ÜNİVERSİTE VE SANÂYİ İŞBİRLİĞİ ve ELEKTRİK VE ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÜNİVERSİTE VE SANÂYİ İŞBİRLİĞİ ve ELEKTRİK VE ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ"

Transkript

1 ÜNİVERSİTE VE SANÂYİ İŞBİRLİĞİ ve ELEKTRİK VE ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ Prof. Dr. Mustafa TEMİZ Giriş Türkiye mizde üniversitelerimizin gelişmesi husûsundaki ilgisizlik son zamanlarda doruğa ulaşmış bulunuyor. Bir kaç fedakâr, idealist ve vatansever vatan evlâdı da olmasa, bu kurumların kapılarına kısa zamanda kilit vurulacak... Toplu ve homojen bir oy potansiyeline sâhip olmadığı için, hükümetlerin desteklerinde esâmesi okunmasa bile, önemi bir türlü inkâr da edilemediği için, siyâsi propaganda ve mücâdelelerde yeri geldiğinde gene de en iyi ve çağdaş bir konuşma malzemesi olarak kullanılmaktadır üniversiteler Benzer davranışlar sanâyicilerimizde de var. Bu kesim de üniversitenin önemini yok sayamıyor. Yeri geldiğinde bunların bir kısmının da cafcaflı lâflarla üniversitelerin önemini vurguladıklarını sık sık duyuyoruz. Samîmiyetsizce bol bol destek sözü veriyorlar. Ancak, bu kesimin hepsini aynı kefeye koymak da doğru değil... İçlerinde gerçekten yardımcı olmak isteyenler de var... Ama İstisnâlar, kâideyi bozmaz düsturunu da unutmamalıyız. Sözü edilen bu iki kesimin dışında kalan geniş halk kitlelerinin (memur, işçi, köylü) üniversite özlemleri gerçekten samîmidir. Fakat bu kesimin üniversiteye organizeli bir desteğinin olması mümkün değildir. Çünkü uygulanan politikalar, bu kesimi soyup soğana çevirmiştir. Bu gün pastanın %67 si çok küçük bir mutlu azınlığa kaydırılmış... Geri kalan %29 luk kısım ise, köylü, işçi ve memurlara kalmış li, 1990 lı yıllarda, işçi, köylü ve çiftçinin payı %66 idi. Daha önceki yıllarda bir profesör ayda 14 cumhûriyet altını alıyordu. Bu, günümüzde, 1989 ve 1990 lı yıllarında, bâzı iyileştirmeler olsa bile 4.5 cumhûriyet altınına düşmüştü. Son yıllarda bu %66 lık oranın %29 lara kadar küçüldüğü çeşitli kesimlerin feryatlarından da açıkça belli olmaktadır. Bugün o eski günlere gıpta ile bakılıyor. Memur ve işçilerin durumunun gittikçe kötüye doğru gitmesi iyi bir gidiş olmasa gerek... Geçen sene bâzı dinî otoriteler, artık, memurlara da zekât verilebileceğini belirttiler. Benim asistanlığım döneminde ilkokul öğretmenliğini tamâmen bitirmişlerdi. Bunun tipik belirtisi de bu öğretmenlerin çarşı ve pazarlarda pazarcılık yapmalarıydı. Bugün de ortaokul ve lise öğretmenleri aynı sefâleti yaşamaktadırlar. Şimdi de üniversite hocaları sırada... Bu neden böyle olmaktadır? Biz Türkler, Memleketimizin geliştirilmesi husûsunda bu kadar beceriksiz miyiz? Bu yazı, yıllarında, daha çok işlerin iyi gitmemesi nedeniyle, zaman zaman kendini gösteren can sıkıntısından dolayı, kaleme alınmış ancak o zamanlar yayımlanması düşünülmemiştir. Bu sıralarda ufak eklemelerle gözden geçirilerek yayımlanmasının sebebi, o günlerde üniversite ve sanâyi işbirliği ile ilgili düşüncelerin neler olduğuna ışık tutmasıdır.

2 Benim inancıma göre, tam tersi!.. Tam tersi olduğu için de Memleketimiz, emperyalist güçler tarafından kuşatılmış durumda Açınız, okuyunuz Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu nun kitaplarını Bu kitaplarda göreceksiniz: Her şey eğitimden, nesillerin bilgi, beceri ile donatılmasından, daha da önemlisi onların iyi bir düşünme kâbiliyetine kavuşturulmasından geçmektedir. Ama bizim eğitimimiz bunların tam tersini gerçekleştirmek için uygulanıyor. Zirâ eğitimimize yön verenler bizler değil, başkaları Bunların temelleri 1939 yılında atılmış: Bu târihte kurulan gizli bir komisyonun 4 üyesinden 2 tânesi Türk, 2 tânesi Amerikalı, komisyonun başkan ise Amerikan konsolosu O zamanlar Amerikalıların maaşlarını Amerika verdiği halde, bugün sayıları 60 olan bu Amerikalıların maaşlarını da, Sinanoğlu nun son çıkan kitabına göre, bizler veriyoruz. Türk Millî Eğitimi nin kimlerin kararları ile bugünkü laçka hâline geldiğini, her şeyin neden bir İngilizce furyasına dönüştüğünü bu kitaplardan yeni yeni öğreniyoruz. Şimdi yetişen gençlerin düşünme kaabiliyetinden yoksun ancak acenta gibi aracılar olduğunu, millî değerlerini unutarak dünyâ kardeşliği safsatası ile kendi milletine ters düştüklerini, üretilen ne varsa onların da Türkiye nin işinden ziyâde emperyalist güçlerin işine yaradığını şimdi bir parça daha kolay anlayabiliyoruz. Sanâyicilerin Bakış Açıları Netice îtibâriyle, hükümetlerden destek göremeyen üniversitelerin bütün ümitleri sanâyicilerde... Üniversiteler, bütün ümitlerini üniversite-sanâyi işbirliğine bağlamış durumdalar. Gel gör ki, bu da aksak ve topal yürüyor. Bâzı üniversite yetkilileri Bu iş kânuna aykırı deyip bu nimetleri geri tepiyor, hükümet verirse, biz yaparız diyerek çeşitli vakıflar kurmakla vakit geçiriyor. Bâzı bölgelerde ise, sanâyicilerde çok güzel nazlanmalar oluyor: Belki, yüksek sesle, Üniversiteye ne gerek var. Getirtirsin yurt dışından bir uzman, problemini kısa yoldan çözersin!.. demiyor ama bunları davranış ve uygulamaları ile söylüyorlar. Bu durumu gören öğretim üyelerinden sinirleri sağlam olanlar, bir dereceye kadar, sabretmeyi de, görev hânelerine bir tecrübe olarak yazıyorlar. Hükümet ve sanâyicilerden ümitlerini kesmiş bâzı yerlerdeki halk kitlelerinin üniversite özlemleri, bâzen, o kadar ağır basıyor ki, o bölgelerdeki yüksek tahsil kurumları umulmadık gelişmeler sergiliyorlar. Bâzı bölgelerde de tam tersi oluyor: 13 Eylül 1985 yılında Denizli ye, Yrd. Doç. olarak, Elektrik-Elektronik Bölümü nü açmak üzere tâyin edildim. Fakat Elektrik-Elektronik Bölümü nün açılması, 1995 yılına kadar mümkün olmadı. Yüksek Lisans programını ise, 1994 yılında açmış bulunuyorduk. Bu târihlerde Yüksek Lisans Programı nın ve Bölüm ün açılışında, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp ın gayretlerinin zikredilmeden geçilmesi doğru olamaz. Sıfırdan başlayarak kurulan ve bu zor günlerde hayatta kalma mücâdelesi içinde Elektrik- Elektronik Bölümü nün 1999 yılında mezun vereceğini ve bugün laboratuarlarının önemli bir kısmının tamamlandığını Denizli eşrâfının ve çoğu iş adamları ve sektörlerinin bilmezlikte ısrar etmelerini anlayamıyorum. Bu iletişimsizlikte, belki, çeşitli imkânsızlıklar yüzünden eksiklerimiz olsa bile, Denizlili geçinen eşrâfın, tâ Samsun lardan Erzurum lardan, Niğde lerden ve Türkiye mizin muhtelif köşelerinden gelip de Denizli ye hizmet eden bu teknik eleman, teknik kadro ve öğretim üyelerini yalnız bırakılmalarını bir türlü anlamak mümkün değil

3 Kezâ, önemsiz bir kesim de var ki, sanki kara ya beyâz diyecek bir inatlık içinde Elektrik-Elektronik Bölümü nün varlığını tanımamak için büyük bir kayıtsızlık içinde bulunuyor. Düşününüz, küçük bir berber dükkânı açıldığında dahî, bir takım kutlama vâsıtalarıyla hayırlı temennilerde bulunmak için ziyâret edilmektedir. Hayret!.. Denizli de açılan ve gelecekte sağladığı imkânları ilk evvel Denizlililerin paylaşacağı Elektrik-Elektronik Bölümü nün açılışı bir berber dükkânı kadar da mı önemli değil? Üç senedir yürüttüğüm Bölüm Başkanlığımda, ne bir Denizlili iş adamının veyâ Denizlili geçinen Denizli ile öğünen şehir eşrâfından bir kimsenin ne de bir kurum ve kuruluş temsilcisinin gelerek: Denizli mizde Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü nün açıldığını duydum. Bunda katkısı olanlar veyâ Bölüm ün işlerini omuzlayarak yürütenler, kimler? Onları Denizlililer adına kutluyorum. Daha önceden tanışıyor muyuz, tanışmıyor muyuz? Bunlar Denizli yi niye tercih etmişler? Sıkıntıları, problemleri var mı? gibisinden merak edip de gelene rastlamadım. Veyâ tebrik mâhiyetinde gönderilen bir çiçeğe dahî!.. Türkiye mizin her tarafında bu gelişmeler hep böyle ilgisizlikle mi yürüyor? Zannetmiyorum: Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü nün kurulmasından sonra birgün üçüncü katta oturduğum oda o günlerden sonra Bölüm Başkanlığı odası olmuştu. Bir gün odamda otururken Sangari Firması nın bir pazarlama müdürü geldi. Bu firma o zamanlar daha çok eğitime dönük laboratuar cihazları pazarlıyordu. Tanıştık, adı Erol idi. Erol Bey, daha sonraları genel müdür muâvini olmuştu, hemen hemen her sene bir kere okula gelir görüşürdük. Onların işi cihaz pazarlaması yapmaktı. Erol Bey le ilk tanıştığımız gün Bölüm Başkanlığı odasında masamın tam karşısına oturmuştu. Oldukça geniş olan odada oturduğum eski bir masa, koltuk ve bir-iki sandalye ile birlikte bir de dolap vardı. Erol Bey le hem konuşuyor hem de koltukta otururken derisi eskimiş olan koltuğun iki tarafındaki el ayası kadar yırtık kısımlardan süngerlerin sarı birer çiçek gibi görünmesi sebebiyle, kollarımı süngerlerin üzerine yayarak onların Erol Bey tarafından görünmemesi için gayret sarf ediyordum. Bir ara Erol Bey yeni bir konu açtı: Bir gün Meslek Yüksek Okulu yeni açılan bir kasabaya gittiğini, kasaba halkının sevinçli ve heyecanlı olduğunu ve müdürlük odasının her türlü donanımını temin ettiklerini gördüğünü söyledi. Erol Beyin anlattığına göre, kasaba halkı müdüre demişler ki: Müdürüm!.. Sen hiç bir şeye karışma!.. Bu makam odasının her türlü donanımını biz sağlarız. O zaman anladım ki, eski koltuğumun dışarı taşan süngerlerinin, ne kadar saklamaya çalıştımsa bile, Erol Bey tarafından görülmelerini engelleyememişim. Dedim ki:

