ÇAĞRIMIZDIR Sesi Susturulmak İstenen Halktır...

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÇAĞRIMIZDIR Sesi Susturulmak İstenen Halktır..."

Transkript

1

2 ÇAĞRIMIZDIR Sesi Susturulmak İstenen Halktır... SUSMAYACAĞIZ! Gazetemizin 7 Ekim 1998 günü yapılan polisin yasadışı baskını sonucunda çalışanlarımız ve okurlarımız gözaltına alınmış, işkencelerden geçmiş, muhabirlerimiz Ufuk Doğbay, Özlem Kütük ve Devrimci Gençlik Dergisi Yazı İşleri Müdürü polisin düzmece senaryoları sonucu tutuklanmıştı. ve Devrimci Gençlik Dergisi Yazi İşleri Müdürü polisin düzmece senaryoları sonucu tutuklanmıştı. Yaklaşık 3 ayı aşkın bir süredir Ümraniye Hapishanesi'de tutsak bulunan çalışanlarımız Ufuk Doğbay, Özlem Kütük, Zafere Yürüyen Devrimci Gençlik Dergisi Yazı İşleri Müdürü Selma Kubat 21 Ocak Perşembe günü saat 10.00'da İstanbul 6 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne çıkarıla- caklar. Baskılarla, yasak-toplatmasansürlerle, baskın ve işkencelerle susturulmak istenen gazetemiz bu kez de komplo teorileriyle açılan davalarda, çalışanlarımız nezdinde, yargılanmaya, suçlu gösterilmeye çalışıyor. Asıl suçlu bu düzenin kendisidir. gösterilmeye çalışıyor. Asıl suçlu bu düzenin kendisidir. Meşru ve haklı ve hakimin sesi olan gazetemize her türlü yasadışı uygulamayı dayatanlardır suçlular. Bürolarımızı basıp, insanlarımızı işkencelerden geçirip, tutuklayanlardır. Adana temsilcimiz Mehmet Topaloğlu'nu, dağıtımcımız İrfan Ağdaş'ı katledenlerdir suçlular. Alnımız ak, başımız diktir. Verilemeyecek hiçbir hesabımız yoktur. Susturulmak istenmemizin nedeni budur. Susturulmak isteniyoruz. Çünkü her zaman gerçekleri yazdık. Gerçekleri yazmamız karanlığın cellatlarına, holding patronlarını ve onların emperyalist efendilerini rahatsız etti. Susturulmak isteniyoruz. Çünkü çanak yalayıcısı, satılmış medya gibi bizlerde kalemlerimizi-beyinlerimizi satmadık. Düşüncelerimizi her şeye ve herkese rağmen yazdık, savunduk. Susturulmak isteniyoruz. Çünkü en ağır baskı koşullarında akla gelebilecek tüm engellere karşı gazetemizi çıkartmayı ve halkımıza ulaştırmayı başardık. Halka bilinç taşıyan, dostunudüşmanmı daha iyi tanımasını sağlayan olduk. Susturulmak isteniyoruz. _Çünkü klasik Habercilik vanmadüşmanmı daha iyi tanımasını sağlayan olduk. Susturulmak isteniyoruz. Çünkü klasik habercilik yapmadık. Gözaltılara, işkencelere, tutsaklığa, katledilmeye rağmen boyun eğmedik, teslim olmadık. Nerede bir faşist saldırı varsa oraya koştuk. Nerede bir hak arama eylemi varsa oradaydık, kitlelerle birlikte, onların içinde militan gazetecilik misyonunu yerine ge- -KURTULUŞ - tirdik. Susturulmak isteniyoruz. Çünkü zulmü desteklemiyoruz. Biz taraflıyız, ezilen sömürülen Türkiye halklarının yanındayız. Halkların kurtuluş umudu halk kurtuluş savaşçılarının yanındayız. Taraf olmaya da devam edeceğiz. Bu nedenle çalışanlarımız Ufuk Doğbay, Özlem Kütük ve Zafere Yürüyen Devrimci Gençlik Dergisi Yazıişleri Müdürü Selma Kubat derhal serbest bırakılmalıdır. Onlar suçlu değiller. Polisin uydurma senaryolarıyla 3 ayı aşkın bir zamandır tutsak bırakılmaktadırlar. Bu haksızlığın sona ermesi için bizler Kurtuluş çalışanları olarak 21 Ocak Perşembe günü saat 10.00'da İstanbul DGM'de olacağız. 21 Ocak'ta Gazetemizin haklılığını meşruluğunu savunacak olan, yargılanan değil, kimin suçlu, kimin suçsuz olduğunu ortaya koyacak olan üç arkadaşımızın yanında olacağız. Kurtuluş'un susmayacağını, haklı ve meşru olduğunu halkların umudunu dile getirdiğini, arkasında kitlelerin olduğunu göstermeliyiz. MGK talimatlı düzmece iddanameye; MGK onaylı DGM savcı ve hakimlerine karşı onların yanında olmalıyız. meçe iddanameye; MGK onaylı DGM savcı ve hakimlerine karşı onların yanında olmalıyız. Bunun için tüm okurlarımızın, bizi seven tüm dostlarımızı ve halkımızı 21 Ocak Perşembe gü-nü saat 10.00da İstanbul 6 No'lu Devlet GüvenBk bekliyoruz... SUSMAYACAĞIZ!., Mabkemesi'ne DÜZEN İFLAS ETMİŞTİR BİRLEŞELİM SAVAŞALİAİ KAZANALIM. 6 5 DGM BOYKOTU 5 OCAKTA SONA ERDİ...15 ÖZGÜR TUTSAK CEPHESİNDEN İMF VE DÜNYA BANKASİ YURTDIŞINDAN KÜRDİSTAN DA TEK YOL DEVRİM 39 HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER 7 "DAĞLARA ÇİKACAK VE FETEDECEĞİP HHALK GERÇEĞİMİZ YENİ BİR İNFAZ GİRİŞİMİ RIZA BOIRAZ 8 9 ASGARİ ÜCRET İŞÇİ KÖŞE KAYIPLAR 12 4 OCAKLARIN AÇTIĞI YOLDAN 13 ÜMRANİYE ŞEHITERININ ANMASI 14 BU TARİH BİZİM YOLDAŞLAR BİZİ AŞIN ANADOLU NUN MÜCADELE TARİHİNDEN DEVRİMCİ YAŞAM VE DAVRANIŞ KURALLARI MÜCADELE ÇOK YÖNLÜDÜR ANI- OĞULUM YAŞAYACAK 44 BİR KİTAP- METRİS TARİHİ 45 GÖRÜNEN KÖY 46 ÇÖZÜM HALKIN İKTİDARINDA 47

3 KURTULUŞ SEÇİM TAVRIMIZ Sayı 12/9 Ocak 1999 Ne Seçim Ne De Yeni Bir Hükümet HALKIN SORUNLARINA ÇARE OLAMAZ DÜZEN İFLAS ETMİŞTİR, ÇÖZÜM HALKIN İKTİDARINDADIR! 1995 seçimlerinden bu yana oligarşinin gündeminden hiç çıkmayan seçim tartışmaları ANASOL-D hükümetinin düşürülmesi ve yaşanan hükümet kriziyle birlikte artık ülke gündeminin temel konusu haline geldi. Oysa oligarşi 1995 seçimleriyle kendisini 2000 'lere taşıyacak "siyasi istikrar" hesapları yapmaktaydı. Hesaplarında yanıdılar ve yanılmaya devam ediyorlar. Altı aylık ömürlü hükümetler, ardından Susurluk kazası, halkın büyüyen tepkileri, oligarşinin artan iç çelişkileriyle birlikte kriz daha da derinleşti. Ekonomik, sosyal ve siyasal kriz giderek büyürken halkın düzenden kopuşu daha da hızlandı. Oligarşinin kendi yaptırmış olduğu anketlerde bile halkın düzene karşı olan memnuniyetsizliği açıkça ortaya çıkıyordu. Düzenin köşe taşlarının sallanmaya başladığı bu süreçte MGK doğrudan kendisi devreye girerek daha açıktan politika yapmaya başladı. Her şey düzenin bekası içindi. İşlemez hale gelen kurumlar yenilenecek, yaşanan moralsizlik önlenecek, düzen yeniden işler hale getirilecekti. Ancak MGK'nın 28 Şubat 1997'deki açık müdahalesiyle 11 ay süren REFAHYOL'un düşürülüp yerine MGK-TÜSİAD hükümeti ANASOL-D'nin kurdurulması da oligarşinin yönetememe krizine çare olamadı. Generallerin 28 Şubat 97'deki müdahalesi o gün şöyle değerlendirilmişti: "Ordunun hükümete müdahalesindeki irtica gerekçesi suni olup esas amaç oligarşinin istikrarını sağlamak, devrimci mücadeleye darbeler vurmak ve gelişen halk hareketinin önünü kesmektir. İrtica tehlikesi propagandasına inanmak sistemin temellerinin çatırdadığını, egemenlerin artık yönetemediğini görmemek demektir. İslamcı güçlerin hiçbir grubu mevcut sisteme karşı değildir. İstisnalar hariç hemen tümü Susurluk gerçeği karşısında bile devletin yanında olmuş, ölüm mangalarını, devleti ve sistemi devrimcilere karşı savunmuşlardır. (...) Ordu bu müdahaleyle Susurluk'la birlikte devletin işlemeyen organlarını yeniden işler hale getirmek, devlet güçlerini moral çöküntüsünden kurtararak, halk hareketine karşı daha büyük saldırıların hazırlığını yapmaktadır." (M. Ali Baran, 8 Mart 1977, Halk İçin KURTULUŞ, sayı 20) O günden bu yana yaşanan gelişmeler, bu tespitler doğrultusunda olmuştur. Ama görmek istemeyen gözler görmedi, duymak istemeyen kulaklar duymadı. Cephelilerin öncülüğünde onbinlerce halk sokaklarda Susurluk'un hesabını sorarken düzenin sağı, solu, reformisti MGK'cılıkta, MGK politikalarında yani düzenin devamında birleşti. Şimdi ise mesela, bir ÖDP parti binasının önünde bile bir basın açıklaması yapamayacak duruma geldi. EMER SİP sesini soluğunu çıkaramaz oldu. Oligarşi, öyle bir saldırıyor ki düzenin bu yedek güçlerine bile aman vermiyor. "Barış"tan başka bir şey demeyen HADEP'in binalarını basıp yüzlerce kişiyi birden gözaltına alıyor. MGK-TÜSİAD HÜKÜMETİ ANASOL-D DE OLİGARŞİNİN KRİZİNE ÇARE OLAMADI Mesut Yılmaz, "Susurluk'u çözemezsem başbakanlık bana haram olsun" diyerek ortaya çıktı. MGK, TÜSİAD arkasındaydı. Üstelik sadece patronlann desteğini değil, DSP'si, CHP'si, reformist partileriyle düzenin solunun, Türk-lş'i, DÎSK'i ile MGK sendikacılarının da tam desteğini almıştı. Bugüne kadar bu kadar geniş bir yelpazenin desteğine sahip bir hükümet daha kurulmamıştır. Hükümet kurulduktan sonra ise Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit, "seçim hükümeti değil icraat hükümeti olacağız" diyorlar, 2000'e kadar hükümette kalacaklarını söylüyorlardı. Ancak kalamadılar, ANASOL-D hükümetinin de foyası çabuk ortaya çıktı. ANASOL-D Hükümeti'ne verilen görev düzenin istikrarını sağlamaktı. Susurlukla birlikte bütün pislikleri ortaya serilmeye başlayan, çivisi çıkan Susurluk devletinin yaralarını onarmak, emperyalistlerin, MGK ve TÜStAD'ın politikalarını hayata geçirmekti. Hükümetin Susurluk'u çözme, demokratikleşme gibi vaatlerinin hepsi aslında gerçek yüzlerini gizleyerek Susurluk devletinin halka karşı çok daha büyük yeni saldırılara hazırlanmasını ÇÖZÜM HALKIN İKTİDARIDIR sağlamak içindi Temmuz ayının ilk haftasında yani ANASOL-D hükümeti yeni kurulduğunda, "(...) kurulan yeni hükümetin görevi Avrupa, ABD emperyalizmi ve tekelci sermaye adına istikrarı sağlamaktır. Emperyalizmle bütünleşme sürecinin sorunsuz hale getirilmesi ve ülkede tekellere daha rahat yatırım ve sömürü olanağı sağlanması, bu görevin esasıdır. Ancak, yeni hükümetin de oligarşinin krizine çare olup bu koşulları sağlaması mümkün değildir. (...) Oligarşi bu açmazları içinde yeni hükümetle, kısa süreli makyaj denemeleri yapmakla birlikte esas olarak halka karşı uygulanan kontrgerilla politikalarını sürdürecektir" demiştik. (Halk İçin KURTULUŞ, 5 Temmuz 1997, Sayı 37) Öyle de oldu. ANASOL-D hükümeti önce devleti aklamak, Susurluğu örtbas etmek için kollarını sıvadı. Susurluk raporuyla Ordu, MGK, Susurluğun dışındaymış gibi gösterilip, kontrgerilla devleti meşrulaştırılmaya, Susurluk üç-beş kişinin üzerine yıkılıp kapatılmaya çalışıldı. IMF ile anlaşmalar sürekli yenilenerek zam ve soygun politikaları halkın üzerinden eksik edilmedi. "Popülist politikalar izlemeyeceğiz"denilerek halk iliklerine kadar sömürülmeye, düşük ücret, düşük taban fiyat politikalarına, işçilerin işten atılmasına, memurların sürgün edilmesine devam edildi. Yüzde 30'lara indireceğiz dedikleri enflasyon yüzde yüzlerden aşağı inmedi. Tepkilerin yoğunlaşması karşısında "6 ay zam yok" masallarıyla halk kandırılmaya çalışıldı. Söylediklerinin üzerinden daha bir hafta geçmeden önce KİT ürünlerine zam yapıldı. Memurlara sendika hakkını vereceğiz dendi, sahte sendika yasasına karşı çıkan, grevlitoplu sözleşmeli sendika isteyen memurlar Kızılay'da gaz bombalan, cop ve panzerlerle karşılandı. Susurluk devletinin saldırılar için

