DİVRİĞİ MADEN İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRÜ İLE GÖRÜŞME

Transkript

1 1 MART 2012 SAYI: 22 SAYFA 1 İrtibat: yenidivrigigazetesi@gmail.com MUSTAFA TARAKÇI * CEMAAT E DAİR Bügünlerde cemaati yani Gülen Hareketi ni çok konuşur olduk. 18 Şubat 2012 günü köşe yazısında milliyet gazetesi baş yazarı Sayın Güneri Civaoğlu bu konuda bir tespitte bulunuyordu. * Özgeçmiş DİVRİĞİ MADEN İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRÜ İLE GÖRÜŞME Divriği Etibank Maden İşletmeleri OYAK a satılınca, ERDEMİR adıyla ve özel sektör zihniyetiyle faaliyete devam eder oldu. Bir dönem madende çalışan mühendis ve idari personel ağırlıklı olmak üzere kritik personelin yaşam mekânı olan CÜREK boşaltıldı ve uzun bir süredir kaderine terk edildi. Cürek, eskiden Ekinbaşı /Kilisecik Köyünün merası imiş. Etibank O meranın tapusunu yasal düzenlemeyle iskâna açmış, konut ve sosyal tesis yapmış. Son tahlilde o alan yani CÜREK bugün koruma kurulu kararı ile bir bakıma SİT alanı statüsünde; binaları yıkılamaz, ağaçları kesilemez vs. ERDEMİR Genel Müdürü Sayın Sedat Orhan bu ve benzer konuları konuşmayı müteakip, Ne oldu size ait olduğu kararı Yargıtay a temyiz e gitmişti; Yargıtay a 160 yeni hâkim alındı, bahse konu davada bir gelişme var mı,?takip ediyor musunuz? Orası size mi ait olacak yoksa komşu Ekinbaşı köyü ne mi? dedim. Avukatları olduğu halde davayı yakından takip etme şanslarının olmadığını söyledi. Bir gelişme olursa Yargıtay kendisi arıyormuş. Ümidinin davanın kendi lehlerinde sonuçlanacağı doğrultusunda olduğunu da sözlerine ilave etti. Divriği ye ne gibi katkıları olabilir sorum üzerine, Biz Divriği ye katkıda bulunmayı çok isteriz. Önümüze bir proje gelirse neden yardımcı olmayalım ki Mustafa Bey dedi. Sayın Mahir Tevrüz ün öncülüğü ve koordinatörlüğünde, MYO na yapılan yurt binasına katkılarını hatırlattı ULU CAMİ ETRAFINDAKİ EVLER NİSAN/MAYIS TA YIKILACAK Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası'nın çevresinin açılması için yapılan kamulaştırma çalışmaları devam ediyor. Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası'nın ikinci etap çevre düzenleme çalışmaları kapsamında kamulaştırılan binalarda oturan vatandaşlara 15 gün içerisinde evleri boşaltmaları amacıyla geçen hafta, Sivas İl Özel İdaresi İmar Kentsel Şube Müdürlüğü Koruma Uygulama Denetim Bürosu koordinatörü arkeolog Erdal Çetindağ başkanlığında oluşan ekip, evleri tek tek gezerek tebligat yaptı. Bu duruma tepki göstererek mahallede toplanan bazı vatandaşlar, kendilerine haziran ayına kadar süre verildiğini, yapılan tebligat işlemine anlam veremediklerini ifade etti. Mahallelilerin toplanması üzerine olay yerine güvenlik güçleri geldi. Divriği İlçe Emniyet Müdürü Ahmet Şaşmaz, vatandaşların sorunlarını dinledi. Kaymakam Salih Ayhan'ı arayan Şaşmaz, konuyla ilgili mahalle sakinlerine bilgi verdi. Mahalleliler, Şaşmaz'ın konuşmasının ardından olaysız dağıldı. Divriği Kaymakamı Salih Ayhan, yapılan bu tebligat işleminin bazı vatandaşların kamulaştırma çalışmalarını suistimal etmesinden kaynaklandığını ifade ederek; bu husus hemen çıkın yoksa yıkarız' anlamında değildir'' dedi. Bu yıl eser etrafında yoğun bir çalışma dönemi olacağını belirten Ayhan, ''Nisanmayıs gibi boşaltılan evleri yıkmaya başlayacağız, ifadesini kullandı.. JANDARMANIN BAŞARISI KAYMAKAM TARAFINDAN ÖDÜLLENDİRİLDİ 4 Aralık 2012 tarihinde aldığı bir ihbarı değerlendirten Divriği İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı, Cürek Tren İstasyonu nda çalınan 8 ton selet e (demir ray kelepçesi) müdahale etmiş,4 hırsız yakalanmış ve hâkim önüne çıkarılmıştı. Bu başarı, İlçe kaymakamı Sayın Salih Ayhan tarafından ödüllendirilmek istendi. Makamında İlçe Emniyet Müdürü Sayın Ahmet Şaşmaz olduğu halde jandarma personelini ağırlayan Kaymakam Bey, başta Bölük Komutanı J. Yzb. Aşkın Bozkurt olmak üzere; J. Bşçvş.Mutlu Atacan,J. Astsb. Çvş. Osman Tekoluk ve J. Üstçvş. İbrahim Gök e birer başarı belgesi takdim etti. DUYURU Değerli Okurlar, Gazeteniz Yeni Divriği ye bir sayfa daha ilave etmek istiyorum. Sayfanı adı: SÖYLEYECEK SÖZÜ OLANLAR yani sizin sayfanız. Her sayıda 8-10 hemşerimizin kısa yazısı, şiiri, anısı yayınlansın istiyorum. Genel olarak konumuz, Divriği, Divriğili ve Sevgi Ne dersiniz? Var mısınız? Mustafa Tarakçı Genel yayın Yöneteni GÖNDERME ADRESİ: yenidivrigigazetesi@gmail.com 1 MART 2012 SAYI: 22 SAYFA 1 ÜCRETSİZDİR

2 1 MART 2012 SAYI: 22 SAYFA 2 İrtibat: yenidivrigigazetesi@gmail.com TEBRİK EDERİZ AHMET HAKAN Eski gazete arşivlerinde dolaşırken 26 Haziran 2011 tarihli bir yazısı dikkatimizi çekti Ahmet Hakan ın bakınız ne diyor: Neden sağcı olamam? diyor ve şu cevabı veriyor: Hayatım boyunca hiç sağcı olmadım en radikal İslam günlerinde bile sağcılıktan uzak durdum. Eskiden İslamcılar sağcılığı Müslümanlar açısından bir sapma olarak görürlerdi. Ali Bulaç ın kitabı bile var. Bir Aydın Sapması: sağcılık. Ayrıca sağcılık yeryüzünde var olan eşitsizlik halini veri olarak kabul eder. Yani biraz böyle gelmiş böyle gider demeye yatkındır. Radikal esaslı, alt üst edici bir değişime açık değildir. İdareciliği ön görür. İşte tüm bu nedenlerden ben sağcı olamam. DEĞERLİ OKURLARIMIZ, LÜTFEN DİKKAT: YENİ DİVRİĞİ GAZETESİ OKUNMAYA DEĞMEYECEK HİÇ BİRŞEY YAZMAZ! Genel Yayın Yönetmeni ve Yayın Koordinatörü MUSTAFA TARAKÇI Mizanpaj: Mutlucan AYDIN Bünyamin ŞAHİN Halkla İlişkiler-Tanıtım: Çiğdem Türkyılmaz HASAN ALİ KORKMAZ GÜVEN TAZELEDİ MHP Divriği İlçe Teşkilatının 10. Olağan Kongresi 11 Şubat Cumartesi günü gerçekleştirildi. Tek liste ile seçime girildi, Mevcut başkan Hasan Ali Korkmaz güven tazeledi. Milliyetçi Hareket Partisi Belediye Meclis