4 Erol Bey!.. Koltuğun dışarı sarkan bu süngerlerini size göstermemek için büyük gayret sarf ettim ama bu anlattıklarınızdan anladığıma göre buna muvaffak olamamışım!.. Kusura bakmayınız!.. Bu benden ziyâde, anlattıklarınıza göre, Denizlililerin sorunu!.. Yıllar sonra aynı ilgisizliği Niğde den öğretim üyesi olarak Bölüm ümüzde göreve başlayan Rafig Samedov un şu sözlerinde de görüyoruz. Bir gün Rafig Bey bana: Mustafa Bey!.. Ben Niğde de iken halk iki ayağımı yere bastırmıyordu. Gidip geliyor, ihtiyaçlarımın giderilmesinde yardımcı oluyorlar, hattâ her hafta beni pikniğe götürüyorlardı. Denizli de böyle bir şey yok!.. Ev sâhibim bile bana selâm vermiyor. Cevâbım ancak şu olmuştu. Orası Niğde, özbe öz Anadolu halkı Burası zengin Denizli!.. Bir gün Dekanımız Yusuf Bey bu olayı, belki Denizli eşrâfını harekete getirir diye, Rektörümüzün de bulunduğu bir toplantı da anlattırmıştı. Ahh!.. Ne oldu biliyor musunuz? O etkin ve yetkin Denizlili büyükler bana karşı öyle bir tavır koydular ki artık o gün bu gün hiçbir toplantılarına beni çağırmazlar, benimle aralarına kapanamaz bir mesâfe koymuşlardır. Allah a (CC) şükür ki Bölümümüz, bugünkü seviyesine gelerek Mühendislik Fakültesi nde üretkenlikte birinci dahî olmuştur. Söz konusu toplantıda bana o olayı anlatmamın kendilerini kırdığını ifâde ederek bana cevap veren kişiyi birkaç yıl öncesine kadar her gördüğümde bu sevimsiz karşılamayı hep hatırlamışımdır. Şüphesiz onlar da beni her gördüklerinde hatırlıyorlardır ki bunu benim onlar nazârında Denizli de olmadığımdan anlıyorum. Yusuf Bey adı geçen bu olayı bir fayda umarak bana anlattırmıştı ama bu tam tersine etki etmiş, etkisi maalesef hâlâ sürüyor. Acabâ Neden Böyle Oluyor? Kültür ve tahsil seviyeleri çok farklı insanlar bir araya gelmekte zorlanırlar. Bizler kültürsüz, tahsilsiz, neidüğü belirsiz küt insanlar mıyız ki, bu yalnızlık ablukasına alınıyoruz? Madde ve zamanı obur obur yiyip bitiren bir karadelik canavarı da değiliz, gelenleri yiyip bitirecek hâlimiz de yok her halde!.. Biz de insanız!.. Bizler de insanları en az zengin ve sanâyicilerimiz kadar seviyoruz!.. İnsanlar konuşa konuşa anlaşırlar dememişler mi? Söyleyiniz, bizim eksik yanımız neresi?... Haa!.. Belki sizinki gibi dolu kasalarımız yok Bu sözümü beğenmediniz ise, peki bu ilgisizlik neden? Bizler ne kadar sizin beğenmediğiniz insanlar dahî olsak, bir düşününüz, en azından sizin memleketinize hizmet ediyoruz!.. Bu kurumlara sâhip çıkınız!.. Ortak payda olarak, sâdece, hizmeti göz önüne alsanız bile, her şey yoluna girecek, memleketiniz ve Türkiye miz kazanacak... Bütün bu olumsuz davranışların temelinde zihniyet bozukluğunun olmasından korkuyorum. Bu da insan ve memleket sevgisinin azlığına, zenginlik aşkının fazlalığına işâret eder. Bu zihniyet içinde bulunan bir kimse, Bu üniversitelerde hayır yok... Hocaları

5 yetersiz... Kendilerini yenilemiyorlar... Öğrenciler laboratuar görmeden mezun oluyor.. nakaratlarına saplanan bir sanâyiciyi aklıma bile getirmek istemiyorum. Hiç bir kimsenin, hayâtı boyunca ilimle haşır-neşir olan bu öğretim elemanları hakkında böyle düşüneceklerine ihtimal vermiyorum. Bu suçlamaları yapanlar varsa, bunların önce bu fedâkar ilim câmiasının içinde bulunduğu şartları düşünsünler. Bunların yetiştirmeye çalıştığı karakterli fazîletli öğrenci kitlelerinin sokağa dökülmeden, bulundukları beldelerin kazandıkları istikrar içinde, onlara rahat rahat çalışma fırsatı sağlayanları, bulundukları kendi konforları içinde, bir dakika bile olsa, düşünmelerini öneriyorum. Her şeye her tarafa ve bilhassâ, paraları olmasa bile, halk tâbiriyle bu mürekkep yalamış insanlara, kasalarından açılan pencerelerden küçümser gözlerle bakmamalarını tavsiye ediyorum. Bunları nefsimde duyduğum, en azından onlar tarafından hissettirildiğim için söylüyorum yıllarında yazdığım şu satırları kaleme almamın nedeni sırf, deşarj olarak kazanacağım potansiyel ile çalışmalarımı sürdürebilmem çabasından kaynaklanmıştır. Dekanımız Prof. Dr. Hüsnü Yusuf GÖKALP ile yaptığım çoğu sanâyici ziyâretlerim sonunda üzerime çullanan bu olumsuzluğun etkilerini bu satırlarla sıfırlamaya çalışarak, kaybolan gücümü yenilemeye çalıştım. Konu açılınca konuşacak şeyler çoğalıyor ama işi burada tadında bırakalım. Ama yarası olanın, elbette, birâz gocunması için meşhur birinin şu sözünü de, bir fayda sağlayabileceğini düşünerek, söylemeden geçemeyeceğim: Fazîletsiz zenginlik kadar nefret edilecek bir şey yoktur. İstisnâya giren iş adamlarımız, şüphesiz, var Ben de onlara saygı duyuyorum ama azınlıkta olanların bu mevcûdiyetleri kâideyi bozmuyor. Bu suçlamalar yapılsa bile, gene de sanâyi sektöründe işe alınmak istenenlerin çoğunun üniversite mezunu olması isteniyor. Çünkü sanâyicilerimiz Aldığımız üniversite mezunları işi daha kısa zamanda kavrıyorlar diyorlar. Bu şartlar altında dahî, yeterli olmasa bile, üniversitelerin fonksiyonlarını icrâ edebildikleri anlaşılıyor. Bu cümleden olarak, şunu belirtmekte fayda vardır: Üniversite her şeyi öğretmez. Üniversite, bilim üretilmesine ilâveten, öğrenmenin yol ve metodunu ve düşünmeyi öğretir, öğrenciye ileriye dönük gelişim sırrını verir. Benim çocukluğum zamanında cebinde parası olan dağdaki çoban, eline malayı alıp da şehre indi mi bir yüklenici (müteahhit) olur, koskoca binâlar yapardı. Bilmiyorum şimdi bu başıboşluk hâlâ devam ediyor mu? Bugün anadan ve babadan kalan bir çıraklık yeteneği ile sanâyici geçinen birçok kişi, sırf para gücünden dolayı sanâyici sıfatını kazanabiliyorlar. Sâdece bu değil tabiî... Gurur skalasında maksimuma varan tepeden bakışlarını da mağrur edalarla sergileyerek Şimdi sorarım size: Bu da nerden çıktı demeyiniz!.. Bu gibilerden o kadar çok var ki yazmışım/yazdım Gerçek sânayiciler ilişkilerinden, konuşmalarından, tevazularından, davranışlarından, tecrübelerinden, ağırbaşlılıklarından ya da kaprissiz hallerinden hemen belli oluyor. Ben onların nasırlı ellerini öpmekten şeref duyarım. Bunlar sânayici kelimesinin taşıdığı değer ve saygıyı taşıdıkları için ben bunları insan (gerçek) sânayici olarak niteliyorum. Bu değerli insanlar sözümün dışındadırlar.