4 Sayı 12/9Ocak 1999 SEÇİM TAVRIMIZ KURTULUŞ 4 yeniden organize edilmesi, güç toplamasiyla beraber de halka yönelik saldırılar yoğunlaştırıldı. Baskı, işkence, katliam politikalarına yeniden hız verildi. Mesut Yılmaz "bizim dönemizde tek bir faili meçhul olmadı"dediği günlerde İzmir'de dört Cepheli birden gözaltına alınıp kaybediliyordu. Polis desteğindeki faşist saldırılar, okullarda, mahallelerde tırmanışa geçti. Halkın demokratik kurumları, dernekler, devrimci gazete ve dergi büroları, mahalleler, evler peşpeşe basılıp talan edildi. Binlerce kişi gözaltına alınıp işkenceden geçirilip tutuklandı. Tırmandırılan şovenizm ve faşist saldırılarla Kürt ve Türk halkları karşı karşıya getirilmeye çalışıldı. Kısacası ANASOL-D Hükümeti, MGK'nın ve TÜSlAD'ın bir dediğini iki etmedi. Fakat yine de düzenin krizine çare olamadı. Demagojik olarak dile getirdiği vaatlerini yerine getiremediği gibi, tekelci burjuvazinin bile istemlerine bekledikleri gibi cevap olamadı. Devrimci mücadeleyi bitiremedi, Cephe'yi susturamadı, aksine oligarşi Cephe'nin etkili vuruşlarına hedef oldu. Oligarşinin sözcüleri korkularını "Türkiye, bu yörünge üzerinde aynı aymazlıkla yürürse, 1999'u çıkaramaz, sosyal çalkantılardan tutunuz, rejim bunalımına kadar bir dizi tehlike beklenmektedir" şevsinde ifade etmeye başladılar. Sonuçta MGK-TÜSlAD'ın, halkın düzene karşı büyüyen öfkesinin önüne geçmek, oligarşi içi çelişkileri tekellerin lehine çözmek, demokrasicilik oyununu devam ettirmek için yaptığı bu manevra da tıkandı. Büyüyen kriz bu güne kadarki en uzun koalisyon hükümeti olan ve yaklaşık 16 ay süren ANASOL-D'nin de sonunu getirdi. YAPILACAK SEÇİMLER DE KURULACAK YENİ HÜKÜMETLERDE OLİGARŞİNİN KRİZİNE ÇARE OLAMAYACAKTIR Yıllardır "istikrar, istikrar" deyip duran ve süngü zoruyla kurdurdukları hükümetin de Eyüp Aşık-Çakıcı kaseti ardından ortaya çıkan Türkbank yolsuzluğuyla iyice sallanmaya başladığını gören tekelci burjuvazinin korkulan giderek daha da büyümeye başlamıştı. Hükümetin düşmesiyle ise bu korku adeta paniğe dönüştü. Çünkü, büyük bir ekonomik kriz beklentisi kapıdayken şimdi bir de buna yeni bir hükümet krizi ekleniyordu. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ANASOL-D'nin düşürülmesinin ardından herkes gibi kendisi de inanmadığı halde hem ortalığı yumuşatmak, hem de burjuva partilerine görevlerini hatırlatmak amacıyla meseleyi ağırdan alıp şunları söylüyordu: "Parlamentoda temsil edilen bütün partiler Türkiye'nin bütün meselelerinde hep vatanperverdirler. Kendilerinden fedakarlık istenirse onu yaparlar. Ve kendilerinin bir uzlaşmaya yaklaşması icap ediyorsa, onu da yaparlar." (29 Kasım 1998, Radikal) Ancak, çok değil, bu sözlerin üzerinden 10 gün kadar geçtikten sonra ortaya MGK-TÜSlAD'ın beklediği güvenoyu alabilecek bir hükümet formülünün çıkmadığını gören aynı Süleyman Demirel, bu kez "dilek ve temenniler" den vazgeçerek "Meseleyi bir bunalıma götürmemek lazım" demekle yetinmedi. "Uzlaşma siyasetin anayasası ama dünü, dünün hassasiyetini, 28 Şubat'ı, Sincan'ı unutarak siyaset yapılamaz" (12 Aralık 1998, Sabah) diyerek Susurluk partilerinin tehditle kulaklarını çekip bir an önce uzlaşmalarını istemek zorunda kalıyordu. Çünkü çözümsüzlük öyle bir noktaya gelmişti ki Sabancı "önce vatan hükümeti"derken burjuvazinin pek çok kesiminden de "olsun da nasıl ve kiminle olursa olsun" sesleri yükselmeye başlamıştı. "Türkiyemizin, ekonomik ve siyasi istikrara her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Hükümetsiz bir gün bile geçirilemez.'\ Derviş Gündey, TESK Genel Başkanı) "Türkiye'nin hükümetsizliğe ve siyasi istikrarsızlığa artık tahammülü yok." (Abdurrahman Anman, Yabancı Sermaye Derneği Genel Sekreteri) "Kavgaya ara verin, uzlaşın ve siyasette oyunun kurallarını yeniden belirleyin, aksi halde yangını önlemek mümkün olmaz.'x Bülent Erzacıbaşı) Ama ne onların istekleri ne de Demirel'in tehdidi fayda etmedi. Oligarşi içi çelişkileri uzlaştıracak ve Fazilet Partisi'ni dışarıda bırakacak bir hükümet formülü gerçekleşemedi. Oligarşi yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal misali çözümsüzlük içindedir. Bundan sonraki günlerde Demirel'in yeni hükümeti kurma görevini 61 milletvekiliyle dördüncü parti durumunda bulunan DSP'ye veya ardından bir "bağımsız milletvekili" olan Yalım Erez'e vermesi bile oligarşinin içine düştüğü açmazı göstermektedir. Hükümet modelinin bolluğundan sözedilmesi kimseyi aldatmamalıdır. "Seçenek bolluğu" yaşanan krizin derinliğinin' ifadesidir. Sonuçta öyle ya da böyle bir hükümet kurulacak, ya da mevcut hükümetle seçimlere gidilecek. Ancak tekelci burjuvazi yeni bir hükümetin kurulmasının da, Nisan ayında yapılacak seçimlerin de kendisinin istediği "siyasi istikrarı" sağlayabileceğine inanmıyor. Çünkü bu koşullarda, bu seçim sistemiyle yapılacak bir seçimin parlamentonun mevcut durumunda fazla bir değişiklik sağlamayacağını biliyorlar. Yapılan tüm araştırma ve istatistikler bunu gösteriyor ve halkın parlamentoya, burjuva partilerine güvensizliği her geçen gün büyüyor. Bu nedenle bir yandan yeni hükümet arayışları sürerken öte yandan seçimlerde "istikrarı" sağlayabilecek güçlü bir hükümetin nasıl çıkarılabileceğinin hesapları yapılıyor. Süleyman Demirel "başkanlık sistemi" formüllerini yeniden ısıtıp piyasaya sürüyor. Patronlardan da seçimlerin ertelenmesi ve seçim sisteminin değiştirilmesi yönünde talepler yükseliyor. Ama daha düne kadar demokratikleşme adı altında söylenen seçim barajlarının düşürülmesi, toplumun her kesimin parlamentoda kendisini temsil edebilmesi gibi sözler tümüyle unutulmuş, bugün tam da bunun aksi yönünde en çok oy alan bir kaç parti dışındakilerin elenmesini sağlayarak tek başına bir partiyi iktidar yapacak ya da en çok iki partili bir koalisyon hükümetinin kurulmasını sağlayacak çeşitli seçim modelleri tartışılmaktadır. TÜSİAD'IN "İSTİKRAR" ARAYIŞI, DAHA FAZLA SÖMÜRÜ, DAHA FAZLA BASKI VE ZULÜM DEMEKTİR Tüm bu hükümet arayışları, tartışmalar, manevralar neden yapılmaktadır? Daha demokratik bir ülke için mi? Halkın sorunlarına çare bulmak için mi? Sömürüyü, talanı, soygunu, baskıyı, zulmü ortadan kaldırmak için mi? Hayır! Herşey Koçların, Sabancıların, Eczacıbaşıların yani tekelci burjuvazinin, TUSÎAD'çıların özlediği "istikrarı" sağlamak içindir. Yani sömürülerini, soygunları daha rahat sürdürmelerini sağlayabilecek güçlü MGK hükümetlerinin kurulabilmesi içindir. Oligarşiyi asıl rahatsız eden, korkutan ülkede gelişen mücadelenin krizin de etkisiyle denetleyemeyecekleri boyutlara yükselmesi, o çok korktukları "sosyal patlama"nın gerçekleşmesi yani devrimin gelişmesidir. Bunun tüm nesnel koşullarının varolduğunu da bilmektedirler. Bu nedenle "istikrarı" sağlayacak, yani daha çok baskı, işkence, katliamla halkın muhalefetini ezecek, devrimci mücadelenin gelişmesinin önünü kesecek hükümetlerin işbaşına gelmesini istiyorlar. Bütün hesaplar bunun içindir. OLİGARŞİNİN ÖNÜMÜZE KOYDUĞU SEÇENEKLERE KENDİMİZİ MAHKUM ETMEYELİM, SEÇİM ALDATMACALARINA KANMAYALIM! Mevcut düzen iflas etmiştir. Bugün ortaya çıkan hükümet krizi tıkanan sistemin, iflas eden düzenin bir sonucudur. İşte bu noktada seçimler oligarşi için adeta bir "can simidi" DÜZEN İFLAS ETMİŞTİR işlevini görmektedir. İflas ettiğini açıkça ifade ediyorlar. Peki tekelci burjuvazi bile sistemin iflas ettiğini söylerken iflas eden sistemin biraz daha ömrünü uzatacak seçimlerin halka ne yararı olacaktır? Hiç bir yararı yoktur. Halka daha fazla sömürü, baskı ve zulümden başka bir şey getirmez. MGK'nın noteri işlevi gören, MGK'da alınan kararları onaylayıp uygulamaktan başka bir işlevi olmayan bir parlamentodan halka hiçbir fayda yoktur. 30 Kasım'da toplanan MGK, parlamentonun ve yeni kurulacak hükümetlerin önüne yasalaştırılmasını istediği 12 kanun tasarısını önceden koymuştur. Kurulacak yeni hükümetlerin de içinde halkın yararına hiçbir şey olmayan bu kanun tasarılarını yasalaştırmaktan başka şansları yoktur. Bugüne kadar hepsi denenmiş; hepsi de MGK'ya emir eri olmaktan başka bir şey yapmamış, tekelci patronların önünde el pençe divan duran, TÜSÎAD'ın kapısından ayrılmayan düzen partilerinin halka hiçbir yaran olamaz. Sol söylemlerle halkın gözünü boyayıp oyunu alma hesaplan yapan, MGK politikalannın destekçisi olmuş, burjuvazi arkasını sıvazlayıp destek verdiğinde atıp tutan ama biraz baskı gördü mü sinip sesini kesen, ülkede yaşanan onca baskı, sömürü, işkence, infaz, katliam karşında sessiz kalan reformist partilerin de halka verebileceği hiçbir şey yoktur. Bu parlamento, bu parlamentodaki partiler, parlamentoda yeralmayan legal reformist partiler de dahil düzen partilerinin hiçbiri halkın hiçbir sorununu çözemezler. Baskıyı, sömürüyü, işkenceyi, katliamları sona erdiremezler. Kontrgerillayı, faşist mafya çetelerini yok edemezler. MGK'nın, MiT'in, JlTEM'in, işkence yuvalarının varlığına son veremezler. Kürt sorununu çözemezler. Emperyalist anlaşmaları yırtamazlar, tüm Ortadoğu halkları için tehdit oluşturan, Irak halkının başına bomba yağdıran emperyalist üsleri kaldıramazlar. O zaman onlara neden oy verelim? Bu baskı, sömürü, işkence, zulüm daha çok sürsün diye mi? Aldanmayalım. Oligarşinin seçimlerle bizi bir kez daha oyalamasına izin vermeyelim. Halkın sorunlarını ancak halkın kendisi çözer. Biz çözeriz. Çözüm HALKIN IKTİDARINDADIR. Çözüm DEVRİMDEDİR. Halkın iktidarını kurmak için, devrim için CEPHE saflarında birleşelim. Mücadele edelim kazanalım.*

5 5 KURTULUŞ MESAJ Sayı 12/9 Ocak ÇÖZÜM HALKIM İKTİDARIDIR

6 - Sayı 12/9 Ocak 1999.SEÇİM İTTİFAKI, -KURTULUŞ 6 Oligarşinin seçim takvimi işliyor. Seçim tarihi, şu veya bu nedenle biraz erken, biraz geç de olabilir; ama oligarşi sonuçta seçimleri yapmak zorundadır. Çünkü seçimler, oligarşinin demokrasicilik oyununun ana bölümlerinden biridir. Kitleleri düzen içinde tutmasının en temel araçlarından biridir. Hele ki, bugünkü ortam açısından geçerli olduğu gibi, kitlelerin düzenden, düzen partilerinden uzaklaşmasının büyük bir hız kazandığı bir süreçte, oligarşi demokrasicilik oyununu sürdürebilmek, bu uzaklaşmayı yavaşlatabilmek için seçime daha da büyük bir ihtiyaç duymaktadır. Oligarşi içi ilişki ve çelişkilerin bir seçim İçin çok fazla uygun olmamasına rağmen, erken seçim kararı alınmasının nedenlerinden en önemlisi budur. Oligarşinin bir kesimi yakın zamanda yapılacak bir seçimde bugünkü çıkarları açısından pek uygun görmese de, burjuvazinin saflarında seçimin ne işe yarayacağı çok açık ifade edilmektedir aslında. Özellikle burjuva yazarlar, uzun süredir durmadan bir an önce seçim yapılsın görüşünü işliyorlar; düzenin, meclisin meşruluğunu sağlamanın başka yolu yoktur diyorlar. Halkın öfkesini, tepkisini yatıştırmak, sandıktan geçer diyorlar Türkiye'sinde ortaya konulan sandığın düzen açısından anlamı, işlevi tartışılmayacak kadar açıktır. Düzen sandıkta kendi meşruluğunu tescil ettirecektir. Düzen sandıkta halkın tepkilerini, öfkesini boğacaktır. Bu sandıktan biz başka şeyler çıkartırız demek, boş hayaldir. Bu hayali kitlelere maletmeye çalışmak, düzenin değirmenine su taşımaktır. Seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte, legalci, reformist kesimde birlik arayışları, doğrudan veya dolaylı ittifak ihtimalleri üzerine hesaplar, yoğunlaştı. ÖDP'si, EMEP'i, SİP'i, HADEP'iyle aylardır süren baskılar karşısında hemen hiç bir birlik arayışı, çabası içinde olmayan bu kesimler, ancak seçim deyince birlik, ittifak sorununu hatırlıyorlar. Yalnızca bu bile, birlik, ittifak arayışlarının halkın hak ve özgürlükler mücadelesinin geliştirilmesiyle bir ilgisinin olmadığım göstermeye yeter. Onlar için bütün sorun seçime ve BİRLEŞELİM SAVAŞALIM KAZANALIM SEÇİM, KOLTUK İTTİFAKLARI VE TAVRIMIZ parlamentoya girmek üzerinde düğümlenmektedir. Geçmişte farklı iddialarla gerçekleştirdikleri "Emek, Barış, Özgürlük Bloku" gibi birlikler de bu anlayışın sonucu yaşamamış, seçimin ertesi günü "birlik" unutulmuştur. Tabii bugün de olası ittifaklarını yaldızlı sözlerle süsleyeceklerdir, ama özü budur, TBMM koltuğu ittifakıdır. TBMM'ye girmek için yapılacak her birlik, düzenin bir parçası olmaya doğru atılmış bir adımdır. Esas olarak bugüne kadar ki politikaları da, hep oligarşiye meclise girebilecek "olgunlukta" olduklarını kanıtlamak çerçevesinde olmuştur. Bunun için tekellerin çıkarları savunulmuş, tekellerin sorunlarını çözümler önerilmiş, "hassas" durum ve dönemlerde etkili olunan kitle örgütlülüklerinin eylemsiz kalması sağlanmış, bunun için devrimcilerden uzak durulmuş, 1 Mayıs'larda "problem çıkarmayan" solcu olunduğu kanıtlanmış, kısacası "rüştlerini oligarşiye ispat için hemen her şey yapılmıştır. Ancak oligarşiye kendini kabul ettirmek, herşeye rağmen zordur. Oligarşi hala seçim barajlarıyla kendilerine engel olmaktadır. Çünkü seçim veya başka bir konuda "barajların kaldırılması" halinde oralardan "istenmeyen" unsurların da geçebileceği tehlikesi oligarşi için her zaman için vardır. Reformistler, kendi güçlerini bir kaç koltuk alabilmek için yeterli görseler, bu kadarıyla bile birlik yanlısı olmayacaklardır. Keza, oligarşi seçimlerde partilerin kendi adlarını kullanarak ittifak yapmalarını yasaklayan maddeleri kaldırsa, bu defa da birbirlerine bakmaktan çok, hepsinin gözü CHP'yle ittifakta olacaktır. Kaldı ki, daha şimdiden bir gözleri hep o yana bakmaktadır. Bu, reformist legal partilerin seçim politikalarında neyin belirleyici olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. «Demokratik kitle örgütlerini dolaşıp, onları mücadeleye çağırmaktadırlar. Ama ne için? "Daha demokratik bir seçim yasası için!" Reformist legal partilerin tüm öncelikleri ve gündemleri budur. Bunun dışında kendilerine özgü bir politikaları da yoktur. Bunun dışındaki politikaları, düzenin "reform" paketlerinden ibarettir. Ortaya koydukları tüm talepler, "asgari"si, "azami" siyle oligarşinin çeşitli kesimlerinin şu veya bu zamanda dile getirdikleri bir takım "iyüeştirmeler"den öte hiç bir şey içermemektedir. Yargı reformu istiyorlar, Çiller- Ağar-Bucak'ın yargılanmasını istiyorlar, temiz meclis istiyorlar, parlamentoda daha etkili denetim mekanizmaları istiyorlar... vs. TÜSİAD'ın, TiSK'in, TOBB'un muhtelif reform paketlerini şöyle bir harmanlayın, aynı şeyler çıkacaktır karşınıza. Bunda devrimcilik yoktur. Bu düzen solculuğudur. Bunun "Beşli İnsiyatif "ten ne farkı var? Aynı masanın etrafında oturulmuyor belki, ama aynı politikada birleşiliyor. Böyle olduğu içindir ki, CHP'yle ittifak hep bir ihtimal olarak tartışılıyor. Yıllardır bu ülkedeki tüm katliamların sorumluluğunu taşıyan CHP'yi bile reddedemeyen bir "devrimcilikle" karşı karşıyayız. Maraş'ların, Sivas'ların iktidarından bile hala medet uman bir "devrimcilikle" karşı karşıyayız. Bunda devrimcilik yoktur. Bu solculuk düzen solculuğudur. Solculuk kapitalizme karşı olmak, burjuva düzene karşı olmak olarak ortaya çıkmıştır. Sulandırılmadan önce devrimi, devrimciliği ifade etmekteydi. Bunlar, "Sağ" ve "sol" Kâvraıııi inııci3n da düzenin anladığını anlamaktadırlar. ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, 2 Ocak'ta Cumhuriyet'te yayınlanan demecinde şöyle diyor: "Şimdiki Meclis'in bu hale gelmesinde payı bulunan demokratik sol ve sosyal demokrat partilerin yönetim kadroları gerekli adımları atmadıkları taktirde iki binli yulara da sağ iktidarlarla gidişin sorumlusu olacaklardır." Demek ki, DSP'li, CHP'li, ÖDP'li falan bir iktidar "sol" bir iktidar olacaktır. Aslında hemen tüm reformistlerin kafasında yatan Aydınlıkçılann önerdiği DSP'li, CHP'li bir "Sol Güçbirliği"dir. Bunda solculuk, devrimcilik yoktur. Ancak bunu Aydınlıkçılar kadar açık telaffuz edememekte, "Avrupa'dan esen rüzgarlar" vs. diye dolaylı ifadeleri tercih etmektedirler. Böyle bir iktidar olursa Avrupa'da esen rüzgar Türkiye'ye de taşınmış olacaktır. İngiltere'nin "solcu" Başbakanı Blair, ülke içinde kendi halkının hak ve özgürlüklerini kısmakla meşgulken, dışta, ABD'yle birlikte Irak'a saldırmaktadır. Avrupa'dan taşınacak sol rüzgar bu. Bundan devrimcilik, solculuk yoktur. Bu Avrupa emperyalizminin solculuğudur. Onda devrimcilik yok. Bunda yok. Ama ondan sonra gelip devrimcilik adına, sol adına oy istenecek! HAYIR! Adlarının içinde sosyalist de olsa, özgürlük, emek, demokrasi DÜZEN İFLAS ETMİŞTİR de olsa, reformist legal partilerin istediği oylar da DÜZENE isteniyor. Reformist legal partiler, DEVRÎME KARŞI, DÜZENDEN YANADIRLAR. Halkı devrimcilik, sosyalistlik adına düzene çekmekte, devrimciliğin, sosyalistliğin ne olup olmadığı konusunda bulanıklık yaratmaktadırlar. BU NEDENLE kimse, devrimcilik adına, sosyalistlik adına halkın, devrimcilerin oylarını isteyemez. HİÇ BlR DÜZEN PARTİSİ, ADI SOL BİLE OLSA, DESTEKLENEMEZ. DESTEKLEMEK, HALKA, DÜZENE UYUM SAĞLAYIN, DEVRİMDEN VAZGEÇİN DEMEKTİR. Devrimcilik, solculuk emperyalizme oligarşiye karşı olmaktır. Tekelleri, büyük toprak sahiplerini, tefecileri, mafyacıları karşısına almayanlar, bunları yoketmeyi, alaşağı etmeyi hedeflemeyenler devrimci olamazlar. Bu nedenle, HİÇ BİR LEGAL SOL PARTİYİ DESTEKLEMEYECEĞİMİZ BİLİNMELİDİR. Yerel seçimlere bakışımız, geçmişten beri bilindiği üzere, onun kendi özgünlüğü çerçevesinde daha farklıdır. Bağımsız aday çıkarma veya bir aday üzerine çeşitli çevrelerle anlaşma olabilir. Ama kimse aday çıkarıp bize adayını dayatamaz. Bu dayatma biçiminde DESTEK İSTEYEMEZ. Devrimciler, elbette seçim odağında oluşan siyasi ortama müdahale edecek, bu ortamdan devrimi geliştirmek için yararlanacaklardır. Bunun en temel biçimi, HALKIN TALEPLERİNİN ortaya konulması, bu doğrultuda mücadelenin yükseltilmesidir. Halkın hak ve özgürlükler mücadelesini geliştirmeyi düşünmeyen, HALKIN İKTİDARI'nı hiç mi hiç aklına getirmeyen, böyle bir hedefi bulunmayan düzen içi partiler, parti isimlerindeki çeşitli sıfatları öne çıkarıp, devrimci, demokrat, ilerici halk kesimlerinin karşısına çıkacak ve oy isteyeceklerdir. Halkın devrimci duygularını, adalet özlemini düzenin meclisine girmek için kullananlar, kullanmaya çalışanlar siyasi istismarcılardır. Parlamentoya girerek kimse halka devrim vaat edemez. Kurtuluş vaat edemez. Ederse bu yalnızca bir kandırmacadır. Sözü edilen legal reformist partiler düzen içidirler, sisteme karşı savaşmayan partilerdir. HADEP, bunlara ek olarak sadece "Kürt sorunu", "barış" diyen, başka da bir şey demeyen bir partidir. Hayır! Devrimcilik adına oy isteyemezler; çünkü devrimden yana değillerdir; devrim için bir mücadeleleri, savaşları yoktur. Sosyalistlik adına oy isteyemezler. Çünkü sosyalizm için bir mücadeleleri, savaşları yoktur. Reformist partilerin çağrılarında, politikalarında, halkın hiç bir sorununun çözümü yoktur. Çünkü düzen içidirler. Bu nedenle de desteklenmeleri sözkonusu olmayacak, taşıdıkları sıfatlarla pratikleri arasındaki ikiyüzlülükleri teşhir edilecektir.

