MERHABA. 36 ki Koço lu Gürle tiriyor syan Ate ini Ender Selçuk. Eylül/Ekim/Kasım 93'te

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "MERHABA. 36 ki Koço lu Gürle tiriyor syan Ate ini Ender Selçuk. Eylül/Ekim/Kasım 93'te"

Transkript

1

2

3 Eylül/Ekim/Kasım 93'te 1 Merhaba Yeni nsan/ Baki Altın 6 Al Gözlerim Sende Kalsın/ Hayati Azim 14 Veba/ Tolga Karadeniz 17 Korku/ brahim Karaca 23 Munzur: Bir Dü ün E v i / Harun U y a r 24 Toroslarda Bekleyece iz Sizi/ Gülay Esen 26 ki Damla Gözya ıydık Sakallarımızda Hasan Bayar 30 Hiç Durmadan/ Grup Yorum 34.Devrim çin Sinema, Y ı l m a z Güney ve Y o l Sadık Çelik 36 ki Koço lu Gürle tiriyor syan Ate ini Ender Selçuk 38 Bir Foto raf: Siirt/ Engin Kaban 40 Nota: Reber/ Grup Yorum 42 Haber-Yorum ÖN KAPAK : SULEIMAN M A N S O U R ARKA KAPAK : C HAT ARAL MERHABA Durmadan dinlenmeden yürüyoruz. Kar ıla tı ımız her engeli bir deneyim olarak görüyoruz. Altetti imiz her ihanet hedefe bir adım daha arınarak yakla manın belgesi olarak geçiyor tarihimize. Yarattı ımız örnek de erler, yılmadan, usanmadan geçmi imizi ve gelece imizi sahiplenmeyi ö retiyor bize. Düzenin koku mu lu u, yaratmak istedi i bencille mi, bireycile mi ve yalnızca tüketmeye programlanmı insan tipinin kar ısında yine aynı toplumun içinde ama de erleriyle bamba ka, yepyeni bir insan örne i yaratıyor mücadelemiz. Sabırlı, payla an, emek harcayan 'yeni insan'acı ve zulüm düzenini sona erdirecek devrimin motoru, habercisidir. gal altındaki topraklarda, emperyalizmin ve siyonizmin a ır teknolojik silahlan kar ısında, ta la sapanla direnirken en önemli dayana ı me rulu u, mazlumlu uydu Filistin halkının. Kendi ülkesinde sürgün, kendi ülkesinde tutsaklı ı ya adı onyıllarca. Sabırla, inatla yeti tirdi çocuk generallerini. Zulmün kar ısında dimdik durdu. Kazanılan mevziler Filistin halkınındır. imdi onun mücadelesini emperyalizme pazarlayan Arafat önderli inin de il. Ya anan ihanet ise burjuva önderli e aittir. Filistin halkına de il. Filistin halkı, emperyalist barı a teslim olmayacak. Hızlı büyüyor Filistinli çocuk generaller. Hızlı büyüyecek. Ve bu ihanetin yüzüne tükürecek. Kapa ımızı Filistin. halkının mücadelesine ve gelece ine adıyoruz. Suleiman Mansour, Filistin'in ulusal renklerini -siyahı, kırmızıyı, ye ili ve beyazı- yasaklandı ı için kullanamamı tablosunda. Biz, mücadelesine verdi imiz deste in bir sembolü olsun diye, logomuzun renkleriyle tamamlıyoruz tabloyu. 76 yıl sonra bir kıvılcım dü üyor Moskova sokaklarına. 76 yıl sonra kızıl bayrak, 76 yıl sonra Lenin, Stafin; 76 yıl sonra sosyalizm, yeniden zulme sömürüye ba kaldırının tarihini ba latıyor Rusya'da. Tükenen revizyonizm. Yeni bir dünya, e it, özgür bir dünya kurma tutkusu tükenmiyor. Kaldı ı yerden bir iz bulup kendine, yeniden, yeniden yaratıyor kendini küllerin arasından. Onu sahiplenen yeni insanın elinde ekilleniyor. Taptaze, dipdiri bir ruh oluyor. Umut oluyor gelece i için ülkenin. Dergimizin yayın hazırlıktan bitti i baskıya girmek üzere oldu u sıralarda,3 Kasım 1993 çar amba günü, Diyarbakır büromuz polis tarafından basıldı. Arama belgesi olmamasına kar ın 5 saat boyunca büromuz didik didik arandı, talan edildi. Ar ivlerimize ve kasetlerimize el koyuldu. 5 saat sonra "aranan bir ahıs" için geldiklerini söyleyip gittiler. Gerçekte aranan bir ahıs yoktu. Aradıkları "tanıklar" vardı. ktidarın Lice'de estirdi i terör ve katliam sonrası stanbul'dan giden gözlem heyeti kentten henüz ayrılmı tı. Aralarında OKM ve Tavır temsilcilerinin de bulundu u heyeti a ırlayan kurumlardan biri de Diyarbakır büromuzdu. Polis baskınının nedeni gayet açıktı. ktidar, katliamlarını bir demagoji perdesi ardına gizlemek istiyordu. Oysa kamuoyunun duyarlılı ı ve te hir çabası, bu perdeyi çoktan yırtmı tı. Devlet cinayetine tanık bırakmak istemiyordu. Aradı ı "tanıklar"dı. Herkes 'tanık' olmalıdır. "Ya adı ı dönemin tanı ı" olmak bu katliamların,hak gasplarının tanı ı olmaktır. Ve yakasına yapı maktır suçlu olanın. Dostlukla! TAVIR 1

4 2 TAVIR evrimcinin görevi devrim yapmaktır"..." ki üç daha fazla Vietnam!" (Che) Canlılar ya ayabilmek için beslenmeye gereksinim duyarlar. Bu bir zorunluluktur. Yeni insanın besinlerinden birisi olan kararlılık da, hep diri, güçlü ve canlı kalabilmesi için daha ba ka besinler ister. Kararlılı ın besinleri inanmak, güvenmek ve sava maktır. Halk arasında söylenen "Dü mez kalkmaz bir Allah" sözü, insano lunun ba ına her ey gelebilir gerçekli inin yanında, istedi inde insano lunun yapamayaca ı ey yoktur gerçekli ini de anlatır. stemek, irade, inanç i idir. nanmak, gerçekle mesi u runa senin hayatını, tüm maddi ve manevi varlı ını ortaya koydu un devrim davasına olabildi ince sarılmaktır, onu savunmaktır. Sıradan insanların o lu kızı olur: devrimcilerin ebeli ini yaptı ı devrim, devrimcilerle halkın gerçek evladıdır. Gelecek, istikbal ondadır, güvenece imiz, çalı ıp çabalayaca ımız, uzanıp tutaca ımız, ate- ini sürekli harlayaca ımız umuttur devrim. Devrimci mücadelede kararlılık tuttu undan fazlasını koparmaktır. Devrime olan inanç, emekle, canla, kanla ve binbir çe it yaratıcı mücadele biçimleriyle yo ruldu u için, hamuru, gökten inip gelecek ve insanları kurtaracak olan "mehdi" ye olan inançtan çok farklıdır. Onda bilinemezcilik, anla ılmazlık, belirsizlik yoktur. Materyalist yorumla, diyalektik yöntemle bilimsel olarak tarihimiz didik didik edilmi tir. Her ey göz önüne serilmi tir. Gerekli olanlar ayıklanıp öne çıkarılmı tır. "Strateji" diye bir yapı kurulmu tur, yol çizilmi tir! Bu, namlunun so uklu u ve sıcaklı ı kadar gerçektir. Artık bunun emekle, mücadele ile, mücadeledeki tüm acıları, mutlulukları, özlemleri, umutları, kayıpları, geçici yenilgi ve mevzi zaferleri geçe geçe devrime uzanılaca ına olan inançtır. Bu inanç canlıdır, hareketlidir, elle tutulabilirdir, bedellidir. Sıkıca sarılındı ında kararlılık artar, kararlılık nitelikçe peki tikçe inanç çeliklesin Devrimci mücadele, devrimcilerin birbirlerine, kendilerine, halkına, di er emekçi halklara ve devrimin istikbaline güvenle ilerleyebilir. Kararlılı ın içindeki ev sahibidir güven. Bu ev sahibinin morali yüksek oldu unda kararlılık parıldar bir kılıç gibi. Bu ev sahibinin sorunları en aza indi inde kararlılı ın yüzünde yenilmezlik okunur. Haklı bir meydan oku- yu ifadesi hiç silinmez olur yüzünden. Evet, güven kendine güvendir öncelikle, kendi içindeki sava ı kazanmı olmanın getirdi i devrimci dinginlik, kendinden eminliktir. Sen kendi içindeki kapitalizme ve onun bütün uzantılarına kar ı sava ı kazandı ında, ve bu sava ın baltalarını gömmeyip sürekli biledi inde,"dı "a kar ı sorunların varlı ı, senin için normal bir i olur. Kendi sava ını kazanan devrimci kendine güvenen devrimci haline gelir. Kendisine güvenen, ba ka devrimcilerin güven ya da güvensizlikleri nedeniyle de kendine güvenir. Devrime ve halka zaten güven söz konusu oldu undan, devrimin ordusuna, partisine güvenir. Kaldı ki devrimcinin devrimcili ini sürdürebilmesi için, kendisinin ba kalarına ne kadar güvenip güvenmedi i bir yerde pek de önemli olmaz: devrimci örgütlülü ün tek tek devrimcilere güvenmesi esastır. Bunun yolu dahi, devrimcinin kendisine güveni sonucu, örgütlülü e de bu güveni yüksek biçimde ta- ımı olmasıyla gerçekle ebilir. Kendi omuzuna güvenen ba kasının omuzuna yaslanmasını bilir. Sırtını sırtına vererek silah ku anabilir, bir an bile tereddüt etmeden. Kararlılı ın içeri inde inanç ve güven bulunmakla birlikte, kararlılı ın kendisi de güveni geli tirmenin en dinamik, devrimci iteneklerinden birisidir. Zaten, inanç, güven ve kararlılık birbirinden soyutlanarak tek ba ına ele alınamazlar, o zaman hemen renk, biçim ve giderek do rultu de i tirmeye meylederler. Devrimcili in, yenile menin tüm ö eleri birbiri ile koparılamaz ili ki içindedir. Örne in, devrimin, devrimci örgütlenmenin adaletine, hukukuna, geleneklerine gerekti i gibi inanmayan, inancı zayıflayan bir devrimcinin, bu de erleri kararlılıkla savunaca ını