6 Acabâ karşımıza sanâyici olarak çıkan bu kişiler, sanayici kelimesinin şeref, fâzilet ve olgunluğuna sâhipler mi? Günümüzde sanâyici dendiğinde, bunlar yüzünden hoşumuza gitmese bile, çoğu kere ilk aklımıza gelen yargı bu Bu yetersizler, gerçek sanâyicilerin de haklarının yenmesine sebep oluyorlar. Bunların ortak özelliği, yeterli eğitim görmemiş olmaları bu yüzden de kendilerini aşma imkânına kavuşamamış olmalarıdır. Gurur, şişirilmiş bir lastik balona benzer. Zenginin varlığını elinden alınız, gurûru, havası boşalmış balon gibi sönecektir. sözünü bilseler ya da bilecek seviyede olsalar, belki insafları ağır basarak Küçük dağları ben yarattım havasına girmeyeceklerdir. Dedim ya Bu da bir eğitim meselesi diye Zenginlerin çoğunun, başkalarına da tepeden bakmaları bir yana, daha başka baskınlıkları da olmalı ki, rahmetli babam Zenginlerle ancak Allah (CC) başeder. derdi. Bu sözü, çevremde kimseyi rahatsız etmeyeceğini bildiğim için, rahatlıkla söylüyorum. Çünkü şimdiye kadar çevremde kendisinin zengin olduğunu sayan hiç kimseye rastlamadım. Zengin deyince çoğu insanlar (çevremizdeki zenginler bile), sâdece, Koç ve Sabancı yı hatırlıyorlar da onun için... Kendilerini aşamayan, kendilerini ve iş yerlerini yenileyemeyen bu tür sanâyicilerin çoğunun atölyeleri bugün, %30-40 verimle çalışmaktan ileri geçemiyor. Bilimle içli-dışlı olmadıkları için gelişmeleri ancak büyük paraları yurt dışına transfer ederek elde ettikleri modern cihazlar sâyesinde tâkip edebiliyorlar. Araştırma laboratuarlarını geliştiremedikleri için bu makineler kısa sürede verimsiz hâle gelmekte ve demode olabilmektedirler. Bu dışa bağımlılığın ne kadar süreceğini, bu bilimsel gelişmelerin kaynağı olan üniversiteleri geliştirmedikçe, bunun taşıma su ile değirmen çevirmeye benzeyeceğini, şimdilik, paranın yaptığı gölge yüzünden göremiyorlar. Kim kaybediyor. Böyle düşünen sanâyiciler, belki, kısa vâdede bir şey kaybetmemiş olabilirler. Bunlar, %90 verimle çalışacak yerde, %50 verime râzıdırlar. Ama asıl kaybeden Memleketimiz ve gelecek nesiller, onların çocuk ve torunları olmuyor mu? Hani, nerde kaldı, millet ve memleket sevgisi? Bu davranış, kaynakların kötüye kullanılmasının bir başka şekli değil midir? Bir memlekette diyor Büyük Frederick akıl ve sanattan ziyâde servete îtibar olunursa, bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş fakat kafalar boşalmıştır. Boşalan yerlerin çoğu kere cehâlet gururları ile dolu olduğunu Dekanımız Prof. Dr. Hüsnü Yusuf GÖKALP ile yaptığım çoğu sanâyici ziyâretlerimizde üzülerek temaşa etmek zorunda kaldığımızın psikolojik sıkıntısını çok yaşadım. Bugünkü sanâyi kesiminde gözlenen hercümerç (karışıklık), bir geçiş dönemi olarak kalacak... Yeni yetişen tahsilli genç sanâyicilerin, üniversite ile kurulacak işbirliği içinde, gelişen bilimin ışığı altında, mevcut sanâyiyi ana-baba yöntemlerinden kurtararak, çok geçmeden modern sanâyi atmosferi içine sokacaklarına inanıyorum. Acın hâlinden tok anlamaz. Bu başlık bir atasözüdür. Şimdiye kadar gördüklerim ve duyduklarıma göre, daha az zengin olan beldelerin insanları, üniversite ve öğretim üyelerine daha fazla îtibar gösteriyorlar. Bunun neden böyle olduğu husûsunda benim bir fikir yürütmem, biraz saygısızlık olur düşüncesindeyim. Ama samîmi olmak gerekirse, yukarıdaki atasözünü de hatırlamadan geçemiyorum. Bundan sonrasını Denizlili kardeşlerimiz düşünsün!.. Hattâ bu

7 yüzden, biraz varlıklı olmanın gurûru içinde, bâzen de iyi bir haslet gibi görünse bile, Olmazsa olmasın!.. Ben kendime yeterim. felsefesi yüzünden, Denizli, siyâsî nüfûzunu da Aydın a kaptırma tehlikesi içinde bulunuyor. Denizli den çok sonra açılan üniversiteler, nispeten çok gelişmeler kaydettiler. Bunun çeşitli sebepleri varsa da, bir tânesi de, Denizlililerin üniversitelerine sâhip çıkmamaları yanında, onların özellikle zenginlerinin Sen sensin!.. Ben benim!.. felsefesi olsa gerektir. Hiç kimse bunun sebebini üniversite hocalarına veyâ yöneticilerine yüklemesin!.. Bilâkis bu şartlar altında bile üniversite, mevut hoca veyâ yöneticileri sâyesinde, bu tür sunî solunum şartları altında dahî, ayakta kalabiliyorlarsa, bu fedâkar insanlar takdir edilmeseler bile, hiç olmazsa, bâri bâzı yakıştırma ve câhilce sözlere mâruz kalmasalar iyi olur!.. Bunu böyle söylemekle bu yönetici ve öğretim üyelerinin süt ile yıkanmış olduklarını da demek istemiyorum. Ancak, İnce iğneyi de siz dizinize batırınız!.. demek istiyorum. Öğretim üyeleri çok fedâkardırlar. Misâl vermek gerekirse, meselâ, âileden hiç bir mirâsa sâhip olmayan ve 1970 li yıllarda yaklaşık 10 bin lira borcu olduğu halde üniversitede asistan olan ve bugün öğretim üyeliğini sürdüren bir kimsenin, şu anda dahî, meselâ, doğru dürüst bir evi hattâ bir arabası yoktur. Belki de kooperatif kanalıyla zar-zor bir eve sâhip olmuş olabilir. Bu öğretim üyesinin kötü alışkanlıkları da yoksa belki bir kaç yüz metre karelik bir arsası da olsa bile, buna karşılık 5-6 bin mark borcu da olabilir. Günümüzdeki öğretim üyelerinin varlık ortalaması işte bu civarda Bunların dışında bütün gücünü öğretim ve eğitime vermiş, nerede bir imkânsızlık varsa, hemen oraya koşmuş ya da koşturulmuş, sizin anlayacağınız, yamalı bir bohçaya dönmüş Bunlar maalesef hocalarımızın bugün ortak karakteri, kaderi Bu anlatılanlar, vatanını seven, vâzifesine düşkün tipik bir öğretim üyesi tasviri Bu gün üniversiteler, oldukları kadarıyla, hangi seviyede iseler, onların altlarına köprü olanlar işte bunlardır. Öyle bir öğretim üyesi ki, mercedes e binmese bile, her gittiği yerde kurduğu birimler, bölümler, mezun öğrenciler vermeye devam ediyor, binlerce talebe Türkiye nin hattâ dünyânın çeşitli yerlerinde vâzife görüyor. İşte öğretim üyesinin asıl serveti ve iftihar kaynağı, bu yeni nesillerin memlekete sağlayacağı katkılardır. Yâni, bu Dünyâ öyle bir Dünyâ dır ki, burada kimisi serveti ile kimisi de yetiştirdiği öğrencileri ile mutluluğu ümit ediyor? Demek istiyorum ki, Türkiye mizde bu üniversiteler kuruluyorsa, en azından bunların kendiliğinden olmadığını düşünmeli!.. Hiç bir kuruluş hemen ilk başında tam bir mükemmellik içinde kurulmamıştır. Hangi kuruluş olursa olsun, bunların hepsi, Damlaya damlaya göl olur... atasözünün yüklendiği anlam çerçevesinde gelişmiştir, memleketimizin çoğu yerlerinde Denizli de 1994 yılında Elektrik-Elektronik Bölümü nün kurulmasına engel olmak isteyenler olmuştur. Bu engelleri çıkaranların görünürdeki felsefeleri, her şeyi ilk başta tam bir mükemmeliyette istemeleriydi. Bu mümkün değildir, çoğu kere, zengin olmayan bütçelerde TÜBİTAK yayınlarından İnsan ve Mühendis adlı kitapta En iyiyi elde etmek için, iyiyi elde etmekten mahrum olmayınız!.. deniyor.

8 Engelcilerin düşüncelerine aldanarak, dört başı mâmur bir bölüm için beklenilseydi, bugün hâlâ bekleniyor olacaktı Elektrik-Elektronik Bölümü için yılında kurulmuş olan Bölüm de bugün üst sınıfı 3. sınıfa gelen, yaklaşık olarak, toplam 150 civârında talebelerimiz olmayacaktı. Çeşitli laboratuarlarımız, az da olsa öğretim üyelerimiz, yurt dışında doktora yapan 5 âdet ve yurt içinde yüksek lisans yapan 15 Arş. Görevlimiz de olamayacaktı. Şimdi ortaya çıkan bütün bu imkânlar, memleketin potansiyel kaynakları olarak düşünüldüğünde, kazanılmamış olacaktı. Üniversite-sanâyi işbirliğini geliştirmek için temel yaklaşımın bilinmesi lâzımdır. Bu yaklaşımın iki cephesi vardır. Birinci cephesi maddî kaynak ve finansman cephesi, ikincisi ise, ilim cephesidir. Bunların ayrı ayrı ve birbirine göre durumlarının bilinmesi gerekiyor. Kazanmak, memleketin kalkınması, refah ve mutluluğun elde edilmesi için bu iki tarafın uyum içinde bulunması gerekir. İşe dinî açıdan bakılırsa, İslâm dini, tüccar ve sanâyicilerle bilim adamlarını genel olarak belli bir seviyeye kadar aynı sınıflama içinde (kategoride)) görür. Yâni, iki kesim başlangıçta bir diğerinin tamamlayıcısıdır, biri olmadan öteki işe yaramaz. İki taraf el ele verirse, onların önünde de durulamaz. Her bir kesim, bir bütün elmanın yarısı gibidir. Buna göre, belli bir seviyeye kadar bilgi olmadan üretim olamayacağı gibi, para ve güç olmadan da bilim bir iş yapamaz. Onun için bu iki kesimin bir araya gelerek başlangıçta güç birliği yapmaları dinî açıdan da zarûrîdir: Bu birlikte niyet, memleketin kazanması ve insanların mutluluğu olursa, bu işbirliği ve faâliyet, nâfile ibâdet sayılmaktadır. Eğer niyet, ense şişirmek, bırakın mürekep yalamışları, insanlara tepeden bakmak olursa, acabâ o zaman bu gayretler ne sayılacak? Ancak, burada dikkat edilmesi gerekli bir husus, ilim ve bilimin haysiyetinin korunmasıdır. Fazîlet yönünden ilim önde geldiği için, bir ilim adamını fabrika fabrika dolaştırarak para isteme durumuna sokmamak lâzımdır. Bu Kültürümüzde ilmin daha üstün görülmesi nedeniyledir. Bu husûsun, müşahhas olarak algılanmasından ziyâde, bir düşünce terbiyesi olarak ele alınmasında fayda vardır. Yâni, para kaynağını sağlayan taraf, zenginlik gurûru ile tepeden bakmamalı, bilim adamı ise, mütevâzî olmalı ve güven vermelidir. Üniversite-sanâyi işbirliğinin hâlâ vakit kaybetmesinin temelinde, sanâyicilerimizin, işin önemini henüz kavrayamamış olmaları ve üniversiteye yeterli seviyede güven duymamaları vardır. Yoksa her iki kesimin de bu işbirliğinden yararlı çıkacağı açıktır. Üniversite-Sanâyi İşbirliği Şu satırların yazarı olarak hayâtımda ilk üniversite-sanâyi işbirliği sözünü asistan iken duymuştum. Teknik Üniversite den gelen Otomatik Kontrol dersini yürüten Prof. Dr. Talha Dinibütün ün asistanlığını yaptığım sırada, bir gün hocaya, doktoramı kendisi ile birlikte Otomatik Kontrol üzerine yapıp yapamayacağımı sordum. Hoca, Türkiye de üniversite-sanâyi işbirliği olmadığı için, bu konuda doktora yapmanın zor olduğunu söyledi. Bu münâsebetle, Batı daki üniversite-sanâyi işbirliğinden söz etmişti. Anlattığına göre, Batı da üniversite-sanâyi işbirliğinin gelişmiş olduğu ülkelerde üniversiteler, karşılaştıkları problemleri üniversitelere bildiriyorlar. Üniversite yöneticileri bunları ilgili üniversite bünyesindeki anabilim dalı ve öğretim üyelerine aktarıyorlar. İlgili öğretim üyeleri kendilerine ulaşan problemleri, gerek lisans ve gerekse yüksek lisans ya da doktorada öğrencilerine araştırma konusu olarak veriyorlar. Çalışma konusunun ne olduğunu