7 7 KURTULUŞ HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER Sayı 12/9 Ocak 1999 Ankara Yüksel Caddesi 59. Hafta Ankara Yüksel Caddesi'nde yapılan oturma eyleminin 2 Ocak Cumartesi günü 59.su saat 12.30'da başladı. Eyleme yaklaşık yüz kişi katıldı. Eylemde 1998 yılının değerlendirmesi yapıldı. Yapılan konuşmalarda 1998 yılında da işkence olayların devam ettiği, yargısız infazların sürdüğü, çalışma koşullarının kötüleştiği söylendi yılında hapishanelerdeki durumu açıklayan istatistikler okundu. Eylemde "Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak", "Zindanlar Boşalsın, Tutsaklara Özgürlük", "Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur" dövizleri ve Neslihan Uslu, Metin Andaç, Hasan Aydoğan, M. Ali Mandal'ın resimleri yeraldı. Eylem saat 13.00'de "Baskılar Bizi Yıldıramaz" sloganıyla bitirildi. HALKLARIMIZA...5 Eylül 1998'den haşlayarak sürdürmekte olduğumuz DGM'leri boykot eylemine amaçlarına ulaştığı için, şimdilik son veriyoruz....kararlılıkla sürdürdüğümüz DGM'leri ve onun özel 'yargı'lamalarını protesto etnıck için duruşmalara çıkmayarak, kimlik bildiriminde bulunmayarak ve ifade vermeyerek sürdürdüğümüz mücadele, faşist rejimin yurtsever, devrimci ve sosyalistlere karşı 'adalet' mekanizmasındaki savaş aygıtı olan DGM'leri tıkamış ve işlemez hale getirmiştir. Kendi hukukunu bile tanımayan rejimin ve adalet sisteminin faşist ka-rakterini açığa çıkartmış, halklarımıza \e bütün demokratik giiçieıe göslernıiş-liı....dgm'iere çıkmama eylemimiz, DGM'leri işleyişini tıkayarak faşist rejim üzerinde büyük bir baskı gücü oluşturmuş, deşifre olan rejim, 'DGM sorunu'nu en üsr düzeyde ve acilen ele alma gereksinimi duymuştur. Bu yolda somut adımlar atmayışı, rejimin içerisine yuvarlandığı siyâsi krizi ve irade zaafiyetini sergilemektedir....başarıyla geliştirilen DGM'leri protesto eylemimize 5 Ocak 1999'da son veriyorum, Fakal faşist rejimin baskı ve terörünün özel "yargı" aygıtına karşı mücadelemiz kesintisiz filarak siireciktir. Halklarınıızı, tüm yurtsever. de\rimci ve demokratik güçleri 'DGM''ler kapatılsın' talebiyle mücadeleye çağırıyoruz. 29ARALJK1998 Tüm cezaevlerindeki DHKP C, PKK, MLKP, TKP/ML, TKP ML, TİKB, TOP, PYSK, Direniş Hareketi, THKP C/FIDÖ, HKG, DHP davalarından lutsuklar adına; Şadi Özbolat, Sabri Ok, M.Akif Han, Nil pınar Arın, Çiğdem Kazan Can Ali Türkmen, Adnan Halis, İlhan Zeyrek, Ramazan Sadıkoğulları, Tun cay Kurtbaş, Hasan Demir. Bayrampaşa Cezaevindeki TDKP, TKEP, Devrimci Yol davalarından tut saklar adına, Emin Gökturna, M.Ali Ayhan Galatasaray Lisesi 191. Hafta Kayıp, tutsak ve şehit ailelerinin, Galataray'da 19 haftadır oturma eylemi yapmalarına izin verilmiyor yılının ilk haftasında 191.si yapılacak olan eyleme de izin verilmedi. Galatasaray Lisesi önüne saat 12.00'de ellerinde karanfillerle gelen, çocukları gözaltında kaybolan ailelerin çevresi yine çevik kuvvet polisleri tarafından kuşatıldı. Basın açıklamasının okunmasına izin vermeyen polis "eylemin yasadışı olduğunu belirterek dağılmalarını" istedi. Kalabalık arasından bir kişiyi gözaltına aldı. Aileler yaptığı yazılı açıklamada "Yeni yılda hiç kimsenin gözaltında kaybedilmediği, bir dünya diliyoruz" dediler. Mersin Büromuz Polis Tarafından Basıldı Susurluk iktidarı gazetemize yönelik saldırılarına kendi yasalarını hiçe sayarak devam ediyor. Mersin büromuz 6 Ocak Çarşamba günü saat 12.30'da Mersin siyasi şube polisleri tarafından yasadışı bir şekilde basıldı. Gazetemizin lo.sayısı sansürlenmiş olmasına, hiç bir yasal sorunu olmamasına rağmen gazetemize el konuldu. Ayrıca büroda bulunan 97 adet Zafere Yürüyen Devrimci Gençlik Dergisi'ne de el konuldu. Hiç bir güç halkımıza ulaşmamızı engelleyemez. Denizli'de Polis Terörü Faşizm, Denizli'de bir hazımsızlık örneği daha sergiledi. Kasım ayında DHKC gerillalarına yönelik başlatılan operasyonda iki halk kurtuluş savaşçısı kanlarının son damlasına kadar çatışıp teslim olmamış ve şehit düşmüşlerdi. Düşman halk kurtuluş savaşçılarının EGE'de yarattıkları bu destanın şokunu ve hazımsızlığını yaşamıştı. Faşizm şimdi de yenilginin sonucunu baskı, gözaltı terörünü sürdürerek gidermeye çalışıyor. Herkesin bildiği, tanıdığı, demokratik kurumlarda çalışan insanları gözaltına alarak "Büyük darbe" yalanlarına baş vuruyorlar. 5 Ocak Salı günü büromuza ve evlere yapılan baskınlar sonucu, gazetemizin Denizli temsilcisi Yaşar Bilibay'ın da aralarında bulunduğu oniki kişi gözaltına alındılar. Gözaltına alınan oniki kişiden yedisi çıkarıldıkları mahkeme tarafından yardım ve yataklık iddiası ile tutuklandılar. Gözaltına alınanlar: Denizli Kurtuluş Temsilcisi Yaşar BÎLÎBAY, Ses Denizli Şube Bşk. Ayşe SANDIKÇI, İHD Bşk. Sevgi YAMAÇ, H. Ahmet AKKAYA, Haüce AKKAYA, Fizan KOÇ, Semra ÖZTÜRK Denizli Büromuz Basılarak Temsilcimiz Tutuklandı Gazetemizin Denizli bürosunu 5 Ocak Salı günü basan polis temsilci, muhabir ve okurlarımızı keyfi bir şekilde gözaltına almıştır. Bu sw.altumnizi Keyfi bir Snnı«.x.o-ı,kaıiına almıştır. Bu gözaltı operasyonları sonucu 7 kişi tutuklanmıştır. Tutuklananların içinde gazetemizin Denizli temsilcisi Yaşar Bilibay'da bulunmaktadır. Devlet Anadolu'ya ulaşmamızı engellemeye çalışıyor. Bir süre önce Denizli'de DHKP-C gerillan düşmanla çatışmaya girmiş, 20 saat süren destansı bir direnişin sonunda 2 halk kurtuluş savaşçısı şehit düşmüştü. Kızıldere gibi bir direnişti bu ve halk Parti-Cephe gerillalarını tartışmaya, merak etmeye başlamıştı. Oligarşi aldığı yenilgiye ve halkta oluşan ilgiye ta-hammül gösterememişti. Gazetemizin bürosunu ba-sıp temsilcimizi tutuklayarak Denizli halkına gerçek-lerin ulaşmasını engellemek istemiştir. Ancak şu iyi bilinmelidir ki, yıllardır her türlü baskıya rağmen gazetemizi Anadolu'nun en ücra köşesine kadar ulaştırma çabamız sona ermemiş-tir. Şimdi de sona ermeyecektir. Kurtuluş'un sesi Anadolu'nun en ücra köşesine kadar ulaşacaktır. Devletin temsilcimiz Yaşar Bilibay'ı ve okurlarımızı tutuklamasını kınıyor ve derhal serbest bırakılmalarını istiyoruz. Ahmet Cinpolat Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Öğrencisi Ahmet Cinpolat'ı Trafik Kazasında Kaybettik Dumlupınar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili Ve Edebiyatı son sınıf öğrencisi olan arkadaşımız Ahmet okula geldiği ilk günden itibaren TODEF çalışmalarında tereddütsüz yer almıştır. Bu mücadele gözünü budaktan esirgemiyen can yoldaşımız Ahmet Cinpolat 25 Aralık 1998 günü Maraş'ta geçirdiği bir kaza sonucu aramızdan ayrılmıştır. Anı-sı önünde saygıyla eğiliyoruz.* ÇÖZÜM HALKIN İKTİDARIDIR

8 - Sayı 12/9 Ocak 1999 RIZA POYRAZ KURTULUŞ 8 Polisten Yeni Bin İnfaz Girişimi daha: Rıza Poyraz Pencereden Atılarak Katledilmek İstendi Vakıf Gureba Hastanesi Acil Servisindeki yaka kimliğinde M. AYANOĞLUyazan doktor kılıklı insan müsvettesinin de tavırları işkencecilerden farklı değildir. Hipokrat yeminini unutmuş, işkencecilerle adeta yarış eden, onlara yaranmaya çalışan Dr. M. AYANOĞLU polisin "bu kişi Adliyeyi bombalayan teröristlerden, kaçmaya çalışırken düştü"sözlerine karşılık "öyle mi, nasıl ölmemiş bu şerefsiz, demek ki iyi uçuş yapamamış. Bunlara bakmayacaksın, bırakacaksın gebersinler, bir de devlet bunların sağlığına bakıp ilgileniyor, bunca masraflara yazık" diyordu. Bu aşağılık doktor müsvettesi bu tavırlarıyla işkencecilerden hiçte geri kalmadığını göstermiştir. Ükemizde polisin neler yaptığını bilmeyen kalmadı artık, işkence, kayıp etme, katliam, komplo, tehdit, uyuşturucu, fuhuş, vb vb. her türlü aşağılık, pis, ahlaksız yöntemler polisle birlikte anılır oldu artık. Karakollara, emniyet binalarına, işkencehanelere sağ giren insanların sağ çıkmaları neredeyse tesadüflere, polisin insafına kalmış gibidir. "Şüpheli şahıs" denilerek insanlar sorgusuz sualsiz gözaltına alınır. Artık polis her istediğini rahatlıkla yapar, işkence sıradanlaşmıştır. Ancak işkencecilere işkencede yeterli gelmez. Amacına ulaşmak için her türlü yöntemi dener. Katletme, öldürme pahasına da olsa. Bunun son örneklerinden biri de Rıza POYRAZ'dır. 21 Aralık 1998 Pazartesi günü Pangaltı'da polis tarafından "şüpheli" kişi denilerek gözaltına alman Rıza POYRAZ. Önce Mecidiyeköy polis karakoluna götürülmüş, ardından İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Vatan'daki binasına götürülmüştür. Rıza POYRAZ, polis tarafından gözaltına alındığından itibaren gözaltına alınan her insan gibi işkenceye, baskıya tabi tutulur. Polis, Rıza POYRAZ'la hiç bir ilgisi olmayan eylemleri kabul ettirmeye çalışır. inçtir İstanbul polisi Rıza POYRAZ'a kabul ettirmeye çalıştığı istanbul Adliyesinin -. nbalanması", aray'daki "Fatih İlçe emniyet Müdürlüğüne ' Lav silahıyla saldırı düzenlenmesi Avcılar Vergi Dairesinin bombalanması gibi son süreçteki eylemler için bir çok fail açıklamıştır Yakalanan her insan bu eylemleri yaptığı gerekçesiyle tutuklanmıştır. Onlarca kişi aynı eylemleri yapmadığına göre İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir in açıklamalarından hangisi doğrudur?istanbul polisi ve Emniyet Müdürü Hasan Özdemir için yoktur. için de elinde hiçbir delil, belge, kanıt olmadığı halde eylemleri kabul etmesi için Rıza POYRAZ'a defalarca işkence eder. Askı, elektirik, suda boğma, küfür, hakaret ve son olarak da ölüm tehditleri yapar.rıza POYRAZ'ı da bunun için seçmiş ve elinde bir delilinin olmamasının, Rıza POYRAZ'ın yapmadığı şeyleri kabul etmemesinin çaresizliğiyle katletme girişiminde bulunmuştur, işkenceciler yalnız Rıza POYRAZ'ı değil ailesini de öldürmekle tehdit etmiş, yapmadığı şeyleri kabul etmeye zorlamıştır. "Seni hiç kimse kurtaramaz, seni aldığımızı yalnız biz biliyoruz, kimse sana yardım edemez, istersek seni rahatlıkla öldürürüz kimse de bize birşey yapamaz" diyerek nereden güç aldıklarını göstermiş, pervasızlıklarını, katliamcılıklarını itiraf etmişlerdir, işkenceciler bu yasa ve hukuk tanımazlıklarını kanıtlamak istercesine gözaltına alındığının ikinci günü 22 Aralık 1998 günü Rıza POYRAZ'ın elleri ve gûzferı Dagfı nafcfe mmııyeı Müdürlüğü'nün penceresine çıkarmış ölüm tehditlerine burada da devam etmiştir. Rıza POYRAZ'ın gözlerindeki bağı çözmüşler ve "sana son kez söylüyoruz dediklerimizi kabul edeceksin yoksa atarız pencereden, intihar etti deriz, kimse de bizden hesap soramaz" dediler. Ve akşam gece yarısına doğru elleri bağlı olduğu halde Rıza POYRAZ'ı pencereden aşağı iteleyerek katletme girişiminde bulundular. Rıza POYRAZ şans eseri ölmedi. Gözlerini açtığında hastanedeydi, işkencecilerin insanlık dışı uygulamaları burada da devam eder. Rıza POYRAZ'ın her iki bacağıda kırılmıştır, vücudu ağrılar içindedir. Bu halde yürütmeye çalışırlar. Ağrıyan yerlerini kalemle, sigarayla oynayarak insanlıktan ne kadar uzak, aşağılık yaratıklar olduklarını sergilerler. Bu haldeyken bile düzmece ifade tutanağını imzalaması için zorlarlar. Sakat bırakmakla, tekrar atmakla tehdit ederler. Vakıf Gureba Hastanesi Acil Servisindeki yaka kimliğinde M. AYANOĞLU yazan doktor kılıklı insan müsvettesinin de tavırları işkencecilerden farklı değildir. Hipokrat yeminini unutmuş, işkencecilerle adeta yarış eden, onlara yaranmaya çalışan Dr. DÜZEN İFLAS ETMİŞTİR M. AYANOĞLU polisin "bu kişi Adliyeyi bombalayan teröristlerden, kaçmaya çalışırken düştü" sözlerine karşılık "öyle mi, nasıl ölmemiş bu şerefsiz, demek ki iyi uçuş yapamamış. Bunlara bakmayacaksın, bırakacaksın gebersinler, bir de devlet bunların sağlığına bakıp ilgileniyor, bunca masraflara yazık" diyordu. Bu aşağılık doktor müsvettesi bu tavırlarıyla işkencecilerden hiçte geri kalmadığı göstermiştir. Halkın vergileriyle, halktan soyulanlardan sağlanan olanaklarla bu noktaya gelen bu doktor müsvettesi şimdi bunu halka çok görüyordu. Bırakalım doktorluğu insani olarak dahi göstermesi gereken ilgiyi göstermek şöyle dursun adeta verin ben öldüreyim demektedir. Bu ülkede polisin işkence yaptığını bilmeyen yoktur. Polisin polise işkence yaptığı bir ülkede sıradan, halktan bir insana, bir devrimciye, yurtsevere neler yapılacağını tahmin etmek hiçte zor değildir. Kaldı ki artık işkence de yetıııeıııcite u'ogruı&tfî k&tteoneier yaşanmaktadır. Rıza POYRAZ'ın pencereden atılıp katledilmesi girişiminin olduğu aynı günlerde Hüseyin UZUN adlı kişi de "intihar" etti denilerek öldürülmüştür. Halkla insanlarla adeta alay edilercesine yalan söylenmektedir. Karakollarda, emniyet binalarında gözaltına alınan insanlar istese dahi intihar edemezler. Elleri bağlıdır. Gözleri bağlıdır. Ayakkabı bağcıklarına varıncaya kadar üzerlerinde ne var ne yoksa ellerinde alınmaktadır. Yirmi dört saat işkencecilerin gözetimi altındadır. Böylesi koşullarda kendi isteğiyle karakola giden yahutta yapmadığı şeyleri kabul etmeyen bir insanın intihar etmesi olanaklı değildir. Bu gerçekleri bilmeyen, kabul etmeyenler ya bu ülke de yaşamıyor demektir ya da bilinçli olarak yapmaktadır. Böyleleri de işkencecilerle suç ortaklığı yapmaktadır. Rıza POYRAZ'ı katletme girişiminin sorumlusu polisine bu yetkileri veren devletten başkası değildir. Polisiyle, DGM'leriyle, MÎT'iyle, düzen partileriyle, medyasıyla bu düzen boğazına kadar katliama, işkenceye, ahlaksızlığa, pisliğe batmıştır. Bunlara karşı çıkmak onurlu, namuslu olmanın bir gereğidir.*

