan sıralamada 174 ülke için yolsuzluk endeksi hesaplanmıştır. Endeks 1995 ten sonra düzenli olarak hesaplanmakta olup biz 1999 ile 2011 yılları arasındaki verileri kullandık. Son olarak vergi gelirleri için de literatürle de uyumlu olarak toplam vergi gelirlerinin GSYİH ya oranını kullandık. AB ülkeleri için verilere Dünya Bankası nın resmi web sayfasından, Türkiye için ise Devlet Planlama Teşkilatının resmi web sayfasından ulaştık. 385

392 Ekonometrik Metodoloji Ekonometride çalışılan üç adet veri türü vardır: zaman serisi verileri, yatay kesit verileri ve panel veri. Zaman serisi, verilerin sadece zaman boyutunu içerir. Yatay kesit verileri gözlemleri bir kesit boyunca izler. Panel veride ise gözlemlerin hem zaman, hem de kesit boyutu mevcuttur. Panel veri, zaman serisi ve yatay kesit verilerinin birleştirilmesinden oluşur. Hsiao (2002) panel veriyi belirli bir örneklem biriminin belli bir zaman boyunca izlenmesi olarak tanımlamıştır. Panel veri seti kullanılarak oluşturulan modellere panel veri modelleri denmektedir. Panel veri modelleri zaman serisi ve yatay kesit verilerinin birleşiminden oluştuğu için her iki veri setinin avantajlarını birlikte taşımaktadır. Ve diğer veri türlerine göre birçok üstünlükleri vardır. Veri setinin hem zaman boyutu hem birim boyutu ele alındığından veri sayımız daha fazladır. Ve buda bize tahmini yapılan modellerde yüksek serbestlik derecesi sağlamaktadır. Panel verili modellerde çoklu doğrusal bağıntı problemiyle daha az karşılaşılır. Zaman ve kesit boyutlarının her ikisinin de varlığı daha kapsamlı bilgiler edinilmesini sağlar. Bu avantajların yanı sıra zaman serisinde ortaya çıkan otokorelasyon sorunu ve yatay kesitteki değişen varyans sorunlarının her ikisi panel verilerde karşımıza çıkabilir. Yapılan çalışmalarda ve kullanılan yöntemlerde bu konuya dikkat edilmelidir(baltagi,2008). Panel veri modellerinin genel gösterimi şu şekildedir(tatoğlu,2012): Yit 0it 1 it X1 it 2it X2 it... kit Xkit uit i 1,..., N; t 1,..., T (1) Burada; i: Hane halkı, birey, şehir, firma gibi birimleri, t: Gün, ay, yıl gibi zamanı, 0it : Sabit terimi, kit X kit : Eğim parametrelerini, : k. açıklayıcı değişkenin t zamanında i. birim için değerini, Y it : Bağımlı değişkenin t zamanında i. birim için değerini, u it : Tüm zaman dönemlerinde ve tüm birimler için özdeş bağımsız normal dağılımlı hata terimini gösterir. Panel veri modelleri birim ve zaman etkisindeki değişimlere göre farklı isimler almaktadırlar. Farklı panel veri regresyon modellerinin oluşması sabit eğim katsayısı ve hata terimi ile ilgili yapılan varsayımlara bağlıdır. Birim ve zaman boyutu ihmal edilerek en küçük kareler yönteminin uygulandığı panel veri modellerine Klasik panel veri modeli denir. Bu tür modellerde hata terimin sıfır ortalama ve sabit varyansla normal dağıldığı varsayılır. Herbir 386

393 yatay kesit için gözlemlerin korelasyonsuz olduğu ve değişen varyans içermediği varsayılır. Diğer bir model türü Sabit etkiler modelidir. Bu modelde zamanın ve birey etkilerinin sabit olduğu varsayımı yapılır. Sabit etkili modelin tahmini için Kukla değişkenli En küçük kareler ya da Within tahmin yöntemi kullanılır. Zaman ve birey etkilerinin rassal olduğunu varsayan modele rassal etkiler modeli adı verilir. Ve genelleştirilmiş En Küçük kareler yöntemi ile tahmin edilir. Panel veri modelleri bu modellerin yanında, modeldeki bağımsız değişkenlerin içerisinde, değişkenlerin gecikmeli değerlerinin olup olmamasına göre statik ve dinamik panel veri modelleri olarak iki gruba ayrılır. Çoğu iktisadi değişkenler kendi gecikmeli değerlerinden de etkilenmektedir. Ve bu yüzden bazen bağımlı veya bağımsız değişkenlerin gecikmeli değerlerinin de modele bağımsız değişken olarak dahil edilmesi gerekebilmektedir. Bu tür modellere dinamik panel veri modelleri denmektedir. Hangi modelin seçileceğine karar vermek için çeşitli testler yapılır. Klasik model ile sabit etkiler modeli arasında karar verebilmek için F testi yapılır. Klasik model ile rassal etkiler modeli mukayesesi için LM testi kullanılır. Son olarak rassal etkili modelin mi yoksa sabit etkiler modelinin mi geçerli olduğunu sınamak için Hausman Testi kullanılır. Veri ve Yöntem Veri seti olarak 12 ülkenin (Türkiye,Danimarka, Almanya,İngiltere, Fransa İspanya, İtalya, Belçika, Yunanistan, Portekiz,Hollanda, Macaristan) yılları arasındaki vergi gelirleri, CPI endeksi, borsada işlem gören şirket sayıları ve ekonomik büyüme oranları yıllık veriler olarak ele alınmıştır. Bağımlı değişken olarak ilgili yıllardaki vergi gelirleri bağımsız değişken olarak da ülkelerin CPI endeksi, borsada işlem gören şirket sayıları ve ekonomik büyüme oranları ele alınmıştır. Verilerin logaritmaları kullanılmıştır. Çünkü ölçüm olarak ham veriler büyük farklılıklar göstermektedir. Modeller panel veri modeli olarak kurulmuştur. Panel veri kapsamında incelenecek model aşağıdaki gibidir: Y it =β 0 +β 1 X 1it + β 2 X 2it + β 3 X 3it +u (1) i=1,2,,12 t=1999,2000,,2011 Y it :Ülkelerin yıllara göre vergi gelirleri X 1it : Ülkelerin yıllara göre yolsuzluk verileri X 2it : Ülkelerin yıllara göre borsada işlem gören şirket sayısı X 3it : Ülkelerin yıllara göre ekonomik büyüme oranları 387

394 Tablo-1: Test Sonuçları F Test İstatistiği F(11,141)= P=0.000 LM Test İstatistiği χ 2 = P=0.000 Hausman Test İstatistiği χ 2 = 0.85 P= Rassal Etkili Modelin Tahmin Sonuçları β (0.000) β (0.000) Β (0.000) Β (0.000) R Değişen Varyans Otokorelasyon DW= , Baltagi-Wu= Tablo-2: Otokorelasyon ve değişen varyans düzeltilmesi yapıldıktan sonra elde edilen tahmin sonuçları β (0.000) β (0.002) Β (0.035) Β (0.032) R Tablo-1 de görüldüğü üzere F testine göre elde edilen prob değeri olduğundan klasik modele karşı sabit etkiler modeli kabul edilir. LM testi için prob değeri olarak bulunmuştur. Klasik modele karşı rassal etkiler modeli kabul edilir. Model seçimi için son olarak Hausman Testi yapıldı ve prob değeri olarak tahmin edildi. Bu sonuca göre uygun modelin Rassal etkiler modeli olduğu sonucuna varıldı. Tahmin edilen rassal etkiler 388

395 modelinde yapılan değişen varyans ve otokorelasyon testine göre hem değişen varyans hem de otokorelasyon olduğu görülmektedir. Değişen varyans ve otokorelasyon düzeltmesi yapıldıktan sonra elde edilen model aşağıdaki şekildedi(tablo-2)r: Y= X 1it X 2it X 3it Bu modelin katsayılarının anlamlılıklarına bakıldığında hem sabit terim β 0, hem de eğim parametreleri β anlamlılık düzeyinde anlamlı bulunmuştur. Bu durumda şu yorumu yapabiliriz: Bağımsız değişkenler sıfırken ortalama vergi gelirleri dir. Yolsuzluktaki bir birimlik azalış vergi gelirlerini birim artırmaktadır. Borsada işlem gören şirket sayısındaki bir birimlik azalış ise vergi gelirlerini birim artırmaktadır. Ekonomik büyümedeki bir birimlik artış vergi gelirlerini 0.01 birim artırmaktadır. Modelin R 2 si 0.24 olarak tahmin edilmiştir. Bu demek oluyor ki vergi gelirleri ele aldığımız bağımsız değişkenlerle sadece %24 açıklanabiliyor. %76 lık kısmı ise başka değişkenlerin etkisi altındadır. Sonuç Çalışmamızda kurumsallaşma ve yolsuzluğun vergi gelirleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Kurumsallaşma için borsada işlem gören şirket sayısının kullanılması ve veri setinin Türkiye ve bazı AB ülkelerini kapsaması çalışmanın literatüre katkıları olarak sayılabilir. Gerek kurumsallaşma gerekse da yolsuzluk için istatistiksel olarak anlamlı ilişkilere rastlanırken, iktisadi olarak baktığımızda kurumsallaşmanın vergi gelirleri üzerinde negatif etkisi anlamsız görünmektedir. Çalışma verilerinin zaman aralığının kısıtlı olması istenen sonuca ulaşmada bir engel olarak sunulabilir. Ayrıca kurumsallaşmanın ölçümü için örneğin Türkiye için 2007 yılından beri Borsa İstanbul tarafından hesaplanan Kurumsal Yönetim Endeksi gibi daha geçerli bir verinin kullanılması yine daha tutarlı sonuçlar elde edilmesini sağlayabilir. Son olarak eğer yeterince veriye sahip olunabilseydi Türkiye yi kendi içinde zaman serisi yöntemiyle incelemek yine daha iyi sonuçlar elde edilebilirdi. KAYNAKÇA ACKERMAN, S. Rose (2003), Corruption, The Encyclopedia of Public Choice, BAĞDİGEN, Muhlis ve Ahmet BEŞKAYA (2005), The Impact of Corruption on Government Revenues: The Turkish Case, Yapı Kredi Economic Review, Vol: 16, Number:2, BALTAGİ, B.(2008), Econometric Analysis of Panel Data,, John Wiley and Sons, Chichester, 4th edition BOLTHOLE, T. D. (2010), Tax Effort and The Determinants of Tax Ratio In Sub-Sahara Africa, International Conference on Applied Economics, ICOAE-2010, DİMAGGİO, P. J. ve W. W. POWELL (1983), The Iron Cage Revisited: Institutional 389

396 Isomorphism and Collective Rationality in Organizational Fields, in W. W. Powell and P.J. DiMaggio (Ed.), The New Institutionalism in Organizational Analysis: 1991, pp University of Chicago Press:Chicago. DREHER, A.; HERZFELD, T. (2005). The Economic Costs of Corruption: A Survey and New Evidence. EKİCİ, M. S. (2009), Vergi Gelirlerini Etkileyen Ekonomik Ve Sosyal Faktörler Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 30(30). GHURA, D. (1998). Tax revenue in sub-saharan africa: Effects of economic policies and corruption. IMF Working Paper, WP/98/135, September GÜNGÖR AK, Bihder (2008), Aile işletmelerinin Kurumsallaşmasında Gelecek Nesillerin Eğitiminin Rolü, 3. Aile İşletmeleri Kongresi, Nisan 2008, İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınları, Yayın No:78, İstanbul, ss MEYER, J. W. ve B. ROWAN (1977), Institutionalized Organizations: Formal Structures as Myth and Ceremony, in W. W. Powell and P.J. DiMaggio (Ed.), The New Institutionalism in Organizational Analysis: 1991, pp University of Chicago Press: Chicago. MAURO, P. (1995). Corruption and growth. Quarterly Journal of Economics, 110 (3), ss. NDİAYE, A. S. (2014), "Effect of Institutions on Tax Revenue Performance in Senegal ", African Economic Research Consortium Biannual Research Workshop Lusaka, Zambia, November 30 - December 4, 2014 SELZNICK, Philip (1996), Institutionalism Old and New, Administrative Science Quarterly, 41 (June), 2, TANZI, V., DAVOODI, H. (2000). Corruption, growth, and public finances. IMF Working Paper, WP/00/182, November. ZUCKER, Lynne G. (1977), The Role of Institutionalization in Cultural Persistence, American Sociological Review, 42 (October), 5, C7B4FC9B89FEFA6231C62CE3C0D59FE94FEE3B682D8B84ADF2258A 390

397 Kurumsal Yönetişim Bağlamında Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Uygulamaları Kadir KARTALCI İnönü Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü, ÖZET Günümüzde kurumsal yönetişim deyince daha çok hissedarların haklarını korumaya yönelik ilkeler anlaşılmaktadır. Büyük bir işletme olan devlet için de aynı ilkelerin kabul edilmesi ve uygulanması önemlidir. Özellikle vatandaşlarından vergi gelirleri elde eden ve bunu bütçe yoluyla harcayan devletin bu ilkelere sadık kalması bütçe hakkının gerçekleştirilmesini sağlayacak niteliktedir. Türkiye de 2003 yılında yürürlüğe giren Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile kurumsal yönetişim ilkelerinden şeffaflık ve hesap verme sorumluluğu kavramları kamu uygulamalarında yer bulmuştur. Ancak bugün itibariyle kamuda şeffaflık ve hesap verme sorumluluğu ilkeleri uygulamalarının teorikte olduğu gibi uygulamalarının da iyi olduğunu söylememiz mümkün gözükmemektedir. Anahtar Kelimeler: Kurumsal Yönetişim, Şeffaflık, Hesap Verme Sorumluluğu Abstract Today,it is understood the more that the principles for the protection of the rights of the shareholders on the count of corporate governance. The adoption and application of the same principle is important for the government which is a big business. Especially, the state which is generate tax revenues and spending through the state budget from citizens remain loyal to these principles is to ensure the realization of the right qualities budget. In Turkey public financial management and control law, which was enacted in 2003 and one of the principles of corporate governance the concepts of transparency and accountability in public practice has found a place. However, as of today, the application of the principles of transparency and accountability in the public does not seem possible to say that it is good as theoretical practice. Keywords: Corporate Governance, Transparency, Accountability 391

398 1-GİRİŞ Günümüzde kurumsal yönetişim deyince daha çok hissedarların haklarını korumaya yönelik ilkeler anlaşılmaktadır. Büyük bir işletme olan devlet için de aynı ilkelerin kabul edilmesi ve uygulanması önemlidir. Özellikle vatandaşlarından vergi gelirleri elde eden ve bunu bütçe yoluyla harcayan devletin bu ilkelere sadık kalması bütçe hakkının gerçekleştirilmesini sağlayacak niteliktedir. Türkiye de 1927 yılından 2003 yılına kadar yürürlükte kalan 1050 Sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu küreselleşen ve yerelleşen dünyada kamu maliyesinin sorunlarına cevap veremediği gibi özellikle şeffaflık ve hesap verme sorumluluğu konularında çok zayıf kalmaktaydı yılında yürürlüğe giren Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile şeffaflık ve hesap verme sorumluluğu kavramları kamu uygulamalarında yer bulmasıyla birlikte kamuda kurumsal yönetişime geçiş başlamıştır. Ancak bugün itibariyle kamuda şeffaflık ve hesap verme sorumluluğu ilkeleri uygulamalarının teorik plandaki kadar yeterli düzeyde olduğunu söylememiz mümkün gözükmemektedir. Kurumsal yönetişimin kamuda fonksiyonel olup olmadığını Türkiye ekseninde incelemek bu tebliğin ana temasını oluşturmaktadır. Bu anlamda 2003 yılında yürürlüğe giren 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol yasası ile getirilen hesap verme sorumluluğu, şeffaflık gibi kavramlar incelenecektir. 2-YÖNETİŞİM KAVRAMI Yönetişim kavramının İngilizce karşılığı olan governance ilk olarak XVI yy. ve Fransızca karşılığı olan gouvernance olarak XVII yy. da kullanılmıştır. Bu anlamda Yönetişim kavramı sivil toplumla hükümeti uzlaştırmayı ya da kombine etmeyi amaçlamıştır(yüksel, 2000:147). Günümüzde yönetme eyleminin ulus devletle sınırlanamayacağı, bu nedenle Yönetişim kamu-özel, devlet-devletdışı, ulusal-uluslararası kurum ve pratikler arasında gerçekleştirilen bir işlev olarak tanımlanmakta ve Yönetişim kavramı ile bunların arasında yeni etkileşimsel ilişkilerin gelişimi dizayn edilmektedir(güzelsarı, 2003:19). Yönetişim ya da Kurumsal Yönetişim alanında Dünya Bankası, AB, OECD ve Birleşmiş Milletler nezdinde bir takım çalışmalar yapılmıştır. Kurumsal Yönetişim İlkeleri, OECD Bakanlar Kurulu tarafından 1999 yılında onaylanarak bu tarihten sonra dünya genelindeki karar alıcılar, yatırımcılar, şirketler ve diğer paydaşlar açısından uluslararası bir referans kaynağı haline gelmiştir. Onaylandığı tarihten bugüne, bu ilkeler, kurumsal yönetim 392

399 olgusunu gündemde tutarken, hem OECD üyesi ülkeler, hem de diğer ülkelerdeki yasama ve düzenleme girişimleri için bir yol gösterici oldu(deloitte, 2007:1). Uluslararası bu kuruluşlar tarafından iyi yönetişim kurallarının getirilmesinde en önemli etkenlerden biri, özellikle ABD de görülen ve yatırımcıları büyük oranda etkileyen büyük şirketlerin yolsuzlukları olmuştur. Bu kapsamda Sarbanes-Oxley Act olarak bilinen bir kanun ABD de çıkarılmıştır. Birleşmiş Milletler iyi yönetişim ilkelerinde, şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık, cevap verebilirlik, hukuk devleti/hukukun üstünlüğü, etkinlik, eşitlik ve stratejik vizyon öne çıkmaktadır(sözen, Algan, 2009:12). Bu ilkelerle paralel olacak şekilde Avrupa Birliğinin yönetişimle ilgili ilkeleri Açıklık, Hesap verebilirlik, Etkililik, Tutarlılık olarak belirlenmiştir(kalkınma Bakanlığı, 2007:3). Yönetişim olgusu kamu yönetiminde uygulanabilir mi? Bu soruya verilecek cevap; son yıllarda kamu yönetiminde değişim ve dönüşüm uygulamalarına bakılarak, olumlu olacaktır. Şöyle ki; kamu yönetiminde yönetişim anlayışının gelişmesi kamusal kararların alınmasında ve uygulanmasında merkezi yönetimin egemen ve belirleyici güç olmaktan çıkarak yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası pek çok aktörün sürece dahil edilmesi ve diyalog ortamının oluşturulması, devletin iktidarını başka güçlerle paylaşması, ayrıca sivil toplum örgütlerinin karar alma süreçlerinde rollerinin artmasını sağlayacaktır(kalkınma Bakanlığı, 2007:5). 3-KAMU MALİ YÖNETİMİ ve KONTROL YASASI VE YÖNETİŞİM Ülkemizde kamu mali yönetimi alanında özellikle 5018 sayılı yasa ile getirilen uygulamalarla kurumsal yönetişim bağlamında önemli mesafeler alınmıştır sayılı yasanın çıkarılmasının ana sebepleri olarak; eski kamu mali mevzuatının mali yönetimi canlı tutacak bir uygulamadan uzak olması, dünyada yaşanan bir takım gelişmeler sonucu, ülkemizin üyesi olduğu veya üyelik çalışmaları devam eden bir takım uluslararası kuruluşlar ile uluslararası birlik yapılanmaların dayattıkları veya geliştirdikleri kamu mali sistemine uyumun sağlanması gösterilebilir. Ekonomik ve sosyal yapıda değişim sonucu halkın kendi vergileriyle yapılanları daha yakından takip etmek isteğini eski kamu mali yönetimi sisteminin karşılayabilmesi pek mümkün değildi. Bu ve bunun gibi durumlar kamu mali yönetimi sistemimizi gözden geçirme ve uluslararası düzeyde karşılaştırmalara imkan verecek, daha çok saydamlığı sağlayacak, parlamentonun bütçe hakkını daha iyi korumasını sağlayacak, insana dayalı sistem yerine modern teknolojiler uygulanarak çalışan bir kamu mali yönetimi sistemiyle bilgilere daha 393

400 hızlı ulaşıp gerekli önlemleri alacak bir sistemi oluşturma gayretlerini artırmıştır. Bu çalışmalar sonucu çıkarılan 5018 sayılı yasa ile kurumsal yönetişim ilkelerinin bir çoğunun teorikte ve uygulamada ülkemiz kamu mali yönetiminde oluşması sağlanmıştır. Kamu mali yönetimi alanında ülkemizde özellikle bütçe, mali sorumluluk, mali şeffaflık, kamusal muhasebe alanında yenileştirme çalışmaları yapılmıştır. Aşağıda; mali sorumluluk, mali şeffaflık başlıkları esas alınmak suretiyle Türkiye de son dönemde yapılan yenileştirme hareketleri ortaya konularak kurumsal yönetişim ilkelerinin ülkemizde hayata geçirilmesinde ne kadar mesafe alındığı ortaya konulmaya çalışılacaktır. 3.1-Yeni Kamu Mali Yönetimi Sistemi Ve Şeffaflık 1 Yeni kamu mali yönetimi sistemimizin oluşmasında, Dünyada mali açıdan bir takım gelişmeler, özellikle Dünya Bankası, IMF gibi uluslar arası mali kuruluşların geliştirdikleri sistemlerin etkisi büyük olmuştur. Bu anlamda mali şeffaflığın oluşturulmasında IMF in düzenlemelerinin büyük etkisi bulunmaktadır. Bu gelişmelerdir ki, yeni mali sistemimizde şeffaflığa özel bir vurgu yapılmış ve mali şeffaflığı sağlamak amacıyla sistem içine bir takım mekanizmalar yerleştirilmiştir sayılı yasanın birinci maddesinde yasanın amaçlarından birinin de mali saydamlığı sağlamak olduğu ortaya konulmaktadır sayılı yasada böyle bir amacın olmayışı, mali şeffaflığı daha da önemli kılmaktadır sayılı yasanın 7 nci maddesinde mali şeffaflığın tesis edilmesindeki amacın kamu kaynaklarının elde edilmesi ve kullanılmalarında kamuoyu denetimini sağlamak olduğu belirlenmektedir. Kamuoyu denetiminin nasıl sağlanacağına ilişkin olarak kamuoyuna zamanında bilgi verilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bunu sağlamak amacıyla; Görev, yetki ve sorumlulukların açık olarak tanımlanması, Hükümet politikaları, kalkınma planları, yıllık programlar, stratejik planlar ile bütçelerin hazırlanması, yetkili organlarda görüşülmesi, uygulanması ve uygulama sonuçları ile raporların kamuoyuna açık ve ulaşılabilir olması, Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından sağlanan teşvik ve desteklemelerin bir yılı geçmemek üzere belirli dönemler itibarıyla kamuoyuna açıklanması, 1 Bu bildirinin yazılmasında bundan sonraki kısım için (SONUÇ bölümü hariç)kadir KARTALCI; (2007), Kamu Mali Yönetimi ve Denetimi adlı doktora tezi çalışmamızdan bir bire yakın alıntı yapılmıştır. 394

