2. BASKI İÇİN ÖN SÖZ

Transkript

1 2. BASKI İÇİN ÖN SÖZ Spor İletişimi kitabımın ilk baskısı 3 ay gibi kısa sayılabilecek sürede tükendi. Kitabımın yayın aşamasında görüştüğüm sektördeki kişiler, Spor kitapları satmıyor. Siz de pek umutlu olmayın şeklindeki sözleri, beni bir parça endişelendirse de, içimdeki ses her zaman Olumlu düşün demekteydi. İtiraf etmeliyim ki, her zaman, beni sakinleştiren, kontrol altında tutan içimdeki sesi dinlemişimdir. Sektördeki insanların söylemlerini çürüten bir şekilde, Spor İletişimi nin ilk baskısı kısa sürede tükendi. Öncelikle kitabıma bu ilgiyi gösteren okuyucularıma teşekkürü bir borç bilirim. Aradan çok uzun bir zaman geçmediği için, fazla değişikliğe gitmediğim kitabımın ikinci baskısında düzeltmeler dışında, gerekli gördüğüm bazı yerlere ufak tefek çeşitli eklemeler yaptım. Keyifli okumalar dileklerimle Dr. Cem Çetin İstanbul 11 Haziran 2014 iii

2

3 ÖN SÖZ Coach, eğer gerekirse senin için kariyerim boyunca bedava oynarım Tesadüfen basketbolla tanıştım yılının bir yaz günüydü; benim gibi canı sıkılan bir arkadaşım, elinde bir video (VHS) kasetiyle bana gelmişti. Oturup, 1987 NBA All Star maçını izlemeye başladık. Girip çıkan bir sürü oyuncu içinde dikkatimi çeken biri oldu; daha sonra bu isim bizim spor dalımızda bir efsane olacaktı -Michael Jordan-. Basketbolu öğrendiğim kulüp AL Venissieux de 5 yıl geçirdikten sonra, 17 yaşındayken, Rhone Alpes Bölgesi nin elit kulübü olan ASVEL e gitmeye karar verdim. Böyle bir karar verdim ama beni kabul edecekler miydi? Tesadüfen bu spor dalıyla tanışan biri olarak, ilk hedefime, çalışmanın gücü ve büyük bir özveriyle ulaştım. Asvel deki ilk günlerimde, fiziksel ve zihinsel gelişimime Patrick Maucouvert, Duane Grooms ve Greg Beugnot gibi isimlerin büyük katkısı oldu. Bu isimler olmasaydı, bir noktaya gelemezdim. Daha sonra ASVEL coachu G.Beugnot, beni profesyonel kadroya dahil ederek, bana çok büyük bir fırsat tanıdı. Adeta beni kanatları altına almıştı. Antrenmanlarda, gözlerim fal taşı gibi açık, söylediği her ayrıntıya kulak veriyordum. Benim için artık o ikinci babam gibiydi; onu hayal kırıklığına uğratmamam gerekiyordu. Aileme karşı da bir sorumluluğum vardı. Omuzlarımdaki yük ağırlaşmıştı. Bu yükün altından kalkmanın tek yolunun çalışmak olduğunun farkındaydım. Formasını giydiğim ASVEL in, 1993 ile 1999 yılları arasında hem Fransa Ligi hem de Avrupa Kupaları ndaki başarılı performansı (Lig şampiyonlukları, Avrupa Ligi Final Four), herkesin ilgisini çekmişti. Bu süreç beraberinde kulübe yeni sponsorlar getirdi. Bunlar arasında en önemlisi Nike tı. Pazarlama stratejisi çerçevesinde Amerikan firmasının Asvel i tercih etmesindeki nedenlerden bazıları, sınırlı imkanlarla başarıyı yakalaması ve halk kulübü kimliğini korumasıydı. Oyunculuğum sırasında sponsorluğa so- v