9 9 KURTULUŞ RIZA POYRAZ Sayı 12/9 Ocak Polis, Katletme Girişimini "İntihar Etmek İstedi" Diye Açıklayarak Yalan Söylüyor İÇİN DÖRDÜNCÜ KATTAN ATLAMADIM. BİZZAT Adım Rıza Poyraz. Kimi gazete ve televizyon kanallarında geçen istanbul Emniyet Müdürlüğünün açıklamasına göre, Vatan Caddesindeki Emniyet Müdürlüğünün 4. katından "atlayarak intihar etmek isteyen" kişiyim. İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜNÜN BU AÇIKLAMASI TAMAMEN YALANDIR! Gözaltına alındığım İstanbul Emniyet Mü dürlüğü'nde polisler tarafın dan pencereden atılarak kat ledilmek istendim, istanbul polisi kamuoyuna da yansıyan bu olayı "intihar etmek istedi" diyerek suçunu gizlemek istemektedir. İSTAN- BUL EMNİYET MÜDÜRLÜ- ĞÜ YALAN SÖYLÜYOR! BEN, VATAN CADDESİNDE-Kİ EMNİYET MÜDÜRLÜ- ĞÜNDE "İNTİHAR ETMEK İŞKENCECİLER TARAFINDAN DÖRDÜNCÜ KATIN PENCERESİNDEN AŞAĞI ATILDIM... Bugün hayattaysam bu tamamen bir şans eseridir. Katledilmiş olsaydım, bu acıkmayı yapamayacaktım. Bugün gerçekleri açıklayarak suçluları teşhir etmeyi, hesap vermelerini sağlamayı insani bir sorumluluk olarak görüyor ve yaşanacak benzeri örneklere karşı kamuoyunun duyarlı olmasını sağlayacağına inanıyorum. 21 Aralık 1998 Pazartesi günü Pangaltı'da resmi polisler tarafından "şüpheli" tisi denilerek gözaltına alındım. Kimliğimi sordular. Gösterdim. Adresim, kimliğim, çalıştığım iş yeri belli olmasına rağmen şüpheli olduğum söylenerek Mecidiyeköy polis karakoluna götürüldüm. Burada, nerede oturduğumu, ne iş yaptığımı belirtmeme rağmen keyfi biçimde gözaltına tutuldum. Ailemle İstanbul Gazi Mahallesi'nde oturuyordum ve Gazi katliamında bizzat polislerce katledilen Zeynep Poyraz amcamın kızıdır. "Suçum" bu olsa gerekti. Bir süre sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Vatan'daki binasına götürüldüm. İlk andan itibaren emniyette her insanın yaşadıklarım bende yaşadım. Küfür, hakaret, baskı, işkence ve tehditler... Şüpheli diye gözaltına alınmıştım ancak neden tutulduğum, ne yapılmaya çalışıldığını bilmiyordum. Ertesi gün yani 22 Aralık günü durum daha da net anlaşılmaya başlanmıştı. Polisin yeni bir başarıya ihtiyacı olmalı ki faillerini bulamadıkları eylemleri benim yaptığımı iddia etmeye başladılar. Bunları benim de kabul etmemi ve anlatmamı istediler. Yapmadığım, ilgimin olmadığı şeyleri kabul etmem, anlatmam mümkün değildi. İlgim yoktur dedim. Ellerinde hiçbir belge, bilgi, kanıt olmadığı halde neye dayanarak suçladıklarını anlamıyordum. Ama ısrarla kabul etmemi istiyorlardı. Bu amaçla her türlü fiziki, psikolojik işkenceleri yapmaya başladılar. Bir kaç kez askıya alındım, testislerimi sıkma, tazyikli suya tutma, su dolu kovaya kafamı sokarak boğmaya çalışma, küfür, hakaret, kaba dayak gördüğüm işkenceler oldu. Ayrıca gözlerime takılan gözbandı yüzünden göremedim ama üzerime fırça gibi bir şeyle tuvalet pisliği sürdüklerini söylüyorlardı. Bu işkenceler yapılırken gözlerim ve ellerim bağlı durumdaydı. İşkencelere rağmen "suçlamaları" kabul etmedim. Bu kez ailemi öldüreceklerini söyleyerek tehdit etmeye başladılar. Beni öldüreceklerini söyleyerek açıktan tehditler ediyorlardı. Bir yandan da "KABUL EDE- CEKSİN, YOKSA PENCEREDEN ATARIZ, SONRA DA İNTİHAR ETTİ DERİZ, KİMSE BİZDEN HESAP SORAMAZ" diyorlardı. Gözaltına alındığımız ertesi günü gün boyu süren işkencelerin ardından saat TAHMİNEN GECE 12.00'ye doğru gözlerim bağlı işten öyle kolay kolay sıyıramazsm, bahsettiğimiz ğu halde işkence odasından çıkardılar. Biryerlere doğru götürüyorlardı. "Şimdi görürsün" diyorlardı. Beni pencerenin önüne getirdiklerini hissettim. Pencere açıktı. Gözlerimdeki bağı da çözdüler tekrar "KABUL ET, YOKSA SENÎ ATACA- ĞIZ" dediler. Hemen ardından da gözlerimi tekrar bağlayıp 4 kattan aşağı doğru attılar. Bir gün sonra kendime gelip gözlerimi açtığımda hastanede olduğumu anladım. Bacaklarım kırılmış, her tarafım ağrılar içerisindeydi. Bu duruma rağmen polisin pervasızlığı devam ediyordu. "Bana bak oğlum, bu eylemleri yaptığını kabul edip üstüne alacaksın. Buradan gitsen de kurtulamazsın. Bu kez 10. Kattan düştüğünde bakalım kurtulacak mısın? Diyerek tehditlerini sürdürüyorlardı. Vakıf Gureba Hastanesi'ne getirilmiştim. Vakıf Gureba Hastanesi'nin Acil Servisindeki yaka kimliğinde M. AYANOĞLU olarak okuduğum doktor kılıklı insan müsvettesinin de tavırları işkencecilerden farklı olmadı. Dr. M. AYA- NOĞLU sürekli olarak polislere yaranmaya çalışıyordu. Polisler benden "Adliyeyi bombalayan terörist olduğumu ve kaçmaya çalışırken düştüğümü" söyleyip pis pis sırıtırlarken Dr M. AYANOĞLU'da "öyle mi, nasıl ölmemiş bu şerefsiz, demek ki iyi uçuş yapamamış. Bunlara bakmayacaksın, bırakacaksın gebersinler, bir de devlet bunların sağlığına bakıp ilgileniyor, bunca masraflara yazık" diyor, işkencede askıdan dolayı kollarım ve omuzlarım morarmış ve halen uyuşması devam etmektedir. Teslislerimde işkenceden dolayı iltihaplanma olmuştur ve idrar yollarımda yanma vardır. Kafamda, ensemde darp sonucu şişmeler oluşmuştu, işkence ve dördüncü kattan atıldığım için şiddetli baş ağrısı vardır. Ayaklarımın ikisi de kırılmış haldedir. Bu halimle tedavi olmam gerekirken hiçbir tedavi görmedim. Polisler bu halde de işkenceye devam ettiler. Her iki ayağımda kırıldığı için alçıya alınmıştı. Başımda nöbet tutan polisler "şubeden geçip de kurtulan olmamıştır" diyerek ve alçılı ayaklarıma parmaklarımın araşma sürekli kalem hatırdılar. Sigaranın ateşini parmaklarımda gezdirdiler. Daha sonrada, şubede düzmece ifade tutanaklarını daha kolay imzalatacaklarını düşünmüş olacaklar ki taburcu edilmem için büyük bir çaba içerisine girerek apar topar taburcu edilip yeniden işkencehaneye götürüldüm. DGM'ye çıkarılıp tutuklandıktan hapishaneye getirilene kadar da işkenceler devam etti. Bugün ise Ümraniye Hapishanesi'nde tutuklu bulunmaktayım. Tutuklanmamın hiçbir haklı gerekçesi olmadığı gibi işkence ve öldürülme girişimine de maruz kaldım. Evet açıklıyorum; Polis katliamcıdır. Polis işkencecidir. Polis beni katletme girişiminde bulunmuş "intihar etmek istedi" diyerek yalan söylemiştir. Bugün şans eseri yaşıyorum ve gerçekleri söylüyorum. Bu gerçekleri açıklama şansımda olmayabilirdi. Kamuoyunun, demokratik kurum ve kuruluşların bu gerçekleri değerlendirmesi ve gerekli duyarlılığı göstermesi insan olmanın, adaletli olmanın bir gereğidir. 2Ocak 1999 RIZA POYRAZ Ümraniye Hapishanesi ÇÖZÜM HALKIN İKTİDARIDIR

10 Sayı 12/9Ocak 1999 İŞÇİ -KURTULUŞ- ASGARİ ÜCRETLİ YİNE SEFELETE MAHKUM EDİLDİ Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 29 Aralık 1998'de yaptığı sekizinci toplantısında milyonlarca emekçi için sefalet ücreti anlamına gelen asgari ücret miktarını nihayet belirleyebildi. Bu sene patronların isteğiyle yeni bir uygulama daha başlatılarak belirlenen asgari ücret altışar aylık iki döneme bölündü, ilk altı av, 16 yasından büyükler için tespit edilmemiştir. Çoğu zaman, tespit edilen asgari ücretle bu ihtiyaçlardan tek başına mesela konut kirası ve ulaşım masrafını bile karşılayabilmek meseledir. Sendikalar tarafından yapılan hesaplamalara göre 4 kişilik bir ailenin, görüşmelerin başladığı Ekim ayındaki asgari harcamaları, yani yoksulluk sının net 190 milyon ücreti hesaplarken 4 kişilik bir ailenin geçim masrafını gözönüne alıyorlar. Ne yapıyorlar? Sadece çalışanın asgari ihtiyaçları ve ailenin aylık masrafından onun payına düşenleri hesaplıyorlar. Tabii o bile gerçek giderler üzerinden değil. Bu durumda ne yapsın asgari ücretli, başlar ikinci üçüncü iş aramaya. Okula gitmesi, oyun oynaması gereken çoluk çocuğunu küçük yaşlarda çalışmaya göndermek zorunda kalır. Zaten devletin, patronların istediği de budur. Asgari ücretle çalışanın evli barklı olabileceğini, bir aileyi geçindirebileceğini kabul etmez. Ya da aileden iki üç kişi birden çalışsın hepsi aldığı ücreti yan yana getirip geçinsinler diye hesap yaparlar. Bir başka deyişle de asgari ücretle çalıştırılanlar evlenmesin, aile kurmasın anası BELİRLENEN YENİ ASGARİ AVRUPA'DA VE TÜRKİYE'DE ASGARİ ÜCRET Devletler Dolar Danimarka 2040 İtalya 1800 Belçika 1405 Yunanistan 540 İspanya 511 Portekiz 353 Türkiye 183 babasıyla birlikte otursun denmektedir. Oysa biliyoruz ki bu ülkede asgari ücretle çalıştırılan milyonlarca işçi asgari ücretle ev geçindirmeye, çoluk çocuğunun karnını doyurmaya çalışıyor. Elbette mantık işçileri, halkı iliklerine kadar sömürmek olunca o komisyondan aylık net 57 milyon 620 bin, ikinci altı ay için 68 milyon 631 bin lira olarak belirlendi. Ne kadar emekçinin asgari ücretle çalıştığı ise net olarak belirlenebilmiş değil. Çünkü büyük bir orandaki asgari ücretli sigortasız, yani yasaya göre kaçak çalıştırılıyorlar. Günlük basında asgari ücretle çalışan sayısı 4.5 milyon diye geçiyor, ancak Hakîş tarafından yapılan bir araştırmaya göre ise bu sayı 6.5 milyonu buluyor. Aslında asgari ücret sadece asgari ücretle çalıştırılanları değil, daha yüksek ücretle çalışan tüm işçileri de ilgilendiriyor. Çünkü asgari ücret bütün işyerleri açısından temel ücret niteliğinde olup, sendikalı işyerlerinde yapılan toplu sözleşmelerde de taban alındığı için asgari ücretteki değişmeler buralara da yansıyor. Asgari Ücret Nedir? Asgari ücret: "İşçilere günlük normal bir çalışma karşılığı olarak ödenen ve işçilere gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu gereksinimlerini en alt düzeyde karşılamaya yönelik ücret" diye tanımlanmaktadır. Ancak bu şekilde tanımlansa da, kapitalist düzende asgari ücret hiçbir zaman sözü edilen zorunlu gereksinimleri karşılayacak şekilde 57,5 milyon lira asgari ücret alan ve bu parayla günde ancak 1 milyon 900 bin lira harcayabilecek bir işçi ne yapsın? Evine 4-5 kilo çay, on ekmek alabilmesi için 2 gün, en ucuzundan bir ayakkabı almak içinse 5-6 günlük ücretini gözden çıkarmak durumundadır. Oturulabilecek normal bir evin kirası bile asgari ücrete eş duruma gelmiş bir ülkede bu işçi ailesini nasıl geçindirsin? 4 kişilik bir ailenin sadece aylık asgari gıda harcaması (Aralık ayı itibariyle) 85 milyon lira olarak hesaplanmaktadır. Hani bunun kirası, su, elektrik, otobüs, dolmuş parası? "Kültür giderlerini" zaten bir kenara bırakalım, sözü edilmesi bile komik kaçıyor; hani çocukların okul masrafı, giyim, sağlık giderleri? Bakmayın siz, Asgari Ücret Tespit Komisyonu adı altında bir araya gelen, 5'i hükümet, 5'i patronların temsilcisi, 5'i sarı sendikacı 15 zevatın haftalarca ince ince hesap yapıp son güne kadar asgari ücreti tespit edememelerine. Biz bu asgari ücretlinin durumunu biraz daha nasıl düzeltiriz diye değildir hesapları. Nasıl neresinden biraz daha kırparız, nasıl açlığa sefalete mahkum etmeyi sürdürürüz diyedir bütün hesapları. Sanmayın ki asgari ÜCRET MİKTAR BİRİNCİ ALTI AYLIK DÖNEM (1 Ocak Haziran 1999) 16 yaşından büyükler için: Günlük brüt Aylık brüt AYLIK NET 16 yaşından küçükler için: Günlük brüt Aylık brüt AYLIK NET DÜZEN İFLAS ETMİŞTİR 2 milyon 602 bin 500 Lira 78 milyon 75 bin Lira 57 milyon 620 bin 790 Lira 2 milyon 212 bin 125 Lira 66 milyon 363 bin 750 Lira 46 milyon 919 bin 171 Lira başka bir şey çıkması mümkün olmaz. Patronlar Çok Ahlaksız, Aç gözlü, Sarı Sendikacılar İse Onların Suç Ortaklarıdır Asgari ücretlinin aldığı para bir ev kirasına, yol parasına zor yeterken, patronların gözü o kadar aç ki, o kadar ahlaksız, namussuzlar ki, bir lokantada ya da kaldıkları otellerden birinde yiyecekleri akşam yemeğini dahi karşılayamayacak kadar bir parayı asgari ücret olarak verirken bile adeta

