AMNİOTİK MEMBRANIN FLEP YAŞAYABİLİRLİĞİNE ETKİSİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "AMNİOTİK MEMBRANIN FLEP YAŞAYABİLİRLİĞİNE ETKİSİ"

Transkript

1 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ŞİŞLİ ETFAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 2.PLASTİK REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ KLİNİĞİ Klinik Şefi : Prof.Dr.Lütfü Baş AMNİOTİK MEMBRANIN FLEP YAŞAYABİLİRLİĞİNE ETKİSİ (Deneysel Çalışma) UZMANLIK TEZİ DR. ÖZAY ÖZKAYA İstanbul-2007

2 Uzmanlık eğitimim boyunca, geniş mesleki bilgi ve tecrübesinden yararlandığım, bugünlere gelmemde sonsuz emekleri olduğuna inandığım değerli hocam ve klinik şefim Prof. Dr. Lütfü Baş a Eğitimim ve tez çalışmam sırasında her türlü yardım ve desteği sağlayan Doç.Dr.Kemal Uğurlu ve Op.Dr.Ayşin Karasoy Yeşilada ya Eğitimim sırasında değerli bilgi ve deneyimlerini benimle paylaşan klinik başasistanlarına İhtisasımın boyunca tecrübe ve bilgisiyle her zaman bana destek olmuş Prof. Dr. İsmail Kuran a Tez çalışmamda yardımlarından dolayı hastanemiz Patoloji Kliniği Başasistanı Dr.Damlanur Sakız a Tüm öğrenim hayatım boyunca benden desteklerini ve sevgilerini eksik etmeyen aileme Birlikte çalışmaktan büyük keyif aldığım asistan arkadaşlarım, hemşirelerimiz ve diğer klinik çalışanlarına. Sonsuz teşekkür ederim. 2

3 İÇİNDEKİLER SAYFA. SİMGE VE KISALTMALAR 2. GİRİŞ VE AMAÇ 4 3. GENEL BİLGİLER Flep Tarihçesi Flep Sınıflandırması Flep Fizyolojisi Flep Kan Akımının Regülasyonu Flep kaybı Flep Neovaskülarizasyonu Flep Sağkalımı Amniotik Membranın Özellikleri Amniotik Membranın kullanıldığı Alanlar 24 GEREÇ VE YÖNTEM Kullanılan denekler Kullanılan alet ve malzemeler Amniotik Membranın Hazırlanması Sıçan dorsal Mc Farlane flebinin hazırlanması Sıçan dorsal Mc Farlane flebinin anatomisi Cerrahi Yöntem Deney Protokolü ve Deneklerin Gruplandırılması Hayvanların Bakımı Değerlendirmeler Klinik ve Yüzey Alanı (Topografik) Değerlendirmesi Histolojik Değerlendirme İstatistiksel Değerlendirme 39 3

4 5. BULGULAR Topografik Değerlendirme Sonuçları Histopatolojik Değerlendirme Sonuçları TARTIŞMA SONUÇ ÖZET SUMMARY KAYNAKÇA 58 4

5 . SİMGE VE KISALTMALAR TGF ß: Transforming Growth Factor TIMPs:Tissue inhibitors of metalloproteinase inhibitors IL: Interleukin PG: Prostoglandin AV: Arteriovenöz MDA: Malondialdehit TxA2: Tromboksan A2 PMNL: Polimorf nukleuslu lökosit 5

6 2. GİRİŞ VE AMAÇ Doğumsal veya edinsel defektlerin uygun şekil ve fonksiyonda onarımı yüzyıllar boyu tıbbın uğraş alanlarından birisini oluşturmuştur. Plastik ve Rekonstruktif Cerrahi dalının gelişmesi ile birlikte doku eksikliklerinin onarımında farklı yöntemler ortaya çıkmıştır. Vücudun herhangi bir yerinde oluşan defekte yaklaşım en basitten komplike olana doğru sıralanır. Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi de bir defektin örtümü için sekonder iyileşme, deri greftiyle onarım, primer iyileşme, yakın flepler, uzak flepler ve serbest doku aktarımları dizgesi izlenir. (23,24) Koşullara göre en basit seçenek kimi zaman ilk tercih olabilirse de artan bilgi, gelişen mikrocerrahi ve teknoloji nedeniyle uygun olgularda daha üst basamaklar ilk tedavi seçeneği olabilmektedir04. Artan anatomik çalışmalar ile flep tasarımlarının ve anjiozomların tanımlanmasına rağmen, halen rekonstrüktif cerrahide kısmi ya da tam flep nekrozu bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde, gittikçe yaygınlaşan serbest doku uygulamalarında, başarı oranları %90 ları geçse de, pediküllü fleplerde kısmi veya tam flep kayıplarının ve komplikasyonlarının, farklı serilerde %25 e kadar çıktığı bildirilmiştir(4-8). Bazı fleplerin tamamı yaşarken, bazılarının distal veya periferik kısımlarında kayıp olmasında pek çok faktör etkili olmakla birlikte mekanizmanın tam olarak açıklanamadığı olgular bulunmaktadır Plastik ve Rekonstrüktif cerrahide aksiyel ve rastlantısal paternli flepler mikrocerrahi uygulanamayan merkezlerde ya da hastanın serbest doku aktarımına uygun olmadığı durumlarda sıkça kullanılmaktadır. Rastlantısal paternli deri flepleri subdermal-dermal pleksusdan beslenirler. Bu fleplerin yaşayabilmesinde flep boyutları(en-boy oranı) ve flebin kaldırılacağı bölge önem taşır. Baş-boyun bölgesinin iyi kanlanan yapısı /6 boyutunda flep hazırlanmasına olanak sağlarken gövdede bu oran /3 e düşer. Aksiyel paternli flepler ise direkt kutanöz arter ve vene sahiptir. Ancak bu fleplerin boyutunun arttırılması gereken durumlarda flep distali subdermal-dermal pleksusdan beslenir ve random olarak kaldırılır (Cantilever prensibi). Araştırmacılar özellikle rastlantısal ya da uzatılmış aksiyel paternli fleplerin sağkalımı ve perfüzyonun düzeltilmesine, flep nekrozunun azaltılmasına yönelik farklı farmakolojik ajanlar denemişlerdir. 6

7 Deneysel flep modellerinde vasküler endotelial büyüme faktörü(vegf), ketorolak, topikal lidokain ve prilokain (EMLA), deksametazon ya da karnitin, topikal oleik asit ya da nitrik oksit gibi farmakolojik ajanların yanı sıra (6-9) sempatolitikler, serbest radikal savurucular, hemorheologic ajanlar ve vazodilatatörler kullanılmıştır. Tüm bu deneysel çalışmalara rağmen, günümüzde flep yaşayabilirliğini arttıran klinik olarak denenmiş, güvenilir ya da geniş olarak kabul görmüş farmakolojik bir ajan bulunmamaktadır. Cerrahi geciktirme(delay fenomeni) ile flep uzunluğuna en azından bir vaskuler sulama alanının güvenle eklenebileceği bildirilmiştir(88,2). Fizyolojik vaskuler alanlar, cerrahi geciktirme gibi bir uyarana cevap olarak, anastomotik ( choke ) damarları genişlemesiyle birbirlerine bağlantı kurarlar(3,88,2) İlk olarak Murry ve arkadaşları, köpek kalbinde, koroner arter üzerinde klempleme ile oluşturdukları kısa iskemik periyotları ve bunu takiben doku reperfüzyonları ile daha uzun bir iskemik periyoda toleransın arttığını göstererek, iskemik önkoşullama fenomenini tanımladılar(9). Plastik cerrahide önkoşullama uygulanması ile flep sağkalımının arttığına dair pekçok çalışma yapılmıştır(0,05-06). Flep geniş bir random kısım ile birlikte planlanıyorsa, iskemik önkoşullama yöntemlerinden birinin uygulanması önerilmektedir(88). Ancak önkoşullama esnasında damarın klemplenmesinin yaratacağı endotelial hasar konusu henüz çözümlenememiştir. Amniotik membran plasentanın en içtabakasından elde edilen, taze ya da dondurulmuş olarak kullanılabilen biyolojik bir örtüdür. Uzun yıllardan beri yanıklarda, deri ülserlerinde, greft donör alanlarında biyolojik örtü olarak ve oftalmatolojide kullanılmaktadır. Oftalmatolojideki kullanımı 940 da derotth un konjuktival defektlerde membranı kullanmasıyla başlamıştır(95). O tarihten itibaren klinik olarak en sık persistan epitelial defektlerde oküler yüzey rekonstrüksiyonunda ve limbal kök hücre transplantasyonu ile birlikte deneysel modellerde yer almaktadır. Amniotik membran; stromal enflamasyonu ve fibrosisi azaltır, buna karşın kalın bazal tabakası, hem yeni epitelizasyonun oluşmasını sağlar hem de defekt kenarındaki sağlam epitel hücrelerinin ilerleyebileceği bir iskelet oluşturur. Amniotik membranın iskemik dokularda iyileşmeyi hızlandıran sitokin ve büyüme faktörlerini üretimini sağlaması ve klinikte halen yaygın olarak kullanım görmesi nedeniyle Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi de sık kullanılan deri flepleri üzerinde de olumlu etkisi olabileceğini düşüdük. Bu amaçla amniotik membranı, deneysel olarak ratlarda oluşturduğumuz flep modelinde kullanarak, sonuçları klinik ve histopatolojik olarak değerlendirdik. 7

8 3. GENEL BİLGİLER Flep doku eksikliklerinin onarımı için vücudun belirli bölgelerinden hazırlanılan, tabanı veya pedikülünden giren arter ve venlerle beslenen deri, derialtı, fasya, kas, kemik ya da bu dokuların bir kısmını bir arada içerebilen doku parçasıdır. Hazırlandığı bölgeye verici (donör) alan, taşındığı bölgeye(defekt) de alıcı alan adı verilir. Flebin verici alana bağlı kalan proksimalindeki deri kısmına tabanı ya da pedikülü denilmektedir. Flebin vaskuler kaynağı deri, derialtı, derin fasya ve kas içerebilen bu pedikül içerisinden geçer. 3.. FLEP TARİHÇESİ Flep teriminin kökeni, tek taraftan bağlanan geniş ve gevşek olarak asılı olan anlamına gelen 6.yy da Hollandaca bir sözcük olan flappe kelimesinden gelmektedir. Fakat fleplerle onarımın tarihi Sushruta Samhita nın yanak flebi ile burun rekonstrüksiyonunu açıkladığı M.Ö. 600 e uzanmaktadır(). Baş-boyun bölgesi ve alt ekstremitelerde oluşan defektlerin sekonder iyileşmesindeki güçlükler, fleplerin ilk olarak bu bölgelerde uygulanmasına neden olmuştur. Başlangıçta spesifik kan akımına sahip olmayan ve nasıl yaşadıkları bilinmeyen rastlantısal paternli flepler kullanılmış ve ilk Plastik Cerrahi kitabı 597 yılında Gaspare Tagliacozzi tarafından yayınlanmıştır(2). Bu kitapta Tagliacozzi burun onarımında kol fleplerinin kullanımını ayrıntıları ile açıklayarak modern plastik cerrahiye doğru, adımların atılmasına öncülük yapmıştır. İngiliz Cerrah Carpue nin 9.yy da burun rekonstrüksiyonunda alın flebini kullanmasını 20.yy da rastlantısal paternli tüp flepler izlemiştir. O dönemlerde rastlantısal paternli fleplerin viabilitesinin arttırılmasının tek yönteminin cerrahi geciktirme olduğu vurgulanmıştır. Alman Anatomist Carl Manchot cildi besleyen damarların anatomik dağılımlarını 889 da yayınlamasıyla derinin beslenmesinin fizyolojisi daha iyi anlaşılabilmiş bu da yeni flep modellerinin geliştirilmesine öncülük etmiştir(3). Davis 99 da aksiyal pediküllü kas fasya flepleriyle kompozit flepleri tanımlamıştır(4). Mc 8