401 Kamu hesaplarının standart bir muhasebe sistemi ve genel kabul görmüş muhasebe prensiplerine uygun bir muhasebe düzenine göre oluşturulması, prensipleri belirlenmiştir le yeni kamu mali yönetimi sistemimizde mali şeffaflığı sağlamak üzere konulan prensipler; IMF tarafından şeffaflığı tesis etmek üzere hazırlanan iyi uygulamalar tüzüğündeki dört ana başlıkta sunulan prensiplerle kısmen uyumludur. IMF Tüzüğünün birinci prensibi rollerin ve sorumlulukların açıkça belirlenmiş olmasını istemektedir. Bu prensip, yeni kamu mali sistemimizin mali şeffaflıkla ilgili birinci prensibiyle uyumludur. Tüzüğün ikinci prensibi bilginin kamuoyuna açık olmasıdır. Bu prensip, yeni kamu mali sitemimizin kısmen ikinci prensibi yanında üçüncü prensibiyle uyumludur. Tüzüğün üçüncü prensibi olan bütçenin hazırlama, uygulama ve raporlama süreçlerinin açık olması prensibi, kamu mali sistemimizin şeffaflıkla ilgili ikinci ve dördüncü prensibiyle uyumludur. Tüzüğün dördüncü prensibi olan denetimin ve istatistiki veri yayınlamanın bağımsız olması prensibi, denetim açısından iç ve dış denetime ilişkin kuralların belirlendiği maddelerde belirlenmiştir. İstatistiki veri yayınlama 5018 sayılı yasada yer almakla birlikte, aynı yasada konuyla ilgili bağımsızlıktan bahsedilmemiştir IMF Tüzüğü Ve Türkiye de Mali Saydamlık Rollerin ve Sorumlulukların Açık Olması Kamu Kesiminin Tanımlanması 5018 sayılı yasa kamu kesimi tanımına giren büyük bir kesimi kapsamına almıştır. Yasa; kapsamına giren kamu kesimini uluslararası tanıma uygun olarak tanımlamış ve kapsamını merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri(genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, özel bütçe kapsamındaki idareler ve düzenleyici denetletici kurumlar), sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idareler olarak belirlemiştir. Diğer taraftan 5018 sayılı yasayla; merkezi yönetim bütçe kanununun hazırlanmasında vergi muafiyeti, istisnası ve indirimleri ile benzeri uygulamalar nedeniyle vazgeçilen kamu gelirleri cetveli, kamu borç yönetimi raporu, merkezi yönetim kapsamında olmayıp, merkezi yönetim bütçesinden yardım alan kamu idareleri ile diğer kurum ve kuruluşların listesi eklenmesi zorunluluğu getirilmiştir Ayrıca 5072 sayılı yasayla kamu kurumlarınca kurulmuş olan vakıf ve dernekler disipline edilmiştir. Bu kanunla; dernek ve vakıfların, kamu kurum ve kuruluşlarının ismini alamayacağı, bu kurumların dışında faaliyet gösterecekleri, araç gereçlerini kullanamayacağı, kamu kurum ve kuruluşlarının sundukları hizmetlerle ilgili olarak gerçek ve tüzel kişilerden 395

402 ücret, bağış, katkı payı ve benzeri adlar altında herhangi bir karşılık alamayacakları, kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerinden bu kanun kapsamındaki dernek ve vakıflara ödenek, yardım veya herhangi bir kaynak aktarılamayacağı, kamu kurumlarının ihalelerine giremeyeceği gibi kurallar getirilmiştir 2. Bu yönüyle kamu kesimi, IMF tüzüğünün istediği açıklıkta tanımlanmış ve disipline edilmiş, ancak KİT ler, bütçe dışı fonlar ve döner sermayeler 5018 sayılı yasa kapsamına dahil edilmemişlerdir Kamu Sektörünün Ekonominin Diğer Sektörleri İle İlişkileri Türkiye de, IMF tüzüğünün istediği şekilde kamu kesiminin, kamu kesimi dışındaki alanlara girişinin net kurallara bağlanmasına yönelik bir takım mevzuat değişikliklerine gidilmiştir. Yine IMF tüzüğünde istenildiği şekilde kamunun, merkez bankası, kamu bankaları ve KİT lerle olan ilişkilerinden doğan yarı mali nitelikteki işlemlerinin, yani görev zararları, merkez bankasına verilen kur farkları, tahkimlerden kaynaklanan tahvillerle ilgili olarak ve hükümetin banka kurtarma operasyonlarının yasal temelleri ve maliyetleri hakkında kamuoyunu aydınlatmaya yönelik bir takım mevzuat değişiklikleri ve uygulamalar yapılmaya başlanılmıştır. Türkiye de, özelleştirme uygulamalarıyla devletin özel kesimden çekilmeye başlamasıyla birlikte piyasalara düzen veren, kontrol eden üst kurullar oluşturulmuştur. Üst kurulların kurulmuş olması, bunların yönetimlerinin bağımsız olması nedeniyle, devletin ekonomiye ve o üst kurulun yetki alanına giren piyasalara mevzuat dışı müdahale etmesini engeller mahiyettedir. Özelleştirmelerle ilgili süreç ve özelleştirmelere ilişkin sonuçlar özelleştirme idaresi web sitesinde yayınlanmaktadır. Türkiye de son dönemde yaşanan ekonomik krizler nedeniyle bankacılık kesimine müdahaleler olmuştur. Ancak bunlara ilişkin, Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu nda olduğu gibi, bir yasal mevzuata dayandığından IMF tüzüğüne uygundur. Merkez Bankası hükümet ilişkileri sıkı mevzuat kurallarına bağlanmıştır tarihli 4651 sayılı yasayla Türkiye de Merkez Bankası kanununda değişiklik yapılarak, TCMB nin bağımsızlığı sağlanmıştır(çöl, 2009:5-6) Sayılı Dernek Ve Vakıfların Kamu Kurum Ve Kuruluşlarıyla İlişkilerine Dair Kanun, Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: , Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: Mad

403 Kamu Sektörü İçinde Sorumlulukların Dağılımı ve Koordinasyonun Sağlanması Kamuda yapılan bir takım düzenlemelerle bakanlıkların icraat alanlarına giren işleri yapmaları yönünde adımlar atılmıştır. Bu konuda sağlık ve eğitim alanlarında yapılan birleştirici düzenlemeler iyi örneklerdir. Bu düzenlemelerle sağlık hizmetleri veren birimler Sağlık Bakanlığı, daha önce çeşitli bakanlıklara bağlı eğitim hizmeti veren birimler Milli Eğitim Bakanlığı altında toplanmıştır. Yerel yönetimler ve merkezi hükümet ilişkisi bu dönemde yeniden gözden geçirilerek, bir takım merkezi yetkiler yerel yönetimlere kaydırılmıştır. Bu konuda 5302 İl Özel İdaresi Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile yerel yönetimlerle merkezi idare arasındaki idari vesayet ve sorumluluk ilişkileri yeniden düzenlenmiştir Yasal ve İdari Çerçevenin Önemi IMF tüzüğünce mali yönetimin yasal ve idari çerçevesinin açık ve anlaşılır olması şeffaflık açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle bütçe, vergi ve personele ilişkin yasal mevzuatın şeffaflığı sağlayıcı düzenlemeler içermesi gerekmektedir yılı sonrası dönemde kamu idarelerinin bütçe ve bütçe dışı faaliyetlerinin kapsamlı ve etkin yasal çerçeve içinde yürütülmesi bakımından 5018 sayılı yasa çıkarılmıştır. Bu yasada bütçe düzenleme, uygulama ve sonuçlandırmasına ilişkin esaslar yeniden düzenlenmiştir. Özellikle bütçe kapsamı genişletilmiş ve bütçe dışı kalan işlem ve kurum kalmamıştır sayılı yasayla, daha önce kamu kaynaklarının kullanımını sınırlayan ek bütçe, yedek ödenek gibi konularda yeni düzenlemeler yapılmıştır. Ek bütçe yapılmasına izin verilmektedir, ancak bunun yapılabilmesi, karşılığı gelirin gösterilmesine bağlanmıştır sayılı yasada gösterilen ek ödenek, olağanüstü ödenek, yedek ödenek uygulaması 5018 sayılı yasayla yedek ödenek başlığı altında toplanmış, ancak şeffaflığı sağlamak üzere mali yıl içinde yedek ödenekten yapılan aktarmaların tür, tutar ve idareler itibariyle dağılımı yılın bitimini takip eden on beş gün içinde Maliye Bakanlığınca ilan edilir hükmü getirilmiştir. IMF tüzüğünün bir diğer konusu olan vergi alanında, 2005 yılında 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun çıkarılmıştır. Bu kanunun ilk maddesine bakıldığında amaçlarından birinin de şeffaflığı sağlamak olduğu anlaşılmaktadır. Kamu görevlilerince ahlaki değerlerin kabul edilme ve uygulanması konusunda 657 sayılı yasa ve 3628 sayılı rüşvet, zimmet ve mal bildiriminde bulunulmasına ilişkin yasadan 397

404 başka IMF tüzüğünün istediği şekilde bir personel etik değerler manzumesi kabul edilmiş olmasına yönelik olarak 5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkındaki Kanun kabul edilerek, kamu görevlilerinin görevleriyle ilgili yeni bir uygulama başlatılmıştır. Söz konusu yasada IMF tüzüğünün istediği şekilde bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu yasada etik kurulunun amacı şu şekilde belirlenmiştir: kamu görevlilerinin uymaları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik davranış ilkeleri belirlemek ve uygulamayı gözetmektir Bilginin Kamuoyuna Açık Olması Tüzükte, bilginin kamuya açık olması için iki önemli kriterin sağlanması gerekmektedir. Bunlardan birincisi, tüm kamu kesimine ilişkin verileri, bütçe dışı faaliyetleri de kapsayacak şekilde geçmiş, şimdiki ve geleceğe yönelik mali faaliyetlerine ilişkin bilgi setinin kamuya sunulmasıdır. İkincisi ise, mali bilgilerin zamanında yayınlanması konusu, bir kanun hükmü olarak, mevzuatta yer alması ve veri yayınlama takvimi önceden duyurulmasıdır Mali Faaliyetler Hakkında Etkin Bilgi IMF tüzüğü Bütçe Kanununun, merkezi hükümet işlemlerinin yanında merkezi hükümetin bütçe dışı faaliyetleri hakkında da bilgi sağlaması gerektiğinden bahsetmektedir. Bu nedenle 5018 sayılı yasa, Merkezi Yönetim Bütçesinin meclise sunulmasında merkezi yönetim kapsamında olmayıp, merkezi yönetim bütçesinden yardım alan kamu idareleri ile diğer kurum ve kuruluşların listesi eklenmesini zorunlu hale getirmiştir sayılı yasayla getirilen bir uygulamayla, IMF tüzüğünün istediği şekilde vergi muafiyeti, istisnası ve indirimleri ile benzeri uygulamalar nedeniyle vazgeçilen kamu gelirleri cetveli, kamu borç yönetimi raporu ve genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin son iki yıla ait bütçe gerçekleşmeleri ile izleyen iki yıla ait gelir ve gider tahminleri eklenmektedir Verilerin Yayınlanmasında Taahhüt ve Zamanlama Verilerin yayınlanmasında taahhüt ve zamanlamanın belirlenmesine yönelik olarak, tüzüğün istediği şekilde, bütçe kanunu veya benzer bir mevzuatla kamuoyuna verilerin yayınlanma takviminin açıklanmasına yönelik herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Mali konulara ilişkin olarak uluslararası standartlara uygun olarak ve düzenli olarak mali rapor, Sayılı Kamu Etik Kurulu Kurulması Hakkında Kanun, Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: , Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: Mad. 1,

405 bülten şeklinde yayınlar yapıldığı gibi, internet yoluyla da bu bilgilere kavuşma imkanları artmıştır Bütçe Hazırlama, Uygulama ve Raporlama Süreçlerinin Açık Olması IMF tüzüğünde bütçe dokümanının içeriği, bütçe tahminlerinin sınıflandırılması ve sunumu, bütçe uygulama ve işlemlerinin izlenmesi ve mali raporlama üzerinde durulmaktadır. Türkiye de IMF tüzüğünün isteklerini karşılayacak düzenlemelere 5018 sayılı yasada yer verilmiştir Bütçe Dokümanı 5018 sayılı yasayla tarif edilen bütçe IMF tüzüğünün isteklerini karşılamaktadır. Bu kapsamda tüzüğün istediği şekilde bütçeler orta vadeli olarak hazırlanmaya başlanmıştır. Bütçeler iki yılı tahmin olmak üzere üç yıllık olarak hazırlanmaya başlanmıştır. Bütçe eki belgelerde mali işlemler nedeniyle vazgeçilen kamu gelirlerinin bir dökümü meclisin bilgisine sunulmaktadır Bütçenin Sınıflandırılması İncelenen dönemde Türkiye de, Analitik Bütçe Sınıflandırması(ABS) adı altında, bütçe kod yapısı yeniden gözden geçirilerek GFS deki değişikliklere ve AB de uygulanan ESA 95 standardına uygun hale getirilmiştir. ABS sisteminde kod yapısı; kurumsal sınıflandırma, fonksiyonel sınıflandırma ve ekonomik sınıflandırma olmak üzere ve üç ana gruptan ibaret olup, fonksiyonel sınıflandırma ile ekonomik sınıflandırma arasında ayrıca, finansman tipi sınıflandırma yer almaktadır. Yeni bütçe kodlamasının getirdiği önemli yenilikler; program sorumlularının tespitine imkan vermesi, mevcut bütçede var olmayan fonksiyonel sınıflandırmanın sağlanması, detaylı bir kurumsal kodlamaya yer verilmesi, aynı kodlamanın konsolide bütçeli kuruluşlar dışındaki kuruluşlarda da uygulanabilir olması, uluslararası karşılaştırmalara imkan vermesi ve ölçmeye ve analize elverişli olması olarak sıralanabilir(cura, 2003:1) Bütçe Uygulamaları ve İzlenmesi Bütçenin izlenmesinde önemli olan bir araç muhasebedir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye de kamu muhasebe sistemi, eskine nazaran büyük mesafe katederek bütün kurum ve kuruluşlarda standart bir yapıya kavuşmuştur. Bu anlamda Türkiye de artık bütün devlet kurumlarında tahakkuk esaslı muhasebe ve mali raporlama yapılmaktadır. 399

406 IMF Tüzüğünün bu başlık altında üzerinde durduğu ihale ve işe alma süreçlerinde de bir standartlaşma ve şeffaf yapı oluşturulmuştur. İhale mevzuatı 4734 sayılı yasayla yeniden düzenlenerek, şeffaflığı bozucu, tereddütlere meydan veren uygulamalar yerine, bütün kamuda tek bir ihale mevzuatının geçerliliği sağlanmıştır. Kamuda işe almalar, ÖSYM tarafından yapılan genel bir sınavla gerçekleştirildiğinden şeffaf ve herkese açık bir yapı sergilemektedir. IMF Tüzüğü bütçenin denetime tabi olmasını istemektedir. Bu anlamda 5018 sayılı yasayla iç denetim sistemi tesis edilmiş, diğer taraftan Sayıştay harcama öncesi denetimden çekilmiş, ancak denetleyebileceği kamu idaresi kapsamı genişletilmiştir Mali Raporlama Türkiye de mali raporlamaya ilişkin olarak 5018 sayılı yasa ile faaliyet raporları düzenlenmesi zorunluluğu getirilmiştir sayılı yasayla ilk altı aylık bütçe uygulama sonuçları ile ikinci altı aya ilişkin beklentilerin, faaliyet kapsayan mali duruma ilişkin, Temmuz ayı içinde açıklama yapma zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca internet üzerinden 2001 yılında uygulamaya sokulan devlet muhasebe kayıt sistemi (Say2000i sistemi), mali raporlamaya ilişkin zamanında ve güvenilir mali raporlamaya katkı sağlamıştır. Say2000i uygulamasıyla birlikte bütçe uygulama sonuçlarına ilişkin mali raporlama artık aylık olarak kamuoyuna sunulmaktadır. Devletin borçlanmasını düzenleyen 4749 sayılı yasada; borçlanmalarla ilgili olarak üçer aylık dönemler itibariyle Kamu Borç Yönetimi Raporu düzenlenmesi gerekliliğinden bahsetmektedir Ulusal Denetim ve İstatistik Organlarının Bağımsız Olması Türkiye'de bütçe işlemlerinin yasalara uygunluğunu meclis adına denetleyen ulusal denetim organı Sayıştay ın, TBMM adına denetim yaptığından, denetlenen kurumlara karşı bağımsızlığı mevcuttur. Ayrıca 5018 sayılı yasayla Sayıştay ın denetleyeceği alan genişletilmiştir. Bu nedenle eski durumla kıyaslandığında Sayıştay ın denetim alanının kapsamının artmış olması, kamu faaliyetlerinin daha büyük bölümünün parlamento tarafından değerlendirilmesi fırsatını ortaya çıkarmıştır. Ancak yine parlamento adına Kamu İktisadi Teşebbüslerini(KİT) denetleyen Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun(YDK), KİT lerin yönetim kurulu üyelerinin hükümet tarafından atanması nedeniyle fiili bağımsızlığının olmadığı düşünülmektedir. Bununla birlikte Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısının 400

407 yasalaşması halinde YDK Sayıştay a devredileceği için bu olumsuz durum da ortadan kalkacaktır. Tüzükte vurgulanan bir diğer konu, ulusal istatistik organizasyonunun bilimsel ve teknik bağımsızlığının olması gerektiğidir. Türkiye'de bu görevi yerine getiren Türkiye İstatistik Kurumu(TUİK), 2005 yılında çıkarılmış 5429 sayılı kuruluş yasasına göre, bilimsel ve teknik bağımsızlığı vardır. Diğer taraftan 5018 sayılı yasada, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin muhasebe kayıtlarını esas alarak mali istatistiklerini hazırlamalarından bahsedilmekle birlikte, bu istatistikleri hazırlayacak birimlerin bağımsızlığından bahsedilmemiştir. Kaldı ki, IMF tüzüğünün kastettiği, daha çok TUİK in bağımsız olmasıdır. 3.2-Yeni Kamusal Hesap Verme Anlayışı Yeni kamu mali sistemimizin temel esaslarını çizen 5018 sayılı kanun, hesap verme sorumluluğunun ne olduğunu, sorumlular ve sorumluluk dereceleri gibi konuları açıklamaktadır. Mali yönetim alanında siyasi, idari ve mali sorumluluk birbirinden ayrılmıştır. Bu çerçevede, kamu idarelerinde mali iş ve hizmetler, kurulacak mali hizmetler birimi tarafından yapılacak, harcamanın yapılmasına harcama yetkilileri karar verecek, harcama kararları harcama öncesinde ön mali kontrole tabi tutulacak ve dönem sonunda iç denetçiler tarafından denetlenecektir. Yasanın birinci maddesinde kanunun amacının kalkınma planları ve programlarda yer alan politika ve hedefler doğrultusunda kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılmasını, hesap verebilirliği ve mali saydamlığı sağlamak üzere, kamu mali yönetiminin yapısını ve işleyişini, kamu bütçelerinin hazırlanmasını, uygulanmasını, tüm mali işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlanmasını ve mali kontrolü düzenlemektir denilmek suretiyle hesap verebilirliğin önemi vurgulanmaktadır. Yasanın beşinci maddesinde kamu maliyesinin temel ilkeleri sayılırken kamu maliyesi, kamu görevlilerinin hesap verebilmelerini sağlayacak şekilde uygulanır denilerek hesap verebilirliğe ilkesel bir vurgu yapılmıştır. Yasanın sekizinci maddesinde kamu görevlileri açısından geniş bir sorumluluk tanımlanmıştır. Bu geniş tanım hem kamu görevlilerinin bütününü kapsaması bakımından, hem de kamu kaynaklarının bütününü kapsamasından ileri gelmektedir. Nitekim söz konusu maddede her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanlar, kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için 401