5 beklemek yanlı tır, kendini aldatmaktır. nançla kararlılık, güvenle kararlılık, ahlak-adalet iie kararlılık, sözünde durma gerçekçi olma, saflı ını koruma ile kararlılık arasında, tüm bunların birbiri arasında, birbirini etkileyen, koparılamaz zincirler vardır. Tüm zincirlerin dü manı oian devrimciler, yolda lık zinciri ile birbirine ba lıdırlar. Devrimci mücadele ile yenilenirken, devrim yolunda sayısız zorluklarla, engellerle kar ıla ıyorsun. Bunlar dü manın açıktan çok yönlü saldırıları ba ta olmak üzere, içimizdeki dü manın seni geriye çeken, bir aya ının, elinin hep kapitalizmde kalmasını isteyen talepleridir. Yukarıda çerçevelemeye çalı tı ımız kararlılık, seni her bir engelde, zorlukta yıkımda aya a kaldıracak olan yegane güçtür, bunu unutmamalısın. Öncelikle hiç bir zaman tökezlememeye çalı acaksın, kararlılı ın ve bunu besleyen unsurlar tökezlemene izin vermeyecek. Diyelim ki tökezledin. Bu sefer ikincisine izin vermemek üzere hemen do rulup ko maya devam etmelisin; ilkinin dersiyle üstelik. "Eyvah, ben tökezledim, tökezliyorum, artık benden adam olmaz" türünden dü ünceler, beyninde yuvalanabilmi kapitalist burjuva dü manın kalbinin kula ına fısıldadı ı gericilik propagandasıdır. Buna asla izin vermeyeceksin. Sen de biliyorsun ki, iç dü manla sınıf dü manının vurucu güçleri i birli ine giri erek, önce seni tökezletti, kararlılı ını sınadı, imdi de dü ene vurmaya çalı- ıyorlar. Önce paslı balyozu kullandılar, sonra da kendi ellerinle bo azına sarılmanı istiyorlar. Gün olur üzerine 12'ler a ırlı ınca Çöker de kur uni karanlık Koparılırsan güne inden Eyvahlama hemen dört bir yanı Solası de il öyle birdenbire A kın yüce nefesi Kılıçlanmı mısır püskülleri gibi Su so ur toprak so ur so ur hava ve hatta Donabilir vatanın teri alınlarda Ve güne ten koparılan Ate deryaları so ur da So utulmaz hiç bir zaman Güne inden koparılan Bir hücre ki Cihan de er bir sevda ile sava an! Kavgada dü memeye çalı- acaksın, dü memek esas olacak. Mücadele eden bir devrimci bir kaç kez dü ebilir veya ilk dü ü ü son dü ü olabilir! Devrimin motive etti i, devrimci bilincin "Kalk yürü" dedi i sese kulak vermelisin. Dü enle kalınmaz, ölenle ölünmez bilirsin, her dü ünde güvey her cenazede ölü olmanın küçük-burjuvaya özgü oldu unu da ya ar görürsün! Mücadele de tökezlemek, dü mek, istenmeyen bir trajedidir, geçici yenilgiler de öyle, de il mi? Engebe diyoruz, i te engebe gerçekli inden birisi de bu "Ki isel" yazgıdır. Devrimci teorin ve tecrüben, devrim yürüyü ünü tamamlama kararlılı- ın sana bunu a mayı söylemiyor muydu? O zaman, dü- üp kalkmak, kalkıp soluklanmak, soluklanıp tekrar ko mak eylemlili ini içindeki devrimin sesine kulak vererek sürdürmelisin. Dü ülen yerde çakılıp kalmak ve tövbe billah buradan artık ileri gidemem ben demek, statükoya sarılmaktır: mücadele içinde bir yerde donup kalmaktır, biliyorsun. Ve seni geçip giden mücadele ile birlikte yolda larına "Size güle güle" demektir, de il mi? Dü tü ün yerde ne var? Biraz, devrimcilik biraz düzen, devrimin hızı seni geçip gitmi. Biraz ondan biraz bundan, uzla macılıktır, düzenle içindeki devrimi barı tırmaktır, buna izin verilir mi hiç? Üstelik çakılıp kaldı ın yerde de yalnız de- ilsin. Hayat öyle sahipsiz de- il ki hiçbir a amasında. Ba ka toplumsal aktörleri de var. Onlar sana hiç devrimden yana yer açarlar mı sanıyorsun? Elinden tutup seni de daha geriye, kendi "dünyalarfna götürmek isteyecekler, geri çekeceklerdir. Sen bir kere nasıl olsa geri durmaya, donmaya izin vermi sin, bu görülmü, anla ılmı, ikinci-üçüncü adımlar neden atılmasın diye sana asılacaklardır. Sen de kararlılı ından taviz verdi in için pek fazla direnemeyeceksin. Bu içinden çıkıp geldi in kapitalizm bataklı ına dönü tür. Bir de dü ülen yerden kalkıp hızla tekrar ileriye atılmak yolu vardır, kararlılı ın yanında inanç, güven, ahlak, adalet duygu ve dü üncelerini de besleyen bir devrimci ise bu yolu tutacaktır. Tekrar tekrar ileriye do ru ko mak potansiyeline sahip olmadı ın zaman, ihanet ve dönü potansiyeline yer açıyorsun demektir: ne yapalım, toplumsal yasalar arada derede kalmaya, vaziyeti idare etmelere eninde sonunda pek izin vermiyor! Bu nedenlerle diyoruz ki, kararlılık devrime uzanmada en büyük silahlardan birisidir. Kararlılı ının zayıflamasına izin vermek, bu silahın ate gücünün zayıflamasına izin vermektir. Nerede görülmü tür, giderek ate gücü azalan silahlarla, "bireysel trajedilerden kurtulmak? Gün olur üzerine 12'ler a ırlı ınca Çöker de kur uni karanlık Koparılırsan Bir hücrenin sava ından Eyvahlama hemen dört bir yanı TAVIR 3

6 Tek bir fener de kalsa a kın gücü Tutu turmaya yeter unutma Bir ucundan karanlı ı... Devrim yürüyü ü büyük "felaketlerle de kar ıla abilir, kar ıla ıyor. Mahir ve yolda larının tutsaklık ko ullarında en fazla acı çekmelerine yol açan, Münir-Yusuf hizbinin parti devrimci çizgisini tasfiye etmeleri ve partinin en büyük güç kaybına u ramasına neden olan revizyonist, fırsatçı, ahlaksız, adaletsiz müdahaleleri gibi... O günleri anlayabilmek, gözlerde, yüreklerde ve beyinlerde canlandırabilmek için, bugünkü "felaket"e bakmak yeterlidir Devrimci önderli e kar ı yapılan fırsatçı, ahlaksız, adaletsiz darbenin yol açtı ıolumsuzluklar çok yazıldı, çizildi. Dahası ya ayarak gördük, devrim yürüyü ümüzü geriye çekti, çok yönlü "zamansız" alçaklıklarla yüzyüze geldik. Tüm bu olumsuzlukların gerisinde dü manın amansız saldırıları vardır, ondan ba ımsız de ildir. Yani iç dü man her zaman sınıf dü manının üvey evladı olmu tur, onun amarlarıyla do umu gerçekle mi tir. te böylesi günlerde felaket tellallı ı yapmak, biliyorsun ki, olmayacak i lerdir. Ya am a kımızı kamçılayan irade ve kararlılı ı zayıflatmak, kararlılıktan taviz vermek, güvenden üphe duymak, sava mak ve mücadele etmekten geri durmak, hem bireysel hem örgütsel düzeyde içimizdeki dü mana yol vermektir. Kendini kenara çekip, buyurun geçin demektir. Burada uzla mak, barı mak da a ılır ve giderek i birli i ortaya çıkar. (Bu potansiyel bir tehlikedir.) Devrimci-yeni yanımız kararlılıkla, böylesi durumlarda öne atılmalı, yenilenmenin ve geli menin kar ısındaki dü man güçleri ezmelidir. Devrimci vicdanla, adaletle, ahlakla, e itimle, kültürle, güvenle, geleneklerle, sözle eylemle beslenen devrimci kararlılık: tüm tökezlemelere, dü melere, yalpalamalara ra men biz Che'nin sözlerine layık devrimciler olmaya götürecek tek güçtür. Çepeçevre ku atılır da Zifiri karanlık derya üzre Bir kaptan ki vah i dalgalarla... Tek bir fener yol gösterir Rotayı a ıran gemilere Unutma! Yeni insan, bugün, her eye ra men devrim yürüyü ünde kararlı olan insandır. Kararlılı ını, devrimci adaletin gerçekle mesine, devrimci ahlakın yerle mesine, devrimci kültürün yaygınla masına, devrimci geleneklere yenilerinin eklenmesine, devrimin onurunun yücelmesine ko an insandır. 4 T A V I R

7 tanımsız bir katliamın iiridir bu anlatamam sı maz dizelere imgeler lal olur susar çaresiz sözcükler ırmak olsa ça lasa göllere sı maz ta ar denizlere bir sabah ırnak'ta afak sökerken afak sökerken ba ladı deh et su uyur ku uyur insan uyurken indi tepelerden a a ı vah et ay sustu yıldızlar sustu gök sustu ey mazlum halkım yadsınan millet sen rüyaların derin sularındayken tank ile top ile zulüm konu tu Kürdistan'ımın ırnak ehrinde kıyametsiz kopardılar kıyamet bir yanda insan ölüleri yatar upuzun bir yanda katledilmi i mi hayvan le leri ba lamı koku maya etleri bir kediler dola ıyor bombo sokaklarda sahipsiz köpekler dola ıyor bir de... bir de i galcilerin ya macı askerleri ma azalar dükkanlar yıkılmı yakılmı sayısız evler alevler kızıl kartallar gibi gö e do ru kanat çırparken ırnak bu ulu gözlerinden u run u run kan dökerken ilansız bir sava tablosudur gör insanlık gör iyi bak kalkmı göç ediyor ırnak göçüyor tankların topların ate inden göçüyor zalimlerin serinden göçüyor ölülerini geride bırakarak ne zaman bitecek bu acılar ne zaman ne zaman dinecek gö sümde sızı hepinizin yerine ben öleydim oy yeter ki istenmeyen bir konuk gibi ölüm erkenden çalmasın kapınızı IRNAK'TA KANLI AFAK Mehmet ERCAN T A V I R 5

8 A mcamı hapishaneye ziyarete gitti imiz gün. Telefon kulübesinden biraz daha büyükçe bir yer. Annem cam bölmelerin ötesindeki amcamla konu uyor. Benim orada oldu umu unuttular. Sen amcamın ardında duvara yaslanmı sın. Oradan gökyüzünü göremedi ini bilsem de gökyüzünü seyretti ini dü- ünüyorum. Omuzlarına dökülen kestane saçların özenle taranmı. Dı arıda rüzgar yok. Olsa da geçemez bu camlardan. Esse diyorum yinede. Esiyor. Saçların uçu uyor imdi. O esintiler senin gözlerinde. I ıltılarını gönderiyorsun gülümseyi- inde. Ben de sana gülümsüyorum. Annem "Bir ihtiyacın var mı?" diye soruyor amcama. Elini uzatıyorsun camların içinden. Dokunuyorsun gözlerime. Amcam benim orada oldu umu anımsadı. Bir sana, bir de bana bakıyor. "Gel" diyor sana. "Bu Barbara: Bu yaramaz da benim ye enim, Barbara sviçreli." " sviçre çok uzak mı Barbara?" "Uzak." Anneme bakıyorsun sonra. Gözlerindeki rüzgarlar hüzüne bırakıyor yerini. "Çetin'in cenazesine gittiniz mi?" diye soruyorsun. Suçluluk duygusu yüklenmi sesiyle "gidemedim" diyor annem. "Kalabalık olmalıydı, iyi bir tören yapılmalıydı onlara. Neden ikisini yanyana gömmediler?" Babam fabrikada çalı ıyor. O gittikten sonra uyanırım ben. Annemle kahvaltı yaparız. kindi vakti de annem çıkar evden. Bir i yerinin temizli ini yapıyor. Bazen beni de götürür oraya. Babam eve geldi inde kuca ına alıp öper beni. Yüzü yorgun, elleri yorgun. Korkarım dü ürecek diye. Mutfa a gider sonra. Annem bula ıkları yıkamadan gitmi se kendi kendine söylenir. Evde yemek yoksa daha da kızar. Ama anneme yemek yapmadın mı diye sormuyor çoktandır. Babam sordu un- GÖZLER M daysa annem kara yüzünü daha da karartıp, "Para mı bırakıyorsun eve? Bıraktı ın parayla ekmek alınmaz. Temizli e de gitmesem..." diye tersler babamı. Seni hapishanede gördü- ümden aylar sonraydı. Annemle babam kavga ediyorlardı yine. Babam "bu evin pisli i deli edecek beni" derken annem burnundan solumaya ba lamı tı bile. "Elin evinde elektrik süpürgesi, otomatik çama ır makinası..." "Makinasız temizlenmez mi bu ev? Yeti miyor i te..." "Temizlenmez. Yeti mezmi, elin erkekleri nasıl yeti tiriyor ha? Erkek ol da yeti tir." Anneme benim yanımda vurmaz babam. Kapı çalınmasaydı vururdu belki de. Erkek misin sözcü ü çok sinirlendirir onu. Ko up kapıyı açıyorum. Hapishane camlarının ötesinden gülümsedi ince bakıyorsun gözlerime.. O görü memizden sonra görmemi tim seni. Fakat annem her ziyaret gününden sonra senden söz ediyordu. Babam bile tanıyor artık seni. "Barbara geldi." diye ba ırıyorum. Evdeki sert hava yumu uyor birden. Geldi ine öylesine seviniyorum ki. Annemin sevinci ise daha bir ba ka. Seni görmenin yanında, sorunlarını, babamla olan kavgalarını anla- SENDE KALSIN Hayati AZ M tabilece i, kendine yanda çıkacak birinin gelmesinin sevinci bu. Annem anlattıkça babam önüne bakıyor. Annemi dinliyorsun sessizce. Anlattıkları bitti inde "sen haksızsın" diyorsun. Annem a kın. "O dokuz saat çalı ıyor, sen dört saat çalı ıyorsun. Bir de e ine bula ık yıka dersen e itlik olmaz ki." "Nasıl kadınsın sen? Sandım ki benden yana tavır alırsın." "Biz haklıdan yanayız her zaman, e ten dosttan yana de- il." Sabah babam i e gitmi ti. Kar ı kom umuz Barbara'yı görmü olmalı. "Misafirin mi var? diye sesleniyor anneme. "Kaynımın karısı gelmi " "Almanya'dan mı?" "Ne getirmi, neler getirmi?" Annem, Barbara'nın getirdi- i eyleri saymadan önce elini birkaç defa sallayıp uzun bir "o" çekti. "Bana etek ceket çocu a da üst ba..." Oysa Barbara bana bir çikolata getirmi ti. Annemin saydıklarını duydukça gülüyordu. Ben yalan söyledi imde annem a zıma vururdu. "Barbara, annemin a zına vuralım mı? Bak yalan söylüyor" " imdilik uyaralım." Bu kızı seviyor insan. Mahsunlu unu, gülü ünü... Yaban- 6 T A V I R

