Bir mucize: Köy Enstitüleri

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Bir mucize: Köy Enstitüleri"

Transkript

1 Aydınlık 3 Temmuz 2015 Cuma Yıl: 4 Sayı: 173 Mehmet Başaran Umudun gök ekinlerine yolladığı selam ŞENOL ÇARIK Bir mucize: Köy Enstitüleri ÖNER YAĞCI Aziz Nesin in Külliyat ı ÜLKÜ TAMER Direniş çağında Türkiye de alternatif medya DENİZ GÜZEL Nietzsche ile balkon konuşması ZEYNEP BİLGİN

2

3 Aydınlık ÜLKÜ TAMER 3 Temmuz 2015 Cuma 3 Aziz Nesin in Külliyat ı 1970 lerin sonları ile 1980 lerin başları yayıncılığın belki de en güç dönemiydi. Giderler birdenbire fırlamış, kâğıda neredeyse her gün zam gelir olmuştu. Yönettiğim Milliyet Yayınları nda bir kitabın ilk baskısını yapıyor, sıkıla sıkıla 25 lira satış fiyatı koyuyorduk. Kitap ummadığımız bir ilgi görüp de bir haftada tükenince, hemen ikinci baskısını yapıyorduk. On beş gün sonra çıkardığımız ikinci baskının satış fiyatı 35 lira oluyordu. Bu arada kâğıda yüzde yüz zam geliyordu çünkü. Hiç unutmuyorum, Hitler, Annen Seni Çağırıyor adlı bir Fransız romanının Türkiye haklarını almış, kitabı dilimize çevirtip yayımlamıştık. Roman beklemediğimiz bir ilgiyle karşılandı, baskısı iki haftada tükendi. Hemen ikinci baskıyı yaptık. Ama o arada kâğıda yine yüzde bilmemkaç zam gelmişti. İkinci baskının satış fiyatı da ona göre zamlandı. Bir ay sonra Frankfurt Kitap Fuarı nda romanın Fransız yayıncısıyla buluştuk. İki baskıyı da verdim kendisine. Çok şaşırdı. Biz bu kadar satmadık, dedi. Kitabın arka kapağına baktı sonra gülerek, Bir kitap tutulunca sizde ikinci baskının fiyatını yükseltmek âdet midir? dedi. İki haftada kâğıt fiyatlarına hatırı sayılır bir zam geldiğini söyledim. Şaşkınlığı daha da arttı. Ben önümüzdeki yıl çıkaracağım kitapların satış fiyatlarını şimdiden biliyorum, dedi. Siz yayıncılık yapmıyorsunuz, hokkabazlık yapıyorsunuz. HHH Zamla kalsa iyi. Kâğıt da bulamıyorduk. İzmit Kâğıt Fabrikası nda kâğıt yoktu. Artık piyasadan ne toparlayabilirsek ona basıyorduk kitapları. Bazen iki formaya yetecek kadar kâğıt buluyor, basımevindeki kitabın iki formasını bastırıyor, beklemeye başlıyorduk. Üç formalık kâğıt mı bulduk, üç forma daha basılıyordu. Bu yüzden bir kitabın sayfaları renk renk oluyordu. Gri, beyaz, bej... Kalınca bir kitabı elinize alıp şöyle kenarından baktınız mı çizgi çizgi renkler görüyordunuz. Pijama gibi çizgili kitaplar yayımladık, diyordum. Bakalım ekose kitap basmayı ne zaman başaracağız? HHH Bu koşullar içinde yayımlamayı başarabildiğimiz kitapları daha çok okura nasıl ulaştırabilirdik? Satış fiyatları, o günün koşulları içinde, gerçekten yüksekti. Fiyatları indirmenin tek yolu, giderleri kısmaktı. Peki ama neyi kısacaktık? Kâğıdın fiyatı belliydi zaten. İç baskı, kapak baskısı, kapak kartonu, ciltleme... Evet, kapak ve cilt giderlerini indirebilirdik. Bir kitap genellikle 3000 basılıyordu. Baskı sayısını arttırabilirsek, kâğıt dışındaki giderler kitap başına daha azalacaktı. Aklıma bir şey geldi. Aziz Nesin i aradım. Ertesi gün geldi. Oturduk, uzun uzun konuştuk. Düşüncemi söyledim. Aziz Nesin in bütün kitaplarını basmak istiyordum. Onları haftalık dergi biçiminde yayımlayacaktım. Her çarşamba satışa verilecekti. Kapak kartonu derdimiz yoktu. Ciltleme tel dikişle yapılacaktı. Her sayı 20,000 basılacaktı. Böylece giderler büyük ölçüde azalacak, dergi fiyatına kitap çıkaracaktık. Dergiler (fasiküller) biriktirilip ciltlenince ortaya bir Aziz Nesin Külliyatı çıkacaktı. Bunun için cilt kapakları da hazırlatacaktık. Aziz ağabey, düşünceme çok sıcak yaklaştı. Oracıkta Evet dedi. Biz de kolları sıvayıp işe giriştik. Bir basımeviyle anlaştık. Her hafta pazartesi günleri, dizilmiş metinler yayınevine gelecek, düzeltileri yapılacaktı. Basımevi, o gece fasikülü basacak, ciltçiye gönderecekti. Salı günü öğleden sonra fasikülü ciltçiden alıp gazetenin dağıtımını yapan Gameda ya verecektik. Kitap-dergi çarşamba sabahı, gazete satıcılarında olacaktı. Külliyat inanılmaz bir ilgiyle karşılandı. Bu ucuz kitap çözümü okuru da, bizi de mutlu kıldı. HHH Birkaç ay sonra bir pazartesi günü saat iki sularında, o hafta çıkacak fasikülün dizgisinin basımevinden gelmediğini söylediler. Basımevine telefon ettik. Yanıt yok. Hemen bir arkadaşı gönderdim. Biraz sonra geldi. Basımevinin kapalı olduğunu söyledi. Kimse yok, dedi. Kapı kilitli. Hepsi memlekete gitmiş. Bir ay sonra döneceklermiş. İnsanın tepesinden kaynar sular nasıl boşanır, bunu o zaman yaşadım. Ne yapacaktık? Fasikülün ertesi gün dağıtıcıya teslim edilmesi gerekiyordu. Dizilecek metinler de yoktu ortada. Hepsi basımevinde kilitli kalmıştı. Hiç çaresi yok, ne yapıp edecek, basımevine girip metinleri alacaktık. Yayınevinin deposundan genç bir arkadaşla basımevine gidildi. Binanın tepesine çıkıldı. Arkadaşın beline ip bağlandı. Küçük bir pencere kırılarak Topkapı filmindeki gibi basımevine iniş yapıldı. Arkadaş araya taraya metinleri buldu. Yine iple yukarı çekildi; Aziz Nesin in yazdıkları, yayınevine getirildi. Ağaoğlu Basımevi ni aradım. Mustafa Kemal Ağaoğlu na hemen gelmesini rica ettim. Hızır gibi yetışti. Durumu anlattım. Artık ne yaparsan yap, bu sayıyı yetiştir, dedim. Metinleri alıp fırladı. On beş dakika sonra alı al moru mor döndü. Tamam, dedi, biz bunları sabaha kadar çalışıp basabileceğiz, ama bir sorun var. Nedir? Bizde o harf karakterleri yok. Başka harf karakterleriyle istersen, dizeyim. Olacak iş değildi bu. Külliyat ın bütünlüğü bozulurdu. Sen otur, bir kahve iç, biraz bekle, dedim. Yayınevinden aynı arkadaşın cambazlığına başvuruldu yine. Delikanlı, beline ip bağlanıp indirildi. Harf kasası sökülüp yukarı çekildi, Ağaoğlu Basımevi ne teslim edildi. O sayı da gecikmeden piyasaya sunuldu! TEBESSÜM MOLASI DOKUZ YÜZ KİTAP Henry David Thoreau nun Concord ve Merrimack Irmaklarında Bir Hafta kitabı, yayımlandığı dönemde en az satan kitaplar listesinde hep birinci sırada kaldı. Yayıncı bin tane basmıştı yapıtı; parasız dağıttıklarıyla birlikte ancak üç yüzünü tüketebilmişti. Depoda kalan yedi yüz kitabı yazar Thoreau satın aldı. Dokuz yüz kitap var kitaplığımda, diye övünürdü. Yedi yüzünü ben kendim yazdım. Aydınlık Yayın Yönetmeni Rozerin Doğan rozerindogan@gmail.com Yazıişleri Müdürü Damla Yazıcı damla.yazici@msn.com Sayfa Sekreteri Alev Özgenç Katkı sunanlar: İrem Halıç, Elif Korkut, Deniz Toprak Görsel Tasarım: Hakan Uğurluay, Şener Soysal Sahibi Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Sabuncu Genel Yayın Yönetmen Yrd. Deniz Yıldırım Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek Tüzel Kişi Temsilcisi Metin Aktaş Reklam Grup Başkanı Saynur Okuroğlu saynur@aydinlik.com.tr Reklam Müşteri Temsilcisi Emel Toraman emel@aydinlik.com.tr Yönetim Yeri İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul Tel: / / Faks: Reklam Servisi kitap@aydinlikgazete.com Baskı: Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. Tic. A.Ş Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No:16 Bahçelievler / İstanbul Tel:

4 3 Temmuz 2015 Cuma 4 MELİHA AKAY akaymeliha@gmail.com Aydınlık Ustalar arası yolculuk Yaşadıkları yüzyılda üç ustanın her biri karakterleri aracılığıyla öylesine bir bütünlüklü yaşam yasası ve yaşam kavramı inşa ederler ki, onlar sayesinde dünya yeni bir biçim kazanmıştır. Ne de olsa dünya, Balzac ta toplum, Dickens ta aile ve gelenek, Dostoyevski de bir ve her şeyin dünyasıdır. Bu minvalde, 20. yüzyıl dünyasını ters yüz edip nasıl yeni bir dünya kuracaklardı diye merak etmiyor muyuz? Üç Büyük Usta (Balzac, Dickens, Dostoyevski) Stefan Zweig Çev: Deniz Banoğlu Yordam Kitap, 240 s. Yıllar önce okuduğum J.M. Coetzee nin Petersburglu Usta adlı romanından sonra, aynı yoğunlukta etkileyen, bellekte tat ve iz bırakan, büyük ustaların uçsuz bucaksız dünyalarına götüren bir kitap da Stefan Zweig ın kaleme aldığı Üç Büyük Usta başlıklı denemesi oldu. Coetzee, adeta Dostoyevski nin kafasının içine girerek kurgusuyla ve yarattığı karakterleriyle, yazarın romanlarındaki karanlığı ve ruhsal çözümlemeleri ustalıkla okura geçirebilmişti. Alman Edebiyatının ustalarından Stefan Zweig, pek çok edebiyat tutkununun, okur yazarın gıptayla, hayranlıkla, belki de zaman zaman öykünerek okuduğu üç büyük ustayı; Balzac ı, Dickens ı, Dostoyevski yi anlatıyor. Adeta onların yazar ve insan kimliklerini bir x-ray cihazından geçirircesine! Edebiyatın şahlandığı, özellikle de romanın damgasını vurduğu yüzyıl olan 19. yüzyılda yaşamış, farklı kültürlerin içinden çıkmış olmasına karşın dünya yazarı olabilmiş üç büyük usta 19. yüzyıl insanların metafizik aradığı bir çağdı. Hiçbir çağda olamadığı kadar Rönesans tan sonra en büyük dönüşümün yaşandığı çağ olarak gösterilmesi boşuna değildi elbet. Balzac ın mistik doktrini benimsemiş olması apaçık bir örnektir. Yazarın deyimiyle bu sihirli tohum, sanatını salt yaşamının kimyası değil, aynı zamanda simyası yapmıştır. Kendisini taklit edenlere karşı koyduğu bir sınırdır aynı zamanda. Çağdaşı Dostoyevski ise bu bağlamda okurunu ters köşeye yatırır. Romanlarındaki insan tipi Tanrı nın olmadığı bir dünyaya aittir. Tanrı, bu insanın kendisidir. Tanrı nın yeniden sorgulandığı yapıtlardır. Stefan Zweig, bu üç denemeyi öylesine bir coşkuyla, titizlikle, tutkuyla, daha da ileri giderek söylemem gerekirse, aşkınlık hali içinde kaleme almış ki; cümlelerin uzunluğuna karşın, neredeyse yarım sayfayı bulacak uzunlukta yazmasına karşın debisi yüksek ırmak misali bu duygu yoğunluğunu okura geçirebiliyor. Bazen başa dönmek durumunda kalsam da metnin elimi bıraktığını, kitaptan bana geçen coşkuyu ve bütünleşme duygusunu asla zedelemedi. Bunda, eserin ruhunu çok iyi yakalayan çevirmenin, Deniz Banoğlu nun payı büyük elbette. İnsanlık Komedyası taslağında, yazılmamış kırk roman bırakan, yazmaya ömrü vefa etmeyen Balzac; eğer uzun yıllar yaşasaydı, yazmayı sürdürseydi Tanrı ya ne kadar yaklaşmış olurdu? Çünkü; Dâhi, düşüncelerini her zaman eyleme geçirebilen kişidir. Ama en büyük dâhi bu eylemi kesintisiz sürdürmez, aksi halde Tanrı ya daha çok yaklaşmış olur! diyen kendisiydi! Ben bu soruyu yaşadığım çağdan bakarak sormak isterim: Yıkımlara, savaşlara, kıyımlara sahne olan 20. yüzyılı, ilk yarısına tanıklık eden Stefan Zweig ı hayattan koparan, yaşamdan vazgeçiren bu yüzyılı acaba Balzac ve çağdaşları nasıl kaleme alırdı? Nasıl romanlaştırırdı? Düşünmeye değer değil mi?... Yaşadıkları yüzyılda bu ustaların her biri karakterleri aracılığıyla öylesine bir bütünlüklü yaşam yasası ve yaşam kavramı inşa ederler ki, onlar sayesinde dünya yeni bir biçim kazanmıştır. Ne de olsa dünya, Balzac ta toplum, Dickens ta aile ve gelenek, Dostoyevski de bir ve her şeyin dünyasıdır. Bu minvalde, 20. yüzyıl dünyasını ters yüz edip nasıl yeni bir dünya kuracaklardı diye merak etmiyor muyuz? Hele ki kitabın tamamını okuyup kapağı kapatırken bu sorunun yanıtları nasıl olurdu diye pek çok soru cümlesi kafamıza üşüşmüyor mu? Balzac ın yarattığı karakterler imbikten süzülmüş öz ü koruyarak gelebilmişlerdir. Tutkuları, ve ihtirasları saf unsurlarken, trajedileri ise yoğun ve çetrefilli olaylardır. Tıpkı, Napolyon un Fransa yı dünyanın çevresi, Paris i de merkezi yapması gibi o da Paris i fethetmekle işe başlamıştır. Taşraya sonra sıra gelecektir. Bu hırsı, bu tutkuyu ve öykünmeyi çok net görebildiğim bir örnek Napolyon un resminin altına yazdığı sözler oldu: Onun kılıcıyla sona erdiremediğini ben kalemimle tamamlayacağım! Bu düşünce kahramanlarını da biçimlendirir. Ona benzer! Her birinin gönlünde dünyayı fethetme hırsı vardır. Çağdaşı olan Romantiklere, Benim burjuva romanlarım sizin tragedyalarınızdan çok daha trajiktir! diyerek karşı durur. Yazarın başka bir özelliği ise kimyaya olan ilgisi ve araştırmaları. Cuvier in, Lavoiser in yapıtlarını inceler uzun süre. İnsanın değişimini, gerçek benliğini yitirmesini, toplumsal yaşamın çok katmanlı etkileşimlerine, mekanik sürtünmelerine teslim olmalarına, manyetik çekimlerine, kimyasal bölünmelerine, molekül parçalanmalarına kendilerini kaptırmalarına bağlamıştır. Kimyadaki yapının atomları andıran basitliği içindeki etki ve tepkimelerin, benzeşmelerin, birbirini itme ve çekmelerin, bölünme ve yeniden yapılanmaların, parçalanma ve kristalleşmelerin karmaşık sürecinde sosyal yapı nın resmi, yazara hiçbir yerde olamayacağı kadar net görünmüştür. Cimriyle koleksiyon meraklısı, harisle şehvet düşkünü arasında bağlantılar, köprüler kurmak, bu güçlerin paralel kenarını durmaksızın değiştirmek, her insanın kendi yazgısında tutku fırtınalarını patlak verdiği tepe ve vadilerindeki tehlikeli uçurumu hızla yarıp açmak, bu güçleri savurmak ve de bütün bunları yaparken gözünü ayırmadan seyre dalmak! Kukla oyunu yönetir gibi yönetmek! Okurun elini bir an bile bırakmayan bu Stefan Zweig kurgunun bir nedeni vardı elbette Bunun nedeni kendi kişiliğinde saklıydı; çünkü Balzac ın bizzat kendisi, ölümsüzleştirdiği büyük saplantılı kişiliklerden biriydi! Emile Zola da olduğu gibi ürünleri yoğun bir çalışmanın değil; bir büyünün bıraktığı izlenimi olmuştur. Hayattan ödünç almış birinin değil, armağan eden, zenginleştiren birini etkisi kalmıştır üzerimizde Bir taşra kasabasının kütüphanesinde, çocuk denecek bir yaşta okuduğum David Copperfield ın yazarı, İngiliz dünyasının en sevilen, en hayranlık duyulan ve övülen hikâyecisi Charles Dickens, bir dâhinin yaşadığı çağın gelenekleriyle nasıl özdeşleşebildiğinin en belirgin örneğidir. Ve bu ustanın en büyük becerisi; adıyla özdeşleşen eylemi, burjuva romantizmini, sıradan yaşamın şiirini keşfetmesiydi. Bu; o denli doğru ki, sadece İngilizlerin değil, bütün ulusların sıradan yaşamını şiirleştirebilmiş ilk romancı olmuştur. Halkı için o bir haledir, sıradan hayatların, basit insanların kutsal ışığıdır. Öteki yazarların kahramanları aristokrat salonlarında, peri masallarının ormanlarında dolaşan atlı arabalarında dolaşırken Charles Dickens kahramanlarını büyük şehirlerin daracık sokaklarında aramıştı. Dünya edebiyatına, dünyanın her köşesindeki okurlara bu eseri kazandıran Stefan Zweig bu eşsiz araştırma ve incelemeyle bize ustalar arası bir yolculuk yaptırmakla kalmıyor, kendi adını da yazdırıyor bana göre. Bu arada kitabında en geniş yeri Dostoyevski nin kapladığını da belirtmek gerek. Dostoyevski nin tutkusu; sıcak ya da soğuk, soğuk ya da sıcak, hiçbir zaman ılık olmayan, tam bir kıyamet anlamında, kesintisiz bir akıntı, hayatı kana bular! Okurun dinlenmesine, soluk almasına, okuma zevkinin ahengine kendini kaptırmasına olanak yoktur. Çünkü buna fırsat vermez. Elektrik akımına kapılmış gibi ürpertir okurunu. Çünkü, paradoksun doruklarına çıkartır; yücelik ile bayağılığı her dem yan yana getirir. Okurun duygularını endişeden başka bir endişeye sürükler durur. Bu sebepledir ki; ulusunu dünyaya tanıttı, bilinir kıldı. Rus insanının ruhunu evrensel ruhun bir parçası, en değerlilerinden biri gibi gösteren oydu. Dünya konjonktürünü de göz önüne alarak diyorum ki; içinden geçtiğimiz zorlu süreçlerin, tehlikelerin, kıyımların, karanlığın, acımasızlıkların tam ortasında durup onun sözünü yineleyerek haykırmak istiyorum: Dostlarım hayattan korkmayın! Hayatı sevmeyi ancak acı çekerek öğrenebiliriz.

5 5 Aydınlık ALP CAN KONUK Yerleşik yabancı M ısır asıllı Amerikalı yazar Andre Aciman ın Harvard Meydanı isimli romanı geçtiğimiz ay Ziya Celayiroğlu çevirisiyle YKY tarafından yayımlandı. Kitabın kahramını Harvard Üniversitesi ni yeni bitirmiş İskenderiyeli bir Yahudi dir, hikayesini kendi ağzından anlatır. Ancak hikayesi, kendi hikayesinden çok mezun olduğu sene tanıştığı Tunuslu taksici Kalaş ın hikayesidir. Zaten kitapta kahramanızın adı hiç geçmemektedir. Biz ona bu yazıda kahramanımız diyelim. Kahramanımız, Amerika nın yerleşik yabancısıdır. Bunun sebebi yeşil kartlı Yahudi bir öğrenci olmasından çok; hiç parasının olmaması, okulu biten diğer öğrenciler gibi gideceği bir yazlığı olmaması, yazlarını da okulda geçirmesidir. Yüksek lisansına kabulü için gireceği sınava hazırlandığı yaz, Tunuslu taksici Kalaş la tanışır. Her ikisi de Fransız sömürü okullarında yetişmiştir, Paris hayranıdırlar ancak Cambridge dedirler, tam anlamıyla vatansızdırlar. Kalaş, lakabı Kalaşnikof un kısaltmasıdır. Yaşamak durumunda kaldığı, ancak onu kabul etmeyen Amerika ya ve ona ait tüm değerlere karşı dandik aşırı-dandik yapay yani son derece dandik sövgülerini Kalaşnikof marka bir tüfek gibi sıralamaktan almıştır adını. İlişkileri, etnik bir Fransız kahvesi olan Kafe Algiers te, Kalaş Amerikan kadınlarına ve oğlanlarına söverken başlar. Kahramanımız, içerisinde buraya aitim, ancak burası evim mi?, burası evim, ancak buraya ait olmak istiyor muyum? çelişkisini taşımaktadır. Roman ilerledikçe, Kalaş ın bu çelişkinin birinci yönünü, kahramınımızın ikinci yönünü cisimleştirdiğini görürüz. Kalaş, tüm çabalarına rağmen yeşil kart alamaz ve sınırdışı edilir. Kahramanımızsa, gittiği akşam yemeklerinde, kokteyllerde Kalaş ın her an karşı çıkmasından korkar, ondan utanır. Yine de bir kö- şesiden Kalaş ın bir yerden çıkıp geleceği umudunu barındırır. Tanıdığı en değerli insan olduğu halde, biri Kalaş için arkadaşın mı? diye sorsa sayılır cevabını verir. Çünkü Kalaş vahşidir, kahramanımız evcilleştirilmiştir. Burası evim, ancak buraya ait olmak istiyor muyum Kahramanımız, her evcil hayvan gibi sahibinin ilgisini diri tutmakla yükümlüdür, çünkü varlığı buna bağlıdır. Ancak vahşi yanı da ayaktadır. Bazen bu yanı ağır basar, Amerikan alışkanlıklarına sahip zengin Amerikalı ya da bu alışkınlıklarla içli dışlı zengin İranlı sevgililerini ansızın terk edebilir. Ya da sınavında onu geçirecek profesörüne yalanlar söyleyebilir. Peki bir gece yarısı sevgilisinin evini terk edince onu kim alıp götürecektir evine taksisiyle, söylediği yalan kimi korumaya dönüktür? Elbette Kalaş ı. Tüm roman boyunca kahramanımızın içindeki ve dışındaki çatışma sürgit olur ve Andre Kalaş yurtdışı Aciman edilirken kahramanımızın onunla vedalaşmamasıyla, ondan kurtulmanın getirdiği huzur ile son bulur. Artık vahşi yanı yalnızca geçmişe dönük, nostaljik bir biçimde ayaktadır, yani ayakta da değildir. Romana, romanlığını veren bu iskeletin dışında satır araları; çeşitli ilişkiler sonucu oldukları insana varan bireylerin, çevrelerindeki nesnelerle temaslarının, kullandıkları dilin felsefesini de barındırır. İranlı sevgilisini terk edişi üzerine şöyle bir konuşma geçer kahramanımız ve Kalaş arasında: Bunu niye yaptım?... Çünkü artık dayanamıyordun, çünkü boğuluyordun. Son derece anlaşılır bir durum.... Hayır, hiç de anlaşılır değildi. Boğulmak yalnızca bir sözcük, bir benzetmeydi, o kadar... sözcüklere olan güvensizliğime karşın, başka bir seçenek yoktu; bu sözcük her şeyi karşılıyordu. Harvard Meydanı Andre Aciman Çev: Ziya Celayiroğlu Yapı Kredi Yayınları 228 s.

6 3 Temmuz 2015 Cuma 6 ZEYNEP BİLGİN Aydınlık Nietzsche ile balkon konuşması Carlos Fuentes, Friedrich Balkonunda adlı romanında hayali bir devrimi anlatırken görmezden geldiğimiz ya da görmezden gelmemiz istenen toplumsal gerçekleri sorguluyor Friedrich Balkonunda Meksika nın önde gelen yazarlarından Carlos Fuentes in ölümünden kısa bir süre önce tamamladığı Friedrich Balkonunda romanı Can Yayınları tarafından Süleyman Doğru nun çevirisiyle yayımlandı. Fuentes, bu romanında hayali bir devrimi anlatırken görmezden geldiğimiz ya da görmezden gelmemiz istenen toplumsal gerçekleri sorguluyor. Kitabın arka kapağını okuduğumuzda yazarın romanla ilgili kendi sözlerinden oluşan kısa bir değerlendirmesini de görüyoruz: Kısa bir süre önce tamamladığım romanım Friedrich Balkonunda nın iki başkahramanı var; biri romanın yazarı, ötekiyse Friedrich Nietzsche. Tanrı, Tanrı öldü, diyen Nietzsche yi haksız çıkarmak için ona yeniden can verir; ancak Nietzsche, karşısında her şeyin sonsuz bir döngüye dönüştüğü bir dünya bulur. Fuentes bu sözleri 1 Mayıs 2012 de katıldığı Buenos Aires Kitap Fuarı nda söylemiş... Friedrich Balkonunda, çift yönlü akan bir kurguyla yazılmış. Bir tarafta diyaloglar sürerken diğer tarafta bu diyaloglarına ardındaki hikayeleri okuyoruz. Diyalogları sürdüren iki kişiden biri kitabın yazarı; diğeri ise, yazardan alıntıladığımız bölümde de belirtildiği gibi, ünlü Alman filozof Friedrich Nietzsche. Balkondan balkona konuşmalar Anlatıcı ve Nietzsche bir gün yan yana olan balkonlarında karşılaşırlar ve sohbet etmeye, birbirlerine sorular sormaya, hikayeler anlatmaya başlarlar. Balkonda konuşulan kişi Nietzsche olunca da konuşulan her şey bir sorgulamaya dönüşür ve giderek siyasi iktidarı, rejimi, dini, aileyi, zamanı ve benzer tüm kavramları sorgulamaya başlarlar... Sürükleyici bir dille yazılmış olan romanda kimi zaman kendinizi derin düşüncelere dalmış bulabiliyorsunuz. Kahramanlarımızdan biri olan Nietzsche nin bunda büyük payı var kuşkusuz. Birbirleriyle iç içe geçen hikayeler arasında uğradığımız balkonda daha biz fark etmeden bir çentik atılıyor zihnimize, bir soru işareti orada asılı kalıyor uzunca bir süre... Meksika da devrime önderlik eden üç kişi üzerinden ilerliyor hikayeler; Dante, Aaron ve Saul... Carlos Fuentes Çev: Süleyman Doğru Can Yayınları 360 s. Carlos Fuentes Tanrı, Tanrı öldü, diyen Nietzsche yi haksız çıkarmak için ona yeniden can verir; ancak Nietzsche, karşısında her şeyin sonsuz bir döngüye dönüştüğü bir dünya bulur Önce yalnız bir avukat olan Aaron Azar ı savunma makamında olduğu bir mahkemede tanıyoruz. Suç ve suçlu kavramlarına bambaşka bir boyut kazandırarak yaptığı savunmasıyla dava farklı bir yöne ilerliyor. Bu hikayenin üzerine Nietzsche, komşusuna şunları söylüyor: Yargılanamayan şey işte budur. İnsanın kendine karşı olan sorumlulukları. Mesela intihar malum gerekçelerden ötürü cezalandırılamaz. Ama bir intihara yardım eden cezalandırılabilir mi? Yasa hayır diyor. O halde bu ölümün, bu kendi canına kıymanın suçlusu kim? Hiç kimse mi? Neden başka birini öldüreni cezalandırıyoruz da, kendini öldüreni cezalandırmıyoruz? Suçun ahlaki sınırı nedir? Sorgulamamızın da başlamasıyla birlikte yeni kişiler, yeni hikayeler çıkıyor karşımıza. Nietzsche nin Aaron Azar hikayesine karşılık komşusu, güzel bir kadın olan Dorian ı anlatıyor. Dorian ın hikayesiyle balkon konuşmasının yönü felsefe ve güzelliğe dönüyor. Devrimin üç lideri Derken, devrimin üç önderinden biri olan Dante nin yaşamına tanıklık ediyoruz. Soylu bir aileden gelen Dante, ağabeyi Leonardo ve felçli babasıyla yaşıyor, anneleri ise çok uzaklarda... Leonardo babasını çatı katına kapatıp gözünün önünden uzaklaştırmak istiyor fakat Dante buna karşı çıkıyor. Bu noktada yazar aile kavramını ve geçmişi irdeliyor. Balkondaki konuşma ise zaman, delilik, isimler ve kişiliklere uzanıyor. Bunun üzerine Elisa isimli bir kız çocuğun hikayesini dinliyoruz Nietzsche den. Bu hikayeden sonra ise iyilik kavramı düşüyor aklımıza... Roman boyunca kahramanlar ve anlatıcılar sık sık değişiyor. Fakat anlatılan hikayelerin tümünde ortak olan bir nokta var; iktidar olgusu. Ailede, anne-kız arasında, mahkemede ya da sistemi değiştirme inancında olan arkadaşlar arasında hep aynı yere dönüyoruz aslında; iktidar mücadelesi. İktidardakilerin sefilliğine şahit oluyoruz bir bölümde. Ardından yozlaşmış, yalnızca servetine servet katma derdinde olan, halkın ihtiyaçlarına ve isteklerine yanıt vermeyen, zorbalığın ve baskının, sömürünün kol gezdiği tüm çürümüş iktidarların olduğu gibi bu iktidarın da sonu geliyor. Devrime önderlik edenler ise Aaron, Dante ve Saul oluyor. Romanın bundan sonrasında ise iktidar olgusunun tartışması daha çok siyasi hesaplaşmalar üzerinden yürüyor. Muhalif olmadan devrimci kalınır mı? Halkın büyük sevgi beslediği, devrimin kahramanı olarak gördüğü Saul un yaşadığı boşluğa tanık oluyoruz. Var olan iktidarı devirmekten daha zorlu bir süreç başlıyor onlar için, yerine yeni bir şey koymak. Bu yeni şey nasıl olup da öncekine benzemekten kurtarılacak ya da kurtarılabilecek mi? İşte Saul un çelişkileri de burada başlıyor. Eleştirel ve muhalif olmadan devrimci kalmaya nasıl devam edecekler? Devrimden sonraki süreç iyi yönetilemediğinden giderek bir kaosa dönüşüyor. Devrimin önderleri yargılanmaya başlıyor, yağmalar artıyor, cinayetler işleniyor... Kimin devrimden yana olduğu ya da devrimin aslında ne olduğu ise silikleşiyor giderek... İktidar hırsı, gücün getirdiği o baş döndürücü coşku, demokrasi kavramının yapısı, adalet anlayışı Nietzsche nin sorgulamalarıyla kafamızın içinde çatışıyor. Bizi bu sorularla başbaşa bırakarak geldiği yere dönen Nietzsche nin ardından ister istemez düşünüyoruz, bütün bunlar oldu mu, gerçek miydi yaşananlar? Bunu düşününce de yazarın romanın içinde söylediği pek bir güzel cümle geliyor aklımıza: Gerçeğe inanıyorum çünkü onu düşümde gördüm.