408 gerekli önlemlerin alınmasından sorumludur ve yetkili kılınmış mercilere hesap vermek zorundadır denilmektedir Siyasi Hesap Verme Sorumluluğu Demokratik ülkelerde siyasi hesap verme sorumluluğu hükümetin, daha özelde ise Bakanların meclise hesap vermesi şeklinde işlemektedir. Yeni kamu mali sistemimizde siyasi hesap verme sorumluluğu, demokratik ülkelerde olduğu gibi, Bakanların sorumlu tutulmaları şeklindedir sayılı yasa, Bakanları TBMM ne karşı sorumlu tutmaktadır. Aynı yasa Bakanları Başbakana karşı da sorumlu addetmektedir. Bakanların sorumlulukları 5018 Sayılı Kanunun 10 ncu maddesinde Bakanlar, hükümet politikasının uygulanması ile bakanlıklarının ve bakanlıklarına bağlı, ilgili veya ilişkili kuruluşların stratejik planları ile bütçelerinin kalkınma planlarına, yıllık programlara uygun olarak hazırlanması ve uygulanmasından, bu çerçevede diğer bakanlıklarla koordinasyon ve işbirliğini sağlamaktan sorumludur şeklinde belirlenmiştir. Buna göre bakanların sorumluluklarından ve cevap vermesi gereken konulardan biri hükümet politikalarının uygulanıp uygulanmadığıdır. İkincisi ise bakanlık yetki sınırları içinde olan kuruluşların yaptıkları stratejik planlar ile buna uygun olarak yaptıkları bütçelerin kalkınma planlarına, yıllık programlara uygun olarak hazırlanması ve uygulanmasıdır. Bunun yerine getirilmesinde soru, gensoru, meclis araştırması gibi meclis yolları kullanılabilir. Siyasi sorumluluğunun yerine getirilip getirilmediğini ölçmede kullanılan diğer mekanizmalar ise aşağıda bahsedileceği üzere faaliyet raporları, Sayıştay raporları ve genel uygunluk bildirimi ve kesin hesap kanunudur Bürokratik Hesap Verme Sorumluluğu Yeni mali sistemde bürokratik hesap verme sorumluluğu öncelikle idarelerin üst yöneticilerine yönlendirilmiştir sayılı yasada üst yöneticiler idari konumuna göre bakanlıklarda müsteşar, il özel idarelerinde vali ve belediyelerde belediye başkanıdır. Bu sayılan üst yöneticilerden müsteşarlar için bakana, valiler ve belediye başkanları ise meclislerine karşı hesap verme sorumlulukları vardır. Üst yöneticilerin sorumluluk konularının kapsamı, idarelerinin stratejik planlarının ve bütçelerinin kalkınma planına, yıllık programlara, kurumun stratejik plan ve performans hedefleri ile hizmet gereklerine uygun olarak hazırlanması ve uygulanması, sorumlulukları altındaki kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullanımını 402

409 sağlamak, kayıp ve kötüye kullanımının önlenmesi, mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesi ve izlenmesidir. Üst yöneticiler, bu sorumluluklarının gereklerini harcama yetkilileri, mali hizmetler birimi ve iç denetçiler aracılığıyla yerine getirirler. Üst yöneticiler dışında hesap vermekle sorumlu olanlardan biri de bütçeyle ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisi olan harcama yetkilileridir. Bazı durumlarda kanunların verdiği yetkiye istinaden yönetim kurulu, icra komitesi, komisyon ve benzeri kurul veya komite kararıyla yapılan harcamalarda, harcama yetkisinden doğan sorumluluk kurul, komite veya komisyona ait olur. Harcama yetkilileri ödeme emri düzenlemek suretiyle yetki devri yapılabilmektedir. Ancak harcama yetkisinin devredilmesi, yetkiyi devredenin idari sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Harcama yetkilileri, harcama talimatlarının bütçe ilke ve esaslarına, kanun, tüzük ve yönetmelikler ile diğer mevzuata uygun olmasından, ödeneklerin etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasından sorumludur. Yaptıkları görevlerden dolayı sorumluluklarından bahsedilen bir diğer görev ünvanı gerçekleştirme görevlileridir. Gerçekleştirme görevlileri, harcama yetkilisinin harcama talimatı üzerine; işin yaptırılması, mal veya hizmetin alınması, teslim almaya ilişkin işlemlerin yapılması, belgelendirilmesi ve ödeme için gerekli belgelerin hazırlanması görevlerini yürütürler. Gerçekleştirme görevlileri, bu işlemlerinden dolayı sorumludurlar Hesap Verme Sorumluluğu ve Faaliyet Raporları, Kesin Hesap ve Genel Uygunluk Bildirimi İlişkisi 5018 sayılı yasaya göre; hesap verme sorumluluğu açısından faaliyet raporları, kesin hesap kanunu ve genel uygunluk bildiriminin önemi büyüktür. Üst yöneticiler ve bütçeyle ödenek tahsis edilen harcama yetkililerince, hesap verme sorumluluğunun bir gereği olarak her yıl faaliyet raporu düzenlenmesi esastır. Faaliyet raporları; hesap verme sorumluğunu yerine getirmenin bir aracı olması bakımından, hem yapılan faaliyetler hakkında bilgi vermek bakımından kamuoyuna açıklanır, hem de hesap verme sorumluluğunun yerine getirilmesinde TBMM sine yardımcı olan Sayıştay a sunulur. Faaliyet raporları hesap verme sorumluluğunu, diğer bir deyişle üst yönetici ve harcama yetkililerinin yaptıkları faaliyetler hakkında açıklama yapmalarını sağlamak üzere ilgili idare hakkındaki genel bilgilerle birlikte; kullanılan kaynakları, bütçe hedef ve gerçekleşmeleri ile meydana gelen sapmaların nedenlerini, varlık ve yükümlülükleri ile 403

410 yardım yapılan birlik, kurum ve kuruluşların faaliyetlerine ilişkin bilgileri de kapsayan mali bilgileri; stratejik plan ve performans programı uyarınca yürütülen faaliyetleri ve performans bilgilerini içerecek şekilde düzenlenir. Sayıştay, mahalli idarelerin raporları hariç idare faaliyet raporlarını, mahalli idareler genel faaliyet raporunu ve genel faaliyet raporunu, dış denetim sonuçlarını dikkate alarak görüşlerini de belirtmek suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu raporlar ve değerlendirmeler çerçevesinde, kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasına ilişkin olarak kamu idarelerinin yönetim ve hesap verme sorumluluklarını görüşür sayılı kanun ve anayasaya göre hesap verme sorumluluğunun TBMM karşı yerine getirilmesinde önemli bir araç da kesin hesap kanunlarıdır. Kesin hesap kanunlarıyla ilgili öteden beri eleştiri konusu yapılan iki konu vardır. Bunlardan biri kesin hesap kanunlarının kapsamının dar olması dolayısıyla TBMM si denetimine tabi olmayan idarelerin bulunması, diğeri ise kesin hesap kanunlarının komisyon ve meclis genel kurulunda yeterli ilgiyi görmemesidir. Gerçekten, hesap verme sorumluluğunun bütün idareleri kapsama alması ve etkili bir şekilde işlemesi açısından bunlar yerinde eleştirilerdir. Bu açıdan bakıldığında; 5018 sayılı yasaya uyması gereken kamu kurumları sayısı 1050 sayılı yasaya nazaran oldukça artmıştır. Ancak kesin hesap kanunu sadece merkezi yönetim kapsamındaki idareleri kapsamaktadır. Bu yönüyle mahalli idareler ve sosyal güvenlik kuruluşlarının kapsama dahil olmaması nedeniyle kesin hesabın kapsamının darlığından bahsetmek mümkündür. Ancak bu durum TBMM sine hesap verme sorumluluğunu yerine getirme açısından irdelendiğinde aynı sonuca varmak pek mümkün değildir. Çünkü mahalli idareler ve soysal güvenlik kuruluşları kesin hesapta yer almamakla birlikte, bunların faaliyet raporlarının bir şekilde meclise sunulmasıyla hesap vermiş olmaktadırlar. Hesap verme sorumluluğunun yerine getirilmesinin araçlarından biri de genel uygunluk bildirimidir. Genel uygunluk bildirimi uygulaması, Sayıştay ın kamu bütçesine ilişkin hesabın kesilmesi için TBMM sine sunması gereken bir mali denetim raporu ve devlet hesabı için verilmiş bir tasdik şerhi yerine geçmektedir(arın, Kesmez, Gören, 2000:147) sayılı yasaya göre genel uygunluk bildirimleri, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerince Sayıştay tarafından dış denetim raporları, idare faaliyet raporları ve genel faaliyet raporu dikkate alınarak hazırlanır. Bu yasayla genel uygunluk bildirimi konusunda getirilen yenilik, mevcut durumdan farklı olarak sadece dış denetim raporları, idare faaliyet 404

411 raporları ve genel faaliyet raporlarının dikkate alınarak hazırlanacağının hüküm altına alınmış olmasıdır Mali Hesap Verme Sorumluluğu 1050 sayılı yasada mali sorumluluk saymanlar ve tahakkuk memurları ile sorumluluk üstlenmeleri halinde ita amirlerine yüklenmiştir. Bu anlamda yeni kamu mali sistemimizi belirleyen 5018 sayılı yasada, net bir mali sorumluk veya mali sorumlu tanımı bulunmamaktadır sayılı yasada saymanlar, yeni adıyla muhasebe yetkilileri, 1050 sayılı kanundan farklı olarak yetkililerin imzasını, ödemeye ilişkin ilgili mevzuatında sayılan belgelerin tamam olmasını, maddi hata bulunup bulunmadığını, hak sahibinin kimliğine ilişkin bilgileri kontrol etmekle yükümlü tutulmuş olup, bu kontrolleri yapmamasından dolayı oluşacak mali kayıplardan sorumluluğu bulunmaktadır. Bu durum, eski sistemde mali kontrol görevini icra eden Maliye Bakanlığını kontrol sürecinden uzaklaştırmaya yönelik bir düşüncenin ürünüdür. Muhasebe yetkililerinin yukarıda anılan kontrol görevlerinin bu şekilde düzenlenmiş olmasının bir diğer sebebi; muhasebe kayıtlarını tutmakla görevli olan birimin, tahakkuk esaslı muhasebe esasına geçilmesi, kayıtların daha ayrıntılı tutulması ve analizini gerektirdiğinden, mali kontrolden çok muhasebecilik görevinin gereklerine odaklanmasını temin etmektir sayılı yasada tahakkuk memurları giderin gerçek gider olmasından sorumlu olup, bu bakımdan Sayıştay a hesap vermekle yükümlülüğü vardı sayılı yasada tahakkuk memurluğuna gerçekleştirme görevlileri ünvanı denk düşmektedir sayılı yasada bütçelerden bir giderin yapılabilmesiyle ilgili olarak iş, mal veya hizmetin belirlenmiş usul ve esaslara uygun olarak alındığının veya gerçekleştirildiğinin, görevlendirilmiş kişi veya komisyonlarca onaylanması ve gerçekleştirme belgelerinin düzenlenmiş olması gerekir. Giderlerin gerçekleştirilmesi; harcama yetkililerince belirlenen görevli tarafından düzenlenen ödeme emri belgesinin harcama yetkilisince imzalanması ve tutarın hak sahibine ödenmesiyle tamamlanır denilmektedir. Aynı kanunda gerçekleştirme görevlileri; harcama talimatı üzerine; işin yaptırılması, mal veya hizmetin alınması, teslim almaya ilişkin işlemlerin yapılması, belgelendirilmesi ve ödeme için gerekli belgelerin hazırlanması görevlerini yürütürler şeklinde tanımlanmaktadır. Gerçekleştirme görevlilerinin sorumluluklarıyla ilgili olarak 5018 sayılı yasada bu kanun çerçevesinde yapmaları gereken iş ve işlemlerden sorumludurlar denilmektedir. 405

412 Gerçekleştirme görevlilerinin yukarıda sayılan görev ve sorumlulukları mali sorumluluğu içeren bir sorumluluktur. Ancak dikkat edilirse 5018 sayılı yasa, 1050 sayılı yasadaki tahakkuk memurluğundan farklı olarak, gerçekleştirme sürecinde görevli olan memurların bütününü kapsayan bir gerçekleştirme görevliliği tanımı getirmektedir. Kanaat odur ki bu tür bir sorumluluk mali sorumluluk açısından; çok kişinin sorumlu olduğu yerde sorumluluğu belirlemek güçleşeceğinden, sulandırılmış bir sorumluluktur. Ancak, Maliye Bakanlığınca çıkarılan İç Kontrol ve Ön Mali Kontrole İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelikte; harcama birimlerinde süreç kontrolünün yapılacağı, her bir sürecin bir önceki süreci kontrol edecek şekilde süreç akış şemalarının hazırlanmasının gerekliliğinden bahsedilmektedir 4. Harcama süreci akış şemalarının her bir adımında kimin görevli olacağının belirlenmesi durumunda yanlışlık yapan görevli kolaylıkla tespit edilebileceğinden, mali sorumluluk, o memur ve ondan sonra harcama sürecinde görevli olan bütün memur veya gerçekleştirme memurlarına yönlendirilebilecektir. Diğer taraftan aynı yasada harcama yetkilileri, harcama talimatlarının bütçe ilke ve esaslarına, kanun, tüzük ve yönetmelikler ile diğer mevzuata uygun olmasından, ödeneklerin etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasından ve bu kanun çerçevesinde yapmaları gereken diğer işlemlerden sorumludur denilmektedir. Buna göre harcama yetkilileri, yaptıkları harcamaların mevzuata uygunluğundan mali yönden; verimlilik, etkinlik ve tutumluluk ilkeleri çerçevesinde de yönetsel yönden sorumlu olacaktır(arcagök, 2004:7). Hesap verme sorumluluğu konusunda, 1050 sayılı yasada en çok eleştirilen konulardan biri ikinci derece ita amirlerine(5018 sayılı yasada harcama yetkilisi) ödenekleri kullanma yetkisi verildiği halde, bu ödeneklerin kullanımıyla ilgili herhangi bir sorumluluk yüklenmemesiydi. Bu durum, 5018 sayılı yasayla değiştirilerek, harcama yetkililerinin verdikleri harcama talimatlarından dolayı mali sorumlulukları olduğu benimsenmiştir. Harcama yetkilileriyle ilgili böyle bir düzenlemenin yapılmış olması hesap verme sorumluluğu açısından önemli bir değişikliktir. Yeni mali sistemimizde Bakanların sorumluluk alanları mali sorumluluk açısından değerlendirildiğinde, Bakanların mali açıdan bir sorumluluklarının olmadığı, sadece siyasi sorumluluklarının bulunduğu anlaşılmaktadır sayılı yasaya göre Bakanlar; hükümet politikasının uygulanmasından, bakanlığına bağlı idarelerin stratejik planları ile bütçelerinin kalkınma planları, yıllık programlara uygun hazırlanması ve uygulanması ve diğer bakanlıklarla bu konularda koordineyi sağlamaktan ve kaynakların ekonomik, verimli ve 4 Maliye Bakanlığı, İç Kontrol ve Ön Mali Kontrole İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik, Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: , Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı:26040, Mad

413 etkili kullanılmasından TBMM ve Başbakana karşı sorumludurlar. Burada sayılan sorumluluk mali yönden değil, organizasyon yapmaktan veya yapamamaktan kaynaklanan siyasi sorumluluktur. Üst yönetici konumundaki görevlilerin sorumluluk yapılarının mali sorumluluk içerip içermediğine bakıldığında, bunların sorumluluk yapılarının mali sorumluluk değil idari sorumluluk olduğu anlaşılmaktadır. Bunların sorumluluklarının Bakana karşı bir sorumluluk olması, sorumluluğun idari bir sorumluluk olduğunun göstergesidir. Bu konuda bir diğer gösterge ise üst yöneticilerin sorumluluklarını yerine getirmede kullandıkları idari mekanizmalarla alakalıdır sayılı yasada, üst yöneticiler sorumluluklarını harcama yetkilileri, mali hizmetler birimi ve iç denetçiler yoluyla yerine getirecektir denilmektedir. Yani üst yönetici, bu birimlerin ve görevlilerinin yaptıklarını bir nevi gözetlemek suretiyle, bu birimleri ve görevlileri çalıştırmak suretiyle sorumluluğunu yerine getirmiş olacaktır. Bu nedenlerle üst yöneticinin sorumluluğunu mali sorumluluk olarak görmek yanlış olur sayılı yasada düzenlenen hesap verme sorumluluk düzenlemesinde, üst yöneticilerin sorumluluk yapılarının düzenlenmesinde, bu sistemde üst yöneticinin görev tanımlamasına uymakla birlikte, Türkiye nin içinde bulunduğu durumdan kaynaklanan olumsuzluklardan bahsetmek mümkündür. Bunlardan biri, 5018 sayılı yasada üst yönetici olarak sayılan belediye başkanlarının, siyasi kimlik taşımaları nedeniyle kanunun üst yöneticiye verdiği yetki ve görevlerin ötesinde harcama yetkilisi gibi davranarak, harcama sürecinde fiilen yer alıp, sorumluluk yüklenmeye geldiğinde ise kanunun üst yöneticiye verdiği imkanlardan yararlanmayı tercih edecekleri düşünülmektedir. Bu durumun özellikle, nispeten küçük ve orta ölçekli belediyelerde yaşanması kuvvetle muhtemeldir. Bir diğer durum, 5018 sayılı yasayla, diğer Bakanlıklarda Müsteşara verilen üst yöneticilik görev ve sorumluluğu, Milli Savunma Bakanlığında, siyasi sorumluluk sahibi olması gereken Bakana yüklenmiş olmasıdır. 4-SONUÇ Kurumsal yönetişim ilkelerinden şeffaflık ve hesap verme sorumluluğunun kamuda ne düzeyde uygulama alanı bulduğu Türkiye örneğinde ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu düzenlemeleri çerçevesinde; sayılı yasa ile getirilen şeffaflık ilkesinin IMF İyi Uygulamalar Tüzüğüne bir çok yönden uygun olduğu, 407

414 2- Yine aynı yasa ile getirilen hesap verme sorumluluğu ilkesinin 1050 sayılı yasadaki sorumluluk ilkelerine göre daha gerçekçi yaklaşımlar sergilediği anlaşılmaktadır sayılı yasa ile getirilen şeffaflık ve hesap verme sorumluluğu ilke ve uygulamalarının Türkiye de kamuda kurumsal yönetişimin sağlanmasında olumlu katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. 4- Bununla birlikte 5018 sayılı yasada ortaya konulan şeffaflık ve hesap verme sorumluluğu ilkelerinin teorik plana göre uygulama eksikliklerinin olduğu görülmektedir. 408

415 KAYNAKÇA ARCAGÖK, M. Sait; (2004) Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Öngörülen Düzenlemeler. Bütçe Dünyası Dergisi. Sayı:18, ss ARIN, Tülay, Necdet KESMEZ ve İhsan GÖREN; (2000), Parlamanto ve Sayıştay Denetimi, Kamu Mali Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması. İstanbul:Tesev Yayını. CURA, Serkan; (2003), Türkiye de Mali Şeffaflığı Sağlamaya Yönelik Bir Uygulama: Analitik Bütçe Sınıflandırması. Marmara Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. Cilt:XVIII, Sayı:1, ss ÇÖL, Burçin; (2003), Merkez Bankasının Bağımsızlığı. Pivolka(Başkent Üniversitesi Araştırmacıları Tarafından Çıkarılan Bülten). Sayı: 2(9), ss (20 Kasım 2006). DELOITTE;(2007), (Erişim: ). GÜZELSARI, Selime; (2003), "Neo-Liberal Politikalar ve Yönetişim Modeli." Amme İdaresi Dergisi 36(2),ss Dergisi, (Erişim: ). KALKINMA BAKANLIĞI; (2007), Kamuda İyi Yönetişim, Özel İhtisas Komisyonu Raporu (ÖİK:674), Ankara. SÖZEN, Süleyman, Bülent ALGAN; (2009), İyi Yönetişim, İçişleri Bakanlığı Genel Yayın No: (Erişim: ). YÜKSEL, Mehmet; Yönetişim (Governance) Kavramı Üzerine, (Erişim: ) 409

416 Kurumsallaşmada Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Yeri ve Önemi İzzet Baysal Vakfı Örneği Günal ÖNCE, Tuğçe ÜNER ÖZET Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bolu Meslek Yüksekokulu, Bu çalışmada, kurumsallaşma ile kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) arasındaki ilişkinin yanında, sosyal girişimcilik, sosyal pazarlama, sürdürülebilirlik kavramlarının İzzet Baysal Vakfı ile ilişkisi incelenmiştir. Çalışma, Bolu ilinde Abant İzzet Baysal Üniversitesini ve daha birçok eser yaptırıp devlete bağışlayan İzzet Baysal ın kurduğu vakfının kurumsallaşmasını ve KSS kapsamında gerçekleştirdiği faaliyetleri örnek bir vaka olarak incelemiştir. KSS ile ilgili ülkemizde ve dünyada birçok örnek mevcuttur. Sosyal pazarlama kapsamında gerçekleştirilen ve uzun vadeli sürdürülebilirliği olan sosyal sorumluluk projelerinin önemi, topluma ve işletmelere katkısı açısından, ekonomik, sosyal ve ahlaki boyuttadır. Özellikle işletmeler sosyal sorumluluk projelerini kurumsal itibarlarını yükseltmek için de gerçekleştirmektedir. Sonuç olarak, İzzet Baysal Vakfı nın kurumsallaşmasının, KSS çerçevesinde gerçekleştirmek istediği amaçlar olduğu belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Kurumsallaşma, Kurumsal Sosyal Sorumluluk, Sosyal Pazarlama, Sürdürülebilirlik, Sosyal Girişimci ABSTRACT In this study, the relation between İzzet Baysal Foundation and social entrepreneurship, societal marketing, social marketing, sustainability concepts besides the relation between institutionalization and corporate social responsibility (CSR) was investigated. This study investigated İzzet Baysal who established Abant İzzet Baysal University and other many Works like this in Bolu having been granted to the government for charity; institutionalization of his foundation and activities within the scope of CSR. There are lots of examples corcern with CSR in our country and the world. The importance of social responsibility projects which with in the scope of socieal marketing and have long-term sustainability is, in terms of contribution to society and business, economic, social and ethical in size. In particular, businesses are also performed social responsibility projects to raise the reputation of corporate. Consequently, the reason for the institutionalization of Izzet Baysal Foundation was determined as its goals being re alised within CSR. Keywords:Institutionalization,Corporate Social Responsibility,Social Marketing, Sustainability, Social Entrepreneurs. 410

