Katı Olan Herşey Yüceltiliyor

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Katı Olan Herşey Yüceltiliyor"

Transkript

1

2 Katı Olan Herşey Yüceltiliyor Çeviri derlemesi Eylül 2015 Türkçesi: Işık Barış Fidaner, Serap Güneş, Erkal Ünal, Evrim Şaşmaz, Elif Okan Gezmiş Meltem Slonate, Tuncay Birkan, Alaattin Bilgi, Mehmet Selik, Nail Satılgan, Albert Dragstedt yersizseyler.wordpress.com dunyadanceviri.wordpress.com hayalgucuiktidara.org fraksiyon.org dijitaloyun.wordpress.com psikanalitikseyler.com etesien.blog.de Kitabın LaTeX kodları yine CC Attribution- NonCommercial 3.0 Unported Lisansı altındadır. 2

3 İçindekiler Reich ile Einstein Gri alanda Slavoj Žižek (SG, EÜ) Dünya gözüyle? Pink Floyd (IBF) Kriz: Çağdaş dünyanın hakiki ve sahte çelişkisi Alain Badiou (EŞ, IBF) Kapital den bir cümle ve paragraf Karl Marx (TB, AB, MS, NS, AD) Fiilî ile Virtüel Gilles Deleuze (IBF) Güneşin kalbine göre yapın ayarlamaları Pink Floyd (IBF)

4 Uzakınlık Jacques-Alain Miller (IBF) Yeni oyunlarda öykü anlatımı aksiyonu yenmekte Douglas Heaven (IBF) Kağıtlar, Lütfen: büyük ses getiren sıkıcı oyun Lucas Pope ile görüşme (IBF) Dijital oyunlar, sanat ve gürültü: Today programındaki tartışmaya hükmeden eskimiş stereotipler Keith Stuart (IBF) Psikanalizin Sonlandırılma Kriterleri Üzerine Melanie Klein (IBF, EOG) Ben hayatta kalacağım Gloria Gaynor (IBF) Kapıya yaslanmayınız Franz Kafka ya mektup (MS)

5 Reich ile Einstein Orgon enerjisi kabul görmediyse de W. Reich bugünkü akademinin işleyişinde vazgeçilemez hatta hayat kurtarıcı sayılabilecek bir ilkeyi bulmuştur. Laboratuvarda erkek ne yapacak kadın ne yapacak gibi soruların halen ulusötesi diplomatik kriz 1 yarattığı günümüzde belki bu ilkeyi onun ismiyle anıp kredisini vermeliyiz. Reich ın Orgonomik İlkesi: İyi niyetli insanları seçerek kurulmuş bir araştırma grubu sık sık pozitif bulgulara ulaşır. 1 #distractinglysexy #TimHunt 5

6 Öte yandan, iyi niyetli gruplar çok çeşitli araştırmalar yürütebilmekle birlikte, birbirlerini anlamaları sorun olabilmektedir. Örneğin Reich Einstein a Orgon Biriktirme Aygıtını getirip gösterdiğinde, masada duran Aygıt üzerine ölçümler yapan Einstein, Bu bir bomba! diye yüksek sesle beyan etmiştir, ki o günlerde kendisi Atom Bombası çalışmalarına katılmaktaydı. Reich ise bunu hayra yormuş, ve hayra yormuş olduğunu Einstein ın Orgon Biriktiricime bomba demesini hayra yormuştum şeklinde birçok kereler dile getirmiş ve çoğu deftere not düşmüştür. Bu da Reich ın Orgonomik ilkesi ile ortaya çıkan çeviri ihtiyacına işaret etmektedir. İletişim kavramının eksikliği de Reich ve Einstein arasında yoğunca hissedilmiştir. Örneğin Asistanınız bulgularımı gözardı etmiştir diyerek iddiasını cesaretle savunan Reich a Einstein en son şöyle yazmıştır: Sayın Reich, Ben kani oldum. Söyleyecek söz bulamıyorum. Oysa şöyle deseydi belki daha iyi anlaşılabilirdi: Sanırım sizinle bir iletişim sorunu yaşıyoruz Wilhelm bey. Fakat bu gibi yanıtlarda Einstein ın izafiyete olan zafiyetinin de payı bulunabilir. Mesela Reich ın Bana deli diyorlar demesine karşılık Einstein Anlayabiliyorum demekle yetinmiş, Reich ise bilinen iyi niyetiyle bunu Einstein ın yüksek anlayışının işareti saymıştır. 6

7 Gri alanda Slavoj Žižek 5 Şubat 2015 LRB Ben şuyum (veya Hepimiz şuyuz ) şeklindeki acıklı özdeşleşme formülü ancak belirli sınırlar dâhilinde iş görüyor; bu sınırları aştığındaysa müstehcen bir hal alıyor. Je suis Charlie (Ben Charlie yim) diyebiliriz fakat Hepimiz Saraybosna da yaşıyoruz! ya da Hepimiz Gazze deyiz! gibi örnekler verildiğinde iş karışmaya başlıyor. Hepimizin Saraybosna veya Gazze de yaşamıyor olduğumuzu hatırlatan acımasız gerçek, acıklı bir özdeşleşme ile üstü örtülemeyecek kadar güçlü hale geliyor. Söz konusu olan Muselmänner, yani Auschwitz deki yaşayan ölüler olduğunda böyle bir özdeşleşme müstehcenleşiyor. Şunu söylemenin mümkünatı yok: Hepimiz yaşayan ölüleriz! Auschwitz de, kurbanların insanlıktan çıkarılması öyle bir raddeye varmıştı ki, onlarla herhangi bir anlamlı özdeşleşme kurmak olanaklı değildir. (Ve, tam zıddı yönde, Hepimiz New Yorkluyuz! diyerek 11 Eylül kurbanları ile da- 7

8 yanışma beyan etmek de saçma olur. Milyonlarca insan şöyle der: Evet, New Yorklu olmayı çok istiyoruz, bize vize verin! Aynısı geçtiğimiz ay yaşanan katliam için de geçerli: Charlie Hebdo nun gazetecileri ile özdeşleşmek görece kolaydı, ancak şöyle bir açıklama yapmak çok daha zor olacaktı: Hepimiz Baga lıyız! (Bilmeyenler için Baga, Boko Haram ın iki bin kişiyi infaz ettiği, Nijerya nın kuzeydoğusundaki küçük bir kasabadır.) Boko Haram adı, kabaca Batı tarzı eğitim yasak şeklinde tercüme edilebilir özellikle de kadınların eğitimi. Ana hedefi cinsiyetler arasındaki ilişkilerin hiyerarşik olarak düzenlenmesi olan kitlesel bir sosyopolitik hareketin mevcut olması şeklindeki tuhaf olguyu nasıl değerlendirmek lazım? Sömürüye, tahakküme ve sömürgeciliğin diğer yıkıcı ve aşağılayıcı yanlarına maruz bırakılmış olan Müslümanlar, tepkilerinde neden Batı mirasının (en azından bizim için) en iyi kısmını, yani eşitlikçiliğimizi ve tüm otoritelerle dalga geçme özgürlüğü de dâhil kişisel özgürlüklerimizi hedef alıyorlar? Yanıtlardan biri hedeflerinin bilinçli seçilmiş olduğu: Liberal Batı, yalnızca sömürdüğü ve şiddet yoluyla tahakküm kurduğu için değil, aynı zamanda bu zalim gerçekliği tam zıddı bir kılıkta, yani özgürlük, eşitlik ve demokrasi olarak sunduğu için de bu kadar katlanılmaz. Paris katliamının kurbanları ile dayanışma içinde el ele tutuşmuş olan, Cameron dan Lavrov a, Netanyahu dan Abbas a kadar dünyanın büyük politik isimlerinin sergilediği piyese geri dönersek: eğer ikiyüzlü sahtekârlığın bir resmi olsaydı, işte bu olurdu. Kimliği bilinmeyen bir vatandaş, tören alayı penceresinin altından geçerken, Avrupa Birliği nin gayri resmî marşı olan Beethoven ın Mutluluğa Övgü sünü çalarak, içinde bulunduğumuz karmaşadan en fazla sorumlu olan insanların sahnelediği bu mide bulandırıcı piyese politik bir zevksizlik de kattı. Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, onlarca gazetecinin öldürüldüğü Moskova da böyle bir yürüyüşe katılsa hemen gözaltına alınırdı. Ve gerçekten de bir piyesti sergilenen: medyada gösterilen fotoğraflarda siyasi liderler sanki bir caddedeki büyük bir kalabalığın önündeymiş izlenimi veriliyordu. Fakat yukarıdan tüm sahneyi alan başka bir fotoğrafsa, politikacıların arkasında yalnızca yüz kadar insanın durduğunu, geri kalan alanın bomboş olduğunu ve gruba arkadan ve etraftan polisin eşlik ettiğini gösteriyordu. Esas Charlie Hebdo jesti, kapağında bu olayla acımasızca ve tatsız şekilde dalga geçen koca bir karikatür olurdu. Je suis Charlie! yazılı dövizlerin yanı sıra, Je suis flic! ( Ben polisim ) yazılı olanlar da mevcuttu. Kalabalık kamusal toplanmalarda kutlanan ve sergilenen ulusal birlik, yalnızca etnik grupların, sınıfların ve dinlerin ötesine geçen halkın birliği değildi; aynı zamanda halkın, düzen ve denetim güçleri 8

9 yalnızca polis değil, gizli servis CRS de (Mayıs 1968 in sloganlarından biri CRS-SS idi) ve tüm devlet güvenlik aygıtı ile birleşmesiydi. Snowden veya Manning e bu yeni evrende yer yoktu. Yoksul Arap veya Afrika kökenli gençlik hariç, polise kırgınlık artık eskisi gibi değildi, diye yazdı Jacques- Alain Miller geçen ay. Bu kuşkusuz ki Fransa tarihinde hiç görmediğimiz bir şey. Kısacası, terör saldırıları imkânsız olanı başarmıştı: Vatanseverlik Yasası nın, insanların gözetime kendiliğinden teslim olduğu bir Fransız halk versiyonunda, 68 kuşağını, baş düşmanı ile barıştırmak. Paris gösterilerinin esrik anları, ideolojinin galebe çalmasıydı: cezbedici varlığıyla tüm antagonizmaları bir anlığına ortadan kaldıran bir düşmana karşı insanları birleştirmek. Kamuoyuna kasvetli bir seçim sunuldu: ya polissiniz ya da terörist. E peki Charlie Hebdo nun hürmetsiz mizahı bunun neresinde? Bu soruyu yanıtlamak için, Dekalog ile (Kenneth Reinhard ve Julia Reinhard Lupton ın savunduğu üzere, en nihayetinde On Buyruğu ihlal etme hakkı olan) insan hakları arasındaki bağlantıyı akılda tutmamız gerek. Özel yaşamın gizliliği hakkı, zina yapma hakkıdır. Mülkiyet hakkı, çalma (ve başkalarını sömürme) hakkıdır. İfade özgürlüğü hakkı, yalancı şahitlik yapma hakkıdır. Silah taşıma hakkı, öldürme hakkıdır. Dini inanç özgürlüğü, sahte tanrılara ibadet etme hakkıdır. İnsan hakları, Buyrukların ihlal edilmesini doğrudan tasvip etmez elbette fakat (ister dini ister seküler olsun) iktidarın erişimi dışında olması gereken marjinal bir gri alanı açıkta tutar. Bu loş alanda, buyrukları ihlal edebilirim ve iktidar bunu gözetleyip beni pantolonum inik yakalarsa şöyle feryat edebilirim: Temel insan haklarıma saldırılıyor! Esas nokta, burada kesin bir ayrım çizip, insan haklarının, gereğine uygun şekilde, örneğin Buyrukları ihlal etmeyen kullanımını zedelemeden, yalnızca suiistimalini önlemenin, iktidar için yapısal olarak imkânsız olmasıdır. Charlie Hebdo nun acımasız mizahı bu gri alana ait. Dergi 1970 yılında, General De Gaulle ün ölümü ile dalga geçtiği için yasaklanan Hara-Kiri nin halefi olarak yayın hayatına başladı. Bir okur mektubu Hara-Kiri yi ahmak ve edepsiz ( bête et méchant ) olmakla itham ettikten sonra, bu ifade derginin resmi sloganı olarak benimsendi ve günlük dile girdi. Paris te yürüyen binlerce kişi için Je suis bête et méchant demek, Je suis Charlie demekten çok daha uygun olurdu. Charlie Hebdo nun bête et méchant duruşu, kimi durumlarda ferahlatıcı olabilse de, bizatihi kahkahanın özgürleştirici falan olmayıp, derin şekilde müphem oluşu ile kısıtlı. Antik Yunan a popüler bakışa göre, vakur aristokrat Spartalılar ile şen demokrat Atinalılar arasında bir karşıtlık mevcuttur. 9