11 11 KURTULUŞ Sayı 12/9 Ocak 1999 elleri ayaklan titremektedir. Ekim ayında yapılan ilk toplantıdan bir gün sonra, sarı sendikacıların, asgari ücretin net 100 milyon lira olarak belirlenmesi yönündeki önerileri, komisyondaki patronların temsilcisi Nihat Yüksel tarafından "Asgari ücret 100 milyon olursa ekonomi batar" denilerek reddedilmiştir. Üstelik utanmadan da 16 yaşın altındakilere verilen ücretin 25 yaş sınırına kadar çıkarılmasını istediler, ikinci bir dayatmayı ise "esnekleştirme" adı altında yaptılar. "Esnekleştirme"; yani asgari ücretin ülke çapında sabit olarak belirlenmesi yerine "işyerleri esasına" göre, her işyerinin koşullarına göre belirlenmesini içermektedir. Yapılan hesap kitap, tespit edilen asgari ücreti uygulamada daha da düşürmektir. Esnekleştirmenin bir diğer boyutu da asgari ücretin altışar aylık iki ayrı dilime bölünmesidir. Bu taleplerini kabul ettirmeyi başardılar. Böylece fazladan bir kar elde etmeyi sağladılar. Önümüzdeki altı aylık dönem için yapılan ücret artış oranı ise % 63'tür. Bu oran geçen yılın kaybını ancak karşılamaktadır. Oysa Türkiye'de halen enflasyon % 80'ler düzeyindedir. Yapılan artışlar bugün itibariyle bile enflasyonun altındadır. Kaldı ki önümüzdeki yıl boyunca ekonomiyi derinden sarsacağı beklenen krizin daha da boyutlanacağı ve buna paralel olarak enflasyonun ücretlerde yaratacağı değer yitiminin had safhaya ulaşacağı gerçeği de işin ayrı bir boyutudur. Bakan Işın Çelebi'nin enflasyonu % 35'e indirme konusundaki iddiaları koskoca bir yalandan ibarettir. Ekonominin esas yöneticisi, uşaklığını yaptıkları IMF yetkilileri bile 1999'da Türkiye'de enflasyonun % 81 olacağını açıklamışlardır. Son görüşmelerde, her toplantıda geri adım atıp taviz veren Türk-îş temsilcileri net 60 milyon civarında bir rakam önerirken, patronlar yine krizi bahane ederek bir kaç milyonun hesabını yapmışlar, ilk altı ay için net 56 milyonda diretmişler ve sonuçta asgari ücretin 57 milyon 620 bin olmasını sağlamışlardır. Kısacası yaşanan krizi bahane ederek onbinlerce işçiyi işten çıkaran, asgari ücret görüşmeleri boyunca, öne sürülen talepler karşısında, emekçileri işten çıkarmakla tehdit eden patronlar asgari ücret görüşmelerinin toplu sözleşmeler için örnek teşkil edeceğini bildikleri için azami ölçüde kazançlı çıkmayı esas almışlar ve işçilere sefalet ücretini dayatmışlardır. Sarı sendika Türk-Iş temsilcileri ise, "hem işçiye, hem ülkeye, hem de işverene olumsuz sonuç getirmeyecek"(!) dedikleri bir ücret belirlemek için işverenin her dediğini göstermelik bir naz yaptıktan sonra kabul ettiler. Milyonlarca işçinin sefalet ücretine mahkum edilerek aç, sefil bırakılmasından, çocukların okulsuz, ilaçsız kalmasından patronlar, hükümet kadar onlar da sorumludur. "Ne yapalım elimizden geleni yaptık, ancak bu kadarını kabul ettirebildik"diyerek bu suçlarının üzerini örtemezler. Asgari Ücretin Dünü Bugünü Asgari ücret ülkemizde ilk olarak 196O'lı yıllarda yasallaşarak uygulamaya konulmuştur yılından itibaren ise, 16 yaşından büyükler ve küçükler için ayrı ayrı ülke çapında tek ücret olarak belirlenmeye başlandı yılında belirlenen asgari ücret, brüt 227 liradır, 1964'te 280 liraya yükselir. 1981'de 10 bin lira, 1988de 126 bin lira, 1989'da ise 225 bin lira olur. Bu yıllar boyunca özellikle de sömürünün alabildiğine boyutlandığı, tüm hakların gaspedildiği yılları boyunca sürekli artan enflasyona, hayat pahalılığına karşın dirhem dirhem arttırüan asgari ücretle çalışanlar hep sefaletle yüzyüze yaşadılar yılına gelindiğinde yaşanan krizle birlikte işçinin elinde avucunda ne varsa krize kurban edildi. 199O'lı yılların başından, 1998 yılı sonuna kadar asgari ücret, emekçinin boğazından aşağı borç-harç giren kuru bir ekmek gibidir. Enflasyon karşısında sürekli erir. 1990'da net 261 bin 954 lira olan asgari ücret 1994'te 2 milyon 759 bin 428 lira, 1995'te 5 milyon 547 bin 135 lira, 1997'de ise 22 milyon 943 bin 25 lira olmuştu. Geçtiğimiz sene ise 33 milyon 808 bin 514 liraydı. Rakamlara bakıldığında büyük artışlar vardır ama daha büyük oranda artan enflasyon karşısında bunu hiçbir değeri yoktur. Üstelik, bir kişinin bile kıt kanaat karnını doyurabileceği bu ücretin brütü üzerinden % 29.3 gibi yüksek vergi kesintileri yapılmaktadır. * DÎSK, Hak-lş ve Türk-Iş Genel Başkanları, "patronlara karşı işçi sendikalarından işçi emeklilerine, memur sendikalarına, sivil toplum örgütlerine kadar uzanan bir emek cephesi' oluşturmayı kararlaştırdıklarını" açıkladılar. Herhalde sendika ağalarının, MGK'cılıkları tescilli işçi düşmanlarının "emek cephesi" oluşturacaklarını duyan herkesin aklına ilk şu sözler gelmiştir: "Hangi dağda kurt öldü?" Öyle ya, oligarşinin istikrarı için patronlarla kol kola giren, bir an önce hükümet kurulması için veryansın eden sendikacıların şimdi emek cephesinden söz etmelerinin bir "kerameti" olmalıdır. Yoksa MGK'alıktan vazgeçip işçi sınıfının temsilcisi olduklarını mı hatırladılar? Şu son bir iki yıllık icraadarına bakarsak, bu sorunun cevabını da buluruz: Halk Susurluk Devletinden hesap sormak için sokaklara çıktı. Sendika ağaları halkın yanmda değil, Susurluk Devletinin yanındaydılar. Aıdından MGK'nın laiklik-şeriat gündeminin taşeronu oldular, Özelleştirmeler sürüyordu ve onlar oralı değildi. DİSK ve Türk-Iş, TOBB, TlSK ve TESK ile. birlikte "5'li Sivil înisiyasitif" adını verdikleri,, ipleri MGK'nın elinde olan bir çete oluşturup ihanet ve onursuzlukta bir adım daha attılar. Bu arada işten çıkarmalar tüm hızıyla sürüyordu ve onlar oralı değildi. MGK'nın kurdurduğu ANASOL-D hükümetinin en büyük destekçisiydiler. Hükümet krizinde oligarşi Ecevit'i öne çıkardı, onu desteklediler, Yalım Erez'i öne çıkardı, onu desteklediler. MGK politikalarını sürdürecek biri olsun da kim olursa olsundu. Egemen sınıfların istikrarını istiyordu onlar da. Kendi koltuklarının güvenliği de o istikrardan geçiyordu çünkü. Hak-lş Genel Başkanı Salim Uslu, yeni hükümetten işçilerin sorunlarına çözüm bulmalarını istedikten sonra şunları söylüyordu: "Aksi halde sosyal patlamalar olacak. Bundan büyük kaygı duyuyorum."(29 Kasım 1998, Milliyet). Ortak korkuları budur işte. Budak, ne de olsa "devrimci" bir sendikanın başkanıdır. O da Erez'i destekliyordu desteklemesine ama bu desteği işçi sınıfının çıkarlarına dayandırmakta yarar görüyordu: "Erez yaşanacak ekonomik kriz, kamu toplu sözleşmeleri, 12 Ocak'ta tekstilde başlayacak grev ve sermaye kesiminin tek yanlı taleplerinde orta yolun bulunup sorunların aşılmasında önemli bir kişi."(23 Aralık 1998, Milliyet) Budak, umudunu Erez'e bağlamıştır. Sanki Erez "sermaye kesiminin" ta kendisi değilmiş gibi. Ama MGK sendikacıları, işçi sınıfına ÇÖZÜM HALKIN İKTİDARIDIR "EMEK CEPHESİ" DEGIL, MGK'CILAR CEPHESİ hiçbir zaman güvenmemiştir zaten. Grev, işgal vb. tüm mücadele ve direniş biçimlerinden hep uzak durmaktadırlar. Beyinleriyle, mideleriyle egemen sınıflara bağlıdırlar. Yalnızca bazen dilleri "işçi sınıfından yana" gibi konuşur. Budak'ın şu sözlerinde olduğu gibi: "Bu sefer krizin yükünün çalışanlara yüklenmemesi için, ciddi bir mücadele içinde olmamız gerekiyor."(6 Aralık 1998, Sabah). Ya, bir konfederasyon başkanı için ne büyük keşif. Ama bu sözler de her zamanki gibi göstermelik bir söz olarak kalır. Hiçbir "ciddi" adım atılmaz. Asgari ücret, esnek çalışma, esnek ücret, her konuda egemen sınıfların rwigi oiur. Açlık ve se&jcün sorumlusu, en az patronlar kadar MGK sendikacılarıdır. Asgari ücret denilen sefalet ücretinin altında onların da imzaları vardır. Ama buna rağmen, "emek cephesi" veya benzeri bir propaganda malzemesi bulmaları gerekmektedir: ÇÜNKÜ, MGK sendikacılarının işçiler nezdinde hiçbir güvenilirlikleri kalmamıştır. Yıllardır işçi sınıfının yararına tek bir girişimde bulunmamışlardır, işçiler üzerindeki etkilerini tümüyle kaybetme noktasına gelmişlerdir. MGK kuyrukçuluğu işlevlerini sürdürebilmek için manevra yapma ihtiyacını duymaktadırlar. Öyle ki, bu halleriyle efendilerinin çıkarlarını savunabilmeleri bile zordur. MGK sendikacıları, kaybettikleri itibarlarını yeniden kazanmak, sendikalarından kopuşu önlemek için şimdi "emek cephesi" oyalamacasını gündeme getirmişlerdir. Krizin derinleştiği, patronların işçi kıyımlarına giriştiği böyle bir aşamada MGK sendikacılarının görevi, iş yapıyor, yapacak görüntüsü arkasına gizlenerek işçileri oyalamak, zaman kazanmaktır. Ve bu süre içerisinde emekçilerde oluşacak tepkileri en alt seviyeye indirmektir. "Emek Cephesi" arkasına gizlenen MGK sendikacılarının kimler olduğunu biliyoruz. O halde, yapmamız gereken MGK sendikacılarının hangi ad ve yöntemle olursa olsun, bizi oyalayıp aldatmalarına izin vermemektir. Haklarımız için, sömürüye, soyguna, uygulanan baskı ve teröre son vermek için mücadele edelim. Bu mücadelenin yeri, MGK sendikacılarının cephesi değil, İşçi Meclisleri, İşçi Cephesidir. Saldırıları ancak bu mevziden geriletebilir, ancak bu mevziden mücadele ederek, kazanabiliriz.*

12 - Sayı 12/9Ocak 1999 KAYIPLAR -KURTULUŞ 9 AY OLDU! 31 MART 1998 DEN BU YANA KAYIPLARI Tam dokuz ay oldu, onlardan hak haber yok. Onlar artık "KAYIP!" Kay bedenlerin her gün yeni bir pisliği açı ğa çıkıyor. Pislik içerisinde boğuluyorlar, boğulmanın verdiği nefes darlığıyla azgınlaşıyor, devrimcilere ve halka saldırıyorlar. Saldırıyorlar, katlediyorlar, kaybediyorlar. Onlar katlettikçe, kaybettikçe tükeniyorlar. Bizse çoğalıyoruz. Dokuz ay boyunca biz, hiç umudumuzu kaybetmedik. Umudumuzu dimdik ayakta tutan halkın adaletiydi. Şunu biliyorduk; Neslihan'ı, Metin'i, Hasan'ı, Mehmet Ali'yi kaybedenlerin bu yaptıkları yanına kalmayacaktı, hesabı sorulacaktı. Hesabı soruldu, SORULUYOR. Dokuz ay geçti, öfkemiz geçmeyecek, umudumuz bitmeyecek. 99 ay da, deler diye sormaya, hesap sormaya ve umudu büyütmeye devam edeceğiz. Bu bir onur meselesidir. Sizlere sesleniyoruz işçiler, köylüler, öğrenciler, Sizlere sesleniyoruz memurlar, esnaflar, Sizlere sesleniyoruz gecekonduların öfke biriktiren insanları, Genç yaşlı, kadın erkek veya çocuk olmanız farketmez. Bu ülkede yaşayan ve hasretle özgür olacağı günleri beleyen halkımız, sizlere sesleniyoruz! Bundan tam dokuz ay önce dört insan kaybedildi bu ülkede. Dördü de değişik yaşlarda, dördü de değişik illerden, dört devrimci. 46'sındaydı biri. Diğerle- yıl da geçse, kayıpları aramaya, "Nere- 40'ti. Bergama'lı, İzmir'li, Tokatlı ve Boluluydular. Anlayacağınız mahallenizdeki, fabrikanızdaki hatta evinizdeki insanlardan farklı değildiler. Her yaştan ve milliyetten dört devrimci insandılar. Sizin için savaşıyorlardı. Güzel bir dünyaydı düşledikleri. Herşey vardı o düşün içinde. Ekmek vardı en helalinden. Sevgi vardı en katıksızından. Paylaşım vardı en hesapsızından. Özgür bir vatan sevdası vardı. Düşleri buydu işte: Sizlerin, halklarımızın özgürce yaşayacağı özgür bir vatan. Sonra bir gün sen, tornanın başındayken, Sonra bir gün sen, tartandayken, Sonra bir gün sen, derste, sıradayken, Sonra bir gün sen, bastonuna dayanmış maaş kuyruğundayken, Sonra bir gün sen, evinde ancak bir tas çorba pişirebilirken, Sonra bir gün sen, sokakta bir köşeye büzülmüş bisikletim olsa diye iç geçirirken, Onlar özgür bir vatan yaratma mücadelesinin içindeydiler, gözaltına alındılar ve kaybedildiler. Zulüm onları karanlığa çekti. Onların ardından sıradaki sensin! Seni de çekmek istiyorlar o karanlığa. Karartılmak istenen senin yaşamın, senin geleceğin. Karanlık yanıltır insanı. Kör bir deh-liz, kör bir girdaptır karanlık. Aydınlığın olmadığı yerde belirsizlikler, boşluklar oluşur. Nereye gideceğini, ne yapacağını bilemezsin. Elini atsan tutamaz, göremezsin. Elin kolun bağlanır. Anlayacağınız aydınlığı karartmak istiyorlar. İstiyorlar ki, tornan dursun, tarlan kurusun, okulun eli kanlı faşist katillere kalsın, bir kuru lokma dahi geçmez olsun boğazından. İstiyorlar ki, çocuklarımızın hayalleri bile olmasın. İstiyorlar ki, ocağın yanmaz, dumanın tütmez olsun. İstiyorlar ki, zulme karşı çıkan bir tek kişi kalmasın. Görüyorsun, bunun için saldırıyor ve yokediyorlar. Görüyorsun yalan söylüyor ve aldatıyorlar. Çalıp çırpıyor ve çaldıkları, çırptıkları yanlarına kalsın diye, doğrulukları, güzellikleri, adaleti savunanları kaybediyorlar. Bunları biliyorsun, çünkü yaşıyorsun. Biliyorsun çünkü senin yanıbaşında oluyor bunlar. Ama sen susuyor ve bekliyorsan niye? Belki de yaşamın bu halini yeterli görüyorsun. Belki de korkuyorsun. Bu ülkeyi onyıllardır soyup soğana çevirenler, herşey iyi gidiyor diye açıklarken, ülkemizde insanlarımız açlıktan ölüyor, çöplükten kırıntı topluyor. Yok mu senin çevrende, görmedin mi komşularından? Görmemen mümkün değil. Hergün televizyonlardan intihar haberleri izliyorsun. Bu kadar mı delisi çok bu ülkenin? Hiç düşündün mü neden böyle olaylar bu kadar arttı? İnsanlar yokluktan, yoksulluktan, itilmişlikten, sahipsizliğinden bunalıyor ve çözüm olmasa da yokoluşu seçiyor. Ya fuhuş? Artık çocuk yaştakiler alınıp satılıyor. Yüzbinlerce çocuk var sokaklarda. Bunlara mı yeterli diyeceğiz? Seller, depremler, mutlaka izliyorsundur hepsini. Yüzlerce insanımız ölüyor, Orıbinlerce insanımız aç açıkta kalıyor. Peki önlem alınsa bunlar olur muydu? Bu devletin işi gücü çalıp çırpmak olmasaydı başımıza bunlar gelir miydi? Ama bu devlet halkın, bizlerin değil üç beş satılmışın devleti. O yüzden önlem almazlar. Zaten her sorunu bundan dolayı yaşamıyor muyuz? Sen biliyorsun tüm bunları. Hala kendi yaşamını yeterli görüyorsan, yeterli olduğu için değil, sen öyle görmek istediğin içindir. Sen gerçeklerden kaçtığın içindir. Hayır, işçi olarak, memur esnaf, öğrenci, köylü olarak yeterli görecek bu yaşantımız yok. Yoksulluğumuzun ve zulmün sorumlusu devlet, öyle görmemizi istiyor. Üzerimize öyle bir örtü örtmek istiyor ki, hiç başımızı kaldırmayalım onun altından. Zulmün, sömürünün örtüsü bu. Hayır, biz halkız, bu örtüyü kaldırmalıyız üzerimizden. Biz onurluyuz. Zalimin, soyguncunun önünde el pençe divan duramayız. Değilmi ki, sizin içinizden çıkan yiğitler zulmün önünde başlarını eğmedikleri için katlediliyorlar, kaybediliyorlar; hesap soralım kaybedenlerden. Karşı çıkalım! Bizi böyle yaşamaya mahkum eden devleti kendi karanlığı içinde boğalım. Zamanında karşı çıkmazsak çok geç olur. Geç kalmayalım. Onlar, o dört devrimci, o dört Cepheli, yokedilmeyi bile göze alacak kadar seviyorlardı sizi. Onlara sahip çıkmak, namus borcudur. Sıranın bize gelmesini beklemeden o düğümlenmiş suskunluğu çözelim. Geçip giden zamanın dehlizlerinde unutmayalım onları. ADALET İSTEYELİM! Onlar için ve kendimiz için. ADALET İÇİN DÖVÜŞELİM. Onlar için ve geleceğimiz için.* ZAMAN ONLARI UNUTTURMAYACAK! DÜZEN İFLAS ETMİŞTİR