üyesi Mustafa Karataş ın Divan başkanlığını yaptığı Kongrede geçen iki yılın faaliyet raporu okundu ve ibra edildi. Korkmaz konuşmasında, gündemde kalan önemli konular hakkında çarpıcı açıklamalar yaptı. İşte bazıları: -Bugün içinde bulunduğumuz Türkiye görüntüsü çok vahimdir. Dış mihraklar tarafından Türk İslam coğrafyasına yönelik yürütülen büyük oyunları endişe ile izliyoruz. ve ne yazık ki AKP Hükümeti teslimiyetçi tavrı ile sanki yaşananlar olağan bir şeymiş gibi büyük bir aymazlıkla gelişmelere seyirci kalıyor. Ülkemizi bir uçuruma sürüklüyorlar. - Toplumda maneviyatın yok edildiğini hepiniz görüyorsunuz daha ılımlı bir Müslüman tipi projesiyle bize biçilen rollere seyirci kalamayız. Biz ülkücüler bu çatı altında menfaat çıkarları doğrultusunda toplanmadık burada tayin terfi atama işleri ile uğraşmadık. Burada bulunmamız tamamen Divriği ve Türkiye çıkarları olmuştur. -Dik durun ülküdaşlarım! Sizler askere polise kurşun sıkanları davullarla zurnalarla karşılamadınız; dik durun ülküdaşlarım, sizler Oslo da hainlerle görüşmediniz; dik durun ülküdaşlarım sizler terör örgütü ile müzakere yapmadınız Ne Mutlu Türküm Diyene! 47 Üyenin oy kullandığı seçimde Hasan Ali Korkmaz güven tazeledi Yeni yönetim kuruluna; Nuri Kartal,Zekeriya Başel,Muzaffer Erkoç,Oktay Dernek,Tamer Erdoğan Mehmet Fatih Erkoç,Hasan Erdinç,İsmail Hakkı atmaca,tekin Kırca,Şevket Gires,Orhan Özel,Cevat Balan,Naim Doğan,Recep Aydın. İl delegeliğine; Hasan Ali Korkmaz,Ahmet Söylemez,Serdar Kırksekiz,Aziz Şimşek,Zeki Kızıltaş,Atilla Aydın,Zekeriya Başel,Muzaffer Erkoç,Nuri Kartal,Yusuf Gürsoy,Şevket Gires seçildiler. EMSAL Boya San.Paz.Dış Tic. Ltd.Şti. Dolapdere Sanayi Sitesi 6.Ada No:1 İkitelli / İSTANBUL 0 (212) (212) DİNDAR BİR NESİL YETİŞTİRMENİN EMARELERİ Sayın Başbakan açıkca malumu arz ediyor. Olup bitenlerin hedefinin ne olduğunu açıkça söylüyor. Hatırladığımız aşağıda ki emareler daha dindar bir nesil yetiştirmenin göstergeleri değil mi? de 2011 e göre Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi %22 arttırıldı. 6 Bin yeni imam ve müezzin kadrosu açıldı. - Kur an kurslarında yaş sınırı kaldırıldı. - Camilerde yatsı namazı sonrası erkeklere Kur an kursu ve dini sohbet uygulaması başlatıldı. - Diyanet İşleri Başkanlığı sömestr tatilinde öğrencilere Umre ziyareti düzenlemeye başladı. - TOKİ Cami yapar oldu. - Üniversite de türbanlı derse girme uygulaması devam ediyor. - İmam Hatip Liseleri nin katsayı farkı kaldırıldı. Genel liselerle aynı puanlamaya tabi olacaklar. - TV lerde türbanlı sunucu spiker görmeyi yadırgamaz olduk. - Sayın Cumhurbaşkanı 33. Yıl sonra Diyanet İşleri Başkanlığı nı ziyarete gitti. Tüm bunlar Sayın Başbakan ın dindar bir gençlik yetiştireceğiz hedefinin birer basamakları. Peki, CHP ve MHP nin buna alternatif bir hedefi var mı? Diyelim ki Atatürkçü bir nesil yetiştirmek istiyoruz. Ama nasıl? Nerede? Kimlerle? Bunlardan kimin haberi var!? VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI İstanbul da ikamet eden Divriğili hemşerilerimizden Sayın Sabri Koz un oğlu EMRE KOZ genç yaşta vefat etmiştir. Koz ailesine Başsağlığı ve sabır dileriz. YDG adına M. Tarakçı VERGİ DAİRESİ: Göztepe VERGİ KİMLİK NO: MART 2012 SAYI: 22 SAYFA 2 ÜCRETSİZDİR

3 01 ŞUBAT 2012 SAYI: 20 SAYFA 3 İrtibat: yenidivrigigazetesi@gmail.com BERBER BOYACI Geçenlerde aynı günde iki hizmet aldım. Biri berberden diğeri boyacıdan. Mecidiyeköy de çoktandır alıştığım komşu berbere traş oldum. Dükkan müsaitti şuradan buradan konuştuk. Malum ne olacak memleketin hali en yaygın konuşma konumuz. Çıkarken her zaman olduğu gibi 20 TL ödeyip teşekkür edip ayrıldım. Aynı gün akşam saatlerinde Kadıköy çarşıda bir büyük kitapçı dükkanının yanına boya sandığını iliştirmiş benden 8-10 yaş büyük, başını soğuya karşı çakma kayakçı kaşkol ve külahı ile korumuş, ayaklarında oldukça eski fakat marka bir bot olan, kot pantolonlu belli ki görmüş geçirmiş ama konuşmayı sevmeyen bir boyacıya ayakkabılarımı boyattım. Boyadan sonra iki kere cila attı badem yağı sürdü, önce fırça ile sonra kafide bez ile ayakkabılarımı parlattı tüm bu hizmetlerinin sonunda benden 3 TL istedi. Boyalı ayakkabılarımla Altıyol Meydan a doğru yürürken bunda bir terslik var dedim. Neredeyse aynı süre hizmette bulunan berbere 20TL boyacıya ise 3 TL verdim neden? Nedeni malum; dükkân kirası, elektrik su parası Berber kardeş de benden aldığının büyük kısmını mülk sahibine aktaracak dolayısı ile neredeyse berberden çok rantiyeci kazanacak. Bu kadar dükkana rağmen kiraların yüksek olması doğru değil, haklı de değil! Mecidiyeköy de ara sokakta TL aylık kuaför dükkânı kirası düşündürücü. MT/ İstanbul KILIÇDAROĞLU ARTIK LİDER! CHP nin 26 Şubat 2012 günü Ankara nın en büyük kapalı spor salonunda 35 bin kişi huzurunda yaptığı Tüzük Kurultayı her şeye rağmen görkemliydi. Divan Başkanı seçilen Adnan Keskin in öne çıkma arzusu ve uzun konuşmasını bir kenara bırakırsak Sayın Kılıçdaroğlu kürsüde olağanüstü rahattı. Ne mesaj vereceğini biliyordu. Salonda kısa süreli de olsa yaşanan itiş kalkıştan etkilenmeyerek konuşmasını sıkmadan, her defasında farklı bir konuya değinerek insicamla sürdürdü. Yer yer notlarına göz attı. Ama konuştuğu her konuya hâkim olduğu, cümlelerin ithal değil kendine ait fikir ve düşüncelerden oluştuğu her haliyle belliydi. CHP nin geçmiş başarılarından bahsetti. Ekonomiye, demokrasiye, özgürlüklere ne kadar önem verdiklerini söyledi. Başbakan a yüklendi. O nun kendisi ve yandaşlarına çıkar sağlamaktan başka derdinin olmadığını ve kindar olduğunu ima etti. Partili muhaliflerin üzerine gitmedi. Kurultay a katılmayan Baykal ve Önder Sav ın isimlerini telaffuz etmedi. Bir saat