9 cılı ını bile. Hem bir yabancı; hem bir abla, bir karde ten daha yakın. Sen haksızsın demesi bile incitmiyor insanı. Gülüm, yabancı gölüm, yaban gülüm. Eve gelirken ayaklarım geri geri giderdi sanki. Nazım da olmasa hiç gelesim olmayacak. Yaban Gülü evdeyken ko asım geliyor i dönü lerinde. Özlüyorum onu. Az sonra kapıyı açacak diyorum. En güzel gülümsemeleriyle merhaba diyecek. Zile basıyorum. Barbara evde yok. Bilsem ki Yaban Gülü evde yok neden basayım zile? Anahtarı çıkarmak zor de il ya çantadan. Az sonra bir neden bulur tepi iriz yine adamla. Yaban Gülü'ne sorsan ben haksızım. Elin karıları bir giydi ini bir daha giymez. Nerde kaldı bu kız? Gecikmezdi hiç bu kadar. "Aramadı mı?" diyorum. "Aramadı diyor." E imin gözlerinde de bir kaygı var. Ba ına bir ey gelmesin sakın. Burada olsaydı imdi. Böyle dört saat temizli e gitmekle olmaz. "Sizin sorunlarınız daha çok ekonomik. Paranız yetmedi i için kavga ediyorsunuz" derdi. Sonra da hem kararlı, hem sevecen mimiklerini takıp; "proleter olacaksın" diye eklerdi. Benim dilim de dönmez u sözcü e, Ne demek o diye sorardım." çi demek, i çi. Hadi birlikte söyleyelim. Pro-leter..." Saat ilerledikçe kaygılarım artıyor. Ya ba ına bir ey geldiyse sözcüklerini kovmaya çalı manın bir yararı yok. Nazım da yanındaydı üstelik. Ya ba larına bir i... Bu gün Kadınlar Günü demi ti sabahleyin. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Arkada lar enlik düzenlemi birlikte gidelim. Nasıl da sevecendi bu sözü söylerken. Biraz heyecan da vardı sesinde. Gelmeni çok istiyordu. Ba- ın a rıyordu, biraz yorgundun. "Gelemem hastayım" dedin. Gidebilirdin aslında. Kadınlar Günü de neymi dedin için için. Kırılmı mıdır sana? Evet biraz kırgındı. "Biz de Nazım'la gideriz" dedi. Yaban Gülü gittikten sonra daha da a rıdı ba ın. Ya ba ına bir i geldiyse!? Ya ba larına. Telefon çalıyor. E inle birlikte ko uyorsunuz telefona. Onun sesi. "Ne oldu?" diyorsun. Hiç diyor önce. Gülü ünü duyuyorsun kaybolduk derken. "Sokak sokak dola tık bulamadık evi." "Biliyor musun anne?" diyor Nazım. "Tiyatro oynadılar orda Barbara da konu ma yaptı. Hem de Türkçe. Herkes nasıl alkı ladı görecektin." "Biz kadınlar; sınıfsal ve ulusal baskıların yanında özel baskılar ve cinsel baskılar altındayız. Bu baskı emperyalist düzenin hakim oldu u heryerde vardır. Kapitalist toplum kadınlara ekonomik ba ımsızlık hazırlamı tır ama ne insan, ne kadın, ne de e olarak kendi ki ili- ini ya ayabilme olana ı yoktur. Kadın meta toplumunda meta olarak ya amaya mahkumdur. Yarı feodal toplumda..." Barbara çayını bitirip mutfa- a geçti. O ne zaman evde bir i yapmaya kalksa, annem hemen kar ı çıkardı. Barbara da her zaman oldu u gibi "Ben oturup sen çalı ırsan, ikimizin zamanı da bo a geçecek, i leri birlikte yapalım" dedi. ler bitince bana Dersim'i anlatırsın. Barbara'nın kendine özgü aksanıyla R'leri biraz yutup, harfini uzatarak Dersim demesi annemin ho una gider, aynı sözcü ü bir kaç kez tekrarlatırdı. Annemin Alman gelinimiz olarak tanıttı ı Barbara kom uların dikkatini çekiyor, Barbara mutfa a girdikçe, kar ı kom umuz uzaktan uza a da olsa onunla konu ma olana ı yakalıyordu. "Ho geldin, ho geldin!" Barbara da annemin yalanları açı a çıkar endi esiyle kom ularla fazla konu muyordu. Ho geldin diyen kadını ba- ıyla onaylayıp, "Ja" dedi. "Kom ucum Türkçe bilmiyor mu bu gelin?" "Çok az biliyor, çok az." "Kaç çocu un var, kaç?" Kadın pe i sıra soru sordukça Barbara sessizce annemden aldı ı yanıtları kar ı kom uya iletiyordu. "Dersim'i, Munzur'u anlatacaktın bana." "Sen sviçrelisin Türkçen kıt, ben Kürdüm Türkçem kıt. imdi ben nasıl anlatayım Munzur'u sana!" "Kader arkada ıyız seninle. Sen anlat, tane tane anlatırsan anlarım." "Karlar ya ar memleketime evler boyu. Birbirine kenetlenmi da ları, tepeleri dü ün. Gözünü alır, bakamazsın. Sanırsın ki tüm dünya beyaza bürünmü. Sıcaklar bastırdıkça eriyip da ların doruklarına çekilir. A ustos sıca ında doruklara uzanır da gözlerin, serinlikler çöker içine." Sen tanıyorsun karları Barbara. Alp Da ları'ndan tanıyorsun. Fakat o stanbul'da, yelde- irmenine dü en kar taneleri farklıydı di erlerinden. Evde yalnızdın o gün. Çetin vardı bir de. Sen yalnız oldu unu dü ünmü tün. Çeviri yapıyordun o gün belki de. Bo a zaman harcamazsın sen. Bo a harcamamı tın ki. Camın önüne oturmu tun geceden. Sokak lambasının ı ı ında dans eden karları izlemi tin. Alp Da ları'na özlem de ildi bu biliyordun. Kanatlanıp Munzur'a konardı belki o kar tanelerinden biri. Sonra Çetin'i anımsadın. Kartopu oynayalım dedi içindeki çocuk. Çetin a kındı. Dikkat çekeriz diyordu. Güldü, içindeki çocuk bahçeye ko tu. Çetin de. "Anlatsana, Munzur'u anlatıyordun." "Nasıl anlatırım sana Munzur'un doruklarında gezinen bulutları. Sanırsın ki Munzur'un ba ına ak kelebekler konmu. Nasıl anlatırım Munzur'un eteklerine de in çöken dumanı. Sanırsın ki Munzur Da ı yastadır, için için tutu mu, Nasıl anlatırım sana kayaları, yarları... Ye ili nasıl anlatırım sana. Do uda gördü ün ye ilin bütün tonlarını dü ün. Me e a açları- TAVIR 7

10 nı, palamutları. Çiçekleri; nergis, menek e, yaban gülü." "Neden sustun?" "Yaban Gülü diyesim geldi sana. Vazgeçtim. Dayanıksızdır o gül. Tez açar tez de kocar. Rüzgar sallayı verse bir dalını, döküverir pembe taçlarını." Daha konu acaktı. Barbara'ya baktı hüzünlenmi gözleriyle. Yaban Gülü bu kız gerçekten. Bizler i bulaca ız diye yabanellere giderken sı ınmacı o l m a k için sıraya girerken, Y a - ban Gülü buraya gelip devrimcilik yapacak. Olacak i de il. Yabanın parası bizim gibi mi? Oralarda çalı ıp kat kat ev dikti millet. Kaloriferli daireler aldı. Bizim buradan giden alır da, bu kız alamaz mı? Gider bu kız. Gider bu Yaban Gülü. Durmaz buralarda. Hele bir sıkılcım görmesin. Ba layan mı var, alır ba ını gider. Arkasına bile bakmaz hem de. Onbe gün i kencehane de, sekiz ay hapishanede kaldı bu kız. Gitmiyor i te. "Sana da i kence yaptılar mı Yaban Gülü?" Bu soru Barbara'nın yüzün- de duygu karma ası yüklemi ti. Acı yüklüydü ço uncası, biraz hüzün, biraz utanç..tüm bunları bastırma çabası buruk bir gülümseme. "Neden yapmasınlar ki?" "Ne bilim i te Avrupalısın diye." "He ya öyle dediler. Ho gel-din dediler, çay verdiler bir de!" Çetin yoktu evde. Yataktan kalkmaya fırsat bulamadın. P o - lisleri kar ında gördün. Yabancı uyruklu birini göreceklerini ummuyorlardı belki. Yataktan de il de uyku tulumundan kalkmaya zaman bulamadın. Uyku tulumunu halının üstüne serip yatıyordun. Gerilla olacaktın sen. Aklınca da da yatmaya alı tırıyordun kendini. Çetin nasıl da gırgıra almı tı seni. "Giderken halıyı da götür" demi ti. "Orada uyku tulumunu nereye sereceksin sonra." ncinmi tin. Çetin de üsteliyordu: "Kayaların üstünde nasıl yatarsın" diyordu. Nice sonra ayırdına varmı tın aka yaptı ının. O an evde olsaydı Çetin. Onun da yapacak bir eyi olmaz mıydı senin gibi? Bir- eyler yapmak istiyorsun yapamıyorsun. Tokatlar patlıyor bedeninde. Burada olsaydı Çetin. Hiçbir ey yapamasanız gülerdiniz. "Uyku tulumunu al ubede gerekli olacak" derdi, "Halıyı almayı da unutma." Tekme tokat götürüyorlar seni. lk iki gün gözaltındaki öteki insanlardan birisin. Susaca ım diyorsun kendi kendine ve susuyorsun. fade vermek tutanakları imzalamak yok. kinci gün ö leden sonra sana kar ı tutumları de i- iyor. Konsoloslu- un devreye girdi ini hissediyorsun. Seninle görü mek isteyen bir avukat var. Güven duymuyorsun. Kimin ne oldu unu ayırt etmek güç o an. Polisin avukatı olabilir, "belki de polisdir" diyorsun. Onunla da görü müyorsun. O zamandan sonra daha iyi davranıyorlar sana. Kimin i kence görmek gibi bir iste i olabilir ki? Yine de ayrıcalıklı olmak incitiyor seni. kencedeki devrimcilerin acıyı haykıran ba ırtıları daha çok kanatıyor içini. Yüzündeki hüznü atıp Güllü'ye bakıyorsun. "Sen bo ver imdi i kenceyi. Munzur'u anlatıyordun. Kader arkada ım benim." "Anlatamıyorum ki. Kayaların arasından fı kıran suyu, yani gözeleri nasıl anlatırım sana? Elini sokacaksın o suya. So u unu duyumsayacaksm. A ustosun ortasında elini dondurur. E ilip içeceksin. Bir kuzu keseceksin gözelerin ba ında. Burada iki lokma yese insan tıkanıp kalır. Munzur'un suyundan içtimi doymak bilmiyor insan. Bir kuzuyu bitiririz ikimiz. Sen gülüyorsun ama öyle i te. Yaza gidelim mi seninle Yaban Gülü?" "Gidelim. Kuzu da keser miyiz?" "Keseriz ya." "Peki köylüler nasıl kar ılar beni. Yabancıyım diye yadırgarlar mı?" "O nasıl söz Gülüm, Yaban Gülüm? Ben ki bu cahil ba ımla yadırgamamı ım seni. Köylüler neden yadırgasın. Sıcaktır memleketimin insanı. Benden daha çok severler seni. Konuk oldun diye sevinir, ba tacı eder, lokmasını, suyunu bölü ür. Bölü ür de ne? Önce seni doyurur, sonra kendi oturur sofraya." "Ama ben Türkçeyi konu amıyorum. Oraya gidersem Kürtçe de ö renmem gerek." " ngilizce, talyanca, Fransızca, Almanca biliyorsun. Türkçeyi de biliyorsun sayılır. Daha ne? Bir Kürtçeyi mi ö renemeyeceksin? Hem Dersim'de Türkçe bilen çok. Ö renmesen de olur." Ö renip de ne yapacak? 8 T A V I R