9 öğrenen öğrenciler ve araştırıcılar, ilgili sanâyi ve üniversite arasında, âdetâ, mekik dokurcasına, gidip gelerek, problemleri çözüyorlar. Bu sûretle, sonuçta hem öğrenci, ya doktora ya da yüksek lisansını tamamlamış oluyor ve hem de sanâyicinin çözülen problemi sâyesinde üretimi artıyor. Bunun yanında, öğretim üyelerinin de araştırma imkânları artmış oluyor. Hoca, Türkiye de bu imkânlar olmadığı ve teorik bir çalışmanın da zor olduğunu söylediği için, doktora yapma teklifimi reddetmişti. Türkiye de üniversite-sanâyi işbirliği, Batı dakinden daha zor gerçekleşeceğe benziyor. Memleketimizde sanâyicilerimizin çoğu işin sonucunu düşünmeden, kolaycılığa sapmaktadırlar. Batı daki sanâyicilerin problemlerini çözmek için, üniversiteden başka bir alternatifleri yoktu ama memleket ve millete daha pahlıya mal olmasına rağmen, bizim sanâyicilerimizin problemlerini çözecek başka alternatiflerin olması, üniversitelerimizin daha kolay devre dışı kalmalarına sebep olmaktadır. Sıkışan sanâyicimiz, parayı bastırıp dışarıdan ilgili uzmanları çağırarak işlerini halletme kolaylığına aldanmaktadırlar. Bu durum, fazla para harcanması pahâsına da olsa, üniversite ve dolayısı ile memleketimizin kalkınması açısından çok mahzurludur. Memleketini seven sanâyiciler, bilhassâ, buna çok dikkat etmelidirler. Böyle davrandıkları sürece, gelişmişliklerinden şikâyetçi oldukları üniversitelerimizin gelişmelerini biraz daha geciktirmiş olmaktadırlar. Bunun sonunda, kendileri olmasa bile, belki, çocukları veyâ torunları bunun acısını mutlaka çekeceklerdir. Kendileri ise, belki, hesaplarını öteki Dünyâ ya kadar ertelemiş olmaktadırlar. Sâdece para kazanmayı amaç edinen kişiler olmaktan kaçınmak lâzımdır. Bugünkü Suriye nin rejimini kimse beğeniyor mu? İşte bu rejim, zamanında bu tür zenginlerin ilgisizliği yüzünden kuvvet bularak gelişmiştir. Sonunda bunların bütün malı mülkü devletleştirilmiştir. Bismark ın, yukarıdaki sözünü tekrarlamak istiyorum: Bir memlekette bilim ve sanattan ziyâde servete îtibar olunursa, bilinmelidir ki, o memlekette keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır. İşte, Sûriye de kafalarını şişirenler, mallarının devletleştirilmeleri esnâsında, yurt dışına kaçarak canlarını zor kurtarmışlardır. Ben şahsen çok çok servet yapmış hiçbir sanâyicimizin boş kafalı olmasını arzû etmiyorum. Bunun örnekleri çoktur. Öyleleri ile karşılaşmak mümkündür ki, doğru dürüst adını bile yazamadığı halde sâhip olduğu trilyonluk servetin gûruru içinde ilim adamlarına dahî tepeden bakabilmektedirler. Bu da Allah ın (CC) garip bir cilvesidir: Allah (CC) serveti istediğine, ilmi isteyene verir öğretisine dikkat edilirse, isteyen herkesin zengin olamayacağı ve zenginliğin Allah (CC) vergisi olduğu ortaya çıkar. Bu gerçeği çoğu bilmiyor. Hattâ benim çok yakınım olduğu halde, zengin olmuyorum diye bana, tavır koyup kızanlara da rastlamadım değil... Ama durum ilim için farklıdır. İlim kim çalışırsa ona verilmektedir. Öyleyse, bunların bilinmeden hüküm yürütülmesi, ancak, bilgisiz ve câhil kişilerin işi olmuyor mu? Yine ilim ile bilim ilişkisinden ve bunların kaynağından habersiz bâzı aşırı sofu câhillerin akıllarından şimdi Senin bahsettiğin ve öğrendiğin ilim bu değil, ilim dinî ilimlerdir, gibi düşüncelerin geçtiğini hissediyorum. Ama şimdi bırakalım bunları!.. Câhile söz anlatmak eşeğe hendek atlatmaktan beterdir.

10 Târih te çoğu ilim adamları ömürlerini yoksulluk ve sefillik içinde tamamlamışlardır. Paris Tıp Fakültesi nde sırf ilmine hürmeten cüppe ve sarığı ile heykeli dikilen, bugün hâlâ gidenlerin orada görebileceği, Büyük Türk hekimi Er-Râzî, kız kardeşinin yanında yoksulluk içinde vefât etmiştir. Bunun içindir ki Hz. Ömer (RA) Dünyânın izzeti mal (zenginlik) ile Âhiret in izzeti iyi amel (ilim, iş) iledir demiştir. Dikkat edilmelidir ki, bu dünyâdaki izzet de ancak zenginliğin hakkını verenler içindir. Yoksa gururdan önünü göremeyenler bu izzetin de tadını alamazlar, gururlarını izzet zannederler. Bunun örneğini vermeğe gerek var mı? Herkes kendini bilir? Bunun için önce gururla izzetin fakını araştırmak gerekiyor. Bugün bir ilkokul mezûnu bir futbolcu ile bir bilim adamının toplumun çeşitli kesimlerinde gördüğü îtibârı göz önüne getiriniz. Neye ne kadar önem verirsen sonuçları da ona göre ortaya çıkar Burada, elbette, futbol ve futbolcuyu küçümsediğim anlaşılmasın!.. Bu bir durum tespitidir. Zenginlik, gereği yapılırsa çok güzeldir. Bilim ve bilim adamı ile buluşulursa, ortaya güzel işler ve nimetler çıkar. Aksi halde, zenginlik imtihan (sınav) sebebidir: Hellal malın hesâbı, haram malın azâbı vardır. Bu bir hadîstir. Hesap deyip geçmemeli... Âyet meâli şu: Kim ki mallarını boş yere harcadılar, onlar şeytanların kardeşleri olmuşlardır 1. Şimdi Allah tan (CC) korkan zengine herhalde şu düşüyor: Malları dolu yere harcamak nasıl olur? sorusunun cevâbını araştırmak Bizler üniversite-sanâyi işbirliğini teşvik etmekle, aslında, sanâyicilerimizin mânevî dünyâlarına da katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Tabiî, takdir edenler için Bismark ın târif ettiği boş kafalardan uzak durmak ve mânevî sınavları başarı ile atlatabilmek için, zenginlerimiz ve sanâyicilerimizin bir an önce ilim adamlarının etrâfında kenetlenmelerinden başka çâreleri yoktur. Bizim, şimdilik elimizden îkaz etmekten başka bir şey gelmiyor. İnanan zengin iş adamı ve sanâyicilerimizin bu îkazları yabana atacaklarına ihtimâl vermiyorum. Hitâbımız inanan insanlara olduğu için Hayırlı bir işe öncülük edenlerin, o iş devâm ettiği sürece, amel(iş) defterleri kapanmaz ve devamlı hayır yazılır; hayırsız bir işe öncülük edenlerin defterleri de kapanmaz, devamlı günah yazılır meâlindeki âyetini zikretmeden geçmek mümkün değildir. Bir hadîs-i şerifte, Çok mal toplayan adamlar helâk oldu. Meğer şöyle şöyle diye hayra sarf eder. Fakat onlar da pek azdır. Bizim gönlümüz, zenginlerimiz ve iş adamlarımızın bu az olan sınıfa dâhil olmalarını arzû ediyor. İlim konusundaki teşviklerin çok olduğunu herkes biliyor. Ahmet Ziyâüddîn Hazretleri nin Ramûz el-ehâdis adlı eserinde aşağıdaki hadisleri bulmak mümkündür: İlim üçtür. Bundan fazlası fazîlettir: âyet-i muhâkeme, amel edilen sünnet ve bunlardan çıkarılan ahkâm... İlim yapmak, amelden (iş) hayırlıdır. İlim, dindir, namaz da dindir. İlim İslâm ın hayâtı, îmânın da direğidir. Bir kimse bir şey öğretse, sevâbı kıyâmete kadar büyür. İlim benim ve benden evvelki peygamberlerin mirâsıdır. Kim ki, bana vâris olursa, Cennet te benimle berâberdir. 1 İsrâ Sûresi, âyet 27.