7 Aydınlık DENİZ GÜZEL 3 Temmuz 2015 Cuma 7 Direniş çağında Türkiye de alternatif medya Kafka Yayınevi nin Alternatif Medya ve Toplumsal Hareketler Serisi nin Bora Ataman ve Barış Çoban ın editörlüğünde hazırlanan ilk kitabı, Direniş Çağında Türkiye de Alternatif Medya yayımlandı. Farklı disiplinlerden gelen araştırmacıların buluşacağı medya ve direniş odaklı bir platform olarak tasarlanan seri ve serinin bu ilk kitabı, editörlerinin ifadesiyle; hayata geçmesini büyük oranda Gezi Direnişi nin yarattığı dipten gelen dalganın akademik ve popüler dünya üzerindeki sarsıcı etkisine borçlu. Bu ilk kitaptan başlayarak serinin, başta genç araştırmacılar olmak üzere, alternatif, radikal, aktivist, yurttaş, muhalif ve benzeri ön-eklerle anılan medya araştırmalarına ilgi duyan herkese katkı sunması bekleniyor. Alternatif medya çalışmaları dünyada daha çok yenisi ve eskisiyle toplumsal hareket çalışmalarından beslenen özerk bir medya çalışmaları alanı ve ülkemizde yaklaşık otuz yıllık bir gecikmeyle ancak yeni yeni bu yönde kurucu bir hareketlilikten söz edilebilir. Gezi Direnişi bu yöndeki gelişimi ivmelendirmiştir; gerçek ve sanal ağların üst üste binerek melezleştirdiği karşıt-kamusal alanlarda bir araya gelen yurttaşların kent meydanına akarak gerçekleştirdiği işgal, Gezi Direnişi nin de içinde yer aldığı çağdaş toplumsal hareketlere ait karakteristik bir özellik. Ve bu karakteristik özellik, alternatif bir medya oluşturacak kadar da güçlü Gezi Direnişi yle alternatif medya Aslında bu çalışmanın kökleri Gezi Direnişi nden eskiye dayanıyor. Gezi Direnişi nden bir yıl önce, ulusal alanda hak temelli eylemlerin günden güne yayıldığı, ulus ötesi coğrafyalarda ise benzer eylemlerin kitleselleştiği bir dönemde Ataman ve Çoban, Türkiye deki alternatif (yeni) medyaların bir haritasını yapmak için ilk çağrıyı gerçekleştirmişlerdi. Hâlihazırda toplumsal hareketleri akademik ilgi alanlarına dâhil eden iki araştırmacı, Tunus ta, Mısır da, ABD de, Yunanistan da, İspanya da ve hatta İzlanda da olup bitenleri yakından takip edip heyecanla Türkiye nin bu hareketlere nasıl eklemlenebileceğini tartışırlarken bizatihi yurttaşlardan ve yurttaş inisiyatiflerinden kaynağını alan bu alternatif medyayı haritalamanın mümkün olabileceğinden de emin değildir aslında. Evet, cüretkâr bir çalışmadır bu ve evet, Türkiye akademisi bilimsel üretim takvimlerinden pek de haz etmemektedir. Çağrı takvimi epey geniş tutulmasına karşın girişim beklenen yanıtı bulamaz ve dahası Gezi Direnişi yle birlikte yepyeni alternatif medyalar ortaya çıkar. Gezi Direnişi yle birlikte çalışmanın içeriği güncellenir. Bu son derece doğaldır çünkü direniş, Ataman ve Çoban için, gelenekseli ve yenisiyle alternatif medyaların neredeyse tüm toplumu içine alan bir güce eriştiği tarihsel bir olaydır. Gezi Direnişi, alternatif medyanın, alternatif yeni medya pratikleri ile yeniden güç kazandığı tarihsel bir dönemeçtir. Direnişi, geleneksel alternatif medyanın yaratıcı sokak mücadelesinin ürettiği yeni alternatif medya ve internet temelli alternatif yeni medyayla iç içe geçtiği bir tarihsel moment olarak okumak mümkündür. Benzer tarihsel momentler, medya alanında da tarihi dönüşümlere de yol açmıştır. Bunların ilki Türkiye tarihinin ilk burjuva devrimi olan ve medya alanında müthiş bir patlamaya yol açan 1908 Devrimi dir. İkincisi, arasında devrimci mücadelenin yükselişine koşut bir biçimde yüz binlere ulaşan alternatif gazeteler, dergiler dönemidir. Bu bağlamda Gezi Direnişi, Türkiye de alternatif medyanın toplumsal hareketler açısından yaşamsal rolünün gerek halk gerekse de akademik çevrelerde belirginlik kazandığı üçüncü dönemdir. İktidar karşıtı kültür olarak toplumsal iletişim İktidara karşı yaratılan karşı-kültürlerin alternatif medya işlevi gördüğünü söylemek mümkün ve bu nedenle iktidar karşıtı bir kültür olarak Gezi Direnişi toplumsal iletişimin demokratikleşmesiyle de birlikte alternatif medyanın belki de hiçbir zaman mümkün olmadığı bir biçimde yükselişini de beraberinde getirir. Tüm direnişçilerin aynı zamanda medya üreticileri haline gelmesi, herkesin kendisini ifade edecek olanak ve araçları kullanabilmesini mümkün kılar. Özellikle Web 2.0 sonrasını işaret eden mobil cihazlar, yüksek bağlantı hızı ve sosyal medya uygulamalarının etkin kullanılmasının yanı sıra işgal alanındaki sosyalleşme ve dayanışma ile birlikte komünalist bir ütopyanın aslında hiç de uzak bir düş olmadığı, yaşamın içerisinde gerçekleştirilebilir bir potansiyel olarak var olduğu görülür. Direnişin sönümlenmesi alternatif meydanın eski sınırlarına çekilmesine neden olurken, alternatif yeni medya, bugün direnişin ruhunu birbirlerini bir kez bulduktan sonra kaybetmeye niyeti olmayan çapulcular sayesinde muhafaza etmeye devam etmektedir. Direnişin yarattığı tetiklemenin alternatif medya çalışmaları alanında da karşılığını bulduğunu söylemek mümkün. Bu alanda Gezi Direnişi ile birlikte kurucu bir hareketliliğin başladığından söz edilebilir. Dolayısıyla alternatif medya çalışmalarının bugüne dek pek gelişemediği ülkemiz, alternatif yeni medya çalışmaları açısından farklı bir gelecek vaat etmektedir. Nihayet bu kitabın başlıca amacı da alanın Türkiye deki gelişimine katkı sağlamaktır. Direniş sosyal bilimler alanını da etkiledi Kitaptaki makalelerin yarısı Gezi Direnişi ni alternatif medya perspektifiyle ele alan çalışmalar da yer alıyor. Kitap Gezi Medyası, Alternatif Gazetecilik/Dergicilik ve Alternatif Medya, Alternatif Kültür başlıklı üç bölümden ve yirmi çalışmadan meydana geliyor. Pınar Öğünç, Aksu Bora ve Turgut Yüksel in katkıları haricinde çalışmaların hepsi akademik nitelikli ve çoğu da ampirik verilere dayanıyor. Gezi Direnişi odaklı olmayan çalışmalardan birkaçında ise direnişe dair göndermeler mevcut. Direniş sosyal bilimler alanını öyle etkiledi ki bugün Gezi yi anmadan ne toplumsal hareketler ne de alternatif medya çalışması yapmak imkânı kalmışa benziyor. Kitap, tüm eksiklerine rağmen Türkiye de alternatif medya çalışmalarına katkı yapacaktır. Tabii bu yaklaşım, tıpkı editörlerin olduğu gibi, bizim de isyankâr iyimserliğimizden de kaynaklanıyor olabilir. Neyin doğru olduğunu nasıl olsa gelecek gösterecektir. Gezi Direnişi toplumsal iletişimin demokratikleşmesiyle birlikte alternatif medyanın belki de hiçbir zaman mümkün olmadığı bir biçimde yükselişini de beraberinde getirdi. Tüm direnişçilerin aynı zamanda medya üreticileri haline gelmesi, herkesin kendini ifade edecek olanak ve araçları kullanabilmesini mümkün kıldı Direniş Çağında Türkiye de Alternatif Medya Der: Barış Çoban, Bora Ataman Kafka Yayınları 533 s.