417 1.Giriş Hızla gelişen rekabet koşullarında işletmelerin ayakta kalabilmeleri mal ve hizmetlerinin kalitelerini geliştirmelerine, müşteri memnuniyeti ve müşteri ilişkileri yönetimine verdikleri öneme, teknolojik gelişmeleri takip etmelerine, zayıf yanlarını güçlü hale getirip işletme için tehdit yaratacak unsurları törpüleyebilmelerine ve fırsatları değerlendirebilmelerine vb. konulara bağlı iken, aslında çok farklı bir kapsamda incelenmesi gereken sosyal sorumluluk kavramına verdikleri değere de bağlıdır. Bir kurum, sosyal sorumluluğa verdiği önem derecesinde itibarını yükseltir ve özellikle olumsuz imajlara karşı kendisini korur. Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri için katlandığı maliyet uzun vadede elde edeceği paydaşlar sayesinde daha fazla getiri sağlar. Sosyal fayda firma imajını da yükseltir. Sosyal girişimciler sosyal pazarlama açısından fayda sağlayan kamu/ özel kuruluşlardır ve yenilikçi fikirler ortaya sunarlar veya onları desteklerler. Toplumun daha iyi şartlarda yaşaması için çabalar. Bununla ilişkili olarak doğan kurumsal sosyal sorumluluk kavramı, kurumların ahlaki, ekonomik ve toplumsal değerlerinin varlığı ile sürdürülebilirliği ve kalkınmaya katkısı arasındaki bağı incelemektedir. İzzet Baysal ın hedeflerini gerçekleştirmesine, sürdürülebilirliğini sağlamak açısından kurduğu vakıf da sosyal girişimci olan ve eşini doğum esnasında kaybeden Baysal ın halkın daha iyi koşullarda sağlık hizmeti alabilmesi için ve toplumun eğitilmesi için bir misyon üstlendiğini ve bu açıdan sosyal sorumluluğun ahlaki ve toplumsal amaçlarını baz aldığını ve buna istinaden sosyal sorumluluk amacı ile kurumsallaştığını görmekteyiz. 1.1.Sosyal Girişimci Kavramı Sosyal girişimcilik, (Alvord, Brown, & Letts, 2004: 262, akt. Hoogendoorn:2009: 10) mevcut toplumsal sorunlara yenilikçi çözümler yaratır ve fikirleri, kapasiteleri, kaynakları harekete geçirerek ve sosyal düzenlemelerle birlikte sürdürülebilir sosyal dönüşümler oluşturur da yapılan tanıma göre (Desa and Kotha, 2006,akt.Hoogendoorn, 2009: 10) sosyal girişimci finansal açıdan sürdürülebilir şekilde sosyal ihtiyaçları sağlamak için teknolojik çözümler üretir, geliştirir ve yayılmasını sağlar. Robinson (2006) un yaptığı tanıma göre ise sosyal girişimcilik şu süreçleri içermektedir: belirli sosyal sorun ve çözümü ele alan girişimin sürdürülebilirliğini, iş modelini ve sosyal etkisini değerlendirme; kar amacı güden ve sosyal misyon odaklı oluşum veya kar amacı gütmeyen iş odaklı oluşumdur (Robinson. 2006: 95, akt.hoogendoorn, 2009: 11) Urban (2008) e göre ise sosyoekonomik ve kültürel değişimler için katalizör hizmeti veren bir süreç olarak izlenmektedir (Urban, 2008: 349, akt.hoogendoorn, 2009: 11). 411

418 Literatürde sosyal girişimciliğe olan bu farklı tanımların altında farklı yaklaşımların yattığı görülmektedir. Bu yaklaşımlarda, sosyal girişimcilik olgusu gerek kamu, gerek özel, gerekse de sivil sektör kapsamında farklı şekillerde algılanmakta ve tartışılmaktadır. Bu yaklaşımları şöyle özetleyebiliriz: Sosyal girişimcilik ile ilgili literatürün büyük bir kısmını oluşturan yaklaşımlar, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar alanında gelişmiştir. Bu alanda sosyal girişimcilik, kâr amacı gütmeyen kuruluşlara özgün bir kavram olarak algılanmakta ve vurgulanmaktadır. Sosyal girişimcilik kavramı, kâr amacı gütmeyen kuruluşların gelir kazanmak üzere yenilikçi yaklaşımlar geliştirmesi olarak tanımlanmaktadır. Böylesi bir yaklaşımla, kâr amacı gütmeyen sektörlere ticari uzmanlık ve pazar temelli becerilerin kazandırılması amaçlanmaktadır (Reis, 1999; Thompson, 2002, Aktaran: Besler, 2010: 6-16). Thompson (2002), sosyal girişimciliği, hayırseverlik yükümlülüğüne sahip ticari işletmeler yanında, sosyal bir amaç için kurulmuş fakat ticari işletme olarak faaliyet gösteren işletmeler ve gönüllülüğe dayanan ya da kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda meydana gelen bir olgu olarak tespit etmektedir (Besler, 2010: 6-16). Yine bu alanda Austin ve arkadaşları (2006), sosyal girişimciliği, kâr amacı gütmeyen, ticari veya kamusal tüm sektörler içinde gerçekleşebilen yenilikçi, sosyal değer yaratan faaliyetler olarak tanımlamaktadır (Besler, 2010:6-16). Diğer bir yaklaşım ise, tüm sektörlerde ve kar amacı gütmeyen kuruluşlarda ortak sosyal bir fayda için bir araya gelerek özel veya kamudaki kuruluşların gönüllülük esasına dayalı tüm faaliyetleri sosyal girişimcilik olarak ele alınmıştır. İzzet Baysal Vakfı da gönüllülük esası ile kar amacı gütmeden çalışan sosyal girişimci olarak bu tanıma birebir uymaktadır. En büyük eserlerinden biri olan Abant İzzet Baysal Üniversitesi, hem devlet hem vakıf temelli olarak yapılan Türkiye deki ilk üniversitedir. Sosyal girişimcilik, eldeki mevcut kaynaklarla sınırlı kalmadan yeni kaynaklar yaratabilme ve böylelikle de sürdürülebilir olma özelliğine sahiptir (Weerawardena ve Mort, 2006: 31-32). Girişimciliğin; yenilikçi olma dışındaki risk alma ve proaktif olma boyutları sosyal girişimciliğin de temel özellikleri olarak kabul edilmektedir. Yapılan araştırmalarda, yenilikçilik ve risk almanın sosyal girişimciliğin merkezini oluşturduğu tespit edilmiştir (Prabhu 1998, Mort ve diğerleri, 2003) Televizyonda Susam Sokağı amiral gemisi ile tanınan, kâr amacı gütmeyen eğitim kuruluşu olan Sesame Workshop, örgütünü örnek gösterebiliriz. Kritik gelişim ihtiyaçlarına işaret ederek tüm dünyadaki çocukların yaşamında anlamlı farklılık yaratma misyonuna sahip bir kuruluştur. Televizyonu çocukların öğrenme sürecine yardımcı bir araç olarak kullanma amacıyla 1968 yılında kurulan organizasyon, 412

419 çocuklar için eğlendirici ve geliştirici televizyon oluşturma konseptine önderlik etmiştir. Öyleyse, sosyal girişimcilik; kâr amacı gütmeyen, ticari ve \ veya kamusal sektörler içinde gerçekleşebilen sürdürülebilir, yenilikçi, sosyal değer yaratan faaliyetlerdir. Diğer bir ifade ile sosyal girişimcilik, hemen hemen her sektörde, sosyal değer veya değişim yaratmak ve/veya sosyal ihtiyaçları karşılamak için fırsatların peşinden gidildiği, bu fırsatları kullanmak için belli ölçüde risk alındığı, kaynakların yaratıcı bir şekilde kullanıldığı, sürdürülebilir, yenilikçi ve sosyal bir süreçtir. Bu bağlamda sosyal girişimci ise sahip oldukları özellikler dikkate alınarak şu şekilde tanımlanabilir (Dart, 2004: 414, akt. Besler:2010) Sosyal değer yaratma ve sürdürme misyonuna sahip olan, Söz konusu misyonu hizmet edecek yeni fırsatları gören ve kararlılıkla takip eden, Sürekli inovasyon, uyum ve öğrenme süreciyle meşgul olan, Eldeki mevcut kaynaklarla sınırlı kalmadan faaliyet gösteren, Hizmet verilen paydaşlara ve yaratılan sonuçlara yönelik daha büyük bir sorumluluk duygusuna sahip olan kişilerdir Kurumsal Sosyal Sorumluluk Kavramsal olarak kurumsal sosyal sorumluluk ilk kez 1953 te H.Bowen in İşadamlarının Sosyal Sorumlulukları (Social Responsibilities of the Businessman) adlı kitabında yer almıştır. Bowen işadamlarının, toplumun değer ve amaçlarıyla örtüşen sosyal sorumluluk faaliyetlerle ilgilenmelerini savunmuştur (Bowen, 1953: 6, Besler: 2010). Walton tarafından, 1961 yılında kurumsal sosyal sorumluluk; kurumsal girişimin sosyal sahnede boy göstermesiyle ortaya çıkan sorunlar ve kurum ile toplum ilişkisini düzenlemesi gereken etik prensipler olarak tanımlanmıştır (Ulu, 2007: 28). Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), P. Kotler tarafından, isteğe bağlı iş uygulamaları ve kurumsal kaynakların katkıları aracılığıyla toplumun refahını iyileştirmek için üstlenilen bir yükümlülük olarak ele alınmaktadır (Kotler ve Lee, 2008: 2). Bu tanıma göre ana unsur isteğe bağlılıktır. Tanımdaki toplumun refahı terimi, hem insani koşulları hem de çevre ile ilgili konuları içermektedir. Böylece daha önce karşılıksız olarak topluma değer sunan işletmeler, daha önce değinilen koşullara bağlı olarak kendileri de değer kazanmayı hedeflemekte, diğerine göre daha kısa süreli getirileri olan bir kazan-kazan anlayışını benimsemektedirler (Tapan v.d, 1997: 324).Kurumsal sosyal sorumluluk ile sosyal girişimcilik arasındaki fark araştırmacılara göre, kurumsal sosyal sorumluluk sürdürülebilir ekonomik kalkınma için çalışanlarıyla, yerel halkla ve içerisinde yer alan her kesimle hayat kalitesini geliştirmek amacıyla bağışlarla yapılan bir iş sözleşmesidir (Bayraktaroğlu v.d, 2007: 118) Sosyal girişimcilikte ise bağışların tek başına bir gelir kayrağı olduğunu 413

420 söylemek doğru değildir. Sosyal girişimciler, uzun ya da kısa dönemli ekonomik ve sosyal sorunları belirleyerek bu sorunların çözümüne yönelik işbirliğine dayalı sosyal girişimler oluşturmak için girişimde bulunmaktadırlar. Diğer bir deyişle sosyal girişimciler toplumsal sorunların çözümü için bir anlamda sosyal sermayeyi artıran girişimcilerdir. Hangisinin diğerini etkilediğine veya hangisinin diğerinden türediğine yönelik yazında karmaşa yaşanmaktadır. Sonuç olarak, bu kavramlar birbirleriyle örtüşen ve belli noktalarda kesişen kavramlar olarak değerlendirilebilmektedir (Besler, 2010: 203,204). Topluma karşı sorumlulukların yerine getirilmesinin işletmeler açısından ne kadar önemli olduğunu gösteren en çarpıcı örneklerden biri de; kurumsal itibar değeri 3.9 milyar dolar olarak saptanan Nike firmasının, gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştirdiği üretim aşamasında, çocuk işçi çalıştırma, asgari ücretin altında ücret politikası uygulama, çalışanları fazla mesaiye zorlama, cinsel tacize maruz bırakma ve benzeri uygulamaları nedeniyle toplum gözünde itibarının zedelenmesidir. Firma bu imajı düzeltebilmek ve toplumun güvenini yeniden kazanabilmek için çevre koruma alanında aktif olarak çalışıp Greenpeace ile ortak projeler üretmektedir ( 2015) İşletmeler KSS uygulamaları ile öncelikle hukuki açıdan iş yapma alanlarını garantiye almayı ve halkla ilişkiler etkinlikleri neticesinde KSS uygulamaları ile kurum ün ve imajı üzerinde olumlu etki yaratıp, rekabet avantajı oluşturmayı hedeflemektedir (Meffert, 2008, s.381, aktaran: Ceritoğlu, 2011, ss.1-5 ). Sosyal sorumluluk ile pazarlama arasındaki ilişkiye bakarsak; sosyal sorumluluklar açısından ele aldığımızda pazarlama üç temel uygulama nedeniyle eleştirilmektedir. Bunlardan ilki aşırı dağıtım, reklam harcamalarından doğan yüksek fiyat, aldatıcı uygulamalar, düşük kaliteli ve güvenli olmayan ürünlerin sunumu, ürünlerin yaşam sürelerinin planlı olarak kısaltılması ve hizmet sunumlarında tüketicilere yönelik ayrımcı uygulamalar temelinde ortaya çıkan Tüketici Odaklı Uygulamalar dır. Materyalist değer yargıları oluşturma, bireysel tüketimin artması sonucu sosyal hizmetlere olan ihtiyacın ve dolayısı ile kamu harcamalarının artması, kitlesel iletişim araçlarının kullanımı ile kültürel kirliliğe yol açma ve sundukları ürün ve hizmetler kamu zararına olsa da güçlü sektörlerin politikada söz sahibi olması temelinde ortaya çıkan ikinci konu ise Toplumsal Uygulamalar dır. Sosyal sorumluluk bakış açısıyla pazarlama uygulamalarına getirilen son eleştiri ise; rakip firmaların satın alınması, pazara giriş engeli oluşturacak pazarlama uygulamaları ve haksız rekabet uygulamaları bağlamında oluşan Rakip Odaklı Uygulamalar dır (Kotler ve Armstrong, 1999, ss , aktaran: Ceritoğlu, 2011, ss ). Pazarlama bileşenlerinin planlanması ve uygulanmasında bu üç temel konuda sosyal sorumluluk bilinci ile hareket edilmelidir. İyi bir insan, yaşamını diğerlerine göre daha iyi yönetir ve başkalarının mutluluğu 414

421 onu daha çok mutlu eder. Mutlu olmak için başkalarını mutlu etmek sanatı diyebiliriz (Üner:2007). Sosyal Pazarlama, sosyal konu ve fikirlerin topluma mal edilmesini kolaylaştırmak amacıyla pazarlama araçlarından yararlanılmasıdır. Sosyal pazarlama aynı zamanda, ticari amaçla faaliyet gösteren işletmelerin kendilerini, müşterilerine ve içinde bulundukları topluma beğendirebilmek, tercih edilmelerini sağlamak amacıyla pazarlama faaliyetleri arasında sosyal konulara ve temalara yer vermek anlamına da gelmektedir (Kaya, 2010, s. 319).Toplumsal Pazarlama, sosyal pazarlama kavramından farklıdır ve kararların tüketici istekleri, firma gerekleri ve toplumun uzun dönemli menfaatleri dikkate alınarak düzenlenmesini öngörür (Kotler, Armstrong, 1999, aktaran: Kaya, 2010, s. 319). Burada sosyal pazarlama ile toplumsal pazarlama arasındaki ayrıma dikkat etmek gerekir. Bu kavram Mehmet Oluç tarafından ise... Toplumun her kurumu ve her kesiminde ve her pazarlama anlayış, yöntem ve de tekniklerinin uygulama alanına geçirildiğini... anlatmak üzere derneksel pazarlama olarak tanımlanmıştır (Oluç, 2006, s. 77) Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) ise, ekonomik, toplumsal ve etik değerleri karşılıklı inceleyen, böylelikle ekonomik ve sosyopolitik bir yapıya sahip olup son yıllarda hem işletmeler hem de toplum tarafından çokça kullanılmakta olan bir kavramdır (Hansen ve Schrader, 2005, s. 375, aktaran: Ceritoğlu, 2011, ss.13-45). Diğer tanımlar ise; Kurumsal Sosyal Sorumluluk; işletmelerin çalışanları, onların aileleri ve toplumun tümüyle birlikte çalışarak onların yaşam kalitesini iyileştirmek üzere sürdürülebilir ekonomik kalkınmaya katkı sağlamadaki bağlılığıdır (World Business Council for Sustainable Development - WBCSD, 2000). Avrupa Komisyonu nun yaptığı tanımlamaya göre kurumsal sosyal sorumluluk; işletmelerin, gönüllülük esasına dayalı olarak sosyal ve çevresel meselelerini, örgütsel faaliyetleriyle ve sosyal paydaşlarıyla olan etkileşimleriyle bütünleştirebildiği bir kavramdır (Aktan ve Börü, 2007, s. 12) 1.3.KSS İle İlişkili Kavramlar ve Kurumsallaşma Arasındaki İlişkiler KSS nin gelişiminde İş Ahlâkı, Kurumsal Vatandaşlık, Sürdürülebilir Kalkınma, Kurum, Kurumsal Kimlik ve Kurumsal İmaj gibi kavramlar önemli rol oynamaktadır (Vaseghi ve Lehni, 2006, s. 99; Merten, 2008, s. 4, aktaran: Ceritoğlu, 2011, ss.13-45). Bunları kısaca açıklarsak; İş ahlâkı: İşletmelerde çalışan herkesin tutum, karar ve davranışlarının hangilerinin doğru veya yanlış olduğunu gösterir; dolayısıyla dürüstlük, güven, saygı, yardımlaşma, adalet gibi temel değerlere dayanan ve iş ilişkilerinde kişilere yol gösteren temel ilkeler ve arzu edilen tutum ve davranışları ifade etmektedir (Korkmaz, 2009, s. 42, Aktaran: Ceritoğlu, 2011, ss.13-45). 415

422 Kurumsal vatandaşlık: Genelde yerel çevrede uygulanan toplumsal aktiviteleri ifade ederken; KSS işletmenin tüm değer yaratma zincirindeki aktivitelerini içine alan bir sorumluluk anlayışını sergilemektedir (Bassen ve diğ., 2005, s. 234, Aktaran: Ceritoğlu, 2011, ss.13-45). Sürdürebilir Kalkınma: Dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri günlük 2 dolardan daha az bir parayla geçimini sürdürmekte ve birçoğu beslenme yetersizliği yaşamaktadır. Bu grup ayrıca; sağlık, hijyen, elektrik, güvenli içme suyu, barınak veya ulaşım hizmetlerine erişememektedir. Ülkemizde bu amaçla hareket eden vakıflar vardır. Bu vakıflar hem toplumsal pazarlama ve kurumsal sosyal sorumluluk için önemlidir hem de Milenyum Kalkınma Hedeflerini gerçekleştirerek kurumsal sürdürebilirlik sağlarlar. Bunlardan bir tanesi de İzzet Baysal Vakfı dır. Kurum: Çok uzun yıllarda oluşmuş ve dolayısıyla çok yavaş değişebilecek bir kültüre sahip, tutucu olmaktan da öte, kendine has bir ekol oluşturmuş, örgütsel bir teşekküldür. Bu teşekkül; kamu kurumu, işletme, dernek, vakıf, sendika gibi çok farklı biçimlerde kurulabilir. Yani kurumsal kimlik, söz konusu tanımda adı geçen tüm kurumların ilgi alanına giren bir uygulamadır. Kurumsallık ise, bu özelliklere sahip olmaya doğru gitme sürecini anlatır. Kurumsallaşma, özellikle büyüyen ve gelişen şirketlerin başarısı için bir ön koşuldur (Tuna,2007:7). Kurumsal kimlik; kurum nedir, onu ne ayakta tutar, ne yapar, nasıl yapar ve kurum nereye doğru gidiyor sorularına cevap bulmaya çalışmaktadır (Melewar, 2003:197). Kurumsal kimlik; bir işletmenin kim olduğunu, ne yaptığını, nasıl yaptığını ve bulunduğu noktadan nereye ilerlemek istediğini anlatır. Geçmişte kurumsal kimlik kavramı içine, çalışanların dahil edilmediği görülmektedir. Fakat güncel tanımlarda, işetme çalışanları kurumsal kimlik kapsamındaki hedef kitle içinde yer almaktadır (Johatch ve Schultz, 2000:13, Akt. Şakar, 2011:3). Kurumsal imaj: işletmenin dışarıdan bakıldığında (paydaşların gözüyle) nasıl göründüğünü ele alan bir kavramdır. İmaj, kimlik gibi itibarın temel bileşenlerinden (Business CouncilforSustainable Development Turkey, 2010:6-11) Hedef 1: Yoksulluğu ve açlığı yok etmek Hedef 2: Küresel platformda ilk eğitimin alınmasını sağlamak Hedef 3: Cinsiyet eşitliğini desteklemek ve kadınların yetkilerini arttırmak Hedef 4: Çocuk ölümlerini azaltmak Hedef 5: Anne sağlığını geliştirmek Hedef 6: HIV/AIDS, sıtma ve benzeri diğer hastalıklarla mücadele etmek Hedef 7: Çevresel sürdürülebilirliği sağlamak Hedef 8: Kalkınma için küresel ortaklıklar 416