süren, sıkılmadan dinlenen güzel bir konuşmaydı Sosyal demokrat bir partide dile getirilmesi gereken, özgürlük, demokrasi, adalet, eşitlik, hakça bölüşüm, daha fazla üretim,tam bağımsızlık gibi anahtar kelimeler sıkça kullanıldı. Günün sonunda 87 maddeli parti tüzüğünün 47 maddesi değiştirildi. Kadınlar, gençler partide daha fazla yer alacaklar. Çarşaf liste, ön seçim daha da yaygınlaşacak İkinci günkü kurultay da yalnız delegeler salondaydı. Ancak, konuşmalar dışarıda barkovizyondan ve Tv yayınlarından izlenebiliniyordu. O gün Kılıçdaroğlu teşekkür ağırlıklı konuştu. İsa Gök, Baykal ın konuşmasını hatırlatan, aynı konular üzerinde uzun uzun durarak, muhaliflerin duygu ve düşüncelerini anlatmaya çalıştı Güzel oldu. CHP eskisinden daha güzel oldu Kılıçdaroğlu da artık lider! Sivas Havaalanına Otobüs Seferleri Başlıyor Sivas Belediyesi Ulaşım Müdürlüğü, hava ulaşımının geliştirilmesi amacıyla mücavir alanı içerisinde bulunan Nuri Demirağ Havaalanı nda artan yolcu hareketliği üzerine vatandaşların ulaşımlarını sağlanması amacıyla kent merkezinden havaalanına uçuş saatlerine eş zamanlı olarak ekspres otobüs seferlerinin başlatılacağı bildirildi. 13 Şubat'ta yapılan Belediye Meclis Toplantısı'nda alınan karar uyarınca, otobüs bilet ücreti 5 TL olacak, otobüsler ekspres statüsünde çalışacak, her yerde durmayacak,ancak kesin güzergah bilahare duyurulacaktır, denildi. Doğal olarak verilen bilgiler içinde şu ayrıntı da vardı: Otobüs seferleri uçak seferleri ile koordineli olarak düzenlenecek. SİVAS BELEDİYESİ CENAZE SAHİPLERİNİN KEFEN VE MEZAR TAHTALARINI ÜCRETSİZ KARŞILIYOR Yukarı Tekke mezarlığında düzenlemelere giden Belediye yeni yıldan itibaren ücretsiz kefen ve mezar tahtası uygulamasını başlattı. Sivas Belediye Başkanı Doğan Ürgüp, mezarlık hizmetleri çerçevesinde yeni yıldan itibaren, hayatını kaybedenlerin kefenlerini ve mezar tahtalarını cenaze yakınlarına ücretsiz olarak vermeye başladıklarını belirtti. Cenaze yakınlarının üzüntü ve telaş içerisinde bir de kefen ve tahta bulmak için uğraşmaması üzerine böyle bir projeyi hayata geçirdiklerini kaydeden Ürgüp, bu uygulamanın maddi bir destekten ziyade manevi bir katkı olduğuna dikkati çekti. TLF: TLF: MART 2012 SAYI: 22 SAYFA 3 ÜCRETSİZDİR

4 1 MART 2012 SAYI: 22 SAYFA 4 İrtibat: yenidivrigigazetesi@gmail.com (Geçen sayının devamı) - Divriği de çoğu Anadolu şehirlerinde olduğu gibi temizlik önemlidir. Hamamlarda bunun bir göstergesidir. En eski Hamam olarak Pireyip suyundan beslenen Kayaoğlu Hamamı, Ulu cami nin eteğinde Bekirçavuş hamam dan bahsedilmektedir. Bunlara daha sonra İmamoğlu ve Akgün hamamları eklenmiştir. Hamamlar hakkında başka neler söylemek istersiniz hocam? Divriği de aşağı yukarı hepsinin yapılış tarihleri 13.yy.la dayanan 4-5 hamam tespit ediyoruz. Hamam-ı Ulya ( yukarı hamam ) Hamam-ı Süfla ( aşağı hamam) Bihruz Hamamı, Bekir çavuş hamamı bunlardandır. Divriğililer hamam kültürüne sahip bir şehir halkı olarak kadın erkek pek çok hamam adetleri geliştirmişlerdir: Gelin hamamı, kına hamamı, loğusa hamamı, esnaf hamam günü, bunlardan bazılarıdır. Hamamların işleyiş tarzı sabahtan öğleye kadar erkeklere, öğle arası temizlik yapıldıktan, yani hamam yıkandıktan sonra kadınlar hamamı şeklindeydi. Genellikle haftada veya 15 gününde bir hamama giden kadınlar sabunlarını, kilerini, havlularını temiz çamaşırlarını hamam bohçası ile götürürler, hata yanlarına yiyeceklerde alırlardı. Bir Divriği sözü Hamamın camından yıldız görmeyince hamamdan çıkılmaz idi. Yani demek ki kadınlar öğle sonrasından akşam ezanı sonrasına kadar yıkanırlarmış! Oysa erkekler sabah erkenden gidip, yanlarında havlu götürmezler, hamamcıdan takım (peştamal, havlu) isterler bir çabuk yıkanır, keselenir, çıkıp dükkânlarına giderlerdi. Erkek çocuklar sabilik çağında anneleriyle, ama hemen buluğ öncesinden itibaren babalarıyla giderilirdi. -Sayın hocam malumunuz Divriği de iki meşhur konak var. Bir tanesi Abdullah Paşa, diğeri Ağanağa konağı bunlardan biraz bahseder misiniz? - Ağanağa adıyla nam salan zat. Kara Mahmut zade Mehmet Ağadır de vefat etmiştir. Bugün Divriği nin yüz akı konumundaki, gelen giden misafirlerin ağırlandığı Ağanağa konağını 1831 de yaptırmıştır. Gerçi tarihi bilgiler ve belgeler Ağanağanın ve kardeşi Bekir ağanın pek çok zülüm ediklerinden bahsetse de bunlar Hükümet nezdinde yapılmış şikâyetlerden ortaya çıkmıştır. Ne kadar doğru, ne kadar yanlış bunu yargılamamız doğru değildir. Ancak, ağan Mehmet ağa 2000 metrekarelik bir kapalı alan ihtiva eden konağı ile Divriği ye çok önemli bir tarihi miras bırakmıştır. Şehir Tarihçisi, Araştırmacı Yazar Değerli Hemşerimiz Necdet Sakaoğlu, Divriği Atatürk ilkokulu (1951),Nuri Demirağ Ortaokulu(1954),Sivas Öğretmen okulu(1957) ve İstanbul Çapa daki Eğitim Enstitüsü(1961)mezunu ve edebiyat öğretmeni kökenlidir.. Bakanlık Müfettişliği, Talim terbiye Kurulu üyeliği yapmıştır. Halen NTV televizyonunda Genel Yayın yönetim Kurulu Üyesidir.40 a yakın şehir tarihi ve mimarlık tarihi ağırlıklı kitabı yayınlanmıştır. Çok sayıda konferansı vardır. Divriği tarihine 10 yaşından itibaren ilgi duyduğunu söyleyen Sayın Sakaoğlu halen İstanbul da ikamet etmektedir. Fakat ne yazık ki bu muhteşem konağın selamlık dairesinin yarısı sökülüp enkazı fırıncılara hamamcılara satılmıştır. Ancak, selamlığın baş odası ile kış odası ÇEKÜL ün Divriği belediyesinin, Sivas valiliğinin ortak çabaları sonucu 10 yıl önce restore edilerek bir şeref,konuklama rezidans olarak kurtarılmıştır. Bu binanın büyük mabeyin dairesi, daha arkadaki Harem dairesi müştemilatı harap durumdadır. Bu bölümler 4-5 ayrı mülkiyet sebebiyle şimdiye kadar kamulaştırılamamıştır. Hata