8 3 Temmuz 2015 Cuma 8 ŞENOL ÇARIK Aydınlık KAPAK MEHMET BAŞARAN Umudun gök ekinlerine yolladığı selam Köy Enstitüleri nin ışığında yetişmiş çınarlarımızdan biri daha göç etti Mehmet Başaran Köy Enstitüleri kurucusu İsmail Hakkı Tonguç un 55. ölüm yıldönümünün haftasında bu dünyadan ayrıldı. Başaran Köy Enstitüleri nin yetiştirdiği yiğit, mücadeleci, üretken insanlarındandı. 89 yaşında hayatını kaybeden şair, köy edebiyatı hareketinin şiirdeki en önemli temsilcilerindendi Köy Enstitüleri nin ışığında yetişmiş çınarlarımızdan biri daha göç etti Tanımak, sohbet etmek, kütüphanesindeki kitapları karıştırmak, başta TÖS ve Devrimci Eğitim Şurası olmak üzere arşivindeki belgeleri görmek, elini öpmek, kitaplarını imzalatmak, ama en çok da o gür sesini dinlemek şansına eriştiğim Mehmet Başaran Hoca yı son yolculuğuna uğurladık. Başladığı yerde bitermiş ya tüm yolculuklar o da doğduğu topraklara, Ceylanköy e gitti. O köyden çıkıp bir aydın, bir yurtsever ve devrimci öğretmen olarak 89 yıl meşale gibi yandı. Topraklarına yeniden döndü ardında birçok eser, yetiştirdiği onca insan bırakarak Burası Mehmet Başaran ın köyüdür, hoşgeldiniz 2000 li yılların başlarıydı. Öncü Gençlik üyesiydim. Köylerde çalışma için Trakya ya gitmiştik. İlk durağımız Kırklareli Lüleburgaz a bağlı Ceylanköy oldu. Verimli arazileri bulunan bu köye gittiğimizde ilk duyduğum ve kulaklarımda hala çınlayan söz Burası Mehmet Başaran ın köyüdür, hoşgeldiniz olmuştu. Başaran Hoca nın köyündeydik ve O nun yetiştiği Enstitü ruhunda, onlarca genç imece yle yapıyorduk her işimizi. Buradan saygıyla andığım Mehmet ve Nebahat Tuna (ikisini de yıllar önce kaybettik) bizleri evinde ağırlıyordu. Yıllar sonra torunu, sevgili dostum akademisyen Güneş Özayten in yardımıyla Başaran Hoca yı ziyarete gittik. Duvarlarda kızı ressam Prof. Dr. Filiz Başaran ın tabloları vardı. Eşimle birlikte Ekim 2011 de yaptığımız bu ziyarette köyüne de gittiğimizi söylediğimde çok mutlu olmuştu. İlk kez 2008 de Edremit Zeytinli deki bir etkinlikte söyleşi ve dönemin belediye başkanı Şadan Aytaç tan plaket alırken görmüştüm onu. Sonra evinde ziyaret. Bu onu son görüşüm oldu. Gür sesi, ilerlemiş yaşına rağmen, hâlâ öğretmenliğinden gelen o tatlı sert çıkışları dün gibi aklımda. Eski günler, enstitüler, TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası), Devrimci Eğitim Şurası Anlatıyordu, ama Cumhuriyetle yetişen, o ışıkta aydınlanan kuşağın bütün temsilcileri gibi çok üzülüyordu ülkenin bugünkü haline Ekmek yer gibi kitap okuyanların sayısı artmalı Sohbetimizde, Bireyleri gerçek ve özgür bir insan gibi davranamayan toplumların sağlıklı bir yaşama düzeni olamaz diyordu Hoca ve ekliyordu: Halktan yana olmayan yönetimler var başımızda. Eğitim işleri yolunda gider mi böyle bir yönetimde, gitmez tabii, kafalar bulandırılıyor. Ekmek yer gibi kitap okuyanların sayısının artmasına ihtiyacımız var. Cumhuriyet, kendi eğitim dizgesini yaratmak; toplumu laik, çağdaş bir ulusal eğitimle yetiştirmek zorunluluğundaydı. Atatürk Cumhuriyeti eğitimi bilimin ışığında geliştirip yönlendirmek için birçok adım attı. Çünkü, toplumun geleceğinin eğitim kurumları içinde yoğrulduğunu, yeni değerlerin özümsenip yaşama geçmesinin eğitimin yaygınlaşmasıyla mümkün olacağını biliyorlardı. Şenol Çarık, Mehmet Başaran ile birlikte Sohbetimiz ilerliyordu. Yazın ekininin (kültür) kirlendiğini belirtiyordu Mehmet Başaran, Düşünen, düşündüğü gibi yaşayan bir insan, yaşamı özümleyip, ama düşündüğü gibi yaşamı, sonra da yazan bir aydın olmalı. Kendisini böylesine sanatına adayan sanatçının yapıtlarına büyük bir titizlikle yaklaşması, onun çilesini çekmesi doğaldır diyordu. Söz Enstitülere gelince duygulandı Başaran Hoca: Köy Enstitüleri, Kurtuluş Savaşı nın eğitim kesiminde sürdürümüdür. İkinci Kuvay-ı Milliye dir. Tane tane anlatıyordu biz öğrencilerine, üstüne basa basa... Vurgulu! Enstitülerle eğitimin yaygınlaşması, çeviri seferberliğiyle dünya yazınının tanınması, toplumsal değişim, sağlandı. Yani yazınımız zümre yazını olmaktan kurtarılarak halklaştırıldı, ulusallık boyutuna ulaştı. İlle de kitap, okumak En çok bunun üzerinde durdu. Okuyan insan, özgür insandır, okuyalım; bu yaşımda bile hala okuyorum, son anıma değin de okuyacağım dedi. Dilin bir ulus için önemine, dil bilinci ve sevgisine, Türkçeyi doğru ve güzel kullanmaya vurgu yaptı sık sık. Söz şiire gelince de şiirimize tuğla, harç taşıyanlara, ustalıkla onu geliştirenlere, sanatın ve yaşamın taze gücüne, genç şiir emekçilerine selam yolladı; Umudun gök ekinlerine yolladığım bir selam bu dedi. Köy edebiyatının usta şairi Mehmet Başaran denince akla ilk gelen şiirdir. İlk şiiri, kendisinin de yönetisi olduğu Köy Enstitüleri dergisinde yayımlandı. Adam Sanat, Gösteri, Kıyı, Varlık, Yansıma, Yazko Edebiyat, Yeditepe, Yeni Ufuklar, Yücel ve Yeni Biçem gibi dergilerde de şiirleri yayımlandı. Köy edebiyatının usta ismi Başaran, şiirin yanı sıra çok sayıda esere imza attı. Öykü, deneme, çocuk kitapları, dil ve eğitim üzerine yapıtlar hazırladı. Başaran adıyla akla ilk gelen 1979 da Orhan Kemal Roman Ödülü nü aldığı Mehmetçik Mehmet tir. Yine Elif Diye Bir Türkü anlatısıyla,trt Edebiyat Ödülleri Öykü Başarı Ödülü ne layık görüldü. Toplumcu gerçekçi bir çizgide yürüdü. Ezilen köylüler ve emekçileri işledi. Umudu ve direnişi ise eksik etmedi dizelerinden. Bu yöneliş, deneyim ve gözlemleriyle bütünleşerek ve evrilerek Ahlat Ağacı ve Nisan Haritası ndan sonra daha da belirgin bir hal aldı. Köy Enstitüleri arşivine kattığı Tonguç Yolu, Özgürleşme Eylemi Köy Enstitüleri, Sabahattin Eyüboğlu ve Köy Enstitüleri ve Devrimci Köy Enstitüleri kitapları kaynak eser olma özelliğindedir. Ahlat Ağacı, Karşılama, Gök Ekin, Sis Dağının Başında Borana Bak Borana, Koca Bir Troya Dünya ve Pir Sultan Ölür Dirilir şiir kitapları arasındadır. Deneme, öykü anlatı alanında da önemi eserler vermiştir. Çocuklar için de kitaplar yazmıştır. Kuş Dili, Akça Kız, Aç Kapıyı Bezirgân Başı bunlardan bazılarıdır. Bozkırı ve umudu yeşile boyamışlar Kepirtepe Köy Enstitüsü nden mezun Mehmet Başaran. Ülkemizin temel sorunlarından biri olan eğitimdeki sorunları çözmek için hayata geçirilen ve azgelişmiş ülkelere örnek olmuş bir projedir aynı zamanda. Eğitim bilimi literatürüne Türk buluşu eğitim kurumları olarak geçtiler. Kısa süreli ömrüne rağmen köy çocuklarından binlerce öğretmen yetiştiren, onları hayatın kendisiyle bütünleştiren; toprağı eline alıp, hissederek yetiştiren, tarlada ekin biçen, piyano çalan, keman çalan, kendi amfi tiyatrosunu kendi yapan ve oynayan, marangozhanede çalışan, elektriğini kendi üreten, kendi okulunu ve kendi kütüphanesini yapan, sürekli okuyan, bilinçli ve sorgulayan insanlar yapan; kısacası toprakla, kitapla ve işle buluşturan bir kurumdu. 17 bin öğretmen ve 3 bine yakın sağlıkçı yetişmişti. Talip Apaydın, Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Adnan Binyazar, Dursun Akçam, Ümit Kaftancıoğlu nun da aralarında olduğu nice aydının, edebiyatçının yetiştiği bir kurumdur Köy Enstitüleri. Karalama kampanyalarına rağmen toplumsal bellekteki olumlu izi silinemedi ve mezunlarının sesi yurdun dört bir yanında duyuldu. Yoksul köylü çocuklarının devrimci, toplumcu, halkçı, aydınlanmacı birer Cumhuriyet aydınına dönüşmelerinin ve kendileri gibi kuşaklar yetiştirmelerinin öyküsü kuşaktan kuşağa aktarıldı. Güle güle bu ışığın temsilcisi Mehmet Başaran hocam...

9 Aydınlık ÖNER YAĞCI 3 Temmuz 2015 Cuma 9 KAPAK Bir mucize ve mimarları: Köy Enstitüleri Köy Enstitülülere Işık Emekçileri demiş Ceyhun Atuf Kansu, ne güzel demiş. Bir destan Köy Enstitüleri, Kuvayı Milliye gibi, 68 kuşağı gibi bir destanı yakın tarihimizin ve bugünümüzün. Bu destan 75 yaşında. Kapatılalı yarım yüzyıldan fazla olmuş, ama hâlâ gündemde, hâlâ tartışılıyor, hâlâ inceleniyor, anlaşılmaya ve anlatılmaya çalışılıyor. Ankara daki Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı (KE- ÇEV) ve İzmir merkezli 21 şubesi olan (Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Denizli, Fethiye, Isparta, İstanbul-Anadolu, İstanbul-Avrupa, İzmir, İzmir- Karşıyaka, Kars, Lüleburgaz, Manisa, Mersin, Trabzon-Beşikdüzü, Eskişehir) Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED), Aydınlanma Işığı Sönmeyecek sloganıyla Köy Enstitüleri aydınlığını geleceğe taşıyor. Bir yandan bağrından fışkıran Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Ali Yüce, Dursun Akçam, Ümit Kaftancıoğlu, Behzay Ay, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Osman Bolulu, Emin Özdemir, Adnan Binyazar, Osman Şahin, Mevlüt Kaplan, Nadir Gezer gibi onlarca ışık emekçileri, Türkiye nin aydınlığına damlalar katarken, (Bahattin Uyar, Yitik Harmandan Son Taneler adlı kitabında bu ışık emekçilerinin 65 ini anlatıyor), bir yandan da onların çocukları, torunları bu destanı zenginleştirmeye, büyütmeye, beslemeye, güzellemeye devam ediyor. Bu destan ve yaratıcıları üzerine sempozyumlar düzenleniyor, paneller yapılıyor, kitaplar yayımlanıyor. YKKED in Adabelen, Aksu, Arifiye, Cılavuz, Gönen, Hasanoğlan, Kepirtepe, Kızılçullu, Savaştepe Köy Enstitüleriyle ve Mustafa Necati, Hasan Ali Yücel, İsmail HakkıTonguç, Baykurt, Apaydın, Makal, Başaran la ilgili kitapları, KEÇEV in Erdal Atıcı nın kaleme aldığı Anadolu da Aydınlanma Ateşini Yakanlar, Köy Enstitüleri ve Edebiyat ve Alper Akçam ın Anadolu Rönesansı Esas Duruşta adlı çalışması aklıma gelen ilk örnekler. Köy Enstitüleriyle ilgili kitaplar geçmişte ne büyük bir hazine ile buluştuğumuzu açıkça gösteriyor. Bu hazine büyüyor. M. Rauf İnan ın; Dağlarcasına ve bozkırlarcasına engin gönüllü ve Anadolucasına sessiz, dingin köylü dediği 93 yaşındaki bir çınar olan, Çifteler ve Hasanoğlan mezunu Abdullah Özkucur un, hüzünle dolarak ve dersler çıkarılarak okunan anıtsal yapıtı Öğretmen Olacağım ın genişletilmiş basımı yayınlandı. Köy Enstitüleri Destanı ve Hasanoğlan Köy Enstitüsü adlı iki kitabı daha yayınlanmıştı. Köy Enstitülü Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı adlı yapıtı üzerine çalışmaya devam eden Özkucur un yapıtının adına dikkat çeken Nazım Mutlu; Çocuk yaştaki bir insanın dünyasında bu denli yalın, amaca odaklı, kararlı bir yargının yerleşmesi, o yılların demokrasisi kıt ve ekmeği karneli yıllarında nasıl sağlanmıştır; günümüzün demokrasisi ileri ve ekmeği bol yıllarında neden sağlanamıyor? sorusu, bu içe işleyen anılarla Köy Enstitüleri gerçeğinin ülkemizdeki insanlaşma, insanı yüceltme savaşımındaki yerini bir kez daha gösteriyor. Güzel bir eğitim rüyası Karşı devrimin önce sinsi, sonra açık adımlarla bu mucizeyi durdurmak için attığı adımları da okuyoruz bu yapıtta. Yücel ve Tonguç un önderliğinde Köy Enstitüsü mucizesini nasıl gerçekleştirdiklerini de görüyoruz Cemal Türkmen ise, Çorum Öğretmen Okulu nu ve Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü nü bitirmiş olan bir Enstitü sevdalısı. Türkmen, Mucizenin Mimarları: Köy Enstitülerinin Destansı Öyküsü adlı yeni bir çalışmayla bu görkemli destanı anlatmaya devam ediyor. Köy Enstitülerinin öncüllerinden saffet Arıkan ın eğitimde yaptıklarını, onu ve İsmail Hakkı Tonguç u, tanıtarak bu destanı anlatmaya başlıyor Türkmen. Halk Partisi programındaki ilköğretimdeki fikirlerin güzel bir rüyadaki hayallere benzediği ni; tatbik edilmeyen fikirlerin hayalden öte bir kıymeti olmadığı nı söyleyen Tonguç a; Sen bizim bu tatlı hayallerimizi hakikat haline getirebilir misin? diyen Arıkan onu İlköğretim Genel Müdürü makamına oturtur. Güzel bir eğitim rüyası nın gerçekleştirilme sevdasının doğurduğu destan böyle başlar. Bu büyük koşu Tonguç un dur durak bilmeyen koşusu olacaktır. Aldığı büyük sorumluluğu yerine getirmek için çok çalışması gerektiğinin bilincindedir o. Atatürk başta olmak üzere, Cumhuriyet in devrimcileri ondan Türk insanının cahillik sorunu nu çözmesini beklemektedir. İş içinde iş eğitimi İş eğitimini, iş içinde eğitimi bilir Tonguç te İş ve Meslek Eğitimi adlı kitabını yayımlamış, köy çocuklarının eğitilmesine gönül vermiştir. Bu konudaki Pestalozzi, Dewey, Keschensteiner in görüşlerini, Sovyetler Birliği ndeki uygulamayı bilir, ama Türkiye de öğretmen yetiştirmeye uygun yeterli lise mezunu genç yoktur. Raporu, İnönü nün de beğenisini ve takdirini alarak partinin kurularında alkışlarla kabul edilir. Adımlar gecikir ve Atatürk ün önermesiyle ordudan Anadolu ya çavuş öğretmen çıkarması gerçekleşir. Eğitmen sözcüğü girer eğitimimize. Çifteler eğitmen kursu ile atılan adımlar, geleceğin okulları nın da habercisidir. İlk denemeler Çifteler ve Kızılçullu Köy Öğretmen Okullarıdır. Araştırmacı bir devrimcidir Tonguç, ardı arkası kesilmeyen yolculuklara başlar. 11 yıl, 1 ay, 9 gün süren genel müdürlüğü boyunca 61 il, 305 ilçe, köye gider. Yalnızca bu rakamlar bile bir destanın yaratılmasındaki emeği ve gizemi gösterir sanıyorum. Bir de Tonguç un müdürlerine yazdığı yüzlerce mektup Türk milli eğitiminin sorunlarını bilen ve çözüm için önerileri de olan bir düşünce adamı Hasan Âli Yücel bakanlığa getirilince, Tonguç tan göreve daha bir yüksek tempoyla devam etmesini ister ve şöyle der: Bu memleketin selameti için yapacağınız her çalışmada size arka çıkacağımı bilmenizi istiyorum. Böylece temeli atılan birliktelikle yıllarca sürecek ve bir mucize gerçekleştirilecektir. Karanlığı ışıtma yolu 17 Nisan 1940 günü meclisten çıkarılan Köy Enstitüleri Yasasıyla enstitü sözcüğü sihirli bir sözcük gibi yaşamımıza girer. Karanlığı ışıtma yolu açılmış; 1940 sonuna kadar açılan 14 Köy Enstitüsü canlandırılacak köy lerde mucize yaratmaya başlamıştır. Cemal Türkmen, Mucizenin Mimarları nda işte bu serüveni anlatıyor. Bu serüveni titizlikle incelediği onlarca kaynaktan, anıdan yola çıkarak, sayısı 21 e ulaşacak olan Enstitülerle nasıl ve kimler tarafından başarıldığını aktarıyor. Bu anlatımda Anadolu nun dört bir yanındaki Köy Enstitülerinde yaşananları, nasıl bir mücadelenin verilmiş olduğunu, bu mucizeyi gerçekleştiren büyük eğitimcilerin nelerle karşılaştıklarını da kimi zaman hüzünle, kimi zaman gösterilen özveriye, verilen emeğin büyüklüğüne şaşırarak okuyoruz. Karşı devrimin önce sinsi, sonra açık adımlarla bu mucizeyi durdurmak için attığı adımları da okuyoruz bu yapıtta. Yücel ve Tonguç un önderliğinde Şerif Tekben, Süleyman Edip Balkır, Ferit Oğuz Bayır, M. Rauf İnan, Lütfi Dağlar, Halit Ağanoğlu, Nazif Evren gibi nice gerçek eğitimcinin aydınlanma yolunda nasıl direndiğini ve Köy Enstitüsü mucizesini nasıl gerçekleştirdiklerini de görüyoruz. Sabahattin Eyuboğlu nun, Türk eğitimcilerinin ilk orijinal büyük eseri ve köy çocuklarının yaratıcılık destanı, Cavit Orhan Tütengil in temelde bir Rönesans hareketi dediği Köy Enstitüleri aydınlığını, Tonguç Baba ve bu davaya emek vermiş ve her biri yeni bir Atatürk olmaya ant içmiş on binlerce isimsiz kahramanın destansı öyküsünü yazmış Cemal Türkmen. Anadolu nun dört bir yanındaki Köy Enstitülerinde yaşananları, nasıl bir mücadelenin verilmiş olduğunu, bu mucizeyi gerçekleştiren büyük eğitimcilerin nelerle karşılaştıklarını da kimi zaman hüzünle, kimi zaman gösterilen özveriye, verilen emeğin büyüklüğüne şaşırarak okuyoruz Mucizenin Mimarları Köy Enstitülerinin Destansı Öyküsü Cemal Türkmen Kaynak Yayınları 360 s.

10 3 Temmuz 2015 Cuma 10 ERDEM GEZGİNCİ Aydınlık KORAY SARIDOĞAN DAN KADRAN KADRAJ Zamanın hırpalayan romanı Bir hayat, yolculuk, aşk, inanç, var oluş, polisiye, fantastik, dönem, felsefe ve psikoloji romanı olan Kadran Kadraj ın bütün bu olgular üzerine sunduğu ayrıntılar okuma serüvenini öğretici de kılıyor Saatlerimizi ayarlayalım. Hiçbir yere geç kalmayalım ve hiçbir yere zamanından önce varmayalım. Tam olmamız gereken zamanda, olmamız gereken yerde olalım. Geçmişin, şimdinin ve geleceğin kitabı Kadran Kadraj bizi orada bekleyecek. Kocaman bir yanılsamayla baş başa olduğumuzu hissettiren ve zamanın bükemediğimiz elini usulca öptüren roman, ilk sayfasından itibaren okuyucuyu hırpalayacak. Hırpalanmak, bir kitap hakkında söz açmak için yanlış fiil olabilir, sarsıcı, etkileyici gibi tabirler kulağa daha hoş gelebilir, ama sıradanın dışından, belki de rüyadan seslenen Kadran Kadraj okuyanlarda iz bırakacak gibi görünüyor. Kurgunun sınırlarını zorlama cesaretini gösteren Koray Sarıdoğan ın ilk kitabı olması itibariyle Kadran Kadraj a temkinli yaklaşma eğiliminde olan okuyucu için uyarıcı bir giriş yapmaya çalıştım. Roman zaman üzerine yazılan sayılı kurmacalardan olabilir. Kalender başlangıç Kadran Kadraj Koray Sarıdoğan Esen Kitap 602 s. Sakince ve duru bir dille yazılan roman ilk bölümlerinde merak unsurunu klasik duruşuyla sağlıyor. Olayların irili ufaklı başka olayları kovalaması merdiven inerken tutturulan ritme benziyor ve kitabı okumaya ara verildiğinde rahatsızlık hissediliyor. Kitabın kahramanı Kalender in çocukluğuyla başlayan ve mistizmden polisiyeye, var oluş sıkıntısından metafizik öğelere uzanan sayfalar ayrıntılarla merak unsurunu da besliyor. Ancak derinliğiyle ön plana çıkan Kalender i olaydan olaya atlarken görmek algıyı yüzeye çekip kitabı hafifletiyor. Bu durum kitabın yarısını geçtikten sonra Kalender in inandırıcılığında yaralar açsa da bu sefer devreye kadim inançlar ve felsefeler giriyor. Aslında romanın her bir katmanı ayrı bir romana konu olabilecekken Koray Sarıdoğan ın cömertliği sayesinde farklı dünyalara ziyarete gidiyoruz adeta. Bir hayat, yolculuk, aşk, inanç, var oluş, polisiye, fantastik, dönem, felsefe ve psikoloji romanı olan Kadran Kadraj ın bütün bu olgular üzerine sunduğu ayrıntılar okuma serüvenini öğretici de kılıyor. Yazarın bilgi vermek için acele ettiği veya geç kaldığı noktalarda ise yazar hem soruyu soran hem de cevaplayan konumuna geliyor ve okuma serüveni okuyucu adına dışlanmışlıkla sekteye uğrayabiliyor. Bu açıdan bakıldığında yazarın okuyucuya ucu açık noktalar bırakmadığı ve hatta merak edilmesi gereken yerleri bile kendisi gösterdiğini söyleyebilirim. Zaman ve saatler üzerine yazılan görkemli pasajlar, derinlemesine işlenen felsefeyle karakterlerin ortak noktasını oluşturuyor. Hangi durumda olursa olsun karakterler zamanı somut bir gerçeklik gibi tenlerinde hissediyor, bu da sayfalar ilerledikçe zaman kavramını romanın odak noktası yapıyor. Saatçi babanın oğlu saatçi Kalender, yazarın gözettiği denge unsuruyla şekillenmiş gibi. Düşündükleri ve yaptıkları tutarlı gibi görünse ya da yaptığı her davranışı bir düşünceye oturtmaya çalışsa da gerçek anlamda davranışlarına yansıyan fazla fiziksel hareketliliğin olduğu bölümlerde roman karakteri olarak flulaşıyor. Belki de diğer karakterlerin başkarakterden rol çalması için bilerek yapılmıştır bu sis. Konusu geçen bölümlerde polisiye unsurların ustaca kaleme alınmış olması bir başka şaşırtıcı güzellik. Din temelli gibi görünen felsefelerin, Bektaşilik ve Kalenderilik üzerinden ele alınmasıyla roman evrensel noktalara ve hatta daha ötelere dokunuyor. Meraklısı için kaynak niteliğinde olabilecek bölümler sayesinde kitap okunduktan sonra kitaplıkta ebedi uykusuna yatmaktan kurtuluyor. Akla geldikçe olaylardan ve karakterlerden bağımsız bir şekilde okunabilir bu yüzden. Kader üzerine kafa yoran karakterler romana kutsal bir ruh, kozmik bir duruş katıyor. Özellikle kaderin sabit olmadığı ve seçimlerin de kadere dâhil olduğuna dair savlar olayların, kurmacanın kendiliğinden gerçekleşmediğini, bir üst akıl tarafından tasarlandığını işaret ediyor. Eğer roman bu duruşu gösteremeseydi derinlikten uzak bir Hollywood senaryosundan farksız olurdu. Yazarın içselleştirdiği felsefe, romanı bu tehlikeden korumuş gözüküyor. Koray Sarıdoğan Kadranın üzerine işlenen olaylar Olaylar, Yozgat tan Yunanistan a, oradan İtalya ya, oradan da İstanbul, Ankara, Sapanca ve bir Akdeniz kasabasına uzanıyor. Mekânların başlangıç sıraları yazdığımdan farklı olabilir, ama kitabı okurken tattığım dolaşma hissi her yer için aynı. Karakterlerin ruh hallerinden farklı olarak bir rehber gibi şehirleri anlatan yazar böyle yaparak mekânları romanın fonu olarak kullanılıyor. Bu yüzden olayların yaşandığı mekânların roman üzerinde hemen hemen hiç etkisi yok gibi. Yani İtalya yazıldığında da Yozgat yazıldığında da beyinde oluşan görüntülerde pek değişiklik olmuyor çünkü metin karakterlere ve onların hal ve hareketlerine odaklanmış vaziyette akıyor. Kalender ve Kumru nun Yunanistan dan İtalya ya gittiği bölümde karakterlerin gerçekçi diyalogları romanın kadim konuları ele alan altyapısıyla tezat oluşturuyor gibi görünse de lezzetli bir ahenk sağlıyor. Kalender in babası Celal in çocukluğunu da ele alarak Türkiye deki üç döneme dair izleri görüyoruz kitapta. Devrimcilerden, istihbaratçılardan, polislerden ve dervişlerden gelen çerçeve çeşitliliği günümüze uzanıyor. Sarıdoğan, kahramanların dönemlere bakışını bir piramit gibi genişleterek romanın sonlarına doğru Gezi ye selam gönderiyor. Rüyasından uyanan Kalender in İstiklal de polis müdahalesine maruz kalması ve diyaloglarda geçen halkın uyandığına dair söylemler iki güzelliğin paralel olarak yazar tarafından metne sokulduğunu gösteriyor. Zaman ve gerçeklik üzerine katman katman tasarlanan roman günlük hayatımızda fark edemediğimiz zamanın yanılsama olduğu doğrusunu özümsetiyor. Kaosun içinde düşünmekten çekindiğimiz var oluş problemlerini teorik ve pratik olarak Kadran Kadraj sayfalarında görüyoruz. Dakikalar hızla akarken hayatı görmekten imtina ediyoruz ve fotoğraflar halinde hatırlanmak üzere belleğimize sakladığımız şimdiyi kaçırıyoruz. Rüyalardan gerçeği veya gerçeklerden rüyaları söküp çıkarmak kahramanımız Kalender için ne kadar zorsa kitabı okuyan bizler içinde o kadar zor. Kader ve olmak durumlarına çok çok geniş bir perspektiften bakan roman ahkâm kesmek yerine felsefeyi seçtiğinden dolayı ruh doyurucu aynı zamanda. Her şeyin buradan sonra başladığına seni kim ikna edebilir? Aslında Sarıdoğan, Celal karakterinin ağzından roman sanatına bakışını ve roman yazarken izlediği yolu belli ediyor; Büyülenmemişti, bir kitap okuyup hayatı değişmeyecekti ama sezmişti. Kadran Kadraj kibirli bir duruşun kitabı, Bunları da öğrenin veya bunları da görün, hissedin diye dikte ettiği bir roman değil. Çağıran, anlatan ve eyleme davet eden bir kitap. Adı ve kapağı dolayısıyla şekilci bir değerlendirmeye maruz kalırsa uzak durulabilir, ama bu temelsiz bir önyargı olacaktır. İnsanın gizemine dair ayağı yere basan düşünceleriyle gerçeği anlamak adına adımlar atan sahici edebi eserlere ihtiyaç duyulan bu dönemde memleketin anlam haritasında çok renkli çizgiler bırakabilir Kadran Kadraj. Sarıdoğan ilk kitabıyla Türk edebiyatında yer bulacağına ve ilerde yazacağı, algı sınırlarımızı zorlayan kitaplarla yerini sağlamlaştıracağına dair farklı işaretler veriyor.

11 Aydınlık KAYA ÖZSEZGİN 3 Temmuz 2015 Cuma 11 Caravaggio nun sır dolu yaşamı Sanatçının yaşamını, doğumundan ölümüne kadar gelişen olgular ve olaylar çerçevesinde aktarmayı amaçlayan biyografi türü yanında, özellikle de serüven meraklılarını çekecek biçimde ve bir roman dokusu içinde işlemeyi amaçlayan kitaplar, ortalama okurun ilgi odağı olmuştur genellikle. Bu tür kitapların konu aldığı sanatçılar da serüven heveslisi okura hitap edebilecek yaşam anekdotları üzerine kuruludur. Sinemaya aktarılmayı bekler bu türden biyografiler. O nedenle yazma heveslerini devamlı olarak tahrik ederler. Bilinmeyen yönleri ve yapıtlarıyla sanatçıyı incelemenin ötesinde, yaygın bir ifadeyle feleğin çemberinden geçmiş sanatçıların hayat hikâyelerinin farklı versiyonları, gündemdeki yerlerini hep koruduğundan, kitapçı raflarının da en gözde kitaplarını onlar oluştururlar. Caravaggio-mani Kısa yaşam öyküsü, sanat tarihinde başyapıt düzeyine ulaşmış Aziz Matta nın şehit edilişi ya da David ve Goliath gibi tablolarına karşın, onların ötesine taşan ve doğuştan soylu olmamanın getirdiği çelişik olaylarla gölgelenmiş ve papalık tarafından gözlem ve takip altında tutulmuş Michelangelo Merisi di Caravaggio (kısaca Merisi), belki bu türden sanatçıların en merak uyandırıcı örneklerinden biridir. Bu sanatçıya adanmış biyografiler arasında, neredeyse bir Caravaggio-mani oluşturacak kadar bol örneklerden de yararlanarak Constantino d Orazio nun kaleme aldığı biyografik roman denebilecek kitap, hacimli olmasına karşın, bir solukta okunuyor. Bu ölçüde üzerinde durulmuş, incelenmiş ve eleştirilmiş bir erken 17. yüzyıl Barok dönem sanatçısının, yapıtlarını da ihmal etmeden tehlikeli bir serseri damgası yiyecek kadar öfkeleri üzerine çekmiş birinin, doğduğu kentten (Milano, 1571) kaçarak yaşamını farklı yerlerde sürdürmenin yarattığı huzursuzluk, kitapta ayrıntılara inilerek, varsayımlar da hesaba katılarak uzun uzun anlatılıyor. Karşı Reform un çocuğu Öyle görünüyor ki d Orazio, salt bir biyografi yazarı değil, aynı zamanda sanat tarihçisine özgü bakış açılarına da sahip. Bu nedenle, kitabın arkasında, adı metin içinde geçen yapıtların renkli ama çeviride kötü baskılırenkli reprodüksiyonlarına yer veriliyor. Merisi, sanat eğitiminden geçmediği gibi, kişisel deneyimlerini kimseyle paylaşmayan ve bir kenara itilme pahasına kendi yolunda ilerleyen benzersiz bir kişidir. Onun yaşadığı dönemde İtalya da iki tip sanatçı söz konusudur: Gerçekliğin tembel takipçisi üşengeç natüralistler ve mükemmellik geleneğinden esinlenen, yeni ve yüce figürler yaratan idealistler. Merisi, bu ikinci gruptandır. Ama aynı zamanda iyi resim çizmekle sorunun çözümleneceği kanısında da değildir. Karşı Reform un çocuğudur. Karşı reformun sansüründen bir zarar görmemiştir. Ancak Caravaggio, stil ve ikonografi koşullarına, daha da Constantino d Orazio önemlisi Trento konsilinin sanatçılar için belirlediği koşullara uymamakta direnecektir. Kardinal Monte nin salonuna kabul edilmesi, onu, saplantılı olduğu sergüzeşt dolu yaşamdan koparamaz gene de. Zaten kimliksel yapısı da buna uygun değildir. Ölümünün üzerindeki kuşkular Resimlerindeki farklı anlamlar içeren yorum tarzı, hem hıristiyanlığın hem de fuhuşun merkezi Roma da kendine uygun bir zemin bulmuştu. Ama sık sık Roma dışına seyahatler yapması, tablolarındaki lokal ışığın ona özgü bir teknik olarak çevresindeki hayranlar grubunu genişletiyordu. Napoli ye gidişinde büyük bir usta ya da yeni Apelles olarak karşılandığı biliniyor. İkonografik yorumlarında yaşanan hayatın izlerini vurgulamış olması ise, salt bu sanatçıya özgü bir yaklaşım olarak vurgulanıyor kitapta. Bellori nin yorumu da bu yönde olacaktır. Ölümü üzerindeki kuşkulara gelince, 1609 ile 1610 arasında farklı kaynakların benimsediği tarih de dahil olmak üzere Caravaggio nun son yılları gene bitimsiz bir takip ve yargılama altında noktalanır. Yaşamının son yıllarında papanın ölüm fermanını taşırken de tek tutkusu, tuvalinin önünde yeni yapıtlar üretmek olan bu yapıda bir sanatçının aralıksız çalışması ilginçtir yazara göre. Roma dan uzakta bulunduğu yerlerde de yapıtlarına ödenen para, 1600 lü yılların başında oldukça yüksektir (400 scodo). Kaçak yaşam sürüp giderken, ölümü hakkındaki kuşkular da yaygın olacaktır. Ölümünün nedenleri ise yaşamı gibi sırra gömülüdür. Ancak ölümünden sonra tablolarının kopyaları için talepler, reprodüksiyonların değiş-tokuşu, özgün örneklerin kontrol edilemez biçimde artışı sonucunda, Caravaggio dalgası Fransa sarayına ve İspanya ya kadar uzanacaktır. Renkli reprodüksiyonlar Bu gizemli yaşam ve eğitimsizliğe karşın, ustalık aşamasına varan icra yeteneği, bugün Avrupa müzelerinde baş köşeyi tutan Caravaggio adının, uzun bir aradan sonra tekrar gündeme gelmesine yol açmıştır. D Orazio nun özenli bir çeviriyle sunulan kitabında sözü edilen tabloların, kitap sonuna eklenen renkli röprodüksiyonları için aynı özenden söz edemiyoruz. Sanat kitaplarında, ortalama okurun yaralanabileceği biçimde, metne kaynaklık yapan resimlerin kaliteli kâğıda, her resim bir sayfayı kapsayacak ölçülerle basılmasından daha doğal ne olabilir? Böyle yapılmadığı için, Caravaggio efsanesine adanmış biyografik kaynaklara dayalı metin, bu efsaneyle ilgili yorumları aşarak, okurun, tablolarla ilgili bağ kurmasını neredeyse olanaksız kılıyor. Ölümünden sonra tablolarının kopyalarına olan taleplerin artışı sonucunda, Caravaggio dalgası Fransa sarayına ve İspanya ya kadar uzanacaktır. Bu gizemli yaşam ve eğitimsizliğe karşın, ustalık aşamasına varan icra yeteneği, bugün Avrupa müzelerinde baş köşeyi tutan Caravaggio adının tekrar gündeme gelmesine yol açmıştır Caravaggio nun Sırrı Sanatın Gücü Constantino d Orazio Çev: Çiğdem Arlı Cengiz Dedalus Kitap, 212 s.