423 biridir ve itibarda bu iki olgunun (kimlik ve imaj) bir araya gelmesiyle ortaya çıkan sonuçtur. (Fombrun ve van Riel,1997). Whetten ve Mackey (2002) ise kurum imajını, organizasyon içindeki kişilerin, paydaşlara yansıtmak istediği ve organizasyonların farklılıklarını ortaya koymaya hedeflediği temel duruş olarak ifade etmiştir. Başarılı kurumsal kimlik uygulamalarının, kurumlara sağladığı birçok avantaj bulunmaktadır. Bunlar (Downey,1987:8;Melewar,2003:196;Erdoğan,2004:52; Akt.Tuna, 2007:8) : Çalışanlar; amaçları, talimatları ve kurumun özelliklerini daha açık bir şekilde anlarlar. Bu durum, çalışanların motivasyonlarını ve performanslarını yükseltir. Çalışanların mevcut kültüre daha fazla duyarlılık göstermesine ve uyum sağlamalarına olanak tanır. Kaliteli yöneticilerin kuruma kazandırılması kolaylaşır. Çünkü, birçok yöneticinin tercihi başarılı kurumsal kimliğe sahip örgütlerde çalışmaktır. Çıkar grupları (hissedarlar, rakipler, müşteriler, çalışanlar, medya ve diğerleri); kurumun rekabet üstünlüğü, yönetim gücü ve iş kapasitesinden haberdar olur. Çıkar grupları üzerinde bırakılan etki nedeniyle, güçlü bir kurum markası oluşması kolaylaşır. Tüketiciler, ürün kalitesi hakkında bilgi sahibi olur ve böylece kurumun ürün ve markalarına destek sağlanır. Yatırımcılar, kurumun finansal olarak güvenilirliğini daha iyi kavrar. Kurumun karının artmasına; müşterileri tedarikçiler, aracılar, iştirakler, otoriteler, medya ve uluslararası bağlantılar ile iyi iş ilişkilerinin kurulmasına yardımcı olur. Çalışanların örgütsel bağlılığının sağlanmasında, kurumu benimsemesinde kurumsal kimliğin önemli bir yeri vardır. Çalışanların kurumlarını benimsemesi demek, kurumlarına karşı aidiyet duygusunun oluşması ve kurumlarını sahiplenmesi, koruması, ben değil biz şeklinde düşünebilmesini sağlamaktadır. Böylece tüm bunlar; çalışanların ait olduğu kurumun yaptıklarıyla, kurumun ortak inancı, kurum kültürü ile beraber davranış sergilemesini ve bunlardan onur duymasını sağlayacaktır. Ortak bir amaç ve inançla; kurumları için yüksek performansla çalışıp mücadele ederler. Buna örnek olarak Brisa çalışanlarının kurumlarına bağlılığı sonucunda kriz döneminde ücretlerinin yarısını istemeyip yüksek performansla ve ortak bir amaçla çalışarak kriz dönemini atlatabilmeleri, yönetimin kurum kültürünü çalışanlarına benimsetebilmeleri ve bütünleşebilmelerine, biz olabilme inancı ile mümkün olmuştur. Brisa bu gelişmelere dayalı olarak 1993 yılında "Birinci Ulusal Kalite Ödülü" nü, 1996 yılında "Avrupa Kalite Büyük Ödülü"nü ve "Bridgeston un En İyi Yönetilen Fabrika" ödülünü aldı. Hazım Kantarcı nın kitabında (Brisa nın İş Mükemmelliğine Yolculuğu) anlatıldığına göre, Brisa işçilerinin "Şirket biziz" diye şirkete sahip çıkmaları sayesinde 1994 yılı krizi atlatılabildi. Krizde 600 bin çalışan işini kaybederken, Brisa işçi tensikatına gitmedi. ( ) 417

424 Kurum kültürünün bazı özelliklere sahip olması gerekmektedir (Eren,2012:138,139): Öğrenilmiş ya da sonradan kazanılmış bir olgudur. Grup üyeleri arasında paylaşılır olmalıdır. Yazılı bir metin halinde değildir (Üyelerin düşüncelerinde, bilinç ve belleklerinde, inanç ve değerler). Düzenli bir şekilde tekrarlanan ve ortaya çıkarılan davranışsal kalıplardır. Örgüt içinde üyelerin gösterdikleri ve diğer üyelere aktardıkları, kullandıkları diller, semboller, seremonik hareketler çoğu zaman üyelerin otomatik olarak ve sorgulamadan aldıkları ve kabullendikleri ortak davranış kalıplarıdır. Vakıf ve dernekler açısından örgüt kültürü modellerine baktığımızda; Parsons sistem yaklaşımında sosyal sistemlerin karmaşıklığını, işleyiş mekanizmasını ve alt sistemlerin üst sistemlere bağlılığı konusunu incelemiş ve dört fonksiyonu olan bir kuram geliştirmiştir. Parsons modelindeki bu fonksiyonlar uyum, amaca ulaşma, bütünleşme ve yasallıktır. Parsons a göre her sosyal sistemde bu fonksiyonlar olmalı ve sistemin varlığının ortama adapte olabilmesine, amaçlarına erişebilmesine, alt kısım ve sistemleri arasındaki bütünleşmeye ve son olarak toplumu oluşturan bireylerce yasal veya meşru varlığına inanılması gerekliliğine dayandırmıştır. Bir sistem toplum tarafından dışlanmamak için bu sistemin işlevleri topluma yararlı olmalı ve onun tarafından kabul edilmelidir. Modelde öne sürülen en önemli araçlar kültürel değerlerdir. Bu değerler sayesinde sistem ortamdaki hızlı değişimlere ayak uydururken, alt ve üst sistemler arası entegrasyonu ve uyumu sağlayarak toplumdan dışlanmadan, yasal olarak çalışmalarını sürdürür ve amaçlarına ulaşır. (Eren,2012:142,143) 2.Araştırmanın Yöntemi, Varsayımı ve Bulguları 2.1. Yöntem Bu araştırmada konuya ilişkin örnek bir vaka olarak Bolu İzzet Baysal Vakfı ele alınmıştır. Bolu ilinde İzzet Baysal Vakfı mütevelli heyetinin bir üyesi ile mülakat tekniği kullanılarak birincil elden veriler kaynağıyla araştırma yapılmıştır. Sorulan soruların cevapları bulgular kısmında da irdelenmiştir. Mülakat tekniğinde ele alınan sorular şunlardır: Üniversitenin kurumsallaşma yönündeki çabaları nelerdir? Kurumsallaşmaya nasıl karar verildi, Hangi neden ya da faktörler etkili oldu, Hangi ihtiyaçtan kaynaklandı? Buna kim ya da kimler karar verdi? Kurumsal sosyal sorumluluk, kurumsallaşmanın bir parçası ya da sonucu olarak mı görülmektedir? Kurumsal sosyal sorumluluk adına vakıf neler yapmıştır ve yapmaktadır? Gelecekte gerçekleştirilecek hedefler var mı? Bunlar nelerdir? Vakfın kuruluşu üniversitenin kurumsallaşmasının bir parçası olarak mı kararlaştırıldı? 418

425 Kurumsallaşma faaliyetlerinde kurumsal sosyal sorumluluğun yeri, payı nedir, ne kadar önemsenmektedir? Bu konuda profesyonel destek (kurum içi veya dışı) aldınız mı? Konuya ilişkin finansal ve insan kaynakları yaratıldı mı, nasıl? Vakfın bu yöndeki amaç ve hedeflerine ne kadar ulaşıldı? Neler yapılamadı, bunun nedenleri nelerdir? Daha neler yapılabilir? Kurumsallaşmanın ve vakfın üniversiteye ne gibi katkıları oldu? Hangi alanlarda yararlarından bahsedebiliriz? Alınan veriler ışığında kurumsallaşmanın olduğu özel işletmelerde veya kamu işletmelerinde ya da sivil toplum kuruluşlarında, vakıflarda sosyal sorumluluk bilincinin arttırılabilmesi için öncelikle ne gerekmektedir? sorusuna cevap olarak İzzet Baysal ın bir sözü belirtilmiştir: Türkiye de benim mali durumumda en az bir milyon insan var. Bu bir milyon insanın yarısı, benim yaptığımın yarısı kadar hayır işi yapsa, bu memleket dünyanın en büyük ülkelerini geride bırakır. Bu düşünceyle hareket edince sosyal sorumluluk devleri gerçekten hayır işi yapmak için mi yapıyor, yani durumun ahlaki boyutunu mu düşünüyor, yoksa işletmelerinin kurumsal itibarlarını ve imajlarını yükseltebilmek için mi hayır yapıyor, yani ekonomik amaçlı mı bir sosyal sorumluluk projesi yapıyor varsayımı ortaya çıkıyor. İzzet Baysal Vakfı örgüt kültürü modelleri acısından değerlendirildiğinde Parsons modeli ile ilişkilendirilmiştir. Çünkü model sosyal değerlerin katkıları üzerine kurulan bir modeldir ve dört fonksiyonu açısından incelenmiştir. Uyum açısından; vakıf kurucuları Bolulu ve İstanbul dan geldiklerinde Bolu halkına kısa süre içersinde adapte olmuş, Bolu halkı da bu vakıf sayesinde Bolu nun gerçekten ileri düzeyde standartlara sahip olduğunu belirterek alt ve üst sistem arasındaki bütünleşmeyi, yasal olarak devlet tarafından ve toplum tarafından desteklendiğini, tanındığını ve tüm icraatları ile varlığını sürdürmesiyle tüm amaçlarına ulaşabilmesi, kültürel değerlere sahip çıkması ile vakıf kurucularının kendi memleketlisine daha iyi hizmet sunabilmesi için inanç ve değerler sistemini oluşturması ve çalışan personelini de bu amaca hizmet edecek bireylerden seçmesini gerektirmiştir. Bolu da tüm restoran ve otellerde, hemen hemen tüm işletmelerde büyük bir İzzet Baysal fotoğrafı baş köşededir. Sebebi sorulduğunda; İzzet Baysal ın veya vakfının bu işletmelerin yapılmasında doğrudan bir katkısı bulunmamaktadır, ancak İzzet Baysal ın Bolulular bu vakıf sizindir çağrısının sürdürülebilirliği bu büyük fotoğraflardan anlaşılmaktadır. Bolulular, İzzet Baysal ın Bolu nun yüzü ve temsilcisi olduğunu belirterek onu minnetle anmaktadır. Her yıl bunun için İzzet Baysal ı anma şenlikleri kapsamında İzzet Baysal Caddesinde etkinlikler olmaktadır. Bu da toplumun eğilimlerinin, inanç ve tercihlerinin, uygulamalarının İzzet 419

426 Baysal Vakfı lehine olduğunu göstermektedir. Tüm bu somut veriler, inanç ve değerlerin bir sonucudur. Kurumsallaşma yaklaşımına göre; vakıf ile kendi çevresi arasındaki ilişkiler tekil olarak incelenmiştir Varsayım Acun Ilıcalı nın engellilerle ilgili sosyal sorumluluk projeleri, Turkcell in kardelenler projesi, Koç Holding in meslek lisesi memleket meselesi, Sabancı Holding- Akçansa ve Çimsa nın doğaya duyarlı yakıt ve ürün üretim sistemi, sıfır atık projesi sürdürülebilirliği arttırıcı amaçlı olsalar da acaba ekonomik amacı sosyal sorumlulukta ilk olması gereken etik çerçeve dışında mı kalmaktadır? Bu yüzden kar amacı güden işletmelerin yapmış olduğu sosyal sorumluluk kampanyaları yine ekonomik hedefleri öngörmekteyken kar amacı gütmeyen vakıfların ekonomik çıkar yerine tamamen hayırseverlik ve gönüllülük kapsamında ahlaki amaca yönelik olduğu varsayılmaktadır. Vakıfların sosyal sorumluluk faaliyetleri düşüncesi kurumsallaşmalarını sağlamaktadır. Yani kurumsal sosyal sorumluluk ile kurumsallaşma arasında pozitif bir neden sonuç ilişkisi vardır Bulgular Kurumsal sosyal sorumluluğun kurumsallaşmanın bir parçası ya da sonucu olup olmadığı ile ilgili İzzet Baysal Vakfı mütevelli heyeti üyelerinden M. Yaman dan alınan bilgiye göre; Osmanlıdaki vakıf kültürünün incelenmesi gerekmektedir. İzzet Baysal Vakfı da bu vakıf kültürünün bir parçasıymış gibi hareket etmektedir. İzzet Baysal bu topraklardan kazandıklarını, yine bu topraklarda yaşayan insanlarla bölüşebilmek için bir vakıf kurmaya karar vermiştir. Yani kurumsallaşmasının sebebini hayır işine bağlamaktadır, buna istinaden sosyal sorumluluk düşüncesi vakfın kurumsallaşmasını sağlamıştır diyebiliriz. Bu vakfı İzzet Baysal, kızı Esin Avunduk ve yeğeni Ahmet Baysal ile beraber kurmuştur. Mütevelli heyet üyesi, vakfın hedefini memleketin kalkınması için hem eğitimli hem de sağlıklı bir nesil yetişmesi üzerine belirlediklerini ifade etmiştir. Vakfa göre, eğitimli bir nesil sağlıklı olmadığı sürece ilerleyemez, topluma faydalı olmaz. Sağlıklı bir nesil de eğitimi olmadığı sürece topluma faydalı olamaz. O halde misyonlarının hem eğitimli hem de sağlıklı bir toplum inşa etme üzerine olmalarının mantıklı bir çerçevede belirtmiştir. Burada kurumsal sosyal sorumluluk 2 temel hedef üzerine kurulmuş. Eğitim ve sağlık. Bu anlamda burslar vermekte, akademisyenlerin yurt dışında (A ve A1) yayın yapmalarını destekleyerek ödüllendirmektedir. Yaman, ancak bu araştırmaların raflara kaldırılmaması gerektiğini ve uygulamaya geçirildiği sürece yararlı olacağını belirtmektedir. Bunun dışında öğrencilere verilen burslar açısından 420

427 lisans bölümlerini en yüksek puanla kazananlara (ön lisans ve ikinci öğretim hariç) ve bunlardan sonra gelen en yüksek puanlı Bolulu bir öğrenciye daha, vakıf tarafından her ay düzenli olarak burs verilmektedir. Bu 2015 e kadar vakıftan burs alan öğrenci sayısı 1500 civarındadır, bunların altı yüze yakını üniversite mezunudur. Burslar karşılıksız olup her sene 9 ay süre ile devam etmektedir. 2 ve ikinin üstünde bir notla sınıfını geçen, öğrenciye yakışmayan hareket ve davranışlarda bulunmayan öğrencilerin bursları mezun oluncaya kadar devam etmektedir. Ancak her öğrenci mezun olduktan sonra maddi durumu elverirse bir öğrenciyi kendisi veya vakıf kanalıyla okutmaya söz vermektedir. Mezunlar ve hayırseverler tarafından okutulan öğrenci sayısı ise 235 e ulaşmıştır. Burs veren kişilere öğrencilerin durumları hakkında bilgi verilmekte ve arşivlenmektedir. Her vakfın bir sosyal sorumluluk hedefi olduğunu vurgulayan Yaman, Osmanlı kültürünün sürdürülebilirliğini İzzet Baysal Vakfı nda yaşandığını, insanların sağlığını, eğitimini ön planda tutarak vakıf, insanların daha iyi yaşam kalitesine sahip olmalarını sağlamayı hedeflemektedir. Vakfın bu yöndeki amaç ve hedeflerine ne kadar ulaşıldığı ile ilgili Yaman, İzzet Baysal Vakfının çok kısa zamanda Bolu için hedeflerine ulaştığını belirtmiştir. İzzet Baysal diye bir kişi gelip, yeğeni ve kızıyla beraber bir vakıf kurup, bir şehrin kaderini değiştirmiştir. Bolu da kreşten tutun üniversiteye kadar, sağlık evlerinden hastanelere kadar önemli yatırımlar yapılmıştır. Dönemin YÖK Başkanı Mehmet Sağlam 1993 de Bolu ya geldiği zaman İzzet Baysal ın Dünyada ve Türkiye de bir üniversite yapıp devletine armağan eden tek kişi olduğunu belirtmiştir. Bunun da inançla, sevgiyle, çalışmakla ve kurumsallaşmakla ilgili olduğunu görmekteyiz. Daha sonra Sabancı gibi diğer vakıfların da üniversite yaptırdığını ancak bu girişimlerin ücretli olduğunu ve devlete armağan edilmediğini, kendisinin birçok kişiye örnek olarak hedefine ulaşmış olduğunu görmekteyiz. İzzet Baysal Vakfı sadece Bolu da sosyal sorumluluk projelerini düşünürken, artık Bolu doygunluğa ulaşmış, şimdi ise ilçelerde üniversitenin meslek yüksekokulu, öğrenci yurdu gibi birimlerini, laboratuvarlarını yaptırmakta, teçhizatlarını temin etmektedir. Buna Seben ve Mengen ilçelerindeki çalışmalar örnek gösterilebilir. İzzet Baysal Vakfı nın ilk ve orta öğretim tesisi 50 adet, Sağlık ve Sosyal Hizmet tesisi 54 adet, üniversite bina ve donanımları 31 adet olmak üzere toplam 135 eseri mevcuttur. Bu yatırımlar 2015 rayiç değerleriyle 406 milyon TL ye ulaşmıştır. Yaman a vakfın hedefleyip de neyin veya nelerin yapılamadığı ve nedenleri sorulduğunda, yapmak istenip de yapılamayan hiçbir şey kalmadığını; ancak Abant İzzet Baysal Üniversitesi nde yapılmak istenip bürokratik engeller çıkan sadece Hukuk Fakültesi olduğunu ifade etmiştir. Bunun da nedeni olarak, YÖK ün Hukuk alanında yeterli öğretim elemanı sayısı mevcut olmadığı için geri çevirdiğini belirtmiştir. 421

428 Vakfın ilerideki hedefleri ve nelerin yapılabileceği ile ilgili Yaman, 2018 yılına kadar şu anki bütçeyi harcayacak yerin olduğunu, yani 3 yıllık bütçe planının yapıldığını belirterek 2019 yılından 2023 yılına kadarki bütçe planını ise Mengen ilçesi üzerinde yoğunlaştıracaklarını belirtmiştir. Mengen de aşçılık yüksekokulu bulunmaktadır. Bunun yanında üniversite veya Mengen Belediyesi arzulanan yer tahsisini yapabildiği takdirde yapımı 4 yıl sürecek Gastronomi Yüksekokulu için bina, mutfak, laboratuvarlar yapılacağını belirtmiştir. Vakıf İzzet Baysal ın hafızalardan silinmemesi için her yıl onun ismini taşıyan bir eğitim ve sağlık tesisi yapmayı hedeflemektedir. Yaman, Bolu il veya ilçelerinde bu sorunun Devlet tarafından tam olarak karşılanabileceğini düşünmediğini belirtmiştir. Vakfın gelirinin geçen sene yaklaşık 6 milyon TL olduğu belirtilmiştir. Vakıf gelirinin % 80 ini sağlık ve eğitim yatırımları için kullanmaktadır. Devlet İzzet Baysal Vakfının gelirlerinin %80 ini sosyal sorumluluk adı altında harcandığında vergiden muaf tutmaktadır. Sadece bu şartla İzzet Baysal Vakfı vergiden muaf bir vakıftır. Vakfın 3 temel bağış faaliyeti bulunmaktadır. Birincisi; her ay başarılı öğrencilere düzenli burs vermek, sene sonunda üniversite birincisi, ikincisi, üçüncüsü, fakülte, yüksekokul, MYO birincisi, ikincisi, üçüncüsü ile lise birincilerini ödüllendirmek; ikincisi: yurtdışı A ve A1 düzeyinde yayın yapan öğretim elemanlarına destek vermek; üçüncüsü ise bina inşaatı ve yapımı, laboratuvarlar, yurtlar, teçhizatlar, donanımlar vb. temel gereksinimlerdir. Bunun yanında Yaman, eğer vakıf bina yaptırıyorsa devletin de araç ve donanımları temin etmesi ve katkıda bulunması gerekliliğini ifade etmiştir. Türk Eğitim Vakfı, TEMA, AÇEV gibi birçok vergi muafiyeti olan vakıf gibi İzzet Baysal Vakfı da bu muafiyete sahip vakıflardan birisi olmuştur. Kurumsallaşmanın ve vakfın üniversiteye katkılarını Yaman şu şekilde belirtmiştir: İzzet Baysal, üniversitenin kurulmasından şu anki faaliyetlerin gerçekleştirilebilmesi için gelirlerinin %80 ini ortaya koymuş, daha kaliteli eğitim anlayışı ve daha sağlıklı yaşam standartlarına ulaşabilmek adına, insana verdiği değer ile Bolu nun ve Türkiye nin daha çok gelişebileceği inancıyla kurumsallaşmıştır. Üniversitenin tüm binalarını eksiksiz yaptıran, yurt ihtiyacı varsa bunu karşılayan, araç ve donanımlarda yardımcı olan vakıf üniversitenin de ilerlemesinde büyük katkıya sahiptir. Çünkü bazı fakültelerin ya da yüksekokulların kaynak yetersizliği yüzünden yapılamamasını ya da çok geç yapılmasını engellemiş, Bolu yu çok kısa sürede yapılan üniversite, liseler, ilköğretimler, kreşler, hastaneler, sağlık evleri vb. imkanlarla sosyoekonomik gelişimine kısa sürede ivme kazandırmıştır. Ancak vakfın mütevelli heyetinden Yaman, bir üniversitenin yapılışına %50 katkısı bile olan kişinin yönetimde 1 oy hakkı olabilmesi, yönetim kuruluna katılabilmesi, fikirlerini beyan edebilmesi, üniversitede en az vakıftan bir ses olabilmesi gerekliliğini ve şu an üniversitede 422