bunlara başka evlermiş gözüyle bakılmaktadır. Oysa ivedilikle bu bloklar da kamulaştırılıp selamlıya uygun biçimde restore edilmeli; selamlığın yıkılan orta dairesi de plan ve fotoğrafları da dikkate alınarak yeniden yapılmalı ve böylece bütün Anadolu nun en büyük konaklarından biri yeniden kazanılmalıdır. Böyle bir kazanım Divriği deki Ulu cami odaklı evrensel kültür ve turizm mirası için de önceliklidir. Yani, Divriğililerin sadece Mengüçekliler çağında değil, 19.yy. da da önemli bir kültür zenginliğine, mesken mimarisi zenginliğine sahip olduğu böylece kanıtlanacaktır. Bizi Ayan ağa eleştirisi değil Ayan Ağa nın bıraktığı miras ilgilendirmelidir! Abdullah Paşa, Mehmet beyzadeler ailesinden, 19.yy. sonu 20.yy başı Divriği eşrafındandır de İstanbul a gelerek Hicaz demiryolu için önemli bir katkıta bulunmuş, bunun karşılığında 2nci Abdülhamit tarafından onursal rütbe Mirul-ümera rütbesi, yani albay üstü generallik unvanı verilmiştir. Konağını da o yıllarda Ömer ustaya yaptırmış, fakat 1915 de Devlet konağa el koyarak Askerlik şubesi dairesi yapmıştır. Abdullah Paşa 1917 de genç yaşta vefat etmiş, Konak muhtelif hizmetlerde kullanıldıktan sonra aile tarafından gereği gibi tamir edilememiş, 2000 yılında Belediyece kamulaştırılmıştır. Yine CEKÜL ün girişimi ile Belediyenin, Kültür bakanlığının katkısı ile restore edilmiştir. - Divriği kalesi içinde konakların olduğunu biliyoruz. Bu konakların sahipleri kimlerdi? Bunlar şehrin ileri gelenlerimiydi? -Kale de konak var mıydı? Buna kesin bir cevap verilemez. Ancak, 14.yy. a kadar Mengücek Şahlarının Kaledeki sarayı iyi kötü korunmuş olmalıdır. Bu sarayın Tonozlu iki bölümü, Aslanburç un Güney doğu köşesindeki surlarının içinde görülmektedir. Kale de, mevcut bir mahallenin kadar evi ( Şehir evi tarzında) toprak damlı bir veya iki katlı toyhaneli evlermiş. Konak boyutunda binalar herhalde yoktu. Kalede oturanlarının bağlar semtinde de evleri vardı. Şunu da belirtelim, son dönemde Divriği de ve başka tarihi kentlerde konak değimi pek çok ev içinde kullanıla gelmiştir. Bu yanlıştır Konak, sadece tarihsel ve büyük yapılara mahsus bir adlandırma olmayıp bir fonksiyon ifade eder. Şöyle ki, konak sahibinin Abdullah paşa, Ağan ağa örneklerinde olduğu gibi resmi veya yarı resmi bir görevi ifa ediyor olması gerekir. Bu görevde kullanılan ev kiralık da olsa konak sayılır. O nedenle her şehirde pek çok eski ev vardır ama bunlarının hangilerinin konak olduğunu saplamak için ilk yaptıranın veya sonradan kullanan sahibinin kimliği ile tanımamız gerekir. Yani, her eski ev veya büyük ev konak değildir. Örneğin Divriği de Tevrüzlü evi Konak değil tüccar evidir. Tevrüzlü evleri büyüktür, gösterişlidir, yıldız köşklüdür ama Konak değil tüccar evidir. - Sayın hocam son olarak malumunuz ÜNESKO dünya Kültür mirası kapsamında ilk Türk eser olarak seçilen Ulu camimiz, Haziran ayında, 133 yabancı 45 yerli üst düzey davetlilerce ziyaret edilecektedir. Bu belki şimdiye kadar düzenlenen en görkemli ziyaret programı olacaktır. Kısmetse Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan da bu kapsamda şehrimizi ziyaret edecektir. Bu konuda neler söylemek istersiniz? -Bu tür ziyaretler çok yapılıyor ve yapılacaktır. Ancak, önemli olan Divriği deki eserlerinin bir an önce ve tahrip edilmeden kurtarmasındır. Restorasyonların çok eleştirildiği bir dönemde beklenen kurtarılmalarda bir yönden korkutmaktadır. Kale camii yanlış restore edilmiş, kümbetlere zarar verilmiştir. Ulu cami için henüz onarım ve kurtarma çalışması konusunda duraksamalar vardır. Divriği deki muhteşem eserlerle övünmek ve onları Uluslar arası ziyaretlere açmak için öncelikle doğru kararlar ve uygulamalarla bir kurtarma ve restorasyon evresi geçirilmelidir. -Sayın Necdet Sakaoğlu ile yaptığımız bu güzel söyleşiye ilaveten yeri gelmişken bir hususu da dahil etmek istiyorum: Divriği de yaşayan Ermenilerden söz ettik, Camilerden, Medreselerden söz ettik ama Alevilerden hiç söz etmedik! Birbirinden farklı şeyler ama birini konuşunca ister istemez diğeri da insanın akılına geliyor. Malum, Divriği nin 109 köyü var. Bunlardan Kesme, Zımara,Pindgen,Ortaköy, Selimoğlu, Güresin hariç hemen tamamı Alevi. Şehir merkezinin durumu ise şöyle: 1938 Dersim Hadisesi nden sonra Dersimlilerin bir bölümü göçe zorlanınca Divriği ye de gelip yerleşenler olmuş. Onlara ilaveten Etibank maden Müessesinin her geçen gün büyümesi, mahallinden işçi alımı bu nedenle Divriği köylerinden madende çalışanların sayısının her geçen gün çoğalması, zaman içinde bunların ailelerinin de Divriği ye gelip yerleşmeleri Divriği de alevi nüfusunu artırmıştır. Bugün bu rakam kesin olarak bilinmemekle birlikte Divriği nüfusunun yarısından fazladır. İşin evveliyatına gelince: Rahmetli Büyükbabam, Bakkal Mehmet Ali Tarakçı dan duymuştum. Çok iyi hatırlıyorum. Biz Tarakçılılar Divriği nin en eski ailelerindeniz. Divriği de çok eskiden beri 7 Alevi Sülalesi varmış, Onlardan biri de bizmişiz demişti. Bu 7 Sülaleyi de şöyle sıralıyordu: ERBİŞGİL, KOPUŞLAR, TARAKÇILAR, KALAYCIGİL, HACIGİL, KAMBERABDALLILAR, EĞİNGİL. Bunların kuşkusuz fazlası vardır da ek siği yoktur! Divriği de Alevi- Sünni inançlı Müslüman ahali, barış içinde, dost ve kardeşlik ortamında bir arada yaşamasını bilmiş, bilmeye de devam etmektedir. Okuduğunuz bu Gazetenin hedefi de Divriği ve Divriğili sevgisini çoğaltmakla birlikte, birlik ve beraberliğimizin daha da gelişmesine, pekişmesine katkıda bulunmaktır. İnanç farklılıklarımız bizim zayıf tarafımız değil, bu toprakların kültür zenginliğinin bir tezahürü olarak algılanmalıdır. Saygılarımla Mustafa Tarakçı 1 MART 2012 SAYI: 22 SAYFA 4 ÜCRETSİZDİR