12 3 Temmuz 2015 Cuma 12 EMRE TOMRUK Aydınlık Düşündüren kadın öyküleri Otuz yıldır süregelen edebiyat anlayışı, ne yazık ki bireyi dönüştürme kaygısı taşımıyor. Bu anlayışa tepki diyebilirsiniz. Çünkü benim için yazar-okur etkileşimi önemlidir. Kendime sorduğum soruları okura da yöneltirim. Doğalmış gibi kabullenilen olgulara çomak sokmaktan çekinmem. Okurla iletişimi koparmamak için yalın ve gerçekçi bir dil tutturmaya çabalarım Ne Zaman ki İçime Bir Kurt Düştü n 1980 lerden beri kadın konusunda yazıyorsunuz. En son Kumsaldaki Kız adlı kitabınız, 2014 te Kaynak Yayınları ndan çıktı. Diğer kitaplarınızda olduğu gibi, Ayizi Kitap ın bu ay yayımladığı Ne Zaman ki İçime Bir Kurt Düştü adlı öykü kitabınızda da, kurgunun gerçeğe yakın olması dikkat çekiyor. Metin gerçeği yansıtmalı ama bire bir değil, kuşkusuz. Yazarken öncelikle yazınsallıktan ödün vermemeye çalışırım. n Öyküler yaklaşık otuz yıl önce yazılmış. Yayınlamak için neden bu kadar beklediniz? Otuz yıldır süregelen edebiyat anlayışı, ne yazık ki bireyi dönüştürme kaygısı taşımıyor. Bu anlayışa tepki diyebilirsiniz. Çünkü benim için yazar-okur etkileşimi önemlidir. Kendime sorduğum soruları okura da yöneltirim. Doğalmış gibi kabullenilen olgulara çomak sokmaktan çekinmem. Okurla iletişimi koparmamak için yalın ve gerçekçi bir dil tutturmaya çabalarım. Ayrıca okur olarak da bir metnin içtenlikli ve inandırıcı olmasını beklerim. Son kitapta da, gözlemlerimi aktararak okurun o dönemi ve bu günü kıyaslamasını istedim. Dünya kadınlar için bugün eskisinden daha iyi değil çünkü! n Özellikle kız çocuklarının mağduriyeti üzerinde duruyorsunuz; bunu Kumsaldaki Kız dan biliyoruz. Bu kitapta da, çocuk gelin olgusunun yüzyıl öncesine ait olduğunun altını çiziyorsunuz. Bugün çocuk gelin sayısının katlanarak artışını neye bağlıyorsunuz? Kadın sorunları toplumun sorunlarından ayrılabilir mi? Otuz yıl önce ülkemizde asgari de olsa bir hukuki güvenlik vardı. Bugün ise borusunu öttüren serbest piyasa ekonomisinin hukukudur! Medyada görüyoruz: Aileler, kız çocuklarının yaşlarını büyüterek evlendirmek için mahkeme kapılarını aşındırıyorlar. El birliğiyle kadına bu konumunu benimsetmeye çalışıyorlar n Kitaptan kadın, geçimini kendi sağlayabilmeli, iletisini alıyoruz. Birey olmak, her şeyden önce başkalarına muhtaç olmadan Tülin Tankut Ayizi Kitap 200 s. Tülin Tankut yaşamak, demekse, bunun için ön koşul bir işte çalışmak oluyor. Ancak, kızlar için evlilik kararını, yüz yıl öncesindeki gibi aileler veriyorsa, çocuk gelinin birey olma şansı hiç kalmıyor, demektir. Çocukluğunu yaşayamadan kadın sorunları nı yaşıyor! Bu durumda ülkenin ihtiyaç duyduğu iş gücüne nasıl katılacak? Toplum içinde kendini birey olarak nasıl kanıtlayacak? Madalyonun öbür yüzü: Bugünün bir gerçeği olarak kadın, iş yaşamında sürekliliği olmayan düşük ücretli işlerde, uzun saatler çalıştırılıyor. İşçi kabul edilmiyor. Ev eksenli çalışmalarda da ev kadını statüsünde; istatistiklere girmiyor. Öte yandan kendisini güçsüz kılan aile bağlarından sıyrılamıyor. Eğitim ve hukuk kurumları, medya el birliğiyle kadına bu konumunu benimsetmeye çalışıyor. Ezilmişliğinin farkına varması bu yüzden kolay olmuyor. n Kadına yönelik şiddet de kadın- erkek eşitsizliğinden kaynaklanmıyor mu? Küresel politikaların kışkırttığı rekabet ortamı, toplum içindeki eşitsizliği artırırken şiddete zemin hazırlıyor. Şiddet ise, bildiğiniz gibi, erkeğin iktidarını sürdürmesine yarayan bir araçtır. Erkeğin üzerindeki toplumsal baskı, erkeklik konumunu koruması için ona cinayet bile işletebiliyor (2014 verilerine göre, ülkemizde yılda on bin kız çocuğu, aile içindeki şiddet yüzünden evden kaçıyor). Öykülerimde kadın sorunlarını işlemem boşuna değil. Başörtülü köylü kadın Dereme dokunma! pankartını açıyor Küresel politikaların kışkırttığı rekabet ortamı, toplum içindeki eşitsizliği artırırken şiddete zemin hazırlıyor. Şiddet ise, bildiğiniz gibi, erkeğin iktidarını sürdürmesine yarayan bir araçtır n Ezilmişliğin farkına varmak kolay olmuyor, dediniz. Sözlerinizden, cinsler arası eşitsizliğe karşı mücadelede bilgilenmenin önemi ortaya çıkıyor. Bildiğiniz gibi, özgürlük mücadele vererek kazanılır. Moda deyimle söylersek, bugün hukuk herkese lazım. Ben bir yurttaşım, diyebilmek, yurttaşlık bilincinin gelişmesiyle mümkündür. Biz kadınlar, içinde bulunduğumuz olumsuz koşulların toplumsal düzenden kaynaklandığını kavramak zorundayız. İşin umut verici yanı, artık okuma yazma bilmeyen kadınlarımız bile, toplumsal düzenin gösterilmeye çalışıldığı kadar sağlam olmadığını fark ediyor. (Başörtülü köylü kadın Dereme dokunma! pankartını açarak eylem yapıyor.) n Kitapla bitirelim, istersiniz. Bu arada kitabınızın gelirini, bu yıl 25. kuruluş yıldönümünü kutlayan Kadın Eserleri Kütüphanesi Ve Bilgi Merkezi Vakfı na bağışladığınızı okurlarımıza duyuralım. Son olarak ne söylemek istersiniz? Seksenlerden günümüze dünya hızla değişiyor. İleri teknoloji sayesinde insanlar arası iletişim, dayanışma, uluslararası net-work lerle sağlanıyor. Bu değişimin dezavantajları kadar iletişim anlamında avantajlarını da görmeliyiz. Özellikle ömrü evde geçen kadınlar için. Edebiyat anlayışı da değişiyor kuşkusuz. Ancak yazardan beklenen ne sorusuna benim yanıtım (hâlâ): Sorunlarımızın ve sorumluluklarımızın bilincinde olmalıyız.

13 Aydınlık 3 Temmuz 2015 Cuma 13 GÖKÇE GÖKÇEER Çocuk / Genç Beatles-severlere... Beş Yıldızlı Ev Pelin Güneş, Resimleyen: Doğan Gençsoy, Tudem Yayınları, 145 s. Mizahsız bir hayatı şiirsiz bir dünyaya benzeten Pelin Güneş in kaleminden süzülen bu keyifli öyküler, çocukların dünyasına dair bazı kemikleşmiş olumsuz alışkanlıkları gündeme taşıyarak, okurlarını eleştirel bir pencereden bakmaya ve hareketlerini sorgulamaya yönlendiriyor. Doğan Gençsoy un mizahı elden bırakmayan çizimleriyle Pelin Güneş in öykülerine enerji kattığı Beş Yıldızlı Ev de, her biri hayatın içinden, hayat kadar gerçek toplam on beş öykü yer alıyor. Öykü yazma sırası şimdi de sizde! Bahçelerini süsleyen ahtapotlar, kalbimizi süsleyen şarkılar ve kitaplar var Beatles dinleyerek büyümek bir ayrıcalıktır. Bunu dinleyen bilir, dinlemeyene sivrisinek saz Bu efsane grubun iki üyesi çok uzaklara gitmiş, kalan ikisine de her an bir şey olacak korkusuyla yaşarken, arada bize hediye ettikleri ekstra mutlulukların tadına doyum olmuyor. Müzikleriyle büyüdük, ama arada kitaplarını da okuduk iyi ki!.. Hem de çocuk kitaplarını Hem de tamamen kişisel bir vurgu elbette. İlk olarak Paul McCartney High in the Clouds u yazdığında çok heyecanlanmış, kitabın Türkçe basılmasını beklemiştim. Ama olmadı Kısmet Ringo Starr aymış! Asıl adı Richard Starkey olan, ama tüm dünyanın Ringo Starr olarak tanıdığı, Beatles grubunun ünlü davulcusunun iki yıl önce yayımlanan Octopus s Garden adlı kitabı Türkiye de de Redhouse Kidz tarafından yayımlandı. Kitabın klasikleşmeye aday çizimleri, bir Beatles hayranı olan Ben Cort a ait. Cort u, Aliens Love Underpants le başlayan Underpants serisinden tanıyoruz. Beatles ın Abbey Road albümü için Ringo Starr ın yazdığı Octopus s Garden şarkısının orijinal sözlerinden oluşan kitabın arkasında Türkçe çevirisi yer alıyor. Kitaba ek olarak, içinde Starr ın seslendirdiği ve daha önce hiçbir yerde yayımlanmayan versiyonun yer aldığı bir CD de bulunuyor. CD de ayrıca, çocuklar şarkıyı kendileri söyleyebilsin diye enstrümantal versiyon ve Starr ın sadece şarkının sözlerini okuduğu bölümler de var. Octopus s Garden ın yazılış hikayesi, en az şarkı ve kitap kadar güzel: Yıl 1968 Tüm dünyanın hayran olduğu oyuncu Peter Sellers, Sardinya ya teknesiyle yapacağı bir geziye grup üyelerini de davet eder. Gezi sırasında Ringo Starr ın canı balık-patates ister ve sipariş verir. Ancak kaptan, balık istediği halde ona ahtapot servis ettirir ve kaptanla ikisi ahtapotlarla ilgili çok güzel bir sohbetin içinde kaybolurlar. Kaptan Ringo ya ahtapotların denizin dibinde parlak nesneler ve taşlar toplayarak mağaralarının önündeki bahçelerini nasıl süslediklerini anlatır. Ringo Starr bundan çok etkilenir. Daha sonra o gün kaptanla konuşurken yaşadığı hisleri birebir şarkıya aktarır ve sözleri yazmaya aynı duyguyla başlar: Denizin altında, gölge bir yerde, ahtapotun bahçesinde olmak isterdim... Kitabını dünyadaki bütün ahtapotlara barış ve sevgi dilekleriyle birlikte ithaf eden 75 yaşındaki Starr, müziğe yıllarını hatta ömrünü vermiş bir değerli müzik adamı. Çocuk kitapları yazan ünlüler furyasına katılmak istediği için mi yoksa Octopus s Garden ın bir çocuk kitabı olarak da ne kadar değerli olacağını ve uygun düşeceğini hissederek mi bu adımı attı bilmiyoruz. Ben ikinci seçeneği daha yakın buluyorum; çünkü içimdeki sevgi buna inanmamı sağlıyor. Denizin altında, gölge yerlerde ahtapotlar bahçelerini süslerken, biz Beatles hayranları da şarkılar ve kitaplarla mutluluktan coşuyoruz. Çocuklarımıza da barışı, sevgiyi ve dostluğu şarkılar eşliğinde öğretebilmek dileğiyle Ahtapotun Bahçesi Ringo Starr Çev: Turgay Bayındır Resimleyen: Ben Cort Redhouse Kidz Yayınları, 32 s. Başparmak Çocuklar Yalvaç Ural, Yapı Kredi Yayınları, 192 s. Çocuk yazınının usta ismi Yalvaç Ural, Başparmak Çocuklar da bir araya getirdiği denemelerinde, internet ve bilgisayar oyunları başta olmak üzere, teknolojinin şekillendirdiği yeni çocuk lara ve onlara ayak uydurmaya çalışırken kendilerini de dönüştüren anne babalara odaklanıyor. Yararın zarara evrildiği noktaların altını özenle çizerken, teknolojinin çocukların gelişiminde üstlendiği kritik role dikkat çekici ve düşündürücü örneklerle değinen Yalvaç Ural, tetris ten tabletli lazımlık a uzanan şaşırtıcı süreci kendine özgü mizahî üslubuyla değerlendiriyor. Buğday ile Pamuğun Yolculuğu Zafer İşçi, Limon Kitap, 64 s. Ninem erkenden yatırdı bizleri. Yarın sabah buğday toplamaya gidecekmişiz. Ninem beni yatırırken; Buğdaylar senin boyunu geçti mi öyle altın gibi sararıp bozardılar mı, gelin bizi toplayın derler. Bizler de gidip onları toplayıveririz diyerek açıklama yaptı. Yaz tatilinde köye dedesinin yanına giden küçük bir çocuğun maceralarını okurken, köy yaşamını öğrenecek, buğday ve pamuğun nasıl yetiştirildiğini bir çocuğun dilinden okuyacaksınız. Bir Keloğlan Bir de Eşeği Koray Avcı Çakman, Resimleyen: Uğur Altun, Can Çocuk Yayınları, 64 s. Bu kitaptaki masallar bilmediğimiz diyarlardan bilmediğimiz zamanlardan sesleniyor bizlere. Her masalda olduğu gibi bu kitaptaki masallarda da iyilerle kötüler bir araya geliyor, adalet yerini buluyor. Sen iyisi mi bizi dinle Onlar şarkı söylerken Bazen susup onları dinledim Bazen de kurbağalara eşlik ettim. Sonra da bire bin kattım Bir sürü masal anlattım.

14 14 3 Temmuz 2015 Cuma Aydınlık Yeni çıkanlar İstanbul Friedrich Schrader Çev: Kerem Çalışkan Remzi Kitabevi, 240 s yılları arasında İstanbul da yaşamış olan Alman gazeteci Friedrich Schrader ( ) İstanbul u adım adım gezer ve izlenimlerini İstanbul da çıkan Osmanischer Lloyd gazetesinde yayınlar. Gerçek bir İstanbul âşığı olan Schrader in bu yazılarının derlendiği İstanbul kitabı, I. Dünya Savaşı yıllarının çalkantısı içinde günümüze kadar tarihin karanlık sayfalarında kalmıştır. Rönesanslar Jack Goody, Çev: Bahar Tırnakçı, İş Bankası Kültür Yayınları, 428 s. Dünyanın en seçkin sosyal bilimcilerinden biri son bin yılın önemli tarihsel meselelerinden birini konu ediniyor: Avrupa Rönesans ı modernite anlayışımızın odağındaki benzersiz konumunu hak ediyor mu? Jack Goody, Avrupa örneğini İslam, Çin ve Hint kültürlerinde gerçekleşmiş benzer rönesanslarla bağlantılı olarak irdeliyor ve Avrupa nın bu yabancı kültürlere olan borcu üzerinde duruyor. İmkansız Hayat Eduardo Berti Çev: Münir Göle Alakarga Yayınları, 111 s. İmkânsız Hayat, Berti nin pek çok dile çevrilmiş, büyük övgüler almış bir kitabı. Bu kısa kısa öyküleri okurken, Berti nin pek çok konuda düşüncelerini de almış oluyorsunuz kuşkusuz, çünkü öyküyü belli sınırlar içinde görmüyor yazar. Tersine, tüm kısalığına karşın sınırlara her anlamda karşı çıkmak zorundadır öykü. Onun bıçak sırtı yolculuğu da bunu gerektirir. R leri Söyleyemeyen Çocuk Ayşe Seyla Ertem Bizim Kitaplar, 230 s. Bu kitabı okurken, çay kahve eşliğinde bir dostunuzla karşılıklı konuşuyormuş gibi hissedeceksiniz kendinizi. Türk filmlerinden, klasikleşmiş edebiyat eserlerinden, çocuk eğitiminden, hayatın anlamından, daha birçok konudan söz edeceksiniz. Şiirlerin ve resimlerin eşliğinde, 1960 lardan günümüze bir yolculuğa çıkacaksınız. Bir de deneyimli bir öğretmenden meslek sırları öğreneceksiniz. Umudu Yaşatmak Hawa Abdi, Sarah J. Robbins, Çev: Sevin Turan Modus Kitap, 264 s. Bir çocuk gelin, bir kadın doğum uzmanı doktor, bir hukukçu, bir anne, bir kadın hakları aktivisti, bir yardım meleği, tehditlere ve tehlikelere aldırmayan bir lider, bir bakan yardımcısı ve bir kadın: Somalili Dr. Hawa Abdi. Şiddet ve yıkım dalgalarına karşı bir kadının dünyanın en tehlikeli yerlerinden birinde binlerce kişiyi eğitip, doyurup iyileştirmesinin ilham verici öyküsü Nazik Bir Durum John Le Carre, Çev: Ali Cevat Akkoyunlu, Kırmızı Kedi Yayınevi, 320 s. İslami terörle mücadele kılıfı altında paralı askerler sağlayan bir şirketle kirli bağlantılar kuran hırslı bir bakan Bu kumpası aydınlatmak için giriştiği araştırmalarda devlet sırlarından küresel ekonominin komplolarına, cinayetlerden entrikalara sürüklenen genç bürokrat, pastoral İngiliz taşrasında emekli bir diplomat ve başına buyruk güzel kızıyla kader birliği yapacaktır. İyi ki Öldün Cahit! Cahit Kayra Tarihçi Kitabevi, 152 s Necip Azakoğlu, Murat Katoğlu ve Melih Aşık ile gürültülü bir tartışmaya girmiştik. Ben Arapları savundum. ( ) Yahu bilmem hangi şeyh bizim Moda daki Atatürk ün kurduğu kulüp binasını satın almış. Sen ne cahil adamsın? Koca Osmanlı yı kemiren, çürüten, ağyara zebun eden bu Arap-Doğu kültürü değil miydi? -Kitaptan- Atıştırmalıklar Kitabı Ebru Omurcalı Alfa Yayıncılık, 265 s. Ebru Omurcalı ister kahvaltı, ister beş çayı, isterseniz de piknik için hazırlanabilecek, hafif, lezzetli, misafirleriniz için şık, çocuklarınız için de eğlenceli tarifler sunuyor. Türk ve dünya mutfağından tariflerin yer aldığı bu kitapta; ulaşılabilir malzemelerle hazırlayabileceğiniz lezzetli tostlar, sandviçler, kahvaltılık soslar, hamur işleri ve daha fazlasını bulabileceksiniz. Kaçkınlar Kahvehanesi Barlas Özarıkça Encore Yayınları, 288 s. Yaşarken kendi hayatınızı değil de başkalarının size verdiği hayatları yaşadığınızı fark ettiniz mi? Kendi hayatınızı bulmak için, başkalarının hayatlarından hiç kaçtınız mı? Kaçtığınız yerde bile, tutsak edildiğinizi, çırpındıkça mahrem yaşantılarınızın bile size karşı kullanıldığını; dünya denilen sistem içinde dönüştürülmeye çalışılan bir denek olduğunuzu gördünüz mü? İnsan Vücudunun Öyküsü Daniel E. Lieberman Çev: Raşit Bilgin Say Yayınları, 616 s. Lieberman, evrimsel bir bakış açısının, hastalıkların niçin ortaya çıktıklarını anlamamıza ve daha da önemlisi önlememize nasıl yardımcı olacağını, son derece açık ve kolay anlaşılır bir dille anlatıyor. Bu kitapta bir yandan insan vücudunun muhteşem yolculuğuna tanık olurken, bir yandan da sağlıklı bir yaşama yönelik ipuçları bulacaksınız. Akıncılar ve AK-Gençlik ten AKP ye Turhan Feyizoğlu Tekin Yayınevi, 480 s. 12 Eylül darbesiyle önü açılan, beslenip büyütülen dini örgütlenmeler içinde öne çıkan bir hareket Turhan Feyizoğlu 1980 öncesi Akıncılar olarak bilinen bir gruptan AK Gençliğe, AKP ye uzanan bu hareketi mercek altına alıyor, belgesel nitelikte bir anlatımla okura sunulan kitap, araştırmacılar için de kaynak oluşturuyor. Anıtkabir in Ötesi (Atatürk ün Mezar Mimarisi) Christopher S. Wilson Çev: Mehmet Beşikçi, Koç Üniversitesi Yayınları, 176 s. Ölümünün ardından Anıtkabir e nakledilene kadar Atatürk ün naaşı farklı yerlerde kaldı, halkın ziyaretine açıldı. Bu kitap, Atatürk ün naaşının tutulduğu bu yerleri inceliyor. Bunlardan hareketle, mezar mimarisinde ortaya çıkan Atatürk temsillerinin ulusal ve kolektif belleği şekillendiren faktörlerle ilişkisini ortaya koyuyor.

15

16

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan

KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan USTALARA SAYGI-ANMA SOKAK AÇILIŞI F.DOSTOYEVSKİ SÖYLEŞİ / DİNLETİ - İMZA ATAOL BEHRAMOĞLU

Detaylı

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Anadolu coğrafyasında bazı yerler vardır... O yerler, şehirler, kasabalar, beldeler,

Detaylı

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES (1899-1986) ARJANTİNLİ ŞAİR, DENEME VE KISA ÖYKÜ YAZARIDIR. 20. YÜZYILIN EN ETKİLİ

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

TÜRK EDEBİYATINDA 26 DURAK 254 ŞAİR VE YAZAR

TÜRK EDEBİYATINDA 26 DURAK 254 ŞAİR VE YAZAR LYS YE HAZIRLIK TÜRK EDEBİYATINDA 26 DURAK 254 ŞAİR VE YAZAR Ş. İBRAHİM YILDIRIM Beta Yayın No : 3350 2. Baskı Ocak 2016 - İSTANBUL ISBN 978-605 - 333-508 - 5 Cop yright Bu ki ta bın bu ba sı sı nın Tür

Detaylı

ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017

ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017 ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017 Ağustos Böceği ile Karınca Hafta Sınıf Düzeyi ve 4. Sınıf Süre Yöntem ve Teknik 40 Dakika drama, beyin fırtınası KAZANIM SÜREÇ Araç - Gereç Çizgi film CD si veya Masal kitabı Karınca

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019 EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019 FANTASTİK EDEBİYAT, DİSTOPYA VE FELSEFE 8 OCAK 2019, SALI 14.30 /BURÇAK EYÜBOĞLU ODİTORYUMU

Detaylı

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye

Detaylı

Sevgili dostlar. 53 yıldan sonra avukatlığı bırakmak zorunda kaldım. Sizlere son bir anımı sunuyorum. Sevgiler, saygılar.

Sevgili dostlar. 53 yıldan sonra avukatlığı bırakmak zorunda kaldım. Sizlere son bir anımı sunuyorum. Sevgiler, saygılar. MESLEĞE VEDA From: Güney Dinç Sent: Wednesday, April 16, 2014 1:56 PM To: Subject: [ÇEHAV] Mesleğe Veda Sevgili dostlar. 53 yıldan sonra avukatlığı bırakmak zorunda kaldım. Sizlere son bir anımı sunuyorum.

Detaylı

EKİM ÜNİTE II ÖĞRETİCİ METİNLER

EKİM ÜNİTE II ÖĞRETİCİ METİNLER SEYYİT MAHMUT HAYRANİ ANADOLU LİSESİ 015 016 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİL VE ANLATIM İ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI EYLÜL ÜNİTE I METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI ÜNİTE 1 İLETİŞİM, DİL VE KÜLTÜR HAFTA

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI KDZ.EREĞLİ ANADOLU LİSESİ 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI KDZ.EREĞLİ ANADOLU LİSESİ 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI 013 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI KDZ.EREĞLİ ANADOLU LİSESİ 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI AY: EYLÜL (11 İş Günü Hafta) GÜN SAAT KONULAR ÖĞRENCİLERİN KAZANACAĞI HEDEF VE DAVRANIŞLAR

Detaylı

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK Sosyal ve siyasi yaşamda Bodrum un tanınmış simalarından biri olan Nuran Yüksel yaşamını kitap haline getirdi. Nuran Yüksel kitabının sadece kendi

Detaylı

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe? Ekşi, 1 Buse Ekşi 21502152 TURK 101-74 Ali Turan Görgü Final Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe? Yaşadıkları çevrenin sorunları ile ne kadar ilgili hiç düşündünüz

Detaylı

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun olduktan (1972) sonra bir süre aynı bölümde kütüphane memurluğu yaptı (1974-1978). 1976 da Türk

Detaylı

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ Her yönüyle edip (edebiyatçý) ve öðretmen Ýbrahim Zeki Burdurlu nun ölümsüz bir yapýtý elinizi öpüyor. Burdurlu bu çalýþmasýnda, cennet Anadolu nun deðiþik yörelerinden

Detaylı

Köy Enstitülerinin yerine açılan İmam Hatip okullarından elli yıldır bir tek yazar, şair çıkmadı.

Köy Enstitülerinin yerine açılan İmam Hatip okullarından elli yıldır bir tek yazar, şair çıkmadı. Köy Enstitülerinin yerine açılan İmam Hatip okullarından elli yıldır bir tek yazar, şair çıkmadı. Fakir Baykurt tan Unutulmaz Köy Enstitüleri Fakir Baykurt, Türk edebiyatının tartışmasız öncülerinden biri.

Detaylı

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. dipnot Ece Ayhan Kardeşim Akif Akif Kurtuluş'a Mektuplar Hazırlayan Eren Barış sı "dipnot Akif Kurtuluş: 1959, Ankara. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1981 yılında bitirdi. İlk şiiri, 1980 yılında Türkiye

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart! On5yirmi5.com Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart! Üniversitelerin açılmasıyla birlikte geçen hafta İstanbul Polisi, Beyazıt ve Beşiktaş'ta bir dizi korsan fotokopi baskını gerçekleştirildi.

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun Resimleyen: Uğur Altun Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 2. basım Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ Resimleyen: Uğur Altun Yayın Koordinatörü: İpek Şoran

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem YALNIZ BİR İNSAN Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem öyle sonunda hep iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı veya bir suçluyu bulmak için

Detaylı

AHMETLER İLKOKULU. Okul Binası

AHMETLER İLKOKULU. Okul Binası AHMETLER İLKOKULU Ahmetler Köyü İlkokulu 1947 yılında köylüler tarafından imece yöntemiyle yapıldı. Bundan önce köy odasının alt katında hazırlanan yer, "Mektep" olarak kullanılıyordu. Mektep'te ilkokul

Detaylı

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ Oya Baydar, Mine Söğüt, Özcan Yüksek, Ercan Kesal, Arif Keskiner ve Melih Güneş konuklarla sohbet etti 86. İzmir Enternasyonal Fuarı nda bu yıl ilk

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

YAZ DEMEDEN ÖNCE. Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni. gulseminkucba@terakki.org.tr. Terakki Vakfı Okulları 2. Yazma Becerileri Sempozyumu

YAZ DEMEDEN ÖNCE. Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni. gulseminkucba@terakki.org.tr. Terakki Vakfı Okulları 2. Yazma Becerileri Sempozyumu YAZ DEMEDEN ÖNCE Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni gulseminkucba@terakki.org.tr AMACIMIZ Okuma ve yazma eylemlerini temellendirmek, Yaratımla ilgili her aşamada yaratıcılığın bireyin gözlem ve birikimlerine

Detaylı

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı. MUSA TAKCI KİMDİR? İyi bir öğretmen, koruyucu bir ağabey, saygılı bir evlat, şefkatli bir baba, merhametli bir eş, çok aranan bir kardeş, güçlü bir şair, disiplinli bir yazar, hayırlı bir insan, güzel

Detaylı

CUMHURİYET BAYRAMI TÖRENİMİZ...

CUMHURİYET BAYRAMI TÖRENİMİZ... İçindekiler CUMHURİYET BAYRAMI TÖRENİMİZ... 1 10 KASIM TÖRENİMİZ... 4 DÜNYA ÇOCUK KİTAPLARI HAFTASINI KUTLUYORUZ!... 4 KASIM AYI ETKİNLİK TAKVİMİ... 4 EĞİTİMDE İZLERİMİZ... 5 EKO OKUL KÖŞEMİZ... 17 KUTLUYORUZ...

Detaylı

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

#OkulumPakkan dan Merhaba...

#OkulumPakkan dan Merhaba... Haftalık Bülten Cilt 1 Sayı 7 2 Kasım 2018 #OkulumPakkan dan Merhaba... Beni eskiden tanıyanlar bilirler, bu okulu kurarken ezbersiz eğitim üzerine çok kafa yordum, çok söz söyledim Bilgiye bu kadar kolay

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

İBRAHİM DEMİREL FOTOĞRAF DİLİNDE BİR SÖYLEŞİ. asosöyleşi

İBRAHİM DEMİREL FOTOĞRAF DİLİNDE BİR SÖYLEŞİ. asosöyleşi FOTOĞRAF DLNDE BR SÖYLEŞ K R K Y L N B R K M BRAHM DEMREL brahim DEMREL, 1941 yılında Malatya Akçadağ ilçesi Durulova (Körsüleyman) köyünde doğdu. lkokulu köyünde okuduktan sonra Akçadağ Öğretmen Okulu,

Detaylı

Yeşaya Geleceği Görüyor

Yeşaya Geleceği Görüyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Yeşaya Geleceği Görüyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Uyarlayan: Mary-Anne S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016)

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016) ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (07 Aralık 2015-15 Ocak 2016) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca

Detaylı

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Mart 2009 Kendi Yaşam Öykünüzü Yazın Diyelim ki edebiyatla uğraşmak, yazı yazmak, bir yazar olmak istiyorsunuz. Bu

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

www.turkceciler.com Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

www.turkceciler.com Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi www.turkceciler.com Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi OKUMA GELİŞİM DOSYASI 204 OKUMA ALIŞKANLIĞININ KAZANDIRILMASI Okuma; kelimeleri, cümleleri veya bir yazıyı bütün unsurlarıyla görme, algılama, kavrama

Detaylı

BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL

BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfinle kurul Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer

Detaylı

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken Engin Deniz İpek 21301292 Üniversite Üzerine Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken formüllerden ya da analitik zekayı çalıştırma bahanesiyle öğrencilerin önüne

Detaylı

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? 3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi

Detaylı

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr

Aile Bülteni. ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı. aile.gov.tr Aylık Süreli Elektronik Yayın ANKA Çocuk Destek Programı nın Tanıtımı Yapıldı Bakan İslam, 2015 yılı sonuna kadar, yurt ve yuvalarda şu anda kalmakta olan bin civarında çocuğumuzun da çocuk evlerine geçişini

Detaylı

''Hepimiz Atatürk'üz''

''Hepimiz Atatürk'üz'' ''Hepimiz Atatürk'üz'' Mustafa Kemal Atatürk tüm yurtta anıldığı gibi Beşiktaş'ta da törenlerle anıldı. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal Atatürk'ün 74. ölüm yıldönümünü anma gününde özel bir mesaj

Detaylı

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını

Detaylı

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ BAHARA MERHABA Toprağın ve suyun güneşle buluştuğu, doğanın canlandığı, aydınlık ve sıcak günlere kavuştuğumuz güzel bahar aylarına merhaba dedik. Baharın verdiği canlılık ve heyecanla eğitim- öğretim

Detaylı

Bodrum a gönül veren ünlüler Trafo da buluştu

Bodrum a gönül veren ünlüler Trafo da buluştu Bodrum a gönül veren ünlüler Trafo da buluştu Bodrum Ticaret Odası (BODTO) ve Bodrum Belediyesi tarafından ortaklaşa düzenlenen organizasyon ile yaşamının bir bölümünü Bodrum da geçirmiş ve Bodrum a gönül

Detaylı

iyi günler sevgili ilk yar'larımızın değerli dostları, Bugün geçmişlere gideceğiz, çünkü yakınlarda kulaklarını çok çınlatmıştık... Ne kadar güzel bir örnek çalışmaydı öğretmenlerimizin sevgili Ahmet Hocamızın

Detaylı

SAGALASSOS TA BİR GÜN

SAGALASSOS TA BİR GÜN SAGALASSOS TA BİR GÜN Çoğu zaman hepimizin bir düşüncesi vardır tarihi kentlerle ilgili. Baktığımız zaman taş yığını der geçeriz. Fakat ben kente girdiğim andan itibaren orayı yaşamaya, o atmosferi solumaya

Detaylı

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır. BEŞ HECECİLER Milli edebiyattan etkilenen Beş Hececiler, milli kaynaklara dönmeyi ilke edinmişlerdir. Şiire I. Dünya Savaşı Milli Mücadele yıllarında başlayıp Mütareke yıllarında şöhret kazanan edebi topluluktur.

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI!

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI! İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI! Türkiye nin gündemine damgasına vuran önemli toplumsal ve politik konularının tartışıldığı

Detaylı

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler. Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.de www.wahreliebewartet.de Avrupa ülkelerindeki gençlik denilince

Detaylı

II. başarıya III. çalışmıyorsanız IV. ulaşmanız

II. başarıya III. çalışmıyorsanız IV. ulaşmanız SABEDİN TÜRKER İÖO 5.SINIF TÜRKÇE Cümlede Anlam TEST 37 1) V. mümkün değildir I. II. başarıya III. çalışmıyorsanız IV. ulaşmanız Yukarıda numaralandırılmış sözcüklerden anlamlı ve kurallı bir tümce oluşturulduğunda

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi:

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi: Değerli Velilerimiz, 2017 yılının son ayında, güneşin hafifçe ısıttığı günlerdeyiz. Havalar hala, öğrencilerimizin bahçede neşeyle oynamalarına müsait. Palto giyme koşuluyla teneffüslerde temiz havada

Detaylı

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ 1 Değerli Velimiz, Geçtiğimiz hafta sonunda 2-6.sınıflardaki öğrencilerimizin

Detaylı

ORDU SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI

ORDU SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI ORDU SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI 1 40. KARADENİZ ODA BAŞKANLARI TOPLANTISI ORDU MALİ MÜŞAVİRLER ODASI EV SAHİPLİĞİNDE 29-30 HAZİRAN TARİHLERİNDE ORDU DA YAPILDI. Ordu'da düzenlenen ve mesleki

Detaylı

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası Monet, 1873 Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası Zaman, çiçeği burnunda bir öğle vakti. Saçaklı bir güneş, taç yaprak beyazı bulutların arasından geçip cömertçe merhametini sunuyor bizlere. Çiçekli bir

Detaylı

Benimle Evlenir misin?

Benimle Evlenir misin? Benimle Evlenir misin? Bodrum sokakları ilginç bir evlenme teklifine daha sahne oldu. Bodrumlu genç kaptan Ali Özbaylan 9 yıl önce tanıştığı kız arkadaşı Tuba Cihat a, Milta Marina da bulunan bir kafede

Detaylı

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon un davetiyle Bodrum a gelen Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor. Van Mustafa Cengiz Ortaokulu Mor Menekşeler

Detaylı

DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS A-Çocuk Edebiyatı Ön Koşul

DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS A-Çocuk Edebiyatı Ön Koşul DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS A-Çocuk Edebiyatı 254 4 2 2 4 Ön Koşul Dersin Dili Türkçe Dersin Seviyesi Lisans Dersin Türü Zorunlu Dersi Veren Öğretim Elemanı Dersin Yardımcıları

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı HİKÂYE Edebiyat

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

II) Hikâye Dışı düzlemi

II) Hikâye Dışı düzlemi HİKÂYE ETME DÜZLEMLERİ Prof. Dr. Rıza FİLİZOK Günümüz edebiyat araştırmalarında yeni bir bilim anlayışının derin izleri vardır. Özellikle yapısal metin analizinde artık temel kavramlar görecelilik ve fonksiyon

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Büyük Öğretmen İsa

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Büyük Öğretmen İsa Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Büyük Öğretmen İsa Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Büyük Öğretmen İsa

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Büyük Öğretmen İsa Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Büyük Öğretmen İsa Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI EMRE KÖROĞLU CHP BODRUM İLÇE BAŞKANLIĞINA YENİLİKÇİ VE BAŞARI ODAKLI BİR SİYASET İÇİN ADAY OLDUĞUNU AÇIKLADI Emre Köroğlu 29 Kasım 2015 Pazar günü yapılacak

Detaylı

2013 YILI Faaliyet Raporu

2013 YILI Faaliyet Raporu 222 YILI Raporu YILI YILI R a proayili rpuo r u 223 İçindekiler 8 Mar t Dünya Emekçi Kadınlar Günü 10 Kasım Atatürk ü Anma G ı d a G ü v e n l i ğ i Pa n e l i ( 1 9 O c a k 2 0 1 3 ) P l a s t i k K a

Detaylı

Editörden. Editör Doç. Dr. Onur KÖKSAL

Editörden. Editör Doç. Dr. Onur KÖKSAL Editörden 2014 yılında çalışmalarına başladığımız INESJOURNAL ın (Uluslararası Eğitim Bilimleri Dergisi / The Journal of International Education Science) onuncu sayısını yayınlamış bulunmaktayız. Uluslararası

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI! İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI! Türkiye nin önemli toplumsal ve politik konularının tartışıldığı İstanbul Aydın Üniversitesi

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik BURCU ŞENTÜRK 1984 yılında Eskişehir de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü nü bitirdi. ODTÜ Sosyoloji Bölümü nde yüksek

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya MOTİVASYON Nilüfer ALÇALAR 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya Motivayon nedir? Motivasyon kaynaklarımız Motivasyon engelleri İşimizde motivasyon

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (19 Aralık Şubat 2017)

ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (19 Aralık Şubat 2017) ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (19 Aralık 2016-10 Şubat 2017) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca

Detaylı

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM ÊMILE ZOLA-GERMINAL Kara elmas Nice canlar yaktı, nice gülüşleri söndürdü yüzyıllardır. Milyonlarca madenci indi yerin derinlerine, kimisi çıkamadı, kimisi canının yarısını

Detaylı

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATININ OLUŞUMU KAZANIMLAR.Osmanlı Devleti ni güçlü kılan sosyal, siyasi düzenin bozulma nedenlerini.batı düşüncesine,

Detaylı

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK YARATICI OKUMA DİZİSİ Şiir Resimleyen: Yasemin Ezberci Yaratıcı Okuma Dosyası: Nilser Utku 2 BASIM Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Resimleyen: Yasemin Ezberci

Detaylı

Çocuklara sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır

Çocuklara sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır Çocuklara sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır Nisan 23, 2012-10:12:04 Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ülkesinin çocuklarına, gençlerine gerekli yatırımı yapmayan, gereken sorumluluğu ve özeni yerine

Detaylı

SOSYALLEŞEBİLEN ÖĞRENCİNİN İLETİŞİMİ DE GÜÇLÜ OLUYOR

SOSYALLEŞEBİLEN ÖĞRENCİNİN İLETİŞİMİ DE GÜÇLÜ OLUYOR 2007 yılında Çankaya Üniversitesi İşletme Bölümü nden birincilikle mezun olan, ayrıca Uluslararası Ticaret Bölümümüzde çift ana dal yapan, 2010 yılında da İşletme Yönetimi Yüksek Lisans Programı ndan mezun

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20 Düğünlerde Takılan Sahte Paralar Yüksek eğitimini tamamlamış, babası ticaretle uğraşan, annesi ise bir bankada görevli bulunan bir ailenin tek kızıydı. Okul arkadaşı ile evlenmeye karar vermişlerdi. Damat

Detaylı

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR RENKLER Ben bir küçük ressamım Pembe sarı boyarım Yeşil yeşil ormanlar Mavi mavi denizler Turuncudur portakal Gökte sarı güneş var Fırça kalem ve kağıt Olmazsa resim olmaz Reklerle oynamaktan Hiç bir çocuk

Detaylı

Vergide son gün yarın

Vergide son gün yarın Vergide son gün yarın BEŞİKTAŞ Belediyesi vergi öemeleri konusunda vatandaşları bilgilendirdi. Son günün 30 Kasım olduğu hatırlatılan bilgilendirme notunda vergilerin nasıl ve nereye yatırılacağı konusunda

Detaylı