11 Şimdi burada câhil bir sofunun aklından Hoca!.. Öyle bol keseden atma!.. Bu ilim senin sâhip olduğun ilim değil dediğini duyar gibi oluyorum. Bu sofular bilimi ilimden saymayanlardır. Cevâbım şu olacak... Bu sözün tam tersini söyleyenler de var. Onlar da İlim ancak bilimdir diyorlar; mânevi ilimleri ilimden saymıyorlar. Şimdi ne diyeceksin? İki görüş de birer aşırılık değil mi? Sonuç evet ise, aşırılığın Kültürümüzdeki yeri neresi? Yukarıda bahsedilen hadîs-i şerifler bulunduğu kaynaktan aynen alınmış olup yorum okuyucuya bırakılmıştır. Ancak, şunu söylemek gerekir ki, bilgi uygulandığı zaman istenilen amaca ulaşılır. Bununla berâber, bu yalnızca bilim adamının yapabileceği bir iş değildir. Zengin ve sanâyicilerimiz gerekli imkânları sağlamazlarsa, bilim adamı, hadisin Bundan fazlası fazîlettir. kısmına göre, ancak fazîleti ile birlikte kalacaktır. İşbirliğine yanaşmayan zengine ise ancak hesap vermek düşüyor. YÖK ün Bakış açısı Üniversite-sanâyi işbirliği nin gelişememesinin asıl temel nedenlerinden birincisi, bence, YÖK ün ve üniversitelerimizin bilim politikalarının öğretim üyelerini işbirliği konusunda teşvik etmemeleri gelmektedir. Teşvik ediyoruz deseler bile, bu yanlış yolda bir teşvik oluyor. Dolayısıyla Teşvik ediyoruz sözü yönerge, tüzük ve kıstaslarda gerekli temel değişiklikleri yapmadıkları için sözde kalmaktadır. YÖK politikası, bilim adamlarımızı, kendi ülkemizin geri kalmış sanâyisini değil de, ileri teknolojilere sâhip olan ülkelerin bilim ve teknolojilerini desteklemeye yöneliktir. Milli Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu tarafından YÖK Yasa Tasarısı hakkında bizden istenilen görüşlerimizi buraya da aynen alıyorum: A.2. Yükseköğretim Türkiye de nereden nereye geldi? YÖK ün bu sorusuna verdiğim cevap aynen şöyle olmuştur: Yüksek öğretimde bu soruya ilk cevâp konusunda, genellikle Yükseköğretim in Yurt dışında en önemli gelişmişlik kıstaslarından bir tânesi olan, Science Citation Index teki yayın sayısı zikredilmektedir. Gerçekten, 80 li yıllarda bu konuda Dünyâ sıralamasında %40 lar civârındaydık. Bugün ise %22 ler civârındayız. Cumhûriyetimizin ilk yıllarında ilk üniversitelerimizin kurulduğu yıllarda Almanya gibi ülkelerden gelen öğr. Üyelerinin de gayretleri ile bilim Türkiye de hatırı sayılır derecede iyileşmişti. Bu dönemi tâkip eden devrede Fezâ Gürsey, Câvit Erginsoy, Oktay Sinanoğlu, gibi gerçekten çok kıymetli bilim adamları yetişmişti. Bu dönemlerde de Science Citation Index sıralamasında da pek ileri değildik ama üniversitelerin bilimsel potansiyeli bugünkü durumdan çok daha ümit vericiydi: Çünkü yapılan her türlü bilimsel faâliyet Türkiye mizin hesâbına, Türkiye mizin defterine işleniyordu. Meselâ, çok kıymetli kitaplar yazılıyordu. Teknoloji günümüze göre çok geri olmasına rağmen, bugün hâlâ o dönemlerdeki yazılan kitapların kalitesine hayran kalıyorum. Günümüzde bilim adamlarımızın sayılarının ve yurt dışı yayınlarının sayısının artmasına rağmen, kaliteli kitap yazmadıkları ve yurt içi teknolojik

12 faâliyetlerinin az olduğu bir gerçek olarak ortadadır. Meselâ, kaliteli kitaplar yazılsaydı bunların getirisi (katma değeri) Türkiye mizin hesap defterine kaydolacaktı. Bugün Türkiye miz bu ve buna benzer katma değerlerden mahrum bulunmaktadır. Hâlbuki Dünyâ sıralamasında bizi %22 lere getiren yurt dışı yayınlarının getirisi, ileri teknolojilere sâhip olan ülkelerin hesâplarına kaydedilmektedir. Yâni, yurt dışı yayınlarının katma değeri olarak Türkiye ye sâdece, Dünyâ Science Citation Index sıralamasında şu sıradayız, ilk sıralara yaklaştık, sıralamada falanca ülkeden ilerdeyiz gibi bir övünme payı kalmaktadır. Bu şu demektir: Memleketimizin dar imkânlarını kullanarak gerçekten araştırma yapan bilim adamlarımızın çoğu, eksik ve hatâlı bilim politikası yüzünden, ileri ülkelerin bilim ve teknolojilerinin ilerlemelerine katkıda bulunmaktadır. Bu konuda Kasım 2000 târihinde yazmış olduğum bir yazıyı aşağıda bulacaksınız. Şahsen, yurt dışı yayın yapılmasının çok yerinde olduğunu ve Dünyâ bilim seviyesinden geri kalmamamız gerektiğini ben de istiyorum. Eleştirdiğim nokta, YÖK ün bütün teşvikleri yurt dışı yayınlarından yana koyması, memleketimizin iç dinamiklerini harekete getirecek, Türk endüstrisinin problemlerini çözecek araştırma, geliştirme ve patentlere değer vermemesidir. Bu sırada doçentliğe mürâcaat eden bir bilim adamımız: 13 tâne patentim var fakat doçentlik başvurumda pek dikkate alınmıyor. İllâ makâle olacak diyorlar şeklinde üzüntüsünü belirtmişti. Arzû edilen, öğretim üyelerimizin faâliyetlerinden olan yurt içi kitap, ders notu ve patent gibi geniş emekler sonucunda ortaya çıkan öğretim-eğitim etkinliklerinin de aynı oranda değerli sayılmasıdır. Bilim adamlarımızın, örneğin, kitap yazmamalarının temelinde de yurt içi etkinliklerine hiç değer verilmemesi yatmaktadır. Burada okuyucunun takılabileceği bir noktaya açıklık getirmekte fayda vardır. Acabâ, yurt içi bilim ve teknolojik etkinliklerinin önemsenmemesinin kıstası nedir? Bu sorunun cevâbını bir örnekle somut olarak vermeye çalışacağım : PAÜ Senatosu nun ve 01 Nolu Kararında Kabûl Edilen Profesörlük, Yardımcı Doçentlik Yükseltilme ve Atama ile Doçentliğe Atanma Başvurularında Uyulacak Puanlama İlkeleri ve Ön Şartlar adını taşıyan esasların 3. maddesinin Araştırma ve Eğitim Faâliyetleri başlığından bir örnek verelim: Resmî olmayan kurumlarca (meselâ bir sanâyi kuruluşu tarafından) desteklenmiş ve Akademik Jüri Üyelerinin Hakemliği altında tamamlanmış bir araştırma projesinin puanı yukardaki ön şartlara göre 5 puandır. Tamamlanmış ulusal resmî kurumlarca desteklenen araştırma projelerinin puanının 10 puan olmasına karşı, uluslararası tamamlanmış araştırma projelerinin puanı 30 puandır. Şimdi, resmî olmayan kurumlarca (meselâ bir sanâyi kuruluşu tarafından) desteklenmiş Akademik Jüri Üyelerinin Hakemliği altında tamamlanmış bir araştırma projesinin yaklaşık bir sene sürdüğünü farz edelim. Buna göre, aynı ayardaki bir yurt dışı projesi de bir yıl sürmüş olsun. Bu demektir ki, bir öğretim üyesi, bir yıl içinde bir yurt dışı projeye ortak olsa, Bu puanlama ilkeleri, PAÜ nün düzenlediği ilk kıstaslardır. Bu kıstaslar yöneticiler tarafından birkaç senede bir değiştirilmektedir.

13 ondan aldığı 30 puanı, yurt içi projelerinden almaya kalksa, yurt içinde ya bir yıl içinde aynı ayarda 6 tâne projeyi bitirmesi gerekecek ya da her sene bir proje yapmak kaydıyla tam 6 yıl uğraşacaktır. Bunu hiçbir öğretim üyesinin göze alamaması, dolayısı ile gelecek kaygısından dolayı, bütün çalışmalarında ilk gözeteceği husûsun daha çok puan getiren yurt dışı proje ve yayınlara önem vermesi normaldir. Anormal olan yurt dışı hizmetini câzip gösterip bütün öğretim üyelerini memleketlerine hizmetten alıkoymaktır. Çünkü yurt dışında yapılan proje ve yayınlar, sırf ileri teknolojileri ilgilendirdiği, memleketimizde ise ileri teknoloji ile ilgili bilhassâ üretime dönük endüstri bulunmadığı için, benim öğretim üyem, tamâmen mesâisini başkaları için harcamış oluyor, onun bu yüzden kendi memleketine faydası dokunamıyor. Böyle bilim adamlarının kazandıkları tecrübeleri, belki, ileride memleketinde kullanmak sûretiyle, memleket hizmetini gerçekleştirmekten başka çâreleri olmadığı açıktır ki, bunların da kazandıkları bu tecrübeleri yüzünden ileri ülkeler tarafından kapışıldıkları da ayrı bir gerçektir. Durumun vahâmetini bir parça aralayan şu örnek sizi şaşırttığı için, beni mübâlağa yapıyor zannediyorsunuz. Ama öyle değil, belki, durumun anlatılmasını anlatamamakta mübâlağa etmiş olabilirim. Bütün üniversitelerde durum beş aşağı-üç yukarı aynıdır. Projeden sonra size, makâleden örnek vereyim. Bunu da gene kendi üniversitemden veriyorum ama, durum bütün üniversitelerimizde benzerdir. PAÜ Senatosu nun ve 01 Nolu Kararında Kabûl Edilen Profesörlük, Yardımcı Doçentlik Yükseltilme ve Atama ile Doçentliğe Atanma Başvurularında Uyulacak Puanlama İlkeleri ve Ön Şartlar adını taşıyan esasların 1. maddesinden de bir örnek verelim. D bendinde Yurt İçi Dergilerde Yayınlanmış Yayınlar başlığı altında örneğin, bir araştırma makâlesine verilen puan 15 olarak tespit edildiği halde, yurt dışında yayımlanıp Science Citation Index e giren bir makâlenin puanı 30 dur. Buna göre, yurt içinde iki makâle bir tâne yurt dışı makâleye karşı düşmektedir. Bu yönetmeliklerin böyle hazırlanmalarının YÖK bilim politikasına göre hazırlandığını, üniversitelerin bunda fazla bir yetkisi olmadığını da belirtmekte fayda vardır. Üniversitelerin temel hedefi, memleketin bilim ve teknolojide geliştirilmesi ve bilim ve teknolojinin üretime dönüştürülmesidir. Yurt dışında yapılan proje ve makâlelerin faydası sâdece bilim, teknoloji ve endüstride ileri olan ülkelerin kalkınmasına yardım etmektedir. Bu faâliyetlerden memleketimize sâdece Science Citation Index e bir makâle daha soktuk şeklindeki bir övünme payı kalmaktadır. Science Citation Index ölçüsünde makâle yayımlayan ülkeler arasında 80 li yıllarda Dünyâ sıralamasında %40 lar civârındaydık. Bugün ise %22 ler civârındayız. Bunun Türkçe açıklaması şu: Bilim adamlarımız, memleketimiz hâriç, ileri ülkelere karşı hizmetlerini 80 li yıllardan bu yana %18 artırmış Memleketimizin övünme kazancında %18 lik bir övünme artışı olmuş Dikkat ediniz bugünkü bilim politikasının savunucularının tek övündükleri şey, başkalarının hesâbına %40 lardan %22 lere gelmek olmaktadır. Her ağızlarının açılışında bu övünçten başka bir şey söyleyemiyorlar. O da kimin hesâbına yarıyor?