13 ÜMRANİYE DİRENİŞİ Sayı 12/9 Ocak Ümraniye Direnişi Yiğitleri Unutulmadı! Özgür Tutsakları teslim almaya çalışan ve bu yüzden 4 Ocak 1996'da Ümraniye Hapishanesi'ne saldıran, bu saldırıda ölümü teslim olmaya tercih eden Abdülmecit Seçkin, Rıza Boybaş, Orhan Özen ve Gültekin Beyhan mezarları başlarından anıldılar. Bütün devrim şehitleri saygı duruşuyla başlayan anma Halklar ve Özgürlükler Platformu'nun bir basın açıklaması okumasıyla devam etti. Açıklamada;"... Düşmanın yapmak istediği öncelikle tutsakları teslim alabilmekti. Ancak bunu başaramadığı noktada katliam amacıyla bu saldırıyı gerçekleşirdi. Ancak bunu başaramadığı noktada katliam amacıyla bu saldırıyı gerçekleştirdi. Ancak devrimci tutsaklar faşizmin en azgın olduğu koşullarda bile direnmiş her türlü işkenceye zulme, sömürüye karşı hapishane koşullarında da olsa düzene teslim olmamış, mücadelelerine hapishane cephesinden devam etmişlerdir." sözlerine yer verildi. Açıklamanın ardından yaşanılan kısaca anlatıldı; Abdülmecit Gürcü milliyetinden-dil991 yılında devrimci mücadeyle tanıştı. Mecit kendisine verilen işleri örgütlemesin-de coşku ve cesaretiyle öne çıktı. SDB'lerle somutlaşan devrimci adalet eylemlerirden etkilenerek saflarımıza kadar tutkun, ölüme bir okarda hazırdı Mecit. Rıza her za-man çalışkanlığıyla bize örnek olmuştur. Tutsaklık sürecinde koğuşun en çalışkanla-rından biri oldu. 4 Ocak direnişinde yorulmak bilmeden savaştı. Bir yandan savaşır-ken bir yandan yoldaşlaşlannı düşündü. Onu kaygılandıran kendi aldığı yaralar değil, yoldaşlarının aldığı yaralardı onu kaygılandıran. Orhan yoldaş her zaman öğrenmeye açtı şehit düşene kadar bu hep bu var örmüştür. Gün olmuş görüş kabinlerinde sabahtan akşama kadar ailelerle ilgilenmiş yoldaşlan Ölüm Orucu direnişindeyken. Bütün işlerin en önündüdir.orhan yoldaş son nefesine kadar kahramanca düşmanla çatışmıştır. Azeri milletinden olan Gültekin bir çok olumlu özelliği olmasına rağmen bunlan dışanya yansıtmasını sevmezdi. Sessiz, ciddi, ağır başlı kişiliğiyle tanırdı. Her zaman öğrenmeye çalışırdı. Onur, namus, dürüslük gibi erdemlere ölüm pahasına sanlarak sonuna kadar direndi. Baş eğmeyen direnişiyle halk düşnıanlannı rezil etti. Yaşanılan anlatıldıktan sonra Abdülmecit Seçkin, Rıza Boybaş, Orhan Özen, Gültekin Beyhan'ın fotoğraftan mezarlığa bırakıldıktan sonra mezarlıktan aynlındı.

14 Sayı 11 /2 Ocak 1999 ANMA -KURTULUŞ 14 4OCAK ÜMRANİYE DİRENİŞİ TUTS AKLIKTA BAŞ EĞMEMENİN ADIDIR TİYAD'ın düzenlemiş olduğu '96 Ümraniye şehitleri anması gerçekleştirildi. 4 Ocak 1996 günü devletin Ümraniye Hapishanesi'ne yaptığı saldırı sonrasında şehit düşen Abdülmecit Seçkin, Orhan Özen, Rıza Boybaş ve Gültekin Beyhan için yapılan anma Ümraniye Kazımkarabekir Mahallesi'nde Müşrika Düğün Salonu'nda coşkulu bir şekilde gerçekleştirildi. 2 Ocak 1996 Cumartesi günü gerçekleştirilen anma saat 19:00'da başladı.300 kişinin katıldığı anma tüm devrim şehitleri için yapılan saygı duruşu ile başladı. Yapılan saygı duruşunun ardından okunan açılış konuşmasında; "Dostlar, hapishanelerde yeşeren umut filizleriyle bizler yarınlara daha kararlı ve daha inançlı bakıyoruz. Ödenen bedeller bizler için bu ülke bu halk için. Sömürü ve zulme başkaldırının ilk tohumlarının atıldığı günden beri devam eden yok etme politikalarına karşı hedefte ilk onlar oldu. Biliyorlardı ki onlardan alacakları tek bir galibiyet halk üzerinde olumsuz etki yapacak ve dışarıdaki kanlı savaşlarını daha rahat yürüteceklerdi. Özgür tutsaklar bu bilinçle karşıladılar tüm saldırıları. Buca'da, Ümraniye'de hep bu bilinçle savunan değil saldıran oldular düşmana. İnançtı onlar. Partiye, tarihlerine, önderliğe ve halklarına inanç, denildi. Yapılan açılış konuşmasının ardından programa gönderilen mesajlar okunmaya başlandı. İlk olarak Ümraniye Hapishanesi DHKP-C Tutsaklar Örgütlenmesi'nin gönderdiği mesaj okundu. Tutsakların gönderdiği mesajda "Ailelerimiz, yeni bir yılı geride bırakırken; 4 Ocak '96'da Ümraniye Hapishanesi'nde yaşanan direnişte şehit düşen yoldaşlarımızı bir kez daha anıyoruz. Ailelerimiz, '98 yılında düşman saldırmaktan geri durmadı. Biz ise saldırılar karşısında; direniş tarihimizden, geleneklerimizden, şehitlerimizden, Önderimizden, Parti-Cephe'mizden halkımızdan aldığımız güçle direndik. Barikatlar kurduk, rehineler aldık. Dışarda ise en büyük destekçimiz siz ailelerimizdiniz." denildi. Tutsakların gönderdiği mesajın ardından mikrofonu alan 1 Mayıs halkından bir sanatçı söylediği türkülerle başladı.. Ardından gazetemizin gönderdiği mesaj okundu. Gazetemizin gönderdiği mesajın ardından sahneyi alan 2 Eylül Müzik Grubu türküleriyle kitleyi coşturdu. Sibel Yalçın Destanı ile giriş yapan 2 Eylül Grubu söylediği hareketli türkülerle kitlenin hiç durmadan halay çekmesini sağladı. 2 Eylül Müzik Grubunun ardından 1 Mayıs Halk Meclisi Girişimcilerinin gönderdiği mesaj okundu. Özgür tutsakların direnişlerine değinen Halk Meclisi Girişimcileri şunları söylediler; "Merhaba dostlar, oligarşi özellikle 12 Eylül'den sonra halka ve devrimcilere yönelik saldırılarını kapsamlı olarak artırmıştır. Oligarşinin katilleri halka yönelik saldırlarını hapishanelerde de sistemli bir şekilde yapmaya çalışmıştır. Ama her defasında özgür tutsakların direnişleriyle karşılaşmışlardır. 84 Ölüm Orucu direnişi, 95 Buca direnişi, 96 Ümraniye direnişi ve 96 Ölüm Orucu direnişinde özgür tutsaklar hiçbir baskı ve katliam denemelerinin kendilerini yıldıramayacağım dosta da düşmana da göstermiştir. Bizler 1 Mayıs halkı olarak bu baskı ve katliamlara, yok etme politiklarına karşı her zaman devrimci tutsakların yanında olacağız. Yapılan bu katliamların hesabının er ya da geç sorulacağına inanıyoruz. Ardından anmanın yapıldığı Kazımkarabekir Mahallesi halkının gönderdiği mesajın okunmasıyla mesajlara devam edildi. Kazımkarabekir halkı gönderdiği mesajda "4 Ocak katliamını şiddetle kınıyor acısını içimizde hala hissediyoruz. Hesabını mücadelemizde soracağız. Halkız Haklıyız Kazanacağız" dedi. Daha sonra TÎYAD adına bir konuşma yapan Kadir Güvenç aynı zamanda 2. Kuruluş Yıldönümü olan TÎYAD'ın mücadelesi hakkında kısa bir konuşma yaptı.daha sonra 2 Eylül Müzik Grubu sahne aldı. Mesajların ardından kitleyi tekrar halaya davet eden 2 Eylül Müzik Grubu coşkunun tekrar artmasını sağladı. Ardından Kazım Karabekir Mahallesi Partizan ve Özgür Gelecek okurlarının gönderdikleri mesaj okundu. Partizan ve Özgür Gelecek okurları göndermiş oldukları mesajda 12 Eylül'le başlayıp '95'te Buca'da, '96'da Ümraniye ve Diyarbakır zindanlarında devletin teslim alma politikalarına karşı direnen devrimci tutsakların direnişi halkımızın onurlu mücadelesine meşale olmuştur. Devrim Şehitleri Ölümsüzdür, dedüer. Daha sonra Pendik Aydos halkının göndermiş olduğu mesaja geçildi. Pendik Aydos halkı göndermiş oldukları mesajda şunları söylediler; Dünden bugüne ülkenin her yerinde halkla birlikte yürütülen Bağımsızlık ve Demokrasi mücadelemizin her aşamasında büyük bedeller verilerek yaratılan mücadele destanımızla varız. Her zaman da düşmanın karşısında var olacağız. Gazi, Ümraniye, Okmeydanı düşmanın barikatla tanıştığı yerler oldu. Barikatlarımız büyüyor. Bedellerimizle yarattığımız barikatlar düşmanı korkutuyor. îşte düşman Ümraniye'de böyle bir barikatla karşılaştı. İşte bu özgür tutsakların asla teslim alınamayacağını kanıtlıyordu. Barikatta şehit düşen Abdülmecit, Orhan, Rıza, Gültekin yoldaşlarımızı saygıyla anıyor şehit ailelerimizi selamlıyoruz." denildi. 4 Ocak '97'de TAYAD geleneğini sürdüren analarımızın kurduğu Anadolu Tiyad'ın 2. Yıldönümünün kutlandığı DLMK mesajına geçildi. TlYAD kutlaması ile birlikte Ümraniye şehitlerine değinilen mesajda, herkesin, devrimci tutsakları saldırılarla teslim almaya çalışan Susurluk devletine karşı mücadele etmesi gerektiği belirtildi. DLMK mesajı ile sona eren mesajların ardından Hücre Tipi adlı oyunu ile sahneyi Ayşe Gülen Halk Sahnesi aldı. Oynadığı oyun ile misafirlerin beğenisini kazanan Ayşe Gülen Halk Sahnesi, oyunlarında alanlarda tartaklanan anaları ve hücrelere kapatılmak istenen tutsakları canlandırdılar. Son olarak sahneye Grup Yorum çıktı. Grup Yorum gecenin başlangıcından beri yüksek tutulan coşkuyu doruk noktaya çıkardı. Hep birlikte söylenen BİZE ÖLÜM YOK marşıyla gece sona erdi. ÜMRANİYE ŞEHİTLERİ ANILDI Ümraniye Birlik mahallesinde, 4 Ocak Ümraniye şehitlerini anmak [ için yazılamalar yapıldı. Birlik Mahallesi Devrimci Halk Güçlerinin yaptığı yazılamalarda "Zindanlar Boşalsın Tutsaklara özgürlük", "Zafere Şehitlerimizle Yürüyoruz", "4 Ocak Ümraniye Şehitleri Ölümsüzdür", "4 Ocak Şehitleri Yaşıyor DHKC Savaşıyor", "Ümraniye Şehitleri Orhan, Rıza, Abdülmecit, Gültekin Yoldaşlar Ölümsüzdür", "Yaşasın Önderimiz Dursun Karataş", "Ümraniye Şehitlerinin Hesabını Sorduk, Soracağız" sloganları yer aldı.

15 -15- -KURTULUS - DGM'LER Sayı 1 2/9 Ocak 1999 DGM Boykotu Sona Erdi DGM'lere Karşı Mücadele Sürecek Tüm hapishanelerdeki devrimci, yurtsever tutsakların DGM'lere karşı "DGM'ler kapatılsın" şiarıyla 5 Eylül 98'de başlattıkları boykot 5 Ocak'da sona erdirildi. Tutsaklar yaptıkları açıklamada, boykotun amacına ulaştığından hareketle bitirildiğini, ancak DGM'lere karşı mücadelenin çeşitli biçimlerde süreceğini belirttiler. Boykot, dışarının olması gerektiği ölçüde bir desteğinin olmamasına rağmen, kitleselliğiyle, ülke çapında tüm hapishaneleri kapsamasıyla belirli oranda etkili olmuştur. Hapishanelerdeki binlerce tutsak dört ay boyunca DGM'lere gitmeyerek, DGM'lerin teşhir edilmesinde önemli bir rol oynadılar. Devrimci-demokrat avukatların da tutsaklara destek verip mahkemelere katılmamasıyla DGM'ler işleyemez hale geldi. DGM hakimleri, savcıları dört ay boyunca boş salonlara konuşmak zorunda kaldılar. DHKP-C tutsakları avukatlarıyla birlikte boykot kararına büyük bir titizlikle uyarak, mahkemelere katılmadılar. Tutsak ailelerini harekete geçirme, değişik biçimlerde kamuoyuna ulaşarak BGMeri teşhir etme gibi faaliyetleriyle de boykotu güçlendirdiler. DGM'LER MEŞRU DEĞİLDİR; HİÇ BİR MANEVRA ONLARI MEŞRULAŞTIRAMAZ DGM Boykotu sürerken gündeme getirilen "af" tartışmaları, düzenin adaletinin ve adaletsizliğinin çok daha geniş kesimler nezdinde tartışılmasını da beraberinde getirdi. Oligarşinin sözcüleri, affı DGM Boykotunu etkisizleştirmek, düzenin adaletini yeniden meşrulaştırmak için kullanmaya çalışırken, başta DHKP- Oligarşi, DGM Boykotu'nun etkisi ve kontrgerillacılan, eroin ticareti yapanları serbest bırakması, Susurluk davasından tutuklu bir tek kişinin bile kalmaması, buna karşılık devrimcilere ve halka keyfi cezalar vermesiyle ve son olarak da tutsakların boykotuyla halkın gözünde iyice teşhir olan DGM'lerde vitrin değişikliği hazırlıklarını yapıyor. Bilindiği gibi Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi (AÎHM) de DGM'lerde askeri hakimlerin bulunmasının Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'ne aykırı olduğu gerekçesiyle DGM'lerin C'li tutsaklar olmak üzere devrimci tutsaklar "affı reddeden tavırlarıyla, düzenin adaletini, yargısını kabul etmediklerini, etmeyeceklerini, mücadelelerinin meşru ve haklı bir mücadele olduğunu, Susurluk Devletinin bu haklılığı ve meşruluğu yargılayamayacağını bir kez daha ortaya koydular. Hem "affı kabule hazır bir tavır takman, hem de DGM boykotunu destekleyen Kesimler ise, bu tutarsızlıklarıyla, bir bakıma boykotun da içini boşaltmış oluyorlardı. Ancak bunlar, DGM Boykotu'nun gücünü çok fazla etkilemedi. Tutsaklar DGM'leri boykot etmişlerdi, çünkü; DGM'ler, 12 Eylül cuntasının halka karşı açtığı savaşın bir parçasıydılar. DGM'ler, kontrgerilla hukukunu temsil ediyorlardı. DGM'ler adalet dağıtmak için DGM'lerde Vitrin Yenileme H a z ı rlı ğ ı verdiği kararlan geçersiz kabul etmiş, askeri hakimlerin değiştirilmesini istemişti Bunun üzerine Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu DGM'lerde görev yapan asker kökenli hakimlerin yerine sivil hakimlerin atanmasını öngören Anayasa'nm 143. maddesinin değiştirilmesini TBMM Başkanlığı'na önerdiğini açıkladı. Deniz kurdu'nun yaptığı açıklamadan da anlaşıldığı gibi DGM'lerin sivilleştirilmesinden kastedilen şey asıl olarak bu mahkemelerin yüklendiği misyonu ortadan kaldırmak değildir. Asker üyelerinin yerine sivil üyeler atayarak değil, halkı ve devrimcileri yıldırmak, cezalandırmak görevini yerine getiriyorlardı. DGM'ler, kontrgerillacılan serbest bırakırken, bağımsız, demokratik bir ülke isteyenleri onlarca yıl hapse mahkum ediyorlardı. Tutsaklar "DGM'ler kapatılsın" talebiyle esas olarak Susurluk devletinin halka karşı işlediği suçların hesabını soruyor, onurlu, adaletli bir yaşam, demokratik, bağımsız bir ülke istiyorlardı. "DGM'ler Kapatılsın" diyerek Susurluk devletinin bütün kurumlarının kapatılmasını istiyorlardı. BOYKOT KIRICILARI Tutsakların bu boykotu, DİSK, KESK gibi çeşitli demokratik kitle örgütleri ve barolar tarafından açıklamalar düzeyinde desteklendi. özü aynı kalmak şartıyla görüntüde birtakım değişiklikle yani yeni bir makyajla DGM'ler işlemeye devam edeceklerdir. Ve böylece DGM'ler oligarşinin baskı ve terör politikasının "hukuk" platformundaki paylarına düşen rolü oynamaya devam edeceklerdir. Devrimcileri ve halkı mahkum eden, verilen idam kararlarından sonra kalem kıran, ama çeteleri de serbest bırakan yargıçlar "asker" değil de, "sivil" olacaktır. Muhtemel tek farklılık budur. Kaldı ki, DGM'de halka ve devrimcilere onlarca yıllık cezalar verenlerin bazıları askeri üyeler olsa da, bunu onaylayan ise Yargıtay'ın sivil üyeleridir. Susurluk devleti, adaletsizliğin sembolü olan, kontrgerilla hukukunu temsil eden DGM'lere yeniden işlerlik kazandırmak için DGM'lere sivil bir ÇÖZÜM HALKIN İKTİDARIDIR Bu, büyük ölçüde etkisiz, göstermelik bir destekti. Bunun yanında boykot kararına uymayan, boykot kırıcılığı yapanlar da vardı. Hapishanelerdeki tutsak HADEP'liler, boykot kararına uymayarak DGM'lerde süren davalarına katıldılar. Keza ÖDP ve EMEP'liler de aynı boykot kırıcılığı içinde oldular. Susurluk devletine rüştlerini ispatlamaya çalışan reformistler, bu demokratik tavırdan kaçarken, oligarşiye de devrimci bir eyleme katılmayarak devrimcilerle aralarına ne kadar mesafe koyduklarını göstermiş oldular. DGM Boykotu, demokratik bir eylem ve tavırdı. Katılmak için devrimci olmak da gerekmiyor, demokrat olmak, bu düzenin adaletinden "mağdur" olmak, yeterli bir nedendi. Ama reformistler, bu kadarhk bir demokratlığı bilp gösteremeyiz J " x aşmalarında DGM iıakimlerinin karşısına çıktılar. MÜCADELE SÜRECEK DGM boykotu sona erdi. Ancak bu DGM'lerin kapatılması için verilen mücadelenin sona erdiği anlamına gelmiyor. Bundan sonraki mücadele yine asıl olarak DGM salonlarında ve değişik biçimlerde dışarıda sürecek. DGM'ler çok geniş halk kesimleri nezdinde iyice teşhir edilmişlerdir. "DGM'ler Kapatılsın!" talebi, demokratik mücadelenin önemli taleplerinden biri olmaya devam edecektir. DGM'ler devrimcileri ve halkı yargılayamaz. Devrimci tutsaklar DGM salonlarında yine yargılanan değil, yargılayan olacak, kontrgerilla hukukundan, Susurluk devletinden hesap sormaya devam edeceklerdir.* imaj vererek bir taraftan muhalefeti yumuşatmayı amaçlarken, diğer yandan da halk düşmanı uygulamalarına son hızıyla devam elmeyi planlıyor. Halkın Susurluk devletinin "hukuk"una olan güvensizliğinin önüne geçerek görüntüde de olsa halkın adalet talebine cevap verildiği izlenimi yaratmak istiyor. Bununla birlikle Avrupa'ya da "DGM'leri sivilleştirdik" mesajını vererek DGM'lerin kirli yüzünün aklanması hedefleniyor. Ama halk Susurluk devletini tanımış ve onun adaletinden hiçbir beklentisi kalmamıştır. Bu gerçek herkesin gözü önündedir. Halk, Susurluk Devteti'nin vitrin değiştirme oyunlarına kanmayacak, Susurluk Devleti'nin adaletsizliğine karşı kendi adaletini savunacak ve uygulayacaktır.

16 - Sayı 12/9 Ocak 1999 TUTSAKLARDAN KURTULUŞ 16 DÜZEN İFLAS ETMİŞTİR

17 17 KURTULUŞ TUTSAKLARDAN Sayı 12/9 Ocak 1999 Solun Değişmeyen Hastalığı; Emek ve Eylem Hırsızlığı Özgür Gelecek'in 27 Kasım-10 Aralık 1998 tarihli sayısında Ceyhan Hapishanesi'nde 8 Ekim'de ortaya çıkarılan özgürlük eylemimize ilişkin TKP/ML, EKİM ve TlKB tutsaklarının yaptığı ortak bir açıklama var. Adı geçen örgütler DHKP/C ve TKP/(ML)'nin ortak iradesi ve sorumluluğunda örgütlenen özgürlük eylemini üstlenip, bizide "dar grupçuluk" ve "siyasi çürümüşlükle suçluyorlar. Şöyle diyorlar".. C/4 koğuşun ortaya çıkarılan bir olanak değerlendirilecek TKP/ML, DHKP-C, TİKB, TKP/(ML) ve EKlM tutsaklarının kollektif iradesi ve eylem birliğiyle özgürlük eylemi örgütlenmiş ve faaliyet belli bir aşamaya getirilmiştir. Bu alantıda altı çizilmesi ve açıklanması gereken noktalar, "ortaya çıkarılan olanak", "tutsakların kollektif iradesi" ve "eylem birliği" hususlarıdır. Sorunun daha iyi anlaşılması için şu sorulara cevap vermek gerekiyor. 1-Ortaya çıkarıldığı söylenen "olanak" kim tarafından ve ne zaman çıkarılmışlar? 2-Bu "olanaktan" TKP/ML, TİKB ve EKİM ne zaman haberdar edilmiştir? 3-"Kollektif irade" deniyor. Madem siz "Kollektif iradenin" bir parçasıydmız, biz size hiç danışmadan onlarca karar alıp uğurlarken neredeydiniz? 4-Kendilerine ne zaman ve nerede bu eylemin" ortağı" olduklarına dair taahütte bulunulmuştur? 5-Eylemin "ortağı" olduğunu iddia edenler eylemi düşman karşısında neden savunmamışlardır. Ne yazık ki onların bu sorulara verebilecekleri doğru dürüst cevaplarıda yoktur. Bu sorulara samimi ve dürüst cevaplar verebilselerdi, bugün düştükleri emek ve eylem hırsızlığı konumunada düşmezlerdi. Ama en iyisi kgr>/& sorduğumuz soruların kendimiz ce,wp verelim. Birincisi "ortaya çıkanları otetîlâk''' tan bahsediliyor. Şunu herkes MİfrM, hapishanelerde olanak kendiliğinden, gökten zembille iner gibi çıkmaz. Hapishanelerde "olanak" tutsakların emeği, özverisi ve cüreti üe yaratılır. Ve bu olanak kendi koğuşumuzda DHKP-C ve TKP(ML)'li tutsaklar tarafından yaratılmış, özgürlük eylemi için hazırlık getirilmiştir. İkincisi; "Tüm bunlar olup biterken, adı geçen siyasetlerin bu olanaktan ve özgürlük eylemi çalışmamızdan haberleri bile yoktur. Yine bu süre içinde çeşitli gelişmeler nedeniyle beklenilmiş, bir takım hazırlıklar tamamlandıktan aylar sonra bizim tarafımızdan kendilerine açıklanmıştır. Kendilerine eylemin DHKP-C ve TKP(ML)'nin siyasi sorumluluğunda olduğu, kendilerini ve olanaktan yararlandıracağımızı ama bazı konularda yardım ve desteklerini istediğimiz belirtilmiştir. Üçüncüsü "Kollektif irade" deniyor. Eğer arkadaşlar var olan durumu "Kollektif irade" olarak adlandırılıyorlarsa bu "iradesizliklerinin" kabulünden başka bir şey değildir. Herkes bilirki; "Kollektif irade" denilen yerde kararlar ortak alınır. Ama gelin görünki özgürlük eylemi boyunca, eyleme ilişkin DHKP-C ve TKP(ML) tarafından onlarca karar alınmış ve uygulanmıştır. Bu nasıl "Kollektif irade"dir ki, eyleme ilişkin onlarca kararda TKP/ML, TİKB, EKÎM'in "iradesi" yoktur. Madem siz "Kollektif irade"nin bir parçasıydmız biz bu kararları alıp uygularken nereydiniz. Evet, ortada kollektif bir irade vardır. Ama bu DHKP-C ve TKP(ML)'nin iradesidir. Başkaca irade yoktur. Vardır diyen iradelerini ortaya koymak zorundadırlar. Eğer bizim kendi aramızda aldığımız kararlar ve gelişmeler konusunda sizi bilgilendirmemize "Kollektif irade" diyorsanız, bu tam bir "iradesizliktir". Kendilerine "Kollektif irade" diyenlerin tünel çalışmasının güzergahından bile habersiz olmaları komik değilimdir? Tabii komiklik sadece bununla bitmiyor. Dördüncüsü; Hiçbir şekilde eylemin "ortağı" olduklarına dair bir söz verümemiştir. Aksine eylemin DHKP-C ve TKP(ML)'nin sorumluluğunda olduğu açıklanıp yardım ve destekleri istenmiştir. Arkadaşlara özgürlük eylemimizin "ortağı olma sözü verseydik inanın hiç gocunmasız, hiç tereddütsüz onlarla aynı metnin altına imza atmaktan gurur ÇÖZÜM HALKIN İKTİDARIDIR duyardık. Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Ama ortada böyle birşey yokken, eylemi onlara açmamızı, destek ve yardımlarını istemizi suistimal edip "bizde eylemin ortağıyız" diye ortaya çıkıp açıklama yapmaları bizi üzmüştür. Beşincisi; sürecin belkide en ibret verici yanı budur. Açıklamalar yapıp eylem hırsızlıklarını resmileştirenler, eylemi düşman karşısında savunmamışlardır. Özgürlük eylemimizin düşmanca açığa çıkarılmasından sonra DHKP- C ve TKP(ML) kimseye danışmadan eylemin idari hukuki ve siyasal sorumluluğunu da üstleneceklerini açıklayıp üstlenmişlerdir. Bu karar açıklandığında da, düşman karşısında üstlendiğinde de eylemin "ortağı" olduğunu iddia edenleri bırakanların sesleri, solukları bile çıkmamıştır. Düşman karşısında bile üstlenmediğimizde bir eylemi halk ve devrimciler karşısında üstlenmek nosul bir ahlak anlayışıdır. Bir yandan eylemin hukuki idari ve siyasi sorumluluğunu üstlenen DHKP-C ve TKP(ML)'li tutsakların alacakları cezalar yüzünden infazları yanacak, diğer yanda eylemi düşman karşısında savunamayacak kadar sorumluluk duyanlar eylem hırsızlığına soyunacak. Sonra yavuz hırsız misali üste çıkmak için açıklamalar yapacaksın. Her devrimci eylemin bir bedeli vardır. DHKP-C ve TKP(ML)li tutsaklar bunun bedelini ödüyorlar. Hem bedel ödemekten kaçacaksın, hemde paranın kokusunu kırk günlük yoldan alan piyasa erbabı gibi siyaset erbaplığına soyunacaksın. Siyaset erbaplığına soyunmak ise devrimciliğe sırt çevirmektedir. Özgürlük eyleminin çlamffüvız yapacağız, olanaklarım biz yaratacağız, gece gündüz toprak altında dişimizle tırnağımızla biz çalışacağız, yararlandırmak ve yardımlarını almak için eylemi arkadaşlara biz açacağız, eylem düşman tarafından çıkarıldığında idari ve hukuki sorumluluğunu biz üstleneceğiz. Ve tüm bunlar karşısında biz "siyasi çürümüş" siz "Ahlaklı ve erdemli" olaraksınız. Gülerler insana. "Siyasi Çürümüşlük" suçlamasında bulunarak aslında dengelerini, ölçülerini ve en önemliside insaflarını yitirdiklerini göstermişlerdir. Bugün hem kaldığımız hapishane özelinde hemde genel anlamda kimlerin çürüdüğü, kimlerin kirlendiği gün gibi ortadadır. Yine söz konusu açıklamada biz "dar grupçulukla suçluyorlar. Halk arasında bunun adı nankörlüktür. Özgürlük eylemi ile ilgili, arkadaşları bilgilendirirken o zaman hiçde "dar grupçu" değildik. Ama ne zamanki eylem açığa çıkmış "dar grupçuluğumuz" da keşfedilmiştir. Ne zamanki iş eylemin üzerinde siyasi kazanç elde etmeye gelmiş, bu arkadaşlar "dürüstlük" nedir "deevrimcilik" nedir, "başkalarının emeğine saygı" nedir, "siyaset" nedir? hepsini bir kenara bırakmış, postadan bir dilim koparma derdine düşmüşlerdir. Ve hiç utanıp sıkılmadan bizden öz eleştiri istemektedirler. Özeleştiri devrimci bir tavırdır ve biz asla bundan çekinmeyiz. Bizim Ceyhan Hapishanesi'nde örgütlediğimiz özgürlük eylemine ilişkin tek bir özeleştirimiz vardır. O da eyleme ilişkin diğer örgütlerle bir "portakal" ya da "yazılı bir tutanak" hazırlamayışımızdır. Bu noktada dost gördüğümüz örgütlere güvenmiş, kişi ve örgütlerin eylem içindeki yerlerini belgelemekte eksik kalmışızdır. Bunun "saflık" olduğu gelinen noktada daha iyi anlaşılmıştır. Bu yüzden yoldaşlarımızdan ve halkımızdan özür diliyoruz. Ama her şeye rağmen dost gördüğümüz kişi yada örgütlerin "yalancılığı", fırsatçılığı, başkalarının emeğine saygısızlığı başkalarının iradesine yaslanarak siyaset yapmayı bir siyaset yöntemi olarak kullanmalarına gönlümüz el vermemektedir. Bu yüzden onlardan çok fazla şey istemiyoruz. Sadece biraz dürüst ve samimi olsunlar yeter. Ceyhan Hapishanesi DHKP-C Tutsaklar Örgütlenmesi

18 - Sayı 12/9 0cak 1999 BÜTÜN DAĞLAR BİZİMDİR KURTULUŞ 18 DÜZEN İFLAS ETMİŞTİR

19 -19- KURTULUŞ BÜTÜN DAĞLAR BİZİMDİR Sayı 12/9 Ocab 1999

20 Sayı 12 /9 0cak 1999 BÜTÜN DAĞLAR BİZİMDİR -KURTULUŞ- 20 DÜZEN İFLAS ETMİŞTİR

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01. Günlük Haber Bülteni 27.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.urfastar.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.sanlıurfa.com Tarih: 26.01.2015 İnternet Haber Sitesi : www.haberler.com Tarih: 26.01.2015

Detaylı

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni:

AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni: AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat ın düzenlediği basın toplantısının tam metni: Temmuz 03, 2008-12:00:00 AK PARTi Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat'ın düzenlediği basın toplantısının tam

Detaylı

SARACAĞIZ YARALARIMIZI

SARACAĞIZ YARALARIMIZI BİRBİRİMİZLE KONUŞARAK, DİNLEYEREK, SARACAĞIZ YARALARIMIZI 1 Tek adam rejimi kurulacak, tek adam herşey olacak, devletin tümüne hükmedecek. Bir kişi Başkan seçilecek ve o kişi hem hükümet, hem Meclis,

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Erdoğan, "OHAL uygulaması kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir" dedi. 21.07.2016 / 09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından

Detaylı

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması 8 Aralık öğlen saat 12 de Mecidiyeköy de toplanan DİSK yönetimi ve işçiler asgari değil insanca yaşam, asgari ücret, bin dokuz yüz net taleplerini dile

Detaylı

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık Sendikamız Yapı-Yol Sen 12 Nisan 2012 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü önünde ve eşzamanlı olarak tüm şube binaları önünde, Otoyol ve Köprülerin özelleştirilmesi, görevde yükselme ve unvan değişikliği

Detaylı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özcan ın kurum değişikliği ile Ankara Gölbaşı belediye başkan yardıcılığı görevine

Detaylı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. 28 Nisan 2014 Basın Toplantısı Metni ; (Konuşmaya esas metin) Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. -- Silahlı Kuvvetlerimizde 3-4 yıldan bu yana Hava Kuvvetleri

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Nisan 14, 2017-7:12:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Sincan ilçesi Lale Meydanı'nda mitinge katılarak vatandaşlara hitap

Detaylı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! Clara Zetkin haklı olarak Kadının özgürlüğünün, tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi, emeğin sermayenin

Detaylı

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 19 EKİM 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İHLALLERİ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi

Detaylı

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 4.19.4 TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 1) Dosya No : 2013/551 E. : Ankara 17. Asliye Ceza si : 1- TMMOB YK Başkanı Mehmet Soğancı 2- TMMOB Genel Sekreteri N. Hakan Genç :2911 sayılı Toplantı ve Gösteri

Detaylı

BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN

BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN Eğer bir ülkede yargıç ve savcılar, adalet yerine zulüm dağıtıyorsa; o ülkede hak, hukuk, adalet, özgürlük ve demokrasi bitmiştir. Eğer bir ülkede insanlar

Detaylı

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? Toplu İş Sözleşmesi (TİS), çok genel anlamı ile emekçilerin temsilcisi sendika ile işveren temsilcilerinin, ekonomik, özlük ve çalışma koşullarını birlikte belirlemeleridir.

Detaylı

İMF siz Yapamayacak mıyız?...47 Yakın İzleme Programı Üzerine...48 Daha Dikkatli Olma Zamanı...49 Siyasette İstikrarsızlığa Yılında Ekonomi

İMF siz Yapamayacak mıyız?...47 Yakın İzleme Programı Üzerine...48 Daha Dikkatli Olma Zamanı...49 Siyasette İstikrarsızlığa Yılında Ekonomi I İÇİNDEKİLER GİRİŞ... 1 I. PLANLAMANIN İLK ON YILI (1963 1973 Dönemi)... 7 II. EKONOMİNİN TIKANDIĞI YILLAR (1973 1983 Dönemi)...11 24 Ocak Kararları...12 III. EKONOMİDE AÇILIM YILLARI (1983 1993 Dönemi)...15

Detaylı

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler... 3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler... Seçime Doğru Giderken Kamuoyu: 3 Kasım 2002 seçimlerine bir haftadan az süre kalmışken, seçimin sonucu açısından bir çok spekülasyon bulunmaktadır.

Detaylı

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! TEMMUZ 2016 İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! Taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro! Kıdem tazminatıma dokunma! Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ne hayır! TAŞERON İŞÇİLERE KAYITSIZ ŞARTSIZ KADRO! AKP hükümeti

Detaylı

Özet Rapor. Kürt Öz Yönetim Güçleri Tarafından Gerçekleştirilen Tutuklama Sayıları ve Zorla Kaybolma Vakalarındaki Artış. Pazartesi, Şubat 18, 2019

Özet Rapor. Kürt Öz Yönetim Güçleri Tarafından Gerçekleştirilen Tutuklama Sayıları ve Zorla Kaybolma Vakalarındaki Artış. Pazartesi, Şubat 18, 2019 Özet Rapor Kürt Öz Yönetim Güçleri Tarafından Gerçekleştirilen Tutuklama Sayıları ve Zorla Kaybolma Vakalarındaki Artış Pazartesi, Şubat 18, 2019 1 Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) Haziran 2011 de kurulmuş

Detaylı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı Çalışma hayatında barış egemen olmalı Ocak 19, 2012-3:31:16 olduğunu belirtti. olduğunu belirterek, ''Bu bakış açısı çerçevesinde diyalog merkezli çalışmalarımızı özellikle son 7 aydır yoğun bir şekilde

Detaylı

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 23 OCAK 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İHLALLERİ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi Öldürme,

Detaylı

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ 12 Eylül Darbesi 1973 seçimlerinden 1980 yılına kadar gerçekleşen seçimlerde tek başına bir iktidar çıkmadığından bu dönem hükümet istikrarsızlığı ile geçen bir dönem olmuştur.