10 Fakat ciddiyetleri ile övünen Spartalılar, kahkahayı ideoloji ve pratiklerinin merkezine yerleştirmişlerdir: komünal kahkahayı devletin görkemini artırmaya yardımcı olan bir güç olarak kabul etmişlerdir. Sparta kahkahası aşağılanan bir düşman veya köle ile acımasızca dalga geçmek, onların bir iktidar konumundan duydukları korku veya acı ile eğlenmek yankısını, hainlerin panikleyip ne yapacağını şaşırmasıyla alay eden Stalin in konuşmalarında buldu ve ta bugüne kadar geldi. (Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim ki bu, iktidardakilerin kahkahasının başka bir türünden, kendi ideolojilerini kendilerinin bile ciddiye almadığını gösteren sinik istihzadan ayırt edilmelidir.) Charlie Hebdo nun mizahındaki sorun, saygısızlıkta fazla ileri gitmesi değil, ideolojinin toplumlarımızda yerine getirdiği hegemonik sinik işleve mükemmelen uyan zararsız bir aşırılık olmasıydı. İktidardakilere en ufak bir tehdit oluşturmuyordu; yaptığı şey iktidarın aşırılıklarını daha katlanılır hale getirmekten ibaretti. Batılı liberal-seküler toplumlarda, devlet iktidarı kamusal özgürlükleri korur, ama sözgelimi çocuk istismarından şüphe duyulduğu anda özel alana müdahale eder. Fakat Talal Asad ın 2009 tarihli Is Critique Secular? Blasphemy, Injury and Free Speech te ( Eleştiri Seküler Midir? Küfür, İncinme ve İfade Özgürlüğü ) belirttiği gibi, İslami yasada kamusal davranışa uyum sağlamak çok daha katı olabilse de, ev alanına davetsizce girilmesine, özel alanların tecavüzüne cevaz verilmez... cemaatin gözünde mühim olan husus Müslüman öznenin, içeriği ne olursa olsun içsel düşünceleri değil toplumsal pratiğidir bu pratiğe sözel duyuru da dahildir. Kur an da şöyle denir: Bırakın dileyen iman etsin, dilemeyense reddetsin. Gelgelelim, Asad ın kendi sözleriyle devam edecek olursak, bu dilediğini düşünme hakkı... insanları sahte bir bağlılığa inandırmak maksadıyla kendi dinsel veya ahlaki inançlarını alenen ifade etme hakkını içermez. Bu yüzdendir ki, Müslümanların nazarında, küfür karşısında sessiz kalmak imkânsızdır... küfür ne konuşma özgürlüğü dür ne de yeni bir hakikatin meydan okumasıdır; bilakis, canlı bir ilişkiyi kesintiye uğratmayı hedefleyen bir şeydir. Batılı liberal bakış açısından bakıldığında, bu ne o/ne o formülasyonunun her iki tarafı da sorunludur: İfade özgürlüğünün canlı bir ilişkiyi kesintiye uğratabilecek edimleri de içermesi gerekiyorsa ne olacaktır? Peki ya yeni bir hakikat ın da aynı kesintiye uğratıcı etkisi varsa? Veyahut yeni bir etik farkındalık canlı bir ilişkinin göze adaletsiz gelmesine sebep oluyorsa? Eğer Müslümanlara göre hem küfür karşısında sessiz kalmak hem de edilgen kalmak imkânsızsa ve bir şey yapma baskısı şiddet içeren ve hatta birilerini katletmeye varan edimleri de içerebilir bu durumda yapılacak ilk şey bu tavrı günümüzdeki bağlamı içinde tespit etmektir. Aynı husus Hı- 10

11 ristiyanların kürtaj karşıtı hareketi için de geçerlidir; onlar da her yıl yüz binlerce fetüsün ölümü karşısında sessiz kalmayı imkânsız bulmakta ve bunu Holokost u andıran bir katliam diye değerlendirmektedir. Esas hoşgörü işte burada başlar: katlanılması-imkânsız (Lacan ın deyişiyle, l impossiblea-supporter ) diye deneyimlediğimiz şeye karşı hoşgörüden bahsediyorum ve tam bu noktada liberal sol, tüm o karşısında sessiz kalmanın imkânsız olduğu şeyler (cinsiyetçilik, ırkçılık ve diğer hoşgörüsüzlük türleri) listesiyle, dinsel köktenciliğe yakınlaşır. Diyelim ki bir dergi Holokost la alenen dalga geçseydi ne olurdu? Sol-liberal duruşta bir çelişki vardır: İster manevi ister siyasi olsun tüm otoritelerle alay eden evrensel ironi ve istihzaya dayalı liberter konum (Charlie Hebdo da tecessüm eden konum tam da budur) karşıtına kaymaya, ötekinin acısına ve yaşadığı aşağılanmaya yönelik artmış bir duyarlılık hissetmeye meyleder. Paris katliamına verilen sol tepkilerin çoğunun gayet kestirilebilir ve hatta acınası bir kalıbı izlemesine işte bu çelişki sebep olmuştur: Liberal mutabakat ve kurbanlarla dayanışma temaşasında son derece derin bir yanlışın olduğu konusunda haklı bir şüpheye düşüldü, ama katliamı ancak uzun uzun ve sıkıcı şerhler düştükten sonra kınayabildiklerinde yanlış bir yola girmiş oldular. Katliamı dosdoğru kınarsak, öyle ya da böyle İslamofobi suçu işlemiş olacağımız korkusu, gerek siyaseten gerekse etik açıdan yanlıştır. Nasıl ki İsrail in Filistinlilere reva gördüğü muameleyi kınamanın anti-semitik bir yanı yoksa, Paris katliamını kınamanın da İslamofobik bir yanı yoktur. Paris katliamını bir bağlamın içine yerleştirmemiz ve onu anlamamız gerektiği kanısına gelecek olursak, bu da hepten yanıltıcıdır. Frankenstein da Mary Shelley canavarın kendisi adına konuşmasına izin verir. Yaptığı bu tercih en radikal haliyle ifade özgürlüğüne yönelik liberal tavrı ifade eder: Herkesin görüşüne kulak verilmelidir. Frankenstein da canavar hepten öznelleşmiştir: Canavar katilin, başkalarıyla birlikteliğe ve muhabbete özlem duyan, içten içe incinmiş, ümitsiz bir birey olduğu ortaya çıkar. Fakat bu yordamın da açık bir sınırı vardır: Hitler i ne kadar çok bilir ve anlarsam, o bana o kadar bağışlanamaz görünür. Buradan hareketle, İsrail-Filistin çatışmasını ele alırken, amansız ve soğukkanlı ölçütlere bağlı kalmamız gerektiği de söylenebilir: (Nerede karşımıza çıkıyorsa) Arap anti-semitizmini Filistinlilerin hal-i pür melaline verilen doğal bir tepki diye veya İsrail in aldığı tedbirleri Holokost hatırası üzerinden verilen doğal bir tepki diye anlama ayartısına kayıtsız şartsız direnmeliyiz. Birçok Arap ülkesinde Hitler in hâlâ bir kahraman olarak görülmesini, ilkokuldaki çocuklara anti-semitik mitler öğretilmesini, mesela Yahudilerin kur- 11

12 ban için çocukların kanını kullandığının söylenmesini anlamak söz konusu olmamalıdır. Bu anti-semitizmin, yerinden edilmiş bir kiplik içinde, kapitalizme direnişi ifade ettiğini iddia etmek, onu asla ve k ata meşrulaştırmaz (aynısı Nazi anti-semitizmi için de geçerlidir: O da enerjisini anti-kapitalist direnişten almıştır). Yerinden etme burada ikincil bir işlem değil, bilakis ideolojik mistifikasyonun temel jestidir. Bu iddia, uzun vadede, anti-semitizme karşı mücadele etmenin tek yolunun liberal hoşgörüyü vaaz etmekten değil, temeldeki anti-kapitalist saiki dolaysızca, yani yerinden edilmemiş şekilde ifade etmekten geçtiği fikrini beraberinde getirir. İsrail Savunma Güçleri nin Batı Şeria da sergilemekte olduğu eylemler Holokost u arka planda tutarak değerlendirilmemelidir; Fransa da ve Avrupa nın başka yerlerinde sinagoglara yapılan saldırılar İsrail in Batı Şeria da yapmakta olduklarına karşı verilen uygunsuz, ama anlaşılabilir tepki diye görülmemelidir. İsrail e karşı yapılan herhangi bir kamusal protesto basbayağı anti-semitizmin bir tezahürü diye görülüp kınandığında yani, İsrail in askeri ve siyasi harekâtlarına yöneltilen her türlü eleştiriyi etkisiz hale getirmek için devamlı Holokost un gölgesine sığınıldığında anti-semitizm ile İsrail devletinin belirli politikalarına yapılan eleştiriler arasındaki farkın altını çizmek yetmez; bir adım daha ileri gitmek ve bu bağlamda, Holokost kurbanlarının kutsal hatırasına saldıranın, onu halihazırdaki siyasi tedbirlerini meşrulaştırmanın bir yolu olarak araçlaştıranın İsrail olduğunu söylemek gerekir. Bir başka deyişle, Holokost ile İsrail-Filistin gerilimi arasında mantıksal veya siyasal bir bağ olduğu kanısını dosdoğru reddetmeliyiz. Bunların ikisi de baştan aşağı farklı fenomenlerdir: Birisi Avrupa tarihinde sağın modernleşme dinamiklerine direnişinin bir parçasıdır; diğeri ise sömürgeleştirme tarihinin son fasıllarından biridir. Avrupa da anti-semitizmin yükselmekte olduğu inkâr edilemez. Örneğin İsveç in Malmö kentindeki saldırgan Müslüman azınlığın Yahudileri sokakta geleneksel kıyafetleriyle gezmekten korkacak kadar taciz etmesi dosdoğru ve tereddütsüzce kınanmalıdır. Anti-Semitizme karşı verilen mücadele ile İslamofobiye karşı verilen mücadele aynı mücadelenin iki veçhesi olarak görülmelidir. Ruth Klüger 2001 de yazdığı Still Alive: A Holocaust Girlhood Remembered adlı kitabının hatırda kalan bir pasajında, Almanya daki bazı ileri düzey doktora adaylarıyla yaptığı bir sohbeti anlatır: Auschwitz ten sağ kurtulan yaşlı bir Macar Yahudisiyle Kudüs te tanıştığını, ama bu adamın yine de Araplara küfrettiğini ve on- 12

13 ları hakir gördüğünü söylemişti biri. Auschwitz den gelen biri nasıl olur da böyle konuşabilir diye soruyordu bu Alman. Sohbete dahil olup belki gerektiğinden çok daha hararetli bir şekilde konuşmaya başladım. Ne bekliyordu ki? Auschwitz bir öğretim kurumu değildi... Orada hiçbir şey öğrenilmezdi, hele insanlık ve hoşgörü hiç. Toplama kamplarından hiç ama hiç iyi bir şey çıkmamıştı diyordum ve sesim yükseliyordu; o ise katarsis, arınma, hani şu tiyatrodan murat ettiğimiz şeyleri bekliyordu. Bu kamplar akla hayale gelebilecek en faydasız, en manasız tesislerdi. Uç noktadaki deneyimlerde özgürleştirici bir şey olduğu, bu deneyimlerin gözlerimizi bir durumun nihai hakikatine açtığı fikrini terk etmek zorundayız. Terörden çıkarılacak en bunaltıcı ders belki de budur. Türkçesi: Serap Güneş, Erkal Ünal 13

14 Dünya gözüyle? Pink Floyd 1979 The Wall Mademki Aklına gelmiş Gösteriye gitmek istesem demişsin Sıcak kargaşalı heyecanı duyup görmeye Uzaylının parıltısını. Söyle bana şekerim anlamadığın bir şey varsa. Bu değil miydi görmeyi beklediğin? Yok eğer bu donuk gözlerin ardındakini arayacaksan Şu kamuflajların içinden kendine bir yol açman Gerekecek (In The Flesh?) 14

15 Kriz: Çağdaş dünyanın hakiki ve sahte çelişkisi Alain Badiou 13 Nisan 2015 fraksiyon.org Kapitalizm küresel genleşmenin doruğunda, semirmeye devam etmekte. Krizler ve savaşlar da kapitalizmin gelişimindeki olağan ritme katkıda bulunuyor. Modernite her şeyden önce olumsuz bir gerçekliktir. Aslında, gelenekten ayrılıştır. Kastları, asilleri, dini mecburiyeti, gençliğe adım ritüelleri, yerel mitolojileri, kadın tahakkümü, babanın oğlanlar üzerinde mutlak iktidarı ve küçük bir hakim grup ile mahkum emekçiler kitlesi arasındaki resmi bölünmesiyle eski dünyanın bitmesidir. Batı da Rönesansla açığa çıkıp, 18. yüzyıldaki Aydınlanmayla pekiştirilen, ve üretim tekniklerinde açılan emsalsiz çığırlarla, ölçüm, dolaşım, iletişim araçlarının sürekli damıtılmasıyla maddeleşmiş bu hareketin üzerine hiçbir şey geri gelemezdi. Belki en çarpıcı nokta, gelenek dünyasından bu ayrılışın, insanlığı kavurmuş bu esaslı kasırganın sadece üç yüzyılda binlerce yıldır süregelen örgüt- 15

16 lenme biçimlerini silip süpürmüş olmasıdır. Bu ayrılış sebeplerini ve kapsamını algıladığımız öznel bir kriz yaratır; bunun en bariz yanlarından birisi, özellikle genç insanların kendilerine bu yeni dünyada yer bulmakta karşılaştıkları aşırı ve artan zorluktur. Gerçek kriz budur. Bazen bunun finansal kapitalizmin krizi olduğunu sanıyoruz. Hayır hiç de bile! Kapitalizm dünyanın her tarafında, her yerde genişlemektedir, semirmeye devam etmektedir... Savaşlar ve krizler onun gelişimindeki olağan ritme katkıda bulunur. Rekabet biçimlerinin temizlenmesi ve kazananların harcanabilir kapitalin tahayyül edilebilen en yüksek rakamı ellerinde biriktirmelerini sağlaması açısından acımasız fakat bir o kadar da gerekli araçlar da buradadır. Kesin bir nesnellikle bulunduğumuz yerden, yani kapitalin tekelleşmesi açısından nerede olduğumuzu hatırlayalım: Dünya nüfusunun %10 u döner sermayenin %86 sına sahiptir; %1 i %46 sına sahiptir ve dünya nüfusunun %50 si tam olarak hiçe, %0 a sahiptir. Neredeyse her şeye sahip olan %10 un, hiçbir şeye sahip olmayanlar ile asla eş tutulmak istemediğini kolayca anlayabiliriz. Bunun gibi, geri kalan %14 ü paylaşan çok sayıda kişi, sahip oldukları varlığa sıkıca tutunmayı deli gibi arzular. İşte bu yüzden sık sık ırkçılık ve milliyetçilik de bunda rol oynar hiçbir şeyi olmayan %50 de gördükleri korkunç tehdit karşısında savunma duvarı kurulmasına dönük sayısız baskıcı tedbire destek verirler. O halde diyebiliriz ki, Occupy Wall Street hareketinin halkı birleştirdiği varsayılan Biz %99 uz sloganı tamamen boştur. Batı dediğimiz varlık aslında, %10 luk hakim aristokrasiye ait olmasalar da küreselleşmiş kapitalizme küçük-burjuva destek bölüğü olan insanlarla dolu; şu meşhur orta sınıf olmasaydı demokratik vahanın hayatta kalma şansı hiç olmazdı. Aslında %99 olmanın simgesel olarak da yanına bile yaklaşamayan Wall Street işgalcisi cesur genç insanlar (aslında en başından beri) hareket partisi bitince kaybolmaya mahkum, kenetlenmiş bir demet insandan fazlasını temsil etmiyordu. Elbette, hiçbir şeye sahip olmayan veya gerçekten çok az şeye sahip olanların gerçek kitlesine kendilerini kalıcı anlamda bağlamayı becerselerdi; yani %14 te bir payı olanlar özellikle entelektüeller ile, halkın hiçbir şeyi olmayan %50 sini (en başta işçiler ve köylüler, sonra orta sınıfın daha alt, en güvencesiz, en kötü ücretli tabakası) çaprazlayan bir politik yol izleyebilselerdi, işler değişirdi. Bu politik stratejinin mümkünatı vardır 60lar ve 70lerde Maoizm bayrağı altında denenmiştir. Daha yakın zamanda da Tunus ve Kahire deki iş(ti)gal [occupation] hareketlerinde, hatta Oakland de bile (iskele işçileriyle etkin bir bağlantının en azından ana hatları 16

17 bulunmaktaydı) bu denenmiştir. Her şey, mutlak olarak her şey, bu ittifak ve uluslararası düzeyde politik örgütlenmeyle gelecek belirleyici uyanışa [rönesansa] bağlıdır. Fakat mevcut durumda bu hareket aşırı zayıf haldeyken gelenekten ayrılışın, küresel kapitalizmin yapılandırdığı dünyada meydana getirdiği nesnel, ölçülebilir sonucu, ancak demin bahsettiğimiz şey, yani küçücük bir oligarşinin kendi yasasını, hem yalın asgari yaşamkalım düzeyindeki halkın ezici çoğunluğuna, hem de Batılılaşmış yani tabi kılınmış ve kısır orta sınıflara dikte etmesi olabilir. Peki toplumsal ve öznel düzeyde ne oluyor? 1848 de Marx bize bu gerçekliğin çarpıcı bir tarifini vermişti, onun kendi çağına kıyasla şimdi bu tarif ebediyen daha geçerlidir. Yaşına rağmen inanılmaz genç kalmış bu metinden birkaç satırı alıntılayalım: Burjuvazi, üstünlüğü ele geçirdiği her yerde, bütün feodal, ataerkil, romantik ilişkilere son verdi... Dinsel tutkuların, şövalyece coşkunun, darkafalı duygusallığın en ilâhi vecde gelmelerini, bencil hesapların buzlu sularında boğdu. Kişisel değeri, değişim-değerine indirgedi... Burjuvazi, şimdiye dek saygı duyulan ve saygılı bir korkuyla bakılan bütün mesleklerin halelerini söküp attı. Doktoru, avukatı, rahibi, şairi, bilim adamını kendi ücretli emekçisi durumuna getirdi. 2 Burada Marx gelenekten ayrılmanın burjuva kapitalist bir biçim aldığında insanlığın simgesel örgütlenmesinde gerçekte ne kadar devasa bir kriz açtığını tarif ediyor. Cidden binlerce yıl boyunca insan yaşamındaki fıtri farklar hiyerarşik biçim altında düzenlenmiş ve simgelenmişti. En önemli ikilikler, mesela yaşlı ve genç, adamlar ve kadınlar, ailemin içinde ve dışında, yoksullar ve muktedirler, benim mesleğim ve diğerleri, yabancılar ve hemşeriler, asiler ve imanlılar, avamlar ve soylular, kasaba ve kır, kol gücüyle çalışanlar ve beyin gücüyle çalışanlar bunlar hep (dilde, mitolojilerde, ideolojilerde ve tesis edilmiş dinsel modellerde) birbiriyle üst üste örtüşen birçok hiyerarşik sistemden oluşan bir küme içinde herkesin yerini tayin eden düzenli yapılara müracaat ile ayırt edilirdi. Mesela soylu bir kadın kocasının astıydı ama avam bir adamın üstüydü; zengin bir burjuva bir dük karşısında diz çökerdi, ama hizmetkarları da onun karşısında diz çökerlerdi; bunun gibi, şu veya bu Kızılderili kabilesinden bir kadın, kendi kabilesinden bir savaşçının gözünde neredeyse bir hiç iken, (belki bu savaşçının nasıl işkence edeceğini 2 Komünist Parti Manifestosu (Marks & Engels). Kaynak: kurtuluscephesi.com 17

18 kararlaştırdığı) başka kabileden bir esirin gözünde neredeyse en muktedir kişiydi. Ve Katolik Kilisesinin yoksul bir müridi kendi papazına göre çok az önem taşırken, Protestan bir asiye kıyasla kendisini en seçkin kişilerden biri sayabilirdi, hatta bunun gibi, azat edilmiş bir adamın oğlu, tamamen babasına bağlı da olsa, kocaman bir ailenin başındaki bir siyah adamı kendi kişisel kölesi yapabilirdi. Böylece bütün geleneksel simgeleme, bireylerin toplumdaki yerlerini belirleyen düzenli bir yapıya, dolayısıyla bu yerler arasındaki ilişkilere yaslanıyordu. Gelenekten kopuş ise aslında, genel üretim sistemi olarak kapitalizmin gerçekleştirdiği haliyle, etkin herhangi yeni bir simgeleme önermez, bunun yerine sadece ekonominin acımasız ve bağımsız oyununu getirir: Marx ın bencil hesapların buzlu suları dediği şeyin tarafsız, simgesiz hükmünü getirir. Bunun sonucu simgelemede tarihsel bir krizdir. Bugünkü gençlik bu yüzden büyük bir yönelim ıstırabı çekmektedir. Tarafsız bir özgürlük örtüsü altında paradan başka hiçbir evrensel gönderge önermeyen bu krizle yüzyüze gelindiğinde, olası iki çözüm olduğuna inanmamız beklenir. Ya kriz yoktur ve olamaz dememiz ve tarafsız pazar hesaplamaları altında ezilen liberal demokratik özgürlükler modelinden daha iyi hiçbir şey bulunamayacağını iddia etmemiz; ya da geleneksel yani hiyerarşik simgelemeye dönülmesi için tepkisel bir arzu duymamız beklenir. Benim görüşüme göre bu rotaların ikisi de çok tehlikeli çıkmazlardır, ve giderek daha çok kan döken bu ikili çelişki insanlığı sonu gelmez bir savaşlar döngüsü içine çekmektedir. Hakiki çelişkinin rol oynamasını engelleyen sahte çelişkilerde karşılaştığımız sorun tamamen budur. Düşünce ve eylemimizin çerçevesini kurması gereken hakiki çelişkide karşı karşıya konan şeyler, hiyerarşikleştiren simgesel gelenekten kaçınılmaz ayrılışın iki farklı kurgusudur: Bir yanda Batılı kapitalizmin korkunç eşitsizlikler ve hastalıklı çalkantılar yaratan simgesiz kurgusu, öbür yanda Marx ve çağdaşlarının eşitlikçi bir simgeleme icat etmeyi önermesinden beri genelde komünizm denilen kurgudur. Komünizmin geçici tarihsel yenilgisinden SSCB ve Çin de devlet sosyalizminin başarısızlığından sonra, modern dünyanın asli çelişkisi sahte bir çelişkiyle maskelenmiştir. Gelenekten ayrılma ile yüzyüze gelindiğinde, sahte bir çelişki tesis edilmiştir: Bunun bir yanında baskın Batı nın tarafsız, kısır, saf olumsuzluğu; öbür yanında ise sık sık dinsel anlatıların çarpıtılması kılığına giren faşist bir tepki vardır eski hiyerarşilere dönülmesini önerir ve bu uğurda gerçek zayıflığını maskelemek üzere tasarladığı görkemli bir 18

19 şiddet uygular. Aralarındaki çatışmalar ne kadar şiddetli gözükse de, bu varsayılan karşıtlık her iki tarafın çıkarlarına da hizmet eder. İletişim araçları üzerindeki denetimleri yoluyla genel çıkarlara el koyarlar ve her bir kimseyi Batı yahut Barbarlık arasında sahte bir tercih yapmaya zorlarlar. Böyle yapmakla, insanlığı felaketten kurtarabilecek tek küresel kararlaşmanın ilerleyişini durdururlar. Bu kanı ben buna bazen komünist fikir diyorum gelenekten ayrılış hareketinin içinde bile eşitlikçi bir simgeleme yaratmaya çalışmamız gerektiğini ilan eder. Eşitlikçi simgeleme, kaynakların kolektifleştirilmesine, eşitsizliklerin etkin olarak yok edilmesine, ve eşit öznel haklar arasında farklılıkların tanınmasına rehber olabilecek, düzen ve biçim verebilecek, nihayetinde devlet tarzındaki ayrık yetke biçimlerinin solup gitmesini sağlayacak istikrarlı bir öznel katman olmalıdır. Yani öznelliğimizi tamamen yeni bir göreve adamamız gerekir: İki cephede birden mücadele ederek hem simgelemenin kapitalist hesapların buzlu sularında boğulmasına karşı, hem de eski düzeni geri getirmeye niyetli tepkisel faşizme karşı kaynakların toptan paylaşımına dayanan, müşterek kuralları yaygın kurallara dönüştürerek farklılıkları tekrar ve yeniden yapılandıran eşitlikçi bir simgelemenin icat edilmesi. Bize Batı daki insanlara gelirsek, biz en başta bir kültürel devrim ilerleyişine girmeliyiz: Yani olan bitene dair görüşümüzün diğer herkesten üstün olduğuna dair mutlak arkaik kanımızı silkeleyip atmalıyız. Aslında mevcut görüşümüz, 19. yüzyılda kapitalizmin duyusuz, acımasız eşitsizliğinin ilk büyük eleştirmenlerinin arzuları ve öngörülerinin halen çok gerisindedir. Ayrıca bu büyük önceller şunu da görmüşlerdir: Politikanın demokratik sayılan örgütlenme, gülünç seçim ritüelleri ile, politikanın toptan rakiplik ve hırsın yüksek çıkarlarına tabi kılınması üzerinde bir örtüden ibarettir. Bu eleştirmenlerin sözünü esirgemeyen netlikleri ile parlamenter gerzeklik dedikleri acınası gösteriyi bugün her zamankinden iyi görebiliriz. Batılı kimliğin kitlesel olarak terk edilmesi, tepkisel faşizmlerin mutlak reddi ile birleşerek, eşitlikçi değerlerimizin gücünü doğrulayabilmemiz için gereken olumsuz zamanı teşkil eder. Sahte çelişkinin oyuncakları olmamamız ve kendimizi gerçek çelişki içinde tesis etmemiz, öznellikleri değiştirecektir; ve en sonunda, özel mülkiyet ve rekabeti kaldırarak onların yerine Marx ın özgür üreticiler birliği dediği şeyi koyacak politik kuvveti icat etmelerine olanak sağlayacaktır. Türkçesi: Evrim Şaşmaz, Işık Barış Fidaner 19

20 Kapital den bir cümle ve paragraf Karl Marx In a first approach, commodity fetishism is a definite social relation between men, that assumes, in their eyes, the fantastic form of a relation between things. [Karl Marx 1867 Capital Vol 1 p.77] Slavoj Žižek 1989 Sublime Object of Ideology p.14 Bir ilk yaklaşım olarak denebilir ki meta fetişizmi insanların gözünde fantastik bir biçime, şeyler arasındaki bir ilişki biçimine bürünen, insanlar arasındaki belirli bir toplumsal ilişkidir. [Karl Marx 1867 Kapital Cilt 1 s.77] Slavoj Žižek 1989 İdeolojinin Yüce Nesnesi (TR: Tuncay Birkan) s.39 Sol Yayınlarınca bastırılan Alaattin Bilgi türkçesiyle (s.82): Demek ki, metaın gizemli bir şey olmasının basit nedeni, onun içinde insan emeğinin toplumsal niteliği, insana, bu emeğin ürününe nesnel bir nitelik damgalamış olarak görünmesine dayanmaktadır; üreticilerin kendi toplam emek ürünleri ile ilişkileri, onlarla kendi aralarında bir ilişki olarak değil de, emek ürünleri arasında kurulan toplumsal bir ilişki olarak görünmesindedir. Emeğin ürünlerinin, metalar haline, niteliklerinin duyularla hem kavranabilir hem de kavranamaz toplumsal şeyler haline gelmelerinin nedeni budur. Bunun gibi, bir nesneden algılanan ışın, bize, görme sinirimizin öznel etkilenmesi olarak değil de, gözün dışında bir şeyin nesnel biçimi gibi geliyor. Oysa, görme olayında her zaman, ışının bir şeyden başka bir şeye, dıştaki bir nesneden göze fiilen geçmesi sözkonusudur. Fiziksel şeyler arasında fiziksel 20

21 bir ilişki vardır. Ama metalarda bu farklıdır. Şeylerin, quâ [ki bu] metaların varlığı, ve bunlara meta damgasını vuran emek ürünleri arasındaki değer ilişkisi ile bunların fiziksel özellikleri ve bu özelliklerden doğan maddi ilişkiler arasında mutlak olarak bağ yoktur. Burada, insanlar arasındaki belirli toplumsal ilişki, onların gözünde, şeyler arasında düşsel bir ilişki biçimine bürünüyor. Bu nedenle, benzer bir örnek vermek için, din aleminin sislerle kaplı katlarını dolaşmanız gerekir. Bu alemde, insan beyninin ürünleri, bağımsız canlı varlıklar gibi görünür, ve hem birbirleriyle, hem de insanoğlu ile ilişki içine girerler. İşte metalar aleminde de, insan elinin yarattığı ürünler için durum aynıdır. Emek ürünlerine, meta olarak üretildikleri anda yapışıveren ve bu nedenle meta üretiminden ayrılması olanaksız olan şeye, ben, fetişizm diyorum. Yordam Yayınlarınca bastırılan Mehmet Selik ve Nail Satılgan türkçesiyle (s.82): Demek ki, meta biçiminin esrarlı bir şey oluşunun nedeni, basitçe, insanlara, kendi emeklerinin toplumsal niteliğini, emek ürünlerinin nesnel nitelikleri olarak, bu şeylerin toplumsal doğal özellikleri olarak yansıtması ve dolayısıyla, üreticilerle toplam emek arasındaki toplumsal ilişkiyi de, şeyler arasındaki, üreticilerin dışında var olan bir toplumsal ilişki olarak göstermesidir. Emek ürünlerinin metalar, yani duyusal olarak algılanamaz ya da toplumsal şeyler haline gelmesinin nedeni işte budur. Benzer şekilde, bir şeyin görme siniri üzerindeki ışık etkisi, kendisini, görme sinirinin kendi öznel duyarlılığı olarak değil, gözün dışındaki bir şeyin nesnel biçimi olarak gösterir. Ama, görme olayında, gerçekten de, bir şeyden, yani dışarıdaki nesneden, bir başka şeye, yani göze, ışık fırlatılır. Bu, iki fiziksel şey arasındaki bir fiziksel ilişkidir. Buna karşılık meta biçimi ve bunun kendisini ortaya koymasına aracılık eden emek ürünlerinin değer ilişkisi, kendi fiziksel doğaları ve bundan kaynaklanan nesnel ilişkilerle hiçbir bağlantıya sahip değildir. Burada, insanlar için şeyler arasındaki hayal ürünü bir ilişki biçimini alan, insanların kendilerinin belirli toplumsal ilişkisinden başka bir şey değildir. Bunun için de, bir benzetme yapmak istersek, din dünyasının sisli bölgesine yükselmemiz gerekir. Burada, insan kafasının ürünleri, kendilerine özgü hayatları olan, kendi aralarında ve insanlarla ilişki halindeki bağımsız biçimler gibi görünür. İnsan elinin ürünleri olan metalar dünyasında da böyledir. Emek ürünleri metalar olarak üretilmeye başlar başlamaz onlara yapışan ve dolayısıyla da meta üretiminden ayrılmaz olan bu şeye fetişizm adını veriyorum. 21

22 Albert Dragstedt ingilizcesiyle (marxists.org): A commodity is therefore a mysterious thing, simply because in it the social character of men s labour appears to them as an objective character stamped upon the product of that labour; because the relation of the producers to the sum total of their own labour is presented to them as a social relation, existing not between themselves, but between the products of their labour. This is the reason why the products of labour become commodities, social things whose qualities are at the same time perceptible and imperceptible by the senses. In the same way the light from an object is perceived by us not as the subjective excitation of our optic nerve, but as the objective form of something outside the eye itself. But, in the act of seeing, there is at all events, an actual passage of light from one thing to another, from the external object to the eye. There is a physical relation between physical things. But it is different with commodities. There, the existence of the things quâ commodities, and the value relation between the products of labour which stamps them as commodities, have absolutely no connection with their physical properties and with the material relations arising therefrom. There it is a definite social relation between men, that assumes, in their eyes, the fantastic form of a relation between things. In order, therefore, to find an analogy, we must have recourse to the mistenveloped regions of the religious world. In that world the productions of the human brain appear as independent beings endowed with life, and entering into relation both with one another and the human race. So it is in the world of commodities with the products of men s hands. This I call the Fetishism which attaches itself to the products of labour, so soon as they are produced as commodities, and which is therefore inseparable from the production of commodities. 22

23 Fiilî ile Virtüel 3 Gilles Deleuze 1995 Dialogues Felsefe çoklukların kuramıdır. Her çokluk fiilî ve virtüel öğelerden müteşekkildir. Saf fiilî nesneler varolmaz. Her fiilî şey kendisini bir virtüel imgeler bulutuyla sarmalar. Bu bulut eş-varoluş içinde az çok uzanımlanmış devrelerin bir dizisidir. Virtüel imgeler bu dizi boyunca dağıtılır ve bu dizi etrafında koşar. Bu virtüeller hem türce hem de onları neşreden ve soğuran fiilî partiküllere yakınlık derecelerine göre çeşitlenirler. Onlara virtüel denmesinin ölçüsü, neşir ve soğurularının, yaratı ve yokedilerinin imgelenebilen en kısa süreğen süreden daha kısa bir zaman süresinde olmasıdır; onları bir kesinsizlik veya belirsizlik ilkesine tabi tutan işte bu kısalıktır. Virtüeller, fiilî olanı çevrelerken, durmaksızın kendilerini yenilemek üzere başka virtüeller neşreder, sonra onlar onu sarmalar ve dönüp fiilî olanı tepkiler: virtüelin bulutunun kalbinde daha bile yüksek düzende bir virtüel bulunur... her virtüel partikül kendisini virtüel bir kosmos ile sarmalar ve her biri sırayla süresizce yine böyle yapar. 4 Bir algıyı bir partikül ile benzeştiren, dinamiğindeki dramatik özdeşimdir: fiilî bir algı kendisini virtüel imgelerin bir bulutuyla sarmalar. Bu bulut giderek daha uzak, daha büyük, birbirini yapan ve kaldıran hareketli devreler üzerine dağıtılmıştır. Bunlar farklı çeşitlerden hafızalardır, ama onlara yine virtüel imgeler denir çünkü hızları veya kısalıkları onları da bir bilinçdışı ilkesine tabi kılar. Karşılıklı ayrıştırılamazlıkları sayesinde virtüel imgeler fiilî nesneler üzerine tepkilenebilirler. Bu perspektifte, virtüel imgeler bir süremi sınırlarlar, 3 Gerçel ile Görcül ün (NO FÜTUR) versiyonudur. 4 Michel Cassé, Du vide et de la création (Paris: Éditions Odile Jacob), s Ayrıca bkz. Pierre Lévy nin çalışması, Qu est-ce que la virtuel? (Paris: Éditions de la Découverte). 23

24 bütün çemberler birlikte de alınsa her biri ayrı da alınsa, her vakada imgelenebilir azami zamanla belirlenen bir uzamı sınırlarlar. Fiilî nesnenin çeşitli yoğunluklardaki katmanları, virtüel imgelerin bu az çok uzanımlanmış çemberlerine karşılık gelirler. Bu katmanlar, kendileri virtüel de olsalar, fiilî nesne onlar üzerinde virtüelleşiyor da olsa, nesnenin toplam güdüsünü teşkil ederler 5. İçkinlik düzlemi, fiilî nesnenin çözünümünün olduğu yer olarak, hem nesne hem imge virtüel olduğunda teşkil edilir. Fakat fiilî olanın başından geçen fiilîleşme süreci, nesne üzerinde olduğu kadar imge üzerinde de etkisi olan bir süreçtir. Zamansal bileşim-ayırmaların regüler veya irregüler oluşuna göre virtüel imgelerin süremi parçalanır, uzamı biçilir. Virtüel nesnenin toplam güdüsü, kısmi süreme karşılık gelen kuvvetlere, biçilmiş uzamı kateden süratlere ayrılır 6. Virtüel, içkinlik düzleminde onu biçen ve bölen tekilliklerden hiçbir zaman bağımsız değildir. Leibniz in gösterdiği gibi kuvvet, fiilîleşme süreci içinde bir virtüeldir, seyahat ettiği uzay gibi. Düzlem böylece süremdeki biçmelere göre, virtüelin fiilîleşmesini işaretleyen kuvvet bölünmelerine göre bir düzlemler çokluğuna bölünür. Ama bütün düzlemler fiilî olana çıkan yolu izleyen tek bir düzlemde birleşir. İçkinlik düzlemi hem virtüeli hem de fiilîleşmesini eş-zamanda içerir, ikisi arasında tayin edilebilir bir sınır bulunmaz. Fiilî, tamamlayıcıdır ya da üründür, fiilîleşmenin nesnesidir, virtüelden başka hiçbir özneye sahip değildir. Fiilîleşme virtüele aittir. Virtüelin fiilîleşmesi tekilliktir, fiilî olanın kendisi ise teşkil edilmiş bireyliktir. Fiilî, bir meyve gibi düzlemden düşer, fiilîleşme ise onu yeniden düzlemle ilişkilendirir, nesneyi yeniden bir özneye döndürür gibi. II Şimdiye dek fiilî olanın giderek daha uzanımlanmış, daha uzak ve daha türlü virtüelliklerle sarmalandığı vakaları düşündük: bir partikül geçicilikler yaratır, bir algı hafızaları uyarır. Ama tersine hareket de olur: burada, çemberler daraldığından, virtüel, fiilî olana daha yakınlaşır, ikisi de daha az ayrık olurlar. Sadece fiilî nesne ile virtüel imgesini bağlayan bir içsel devreye gelirsiniz: fiilî bir partikül virtüel ikizine sahiptir, o da ondan neredeyse hiç ıraksamaz; fiilî bir algı kendi hafızasına sahiptir, bir çeşit dolaysız, müteakip hatta eş-zamanlı ikiz olarak. Çünkü, Bergson un gösterdiği gibi, hafıza nesnenin algılanmasından sonra biçimlenen bir fiilî imge değildir, nesnenin fiilî algı- 5 Henri Bergson, Matière et la memoire (Paris: Éditions du centenaire), çev. N. M. Paul and W. S. Palmer as Matter and Memory (New York: Zone Books, 1991), p. 250/104; İkinci ve üçüncü bölümler hafızanın virtüelliğini ve fiilîleşmesini analiz ediyor. 6 Bkz. Gilles Châtelet, Les Enjeux du mobile (Paris: Éditions du Seuil), s ( virtüel sürat lerden virtüel biçme lere). 24

25 sıyla eş-varolan bir virtüel imgedir. Hafıza fiilî nesneyle zamandaş bir virtüel imgedir, onun ikizidir, onun ayna imgesidir, 7 Şangaylı Hanım daki aynanın bir karakteri denetimine alması, onu içine çekmesi ve onu salt bir virtüellik haline getirmesi gibi; bu yüzden fiilî nesne ile virtüel imgesi arasında bir kaynaşım ve bölünüm, veya bir salınım, durmaksızın bir mübadele bulunur: virtüel imgenin fiilîleşmesi hiçbir zaman durmaz. Virtüel imge bir karakterin fiiliyatının tamamını soğurur, aynı zamanda, fiilî karakter bir virtüellikten fazlası değildir. Virtüel ile fiilî arasındaki bu durmaksızın mübadele bir kristali tanımlayan şeydir; ve kristallerin belirdiği yer içkinlik düzlemidir. Fiilî ile virtüel eş-varolurlar, ve birinden diğerine sürekli yeniden izini sürdüğümüz sıkı bir devreye girerler. Bu artık bir tekilleşme değil, süreç olarak bir bireyleşmedir, fiilî ile onun virtüeli: artık bir fiilîleşme değil, bir kristalleşme. Saf virtüelliğin artık kendisini fiilîleştirmesi gerekmez, çünkü o en sıkı devreyi biçimlediği fiilî olanın kesin bir bağlaşığıdır. Ayrık nesneler var da fiilî ve virtüel terimlerini onlara tayin edemiyor değiliz, daha ziyade bu ikisi ayırt edilemezdir. Fiilî nesne ile virtüel imge, virtüelleşen nesne, fiilîleşen imge, hepsi temel optikte ele alınan figürlerdir 8. Virtüel ile fiilî arasındaki bu ayrım zamandaki en asli ayrılışa karşılık gelir, yani farklılaşmanın geçtiği iki büyük çeşmeye: mevcut anın geçmesi, ve geçmişin muhafazası. Mevcut an süreğen zamanda ölçülmüş verili bir değişkendir, tek-yönlü sayılan bir harekettir, mevcut an bu zamanın tüketilmesine kadar geçer. Fiilî, mevcut anın bu geçmesi ile tanımlanır. Virtüelin geçiciliği ise, tek bir yöndeki asgari hareketi işaretleyen zamandan daha küçük bir zaman uzayında belirir. İşte bu yüzden virtüel geçici dir, ama virtüel, geçmişi muhafaza da eder, çünkü bu geçicilik yön değişimleri karşısında sürekli dakik ayarlamalar yapmaktadır. Tek yönde imgelenebilir süreğen zamanın en küçük süresinden daha küçük zaman süresi aynı zamanda en uzun zamandır, her yönde imgelenebilir süreğen zamanın en uzun biriminden daha uzundur. Mevcut anın geçmesi, geçicinin muhafazası ve kendini-muhafazası, her birisi kendi ölçüm ölçeğine göre olur. Virtüeller onları ayıran fiilîlerin tepesinde dolaysızca iletişirler. Zamanın iki yanı, geçmekte olan mevcut anın fiilî imgesi ile muhafaza edilmiş geçmişin virtüel imgesi, aralarındaki sınırlar tayin edilemez de olsa fiilîleşme süresince ayırt edilebilirler, fakat kristalleşme süresince ayırt edilmezcesine mübadele 7 Henri Bergson, L Énergie spiritulle, mevcut anın hafızası, s Bergson giderek genişleyen çemberlere yönelen ve giderek daralan çemberlere yönelen iki harekette ısrar ediyor. 8 Optik disiplini fiilî nesne ile virtüel imgeyi başlangıç-noktaları olarak alır ve nesnenin virtüelleşmesinin, imgenin fiilîleşmesinin ne şartlar altında olduğunu gösterir, sonra da hem nesne hem de imgenin nasıl fiilîleştiklerini ya da virtüelleştiklerini gösterir. 25

26 ederler, her birisi diğerinin rolüyle ilişkilenir. Fiilî ile virtüel arasındaki ilişki bir devre biçimini alır, ama bunu iki yoldan yapar: fiilî bazen virtüellere atıf yapar, virtüelin fiilîleştiği muazzam devrelerdeki diğer şeylere yaptığı gibi; fiilî bazen de virtüele kendi virtüeli olarak atıf yapar, virtüelin fiilî ile kristalleştiği en küçük devrelerde. İçkinlik düzlemi hem virtüelin diğer terimlerle ilişkisi olarak fiiliyatı, hem de virtüelin mübadele edildiği bir terim olarak fiilî olanı içerir. Ne olursa olsun, fiilî ile virtüel arasındaki ilişki iki fiilî arasında tesis edilen ilişkinin aynısı değildir. Fiilî olanlar halihazırda teşkil edilmiş bireyleri gerektirir, ve sıradanlıkla belirlenirler, fiilî ile virtüelin ilişkisi ise eyleyen bir bireyleşme veya vaka vaka belirlenmeye muhtaç hayli özgül ve dikkate değer bir tekilleşmeyi biçimlendirir. EN: Eliot Ross Albert 26

27 Güneşin kalbine göre yapın ayarlamaları Pink Floyd 1968 A Saucerful of Secrets Azar azar gece döner arkasını Şafakta titreyen yaprakları sayarak Nilüferler özlemle yaslanır birbirine Saçak altında kırlangıç dinlenir Güneşin kalbine göre yapın ayarlamaları Dağın üzerinden gözetçiyi gözeterek Kırıyor karanlığı asmaları uyandırarak Bir santim aşk bir santim gölge eder Aşk şarabı olgunlaştıran gölgedir Güneşin kalbine göre yapın ayarlamaları Güneşin kalbine göre, güneşin kalbine göre 27

28 Duvara doğru celallenen adama bakın Soruları Cennete göre şekillendirir Güneş akşam batsa da batmasa da o Vermesi gerektiğini hatırlayacak mı? Güneşin kalbine göre yapın ayarlamaları Güneşin kalbine göre, güneşin kalbine göre (Set The Controls For The Heart Of The Sun) 28

29 Uzakınlık Jacques-Alain Miller 2008 The Symptom 9 (lacan.com) Lacan ın yakınlık [intimité] teriminden türettiği uzakınlık [extimité] terimi, Seminer de iki üç kere geçer. Bu terimi bir ifadelendirmeye, bir yapıya dönüştürmek, onu bir S 1 olarak üretmek, böyle bir imleyenle ilk karşılaşmanın vereceği kafa karışıklığının ötesine ulaşmak bize düşecektir. 1. S Analistlere göre, salt analiz deneyimine atıf yapmak yanıltıcı olur; zira Freud ve Lacan ın çalışmaları da bizim psikanalizle olan ilişkimizin parçasıdır. Ve Lacan ın Seminer inin ilk on yıllık konusunu oluşturan Freudcu metinler üzerine tefsirlerin, Orta Çağların lectio suna benzemediği söylenemez. O zamanlar, bir ustanın dersi üç kısma bölünürdü: littera, sensus ve sententia. Littera metnin inşa edilme düzeyidir, en gramatik düzeydir; sensus imlenenin düzeyidir, aleni ve kolay anlam düzeyidir; sententia ise anlamın derinden anlaşılmasıdır. Ancak bu sententia düzeyi tefsir disiplinini gerekçelendirebilir. Lacan ın öğretisinin koyduğu mesele tam olarak şudur: Freud un bir tefsiri bu öğretinin değişmezlerinden biridir. Dahası, kendi deyişlerinden Lacan düsturlar veya sententia lar yapar (Orta Çağda bu sözcük basmakalıp anlamına da gelirdi). Böylece Lacan, Lacan dan nelerin tekrarlanması gerekeceğini Başkasının seçmesine izin vermez çünkü basit formüllerle, ya da en azından basit gözüken formüllerle ifade ederek kendi düşüncesini biçimleştirir. Bilinçdışı bir dil gibi yapılanmıştır. Arzu Başkasının arzusudur. ve İmleyen özneyi bir başka imleyene göre temsil eder Lacan ın sententia larıdır. Mevcut görevimizin bir kısmı bu sententia ları elden geçirerek bir florilegium içinde derlemektir. Bunu Lacan için yaparız, çünkü o kendisini sözcüğün ortaçağdaş anlamıyla bir otör, yani ne dediğini bilen birisi sayıyor gözükmektedir. 29

30 Fakat sententia larına rağmen Lacan bir otör değildir. Onun çalışması bir öğretidir. Bunu dikkate almak zorundayız; şunu bilmeliyiz ki, bu yıldızı izlememiz, öğretiyi senkronize edip dogmalaştırmaktan kaçınmamızı, çelişkilerini, antinomilerini, çıkmazlarını ve zorluklarını gizlemekten ziyade vurgulamamızı gerektirir. Zira analiz deneyimi üstüne bir öğreti, ilerlemekte olan bir çalışmaya benzer, metin ile deneyim arasında bir gelgit hareketi gerektirir. 2. Uzakınlık [extimité] Niye bu başlık? Birincisi, geçen yıl dikkatimi Lacan ın öğretisindeki dörtlü yapıları toplamaya, geliştirmeye, ifadelendirmeye vermiştim; bunun sonucunda bana öyle geliyor ki uzakınlığın ele alınıp biçimleştirilmesi bu yapılardan ayrı olarak yapılmalıdır. İkincisi, bu uzakınlık sorusunu görmezden gelemedim çünkü kendimi özellikle Simgeseldeki Gerçek meselesine vakfediyorum. İşe bakın ki uzakınlık, Lacan ın simgeseldeki gerçeği sorunsal bir tarzda adlandırmak için kullandığı terimdir. Üçüncüsü, bana öyle geliyor ki bu terim büyük kristalleşme potansiyeline sahiptir. Bu noktadan yola çıkılarak analiz deneyimindeki ve Lacan ın öğretisindeki sorunlar tekrar düşünüldüğünde, pratiğimizden çıkmış bir dizi dağınık meselenin sahiden yerine oturduğu fark edilir. Dördüncüsü, bu uzakınlık ifadesi, dahili olanla harici olan arasındaki ikili-bölüntüde bulunması beklenen psişeciliğe dair yaygın zırvalardan kaçabilmek için gereklidir. Fakat gelin bu son şeyi nitelendirelim, zira bu ikili-bölüntü tatmin edici değildir demek yetmez; onun yerine gelecek bir ilişkiyi de ayrıntılandırmak zorundayız. Sahiden, bu dahili-harici ikili-bölüntüsüne kaymak o kadar kolaydır ki, kendi kullanımımız için onun yerine geçecek başka bir ilişkiye ihtiyaç duyarız, şu çizimle temsil edeceğimiz olası en basit ilişkiye: Lacan ın bu çok basit şeması şu demektir: harici olan dahili olanda mevcuttur. En dahili olan yakınlık ın [l intime] sözlük tanımı böyledir, analiz deneyiminde, bir hariciyet niteliği taşır. İşte bu yüzden Lacan uzakın terimini icat etmiştir. Bu sözcük sahiden henüz kullanımda değil. Ama 30

31 biraz çaba ve şans ile, belki birkaç yüzyıl içinde Académie Française sözlüğünde kendine yer bulacaktır. Gözlenmelidir ki interior terimi bize Latinceden gelen bir kıyaslayıcıdır, süperlatifi de intimus tur. Burada, dil tarafından dahili olanın en derin noktasına ulaşmak için bir çaba bulunur. Şunu da belirtelim: sözlüklerde edebi eserlerden alıntılar yapılması gösterir ki, en yakınlıklı olanın aynı zamanda en gizli şey olduğu, yaygın olarak, sürekli söylenmektedir. Dolayısıyla, paradoks gereği, en yakınlıklı şey bir berraklık noktası değil, bir matlık noktasıdır. Ve bu matlık noktası genelde belli kılıfların gerekliliğini kurmakta kullanılır, en yaygını dinsel kılıf olmak üzere, birazdan göreceğimiz gibi. 3. A S Uzakınlık yakınlığın zıttı değildir. Uzakınlık şöyle der: yakınlık Başkasıdır yabancı bir beden gibi, bir parazittir. Fransızcada, yakınlık teriminin doğum tarihi onyedinci yüzyılda bulunabilir; mesela Madame de Sevigné nin Mektuplaşma sında bulunur, bu yakınlık modelinden şöyle bir cümle gelir: Bütün bu ayrıntıları kalbimin yakınlığı ve sevgisiyle sana söylememek elimde değil, eşsiz hassaslıkta bir hizmetçiye içini döken birisi gibi. Fransızca dilinde yakınlık teriminin ilk örneklerinden birinin halihazırda hassaslıkla dolu birisine kalbini açma, bir tür itiraf ilişkisi barındırması hoş değil mi? Psikanalizde en baştan kendimizi yakınlık kaydı içine yerleştirmek bize doğal gözükür, zira analiz kadar yakınlıklı hiçbir deneyim yoktur, ki hususi olarak yürütülür ve güven gerektirir, kısıtlamalardan olabildiğince muaf olmalıdır, öyle ki danışma odalarımızda yakınlığın itiraflarına ayırılmış bu yerlerde analizanlar, başka birinin evinde olsalar da, bazen kendi evlerindeymiş gibi davranırlar. Böyle bir analizanın analistinin kapı eşiğine gelirken cebinden kendi ev anahtarını çıkarmasıyla bu hal doğrulanır. Fakat, analistin analizanın yakın bir arkadaşı olduğunu asla söyleyemeyiz. Analist, aksine, bu yakınlığa tam olarak uzakındır. Belki de bu, insanın kendine ait bir eve sahip olamayacağını gösterir. Belki de psikanaliz tarihinde Yahudi rolünü bunca ayrık ve bunca sürekli kılan, psikanalizin bu uzakınlık konumudur. Uzakınlık terimini bu yoldan kullanırsak, neticede onu bizzat bilinçdışı ile eşdeğer kılabiliriz. Bu anlamda, öznenin uzakınlığı Başkasıdır. Mektubun Aracılığı nda (Écrits, 172) bulduğumuz şey, Lacan ın kendime özdeşliğimi kabullenmemin kalbinde beni kıpırdatan o olduğu için kendimden daha bağlı olduğum bu başkası dediği şey budur Başkasının uzakınlığının öznenin kendine özdeşliğinin sallantısına bağlı olduğu yer burasıdır. Yani A S 31

Gri Alanda (Slavoj Žižek) 11 Şubat 2015

Gri Alanda (Slavoj Žižek) 11 Şubat 2015 Gri Alanda (Slavoj Žižek) 11 Şubat 2015 Uç noktadaki deneyimlerde özgürleştirici bir şey olduğu, bu deneyimlerin gözlerimizi bir durumun nihai hakikatine açtığı fikrini terk etmek zorundayız. Terörden

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri İLTB 601 İletişim Çalışmalarında Anahtar Kavramlar Derste iletişim çalışmalarına

Detaylı

Yaz l Bas n n Gelece i

Yaz l Bas n n Gelece i Emre Aköz Yeni Okur-Yazarlar ve Gazetelerin Geleceği ABD li serbest gazeteci Christopher Allbritton õn yaşadõklarõ bize yazõlõ medyanõn (ki bu tabirle esas olarak gazeteleri kastediyorum) geleceği hakkõnda

Detaylı

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir. SİYASAL PARTİLER Siyasi Parti Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir. Siyasi partileri öteki toplumsal örgütlerden ayıran

Detaylı

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü Kadına Şiddet Raporu 1 MİRBAD KENT TOPLUM BİLİM VE TARİH ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ KADINA ŞİDDET RAPORU BASIN BİLDİRİSİ KADIN SORUNU TÜM TOPLUMUN

Detaylı

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz. 2018-2019 Eğitim- Öğretim Yılı Özel Ümraniye Gökkuşağı İlkokulu Sorgulama Programı Kim Olduğumuz Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal

Detaylı

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018 Ahval 13/8/2018 Türkiye deki durumdan söz edeceğim, ama konu her ülke için de geçerli. Siyasi kutuplaşma, çok farklı görüşlerin ortaya çıkması olmasa gerek, bu farklı görüşlerin taraflarca tartışılamaz

Detaylı

Economic Policy. Opening Lecture

Economic Policy. Opening Lecture Economic Policy Opening Lecture Neden buradasın? economic policy iktisat üniversite Neden buradasın? iktisat öğrenmek (varsayalım!) geleceğin için üniversite diploma bilgi Neden buradasın? bilgi bilmek

Detaylı

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi Murat Çokgezen Prof. Dr. Marmara Üniversitesi 183 SORULAR 1. Ne zaman, nasıl, hangi olayların, okumaların, faktörlerin veya kişilerin tesiriyle ve nasıl bir süreçle liberal oldunuz? 2. Liberalleşmeniz

Detaylı

Avrupa da Yerelleşen İslam

Avrupa da Yerelleşen İslam Avrupa da Yerelleşen İslam Doç. Dr. Ahmet Yükleyen Uluslararası İlişkiler Bölümü Ticari Bilimler Fakültesi İstanbul Ticaret Üniversitesi İçerik Medeniyetler Sorunsalı: İslam ve Avrupa uyumsuz mu? Özcü

Detaylı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı Russell ın dil felsefesi Frege nin anlam kuramına eleştirileri ile başlamaktadır. Frege nin kuramında bilindiği üzere adların hem göndergelerinden hem de duyumlarından

Detaylı

İnternetin Gerçekleştirdiği Dönüşümün Sonucunda Şeffaflık ve Bilgi Kirliliği Arasında: Yurttaş Gazeteciliği

İnternetin Gerçekleştirdiği Dönüşümün Sonucunda Şeffaflık ve Bilgi Kirliliği Arasında: Yurttaş Gazeteciliği İnternetin Gerçekleştirdiği Dönüşümün Sonucunda Şeffaflık ve Bilgi Kirliliği Arasında: Yurttaş Gazeteciliği Özet: F. Çağdaş İslim* Cansu İslim * İnternet yaşadığımız çağın şüphesiz en temel gerçeklerinden

Detaylı

TARİHSEL BİR VARLIK OLARAK İNSAN İNSAN HAKLARI

TARİHSEL BİR VARLIK OLARAK İNSAN İNSAN HAKLARI T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İNSAN HAKLARI ANABİLİM DALI TARİHSEL BİR VARLIK OLARAK İNSAN VE İNSAN HAKLARI Mehmet Ali UZUN Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN İstanbul, Aralık 2011 GİRİŞ

Detaylı

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL Ey İnsanlık! Sizi bir tek canlı varlıktan yaratan, ondan da eşini var eden ve her ikisinden de bir çok erkek ve kadın üreten Rabbınıza karşı sorumluluğunuzun

Detaylı

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ 7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ Estetik ve Sanat Felsefesi Estetiğin Temel Soruları Felsefe Açısından Sanat Sanat Eseri Estetiğin Temel Kavramları Estetiğin Temel Sorunlarına Yaklaşımlar Ortak Estetik

Detaylı

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi 2 de Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları nda AK Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadı. 8 de YIL: 2012 SAYI

Detaylı

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü.

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü. Alişan HAYIRLI Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü. Şimdi Müslümanlar ikiye bölünecek... 1-Bu baskını tasvip edenler,

Detaylı

KİMLİK, İDEOLOJİ VE ETİK Sevcan Yılmaz

KİMLİK, İDEOLOJİ VE ETİK Sevcan Yılmaz KİMLİK, İDEOLOJİ VE ETİK Sevcan Yılmaz Adem in elması nasıl boğazında kaldı? Adem: Tanrım, kime görünelim kime görünmeyelim? Tanrı: Bana görünmeyin de kime görünürseniz görünün. Kovuldunuz. Havva: Ama

Detaylı

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar Ahlâk Kavramı Yrd. Doç. Dr. Rıza DEMİR İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İnsan Yönetimine Etik Yaklaşım Dersi Etik Türleri Mesleki Etik Türleri 2017 Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim

Detaylı

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) 6. Hafta Ders Notları - 23/10/2017 Araş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

TÜRKİYE DE VE DÜNYADA İNSAN HAKLARI HABERCİLİĞİNİN OLANAĞI

TÜRKİYE DE VE DÜNYADA İNSAN HAKLARI HABERCİLİĞİNİN OLANAĞI TÜRKİYE DE VE DÜNYADA İNSAN HAKLARI HABERCİLİĞİNİN OLANAĞI PROF.DR. ÇİLER DURSUN Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Haber Nedir? Haber, dünyaya ve insana dair kurucu rolü olan bir anlatıdır. Toplumsal

Detaylı

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) 10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) Estetik, "güzel in ne olduğunu soran, sorguluyan felsefe dalıdır. Sanatta ve doğa varolan tüm güzellikleri konu edinir. Hem doğa hem de sanatta. Sanat, sanatçının

Detaylı

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK TürkİYE KADIN DERNEKLERİ FEDERASYONU Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu 1976 Yılında kurulmuş ülke genelinde 50.500 üyesi

Detaylı

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ 209 ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 20 Aralık 1993 tarihli ve 47/135 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

BİZ, MELEKLER - DRUNVALO

BİZ, MELEKLER - DRUNVALO BİZ, MELEKLER - DRUNVALO http://www.kosulsuz-sevgi.com/ruhu-yukselten-yazilar/biz-melekler-drunvalo-2/ Drunvalo Melchizedek En azından, Sümer de 6000 yıl önce uygarlık başladığından beri, melekler insan

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da YANLIŞ ALGILANAN FİKİR HAREKETİ: FEMİNİZM Feminizm kelimesi, insanlarda farklı algıların oluşmasına sebep olmuştur. Kelimenin anlamını tam olarak bilmeyen, merak edip araştırmayan günümüzün insanları,

Detaylı

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) Estetik sözcüğü yunanca aisthesis kelimesinden gelir ve duyum, duyularla algılanabilen, duyu bilimi gibi anlamlar içerir. Duyguya indirgenebilen bağımsız bilgi dalına estetik

Detaylı

Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi

Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi Devrimci Marksizm Yayın Kurulu Uzun vadede bu felâket konusunda suçun nasýl daðýtýlacaðý çok þeyi belirleyecektir. Ýþte bu, önemli bir entelektüel

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK k İl u ok l ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI BABA ve ÇOCUK PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ - OCAK 2013 Tarihsel Süreç İçinde Baba Olma Kavramı Sosyo-ekonomik ve bilimsel gelişmeler, geleneksel aile

Detaylı

Gizli Duvarlar Ali Nesin

Gizli Duvarlar Ali Nesin Gizli Duvarlar Ali Nesin En az enerji harcama yasası doğanın en çok bilinen yasalarından biridir. Örneğin, A noktasından yayılan ışık B noktasına gitmek için sonsuz tane yol arasından en çabuk gidebileceği

Detaylı

SOSYAL TABAKALAŞMA SOSYAL TABAKALAŞMA Taylan DÖRTYOL Akdeniz Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Pazarlama Bölümü

SOSYAL TABAKALAŞMA SOSYAL TABAKALAŞMA Taylan DÖRTYOL Akdeniz Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Pazarlama Bölümü SOSYOLOJİ 9. HAFTA TOPLUMSAL EŞİTSİZLİK SOSYOL TABAKALAŞMA Taylan DÖRTYOL Akdeniz Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Pazarlama Bölümü 10 Nisan 1912.. Titanic Faciası na sosyal bakış.. Dönemin cinsiyet

Detaylı

SİYASET NEDİR? İnsan yaratılışı gereği sosyal bir varlıktır. İnsanlar eşit yaratılmamışlardır. SİYASET NEDİR?

SİYASET NEDİR? İnsan yaratılışı gereği sosyal bir varlıktır. İnsanlar eşit yaratılmamışlardır. SİYASET NEDİR? İnsan yaratılışı gereği sosyal bir varlıktır. Yrd. Doç. Dr. A. Sait SÖNMEZ İnsanlar eşit yaratılmamışlardır. Sosyal varlık olmanın gereği olarak insanlar, bir arada yaşamak için ortak kurallar geliştirmeye

Detaylı

frekans araştırma www.frekans.com.tr

frekans araştırma www.frekans.com.tr frekans araştırma www.frekans.com.tr FARKLI KİMLİKLERE VE YAHUDİLİĞE BAKIŞ ARAŞTIRMASI 2009 Çalışmanın Amacı Çalışma Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Türk Yahudi Cemaati ve Yahudi Kültürünü Tanıtma

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Filistin'den özgürlüğe bedel çizimler

Filistin'den özgürlüğe bedel çizimler Filistin'den özgürlüğe bedel çizimler Filistinli karikatürist sorgu esnasında bir kağıt parçası ve kurşun kalem çalmayı başardı ve dışarı çıktığında çizeceği karikatürlerin bir listesini yaptı. 12.05.2017

Detaylı

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) 2. Hafta Ders Notları - 25/09/2017 Araş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı Atatürk ün Kişisel Özellikleri Atatürk cesur ve iyi bir liderdir Atatürk iyi bir lider olmak için gerekli bütün özelliklere sahiptir. Dürüstlüğü ve davranışları ile her zaman örnek olmuştur. Gerek devlet

Detaylı

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor.

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor. Babalarını Yola Getiren Kızlar! Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 28 Aralık 2014 Yakın geçmişte Cübbeli Ahmet Hoca hakkında bir yazı yazdım. Özellikle dindar geçinen

Detaylı

DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ

DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ Şubat 17, 2007-12:00:00 DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: ''TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK,

Detaylı

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI SİYASAL DÜŞÜNCELER TARİHİ YARD. DOÇ. DR. MUSTAFA GÖRKEM DOĞAN 7. ERKEN MODEN DÖNEMDE SİYASAL DÜŞÜNCE 7 ERKEN MODEN DÖNEMDE

Detaylı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu Ağustos 21, 2017-1:53:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde

Detaylı

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler 1 Örgüt Kültürü Örgüt Kültürü kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler bütünüdür. 2 Örgüt kültürü, temel grupsal

Detaylı

KATILIM BANKALARI Tespitler, Tenkitler, Teklifler

KATILIM BANKALARI Tespitler, Tenkitler, Teklifler KATILIM BANKALARI Tespitler, Tenkitler, Teklifler Tespitler Modern dünyada ekonomi, hayatın neredeyse tamamını oluşturuyor ve bir araç değil asıl amaç olarak görülüyor. İslam da ise ekonominin, iyi bir

Detaylı

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

AŞKIN BULMACA BAROK KENT AŞKIN BULMACA 18.yy'da Aydınlanma filozoflarıyla tariflenen modernlik, nesnel bilimi, evrensel ahlak ve yasayı, oluşturduğu strüktür çerçevesinde geliştirme sürecinden oluşur. Bu adım aynı zamanda, tüm

Detaylı

Suriyeli Mülteci Çocuklar ile Dışavurumcu Sanat

Suriyeli Mülteci Çocuklar ile Dışavurumcu Sanat Suriyeli Mülteci Çocuklar ile Dışavurumcu Sanat Ezgi İçöz, MA 24 Haziran 14 Salı Tammam Azam Inside Outside Project: Gazeteci ve fotoğrafçılar ile çalışmak Motivasyon farklılıkları ve etik Çalışma süresi

Detaylı

ULS344 - Milliyetçilik ve Azınlıklar. İlkçi Yaklaşımlar - Primordializm

ULS344 - Milliyetçilik ve Azınlıklar. İlkçi Yaklaşımlar - Primordializm ULS344 - Milliyetçilik ve Azınlıklar İlkçi Yaklaşımlar - Primordializm İlkçi ve Eskilci Yaklaşım Milliyetçilikten önce milletler İlkçilik (Primordialism) bir milliyetçilik kuram olmaktan ziyade milletlerin

Detaylı

FEMİNİST PERSPEKTİFTEN KÜRT KADIN KİMLİĞİNİ ÜZERİNE NİTELİKSEL BİR ARAŞTIRMA

FEMİNİST PERSPEKTİFTEN KÜRT KADIN KİMLİĞİNİ ÜZERİNE NİTELİKSEL BİR ARAŞTIRMA T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ VE SİYASET BİLİMİ/SİYASET BİLİMİ ANABİLİM DALI FEMİNİST PERSPEKTİFTEN KÜRT KADIN KİMLİĞİNİ ÜZERİNE NİTELİKSEL BİR ARAŞTIRMA Doktora Tezi

Detaylı

semih yalman hayal et ki ol çünkü hayalin kadarsın ve hayalin olacaksın dreamstalk hayal peşinde

semih yalman hayal et ki ol çünkü hayalin kadarsın ve hayalin olacaksın dreamstalk hayal peşinde semih yalman hayal et ki ol çünkü hayalin kadarsın ve hayalin olacaksın dreamstalk hayal peşinde Hayal ne? Hayalin ne? Hayalin yok mu? Hayalin var ama mı? Hayal varoluş sebebini bulmak demek. Ruhunun sesini

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ (TAR222U)

SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ (TAR222U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. SİYASİ DÜŞÜNCELER TARİHİ (TAR222U) KISA

Detaylı

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR!

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR! SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR! Şehir ve Medeniyet İÇGÜDÜSEL DEĞİL, BİLİNÇLİ TERCİH: ŞEHİR Şehir dediğimiz vakıayı, olguyu dışarıdan bir bakışla müşahede edelim Şehir denildiğinde herkes kendine göre bir

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız Disiplinlerüstü Temalar Kim Olduğumuz Bulunduğumuz mekan ve zaman Kendimizi ifade etme Kendimizi Gezegeni paylaşmak Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel,

Detaylı

KİŞİLER ARASI İLİŞKİLER ve İLETİŞİM. Feriha GÜNAY Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen

KİŞİLER ARASI İLİŞKİLER ve İLETİŞİM. Feriha GÜNAY Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen KİŞİLER ARASI İLİŞKİLER ve İLETİŞİM Feriha GÜNAY Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen İki öğenin birbiri ile kurduğu bağlantıya veya etkileşime ilişki denir. Eğer bu tek taraflı ise ilgi olarak tanımlanır.

Detaylı

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017) 12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017) ÜNİTE: 2-KLASİK MANTIK Kıyas Çeşitleri ÜNİTE:3-MANTIK VE DİL A.MANTIK VE DİL Dilin Farklı Görevleri

Detaylı

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM ÊMILE ZOLA-GERMINAL Kara elmas Nice canlar yaktı, nice gülüşleri söndürdü yüzyıllardır. Milyonlarca madenci indi yerin derinlerine, kimisi çıkamadı, kimisi canının yarısını

Detaylı

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma İÇİNDEKİLER Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma 1. FELSEFE NEDİR?... 2 a. Felsefeyi Tanımlamanın Zorluğu... 3 i. Farklı Çağ ve Kültürlerde Felsefe... 3 ii. Farklı Filozofların Farklı Felsefe Tanımları... 5 b.

Detaylı

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'de 1990'lı yıllardaki duvar yazıları, İslamcılığın yükseldiği döneme yönelik yakın bir tanıklık niteliğinde. 10.07.2017 / 18:00 Doksanlı

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

Daha iyi, daha sorunsuz, daha kolay, daha cazip, daha ekonomik olana ulaşabilmek içinse;

Daha iyi, daha sorunsuz, daha kolay, daha cazip, daha ekonomik olana ulaşabilmek içinse; Soruna yol açan temel nedenleri belirlemek için bir yöntem: Hata Ağacı Sorun hayatta olmanın, sorunu çözmeye çalışmak daha iyiye ulaşma çabalarının göstergesi. Sorunu sıkıntı veren, olumsuz olay ya da

Detaylı

Hegel, Tüze Felsefesi, 1821 HAK KAVRAMI Giriş

Hegel, Tüze Felsefesi, 1821 HAK KAVRAMI Giriş 1www.ideayayınevi.com HAK KAVRAMI Giriş 1 Felsefi Tüze Bilimi Hak İdeasını, eş deyişle Hak Kavramını ve bunun Edimselleşmesini konu alır. Felsefe İdealar ile ilgilenir ve buna göre genellikle salt kavramlar

Detaylı

...Bir kitap,bir mesaj!

...Bir kitap,bir mesaj! ...Bir kitap,bir mesaj! Bu dünyada ne yapıyorum sorusuna yanıt veren bir kitap Tüm soru ve şüphelerınize yanıt verebilecek bir kitap. Bu kitap sizin doğal olarak Tanrı dan ayrı olduğunuzu anlatacak, ancak

Detaylı

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler 1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar 2.Sanat ve Teknoloji 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler 5.Işık ve Renk 6.Yüzey ve Kompozisyon 1 7.Görüntü Boyutu

Detaylı

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR Mit, Mitoloji, Ritüel DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Kelime olarak Mit Yunanca myth, epos, logos Osmanlı Türkçesi esâtir, ustûre Türkiye Türkçesi: söylence DR. SÜHEYLA SARITAŞ

Detaylı

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası Monet, 1873 Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası Zaman, çiçeği burnunda bir öğle vakti. Saçaklı bir güneş, taç yaprak beyazı bulutların arasından geçip cömertçe merhametini sunuyor bizlere. Çiçekli bir

Detaylı

ZANAATLA TEKNOLOJİ ARASINDA TIP MESLEĞİ: TEKNO-FETİŞİZM VE İNSANSIZLAŞMIŞ SAĞALTIM

ZANAATLA TEKNOLOJİ ARASINDA TIP MESLEĞİ: TEKNO-FETİŞİZM VE İNSANSIZLAŞMIŞ SAĞALTIM ZANAATLA TEKNOLOJİ ARASINDA TIP MESLEĞİ: TEKNO-FETİŞİZM VE İNSANSIZLAŞMIŞ SAĞALTIM Prof. Dr. Ali ERGUR Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Türk Toraks Derneği XVII. Kış Okulu Antalya 14.02.2018 ZANAATLA

Detaylı

SINIRSIZ ZİYARETLER. Nermin Er in ev atölyesi

SINIRSIZ ZİYARETLER. Nermin Er in ev atölyesi 34 SINIRSIZ ZİYARETLER Nermin Er in ev atölyesi 35 Nazlı Pektaş Fotoğraf: Elif Kahveci Sanatçı atölyesinde vakit geçirmek türlü hissi davet eder. Bir yandan sanatçının yaratma evreninin içine girip heyecanlanırsınız,

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Elektrik Neden ve Ne Zaman Çarpar...

Elektrik Neden ve Ne Zaman Çarpar... Elektrik Neden ve Ne Zaman Çarpar... Elektrik çarpmasının hayati tehlikesi var mıdır? Elektrik tellerinde duran kuşa neden elektrik çarpmaz? Bu yazımızda bu gibi sorulara farklı durumlarda bakarak yanıt

Detaylı

Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015

Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015 Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015 Ön yargı Farklılık Tutumlar Korkular Kaygılar Tabular Hoşgörü Tahammül Farklılıklar Hepimiz birbirimizden farklıyız. Aşağıdakileri kabul ettiğimizde

Detaylı

PARAGRAFIN BÖLÜMLERİ

PARAGRAFIN BÖLÜMLERİ PARAGRAFIN BÖLÜMLERİ Paragrafın Bölümleri Hikâye, deneme gibi yazıların giriş, gelişme, sonuç bölümleri olduğu gibi paragrafın da vardır. a. Paragrafın giriş bölümü: Giriş cümlesi, paragrafın ilk cümlesidir.

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4 ÜNİTE:1 Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2 Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3 Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4 Aile ve Toplumsal Gruplar ÜNİTE:5 1 Küreselleşme ve Ekonomi

Detaylı

Tabu diyorum çünkü bu konuda iki sınırlama var. Yasal yasaklar (5816 nolu Atatürk ü koruma yasası) ve Atatürkçülerin duyarlılığı.

Tabu diyorum çünkü bu konuda iki sınırlama var. Yasal yasaklar (5816 nolu Atatürk ü koruma yasası) ve Atatürkçülerin duyarlılığı. Ahval, 24 Eylül 2018 Bir yanda Cumhuriyet gazetesinin el değiştirip Atatürkçü kırmızı çizgilere dönmesi, arkasından İş Bankasının CHP li Atatürk hisselerinin konuşulmaya başlanması tabu konuyu gündeme

Detaylı

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP: SORU : Yediemin deposu açmak için karar aldım. Lakin bu işin içinde olan birilerinden bu hususta fikir almak isterim. Bana bu konuda vereceğiniz değerli bilgiler için şimdiden teşekkür ederim. Öncelikle

Detaylı

ANAYASA DERSĐ (41302150) (2010-2011 GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

ANAYASA DERSĐ (41302150) (2010-2011 GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI ANAYASA DERSĐ (41302150) (2010-2011 GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI ANLATIM SORULARI 1- Bir siyasal düzende anayasanın işlevleri neler olabilir? Kısaca yazınız. (10 p) -------------------------------------------

Detaylı

ÖZGÜRLÜĞÜ. ve Dini Hassasiyetler. Serdar Kaya. İfade Özgürlüğü ve Dini Hassasiyetler. Charlie Hebdo ve Hz. Muhammed Karikatürleri.

ÖZGÜRLÜĞÜ. ve Dini Hassasiyetler. Serdar Kaya. İfade Özgürlüğü ve Dini Hassasiyetler. Charlie Hebdo ve Hz. Muhammed Karikatürleri. İfade Özgürlüğü İkinci bölüm, İslam-Batı ilişkilerini ele alıyor ve İslam dünyasında (ve özellikle Türkiye'de) Batı hakkındaki değerlendirmelerin sıklıkla komplo teorileriyle şekillendiğini vurguluyor.

Detaylı

Yak ndo u Medyas nda Türkiye ve AB Müktesebatlar - srail örne inde

Yak ndo u Medyas nda Türkiye ve AB Müktesebatlar - srail örne inde Yak ndo u Medyas nda Türkiye ve AB Müktesebatlar - Dr. Gil Yaron Dostumun dostu, benim en iyi dostumdur - veya İsrail gözüyle Türkiye AB Geçenlerde Tel Aviv kentinin en merkezi yeri olan Rabin Meydanı

Detaylı

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir. Sevgili Meslektaşlarım, Kıymetli Katılımcılar, Bayanlar ve Baylar, Akdeniz bölgesi coğrafyası tarih boyunca insanlığın sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimine en çok katkı sağlayan coğrafyalardan biri

Detaylı

HESAP. (kesiklik var; süreklilik örnekleniyor) Hesap sürecinin zaman ekseninde geçtiği durumlar

HESAP. (kesiklik var; süreklilik örnekleniyor) Hesap sürecinin zaman ekseninde geçtiği durumlar HESAP Hesap soyut bir süreçtir. Bu çarpıcı ifade üzerine bazıları, hesaplayıcı dediğimiz somut makinelerde cereyan eden somut süreçlerin nasıl olup da hesap sayılmayacağını sorgulayabilirler. Bunun basit

Detaylı

MBA 507 (7) ALGILAMA VE KARAR ALMA

MBA 507 (7) ALGILAMA VE KARAR ALMA MBA 507 (7) ALGILAMA VE KARAR ALMA Algı Bireylerin çevrelerini anlamlandırabilmek adına duyumsal izlenimlerini düzenleme ve yorumlama sürecine verilen isimdir. davranışlarımız algıladığımız dünyaya göre

Detaylı

TOPLUMSAL DAVRANIŞ KURALLARI ve HUKUK. Dr.Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

TOPLUMSAL DAVRANIŞ KURALLARI ve HUKUK. Dr.Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi TOPLUMSAL DAVRANIŞ ve HUKUK Dr.Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi İNSAN VE TOPLUM İLİŞKİSİ İnsanın toplumsallığı: İnsan, küçük veya büyük olsun, zorunlu olarak bir toplum içerisinde yaşamaktadır.

Detaylı

Projenin Adı:Pascal-Fermat Olasılık Mektupları

Projenin Adı:Pascal-Fermat Olasılık Mektupları Projenin Adı:Pascal-Fermat Olasılık Mektupları Projenin Amacı:Çalışmamızda öncelikle Pascal ve Fermat la tarihsel empati kurmakla birlikte bilginin yolunu bulabilmesi için farklı bakış açılarına ihtiyaç

Detaylı

TOPLUMSAL DAVRANIŞ KURALLARI VE HUKUK. Dr.Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

TOPLUMSAL DAVRANIŞ KURALLARI VE HUKUK. Dr.Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi TOPLUMSAL DAVRANIŞ VE HUKUK Dr.Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi İNSAN VE TOPLUM İLİŞKİSİ İnsan, küçük veya büyük olsun, kaçınılmaz olarak bir toplum içerisinde yaşamaktadır. İnsan

Detaylı

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler 1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler 4. Birinci Kuşak Haklar: Kişi Özgürlükleri ve Siyasal Haklar

Detaylı

Bu kitabın sahibi:...

Bu kitabın sahibi:... BİYOGRAFİ 1 3 Bu kitabın sahibi:... İçindekiler Bu Kitabın Konusu Benim, 9 Ben, Marie Curie, 13 Uçan Üniversite, 18 İlk Aşk, 23 Paris, 27 Aşk Göz Kırpıyor!, 31 Maddenin İçinden Geçen Işınlar, 35 Aşk,

Detaylı

Hukuk Sosyolojisi Açısından Hukuk

Hukuk Sosyolojisi Açısından Hukuk Hukuk Sosyolojisi Açısından Hukuk Kavramlar 1. Toplumsal olgu 2. Norm 3. Yürürlük 4. Etkinlik 5. Geçerlilik 2 Hukuk Hukuk sosyolojisi açısından ETKİNLİK kriteri ile ele alınır. Böylece; 1. Pozitif hukuk

Detaylı

15 Ekim 2014 Genel Merkez

15 Ekim 2014 Genel Merkez ÇİN Yatırım Fırsatları Paneli 15 Ekim 2014 Genel Merkez İş Dünyamızın Saygıdeğer Mensupları, Değerli MÜSİAD üyeleri, Değerli Basın Mensupları, Toplantımıza katılımından dolayı teşekkür ediyor, Sizleri

Detaylı

1: İNSAN VE TOPLUM...

1: İNSAN VE TOPLUM... İÇİNDEKİLER Bölüm 1: İNSAN VE TOPLUM... 1 1.1. BİREYİN TOPLUMSAL HAYATI... 1 1.2. KÜLTÜR... 3 1.2.1. Gerçek Kültür ve İdeal Kültür... 5 1.2.2. Yüksek Kültür ve Yaygın Kültür... 5 1.2.3. Alt Kültür ve Karşıt

Detaylı

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler Bir cinayetin altı elemanı vardır: Öldürülen kimdir, öldüren kimdir, cinayetin yeri, cinayet günü, nasıl öldürüldü, neden öldürüldü?

Detaylı

Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen

Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen Karl Heinrich MARX 1818-1883 Eserleri Kutsal Aile (1845) Felsefenin Sefaleti (1847) Komünist Manifesto (1848) Fransa'da Sınıf Kavgaları (1850) Ekonominin Eleştirisi (1859) Kapital (Das Kapital-1867-1894).

Detaylı

KANADA TASLAK VİZE BAŞVURU FORMU

KANADA TASLAK VİZE BAŞVURU FORMU KANADA TASLAK VİZE BAŞVURU FORMU Bu formdaki cevaplarınız birebir konsolosluk sistemine işlenmektedir. Konsolosluk memuru verilen cevaplar ve sunulan evrakları karşılaştırarak başvurunuzu değerlendirmektedir.

Detaylı

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim CHP

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim CHP 1999 ve 2002 Seçimlerinde CHP 1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim CHP 1999 seçimlerine Türkiye yükselen milliyetçilikle girdi. Ecevit in azınlık iktidarında seçimlere kısa bir süre kala Türkiye

Detaylı