14 Bütün geri kalmış ülkelerde de aynı oyunlar oynanmaktadır. Hiç kimse, kafa yorup da sormuyor: Bu Science Citation Index e giren makâlelerin, başkaları adına övünme payı hâriç, ileri ülkelerin kalkınmasına ilâveten bizim memleketimizin kalkınmasına ne kadar bir katkı sağlamıştır? diye Ne yapmalı? Her şeyden evvel, memleketimiz çağdaş bilim seviyesine ulaşana kadar, daha etkili başka düzenlemeler de yapılabilir. En azından yukarıda verilen puanları tersine çevirmek, ileri ülkelerin seviyesine çıktıktan sonra, gerisini o zaman düşünmek Bu kadar basit O zaman bir Türk bilim adamı, her an sanâyideki projesini düşünecek, onunla haşir neşir olacaktır. Böylece, şimdiye kadar hep yurt dışına kaçan bilim adamlarımızın katma değeri, bundan sonra yurdumuzda toplanmaya başlayacaktır. Bunun böyle olacağı uzun uzun düşünülerek bulunacak bir şey değil aslında, bunu dağdaki çoban dahî hemen fark eder. Bunlar, bilinmeyen şeyler de değildir. Herkes biliyor Biliyor da neden değiştirilmiyor. Bunun kısa cevâbı şu: Atatürk ün kullandığı kelimelerle söylemek gerekirse, Memleketimiz, dâhilî ve hâricî müstevlîler tarafından kuşatılmıştır. Değerli bilim adamı Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu nun kitaplarında, memleketimizde köşe başlarına yerleşerek Memleketin zenginliklerini düşmanlara peşkeş çekmek ve memleketimizi zayıflatmak, sömürge hâline getirmek, Türk Millî Eğitimi ni istedikleri şekilde yönlendirmek için yerleşmiş hâin olduğu yazılıdır. Yine o kitaplardaki bilgilere göre, Türk Millî Eğitimi ni Amerikalılar biçimlendirmektedir. Aslında gözüken köy de pek kılâvuz istemiyor. Millî Eğitim imizin durumu da bunun bir belgesi zâten, ama ben gene de bir belge daha vereyim: 31 Ağustos 1991 târihli Zaman gazetesinin Görüşler-Düşünceler bölümünde bildirildiğine göre, Amerikalı Ortadoğu Uzmanı Prof. Dr. Richard W. Bulliet, kendi yöneticilerine verdiği raporunda şöyle diyor: 1979 da İran devrimi sâdece Amerikan hükümeti ve halkı için değil, Ortadoğu daki modernleştiricileri, lâik-milliyetçileri ve subayları uzun yıllardan beri izleyen uzmanlar için de şok oldu. Ortadoğu nun gelecekteki problemlerine ilişkin hangi politikayı izlersek izleyelim, bu bölge ile ilgili çalışma ve öğretme tarzımızı gözden geçirmemiz gerekmektedir. ifâdesindeki öğretme tarzımızı tamlaması kendilerini ele vermektedir. Bu gösteriyor ki, Amerika sâdece bizim Millî Eğitim imizi değil Ortadoğu daki bütün geri kalmış ülkelerin eğitimlerini de kendi menfaatleri doğrultusunda biçimlendirmektedir. Konu ile yakın ilgisi dolayısıyla Sinanoğlu nun şu tespitini de ilâve edeyim. Prof. Dr. Sinanoğlu meâlen diyor ki: Amerika, Türkiye de her görüşün bir sahtesini üretmiştir. Müslüman ın dahî sahtesi türedi. Türkiye de üniversitelerdeki bilim adamlarının hemen hemen bütün faâliyetleri yurt dışına göre ayarlanmıştır. Bu doğrultuda gayret sarf edenlerin önleri açılmakta fakat memleket sevdâlıları, memleketlerinin menfaati için Einstein buluşu dâhî yapsalar, bunlar birer kıymet arz etmemekte, hattâ küçümsenmektedirler. Bizzat bendeniz, Sen nasıl iki anabilim Bugün Avrupa Birliği ne kabul târihi almamıza sevindim. Çünkü Amerika nın gölgelerinden biraz daha uzaklaşabilir ve bağımsızlığımızın mutluluğunu biraz daha hissedebiliriz diye düşünüyorum.

15 dalında yayın yaparsın!.. diye yıllarca cezâlandırılanlardan bir tânesi olarak, bunun acısını tatmış olanlardan bulunuyorum.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz PROF. DR. 133 Prof. Dr. Alaattin AKÖZ SÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Hiç unutmadım ki! Akademik olarak hem yüksek lisans, hem de doktora

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

KÜLTÜR KARDEŞLİĞİ VE / VEYÂ ZENGİNLİK

KÜLTÜR KARDEŞLİĞİ VE / VEYÂ ZENGİNLİK 24.07.2013 KÜLTÜR KARDEŞLİĞİ VE / VEYÂ ZENGİNLİK Zenginleştikçe insanların refahları artmakta, benlikleri kuvvetlenmektedir. Zenginlik ve refâhın artışı oranında, genel olarak, kültür kardeşliği ve / veyâ

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum. Sayın Kaymakam, Sayın Belediye Başkanı, Sayın Milli Eğitim Müdürü, Darüşşafaka Cemiyeti nin Sayın Başkanı ve Yöneticileri, Saygıdeğer Öğretmenlerimiz, Darüşşafaka daki temel öğrenimlerini başarıyla tamamlayıp,

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a): da: - Yavrum ne oldu niye acele acele camiye koşuyorsun? der. Bu soruya karşılık çocuk - Efendim,

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ TÜRK-İŞ Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi 14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ 25-27 Mayıs 2012 Nova, İbis Hotel - İstanbul Oturumlar Panel

Detaylı

ÇANTA VE KIRTASİYELER ONİKİŞUBAT TAN

ÇANTA VE KIRTASİYELER ONİKİŞUBAT TAN ÇANTA VE KIRTASİYELER ONİKİŞUBAT TAN Kahramanmaraş Merkez İlçe Onikişubat Belediyesi, 124 okulda 6 bin ilkokul birinci sınıf öğrencisine çanta ve kırtasiye malzemesi dağıttı. Başkan Mahçiçek, Çocuklar,

Detaylı

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? EVLENİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Peygamber (sav) Efendimiz den Abdullah ibn-i Ömer RA ın bir hadisini bu münasebetle hatırlayalım, duymuşsunuzdur: (Lâ tenkihun-nisâe

Detaylı

1.Aşama (Cüzdanını doldurmaya başla) Para kazanmanın birçok yolu var. Bu yolların hepsi birer altın kaynağıdır ve işçiler bu kaynaktan

1.Aşama (Cüzdanını doldurmaya başla) Para kazanmanın birçok yolu var. Bu yolların hepsi birer altın kaynağıdır ve işçiler bu kaynaktan Nasıl daha çok para kazanabiliriz? Nasıl para sorunlarımızı çözeriz. Bunun herkes için yöntemi farklıdır. Gelin George S.Clason Babil in en zengin adamı adlı kitabında para kazanmak için önerdiği yedi

Detaylı

www.astromedya.com Örnek Tarot Okuması

www.astromedya.com Örnek Tarot Okuması Örnek Tarot Okuması Bir tarot okuması, bilinçaltına atılmış bir oltadır. Bizler yani tarot okuyucuları, sizin zihninize, bilinçaltınıza olta atarak, sebeplerini ve sonuçlarını zaten sizin biliyor olduğunuz

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım.. Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım.. Sizlerle tekrar bir arada olmaktan mutluluk duyduğumuzu ifade ederek, hoş geldiniz diyor; şahsım ve

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

Kıbrıs'ta öğrenci olmak

Kıbrıs'ta öğrenci olmak On5yirmi5.com Kıbrıs'ta öğrenci olmak Kıbrıs'ı tercih etmek isteyenler, bu haberimizi okumadan tercih formlarını doldurmayın! Yayın Tarihi : 2 Ağustos 2012 Perşembe (oluşturma : 4/13/2019) Zuhal Erkek'in

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm: Hatim-i Esam hazretleri, hocası Şakik-i Belhi hazretlerinin yanında 33 sene kalır, ilim tahsil eder. Hocası, bu zaman içinde ne öğrendiğini sorduğu zaman, sekiz şey öğrendiğini söyler ve bunları hocasına

Detaylı

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, 3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ 9.11.2017 Sayın Bakanım, STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, 1 İş Dünyamızın Değerli Temsilcileri, Kıymetli Basın Mensupları, Global

Detaylı

Mesleki eğitim tanıtım ve işbirliği protokolü

Mesleki eğitim tanıtım ve işbirliği protokolü http://www.iha.com.tr/balikesir-haberleri/mesleki-egitim-tanitim-ve-isbirligi-protokolu-balikesir- 1685591/ Mesleki eğitim tanıtım ve işbirliği protokolü Meslek lisesi Organize Sanayi Bölgesi ile İl Milli

Detaylı

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da Muğla Sıtkı Koçma Üniversitesi, Bodrum Ticarete Odası ve Bodrum Belediyesinin katkıları ile tamamlanan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Detaylı

O KOLTUĞA GALİP HOCA YAKIŞIR!

O KOLTUĞA GALİP HOCA YAKIŞIR! 11.11.2014 Salı İzmir Basın Gündemi O KOLTUĞA GALİP HOCA YAKIŞIR! Kazım Erkmen Daha dün gibi hatırlıyorum, İzmirlilerin Yeşilyurt Devlet Hastanesi diye bildikleri o Hatay daki hastanenin Başhekimliği ne

Detaylı

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABDULLAH GÜL ÜN YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET, TEŞVİK ÖDÜLLERİ ve TÜBİTAK ÖZEL ÖDÜLÜ TÖRENİ KONUŞMA METNİ 23 ARALIK 2008

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABDULLAH GÜL ÜN YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET, TEŞVİK ÖDÜLLERİ ve TÜBİTAK ÖZEL ÖDÜLÜ TÖRENİ KONUŞMA METNİ 23 ARALIK 2008 SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABDULLAH GÜL ÜN 2008 YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET, TEŞVİK ÖDÜLLERİ ve TÜBİTAK ÖZEL ÖDÜLÜ TÖRENİ KONUŞMA METNİ 23 ARALIK 2008 "Değerli Konuklar, Değerli Misafirler, Cumhurbaşkanlığı

Detaylı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı Atatürk ün Kişisel Özellikleri Atatürk cesur ve iyi bir liderdir Atatürk iyi bir lider olmak için gerekli bütün özelliklere sahiptir. Dürüstlüğü ve davranışları ile her zaman örnek olmuştur. Gerek devlet

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) ESAS N0:2009/191 03.08.2012 TUTANAK 27.07.2012 tarihli oturumda saat 19.27 sıralarında Mahkeme Başkanı tarafından duruşmanın

Detaylı

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP: SORU : Yediemin deposu açmak için karar aldım. Lakin bu işin içinde olan birilerinden bu hususta fikir almak isterim. Bana bu konuda vereceğiniz değerli bilgiler için şimdiden teşekkür ederim. Öncelikle

Detaylı

Sevgili dostum, Can dostum,

Sevgili dostum, Can dostum, Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.

Detaylı

BAĞLAÇ. Eş görevli sözcük ve sözcük gruplarını, anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere "bağlaç" denir.

BAĞLAÇ. Eş görevli sözcük ve sözcük gruplarını, anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere bağlaç denir. BAĞLAÇ Eş görevli sözcük ve sözcük gruplarını, anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere "bağlaç" denir. Bağlaçlar da edatlar gibi tek başlarına anlamı olmayan sözcüklerdir. Bağlaçlar her

Detaylı

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS 2018 Afrika Ülkelerinin Değerli Büyükelçileri, Sayın Valim, Belediye Başkanım, İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, Değerli

Detaylı

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri Eflref Ar kan Bildiğiniz gibi Almanya aile birleşiminin gerçekleşmesi konusunda göç yasasında bazı değişiklikler yapmıştır. Bu değişiklikleri eleştirenler ve olumlu görenler bulunmaktadır. Ben göç yasasının

Detaylı

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım,

MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım, MÜSİAD Başarılı Öğrenciler Ödül Töreni KARADENİZ EREĞLİ 7 HAZİRAN 2018 Sayın Kaymakamım, Sayın Milletvekilim, Sn Rektörüm, Belediye Başkanlarım, İş Dünyası, STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, Değerli

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Dr. Önder TOMRUK SDÜ Acil Tıp AD-2017

Dr. Önder TOMRUK SDÜ Acil Tıp AD-2017 Dr. Önder TOMRUK SDÜ Acil Tıp AD-2017 Akademisyen Üniversitelerde; Ders verme, Araştırma yapma, Bilimsel gelişmeleri inceleme, Gözlem ve deneyler yapma, Konferans, Kongre, Sempozyum ve Panel gibi faaliyetlere

Detaylı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneğinin girişimleriyle Yunanistan'dan gelen Batı Trakyalı öğrencilerle

Detaylı

İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR - Genç Gelişim Kişisel Gelişim SİVAS BELEDİYESİ İŞARET DİLİ EĞİTMENİ MUSTAFA EPİK. İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR. İŞBİRLİĞİ İÇİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR MUTLAKA BAŞARILI OLACAKTIR SORU- Bize kısaca kendinizi

Detaylı

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder.. Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder.. SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? hangi okullarda okudunuz bugüne kadar?

Detaylı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu -KAPANIŞ KONUŞMASI- M. Recai KUTAN 7 Kasım 2014 I. DÜNYA SAVAŞININ 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI

Detaylı

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır KSS Söyleşileri Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Çevre Projeleri Koordinatörü Ferda Ulutaş ile Vakfın faaliyetleri, kurumsal sosyal sorumluluk

Detaylı

Üç nesil Anneler Günü

Üç nesil Anneler Günü Üç nesil Anneler Günü Mayıs 10, 2015-11:45:00 AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hotar, siyasete başladığında 1,5 yaşında olan ve adeta "parti içinde büyüyen" 15 yaşındaki kızı Ayşe ve her zaman kendisine

Detaylı

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Maruf Vakfı Genel Merkezinin Açılışına Katıldı. Maruf Vakfı Genel Merkez açılışı, Vakfımızın Zeytinburnu ndaki merkezinde

Detaylı

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki Bildiğiniz üzere Deutsche bank'ın arzı ile varantlar İMKB'de işlem görmeye başladı. Bu konuda çok soru gelmiş. Basit bir şekilde ne olduğunu açıklamak da bize farz oldu. Fakat hemen şunu belirteyim ki;

Detaylı

TÜRKİYE DE MÜHENDİSLERİ N SORUNLARI VE MÜHENDİS

TÜRKİYE DE MÜHENDİSLERİ N SORUNLARI VE MÜHENDİS TÜRKİYE DE MÜHENDİSLERİ N SORUNLARI VE MÜHENDİS OLMAK Türkiye de Mühendis Olmanın Zorluklarını 4 Evrede İncelemek Yerinde Olacaktır. Bunları; İlköğretim ve Lise eğitimi evresi. ÖSS evresi. Lisans eğitimi

Detaylı

MÜHENDİSLİK KARİYERİ Mühendislik Kariyeri Mezun olduktan sonra çalışmak için seçtiğiniz şirket ne olursa olsun genelde işe basit projelerle başlayacaksınız. Mühendis olmak için üniversitede 4 yıl harcamanıza

Detaylı

Bir Açık Kaynak Masalı Bölüm 1: Kasabanın Dışında Bir Meyve Ağacı

Bir Açık Kaynak Masalı Bölüm 1: Kasabanın Dışında Bir Meyve Ağacı Bir Açık Kaynak Masalı Bölüm 1: Kasabanın Dışında Bir Meyve Ağacı Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak bir kasabada, bir meyve ağacı varmış. Bu ağaç çok lezzetli meyveler verirmiş. Meyveler o

Detaylı

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ 19.12.2012 Ben de bilim insanı olmak istiyorum çünkü pes etmem! (7. Sınıf Aklımda bilim insanlarının da hep doğruyu tam olarak bilemeyecekleri kaldı. Bilim insanlarının

Detaylı

20 Derste Eski Türkçe

20 Derste Eski Türkçe !! 20 Derste Eski Türkçe Ders Notları!!!!!! Cüneyt Ölçer! !!! ÖNSÖZ Türk Nümismatik Derneği olarak Osmanlı ve İslam paraları koleksiyoncularına faydalı olmak arzu ve isteği île bu özel sayımızı çıkartmış

Detaylı

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken Engin Deniz İpek 21301292 Üniversite Üzerine Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken formüllerden ya da analitik zekayı çalıştırma bahanesiyle öğrencilerin önüne

Detaylı

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller Y jenerasyonunun internet bağımlılığı İK yöneticilerini endişelendiriyor. Duygusal ve sosyal becerilere sahip genç profesyonel bulmak zorlaştı. İnsan

Detaylı

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz. Aşağıda Emek vererek Yazmış olduğumuz yazı ve bilgileri 5 dakika ayırıp okur inceler ve bizden ücretsiz bir örnek kayıt dosyası talep ederseniz. Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

BİZ KİMİZ? ODTÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu, Atatürk ü ve ideolojisini daha iyi tanımak ve tanıtmak için 1989 yılında ODTÜ Kültür İşleri Müdürlüğü bünyesinde kurulmuş olan bir düşünce topluluğudur. Atatürkçü

Detaylı

TOPLU KONUTLARIN TEMELİ, 12 ŞUBAT RUHUYLA ATILDI

TOPLU KONUTLARIN TEMELİ, 12 ŞUBAT RUHUYLA ATILDI TOPLU KONUTLARIN TEMELİ, 12 ŞUBAT RUHUYLA ATILDI Kahramanmaraş Merkez Onikişubat Belediyesi tarafından dar gelirli vatandaşları ev sahibi yapmak için başlatılan toplu konut projesinin temeli, Sağlık Bakanı

Detaylı

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor Türkiye deki üniversite imkanlarının zorluğu ve kontenjan sıkıntısı öğrencileri değişik arayışlara itiyor. Her yıl 50 binin üzerinde

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

İstediği üniversiteye giremeyenlere 4 farklı öneri

İstediği üniversiteye giremeyenlere 4 farklı öneri On5yirmi5.com İstediği üniversiteye giremeyenlere 4 farklı öneri İstediği üniversite ve bölüme yerleşemeyen adaylar yatay geçiş, dikey geçiş, çift anadal ya da yurtdışından Türkiye'deki üniversitelere

Detaylı

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ ONUR, HİZMET, BİLİM ve TEŞVİK ÖDÜLLERİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ ONUR, HİZMET, BİLİM ve TEŞVİK ÖDÜLLERİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ ONUR, HİZMET, BİLİM ve TEŞVİK ÖDÜLLERİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönergenin amacı; İstanbul Tıp Fakültesi

Detaylı

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü On5yirmi5.com KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü Kaç gündür bir 'vitamin' sorusudur gidiyor. İşte geçtiğimiz günlerde yapılan KPSS sorularında yer alan 'vitamin' sorusu ve çözümü... Yayın

Detaylı

EUROSTUDENT ULUSAL ARAŞTIRMASI: TÜRKİYE SONUÇLARI

EUROSTUDENT ULUSAL ARAŞTIRMASI: TÜRKİYE SONUÇLARI EUROSTUDENT ULUSAL ARAŞTIRMASI: TÜRKİYE SONUÇLARI Prof. Dr. Nezih Güven (ODTÜ, Rektör Danışmanı) Doç. Dr. Ayşe Gündüz Hoşgör (ODTÜ,Sosyoloji Blm.) Y. Doç. Dr. Mustafa Şen (ODTÜ, Sosyoloji Bölümü) Bağlantı

Detaylı

Sık sık Ne zaman derslerine çalışacaksın! Bak sınavlar yaklaşıyor; sonra görüşürüz seninle! gibi cümlelerle aile ergen arasında gergin bir hava eser.