429 hiç söz hakkı sahibi olmadıklarını dile getirmiştir. Üniversitenin yönetiminde ancak İzzet Baysal ın vakfa başta üniversite olmak üzere yapıp devlete verdikleri bina ve tesislerin yönetim ve bakım işlerinin devlet tarafından atanan kişiler tarafından yapılması gerektiğinide belirtmiştir. Yaman, yeni kanunda da üniversite yaptıran vakıfların da üniversite yönetiminde bir kişi ile temsil edilmesi gerektiğini, böyle bir maddenin şahısların üniversite yaptırmaya teşvik edici bir özellikte olduğunu da vurgulamıştır. İzzet Baysal Vakfı nın tanınmışlığı, itibarı ve yerelde kabulü ile ilgili, Bolu da tanınmışlığı kadar, hükümette, mecliste de tanındığını ve İzzet Baysal denilince tüm kapıların açıldığını belirten Yaman, kabulünü şu şekilde açıklamıştır. Burs verilen öğrenciler öğrenimleri bitip memleketlerine gittikleri zaman İzzet Baysal ı ve değerlerini yaşatacaklarını, aynı zamanda yurt dışında yayın yapan bir akademisyenin çalıştığı üniversite ismine bakıldığında Abant İzzet Baysal Üniversitesi olduğunu gören yabancı uyruklu bir vatandaşın bu ismi merak edip araştıracağını belirtmiştir. İzzet Baysal kimdir? Böylece yaptıkları tüm dünyada da bilinecek, örnek olabilecektir. Bunun dışında kurumsallaşmayla beraber, ortak inanç ve değerlerin bir arada tutulmasıyla İzzet Baysal vefat etse de onun dünya görüşünün, değerlerinin yaşatılması için, öncelikle onun neler yaptığını bilmek, onu tanımak, onu okumak gerektiğini düşünen vakıf, İzzet Baysal ve Vakfı adı altında küçük cep kitapçıkları bastırmış ve öğrencilerin ya da misafirlerin ceplerinde, çantalarında taşıyıp onu öğrenmeleri için tutundurma çalışması yapmıştır. Özellikle AİBÜ ye yeni başlayan öğrencilerin her birine verilen bu cep kitapçıkları sayesinde İzzet Baysal ın öğrenilmesi yanında ayrıca sosyal sorumluluk bilincinin, hayırseverliğin, memleket sevgisinin, çalışkanlığın ve değerlerin de ön plana çıkarılması sağlanmaktadır. Ancak öğrencinin ya da cep kitapçıklarının verildiği kişilerin hepsinin okuyup okumayacağı kontrol edilememektedir. Her yıl dağıtılan 7000 adet kitapçığın %10 u okunsa bile yeterli görülmektedir. Toplumları sürükleyenlerin lider kişiler olduğu ve bu 700 kişi içinden lider kişiler çıkabileceği inancı ile hareket etmektedirler. İzzet Baysal ın sağlığında vakfın tanıtımına yönelebilecek harcamaları konusunda: Reklama yapacağımız harcama yerine bir hayır yaparız, o vakfımızı daha iyi tanıtmış olur. dediği biliniyordu. Ama neticede yapılan hayırlar hayal edilemeyecek boyutlara ulaşınca, mütevelli üyelerin bunların artık bir yerlere yazılması gereğini ısrarla gündemde tutmaları üzerine, sadece her sene üniversite öğrencilerine dağıtılacak o kitapçıkla kalınmayıp, biri 2005 yılında, diğeri 2012 yılında İzzet Baysal ve Vakfı ismi altında ciltli iki büyük kitabın da bastırılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Üniversite açılırken isim konusunda problemler yaşandığını belirten Yaman, o dönemde sadece cumhurbaşkanlarının isimlerinin üniversitelere verildiğini belirtmiştir. Abant 423

430 İzzet Baysal Üniversitesi ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk defa bir Devlet Üniversitesine bir vatandaş isminin verildiği üniversite olmuştur (1992).Zira İzzet Baysal bir üniversite kurarak onu hiç karşılık beklemeden devlete armağan eden ilk hayırseverdir. Bir şahsa verilen isimden ilham alan Koç ve Sabancı Vakıfları da Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı Üniversitelerini kurmak istemişler, fakat bunları Devlete armağan etme yerine, kendi işletmelerinde kalmalarını istemelerinden dolayı şahıs ismini alamamışlar, vakıflarının ismini taşıyarak özel üniversiteler statüsünde kalmışlardır öğretim yılında faaliyete geçen AİBÜ, farklı bir model olmuştur. O dönemde Türkiye de vakıf ve devlet olmak üzere iki tip üniversite modeli varken, İzzet Baysal bir üçüncüsünü, vakıf destekli devlet üniversitesi modelini hayata geçirmiştir. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bu üçüncü modelle ilgili yorumu şu şekilde olmuştur: Bu üniversite, arkasında güçlü bir vakfın desteği bulunan ilk ve tek devlet üniversitesidir. Bu örneğin tüm ülkeye yayılması gerekir. (Özdemir, N., 2010: 180) İzzet Baysal tüm bu yaptıklarından sonra tek bir şey istiyordu: Vakfın sonsuza kadar hayırlarını devam ettirmesi Bu isteğini her vesile ile Bolulular, bu vakıf sizindir Ona sahip çıkınız! sözleriyle dile getirmektedir. Vakıf senedinin 1. Maddesinde Bu vakfın adı İzzet Baysal Vakfı dır ve vakfın amacı şöyledir: Madde 4. Öncelikle Bolu şehrine ve Bolu halkına olmak üzere Türkiye dahilinde her yere ve her vatandaşa imkanları ölçüsünde ihtiyaçları bulunan bilimsel, sosyal, kültürel ve sağlık hizmetlerinde bulunabilmek bu vakfın amacıdır. Bu amacını çağdaş, laik ve demokratik Atatürkçü düşünce ışığında ve Ulu Önderin muasır medeniyete ulaşmada gösterdiği yoldan şaşmadan gerçekleştirmeyi esas alır. Vakfın kurucusu büyük insan İzzet Baysal ın kendi yaşamında şiar edindiği planlı, programlı ve çok çalışmayı, tasarruflu olmayı ve israftan kaçınmayı bu amaca ulaşmada vazgeçilmez rehber olarak kabul eder. (Özdemir, N., 2010:171) Ahmet Baysal ise Emine ve Mehmet Baysal Lisesi açılışında şu serzenişte bulunmuştur: İnsan olmak var, insan olabilmek var! Allah a şükür hepimiz birer insanız. Ama insan olabilmek, kendinin ve yakınlarının ihtiyacından fazlasını kendi lüksü için değil, diğer insanların ihtiyacına harcayabilmekle mümkündür. (Özsoy, S.,2013:314) Sonuç ve Öneriler Sosyal pazarlama açısından toplumun uzun dönemli çıkarları ve sürdürülebilirlik hedefleri dikkate alınarak vakfın kurumsallaşması sosyal sorumluluk amacına bağlanmaktadır. İzzet Baysal Vakfı, kurumsallaşmasının sonucu olarak Bolu ya toplam 135 tane eser bırakmıştır. Bunun sonucunda İzzet Baysal a her yıl düzenli olarak İzzet Baysal Şükran Günleri yapılmaktadır. Hepsi Bolu nun ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim ve sağlık 424

431 açısından kalkınabilmesi ve daha iyi şartlarda halkın yaşayabilmesi için tüm servetini kurumsallaşma yolunda vakfın amaçları için kullanmıştır. Kurumsallaşma düzeyi yüksek olan organizasyonlar çevresel koşullara uyum sağladıktan sonra kurumda yer etmiş olan misyon, amaç, kural ve değerler ile çevrelerini etkileyerek, işletmenin işleyişini kişisel değer ve inançlardan uzak tutacaklardır (Bilgin, 2007:28). Böylece diğer organizasyonlara göre kendini farklılaştırabilecek ve bir kurumsal kimlik oluşturacaktır. İzzet Baysal Vakfı, Abant İzzet Baysal Üniversitesi nin de kurumsallaşma sürecinde de etkin rol oynamıştır. Üniversitenin içinde vakfın kendine ait bir ofis bulunmaktadır. Yani kurum içinde kurum kültürü yaratılmıştır. Kurumsallaşmanın en temel felsefesi işlerin ve süreçlerin kişiye değil bir modele dayandırılmasıdır. İşler ve süreçler bir modele dayandırıldığında işletmenin yöneticilerin ve sahiplerinin kimler olduğu işletmenin devamı için pek bir anlam ifade etmez. Kurumsallaşma kendi içinde rekabeti ve yenileşmeyi getirdiği için sürekli gelişme söz konusudur (Yazıcıoğlu, 2008: 43). Çevre şartlarına göre kurum kendini sürekli iyileştirerek ve yenileyerek yapısal katılık oluşmasını engellemelidir. Kurum, kendini amaç ve hedefleri çerçevesinde, ilke, değerleri, misyon ve vizyonu ve kurum kültürüne bağlı yönetilir, bunlar ne kadar güçlü olursa kurum yöneticileri bunlara bağlı kalmak zorunda olurlar. Mevcut yöneticiler değişse de kurumun amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket ederler. Ayrıca kurumsallaşma dinamik iç ve dış çevre şartlarına göre kendini sürekli iyileştiren örgütsel yapının yanında, benzer kurumlarla eşbiçimli olabilme, yönetimin profesyonelleştirilmesi ve toplumun ihtiyaçlarının tatminini de sağlamalıdır. Kurumsallaşmada süreklilik esastır. Kurumsallaşmada, kurumsal kimlik, kültür ve imaj sayesinde kurum kendini diğerlerinden ayırt edici kılar. Çalışmada incelenen vakfın temel özelliklerinden biri de sosyal sorumluluk için kurumsallaşma çabasıdır. Kurumsallaşma sayesinde vakıf öncelikle topluma fayda sağlamak için sağlık ve eğitim alanında yatırımlar yaparak bunun sürdürülebilirliğini sağlamıştır. Ayrıca kar amaçsız bir üniversite yaptıran ilk vakıftır. Ekonomik hiçbir amaç gütmeden tamamen sosyal sorumluluğun ilk amacı olan etik çerçevede hayırseverlik üstlenmiş ve memleketini eğitim ve sağlık yönünden gelişimini sağlamıştır. Bu amaçla kurumsallaşma yoluna giderek sosyal sorumluluğu bir vazife olarak görmüştür. Kurumsallaşma olmadan bu sürecin oluşması ve sürekliliği de beklenemez. Ülkemizde gönüllülük projelerinin çekiciliğini arttırmak için fikirler üretilmelidir. Özellikle yurtdışındaki projelerle kıyaslama yapılmalı ve ülkemizde bazı işletmelerin, üniversitelerin ve vakıfların sayesinde bulunan ve sürdürülebilirliği olan bu projelerin ilerleyebilmesi için önce gençler teşvik edilmelidir. Bu da ders veren değerli öğretim elemanlarına düşmektedir. Ancak bununla bitmemektedir. Ford Motor Company CEO su İyi 425

432 bir şirketle, mükemmel bir şirket arasında fark vardır. İyi bir şirket; mükemmel hizmet ve ürünler sunan şirkettir. Mükemmel bir şirket, mükemmel hizmet ve ürünler sunar, ama aynı zamanda dünyayı daha iyi bir yer yapmak için çalışır (Kotler ve Lee, 2005: 6) diyerek günümüzde sürdürülebilirlik anlayışının işletmelerin en önemli misyonlarından biri olduğunu vurgulamaktadır. Vakıflar gibi üniversiteler de kalkınma hedeflerine ulaşabilmek amacıyla toplumsal konularda desteğini esirgememeli, sosyal sorumluluk projelerine tam destek vermelidir. Bu konuda projeleri desteklemeli ve sivil toplum kuruluşlarıyla beraber hareket edebilmeyi ve çalışanlarının bu faaliyetlerde bulunmalarını teşvik edebilmelidir. Timberland, özel bir işletme olmasına rağmen çalışanlarına ücretli izin kapsamında haftada birkaç saat huzurevi, çocuk yuvaları, hapishane, hastane, muhtaç evleri vb. yerleri ziyaretleri konusunda izin vermektedir. Bunu baz alarak kamu kuruluşları da bu konuda iyileştirmeler yaparak çalışanlarının mesailerinin birkaç saatini sosyal sorumluluğa ayırmaları sosyal fayda sağlayacaktır. Sabancı Üniversitesi nde 7 gönüllü öğretim elemanı 105 cezaevi çalışanına stres yönetimi ve motivasyon eğitimi vermiştir. Sabancı Üniversitesi'nden 10 öğrenci 'toplumsal sorumluluk projesi' kapsamında iki yıldır her cuma gününü Maltepe Çocuk Cezaevi'nde geçiriyor. Bu kapsamda edebiyat, satranç ve gezelim- görelim atölyelerinde vakit geçirmektedirler ( İzzet Baysal ın dediği gibi bu ülkede onun malvarlığına sahip kişilerin yarısı onun gibi hayırseverlik yapsa yani sosyal sorumluluk projeleri yaratsa ve bunu ekonomik amaçla değil sürdürülebilirlik açısından kalıcı hale getirmek için gönüllü olarak etik çerçevede çalışsa Türkiye dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisi haline gelir. Bunun gerçekleşebilmesi de kurumsallaşmaya bağlıdır. İstanbul Kaynakça AKTAN, C.C. ve BÖRÜ, D.,(2007), Kurumsal Sosyal Sorumluluk, İgiad Yayınları, ALVORD, S. H., BROWN, L. D. ve LETSS, C. W.(2004), Socialentrepreneurship and socialtransformation: An exploratorystudy. The Journal ofappliedbehavioralscience, Aktaran:Hoogendoorn, B.(2009), What do WeKnowaboutSocialEntrepreneurship:an Analysis of EmpiricalResearch, ErasmusUniversity Rotterdam. AUSTIN, J., GUTIERREZ, R., OGLIASTRI, E. ve REFICCO, R. (2006),Effective Management of SocialEnterprises.Cambridge, MA: David Rockefeller Center Series on Latin AmericanStudies, Harvard University, Aktaran: Besler, S. (2010), Sosyal Girişimcilik, Beta Yayıncılık, İstanbul 426

433 BAYRAKTAROĞLU, G.ve İLTER, B. (2007),Sosyal Pazarlama: Engeller ve Öneriler, Ege Akademik Bakış Ekonomi, İşletme, Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Dergisi, 7(1) BESLER, S., (2010), Sosyal Girişimcilik, Beta Yayıncılık, İstanbul BİLGİN, N., (2007). Aile Şirketleri Kurumsallaşma Eğilimleri: Ankara Kobi Örneği, Atılım Üniversitesi, Yüksek lisans Tezi, Ankara, s.28. CERİTOĞLU, A.B.,(2011), Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve işletmelerin Çevre Bilinci Eksenindeki Uygulamalarının Tüketici Satın alma Davranışı ve Kurum İmajı Algılama Etkisi, Yayıl Yayınları, İstanbul ÇETİNDAMAR, D. ve HUSOY, K. (2007),CorporateSocialResponsibilityPracticesand EnvironmentallyResponsibleBehavior: The case of the United Nations Global Compact. Journal of Business Ethics,76, Aktaran: Ceritoğlu, A.B., (2011), Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve işletmelerin Çevre Bilinci Eksenindeki Uygulamalarının Tüketici Satın alma Davranışı ve Kurum İmajı Algılama Etkisi, Yayıl Yayınları, İstanbul DART, R. (2004),The legitimacy of socialenterprise, Nonprofit Management and Leadership, 14(4), Aktaran: Besler, S. (2010), Sosyal Girişimcilik, Beta Yayıncılık, İstanbul DESA, G., ve KOTHA, S. (2006), Ownership, mission, environment: An axplanatoryanalysisinto the evolution of a technologysocialventure, New York: PalgraveMacmillan, Aktaran:Hoogendoorn, B.(2009), What do WeKnowaboutSocialEntrepreneurship:an Analysis of EmpiricalResearch, ErasmusUniversity Rotterdam EREN, E., (2012), Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi, Beta Yayıncılık, İstanbul HANSEN, U. ve SCHRADER U, (2005),CorporateSocialResponsibility,Lehrstuhlfür Marketing 1(4), Aktaran: Ceritoğlu, A.B.,(2011), Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve işletmelerin Çevre Bilinci Eksenindeki Uygulamalarının Tüketici Satın alma Davranışı ve Kurum İmajı Algılama Etkisi, Yayıl Yayınları, İstanbul HOOGENDOORN, B.(2009), What do WeKnowaboutSocialEntrepreneurship:an Analysis of EmpiricalResearch, ErasmusUniversity Rotterdam KAYA,İ. (2010), Pazarlama Bi tanedir, Babıali Kültür Yayıncılığı KOÇEL, T. (2013), İşletme Yöneticiliği, Beta Yayıncılık, İstanbul KOTLER,P. ve LEE,N. (2008), Kurumsal Sosyal Sorumluluk, Mediacat,İstanbul KOTLER,P. ve ARMSTRONG, G. (1999),Principles of Marketing, PrenticeHall, ss

434 MEFFERT, H.(2008),CorporateSocialResponsibility, mehralseinemodewelle Z. Fuhr Organ 77, Aktaran: Ceritoğlu, A.B., (2011), Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve işletmelerin Çevre Bilinci Eksenindeki Uygulamalarının Tüketici Satın alma Davranışı ve Kurum İmajı Algılama Etkisi, Yayıl Yayınları, İstanbul MORT,G.,WEERAWARDENA, J. ve CARNEGIE, K. (2003),SocialEntrepreneurship: Towardsconceptualization. International Journal of Nonprofit and VoluntarySector Marketing, 8(1), Aktaran: Besler, S. (2010), Sosyal Girişimcilik, Beta Yayıncılık, İstanbul OLUÇ, M. (2006), Temel Pazarlama Kavramları, Beta Basım ÖZDEMİR, N. (2010), Cumhuriyetin Öncü Sanayicisi İzzet Baysal, Phoenix Yayınevi, Ankara ÖZSOY, S. (2013), Hayırların Mühendisi, Phoenix Yayınevi, Ankara PRABHU,G.N. (1998). SocialEntrepreneurialmanagement, in Leadership in management, Aktaran: Besler, S. (2010), Sosyal Girişimcilik, Beta Yayıncılık, İstanbul REIS, T.,(1999). Unleashing the New Resources and Entrepreneurshipfor the CommonGood: a Scan, Synthesis and Scenariofor Action. W.K. KelloggFoundation, Battle Creek, MI, Aktaran: Besler, S. (2010), Sosyal Girişimcilik, Beta Yayıncılık, İstanbul ROBINSON, J. (2006). Navigatingsocial and institutionalbarrierdtomarkets: How socialentrepreneursidentify and evaluateopportunities., New York: PalgraveMacmillan, Aktaran: Hoogendoorn, B.(2009), What do WeKnowaboutSocialEntrepreneurship:an Analysis of EmpiricalResearch, ErasmusUniversity Rotterdam TAPAN, S. AKİŞ, Y.T., AKAN, P. ve HORTAÇSU, A. (1997),Pazarlama İletişimi, Anadolu Üniversitesi, AÖF Yayınları, Eskişehir, Aktaran: Besler, S. (2010), Sosyal Girişimcilik, Beta Yayıncılık, İstanbul THOMPSON, J.L. (2002),The world of the socialentrepreneur, International Journal of PublicSectorManagement,15/5, Aktaran: Besler, S. (2010), Sosyal Girişimcilik, Beta Yayıncılık, İstanbul TUNA,M ve TUNA,A.A.(2007), Kurumsal Kimlik Yönetimi, Detay Yayıncılık, Ankara URBAN, B. (2008),Socialentrepreneurship in southafrica. International Journal of EntrepreneurialBehaviour and Research, 14(5), Aktaran:Hoogendoorn, B.(2009), What do WeKnowaboutSocialEntrepreneurship:an Analysis of EmpiricalResearch, ErasmusUniversity Rotterdam 428

435 WEERAWARDENA, J., and MORT, G. (2006), Investigatingsocialentrepreneurship: A multidimensional model, Journal of World Business, 41(1), Aktaran: Besler, S. (2010), Sosyal Girişimcilik, Beta Yayıncılık, İstanbul YAZICIOĞLU, İ., (2008). Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma, Pusula Dergisi, Sayı:2, s Web Kaynakları: ÜNER, T., (2007), Erişim tarihi: 2015 Business CouncilforSustainable Development Turkey, 2010, Erişim tarihi: 2015 Brisanın İş Mükemmelliğine Yolculuğu, Erişim tarihi: Erişim tarihi: Erişim tarihi: tarihi: tarihi: Erişim tarihi: Erişim tarihi: tarihi:

436 İnönü Üniversitesi Merkez Kampüsü MALATYA Web: E-Posta: ISBN:

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi Balanced Scorecard DSK nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi Bu yöntemin ortaya çıkışı 1990 yılında Nolan Norton Enstitüsü sponsorluğunda gerçekleştirilen, bir yıl süren ve birçok şirketi kapsayan Measuring performance

Detaylı

Stratejik Performans Yönetimi ve Dengeli Sonuç Kartı (Balanced Scorecard-BSC)

Stratejik Performans Yönetimi ve Dengeli Sonuç Kartı (Balanced Scorecard-BSC) Stratejik Performans Yönetimi ve Dengeli Sonuç Kartı (Balanced Scorecard-BSC) Kontrol Fonksiyonu Gerçekleştirilmek istenen amaçlara ne ölçüde ulaşıldığını belirlemek, planlanan amaçlar (standartlar), ile

Detaylı

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI Sürdürülebilirlik vizyonumuz 150 yıllık bir süreçte inşa ettiğimiz rakipsiz deneyim ve bilgi birikimimizi; ekonomiye, çevreye, topluma katkı sağlamak üzere kullanmak, paydaşlarımız

Detaylı

Rekabet Avantajının Kaynağı: Satış

Rekabet Avantajının Kaynağı: Satış Rekabet Avantajının Kaynağı: Satış Satıcılar Hizmetlerini Nasıl Farklılaştırırlar? Wilson Learning in beş farklı kuruluşla yaptığı araştırmanın amacı, satıcıların farklılık ve rekabet avantajı yaratmadaki

Detaylı

Bölüm 6 - İşletme Performansı

Bölüm 6 - İşletme Performansı Bölüm 6 - İşletme Performansı Performans Kavramı Performans, genel anlamda amaçlı ve planlanmış bir etkinlik sonucunda elde edileni, nicel ya da nitel olarak belirleyen bir kavramdır. Performans Kavramı

Detaylı

The International New Issues In SOcial Sciences

The International New Issues In SOcial Sciences Number: 4 pp: 89-95 Winter 2017 SINIRSIZ İYİLEŞMENİN ÖRGÜT PERFORMANSINA ETKİSİ: BİR UYGULAMA Okan AY 1 Giyesiddin NUROV 2 ÖZET Sınırsız iyileşme örgütsel süreçlerin hiç durmaksızın örgüt içi ve örgüt

Detaylı

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK Daha kapsayıcı bir toplum için sözlerini eyleme dökerek çalışan iş dünyası ve hükümetler AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK Avrupa da önümüzdeki

Detaylı

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I İŞLETME BİRİMİ VE İŞLETMEYİ TANIYALIM YONT 101- İŞLETMEYE GİRİŞ I 1 İŞLETME VE İLİŞKİLİ KAVRAMLAR ÖRGÜT KAVRAMI: Örgüt bir grup insanın faaliyetlerini bilinçli bir şekilde, ortak

Detaylı

YÖNETİCİ YETİŞTİRME VE GELİŞTİRME EĞİTİM PROGRAMI İÇERİĞİ

YÖNETİCİ YETİŞTİRME VE GELİŞTİRME EĞİTİM PROGRAMI İÇERİĞİ YÖNETİCİ YETİŞTİRME VE GELİŞTİRME EĞİTİM PROGRAMI İÇERİĞİ 2017 HEDEF KİTLE: Yöneticilik görevine yeni başlayanlar Yönetim pozisyonunda bulunanlar Şirket içi potansiyel yönetici adayları YÖNETİM DAVRANIŞI

Detaylı

İŞLETME POLİTİKASI (Stratejik Yönetim Süreci)

İŞLETME POLİTİKASI (Stratejik Yönetim Süreci) İŞLETME POLİTİKASI (Stratejik Yönetim Süreci) İşletmenin uzun dönemde yaşamını devam ettirmesine ve sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlamasına yönelik bilgi toplama, analiz, seçim, karar ve uygulama

Detaylı

DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl Z/S T+U Saat Kredi AKTS Kent Ekonomisi ve. K/KÇS Zorunlu Belediyeler Ön Koşul

DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl Z/S T+U Saat Kredi AKTS Kent Ekonomisi ve. K/KÇS Zorunlu Belediyeler Ön Koşul Ders Planı - AKTS Kredileri: 2. Yarıyıl Ders Planı Kodu Ders Z/S T+U Saat Kredi AKTS K/KÇS.610 Kent Ekonomisi ve Belediyeler Zorunlu 3+0 3 15 AKTS Kredisi Toplam 15 DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl Z/S

Detaylı

PAZARLAMADA MÜŞTERİ ODAKLILIK ve BALANCED SCORECARD

PAZARLAMADA MÜŞTERİ ODAKLILIK ve BALANCED SCORECARD Prof. Dr. Ser dar PİRTİNİ Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü Üretim Yönetimi ve Pazarlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PAZARLAMADA MÜŞTERİ ODAKLILIK ve BALANCED SCORECARD İstanbul, 2013

Detaylı

BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci

BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci Doç. Dr. Serpil Ağcakaya Süleyman Demirel Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü Giriş...1 1. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı

Detaylı

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni GSO-TOBB-TEPAV Girişimcilik Merkezinin Açılışı Kredi Garanti Fonu Gaziantep Şubesi nin Açılışı Proje Değerlendirme ve Eğitim Merkezi nin Açılışı Dünya Bankası Gaziantep Bilgi Merkezi Açılışı 23 Temmuz

Detaylı

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I İnsan Kaynakları Yönetimi Bilim Dalı Tezli Yüksek Lisans Programları Bilimsel Araştırma Yöntemleri I Dr. M. Volkan TÜRKER 7 Bilimsel Araştırma Süreci* 1. Gözlem Araştırma alanının belirlenmesi 2. Ön Bilgi

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... v BİRİNCİ BÖLÜM TURİZMDE TEMEL KAVRAMLAR

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... v BİRİNCİ BÖLÜM TURİZMDE TEMEL KAVRAMLAR İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... v BİRİNCİ BÖLÜM TURİZMDE TEMEL KAVRAMLAR 1.1. Turizm Sistemi...1 1.2. Turizm ve Bilimler...5 1.2.1. Turizm ve Ekonomi...5 1.2.2. Turizm ve Coğrafya...6 1.2.3. Turizm ve İşletme...6

Detaylı

HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI

HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI HALKLA İLİŞKİLERİN AMAÇLARI Genel olarak belirli bir amaç için çalışan kişiler topluluğu olarak tanımlayabileceğimiz organizasyonun, halkla ilişkiler açısından hedefi, ürün veya hizmetini kullanacak kişilerin

Detaylı

Editör Doç.Dr.Hasan Genç ÇEVRE EĞİTİMİ

Editör Doç.Dr.Hasan Genç ÇEVRE EĞİTİMİ Editör Doç.Dr.Hasan Genç ÇEVRE EĞİTİMİ Yazarlar Doç.Dr.Hasan Genç Doç.Dr.İbrahim Aydın Doç.Dr.M. Pınar Demirci Güler Dr. H. Gamze Hastürk Yrd.Doç.Dr. Suat Yapalak Yrd.Doç.Dr. Şule Dönertaş Yrd.Doç.Dr.

Detaylı

Doğal Gaz Dağıtım Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi. Mehmet Akif DEMİRTAŞ Stratejik Planlama ve Yönetim Sistemleri Müdürü İGDAŞ 29.05.

Doğal Gaz Dağıtım Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi. Mehmet Akif DEMİRTAŞ Stratejik Planlama ve Yönetim Sistemleri Müdürü İGDAŞ 29.05. Doğal Gaz Dağıtım Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Mehmet Akif DEMİRTAŞ Stratejik Planlama ve Yönetim Sistemleri Müdürü İGDAŞ 29.05.2013 İÇERİK Risk, Risk Yönetimi Kavramları Kurumsal Risk Yönetimi (KRY)

Detaylı

Bölüm 1. Stratejik Yönetim İlgili Terim ve Kavramlar. İşletme Yönetimi. Yönetim ve Stratejik Yönetim. Yönetim, bir işletmenin ve örgütün amaçlarını

Bölüm 1. Stratejik Yönetim İlgili Terim ve Kavramlar. İşletme Yönetimi. Yönetim ve Stratejik Yönetim. Yönetim, bir işletmenin ve örgütün amaçlarını Bölüm 1 Stratejik Yönetim İlgili Terim ve Kavramlar Ülgen & Mirze 2004 Yönetim ve Stratejik Yönetim İşletme Yönetimi Örgüt İki veya daha fazla bireyin amaçlarını gerçekleştirmek için bir araya gelerek

Detaylı

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MEZUNU ÖĞRENCİLERİN DÖNEM PROJESİ ÇALIŞMALARI

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MEZUNU ÖĞRENCİLERİN DÖNEM PROJESİ ÇALIŞMALARI SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MEZUNU ÖĞRENCİLERİN DÖNEM PROJESİ ÇALIŞMALARI ADI SOYADI PROGRAM TEZ DANIŞMANI TEZ KONUSU AÇIKLAMA 1 Adnan ÇELİK İŞLETME Yrd. Doç. Dr. Mustafa ARI Sağlık

Detaylı

GİRİŞİMCİNİN GÜNDEMİ

GİRİŞİMCİNİN GÜNDEMİ GİRİŞİMCİNİN GÜNDEMİ Girişimcinin Gündemi GİRİŞİMCİLER VE KOBİ LER AÇISINDAN MARKA VE ÖNEMİ Günal ÖNCE Günümüzde markalara, Amerikan Pazarlama Birliği nin tanımladığının yanı sıra sadece sahip oldukları

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER

İÇİNDEKİLER. Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER İÇİNDEKİLER Contents I. KISIM İŞLETMECİLİK İLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1.Bölüm: TEMEL İŞLETMECİLİK KAVRAM VE TANIMLARI... 2 Giriş... 3 1.1. Temel Kavramlar ve Tanımlar... 3 1.2. İnsan İhtiyaçları... 8 1.3.

Detaylı

R KARLILIK VE SÜRDÜRÜLEB

R KARLILIK VE SÜRDÜRÜLEB ÜRETİMDE İNOVASYON BİLAL AKAY Üretim ve Planlama Direktörü 1 İleri teknolojik gelişme ve otomasyon, yeni niteliklere ve yüksek düzeyde eğitim almış insan gücüne eğilimi artıyor. Mevcut iş gücü içinde bu

Detaylı

Prof. Dr. Ferit KÜÇÜK

Prof. Dr. Ferit KÜÇÜK Prof. Dr. Ferit KÜÇÜK 1. Kişisel Bilgiler: İş Adresi : Harran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Osmanbey Kampüsü Şanlıurfa İş Telefonu : +90 (414) 318 3533 Faks : +90 (414) 318 3534 Fakülte

Detaylı

Üye Memnuniyet ve Beklenti Anketi Sonuçları Eylem Planı SAKARYA TİCARET BORSASI. Hazırlayan: Dr. Yüksel VARDAR

Üye Memnuniyet ve Beklenti Anketi Sonuçları Eylem Planı SAKARYA TİCARET BORSASI. Hazırlayan: Dr. Yüksel VARDAR Üye Memnuniyet ve Beklenti Anketi Sonuçları Eylem Planı SAKARYA TİCARET BORSASI Hazırlayan: Dr. Yüksel VARDAR SAKARYA TİCARET BORSASI ÜYE BEKLENTİ VE MEMNUNİYET ANKETİ SONUÇLARI VE EYLEM PLANI BORSANIN

Detaylı

İŞLETME POLİTİKASI (Stratejik Yönetim Süreci)

İŞLETME POLİTİKASI (Stratejik Yönetim Süreci) İŞLETME POLİTİKASI (Stratejik Yönetim Süreci) İşletmenin uzun dönemde yaşamını devam ettirmesine ve sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlamasına yönelik bilgi toplama, analiz, seçim, karar ve uygulama

Detaylı

DENGELİ KURUMSAL KARNE

DENGELİ KURUMSAL KARNE DENGELİ KURUMSAL KARNE M. Görkem Erdoğan 13 Mayıs 2016 Bu sunuya ve konunun pdf dosyasına, adresinden erişilebilir. İÇİNDEKİLER Dengeli Kurumsal Karne Nedir? Dengeli Kurumsal Karnenin Tarihi BSC Dörtlüsü

Detaylı

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ VİZYON BELGESİ (TASLAK) Türkiye 2053 Stratejik Lokomotif Sektörler MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ Millet Hafızası ve Devlet Aklının bize bıraktığı miras ve tarihî misyon, İstanbul un Fethinin

Detaylı

KURUM İMAJININ OLUŞUMUNDA KALİTE FAKTÖRÜ

KURUM İMAJININ OLUŞUMUNDA KALİTE FAKTÖRÜ Ünite 11 KURUM İMAJININ OLUŞUMUNDA Öğr. Gör. Şadiye Nur GÜLEÇ Bu ünitede, sponsorluk konusu işlenecektir. Uzun dönemde, kurum imajını etkileyen en önemli unsurlardan bir ürün kalitesi dir. Kalite, bir

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 9. İş Deneyimleri

ÖZGEÇMİŞ. 9. İş Deneyimleri ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Ergün KARA 2. Ünvanı : Yrd. Doç. Dr. 3. Öğrenim Durumu : Doktora 4. Çalıştığı Kurum : Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi 5. Yabancı Dil : İngilizce / İyi Düzeyde 6. Telefon(Dahili)

Detaylı

İşletme Analizi. Ülgen&Mirze 2004

İşletme Analizi. Ülgen&Mirze 2004 İşletme Analizi Baraz, 2010 İşletme Analizi, İşletmenin içinde bulunduğu mevcut durumu, sahip olduğu varlıkları ve yetenekleri belirleme sürecidir. İşletmenin ne durumda olduğu ve nelere sahip olduğu bu

Detaylı

TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ

TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ SAKARYA ÜNİVERSİTESİ TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ Hafta 13 Yrd. Doç. Dr. Semra BORAN Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi ne aittir. "Uzaktan Öğretim" tekniğine uygun olarak

Detaylı

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır. YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır. Ortak yönetim- birlikte yönetmek anlamına gelir ve içinde yönetimden

Detaylı

Vizyon, Misyon, Strateji, Değerler

Vizyon, Misyon, Strateji, Değerler Vizyon, Misyon, Strateji, Değerler Vizyonumuz Müşterilerin ürünlerini ve çevrelerini korumak ve güzelleştirmek için güvendikleri, yüksek kalitede, yenilikçi ve sürdürülebilir çözümleri tutarlı şekilde

Detaylı

MAĞAZA İMAJI, MAĞAZA MEMNUNİYETİ VE MAĞAZA SADAKATİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN TÜKETİCİLER AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ ÖZET

MAĞAZA İMAJI, MAĞAZA MEMNUNİYETİ VE MAĞAZA SADAKATİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN TÜKETİCİLER AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ ÖZET D.E.Ü.İ.İ.B.F. Dergisi Cilt:22 Sayı:1, Yıl:2007, ss:105-121 MAĞAZA İMAJI, MAĞAZA MEMNUNİYETİ VE MAĞAZA SADAKATİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN TÜKETİCİLER AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Murat Selim SELVİ * Hatice ÖZKOÇ

Detaylı

16,85 14,61 6,74 1,12 2,25

16,85 14,61 6,74 1,12 2,25 Hakan Aytekin KPMG Türkiye Risk Yönetimi Danışmanlığı Bölüm Başkanı, Şirket Ortağı 2016 Akis Bağımsız Denetim ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik A.Ş., KPMG International Cooperative'in üyesi bir Türk

Detaylı

EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ

EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Bu ders kapsamında Eğitim Bilimleri ve Öğretmen Yetiştirme Alanında kullanılan nicel ve nitel araştırma

Detaylı

ISL 201 Pazarlama İlkeleri. Doç. Dr. Hayrettin ZENGİN

ISL 201 Pazarlama İlkeleri. Doç. Dr. Hayrettin ZENGİN ISL 201 Pazarlama İlkeleri Doç. Dr. Hayrettin ZENGİN Pazarlama - Marketing Pazarlama faaliyetleri pazar adı verilen ve çeşitli öğelerdenoluşan bir pazarlama sistemi içinde gerçekleşir. Bu sistemde EN

Detaylı

AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜDERS TANITIM FORMU

AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜDERS TANITIM FORMU AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜDERS TANITIM FORMU EK-4 Dersin Kodu ve Adı: Örgütsel Psikoloji ve Endüstriyel İlişkiler Bölüm / Anabilim Dalı : İşletme Tezsiz YL 3 Yarıyıl Teorik Uygulama

Detaylı

AKADEMİSYEN YAYINEVİ BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KİTABI 2018 İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER CİLT III

AKADEMİSYEN YAYINEVİ BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KİTABI 2018 İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER CİLT III AKADEMİSYEN YAYINEVİ BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KİTABI 2018 İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER CİLT III Editör Azmi YALÇIN Copyright 2018 Bu kitabın, basım, yayın ve satış hakları Akademisyen Kitabevi A.Ş. ne aittir.

Detaylı

ÜRETİM STRATEJİSİ VE VERİMLİLİK

ÜRETİM STRATEJİSİ VE VERİMLİLİK ÜRETİM STRATEJİSİ VE VERİMLİLİK İŞLETME VE ÜRETİM STRATEJİLERİ. Günümüzde rekabette farklılaşmanın giderek önem kazandığı bir piyasa ortamında işletmeler rakiplerine üstünlük sağlayabilmek için farklı

Detaylı

ÇEVREYE YÖNELİK TARIM POLİTİKALARI

ÇEVREYE YÖNELİK TARIM POLİTİKALARI ÇEVREYE YÖNELİK TARIM POLİTİKALARI Çevre ile ilgili temel kavramlar Çevre sorunlarının nedenleri Tarımsal faaliyetin neden olduğu çevre sorunları Sürdürülebilir tarım ve tarımsal kalkınma.hafta Çevreye

Detaylı

Tedarik Zinciri Performans Ölçümü

Tedarik Zinciri Performans Ölçümü Tedarik Zinciri Performans Ölçümü Arş.Gör. Duran GÜLER Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Tedarik Zinciri Yönetim Etkinliğinin Artırılmasında Kullanılan Performans Ölçüleri 1. Maliyet

Detaylı

2 İŞLETMENİN ÇEVRESİ VE İŞLETME TÜRLERİ

2 İŞLETMENİN ÇEVRESİ VE İŞLETME TÜRLERİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 İŞLETMECİLİK 13 1.1. İnsan İhtiyaçları 14 1.1.1. Ekonomik Mal ve Hizmetler 16 1.1.2. Talep ve Arz 17 1.1.3. Tüketim ve Tüketici 18 1.1.4. Üretim ve Üretim Faktörleri 18 1.2.

Detaylı

A. BIÇIME İLIŞKIN ANALIZ VE DEĞERLENDIRME

A. BIÇIME İLIŞKIN ANALIZ VE DEĞERLENDIRME Y. Mimar Işılay TEKÇE nin Doktora Tez Çalışmasına İlişkin Rapor 18 Ocak 2010 A. BIÇIME İLIŞKIN ANALIZ VE DEĞERLENDIRME 1. Çalışmanın Bölümleri Aday tarafından hazırlanarak değerlendirmeye sunulan doktora

Detaylı

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3 DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3 İnsan yaşamı ve refahı tarihsel süreç içinde hep doğa ve doğal kaynaklarla kurduğu ilişki ile gelişmiştir. Özellikle sanayi devrimine kadar

Detaylı

İŞL 203U YENİLİK YÖNETİMİ

İŞL 203U YENİLİK YÖNETİMİ İŞL 203U YENİLİK YÖNETİMİ KISA ÖZET WWW.KOLAYAOF.COM 1 İÇİNDEKİLER ÜNİTE 1 : Temel Kavramlar..3 ÜNİTE 2:Yenilik Çeşitleri ve Yeniliğin Yayılması..4 ÜNİTE 3:Yeniliğin Teorik Altyapısı, Modern Anlayış ve

Detaylı

Ankara Stockholm İstanbul Konya Cinnah Caddesi 39/14 06680 Çankaya Tel: +90.312. 442 92 22 Fax: +90.312. 442 92 48

Ankara Stockholm İstanbul Konya Cinnah Caddesi 39/14 06680 Çankaya Tel: +90.312. 442 92 22 Fax: +90.312. 442 92 48 Küresel Düşün, Profesyonel Hareket Et fcc@fcc.com.tr www.fcc.com.tr Ankara Stockholm İstanbul Konya Cinnah Caddesi 39/14 06680 Çankaya Tel: +90.312. 442 92 22 Fax: +90.312. 442 92 48 Fagelviksvagen 9c

Detaylı

Proje Çevresi ve Bileşenleri

Proje Çevresi ve Bileşenleri Proje Çevresi ve Bileşenleri 1.3. Proje Çevresi Proje çevresi, proje performans ve başarısını önemli ölçüde etkiler. Proje takımı; sosyoekonomik, coğrafı, siyasi, yasal, teknolojik ve ekolojik gibi kuruluş

Detaylı

İşletmelerarası Karşılaştırma Kıyaslama Benchmarking

İşletmelerarası Karşılaştırma Kıyaslama Benchmarking İşletmelerarası Karşılaştırma Kıyaslama Benchmarking Kıyaslama, bir işletmenin kendi performansını yükseltebilmek için, üstün performansı olan diğer işletmeleri incelemesi, bu işletmelerin iş yapma usulleri

Detaylı

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM İÇİNDEKİLER GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM 1. YETENEK KAVRAMI...3 1.1. Yeteneğin Tanımı...3 1.2. Yetenek Kavramının Tarihsel Gelişimi...7 1.3. Yetenek Kavramının İş Yaşamına Girmesi...8 1.3.1. Küreselleşme Olgusu...8

Detaylı

MATEMATİK OKURYAZARLIĞI

MATEMATİK OKURYAZARLIĞI MATEMATİK OKURYAZARLIĞI VE PISA EDİTÖR Tangül KABAEL YAZARLAR Tangül KABAEL Ayla ATA BARAN Fatma KIZILTOPRAK Ömer DENİZ Emre EV ÇİMEN Hatice Kübra GÜLER 2. Baskı Ankara 2019 MATEMATİK OKURYAZARLIĞI VE

Detaylı

Denetim & Yeminli Mali Müşavirlik SÜREKLİLİK İÇİN

Denetim & Yeminli Mali Müşavirlik SÜREKLİLİK İÇİN PH Bağımsız Denetim & Yeminli Mali Müşavirlik SÜREKLİLİK İÇİN İşletmelerin devamı ve gelişmeleri için, diğer işletmelerle rekabet edebilme güç ve yeteneğine sahip olmaları gerekmektedir. İşletme kültürünün

Detaylı

DERS BİLGİLERİ. Ders Adı Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Sağlık Kurumlarında Yönetim ve Organizasyon HST

DERS BİLGİLERİ. Ders Adı Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Sağlık Kurumlarında Yönetim ve Organizasyon HST DERS BİLGİLERİ Sağlık Kurumlarında Yönetim ve Organizasyon HST901 3+0 6.0 6.0 Öğrencilerin yönetim ve organizasyon kavramlarını anlamaları, sağlık hizmetleri ve sağlık kurumlarının değerlendirmeleri, sağlık

Detaylı

Doç.Dr. Yavuz CABBAR Dr. Mustafa Kemal TOPCU

Doç.Dr. Yavuz CABBAR Dr. Mustafa Kemal TOPCU Çalışanların Beklenti ve Yükümlülüklerinin İşgücü Verimliliğine Etkilerinin Psikolojik Sözleşme Kuramı Bağlamında Değerlendirilmesi: Ankara Sanayi Odası Üyeleri Örnekleminde Bir Araştırma Doç.Dr. Yavuz

Detaylı

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER SPORDA STRATEJİK YÖNETİM Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER 1 STRATEJİK YÖNETİMLE İLGİLİ KAVRAMLAR Stratejik Yönetimi Öne Çıkartan Gelişmeler İşletmenin Temel Yetenekleri Stratejik Yönetimin Gelişimi Stratejik Düşünme

Detaylı

Öğr. Gör. S. M. Fatih APAYDIN

Öğr. Gör. S. M. Fatih APAYDIN Öğr. Gör. S. M. Fatih APAYDIN Dersle İlgili Konular Üretim Yönetimi Süreç Yönetimi Tedarik Zinciri Yönetimi Üretim Planlama ve Kontrolü Proje Yönetimi Kurumsal Kaynak Planlaması-ERP Kalite Yönetimi Modern

Detaylı

TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ

TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ 4.Ders Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER Kalite Planlaması Kalite Felsefesi KALİTE PLANLAMASI Planlama, bireylerin sınırsız isteklerini en üst düzeyde karşılamak amacıyla kaynakların en uygun

Detaylı

20. ULUSAL PAZARLAMA KONGRESİ Anadolu Üniversitesi - Eskişehir

20. ULUSAL PAZARLAMA KONGRESİ Anadolu Üniversitesi - Eskişehir 20. ULUSAL PAZARLAMA KONGRESİ Anadolu Üniversitesi - Eskişehir Ağızdan Ağıza Pazarlamanın Marka Tercihlerine Etkisinde Marka İmajı ve Algılanan Kalitenin Aracılık Rolü: Üniversite Mezunları Üzerine Bir

Detaylı

Nimet ERYİĞİT İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ YENİLİK

Nimet ERYİĞİT İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ YENİLİK Nimet ERYİĞİT İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ VE YENİLİK Yay n No : 3084 İşletme-Ekonomi : 652 1. Baskı Mart 2014 İSTANBUL ISBN 978-605 - 333-111 - 7 Copyright Bu kitab n bu bas s n n Türkiye deki yay n haklar

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Önsöz... BİRİNCİ BÖLÜM TURİZM VE ÇEVRE. ÜNİTE 1: YAVAŞ TURİZM... 1 (Mete SEZGİN, Seda ÖZDEMİR)

İÇİNDEKİLER. Önsöz... BİRİNCİ BÖLÜM TURİZM VE ÇEVRE. ÜNİTE 1: YAVAŞ TURİZM... 1 (Mete SEZGİN, Seda ÖZDEMİR) İÇİNDEKİLER Önsöz... iii BİRİNCİ BÖLÜM TURİZM VE ÇEVRE ÜNİTE 1: YAVAŞ TURİZM... 1 (Mete SEZGİN, Seda ÖZDEMİR) Yavaş Hareketi... 3 Yavaş Yemek... 4 Yavaş Şehir... 5 Yavaş Seyahat... 7 Yavaş Turizm Kavramı

Detaylı

İKTİSAT (EKONOMİ) ÖĞRETİMİ ÇALIŞTAYI

İKTİSAT (EKONOMİ) ÖĞRETİMİ ÇALIŞTAYI İKTİSAT (EKONOMİ) ÖĞRETİMİ ÇALIŞTAYI YAŞAR ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİ BÖLÜMÜ 27-29 Mart 2015 Düzenleme Komitesi: Prof. Dr. N. Oğuzhan Altay Doç. Dr. Umut Halaç Arş. Gör.