11 Gider bu kız. Yaban Gülü ne de olsa. Gider mi gerçekten? Ya o hakimlerin, savcıların kar ısında duru u. Gazeteciler a layıp sızlanaca ını beklerken o çıktı savunma yaptı: Ondokuz mayıs günü Kamuoyunda Hasanpa a Operasyonu olarak bilinen kanlı operasyon sonrasında gözaltına alındım. çi sınıfı bilimi olan Marksizm-Leninizn-Mao Zedung dü üncesi bilimine inanıyoruz. Emperyalist zincirin en zayıf halkasından koparılması gerçe ine uygun olarak, mücadelenin boyutlandı ı ülkelerin hareketlerine destek vermeyi enternasyonal bîr görev olarak görüyorum. "Barbara Abla benimle oynar mısın?" "Peki oynayalım. Ne oynamak istiyorsun?" "Sen hangi oyunu seviyorsun onu oynayalım." "Harita oyunu oynayalım. stersen önce haritamızı asalım. Haritada Dersimi bul. Sonra oraya gidelim. Oradan da senin köyüne." "Tokat, Sivas, Gümü hane, Tunceli... i te buldum." Topkapı'dan otobüse biniyoruz hava sıcak ve sıkıntılı. Terlemi im. Elim Barbara'nın elinde oldu undan daha çok terliyor. Ama bırakmak istemiyorum. Otobüsteyiz. Barbara'ya bakıyorum, O da terlemi. "Dersim'e vardı ımızda bana uçurtma yapar mısın Barbara?" "Yaparım" diyor. "Kuyru unu ben yapaca ım. Tüm renklerden takaca ım, sarı, kırmızı, mavi... Munzur'a çıkarız. Barbara orası rüzgarlı olur. Çok uzun bir ip almalıyız yanımıza. sviçre'de senin de uçurtman var mı?" "Hayır yoktu. Bu ikimizin uçurtması olsun." Uçurtman yoktu senin. Belki vardı da, anımsamıyorsun. Anımsadı ın ey düzenin sana ö reneceksin diye dayattı ı ders kitaplarına geli en tepkilerindi. Günden güne artan tepkiler. Sen var olan her eyini payla mak istiyorsun. Dilini bilmedi in birisiyle kar ıla tı ında onunla konu- amamanın acısını duyuyorsun. Dil payla manın ba langıcı. Ö renmek istiyorsun tüm dilleri. "Saklambaç oynayalım mı Barbara?" "Oynayalım. Bak bakalım haritaya neredeyiz imdi?" "Bolu Da larında." "Önce bir ey içelim sonra oynarız. Yorulduk de il mi?" Her tarafımız çam a acı, iri Kozalaklar dalları a a ıya çekiyor. A açların arasında tahta bir masa var. Bu bizim evdeki masa. Ayaklarımızın altında çimenler büyümü. Çimenlerin içinde kurumu iki çatallı ince ince yapraklar. Odun topluyoruz önce, kurumu yaprakları da katıyoruz içine. Barbara ate- i yakıyor. Yumurta ha lıyor. Çayı demliyor. Çocuk ımarıyor. Anne " ımartma" diyor. "Biliyor musun Barbara, ö retmen beni dövdü. u kula ımı çekti. Bu yana ıma da tokat attı." "Gel öpeyim geçsin" diyorsun Nazım'a. öpüyorsun çocu- un kula ıyla yana ını. Çoktan geçmi ti o tokatın acısı. ncitmi li i kalmı tı sadece. O da uçup gidiyor sen öperken. Kin duyuyorsun ö retmene. Kinin ö retmenden çok daya ı hala bir e itim aracı olarak görmelerine. ki gün sonra veli toplantısına gidiyorsun. E arplı, fistanlı, pardesülü kadınların arasında sırıtıyorsun biraz. Ö retmen Nazım'ın velisi kim dedi inde benim diyorsun. Ö retmen de a ırıyor çat pat Türkçe konu- an birini kar ısında görünce. Akrabam diyorsun. "Dersleri iyi ama Nazım çok yaramazlık yapıyor." diyor. "Nazım evde özgür bir çocuk, yaramazlık yapabilir. Fakat siz ona bir anne, bir abla gibi yakla ırsanız..." Dayak üzerine uzunca bir süre konu uyorsunuz ö retmenle. Oradan ayrılırken onu etkiledi ini biliyorsun. Bundan böyle dövmeyecek Nazım'ı. Öteki çocukları bile... "Barbara sen neden devrim- ci oldun?" Gülümsüyorsun. Ne de güzel bir soru bu. Nazım gibi akıllı bir çocuk sorabilir böylesi soruları. Nasıl yanıtlayaca ını dü ünürken kapitalizmle olan çeli kilerin geçiyor dü üncelerinden birer birer. Sistemin çarkları arasına karı ıvermek teknolojinin üretti i mallara sahip olmaya çabalarken para kazanan bir robota dönü mek. Sonu yok ki teknolojinin üretti i malların, her yıl yeni yeni modeller... Sen de hep daha iyisine sahip olmak için çalı acaksın. Rahat oldu unun ayrımına bile varmadan. Ya landıkça, üretime katkın azaldıkça veya senin i ini senden daha iyi yapan biri çıktı- ında kenara kenara itileceksin. Madamla e i öyle de illerdi ama. Bir Cafe açmı lardı. Belki onlar da böyle korumaya çalı ıyorlardı kendilerini. Sen orada serviste çalı ıyordun. Aranızdaki çeli kileri en aza indirgemi tiniz. Patron i çi çeli kilerini ya- amıyordunuz. Birlikte omuzlamı tınız i i. Cafeyi ba ka bir yere ta ımak zorunda kalmı tınız. Yeni bir çevreydi orası. Üst katta siyasi polisin bürosu vardı. Cafeye polisler gelip gidiyordu. Konu malarından bir eyler kapabilir miyim diye dü ünüyordun. Ne de çabuk ö rendiler senin devrimci biri oldu unu. Madam'a seni i ten atmalarını söylemi lerdi. Madam kabul etmemi ti bunu. Gerekirse kafeteryayı kapatıp ba ka bir yerde yeniden açardı. Ama yine de atmazdı seni i ten. "Neden devrimci oldun?" Nasıl yanıtlamalı imdi bu soruyu? Nasıl anlatılır yedi ya ındaki çocu a neden devrimci olundu u? "En güzel dünyayı devrimciler kuracak da onun için devrimci oldum. O en güzel dünyada insanlar birbirlerini söndürmeyecekler. Hiç kimse açlıktan ölmeyecek. O zaman televizyonda gözleri sinekli, karnı i, kolları bacakları eriyip bir deri bir kemik kalmı yürüyemeyen çocuklar görmeyeceksin." TAVIR 9

12 10 T A V I R "Peki neden Türkiye'ye gel din Barbara?" RAF hareketindeki çalı malara götürüyor bu soru seni. Kapitalizmin güçlü olu u, kendi insanlarının ya am düzeyini yüksek tutabilmesi, toplumsal muhalefeti cılızla tırıyor. Dernekte oturup konu maktan öteye bir ey yapamıyorsun. Hiçbir ey de yapmadın de il. Nikaragua devrimine gidecek gönüllüleri örgütledin. Ülkene sı ınan devrimcilere kucak açtın. Az ey miydi bunlar? Yine de bir bo luk vardı içinde. Sosyalizm için daha fazla bir ey yapamamanın bo lu u. Çetinle tanı tı, mülteciydi o zamanlar. "Daha çok" diyordun sürekli. "Emperyalizmin en zayjf oldu u halka Türkiye" dedin sonra. Nazım'a bakıyorsun. Sorusunun yanıtını bekliyor gözlerinin içine baka baka. "Devrimcilerin vatanı yoktur. sviçre'deki çocuklarda benim karde im, sen de benim karde- imsin. Oradaki insanlar daha az sömürülüyor. Ben de buraya geldim." " imdi de Kızılcahamam'dayız. Bul bakalım haritada." "Bolu... Gerede... Kızalcahamam. te buldum." "Bak orada çatal çatal bir i aret var. Neyi simgeliyor bu? aretlere bakalım." "Termal" "Orada kocaman bir havuz var. Yer altından çıkan sıcak sular havuzun içine doluyor. Yıkanmak ister misin orada?" "Ama ben yıkanmayı sevmem, gözlerim yanıyor." "Gözlerini sıkıca kapatırsan yanmaz." Mavi le en büyüyor ve büyük bir havuz oluyor. Barbara kulaç atmayı ö retiyor bana. Havuzun dı ına sular sıçrıyor. Annem olsa kızardı, diye dü ünüyorum. Barbara kızmıyor. Annem de geldi i te. Gülüyor beni yıkanırken görünce. "Ne o kız, Nazım'ın annesi mi oldun?" "Neden olmayayım. Evlen- seydim kaç tane olurdu imdiye kadar." "Her tarafı su içinde bırakmı sınız, ımarttın u çocu u." " ımarmıyor ki. Hem banyo yapıyor, hem oynuyor. Oynamak onun da hakkı." " imdi neredeyiz Barbara?" "Yozgat'ta. Bul bakalım yine yerimizi." Kıraç tepelerdeyiz. Ufuklara uzanan kırmızımsı topraklarda kovalamaca oynuyoruz. Barbara yakalayamıyor beni. Yakalamak istemiyor belki de. Yakla tı ı zaman yava lıyor. Ben de sıyrılıp akıyorum elleri arasından. Sonra ben onu kovalıyorum. Ufuklara uzanan bombo tepeler tükeniyor birden. Yakalıyorum Barbara'yı. "Mandallardan a aç yapalım mı Barbara?" "Yapalım." Haritada olmayan bir yerdeyiz imdi. Orada görebildi im her yer me e a açlarıyla kaplı. Hafif bir rüzgar esiyor. Uçurtmamızı salmı ız. Kırmızı bir uçurtma. Kuyru u rengarenk. Görüyor musun kafa sallıyor bize. Bulutlara karı tı imdi. Ben saklambaç oynayalım diyorum sonra. Me e a açlarının arasında ko up saklanıyorum. Evimizdeki formika elbise dolabı da orada. Kim getirmi onu diye dü ünüyorum, içine saklanırken. Barbara'nın sesini duyuyorum "Neredesin?" diyor. Oyundan sonra Barbara mandalları toplamamı söylüyor. Ben hiç toplamam ki oyuncaklarımı. Annem söylene söylene kendisi toplar. "Toplamam" diyorum ona. Barbara'nın bana kırılaca ını dü ünmemi tim hiç. Tekrar toplamamı söylüyor. Toplamayınca da "Sana ceza vermek gerekli" diyerek dı arı çıkmamı yasaklıyor. "Küstüm Barbara sana." "Ben de sana küstüm." Annem eve gelip bizi küs görünce a ırdı. Bir Barbara'ya bir bana baktı. "Barbara beni dı arı çıkarmadı. Küstüm Ona." "O zaman Barbara evimiz- den gitsin." dedi annem. Barbara gitmek için kapıya yürüdü ünde ko up kapıyı tutuyorum. "Ben sana da küsüyorum, sen neden evden gitmiyorsun anne? Barbara da gitmez." Annemin Barbara'yı evden kovabilece ini dü ünmemi tim hiç. En az benim kadar sever Barbara'yı- Annem onun yanına oturup konu maya ba lamadan, ben Barbara'nın kuca ına atılıyorum. " eni neden hapise kapattılar Barbara?" "Devrimci oldu um için?" "Devrimcileri neden hapise kapatıyorlar Barbara?" " yi insanları herkes sevmez de ondan." "Hapishanede ya amak zor mu?" "Güzel bir yer de il elbette. Fakat dı arıda ne yapıyorsan orada da aynı eyler. Kitap okuyorsun, tiyatro çalı ıyorsun. Yemek yiyorsun, gülüyorsun... Spor yapıyorsun. Basketbol biliyor musun sen? Basketbol oynuyorduk orada. Benim boyum uzun ya. Topu aldı ım gibi... Dı arıyı merak ediyor insan daha çok..." Benim sviçreli oldu uma alı amadı bir ço u. Ben buranın insanı gibi davrandıkça onlar hep bir ba ka ülkenin insanıyla konu ur gibi konu tular benimle. Ko u tayız. Tutsa ız ama özgür gelece i konu uyoruz sohbetlerimizde. Mehmet Almanya'da kalmı bir süre. Çat pat Almanca biliyor. çten bir insan. Mültecilik sorununu tartı ıyoruz. Dilini geli tirmek için senden yardımcı olmanı istiyor. Sadece kendisi için de il üstelik. Ö retmenlik yapacaksın tutsaklara. "Hayır" diyorsun ona. a kın bakakalıyor, açıklama bekliyor. "Dil ö renip Avrupa'nın yolunu tutuyorsunuz, mücadeleden kaçıyorsunuz" diyorsun. Ho! Kaçacak insan dil ö renmese de kaçar ya. Sohbetin bitiminde sana bakarak "Tschüs." diyor. Almanya'da kalmı lı ından de il bu. Bilinç