Sık sık Ne zaman derslerine çalışacaksın! Bak sınavlar yaklaşıyor; sonra görüşürüz seninle! gibi cümlelerle aile ergen arasında gergin bir hava eser. Ergenlik döneminde aile ile çocuk arasında okul algısı farklılığı söz konusudur. Aile okulu çocuğun geleceği için en önemli basamak olarak görür. Çocuklarının yüksek tahsili ve mesleğini kazanması için

Detaylı

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA 16.06.2017 Sayın Milletvekillerim, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım Sayın Mardin Şube Başkanım, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın Mensupları, Şanlıurfa

Detaylı

DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ

DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK, ÜRÜN ÜRETMEK, PARA KAZ Şubat 17, 2007-12:00:00 DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BABACAN: ''TÜRKİYE, İŞ YAPMAK, HİZMET ÜRETMEK,

Detaylı

Dershane Algısı Araştırması Mayıs 2012

Dershane Algısı Araştırması Mayıs 2012 Dershane Algısı Araştırması Mayıs 2012 KÜNYE Proje Adı Araştırma Sahibi Araştırma Evreni Adayların Dershane Algısı Araştırması İKSara A.Ş. Toplumsal Gündem Araştırmaları Nisan 2012 Türkiye de üniversiteye

Detaylı

2013/2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI.. ORTAOKULU 7.SINIFLAR YIL SONU ŞUBE ÖĞRETMENLER KURULU TOPLANTI TUTANAĞI

2013/2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI.. ORTAOKULU 7.SINIFLAR YIL SONU ŞUBE ÖĞRETMENLER KURULU TOPLANTI TUTANAĞI 2013/2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI.. ORTAOKULU 7.SINIFLAR YIL SONU ŞUBE ÖĞRETMENLER KURULU TOPLANTI TUTANAĞI TOPLANTI TARİHİ : TOPLANTI YERİ : Öğretmenler Odası TOPLANTI SAATİ : 10:30 GÜNDEM : 1-Açılış ve yoklama

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri, MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI 09.09.2017, LONDRA Sayın Büyükelçim Abdurrahman Bilgiç, Değerli Yönetim Kurulu Üyelerimiz İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri, Değerli MÜSİAD Üyeleri

Detaylı

İntörn Mühendislik Yelpazesini Genişleteceğiz

İntörn Mühendislik Yelpazesini Genişleteceğiz İntörn Mühendislik Yelpazesini Genişleteceğiz KMTSO Başkanı Kemal Karaküçük, intörn mühendisliğin Türkiye de ilk kez Kahramanmaraş ta başladığını belirterek, Gelecek yıllarda da diğer mühendislik fakültelerinin

Detaylı

Karakaya: İnanmayanlar ile Bizim İşimiz Yok

Karakaya: İnanmayanlar ile Bizim İşimiz Yok Karakaya: İnanmayanlar ile Bizim İşimiz Yok Bodrum Belediyesi Bodrumspor Kulüp binasında, futbol şubesinde yapılan değişikler ile ilgili bir basın açıklaması düzenlendi. Düzenlenen basın açıklamasına Bodrumspor

Detaylı

Benimle Evlenir misin?

Benimle Evlenir misin? Benimle Evlenir misin? Bodrum sokakları ilginç bir evlenme teklifine daha sahne oldu. Bodrumlu genç kaptan Ali Özbaylan 9 yıl önce tanıştığı kız arkadaşı Tuba Cihat a, Milta Marina da bulunan bir kafede

Detaylı

İstanbul 24 Kasım 2004 SULTANAHMET TİCARET LİSELİ OLMAK BÜYÜK AYRICALIK;

İstanbul 24 Kasım 2004 SULTANAHMET TİCARET LİSELİ OLMAK BÜYÜK AYRICALIK; İstanbul 24 Kasım 2004 SULTANAHMET TİCARET LİSELİ OLMAK BÜYÜK AYRICALIK; Okulumuzun tarihçesinden de anlaşılacağı üzere Türkiye nin ilk Ticaret Lisesi olan Sultanahmet Ticaret Lisesinde okumuş olmak büyük

Detaylı

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI TEOG SINAV SORUSU-1 1. Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşı sebebiyle ikramda bulunursa Allah yaşlılığında ona ikram edecek kimseleri mutlaka takdir eder. Bu hadiste verilen mesaj aşağıdaki ayetlerin hangisinde

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN 6.Spor ġenlikleri kapsamında gerçekleģtirilen Futbol Turnuvası Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulunun zaferi ile sona erdi. Yapılan maçlar sonucunda Ünye ĠĠBF

Detaylı

BOZOK ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARLARI

BOZOK ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARLARI BOZOK ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARLARI Toplantı Sayısı: 04 Sayfa: 1 Karar Tarihi: 14/12/2006 Üniversitemiz Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliği hk. 2006.004.009- Üniversitemiz Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliği

Detaylı

Çocuklar en iyi notları getirmeseler de boğazımızdan kesip alıp verdiğimiz telefonları, en iyi şekilde ve gözü gibi korudukları bir gerçektir.

Çocuklar en iyi notları getirmeseler de boğazımızdan kesip alıp verdiğimiz telefonları, en iyi şekilde ve gözü gibi korudukları bir gerçektir. İletişim için icat edilen cep telefonları, bugün artık çok farklı alanlarda ve çok farklı amaçlarda kullanılmaktadır. Okul çağı çocuğuna okul giderken yolda durakta bir şey olursa haberimiz olsun diye

Detaylı

ZAMİR Varlıkların veya onların isimlerinin yerini geçici veya kalıcı olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu kelimelerle, bazı eklere zamir denir. Zamirlerin Özellikleri: İsim soyludur.

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti Ekim 01, 2016-1:20:00 Başbakan Binali Yıldırım, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü dolayısıyla Seyranbağları Huzurevi

Detaylı

HASAN KABLI GÖREVE BAŞLADI, PERSONEL İSTİFA DİLEKÇESİ VERDİ

HASAN KABLI GÖREVE BAŞLADI, PERSONEL İSTİFA DİLEKÇESİ VERDİ HASAN KABLI GÖREVE BAŞLADI, PERSONEL İSTİFA DİLEKÇESİ VERDİ 9 Şubat Pazar günü gerçekleştirilen seçimler ile Bodrum Şöförler ve Otomobilciler Esnaf Odası başkanı seçilen Hasan Kablı, Aytekin Çanakcı dan

Detaylı

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK BİLGİ SİSTEMİ

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK BİLGİ SİSTEMİ ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK BİLGİ SİSTEMİ Son Güncelleme tarihi 26.02.2014 http://uakbis.uludag.edu.tr Uludağ Üniversitesi anasayfasında yeralan butondan veya http://uakbis.uludag.edu.tr adresini kullanarak

Detaylı

İNTÖRN MÜHENDİSLİK PROGRAMI SONUÇ RAPORU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI

İNTÖRN MÜHENDİSLİK PROGRAMI SONUÇ RAPORU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI İNTÖRN MÜHENDİSLİK PROGRAMI SONUÇ RAPORU 2017-2018 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi İntörn Mühendislik Eğitimi Koordinatörlüğü, Ekim-2018 TEKİRDAĞ GIDA MÜHENDİSLİĞİ

Detaylı

19.09.2013 PERŞEMBE İZMİR GÜNDEMİ

19.09.2013 PERŞEMBE İZMİR GÜNDEMİ 19.09.2013 PERŞEMBE İZMİR GÜNDEMİ -Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı - Basın Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İKÇÜSEM Üniversite İmkanlarını Halkla Buluşturuyor Üniversitelerin devamı niteliğinde;

Detaylı

YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK IŞBIRLIĞI YAPILMASINI UMUYORUZ.

YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK IŞBIRLIĞI YAPILMASINI UMUYORUZ. ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER SÖYLEŞİLERİ No.41, No.23, OCAK MART 2017 2015 ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER SÖYLEŞİLERİ NO.41, OCAK 2017 YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK

Detaylı

GELECEGIN MUCITLERI ROBOT YAPMAYI ÖGRENIYOR

GELECEGIN MUCITLERI ROBOT YAPMAYI ÖGRENIYOR GELECEGIN MUCITLERI ROBOT YAPMAYI ÖGRENIYOR Portal : www.haberinozu.com İçeriği : Gündem Tarih : 03.01.2016 Adres : http://www.haberinozu.com/genel/gelecegin-mucitleri-robot-yapmayi-ogreniyor-h303269.html

Detaylı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de 22.11.2017-22:35 Son Güncelleme: 22.11.2017-22:35 AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Harun Karacan, 2019 a giden yolda dava uğruna daha fazla mücadele edeceğiz

Detaylı

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ 2007 2010 STRATEJİK PLANI 1. GİRİŞ 1982 yılında kurulan İlişkiler Bölümümüzün 2007 2010 yılları stratejik plan ve hedeflerini ortaya koymayı amaçlayan bu

Detaylı

TÜRKİYE DE HARİTA/GEOMATİK MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ

TÜRKİYE DE HARİTA/GEOMATİK MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ TÜRKİYE DE HARİTA/GEOMATİK MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ Ülkemizdeki Harita/Geomatik/Jeodezi-Fotogrametri Mühendisi sayısı 17000'e ulaşmıştır. 2017 yılı itibariyle ülkemizde, toplamda 23 üniversitede, 18 i harita

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

DENETİM MESLEĞİNDE MEVZUAT PARADOKSU - YETKİ PAYLAŞIMI. Prof. Dr. Ünal TEkİNaLP. İhsan Uğur DELIkaNLI Yücel akdemir Nazmi karyağdi

DENETİM MESLEĞİNDE MEVZUAT PARADOKSU - YETKİ PAYLAŞIMI. Prof. Dr. Ünal TEkİNaLP. İhsan Uğur DELIkaNLI Yücel akdemir Nazmi karyağdi 4/28/11 12:00 PM Page 67 DENETİM MESLEĞİNDE MEVZUAT PARADOKSU - YETKİ PAYLAŞIMI Prof. Dr. Ünal TEkİNaLP kürşad Sait BaBUçcU İhsan Uğur DELIkaNLI Yücel akdemir Nazmi karyağdi GENEL OTURUM II 1 u?nal tekinalp:layout

Detaylı

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü Selman DEVECİOĞLU Gönül Gözü SİVAS CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ ENGELLİLER BİRİMİ YAYINLARI Yayın No: 4 Editör Prof. Dr. Recep Toparlı Baskı Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Matbaası Kapak ve İç Düzen Sivas Cumhuriyet

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Bir dil bir insan. Daha Fazla Kişiyle Bağlantıya Geçin

Bir dil bir insan. Daha Fazla Kişiyle Bağlantıya Geçin Bir dil bir insan. Muhtemelen bu atasözünü daha önceden duydunuz. Anladığım kadarıyla bu yabancı bir dili öğrenmenin sizi iki kat daha değerli kılacağı anlamına geliyor. Peki gerçekten NEDEN ikinci bir

Detaylı

- TERCİHLERDE ROL OYNAYAN BİRİNCİ FAKTÖR: İSTİHDAM İMKANLARI

- TERCİHLERDE ROL OYNAYAN BİRİNCİ FAKTÖR: İSTİHDAM İMKANLARI -YÖK ÜN YAPTIĞI ANKET SONUÇLANDI - TERCİHLERDE ROL OYNAYAN BİRİNCİ FAKTÖR: İSTİHDAM İMKANLARI -ADAYLARIN %94 Ü DEVLET ÜNİVERSİTELERİNİ, %6 SI İSE VAKIF ÜNİVERSİTELERİNİ TERCİH EDEBİLECEKLERİNİ BELİRTTİ

Detaylı