9 Gregor ın(5), temporal flebi donör alan morbiditesi oluşmaksızın kullanmasıyla Carpue nin alın flebi popüleritesini kaybetmiştir. Yüzün alt /3 bölümünün, oral ve ösofageal defektlerin onarımı Bakamjian nın deltopektoral flebi tanımlamasıyla çözümlenmiştir(5). 97 de Ger alt ekstremitede muskulokutanöz flepleri, 972 de Mc Gregor ve Jackson kasık flebini, yine aynı yılda Orticochea muskulokutanöz flep kavramını tanımlamıştır(6). 970 ler ve 980 ler arasında dönemde birçok yeni flep tanımlanmış, kas ve kas deri flebi kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır. Fasya-deri ve kas-deri fleplerindeki olağanüstü gelişmeye ek olarak, ameliyat mikroskobunun kullanılmaya başlanmasıyla birlikte serbest doku aktarımları gündeme gelmiş ve cerrahide yeni bir çağ açılmıştır. Buncke, Harii, Taylor, Daniel ve diğerlerinin öncülüğünde mikrovaskuler serbest doku aktarımları gerçekleştirilmiştir(7-0) FLEP SINIFLANDIRMASI Flep kendine ait vasküler bölgesi ile kaldırılan dokulardır. Flepler deri, yağ, periost, bağırsak, sinir, tendon, kas ve kemiği içerebilirler. Flebin yaşayabilirliği için kendine ait bir damarsal yapısının olması önemlidir. Flep geliştirilmesinde deri ve alttaki dokuların vasküler anatomisinin bilinmesi ve buna uygun flep planlaması yaşayabilirliği arttıran en önemli etkendir. Dokuların kanlanması segmental, perforatör ve kutanöz arterlerden sağlanır. Segmental Arter ler, direkt olarak Aorta dan köken alırlar ve gövde ile ekstremiteleri kanlandıran büyük ana damarlardır. Perforatör damarlar ise segmental ile kutanöz damarlar arasındaki bağlantıyı sağlarlar. Kutanöz arterler kendi aralarında muskulokutan ve septokutan damarlar olarak ikiye ayrılırlar. Muskulokutan Arterler kası besledikten sonra üzerinde yeralan dermal pleksusa doğru ilerleyen ana damarlardır. Random deri flebi, deri ve derialtı dokusu içerir ve pedikülünden giren muskulokutan damarlarla beslenir. Kas-deri flebi ise kas dokusunu besleyen muskuler arterlere ek olarak çok sayıda uç muskulokutan arterden de kanlanan oldukça güvenilir fleplerdir(9). Septokutan damarlar, segmental veya muskuler damarlardan kaynaklanıp kaslar arasındaki fasiyal septalardan geçerek üstteki fasya ve deriyi besleyen damarlardır. Fasyokutan Flep, Septokutan bir damar üzerinden güvenle hazırlanılabilir. Deriye paralel 9

10 olarak seyreden septokutan arterler çok sayıda yan dallar vererek geniş boyutlu arteryel fleplerin hazırlanmasına olanak verirler(9). Bahsedilmiş olan bu iki arter tipi üç anatomik seviyede ( fasya, derialtı, deri) beş ayrı pleksus oluşturarak derinin beslenmesini sağlar. Fasyal pleksusta; kan damarları fasyanın içinde, altında ve üzerinde seyreder. Baskın olan Prefasyal Pleksus tur. Kan akımı septokutan ve muskulokutan arterlerden gelir. Subkutan pleksus; yağ dokusunu yüzeyel (yoğun) ve derin ( gevşek) olarak ikiye ayırır. Bu plan anatomik olarak platisma ve skarpa fasyasına denk düşer. Bu sistem özellikle gövdede iyi gelişmiştir. Subdermal Pleksus, retiküler dermis in hemen altında subkutan yağın hemen üzerindedir. Bu bölge deri flebinin kenar kanamasının olduğu bölgedir. Buradan çıkan arteriyoller dermal pleksusu besler (Şekil ). Dermal Subepidermal Pleksus; papiller dermis ten başlar dermoepidermal bileşke ye kadar uzanır. Bu iki pleksus asıl deri kan dolaşımından sorumludur. Dermal Pleksus un asıl amacı ısı düzenlemesidir. Şekil : Deri fleplerinin sınıflandırılması Random Flepler direkt kutanöz, muskulokutanöz veya fasyakutanöz damarlardan kaynaklanan arterioller tarafından perfüze edilen dermal, subdermal pleksus tarafından beslenilirler. Arteryel ya da direkt kutanöz flepler ise segmental ya da muskuler damarların 0

11 fasya ve üzerindeki deriyi beslemek üzere kaslar arasındaki fasyayı geçmeden önce verdikleri septokutanöz arterler tarafından beslenir. Muskulokutan flepler; kas, subkutan yağ ve cilt dokusu içerirler ve kas üzerindeki cilt arteriyel perforatörlerden beslenirken, kas komponenti major damarların dalları tarafından beslenir. Fasyokutan flepler ise heterojen bir gruptur. Bu fleplerin perforatörleri intermuskular olabileceği gibi, kutanöz arterleri fasyanın yüzeyindeki arteryel pleksustan da kaynaklanabilir. Flepler içerdikleri doku komponentlerine göre ya da pedikül özelliklerine göre başlıca beş ana grupta incelenebilir().. Kas, kas-deri flepleri 2. Fasya, fasyokutan flepler 3. Perforatör flepler 4. Abdominal visseral flepler 5. Modifiye flepler a. Segmental transpozisyon flepleri b. Vaskülerize kemik c. Fonksiyonel kas flepleri d. Sensoriyel flepler e. Kombine flepler f. Venöz flepler g. Prefabrike flepler h. Mikrovasküler kompozit doku flepleri i. Distal pediküllü ya da ters akımlı flepler.kas, kas-deri flepleri Mathes ve Nahai(2) 98 de kas ve kasın vasküler pedikülü arasındaki anatomik ilişkiye dayalı bir sınıflandırma tanımlamışlardır (Şekil 2). Bu sınıflamada; Kasın pedikülünün bölgesel kaynağı Pediküllerin sayısı ve boyutu Kasın başlangıç ve yapışma yerine göre pedikülün lokalizasyonu Kas içindeki damarların angiografik paternleri göz önüne alınmıştır.

12 Tip I: Tek vasküler pediküle sahip kas flepleridir. Bu grubun içinde gastroknemiusun medial ve lateral başı, derin sirkumfleks iliak arter flebi, tensor fasya lata, vastus lateralis, abduktor pollicis brevis kasları bu gruptadır. Tip II: Bir dominant pedikül ve minor vasküler pediküle sahiptirler. Bu kaslardan kaldırılan fleplerde minör pediküller kesildikten sonra dominant pedikül tüm kasın beslenmesini sağlayabilir. İnsan vücudundaki kaslarda en sık gözlenen beslenme şeklidir. Vastus medialis, sternokleidomastoid, trapez, rektus femoris ve biceps femoris bu gruptadır. Tip III: Farklı kaynaklardan gelen iki dominant pediküle sahiptirler. Bu pediküller aynı kas içinde farklı bölgelerin dolaşımını sağlarlar ya da birbirlerine zıt yönlerden kasa girerler. Her dominant pedikülün beslediği alandan flep eleve edilebilir. Bu beslenme şekli, kasın bölünerek sadece bir kısmının kullanımını sağlar. Gluteus maksimus, serratus anterior, rektus abdominis, pektoralis minör, temporal kaslar bu gruptadır. Tip IV: Kas gövdesi boyunca kasa giren multipl segmental vasküler pediküle sahiptirler. Flep elevasyonu esnasında iki veya üç pedikülün kesilmesi kasın distalinde nekroza neden olabilir. Tibialis anterior, sartorius, eksternal oblik, fleksör hallucis longus, ekstensor digitorum longus ve ekstensör hallucis longus kasları bu gruptadır. Tip V: Bir dominant vasküler pedikül ve sekonder segmental vasküler pediküle sahiptirler. Bu kas grubunda, kasın yapışma yerine yakın bir dominant vasküler pedikül ile originine yakın birkaç segmental pedikül bulunur. İnternal oblik, latissimus dorsi, pektoralis major kasları bu gruptadır. Şekil 2: Kas fleplerinin sınıflandırılması 2

13 2. Fasya, fasyokutan flepler Derinin altındaki derin faysa ile birlikte kaldırılması, flep dizaynında yeni bir vasküler kaynağın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu fleplerde kan akımı flep tabanındaki muskulokutan perforatörlerden ya da major arterlerin septokutan dallarından sağlanır. Fasyokutan sistem, bölgesel arterlerin perforatör dallarının kas gövdeleri ya da kas kompartmanlarının arasındaki fibröz septalardan geçen damarları içerir. Derin faysa düzeyinde bu perforatör dallar fasyanın üzerine ve altına doğru dağılarak pleksuslar oluştururlar. Schafer(3) 975 de derin fasyanın üç major vasküler sistemini tanımlamıştır. Kastan çıkan perforatör arterlerin radial uzanımlı dalları fasyayı delerek subkutan bölgeye ulaşıp derin fasyanın superfisyal pleksusuyla anastomoz yaparlar. Muskulokutanöz perforatörlerde mevcut varyasyonların tersine direkt kutanöz ve septokutanöz pediküllerin lokalizasyonu çoğunlukla sabittir ve bu pediküller ile spesifik fasyal ve fasyokutan flepler hazırlanabilir. Mathes ve Nahai fasyal ve fasyokutanöz flepleri tip A,B ve C olarak 3 e ayırmışlardır().. Tip A: Direkt kaynak arterden çıkan vasküler pediküle sahiptir. Tip A fleplerde pedikül derin fasyanın altında seyrettikten sonra derin fasyanın üst kısmına dağılır. Bu pedikül deriye pek çok sayıda fasyokutan perforatör verir. Pedikül kaynak arterden çıktıktan sonra longitudinal şekilde cilde dağıldığından bu tipteki flepler aksiyel paternli olarak kabul edilir. Dominant pedikülün uzun ve yüzeyel yerleşimi palpasyonla ya da Doppler probu ile saptanabilmesine olanak verir. 2. Tip B: Septokutanöz pediküle sahiptir. Pedikül major kas grupları arasındaki intermuskuler septumda veya komşu kaslar arasında ilerler. En geniş septokutanöz pedikül spesifik fasyokutan fleplerin dominant pedikülü olarak kabul edilir ve sabit lokalizasyonda bulunurlar. 3. Tip C: Deriyi ve derin fasyayı besleyen muskulokutan perforatöre sahiptirler. Tip C fasyokutan flepler perforatör fleplerin anatomik modelini oluştururlar. 3

14 3.3. FLEP FİZYOLOJİSİ Tüm dokularda olduğu gibi flebin vasküler dolaşımı mikrosirkülasyon ve makrosirkülasyon komponentlerini içermektedir. Her iki komponent de dış ve iç faktörlere bağlıdır ve bu faktörler dramatik olarak flep perfüzyonunu dolayısıyla yaşayabilirliğini etkilerler. Makrosirkülasyonun anatomisi flebin tanımlanmasında ve dizaynında kullanılır. Flebin ana arteriyal akımı ve venöz geri dönüşü mikrosirkülasyon yatağı tarafından oluşturulur ve bu şekilde flebin beslenmesi ve oksijen ihtiyacı karşılanırken karbondioksit ve metabolik atıkların flepten uzaklaştırılması sağlanmış olur. Bu mikrosirkülasyon düzeyi arterioller, venüller, kapiller damarlar ile arteriovenöz anatamozlardan oluşur ve perfüzyon kontrolünün en fazla olduğu, asıl metabolik değişimin gerçekleştiği yerdir. Taylor(4-7) potansiyel bir flebin kan akımının sadece derideki damarlara değil, flebi oluşturan tüm dokulardaki damar ağının üç boyutlu yapısına bağlı olduğunu açıklamıştır. Deri ve derin dokuları besleyen bir ana arterin oluşturduğu alan angiozom konsepti olarak tanımlanır. Derinin primer beslenmesini sağlayan direkt kutanöz arterlerin çapları, uzunlukları ve yoğunlukları anatomik bölgelere göre değişiklik gösterir. Direkt kutanöz arterlerin dolaşımını sağladığı alanlar, indirekt damarlar denilen derin dokuların dolaşımını sağlayan arterlerin terminal dalları tarafından desteklenir. Anatomik çalışmalar vücutta yaklaşık 374 ana perforatörün olduğunu dolayısyla henüz tanımlanmamış pek çok potansiyel deri flebi alanının olduğunu göstermektedir. Bu tanımlamalarla angiozom kompozit doku aktarımına uygun dokulardır. Derinin ana görevlerinden biri ısı regülasyonudur ve bu fonksiyon deri kan akımının düzenlenmesiyle sağlanır. Isı derinin kan akımının arttırılmasıyla dağıtılır ve deri kan akımın azaltılmasıyla muhafaza edilir. Deri kan akımının ana düzenlenmesi arteriolar düzeydedir. Sempatik tonus, prekapiller sfinkterler, arterioller ve arteriovenöz anastamozlardaki akımı düzenler. Lokal ya da sisitemik sempatik tonusa cevap olarak prekpiller sfinkterlerin kontraksiyonu, kan akımının kapiller yatağı arteriovenöz anastamozlar aracılığıyla bypass etmesine neden olur. Bunun dışında flep kan akımı; sistemik santral kan basıncı ve mikrosirkülasyondaki endotel, trombosit, kan hücreleri gibi hücresel faktörlerden de etkilenir. Derinin normal kan akımı her 00 gr. doku için yaklaşık 00 ml dir. Kasların kan akımı ise bu orandan fazladır(8). 4

15 Flebin yaşayabilirliği kan akımı ve metabolik ihtiyaçlar arasındaki kritik dengeye bağlı olduğundan flep dizaynı ve hazırlanması esnasında dokunun spesifik ihtiyaçlarının akılda tutulması gerekir. Mikrosirkülatuar perfüzyonun etkinliği onun besleyici damara yakınlığına bağlı olduğundan, aksiyel paternli flepler daha güvenilir kabul edilirler. Rastlantısal(Random) flepler ana besleyici arter içermeksizin subdermal ve subfasyal pleksustan gelen kan akımıyla beslenirler. Bu nedenle ratlantısal flepler, aksiyal fleplere göre daha az güvenilir ve flep uzunluğu pedikülün başlangıç yerinden itibaren kısa ve sınırlıdır. Aksiyel bir flebin ana arterinin sonlandığı yerden itibaren uzanan kısımları rastlantısal olarak kabul edilir FLEP KAN AKIMININ REGÜLASYONU Deri kan akımı sistemik ve lokal olarak düzenlenir. Sistemik kontrol nöral ve humoral mekanizmalar kullanılarak yapılır(8). Nöral regülasyon predominanttır ve sempatik lifler aracılığıyla α-adrenerjik reseptörler ve arteriovenöz anastamozlar düzeyinde mevcut serotonerjik reseptörler aracılığıyla vazokonstrüksiyon, ß-adrenerjik reseptörlerle de vazodilatasyon oluşturur. Sempatik lifler arteriol ve arteriovenöz anastamozlar düzeyinde vasküler düz kas tonusunu düzenlerler. Humoral regülasyon sistemik vazoaktif maddelerin, spesifik reseptörlere etkisi sonucunda ortaya çıkar. Sistemik vazoaktif maddelerden epinefrin ve norepinefrin αadrenerjik reseptörlere etkilidir. Diğer sistemik vazokonstrüktörler ; serotonin, tromboxan A2, ve PG F2α dan oluşurlar. Vazodilatatörler ise PG E, PG I2 ( prostasiklin), histamin, bradikinin, lökotrien C4 ve D4 ü içerir. Kan akımının lokal kontrolü tüm vücut dokuları için, özellikle de iskelet kası gibi yüksek metabolik aktiviteye sahip alanlarda önemlidir. Lokal düzeyde deri kan akımını etkileyen metbolik faktörler hiperkapni, hipoksi ve asidozdur. Bunların hepsi vazodilatasyona neden olurlar. Ayrıca kan basıncının artması gibi bir takım fiziksel faktörler arteriyal perfüzyon basıncından bağımsız olarak miyojenik refleksi tetikleyerek vazokonstrüksiyon yaratır ve sabit kapiller kan akımını devam ettirmeye çalışırlar. Hipotermi damar düz kaslarına etki gösterip vazokonstrüksiyona neden olur ve lokal kan akımını azaltır. Hipertermi ise vazodilatasyon yaratarak buna ters etki gösterir. Kas fleplerinin kan akımının düzenlenmesi aynı konseptlere bağlı olsa da bazı özel farklılıklar mevcuttur. Kas dokusunun kapiller yoğunluğu deriden fazladır ve arteriovenöz 5

16 şantlar mevcut değildir. Kas dokusu ve benzer yüksek metabolik aktiviteye sahip dokularda kan akımının düzenlenmesi gerekli metabolik ihtiyaca bağlı olarak değişir. Tehlike durumlarında( kaçma, dövüşme) salınan epinefrin deride vazokonstrüksiyon oluştururken, kas dokusunda vazodilatasyona neden olur. Bunun yanında kas dokusu deri gibi termoregülasyondan sorumlu bir doku olmadığından ısı değişikliklerinin kan akımı üzerine etkisi çok daha azdır. Damar endoteli direkt olarak beyaz kan hücreleri ve trombositleri aktive eden vazoaktif maddeler salmak suretiyle kan akımı regülasyonunda rol oynar. Flep elevasyonu dokunun kan akımını sağlayan dikkatlice oluşturulmuş dengenin ciddi şekilde bozulmasına neden olur. Sempatik innervasyon akut bir şekilde kaybolur ve spontan olarak vazokonstrüksiyona neden olan nörotransmitterler salınır(8). Bununla birlikte akım sağlayan damarların fiziksel olarak ortadan kalkması flebin kenarlarında akut iskemiye neden olur. Bunu takip eden 24 saat içinde bu alanlardaki mikrosirkülasyonun durumu flebin ne kadarlık bir kısmının yaşayacağını belirler. Banbury ve ark.(9) kremester kasının periferik mikrosirkülasyonunda trifazik, dinamik cevap tariflemişlerdir. Buna göre başlangıçtaki akut hiperadrenerjik fazı, ciddi vazodilatasyona neden olan nonadrenerjik faz izler ve en son olarak artmış kapiller perfüzyon, vazoaktif maddelere aşırı cevap ile duyarlılaştırılmış faz ortaya çıkar. Flebin kaldırılmasından sonra ortaya çıkan hemodinamik, metabolik ve anatomik değişiklikler sonucu belirlerler. Palmer, Nathanson, Kerrigan(20,2) gibi araştırıcılar hemodinamik değişikliklerin saptanması amacıyla işaretlenmiş mikrosferler ile başarılı çalışmalar yapmışlardır. Buna göre flep elevasyonundan sonra pedikül tabanındaki akım aynı şekilde korunurken flebin en distalindeki akım yaklaşık 6-2 saat sonra normalin % 20 sine kadar düşer. Flep dolaşımı -2 hafta içinde normalin % 75 ine, 3-4 hafta içinde ise normale döner. Flebin iskemik bölümüne kademeli olarak pedikülden gelen longitüdial akımın yanında, flep tabanından inoskülasyon ve neovaskülarizasyonla ek akım sağlanır. Bu durum özellikle hayvan modellerinde oluşturulan deneysel flepler gibi ince fleplerde önemlidir. Klinikte kullanılan kalın fleplerde ise daha az öneme sahiptir. Deneysel flep modellerinde flep elevasyonunu takiben flep ile flep yatağı arasına bariyer konulmasının amacı bu farklılıktan kaynaklanmaktadır. Muskulokutanöz fleplerin deri komponentinin dolaşımı alttaki kas dokusundan çıkan perforatörler aracılığıyla sağlanmaktadır. Gottrup ve ark.(22) muskulokutanöz fleplerin elevasyonundan sonra kan akımında erken ve devamlı bir artış olduğunu ancak rastlantısal 6

17 paternli fleplerde erken düşüş olduğunu göstermişlerdir. Flep elevasyonunu takip eden 6 günü aşan sürede muskolokutanöz fleplerde doku oksijen basıncı, rastlantısal fleplerden yüksektir. Her iki flep tipinde de flep proksimalindeki doku oksijen miktarı distalden yüksektir. Rastlantısal fleplerde proksimal-distal arasındaki fark, kas ve kas-deri fleplerine göre daha yüksektir. Kas, kas-deri fleplerindeki yüksek doku oksijen oranları bu fleplerin rastlantısal fleplere göre neden daha güvenilir olduklarını ve enfeksiyon varlığında neden daha etkili şekilde bakteri yok etme fonksiyonuna sahip olduğunu açıklamaktadır. Flep elevasyonunu takiben oluşan olayları özetleyecek olursak; Başlangıçta besleyici damarlar ve sempatik sinirler ayrılırlar. İlk 2-8 saatte, sempatik vazokonstriktörlerin salınımı ve gelen akımın azalmasıyla özellikle flebin distal kısmında akım dramatik olarak azalır. Distal kısmın yaşamının devamlılığı besleyici damarların 6-2 saat içinde bu bölgeye ulaşması ile sağlanabilir saat içinde sempatik nörotransmitterlerin azalması ve 2-3 gün içinde inoskülasyonla flep yatağından beslenmenin başlamasıyla flep perfüzyonu kademeli olarak onarılmış olur. Ancak ilk 6-2 saatte flebin distal kısmındaki ileri derecedeki iskemi sonrasında, akımın geri dönmesi reperfüzyon hasarına ve mikrovasküler dolaşımın durmasına dolayısıyla doku nekrozuna neden olur FLEP KAYBI Fleplerin bazılarında distal veya periferal nekroz oluşması, kimi flepte ise total sağkalımın sağlanması fleplerin doğal kan akımlarına ve iskemi toleransına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Deri flepleri kas fleplerine göre çok daha az kan akımına, daha düşük metabolik ihtiyaçlara sahiptirler ve deri flebinin iskemi toleransı kas fleplerine göre çok daha fazladır. Pek çok çalışma distal flep viabilitesinin arttırılması için klinikte en uygulanabilir ve güvenilir yöntem olarak geciktirme fenomeni üzerinde odaklanmıştır. Reinisch(23) tarafından yapılan çalışmalarda distal flep viabilitesinde AV şantların önemli rol oynadığını ve akut olarak kaldırılan fleplerde AV şantlar kapiller yatağa yeterli kan akımı gidişini önlediği gösterilmiştir. Geciktirilmiş fleplerde ise distal AV şantların kapanması akımın devamlılığını sağlamaktadır. Pediküllü fleplerin kaldırılmasından sonra proksimal kısımda gerçekleşen sempatektomi, katekolamin salınımı ve oluşan hasara verilen lokal cevap sonucunda kan akımı azalır. Distal kısımda ise lokal iskemi maksimal vazodilatasyona neden olsa da proksimal kısımdaki yetersiz perfüyon basıncı distalde akımın azalmasına neden olur(24-26). 7

18 Deneysel deri fleplerine karşılık kas fleplerinin iskemi- reperfüzyona verdikleri cevap birbirinden farklıdır. Flep iskelet kasında, reperfüzyon boyunca oluşan erken hiperemik faz, tüm dokunun kan akımının devamlılığını sağlar. Flep derisinde ise akım oranında ciddi düşme vardır. Bu farklılık flep viabilitesinin arttırılması için intravenöz yolla verilen terapötik ajanların uygulanmalarında önem taşır. Arteriyele karşın venöz yetmezlik pediküllü fleplerde başlıca nekroz nedeni olmaktadır. Yeterli arteryel akıma karşılık venöz dönüşün azalması flebin nekrozuna neden olur(27). Deneysel primer venöz ve arteriyel iskemi çalışmaları venöz iskeminin flep nekrozu açısından çok daha tehlikeli olduğunu göstermektedir(28,29). Benzer olarak sekonder iskemi modellerinde, sekonder iskeminin primer iskemiden, venöz yetersizliğin aynı oranda yaratılan arteriyel yetersizlikten çok daha tehlikeli olduğu saptanmıştır. Kerrigan ve ark.(30) üç durumda flebin total nekroza gideceğini bildirmişlerdir. Bunlar; Intrinsik kan akımından daha geniş hazırlanmış flepler, arteriyel tromboz ve venöz tromboz olarak sıralanmaktadır. Rastlantısal ya da axial paternli pediküllü fleplerde tromboz genellikle hatalı flep planlaması sonucunda mikrosirkülasyonda düşük akım paterninin gelişmesine, iskemi reperfüzyon hasarına, mikrosirkülasyonu etkileyen (hipotansiyon, sepsis, sigara kullanımı, vazokonstriktörler) sistemik faktörlere ya da flebin fiziksel kompresyonuna (uygun olmayan adaptasyon, king, hematom) sekonder olarak ortaya çıkar. Serbest fleplerde ise aksiyel arteriyel ya da venöz tromboz sonucunda total flep nekrozu ortaya çıkar ve bu tromboz sıklıkla anastamoz hattından kaynaklanır. Bu durum genellikle zayıf mikrocerrahi teknik nedeniyle damarın protrombotik adventisya veya media tabakasının lümen kan akımıyla teması, bunu takiben trombosit ve fibrin depozisyonu sonucunda ortaya çıkar. Bu nedenle mikrovasküler fleplere antitrombotik, antitrombotik tedavi eklenir. Flep elevasyonundan sonra ortaya çıkan metabolik değişiklikler özellikle flebin iskemik distal kısmındakiler çok sayıda ve ileri derecededir. İskemik dokular oksijen, glukoz ve ATP seviyelerinin hızlı düşüşü, buna karşın karbondioksit ve laktik asit seviyesinin artışı sonucunda anaerobik metabolizmaya geçiş yaparlar. Prostasiklin ve trombokasan düzeyleri ciddi şekilde yükselir. Glukoz ve glikojen tüketimi flebin iskemik ancak yaşayan bölümlerinde, iskeminin derecesine göre artış gösterir. Glukoz tüketimi 3. günde pik yapar ve 7. günde normale düşer(3,32). Anaerobik mekanizmaya geçişle ilişkili olarak toksik superoksit radikallerini üretimi artar(32,33). Toksik oksijen radikalleri direkt sitotoksik etkiye neden olabilecekleri gibi, daha önemli olarak lokal akut enflemasyonu tetikleyip lökositlerin adezyonuna ve birikimine, bunu takiben endotelial hasara neden olup mikrovasküler dolaşımı 8

19 durdurabilirler. Vücudun anahtar koruyucu enzimi olan süperoksit dismutaz enzimi, akut flebin distal kısmında doku koruyucu mekanizma nedeniyle süperoksiti oksijene çevirerek tüketilir. İskemi sorasında reoksijenasyon esnasında pek çok mekanizma kullanılır. Ksantin dehidrogenaz ksantin oksidaza dönüşür, ksantin oksidaz enzimi de oksijenle birlikte iskemi boyunca ATP nin yıkılması sonucunda ortaya çıkan hipoksantini ksantine ve yan ürün olarak süperoksit anyona dönüştürür. Süperoksit anyon başka oksijen radikallerinin ortaya çıkmasına neden olur ve bu durum direkt hücre hasarıyla sonuçlanır. ATP AMP Adenozin İnozin Ksantin Dehidrogenaz Ca++ Proteaz Ksantin Oksidaz Hipoksantin O2 Ksantin O2 Reperfüzyon Reperfüzyon hasarının mekanizması Bir kez metabolitler oluştuktan sonra hücre hasarının iki mekanizmadan birisiyle gerçekleştiğine inanılmaktadır. Birinci mekanizma; superoksit radikallerinin direkt endotel membranıyla reaksiyonunun lipid peroksidasyonuna neden olup membran proteinlerinin yıkımına ve hücre geçirgenliğinin arttırdığı, bunların sonucunda stoplazmik şişme ve disfonksiyonun ortaya çıkmasıdır. İkinci mekanizma oksijen radikallerini özellikle süperoksit anyonun kemotaktik özellik göstermesi, reperfüze alanlara nötrofil migrasyonuna neden olmasıdır. Damar içinde hızla nötrofil birikimi perfüzyonun ilerleyen şekilde düşmesine ve iskemi reperfüzyonla ile ilişkili no reflow fenomenine yol açar. 9

20 Nötrofiller doğrudan endotel hasarına sebep olabilecekleri gibi mikro damarlarda tıkanma yaparak da iskemiye neden olabilirler. Oksijen metabolitleri ve bunların doku hasarındaki etkileri günümüzde iyi bilinmektedir. Deneysel fleplerin iskemik distal alanlarında ksantin oksidaz ve serbest radikal formasyonunun göstergesi olarak kabul edilen diğer bir indikatör olan malonildialdehit düzeylerinin yüksek olduğu saptanmıştır(34,35). Deneysel fleplerde tek doz süperoksit dismutaz uygulamasının rastalantısal fleplerin yaşayabilirliğini % 38-% 76 oranında arttırdığı saptanmıştır(36). Bu bulgular ksantin oksidaz inhibitörü olan allopurinol, demir tutucu ve serbest radikal toplatıcısı olarak bilinen deforaksamin ile yapılan çalışmalarla desteklenmiştir(37,38). Ancak bu çalışmaların klinik kullanımı konusunda hala soru işaretleri bulunmaktadır. Serbest radikallerin hematom nedeniyle oluşan flep nekrozunda da etkileri bulunmaktadır. Hemoglobin ve demir kataliz kimyasal reaksiyonları, hidroksil radikali gibi yüksek destrüktif serbest radikallerin üretimine neden olurlar. Desforaksaminin deneysel flep modellerinde hematom varlığında demir şalazyonu ve serbest radikalleri toplama etkisiyle flep yaşayabilirliğini arttırdığı gösterilmiştir(39). Reperfüzyon hasarına etkili diğer bir madde ise araşidonik asit deriveleridir. Lökotrien B4 ü oluşturan lipooksijenaz potent bir kemoatraktandır, bu madde superoksit anyonun oluşumunu indükler ve lökosit degranulasyonuna neden olur. Aktive nötrofiller kökotrienlerin üretimine ve inflamatuar reaksiyonun devam etmesine neden olurlar. İskemide aktive olan siklooksijenaz tromboksan ve PG üretimine neden olur. Tx A2 vazokonstriksiyon yapar indükler, ve trombosit agregasyonunu PG I2 vazodilatasyon ve trombosit agregasyonunu engelleyen etkide bulunur. Tromboksan sentez inhibitörlerinin flep yaşayabilirliğine olumlu etkileri deneysel flep modellerinde gösterilmiştir(40,4) FLEP NEOVASKÜLARİZASYONU Son yıllarda bazı büyüme faktörlerinin tanımlanması ve identifikasyonu flep vaskülarizasyonu ve yaşayabilirliğinin arttırılmasına yardımcı olabilecek yeni metodların gelişimini sağlamıştır. En önemlisi vasküler endotelial büyüme faktörü olmak üzere flep neovaskülarizasyonu geniş miktarda angiojenik büyüme faktörleri ile sağlanmaktadır. İskemik deneysel flep modellerinde basic fibroblast büyüme faktörünün, flep ile alıcı alan arasında yeni damarların oluşumunu arttırdığı, pediküllü fleplerde distal perfüzyonu iyileştirdiği ve sınırda perfüze alanları nekrozdan koruduğu gösterilmiştir(42,43). 20

21 3.7. FLEP SAĞ KALIMI Fiziksel Faktörler Pek çok araştırmacı flep sağkalımının arttırılması amacıyla deri fleplerinin fiziksel çevre koşullarına manipülasyonunu denemişlerdir. Sasaki ve ark. flebin yaşayan kısmının uzunluğunun arttırılması amacıyla flep kenarlarını nemli tutmuşlardır(44). Mc Grath, nemli ortamın iskemik dokuların kurumasını minimalize etmek suretiyle, doku kaybının derinliğini azalttığını ve flep sağ kalımını arttırdığını bildirmiştir(45). Awward ve ark. Ada flepleri ve serbest fleplerde lokal ısı ile kan akımı arasında doğrudan ilişki olduğunu saptamışlardır(46). Hipotermi vazokonstüriksiyona neden olup, kanın akışkanlığını azaltırken, flebin ısıtılması tersine neden olur. Hussl ve ark. flebin 20 C ye kadar sağutulmasının flep kan akımının bazal kan akımına göre % 65 oranında ve oksijen tüketiminin % 25 oranında azaldığını, 4 C de ise plazma akışkanlığının artmasından dolayı flep kan akımının tamamen durduğunu saptamışlardır. Koenig(47), Wang(48) ve diğerleri deneysel olarak flep sağ kalımının arttırılması amacıyla, şok ısıtma ve geri soğutma yöntemini stres koşullama olarak uygulamışlardır. Bu çalışmalar fizyolojik düzeylerin üstündeki ısıya maruz kalan hayvanların, stressin toksik etkilerinden koruyucu birtakım ısı-şok proteini sentezlediklerinin gösterildiği yayınlara dayanılarak yapılmıştır. Organizma birkez strese maruz kalınca, ikinci bir stresin toleransı için en az 6-8 saat düzelme döneminin geçmesi gerekmekteydi. Bu sürede organizma ısı-şok proteini sentezler, dolayısıyla stres koşullama ortaya çıkmış olur. Isı- şok cevabı; iskemi, hipoksi, hipoglisemi, hücresel toksinler gibi diğer stres faktörleriyle de indüklenebilir. Organizma bir kez strese koşullandıysa, diğer etkenler karşısında da korunmuş olur. Bu rat modelinde ısı-şok grubunda flep sağ kalımı anlamlı şekilde artmıştır. Otörler, ısı şok proteinlerin kapiller endoteline yüksek afinite gösterdiklerini ve bu şekilde stress koşullamanın kapiller bütünlüğün korunması yoluyla deri flep sağ kalımını arttırdığını öne sürmüşlerdir. Mounsey, Pang ve Forest önkoşullama terimini açıklamışlardır(49). Kalp kasında iskemik hasardan kaçınılması için koroner arterlerin kısa süreli oklüzyonu prensibini iskelet kasında uygulamışlardır. Kas fleplerinin sağkalımını ve normotermik iskemiyi devam ettirmek için aralıklı iskemi ve reperfüzyon uygulamışlardır. Mounsey 30 dakikalık aralıkların flep sağ kalımını % 20 arttırdığını göstermiştir. Flep yaşayabilirliğini arttırmak amacıyla ön koşullama hem deri fleplerinde hem de pediküllü muskulokutanöz fleplerde denenmiştir(50). 2

22 Muskulokutanöz flepler ön koşullamaya deri fleplerine göre çok daha iyi yanıt vermişlerdir ve her iki flep türü de serbest olarak kaldırıldığında yaşamlarında artış saptanmıştır. Ön koşullamanın mekanizması tam olarak bilinmese de bu konuya ilişkin birtakım teoriler öne sürülmüştür. Bunlar; kan akımında değişikliklerin olması, doku metabolizmasının azalması, zorunlu olmayan bazı hücresel fonksiyonların kaybı, oksijen kaynaklı serbest radikallerin miktarının azalması ve vazodilatasyona neden olup distal kan akımının artmasını sağlayan endoteliel kaynaklı gevşetici faktörün salınımı olarak sayılabilir(49,5). Tan(52), Ramon(53) ratlarda abdominal fleplerin yaşayabilirliğinin hiperbarik hava ( %2 O2) ve hiperbarik %00 O2 ile arttığını bildirmişlerdir. Nemiroff ve arkadaşları hiperbarik oksijenin akut deri fleplerinde yararlı etkilerini göstermişler ve bu faydanın sağlanabilmesi için HBO nin cerrahinin hemen ardından uygulanması gerektiğine dikkat çekmişlerdir. Bu bulgular Quirinia ve Viidik(54) ile Esclamado ve arkadaşlarının(55) HBO tedavisinin deri fleplerinin viabilitesini arttırdığına yönelik çalışmalarını desteklemektedir. Kaelin ve ark. uzun süreli preoperatif ve postoperatif HBO tedavisinin rat deri flep modelinde sağ kalımı arttırdığını bulmuşlardır. HBO tedavisinin yararlı etkisi superoksit dismutaz aktivitesinin artmasına bağlıdır. Angel(56) HBO nin faydalı etkilerine soğuk uygulamayı kombine etmiş ve uzamış soğuk iskemi sonrasında serbest fleplerde ( %70 den %20 ye kadar) başarının arttığına işaret etmiştir. Otörler, serbest fleplerde HBO nin etkinlik penceresinin 8 saat normotermik ve 72 saat hipotermik iskemi olduğunu bildirmişlerdir. Bu sonuç; hipoterminin, iskemi etkisiyle artan xantin oksidaz aktivitesinden korumadığını ancak HBO nin bunu sağladığını göstermektedir. Zamboni ve ark.(57) HBO tedavisi sonrasında rat deri flebinin distal mikrovasküler dolaşımının arttığını kesinleştirmek amacıyla laser doppler flowmetriyi kullanmışlardır. Uhl ve ark.(58) doppler perfüzyon incelemesini kullandıkları çalışmalarında HBO tedavisinin normal ve iskemik yaralarda reepitelizasyonu arttırdığını ancak mikrovasküler perfüzyonda önemli bir değişiklik yapmadığını bildirmişlerdir. HBO tedavisinin flep yaşayabilirliği üstüne olumlu etki sağladığı tüm araştırıcılar tarafından kabül görmemiştir. Steward ve ark(59). HBO tedavisinin tek başına flep yaşayabilirliğine olumlu etki yaratmadığını, alfa tokoferol, veya superoksit dismutaz ve katalaz ile birlikte kullanıldığında etkili olduğunu savunmaktadırlar. Alfa tokoferol E vitamininin oluşturduğu 4 tokoferoden birisidir ve peroksiradikallerle yarışarak serbest radikal reaksiyonlarını sonlandırır. Katalaz ise hidrojen peroksit temizleyicisidir. 22

23 Flep yaşayabilirliğine etkili farmakolojik ajanlar: Pang, Forrest ve Morris(60) deri flebi nekrozunu ve flep nekrozunu önleyecek ya da geri döndürebilecek farmakolojik maniplasyonların patofizyolojisini yayınlamışlardır. Flep yaşayabilirliğine olumlu etkileri olduğu düşünülen farmakolojik ajanlar başlıca beş grupta incelenebilir.. Antikuagulanlar 2. Reseptör ve akson blokerleri 3. Direkt düz kas gevşeticileri 4. Reolojik ajanlar 5. İskemi toleransını arttırıcılar. Antikuagulanlar: Dekstran; mikrovasküler cerrahların uzun yıllardır kullandıkları bir volüm arttırıcı olsa da iskemik flepler üzerindeki etkinliği halen sorgulanmaktadır. Rothkopt(6) dekstranın; trombosit adezyonunu azaltıcı, kanama zamanını uzatıcı, trombosit aggregasyonunu ve kan vizkozitesini azaltıcı etkileri olduğunu bildirmiştir. Dextran 40 ın perfüzyonunun arteriyel greftlerin patensini kontrol grubuna göre iki kat arttırdığını göstermişlerdir. Venöz modelde çalışan Zhang ve Wieslander dekstran 70 in mikrosirkülatuar patensi arttırdığını göstermişlerdir. Düşük moleküler ağırlıklı heparinin dekstranla kullanılmasının mikroperfüzyonu daha da arttırmıştır. Salemark, Knudsen ve Douga dekstran 40 ın mikrosirkülatuar patensi kısa vadeli olarak arttırdığını, hafta kullanıldıktan sonra çok az etkili olduğunu bildirmişlerdir. Anaflaksiyi de içerebilen alerjik eaksiyonlar ve aşırı hacim artışı özellikle yaşlı hastalarda akciğer ödemine yol açmaktadır. Bu nedenle uygulama öncesi test dozu uygulanmalıdır ve yaşlı hastalar için göreceli olarak kontrendikedir. Dekstranın flep ve mikro cerrahide kullanılması desteklense de etkinliğini ispatlayan randomize klinik çalışmalar bulunmamaktadır0. Heparin: Heparin cerrahide en sık kullanılan antitrombotiktir. Antitrombine bağlanarak etki gösterir. Düşük molekül ağırlıklı heparinin mikrovasküler prosedürlerde irigasyon solüsyonu olarak kullanılmasını araştıran Rumbolo ve ark. na(62) göre Heparinin güçlü antikuagulan özeliklerine rağmen serbest fleplerin survisini arttırıcı özelliği bulunmamaktadır. 23

24 Heparinin flebin spesifik alanlarına sürekli ve topikal uygulanmasının vazodilatasyon yada kan akımının arttırıcı etkisi bulunmadığı sadece trombosit ayrışmasına yararlı etkileri olduğu gösterilmiştir. Heparinin damar içi tromboz oluşumunu engellediği kesin olarak bilinse de flep yaşayabilirliğine olumlu etki sağladığı kesin olarak gösterilmemiştir. Flep cerrahisinde aşırı hematom oluşturma riski sebebiyle sistemik heparin ameliyat esnasında tromboz ile karşılaşıldığında uygulanabilir(63-66). Steroidler; flep cerrahisinde hem deneysel hem de klinik olarak kullanılmaktadır.membran stabilazatörü ve özgün olmayan anti-inflamatuar ajan olarak etkili olur. Klinik kullanımında genel eğilim, flep ödemini azalttığı yönündedir. Sistemik steroid uygulamasının enfeksiyon gibi, içerdiği pek çok risk, olası faydalarından ağır basmaktadır(67,68,69). Aspirin; trombosit kümelenmesini ve tromboz oluşumunu bloke eden etkisi nedeniyle flep cerrahisinde sıklıkla kullanılmaktadır. Prostasiklin inhibisyonu yapmadan tromboksaninhibisyonu sağlayan ideal dozu mg dır. Tek doz bebe aspirini (8 mg) ile tedavi dozuna ulaşılabilir(63,69,70). Sülükler; (Hiruda medicinalis) uzun yıllardır flep komplikasyonlarının tedavisinde ve replantasyon başta olmak üzere fleplerdeki venöz konjesyonu azaltmak için sıklıkla kullanılmaktadır. Sülük terapisindeki en belirgin riskler aşırı kanama ve tedavi boyunca profilaktik antibiyotik kullanımı gerektiren Aeromanas hidrofili infeksiyonudur(63) AMNİOTİK MEMBRANIN ÖZELLİKLERİ Amniotik membran ilk defa 90 da Davis tarafından deri transplantasyonunda kullanılmıştır(7). Bunu takip eden yıllarda yanık tedavisinde, cerrahi pansumanlarda, oral kavite, mesane, vagina rekonstrüksiyonunda, timpanoplasti, artroplasti, omfoloselde ve pelvik, abdominal yapışıklıkların önlenmesinde yaygın olarak kullanım görmeye başlamıştır. Fetal membranlar ekstraembriyonik dokuda gelişirler ve maternal hücrelerle temas halinde olan koryonun en dış tabakasını oluştururlar. Bu tabaka koryon ve mezenkimal yapıların trofoblastik dokularından meydana gelir. Amniotik membran(en iç tabaka) mezenkim tabakasıyla bazal membrana yapışmış tek tabakalı ektodermal kökenli aktif sekretuar kolumnar hücreleri içerir(72,73). Amnion ve koryon hücreleri farklı hücre terapileri ve transplantasyon uygulamalarında kullanılabilecek olan progenitör hücreler için potansiyel bir kaynak olarak gösterilmektedir. 24

25 . Epitelizasyona etkisi: Amniotik membran bazal membrana benzer şekilde etkinlik gösterir ve epitelial hücrelerin migrasyonunu kolaylaştırır(74,75). Bazal epitelial hücrelerin adezyonunu ve epitelial diferansiyasyonu arttırırken epitelial apoptozu engeller(76,77). Bu etkileri epitelial hücrelerin büyümesinde etkili Growth Faktör üretimine bağlıdır(78,79). 2. Antiskar etki ve nörotrofik faktörler Fibroblastlar yara iyileşmesinde skar oluşumundan sorumludurlar ve Transforming Growth Factor ß tarafından aktive edilirler. Amniotik membranın TGF-ß ve fibroblast ekspresyonunun downregulasyonuna neden olması fibrosisi azaltır. Amniotik membran sinir büyümesini ve çeşitli nörotransmitterlerin, nöropeptidlerin, nörotrofik faktörlerin sentezini destekler(80,8). Amniotik membranın bu nörotrofik faktörleri içermesi ve üretimini arttırıcı etkisinin, fetusun sinir sisteminin gelişimine yardımcı olduğu ve intauterin sakarsız yara iyileşmesini sağladığı düşünülmektedir. 3. Antienflamatuar ve Antiangiogenik etki: Amniotik membran antienflematuar etkisini birkaç mekanizma üzerinden oluşturmaktadır. Bu mekanizmalardan ilki aktivin üretiminin düzenlenmesiyle antienflemauar etki göstermesidir. Diğer mekanizma amniotik membran üzerinde bulunan laktoferrin ve IL- reseptör antagonistleri ile gerçekleşir. Bir antibakteriyel protein olan laktoferrinin, antioksidan demir şelazyonu ve tutucu etkileri mevcuttur. Amniotik membran; Tissue inhibitors of metalloproteinase inhibitors ( TIMPs ),2,3,4, Interleukin (IL) -0, IL- reseptör antagonist (antienflamatuar faktörler) ve endostatin (epitelial hücre proliferasyonunu, angiogenezi ve tümör büyümesini inhibe eder) içerir. IL-α ve IL-ß gibi yüksek potentli proenflamatuar sitokinlerin üretimi de amniotik membran stroması ile suprese olur(82). Bunların yanında proteinaz inhibitörleri iyileşmeyi hızlandırır(83). Kim ve ark.(84) yaptıklar çalışmada korneadaki epitelial defektlerin amniotik membran ile örtülmesinin hızlı epitelizasyon sağladığını aynı zamanda proteinaz ve matrix metalloproteinaz aktivasyonunu azalttığını göstermişlerdir. Higa ve ark.(85) yüksek moleküler ağırlıklı bir glikozaminoglikan olan hyaluronik asidin enflematuar hücreler için ligand görevi yaptığını ve lenfosit dahil olmak üzere enflematuar hücrelerin amniotik membran stromasına yapışmasında önemli rolü olduğunu saptamışlardır. Ayrıca amniotik epitelial hücreleri, doğal ve sonradan gelişen immün sistemi baskılamaktadırlar(86). 25

26 Amniotik membranın iskemik sklera dokusunda kullanıldığı çalışmalar membranın çevre dokuların sağlıklı olduğu iskemik alanlarda epitelizasyonu arttırmasının yanı sıra neovaskülarizasyonu da arttırdığı saptanmıştır(87). Membran uygulama yerinde yarı geçirgen bir bariyer oluşturarak oksijenin geçişine izin vermekte ancak enflamatuar hücrelerin ve mediatörlerin geçişine engel olmaktadır(88). 5. Antimikrobiyal ve antiviral özellikleri: Amniotik membran postoperatif enfeksiyon riskini azaltacak antimikrobiyal özelliklere sahiptir(89). Membran antiviral özelliğe sahip sistein proteinaz analoğu olan sistatin E içerir(90). Amniotik embranın antienfektif özelliğinin, antienflamatuar özelliğine sekonder olarak geliştiği düşünülmektedir. Membran enfeksiyöz ajanların yarattığı güçlü enflematuar reaksiyonları engellemektedir. Bu şekilde kullanılan antibiyoterapinin etkinliğini arttırmaktadır(9,92). 6. Yüksek hidrolik geçirgenlik: İdeal bir örtü materyalinde olması gereken özellikler amniotik membranda mevcuttur. Düşük antijenik özelliği, oksijen ve hücreler için gerekli yaşamsal metabolitleri geçirgenliği bunun yanında laktoferrin gibi antibakteriyel proteinleri içermesiyle enfeksiyona karşı dirençli, IL- reseptör antagonisti içermesiyle lökosit infiltrasyonunu ve akut enflemasyonu engelleyici özelliği mevcuttur. Sadece yapısal komponentleri ile değil aynı zamanda seçici geçirgenliği farklı alanlarda kullanımını kolaylaştırmaktadır. 7. İmmunojenik olmaması: Amniotik membranda HLA-A, HLA-B ve HLA-DR antijeni ekspresyonu mevcut değildir ve transplantasyondan sonra rejeksiyon gelişmez(93,94). Amniotik membranın kullanıldığı alanlar:.oftalmatolojide kullanımı: DeRott 940 da konjuktival defektlerin onarımında amniotik membranın kullanıldığı serisini yayınlamıştır(95). Membranın cerrahi sonrası birkaç gün içinde küçüldüğünü ve on gün sonra tamamen kaybolduğunu saptamıştır. 946 da Lavery kimyasal yanık sonrasında göze amniotik membran uyguladığı hastasını sunmuştur(96). Aynı yıl Sorsby ve Symmons un yayınladıkları 30 vakalık seride gözün kimyasal madde ile yanıklarında sadece amniotik membranın kullanımıyla ilgili başarılı sonuçlarını yayınlamışlardır(97). 995 e kadar membranın gözde kullanılmasıyla ilgili çok az gelişme saptanmış, 995 te ise Kim ve Tseng in amniotik membranı tavşan korneasında greft olarak yeniden 26

27 yüzeylendirme ve aşırı neovaskülarizasyonu engellemek için kullanmasıyla membranın oftalmatolojide klinik kullanım alanları ile mekanizması açıklık kazanmıştır(98). Amniotik membran transplantasyonu pek çok durumda kullanılmaktadır. En sık kullanım yeri persistan epitelial defektler (99-03) ve oküler yüzey rekonstrüksiyonudur. Klinikte yalnız membran ya da limbal kök hücre ile birlikte membran kullanılabilir(03-05). Membranın etkinliğinin arttırılması amacıyla membranın üzerine kültüre otolog ya da heterolog limbal kök hücreler yerleştirilmektedir(06,07). Amniotik membran transplantasyonu; semptomatik büllöz keratopati, kimyasal-termal yanıklar, primer ya da kullanılmaktadır(08,09). tekrarlayan Amniotik pterigum membranın vakalarında stromal ve bant keratopatide enflemasyonu, fibrosisi, immünojenik reaksiyonu azalttığı deneysel modellerde gösterilmiştir(0,). Gris O. Ve ark (2) membranın kullanımının kontrendike olarak kabul edildiği iskemik sklera dokusunda debridman sonrasında ilk tercih olarak amniotik membran greftlemesini kullanmışlar ve neovaskülarizasyonun, epitelizasyonun oldukça iyi olduğunu göstermişlerdir. Günümüzde amniotik membranın oftalmatolojide kullanım alanları Kornea rekonstrüksiyonu Limbal kök hücre eksikliği Kısmi Total Limbal kök hücre otogreft ya da allogreft Kültür limbal kök hücre Ülser/ Perforasyon Büllöz keratopati Konjuktiva rekonstrüksiyonu Pterigium Tümör Simbleferon Diğer Yama: Akut enflematuar durumlar Bant keratopati Konjuktivokalasis Vernal konjuktivit Glukom cerrahisi / Komplikasyonları 27

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ İçerik Dolaşım sisteminin kısa anatomi ve fizyolojisi Egzersizde periferal dolaşımın düzenlenmesi-etkili mekanizmalar Damar endotelinin ve Nitrik Oksitin (NO) periferal

Detaylı

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük

Detaylı

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Dr.Canan Aykut Bingöl Yeditepe Üniversite Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Kardiak Arrest 200 000-375 000 kardiak arrest/yıl (ABD) %20 spontan dolaşım sağlanıyor

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

Greftler ve Flepler. Doç. Dr. Burak KAYA. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi A.D.

Greftler ve Flepler. Doç. Dr. Burak KAYA. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi A.D. Greftler ve Flepler Doç. Dr. Burak KAYA Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi A.D. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Form ve Fonksiyon Greft Flep İmplant Materyalleri

Detaylı

KAN AKIMININ KONTROLÜ. 1- Otoregülasyon veya Miyojenik Regülasyon 2- Metabolik Regülasyon KAN AKIMININ LOKAL KONTROLÜ DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ IV

KAN AKIMININ KONTROLÜ. 1- Otoregülasyon veya Miyojenik Regülasyon 2- Metabolik Regülasyon KAN AKIMININ LOKAL KONTROLÜ DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ IV KAN AKIMININ KONTROLÜ Nöronal Humoral Lokal Otonom Sinir Sistemi Plazma Epinefrin, Anjiyotensin II, Vazopressin, İyonlar Akut Kontrol DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ IV Uzun Süreli Kontrol Dr. Nevzat KAHVECİ

Detaylı

Anestezi ve Termoregülasyon

Anestezi ve Termoregülasyon Anestezi ve Termoregülasyon Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI İKBÜ Sağlık Hizmetleri M.Y.O. Termoregülasyon Nedir? Isının düzenlenmesi, korunması, ideal aralığa getirilmesi amacıyla vücudun meydana getirdiği

Detaylı

KOMPARTMAN SENDROMU. Patofizyoloji. KS Nedenleri. Ödem

KOMPARTMAN SENDROMU. Patofizyoloji. KS Nedenleri. Ödem KOMPARTMAN SENDROMU 10.08.2010 Dr.Günay YILDIZ Kompartman Sendromu (KS),damar ve sinir içeren kapalı boşluklarda doku basıncının, perfüzyonu engelleyecek kadar artması sonucu ortaya çıkan hipoksiyle birlikte

Detaylı

Tedavide yeni başka seçenekler var mı? Doç. Dr. Özge Turhan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D.

Tedavide yeni başka seçenekler var mı? Doç. Dr. Özge Turhan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. Tedavide yeni başka seçenekler var mı? Doç. Dr. Özge Turhan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D. Özellikle yara bakımıyla ilgili pek çok yeni yöntem,

Detaylı

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalp kası beyinden sonra en fazla kana gereksinim duyan organdır. Kalp kendini besleyen kanı aortadan ayrılan arterlerden alır. Bu arterlere koroner

Detaylı

Bu Ünitede; Şokun Tanımı Fizyopatoloji Şokta sınıflandırma Klinik Özellikler Tedavi anlatılacaktır

Bu Ünitede; Şokun Tanımı Fizyopatoloji Şokta sınıflandırma Klinik Özellikler Tedavi anlatılacaktır Doç. Dr. Onur POLAT Bu Ünitede; Şokun Tanımı Fizyopatoloji Şokta sınıflandırma Klinik Özellikler Tedavi anlatılacaktır Öğrenim Hedefleri; Şokun genel tanımını Şoktaki genel fizyopatoloji ve kompanzasyon

Detaylı

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır.

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Doç. Dr. Onur POLAT Hasar Kontrol Cerrahisi 1992 yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Hasar Kontrol Cerrahisi İlk aşama; Kanama ve kirlenmenin

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

Otakoidler ve ergot alkaloidleri

Otakoidler ve ergot alkaloidleri Otakoidler ve ergot alkaloidleri Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 1 Antihistaminikler 2 2 1 Serotonin agonistleri, antagonistleri, ergot alkaloidleri 3 3 Otakaidler Latince "autos" kendi, "akos"

Detaylı

KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ

KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ 03-11-2009 Doku hipoperfüzyonu ve organ hasarı oluşturan, intravasküler volüm kaybının ilk tedavisi

Detaylı

DERİ FLEBİ MODELİNDE FARKLI PEDİKÜL ÖNKOŞULLAMALARINDA SAĞKALIMIN ARAŞTIRILMASI. ( Deneysel Çalışma ) UZMANLIK TEZİ

DERİ FLEBİ MODELİNDE FARKLI PEDİKÜL ÖNKOŞULLAMALARINDA SAĞKALIMIN ARAŞTIRILMASI. ( Deneysel Çalışma ) UZMANLIK TEZİ T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ŞİŞLİ ETFAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ I. PLASTİK VE REKONSTRÜKTİF CERRAHİ KLİNİĞİ Klinik Şefi: Prof. Dr. Lütfü BAŞ DERİ FLEBİ MODELİNDE FARKLI PEDİKÜL ÖNKOŞULLAMALARINDA SAĞKALIMIN

Detaylı

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin Hücre Zedelenmesi Dr. Yasemin Sezgin yasemin sezgin Hastalık bilimi anlamına gelen patoloji hastalıkların altında yatan hücre, doku ve organlarda meydana gelen yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri inceler

Detaylı

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Travma ve cerrahiye ilk yanıt Total vücut enerji harcaması artar Üriner nitrojen atılımı azalır Hastanın ilk resüsitasyonundan sonra Artmış

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI

KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI KARDİYOJENİK ŞOK-TANIM Ø Kardiyojenik şok (KŞ), kardiyak yetersizliğe bağlı uç-organ hipoperfüzyonudur. Ø KŞ taki hemodinamik

Detaylı

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi

KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA. Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ VE TÜTÜN KULLANIMI: MEKANİZMA Mini Ders 2 Modül: Tütünün Kalp ve Damar Hastalıkları Üzerindeki Etkisi TEMEL SLAYTLAR Kardiyovasküler Hastalıkların Epidemiyolojisi

Detaylı

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI Organizmalarda daha öncede belirtildiği gibi hücresel ve humoral bağışıklık bağışıklık reaksiyonları vardır. Bunlara ilave olarak immünoljik tolerans adı verilen

Detaylı

* Kemoreseptör *** KEMORESEPTÖR REFLEKS

* Kemoreseptör *** KEMORESEPTÖR REFLEKS KEMORESEPTÖR REFLEKS DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VI Dr. Nevzat KAHVECİ Kemoreseptörler, kimyasal duyarlılığı olan hücrelerdir. Kan basıncı 80 mmhg nin altına düştüğünde uyarılırlar. 1- Oksijen yokluğu

Detaylı

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü Prof.Dr.Mitat KOZ DOLAŞIMIN SİNİRSEL KONTROLÜ Doku kan akımının her dokuda ayrı ayrı ayarlanmasında lokal doku kan akımı kontrol mekanizmaları

Detaylı

RATLARDA RANDOM PATERNLİ DORSAL DERİ FLEPLERİNDE BOTULİNUM TOKSİN A NIN CERRAHİ GECİKTİRME ÜZERİNE ETKİSİ

RATLARDA RANDOM PATERNLİ DORSAL DERİ FLEPLERİNDE BOTULİNUM TOKSİN A NIN CERRAHİ GECİKTİRME ÜZERİNE ETKİSİ T.C. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ RATLARDA RANDOM PATERNLİ DORSAL DERİ FLEPLERİNDE BOTULİNUM TOKSİN A NIN CERRAHİ GECİKTİRME ÜZERİNE ETKİSİ UZMANLIK TEZİ Dr. Aysel DOĞAN Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik

Detaylı

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ İNFLAMASYON VE ONARIM İNFLAMASYON Yaralanmaya karşı dokunun vaskülarizasyonu yolu ile oluşturulan bir seri reaksiyondur. İltihabi reaksiyon.? İnflamatuar

Detaylı

Slayt 1. Slayt 2. Slayt 3 YARA İYİLEŞMESİ YARA. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger. Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir.

Slayt 1. Slayt 2. Slayt 3 YARA İYİLEŞMESİ YARA. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger. Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Slayt 1 YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger Slayt 2 YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Slayt 3 Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik

Detaylı

KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK

KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK Uzun süreli immobilizasyon sonucu: - Nitrojen ve protein dengesi bozulur. - İskelet kasının kitlesi, kasılma kuvveti ve etkinliği azalır. - İskelet kaslarında

Detaylı

İNFLAMASYON DR. YASEMIN SEZGIN. yasemin sezgin

İNFLAMASYON DR. YASEMIN SEZGIN. yasemin sezgin İNFLAMASYON DR. YASEMIN SEZGIN yasemin sezgin Inflamasyon Hasara karşı vaskülarize dokunun dinamik yanıtıdır Koruyucu bir yanıttır Hasar bölgesine koruma ve iyileştirme mekanizmalarını getirir İnflamasyonun

Detaylı

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL Vücudun İlaçlara Etkisi (Farmakokinetik Etkiler) Farmakokinetik vücudun ilaca ne yaptığını inceler. İlaçlar etkilerini lokal veya sistematik

Detaylı

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer Solunum sistemi farmakolojisi Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 2 1 3 Havayolu, damar ve salgı bezlerinin regülasyonu Hava yollarının aferent lifleri İrritan reseptörler ve C lifleri, eksojen kimyasallara,

Detaylı

KVC YOĞUN BAKIMDA HİPOTANSİF VE KANAMALI HASTAYA YAKLAŞIM HEM. ASLI AKBULUT KVC YOĞUN BAKIM

KVC YOĞUN BAKIMDA HİPOTANSİF VE KANAMALI HASTAYA YAKLAŞIM HEM. ASLI AKBULUT KVC YOĞUN BAKIM KVC YOĞUN BAKIMDA HİPOTANSİF VE KANAMALI HASTAYA YAKLAŞIM HEM. ASLI AKBULUT KVC YOĞUN BAKIM YOĞUN BAKIMA HASTANIN KABULÜ Açık kalp ameliyatı yapılan hastaların ameliyathaneden yoğun bakıma transferi entübe

Detaylı

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler EGZERSİZ VE KAN Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler Akciğerden dokulara O2 taşınımı, Dokudan akciğere CO2 taşınımı, Sindirim organlarından hücrelere besin maddeleri taşınımı, Hücreden atık maddelerin

Detaylı

NEREYE KOŞUYOR. Doç. Dr. İbrahim İKİZCELİ. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı

NEREYE KOŞUYOR. Doç. Dr. İbrahim İKİZCELİ. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı 2012 β-blokörler NEREYE KOŞUYOR Doç. Dr. İbrahim İKİZCELİ İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Adernerjik sistem Tarihçesi 1900-1910 Epinefrin 1940-1950 Norepinefrin α, β-reseptör 1950-1960

Detaylı

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX! Özel Formülasyon DAHA İYİ Yumurta Verimi Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Detaylı

Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız. Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı

Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız. Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı e-posta: alperi@hacettepe.edu.tr Neden bu konu? Septik şok çalışma

Detaylı

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel

LİPOPROTEİNLER. Lipoproteinler; Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı. stabilize edilmeleri gerekir. kanda lipidleri taşıyan özel LİPOPROTEİNLER LİPOPROTEİNLER Lipidler plazmanın sulu yapısından dolayı sınırlı olarak çözündüklerinden, taşınmaları için stabilize edilmeleri gerekir. Lipoproteinler; komplekslerdir. kanda lipidleri taşıyan

Detaylı

Kapiller Membrandan Diffüzyon

Kapiller Membrandan Diffüzyon MİKRODOLAŞIM DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ III Dr. Nevzat KAHVECİ Düz kas lifleri Endotel Arteriol Metarteriol Prekapiller sfinkter Kapiller Venül Kapiller yatak Düz kas lifleri Endotel Kapiller Membrandan

Detaylı

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Fizyolojide Temel Kavramlar FİZYOLOJİ Fizyolojinin amacı; Yaşamın başlangıcı- gelişimi ve ilerlemesini sağlayan fiziksel ve kimyasal etkenleri açıklamaktır (tanımlamak)

Detaylı

NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ. Dr. A. Gökhan AKKAN

NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ. Dr. A. Gökhan AKKAN NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ Dr. A. Gökhan AKKAN 1976 Moncada 1980 Furchgott ve Zawadzki (1998 Nobel Tıp Ödülü) EDRF = Endothelium- derived relaxing factor 1987 EDRF = NO Sentezi NOS L- Arginin

Detaylı

Hücreler arası Bağlantılar ve Sıkı bağlantı. İlhan Onaran

Hücreler arası Bağlantılar ve Sıkı bağlantı. İlhan Onaran Hücreler arası Bağlantılar ve Sıkı bağlantı İlhan Onaran Doku organisazyonu: Hücrelerin bağlanması 1- Hücre-matriks bağlantıları: ekstraselüler matriks tarafından hücrelerin bir arada tutulması 2- Hücre-hücre

Detaylı

II. YIL ASİSTANLARININ SORUMLU OLDUĞU KONULAR:

II. YIL ASİSTANLARININ SORUMLU OLDUĞU KONULAR: II. YIL ASİSTANLARININ SORUMLU OLDUĞU KONULAR: I- TEMEL BİLİMLER Anesteziye Giriş: Anestezide Fizik Kurallar Temel Monitörizasyon Medikal Gaz Sistemleri Anestezi Cihazı Vaporizatörler Soluma sistemleri,

Detaylı

4/12/2019. Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu. Homeostaz. Serpin (Serin proteaz inhibitörü) Trombin

4/12/2019. Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu. Homeostaz. Serpin (Serin proteaz inhibitörü) Trombin Homeostaz Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu Dr. M. Cem Ar İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa İç Hastalıkları Hematoloji Yaşamın devamını sağlamak için organizmanın düzenleyici

Detaylı

Sepsis ve Akut Böbrek Hasarı. Doç. Dr. Hüseyin BEĞENİK Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji B.D.

Sepsis ve Akut Böbrek Hasarı. Doç. Dr. Hüseyin BEĞENİK Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji B.D. Sepsis ve Akut Böbrek Hasarı Doç. Dr. Hüseyin BEĞENİK Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji B.D. Bakteri Pankreatit Virüs Mantar İnfeksiyon Sepsis SIRS+Enfeksiyon Sepsis Ciddi Sepsis Ağır Sepsis

Detaylı

KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM

KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM DOKU YENİLENMESİNDE OTOLOG ÇÖZÜM TÜRKİYEDE TEK DENTAL PRP KİTİ KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM YENİLENMEK KENDİ İÇİMİZDE ONARICI DOKU YENİLENMESİNİ HIZLANDIRAN YENİLİKÇİ

Detaylı

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 Nonkardiyojenik Akciğer Ödemi Şok Akciğeri Travmatik Yaş Akciğer Beyaz Akciğer Sendromu

Detaylı

TÜRK PLASTİK REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ DERNEĞİ

TÜRK PLASTİK REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ DERNEĞİ TÜRK PLASTİK REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ DERNEĞİ FLEP KURSU KONGRE PROGRAMI 2018 Baş & Boyun Bölgesi Oturumu TOPLAM SÜRE: 60 Dakika Baş & Boyun Bölgesi Flepleri Bölgenin Damar Anatomisi (5 dakika)

Detaylı

DOLAŞIM SİSTEMİ TERİMLERİ. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

DOLAŞIM SİSTEMİ TERİMLERİ. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire DOLAŞIM SİSTEMİ TERİMLERİ Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire Dokuların oksijen ve besin ihtiyacını karşılayan, kanın vücutta dolaşmasını temin eden, kalp ve kan damarlarının meydana getirdiği sisteme dolaşım

Detaylı

MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ

MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ Dr. N. Zafer Utkan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Meme Kanseri Sempozyumu Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 10 Mart 2010 Lenfatik Sistemin Genel

Detaylı

TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma

TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma Oral İmplantolojide Temel Kavramlar, Teşhis ve Tedavi Planlaması 13.30-15.00 Dental implantların kısa tarihçesi

Detaylı

Travma Hastalarında Beslenme

Travma Hastalarında Beslenme Doç. Dr. Onur POLAT Travma Hastalarında Beslenme Normal ve sağlıklı organizma travma veya strese maruz kaldığında kendisini korumaya yönelik bazı fizyolojik mekanizmaları harekete geçirir. Genel amaç organ

Detaylı

Spor yaralanmaları sportif aktivite sırasında meydana gelen yaralanmaların genel adıdır. Normal yaşamda yaralanmalar sıklıkla dış etkilerle

Spor yaralanmaları sportif aktivite sırasında meydana gelen yaralanmaların genel adıdır. Normal yaşamda yaralanmalar sıklıkla dış etkilerle Doç. Dr. Onur POLAT Spor yaralanmaları sportif aktivite sırasında meydana gelen yaralanmaların genel adıdır. Normal yaşamda yaralanmalar sıklıkla dış etkilerle gelişirken, spor yaralanmalarında hem dış

Detaylı

Kan Akımı. 5000 ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ

Kan Akımı. 5000 ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ MERKEZİ SİNİR SİSTEMİNİN İSKEMİK YANITI DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII Dr. Nevzat KAHVECİ Kan basıncı 60 mmhg nın altına düştüğünde uyarılırlar. En fazla kan basıncı 1520 mmhg ya düştüğünde uyarılır.

Detaylı

ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ

ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ Dr. Şua Sümer Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Enf. Hast. ve Klin. Mikr. AD 17 Mayıs 2016 Prostetik eklem ameliyatları yaşlı popülasyonun artışına

Detaylı

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları

Detaylı

HEMATOPOİETİK KÖK HÜCRE NAKLİNDE KAN ÜRÜNLERİ KULLANIMI DOÇ.DR.BETÜL TAVİL HÜTF PEDİATRİK HEMATOLOJİ/KİT ÜNİTESİ

HEMATOPOİETİK KÖK HÜCRE NAKLİNDE KAN ÜRÜNLERİ KULLANIMI DOÇ.DR.BETÜL TAVİL HÜTF PEDİATRİK HEMATOLOJİ/KİT ÜNİTESİ HEMATOPOİETİK KÖK HÜCRE NAKLİNDE KAN ÜRÜNLERİ KULLANIMI DOÇ.DR.BETÜL TAVİL HÜTF PEDİATRİK HEMATOLOJİ/KİT ÜNİTESİ *Transfüzyonlar HKHT sürecinin en önemli ve sürekli uygulamalarındandır. *Transfüzyon Tıbbı,

Detaylı

27/04/16. Sunu Planı YANIKLI NON-SEPTİK HASTADA VOLÜM REPLASMANI. Patofizyoloji. Patofizyoloji. Yanık tipleri Patofizyoloji Volüm Replasmanı

27/04/16. Sunu Planı YANIKLI NON-SEPTİK HASTADA VOLÜM REPLASMANI. Patofizyoloji. Patofizyoloji. Yanık tipleri Patofizyoloji Volüm Replasmanı Sunu Planı YANIKLI NON-SEPTİK HASTADA VOLÜM REPLASMANI Selim TURHANOĞLU Mustafa Kemal Üniversitesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yanık tipleri Volüm Replasmanı Hesaplanması Uygulanması Takibi

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

VIII. FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU BÖLÜM ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013

VIII. FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU BÖLÜM ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013 ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013 FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ VIII. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KALITSAL FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ Dr. M. Cem Ar ve THD Hemofili Bilimsel

Detaylı

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ PROSTAT BÜYÜMESİ Prostat her erkekte doğumdan itibaren bulunan, idrar torbasının hemen altında yer alan bir organdır. Yaklaşık 20 gr ağırlığındadır ve idrar torbasındaki idrarı

Detaylı

Gebelik ve Trombositopeni

Gebelik ve Trombositopeni Gebelik ve Trombositopeni Prof.Dr. Sermet Sağol EÜTF Kadın Hast. ve Doğum AD Gebelik ve Trombositopeni Kemik iliğinde megakaryosit hücrelerinde üretilir. Günde 35.000-50.000 /ml üretilir. Yaşam süresi

Detaylı

GOÜ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II II. KURUL

GOÜ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II II. KURUL II. Kurul Dolaşım Sistemi ve Kan II. Kurul Süresi: 7 hafta II. Kurul Başlangıç Tarihi: 4 Kasım 2009 II. Kurul Bitiş ve Sınav Tarihi: 21 22 Aralık 2009 Ders Kurulu Sorumlusu: Yrd. Doç. Dr. Fatih EKİCİ 4

Detaylı

Basınç Nedir? Uluslararası Katılımlı Palyatif Bakım ve Hospis Kongresi Mart 2018 ġiģli-ġstanbul

Basınç Nedir? Uluslararası Katılımlı Palyatif Bakım ve Hospis Kongresi Mart 2018 ġiģli-ġstanbul Basınç Yarası Bakımı Yrd. Doç. Dr. Ġbrahim AYDOĞDU BVÜ Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi AD Uluslararası Katılımlı Palyatif Bakım ve Hospis Kongresi 09-11 Mart 2018 ġiģli-ġstanbul Basınç Nedir? Ağırlık bir

Detaylı

KONAK MODÜLASYON TEDAVİSİ

KONAK MODÜLASYON TEDAVİSİ KONAK MODÜLASYON TEDAVİSİ Konak modülasyon tedavisi (KMT); konak-bakteri etkileşiminin konak tarafını desteklemek anlamına gelir. Tedaviden çok doku yanıtını düzenlemektir. Periodontal hastalık, biofilm

Detaylı

Lokal anestetik preparatları

Lokal anestetik preparatları Lokal anestetikler Prof. Dr. Öner Süzer Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı www.onersuzer.com Son güncelleme: 21.10.2010 Lokal anestetik preparatları 2 2/30 1 3 3/30

Detaylı

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ CEMRE URAL 1, ZAHİDE ÇAVDAR 1, ASLI ÇELİK 2, ŞEVKİ ARSLAN 3, GÜLSÜM TERZİOĞLU 3, SEDA ÖZBAL 5, BEKİR

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI ADIM ADIM YGS LYS 177. Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI Hastalık yapıcı organizmalara karşı vücudun gösterdiği dirence bağışıklık

Detaylı

CELLULITE CONTROL BODY SMOOTHING CREME

CELLULITE CONTROL BODY SMOOTHING CREME CELLULITE CONTROL BODY SMOOTHING CREME - Yağı hedefler - Yağı parçalar - Yeni yağ depolarının oluşumunu engeller - Hücrenin metabolizmasını arttırır Normal Cilt Selülit Cellulite Control, selülit görünümünü

Detaylı

Kalp Fonksiyonları KALP FİZYOLOJİSİ. Kalp Fonksiyonları. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Dolaşım Sistemleri

Kalp Fonksiyonları KALP FİZYOLOJİSİ. Kalp Fonksiyonları. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Dolaşım Sistemleri KALP FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Seçgin SÖYÜNCÜ Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD 2009 Kalp Fonksiyonları Kan damarları yoluyla oksijeni ve barsaklarda emilen besin maddelerini dokulara iletir

Detaylı

OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi)

OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi) OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi) Otonom sinir sitemi iki alt kısma ayrılır: 1. Sempatik sinir sistemi 2. Parasempatik sinir sistemi Sempatik ve parasempatik sistemin terminal nöronları gangliyonlarda

Detaylı

Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması. Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr

Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması. Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr Beyin kan akımı Kalp debisinin %15 i 750-900 ml/dk Akımı regüle eden ve etkileyen üç temel faktör; Hipoksi Hiperkapni

Detaylı

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN KAS FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Uyarılabilen dokular herhangi bir uyarıya karşı hücre zarlarının elektriksel özelliğini değiştirerek aksiyon potansiyeli oluşturup, iletebilme özelliği göstermektedir.

Detaylı

SPOR YARALANMALARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ PROF.DR. MİTAT KOZ

SPOR YARALANMALARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ PROF.DR. MİTAT KOZ SPOR YARALANMALARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ PROF.DR. MİTAT KOZ Doku İyileşmesi Doku İyileşmesi İnflamatuvar dönem Tamir ve yenilenme fazı Yeniden şekillenme (remodeling) fazı İnflamatuvar Dönem Inflamasyon

Detaylı

BCC DE GÜNCEL Prof. Dr. Kamer GÜNDÜZ

BCC DE GÜNCEL Prof. Dr. Kamer GÜNDÜZ BCC DE GÜNCEL Prof. Dr. Kamer GÜNDÜZ Celal Bayar Üniversitesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı-MANİSA Bazal Hücreli Kanser (BCC) 1827 - Arthur Jacob En sık rastlanan deri kanseri (%70-80) Açık

Detaylı

DİYABETİK AYAKTA YARA BAKIMI VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMLARI

DİYABETİK AYAKTA YARA BAKIMI VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMLARI DİYABETİK AYAKTA YARA BAKIMI VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMLARI Diyb. Hem. Dr. Emine KIR-BİÇER İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Endokrinoloji Metabolizma ve Diyabet Bilim Dalı Diyabetik ayak yaraları, diyabetik hastaların

Detaylı

YARA TEDAVİSİNDE YENİLİKLER KÖK HÜCREDEN DOKU MÜHENDİSLİĞİNE

YARA TEDAVİSİNDE YENİLİKLER KÖK HÜCREDEN DOKU MÜHENDİSLİĞİNE YARA TEDAVİSİNDE YENİLİKLER KÖK HÜCREDEN DOKU MÜHENDİSLİĞİNE A.Kayataş,B.Çetin,D. Ahras,İ. Sarıbıyık,İ.Okşak,O.Kaplan Prof.Dr. Ali Barutçu Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik,Rekonstrüktif ve

Detaylı

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet Chapter 10 Summary (Turkish)-Özet Özet Vücuda alınan enerjinin harcanandan fazla olması durumunda ortaya çıkan obezite, günümüzde tüm dünyada araştırılan sağlık sorunlarından birisidir. Obezitenin görülme

Detaylı

DÜŞÜK SICAKLIK STRESİ

DÜŞÜK SICAKLIK STRESİ DÜŞÜK SICAKLIK STRESİ Düşük sıcaklık stresi iki kısımda incelenir. Üşüme Stresi Donma stresi Düşük sıcaklık bitkilerde nekrozis, solma, doku yıkımı, esmerleşme, büyüme azalışı ve çimlenme düşüşü gibi etkiler

Detaylı

Fibrinolytics

Fibrinolytics ANTİPLATELET İLAÇLAR Fibrinolytics Adezyon Aktivasyon (agonist bağlanma) Agregasyon Aktivasyon (şekil değişikliği) Antiplatelet İlaçlar Antiplatelet ilaçlar Asetilsalisilik asit (aspirin) P2Y12 antagonistleri

Detaylı

TÜMÖR ANJiYOGENEZİ TUMOR ANGIOGENESIS. Reha Aydın. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

TÜMÖR ANJiYOGENEZİ TUMOR ANGIOGENESIS. Reha Aydın. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi TÜMÖR ANJiYOGENEZİ TUMOR ANGIOGENESIS Reha Aydın İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi TÜMÖR ANJiYOGENEZİ TUMOR ANGIOGENESIS Reha Aydın, İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Türkçe

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ İdrar oluşturmak... Üriner sistemin ana görevi vücutta oluşan metabolik artıkları idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırmak ve sıvı elektrolit dengesini korumaktır. Üriner

Detaylı

KISA ÜRÜN BİLGİSİ. Kapağı ters çevirerek tüp delinir ve yara üzerinde ince bir tabaka teşkil edecek şekilde MADÉCASSOL sürülür.

KISA ÜRÜN BİLGİSİ. Kapağı ters çevirerek tüp delinir ve yara üzerinde ince bir tabaka teşkil edecek şekilde MADÉCASSOL sürülür. 1 KISA ÜRÜN BİLGİSİ 1. BEŞERİ TIBBİ ÜRÜNÜN ADI MADECASSOL merhem 2. KALİTATİF VE KANTİTATİF BİLEŞİM Etkin madde: 1 g merhem 10 mg Centella asiatica nın titre edilmiş ekstresini içerir. Yardımcı madde(ler):

Detaylı

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER Endotel Damar duvarı ve dolaşan kan arasında tek sıra endotel hücresinden oluşan işlevsel bir organdır Endotel en büyük endokrin organdır 70 kg lik bir kişide, kalp kitlesix5

Detaylı

Beyin Kan Dolaşımı ve İskemi Patofizyolojisi

Beyin Kan Dolaşımı ve İskemi Patofizyolojisi Beyin Kan Dolaşımı ve İskemi Patofizyolojisi Yrd. Doç. Dr. Aysel MİLANLIOĞLU Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji ABD Beyin metabolik olarak vücuttaki en aktif organlardan biridir ve bu aktiviteyi

Detaylı

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Prof.Dr.Oktay Demirkıran İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı Acil Yoğun Bakım Ünitesi Avrupa da yaklaşık 700,000/yıl

Detaylı

İNHALASYON ANESTEZİKLERİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

İNHALASYON ANESTEZİKLERİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN İNHALASYON ANESTEZİKLERİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN ANESTEZİ DERİNLİĞİ VE MİNİMUM ALVEOLAR KONSANTRASYON Minimum alveoler konsantrasyon (MAC) : 1 atmosfer basınç altında ağrılı bir stimulusa karşı oluşan

Detaylı

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da bir yıllık sürede, bebeğin en önemli gıdasını anne sütü

Detaylı

Böbrek Naklinde Bazal İmmunsupresyonda Kullanılan Ajanlar

Böbrek Naklinde Bazal İmmunsupresyonda Kullanılan Ajanlar Böbrek Naklinde Bazal İmmunsupresyonda Kullanılan Ajanlar Kalsinörin İnhibitörleri Siklosporin Takrolimus Antiproliferatif Ajanlar Mikofenolat Mofetil / Sodyum Azathiopurine Kortikosteroidler Sirolimus

Detaylı

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık ÖZEL FORMÜLASYON DAHA İYİ Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALİYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA İÇİN AGRALYX

Detaylı

İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar

İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar Aysun Manisalıgil, Ayşegül Yurt Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Medikal Fizik Anabilim Dalı Hücre ve Moleküller

Detaylı

Homeostaz. Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu. Serin proteaz 27.09.2014

Homeostaz. Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu. Serin proteaz 27.09.2014 Homeostaz Pıhtılaşma Sisteminin Fizyolojisi ve Farmakolojik Modülasyonu Dr. M. Cem Ar İç Hastalıkları Anabilim Dalı Hematoloji Bilim Dalı Yaşamın devamını sağlamak için organizmanın düzenleyici sistemler

Detaylı

Anestezi Uygulama II Bahar / Ders:9. Anestezi ve Emboliler

Anestezi Uygulama II Bahar / Ders:9. Anestezi ve Emboliler Anestezi Uygulama II 2017-2018 Bahar / Ders:9 Anestezi ve Emboliler Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI Emboli Nedir? Damarlarda dolaşan kan içerisine hava ya da yabancı cisim girişine bağlı olarak, dolaşımı engelleyen

Detaylı

Diyabetik Retinopati Tanı, Takip ve Tedavisi

Diyabetik Retinopati Tanı, Takip ve Tedavisi Diyabetik Retinopati Tanı, Takip ve Tedavisi Diyabeti olan her hasta diyabetik retinopati riski taşır. Gözün anatomisi nedeni (resim 1a) ile iyi görüyor olmak göz sağlığının kusursuz olduğu göstermez,

Detaylı

ECMO TAKİP. Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Perfüzyonist Birol AK

ECMO TAKİP. Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Perfüzyonist Birol AK ECMO TAKİP Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Perfüzyonist Birol AK ECMO NEDİR Kardiyak yetmezliği olan hastalarda gereken desteğin sağlanmasında konvansiyonel tedavi yöntemlerinin

Detaylı

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak İNME Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND ye aittir. Kaynak

Detaylı

TRAVMA. Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı

TRAVMA. Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı TRAVMA Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı HEDEFLER Travmanın tarihçesi Travmanın tanımı Travma çeşitleri (Künt, Penetran, Blast,

Detaylı

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri DOKU Dicle Aras Doku ve doku türleri Doku Bazı özel görevler üstlenmiş hücre topluluklarıdır. Bir doku aynı yönde özelleşmiş hücre ve hücreler arası maddelerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. İntrauterin

Detaylı

Nar yaprak, meyve, kabuk ve kök gibi pek çok kısmı tedavi amacıyla kullanılan bir ağaçtır. Ayrıca son yıllarda nar çekirdek yağı da kullanılmaktadır.

Nar yaprak, meyve, kabuk ve kök gibi pek çok kısmı tedavi amacıyla kullanılan bir ağaçtır. Ayrıca son yıllarda nar çekirdek yağı da kullanılmaktadır. NAR (Punica granatum, Pomegranate) Nar yaprak, meyve, kabuk ve kök gibi pek çok kısmı tedavi amacıyla kullanılan bir ağaçtır. Ayrıca son yıllarda nar çekirdek yağı da kullanılmaktadır. Nar Çekirdek yağı;

Detaylı

SAĞLIKTA NANOTEKNOLOJİ

SAĞLIKTA NANOTEKNOLOJİ SAĞLIKTA NANOTEKNOLOJİ Uzm. Hem. İlknur Yayla *Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri Müdürü, Acıbadem Sağlık Grubu Ameliyathaneler ve MSÜ Koordinatörü Hazırlanma Tarihi: 23 Mart 2016 http://www.haberturk.com/saglik/haber/536313-kanserde-nano-teknoloji-mucizesi

Detaylı