13 altında seni kendinden biri olarak algılamayı ının etkisi. Ho çakal diyorsun ona. En güzel gülü ler dökülüyor tüm ko u tan. Hep böyle en güzel gülü lerle dolu de il hapishane ko- u ları. Bir çatı ma haberi gelir ko- u lara. Belki tanıyorsundur onu. Birlikte yürümü sündür sokaklarda. Aynı evi, aynı odayı payla mı sındır. Yeme ini suyunu bölü mü sündür. Uçup gidersin anılara tutunup. te o zaman demir kapılar, gözetleme kuleleri daha bir ba ka acıtır içini. Yüzünü bir kez olsun görmemi olsan da de i mez. Anılara tutunup yürüyemezsin belki. Yine de bilirsin onunla aynı kavgayı omuzladı ını. Hasan'ı da tanımıyordun hiç. Bir sokak çatı masında yaralı ele geçti ini ö rendin. Hastaneye yattı sonra. Baca ından yaralıydı. Baca ının kesildi ini ö rendi inde bir baca ının aksadı ı duygusuna kapıldın. Öyle anlar vardır ki, bazen hiç ölüm olur, yürürsün korkusuzca. Yine de bedenin bir parçasını koparıp koymasınlar seni yata a. nsandan saymazsın kendini en çok yarım insan dersin kendine. Hiçbir i e yaramayaca ını dü- ünürsün. Kolu felçli kalmı tutuklu arkada ından biliyorsun bu duyguları. "Ya amak direnmektir, direnmek gelecektir, gelecek ellerimizdedir." diyorsun arkada ına. Direnme gücünün günden güne filizlendi ini görüyorsun. Hasan'ın bir an önce ko u a gelmesini bekliyorsun. Yanımızda, yanı ba ımızda olsun diyorsun. nsanin bir baca- ı olmadan da ya ayabilece ini anlatacaksın ona. "Hiçbir ey zor de ildir bu dünyada, e er dorukları fethetme cesaretin varsa." Hasan'ın gelece ini ö rendi in gün erkeklerin ko u una haber bırakıyorsun. "Gelince bana haber verin" diyorsun. Bir de pasta yapıyorsun. Kutlayacaksın onun geli ini. Saatler geçiyor, sana haber yermeyi unutmu olduklarını dü ünüyor- sun. Kırgınsın arkada larına. Ak am dokuzdan sonra erkekler ko u una gidebilmek olası de il; yasak. Yaptı ın pastayı gönderiyorsun. Protez bacak yaptırmayı dü ünüyorsun Hasan'a. Ölçülerini bile aldın. sviçreye döndü ünde ilk i in bu olacak. Evde annem yok. Gözlerimi aralamakta zorlanıyorum. Açmamla kapanması bir oluyor. Barbara'nın kaygılı bakı larını görüyorum arada bir. Uçsuz bucaksız ormanların içinden geçiyoruz. Gecenin ortasındayız ama her taraf aydınlık. Yakıcı bir sıcak var. Derelerden me e a açlarının yapraklarından uçan buhar zerreciklerinin uçu masını gözlemek olası. Bunca sıca a kar ın ben ü üyorum. Yarı açık gözlerimle Barbara'ya bakıyorum. Barbara üzgün. Bir o kadar da tela lı. Elinde bezler var. Islatıp alnıma, koltukaltlarıma koyuyor bezleri. Terimi silmesini anlıyorum ama ben ü ürken bezleri neden ıslatıyor bilemiyorum. "Ü üyorum Barbara!..." "Geçecek" diyor Barbara. Annemi arıyor telefonla. "Hastaneye gidiyoruz" diyor. Me e a açları yok artık, dereler de... Kapalı bir yerdeyiz. laç kokularını duyuyorum. Hem ireler, doktorlar ili iyor gözlerime. Barbara benim için "O lum" diyor. Kendisinin Alman oldu unu, Türk e inin orada çalı tı ını, Türkiye'ye yerle tiklerini söylüyor doktora. Neden yalan söylüyor bu Barbara. Tekrar eve dönüyoruz. Burası bizim evimiz. Me e a açları yok. Ben hastalandım diye mi döndük eve Barbara? Hani Munzur'a gidecektik? yile ti imde Barbara gitmi. Biliyorum; hastayım diye götürmedi beni. Me e a açlı ormanlara gitti ini biliyorum Barbara. "Gelecek yine" diyor annem, "Sen uyuyordun, söz verdi sana." Özlüyorum seni Barbara. Sana sarılıp kollarının arasında uyudu um geceleri, sıcaklı ını özlüyorum. En çok da sevgi damlayan ı ıl ı ıl gözlerini... Barbara'nın gidi inden bir ay sonraydı. Yine geldi. Kutuların içinde plastik bir bacak getirmi ti. Baca ı olmayan bir arkada ına verecekmi onu. Kaza- ını da anneme verdi. Almak istemedi annem. "Benden bir anı olsun" dedi. Oysa ne de çok anı bırakmı tı bize. Barbara ile gitti imiz kadınlar derne ine annemle birlikte gidiyorduk imdi. "Gözlerini özlüyorum Barbara" diyorum O'na. Gülümsüyor. Parma ını sokuyor gözüne, sonra da gözüme yapı tırıyor parmaklarını. "Al gözlerim sende kalsın" diyor. "Gelece im" diye yine söz veriyor giderken. Evdeyiz. Annemin çantasındaki paralar yok, "sen mi aldın" diye bana bakıyor. Barbara'ya bana vurmayaca ı için söz vermemi olmasaydı imdi üstüme yürür tokatlardı beni. Paraları da ben almadım oysa. Daha önce de eksilmi ti annemin paraları. O zaman ben almı tım. Barbara bizdeydi o gün. Bir daha yapma, çok çirkin demi ti. Benim için aldı ı meyve suyunu da vermemi ti üstelik. Paralarını çalmayaca ımı annemin bilmesi gerek. "Sen mi aldın?" diyor ba ımın üstüne dikilip. "Almadım" "Do ru söyle!" "Barbara'nın üstüne yemin ederim almadım." Barbara'nın gidi inin üstünden aylar geçti. Söz vermi ti "Gelece im" diye. Belki derne e gelir diye dü ünüyorum. Annemle derne e gidiyorum her defasında. Dernekteyiz, sehpanın üstündeki dergide Barbara'nın foto rafı var. Ölmü Barbara. Herkes bana bakıyor. Kaçıyorum oradan. Gözlerini bırakmı tı giderken. Gözlerine bakıyorum aynadan. A larken hiç görmemi tim seni. A lıyorsun. Sana söz veriyorum Barbara. Gözlerini getirece im Munzura. TAVIR 11

14 GECE VE GECE Asım GÖNEN 1 bir gece vereyim sana ayın gözlerimi kapladı ı sessizli in gecesini vereyim bir gece vereyim sana bakı ına yıldız kaçmı a kın gecesini vereyim yüzü gülücüklerle donanmı sevincini vereyim saflı ın al bu geceyi de patos gümbürtülerinde uyut oluklarından ya am akan de irmenlerle boz sessizli ini bir gece diyorum ayıpsız gülen senin ellerinin gecesi koyup ba ımı dizlerine gökyüzünü dinledi im rüzgarları kavun kokan gö üslerinin gecesini vereyim 2 burada acının yasaksız kudurdu u bu ölüm çemberinde bir gece verdiler sana kara namlulardan ya lı urganlardan bir gece her a zını harama açmı kan senetleri koymu cebine ölümün gecesini verdiler 12 T A V I R

15 bir gece verdiler sana kudurmu i tahlardan bir gece tiksintinin ve paranın ve ekme e satılık namusun gecesini verdiler ayrılı ı ve açlı ı yaratan gecenin gecesini verdiler diyorum al bu geceyi de kör bir dilenci gibi otur gözlerime al bu geceyi de insan kam için kararmı sapla gö sümün çukuruna bir yanı dinler karanlı ı pa a buyru u bir yanı ekmeden biçtiler ve açlı ı korudu polis sirenleri gö süne gömdü anneleri al bu geceyi de hasretine a ular içir al bu geceyi de gözya ıyla vur yalnızlı ımı TAVIR 13

16 Tolga KARADEN Z e mutlu gelecek ku aklara... Böyle büyük acılar ya- amayacaklar ve bizim ya- adıklarımızı bir masal gibi dinleyecekler." (1) 14. yüzyıl talyan airlerinden Francesco Petrarcha, hemen tüm Avrupa'yı her eyi ile "düzleyen", yakla ık olarak 60 milyon ki inin ölümüne yol açan veba-kara Ölüm salgınından sonra böyle yazıyor. Yazında rönesans habercisi bu airin umut dolu bu sesleni ine ne yazık ki yüzyıllar boyunca olumlu bir yanıt gelmiyor. Veba, fa izmi ya amı ve tüm bu sonsuz acılara kar ın tekelci emperyalizmin nüvelerinin canlandı ı Avrupa'da, umutsuz Camus'un da yazdı ı gibi yine ortaya çıkmak için fırsat kolluyor: "...Veba mikrobunun hiçbir zaman yok olmadı ını, e yada ve çama ırda yıllarca kalabildi ini, odalarda, bodrumlarda, sandıklarda, mendillerde, ve ka ıtlar arasında sabırla bekledi ini ve vebanın birgün gelip insanları felakete u ratmak ve onlara ders vermek için, farelerini uyandırıp onları mutlu bir kentte ölmeye yollayaca ını biliyordu." (2) Bugünden, altı yüzyıl öncesine baktı ımızda, aradaki büyük zaman farklılıklarına ra men, Kara Ölümün insanlı a ya attı ı yıkımı, moral çöküntüyü ve büyük korkuyu anlamak sanılaca ı kadar zor olmuyor. Söz konusu olan, bir hastalı ın ula tı ı boyutla birlikte toplumsal bir olgu haline gelmesidir. O güne ait tüm olgu ve kavramların, sınıfsal ve siyasi düzleminden soyutlanmaksızın, günümüze aktarımı olanaklı olabilmektedir. Öyle ki, milyonlarca kayıpla ilk oku atlatan ortaça insanı artık vebayı "bir seferberlik bir felaket olmayıp, yinelenen bir musibet olarak kabul etmeye" (3) ba lamı tır. Ancak insanlı ın uyanı ını müjdeleyen devrimlerle beraber bu korku ya amdan uzakla maya ba lar. Ça ı anlatan birçok çalı mada yazılanlar, çok rahatlıkla günümüzle ilgili birçok anlatıma eklenebilir: "... aralıksız süren iddet, bollu un dı görüntüsü altında pusuya yatmı kıtlık hayaleti... sefaiet ve ümitsizlikle birlikte çok sayıda yoksul insan, yeryüzünü tehdit eden veba benzeri bir kara bulut gibi harap olmanın yok olmanın verdi i gözda ı..." (4) Geli en ticaretle birlikte feodalitenin gücünün azalması ve ulusla ma sürecine girilmesi, sınıfsal dengelerde ancak erk sahibi olanlar açısından bir sarsıntı ya atırken, "hastalık" özellikle sonraları "ezilenleri" hedef almı tır. Tüm Avrupa'da sınıf ayrımı yapmadan iddetini uygulayan veba, sonraları aristokrasinin ahlaksız korunma yöntemleri ve ulusla ma ile birlikte ortaya çıkmakta olan "yeni sınıfların" güce dayalı korunma yöntemleri sayesinde yalnızca yoksul halk üzerinde kıyımına devam etmi tir. Oysa Kara Ölümün böylesine yayılmasında ticaret burjuvazisinin rolü olmu tur, a ırı kar hırsı ile ticarete devam eden tüccarlar, hastalık için yayılma yollarını da devreye sokarken, hızla azalan nüfus, toprakların önemli bir kısmını, kullanım dı ı bırakarak, feodallerin sonunu da getirmi tir. Flinn dönemin burjuvazisine bu konuda ilginç bir ekilde yakla ıyor: "Bir salgın tehditl kar ısında, vebayla ilgili önlemlere ili kin kararları ço u kez ellerinde tutan i adamları, servetlerini mi yoksa ya amlarını mı tehlikeye atmaları gerekti i gibi ızdıraplı bir kararla kar ı kar ıyaydılar. Açgözlülük açgözlülüktür, ya amı mülke ye leme konusunda akıllar ba a gelinceye de in pekçok salgın geçmi olması olasıdır." (5) Ba langıçta "ölümün herkese oldu u" ve "e itlikçili i" dü- üncesini, kilise propagandası dı ında ele almak gerekir. Kara Ölümün nedeni, kiliseye göre ahlaksızlı a kar ı Tanrının gazabı, aristokratlara göre ise yeni ba layan köylü ayaklanmalarıydı (6) nsana ait tüm de erlerin yok edildi i bu ça da, yoksullukla varlıklılı ın kar ıtlı ı, en temel ve kar ı konulmaz birer yasaydı, bir Tanrı yasası. Buna ra men ölümün yaygınlı- ı, paradoks olarak insanları, onu kendileri dı ında yorumlamaya itmi ve beyinlerde, dü- ünce dünyasında olu an sı lık insanlı ın geli imini duraklatmı tır. Yaygın demoralizasyonla birlikte artan bireysellik ve her bireysel hareketin özünü olu turan kontrolsüz potansiyel iddet ola anla mı tır. Yorumlaması, anla ılması ve günümüze aktarımı çok kolay birkaç alıntı ilginç olacaktır. "Veba hakkında korkunç öyküler anlatıldı:... tüm kötülüklerin nedeni olduklarına inanıldıkları için yakılan Yahudiler, onları yerlerde sürükleyen prensler ve din adamları... evrensel bir yıkımın ortasında düzenlenen isterik 14 T A V I R