Detaylı

İLKÖĞRETİM 8.SINIF ÖĞRENCİLERİNİN HAVA KİRLİLİĞİ KONUSUNDAKİ BİLGİ DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ

İLKÖĞRETİM 8.SINIF ÖĞRENCİLERİNİN HAVA KİRLİLİĞİ KONUSUNDAKİ BİLGİ DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ İLKÖĞRETİM 8.SINIF ÖĞRENCİLERİNİN HAVA KİRLİLİĞİ KONUSUNDAKİ BİLGİ DÜZEYLERİNİN İNCELENMESİ Geleceğimizi tehdit eden çevre problemlerinin özellikle çocuklara erken yaşlarda verilmesi ve böylece çevre duyarlılığı,

Detaylı

YATÇILARIN MARİNA TERCİHİNDE ALGILANAN HİZMET KALİTESİNİN MARİNA BAĞLILIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

YATÇILARIN MARİNA TERCİHİNDE ALGILANAN HİZMET KALİTESİNİN MARİNA BAĞLILIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ YATÇILARIN MARİNA TERCİHİNDE ALGILANAN HİZMET KALİTESİNİN MARİNA BAĞLILIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Öğr. Gör. Can KARAOSMANOĞLU Yaşar Üniversitesi - MYO Marina ve Yat İşletmeciliği Programı Doç. Dr. İpek KAZANÇOĞLU

Detaylı

KURUMSAL PERFORMANS YÖNETİMİ UZMANLIK PROGRAMI

KURUMSAL PERFORMANS YÖNETİMİ UZMANLIK PROGRAMI KURUMSAL PERFORMANS YÖNETİMİ UZMANLIK PROGRAMI KURUMSAL PERFORMANS YÖNETİMİ UZMANLIK PROGRAMI Amacı Bu seminer, katılımcılara kurumsal performansı yönetmek ve iyileştirmek için kullanılan teknikler hakkında

Detaylı

Dersi Veren Öğretim Doç.Dr. Mihriban ŞENGÜL

Dersi Veren Öğretim Doç.Dr. Mihriban ŞENGÜL Ders Planı - AKTS Kredileri: 2. Yarıyıl Ders Planı Kodu Ders Z/S T+U Saat Kredi AKTS KY/KÇS.605 Uluslararası Çevre Politikaları Zorunlu 3+0 3 15 AKTS Kredisi Toplam 15 DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl

Detaylı

ÇALIŞMA RAPORU KONU: TURİZM YÖNETİMİ PROGRAM: TURİZM YÖNETİMİ VE PLANLAMA TÜRÜ/SÜRESİ: LİSANSÜSTÜ DİPLOMA, 04/10/2010 01/10/2011

ÇALIŞMA RAPORU KONU: TURİZM YÖNETİMİ PROGRAM: TURİZM YÖNETİMİ VE PLANLAMA TÜRÜ/SÜRESİ: LİSANSÜSTÜ DİPLOMA, 04/10/2010 01/10/2011 ÇALIŞMA RAPORU KONU: TURİZM YÖNETİMİ PROGRAM: TURİZM YÖNETİMİ VE PLANLAMA TÜRÜ/SÜRESİ: LİSANSÜSTÜ DİPLOMA, 04/10/2010 01/10/2011 HAZIRLAYAN: MURAT KOÇAK Müfettiş KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI Teftiş Kurulu

Detaylı

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI 2023 e 10 Kala Kamu Üniversite Sanayi İşbirliği Bölgesel Toplantısı nda konuya yönelik düşüncelerimi ifade etmeden önce sizleri, şahsım ve İstanbul

Detaylı

ŞEHİR YÖNETİMİ Şubat 2018

ŞEHİR YÖNETİMİ Şubat 2018 ŞEHİR YÖNETİMİ Şubat 2018 nin hizmet ve sorumluluk alanları nelerdir? Küresel ve teknolojik değişimlerle birlikte Şehir Yönetimleri nasıl değişmektedir? İdeal nasıl sağlanmalıdır? Ajanda 1. Mevcut Durum

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi ISSN 1302 6658

Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi ISSN 1302 6658 Kocaeli Üniversitesi ISSN 1302 6658 Yusuf Bayraktutan, Yüksel Bayraktar Yakınlaşma Kriterleri Bağlamında AB Genişlemesi ve Türkiye Tahir Büyükakın, Cemil Erarslan Enflasyon Hedeflemesi ve Türkiye de Uygulanabilirliğinin

Detaylı

İZMİR DE EKO-VERİMLİLİK (TEMİZ ÜRETİM) UYGULAMALARININ YAYGINLAŞTIRILMASI PROJESİ KAPSAMINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR. Sibel ERSİN, İZKA PPKB Birim Başkanı

İZMİR DE EKO-VERİMLİLİK (TEMİZ ÜRETİM) UYGULAMALARININ YAYGINLAŞTIRILMASI PROJESİ KAPSAMINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR. Sibel ERSİN, İZKA PPKB Birim Başkanı İZMİR DE EKO-VERİMLİLİK (TEMİZ ÜRETİM) UYGULAMALARININ YAYGINLAŞTIRILMASI PROJESİ KAPSAMINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR Sibel ERSİN, İZKA PPKB Birim Başkanı 2010-2013 İzmir Bölge Planı 2010-2013 İzmir Bölge Planı

Detaylı

ENERJİ YÖNETİMİ A.B.D. (İ.Ö.) TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI GENEL BİLGİLERİ

ENERJİ YÖNETİMİ A.B.D. (İ.Ö.) TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI GENEL BİLGİLERİ ENERJİ YÖNETİMİ A.B.D. (İ.Ö.) TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI GENEL BİLGİLERİ Enerji Yönetimi A.B.D Lisansüstü Programı Tezsiz Yüksek Lisans programına kabul edilen öğrenciler zorunlu dersleri tamamlamak

Detaylı

Birgül BURUNKAYA - Uzman Adana İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığı Çalışan Sağlığı Birimi ANTALYA

Birgül BURUNKAYA - Uzman Adana İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığı Çalışan Sağlığı Birimi ANTALYA Sağlık Çalışanlarının Çalışan Güvenliği Uygulamalarından Memnuniyetleri ve İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Hakkındaki Bilgi Düzeyleri (Eğitim ve Araştırma Hastanesi Örneği) Birgül BURUNKAYA - Uzman Adana

Detaylı

İŞLETME BÖLÜMÜ 1. ÖĞRETİM 1. SINIF A ŞUBESİ

İŞLETME BÖLÜMÜ 1. ÖĞRETİM 1. SINIF A ŞUBESİ Derslik: Salon 1 İŞLETME BÖLÜMÜ 1. ÖĞRETİM 1. SINIF A ŞUBESİ 1 08.15 09.00 2 09.10 09.55 00105 İşletme Bil. Giriş Abit BULUT 00103 Genel Muhasebe I Hakan ERKUŞ 00117 Mikro iktisat Yrd. Muzaffer DEMİRBAŞ

Detaylı

Marmara Üniversitesi Lojistik & Tedarik Zinciri Yönetimi Sertifika Programı Marmara University Logistics & Supply Chain Management Certificate Program

Marmara Üniversitesi Lojistik & Tedarik Zinciri Yönetimi Sertifika Programı Marmara University Logistics & Supply Chain Management Certificate Program Marmara Üniversitesi Lojistik & Tedarik Zinciri Yönetimi Sertifika Programı Marmara University Logistics & Supply Chain Management Certificate Program Amaç Değişen ve gelişen müşteri isteklerinin en verimli

Detaylı

DERS BİLGİLERİ. Ders Adı Kodu Yarıyıl T+U Saat İŞL YL 501

DERS BİLGİLERİ. Ders Adı Kodu Yarıyıl T+U Saat İŞL YL 501 Müfredat I. Yarıyıl Bilimsel Araştırma Yöntemleri Ders Adı Kodu Yarıyıl T+U Saat İŞL YL 501 Kredi AKTS Güz 3 3 6 Dili Seviyesi Yüksek Lisans Türü Zorunlu Amacı Öğrencilerin bilim ve bilim felsefesi konusunda

Detaylı

Türkiye nin Tarım Vizyonu ve Geleceği

Türkiye nin Tarım Vizyonu ve Geleceği Türkiye nin Tarım Vizyonu ve Geleceği Gökhan Özertan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü 6 Mart 2017 Gökhan Özertan Tarımın Geleceği 6 Mart 2017 1 / 13 Dünya Tarımında Gelişmeler Tarımın fiziksel, sosyal

Detaylı

İşletmelerin Özel Hedefleri Müşteri/Çalışan memnuniyeti - eğitimi ve kariyer gelişimi

İşletmelerin Özel Hedefleri Müşteri/Çalışan memnuniyeti - eğitimi ve kariyer gelişimi İşletmelerin Genel Hedefleri Finansal Hedefler: Kârlılık ve yeni kârlı yatırımlar Pazarlama hedefleri Var olma hedefi: Ticari hayatı sürdürmek Sosyal sorumluluk ve topluma hizmet İşletmelerin Özel Hedefleri

Detaylı

1: EKONOMİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER...

1: EKONOMİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER... İÇİNDEKİLER Bölüm 1: EKONOMİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER... 1 1.1. Ekonomi, İhtiyaç, Kıtlık ve Tercih... 1 1.2. Mal, Hizmet ve Fayda... 3 1.3. Üretim Faktörleri... 3 1.3.1. Emek... 4 1.3.2. Doğa... 4 1.3.3.

Detaylı

Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 8 İşletme Organizasyonunda Etik Kavramı

Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 8 İşletme Organizasyonunda Etik Kavramı Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 8 İşletme Organizasyonunda Etik Kavramı Öğr. Gör. Hüseyin ARI 1 Organizasyon Kavramı İnsanların bir takım ortak amaçlar ve değerler uğruna ortaya koydukları bir anlaşmayı

Detaylı

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM SPORDA STRATEJİK YÖNETİM 8.Ders Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER 1 STRATEJİK YÖNETİM 2 STRATEJİ DEĞERLENDİRME VE KONTROL Stratejik yönetim sürecinin son evresi seçilen stratejinin değerlendirilmesi, değerlendirme

Detaylı

İÇ DENETİM NEDİR? Ali Kamil UZUN, CPA, CFE

İÇ DENETİM NEDİR? Ali Kamil UZUN, CPA, CFE İÇ DENETİM NEDİR? Ali Kamil UZUN, CPA, CFE İçinde bulunduğumuz mayıs ayı Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsü (IIA) tarafından tüm dünyada Uluslararası İç Denetim Farkındalık Ayı olarak ilan edilmiştir.

Detaylı

Paydaşlar Tanım Yöntem. Finans Çevresi Finans çevresinden kişiler Yüz yüze& telefonla

Paydaşlar Tanım Yöntem. Finans Çevresi Finans çevresinden kişiler Yüz yüze& telefonla ARAŞTIRMANIN KÜNYESİ 2 Araştırma, GYODER, İNDER ve KONUTDER işbirliğiyle, gayrimenkul sektörünün mevcut algısının ve itibarının tespit edilmesi amacıyla 14 paydaş ve yaklaşık 1000 denekle, ERA Research

Detaylı

Türkiye de Faizsiz Bankacılık Alanında Yayınlanmış Tezlerin Analizi. Dr. Mustafa Tevfik KARTAL Borsa İstanbul A.Ş.

Türkiye de Faizsiz Bankacılık Alanında Yayınlanmış Tezlerin Analizi. Dr. Mustafa Tevfik KARTAL Borsa İstanbul A.Ş. Türkiye de Faizsiz Bankacılık Alanında Yayınlanmış Tezlerin Analizi Dr. Mustafa Tevfik KARTAL Borsa İstanbul A.Ş. Giriş Çalışmanın Amacı Çalışmanın Kapsamı Uygulama ve Sonuçlar 2 Giriş GSYH lerden daha

Detaylı

İŞLETME TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMININ DERSLERİ Dersin Dersin Adı Kredisi AKTS Z/S Sorumlu Öğretim Üyesi Kodu

İŞLETME TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMININ DERSLERİ Dersin Dersin Adı Kredisi AKTS Z/S Sorumlu Öğretim Üyesi Kodu İŞLETME ANABİLİM DALINA BAĞLI YÜKSEK LİSANS VE DOKTORA PROGRAMLARINA YÖNELİK 2016-2017 ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILINDA AÇILAN DERSLER, SORUMLU ÖĞRETİM ÜYELERİ, BU PROGRAMLARA BAĞLI İNTİBAK DERSLERİ VE SEÇİLMESİ

Detaylı

STRATEJİK YÖNETİM UYGULAMALARI. Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat

STRATEJİK YÖNETİM UYGULAMALARI. Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat STRATEJİK YÖNETİM UYGULAMALARI Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat HAFTA 1: Giriş ve Temel Kavramlar 1/29 NİÇİN STRATEJİK YÖNETİM? İşletmeler olarak hangi koşullarda strateji geliştirmeye ihtiyaç duymayız?

Detaylı

Kısaca. Müşteri İlişkileri Yönetimi. Nedir? İçerik. Elde tutma. Doğru müşteri 01.06.2011. Genel Tanıtım

Kısaca. Müşteri İlişkileri Yönetimi. Nedir? İçerik. Elde tutma. Doğru müşteri 01.06.2011. Genel Tanıtım Kısaca Müşteri İlişkileri Yönetimi Genel Tanıtım Başar Öztayşi Öğr. Gör. Dr. oztaysib@itu.edu.tr 1 MİY Genel Tanıtım 2 MİY Genel Tanıtım İçerik Müşteri İlişkileri Yönetimi Nedir? Neden? Tipleri Nelerdir?

Detaylı

ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON ELİF SANDAL ÖNAL

ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON ELİF SANDAL ÖNAL ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON ELİF SANDAL ÖNAL ÇALIŞAN MEMNUNİYETİ VE MOTİVASYON Bireylerin günlük hayatlarının yaklaşık üçte birini geçirdikleri işyerleri, kişi için önemli bir ortamdır. İşyerlerinde

Detaylı

DENİZ TURİZMİNİN GELİŞİMİ İÇİN YÖNETİŞİM İHTİYACI: BODRUM BÖLGESİNDE NİTEL BİR ARAŞTIRMA. 24 Şubat 2018

DENİZ TURİZMİNİN GELİŞİMİ İÇİN YÖNETİŞİM İHTİYACI: BODRUM BÖLGESİNDE NİTEL BİR ARAŞTIRMA. 24 Şubat 2018 DENİZ TURİZMİNİN GELİŞİMİ İÇİN YÖNETİŞİM İHTİYACI: BODRUM BÖLGESİNDE NİTEL BİR ARAŞTIRMA 24 Şubat 2018 ÇALIŞMANIN YÖNTEMİ Çalışma deniz turizmi faaliyet alanlarının önemli bir kısmının icra edildiği Bodrum

Detaylı

ŞİRKET GİRİŞİMCİLİĞİNİN ŞİRKET PERFORMANSINA ETKİSİ

ŞİRKET GİRİŞİMCİLİĞİNİN ŞİRKET PERFORMANSINA ETKİSİ ŞİRKET GİRİŞİMCİLİĞİNİN ŞİRKET PERFORMANSINA ETKİSİ MEHMET GÖKAY ÜSTÜN Işık OCAKLI Edirne YDO Koordinatörü Nisan 2014 ŞİRKET GİRİŞİMCİLİĞİ Şirketler mali yapıları güçlendikçe daha az risk alarak yenilikçilikten

Detaylı

Bölüm 1. İnsan Kaynakları Yönetimine Kavramsal Bakış

Bölüm 1. İnsan Kaynakları Yönetimine Kavramsal Bakış Bölüm 1 İnsan Kaynakları Yönetimine Kavramsal Bakış İnsan Kaynakları Yönetimi İnsan nedir? Kaynak nedir? Yönetim nedir? İnsan Nedir? İnsanı Tanımlamanın Zorluğu Filozofların insan tanımları Diderot un

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Lütfiye ÖZDEMİR

Yrd. Doç. Dr. Lütfiye ÖZDEMİR TÜRKİYE DE ŞEBEKE ORGANİZASYONLAR VE BİR UYGULAMA Yrd. Doç. Dr. Lütfiye ÖZDEMİR İnönü Üniversitesi İİBF, Öğretim Üyesi Küreselleşme süreci ile dünyada ekonomik, siyasal ve yönetimsel alanda hızlı bir değişme

Detaylı

Tedarik Zinciri Yönetimi

Tedarik Zinciri Yönetimi Tedarik Zinciri Yönetimi Arş.Gör. Duran GÜLER Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Tedarik Zinciri Yönetimi Tedarik zinciri boyunca tedarik ve zinciri içinde müşteri tatmin düzeyini

Detaylı

Bölüm 10 Pazarlama Fonksiyonu. I) Pazarlama Stratejilerine Giriş

Bölüm 10 Pazarlama Fonksiyonu. I) Pazarlama Stratejilerine Giriş Bölüm 10 Pazarlama Fonksiyonu I) Pazarlama Stratejilerine Giriş Pazarlama Nedir? Pazarlama: Müşteriler için değer yaratmayı, bunu tanıtma ve sunmayı; örgütün ve paydaşlarının yararına olacak şekilde müşteri

Detaylı

1988 Üniversitesi Yüksek Lisans İşletme Çukurova Üniversitesi Doktora İşletme Çukurova Üniversitesi

1988 Üniversitesi Yüksek Lisans İşletme Çukurova Üniversitesi Doktora İşletme Çukurova Üniversitesi EK-6 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Cemile ÇELİK 2. Doğum Tarihi: 6 / 8 / 1962. Unvanı: Prof. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İşletme Çukurova 1988 Üniversitesi Yüksek Lisans İşletme

Detaylı

İŞLETME YÖNETİMİ I-II

İŞLETME YÖNETİMİ I-II Editörler Doç.Dr.Ali Erbaşı & Yrd. Doç. Dr. Sezar Karaca İŞLETME YÖNETİMİ I-II Yazarlar Doç.Dr.Ali Erbaşı Yrd.Doç.Dr.Yağmur Özyer Yrd.Doç.Dr.Tolga Gök Dr.Müge Aksu Canan Şeker Eylem Bayrakçı Hakan Kırbaş

Detaylı

Performans Denetimi Hesap verebilirlik ve karar alma süreçlerinde iç denetimin artan katma değeri. 19 Ekim 2015 XIX.Türkiye İç Denetim Kongresi

Performans Denetimi Hesap verebilirlik ve karar alma süreçlerinde iç denetimin artan katma değeri. 19 Ekim 2015 XIX.Türkiye İç Denetim Kongresi Performans Denetimi Hesap verebilirlik ve karar alma süreçlerinde iç denetimin artan katma değeri 19 Ekim 2015 XIX.Türkiye İç Denetim Kongresi Place image here with reference to guidelines Serhat Akmeşe

Detaylı