TC. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY PROF. DR. MAZHAR OSMAN RUH SAĞLIĞI VE SİNİR HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 6.

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "TC. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY PROF. DR. MAZHAR OSMAN RUH SAĞLIĞI VE SİNİR HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 6."

Transkript

1 TC. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY PROF. DR. MAZHAR OSMAN RUH SAĞLIĞI VE SİNİR HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 6. PSİKİYATRİ BİRİMİ ŞİZOFRENİ HASTALARINDA OBSESİF - KOMPULSİF BELİRTİLERİN; POZİTİF, NEGATİF VE DEPRESİF BELİRTİLER, İLAÇ YAN ETKİLERİ, İNTİHAR DÜŞÜNCESİ, SOSYAL İŞLEVSELLİK VE İÇGÖRÜ İLE İLİŞKİSİ Uzmanlõk Tezi Dr. Ali BELENE İstanbul

2 TC. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY PROF. DR. MAZHAR OSMAN RUH SAĞLIĞI VE SİNİR HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 6. PSİKİYATRİ BİRİMİ ŞİZOFRENİ HASTALARINDA OBSESİF - KOMPULSİF BELİRTİLERİN; POZİTİF, NEGATİF VE DEPRESİF BELİRTİLER, İLAÇ YAN ETKİLERİ, İNTİHAR DÜŞÜNCESİ, SOSYAL İŞLEVSELLİK VE İÇGÖRÜ İLE İLİŞKİSİ Uzmanlõk Tezi Dr. Ali BELENE İstanbul

3 Asistanlõk eğitim sürecime derinlik ve anlam katan, desteklerini her zaman hissettiğim hocalarõm Doç. Dr. Doğan Yeşilbursa ve A. Solmaz Türkcan a, sağladõğõ bilimsel ve huzurlu çalõşma ortamõ nedeniyle Başhekim Doç. Dr. Medaim Yanõk a, rotasyonlarõm sõrasõnda bilgi ve deneyimlerinden faydalandõğõm Dr. Niyazi Uygur, Doç. Dr. Peykan Gökalp, Doç. Dr. Sevim Baybaş ve Doç. Dr. Duran Çakmak a, tez sürecine katkõlarõndan dolayõ Doç. Dr. Timuçin Oral ve Dr. Latif Alpkan a, tüm 6. psikiyatri birimi ve psikotik bozukluklar merkezi çalõşanlarõna, asistan ikizim Dr. Müjgan Özen e, işten öte arkadaşlarõm; Dr. Özgür Süner, Dr. Erdal Yurt, Dr. Fulya Algõn ve Dr. Özgür Önder e, mesleki varlõğõmõn kaynağõ hastalarõma, aileme, asistanlõk ve tez sürecinin zorluklarõnõ paylaştõğõm, anlam kaynağõm eşim Emine ye teşekkür ederim... 3

4 İÇİNDEKİLER GİRİŞ GENEL BİLGİLER ŞİZOFRENİ OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK ŞİZOFRENİ DE OBSESİF KOMPULSİF BELİRTİLER AMAÇ YÖNTEM VE GEREÇLER BULGULAR TARTISMA SONUÇ ÖZET SUMMARY KAYNAKLAR EKLER

5 GİRİŞ Şizofreni ve obsesif kompulsif bozukluk (OKB) bilinen en eski psikiyatrik hastalõklardandõr. Bu iki hastalõk arasõndaki ilişki yüzyõldan fazla zamandõr hekimlerin ilgisini çekmektedir. Gerek şizofrenide obsesif kompulsif belirtilerin görülmesi, gerekse OKB de psikotik belirtilerin olmasõ her iki hastalõk arasõnda yakõn bir ilişki olduğunun düşünülmesine yol açmõştõr. Yüzeysel olarak bakõldõğõnda bu iki hastalõk arasõnda klinik gidiş açõsõndan benzerlikler olduğu görülür; her iki hastalõk da erken yaşta başlar, süregen bir gidiş izler, düşünce ve davranõşlarõ etkiler ve işlevsellikte bozulma ile seyreder. Obsesif kompulsif belirtiler psikotik belirtileri andõrõp bunlarla iç içe geçebildiği için, bu klinik örtüşmeyi sergileyen hastalarõn tanõnmalarõ ve tedavileri zordur. Şizofreni psikotik bozukluklarõn temel görünümlerinden biridir. Başlõca belirtileri; sanrõlar ve varsanõlar, düşünce, konuşma ve davranõş bozukluklarõ, duygularda ve duygulanõmda bozulmalar, bilişsel kayõplar ve irade kaybõdõr. Obsesif kompulsif bozukluk ise gerçekdõşõ yada mantõksõz gelen, belirgin sõkõntõ yaratan ve işlevselliği önemli ölçüde etkileyen; zorlayõcõ, yineleyici düşünceler, dürtüler, imgeler (obsesyonlar) ve / veya yineleyici davranõşlar, zihinsel eylemler (kompulsiyonlar) ile tanõmlanmõştõr. OKB ve şizofreninin işlevsel döngüleri incelendiğinde, farklõlõklardan çok benzerlikler dikkat çekicidir. Ortak varsayõm; her iki hastalõkta da prefrontal korteks, anterior singulat, kaudat çekirdekle birlikte özellikle talamusun rolünün önemli olduğu şeklindedir. Erken dönem yapõlan kesitsel çalõşmalarda, şizofrenide obsesif kompulsif belirtilerin oranõ % 1 ile % 3.5 arasõnda bulunmuş ve obsesif kompulsif belirtilerin şizofreni başlangõcõndan önce veya eşzamanlõ ortaya çõktõğõ belirtilmiştir. Aynõ çalõşmacõlar tarafõndan obsesif kompulsif belirtiler gösteren şizofreni hastalarõnõn klinik gidişinin daha iyi olduğu, obsesif kompulsif belirtilerin hastalõğõn bazõ belirtilerine karşõ koruyucu olabileceği ve şizofreniye bağlõ yõkõma girmiş kişilerin psikotik dezorganizasyona karşõ savunma olarak obsesif 5

6 kompulsif belirtileri geliştirdikleri fikri ortaya atõlmõştõr. Yeni epidemiyolojik çalõşmalarda şizofrenide obsesif kompulsif belirtilerin varlõğõ %10 ile % 52 arasõnda değişen oranlarda bildirilmiştir. Birçok çalõşmada obsesif kompulsif belirtileri olan şizofreni hastalarõnda, bilişsel, pozitif, negatif ve depresif belirtilerin daha fazla bulunduğu, intihar düşünce ve girişiminin daha fazla olduğu, hastalõğa yönelik içgörülerinin daha zayõf olduğu, hastalõklarõnõn daha erken yaşta başladõğõ, daha fazla hastanede kaldõklarõ, işlevselliklerinin ve klinik gidişlerinin daha kötü olduğu ve bu hastalarõn artmõş ekstrapiramidal tutulum riskine sahip olduklarõ belirtilmiştir. 6

7 GENEL BİLGİLER ŞİZOFRENİ: Şizofreni, toplumun yaklaşõk % 1 ini etkileyen, genellikle 25 yaşõndan önce başlayan, bütün sosyal sõnõflarda görülen, kişilerarasõ ve mesleki işlevselliği bozan ve süregen seyreden çok yönlü bir hastalõktõr(1). Şizofreninin en belirgin ve genel özelliği kişiliği oluşturan öğelerde ve kişiliğin bütününde mevcut düzensizlik, dağõnõklõk ve parçalanmadõr. Hastanõn duygularõnõ ifadesinde, davranõşlarõnda, düşünce ve konuşmasõnda, yüz ifadesi ve yürüyüşünde, toplum ile ilişkilerinde düzensizlik, tuhaflõk ve dağõnõklõk vardõr(2). Tarihçe Şizofreni belirtilerini konu alan ilk metinler M.Ö. 15. yüzyõla kadar uzanmaktadõr. M.S. 1. ve 2. yüzyõllarda büyüklük ve kötülük görme sanrõlarõnõn yanõsõra bilişsel işlevlerde ve kişilikte yõkõmla giden ruhsal bozukluklar tanõmlanmõştõr(3). Ortaçağdan 18. yüzyõla kadar psikotik bireyler şeytanõn ve kötü ruhlarõn esiri olmuş, tanrõnõn gazabõna uğramõş varlõklar olarak nitelendirilmiş, toplum dõşõna itilmiş, hatta işkence ve ölüm cezalarõna çarptõrõlmõşlardõr(4). Şizofreniyle ilgili ilk tanõmlamalardan biri 19. yüzyõlõn ilk yõllarõnda Fransa da Philippe Pinel tarafõndan yapõlmõştõr. Pinel ruhsal hastalõklarõ beş kategoriye ayõrmõş, modern şizofreni ölçütlerini karşõlayabilecek hastalarõ düşünce yeteneğinin bozulmasõ ya da ortadan kalkmasõ diye adlandõrdõğõ kategoriye almõştõr. Aynõ dönemlerde İngiltere de John Haslam Delilige Dair İllüstrasyonlar adlõ kitabõnda gençlik çagõnda baslayan, içe kapanma ve düsünce bozukluğu ile seyreden delilikten söz etmiştir(5). Günümüzde bazõ İngiliz psikiyatristler, şizofreniyi Pinel-Haslam hastalõğõ olarak da nitelendirmektedir(4). 7

8 Dementia preacox (erken bunama) kavramõnõ ilk olarak Benedict Augustin Morel 1860 da kullanmõstõr de Ewald Hecker hebefreni yi ve 1874 de Karl Kahlbaum katatoni yi tanõmladõktan sonra, psikozlarõn sõnõflandõrmaõnda betimleyici yaklaşõm özellikle Emil Kraepelin ile gelişme göstermiştir(6). Kraepelin 1896 da dementia praecox olarak tanõmladõğõ hastalõğõn organik etmenlere dayandõğõnõ, süregen seyrettiğini, kişide bilinç, duygulanõm, ve irade alanõnda yõkõma neden olduğunu belirtmiştir(7). Dementia praecox un katatonik, hebefrenik, paranoid ve basit alt tiplerini tanõmlamõş, daha sonra bunu yinelemeler ve iyileşmelerle seyreden ve yõkõma yol açmayan manik-depresif psikozdan ayõrmõştõr(4). Klinik görünümlerinin ötesine geçerek, söz konusu bozukluğa eşlik eden zihinsel süreçleri tanõmlayan ilk araştõrmacõ İsviçreli Eugen Bleuler dir de yayõnladõgõ Dementia Praecox veya Sizofreniler Grubu adlõ kitabõnda, bu bozukluğun erken yaşlarda başlamasõnõn ve yõkõmla sonuçlanmasõnõn zorunlu olmadõğõnõ, bunun sadece çok ağõr olgularda görüldüğünü belirtmiştir. Bu hastalõkta kisinin ruhsal hayatõndaki yarõlmanõn (schisme) önemini vurgulayarak schizo-phrenia, yani zihin bölünmesi, yarõlmasõ adõnõ önermiş ve bu hastalõğõn dört temel semptomunun; otizm, ambivalans, çağrõsõm bozukluğu, duygulanõmda bozukluk olduğunu söylemiştir. Bleuler organik etyolojiye Kraepelin kadar önem atfetmeyip, onun için şizofrenideki temel sorun çağrõşõm bozukluğudur. sanrõlar ve varsanõlar çağrõşõm bozukluğuna ikincil ortaya çõkar(8). 20. yüzyõlõn ortalarõnda Kurt Schneider, özel işitsel varsanõlar, özel sanrõlar, edilgen olmayla ilgili yaşantõlar ve düşüncede yabancõlaşmaya ilişkin bir grup belirti tanõmlamõş, bunlarõ birinci sõra belirtiler olarak adlandõrmõş ve şizofreni tanõsõnda bunlara öncelik vermiştir. Bu belirtiler şizofreniye özgü olmamakla birlikte güncel sõnõflandõrma sistemlerinde de özel önem taşõmaktadõr(4). Freud libidonun bedene ve benliğe yatõrõldõğõ birincil narsisizm dönemini, egonun ve nesne ilişkilerinin gelişiminden sonra yaşamdaki örseleyici olaylarla birlikte nesnelerden libidinal yatõrõmõn çekilerek benliğe yatõrõldõğõ ve ego bütünlüğünün kaybolduğu ikincil narsisizm dönemini tanõmlamõş ve şizofreninin egonun ilk ortaya çõktõğõ döneme kadar 8

9 uzanan bir gerilemeden kaynaklandõğõnõ öne sürmüştür. (9). Lacan a göre psikoz beden imgesinin dağõlmasõnõn yanõnda simgesel olarak oluşturulmuştur(10). Psikobiyoloji okulunun kurucusu olan Adolf Meyer, sizofreni ve diğer mental bozukluklarõ çeşitli yaşam streslerine karşõ birer tepki olarak değerlendirmiş, bu sendroma da bu yüzden şizofrenik reaksiyon adõnõ vermiştir. Kişilerarasõ psikoanalitik okulun kurucusu olan Harry Stuck Sullivan toplumdan yalõtõmõn şizofreninin hem bir nedeni, hem de bir belirtisi olduğu üzerinde durmuştur. (1). Epidemiyoloji Şizofreni sõklõğõ ve yaşam boyu yaygõnlõğõnõn tüm dünyada eşit olduğu söylenmekle birlikte, İsveç, İrlanda ve Hõrvatistan õn bazõ bölgeleri ile Kanada lõ katoliklerde yüksek, Tayvan ve Gana daki bazõ kabilelerde düşük yaygõnlõk oranlarõ bildirilmiştir(3). Yaşam boyu prevalansõ %0.5 ile %1,5 (ortalama % 1) arasõnda değişmektedir. Şizofrenide yõllõk insidans hõzõ de 10 ile 54 arasõnda verilmektedir(3,4). Şizofreni genellikle 45 yaşõn altõnda ortaya çõkar. 45 yaşõndan sonra başladõğõnda geç başlangõçlõ şizofreni olarak tanõmlanõr. Geç başlangõçlõ olgular, kadõnlarda daha yüksek oranda görülmesi, daha iyi mesleki işlevsellik öyküsü, daha fazla pozitif belirti göstermeleri, düşük dozda ve iyi antipsikotik tedavi yanõtõ ve daha az yõkõma uğramalarõ ile erken başlangõçlõ olgulardan ayrõlõrlar(1,3). Erkeklerde ve kadõnlarda eşit yaygõnlõkta görülmekle birlikte, iki cinsiyette hastalõğõn başlama yaşõ ve gidişi farklõdõr. En sõk ortaya çõktõğõ yaş dönemi erkeklerde 15-25, kadõnlarda ise yaşlarõdõr. Ortaya çõkma yaşõ kadõnlarda orta yaşlarda ikinci bir pik yapar. Kadõn hastalarda gidiş erkeklere göre daha iyidir(3). Sosyoekonomik düzeyi düşük olan bireylerde daha yüksek olduğu bildirilen prevalansõn evlilerde, bekar ve ayrõ yaşayanlardan daha düşük olduğu ve evliliğin hastalõğa karşõ 9

10 koruyucu bir unsur olduğu ileri sürülmektedir. Göç, viral enfeksiyonlar, doğum mevsimi, stres verici yaşam olaylarõ da risk etkenleri arasõnda sayõlmaktadõr(1,6,8). Şizofreni prevalansõ toplumda %1 iken, bu oran ebeveyninden biri şizofreni hastasõ olan çocukta %12, her iki ebeveyni şizofreni hastasõ olan çocukta %40, şizofreni hastasõnõn kardesinde %8, dizigot ikizinde %12, monozigot ikizinde %47 olarak belirlenmiştir. Şizofreni hastalarõnõn birinci derecede biyolojik akrabalarõnda hastalõk gelişme olasõlõğõnõn yaklaşõk 10 kat daha fazla olduğu belirtilmektedir(4). Çalõşmalarda üzerinde durulan önemli bulgu, şizofreni gelişme olasõlõğõnõn, kõş ve baharõn erken dönemlerinde doğanlarda daha fazla ve baharõn geç dönemi ve yaz mevsiminde doğanlarda ise daha düşük olmasõdõr. Şizofreni oluşumuyla ilgili viral varsayõmlar; yavaş virüsleri, retrovirüsleri ve viral yolla aktive olan otoimmun reaksiyonlarõ içerir. Bazõ çalõşmalar hamileliğin ikinci üç ayõ sõrasõnda influenza ile karşõlaşõlmasõndan sonra şizofreni sõklõğõnda artõş olduğunu göstermiştir(1,11). Etyoloji Günümüzde şizofreninin çok sayõda etkenin biraraya gelmesi ile oluşan bir hastalõk olduğu konusunda görüş birliği bulunmaktadõr. Genel olarak kabul gören iki vuruş varsayõmõna göre; gelişimin erken dönemlerinde genetik ya da çevresel etkenlerle beyin gelişimi bozulmakta, bu bozukluk kişi için yatkõnlõk yaratmakta, yaşamõn sonraki dönemlerinde kişinin stresli bir çevresel etkiyle karşõlaşmasõ üzerine şizofreni belirtileri gelişmektedir(3,4). 1. Nörogelişimsel varsayõma göre; şizofrenide beyin gelişimi sõrasõnda patolojik süreçler olduğu ileri sürülmekte, özellikle frontal, parietal, temporal ve limbik korteks arasõnda anormal bağlantõlara yol açan, anormal beyin gelişimi üzerinde durulmaktadõr. Kortikal hatalõ gelişime ilişkin olasõ nedenler araştõrõlmõş; genetik yatkõnlõk, viral enfeksiyonlar, gebelik ve doğum komplikasyonlarõ ön plana çõkmõştõr(3,4,7,12). 10

11 Gebelikte ve doğum sonrasõ beynin nörogelişimsel sürecindeki anormalliklerin belli bir latent dönemden sonra, ergenlik ya da genç erişkinlik dönemlerinde dopamine aşõrõ duyarlõlõk gelişmesi, prefrontal kortekste bozulmuş dopamin işlevinin subkortikal dopamin aktivasyonunu arttõrmasõ gibi patolojik olaylarõ harekete geçirerek şizofreninin ortaya çõkmasõna yol açabileceği düşünülmektedir(4,7). Beyin görüntüleme çalõşmalarda en õsrarlõ bulgu ventriküllerde genişlemedir. Lateral ventriküllerdeki genişleme ile negatif ve bilişsel belirtiler arasõnda pozitif korelasyon saptanmõştõr. Ventriküllerdeki genişleme dõşõnda şizofreni hastalarõnda sulkuslarda genişleme, beyin hacminde ve özellikle frontal lob, hipokampus, amigdala ve parahipokampal girus hacminde azalma diğer yapõsal bulgulardõr. Şizofreni hastalarõnda nörogelişimsel sapmalara işaret eden anomaliler izlenmektedir. Korpus kallozum yokluğu, geniş kavum septum pellisidum, adesyo intertalamikanõn yokluğu, gri cevher heterotipisi şizofrenide artmõş oranda görülmektedir. İşlevsel araştõrmalarda frontal bölgede kan akõmõ ve glukoz metabolizmasõndaki azalma dikkati çekmektedir(3,4,7,8,12). 2. Şizofrenide biyokimya araştõrmalarõ nörotransmitterlere odaklanmaktadõr. Adõ geçen nörotransmitterler Dopamin, serotonin, norepinefrin, glutamat ve GABA dõr. Şizofreni hastalarõnda kortikal alanlarda dopamin azalmasõ, subkortikal alanlarda ise dopamin artõşõndan sözedilmektedir(4). Pozitif belirtiler ventral tegmental alandan limbik sisteme uzanan mezolimbik yolaktaki dopaminerjik artõşla, negatif ve bilişsel belirtiler ise ventral tegmental alandan prefrontal kortekse uzanan mezokortikal yolaktaki dopaminerjik yetersizlikle ilişkili bulunmuştur(3,4,7,8). Dopaminerjik varsayõm iki gözleme dayanmaktadõr; - Birçok antipsikotik ilacõn etkinliği ve gücü, dopaminin D2 reseptör blokajõ ile paralellik gösterir. - Amfetamin, kokain gibi psikomimetrik ilaçlar dopaminerjik aktiviteyi arttõrarak şizofreni benzeri psikotik belirtileri ortaya çõkarabilmektedir. 11

12 Serotonin dopamin antagonisti (SDA) ilaçlarla ilgili gözlemlerden sonra şizofrenide serotonine ilgi artmõştõr. SDA ilaçlarõn daha az yan etki ve artmõş tedavi edici etkilerinin olmasõ, serotoninin 5-HT 2A reseptöründeki antagonizma ile ilişkilendirilmiş ve şizofrenide serotonin ve dopamin sistemleri arasõndaki etkileşimde bir bozukluk olduğu öne sürülmüştür(3,4,7). Noradrenalinin tek başõna olmasa bile diğer nörotransmitter sistemleriyle birlikte şizofrenide rol aldõğõ düşünülmektedir. Şizofreni hastalarõnõn bir kõsmõnda özellikle paranoid belirtilerin baskõn olduğu hastalarda beyin omirilik sõvõsõnda noradrenalin düzeyi yüksek bulunmuştur(4,7). Glutamatõn N-metil D-aspartat (NMDA) reseptörünü bloke ederek etki gösteren fensiklidinin şizofreni benzeri klinik tabloya yol açmasõ, glutamat sisteminin şizofrenideki rolüne dikkat çekmektedir. Çalõşmalarda glutamaterjik disfonksiyon ve özellikle NMDA reseptör aracõlõ nöroiletim üzerinde durulmaktadõr(3,4,7,12). Yapõlan çalõşmalarda şizofreni hastalarõnda prefrontal ve singulat kortekste GABAerjik nöronlarda azalma saptanmõştõr(3). 3.Genetik yatkõnlõğõn şizofrenide önemli rolü olmakla birlikte orta düzeyde etkisi olan genlerin varlõğõna ilişkin bulgular elde edilmiştir. Son çalõşmalarda D3 ve 5 HT 2A reseptörlerini kodlayan en az iki gen allelinin şizofreniye yatkõnlõğõ arttõrdõğõ düşünülmektedir. Moleküler genetik araştõrmalarõndaki bulgular farklõlõk göstermektedir. En çok üzerinde durulan kromomlar; 1, 5, 6, 8, 10, 13, 18 ve 22. kromozomlardõr. Monozigot ikizlerde hastalõk konkordansõ %33-78 arasõnda değişirken, aynõ oran dizigot ikizlerde %8-28 arasõnda değişir. Şizofrenlerin birinci dereceden akrabalarõnda şizofreni gelişme riski,normal kişilerin akrabalarõna göre en az beş kat daha yüksektir. Ebeveynlerden her ikisinin de şizofreni hastalõğõna sahip olmasõ durumunda, çocuklarda şizofreni gelişme şansõ %40 daha yüksektir(3,4,7). 12

13 Klinik Özellikler Hastalõk öncesi belirtiler Şizofreni hastalarõnõn öyküsü incelendiğinde şizoid ya da şizotipal kişilik özellikleri gösterdikleri, sessiz, içe dönük ve edilgen olduklarõ öğrenilir. Çocukluk ve ergenlik dönemlerinde ya çok az arkadaşlarõ vardõr ya da hiç arkadaşlarõ yoktur.. Hastalõk öncesi belirtiler hastalõğõn bir parçasõdõr ancak geriye yönelik değerlendirildiğinden geçerliliği kesin değildir. Şizofreni hastalarõnda hastalõk öncesi dönemde, bedensel yakõnmalar bulunabilir. Bu kişiler büyüsel düşünce tarzõ, alõşõlmadõk konuşma içeriği veya halüsinatuvar deneyimlerle karõşõk anormal duygulanõm sergileyebilirler. Hastalõk öncesi dönemde hastalarda kişilik değişiklikleri, içe-çekilme, azalmõş mesleki ve akademik performans, önceden zevk veren aktivitelere karşõ ilgi kaybõ, obsesif-kompulsif davranõşlar, kişisel bakõmda azalma, sinirlilik, sõğlaşmõş duygulanõm, büyüsel düşünce ve artmõş saldõrganlõk bulunabilir. Hastalõk öncesi belirtiler aylar ve yõllar sürebilir(3,12,13). Şizofrenide hastalõk öncesi belirtiler : (4) Nörotik belirtiler Anksiyete, huzursuzluk, kõzgõnlõk, irritabilite Duygudurumla ilişlkili belirtiler Depresyon, zevk alamama, suçluluk duygularõ, intihar düşlünceleri, duygudurumda oynamalar İstek değişiklikleri Apati, dürtü kaybõ, ilgi kaybõ, halsizlik, enerji azlõğõ Fiziksel belirtiler Eşik altõ psikotik belirtiler Bilişsel değişiklikler Davranõş değişiklikleri Diğer Somatik yakõnmalar, kilo kaybõ, uyku düzensizlikleri Algõsal tuhaflõklar, şüphecilik, beden ve dõş dünya algõsõnda değişiklikler Dikkat ve konsantrasyon bozukluklarõ, zihinsel meşguliyetler, gündüz düşleri, düşüncede somutlaşma İşlevsellikte azalma, sosyal geri çekilme, dürtüsellik, tuhaf davranõşlar, saldõrgan tutumlar Obsesif kompulsif belirtiler, dissosiyatif yaşantõlar, kişiler arasõ duyarlõlõk artõşõ. 13

14 Faktör analizine dayanan geniş kapsamlõ çalõşmalar şizofrenide üç ayrõ semptom kümesi tanõmlamõşlardõr(7): -Pozitif belirtiler; hezeyanlar, hallüsinasyonlar ve yapõsal düşünce bozukluğu ile karakterizedir. Hezeyanlar çoğunlukla paranoid veya bizar doğada olmakla birlikte diğer hezeyan tipleri görülebilir. Hallüsinasyonlar çoğunlukla işitsel olmakla birlikte diğer duyu alanlarõna uyan hallüsinasyonlar da görülür. -Dezorganizasyon; çağrõşõmlarda çözülme, enkoherans, uygunsuz duygulanõm ve düşüncede fakirleşmeyi kapsar. -Negatif belirtiler; duygulanõmda sõğlaşma, spontanlõğõn kaybõ, irade azlõğõ, enerji düzeyinde düşme ve zevk alamamayõ içerir. DSM-IV TR Şizofreni Tanõ Ölçütleri: A. Karakteristik belirtiler: Bir aylõk bir dönem boyunca (başarõyla tedavi edilmişse daha kõsa bir süre), bu sürenin önemli bir kesiminde aşağõdakilerden ikisinin (ya da daha fazlasõnõn) bulunmasõ: 1. hezeyanlar (sanrõlar), 2. halüsinasyonlar (varsanõlar), 3. dezorganize (karmakarõşõk) konuşma (örn. çağrõşõmlarda dağõnõklõk [sõk sõk konu dõşõ sapmalar gösterme] ya da enkoherans), 4. ileri derecede dezorganize ya da katatonik davranõş, 5. negatif belirtiler, yani duygulanõm ifadesindeki donukluk (tekdüzelik), aloji (konuşamazlõk) ya da avolisyon. Not: Hezeyanlar bizar ise ya da halüsinasyonlar kişinin davranõş ya da düşünceleri üzerine sürekli yorum yapmakta olan seslerden ya da iki ya da daha fazla sesin birbiriyle / birbirleriyle konuşmasõndan oluşuyorsa A Tanõ Ölçütünden sadece bir belirtinin bulunmasõ yeterlidir. 14

15 B. Toplumsal / mesleki işlev bozukluğu: İş, kişilerarasõ ilişkiler ya da kendine bakõm gibi önemli işlevsellik alanlarõndan bir ya da birden fazlasõ, bu bozukluğun başlangõcõndan beri geçen sürenin önemli bir kesiminde, bu bozukluğun başlangõcõndan önce erişilen düzeyin belirgin olarak altõnda kalmõştõr (başlangõcõ çocukluk ya da ergenlik dönemine uzanõyorsa, kişilerarasõ ilişkilerde, eğitimle ilgili ya da mesleki başarõda beklenen düzeye erişilememiştir). C. Süre: Bu bozukluğun süregiden belirtileri en az 6 ay süreyle kalõcõ olur. Bu 6 aylõk süre, en az bir ay süreyle (başarõyla tedavi edilmişse daha kõsa bir süre) A Tanõ Ölçütünü karşõlayan belirtileri kapsamalõdõr; prodromal ya da rezidüel belirtilerin bulunduğu dönemleri kapsayabilir. Bu bozukluğun belirtileri, prodromal ya da rezidüel dönemlerde, sadece negatif belirtilerle ya da A Tanõ Ölçütünde sõralanan iki ya da daha fazla belirtinin daha hafif biçimleriyle (örn. acayip inanõşlar, olağandõşõ algõsal yaşantõlar) kendilerini gösterebilir. D. Şizoaffektif Bozukluğun ve Duygudurum Bozukluğunun dõşlanmasõ: Şizoaffektif Bozukluk ve Psikotik Özellikler Gösteren Duygudurum Bozukluğu dõşlanmõştõr, çünkü ya aktif-evre belirtileri ile birlikte aynõ zamanda Majör Depresif, Manik ya da Mikst Epizodlar ortaya çõkmamõştõr ya da aktif-evre belirtileri sõrasõnda duygudurum epizodlarõ ortaya çõkmõssa bile bunlarõn toplam süresi aktif ve rezidüel dönemlerin süresine göre daha kõsa olmuştur. E. Madde kullanõmõnõn / genel tõbbi durumun dõşlanmasõ: Bu bozukluk bir maddenin (örn. Kötüye kullanõlabilen bir ilaç, tedavi için kullanõlan bir ilaç) doğrudan fizyolojik etkilerine ya da genel tõbbi bir duruma bağlõ olarak ortaya çõkmamõştõr. F. Bir Yaygõn Gelişimsel Bozuklukla olan ilişkisi: Otistik Bozukluk ya da diğer bir Yaygõn Gelişimsel Bozukluk öyküsü varsa, ancak en az bir ay süreyle (başarõyla tedavi edilmişse daha kõsa bir süre) belirgin hezeyan ya da halüsinasyonlar da varsa Şizofreni ek tanõsõ konabilir. (Amerikan Psikiyatri Birliği: Mental Bozukluklarõn Tanõsal ve Sayõmsal Elkitabõ,Gözden Geçirilmiş Dördüncü Baskõ (DSM-4 TR) (2000). Amerikan Psikiyatri Birliği, Washington DC, Çeviri Editörü Köroğlu E, Hekimler Yayõn Birliği, Ankara.) 15

16 Şizofrenide alt tipler ve ayrõmlar DSM VI te klinik özellikler, tedavi yanõtõ ve seyir esas alõnarak şizofrenide; paranoid tip, dezorganize tip, katatonik tip, ayrõşmamõş tip ve rezidüel tip olmak üzere 5 alt tip tanõmlanmõştõr(4). Paranoid şizofreni: Bir ya da daha fazla sanrının ve sıklıkla i itsel varsanıların oldu u, dezorganize ve katatonik belirtilerin bulunmadı ı izofreni tipidir. Ba langıç ya ının daha geç oldu u ve daha iyi seyir gösterdi i belirtilmektedir. Dezorganize şizofreni: lkel, organize olmayan davranı a gerileme sistemli sanrıların ve katatonik belirtilerin yokluğu ile belirlidir. Sinsi ve erken ba langıç, belirgin düzelme göstermeyen süregen seyir gösterir. Katatonik şizofreni: Stupor, negativizm, rijidite, eksitasyon ya da çe itli postür de i iklerini içeren psikomotor bozukluklar gösterir. Son yıllarda ender görülmektedir. Ayrı mamı izofreni: Di er alt tiplerin özelliklerini kar ılamayan izofreni tipidir. Rezidüel sizofreni: Pozitif belirtilerin en alt düzeyde olduğu, negatif belirtilerin baskınlık gösterdiği hastalık tipidir. Crow şizofrenide iki sendrom ve psikopatolojik süreç tanõmlamõştõr: Tip I şizofrenide; varsanõlar, sanrõlar ve yapõsal düşünce bozukluğu ile karakterize pozitif belirtiler, iyi düzeyde hastalõk öncesi işlevsellik, hastalõğõn ani başlangõcõ, antipsikotiklere iyi tedavi yanõtõ, iyi prognoz ve bilişsel yõkõmõn olmamasõ gibi özellikler bulunmaktadõr. Tip II şizofrenide ise; sosyal geri çekilme, irade azlõğõ, duygulanõmda sõğlaşma, düşünce içeriği ve konuşmada fakirlik gibi negatif belirtiler baskõndõr. Hastalõk öncesi işlevsellik düzeyi düşüktür. Bu grupta hastalõk başlangõcõ sinsi, antipsikotiklerle tedaviye dirençli, gidişi kötü ve bilişsel yõkõm vardõr(4). Andreasen bu ayrõmdan hareketle pozitif, negatif ve karma alt tipleri için tanõ ölçütleri geliştirmiştir(4). 16

17 Gidiş ve Sonlanõm Son yõllarda yapõlan bazõ çalõşmalarda hastalõğõn gidiş ve sonlanõm belirteçleri daha net belirlenmiştir: -Baslangõç akut bir biçimde gelişir, hastalõk geç ortaya çõkarsa ve çevresel stres etkenlerinin yeri fazla ise gidiş daha iyidir. -Hastalõk öncesi kişiliğin şizoid veya şizotipal oluşu, belirtilerin sinsi ve yavaş ortaya çõkõşõ daha kötü bir gidişi düşündürür. -Hastalõk öncesinde toplum, iş ve cinsel yaşamõna göreceli olarak iyi uyum sağlamõş olanlarda gidiş ve sonlanõm daha iyidir. -Ailenin hastalõğõ ve hastayõ kabullenişi, tedavi ekibiyle işbirliği ve düşük duygu dõşa vurumu gidişe olumlu katkõda bulunur. -Hastaneye yatõş sayõsõnõn çok ve sürelerinin uzun olduğu, remisyon halinin kõsa sürdüğü oranda kötü gidişten bahsedilir. -Ailede kalõtõmsal yüklülük yüksek ise süregenleşme olasõlõğõ yüksektir. -Negatif klinik belirtilerin baskõn oldugu hastalar tedaviden daha az yararlanmakta ve gidişleri daha kötü olmaktadõr. -Gelişmekte olan ülkelerde ve kõrsal bölgelerde şizofreni prognozu, gelişmiş ülkelere ve kentsel alanlara göre daha iyi bulunmuştur. -Hastanõn evli oluşu iyi gidiş göstergesidir. -Hastalõk belirtileri arasõnda konfüzyon, pozitif bulgular ve duygusal öğelerin varlõğõ; hastanõn düşünce ve algõ bozukluğu gibi belirtilerden rahatsõz olmasõ ve tedavide isbirliği ve uyumu iyi gidiş belirteçleridir(1,6,8,12). 17

18 OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK Obsesif kompulsif bozukluğun (OKB) temel özelliği kişide belirgin sõkõntõya yol açacak düzeyde şiddetli, tekrarlayan obsesyon ve kompülsiyon belirtileridir. Obsesyon ve kompülsiyonlar zaman alõcõdõr ve kişinin alõşõlmõş düzenini, mesleki işlevlerini, sosyal etkinliklerini ve ilişkilerini önemli ölçüde etkiler. OKB de obsesyonlar, kompülsiyonlar veya her ikisi birden olabilir (15,16,17,18). - Obsesyonlar yineleyici, istemdõşõ, kişinin kendi zihninin ürünü olan, benliği rahatsõz edici nitelikte (ego-distonik) olduğu için kişinin zihninden uzaklaştõrmaya çalõştõğõ fakat aksine zihin alanõnõ işgal eden, õsrarlõ ve zorlayõcõ her türlü düşünce, dürtü ya da imgeler olarak tanõmlanmõştõr. Obsesyonlar hastalar tarafõndan takõntõ, saplantõ, evham ya da vesvese gibi terimlerle ifade edilmektedir(15). - Kompulsiyonlar ise; kişinin obsesyonlarõna yanõt olarak ya da belirli kurallara göre gerçekleştirmek zorunda olduğunu hissettiği, yineleyici törensel davranõşlar veya zihinsel eylemlerdir. Anksiyeteyi azaltmayõ, bazõ korkulan olaylarõ ve durumlarõ engellemeyi amaçlayan bu törensel eylemler, kişi tarafõndan aşõrõ ya da mantõksõz olarak algõlanmaktadõr. Obsesyonlar genellikle bir tehdit, kompulsiyonlar ise bu tehdide karşõ bir tedbir niteliğindedir(15,19). Tarihçe Kutsal kitaplarda M.Ö. 11. yüzyõlõn ikinci yarõsõnda, İsrail kralõ olan Saul u sõk sõk şeytandan gelen zararlõ düşüncelerin yakaladõğõ, damadõnõn da arp çalarak zararlõ düşüncelerinden kurtardõğõ yazõlmõştõr. Shakespeare, ünlü eserindeki Lady Macbeth kimliğinde suçluluk duygusundan köken alan obsesyon ve el yõkama kompulsiyonlarõnõn özgün örneğini vermiştir. Ortaçağda, birçok psikiyatrik hastalõk için olduğu gibi, OKB de büyü ve din kavramlarõyla açõklanmaya çalõşõlmõştõr. Zamanla dinsel görüşler yerini tõbbi açõklamalara bõrakmõştõr(15,20). 18

19 Obsesyon ve kompulsiyonlar ilk kez 1838 de Jean Etienne Dominique Esquirol tarafõndan melankolinin bir belirtisi olarak tanõmlanmõş, obsesyon terimi ilk olarak 1860 da Morel tarafõndan kullanõlmõştõr. Esquirol ve daha sonra gelen klinisyenler yaptõklarõ ilk tanõmlamalarda OKB yi içgörüsü olan delilik olarak adlandõrmõşlardõr. Daha sonra Westhpal OKB deki temel patolojinin akõl dõşõ düşünceler olduğunu belirterek bunlarõ mental tikler olarak adlandõrmõştõr. Anlamsõzlõğõn hasta tarafõndan da bilindiğini ve kendini gerçekleştirememiş delilik olarak nitelendirdiği bu durumu Westhpal psikotik düşünceden ayõrmõştõr(15,21). 20. yüzyõlõn başlarõnda Pierre Janet ve Kurt Schneider Obsesif kompulsif nevrozu ayrõ bir antite olarak tanõmlamõş ve aşağõdaki ölçütleri getirmişlerdir: 1. Belli bir şey düşünmeye, hissetmeye ya da yapmaya yönelik öznel bir zorlanmõşlõk duygusunun varlõğõ, 2. Obsesyon içeriğinin saçma ya da mantõk dõşõ benliğe yabancõ olarak algõlanmasõ, 3. Obsesyona direncin eşlik etmesi(15,21). Epidemiyoloji Psikiyatri literatüründe 15. yüzyõldan beri obsesyonlar ve kompulsiyonlarõ olan hastalar tanõmlanmaktadõr. Eski epidemiyolojik araştõrmalarda OKB nin yaygõnlõk oranõ % 0.5 olarak bildirilmiş ve OKB nadir görülen bir hastalõk olarak tanõmlanmõştõr(17). ECA (Epidemiologic Catchment Area ) çalõşmalasõna göre OKB un toplumda yaşam boyu yaygõnlõğõ % ; 6 aylõk yaygõnlõğõ ise %1-2 olarak saptanmõştõr. Yatarak tedavi gören psikiyatrik hastalar arasõnda OKB sõklõğõ %0.1- %4 arasõnda değişmektedir. Epidemiyolojik araştõrma verileri arasõndaki farklõlõklar çeşitli nedenlere dayanmaktadõr. Hastalarõn bir grubu yakõnmalarõnõ gizlemekte, bir grubunda ise belirti ve bulgular kişilik özelliği olarak kabul edilmekte, yaradõlõş özelliklerine bağlanmaktadõr. Hastalarõn bir bölümü ise psikiyatri dõşõ disiplinlere (temizlenme kompulsiyonlarõ bulunan hastalarõn sõk sõk ellerini yõkamalarõ nedeniyle gelişebilen dermatit nedeniyle dermatologlara gitmesi gibi) başvurmaktadõr. Bu 19

20 nedenlerle psikiyatri kliniklerine başvuran hastalar gerçek OKB oranlarõnõ yansõtmamaktadõr(15,17). OKB nin yaşam boyu görülme sõklõğõ, kadõnlarda erkeklerden hafifçe yüksek saptanmõştõr. DSM-IV tanõ ölçütlerinin kullanõldõğõ bir araştõrmada, OKB tanõsõ konan 431 hastanõn %51 nin kadõn olduğu bildirilmiştir(22). DSM-III-R tanõ ölçütlerine göre yapõlan bir araştõrmada hastalarõn % 55 nin kadõn olduğu belirtilmiştir(23). Başlangõç yaşõ ortalama erkeklerde 20 yaş, kadõnlarda 25 yaşlarõ olmakla birlikte olgularõn üçte biri 5-15 yaşlarõ arasõnda başlamaktadõr(18,25). Lensi P. ve ark. (1996 ), cinsiyet farklõlõğõnõn OKB üzerine etkilerini incelemişler ve erkek hastalarda, OKB başlangõç yaşõnõn daha erken, bekar olma oranõnõn daha yüksek, cinsel içerikli obsesyonlarõn, simetri ve düzen obsesyonlarõnõn daha sõk görüldüğünü bildirmişlerdir(24). Bir çok takip çalõşmasõnda medeni durum, hastalõk gidişinin belirleyicisi olarak bulunmamõş olsa da, son dönemde yapõlmõş ileriye dönük bir çalõşmada 107 OKB hastasõ incelenmiş, evlenmiş olmanõn kõsmi iyileşme olasõlõğõnõ belirgin bir şekilde artõrdõğõ bildirilmiştir(26). Etyoloji A. Biyolojik Kuramlar Önceki yõllarda daha çok psikodinamik kökenli bir hastalõk olarak düşünülen OKB nin nörobiyolojisi ile ilgili araştõrmalar son yõllarda giderek artmõş ve önemli bulgular ortaya konmuştur.çalõşmalar özellikle iki alanda yapõlmaktadõr: 1. Beyin görüntüleme çalõşmalarõ hastalõkta orbitofrontal-limbik-bazal gangliyon işlev bozukluğu olduğunu desteklemektedir. 2. Nörofarmakolojik çalõşmalar hastalõğõn patofizyolojisinde serotonerjik sistem anormalliklerinin önemli olduğunu düşündürmektedir. OKB nin etyolojisinde biyolojik unsurlarõn önemli olduğunu düşündüren bulgular şöyle sõrayalanabilir(15,17,18); 20

21 Kafa travmasõndan sonra başlayan OKB olgularõ. Beyin görüntüleme yöntemleri ile hastalõkta orbitofrontal-limbik-bazal gangliyon disfonksiyonu olduğunun ortaya konmasõ, Nöropsikolojik testlerin de frontal lob disfonksiyonunu desteklemesi Özellikle erken yaşlarda başlayan OKB de ailesel geçişin olmasõ ve OKB ile Tourette bozukluğunun genetik ilişkisinin bulunmasõ. Bazõ Sydenham koresi olgularõnda OKB nin görülmesi. Birçok bazal ganglion hastalõğõyla (ensafalit, parkinson, hungtington, tourette, idyopatik bazal ganglion kalsifikasyonu gibi) OKB nin birlikte görülmesi. Singulotomi ve stereotaktik cerrahi gibi bazõ cerrahi yöntemlerin OKB yi düzeltmesi. 1.Nöroanotomi: Bazal gangliyonlar, motor davranõşlarõn düzenlenmesi ve bilişsel işlevlerin yürütülmesinde önemli rol oynamaktadõr. Sydenham koresi, Tourette hastalõğõ ve Huntington hastalõğõ gibi bazal gangliyonlardan köken alan, hareket bozukluklarõ ile karakterize hastalõklarda obsesif kompulsif belirtilerin sõk görülmesi, OKB etiyolojisinde bazal gangliyonlarõn rolünü desteklemektedir. Nitekim kaudat nukleus ya da putamende yerleşen fokal bir lezyon; deney hayvanlarõnda nukleus kaudatusta oluşturulan hasarõn obsesif-kompulsif belirtilere neden olmasõ OKB nin patogenezinde bazal gangliyonlarõn ve özellikle singulat girusun önemli rol oynadõğõna işaret etmektedir(15,18,28). Bazal gangliyonlarõn önemli işlevi pekiştireç bilgileri ve öğrenme süreçlerini kullanarak kortikal yaygõn bilginin boyutsal olarak azaltõlmasõdõr(15,27,28). Belirli motor, duyusal ya da bilişsel uyarõlar bazal gangliyonlarda ya filtre edilirler ya da algõlara ve davranõşsal değişikliklere dönüşürler. OKB de bazal gangliyonlarõn uygun olmayan uyarõlarõ yeterince filtre edememeleri sonucu orbitofrontal korteks, ventromedial kaudat ve mediodorsal talamusta aktivite artõşõ olmakta ve obsesifkompulsif belirtiler ortaya çõkmaktadõr. Orbitofrontal aktivite artõşõ ile zorlayõcõ düşünceler oluşurken, ön singulat korteksteki aktivite artõşõ ile anksiyete oluşturmaktadõr. Kompulsiyonlar ise striatumun etkisizliğini gidermeye yönelik yineleyici eylemlerdir(15,28). Bu varsayõmõ destekleyen diğer bir kanõt psikoşirürjik girişimlerden gelmektedir. Tedavi dirençli obsesif-kompulsif hastalarda stereotaksik olarak uygulanan limbik lökotomi ve singulotomi operasyonlarõnda frontal korteks ile bazal gangliyonlar arasõndaki yollar 21

22 kesilmektedir(15). PET ve SPECT çalõşmalarõ, OKB hastalarõnõn beyinlerindeki orbitofrontal korteks, kaudat nukleus ve anterior singulat kortekste aktivite artõşõnõ göstermektedir(15,17). 2.Nörotransmitterler: OKB nin tedavisinde serotonin geri alõm inhibitörlerinin (SGİ) etkili olmasõ, ilaca yanõtla serotonin metoboliti olan 5-hidroksi indol asetik asitin (5- HİAA) beyin omurilik sõvõsõndaki (BOS) düzeyleri arasõnda ilişki bulunmasõ ve serotonin reseptör agonististleriyle (metaklorofenil piperazin (mcpp), sumatriptan gibi) obsesif-kompulsif belirtilerin artmasõ OKB de serotonerjik nöronal iletimde bir bozukluk olduğunu düşündürmektedir(15,17,28). Rosenberg ve ark. (1998) bir PET çalõşmasõnda ventral prefrontal korteks ve kaudat çekirdekte serotonin sentezinin azaldõğõnõ göstermişlerdir(29). Hayvan modellerinde kompulsif davranõşlarõn altõnda yatan düzeneğin 5 HT 2c reseptörlerinin olduğu belirlenmiştir(28). OKB de 5-HİAA BOS ta yüksek saptanmõş olup, BOS 5-HİAA düzeyleriyle klomipramin tedavisine yanõt arasõnda pozitif bir bağlantõ bulunmaktadõr(17,28).okb de SGİ lerine yanõtõn sõnõrlõlõğõ (% 40 õn üzerinde) düşünüldüğünde serotonin işlev bozukluğu tek başõna OKB nin nörokimyasõnõ açõklamaya yetmemektedir. OKB nin beyin görüntüleme çalõşmalarõnda kaudat ve orbitofrontal tutulum görülmüştür.bu bölgeler hem serotonerjik, hem de dopaminerjik nöronlardan zengindir. Bazal ganglion hastalõklarõnda obsesif kompulsif belirtilerin görülmesi, yüksek doz uyarõcõ verilmesiyle obsesif kompulsif belirtilerin ortaya çõkmasõ ve bu belirtilerin dopamin antagonistlerince düzeldiğinin gözlemlenmesi OKB de dopaminin rolünü güçlendirmektedir(17,28). Uyarõcõlara bağlõ olgularda tekrarlayan düşünce ve davranõşlarõn olmasõna karşõn psikolojik gerginlik görülmemektedir. Bu gözlemler tekrarlayan düşünce ve davranõşlarõn dopaminerjik aktivite artõşõna bağlõ, ego-distonisitenin serotonerjik işlev bozukluğuyla ilişkili olabileceği şeklinde yorumlanmõştõr(28). Kortikostriatal glutamatõn, kaudat çekirdekte serotonin salõnõmõnõ azalttõğõ ve serotonerjik nöronlarõn glutamat toksisitesinde rol aldõğõ bilinmektedir yõlõnda yapõlan bir çalõşmada OKB hastalarõnda kaudat çekirdekte glutamat yoğunluğunun kontrollere göre arttõğõ ve tedavi 22

23 sonrasõnda obsesif kompulsif semptomlardaki azalma ile kaudat glutamat yoğunluğundaki azalmanõn paralellik gösterdiği belirlenmiştir. İşlevsel görüntüleme çalõşmalarõ ile OKB deki glutamat fazlalõğõ desteklenmektedir. Cerrahi girişimlere alõnan yanõtlar da glutamaterjik işlev bozukluğunu desteklemektedir. Ön internal kapsül lezyonlarõ orbitofrontal korteksten kaudat çekirdeğe olan glutamaterjik iletim alanõdõr(28). 3. Nöroimmün işlev bozukluğu Çocukluk çağõ başlangõçlõ OKB ve romatizmal ateşin nörolojik bulgusu Sydenham koresi arasõndaki benzerlik ortak etyopatogenezi düşündürmüştür. Sydenham koresi olan çocuklarõn % 70 den fazlasõnda kore belirtileri başlamadan 2-4 hafta önce tekrarlayan, istenmeyen düşünce ve davranõşlarõn ortaya çõktõğõ bildirilmiştir. Obsesyon ve kompulsiyonlar kore ile benzer yoğunlukta ve eş zamanlõ artõş gösterir. Nöropsikiyatrik belirtilerin görülmesi ile A grubu beta hemolitik streptekok enfeksiyonunu takiben, antistreptokokal antikorlarõn artmasõ ve boğaz kültüründe üreme olmasõ parelel seyreder. Kaudat çekirdek, putamen ve globus pallidustaki nöronlarla etkileşen antinöral antikorlarõn bulunmasõ OKB de nöroimmun işlev bozukluğu gösteren bir alt tipin varlõğõnõ göstermektedir (PANDAS:Streptokokal enfeksiyonlarla ilişkili Pediatrik otoimmün nöropsikiyatrik bozukluklar) (17,18,28). B. Psiko-sosyal kuramlar 1. Psikoanalitik yaklaşõm: Erken dönemde obsesyonel düşünceleri açõklamak için cinsel travmalar üzerinde duran Sigmund Freud, daha sonralarõ anne-çocuk ilişkisine eğilmiş, tuvalet eğitimi sõrasõndaki agresyon ve otonomi üzerinde durmuştur. OKB de sorun birbirine karşõt dürtülerin baskõsõna karşõ denetim sağlama çabasõdõr. Psikoanalitik kuram, obsesif kompulsif nevrozlarõ, psişik aygõtõn savunma amaçlõ ödipal öncesi anal- sadistik evreye gerilemesine bağlar. Kurama göre bu tür bozukluğu olan kişilerde anksiyete ile başetmek üzere yalõtma (izolasyon), yap-boz (undoing), karşõt tepki kurm (reaksiyon-formasyon) ve yer değiştirme (deplasman) kullanõlan başlõca savunma düzenekleridir(17,30). 23

24 2. Davranõşçõ-bilişsel yaklaşõm: Bu kurama göre obsesyonlar koşullanmõş uyaranlardõr ve anksiyete oluştururlar. Kişide anksiyete oluşturan obsesyon, süreç içerisinde kompulsiyonlarla giderilmeye çalõşõlõr. Kompulsiyonlarõn, anksiyetenin giderilmesinde etkili olduğu hasta tarafõndan görüldükçe kompulsiyonlarõn sõklõğõ artar(17). C. Genetik OKB de yapõlan ikiz ve aile çalõşmalarõ etyolojide genetiğin de rolü olduğunu göstermektedir. OKB si olan çocuklarõn birinci derece akrabalarõnda % oranõnda ve kontrollerin yakõnlarõna göre 5 kat daha fazla OKB bulunduğu ve obsesyonlarõn kompulsiyonlara göre daha fazla geçiş gösterdiği bildirilmiştir. Tek yumurta ikizlerinde OKB konkondansõ, çift yumurta ikizlerine göre daha yüksektir (sõrasõyla %75 ve %30) (17,18,28). Klinik Özellikler DSM VI te OKB obsesyonlar ve/ veya kompulsiyonlarla belirlidir. Epidemiyolojik verilere göre hastalarõn yaklaşõk % 40 õnda sadece obsesyon, % 30 unda sadece kompulsiyon, % 30 unda her ikisi bulunmaktadõr. Klinik serilerde ise hem obsesyon, hem de kompulsiyonu olan hastalar % 75 ten fazladõr. Bu gruptaki hastalarõn yardõm arayõşõ fazladõr. Sõklõk sõrasõna göre bulaşma (% 50), kuşku (% 40), somatik (%30), düzenlilik (% 30), agresif (% 30), cinsel (% 25) ve dini konularda (% 10) obsesyonlar görülmektedir. Kompulsiyonlar ise kontrol etme (% 60), yõkama (% 50), sayma (% 35), sorma / itiraf etme ihtiyacõ (% 35), simetri ve düzen (% 30), biriktirme (% 20) şeklindedir(17). OKB hastalarõnõn yarõsõndan fazlasõnda belirtiler aniden başlar. Hastalarõn % inde belirtiler stres yaratõcõ bir olaydan sonra ortaya çõkmaktadõr. Hastalarõn belirtilerin ortaya çõkmasõyla tedavi başvurusu arasõnda 5-10 yõl gecikme olmaktadõr. Seyir çoğu zaman süregen ve uzundur. % 5 hasta dalgalõ seyir gösterir. Hastalarõn % unda belirtilerde 24

25 belirgin bir düzelme, % sinde orta derecede düzelme, % õnda belirtiler değişmeden kalõr ya da ilerleyici seyreder(16). DSM-IV TR Obsesif Kompulsif Bozukluk İçin Tanõ Ölçütleri A. Obsesyonlar ya da kompulsiyonlar vardõr: Obsesyonlar aşağõdakiler (1), (2), (3) ve (4) ile tanõmlanõr: (1) Bu bozukluk sõrasõnda kimi zaman istemeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin anksiyete ya da sõkõntõya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler, dürtüler ya da düşlemler. (2) Düşünceler, dürtüler veya düşlemler sadece gerçek yaşam sorunlarõ hakkõnda duyulan aşõrõ üzüntüler değildir. (3) Kişi, bu düşünceleri, dürtüleri ya da düşlemlerine önem vermemeye ya da bunlarõ baskõlamaya çalõşõr ya da başka bir düşünce veya eylemle bunlarõ etkisizleştirmeye çalõşõr. (4) Kişi, bu obsesyonel düşüncelerini, dürtülerini veya düşlemlerini kendi zihninin bir ürünü olarak görür (düşünce sokulmasõnda olduğu gibi değildir). Kompulsiyonlar aşağõdakilerden (1) ve (2) ile tanõmlanõr: (1) Kişinin, obsesyona bir tepki olarak veya katõ bir biçimde uygulamasõ gereken kurallarõna göre yapmaktan kendini alõkoyamadõğõ yineleyici davranõşlar (örn. el yõkama, düzene koyma, kontrol etme) ya da zihinsel eylemler (örn. dua etme, sayõ sayma, birtakõm sözcükleri sessiz bir biçimde söyleyip durma). (2) Davranõşlar ve zihinsel eylemler, sõkõntõdan kurtulmaya ya da var olan sõkõntõyõ azaltmaya ya da korku yaratan olay ve durumdan korunmaya yöneliktir. Ancak bu davranõşlar veya zihinsel eylemler, etkisizleştirmesi ya da korunulmasõ tasarlanan şeylerle gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir, açõkça çok aşõrõ bir düzeydedir. B. Bu bozukluğun gidişi sõrasõnda bir zaman kişi Obsesyon ya da kompulsiyonlarõn aşõrõ ya da anlamsõz olduğunu kabul eder. Not: bu çocuklar için geçerli değildir. C. Obsesyon ve kompulsiyonlar belirgin bir sõkõntõya neden olur, zamanõn boşa harcanmasõna yol açar (günde 1 saatten daha uzun zaman alõrlar) ya da kişinin olağan günlük 25

26 işlerini, mesleki ( ya da eğitimle ilgili) işlevselliğini ya da olağan toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini önemli ölçüde bozar. D. Başka bir Eksen 1 bozukluğu varsa, obsesyon ve kompulsiyonlarõn içeriği bununla sõnõrlõ değildir ( Ör: Yeme bozukluğunun olmasõ durumunda yemek konusu üzerinde düşünüp durma, Vücut Dismorfik Bozukluğunun olmasõ durumunda dõş görünümle aşõrõ ilgilenme ya da Major Depresif Bozukluk olmasõ durumunda suçluluk üzerine geviş getirircesine düşünme). E. Bu bozukluk bir maddenin ( örn. kötüye kullanabilen bir ilaç ya da tedavi için kullanõlan bir ilaç) veya genel bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlõ değildir. Varsa belirtiniz: İçgörüsü az olan: O sõradaki epizotta çoğu zaman kişi obsesyon ya da kompulsiyonlarõnõn aşõrõ veya anlamsõz olduğunu kabul etmiyorsa. (Amerikan Psikiyatri Birliği: Mental Bozukluklarõn Tanõsal ve Sayõmsal Elkitabõ,Gözden Geçirilmiş Dördüncü Baskõ (DSM-4 TR) (2000). Amerikan Psikiyatri Birliği, Washington DC, Çeviri Editörü Köroğlu E, Hekimler Yayõn Birliği, Ankara.) 26

27 ŞİZOFRENİDE OBSESİF - KOMPULSİF BELİRTİLER Hem psikotik belirtileri hem de obsesif kompulsif belirtileri olan hasta bildirimleri 19. yüzyõldan bu yana yayõnlanmaktadõr. Gerek şizofrenide obsesif kompulsif belirtilerin görülmesi, gerekse OKB de psikotik belirtilerin olmasõ her iki hastalõk arasõnda yakõn bir ilişki olduğunun düşünülmesine yol açmõştõr. Her iki hastalõk arasõndaki benzerlikler ; düşünce süreçleri, algõ ve davranõş değişiklikleri, ortak nöroanatomik devreler, nörotransmitter kullanõmõndaki benzerlikler, başlangõç ve gidiş özellikleri, işlevsellikteki kayõplar olarak sayõlabilir. Beklenenden daha yüksek birliktelik oranlarõ ve şizofreninin atipik antipsikotiklerle tedavisi sõrasõnda obsesif kompulsif semptomlarõn ortaya çõkõşõ ya da alevlenmesi nedeniyle yakõn zamanda bu alandaki ilgi artmõştõr(31,32,33). Şizofrenideki obsesif kompulsif belirtilerin tanõnmasõndaki önemli güçlükler obsesyonlarõn sanrõlardan ve/veya yapõsal düşünce bozukluklarõndan, kompulsiyonlarõn ise mannerizm ve stereotipik davranõşlardan ayõrt edilmesidir. Obsesif kompulsif belirtiler psikotik belirtileri andõrõp bunlarla iç içe geçebildiği için, bu klinik örtüşmeyi sergileyen hastalarõn tanõnmalarõ ve tedavileri zordur(17,31,32,33). Fenomenoloji Westphal (1878), obsesif kompulsif fenomenlerin şizofreninin bir parçasõ veya hastalõk öncesi dönemi olduğunu düşünmüştür(34). Bumke (1944), obsesyonlarõn, sanrõlarõn öncüsü olduğunu öne sürmüştür(35). Stengel (1945), OKB nin gidişi sõrasõnda ortaya çõkan nörotik görünüm ve psikotik reaksiyonlar arasõndaki olasõ ilişkinin savunma mekanizmasõnõn bir parçasõ olabileceğini belirtmiş, ayrõca bu tür hastalarõn yapõsal duruma göre iki uçlu bozukluğa veya şizofreniye ilerleyebileceklerini söylemiştir(36). Sigmund Freud (1957), obsesif kompulsif belirtilerin her zaman bir nevrozun bulgusu olmayabileceğini öne sürmüş ve psikozun bir formu olabileceğini söylemiştir(37) Rosen (1957) psikotik semptomlarõn ve sanrõlarõn obsesyonlarlarla ilişkili olduğunu ve obsesyonlarõn sanrõlara dönüşebildiğini öne sürdü(38). DSM-IV ün OKB tanõsõ için yetersiz içgörülü belirtecine olanak tanõmasõ ve OKB nin psikotik bozukluklardan geleneksel ayrõmõnda içgörünün olmasõnõn esas alõndõğõ düşünüldüğünde; yetersiz içgörülü bir 27

28 obsesyonu sanrõdan ayõrmadaki güçlük artar. Kozac ve Foa OKB si olan hastalarõn büyük çoğunluğunun, en azõndan bazen, içgörülerini kaybettiğini ve obsesyonlar, aşõrõ değerlendirilmiş düşünceler ve sanrõlarõn ayõrõmõnõn yeterli tanõsal yarar sağlayacak kadar net olmadõğõnõ öne sürmüşlerdir(39). Tam içgörü kaybõ olduğunda psikotik OKB den sözedilir. Aubrey Lewis içgörü varlõğõ temeline dayanan tartõşmalara yeni bir boyut katmõştõr. Lewis'e göre obsesyonun anlamsõz olduğunun anlaşõlmasõ temel özellik değildir. Bunun yerine asõl olmasõ gereken, hastanõn obsesyona direnmek zorunda olduğunu hissetmesi ve bunu dile getirmesidir. Bu yaklaşõma göre "Öznel zorlantõ deneyimi" merkezdedir. Obsesyon, içsel kökenli olup içgörü ve direnç bu kökenin iki temel öğesidir. Oysa sanrõnõn dõşarõdan geldiğine inanõlõr ve bu nedenle hasta sanrõya direnmez(40). Şizofreni tanõlõ hastalarda psikotik temalõ obsesyonlara ilişkin bildirimler klinik ayrõmõ daha da karmaşõklaştõrõr. Bu obsesif sanrõlar melez fenomenlerdir; şekli obsesif, içeriği psikotiktir. Sanrõlõ hastalar da geniş değişkenlikte içgörü sergileyebilirler. Spitzer iyileşen sanrõlardan bahsetmiş; bu süreçte hastanõn tümüyle inanarak sanrõyõ koruma evresinden, sanrõnõn hastanõn hayatõna hiç etkisi olmadõğõ evreye ilerlediğini belirtmiştir. Sanrõlardaki içgörü değişikliği sistematik olarak araştõrõlmamõştõr. Obsesyonlar ve sanrõlar arasõndaki içgörü değişkenliği göz önüne alõnõrsa içgörünün ayrõm yapmada güvenilir bir temel oluşturmadõğõ anlaşõlõr(31). Bazõ yazarlar şizofreni ve OKB birlikteliğinin farklõ bir psikopatolojiyi yansõttõğõ ileri sürmüş ve bu farklõ gruba şizo-obsesif alt tip tanõmlamasõnõ önermişlerdir(41,42,43). Weiss ve ark. (1976) şizo-obsesyon yelpazesini tanõmlamõşlar, birliktelik gösteren hastalar için obsesif psikoz kavramõnõn uygun olacağõnõ belirtmişlerdir(41). Poyurovsky ve ark. (2004) OKB ve şizofreni arasõnda spektrum bozukluklarõnõ tanõmlamõşlardõr. Bu yelpazede OKB den şizofreniye doğru gidildikçe psikotik belirtiler artar(44). OKB az içgörülü OKB OKB Şizofreni Şizofreni Şizofreni Şizotipal K.B. Obsesif kompulsif belirtiler OKB Çağdaş araştõrmacõlar önceki çalõşmalarda yapõlanlardan daha net belirti tanõmlamalarõ, standart tanõsal ölçütler ve protokoller oluşturdular. Tanõsal netliği artõrmaya yönelik bu çabalara rağmen obsesyonlu olma durumu ile psikotik düşünce arasõndaki ayrõm halen 28

29 bulanõktõr. Şizofrenide olan obsesif kompulsif belirtilerin, en azõndan bazõlarõnõn, tanõmlayõcõ olarak psikotik fenomenolojiyle çakõşmasõ muhtemel olduğuna göre, şizofrenideki bu belirtilerin yalnõzca früst bir psikoz türü olmadõğõnõ nereden biliyoruz? Klinik kanõtlarõn bir çoğu şizofrenideki obsesif kompulsif belirtilerin sõklõkla süregelen psikozun bir ifadesinden daha fazlasõnõ temsil ettiğini desteklemektedir. Bu kanõtlar arasõnda geleneksel antipsikotik tedavinin şizofrenideki obsesif kompulsif belirtilerin tedavisinde etkisinin sõnõrlõ olduğu, psikotik semptomlarõn başarõyla tedavisinden sonra dahi obsesif kompulsif belirtilerin sürdüğü gözlemleri ve şizofreni olan hastalardaki obsesif kompulsif belirtilerin tedavisinde seçici serotonin geri alõm inhibitörlerinin etkinliği bulunmaktadõr(33). Psikozun varlõğõnda obsesif kompulsif belirtilerin tanõmlanmasõ için öneriler Şizofrenide gözlenen obsesyon ve kompülsiyon tipleri saf OKB de bulunanlarla, DSM-IV te tanõmlandõğõ üzere, fenomenolojik olarak benzerdir. Bir tekrarlama davranõşõ psikotik düşünceye değil de yalnõzca bir obsesyona yanõt olarak geliştiğinde bir kompulsiyon olarak düşünülmelidir (örneğin, paranoid korkulara yanõt olarak tekrarlayõcõ kontrol etme bir kompülsiyon oluşturmaz). Tekrarlayõcõ, zorlayõcõ, ego-distonik bir düşünce özellikle mevcut hezeyan konularõnõn etrafõnda dönüyorsa bir obsesyon olarak düşünülmemelidir (örneğin, OKB deki yaygõn obsesyon tiplerinden birini oluşturan korkutucu imgeler psikotik düşüncenin bir parçasõ olabilir). Akut psikotik evrede sorgulanabilir obsesyonlarõ dõşlamak ve psikotik semptomlar tedavi edildikten sonra bunlarõ yeniden değerlendirmek gerekebilir. Düşünce biçimindeki bozukluklarõn varlõğõnda obsesif kompulsif belirtilerin ayrõmõ güç olabilir; bu nedenle tedavi ile düşünce biçim bozukluğu normale döndükten sonra obsesif kompulsif belirtilerin yeniden değerlendirilmesi gerekebilir. Birincil obsesyon yavaşlõğõ yanlõşlõkla prodromal şizofreni veya düşünce bozukluğu ile karõşabilir; böyle hastalar herhangi bir obsesyonu dile getiremezler ve kompülsiyon göstermezler. Bazen psikoz varlõğõnda açõk obsesif kompulsif belirtilerin, gerçek obsesif kompulsif belirtileri temsil edip etmediğini tanõmlamak mümkün olmayabilir; böyle durumlarda bir nöroleptik ve bir seçici serotonin geri alõm inhibitörü (OKB de standart tedavi) ile ampirik tedavi gerekebilir(33). 29

30 DSM IV e göre OKB nin temel özellikleri yineleyici, inatçõ ve zorlayõcõ düşünceler, dürtüler ve imgeler (obsesyonlar); obsesyonlardan kaynaklanan anksiyete ve sõkõntõyõ azaltmaya ya da önlemeye yönelik olan yineleyici eylemler ya da zihinsel ritüellerdir (kompulsiyonlar). Obsesif düşünceler, şizofrenideki düşünce sokulmasõnõn tersine mantõksõz ve aşõrõ olduğu kabul edilir(17). Genellikle obsesyonlarõn hezeyanlardan ayrõmõ; içerikleri (örn. bulaşma, saldõrganlõk ve cinsel obsesyonlar, alõnma, kötülük görme hezeyanlarõ), kişinin hastalõğa yönelik içgörüsü (ego-distonik obsesyonlar, ego-sintonik hezeyanlar), eşlik eden duygulanõm (obesyonda anksiyete, hezeyanlarda paranoid duygulanõm) ve diğer eylemlerle ( yineleyici davranõşlar, sanrõsal kötülük görme davranõşõ) yapõlõr(17,31). Epidemiyoloji Şizofrenisi olan hastalarda obsesif kompulsif belirtilerin varlõğõ %1.1 den %59.2 oranlarõ arasõnda çok geniş bir yaygõnlõkta bulunmaktadõr. Bu farklõlõk obsesyonlarõ sanrõlardan ayõrma güçlüğü, farklõ hasta örneklemleri, kullanõlan yöntemlerin farklõ oluşu, şizofreni ve OKB nin tanõmlamalarõ, obsesif-kompulsif semptomlarõn ya da obsesifkompulsif bozukluğun araştõrõlõp araştõrõlmamasõna göre, yaşam boyu veya nokta yaygõnlõk bildirilip bildirilmemesiyle ilişkilidir. Şizofrenideki obsesif-kompulsif belirtiler, genel populasyondaki %2.5 luk OKB oranõndan çok daha sõk görülmektedir(32,33). Geçen yüzyõl boyunca şizofrenide obsesif kompulsif belirtilerin varlõğõnõ araştõrma yönünde bir çok sistematik deneme olmuştur. 20. yüzyõlõn ilk yarõsõndaki çalõşmalarda şizofreni hastalarõnda obsesif kompulsif belirtilerin oranlarõ görece az (%1-%3,5) bildirilmiştir(36,38,45). Dahasõ, bu dönemdeki araştõrmacõlar obsesif kompulsif semptomlarõn varlõğõnõn şizofreniyle ilişkili kişilik çözülmesi ni geciktirebildiği, psikoza karşõ bir savunma oluşturduğunu ve şizofreninin ilerlemesini engellediğini öne sürmüşlerdir. Modern sõnõflandõrma sistemleri öncesinde yapõlmõş olan bu araştõrmalar, tanõmlama alanõndaki eksiklikleri nedeniyle çelişkili sonuçlar ortaya koysa da, psikotik bulgularla obsesif kompulsif belirtilerin birlikteliğine işaret etmeleri açõsõndan önemlidirler(17,21,31,32,33). 30

Obsesif Kompulsif Bozukluk. Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5.

Obsesif Kompulsif Bozukluk. Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5. Obsesif Kompulsif Bozukluk Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5. Sınıf Dersi Sunum Akışı Tanım Epidemiyoloji Klinik özellikler Tanı ölçütleri Nörobiyoloji

Detaylı

Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji

Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Şizofreni, çocuklarda ender görülen bir bozukluktur. On sekiz yaşından önce başlayan şizofreni erken başlangıçlı şizofreni (EBŞ), 13 yaşından

Detaylı

Bu bozukluk madde kullanımına veya genel tıbbi durumdaki bir bozukluğa bağlı değildir.

Bu bozukluk madde kullanımına veya genel tıbbi durumdaki bir bozukluğa bağlı değildir. Psikiyatrinin en önemli hastalıklarından biridir. Bu hastalıkta gerçeği değerlendirme yetisinde bozulma, acayip tuhaf davranışlar, hezeyanlar ( mantıksız, saçma, olması mümkün olmayan veya olması mümkün

Detaylı

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin Psikopatolojisi Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin psikopatolojisi içerik: Sınıflandırma sistemleri Duygudurum bozuklukları Anksiyete bozuklukları

Detaylı

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Lohusalık döneminde ruhsal hastalıklar: risk etkenleri ve klinik gidiş Doç.Dr. Leyla Gülseren 25 Eylül 2013 49. Ulusal

Detaylı

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ Ahmet Zihni SOYATA Selin AKIŞIK Damla İNHANLI Alp ÜÇOK İ.T.F. Psikiyatri

Detaylı

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ Doç. Dr. Okan Çalıyurt Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD, Edirne Temel Kavramlar Madde kötüye kullanımı Madde bağımlılığı Yoksunluk Tolerans

Detaylı

PSİKOFARMAKOLOJİ 3. Antipsikotikler Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

PSİKOFARMAKOLOJİ 3. Antipsikotikler Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar. PSİKOFARMAKOLOJİ 3 Antipsikotikler Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar www.gunescocuk.com PSİKOZ VE ŞİZOFRENİ Şizofreni belirtilerinin altında yatan düzeneği açıklamaya çalışan başlıca

Detaylı

ŞİZO-OBSESİF BOZUKLUK. Prof. Dr. Baybars Veznedaroğlu Antalya

ŞİZO-OBSESİF BOZUKLUK. Prof. Dr. Baybars Veznedaroğlu Antalya ŞİZO-OBSESİF BOZUKLUK Prof. Dr. Baybars Veznedaroğlu 9.3.2017 Antalya A.G. 27 y Erkek Bekar İnşaat mühendisliği bölümü mezunu Çalışmıyor YAKINMA: K.G: Annesine ya da başkalarına zarar vermekten korkma,

Detaylı

70. Yılında Otizm Spektrum Bozuklukları. Dr. Sabri Hergüner Meram Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi AD

70. Yılında Otizm Spektrum Bozuklukları. Dr. Sabri Hergüner Meram Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi AD 1943 2013 70. Yılında Otizm Spektrum Bozuklukları Dr. Sabri Hergüner Meram Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi AD Açıklama 2012-2013 Araştırmacı: Yok Danışman: Yok Konuşmacı: 2012 Janssen Cilag

Detaylı

KÜLTÜR ÇERÇEVESİNDE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK:ETİYOLOJİ VE DIŞAVURUM

KÜLTÜR ÇERÇEVESİNDE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK:ETİYOLOJİ VE DIŞAVURUM KÜLTÜR ÇERÇEVESİNDE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK:ETİYOLOJİ VE DIŞAVURUM Doç.Dr.Nuray Türksoy Karalı Bakırköy Ruh ve Sinir Hast.H. II.Nevroz Birimi 13.Anadolu Psikiyatri Günleri 19-22 Mayıs 2004 OKB---------------RİTÜEL

Detaylı

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji www.gunescocuk.com Çocuk ve ergen psikiyatrisinde

Detaylı

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal

Detaylı

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri 185 TÜRKİYE DE SIK KARŞILAŞILAN PSİKİYATRİK HASTALIKLAR Sempozyum Dizisi No:62 Mart 2008 S:185-192 OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK Doç. Dr. Reha

Detaylı

Çekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet

Çekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme Doç. Dr. Levent KÜEY* Özet Depresyon psikiyatrik bozukluklar arasýnda en sýk karþýlaþýlan hastalýklardan biridir. Depresif hastalarýn önemli bir

Detaylı

Şizofreni de Anksiyete Belirtilerinin, Pozitif, Negatif ve Depresif Belirtiler, Đntihar Düşüncesi, Đçgörü Ve Yaşam Kalitesi Açısından Đncelenmesi.

Şizofreni de Anksiyete Belirtilerinin, Pozitif, Negatif ve Depresif Belirtiler, Đntihar Düşüncesi, Đçgörü Ve Yaşam Kalitesi Açısından Đncelenmesi. TC. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY ORD. PROF. MAZHAR OSMAN RUH SAĞLIĞI VE SĐNĐR HASTALIKLARI EĞĐTĐM VE ARAŞTIRMA HASTANESĐ 9. PSĐKĐYATRĐ BĐRĐMĐ Şizofreni de Anksiyete Belirtilerinin, Pozitif, Negatif ve Depresif

Detaylı

Cinsiyet Hormonları ve Nörogelişimsel Bozukluklar

Cinsiyet Hormonları ve Nörogelişimsel Bozukluklar Cinsiyet Hormonları ve Nörogelişimsel Bozukluklar Geç-dönem Bozukluklar Depresyon Kaygı Bozuklukları Yeme Bozuklukları Travma Sonrası Stres Bozukluğu Nörogelişimsel Bozukluklar Otizm Dikkat Eksikliği Hiperaktivite

Detaylı

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi Mesut YILDIZ, Sait ALİM, Sedat BATMAZ, Selim DEMİR, Emrah SONGUR Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı

Detaylı

ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI

ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ÇOCUK VE GENÇLERDE DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Psikoloji Lisans www.gunescocuk.com Tanım Kişinin genel duygu durumundaki bir bozulma, dış şartlara ve durumlara göre uygunsuz bir

Detaylı

daha önceki gelişim dönemlerine gerileme eğilimleri ve çoğu kez sanrılar ve hezeyanlarla belirlenir.

daha önceki gelişim dönemlerine gerileme eğilimleri ve çoğu kez sanrılar ve hezeyanlarla belirlenir. ŞİZOFRENİ Blakiston a göre şizofreni, genellikle ergenlik döneminin sonlarında ya da genç yetişkinlikte görülen, çeşitli oranlarda ve biçimlerde; duygusal, davranışsal ve zihinsel bozukluklarla karakterize

Detaylı

OBSESİF KOMPULSİF SPEKTRUMDA İMPULSİVİTE KOMPULSİVİTE

OBSESİF KOMPULSİF SPEKTRUMDA İMPULSİVİTE KOMPULSİVİTE OBSESİF KOMPULSİF SPEKTRUMDA İMPULSİVİTE KOMPULSİVİTE Dr. Mehmet Murat DEMET Psikiyatri Profesörü Farmakoloji Bilim Uzmanı Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. Psikiyatri Zirvesi 9. Ulusal

Detaylı

Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül

Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Hasan Kalyoncu Üniversitesi 2016 www.gunescocuk.com NÖROGELİŞİMSEL BOZUKLUKLAR

Detaylı

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ A.D. Madde deyince ne anlıyoruz? Alkol Amfetamin gibi uyarıcılar Kafein Esrar ve sentetik kannabinoidler

Detaylı

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA SOMATİZASYON

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA SOMATİZASYON T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY ORD. PROF MAZHAR OSMAN RUH SAĞLIĞI VE SİNİR HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 6. PSİKİYATRİ BİRİMİ ŞİZOFRENİ HASTALARINDA SOMATİZASYON ( Uzmanlõk Tezi ) Dr. Emine

Detaylı

İSTANBUL TİCARET ODASI NA KAYITLI FİRMA KURULUŞLARINDA YABANCI ORTAK ve SERMAYE DURUMU 2007 OCAK - HAZİRAN

İSTANBUL TİCARET ODASI NA KAYITLI FİRMA KURULUŞLARINDA YABANCI ORTAK ve SERMAYE DURUMU 2007 OCAK - HAZİRAN İSTANBUL TİCARET ODASI NA KAYITLI FİRMA KURULUŞLARINDA YABANCI ve SERMAYE DURUMU 2007 OCAK - HAZİRAN Yabancõ sermaye yatõrõmlarõ için Hazine Müsteşarlõğõ ndan ön izin alma mecburiyetinin 2003 Haziran ayõnda

Detaylı

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU Çocuğun Adı- Soyadı: Cinsiyeti: TC Kimlik No: Görüşmecinin Adı- Soyadı:

Detaylı

( iki uçlu duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif, manik depresif psikoz)

( iki uçlu duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif, manik depresif psikoz) ÇOCUKLARDA BİPOLAR DUYGULANIM BOZUKLUĞ ( iki uçlu duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif, manik depresif psikoz) Bipolar duygulanım bozukluğu ; iki uçlu duygulanım bozukluğu, manik depresif psikoz

Detaylı

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri

Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri Bölüm: 11 Manik Depresyona Özel İlaç Fikri Lityum psikiyatri 1950 1980lerde lityum bazı antikonvülzanlara benzer etki Ayrı ayrı ve yineleyen nöbetler şeklinde ortaya çıkan manik depresyon ve epilepsi Böylece

Detaylı

ŞİZOFRENİ VE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK EŞTANISINDA NÖROPSİKOLOJİK DEĞERLENDİRME VE SİLİK NÖROLOJİK BELİRTİLER : SPEKTRUM KAVRAMI AÇISINDAN YAKLAŞIM

ŞİZOFRENİ VE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK EŞTANISINDA NÖROPSİKOLOJİK DEĞERLENDİRME VE SİLİK NÖROLOJİK BELİRTİLER : SPEKTRUM KAVRAMI AÇISINDAN YAKLAŞIM T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ ANABİLİM DALI ŞİZOFRENİ VE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK EŞTANISINDA NÖROPSİKOLOJİK DEĞERLENDİRME VE SİLİK NÖROLOJİK BELİRTİLER : SPEKTRUM KAVRAMI AÇISINDAN

Detaylı

Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları. Psikolojiye Giriş. Günümüz Kriterleri. Anormallik nedir?

Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları. Psikolojiye Giriş. Günümüz Kriterleri. Anormallik nedir? Psikolojiye Giriş İşler Kötüye Gittiğinde Olanlar: Zihinsel Bozukluklar 1. Kısım Ders 18 Klinik Psikoloji: Ruh Hali Rahatsızlıkları Susan Noeln-Hoeksema Psikoloj Profesörü Yale Üniversitesi 2 Anormallik

Detaylı

ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA CİNSEL SORUNLAR. Dr. Özay Özdemir

ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA CİNSEL SORUNLAR. Dr. Özay Özdemir ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA CİNSEL SORUNLAR Dr. Özay Özdemir Anksiyete ve cinsellik arasındaki ilişki net değildir Bir süreklilik içinde zıt iki kutup olarak anksiyete kaçma, cinsel uyarılma ise yaklaşma

Detaylı

Teminatlandõrma ve Kar/Zarar Hesaplama

Teminatlandõrma ve Kar/Zarar Hesaplama Giriş Borsada kullanõlan elektronik alõm satõm sisteminde (VOBİS) tüm emirler hesap bazõnda girilmekte, dolayõsõyla işlemler hesap bazõnda gerçekleşmektedir. Buna paralel olarak teminatlandõrma da hesap

Detaylı

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME FORMU

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME FORMU Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME

Detaylı

DEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ

DEPRES DEPRE Y S O Y NDA ND PSİKOFARMAKOTERAPİ DEPRESYONDA PSİKOFARMAKOTERAPİ DEPRESYON TANISI Depresif ruh hali İlgi ve isteklerde azalma Enerji azlığı Konsantrasyon bozukluğu ğ İştah bozukluğu Uk Uyku bozukluğu ğ Kendine güven kaybı, suçluluk ve

Detaylı

Depresyonda Güncel Tedaviler. Doç. Dr. Murat ERKIRAN

Depresyonda Güncel Tedaviler. Doç. Dr. Murat ERKIRAN Depresyonda Güncel Tedaviler Doç. Dr. Murat ERKIRAN Akış Major depresif bozuklukta yeni antidepresanlar Major depresif bozukluk tedavisi Psikotik özellikli depresyon tedavisi Geliştirme aşamasında olan

Detaylı

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI STAJIN TANITIMI EĞİTİM DÖNEMİ STAJ SÜRESİ YERLEŞKE EĞİTİM BİRİMLERİ DERSHANE : Dönem V : 5 iş günü : Cebeci Hastanesi : Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Detaylı

KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ ------------------------------------------------------------------------------------------------- 1 KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ ------------------------------------------

Detaylı

Zihinsel Bozukluk Belirtileri ve Semptomları

Zihinsel Bozukluk Belirtileri ve Semptomları Zihinsel Bozukluk Belirtileri ve Semptomları Zihinsel Bozuklukları Kavrama Zihinsel bozukluklar hakkında daha fazla bilgi edinin Daha önce zihinsel gerilik olarak bilinen zihinsel bozukluk (ID), bireyin

Detaylı

Daha yeşil bir gelecek için suyun

Daha yeşil bir gelecek için suyun Daha yeşil bir gelecek için suyun dönüşümü Yağmur sularõ, sel sularõ, arõndõrõlmõş sularõn tamamõ, istenildiği şekilde arõtõldõğõ durumda, sulama, meracõlõk, sebze ve meyvecilik, endüstriyel üretim alanõ

Detaylı

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI

ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI ÇOCUK VE ERGEN RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJI STAJIN TANITIMI EĞİTİM DÖNEMİ STAJ SÜRESİ YERLEŞKE EĞİTİM BİRİMLERİ DERSHANE : Dönem V : 5 iş günü : Cebeci Hastanesi : Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Detaylı

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Hangi Böbrek Hastalarına Ruhsal Destek Verilebilir? Çocukluktan yaşlılığa

Detaylı

SUNUM PLANI. Genel değerlendirme EKT TMU tdcs

SUNUM PLANI. Genel değerlendirme EKT TMU tdcs KISSADAN HİSSE SUNUM PLANI Genel değerlendirme EKT TMU tdcs ŞİZOFRENİ TEDAVİSİNDE PSIKOFARMAKOLOJİ DIŞI YAKLAŞIMLAR Biyopsikososyal Yaklaşım Etyoloji ve Patofizyoloji Psikolojik Faktörler B i r e y s e

Detaylı

POMPALARDA ENERJİ TASARRUFU

POMPALARDA ENERJİ TASARRUFU POMPALARDA ENERJİ TASARRUFU Serkan ÖĞÜT Alarko-Carrier San. ve Tic. A.Ş. KISA ÖZET Enerji tasarrufunun temelde üç önemli faydasõ bulunmaktadõr.en kõsa vadede şahõs veya firmalar için görünen faydasõ maliyetlerin

Detaylı

Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri

Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri Dr. Hasan KARADAĞ Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Gündüz aşırı uykululukta genel popülasyonun % 4-6

Detaylı

Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler. Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017

Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler. Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017 Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017 AÇIKLAMA 2012-2017 Araştırmacı: yok Danışman: yok Konuşmacı: yok Olgu 60 yaşında kadın, evli, 2 çocuğu var,

Detaylı

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a Fizyoloji PSİ 123 Hafta 8 Sinir Sisteminin Organizasyonu Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi Beyin Omurilik Periferik Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi (MSS) Oluşturan Hücreler Ara nöronlar ve motor

Detaylı

T.C SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ ANABİLİM DALI. ANABİLİM DALI BAŞKANI Prof.Dr. RAHİM KUCUR

T.C SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ ANABİLİM DALI. ANABİLİM DALI BAŞKANI Prof.Dr. RAHİM KUCUR T.C SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ ANABİLİM DALI ANABİLİM DALI BAŞKANI Prof.Dr. RAHİM KUCUR OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUKLU HASTA YAKINLARINDA AİLE YÜKÜ, YAŞAM KALİTESİ VE PSİKİYATRİK

Detaylı

Demans ve Alzheimer Nedir?

Demans ve Alzheimer Nedir? DEMANS Halk arasında 'bunama' dedigimiz durumdur. Kişinin yaşından beklenen beyin performansını gösterememesidir. Özellikle etkilenen bölgeler; hafıza, dikkat, dil ve problem çözme alanlarıdır. Durumun

Detaylı

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Doç. Dr. Özen Önen Sertöz Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Ankara,

Detaylı

POMPALARDA TAHRİK ÜNİTELERİ

POMPALARDA TAHRİK ÜNİTELERİ POMPALARDA TAHRİK ÜNİTELERİ Serkan ÖĞÜT Alarko-Carrier San. ve Tic. A.Ş. KISA ÖZET Genel olarak pompalar, sõvõlara hidrolik enerji kazandõrarak bir yerden bir yere naklini sağlamak ve akõşkanlarõn enerji

Detaylı

2014

2014 2014 DİKKAT EKSİKLİĞİ BOZUKLUĞU (DEB) ve MentalUP İçerik DEB e Klinik İlgi DEB Nedir? DEB in Belirtileri DEB in Zihinsel Sürece Etkileri DEB in Psikososyal Tedavisi MentalUP tan Faydalanma MentalUP İçeriği

Detaylı

FRONTOTEMPORAL DEMANSLAR *

FRONTOTEMPORAL DEMANSLAR * 256 FRONTOTEMPORAL DEMANSLAR * Gökhan ERKOL, Feray KARAALİ SAVRUN Background.- Frontotemporal dementia (FTD) is the second frequently seen degenerative dementia following Alzheimer s disease (AD). More

Detaylı

ÜLKEMİZDEKİ HUZUREVLERİNİN DAĞILIMI VE BU DAĞILIMIN

ÜLKEMİZDEKİ HUZUREVLERİNİN DAĞILIMI VE BU DAĞILIMIN Ekim-Aralõk 2000 ÜLKEMİZDE HUZUREVLERİ; VEHİD 239 ÜLKEMİZDEKİ HUZUREVLERİNİN DAĞILIMI VE BU DAĞILIMIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ* Suphi VEHİD Background.- The problems of the community are like skins of an onion.

Detaylı

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ İnsomni Dr. Selda KORKMAZ Uykuya başlama zorluğu Uykuyu sürdürme zorluğu Çok erken uyanma Kronik şekilde dinlendirici olmayan uyku yakınması Kötü kalitede uyku yakınması Genel populasyonda en sık görülen

Detaylı

İYELİK TAMLAMASINDA ÇOKLUK ÜÇÜNCÜ KİŞİ SORUNU

İYELİK TAMLAMASINDA ÇOKLUK ÜÇÜNCÜ KİŞİ SORUNU İYELİK TAMLAMASINDA ÇOKLUK ÜÇÜNCÜ KİŞİ SORUNU Doç. Dr. Mustafa S. KAÇALİN Kõrgõzistan Türkiye Manas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü İlgi tamlamasõ, iyelik tamlamasõ, ad tamlamasõ gibi

Detaylı

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ

HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ HAREKETLİ ÇOCUK DOÇ. DR.AYLİN ÖZBEK DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK PSİKİYATRİSİ AD. ÖĞRETİM ÜYESİ SUNUM PLANI: Hareketli çocuk kime denir? Klinik ilgi odağı olması gereken çocuklar hangileridir?

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

HARRAN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ Dersin Adı Kodu Yarıyıl T+U Kredi AKTS Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği

HARRAN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ Dersin Adı Kodu Yarıyıl T+U Kredi AKTS Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği HARRAN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ Dersin Adı Kodu Yarıyıl T+U Kredi AKTS Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği 0401701 7 6+16 14 19 Ön Koşul Ders Yok Dersin Dili Türkçe Dersin Türü Zorunlu

Detaylı

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ UDA nın Kökenleri İnsanlar neden davrandıkları gibi davranırlar? Neden bazı insanlar toplumun onayladığı gibi davranırken, bazıları toplum tarafından onay görmeyen davranışlar

Detaylı

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri

Zeka Gerilikleri Zeka Geriliği nedir? Sıklık Nedenleri Zeka Geriliği nedir? Zeka geriliğinin kişinin yaşına ve konumuna uygun işlevselliği gösterememesiyle belirlidir. Bunun yanı sıra motor gelişimi, dili kullanma yeteneği bozuk, anlama ve kavrama yaşıtlarından

Detaylı

TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ BASIN BÜROSU

TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ BASIN BÜROSU 11 Mart 2004 TS/BAS-BÜL/04-30 TÜSİAD: İstihdamdaki artõş yeterli değil Türk Sanayicileri ve İşadamlarõ Derneği (TÜSİAD), DİE tarafõndan açõklanan 2003 yõlõ 4. dönem Hanehalkõ İşgücü Anketi geçici sonuçlarõ

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem V Psikiyatri Staj Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Yrd. Doç. Dr. Baran GENCER Yrd. Doç. Dr. Oğuz GÜÇLÜ Yrd. Doç. Dr.

Detaylı

Otizm Spektrum Bozukluğu. Tarihçe, Yaygınlık ve Nedenler

Otizm Spektrum Bozukluğu. Tarihçe, Yaygınlık ve Nedenler Otizm Spektrum Bozukluğu Tarihçe, Yaygınlık ve Nedenler Otizm Spektrum Bozukluğu OSB nöro-gelişimsel bir bozukluk ve bir özel eğitim kategorisidir. Otistik olarak da nitelendirilirler. OSB na sahip çocukların

Detaylı

Almanya daki Türkler Entegrasyon veya Gettolaflma

Almanya daki Türkler Entegrasyon veya Gettolaflma Almanya daki Türkler Entegrasyon veya Gettolaflma Prof. Dr. Faruk fien Giriş Türkiye nüfusunun yaklaşõk % 8 nin ülke dõşõnda yaşadõğõ tüm dünyadaki Türklerin en kalabalõk grubu Federal Almanya da yaşamaktadõr.

Detaylı

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR BU DERSTE ŞUNLARı KONUŞACAĞıZ: Anormal davranışı normalden nasıl ayırırız? Ruh sağlığı uzmanları tarafından kullanılan belli başlı anormal davranış modelleri nelerdir? Anormal davranışı

Detaylı

Yazar Ad 41 Prof. Dr. Haluk ÖZEN Cinsel hayat çocuk yaştan itibaren hayatımızın önemli bir kesimini oluşturur. Yaşlılık döneminde cinsellik ayrı bir özellik taşır. Yaşlı erkek kimdir, hangi yaş yaşlanma

Detaylı

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak PARKİNSON HASTALIĞI Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND

Detaylı

YATARAK TEDAVĐ GÖREN KRONĐK PSĐKOTĐK HASTALARDAN AYAKTAN TEDAVĐYE GELMEYENLERĐN ÖZELLĐKLERĐ

YATARAK TEDAVĐ GÖREN KRONĐK PSĐKOTĐK HASTALARDAN AYAKTAN TEDAVĐYE GELMEYENLERĐN ÖZELLĐKLERĐ T.C. Sağlık Bakanlığı Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim: Doç. Dr. Erhan Kurt 7. Psikiyatri Birimi Klinik Şefi: Doç. Dr. M. Cem Đlnem

Detaylı

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD 1 Psikiyatride İlaç Etkisinin Hastalık merkezli Modeli 2 Alternatif İlaç merkezli İlaç Modeli 3 Fiziksel Tedaviler Ve Hastalık merkezli Model 1 Psikiyatride

Detaylı

POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM

POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM DR FARUK UĞUZ KONYA N.E.Ü MERAM TIP FAKÜLTESI PSIKIYATRI A.D. ÖĞR. ÜYESI Açıklama Son iki yıl içinde ilaç endüstrisi vd sivil toplum kuruluşları ile

Detaylı

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU. Prof. Dr. Berna Özsungur Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU. Prof. Dr. Berna Özsungur Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU Prof. Dr. Berna Özsungur Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD 58. Türkiye Milli Pediatri Kongresi 25 Ekim 2014 TANIM Otizm Spektrum

Detaylı

Epivir TM Oral Solüsyon

Epivir TM Oral Solüsyon Epivir TM Oral Solüsyon Formülü Epivir oral solüsyon, içinde 10mg/ml lamivudin içermektedir. Yardõmcõ maddeler: Sukroz, metil hidroksibenzoat, propil hidroksibenzoat, yapay çilek ve muz aromalarõ. Farmakolojik

Detaylı

Psikolojik Dizorderler

Psikolojik Dizorderler PSIKOPATALOJİ Psikopataloji anormal psikolojidir. Olağan Dışı Davranış: 1- İstatiksel olarak bir davranışın sıklığı bize bir fikir verir fakat anormal davranışı tanımlamak için yeterli değildir. Eğer bir

Detaylı

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır Ruhsal Travma Değerlendirme Formu APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır A. SOSYODEMOGRAFİK BİLGİLER 1. Adı Soyadı:... 2. Protokol No:... 3. Başvuru Tarihi:...

Detaylı

PsikiyatrideYeniden Cerrahi Girişimler. Yrd.Doç.Dr. Serap ERDOĞAN Gaziosmanpaşa Ünv. TıpFak. Psikiyatri AD Gazi Ünv. Nöropsikiyatri Merkezi

PsikiyatrideYeniden Cerrahi Girişimler. Yrd.Doç.Dr. Serap ERDOĞAN Gaziosmanpaşa Ünv. TıpFak. Psikiyatri AD Gazi Ünv. Nöropsikiyatri Merkezi PsikiyatrideYeniden Cerrahi Girişimler Yrd.Doç.Dr. Serap ERDOĞAN Gaziosmanpaşa Ünv. TıpFak. Psikiyatri AD Gazi Ünv. Nöropsikiyatri Merkezi Açıklama 2007 2010 Araştırmacı: Yok Danışman: Yok Konuşmacı: Yok

Detaylı

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD Çalışmalarda birinci basamak sağlık kurumlarına başvuran hastalardaki psikiyatrik hastalık sıklığı, gerek değerlendirme ölçekleri kullanılarak

Detaylı

Gelişim Psikolojisi Ders Notları

Gelişim Psikolojisi Ders Notları Gelişim Psikolojisi Ders Notları Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL www.gunescocuk.com Tanımlar Büyüme: Organizmada meydana gelen sayısal (hacimsel) değişiklikler Olgunlaşma: Potansiyel olarak var olan işlevin

Detaylı

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON Depresyon en az iki hafta süren, çoğunlukla daha uzun süreyle devam eden, işlevselliği çok ciddi bir oranda bozan, tedavi edilebilir tıbbi problemlerden bir

Detaylı

Psikofarmakolojik Tedavilerin Bilişsel İşlevler Üzerinde Etkisi

Psikofarmakolojik Tedavilerin Bilişsel İşlevler Üzerinde Etkisi Psikofarmakolojik Tedavilerin Bilişsel İşlevler Üzerinde Etkisi Yavuz Ayhan, Ayşe Elif Anıl Yağcıoğlu Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD Araştırmacı Danışman Konuşmacı

Detaylı

KENTSEL ULAŞIM SORUNLARI VE ÇÖZÜMLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA (BALIKESİR ÖRNEĞİ)

KENTSEL ULAŞIM SORUNLARI VE ÇÖZÜMLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA (BALIKESİR ÖRNEĞİ) KENTSEL ULAŞIM SORUNLARI VE ÇÖZÜMLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA (BALIKESİR ÖRNEĞİ) Turgut ÖZDEMİR 1, Ayşe TURABİ 2, Füsun ÜÇER 3, Ayhan ARIK 4 SUMMARY The present transportation infrastructures couldn t enough

Detaylı

Çocukluk Çağı Başlangıçlı

Çocukluk Çağı Başlangıçlı Çocukluk Çağı Başlangıçlı Şizofreni Çocukluk Çağı Başlangıçlı Şizofreni Yard. Doç. Dr. Emrah SONGUR GOÜ Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD Şizofreni; < 10 yaşta nadir Çok faktörlü Kronik Erişkin,

Detaylı

Antipsikotik ilaçlar

Antipsikotik ilaçlar Antipsikotik ilaçlar Etki mekanizmaları Dopamin blokajı yaparlar Mezolimbik yolda blokaj > pozitif belirtiler Mezokortikal yol > negatif belirtiler Dopamin ve serotonin blokajı yaparlar Dopamin blokajı

Detaylı

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ. Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ. Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Açıklama 2008 2010 Araştırmacı: Lilly Konuşmacı: Lundbeck Sunum

Detaylı

ŞİZOFRENLERİN BEYİN YAPISI VE ORKİDELER. Dr. Bülent Madi- Nöroloji Uzmanı

ŞİZOFRENLERİN BEYİN YAPISI VE ORKİDELER. Dr. Bülent Madi- Nöroloji Uzmanı ŞİZOFRENLERİN BEYİN YAPISI VE ORKİDELER Dr. Bülent Madi- Nöroloji Uzmanı Nöron: Bu sinir hücrelerinden beynimizde milyarlarca sayıda var. Ne İşe Yarar? Öğrendikçe beyindeki nöronlar arası binlerce bağlantı

Detaylı

PSİKOFARMAKOLOJİ 6. Duygudurum Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

PSİKOFARMAKOLOJİ 6. Duygudurum Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar. PSİKOFARMAKOLOJİ 6 Duygudurum Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar www.gunescocuk.com Doç. Dr. Cem GÖKÇEN in katkılarıyla BPB Manik ve depresif durumlar arasında

Detaylı

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi. Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi. Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta Giriş DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu), çocukluk çağının en sık görülen

Detaylı

Makina İmalatõ Sektöründe İş Mükemmelliği ve Elektronik İş Stratejileri

Makina İmalatõ Sektöründe İş Mükemmelliği ve Elektronik İş Stratejileri Makina İmalatõ Sektöründe İş Mükemmelliği ve Elektronik İş Stratejileri Özet Bulgular 09 Ekim 2002 TS/BAS/02-83 TÜSİAD tarafõndan hazõrlanan Makina İmalatõ Sektöründe İş Mükemmelliği ve Elektronik İş Stratejileri

Detaylı

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA GİRİŞ: Yaygın anksiyete bozukluğu, birtakım olay ya da etkinliklerle ilgili olarak, bireyin denetlemekte zorlandığı,

Detaylı

Koç Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu 2015-2016 Güz Dönemi

Koç Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu 2015-2016 Güz Dönemi Koç Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu 2015-2016 Güz Dönemi Dersin Adı ve Kodu: Psik 302 Psikopatoloji Dersin ön koşulları: Yok Ders yeri(sınıf): 312 nolu sınıf Ders Günü ve Saati: Salı: 08:30-11:20 Kredisi:

Detaylı

ASFALT ÇİMENTOLARINDA BEKLEME SÜRESİ VE ORTAM SICAKLIĞININ DUKTULİTEYE ETKİSİ

ASFALT ÇİMENTOLARINDA BEKLEME SÜRESİ VE ORTAM SICAKLIĞININ DUKTULİTEYE ETKİSİ ASFALT ÇİMENTOLARINDA BEKLEME SÜRESİ VE ORTAM SICAKLIĞININ DUKTULİTEYE ETKİSİ Ercan ÖZGAN *, Tuncay KAP* Özet - Karayollarõnda, esnek üst yapõ tabakalarõndan olan binder ve aşõnma tabakalarõ trafik etkisi

Detaylı

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doç. Dr. Fatih Öncü Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikolojik taciz Bedensel Ruhsal Bedensel ve ruhsal Çalışma hayatında mobbing veya psikolojik

Detaylı

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM Yaşlıların Psiko-Sosyal Özellikleri İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, Psiko-sosyal ve Sosyo-ekonomik şartlara,

Detaylı

Þizofreninin klinik özelliklerini anlatan kitap ya

Þizofreninin klinik özelliklerini anlatan kitap ya Þizofrenide Prodromal Belirtiler Prof. Dr. Ýsmet KIRPINAR* Þizofreninin klinik özelliklerini anlatan kitap ya da yazýlarýn çoðu; þizofreninin heterojen bir sendrom olduðunu, bu hastalýk için hiçbir patognomonik

Detaylı

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Öğretim Yılı. Dönem 5 PSİKİYATRİ STAJ TANITIM REHBERİ

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Öğretim Yılı. Dönem 5 PSİKİYATRİ STAJ TANITIM REHBERİ İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi 2018-2019 Eğitim Öğretim Yılı Dönem 5 PSİKİYATRİ STAJ TANITIM REHBERİ Hazırlayan: PSİKİYATRİ Anabilim Dalı 1 PSİKİYATRİ STAJI TANITIM REHBERİ Ders Kodu Dersin

Detaylı

DOĞU ANADOLU PROJESİ ANA PLANI

DOĞU ANADOLU PROJESİ ANA PLANI T.C. BAŞBAKANLIK DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI DOĞU ANADOLU PROJESİ ANA PLANI YÖNETİCİ ÖZETİ RAPORU HAZIRLAYAN ORTAK GİRİŞİM ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ FIRAT ÜNİVERSİTESİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ KAFKAS ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

Bipolar Bozuklukta Evreleme Modelleri: Neler Getirebilir? Prof.Dr. Kaan Kora Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

Bipolar Bozuklukta Evreleme Modelleri: Neler Getirebilir? Prof.Dr. Kaan Kora Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bipolar Bozuklukta Evreleme Modelleri: Neler Getirebilir? Prof.Dr. Kaan Kora Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Açıklama 2008 2009 Araştırmacı: Astra Zeneca, Bristol Myers Squibb,

Detaylı

CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA DSM 5

CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA DSM 5 CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA DSM 5 NE GETİRDİ, NE GÖTÜRDÜ, NE EKSİK? Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi CİNSEL BOZUKLUKLAR / DSM V Disiplinler arası standardizasyon Kanıta dayalı

Detaylı

YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik

YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik YAŞAM BOYU GELİŞİM Ergenlik-Yetişkinlik ERGENLİK ERGENLİK Çocukluk ile yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir. Bu geçiş dönemi cinsel olgunlaşmaya yönelik fiziksel değişimlerle başlar, bağımsız yetişkin

Detaylı

Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duyguların İletişimi Duyguların Hissedilmesi

Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duyguların İletişimi Duyguların Hissedilmesi Duygular Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duyguların İletişimi Duyguların Hissedilmesi Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duygusal bir tepki üç tip bileşen içerir: Davranışsal Otonomik Hormonal Tepki Örüntüleri

Detaylı

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Kurumsal Yatõrõmcõ Yöneticileri Derneği K u r u l u ş u : 1 9 9 9 www.kyd.org.tr info@kyd.org.tr KYD Aylõk Bülten Eylül 2003 -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı