Üniversitemizin Yeni Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren

Transkript

1 Eğitim Dönemi Törenle Başladı Binlerce öğrencisi, 200 ün üzerinde akademisyeni, bünyesine yeni eklenen Sütlüce binası ile kentin tarihsel ve kültürel dokusundaki dört kampüsü, bilimsel, mesleki ve sosyal olanaklarıyla İstanbul Ticaret Üniversitesi, yeni bir eğitim - öğretim yılına daha merhaba dedi. Üniversitemizin açılış törenleri Eminönü, Üsküdar ve Küçükyalı kampüslerinde ayrı ayrı yapıldı. Törenlerde öğrencilerle buluşan Fakülte Dekanları, Enstitü Müdürleri ve Meslek Yüksekokulu Müdürü de yeni dönemle ilgili temennilerini dile getirdi. Devamı sayfa 4 de Erhan Erken Mütevelli Heyet Başkanı Yeni bir 10 yıla giriyoruz. Üniversitemizin gelişmesi devam ediyor. Bizim en önemli hedeflerimizden bir tanesi mekân kalitemizin yükseltilmesiydi, geliştirilmesiydi. Başlangıçta ortaya konulan vizyonda bir şehir üniversitesi oluşturulması hedefi vardı. Bu hususu aynen devam ettiriyoruz. Özellikle eski İstanbul diyeceğimiz bölgede, İstanbul un gelişmesiyle yeni İstanbul a da kucak açan bir üniversite olsun istiyoruz. Yıl: 4 / Sayı: 17 / Erhan Erken in konuşması sayfa 4 de Üniversitemizin Yeni Rektörü ter Business School, International Center for Banking and Financial Services de The Integration of Turkish Banking with International Banking konulu projeyi tamamladı. Rektör İstanbul Ticaret Üniversitesi nde bu yıl göreve başlayan Rektör, 1956 yılında İstanbul da doğdu yılında Bursa İTİA İktisat Fakültesi İktisat Bölümü nden mezun oldu ve aynı bölümde asistan olarak göreve başladı. Doktora eğitimini, 1985 yılında Uluslararası Bankacılık ve Türkiye Örneği konulu doktora teziyle Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü nde tamamladı. Doktora eğitimini tamamladıktan 4 yıl sonra ise YÖK tarafından doçentliğe yükseltildi ve aynı yıl Marmara Üniversitesi nde doçentlik kadrosuna atandı yılında Spor Ekonomisi konulu çalışmasıyla Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu, Spor Yönetim Bilimleri Anabilim Dalı nda profesör kadrosuna atandı. Bir sonraki yıl ise Bankacılık alanındaki çalışmasıyla Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, Bankacılık Anabilim Dalı nda görevine devam etti tarihleri arasında Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü nde anabilim dalı başkanlığı, müdür yardımcılığı ve müdürlük yaptı yıllarında The British Council bursu ile Manches-, 1990 yılında Senior International Bankers Programme, 2006 yılında Executive Training Program in Negotiation and Conflict Management alanlarında uluslararası sertifika programlarına katıldı yılında ise, kısa dönem Türkiye Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. Nazım Ekren, Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyeliği, 22. Dönem İstanbul Milletvekilliği ve 60. Hükümet te Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı. Ekren, Ekonominin Koordinasyonundan sorumlu Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevini yürüttü. Bu görev sırasında G.A.P. (Güneydoğu Anadolu Projesi) ile ilgili çalışmaları tekrar gözden geçirip, 12 milyar dolarlık yatırıma ihtiyaç olduğunu tespit ederek hükümetin bu konuyla ilgili çalışmasını da koordine etmekten sorumluydu. İTO Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş yeni yılda başarılar diledi. İstanbul Ticaret Odası 129 yıllık bir kurumdur. Dünyanın en büyük odalarından biri, Türkiye nin de tartışmasız en büyük kuruluşlarından bir tanesidir. Bizlerin en büyük sosyal sorumluluk projelerimizden biri, şüphesiz ki İstanbul Ticaret Üniversitesi dir. Biz İstanbul Ticaret Üniversitesi yle toplumsal başarının iki ana ayağını, yani ekonomiyi ve ticareti bir araya getirmeyi hedefledik. Türkiye nin yetişmiş insan gücüne katkıda bulunmayı hedefledik. İstedik ki, iş dünyasının ihtiyaç duyduğu kaliteli gençleri, kaliteli elemanları yetiştiren, kaliteli 1 Mayıs 2009 tarihi itibariyle yapılan kabine değişikliği sonucu bakanlar kurulundan ayrıldı. Ekren, 25 Ağustos 2011 tarihinde ise üniversitemizin Rektörlük görevine atandı. Ekren, uygulamalı İktisat, kurumsal iktisat, finansal iktisat, bankacılık alanlarından eğitim, öğretim ve yönetim danışmanı, yeminli mali müşavir ve derecelendirme uzmanıdır. American Economic Association ve European Economic Association üyesidir. Prof. Dr. Nazım Ekren, evli ve iki çocuk babasıdır. Fotoğraf: Ali Osman Özel Dr. Murat Yalçıntaş İTO Başkanı girişimcileri yetiştiren bir yuvanın temelini atalım. O yuvayı geliştirelim. İşte bu düşünceyle doğdu İstanbul Ticaret Üniversitesi öğretim yılında 70 kişiyle başladık. Bugün 5000 den fazla gencimiz eğitim görüyor. Bu, bizler için çok büyük bir onur. Kuruluşundan bugüne kadar emeği geçen tüm öğretim üyelerimize teşekkür ediyorum. Hepsini minnetle anıyorum. Bugün de Prof. Dr. Nazım Ekren in başkanlığındaki eğitim kadrosuna başarılar diliyorum. Fotoğraf: Hurşit Galip Görgülü

2 2 İstanbul İslami Finans Konferansı Yapıldı İstanbul Ticaret Üniversitesi, 19 Eylül 22 Eylül 2011 tarihlerinde, Durham Üniversitesi ile İSAR (Uluslararası Astrolojik Araştırma Topluluğu ) ve UTESAV ın (Uluslararası Teknoljik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı gerçekleştirdiği organizasyona ev sahipliği yaptı. Iraz Ateş Medya ve İletişim Sistemleri 3 İstanbul da uluslararası kapsamda ilk defa gerçekleşen İstanbul İslami Finans Sonbahar Okulu (İİFSO), faizsiz bankacılığın temel kavram ve kurumlarını tanıtmak ve uluslararası bilgi birikimini paylaşmak üzere düzenlendi. Programda hedef kitle çoğunlukla bankacılardı. Konferansa yalnızca Türkiye den değil, başka ülkelerden de konuklar katıldı. Konferansın açılışında İstanbul Ticaret Üniversitesi adına Prof. Dr. Nurullah Genç konuştu. Genç, açılış konuşmasında, Hâlâ kendi medeniyetimizi keşfedebilmiş değiliz. Kendi düşüncelerimize inebildiğimiz zaman yeni keşifler icad edebiliriz. Tevekülle oluşan düşünce sonucu ortaya çıkan düşünceyi uygulayarak, uygulamadan yeni uygulamalar üreterek üretim sağlayabiliriz. İslami Finans alanında yeni uygulamalar üretebiliriz. Programın İslami Finans alanında verimli olacağına inanıyorum ve üniversitemiz adına verimli olacağını düşünüyorum. Hepiniz hoşgeldiniz. dedi. UTESAV Vakfı adına Mütevelli Heyeti Üyesi Mehmet Akif Özyurt, ardından Katılım Bankaları Birliği nden Aydın Yabanlı, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Recep Şentürk, Durham Üniversitesi nden İslami Finans eğitiminin koordinatörü Dr. Mehmet Asutay da açılış konuşması yaptılar. Mustafa Büyü- kabacı konuşmasında, Faizsiz Bankacılık Türkiye de 1985 yılında Al Baraka ve Faysal Finans ile başlamıştır. Faizsiz bankacılık Türkiye de özellikle 2000 li yıllarda atılım göstermiş, bu yıllar arasında normal bankacılık yılda ortalama aktif bazında % 18.48, krediler bazında % büyürken, sırasıyla yılda ortalama % ve % büyümüştür. Faizsiz bankacılığın toplam bankacılık sektörü içindeki Pazar payı da yılları arasında, aktiflerde % 1.08 den % 4.31 e, kredilerde ise % 1.84 ten % 5.97 ye gelmiştir dedi. Asutay İslamî Ahlak Ekonomisi, insanoğlunun ekonomik problemlerini; değerler, normlar, kanunlar ve İslamî kaynaklar temelinde hayata geçirilen kurumlar