5 1 MART 2012 SAYI: 22 SAYFA 5 İrtibat: yenidivrigigazetesi@gmail.com SİVAS I ESKİ FOTOĞRAFLAR ÜZERİNDEN ANMAK Sivas Hizmet Vakfı İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Sayın Mahir Tevrüz ün davetlisi olarak bir araya gelen Sivaslılar,24 Şubat 2012 günü iki saat süresince asırlık fotoğraflar üzerinden doya doya eski Sivas ı yaşadılar. Kimileri çocukluğundaki Sivas ın halini, yıkılmadan önceki birçok binaların resmini barkovizon da görünce duygulandı. II. Abdülhamit Döneminden( ) 1950 li yıllara kadar çeşitli vesilelerle Sivas ta gerek resmi gerekse sivil bina ve konakların Sivaslı Hemşerimiz Doç Dr. Ahmet Turan Alkan tarafından derlenen resimleri,yine kendisi tarafından,diba çelerindeki eski Türkçe yazılar tercüme edilerek davetlilere sunuldu.divriği deki konakların sanat değeri kadar olmasa bile Sivas ta da güzel konaklar varmış.vilayet Konağı eskiden iki katlıymış,meydandaki havuz pek çok değişikliğe uğramış,ulu Cami ve Çifte Minare hatalı restore edilmiş 16 YENİ ÖĞRETMENE UYUM EĞİTİMİ Kaymakam Sayın Salih AYHAN, Divriği İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından ilçemize yeni atanan 16 öğretmene, Atatürk YİBO'da verilen Uyum Eğitim Seminerine Katıldı. Atatürk Yatılı İlköğretim Bölge Okulunda başlayan ve bir hafta süren eğitim seminerinin ikinci gününde Sayın Salih AYHAN, İlçe Milli Eğitim Müdürü Yusuf BABAMGÜL ve İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Mesut KOÇ, yeni atanan öğretmenlere Divriği de eğitimin yeri, Divriği nin çevre dokusu, tarihi doku, coğrafi özellikleri ve çevre şartlarının yanı sıra sosyal diyalogları en çabuk ve etkili şekilde nasıl sağlanacakları konusunda bilgi verdiler. Kaymakam Ayhan yaptığı konuşmada, Öğretmenlerden hiçbir şekilde ayrım yapmaksızın bütün insanlarla her koşulda içi içe olmaya özen göstermelerini istedi. "Öğretmenlik mesleğinizi ifa etmek için ülkemizin değişik yerlerinden gelmiş olabilirsiniz. Burada farklılıklarımız bizi eğitim kimliğinde birleştirdi. Zor durumları aşmanın tek yolu sürekli çözüm seçenekleri üretmektir. Elinizden geldiğince görev yaptığınız yerin insanlarıyla diyalog kurun. Hiçbir şekilde kendinizi onlardan soyutlamayın. Kucaklayıcı ve birleştirici bir dil kullanın ve görev yaptığınız yerin insanlarıyla bütünleşin." dedi. DİVRİĞİ KAYMAKAMI SAYIN SALİH AYHAN IN DİVRİĞİ DE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA VAKFINDAN YARDIM ALAN AİLELERİ ZİYARETİNDEN GÖRÜNTÜLER HÜSEYİN DURNAGÖZ 1 MART2012 SAYI: 22 SAYFA 5 ÜCRETSİZDİR

6 1MART 2012 SAYFA 6 SAYI: 22 ÇAMŞIH OZANLARI ŞAİR ALİ ERTEKİN: 6/10 Derleyen: Ali Haydar Yalçın Felek ile şu cihanı bölüştük Saray aldı hanı bana bıraktı Yeryüzünü adım adım dolaştık Zevki aldı gamı bana bıraktı UNESCO tarafından 1985 yılında Türkiye de Dünya Mirası Listesi ne kabul edilen ilk mimari yapı olan Divriği Ulu Cami ve Şifahanesi, 13. yüzyılda Mengüçlü Beyliğinden Ahmet Şah ve karısı Melike Turan tarafından inşa ettirilmiştir. Caminin mimari Ahlatlı Hürrem Şah tır ve 1228 yılında yapılmıştır. Yapı kompleksi cami, şifahane ve türbeden oluşur. Anıtsal özellikler taşıyan caminin taş işlemeleri ve altıgen kubbesi büyüleyici bir güzelliğe sahiptir. Divriği Ulu Cami, hem mimari hem de mühendislik anlamında çağından çok ötede bir yapıdır. Kapılarında Barok, Selçuklu üçgenleri ve Gotik bezemeler kullanılmıştır. İşlenen motifler asimetriktir ve her bir karede binlerce motif bulunur. Cami baştan sonra bezenmiş ve işlenmiştir. Aşkla yapıldığı belli olan bezemeler ve motifler her sütun, sütun kaidesi ve başlığı dahil olmak üzere camiyi eşsiz bir güzelliğe bürümektedir. Caminin yanında şifahane bulunur. Şifahanede hastaların su sesiyle sağlıklarına kavuştuğu düşünülür ve hastalıkların tedavisi yapılırdı. Ali Ertekin, 1929 yılında Çamşıh ının Başören köyünde doğmuştur. Esef ve İslim Ertekin in oğludur. İçi okuma aşkıyla dolu olan Ali Ertekin, köylerinde okul olmadığı için Şahin köyüne gidip ilkokulu orada okumuş ve birincilikle mezun olmuştur. Ortaokulu okumak için Divriği ye gitmiştir. Ne var ki, bu sırada gözlerinde rahatsızlık başlamıştır.1946 yılında tedavi için Elazığ a gitmişse de gözünün kapanmasına engel olamamıştır. Daha sonra İstanbul Bakırköy de ameliyat olmuş, diğer gözünü de burada kaybetmiştir. Kısa bir süre sonra da babasını kaybetmiştir. Hayatta kendisine bakacak kimsesi kalmayan ve doğduğundan beri bir türlü yüzü gülmeyen Ali Ertekin otuz yaşlarındayken bu defa cüzzam hastalığına yakalanınca da kendisini tam anlamıyla çileli bir hayatın içinde bulmuştur. Uzun süre İstanbul da, yirmi sene kadar da Elazığ da ruh ve sinir hastalıklarından dolayı tedavi görmüştür. Şiire küçük yaşlarda başlamış; içinde bulunduğu acılı hayat, şiire yönelmesine sebep olmuştur. Başta dert ve kader olmak üzere hemen her konuda şiiri vardır. Türkü sözü olarak yazdığı şiirler sanatçılar tarafından okunmaktadır yılında Hüseyin Abdal ve Çamşıh Türküleri Festivaline katılan ünlü şairimiz 72 yıl yakınları ve yardımsever insanların desteğiyle çileli hayatına devam etmiş ancak daha fazla dayanamamış 29 Mart 2004 yılında vefat etmiştir. Mezarı doğduğu köy olan Çamşıh Başören Köyündedir. MİRASIM Öldüğümde baykuş dostum sorarsa Viran bağlar solmuş yaprak gül benim Varisimdir mirasıma konarsa Kuru ağaç boynu bükük dal benim Kurtulmadım şu kaderin kışından Anlatamam neler geçti başımdan Sel misali gözlerimin yaşından Coşan ırmak akan dere göl benim Dertli dertli dolaşırım dillerde Bütün ömrüm geçti gurbet ellerde Ağlayarak nice gezdim yollarda Göz yaşımdan çamur olan yol benimi TAM MANASI BEN OLDUM Tasavvur : Göz önüne getirme Mütalaa : Derin düşünme, fikir Müstakbel : Gelecekteki İkircikli :Kararsız