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Oran: Asgari ücret reel olarak 10 yıl öncekinin üçte ikisi düzeyinin alımgücüne indi Tarih : 03.03.2013 Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili

Detaylı

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Havacılık sektörüne grev yasağı getiren yasa tasarısı mecliste onaylandı. Hava-İş Sendikası, yasa mecliste görüşülmeye başlanmadan

Detaylı

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 9TOPLUMSAL ETKİNLİKLER 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER 11111 260 01 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 11111 262 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR

Detaylı

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İ RAPORU -BİLANÇO- 21 TEMMUZ 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ YAŞAM HAKKI İ ÖLÜ YARALI YARGISIZ İNFAZ (Keyfi Öldürme,

Detaylı

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et! ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme Mücadele Et! Boyun Eğme Mücadele Et! Patronlar meslek lisesi öğrencilerini sömürülecek işçi olarak görüyorlar!

Detaylı

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz İstanbul YDK: 1 Mayıs itibariyle başlamış olan Eme(K)adın kampanyamız kapsamında güvencesiz, görünmeyen ve yok sayılan kadın emeği üzerine araştırmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu kez bu konuda sendikal

Detaylı

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB Danýþma Kurulu 38. Dönem 2. Toplantýsý 16 Nisan 2005'te Ankara'da TMMOB çalýþmalarý üzerine bilgilendirme ve TMMOB çalýþmalarýnýn deðerlendirilmesi gündemi

Detaylı

MEMURUN HAYATI BORÇ ÖDEMEKLE GEÇİYOR! Yazar Editör Pazartesi, 20 Ocak 2014 07:48

MEMURUN HAYATI BORÇ ÖDEMEKLE GEÇİYOR! Yazar Editör Pazartesi, 20 Ocak 2014 07:48 Pazartesi 20 Ocak 2014 07:48 Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi nin yaptığı araştırma kamu görevlilerinin meslek haya tlarını borç ödeyerek geçirdiklerini ortaya koydu Yüzde 97 si borçlu olan memurların 60

Detaylı

Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu / 11:14

Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu / 11:14 Dünya Basınında OHAL Türkiye'de ilan edilen olağanüstü hal uygulaması dünya basınında geniş yer buldu. 21.07.2016 / 11:14 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı 3 ay süreli OHAL kararı dünya

Detaylı

Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor?

Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor? Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor? Gezi olaylarından bu yana Hükümetin dikişlerinin tutmadığını ve sadece patronlar tarafından değil, çeşitli cemaatler ve muhafazakar sektörler

Detaylı

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar. Boyun eğmeyenler bu yana BU DÜZENİ SIFIRLA AKP eliyle sürdürülen gerici diktatörlük Türkiye'nin kaderi değildir. Bu diktatörlük bir kaza veya arızanın sonucu ortaya çıkmış da değildir. Sömürü düzeni kendini

Detaylı

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler Bir cinayetin altı elemanı vardır: Öldürülen kimdir, öldüren kimdir, cinayetin yeri, cinayet günü, nasıl öldürüldü, neden öldürüldü?

Detaylı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneğinin girişimleriyle Yunanistan'dan gelen Batı Trakyalı öğrencilerle

Detaylı

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012 İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 01 31 ARALIK 2012 M. SEZGİN TANRIKULU CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ: Bugün 10 Aralık İnsan Hakları

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 21 TEMMUZ 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR BALIKESİR - 30.09.2014 HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR Balıkesir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Gündoğdu, Ankara ve Hatay Tabip odaları üyelerinin Gezi Parkı olayları sürecinde hukuka aykırı

Detaylı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem NEDEN Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem YERLi VE MiLLi BiR SiSTEM Türkiye, artık daha büyük. Dünyada söz söyleyen ülkeler arasında. Milletinin refahını artırmaya başladı. Dünyanın en büyük altyapı

Detaylı

Maaşlarımıza Ek Artış İstiyoruz!

Maaşlarımıza Ek Artış İstiyoruz! http://www.kesk.org.tr/2018/10/16/maaslarmiza-ek-artis-istiyoruz-bordrolarimizi-yaktik/ Ekonomik Kriz hakkında bütün illerde gerçekleştireceğimiz ayrıca Konfederasyonumuz Merkezi Toplantı Salonu nda da

Detaylı

ACR Group. NEDEN? neden?

ACR Group. NEDEN? neden? ACR Group NEDEN? neden? CİNSİYET YÜZDE % Kadın Erkek 46,8 53,2 YAŞ - - - - - - 18-25 26-35 20,1 27,6 36-45 46-60 29,4 15,2 60+ 7,7 I. AMAÇ Bu çalışmanın amacı, aylık periyotlar halinde düzenlediğimiz,

Detaylı

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir. Haziran 25 Medya ve Güven 2013 Tüm hakları gizlidir. Gündem 1. Yöntem Bu araştırma Xsights Araştırma ve Danışmanlık, bu konu hakkında online araştırma yöntemiyle, toplamda 741 kişi ile bir araştırma gerçekleştirmiştir.

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Şubat 03, 2017-5:56:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi'nin ve yapımı tamamlanan

Detaylı

Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı Emma Goldman

Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı Emma Goldman Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı Emma Goldman SEÇİMİ BOYKOT ET! SOSYALİST DEVRİMİ ÖRGÜTLE! [B SÖMÜRÜ DÜZENİNE KARŞI ÇIKMAYAN HİÇ BİR PARTİYE VE KİŞİYE OY YOK 7 Haziran da genel seçimler

Detaylı

Beğenin beğenmeyin: Yalçın küçük bunları yazıyor.

Beğenin beğenmeyin: Yalçın küçük bunları yazıyor. Yazar değilim Yazanım Yani bir çeşit arzuhalci. Yazarlık ciddi bir iştir. Arzuhalciliğimin yanında iyi bir kitap okuruyum. Arzuhalciliğe de solun zibidileri, tasfiyecileri, ahlaksızları dönekleri, hainleri

Detaylı

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1 Rapor No: 41, Mart 2011 KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Center for Mıddle Eastern Strategıc Studıes mezhepçilik Irak

Detaylı

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'de 1990'lı yıllardaki duvar yazıları, İslamcılığın yükseldiği döneme yönelik yakın bir tanıklık niteliğinde. 10.07.2017 / 18:00 Doksanlı

Detaylı

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. İSTANBUL TAYAD lı Aileler Bayram Kahvaltısında Bir Araya Geldiler Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler. Kahvaltıdan önce yapılan

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI 7 Ocak 2015 İstanbul, Sabancı Center Sayın Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Detaylı

ASGARİ ÜCRET VE EKONOMİK BÜYÜME RAPORU RAPORU

ASGARİ ÜCRET VE EKONOMİK BÜYÜME RAPORU RAPORU ASGARİ ÜCRET VE EKONOMİK BÜYÜME RAPORU RAPORU Rapor Dönemi : Aralık 2011 Rapor Tarihi : 26 Aralık 2011 Sayı :15 33 SENEDE EKONOMİ 3,5 KAT BÜYÜRKEN ASGARİ ÜCRET YERİNDE SAYDI KRİZDEKİ YUNANİSTAN DA ASGARİ

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

Demokrasi Nöbeti Araştırması

Demokrasi Nöbeti Araştırması Meydanların Profili Araştırma Hakkında Taksim Saraçhane Salı gecesi, saat :00 00:00 arası, Demokrasi Nöbeti çağrısı yapılan meydanlardan Kısıklı, Saraçhane ve Taksim de 875 kişi ile yüz yüze görüşüldü.

Detaylı

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. TÜRKÇE 12-13: OKUMA - ANLAMA - YAZMA OKUMA - ANLAMA 1: Rezervasyon Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. Duşlu olması şart. Otel görevlisi: Tek kişilik odamız kalmadı

Detaylı

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ Sorular Cevaplar Soru 1. Halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı görevini yaparken taraflı mı olmalı? Tarafsız mı olmalı? Cevap 1. Tarafsız olmalı. Cumhurbaşkanı cumhur u yani milletin

Detaylı

2016 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2016 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU 15 NİSAN 2016 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ DEĞERLENDİRME İnsan Hakları Derneği Doğu ve Güneydoğu Anadolu

Detaylı

BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU

BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU Bato aktüel yayında batoaktuel yapılan basın toplantısında BASIN ARACILIĞI İLE BALIKESİR KAMUOYUNA TANITILDI. Değerli basın mensupları, Sevgili meslektaşlarım,

Detaylı

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI CİFT BASLILIK BİTİYOR Cumhurbaşkanı ile Başbakanın yetkileri birleştiriliyor. Cumhurbaşkanı yürütmenin başı oluyor. Yönetimde çift başlılık ortadan kalkıyor. Cumhurbaşkanları

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi 24. Toplu İş Sözleşmesi sürecinde işverenle sendika arasında anlaşma sağlanamaması üzerine Şişecam işçileri 10 fabrikada 5800 işçiyle greve gitme kararı almıştı.

Detaylı

Asgari ücretin belirlenmesini düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği uyarınca, asgari ücret, pazarlık ücreti değildir.

Asgari ücretin belirlenmesini düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği uyarınca, asgari ücret, pazarlık ücreti değildir. ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU KARARI Karar Tarihi : 30/12/2014 Karar No : 2014/1 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu nun 39 uncu maddesi gereğince, iş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında

Detaylı

Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız?

Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız? Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız? Bu ülkenin de insanı olmanız, gelmiş olduğunuz ülkeyle bağınızın kesilmesi, ona yabancılaşmanız anlamına gelmez. Ama eğer 20-25

Detaylı

SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN

SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN SAVUNMA: Ben sizin sanığınız değilim AHMET ALTAN İnsanların bir dinin çevresinde toplanmalarını sağlayan inanç, onların Tanrı nın dürüstlüğüne olan güvenlerinden kaynaklanır. Tanrı yalan söyleyemez. Yalan

Detaylı

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO- 01 KASIM 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ -AÇIKLAMA- Bu raporda yer alan veriler ve verilere

Detaylı

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5 TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5 HAZİRAN 2012 Araştırmacılar Derneği üyesi olan GENAR, araştırmalarına olan güvenini her türlü denetime ve bilimsel sorgulamaya açık olduğunu gösteren Onur

Detaylı

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı - 'Büyük haber gazetecinin ayağına gelmezse o büyük haberin ayağına nasıl gider? - Söz ağzınızdan bir kez kaçınca rica minnet yemin nasıl işe yaramaz? - Samimi bir itiraf nasıl harakiri ye dönüştü? - Evren

Detaylı

YENİ AKİT GAZETESİ İNTERNET SAYFASINDAKİ 16 03 2015 TARİHLİ HABERE İLİŞKİN YORUMUM AŞAĞIDADIR. Erdoğan: Bedeli suç işleyen ödesin

YENİ AKİT GAZETESİ İNTERNET SAYFASINDAKİ 16 03 2015 TARİHLİ HABERE İLİŞKİN YORUMUM AŞAĞIDADIR. Erdoğan: Bedeli suç işleyen ödesin YENİ AKİT GAZETESİ İNTERNET SAYFASINDAKİ 16 03 2015 TARİHLİ HABERE İLİŞKİN YORUMUM AŞAĞIDADIR Erdoğan: Bedeli suç işleyen ödesin Erdoğan, Balıkesir Ekonomi Ödülleri Töreni nde konuştu: Ben diyorum ki,

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş.

YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş. 2016/090 30.12.2016 Konu: 2017 Yılı İçin Asgari Ücret Belirlendi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu Kararında, 2017 yılında uygulanacak asgari ücret brüt tutarı aylık 1.777,50 TL olarak belirlenmiştir. Buna

Detaylı

Bu süreç devrimci hareket için zararlı mıdır? Tam tersine, yararlıdır.

Bu süreç devrimci hareket için zararlı mıdır? Tam tersine, yararlıdır. Devrimci harekette birkaç yıldır süren bir çeşit moda var. Aslında moda kelimesi yanlış, çaresizlik sonucu değişik örgütlerin ya da örgüt olmak isteyenlerin yöneldikleri bir uygulama var. Bu uygulamanın

Detaylı

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı. K.MARAŞ'TA SON ANKET Anket Sonuçları MHP yi İşaret Etti Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

Detaylı

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23 DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Bizler ırkçı bir parti değiliz. Yapılan bu saldırıyla birlikte bizlere Irkçı Parti diyenlerin ve hangi partinin ırkçı bir parti olduğunu hepimiz birlikte görmüş

Detaylı

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM

MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE ZAM MİLAS TA, BELEDİYE İŞÇİLERİNE YÜZDE 10-16 ZAM Milas Belediyesi ile DİSK arasında devam eden toplu iş sözleşmesi sonuçlandı. Buna göre işçilere yüzde 10 ila 16 arasında zam verildi. Milas Belediyesi ile

Detaylı

Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır.

Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır. Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır. 7 Haziran 2015 Genel seçimleri saat 22:30 itibarı ile yaklaşık olarak %99,9 oranında tamamlandı. 2011 deki genel

Detaylı

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı. Hanehalkı Gözünden Kamu Yönetimi, Kamu Hizmetleri ve Yolsuzluk Ocak 2013

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı. Hanehalkı Gözünden Kamu Yönetimi, Kamu Hizmetleri ve Yolsuzluk Ocak 2013 tepav Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Hanehalkı Gözünden Kamu Yönetimi, Kamu Hizmetleri ve Yolsuzluk Ocak 2013 Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı 2 Çalışmanın Yöntemi 5-6 Ocak 2013

Detaylı

Plaka Tahdidi Gündemi Yoğun Geçiyor

Plaka Tahdidi Gündemi Yoğun Geçiyor Plaka Tahdidi Gündemi Yoğun Geçiyor Ana Sayfa» Sektörel 02.11.2015 16:21 Yaklaşık 30 yıldır İstanbul Servisçi Esnafı gündemini meşgul eden Plaka Tahdidi konusu hakkında geçtiğimiz haftalarda oldukça ilgi

Detaylı

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 MART TA ALANLARA! 8 Mart, kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi yaşamlarıyla ödedikleri bir

Detaylı

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00 Türkiye de siyaset yalnızca oy kaygısı ile yapılıyor Siyasete popülizm hakimdir. Bunun adı ucuz politika dır ve toplumun geleceğine maliyet yüklemektedir. Siyaset Demokrasilerde yapılır. Totaliter rejimler

Detaylı

Yer altı şehrine açılan kapı, Kayıp İncil, cinayet ve MİT : Tarsus taki gizemli evde ne oluyor?

Yer altı şehrine açılan kapı, Kayıp İncil, cinayet ve MİT : Tarsus taki gizemli evde ne oluyor? Yer altı şehrine açılan kapı, Kayıp İncil, cinayet ve MİT : Tarsus taki gizemli evde ne oluyor? HABER MERKEZİ- Mersin in Tarsus ilçesinde yaklaşık 1 yıldır devam eden kazı ile ilgili gizem her geçen gün

Detaylı

Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı

Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı Merakla Beklenen Anket Sonuçları Açıklandı Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi genel Başkanı Selim Işık tarafından açıklanan raporda çok dikkat çekici sonuçlar elde edildi. Raporun Kahramanmaraş Onikişubat

Detaylı

MART 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MART 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili MART 2016 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Akdeniz/Karaduvar Mahallesinde saha çalışması

Detaylı

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ Bursa Milletvekili Aday Adayı Türk Milleti karar arifesindedir. Ya İkinci Endülüs, ya da yeniden

Detaylı

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi tarafından tam algılanmadığı, diğer bir deyişle aynı duyarlılıkla değerlendirilmediği zaman mücadele etmek güçleşecek ve mücadeleye toplum desteği sağlanamayacaktır.

Detaylı

MİT'ten yurt dışındaki FETÖ'cülere 3 aşamalı operasyon

MİT'ten yurt dışındaki FETÖ'cülere 3 aşamalı operasyon MİT'ten yurt dışındaki FETÖ'cülere 3 aşamalı operasyon 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da Fetullahçı Terör Örgütü ile çok ciddi bir mücadele yürütülüyor. 16 ülkede

Detaylı

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi 1990 yılında Latin Amerika'nın ada ülkesinde bir grup Müslüman ülkedeki yönetimi ele geçirmek için silahlı darbe girişiminde bulunmuştu.

Detaylı

''Yanlış anlaşılıyorum''

''Yanlış anlaşılıyorum'' ''Yanlış anlaşılıyorum'' Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, BDP li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için fezleke hazırlanmasıyla ilgili soruya ''Benim sözlerimden farklı anlam çıkarılıyor.

Detaylı

10SORUDA AİLE SİGORTASI

10SORUDA AİLE SİGORTASI 10 SORUDA AİLE SİGORTASI T.C. ANAYASASI MADDE 60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. 1. AİLE SİGORTASI Nedir? Aile Sigortası,

Detaylı

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron Komple saldırı mı komplo tezgâh mı? -PARİS- İki devlet düşünün. Biri, güçlü ve etkili bazı devletler tarafından kuşatılmak istenirken, diğeri ise

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi

8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi 8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi 1 8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi Kamuoyuna Galatasaray'la yaptığı ortaklıkla gelen American Finans kuruluşu AIG'nin Türkiye Genel Müdürü Paolo Zapparoli,

Detaylı

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Saðlýk emekçilerinin 2 gün süren grevleri baþladý. Ülke genelindeki hastanelerin nereyse tamamýnda hastanede

Detaylı