ekseninde çözme yaklaşımı ve sürecidir. Bu çerçevede, İslamî Finans ise İslamî Ekonominin kurumsal yüzü olmaktadır. İslamî ahlak ekonomisinde, sadece bireycilik değil, sosyal kaygılar da gözetilmektedir. Allah korkusu taşıyan bireyler kişisel çıkarlarını toplumu göz ardı etmeden, ekonomik aktivitelerini İslamî kısıtlar çerçevesinde gerçekleştirip refahlarını öteki dünyayı da hesaba katarak maksimize etmeye çalışmaktadırlar. Bu da karşımıza homo economicus u değil, homo Islamicus u çıkarmaktadır dedi. Katılımcılardan Natalie Schoon, sunumunda İslamî aktif yönetimine değindi. Schoon, Öncelikle İslamî finans kuruluşlarında uygulamaların şeriata uygunluğunu denetlemek amacıyla Şeriat Denetim Kurulu nun bulunması gerekmektedir. Bu kuruluş şeriata uygunluğu, uygulamaların hem faizsiz olması açısından, hem de alkol, domuz eti, kumar, 18+ eğlence gibi İslam ın yasakladığı konularda finansman sağlanıp sağlanmadığı açısından denetlemektedir. Ayrıca, İslami finansta satıcının ya da fonun satacağı fiziki varlığa sahip olması gerekmekte ve forward satışı ya da alışı yapılamamaktadır. Diğer yandan satış işleminde fiyatın da kesin bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir görüşünü savundu. Katılımcılardan Humayon Dar ise, Şeriata uygunluk İslamî bankacılık ve finans sistemi için gerek şart olmakla birlikte yeter şart değildir. Bunun için İslamî finansı geliştirecek ve büyütecek finansal inovasyonlara gerek duyulmaktadır. Vaad in İslam hukukunda marjinal bir kavram olduğuna fakat gelecekte önemli bir noktaya geleceğine inanıyorum. Vaat ise bir tarafın (vaat eden) bir işi diğer taraf (vaat edilen) için belli bir ücret karşılığında belirlenen zamanda veya dönemde gerçekleştirilmesi sözüdür. Örneğin, A belirlenen bir tarihte B den x hisse senedini p fiyatına satacağına; B de aynı şekilde x hisse senedini p fiyatına A dan alacağına söz vermektedir. Bu iki taraflı vaat şeriata göre iki tarafı da bağlayıcıdır ve bir sözleşme anlamına gelmektedir. Bu da klasik bankacılıktaki forward ve opsiyon işlemlerinin İslamî hukuka uygun bir yapılanma ile gerçekleştirilebileceğini göstermektedir şeklinde konuştu. Konferansa katılanlardan Shehab Marzban ise sunumunda İslam a uygun yatırımlar; toplumsal sorumluluk çerçevesinde; faizden, yüksek belirsizlikten ve spekülatif aktivite- lerden ve yasaklanmış işlerden uzak durarak yapılabilmektedir. dedi. Katılımcılardan Murat Çetinkaya nın üzerinde durduğu konu ise İslamî finans enstrümanlarından olan ve son yıllarda yıldızı parladığı söylenen sukuk konusuydu. Çetinkaya, Sukuk; dayanıklı malların, hizmetlerin veya özel yatırımların hisse sahipliğini sağlayan ve faizsiz sabit getiri sağlayan bir tür sertifikadır. Bu çerçevede, varlık temelli yatırım olarak tanımlanabilmektedir. Sukuk un normal bankacılıktaki karşılığı tahvil olarak görülebilmekle birlikte Sukuk direkt olarak fiziksel bir varlığa bağlıdır ve faizsizdir. Sukuk İslamî Finans için çok önemli bir enstrü- Prof. Dr. Nurullah Genç İTİCÜ Öğr. Üyesi mandır ve yüksek potansiyele sahip bulunmaktadır dedi. İstanbul Ticaret Üniversitesi Eminönü Kampüsünde düzenlenen konferansın sonunda tüm katılımcılara katılım sertifikası verildi. Fotoğraflar : Iraz Ateş - Çağatay Kaya Kız Kulesine Kulaç Atmak Bu yıl 23. Uluslararası Kâtibim Festivali kapsamında düzenlenen Kız Kulesi Yüzme Yarışması tamamlandı. Salacak sahili ve Kız Kulesi arasında yapılan yarışmaya 246 kişi katıldı. Kız Kulesi karşısında Salacak sahilinden başlayan yüzme yarışması, Kız Kulesi ne gidiş dönüş parkurunu müteakip aynı noktada son buldu. Yarış süresince Saltanat Kayığı üzerinde yüzücülere eşlik eden Kâtip ve Kâtibeler, görsel anlamda yarışa zenginlik kattı. 17 yüzme hakeminin gözetiminde düzenlenen yarışmada yüzücülerin güvenliği Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanlığı tarafından sağlanırken Kız Kulesi üzerinden ve sahil boyunca binlerce sporsever ikinci kez düzenlenen Kız Kulesi Yüzme Yarışması nı ilgiyle izledi. Yarışma sırasında yorulan birçok yarışmacı Sahil Güvenlik Botları ya da Saltana Kayığı na binerek dinlenme fırsatı buldular. İTA

3 3 İstanbul un Tarih Kokan Deniz Fenerleri Ali Osman Özel Medya ve İletişim Sistemleri 2 Bizans ve Deniz Fenerleri İstanbul un çevresindeki denizlerde geceleri gemilere yön vermeye yarayan bu ışıklı kulelerin Bizans devrinden beri varlığı bilinmektedir. Bizans ın kıyı köylerinde yaşayan bekçilerinin, geceleri yanlış ışık vererek gemilerin karaya oturmasına sebep olduktan sonra soygun yaptıkları da bilinmektedir. Bizans bu suçu işleyenleri kazığa oturtarak cezalandırmış ve bu korsanlığı böylece önlemeye çalışmıştır. Geçmişten Bugüne İstanbul a gelen gezginlerin seyahatnamelerinde yazdıklarına göre; XVI. yüzyılda kentin hem Marmara Denizi ne bakan güneydeki dış kesimlerinde hem de Karadeniz den Boğaz a giriş noktalarında, üzerlerinde ateş yanan yüksek kuleler bulunuyordu. Önceleri ışık için mum kullanılan fenerler, yağ kandilleri daha sonra da gazyağı ile çalıştırıl- Boğazı na giriş yapacak gemilere yol göstererek emniyeti sağlamak için Abdülmecid in isteği üzerine Fransız mühendisler tarafından, 1856 da taş bir kule şeklinde inşa edilmiştir. 1945,1971 ve 1988 de önemli onarım geçiren bu fener Yeşilköy ün de simgesi olmuştur. Üzerine inşa edilen arazi düz olduğundan yığma taş ile yükseltilmiş bir platformun üzerinde, iki katlı lojman ve idare binasının ortasından 23 m. boyunda on altıgen bir kule şeklinde yükselmektedir. Camlı fener odasının altında etrafı parmaklıkla çevrili bir dolaşma yeri vardır. Camlı fener odasının üzeri ise basık bir kubbe ile örtülü olup, onun da üzerinde bir bayrak direği bulunmaktadır.marmara Denizi nden İstanbul a girecek gemilere yol gösteren bu çakar fener, 15 deniz mili mesafeden görülebilmektedir. 10 saniyede bir iki gruplu ışık yayan fener, sisli havalarda da 30 saniyede bir sis düdüğü çalmaktadır. Anadolu Feneri (Beykoz) Tarihi Fenerler İstanbul Boğazı nın Anadolu yakasında, Boğaz ın Karadeniz e açılan kuzey ucundaki Yon (Hrom) burnu üzerindeki küçük bir tepeciktedir deki Kırım Savaşı sırasında gemilerin rahatça Karadeniz e girip çıkabilmeleri için karşısındaki Rumeli Feneri ile birlikte inşa edilmiştir. İki fener arasındaki uzaklık 2 deniz milidir. Osmanlı devrinde ahşap olan bu fenerden ilk defa 1755 de İstanbul a gelen Macar asıllı Fransız Mühendisi Baron de Tott bahsetmiştir da ise İngiliz Doktor Olivier Boğaz ın bu iki yakasındaki fenerlerden söz etmektedir ve 1793 tarihli iki ayrı İtalyan haritasında ise Boğaz ın iki yakasında yer alan fenerler açık bir şekilde gösterilmiştir de Karadeniz yoluyla İstanbul a gelen Polonyalı Kont Edward Raczynski Kaptanımız, 9 Ağustos günü sabaha karşı Boğaz ın iki yakasında yanan fenerleri görmüştü diye anılarında yazmaktadır. Kule kısmını Fransızların inşa ettiği bu fener 100 yıllık bir imtiyazla 15 Mayıs 1856 da hizmete sokulmuştur. Fransa İmparatoriçesi Eugene yi İstanbul a getiren geminin kaptanı Marius Michel ve saatçi Bernard Camille Pollas a Fenerler İdaresi tarafından hâsılatın % 28 ini devlete bırakmaları koşulu ile işletme hakkı verilmiştir de Fransızlara Tl. Tazminat verilerek imtiyazları iptal edilmiş ve işletme Cumhuriyet idaresine geçmiştir. Fener Kulesi deniz seviyesinden ortalama 75 m. yükseklikte olup, beyaz taştan, yuvarlak ve yukarıya doğru daralarak inşa edilmiştir. Fener kulesinin yüksekliği ise 20 m.dir. Açık havada 20 deniz mili mesafeden bile ışığı görülen bu fenerin lambaları döner sistemli sabit ve çakıcı ışıklıdır. Yeşilköy Feneri (Bakırköy) Ahırkapı Feneri (Eminönü) İstanbul u Bakırköy ilçesinde, Yeşilköy de bulunan ve eski adı Ayastefanos Feneri olan bu fener kulesi, Marmara Denizi nden İstanbul İstanbul da Osmanlı döneminde yapılan ilk fener olup, Boğaz girişinde meydana gelen önemli bir deniz kazasından sonra inşa edilmiştir. mış, bir ara asetiler kullanılmıştır. Günümüzde ise elektrik ile aydınlanma sağlanmaktadır. Boğaz Trafiği Yoğunlaşıyor İstanbul Boğazı nda 1800 lü yıllardan sonra çoğalan gemi geçişlerinde kaza olasılığının artması üzerine irili, ufaklı deniz fenerleri inşa edilmeye başlanmıştır. Boğaz daki bugün 37 fener bulunmaktadır ve bunların büyük kısmı çakaralmaz şeklinde, bir bölümü mendirek uçlarındaki fenerler, bir bölümü de tarihi kule fenerlerdir de Mısır a ticari eşya götüren Hacı Kaptan idaresindeki bir kalyon (Yelkenli ve kürekli en büyük savaş ve yük gemisi ), gece önünü göremediğinden Kumkapı da karaya oturmuştur. Sultan III. Osman bu olayı haber alınca Sadrazamı Said Paşa yı olayı araştırması, gemi ve gemicilerin kurtarılması için görevlendirmiştir. Bu sırada kurtarılan gemicilerden birinin Eğer buradaki surda bir fener yapılıp, her gece kandiller yanarsa böylece uzağa giden gemiler ışığı görüp yollarını bulur, kazaya da uğramazlar demesi üzerine Sultan III. Osman bu durumu değerlendirmiş ve kendisinin verdiği talimat üzerine Kaptan-ı Derya Süleyman Paşa ya Marmara surlarının Otluk Kapısı Mevkiindeki burcun üzerinde bir fener yapılması emrini vermiştir. İlk yapıldığında ahşap olan bu fenerin bakımı ve işletmesini Bostancı Ocağı karşılıyordu. Kandillerinde yakılacak yağ ise Topkapı Sarayı ndan gönderiliyordu. Bu fener bu bölgede çıkan yangınlarda birkaç defa yanmış,1857 de Sultan Abdülmecit tarafından taştan yeniden yaptırılmıştır. Geçirdiği çeşitli onarımlarla günümüze kadar gelen bu fener kulesi, 40 m. kadar yüksekliktedir. Fenerbahçe Feneri (Kadıköy) İstanbul Kadıköy ilçesinde, semte adını veren Fenerbahçe Burnu ndaki bu fenerin tarihi Bizans dönemine kadar inmektedir. Burada tanrıça Hera ya atanmış bir tapınak olup, Hera ve İreas diye adlandırılan kayalıklara yakın bir yerde imiş. Bu kayalıkların üzerine ise bir ateş kulesi yapılmış. XVII. yüzyıl Vakanüvistlerinden Râşid deki tarihinde bu feneri yeni yapılacak fenerlere örnek olarak gösterir. Hüseyin Ayvansarayî de Hadîkatü l-cevâmi isimli eserinde Fenerbahçesinde bir mahsus kule vardır ki sefinelerin gecelerde mürûr ve ubûrları içün bâlâsından kebîr kandil yanar diye buradan bahsetmektedir. XVIII. yüzyıla ait tarihlerde ise burasının sadrazam ve devlet ricalinden sürgüne gönderildiklerinde kısa bir süre burada tutulduklarını yazar de III. Ahmed in kubbe veziri olan Seyyid Firarî Hasan Paşa Fenerbahçe Feneri nin fenerci odasında, fenere çıkan kapının dibinde boğdurulmuş ve başı kesilerek vücudu buradan denize atılmıştır. Kesik baş, önce saraya götürülmüş sonra da Sarayburnu ndan denize atılmıştır. Bugünkü Fener binası 1837 de II. Mahmut zamanında yenilenmiş ve daha sonra da zaman zaman tamir edilmiştir. Zeminden 21 m. yükseklikteki yuvarlak kulesinin üzerinde iki ayrı kat halinde etrafı parmaklıklı gezinti yeri bulunmaktadır. Kulenin dibinde ise tek katlı bir bina fenere ait depo ve lojman olarak kullanılmaktadır. Rumeli Feneri (Sarıyer) İstanbul Boğazı nın Rumeli yakasında, Boğaz ın Karadeniz e açıldığı kuzey ucundadır. Çeşitli efsanelerde adı geçen bu fenerin önündeki kayalıklar ile ilgili en eski mitolojik öykü Argonatlar a dayanmaktadır. Mitolojiye göre altın postu bulmak için Karadeniz e doğru kürekli gemilerle yola çıkan Argonatlar buraya da uğramışlardır. O çağda kıyıdan 100 m. kadar açıkta yer alan, çarpışan kayalıklar diye bilinen Simplegat kayaları aralarından geçen gemileri birbirlerine çarparak yutarlarmış. Argonatlar bu kayalıklardan geçmek için yanlarında getirdikleri kuşları kayalara yaklaşınca serbest bırakmışlar, kuşların hareketinde çarpışan kayalıklar bir daha açılarak birbirlerine vurmak üzere iken Argonatlar gemilerini bu kısa andan yararlanarak geçirmişler. Yine mitolojiye göre onlara bu fikri bugünkü Garipçe de oturan ve lanetlenmiş Kral Phineas kendisini Harpilere karşı savundukları için vermiştir. Osmanlı deniz haritalarının en eskilerinden biri olan 1567 tarihli Ali Macar Reis haritasında bu fenerin yeri işaretlidir. Rumeli Fenerinden ilk bahsedenlerden biri olan P. Gyllius un tanımlaması ise şöyledir: Faros ucunda her gece denizciler için ışık yayan bir feneri taşıyan sekizgen bir kulenin adıdır. Bu kule her yönde camlı pencerelerle kaplıdır ve bunlar alçıyla değil kurşunla birleştirilmişlerdir, bu da bunun Türkler in değil de Hıristiyanlar ın eseri olduğunu gösterir. Paneion Burnu nun tepesinden her yöne doğru enine boyuna Karadeniz gözükür. Fotoğraf: Gizem Eyüboğlu

4 4 Yeni akademik yıl büyük bir coşkuyla başladı. Erhan Erken, Hüseyin Avni Mutlu, Prof.Dr.Nazım Ekren, Prof.Dr.Mustafa Erdoğan Eminönü Kampüsü Akademik Açılış Töreni cak açan bir üniversite olsun istiyoruz. Ama yere sağlam basan ayağı ile Eminönü nde ve Üsküdar da, gelişen ayağı ile de Küçükyalı gibi İstanbul un gelişen bölgelerine doğru giden bir üniversite Bir yönü ile de suyun kenarında bir üniversite Hüseyin Avni Mutlu İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu İstanbul Valisi Eğitim, bir toplumun en temel meselesi Üniversite eğitiminin toplumsal kalkınmanın asıl dinamizmi olduğunu belirtmekte fayda görüyorum. Üniversiteler bilimin üretildiği yerler ve küreselleşen dünyada toplumların kendilerini daha güçlü bir geleceğe hazırlamasının yolu bilgiden geçiyor. Bilginin üretildiği merkezler olan üniversitelerimizin güçlü olması ve buradan yetişen bireylerin geleceğin kurgulanmasında önemli roller üstlenmesini fevkalade hassas bir görev olarak değerlendiyoruz. İstanbul Ticaret Üniversitesi, İstanbul daki üniversitelerimiz içerisinde gerçekten çok önemli bir konumda ve bu görevini en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyor. Dünyanın en güçlü ticaret odalarından biri olan İstanbul Ticaret Odası nı, sadece ticarete ilişkin değil, eğitim alanındaki katkılarından dolayı da yürekten kutluyorum. Erhan Erken Mütevelli Heyet Başkanı Yeni bir 10 yıla giriyoruz. Üniversitemizin gelişmesi devam ediyor. Bizim en önemli hedeflerimizden bir tanesi mekân kalitemizin yükseltilmesiydi, geliştirilmesiydi. Başlangıçta ortaya konulan vizyonda bir şehir üniversitesi oluşturulması hedefi vardı. Bu hususu aynen devam ettiriyoruz. Özellikle eski İstanbul diyeceğimiz bölgede, İstanbul un gelişmesiyle yeni İstanbul a da ku- Baktığınız zaman; Sütlüce, Eminönü, Üsküdar, Küçükyalı kampüsleri ile İstanbul un ruhuna uygun suyollarının kenarında bir üniversite oluşturmak istiyoruz. Bu konuda önemli adımlar attık. Küçükyalı daki mekânımızı genişlettik. Sütlüce kampüsü mekân kalitemizi iki misline