17 e lenceler, gem vurulamayan uçarılıklar... hastalarından kaçan din adamları ve hekimler, Tanrıya ula ma yolunda acı çekmeyi öneren dövünücülerin (Flageliants) çılgın arkıları, adaletin sonu ve adaleti uygulayan hiçbir kurumun kalmaması..." (7) lk çöken kurum ise aile oluyor. Hastalı ın var oldu u dü üncesi bile ailelerin hemen da ılmasına yol açıyor. nsanlar hiçbir ba lılık duymaksızın arkalarına dahi bakmadan kaçma yolunu seçiyorlar. Böylesine büyük bir çöküntüye kar ı bir direni olup olmadı ını bilemiyoruz, çünkü ortaça da, tarih yazımında ezilenlerin rolü olmuyor. Yine de Ribard "Karı ıklıklar, ayaklanmalar iddetlendi, azdı" diye yazıyor."... ve kanlı köylü çiftçi ayaklanmaları toplumu sarsıyordu. "Büyük sayıda ölüm yılıydı o yıl..." (8) Ekonomik ili kilerinde önünü açmak için her türlü yolu deneyen burjuvazi, sınıfının ve yapılanmasının do ası gere i, kendi ahlaki normlarını da koyar. Bir burjuvanın veba ile ilgili olarak dü tü ü notlar ilginçtir: "Adı geçen sari hastalık yalnızca fakirler arasında görüldü... Tanrı, merhameti nedeniyle, bu kadarıyla yetinecektir... Zenginler hastalıktan kurtulacaklardır." (9) Bu aslında, daha sonraki yıllarda ortaya konacak olan ve emperyalizmi, fa izmi önceleyen teorilerin ilkel eklidir. Malthus'un nüfus teorilerini olu turmasında 14. yüzyıl vebasının önemli etkileri olmu, daha sonraki yüzyıllarda emperyalist payla ım sava ları nerdeyse aynı mantıkla incelenmi ve olumlanmaya çalı ılmı tır. Nerdeyse on yıl içinde altmı milyon insanın ölümü -bu 14. yüzyıl Avrupa nüfusunun dörtte birinden fazladır- ikiyüzyıllık nüfus duraklamasına neden olur. Nüfus artı ının sermaye kaynaklarını tüketip uluslararası gerginliklere yol açaca ını söyleyen teorisyenler (!), vebanın, sava ların vs. olumlu katkıları nedeniyle (!) böyle sorunların çıkmayaca ını savunurlar. Biriki satır önce yazılan ahlak anlayı ı daha geli mi haliyle kar ımıza çıkar. "E er ahlak ilkeleri, iyili i getirmek için kötülük yapma hakkını bize tanımıyorsa, kötülü ün gelece ini bile bile iyilik yapma hakkımız var mıdır?" Nüfus teorisini olu turma sürecinde Malthus, uygarlık olarak adlandırdı ı " ey"in ilerlemesi için gerekli gördü ü bu nüfus azalmalarına yol açan olayların, azalmasından ciddi bir ekilde korku duymaktadır. O halde, veba veya herhangi bir nedenden olabilece i gibi sava lar da, emperyalist ya ma sava larında milyonlarca emekçinin ölmesi, yok olması da önemli de ildir! Burjuvazinin do du u yıllarda ortaya çıkan ve yaptı ı büyük yıkım nedeniyle Kara Ölüm adını alan vebadan, benzeri en ölümcül hastalıklardan yada felaketlerden, daha korkuncunun ortaya çıkmasıyla veba sahneden çekilmi tir. Kentle menin, ve bu yeni olu umun yeni sınıflarının, ulusların, ortaya çıkı ı, beraberinde daha yıkıcı unsurların da ortaya çıkmasına yol açmı tır. Sınır tanımayan bir ahlaksızlık görüntüsü altında feodalite, dönemini tamamlamı ancak yerine gelen, hemen beraberinde kar ıtını da getirmi ve bu henüz ortaya çıkan bir çok olgunun, daha ba langıçta çürümeye ba laması sonucunu do urmu tur. Yirminci yüzyıla geldi imizde: ya adı ımız tekelci emperyalizmin yaptı ı yıkımı, herhangi bir tarihsel yıkım ve kıyımla kar ıla tırmak mümkün mü? Ya anan tam bir insansızla tırmadır. nsana ait ne varsa katledilmektedir. Camus'un yazdı ını izleyerek, veba hala ya amaktadır. ekil de i tirmi, daha korkunçla mı olarak ya amaktadır. " kencehanelerde, hücrelerde, karakollarda, onlara sahip olan güçlerin elinde bu mikrobun yıllarca ya ayabilece ini, oligarkların toplantı salonlarında, sermayenin vücudunda, bankalarda vs. sabırla bekleyebilece ini ve insanları felakete u ratmak..." Ama B Z? Ama biz, önümüzde böylesine ı ıklı bir yol ve yanımızda böylesine inançlı ve co kulu yolda larımız varken Camus kadar umutsuz ve kırık olabilir miyiz? KAYNAKLAR: 1) Victor Robinson, The Story of Medicine, The New Home Library New York 1943, ) Albert Camus, Veba, Çev. Nihal Önol, Altın Kitaplar Yy Sy.296 3) M.VV.Flinn, Avrupa ve Akdeniz Ülkelerinde Veba, Çev. Necmiye Alpay, Tarih ve Toplum Dergisi, leti im Yy. 39. sayı Mart ) Jhon L. Dusseau, The Plague, On The Evil And On The God, On The Just And On The Unjust, Perspectives in Biology and Medicine, I-Autumm ) M.VV.Flinn, age 6) Phillip/Ziegler, Veba, Çev-Ali Önder, Tarih Mec muası, Hayat Yy. Nisan 1972 Sayı 3 7) Victor Robinson, age 8) Andre Ribard, nsanlı ın Tarihi, Say Yy. 2. baskı 1983 Sy.285 9) Etienne Ferrieres/Gilles Caster'den aktaran F. Braudel, Maddi Uygarlık, Ekonomi ve Kapitalizm XV-XVII Yüzyıllar, Gündelik Hayatın Yapıları Çev. M.A.Kılıçbay Gece Yy. 1. baskı 1993 Sy ) J.D.Bernal'den (The Modern Ouarterly) aktaran R.L.Meek (Günümüzde Malthus) Çev. Oya Yaylalı Marks/Engels Nüfus Sorunu ve Malthus, Sol Yy. 1.baskı 1976 sy.46 TAVIR 15

18 16 T A V I R

19 F abrikada i çisin... Ba ında bir bant efi, etrafında i arkada ların, önünde hareketli erit, eridin üstünde az sonra mal olacak yarı mamuller, ay sonunda ödenecek ev kiran, bakkal paran, çoktan beridir ya amının bir parçası haline gelen taksitlerin, evde bekleyen karın, biri kundakta biri ortaokulda iki çocu un, seninle ili kisi yalnızca aldı ı aidatta cisimle en bir sendikan, yüzünü gazete ve televizyondan tanıdı ın bir patronun, patron adına seni yöneten müdürlerin, ay sonlarında aldı ın ve alır almaz elinden uçup giden maa ın, Benim i çim diyen devlet adamların, i ini kaybetme korkuların var... Hayat bu eleyip sineye çekiyorsun... kendine yakı tırdı ın bir ba ka ya am yok... Zaman zaman, bir avuç darıya çalı- an katırlara benzedi ini dü- ünsen de "buna da ükür" demeyi ihmal etmiyorsun... Geçen hafta i ten atılan yirmi i çi arasında olmadı ın için mutlusun.. siz kalan arkada larına acıyorsun... Hem kızıyorsun, hem acıyorsun... "Zorunuz neydi?" diyorsun... Sömürüden, düzen de i ikli inden, insanca ya amdan bahsetmek, siyasetle u ra mak size mi kalmı tı... siz kaldınız... yi kötü bir maa ınız vardı... imdi daha mı insanca ya- ayacaksınız?.. Zamanı gelince sendika toplu sözle me yapıyor. "Derdiniz neydi?" diyorsun... Kızıyorsun... Kızgınlı ın, arkada larını sevdi in için... Sonra, atılanların içinde a zı var dili yok i çilerin de oldu unu hatırlı- yorsun.. ten ba ka bir ey dü ünmesen de, bir gün i siz kalabilece ini varsayıp korkuyorsun... Bazı i çilerin, sendikanın ihbarı üzerine atıldı ını ö reniyorsun... Korkun artıyor... Sendikandan da korkmaya ba lıyorsun... Çalı tı ın fabrikanın karının trilyonlarla ifade edildi ini, geçen yıl üçe katladı- ını okuyorsun gazetede... Anlam veremiyorsun.. Korkuların yönlendiriyor artık seni... Dü ünmeni engelliyor... Önce sendikaya, sonra üretim hattındaki amirlerine istedikleri "iyi i çi"yi oynamaya ba lıyorsun.. çinden küfretsen de oynamaya devam ediyorsun... Korkuyorsun çünkü... Sessizce verilen i i yaparken, her an her eyi yapabilece inin i aretini veriyorsun, maa ını alıyorsun. "Ben sizinim" diyorsun davranı larınla... Örgütlenmekten bahseden i çileri saygıyla kar ılıyorsun, dinliyorsun, "size hak veriyorum" diyorsun... Tekrar aynı konu açıldı ında ise, çalı mak zorunda oldu unu, onları sevdi ini, ama senden uzak durmalarını söylüyorsun... Ev kiran, taksitlerin ve ailen hep gözünün önünde... Korkuyorsun... Üç kuru a çalı man, üç kuru için sekiz saat ter dökmen, ba ka bir ortamda kar ıla san üç kuru de er vermeyece in insan- lara imdi burada üç kuru için katlanman yetmiyor... Çalı ıp üretmen, de er yaratman yetmiyor onlara... Hem üretmelisin, hem korkmalısın... Korku bu yüzden tehdit oluyor sana... Kurtulmak istiyorsun... En yakınından ba lıyorsun... Yönetimin "bozuk niyetli" saydı ı i çileri sendikaya ispiyonlu- KORKU brahim K A R A C A yorsun... Çünkü sendika da o adamları bozuk niyetli sayıyor... Sendikanın da kendince gazabından uzak kalmak... Ev kiranı verememekten korkuyorsun... Haciz gelip e e dosta rezil olmaktan korkuyorsun... Ödüllendirilme ve korku duygularını birlikte ya ıyorsun... Aldı ın ödül ise belki bu kez i ten atılmamak olacak... Atılmadı ın için tekrar mutlu olacaksın... Ama korkuların senin için hep "ne iyi adam" demeyecekler... Kuzu gibi olman yetmeyecek... Kurt için kuzu, kuzu için kurt olmanı isteyecekler... Sen i ini kaybetmedikçe, çok ki inin i inden olmasına sebep olacaksın belki... Belki için sızlayacak, belki bir ey hissetmeyeceksin... "Ne yapalım, ya am bu" mu diyeceksin?.. Evet, öyle diyeceksin... nsan olmaktan çıkacaksın... Onurun çürüyüp kurtlandıkça, kurtla acaksın... Korkuların bitmeyecek... ten atılma korkuna TAVIR 17