Hezeyan : Saçma sapan söyleme İfrat ve Tefrit : İki zıt ve uç Mealen : Anlam olarak Zahir : Görünüşe göre İhtimam : Özen Yed-i Emin : Çekişmeli bir malın emanet olarak bırakıldığı kişi 1 MART 2012 SAYI: 22 Derdim çoktur dostlar beni kınaman Mansur gibi darda kalan ben oldum Duman çöktü gözlerime göremem Tipi boran karda kalan ben oldum Benim için yaratılmış dert çil Kimse bilmez neler çeker bu sine Ömrüm geçer bütün ahüzar ile Bülbül gibi zarda kalan ben oldum Ertekin im çile akan pınarım Kışın akar Ağustosta donarım Ah çektikçe ateş saçar buharım Kerem gibi narda kalan ben oldum SAYFA 6 İrtibat: yenidivrigigazetesi@gmail.com İBRETLİK KINALI ALİ Üsteğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri denetlerken bir yandan da onlarla sohbet ediyor. Nerelisin ya da kaç kardeşsin gibi sorular soruyordu. Gözleri bir ara saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı; delikanlıyı yanına çağırdı ve merakla sordu Adın ne senin evladım? dedi. Delikanlı hazır ol durumuna geçti ve komutanın sorusunu bir solukta yanıtladı. Ali komutanım. Dedi Sonrada komutanın Nerelisin? sorusunu da aynı çeviklikte yanıtladı. Tokatlıyım komutanım dedi. Tokat ın zile kazasındanım. Üsteğmen Faruk şimdi de kafasını kurcalayan soruyu sordu. peki, evladım bu kafanın hali ne? dedi. saçlarının ortası neden böyle kırmızı boyalı? dedi. Ali duraksamadan yanıt verdi; Cepheye gitmeden, evden ayrılmadan önce anam saçıma kına yaktı komutanım, dedi. Neden yaktığını bilmiyorum. Üsteğmen daha fazla üstelemeden peki gidebilirsin kınalı Ali dedi. Onun o gün ağzından çıkan Kınalı Ali adı,ali nin o günden sonraki adı oldu. Cephede tüm arkadaşlarının ağzında onun adı artık kınalı ali idi. Arkadaşları onun adına Ali demekle kalmıyorlar saçlarının ortasındaki kınasına takılıyorlar zaman zaman şakalarının konusu da yapıyorlardı. Kınalı Ali arkadaşlarına karşı sevecen tutumu ve cephedeki cesur atılımlarıyla kısa sürede herkesin sevgisini kazandı. Bir gün memleketine mektup göndermek isteyince arkadaşlarından yardım istedi. Sen söyle biz yazalım dediler. Sevgili anneciğim babacığım diye başlıyor kınalı Ali mektubuna, hasretle ellerinizden öperim ben burada çok iyiyim beni sakın merak etmeyin diye devam ediyordu...sonunda, Anacığım beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama burada komutanlarım da arkadaşlarım da hep benimle dalga geçiyor diye yazdırır Gelibolu da savaş giderek şiddetleniyordu. İngilizler kesin sonuç almak için tüm güçleriyle Gelibolu ya yüklenmeye başlamışlardı. Gelibolu cephesini savunan erlerimiz önceleri teker teker sonraları beşer beşer şahit oluyorlardı. Gelibolu düşmek üzereydi kınalı Ali nin komutanı bu durum karşısında çaresizliğin ve hırsından yerinde duramıyordu. Kendisinin bölüğü henüz hazır değildi. Askerleri yeni gelmişlerdi cepheye alışmamışlar, savaşmayı tam öğrenememişlerdi Komutanlarının bu sıkıntılı durumunu gören ve cephenin düşmekte olduğunu bilen kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına gittiler ve ondan kendilerini cepheye göndermelerini istediler. Adeta yalvarıyorlardı. Komutanları daha fazla direnemedi. Ölüme gönderdiğini bilerek onların bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı. Kınalı Ali ve arkadaşları sevinç çığlıkları atarak cepheye hayır, bile bile ölüme gidiyorlardı. O gün güle oynaya Gelibolu cephesinden ölümle buluşacakları yere koşan kınalı Ali nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi gidenlerin tümü şehit olmuştu Bu olaydan kısa bir süre sonra kınalı Ali ye anne ve babasından mektup geldi. Onu yerine komutanı aldı; mektubu buruk bir ifadeyle okumaya başladı. oğlum Ali yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime de yakma demişsin kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle seninle dalga geçmesinler. Bizde 3 şeye kına yakarlar 1. Gelinlik kıza gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun diye. 2. Kurbanlık koça Allaha kurban olsun diye 3. Askere giden yiğitlerimize vatana kurban olsun diye. Gözlerinden öper, selam ederim seni Allaha emanet olun. Ali nin komutanı mektubu okurken ve onu dinleyen çevresindeki herkes hıçkıra hıçkıra ağlıyordur DERLEYEN: Mustafa Tarakçı ÜCRETSİZDİR

7 1 MART 2012 SAYI: 22 SAYFA 7 İrtibat: yenidivrigigazetesi@gmail.com Alb. CEMAAT E DAİR MUSTAFA TARAKÇI Yrd. Doç. Dr./ Em. Kur. Alb tarakci.mustafa@gmail.com Bugünlerde Cemaati yani Gülen Hareketi ni çok konuşur olduk. 18 Şubat 2012 günü köşe yazısında milliyet gazetesi başyazarı Sayın Güneri Civaoğlu bu konuda bir tespitte bulunuyordu. Cemaatin üç sütunu İslam-Milliyetçilik-Çağdaşlık tır. Fethullah Gülen Hoca nın altın nesli bu üç ilkeyle örülmektedir. Bu çok önemli tespitten sonra bu üç ilkenin kimlerden esinlendiğini hangi düşüncelerden beslendiğini de ortaya koymaya çalışıyor Civaoğlu Cemaat mensuplarının düşünce yapısını besleyen, onların ideolojik altyapısını oluşturan üç yazar/düşünürden söz ediyordu. Bunlar Mehmet Akif, Ziya Gökalp ve Necip Fazıl Kısakürek di. Malumlarınız Mehmet Akif İstiklal marşımızın yazarı olmakla birlikte batının ilmine açık ve fakat kültürüne karşı biriydi. Yetişecek yeni nesle İslamcılık, Türkçülük ve Batıcılık öneriyordu Ziya Gökalp ise Türkleşmek, Muasırlaşmak, İslamlaşmak diyordu. Ziya Gökalp te milliyetçilik bir adım daha öne çıkıyor gibiydi. Necip Fazıl Kısakürek ise fırtınalı yaşamının sonunda durulmuş, kendince doğru yolu bulmuştu! Bu yolu yeni nesle öneriyordu. Bu yolun iki esası vardı Milliyet ve İslam bunlar mecz olmalıydı; sentez olmalıydı Yukarıdaki düşüncelere benzer görüşleri kendi üslubuyla daha uzun uzun anlattıktan sonra Güneri Civaoğlu yazısını şu ifadelerle bitiriyordu: Çağdaşlık/Batılaşmak kavramının içini dolduran laikliktir. İyi güzel de o zaman Cemaatin düşünce yapısı olarak İslam,milliyetçilik ve laikliği nasıl aynı kefeye koyabiliriz?! Elma ile armutların birlikte sayılması olmaz mı? İslamcılık bir ideoloji olacaksa bu meydanlarda konuşulacak, birilerine tavsiye edilecek özendirilecektir. Oysa laiklik, apayrı bir anlayış apayrı bir algılama biçimidir. Laiklik de kimsenin dinine, mezhebine, inancına, inançsızlığına dil uzatılmaz! Laik yaşam biçiminde inanan ile inanmayan devlet katında, hakim katında, askerlik şubesinde, polis karakolunda aynı derecede saygındır. Öyle ise Gülen Hareketinin üçüncü dayanağı çağdaşlık ilkesini laiklikle özdeşleştirmek bize göre isabetli değildir. O çağdaşlık Laiklikten daha çok teknolojiye yakındır. O çağdaşlığı yeni teknolojilere açık bilimsel çalışmaları teşvikle özendiren bir anlayış olarak algılamak daha uygun olur. Dolayısıyla bu üç kişinin düşüncelerinden beslenen Cemaat ideolojisi laiklik ilkesinden yeteri kadar nasibini almamış gözükmektedir. DİN VARDIR VE LÜZUMLUDUR. VE FAKAT KİŞİNİN ÖZELİDİR! AHMET YOZGATLI Öğretmen (E) Divriği Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Bşk. Yrd. TURİZM ve DİVRİĞİ Turizm, dinlenmek, eğlenmek, görmek ve tanımak gibi amaçlarla yapılan geziler ve bir ülkeyi veya bir bölgeyi gezmen(turist)çekmek için alınan ekonomik ve kültürel teknik önlemlerin yapılan çalışmaların tümüdür. Turistik geziler insanların sadece bir yerden bir yere gitmesi değil kültürel, ekonomik ve toplumsal olarak da iletişim içinde olmalarıdır. Turizm sayesinde insanlar hem diğer ülkelerin,hem kendi ülkelerinde yaşadıkları bölgenin dışındaki güzelliklerin farkına vararak gelecek kuşaklara daha yaşanılabilir bir dünya bırakmanın gerekliliğine inanarak hayata farklı açıdan bakabilirler.turistler gittikleri ülke yada bölgenin ekonomisine büyük bir katkı sağlar. Turistlerin barınmaları, eğlenip dinlenmek için yapılan oteller, moteller, pansiyonlar, lokanta ve gazinolar,kamp alanları birer turizm kurum veya kuruluşlarıdır.bu kurumların sayısı, konforu, personelin güler yüzlüğü,buralara ulaşım kolaylığı turist akımını artırır. Turizmi artıran başka bir etmen de Tarihi anıtlardır.eski kent harabeleri,ünlü anıtlar(camiler,kiliseler,müzeler.) her zaman insanların ilgisini çekmiştir. Bizim yöremizi ilgilendiren bu gruplardan Kültür Turizmidir. Çünkü: Kültür gezilerine katılan gezginler daha eğitimlidir, daha meraklı, daha ilgili,daha özgür,acelesi olmayan,gittiği yerde daha fazla zaman ve para harcayan,kültür ve sanatsal etkinlikler daha duyarlı,doğaya,çevreye gidilen bölgenin kültürüne ve geleneklerine daha saygılı,yöre insanını tanımaya istekli gruplar içinde seyahat edebilen kişilerdir. Kültür turizmi nisbi olarak çevreye tarihsel ve kültürel mirasa daha duyarlıdır. Bunları göz önüne alarak DİVRİĞİ de neler yapmalıyız? İlköğretim okullarında seçmeli derslerde mutlaka Turizm dersi seçilmeli sayfalık içerisinde Ulucamii, Kale, Kale Cami, Kesdoğan Kalesi,Kümbetler,Adak ve Ziyaret yerler v.b kısa öz bilgileri kapsayan Divriği kitapçığı hazırlamalıyız.bu çocuklarımızı amatör turizm rehberi olarak yetiştirmeliyiz. Halk Eğitim Müdürlüğü : Pansiyonculuk kursu açmalı halkı bu yönde teşvik etmeli.kültür turizmine katılanlar beton binalarda yatmaktan ziyade kerpiç evlerde yün yer yataklarında yatmayı kahvaltıda süt,bal.kaymak,yağ,bazlama ekmeği yemeyi arzu etmektedir. Divriği de ki öğretmen ve görevliler Turizm Rehberliği kursu açmalı İlçe Tarım Müdürlüğü ile birlikte arıcılık kursu açmalı yöre balını geliştirmeli. Avcılar Kulübü ile birlikte avcılık kursu açmalı.dışarıdan gelen avcılara engel olmanın önemi verilmeli Divriği kaşık oyunu ve halay kursu açmalı öğrenci yetiştirmeli. Divriği yemekleri özellikle Alatlı Pilovu pişirecek aşçılar yetiştirmeli. El beceri ve yöresel meslek kursları açmalı. BAŞKALARININ MENFAATİNE ZARAR VEREBİLİRSİN, REKABETTİR! MİLLİ MENFAATE ZARAR VERMEN KABUL EDİLEMEZ, HIYANETTİR! Mustafa Tarakçı 1 MART 2012 SAYI: 22 SAYFA 7 ÜCRETSİZDİR

8 1 MART 2012 SAYI: 22 SAYFA 8 İrtibat: yenidivrigigazetesi@gmail.com Zeynal YAYLA DİVRİĞİ CHP ESKİ İLÇE BŞK. DEMOKRASİ DERİZ. Demokrasiyi her zaman savunuruz. Demokrasiyi de çağımızın gelişimine göre düzenlemeye çalışırız. Demokrasi diyince her şeyin kendiliğinden düzeleceğini de düşünürüz ve demokrasiye sığınırız. Demokrasiden kaçanlar ve korkanlar olmasına rağmen bazen de demokrasiyi kendi çıkarlarımız için kullanmaktan da geri kalmayız. Ah şu demokrasi Her insan ve toplum için güzel bir yönetim şeklidir. Ne kadar, nereye kadar Gerçekten demokrasi kuralları ve kavramları ile çalışmakta mıdır? Gerçekten demokrasi yazıldığı gibi uygulanmakta mıdır? Kimler için demokrasi çalışır? Kimler için demokrasi kullanılır? Demokrasinin son şekli nasıl olmalıdır? Öncelikle demokrasiyi ideolojik olarak savunanlar demokrasiyi ne kadar uygulamaktadırlar? Ah şu demokrasi Kimileri için işkencedir. Kimilerinin geleceği için bir yaşam biçimidir. Kimileri inanır. Kimileri rahatsız olur. Demokrasiyi savunmayanlar ve ideolojik olarak düşünmeyenler için bir sözüm yoktur. Çünkü demokrasinin anlam ve önemini bildiği takdirde kendisinin ve toplum için yönetim şekillerinin iyisi olmasa da demokrasi en kötü yönetim şeklinin en iyisidir. Bunu yaşadığımız hayat ve yaşam şekillerine toplumun sosyal ve hukuk kurallarını da daha genişleterek çağımızın gelişimine göre düzenlemekten ve uygulamaktan geçmektedir. KONUK YAZAR ÇEKÜL VAKFI VE DÜNYA KENTĠ DĠVRĠĞĠ Çekül Vakfı; Prof.Dr. Metin Sözen aydınlığında geçmişi geleceğe koruyarak taşımak amacıyla 1970 lerde başlayan çalışma birlikteliği giderek berraklaşan uzmanlıklarıyla tanınan ortak amaca gönül vermiş 25 kişi tarafından 1990 yılının sonbaharında kurulmuştur. Öğretici, eğitici, yol gösteren çalışmalarıyla Anadolu coğrafyasında geleneksel değerlere ve kent kimliklerine sahip çıkılacak, çağdaş anlayışla işlevlendirmek ve yaşatmak proje ve programlarıyla ülke bütününe yayılan kentsel gelişim stratejileri oluşturulmasına doğa, kültür ve insan arasındaki yaşamsal uyuma önderlik eden Çekül; Anadolu kentlerinde bıraktığı kalıcı izlerle her zaman danışılan, yol gösteren, güvenilen; gönüllü temsilcileri ve uzman kadroları ile doğal ve kültürel mirasın korunması taleplerine yetişmeye çalışan bir sivil toplum kuruluşudur. Çekül Vakfı;1960 lardan itibaren Divriği ile yakından ilgilenen Prof.Dr. Metin Sözen in önderliğinde 2000 li yılların başlarında; üniversiteler, yerel yönetimler, kamu ve sivil toplum kuruluşlarının katılımlarıyla Divriği ye yönelik geniş kapsamlı bir çalışma başlatmıştır.bu çalışmanın amacı Divriği nin ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim, sağlık, tarım, ziraat, orman, maden, turizm gibi konularını uzman kişi ve kuruluşlarca inceletip geleceğe yönelik çalışmalar yapmaktı. Bu doğrultuda yapılan çalışmalarla ilgili raporlar hazırlanarak 120 kişi ve kurum temsilcilerine gönderildi. Çekül Vakfı Başkanı İTÜ öğretim üyesi sayın Prof. Dr. Metin Sözen in başkanlığında birlikteliğimizin ilk ürünü olarak Cumhuriyet İlkokulu imece usulü ile liraya onarılarak yaşam merkezi olarak hizmete girdi. Devamında Divriği merkezde ilk etap da yapılması gerekenlerin projeleri ve yapımlarına başlanılması, Tıp tarihi, Demokrasiye inananların ve ideolojik olarak savunanların da öncelikle görevi demokratik hak ve hukukları işleterek halkın öz güvenini kazanarak demokrasiyi sevdirmek ve benimsetmekten geçer. Sonuç olarak demokrasinin hak, hukuk ve kurallarını önce kendi içerisinde uygulayamayanlar ilerisi için de güvenilir bir mesaj veremezler. Demokrasi sekteye uğrar. Bu başarısızlıkların sonucunda da anti demokratik uygulamaların önünü açar ve demokrasinin gelişmesi ve ilerlemesi duraklama dönemi yaşar. Bizler demokrasiyi savunanlar ne kadar demokrasiyi savunuyor ve uyguluyoruz? Demokrasi bir yönetim biçimi işe; bu yönetim biçimi halkın kendi kendisini yönetmesi anlamına gelen siyasi yönetim biçimi işe; ne kadar halk kendini temsil edebiliyor? Ne kadar halkın özgür iradesine göre hareket ediliyor? Demokrasiyi savunanlar ne kadar uygulayabiliyorlar? Demokratik kuralları uygulayamayanların bir de sosyal demokratım demelerine de akıl erdirmek inanılır gibi değildir. Divriği ilçemiz de demokrasinin hatta sosyal demokrasinin çoğunlukta olduğu yerlerden biri deriz ve bununla da övünürüz. Ne hikmetse demokrasiyi ve sosyal demokrasinin anlam ve önemini bilmeden uygulamalarını yerine getirmeden sadece sözde demokrat ve sosyal demokratım diyenler çoğunluktadır ve ön plana da çıkarlar. Nereye kadar? Demokratlık ve sosyal demokratım demek ayrıdır. Demokrasinin ve sosyal demokratlığın anlam ve önemini bilerek uygulamak ayrıdır. bu da demokratik hak ve hukuku yaşayarak gerçekleşmesiyle mümkündür. Demokratlık söylemle değil uygulama ile olur. Demokrasiyi yaşıyorsan doğrudur. Yoksa demokrasiden söz etmek sadece kendimizi aldatmaktan başka bir şey değildir. Demokrasi bir yönetim şekli ve halkın kendini temsil etmesi ise; ne kadar temsil ediliyor? Ne şartlarda temsil ediliyor? Ayak oyunları ile demokrasi yaşatılıyor ise bunun da adına sanırım demokrasi denilmez. SEVGİYİ ÇOĞALTMAK, PEKÇOK KÖTÜLÜĞÜ BERTARAF EDER! Tarihi Türk Evleri Derneği kongreleri ulusal yazılı ve görsel basında Divriği dikkat çeken bir kent haline geldi. Divriği nin de kurucu üyesi olduğu Tarihi Kentler Birliği, yerel, ulusal ve uluslararası boyutta doğru, sağlam ve kalıcı değerlere ulaşmanın yolunu açmış gözüküyor. Dünya Mirası Ulu cami için tartışma konusu olan alan yönetimini, yaşam alanı olarak devreye sokmak ve ekonomiye kaynak oluşturarak sonuç almak için, sağlam bir vizyona dayanan güçlü bir stratejinin geliştirilmesi gerekmektedir. Yeniden Divriği; Metin Sözen in önderliğinde Yerel yönetim, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerle birlikte üçlü bir koordinasyon şeklinde yapılan Divriği projelerini; yeniden hayata geçirme iradesi Prof.Dr. Metin Sözen in ev sahipliğinde, 11 Ekim 2011 Çekül Evi nde başta Ulu Cami olmak üzere Divriği nin kültür mirasını korumak ve yaşatmak için farklı kesimler bir araya geldi. Çekül Vakfı nın daha önceki yıllarda gündeme getirdiği gibi Divriği de çalışmalar bütüncül bir bakış açısıyla yürütülecek; kamu kurumları ve yerel yönetimin yanı sıra üniversite temsilcileri, sivil toplum kuruluşları da koruma politikasının geliştirilmesinde söz sahibi olacak. Yeni güç birliğinin getirdiği bu şans iyi kullanılırsa Divriği, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi ndeki Ulu Cami ve Darüşşifası yla; çarşısı, kalesi, geleneksel evleriyle Türkiye ve dünyanın kültür mirasında hak ettiği yeri alacak. Yaşamını çevre ve kültür değerlerimize adayan Sözen, turizmin, yöresel değerleri pazarlamak la değil; yaşatmak la kültürlü olabileceğini belirttiği konuşmasında özetle diyordu ki: Kentlerin somut ve somut olmayan kültürel ve tarihi değerleriyle yaşamaya devam etmesi için marka kent yerine kimlikli kent olmak hedeflenmelidir. Hiçbir şey yapmayanlar yapmış gibi bugün resim çektirmektedir Ġhsan ÇALAPVERDĠ Çekül Vakfı Divriği Temsilcisi DİVRİĞİ, DÜNYA KÜLTÜR MİRASINDA HAKETTİĞİ YERİ ALACAKTIR. 1 MART2012 SAYI: 22 SAYFA 8 ÜCRETSİZDİR

9 1 MART2012 SAYI: 22 SAYFA 9 İrtibat: yenidivrigigazetesi@gmail.com ÖNCE SİZİ HEMŞERİLERİMİZ TANISIN! 1 MART 2012 SAYI: 22 SAYFA 9 ÜCRETSİZDİR