4 yunan şirketlerin, bu tür değerleri çok fazla önemsediklerini gözlemledim. Bireysel sporcu sponsorluklarında ise şirketlerin, çalışkan, dürüst, ahlaklı, etrafıyla iletişimi iyi olan sporcuların arayışında olduklarına şahit oldum. Bu sporcuların yıldız sporcu olması şart değil. Kendi dallarında başarılı olup, yıldız statüsüne girmeyenler de, şirketlerin sponsorluk beklentilerini karşılıyorlar. Nasıl mı? Şirketler, sporcuların sportif başarı ve değerleriyle özellikle genç hedef kitlelerine ulaşmaya çalışıyorlar. Bu süreçte sporcular sürekli olarak performanslarını iyileştirme gayretindeyken, şirketler de yeni iletişim stratejileri, yeni yüzler, yeni eğilimler peşinde koşuyorlar. ASVEL de oynadığım dönemde, kendimi Nike ın bir parçası olarak görüp; bu markanın her ürününü kullanıyordum. Bir gün Nike tan biri gelip bize, Şirketin bireysel sponsorluk politikası değişti. Bundan böyle NBA de forma giyen Fransızlarla (O dönemde sadece Tariq Abdul Wahad NBA daydı) çalışılacak dediğinde çok üzülmüştüm. Böyle bir karar benim için büyük bir darbe niteliğindeydi. Sorun para değildi. Kendimi, yaptığım sporun elit kesimini oluşturan NIKE dünyasından dışlanmış hissetmiştim. Yolun başında her sporcu duygusaldır. Zaman içinde bu duygusallık yerini profesyonelliğe bırakır. Ben de böyle oldu. Yolun başında bana şans verdiği için; Coach, eğer gerekirse senin için kariyerim boyunca bedava oynarım düşüncesindeyken, profesyonellikte bu tür duygusallıklara yer olmadığını öğrendim. Nike ın o zamanki kararına geri dönersem, benim sportif performansıma olumsuz bir yansıması elbette olmadı. Gençtim ve uzun bir kariyer beni bekliyordu. Nitekim daha sonraki yıllarda karşıma pek çok fırsat çıktı ve her birini en iyi şekilde değerlendirdim. Takım sporlarında mücadele edince, sporcu sponsorlukları hayati önem taşımıyor. Bir tenisçi, bir kanocu, bir kayakçı hatta bir judocu için bireysel sponsorluklar çok daha önemli, çünkü bu gelir sayesinde ihtiyaçlarını giderip, sportif başarıya odaklanabiliyorlar. Aktif sporculuk hayatımda, spor dünyasıyla, iş dünyasının her geçen gün bir parça daha birbirlerine yaklaştıklarını gördüm. Tüm bu gelişmelerle birlikte, bir de tablonun diğer bir yüzü bulunuyor. Bugünkü spor, Pierre de Coubertin in spor felsefesinden çok farklı. Sporu oluşturan ve cazip kılan değerler; performans, kendini geliştirme, fedakarlık, rakibe saygı, dürüstlük, paylaşımken, daha çok para ve şöhret için yapılan ahlak dışı davranışlar nedeniyle bu değerler yok ediliyor. Kabul etmek lazım ki; sporun pek çok dalı, özellikle de medyatik olanlar ya da olmaya çalışanlar bu sorunlarla karşı karşıyadır; bisiklet ve atletizmdeki doping olayları, futbolda bahis skandalları en dikkat çekici örneklerdir. Sporun imajına fazlasıyla zarar veren bu davranışların bedelini, ne yazık ki, sporun özneleri ödemektedirler. Yıllarını spora adamış biri olarak, en büyük arzum vi

5 ve dileğim, insanoğlunun gelişmesine katkı sağlayan sporun temsil ettiği değerlerinin korunması ve bu değerlerin bilinçsizce ve ucuz davranışlarla bozulmamasıdır. Çünkü sporun dili ya da diğer bir ifadeyle Spor İletişimi değer yaratmada çok önemli bir güçtür ve herkesin taşıdığı sıfatlara uygun olarak bu güce ihtiyacı vardır. Alain Digbeu * İstanbul 10 Ocak 2014 * yılları arasında 20 yıla yakın bir süre profesyonel basketbol oynayan ve lakabı atletik özelliklerinden dolayı Uçan adam olan 1975 doğumlu Alain Digbeu, Asvel, Barcelona, R.Madrid, Badalona, Fortitudo, Pau Orthez, Strasbourg gibi Avrupa basketbolunun önde gelen kulüplerinde forma giymiştir. Başarılı kulüp kariyeri, Digbeu nün, yılları arasında 95 defa Fransa Milli Takım formasını giymişini sağlamıştır. Fransız basketbolcu, 1997 NBA Draft ında Atlanta tarafından seçilmesine karşın NBA ye gitmemiştir yılında oyunculuk kariyerini noktalayan Digbeu, şimdilerde ülkemizde G.Saray basketbol takımının alt yapısında görev yapmaktadır. vii