20 18 T A V I R ba ka korkular da eklenecek... Belki de bunların hiçbiri olmayacak, a a ılık bir böcek gibi ya amak istemeyecek, korkularını ate e vereceksin... Olabilir mi?.. Kafan karmakarı ık... Bir i çinin iç cebinde duran gazeteyi istiyorsun... Okumak için... i çi gülümseyerek uzatıyor gazeteyi... Ba lıklara bakıyorsun... ran'da gözüne sürme çekti i için sokak ortasında dövülen bir kadın haberi var... a ırıyorsun... a kınlı ın geçmeden bu kez iç sayfalarda yine aynı ülkede iki saatli ine, iki günlü üne, bir haftalı ına veya bir kaç aylı ına yapılan sözle meli evlilikleri okuyorsun... Bu i lere bakan bir din adamına yatıraca ın paranın miktarı, herhangi bir kadınla geçirece in birlikteli in süresini belirleyecek... Çocukluktan beri bilincine yerle en soyut dinsel namus kavramı bir an sarsıntıya u ruyor. Haberin kayna ında bir art niyet arayıp sarsıntıyı imdilik dindiriyorsun... Namuslu olma kavramı bilincinde ve kültüründe cinsel ça rı ımlarla birlikte var oldu undan, duydukların seni fazlasıyla me gul ediyor... Bu yüzden, koca daya ından bıkan kadının, iki çocu u, dayaktan morarmı gözleri ve kırılan üç kaburgasıyla Fırat'ın sularına dalarak ölümü tercih etmesi seni o kadar sarsmadı... ntihar etti i için suçladın belki kadını... Allahın verdi i canı aldı ı için kızıyorsun... Kocadır, hem döver, hem sever diyorsun... Aylardır toplusözle menin imzalanmasını bekliyorsun. Umudunu, alaca ın zama ba lamı sın... Tasarıla- Açlık grevleri, infazlar, Kürt yoksulunun ulusal direni i, trafik anar isi, çevre kirlili i ve bir sürü ey sana do rudan dokunmadı ı sürece, senin için bir ba ka ülkede olup biten olaylar sanki Yakılan köyler, göçe zorlanan köylüler, gözaltına alınıp kaybedilen insanlar yok senin için. rını maa ındaki tahmini artı- a ba lamı sın... Umutlu olmak istiyorsun... Her toplu sözle menin ardından toplu i çi kıyımlarının geldi ini de biliyorsun. Sözle me ne kadar geç imzalanırsa i veren için o kadar iyi olaca ını di- er i çilerden duyuyorsun... Nedenini sordu unda ise "faizsiz kredi" yanıtını alıyorsun. Tartı ma konusu olan oranlar kafanı kurcalıyor... Me gulsün... Rakamların anlamını ya amında sınamaya ba lıyorsun. Yüzde u kadar artı olursa neler yapabilece ini hesaplıyorsun... Kafanda diyaloglar geli tiriyorsun... Ak am i dönü ü evinin yolunda sıra sıra dizili meyve satıcılarının yanından geçerken rakam- ların soyut dünyasından sıyrılıyorsun... Üç ak amda bir evime bir kaç kilo meyve götürebilmem için u kadar artı olmalı diyorsun.. Patron "hayır" diyor. "O kadar artı fazla... Neyine gerek evine üç ak amda bir meyve.. On günde bir götür... Her ak- am de il, iki ak amda bir i e süt götür... Yıllık izninde tatil yapmak da neymi, evinde çocuklarınla oyna..." Anla mazlı ın anlamı aslında bu... Sabah i e giderken bindi in servis aracına, ara duraklardan tanımadı ın gençten insanlar da biniyor, ellerinde birer tomar bildiriyle... ki-üç dakikalık konu madan sonra bildirileri da ıtıyorlar ve iyi çalı malar dileyerek bir sonraki durakta iniyorlar... Eline tutu turulan ka ıda öyle bir bakıyorsun... Bazen fa ist diktatörlük, emperyalizm, devrim ehitleri, bazen oligar ik diktatörlük, devrim, sosyalizm, sarı sendika kavramları çarpıyor gözüne... Bolca duymu olsan da, hiçbirinin anlamını bilmiyorsun. Az sonra aracın ön sıralarında oturan bir i çi, araç amirinin emriyle kalkıp bildirileri teker teker geri toplamaya ba lıyor. Sonuna kadar okumak istesen de vermek zorunda kalıyorsun... Korkuyorsun çünkü... Hem fabrika yönetiminden, hem de sendika yönetiminden korkuyorsun... Korkunun yarattı ı ve yönetti i bir insansın... Dünyasal korkuların neredeyse tanrısal korkularının önünde... Bunu farkediyorsun. Seni dünyasal korkulara bo an toplum düzeni ve gelece i onun süreklili ine dayalı olanları Allah korkusu bilmeyen cehennemlikler arasına koyu-

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Ertesi gün hastaneden taburcu olma vakti gelmi ti. Annesi odaya gelerek Can haz rlarken, babas hastane lemlerini yap yordu. Vitaboy hastaneden ç kman

Ertesi gün hastaneden taburcu olma vakti gelmi ti. Annesi odaya gelerek Can haz rlarken, babas hastane lemlerini yap yordu. Vitaboy hastaneden ç kman TABOY HASTA Vitaboy çok kötü bir rüya görüyordu. Rüyas nda karanl k bir yerdeydi. Kimse onun sesini duymuyordu. Yata nda k vran yordu. Birden uyand. Bütün bunlar bir rüyayd. Fakat kendini çok yorgun hissediyordu.

Detaylı

Bir Prens Çoban Oluyor

Bir Prens Çoban Oluyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Bir Prens Çoban Oluyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Türkçe 60. Hikayenin 10.si

Detaylı

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 56.si www.m1914.org

Detaylı

Ye aya Gelece i Görüyor

Ye aya Gelece i Görüyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Ye aya Gelece i Görüyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Mary-Anne S. Türkçe 60. Hikayenin 27.si www.m1914.org Bible

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 22.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 22.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Akıllı Kral Süleyman Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 22.si www.m1914.org Bible for Children,

Detaylı

Petrus ve Duanın Gücü

Petrus ve Duanın Gücü Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Petrus ve Duanın Gücü Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe Havari Petrus, ba kalarına sa hakkında anlatmak

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 19.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 19.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Çoban Çocuk Davut Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 19.si www.m1914.org Bible for Children,

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e?

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e? Seçelim ve yerleştireli. erelisi iz? e i adı e u oldu erha a Türk ü sizi adı ız erelisi iz? Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu.... e? Sophie : Be i adı Sophie. Kutlu : Memnun oldum. Sophie : Be de..

Detaylı

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi BÝRÝNCÝ BÖLÜM 1 Dünya döndü Son ders zili çalýnca tüm öðrenciler sevinç çýðlýklarý atarak okulu terk etti. Ýkili öðretim yapýlýyordu. Sabahçýlar okulu boþaltýrken, öðleci grup okula girmeye hazýrlanýrdý.

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 21.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 21.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Kral Davut (Bölüm 2) Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 21.si www.m1914.org Bible for Children,

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 24.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 24.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Ate adamı Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: E. Frischbutter Türkçe 60. Hikayenin 24.si www.m1914.org Bible for Children, PO

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 25.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 25.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Eli a, Mucizeler Adamı Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 25.si www.m1914.org Bible for Children,

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. lk Kilisenin Do u u. 60. Hikayenin 55.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. lk Kilisenin Do u u. 60. Hikayenin 55.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar lk Kilisenin Do u u Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 55.si www.m1914.org Bible for

Detaylı

23 Nisan Şiirleri. 23 Nisan. Sanki her tarafta var bir düğün. Çünkü, en şerefli en mutlu gün. Bugün yirmi üç nisan, Hep neşeyle doluyor insan.

23 Nisan Şiirleri. 23 Nisan. Sanki her tarafta var bir düğün. Çünkü, en şerefli en mutlu gün. Bugün yirmi üç nisan, Hep neşeyle doluyor insan. 23 nisan şiirleri, 23 nisan ile ilgili şiirler, çocuk bayramı şiirleri, ulusal egemenlik şiirleri, 23 nisan, şiirler, 23 nisan şiirleri, ulusal egemenlik ve çocuk bayramı, en güzel 23 nisan şiirleri, 23

Detaylı

Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı

Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Samuel, Tanrı Çocu u Hizmetkarı Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Lyn Doerksen Türkçe Hanna, Elkana adındaki iyi bir

Detaylı

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam. Onaylayan Administrator Pazartesi, 21 Mayýs 2007 Besteciler.org Amerika A memo Burasý New York Amerika Evler karýþtý bulutlara Nasýl bir zaman Nasýl bir yaþam A memo Ýnsanlar simsiyah, kýzýl, beyaz Sokaklar

Detaylı

Nazlı Yürekler için!lk Adımım

Nazlı Yürekler için!lk Adımım Bu akşam Boğaziçi Üniversitesinden ilk projesine katılan Merve yazmış, Nazlı Yüreklere İlk Adim... Gönüllüler nasıl anlatılır... Gönüllülerin çocuklara sevgisi... Ve onların çocuklara ulaşma gayretleri...

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir? 1. SINIF OKULA YARDIMCI VE SINAVLARA HAZIRLIK A TEMASI: OKUL HEYECANIM TEST-1 1. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir? A) Okula gitmemiz

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir. Örnek: Mustafa okula erkenden geldi. ( Kurallı cümle ) --KURALSIZ (DEVRİK) CÜMLE: Eylemi cümle sonunda yer almayan

Detaylı

KASIM AYI VELİ BÜLTENİ

KASIM AYI VELİ BÜLTENİ 2010-2011 KASIM AYI VELİ BÜLTENİ Kasım Ayı ndan herkese Merhaba Sonbahar Mevsimi nin kendisini iyice hissettirmeye başladığı dopdolu bir Ekim Ayı nı geride bıraktık. Kasım Ayı nda yepyeni öğrenmelerin,

Detaylı

Tanrı Köle Yusuf u Onurlandırıyor

Tanrı Köle Yusuf u Onurlandırıyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı Köle Yusuf u Onurlandırıyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: M. Maillot ve Sarah S. Türkçe 60. Hikayenin

Detaylı

Tanrı nın Güçlü Adamı

Tanrı nın Güçlü Adamı Çocuklar için Kutsal Kitap sunar im on, Tanrı nın Güçlü Adamı Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Lyn Doerksen Türkçe 60. Hikayenin 14.si www.m1914.org

Detaylı

Walt Whitman. - şiirler - Yayın Tarihi: 9.4.2004. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Walt Whitman. - şiirler - Yayın Tarihi: 9.4.2004. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Walt Whitman - şiirler - Yayın Tarihi: 9.4.2004 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yasal Uyarı: Bu ekitap, bilgisayarınıza indirip kayıt etmeniz ve ticari olmayan kişisel kullanımınız için yayınlanmaktadır.

Detaylı

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları. HASTA İŞİ İnsanların içlerinde barındırdıkları ve çoğunlukla kaçmaya çalıştıkları bir benlikleri vardır. O benliklerin içinde yaşadıkları olaylar ve onlardan arta kalan üzüntüler barınır, zaten bu yüzdendir

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 Düzenleyen Administrator Salý, 15 Haziran 2010 Mersin Gazetesi KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127 YAZIK Abidin GÜNEYLÝ-Mersin Küfürün adýný günah koymuþlar Etsem bana yazýk etmesem

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

ELAZIĞ - TUNCELİ ZİYARETİ

ELAZIĞ - TUNCELİ ZİYARETİ SAYI : BİR 7-11 MAYIS 2009 ELAZIĞ - TUNCELİ ZİYARETİ Ben siyasi hayatım ve ülke sevdamla ilgili olarak tüm Türkiye yi memleketim bilirim ancak Çemişgezek benim doğup, büyüdüğüm yer. Elazığ Valisi Muammer

Detaylı

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri Sohbetler *Kendimi tanıyorum (İlgi ve yeteneklerim, hoşlandıklarım, hoşlanmadıklarım) *Arkadaşlarımı tanıyorum *Okulumu tanıyorum

Detaylı

01-05 MAYIS OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR OKULA GETİRECEKLERİMİZ. PAZARTESİ Emek ve Dayanışma Günü dolayısı ile okulumuz 1 gün tatil edilmiştir.

01-05 MAYIS OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR OKULA GETİRECEKLERİMİZ. PAZARTESİ Emek ve Dayanışma Günü dolayısı ile okulumuz 1 gün tatil edilmiştir. MAYIS 2017 BÜLTENİ 01-05 MAYIS OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR OKULA GETİRECEKLERİMİZ PAZARTESİ Emek ve Dayanışma Günü dolayısı ile okulumuz 1 gün tatil edilmiştir. SALI Çiftçi çukurda oyunu oynuyoruz. Çamurlara

Detaylı

Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 58.si www.m1914.org

Detaylı

Kızlarsivrisi (3070 m) (27-28 Haziran 2015) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı

Kızlarsivrisi (3070 m) (27-28 Haziran 2015) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı Kızlarsivrisi (3070 m) (27-28 Haziran 2015) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı Antalya Toros Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü (TODOSK) tarafından düzenlenen 22. Kızlarsivrisi Yaz Dağcılık Şenliği ne katılmak

Detaylı

30 OCAK 03 ŞUBAT OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR

30 OCAK 03 ŞUBAT OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR ġubat 2017 BÜLTENĠ 30 OCAK 03 ŞUBAT OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR PAZARTESĠ OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIġMALAR Büyük küçük 1 2 3 sayıları bulalım. CD den hikaye dinleyelim Sevimli dostlarımız OKULA GETĠRECEKLERĠMĠZ

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) ÖZEL GÜNLER Aşağıdaki önemli günlerden

Detaylı

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

&[1Ô A w - ' ,,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ .... CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Elmalı ve Elören Köyleri-Çamlıdere (22 Kasım 2009) Yazı ve foto raflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Elmalı ve Elören Köyleri-Çamlıdere (22 Kasım 2009) Yazı ve foto raflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) Elmalı ve Elören Köyleri-Çamlıdere (22 Kasım 2009) Yazı ve foto raflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) 22 Kasım 2009 Pazar günü, Ahmet Bozkurt un öncülü ünde Foto raf Sanatı Kurumu tarafından organize

Detaylı

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN TEŞEKKÜR Kısa Film Senaryosu Yazan Bülent GÖZYUMAN Sahne:1 Akşam üstü/dış Issız bir sokak (4 sokak çocuğu olan Ali, Bülent, Ömer ve Muhammed kaldıkları boş inşaata doğru şakalaşarak gitmektedirler.. Aniden

Detaylı

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? 3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi

Detaylı

Tanrı nın brahim e Vaadi

Tanrı nın brahim e Vaadi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar brahim e Vaadi Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: M. Maillot ve Tammy S. Türkçe 60. Hikayenin 4.si www.m1914.org