çıkarttı. Bu gelişme üniversitemiz açısından büyük bir şans. Mekânla ilgili 10 senelik uğraşımız bizleri aşağı yukarı önümüzdeki 10 sene idare edebilecek bir noktaya getirdi. Birinci önceliğimiz olan mekân meselesini büyük ölçüde çözmüş olduk. Bundan sonraki Binlerce öğrencisi, 200 ün üzerinde akademisyeni, bünyesine yeni eklenen Sütlüce binası ile kentin tarihsel ve kültürel dokusundaki dört kampüsü, bilimsel, mesleki ve sosyal olanaklarıyla İstanbul Ticaret Üniversitesi, yeni bir eğitim - öğretim yılına daha merhaba dedi. Üniversitemizin açılış törenleri Eminönü, Üsküdar ve Küçükyalı Kampüslerinde ayrı ayrı yapıldı. Törenlerde öğrencilerle buluşan Fakülte Dekanları, Enstitü Müdürleri ve Meslek Yüksek okulu Müdürü de yeni dönemle ilgili temennilerini dile getirdi. Ayrıca törenlerin başlangıcında gösterilen ve üniversitemizin 10 yıllık gelişimi hakkında bilgiler içeren tanıtım filminin yer aldığı sinevizyon gösterisi de büyük ilgiyle izlendi. İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Üniversitemizin kuruluşunda çok somut bir hedef belirlenmiştir: Küresel eğitim ve öğretim programları uygulayarak çağdaş, uygulamalı bilgi ve becerilerin gelişimini sağlamak. Politika ve stratejilerimize bu hedef yön vermektedir. Eğitim ve öğretim bireysel refah ve mutluluğun en önemli belirliyicilerinden bir tanesidir. Bunlar aynı zamanda kalkınmanın ve büyümenin ana kaynağı olarak diğer faktörleri ikame etmekte, etkin koordinasyonunu sağlamakta. Yeni yüzyılın üniversite anlayışı da bu çercevede oluşmaktadır. Enformasyon teknolojileri standart bilgilere ulaşmayı kolaylaştırdığından bu tür bilgi ve verileri de meta haline getirmektedir. Standart dışı, farklı, ihtiyaca yönelik bilgi üretmek rekabet sağladığından kilit konuma gelmektedir. Üniversiteler standart bilgi ve veriyi evrensel kalitede sunmak yerine yeni ve farklı bilgi üretmeye, bunu sağlayacak yetenekleri ve becerileri geliştirmeye ve kazandırmaya odaklanmalıdır. Yeni üniversite konsepti kaliteli farklılık üretmeyi, startejik rekabet avantajı kazandırmayı da içermektedir. Üniversitemizin misyonunu şu şekilde ifade edebiliriz: Öğrencilerimizi değişen dünya koşullarına uyum sağlayabilecek bilgi, beceri ile donatmak. Ülkemizin rekabet edebilir konum ve pozisyonuna destek olmak, toplumumuza yö- Erhan Erken Mütevelli Heyet Başkanı önceliğimiz, üniversitemizin iç derinliğini arttırmak olmalı. Bugünlere akademik kadrosu güçlü olan bir yapıyla geldik. Üniversite sadece mekân güzelliği ile oluşan, büyüyen bir kurum değil. Sadece zarf değil, zarflananın da yani mazrufun da güzel olması gerekiyor. Bundan sonraki safha üniversitemizin iç derinliğinin artırılması olmalı, buna daha fazla yönelmemiz gerekiyor. İlmi ve akademik üretimlerimizle ses getiren bir üniversite olmamız lazım. Bugüne kadar belli bir sesimiz, sedamız var. Ama artık bu ses ve sedanın daha gür çıkması lazım. Rektör nelik hizmet ve faaliyetlerimizi etkin ve sürdürebilir kılmak. İstanbul Ticaret Üniversitesinin amacı küresel Türk bilim insanını, küresel Türk Eminönü Kampüsü Akademik Açılış Töreni girişimcisini ve küresel Türk insanını yetiştirmektir. Prof. Dr. Abdül Halim Zaim Rektör Yardımcısı ve Fen Bilimleri Enstitü Müdürü Fen Bilimleri Enstitüsü olarak geçen yıl öğrenci sayımızı %50 kadar arttırabilmiştik. Bu yıl, %70 daha öğrenci potansiyelimiz artmış bulunmaktadır. Bunun yanında program portföyümüzde de %50 lik bir artış olmuştur. Bir de yeni doktora programı eklemiş bulunmaktayız. Prof. Dr. Abdül Halim Zaim Rektör Yrd. Fen Bilimleri Ens. Müd. Sayısal artışın ötesinde, kalite olarak da iyileşme yönünde bir takım çalışmalarımız olmaktadır. Özellikle akedemik kaliteyi arttırmak için yaptırdığımız tezlere yayın şartı getirmiş bulunmaktayız. Şu andan itibaren yayınlanmamış ve en azından kabul olmamış çalışmaların, tez olarak kabulünü yapmıyoruz. Bu da akademik anlamda kaliteyi arttırmak için yaptığımız çalışmalardan bir tanesidir. Yine enstitü olarak önemli bulduğumuz bir başka husus da, özellikle sanayi ve entegrasyonu sağlayabilmek açısından, enstitümüzde yapılan tezlerde, sanayi ve ihtiyaçlarına karşılık gelecek tezlerin yönlendirilmesi için çalışmalar yapmaktayız. İstanbul Ticaret Odası burada büyük bir güç. Bunun yanında diğer bir takım kurumlarla da yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde onların ihtiyaçları doğrultusunda tezlerimizi şekillendirmeyi ve böylelikle sadece raflarda kalacak tezler değil, aynı zamanda ülkemize fayda sağlayacak tezler hazırlatmayı hedef edinmiş bulunmaktayız. Bu da Fen Bilimleri Enstitüsü olarak önümüze koyduğumuz önemli misyonlardan biridir. Prof. Dr. Yusuf Tuna Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Kuruluşundan günümüze kadar, Sosyal Bilimler Enstitüsü nde 1545 öğrencimize diploma verilmiştir. Bu 1545 öğrencinin içerisinde, sadece 171 tanesi tezli öğrencimiz, diğerleri ise tezsiz öğrencimiz olmuştur. Şu anda mevcut durumda tezli ve tezsiz oranı aşağı yukarı eşit duruma gelmiştir. Geçen senenin aynı dönemine göre kontenjanlarımızda %25 lik bir artış oldu. Doluluk oranımız %90 lara ulaştı. Bu hepimiz için çok sevindirici bir gelişmedir. Üniversitemizin bölümlerinden, değerli hocalarımdan, meslektaşlarımızdan yeni bölüm ve program tekliflerini bekliyoruz. Önümüzdeki sene Sütlüce Kampüsü ne taşınmamız halinde çok daha rahat fiziki mekâna kavuşmuş olacağız. Ve programları açmak için artık öğretim üyesi sayısı ve mekân bakımından bir sorun yaşamamış olacağız diye düşünüyorum. Prof. Dr. Yusuf Tuna Sosyal Bilimleri Ens. Müd.

5 5 İletişim Fakültesi nin başarıları 2011 yılında da devam etmiştir. Öğrencilerimiz, genç iletişimcilere yönelik düzenlenen çok sayıda yarışmadan ödülle dönüyor. Geçen yıl bu ödüller arasında en önemlisi, Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından Üsküdar Kampüsü Akademik Açılış Töreni Prof. Dr. Oğuz BORAT Mühendislik ve Tasarım Fakültesi Dekanı Mühendislik ve Tasarım Fakültesi isminden anlaşılacağı gibi, iki ana gruba aittir. Birincisi mühendislik ile ilgili yaklaşımlar, çalışmalar ve tasarımlar. Diğeri de sanatsal yönü ağırlıklı olan; İç Mimarlık, Moda ve Tekstil in bulunduğu kısımlardır. Fakültemizde şu anda açılmış bulunan ve mezunlar vermekte olan dört tane program mevcuttur. Dört tane bölümümüz ve dört tane programımız vardır. Endüstri Mühendisliği, Bigisayar Mühendisliği, İç Mimarlık, Çevre Tasarımı, Moda ve Tekstil tasarımı. Bu birimler, İstanbul Ticaret Odası nın tavsiyeleri doğrultusunda açılmışlardır. Benzer şekilde, bu yıl üç bölüm açılmıştır. Fakültemizde bu Hukuk fakültesi sadece lisans düzeyinde değil, yüksek lisans ve üstü düzeyde de eğitim veriyor. Kamu Hukuku, Özel Hukuk, Uluslararası Ticaret ve Avrupa Birliği programlarımız bulunuyor. Çalışmalarımız, Uluslararası Ticaret ve Avrupa Birliği nin yanı sıra gerek Kamu Hukuku gerekse Özel Hukuk alanında da birer doktora programı açmak yönündedir. Sevgili öğrenciler; hukuk tahsili kolay bir iş Prof. Dr. Oğuz Borat Mühendislik ve Tasarım Fakültesi Dekanı üç bölüme de ek kontenjanlar ve tek yerleştirmede hak verilmiştir. Mütevelli heyeti tarafından çok sayıda burs verilmektedir. Aşağı yukarı bütün öğrenciler burslu öğrenciler diyebiliriz. %100 burs, %50 burs, %25 burs olarak bu birimlerin açmış olduğu programlar, Elektrik-Elektronik Programı, Hepatonik Programı ve Mücevherat Mühendisliği Programı vardır. Mücevherat Mühendisliği, kamuoyunda büyük ilgi uyandıran bir programdır ve gerçekten dünyada ilk defa açılan bir lisans programı olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna benzer olarak çok kıymetli profesörlerimiz bölümümüzün gelişmesi için var güçleriyle çalışmaktadırlar. Tıpkı Elektrik-Elektronik Bölümü gibi Mücevherat Mühendisliği Bölümü nün açılmasını talep eden yine İstanbul Ticaret Odası ve bunun altında bulunan kurucularla ilgili birimlerdir. Dolayısıyla sadece bir program faaliyeti yürütme değil de, aynı zamanda sanayi sektörü ve üniversite işbirliği şeklinde çalışmalar yürütülmektedir. Prof. Dr. Mustafa Erdoğan Hukuk Fakültesi Dekanı Fakültemizde son alınanlarla birlikte 600 e yakın öğrencimiz var. Prof. Dr. Ömer Cüneyt Binatlı İletişim Fakültesi Dekanı düzenlenen AB Yolunda Genç İletişimciler yarışmasında elde ettiğimiz başarıdır. Sayın Bakan Egemen Bağış ın elinden aldığımız ödül çok hoş bir anı olarak kalmıştır. İletişim Fakültesi nin başarıları önümüzdeki yıllarda da devam edecektir. Prof. Dr. Ekrem Savaş Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Erdoğan Hukuk Fakültesi Dekanı değildir. Hukuk tahsilinin mevzuatı ezberlemek gibi bir öğretim türü olmadığını herhalde bu fakülteye girdikten sonra daha iyi kavramış olmalısınız. Biz, hukuk öğreniminin iki yönlü amaca hizmet etmesini istiyoruz. Bir taraftan hukukun herhangi bir ülkede, diyelim ki Türkiye de, belli bir zamanda yürürlükte bulunan pozitif kuralların, yasaların, tüzüklerin, yönetmeliklerin toplamı bir normatif sistem olmadığının, hukukun bundan da öte bir evrensel perspektife dayanan, hukukun üstünlüğü idealine yaklaştırılmasına dayanan bir etkinlik türü, bir öğrenim türü olarak anlaşılması gerelmektedir. Bizler, öğrencilerimizin çalışma tarzının, ezberci tarzdan uzak, araştırmacı, herhangi bir konuyu hazır bilgilerden değil, üniversite sıralarında edindiği kavramsal ve teorik araçlarla, uygulama bilgileri ile kendi görüşünü bağımsızca şekillendirebildiği öğrenci profilini oluşturmak istiyoruz. Yani vicdanı hür, fikri hür, irfanı hür olmak sadece bir slogan değil, gerçekten öğretimin nasıl yürütüldüğü ile doğrudan ilgilidir. Prof. Dr. Ömer Cüneyt Binatlı İletişim Fakültesi Dekanı İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi gerek müfradatı gerek araç-gereci ve gerek yetiştirdiği öğrencinin verimliliği açısından ülkenin önde gelen İletişim Fakültelerinden biri olmuştur. Tam donanımlı televizyon stüdyosu, radyo istasyonu, bilgisayar atölyeleri ve tabii ki deneyimli kadrosuyla bu başarıyı yakalamıştır. bunun için Türkiye deki potansiyel bilim merkezlerinin yani üniversitelerin, bilginin birikiminin derinleşmesi ve yoğunlaşması süreçlerine dönük mekanizmalar geliştirmesi gerekiyor. Ancak bilim dünyasında iradeye, yeteneğe, emeğe ve özgüvene ihtiyaç bulunmaktadır. Türk bilim dünyasının gerçekçi bir özgüven ile sınırları zorlayabileceğini düşünüyorum. Yenilikler sadece bilim üretimiyle sınırlı değil, bilim yönetimiyle doğrudan ilişkili Yeniliklerin, derslerin içerikleri kadar yöntemleriyle de ilişkisi vardır. Bizlerin de bu yenikleri mütemadiyen takip etme ve derslere monte etme mecburi- Ülkemizin kalkınması adına geleceğimizi emanet ettiğimiz siz değerli öğrencilerimiz için Fen Edebiyat Fakültesi olarak ana hedefimiz, dünyanın her yerinde aranan ve kabul gören bireyler olacak öğrenciler yetiştirmektir. Öğrencililik hayatınız ve sonrasında ülkemizin çıkarlarını en üst seviyeye yükseltme ve yüceltme için çalışacağınıza ve bütün bunlara gayret göstereceğinize inancım tamdır Prof. Dr. Ekrem Savaş Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Akademik Yılının Açılış Töreni nde bizlerle olduğunuz için teşekkür ederim. Prof. Dr. Ahmet KARA Ticari Bilimler Fakültesi Dekanı Bilimde hakikaten heyecan verici dönemlerden geçiyoruz. Bilimsel bilgi olağan üstü bir hızla üretiliyor, iletiliyor, vurgulanıyor. Yaşadığımız dönem daha önceki dönemlerden gerçekten birkaç boyutta farklılık arz ediyor. Biraz evvel ifade ettiğim gibi bilimsel bilginin üretilme ve iletilme hızı gerçekten son derece yüksek. İkinci olarak bu devir daime sunulan bilginin ölçeği de gerçekten büyük. Üçüncü olarak bilginin ortalama maliyeti oldukça düşük ve dördüncü olarak bilginin marjinal katkısı oldukça yüksek. Bu farklılıklar, Türkiye gibi ülkeler için çağı sürükleyici bilim merkezlerinin kurulmasında oldukça kolaylık sağlar. Ben şahsen Türkiye den, dünya geneline önemli katkıların gelebileceğine inanıyorum ve Prof. Dr. H. Şaduman Okumuş Meslek Yüksek Okulu Müdürü olmak üzere, yerel ve uluslararası iş çevrelerinde, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapmakta, sektörün ihtiyaç duyduğu bilgi, beceri ve kimliğe sahip nitelikli insan gücü yetiştirmeye yönelik programlar uygulamaktadır. İdris Esen Hazırlık Okulu Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kara Ticari Bilimler Fakültesi Dekanı yetimiz var. Çabalarımız, öğrencilerimizin, bilgi çağının gereklerine uygun olarak yetişmeleridir. Prof. Dr. H. Şaduman OKUMUŞ Meslek Yüksek Okulu Müdürü İçinde bulunduğumuz yüzyıl; bilgiyi öğreten, uygulayan ve değerlendiren ülkelerin yüzyılıdır. Bilgiyi öğreten, değerlendiren, sorunları belirlemede ve çözmekte bilgiyi kullanan toplumlar geleceği belirleyecektir. Hızlı teknolojik gelişme, ekonomik büyüme ve referansı sağlarken, 21. yüzyıl gerçekleriyle şekillenen, yeni çalışma ortamlarına ve biçimlerine bireyler ancak eğitimle ulaşabilirler. Dolayısıyla iş gücü piyasasının ihtiyaçlarına cevap verebilen, 21. yüzyıl ihtiyaçlarıyla örtüşen, meslek ve mesleki eğitim sistemine tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ihtiyaç bulunmaktadır. Bu ihtiyaca ilaveten, ülkelerin eğitim stratejilerinin şekillenmesinde de etmen olan, global atmosferdeki değişimleri de gözardı edemeyiz. İçinde bulunduğumuz şu günlerde, toplumlar hızla yeniden örgütlenmekte, mesafeler daha da kısalmakta, ticari pazarlar alışılmışın dışında çeşitlenmekte ve daha ortak ve yakın bir konuma gelmektedir. Sonuç olarak ekonomik, politik ve sosyal anlamda yeni bir dünya düzeni oluşumuna doğru gidilmektedir. İşte tüm bu değişim ve gelişmelerin farkındalığı içerisinde, İstanbul Ticaret Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu, başta İstanbul Ticaret Odası Üsküdar Kampüsü Akademik Açılış Töreni Yabancı Dil Hazırlık Okulu nun ana hizmeti, üniversitemizin %100 İngilizce okutulan bölümlerine kayıt yaptıran öğrencilere ve ayrıca Türkçe bölümlerin İngilizce hazırlık programını seçen öğrencilere yoğun bir İngilizce dil eğitimi vermektedir. Şu anda Hazırlık Okulu nda 850 öğrenciye İngilizce dersleri, ayrıca yine 850 öğrenciye yabancı dil olarak Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Rusça ve Arapça dersleri verilecektir. Üniversitemizin Türkiye nin ve dünyanın seçkin üniversiteleri arasında mümtaz ve prestiji yüksek bir yer alması yönündeki çalışmalarımız sürmektedir. Yabancı Dil Hazırlık Okulu nun, üniversitemizde açılmış ve gelecekte açılacak olan %100 İngilizce bölümlerde okuyacak öğrencilerin ingilizce yeterlilik seviyelerininde rolü büyüktür. Bundan dolayı Türkiye nin ve dünyanın önde gelen üniversitelerinde uygulanan yabancı dil programlarının bir be- İdris Esen Hazırlık Okulu Müdürü zerini üniversitemizde de kurmuş bulunuyoruz. Bu sistem, en son olarak uluslararası üniversitelerde denenmiş ve başarısı kanıtlanmıştır. Yazı - Fotoğraflar: Iraz Ateş, Sevgül Öztop, Gizem Eyüboğlu

6 6 Muhteşem Yüzyıl dizisi yeni sezonuyla yeniden yayında... Dizi yeni sezona yine iddialı girdi. Muhteşem Yüzyıl dizisi, daha yayına başlamadan, sadece yayınlanan fragmanlarıyla bile bir dönem çok konuşulmuş, çok eleştirilmişti. Dizinin konusunu kısaca hatırlatmakta fayda var: Muhteşem Yüzyıl Osmanlı nın en parlak döneminde sarayın kapalı kapıları arkasında dönen oyun ve entrikalara ışık tutuyor. Dizide, Osmanlı nın en geniş sınırlara ulaştığı sırada Kırım dan cariye olmak için yola çıkan bir genç kızın -Moskof Cariye Hürrem in- oğlunu tahta oturtmak için verdiği mücadele ve yaptıklarıyla bir imparatorluğun kaderine yön verişi ele alınıyor. Tarihi uyarlama olan dizide izleyiciler, sarayın ve Osmanlı nın göz kamaştıran zenginliğinin içinde bir kadının ihtiraslı aşkına, hırslarına ve entrikalarına şahit oluyor. Özel bir televizyon kanalının ekranlarından izleyicileriyle buluştuğu şu günlerde, dizinin senaristi Meral Okay ile sohbet ettik. Cansu Yalaş Medya ve İletişim Sistemleri 2 Ne zamandan beri çalışıyorsunuz üzerinde? İki buçuk yıl. İlk yıl kendim çalıştım. Sonraki 13 ay tarihçilerle beraber. Son 5-6 ay da ekiple birlikte çok yoğun çalıştık. Haftada 3-4 kez bir araya gelip arşiv belgeleriyle, slaytlarla, resmen tarih dersi gördük danışmanlarımızdan. Kaç sezon planladınız diziyi? Üç sezon. Şu an yeni bölümü yazıyorum. Ve her bir bölümü, danışmanlar tarafından kelime kelime okunup onaylanıyor bu senaryonun. Özellikle devletle ilgili diyaloglar tamamen gerçeğe sadık kalınarak şekilleniyor. Başka türlüsü mümkün değil zaten. Kafamıza göre iş yapmıyoruz burada. Kanuni aklınıza ne zaman düştü? Çok tarih okurum. Kanuni yi, o dönemleri okurken dramatik karakterler Kaşıkçı Elması gibi parlıyorlardı. Kanuni, Hürrem, İbrahim, Mustafa, Beyazıt, Cihangir, Selim... Bütün o aile... O kadar güçlü ve dramatik karakterler ki, bir yazar olarak oradaki ışıltıyla gözünüzün kamaşmaması mümkün değil. Resmi tarihin görmediği ne gördünüz? Bir televizyon yazarı olarak baktığımda, oradaki o dramatik kahramanların gücünü bir tarihçi gibi göremem. Mümkün değil. Elbette tarihten ilham alıyoruz, tarih algısıyla yola çıkıyoruz; ama resmi tarih ve olağan savaşlar ve zaferler benim için fon. Öne koymak istediğim şey, bütün o büyük başarıları kazanan karakterlerin psikolojileri, hayatla çatışmaları, aşkları, tutkuları, nefretleri, iktidar oyunları. Bir yanda da en az malzeme olan alan... Öyle. Ama bir yandan da tarihin içindeki rollerine baktığınızda uçsuz bucaksız bir yolculuk var. İnsanın ağzını sulandırıyor. O kadar dişi ve renkliler ki, onları görmezden gelmek mümkün değil. Hâlbuki resmi tarih bize kazananları kaybedenleri ve hainleri anlatır. Ama onlar insan. Bir de Kanuni nin aşkı çok deklare tarih nezdinde de. Hürrem e olan tutkusu, aşkı gizli saklı değil. Bilinen en önemli kadınlardan biri. Bu gücü nereden geliyor? Çok iyi bir âşık olmasından değil. Fazla miktarda yaptığı doğumlar, yani şehzade sayısı. Aşk ve iktidara ortaklık. O güç oyununu birlikte oynuyorlar. O oyunun içerisinde kendi bireysel ilişkilerinin de iktidar çatışması var. Yani kadınla erkeğin arasındaki güç oyununun, elbette onlar arasında daha görkemli ve şiddetli olduğunu hayal ettim. Yıllardır hayranlıkla okuduğumuz Shakespeare karakterlerinden daha az güçlü değiller. Bence her birini beşe katlarlar. Araştırırken Vay be dediğiniz bir şey oldu mu? Oldu. Kanuni nin romantizminden büyülendim. Muhibbi mahlasıyla yazdığı şiirlerini ilk okuduğumda bir iki gün kendime gelemedim. Büyük bir romantikle karşılaştım çünkü. Tutkulu, öfkeli, âşık, mahzun ama büyük bir romantik... Kanuni ile Hürrem in baş başa ol duğu diyaloglarda ilhamınız nereden? O konuşmalar kimsenin bilemeyeceği bir şey... İşte o benim marifetime kalmış! Elimde Hürrem in aşk mektupları var, Kanuni nin şiirleri var. Onlar benim referans noktalarım. Bunun dışında bir kadınla erkek iktidar oyununda hangi kavgayı yaparlar, kim kimin tutsağıdır hesap ediyorum. İkili ilişkilerde bu hep vardır. İnsan kocasına da karısına da yüzde yüz teslimiyet içinde değildir. Bu iktidar oyunu, aşkı diri tutan çok önemli bir şey. Efendi ile köle her zaman yer değiştirir. Yapımcıyı nasıl ikna ettiniz? Büyük prodüksiyon büyük risk demek. Timur Savcı ile çok eski arkadaşlığımız var. İkinci Bahar da, Asmalı Konak ta, Bir Bulut Olsam da birlikte çalıştık. Daha projeyi ona anlattığımda Timur, Biz bu işi yaparız dedi, hiç tereddüt etmeden. Ya tutmazsa diye korkmadınız mı? Gerçekten bunları düşünmedik. Sadece hayalimizi gerçekleştirmek istedik. Tabii ki bu sektörde uzun yıllardır iş yapan biriyim, olmayacak duaya amin demeden yazıyorum. Böyle yapmazsan zaten hem prodüksiyona hem senin kalbine yazıktır. İçin acır. Bambaşka bir dünya hayal etmişsindir ve bunu gerçekleştirmek imkânsızsa, baştan hayaller kurmamaya terbiye edersin kendini. O anlamda terbiyeli bir ruhum vardır. Senaryonun danışmanları da var. Nasıl bir çalışma yöntemi izliyorsunuz? İki çok değerli tarih danışmanıyla çalışıyorum. Doç. Dr. Erhan Afyoncu nun konusu zaten 16 ncı yüzyıl. Diğer danışmanımızı da İlber Ortaylı önerdi. 22 yıl Topkapı Sarayı nda hizmet vermiş bir sanat tarihçisi, Dr. Deniz Esemenli. Saraydaki her taşın öyküsünü bilen bir uzman. Dersimi çalıştım, hocalarımın karşısına geçtim. Dersinizi hangi kaynaklarla çalıştınız? Çok defalar elime kahvemi alıp Topkapı Sarayı nın avlusunda uzun uzun oturdum, ellerinden tutup dolaştırdım karakterlerimi. Hem kendi okuma programım vardı hem de bana tarihçilerimizin getirdiği belgeler, doktora tezleri. Balyos raporlarını okudum. O dönemin Wikileaks belgeleri gibi, elçi raporları. Onlardan özel çeviriler yaptırdık, hatta şimdi kitap olarak da çıkacak. Dizi çekilirken setlerde bulunuyor musunuz? Çoğu zamanlar evet ama her sette bulunmam olası bir durum değil tabiki. Sizi zorlayan şeyler oldu mu? Kanuni yi konuştururken zorlandım. Şimdiye dek hiç imparator konuşturmadım. Hayatın içinde karşılaştığımız, bugünün insanlarını yazdım. İlk defa bir imparator dili kurmanın sancılarını çektim aylarca. Bir üst perde olmalı ama üslup insanları uzak mesafelere atmamalıydı. Dili seçerken zorlandığımı itiraf ediyorum. Çünkü o üst perdeyi bilmiyoruz. İngiliz dizilerinde your highness dediğinde anlıyoruz. Ama bizde bir tek kelimeyle bitmiyor ki. Hünkârım var; padişahım, hanım, haşmetlûm, devletlûm var... Fotoğraf: Büşra Türkel

7 7 Kıbrıs Barış Harekât ı, bundan tam 37 yıl önce, 20 Temmuz 1974 de yapıldı. 37 yıl önce çetin bir savaşa girdiler ve başarılı oldular, gazi oldular. Peki, 37 yıl sonra neredeler, ne yapıyorlar? Hangi anıları içlerinde taşıyorlar? Osman Nuri Kafkas Medya ve İletişim Sistemleri 2 Muammer Karabaş Jandarma Komando Er Ben Kıbrıs gazisiyim, savaş a harp başladıktan dokuz ay sonra katıldım. Almanya da yaşıyordum aslında, askerlik için Türkiye ye gelmiştim. İlk dokuz ay Batman da eğitim gördük, daha sonra da helikopterlerle Kıbrıs a ulaştık. Adaya geldiğiniz ilk an ne hissettiniz? Bir şey hissetmeye bile vaktimiz olmadı, hemen savaş alanına koştuk, taarruz durumundaydık. İlk önce keşif kollarına alındım, daha sonra da tamamen savaşın içindeydim. O bölgedeki olanaklarınız nasıldı? Askeri erzak olarak çok sıkıntı çektik. Rumlar içme sularını zehirledi, biz de su içemedik, hatta meyve ağaçların daki meyvelere bile elimizi süremedik aşılanmıştır diye.çaresiz sular ve bazı yiyecekler helikopterlerle Türkiye den getirilmeye başlandı, ama on- on beş gün çok zorluk çektik. Bu harekât sizin için ne ifade ediyor? Ben vatanım için ve orada zor durum da olan halkımızı kurtarmak için gittim. Savaş çok zor ama şimdi yine olsa yine giderim. İlker Güder Piyade Er Kıbrıs a Silifke den gittim gemilerle. Girne ye çıkartma yaptık. Savaş çok hızlı bir şekilde ilerliyordu zaten tüfeğimizi alıp koşmaktan başka seçenek yoktu. Harekât a kaç yaşınızda katıldınız? Ben 20 yaşında katıldım, neredeyse en gençleri bendim. Çok gençtik tabii ama savaşacak cesaretim her zaman vardı; çok zor şartlardaydık. Yıkanma, giysi, yiyecek yok denecek kadar azdı. Alay içerisinde en heyecanla beklediğimiz şey radyo haberleriydi, vatanımızdan bir haber alırız diye tüm arkadaşlar onun başına üşüşürdük. O zamanlar askerlikte zordu tabii olanaklar her anlamda kısıtlıydı. Kurallar da şimdiye göre daha katıydı. Örneğin eldiven takmamız bile yasaktı. Sizi en çok hangi olay etkiledi? Geldiğimizin ilk günleriydi, o zaman bölgede yeni taburuz ve savaş ı pek tanımıyoruz. Çıkartma yapıldığı sırada bir arkadaş edindim o da benimle yaşıttı. Düşmanın üzerine doğru birlikte koşarken vuruldu, kollarımın arasında öldü. O zaman çok üzülmüştüm, bir daha savaşamam zannettim ama alışmak zorundasınız. Orada birçok duyguyu yaşamak imkansız. alayımızın mezarlığında bulamadık. Ona bunu söylemek benim için çok zor oldu ama yapılacak başka bir şey yoktu. Daha sonra şehidin başka bir alayın mezarlığında olduğunu öğrendik. Hemen gidip arkadaşlarımızla şehidimizi oradan aldık. Türkiye ye gönderdik en azından, baba ve oğlu böyle kavuşturmuş olduk. Hüseyin Ulutaş Sat. Komando Çavuş giden jetler oluyordu, ben de şans eseri pilotlardan birine Türkiye den aileme postalaması için çok kısa bir not yazıp vermiştim. O fırsatı nasıl buldum hâlâ çok şaşırıyorum; savaş bitip eve geldiğimde o kısa mektubu evde buldum, öyle çok sevindim ki gözyaşlarımı tutamadım. Ailem de çok şaşırdı. O mektubu benim Kıbrıs tan normal postayla postaladığımı düşünmüşler, bir pilotla gönderdiğimi anlatınca çok şaşırdılar. Savaş a dağcı olarak katıldım. Dağ hattı üzerinden düşmanın üzerine doğru yürüdük.bizim durumumuz diğer arkadaşlara göre daha zordu, çünkü herhangi bir durumda sığınabileceğimiz bir alayımız yoktu. Üstelik yiyecek açısından da çok fazla kıtlık çektik, yaklaşık on gün kadar sakal tıraş ı olamadığımı hatırlıyorum. Bir Gazi olarak devletten neler bekliyorsunuz? Gazi hakları ülkemizde yeterli düzeyde değil. Biz eski gaziler olarak devletimizden maddi açıdan bir beklentiden ziyade daha manevi şeyler bekliyoruz. Sadece 19 Mayıs larda,2 3 Nisan larda, Cumhuriyet Bayramları nda hatırlanmak biz gazileri üzen bir durum. Askeri erzakınızı nasıl karşılıyordunuz? Osman Yıldız Piyade Onbaşı Ben harekâta İkinci Taarruz da katıldım. Magosa ya doğru ilerliyorduk, ordumuz İkinci Taarruz a daha güçlü bir şekilde girdi. Hüseyin Çoban Muhabere (Telsiz) Er Kıbrıs ta muhabere er olarak görev aldım, savaşa çok fazla tanık olmadım. Benim görevim arkadaşlarımınkine göre daha sakindi ama bu savaş sonuçta. Vatan için olduktan sonra görev görevdir. Savaş dünyanın en kötü şeylerinden biri ama biz oraya barış ı sağlamak için gittik, içimizde bunun verdiği mutluluk vardı. Muhabere olarak başınıza en ilginç hangi olay geldi? İlginçten ziyade üzücü birkaç olay yaşadım görevim sırasında. Görevim muhabere er i olduğu için diğer arkadaşlarımdan daha fazla nöbet tutardım. Bir gece yanımıza bir amca geldi, bize oğlunun mezarını sordu. Kendisi Türkiye den gelmiş, hemen komutanıma haber verdim, fakat oğlunun mezarını bir türlü kendi Dağ için özel sırt çantalarımız tulumlarımız vardı. Bunlarla bir şekilde idare ettik, fakat yiyecek bulmada ve yıkanmada çok zorluk çektik. Bazen düşman geri çekildiğinde kendi erzağını bırakmak zorunda kaldı; bizde bunlarla elimizden geldiğince idare etmeye çalıştık. Savaş sırasında ailenizle mektuplaşabiliyor muydunuz peki? Evet, birkaç kez mektuplaştık ama benim yazdığım mektup onlara dört ay, onların da bana yazdığı mektup altı ay sonra geldi. İşte bu şekilde haberleştik ama başıma bununla ilgili enteresan bir olay da geldi. Dağdan inip alay a geçtiğimizde; Türkiye ye İkinci Taarruz da neler yaşadınız? Bu dönemde Türkiye daha üstün güç olduğunu kabul ettirmişti ve biz tam olarak düşmanın üstüne yüklendik. Rum kesimine doğru ilerlerken Rum askerleriyle Yunan askerlerini birbirlerinden ayaklarından bağlanmış şekilde ölü bulduk. Büyük ihtimalle onları savaştan kaçmasınlar diye o şekilde bağlamışlardı. Düşman askeri bile olsalar onların bu şekilde ölmesi beni çok üzdü. Taarruz hattında ilerlerken Mago sa ya doğru bir köprüden geçtik; tam da bu sırada bir saldırıya maruz kaldık. O anda ne yapacağımı bilemedim hemen arabadan aşağı atladık. Çapraz ateş altındaydık ve yapacağımız pek de bir şey yoktu, fakat acemilik işte. Bizim taşıdığımız araç zaten cephaneydi. Biz de onun altına yatınca tabii Rumlar arabanın içinde ne olduğunu bilmedikleri için ateşlerini arabaya doğru sıklaştırmaya başladılar. Araba patlasa iki tarafda havaya uçacağız; neyse ki bizim askerlerimiz yardıma yetişti de o cendereden kurtulduk. Yoksa sonumuz felaket olurdu. İzzet Yıldızkaya Piyade Uzman Çavuş Kıbrıs a savaşın ilk ayında ulaştım. Bizi havadan helikopterle getirdiler. Hemen savaşa dahil olduk. Bazı arkadaşlarımız da uçaktan paraşütle atlayarak ilk tabura desteğe yetişti. Türkler in yaşadığı bölgede ne gibi olaylarla karşılaştınız? Biz adaya ulaştığımızda vatandaşlarımızın durumu çok kötüydü. Evleri yıkılmış, paralarına el konulmuştu. Aralarında çok sayıda ölü de vardı, hatta öldürülen küçük çocukların cesetlerini de bulduk. O anı hâlâ unutamam, hayatımın en zor anıydı, savaşın en kötü yüzü bu olsa gerek. Bir gazi olarak savaş ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Savaş çok zor bir durum ama biz oraya hiçbir zaman savaşmak adına gitmedik. Amacımız o bölgeye barışı getirmek, zor durumda olan vatandaşlarımızı kurtarmaktı. Gazi olarak Gazi hakları ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Bizim somut haklar olarak ücretsiz seyahat kartımız, maaşımız ve sağlık hizmetimiz var. Ben hiçbir zaman bireysel olarak kimseden gazi olduğum için bir ayrıcalık beklemem. Biz, bu devlet, bu vatan için gazi olduk. Gerekirse bu yaştan sonra şehit de oluruz. Devletimizden sadece hatırlanmak ve hatırlatılmak istiyoruz o kadar. Şimdiki gençlerin çoğu maalesef ne Kore Harbi ni ne de Kıbrıs Barış Harekatı nı biliyorlar. Bizi en çok üzen durum bu aslında.

8 8 10. Yılımızda Mezuniyet Töreni Coşkuyla Kutlandı Lisans öğrenimini tamamlayan 1024 öğrenci profesyonel hayata adım attı. Hurşit Galip Görgülü Medya ve İletişim Sistemleri 2 İstanbul Ticaret Üniversitesi akademik yılı mezuniyet töreni büyük bir coşkuyla yapıldı. Haliç Kongre Merkezi nde düzenlenen törene, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Uşak Valisi Özdemir Çakacak, İTO Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş, İTO Meclis Başkan Vekili Hasan Erkesim, Yönetim Kurulu Üyeleri Mehmet Develioğlu ve Abdullah Çınar, İTO Genel Sekreter Yardımcısı Selçuk Tayfun Ok, İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı İslam Ali Kopuz, İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Erhan Erken, Rektör Vekili Prof. Dr. Yücel Oğurlu ile çok sayıda akademisyen ve öğrenci yakını katıldı. Törende konuşma yapan İstanbul Valisi Mutlu, Bizler sıkıntılı yıllarda okuduk ve sıkıntılı yıllarda mezun olduk diyerek, üniversitelerde gelecekte Türkiye yi daha ilerilere taşıyacak gençlerin yetiştiğini söyledi. Vali Mutlu, Mustafa Kemal Atatürk ün sözlerine atıfta bulunarak, Atatürk gençler için; Gönül bahçemizin mis kokulu gülleri, istikbalimizin parlayan meşrebisiniz diyor. Türkiye de tüm kurumlar eğitim alanında büyük gayret sarfediyor. İstanbul Ticaret Üniversitesi de bu manâda sizleri en güzel şekilde donatma gayretinde dedi. Uşak Valisi Çakacak ise, Üç kişinin hakkı ödenmez: Annenin, babanın ve öğretmenlerin. Hele öğretmenlerin hakkı hiçbir zaman ödenmez. Çünkü bizler bugün bulunduğumuz mevkiileri öğretmenlerimize borçluyuz dedi. İTO Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Yalçıntaş, konuşmasında, gençlere öğütlerde bulundu. Yalçıntaş, Hiçbir zaman öğrenmekten vazgeçmeyin. Sabırlı olun ve işinizi severek yapın. Hayallerinizden vazgeçmeyin sözleriyle gençlere seslendi. İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Erhan Erken, üniversitemizin İstanbul Ticaret Odası na olan yakınlığından ötürü çok şanslı olduğunu belirterek, Okul, üniversite-reel sektör işbirliği noktasında önemli bir ilişkiyi içinde barındırıyor dedi. Erken, Mutluluğun sırrını elde etmek istiyorsanız etrafınızdaki güzelliklerin tümünü göreceksiniz. İnsan, dışa baktığı oranda içine, içine baktığı oranda da dışa bakmalır. Bu iki derinliği sağlayabildiği noktada mutlu olur. İnsan, elindekine yoğunlaşırken çevresindekileri ihmal etmemeli ve çevresindekilere bakarken de elindekilerin kıymetini bilmeli Prof. Dr. Yücel Oğurlu Rektör Vekili dedi. İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Yücel Oğurlu, velilere Öğrencileri hayat boyu yalnız bırakmayın. Yanlarında olun dedi. Öğrencilere ise Ne zaman dara düşerseniz biz sizin yanınızda olacağız. Kapımız ve gönlümüz her zaman sizinle olacak diyerek seslendi. Konuşmaların ardından mezun olan 1024 öğrencinin diplomaları velilerin alkışları arasında büyük bir coşku içerisinde dağıtıldı. Fotoğraf: Sevgül Öztop Polis ve Ekonomi Muhabirliği nden Basın Danışmanlığı na İstanbul Ticaret Odası Basın Müşaviri Mesut Taşkın; lisede Fen Bölümü nden mezun olduktan sonra Gazetecilik Bölümü nü dereceyle kazanıp üniversiteden yine dereceyle mezun oldu. Deneyimli gazeteci Taşkın, İstanbul Ticaret Odası ndaki faaliyetlerini ve hedeflerini anlattı. Pınar Yeşilgök Halkla İlişkiler Bölümü 3 Dünyanın en büyük odası olan İstanbul Ticaret Odası nda işlerin nasıl yürüdüğünü herkes gibi ben de hep merak ederdim. Merakımı gidermenin en iyi yolu Oda yı yerin de gidip öğrenmek Ben de tam onu yaptım Üstelik gidip görüp bir de işleyişini yılların gazetecisi Mesut Taşkın ın ağzından dinledim Mesut Taşkın, yıllarca polis memurluğu ve ekonomi muhabirliği yapmış Şu anda da İstanbul Ticaret Odası Basın Müşaviri olarak gazeteciliğe devam ediyor. Aktif gazetecilikten çok uzak gibi görünse de gazeteciliğe ara vermeden daha da aktif olarak devam ettiğini söylüyor. Gazetecileri anlamak için onlar gibi düşünmek lazım! Asıl mesleğim gazetecilik. Her ne kadar şu anda basın danışmalığı yapsam da, gazeteci olarak yaşayıp işime de gazeteci olarak devam ediyorum. Buradaki Basın Danışmanlığı görevi, esas itibariyle bakıldığında aktif gazetecilikten uzak Biraz daha rahat gibi görünse de şu an hem Basın Yayın Şubesi ile hem de Başkan ın kendisiyle ilgili gazetecilik yaptığımı düşünüyorum. As- Ayda bir yayımlanan haber ve kültür - sanat gazetesidir. Yıl: 4 / Sayı: 17 / 2011 lında gazetecileri anlamak için inanın bana gazeteci gibi düşünmek lazım, yoksa onları anlama şansınız yok. Benim okul yıllarında öğrendiğim bir şey vardır; o da gazeteciliğin bir kere insanın kanına işlediği zaman bir daha ondan kurtulamadığınız bu mikrop hayatınızın sonuna kadar kanınızdan çıkmıyor ve hiçbir tedavisi yok. Ayrıca gazeteci gibi yaşamak biraz meraklı olmaktır. Başka işler yapsanız da gazeteci gibi düşünürsünüz. Tabii gazeteci ortaya farklı bir iş koymalı, bu çok sıkıntılı bir şey. Bu sıkıntı, burada her hafta yaşanıyor. Dolayısıyla bir yaşam tarzı gibi düşünmeniz gerekiyor. Benim için haber okumak yemek içmek gibi bir şey. Tabii ki sıkıntısı var. Anladığın şeyi senin cümlelerinle bir başkası dinleyecek veya okuyacak ve ona göre de karar verecek. Gazetecilerin bilgisi iceberg gibi olur ama o bilgiyi gazetede ayrılan yere sığdırmanız gerekir. Bunun da ayrı sancısı var. Gazeteci hem hayatın hem de toplumun içindedir. Basın danışmanlığı da bundan çok ayrı değil. Burada ben arkadaşların bilmediği pek çok şeyi bilirim ama bu bilgi beni yakıp kavursa da -çünkü gazetecilikte hep konuşmak istersin- kimi zaman susmak zorundasındır. Bu yüzden bazı haberler eksik olabilir ama bu gereklidir. Basın Danışmanlığı ve Gazetecilik İstanbul Ticaret Odası binin üstünde üyesiyle Türkiye nin en büyük sivil toplum örgütlerinden birisidir, resmi olarak kurulmuştur ama özel tarafı da vardır. İstanbullu tüccarlar, başkanlarını ve yöneticilerini seçiyor. İş dünyasının aşağı yukarı bütün işlemlerini ihracat belgesinden tutun da vergi iadelerine kadar Ticaret Odası yapar. Medyayla da çok yakın ilişkiler içindeyiz; iki veya üç günde bir bülten göndeririz. Bu bültenlerin konusu gündemde ne varsa ona ilişkindir. Gündemde Kanal İstanbul Projesi varsa bu hafta bizim gazetemizde bununla ilgili bir manşet atılır. Bununla ilgili faaliyetlerimiz hakkında bilgi veririz. Bazı ödüllere aday olduk, yani gazetecilikte iddialıyız. Bu işte iddialı değilseniz gazetecilik yapmıyorsunuz demektir. Gazetecilik bir tevazu mesleği değildir. Bazı gazetecileri çok büyük görür ve hoşlanmayabilirsiniz ama mütevazî görünme, inanırlar diye bir laf vardır. Gazetecilik de bu tür bir meslektir. Kimseyi incitmek için söylemiyorum ve herkesi tenzih ederim ama gazeteciler meslekleri sırasında saygısızlık etmezler sadece daha rahattırlar. Gazetemiz online olarak yayımla- İstanbul Ticaret Üniversitesi adına sahibi Görsel Danışman Uzm.İhsan Eken 5187 sayılı kanunla sorumlu müdür Prof. Dr. Cüneyt Binatlı Redaksiyon Yrd.Doç.Dr.Ala Sivas Yayın Kurulu Öğr.Gör.Engin Çağlak Arş.Gör.Burak Yenituna Uzm.İhsan Eken Akd.Uzm.Gözde Sunal Sayfa Tasarımı Yağız Can Özen (Görsel İletişim Tasarımı 1) Mesut Taşkın İTO Basın Müşaviri nıyor. Zaten bizim çok aktif ve çok güzel bir sitemiz var. Adresi www. ito.org.tr, sanal medyayı etkin olarak kullanıyoruz. Başkanımız da zaten sosyal paylaşım sitelerinde yer aldı, Twitter da da var. Başkanımız yorumları zaten kendisi yazıyor. mecra. Ayrıca gazetecilik açısından da internetin çok güzel yanları var. Bilirsiniz, gazetecilik günlük bir iştir ve haber yazıldığı anda ölür ama internetten habere hemen bir şeyler ekleyebiliyor veya yorum yapabiliyorsunuz. İnternet inanılmaz bir mecra Online gazetecilik günümüzde çok etkili ve vazgeçilmez bir mecra haline geldi. Görsellik gazetecilikte de çok önemli. Bilgisayar ekranındaki yaratıcılık sayesinde büyük farklar sağlayabilirsiniz. Görsellik açısından bakıldığında, internet ve online gazetecilik inanılmaz bir Görmek ve yazmak Gazeteciler mutlaka gördüklerini yazmalılar. Gazeteci, kamuoyu adına habere konu olan olayın geçtiği alandadır. Sen gördüklerini yazmazsan, kamuoyu olanlardan nasıl haberdar olabilir ki? Editörler Iraz Ateş Sevgül Öztop Adres: Selman-ı Pak Cad. Üsküdar İstanbul Tel: / Muhabirler Ali Osman Özel, Gizem Eyüboğlu, Hurşit Galip Görgülü, Osman Nuri Kafkas, Cansu Yalaş, Büşra Türkel, Pınar Yeşilgök, Iraz Ateş, Sevgül Öztop, Gazetem, İstanbul Tİcaret Üniversitesi öğrencileri tarafından İTA da hazırlanmıştır. Yazı ve fotoğrafların tüm hakları Gazetem e aittir. Yazılı izin almadan alıntı yapılamaz.