Detaylı

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ni ziyaret eden ilk Türk siyasi lider olan Perinçek, onurlarına verilen yemek sırasında bir konuşma gerçekleştirdi. ABD'nin savaş

Detaylı

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di -gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di ne: Sen gü neş li so kak lar da do laşı yor sun, is

Detaylı

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Bir ayakkabıyım ben, küçük kırmızı ve oldukça şirin. Gülmeyin gerçekten şirinim, inanmazsanız resmime bakın. Dün usta parmaklar son şeklimi verdi bana. Her şeyimle mükemmel olduğumu da konuştu ustalar

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 6.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 6.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Aldatıcı Yakup Yazari: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: M. Kerr ve Sarah S. Türkçe 60. Hikayenin 6.si www.m1914.org

Detaylı

Pelitcik ve Sarıkavak Köyleri-Çamlıdere (04 Ekim 2009) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Pelitcik ve Sarıkavak Köyleri-Çamlıdere (04 Ekim 2009) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) Pelitcik ve Sarıkavak Köyleri-Çamlıdere (04 Ekim 2009) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) 04 Ekim 2009 Pazar günü, Ahmet Bozkurt un öncülüğünde Fotoğraf Sanatı Kurumu tarafından organize

Detaylı

Agape Kutsal Kitap - God's Love Letter Scriptures

Agape Kutsal Kitap - God's Love Letter Scriptures Agape Kutsal Kitap - God's Love Letter Scriptures Yuhanna 15:9 Baba'nın beni sevdiği gibi, ben de sizi sevdim. Benim sevgimde kalın. Yesaya 43:1 Ey Yakup soyu, seni yaratan, Ey İsrail, sana biçim veren

Detaylı

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR RENKLER Ben bir küçük ressamım Pembe sarı boyarım Yeşil yeşil ormanlar Mavi mavi denizler Turuncudur portakal Gökte sarı güneş var Fırça kalem ve kağıt Olmazsa resim olmaz Reklerle oynamaktan Hiç bir çocuk

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 30.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 30.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Güzel Kraliçe Ester Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Ruth Klassen Türkçe 60. Hikayenin 30.si www.m1914.org Bible for

Detaylı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker Çetin Öner GÜLİBİK ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman Çeviren: Aslı Özer Resimleyen: Orhan Peker 26. basım Çetin Öner GÜLİBİK Resimleyen: Orhan Peker cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü: İpek

Detaylı

mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi

mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi al mak için ka fası nı sok tu. Ama içer de ki za rif

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

BİR ÖMRÜN HİKÂYESİ. Erkek Öğrenci. Yıl 1881 Ilık rüzgarlar esiyordu Selanik ovalarında ; Dağ başka, sokaklar başka başka ;

BİR ÖMRÜN HİKÂYESİ. Erkek Öğrenci. Yıl 1881 Ilık rüzgarlar esiyordu Selanik ovalarında ; Dağ başka, sokaklar başka başka ; 1 BİR ÖMRÜN HİKÂYESİ Yıl 1881 Ilık rüzgarlar esiyordu Selanik ovalarında ; Dağ başka, sokaklar başka başka ; O gece en güzel yıldızlar kaydı, Nereden geliyordu bu aydınlık? Neydi insanları bu denli mutlu

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

Mutfak Etkinliği. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Şarkı. Kek yapıyoruz.

Mutfak Etkinliği. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Şarkı. Kek yapıyoruz. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Şarkı Mutfak Etkinliği Sohbetler Yaşayan değerlerimizden Görevlerimizi Bilmek ile ilgili sohbet ediyorum. Görevlerimizi yerine getirme konulu sohbet ediyorum.

Detaylı

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan, Yücel Terkanlýoðlu Onaylayan Administrator Cumartesi, 23 Þubat 2008 Son Güncelleme Pazartesi, 27 Ekim 2008 Besteciler.org HTML clipboard Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 26.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 26.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Yunus ve Büyük Balık Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Mary-Anne S. Türkçe 60. Hikayenin 26.si www.m1914.org Bible for

Detaylı

İstek Özel Kemal Atatürk Anaokulu. Kanaryalar Sınıfı

İstek Özel Kemal Atatürk Anaokulu. Kanaryalar Sınıfı Okyanus, Yaşam İçin Gereklidir Ve Doğal Dengesinin Korunması İçin İnsanların Çaba Göstermesi Gereklidir Neler Biliyoruz? İpek A.: Okyanusun mavi ve yeşil su olduğunu biliyorum. Deniz Can K: Yunuslar karaya

Detaylı

ANADİL ETKİNLİKLERİ. Etkinliğimiz: Dost adlı ayıcığımızı sıra ile evimize misafir ediyor, ertesi gün getiriyoruz. KAVRAM GELİŞİMİ AKIL OYUNLARI

ANADİL ETKİNLİKLERİ. Etkinliğimiz: Dost adlı ayıcığımızı sıra ile evimize misafir ediyor, ertesi gün getiriyoruz. KAVRAM GELİŞİMİ AKIL OYUNLARI ANADİL ETKİNLİKLERİ KAVRAM GELİŞİMİ 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile ilgili sohbet ediyoruz, konu ile ilgili film ve sunumları izliyoruz. 23 Nisan şiirleri öğreniyoruz. Barış Çarkı oluşturuyoruz.

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 11.si.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 11.si. Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Güle güle Firavun! Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Lyn Doerksen Türkçe 60. Hikayenin 11.si www.m1914.org Bible for

Detaylı

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir. Hiçbir müzisyen, bülbülün ötüşünden daha güzel bir şarkı söyleyemez. Bütün bu güzel şeyleri Allah yapar ve yaratır. Allah ın güzel isimlerinden biri de HAMÎD dir. HAMÎD, övülmeye, hamd edilmeye, şükür

Detaylı

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı. Filistin ile yatıp, Gazze ile kalkıyoruz.

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı. Filistin ile yatıp, Gazze ile kalkıyoruz. - Günlük siyaset acının üstünü nasıl örter? - Gazze yi ve Filistin i içselleştirmek yerine farz olarak görenlerin destansı trajik hali - BM Genel Sekreteri, AKP Kadın Kolları ve Hrant Dink Ortak paydası

Detaylı

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ? 2017-2018 EKİM AYI 4-5 YAŞ PLANI EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?.HAFTA: EVİMİZ VE AİLEMİZ Evi izi Evi izi eş aları ı ta ı alı. Ailemizde kimler var. Çekirdek aile ve ge iş aile i ta ı alı. ölü leri i ta

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

DÜNYA ÇOCUKLARI EL ELE EKİM OKULA GETİRECEKLERİMİZ OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR

DÜNYA ÇOCUKLARI EL ELE EKİM OKULA GETİRECEKLERİMİZ OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR EKİM 2017 BÜLTENİ 02-06 EKİM OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR OKULA GETİRECEKLERİMİZ PAZARTESİ Hızlı ve yavaş koşalım. Eğlenceli tavşan parmak oyunumuz. Müziğin eğlenceli ritmi Çemberin içinde zıplıyoruz.

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı;

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı; Hisler körelir. Köreldikçe naçiz vücutta dans etmeye kalkışan ruhun etrafı kötülüğün demirden dikenleriyle çevrelenir. Her bir diken yastır ve mutluluğun katline en vefasız şekilde, acımasızca mührünü

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Öncelikle mübarek KURBAN BAYRAMINIZ kutlu olsun.

Öncelikle mübarek KURBAN BAYRAMINIZ kutlu olsun. DEĞERLİ VELİLER Öncelikle mübarek KURBAN BAYRAMINIZ kutlu olsun. Bayram tatilinde verilen bu ödevlerin günlük olarak(üzerindeki tarihe göre) yaptırılmasını rica ediyorum. Ödevleri öğrendiğimiz konuların

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut Havada bulut Sen bunu unut 8 TEK TEK TEKERLEME Öğrendiğim ilk tekerlemeyi hatırlamıyorum ama; çocukluğuma dönüp, baktığımda onlarca tekerleme arasından ikisinin öne çıktığını çok net görüyorum. Bir tanesi,

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar Yýldýz Tilbe 1 Onaylayan Administrator Pazar, 06 Mayýs 2007 Son Güncelleme Perþembe, 14 Haziran 2007 Besteciler.org ADAM OLSAYDIN Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar Kendini arattý, beni bulmadý yar Düþtüm

Detaylı

Gök ler. Uçak lar la gi di lir an cak ora la ra. İn san gök ler de do la şa bil se. Bir ak şa müs tü, ar ka daş la rıyla. Bel ki ora la ra uçak lar

Gök ler. Uçak lar la gi di lir an cak ora la ra. İn san gök ler de do la şa bil se. Bir ak şa müs tü, ar ka daş la rıyla. Bel ki ora la ra uçak lar Gök ler. Uçak lar la gi di lir an cak ora la ra. İn san gök ler de do la şa bil se. Bir ak şa müs tü, ar ka daş la rıyla. Bel ki ora la ra uçak lar la da gi di le mez. Çün kü uçak lar çok ya kın dan geçi

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ -Okul nedir? Okulumuzu tanıyoruz.okulumuzun bölümlerini tanıyoruz. -Okulda kimler çalışır ve ne iş yaparlar öğreniyoruz.

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

ARI GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

ARI GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ 2014 2015 ARI GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ DÜNYA HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ DÜNYA ÇOCUK GÜNÜ DÜNYA EL YIKAMA GÜNÜ ARKADAŞLIK HAFTASI CUMHURİYET BAYRAMI BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ Kale nedir? Kaleler ne için yapılır?

Detaylı

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR ANNEM ANNEM Annem annem canım annem, Gönlüm senle kalbim senle Canım annem gülüm annem Dünyam sensin benim bir tanem.. Biliyorum elbet bir gün gelecek Bir başka bebekte bana annem diyecek Bende hep iyi

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

AYLIK BÜLTEN-MAYIS 2013 OKUL ÖNCESİ EĞİTİM SINIFI

AYLIK BÜLTEN-MAYIS 2013 OKUL ÖNCESİ EĞİTİM SINIFI AYLIK BÜLTEN-MAYIS 2013 OKUL ÖNCESİ EĞİTİM SINIFI OKUL KURUCUMUZ : ASİYE ÖZTÜRK OKUL MÜDÜRÜMÜZ : F.BİLGE ÖZALP ANAOKULU BİRİMİ ANAOKULU ÖĞRETMENLERİMİZ : TÜLAY DÖNMEZ : NURCAN SAYIN : FATMA ŞAHAP BRANŞ

Detaylı

UĞUR BÖCEKLERI SINIFI MART AYI AYLIK BÜLTENİ

UĞUR BÖCEKLERI SINIFI MART AYI AYLIK BÜLTENİ UĞUR BÖCEKLERI SINIFI MART AYI AYLIK BÜLTENİ TARİHLER 06-10 MART 13-17 MART 20-24MART 27-31 MART KONULAR İlkbahar Eski İstanbul- Değerler eğitimi Dürüstlük Bitkiler- Orman Haftası TiyatroGünü- Kütüphane

Detaylı

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ? 2017-2018 EKİM AYI 5-6 YAŞ PLANI EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?.HAFTA: EVİMİZ VE AİLEMİZ Evi izi Evi izi eşyaları ı ta ıyalı. Ailemizde kimler var. Çekirdek aile ve ge iş aileyi ta ıyalı. ölü leri i ta

Detaylı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak

Detaylı

D d L l U u. E e M m. F f N n V v

D d L l U u. E e M m. F f N n V v Boşlukları dolduralım. A a I ı R r B C -b c --- J K -- j k S -- T s -- t D d L l U u E e M m --- F f N n V v G g O o Y y ----Z z H h P p TANIŞMA/SELAMLAŞMA TANIŞMA Ta ışalı Seçeli ve yerleştireli. Fra

Detaylı

27 ŞUBAT 03 MART OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR

27 ŞUBAT 03 MART OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR MART 2017 BÜLTENĠ 27 ŞUBAT 03 MART OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIġMALAR OKULA GETĠRECEKLERĠMĠZ PAZARTESĠ Sabah sporumuzu yapalım. Hikaye zamanı Puzzle tamamlıyoruz. Afiyet olsun

Detaylı

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar. Boyun eğmeyenler bu yana BU DÜZENİ SIFIRLA AKP eliyle sürdürülen gerici diktatörlük Türkiye'nin kaderi değildir. Bu diktatörlük bir kaza veya arızanın sonucu ortaya çıkmış da değildir. Sömürü düzeni kendini

Detaylı

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir. ZAMİR (ADIL) Kitapları dolabın diğer rafına koyalım. Bunları dolabın diğer rafına koyalım. Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış sözcükleri inceleyelim: ilk cümlede "kitap" sözcüğü bir varlığı kar şıladığından

Detaylı

BAŞLARKEN Okul öncesi yıllar çocukların örgün eğitime başlamadan önce çok sayıda bilgi, beceri ve tutum kazandığı, hayata hazırlandığı kritik bir dönemdir. Bu yıllarda kazanılan bilgi, beceri ve tutumlar

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı