Sayı: 68 Yıl: 12 Mayıs 2013 ZORLU MÜCADELEDE DESTAN YAZDIK TEŞEKKÜRLER

Transkript

1 Sayı: 68 Yıl: 12 Mayıs 2013 ZORLU MÜCADELEDE DESTAN YAZDIK TEŞEKKÜRLER

2 Sayı: 68 Yıl: 12 Mayıs 2013 Editör den U ZORL ELEDE D A MÜC N A T DES ZDIK YA TEŞEKKÜRLER Eğitimciler Birliği Sendikası Haber Bülteni Sayı : 68 Yıl : 12 / Mayıs 2013 Yayın Türü : Yerel Süreli EĞİTİM-BİR-SEN in ücretsiz yayın organıdır. İdare Yeri : EĞİTİM-BİR-SEN Genel Merkezi G.M.K. Bulvarı Ş. Danış Tunalıgil Sokak No: 3/13 Maltepe/Ankara Tel : (0.312) Bürocell : (0.533) Faks : (0.312) web : e-posta : egitimbirsen@egitimbirsen.org.tr Sahibi : EĞİTİM-BİR-SEN Adına Ahmet GÜNDOĞDU Genel Başkan Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali YALÇIN Genel Başkan Yardımcısı Yayın Kurulu Ahmet ÖZER Esat TEKTAŞ Murat BİLGİN Ali YALÇIN Teyfik YAĞCI Ramazan ÇAKIRCI Basın Danışmanı Mahfuz YALÇINKAYA Grafik Tasarım Selim AYTEKİN Baskı Başak Matbaacılık ve Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti. T: (0.312) F: (0.312) Baskı Tarihi: El Ovuştururken Avuç Yalamak T Zaferin büyüklüğü, mücadelenin zorluğu ile ölçülür (Grillpazer) eşekkür etmek kontörle olsa ve iki kontörünüz var dense, ikisini de Eğitim-Bir-Sen teşkilatına kullanırdım. Çünkü zora talip olan ve zoru başaran bir teşkilata teşekkür etmek nezaket değil, aksine görevdir diye düşünüyorum. Ülkemizde 30 yıldır zulmün dayanak noktası olarak görülen, ne yasal ne de meşru olan kamu personelinin kılık-kıyafet yönetmeliğine baş kaldırmak başlı başına teşekkür vesilesidir. Birinci teşekkürü, bu konudaki kararlılıktan dolayı yapmak gerekir. Kamuda çalışanların saçı, sakalı, favorisi ile uğraşan, adeta bıyıklar üst kimlik olan burnu ihlal edemeyeceği gibi alt kimlik olan dudağı da taciz edemez diyen, kadınlara kamuda çalışmak için başı açık olmayı dayatan, amirlere; memurun tırnak ve ayakkabı topuk boyunu ölçmelerini salık veren bir yönetmelikten söz ediyoruz. Temel hak ve hürriyetlere aykırı bu ucube yönetmeliği kaldırmak için yaptığı sayısız eylemlere ilaveten, 12 milyon 300 bin imza toplayan ve gereğini hükümetten isteyen, adım atılmaması üzerine bir adım daha atıp kararlılığını sivil itaatsizlikle sürdürüp, yönetmeliği, yürürlükte olup uygulanamayan Şapka Kanununa çeviren teşkilata teşekkür etmek gerekir. İkinci teşekkürü ise, emaneti geçen yıl zirveye taşıyan, bu yıl ise her türlü zorluğa rağmen zirvedeki yerini pekiştiren, el ovuşturanlara avucunuzu yalayın dercesine adeta destan yazanlara yapmak gerekir. Bu yıl EğitimBir-Sen teşkilatları zoru değil de, imkânsızı başardı diyenler haksız değiller diyorum. Kurulduğumuz günden bugüne kadar çeşitli zorluklarla imtihan edildik ama hiç birisi bu yılki kadar katmerli değildi. Başarının değerini artıran bu Moliere, Zorluklar, başarının değerini artıran süslerdir der. Bu söz, 2013 yılında, dört bir yandan kuşatılmışçasına sorunlarla uğraşan EğitimBir-Sen e bakıp, Hiçbir şey yapmamıza gerek yok, bizim doğrudan başarılı olmamız için uğraşılıyor galiba diye düşünen fırsatçılara inat, kale gibi duran üyelerimiz ve kaleyi muhkemleştiren teşkilatımız kendinden bekleneni yaptı ve yıllardır Eğitim-Bir-Sen için Hele zoru bir görün de, boyunuzu görelim diyenlere en iyi cevabı verdi. Zorun karekökünü gören teşkilatın ne yapacağı böylece test edilmiş oldu. Müsebbibi sonradan belli olan ek ödemeyle ilgili atılan çelme ve yine aynı bakanın üslup ile icraatlarındaki işçilik hatalarına umut bağlayanlar, sosyal taban içerisinden, sonradan feshedilen, yeni bir sendikanın kurulmuş olmasını Allah verdikçe veriyor diye değerlendirdiler. Darı ambarının rüyasını görmeyi amorti saysınlar diyorum. Çünkü Eğitim-Bir-Sen kolay lokma olmadığını, hem sancılara neden olanlara hem de genel yetkiye ulaşmak için kendilerine nedenler bulanlara göstermiştir yılında 231 bin 472 olan üye sayısını 2013 yılında 251 bin 123 e çıkarıp, yetkiyi rüyada görenlerle aradaki farkı 25 bin 748 den 25 bin 876 ya yükselten Eğitim-Bir-Sen, kendisine duyulan güveni şimdiye kadar boşa çıkarmadığı gibi, bundan sonra da asla boşa çıkarmayacak, eğitim çalışanlarının yanında olmaya devam edecektir eğitim-öğretim yılı sona ererken, yetkiye özel bu bültenimizde; çözüm süreci, 1 Mayıs, teşkilat toplantıları, özlük ve özgürlük mücadelemize ilişkin faaliyetler, hukuk mücadelemizden örneklerle sizleri baş başa bırakıyor, Üstad Necip Fazıl ın dörtlüğü ile sizleri selamlıyorum: Sabrın sonu selamet / Sabır hayra alamet / Bela sana kahretsin / Sen belaya selam et. Ali Yalçın Genel Başkan Yardımcısı

3 içindekiler Genel Başkan Ahmet Gündoğdu: Türkiye nin En Büyük Sendikasının Bütün Mensuplarına Binlerce Teşekkür Bakan Avcı dan Acil Adım Atmasını İstedik 2 16 Zorlu Mücadelede Destan Yazdık YURTKUR da Yetkimizi Pekiştirdik 4 Hak, Emek, Barış ve Kardeşlik İçin 1 Mayıs ı Çanakkale de Bayram Havasında Kutladık 17 Ötekileştirilenlerin Yıllardır Özlemini Duyduğu Temel Haklara Kavuştuğu Bir Süreç Yaşanıyor MEB Kurum İdari Kurulu Nisan 2013 Toplantısı Yapıldı Ahmet Özer Ekmek, Özgürlük ve İnsan Onuru Bu Ülkeyi Yeniden İnşa Etmek İçin Sendikacılık Yapıyoruz Özer, Şanlıurfa Teşkilatlarımızla Biraraya Geldi Esat Tektaş Ders Alan Değil, Ders Veren Sendikacılık İstihdamda Güçlük Çekilen Yerlere Pozitif Ayrımcılık Yapılmalıdır Çözümün Gecikmesi Bizi Rahatsız Etmektedir Darbe Heveslisi Sendikaların Tozpembe Hayallerinin Pembesi Gitti Tozu Kaldı Murat Bilgin Büyük Doğuşun İşaretleri Teröre Kim Karşı Çıkarsa Akildir Sendikacılığımızın Ana Felsefesi, Sorunları Kaşımak Değil Çözümlere Taşımaktır Millete Ayak Bağı Olan Kanun ve İç Tüzüklerden Kurtulmalıyız Kılık-Kıyafet Yönetmelikle Belirlenir Hükmü Kaldırılsın Mevzuat Yeni Sisteme Uyarlanmalıdır Hedefi Yüksek Tutmak ve İstikameti Kaybetmeden Yürümek Gerekir Rotasyon Değil Teşvik İstiyoruz YURTKUR KİK Nisan 2013 Çalışma Raporu İmzalandı İLKSAN Bir Yıllık Aidata Karşılık Bir Ciklet Parası Veriyor Genel Merkez Kadınlar Komisyonu İstişare Toplantısı Gerçekleştirildi

4 Türkiye nin En Büyük Sendikasının Bütün Mensuplarına Binlerce Teşekkür 81 ilde hayat bulan ve ülkemizin en büyük sendikası olarak tüm Türkiye nin gözü kulağı olan Eğitim-Bir-Sen, 251 bin 123 üye sayısıyla yetkisini ve liderliğini perçinlemiştir. Eğitim-Bir-Sen in, kurulduğu günden bu yana, etkili ve yetkili sendika olma yolunda verdiği mücadele, Türkiye nin en büyük sendikası olma hüviyetiyle daha da anlam kazanmıştır. Mehmet Akif İnan ın, Ölüm bir tohumsa kefen zarında/gün olur fışkırır bir orman olur mısraları manasını bulmuş, dün görülen düşler bugün gerçek olmuştur. Bir çekirdekte bir filizi, bir filizde bir fidanı, bir fidanda ormanı düşleyenler; birçok olumsuzluğa rağmen güçlü teşkilat olduğunu bir kez daha tescil ettirmiştir. Eğitim çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarının geliştirilmesi için emek ve özgürlük mücadelesi verenler, daha önce olduğu gibi, bundan sonra da hiçbir siyasal yaklaşım ve ideolojinin kanatları altına girmeden, kendi dinamizmini oluşturan medeniyet ve değer odaklı yeni sendikal anlayışla sorunun parçası değil, çözümün paydaşı olmayı sürdürecektir. Örgütlenerek güçlenen, güçlendikçe yol alan Eğitim-Bir-Sen, temel hak ve özgürlükler noktasında elde ettiği kazanımlara paralel, insanca bir hayat için gerekli olan mali iyileştirmelerin de yapılması noktasında kararlı duruşunu sergilemeye devam edecek ve talepleri kazanıma dönüştürmenin mücadelesini verecektir. Sendikacılığı çağın ihtiyaçları ile örtüşen yeni bir sivil toplum örgütü anlayışıyla yöneterek gücümüze güç katmaya; kavgayla, çatışmayla birtakım ideolojilere pelesenk olmadan, ortak akıl ve uzlaşı felsefesiyle çalışanlarımızın haklarını gündeme taşımaya devam ediyoruz. Aldığımız yetki, milletimizin değerleriyle barışık tüm eğitim çalışanlarımızın verdiği yetkidir. Bu yetkiyi kullanırken, temsil ettiğimiz çalışanlarımızın değerleri rehberimiz oldu, olmaya da devam edecektir. Temsil ettiğimiz camianın taşıdığı misyonun bilincindeyiz. İllegal yapılanmalara karşı olan herkesi kucaklama anlayışıyla çalışanlarımızı temsil etmeye devam edeceğiz. Biz, bu topraklar üzerinde yaşayan her bir fert, bu ülkenin en değerli vatandaşlarıdır anlayışıyla hareket ediyoruz. Bir yandan bize bu yetkiyi veren çalışanlarımızın işlerini insanca yapabilmeleri, hayatını onurlu bir şekilde sürdürmeleri için demokratik düzenimizin bir gereği ve çağdaş toplum yönetiminin öngördüğü yöntemlerle hayatını idame etmeleri yönündeki mücadelemizi sürdürürken, diğer yandan bin yıllık geçmişi ile bu topraklar üzerinde yaşayan bu milletin barış ve kardeşlik içerisinde nice bin yılları birlikte yaşamalarını sağlayacak çalışmalara öncülük ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, biz bir eğitim sendikasıyız. Eğitim çalışanlarının sendikasıyız. Hizmetlisiyle, şefiyle, öğretmeniyle, akademisyeniyle, bütün eğitim çalışanlarıyla bir aileyiz. Eğitimciler, tarih boyunca toplumda lider olmuş, sınıfta öğreten, örnek alınan, bulunduğu ortamlarda akıl üreten, taklit edilen birer rol modeldir. Tarih boyunca bir yandan mevcut bilgi, tutum ve değerleri yeni nesillere aktarma işlevi görürken, aynı zamanda yeni değerleri, değişimi ve dönüşümü de üstlenen aktif liderler olagelmişlerdir. Eğitimciler, bu özellikleri ile hem gelenekçidir hem de değişimcidir. Değerleri, toplumun değerleri ile örtüşür. Toplumla çatışma halinde olamaz. İnsanları renklerine, doğum

5 yerlerine, ideolojilerine, düşüncelerine göre tanımlamaz. Eğittiği öğrencisine, kimin çocuğu olduğuna, hangi bölgeden geldiğine bakarak öğrenme stratejilerini tayin edemez. Çünkü o, herkesi Allah ın yaratığı bir insan olarak görür. Eğitimcinin bu tutumu, doğuştan gelen bir özellik değildir. Bu tutum, işinin tabiatı gereğidir ve böyle olmak zorundadır. Aksi halde futbol fanatiği gibi öğrencilerini ve hizmet ettiği toplumun sadece uç bir kesimini temsil eder ki, bunun adı da eğitimci olamaz. Üyelerimizin emeğini değerli kılmak, ekmeğini büyütmek ve özgürlüklerini genişletmek için ortaya koyduğumuz mücadele sadece çalışma hayatını değil, bütün toplumsal hayata ve bütün bireylere insanca, insan onuruyla yaşama imkânı sağlamayı da amaçlıyor. Çünkü biz, asrın idrakiyle donanmış bir sivil toplum örgütü olarak, bir yandan medeniyetimizi ihya etmek, diğer yandan da hakkı, adaleti, eşitliği bütün dünya üzerinde hâkim kılmayı hedef edinen bir bilincin inşası için sendikacılık yapıyoruz. Tam da bu yüzden örgütümüz öncülüğüyle ve bütün üyelerimiz soylu mücadelenin liderliğiyle donanmış bir şekilde emanetçisi olduğumuz bu davayı taşıdığımız zirvede kalması için daha fazla yorulacağız, daha fazla sorumluluk alacağız. Baki kalan kubbede hoş bir seda olmanın, çıkardığınız sesin yüksekliği yanında söylediğiniz sözün değeri, ortaya koyduğunuz emeğin büyüklüğüyle mümkün olabileceğini akıldan çıkarmadan, hem üye sayımızı hem kazanımlarımızı hem de ufkumuzu büyütmenin derdi ile yol almaya devam edeceğiz. Biz bu başarıyı, toplumumuzun kabul etmiş olduğu değerlerle birlikte hareket etmemizden ve barışık yaşamaktan; hizmetli, memur, şef, akademisyen ve öğretmenlerimizin itibar kaybına karşı vermiş olduğumuz kararlı mücadelemizle yakaladık. İşte bu nedenledir ki, sendikamız insanoğlunun fıtratına aykırı olan yasakçı zihniyetlerin ürünü olan kılık-kıyafet yasağının kaldırılmasını ve serbest olmasını savunmaktadır. Bu anlayışımızın pratik bir sonucu olarak milyonlarca imza toplayarak ve sivil itaatsizlik eylemleriyle yasağı tanımadığımızı ilan ettik. Şimdi görev hükümete düşüyor. Sonuç alınıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu mücadelemizde gücümüzü özgürlükçü üyelerimizden ve bu üyelerimizin yaptığı işin bir parçası olduğu inancımızdan almaktayız. Sendikamızın yakalamış olduğu bu başarının altında, eksikliklerimizi ve imkânsızlıklarımızı bir kavga aracı olarak değil, bir yardımlaşma kaynağı görerek hareket etme anlayışı vardır. Bu nedenle, ülkeyi ırkçılık temeli üzerinde birbirine düşürmeye çalışan, barış ve huzur içinde insanlarımızın farklılıklarını zenginlik olarak değil de, bir başkasına baskı aracı olarak kullanmak için körükleyen herkesin karşısında olduk ve bundan sonra da olacağız. Milletimizin mutluluğu için ödenmesi gereken bir bedel varsa ödeyeceğiz. Kabullendiğimiz bu ilkelerden dolayı çözüm sürecinin sekteye uğramaması için her türlü fedakârlığı göstermeye devam edeceğiz. Bunun için akil adamız. Bunun için akil milletimizle buluşuyoruz. Bunun için yurdumuzun her yerini karış karış dolaşıyoruz. Evet, biz Türkiye yiz. Biz Laz ın, Kürt ün, Çerkez in, Türk ün, dolayısıyla herkesin sendikasıyız. Herkesin hakkının, hukukunun savunucusuyuz. Tıpkı başını örtenin de, örtmeyenin de, siyahın da, beyazın da savunucusu olduğumuz gibi. Olmaya da devam edeceğiz. Ulaştığımız bu başarıyla meyveli ağaç gibi dallarımız şükür için eğilecek ve bir gözümüzü yere dikerek geldiğimiz yeri unutmayacağız. Bunun için her an kendimizi muhasebe içinde tutmamız ve diri kalmamız gerekmektedir. 1 milyon eğitim çalışanımız var. Bu nedenle yapacağımız daha çok iş var. Milletimizin kültürel yapısına göre politikalar belirlemeye ve çalışanlarımızın haklarını kazanmaya devam ettikçe, inşallah daha büyük başarılara imza atarız. Rakiplerine fark atan, sendikacılıkta fark yaratan sendikal anlayışımız; hedefimizi, bütün eğitim çalışanlarını Eğitim-Bir-Sen e üye yapmak olarak ilan etmeyi gerektiriyor. Çalışanlarımız bize güvendikçe, bize destek verdikçe sadece çalışanlarımız değil, ülkemizin tüm insanları bu güçten olumlu olarak etkileneceklerdir. Çünkü bizim gücümüz, geçmişte birtakım sendikaların yaptığı gibi, milletin düşmanlarına değil, milletin kendisine hizmet edecektir. Bize verilen her destek çalışanlarımıza, refaha, özgürlüklere ve kardeşliğe verilmiş bir destektir. Örgütlülüğümüz arttıkça iyiliği çoğaltma, kötülüğü azaltma, kazanımları artırma, mağduriyetlere son verme noktasında çok daha etkili olacağız. Küresel kapitalizme, sömürüye, işsizliğe, yoksulluğa ve zulümlere de dur diyebileceğiz. Çünkü biz, Sendikal mücadelemiz, Türkiye nin geleceğini yeniden inşa etmek adına erdemliler hareketidir sözleriyle vizyonumuzu belirleyen Mehmet Akif İnan ın, milletimizin mutabakat metnini yazan Mehmet Akif Ersoy un mirasçılarıyız. Bu derin hissiyat ve duygularla başta üyelerimizi olmak üzere, şube başkanı ve yönetiminden, ilçe ve işyeri temsilcilerimize tüm teşkilatımızı, disiplinli, istikrarlı ve ihlâslı çalışmalar neticesinde elde ettiği başarıdan ötürü kutluyor; örgütlenme çalışmalarında başarılar diliyor, yolumuz açık, yolculuğumuz bereketli, Allah yar ve yardımcımız olsun diyorum. Ahmet Gündoğdu Genel Başkan Sayı: 68 Mayıs 2013 Eğitim-Bir-Sen 3

6 ZORLU MÜCADELEDE DESTAN YAZDIK 2009 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde aldığımız yetkinin açtığı yoldan ilerleyerek 2011 yılında genel yetkiyi alan sendikamız; 2012 yılında yetkiyi güçlendirirken, 2013 yılında karşımıza çıkan her türlü zorluğa rağmen peşimizden gelmeye çalışan sendika ile aradaki farkı daha da artırarak adeta destan yazmıştır yılında YURTKUR da olan üye sayımızı 2013 Mayıs ayı itibarıyla e, üniversitelerde olan üye sayımızı e, Milli Eğitim Bakanlığı nda ise olan üye sayımızı e çıkararak, TODAİE deki 13 üyemizle birlikte toplamda üye sayısına ulaştık yılında peşimizden gelmeye çalışan sendikayla aramızda olan üye farkını ya çıkararak yetkimizi pekiştirdik. Yıllarca toplu görüşme masasında eğitim çalışanlarını temsil edemeyip, ilk toplu sözleşme masasında sağladığımız kazanımlar kadar toplamda kazanım üretemeyenler; 8 defa toplu görüşme yapıp 6 sı mutabakatsızlıkla sonuçlandığı halde bir kez dahi iş bırakamayanlar; ilk toplu sözleşmede Ek ödeme yoksa imza da, iş de yok deyip gereğini yapmamıza rağmen yaşanan süreci fırsat olarak görmüş, bakanlık eksenli üslup ve icraatlardaki işçilik hatalarına umut bağlamış; sosyal taban içerisinden, sonradan feshedilen, yeni bir sendikanın kurulmuş olmasına ise adeta ellerini ovuşturmuşlardır. Her şeye rağmen, sorunlardan beslenmek yerine, çözümlerle güçlenen sendikal anlayış, zorlu mücadelede destan yazıp beklentileri boşa çıkarmış, ellerini ovuşturanların ise ellerini boş döndürmüştür. Zorlukları yenmeyi alışkanlık haline getiren Eğitim-Bir-Sen, adeta imkânsız görüleni gerçekleştirmiş, yetki mücadelesinden, fırsat bekleyenlere inat, daha da güçlenerek çıkmıştır. Eğitim-Bir-Sen in, kurulduğu günden bu yana, en etkili ve yetkili sendika olma yolunda verdiği mücadele, Türkiye nin en büyük sendikası olma hüviyetiyle daha da anlam kazanırken, Mehmet Akif İnan ın, Ölüm bir tohumsa kefen zarında/gün olur fışkırır bir orman olur mısraları manasını bulmuş, dün görülen düşler bugün gerçek olmuştur. Ünlü filozof Alfred in, Büyük düşler kuranlar, düşlerini gerçekleştirmez, aşarlar sözünde olduğu gibi, bir çekirdekte bir filizi, bir filizde bir fidanı, bir fidanda ormanı düşleyenler; her türlü badireye rağmen güçlü teşkilat olduğunu bir kez daha tescil ettirmiştir. Eğitim çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarının geliştirilmesi için emek ve özgürlük mücadelesi verenler, hiçbir siyasal yaklaşım ve ideolojinin kanatları altına girmeden, kendi dinamizmini oluşturan medeniyet ve değer odaklı yeni sendikal anlayışla sorunun parçası değil, çözümün paydaşı olmayı sürdürecektir. Örgütlenerek güçlenen, güçlendikçe yol alan ve yol açan Eğitim-Bir-Sen, temel hak ve özgürlükler noktasında elde ettiği kazanımlara paralel, insanca bir yaşam için gerekli olan mali iyileştirmelerin de yapılması noktasında kararlı mücadelesine hız kesmeden devam edecek, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da sorun çözmeyi sürdürerek, talepleri kazanıma dönüştürmenin mücadelesini verecektir. Genel yetkimizin üyemize, ülkemize ve tüm eğitim çalışanlarına hayırlı olmasını diliyor; Mehmet Akif İnan ın, Kim demiş her şeyin bitişi ölüm/destanlar yayılır mezarımızdan mısralarındaki sırrın tecelli edişine katkı sunan üyelerimize, zorluklar karşısında ve en zor zamanda adanmışlık örneği sergileyerek destanlaşan teşkilatımıza sonsuz teşekkür ediyoruz. 4 Eğitim-Bir-Sen Mayıs 2013 Sayı: 68

7 Hak, Emek, Barış ve Kardeşlik İçin 1 Mayıs ı Çanakkale de Bayram Havasında Kutladık Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü nde, emeğin değerini korumak, ekmeğimizi çoğaltmak, hakça paylaşmak, birliğimizi ve kardeşliğimizi haykırmak; bizi bir kılan, diri kılan Çanakkale ruhunu millet olarak yeniden yaşamak, unutanlara ve unutturanlara hatırlatmak için Çanakkale deyiz dedi. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü nü Çanakkale de kutladık. Türkiye nin dört bir yanından gelen üyeler, saat dan itibaren Kordon boyunda buluştu ve ellerinde pankartlarla isteklerini dile getirdi. Coşkulu ve bayram havasında geçen kutlamalar, halk oyunları gösterileriyle başladı. Sık sık, Sevgi, birlik, kardeşlik, Memur-Sen de birleştik, İşte Çanakkale ruhu, işte Memur-Sen, İnanca saygı, başörtüye özgürlük, Zincirler kırılsın, Ayasofya ibadete açılsın sloganlarının atıldığı kutlamalarda birlik, kardeşlik ve barış mesajları verildi. Kardeşlik Hukukunun Yaşayan Modeliyiz Folklor gösterilerinin ardından kürsüye çıkan Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, 1 Mayıs ı, emek ve dayanışma kavramlarının anlamlı kıldığını ifade ederek, şunları söyledi: Çanakkale, her iki kavramın da zirve yaptığı, insanî ve imanî duruşlara zemin olmuş bir coğrafyadır. Bağımsızlığa, imana, inanca ve medeniyete yönelik, yedi düvele karşı bütün bedenini, gücünü, idrakini ortaya koyarak verilen direnişten daha büyük, daha anlamlı bir emek olabilir mi? Çanakkale ruhu, renkleri, dilleri, ırkları, kavimleri, kıtaları, meşrepleri, mezhepleri farklı olanları; kadınları, erkekleri, anaları, çocukları, devleti, milleti, şehitleri, gazileri, birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhuyla yoğuran mayadır. İşte bu yüzden Çanakkale deyiz. Biz, fitnenin, bölücülüğün, terörün, ötekileştirmenin milletin kardeşlik pınarını kirletmesine izin vermeyen Çanakkale yiz. Biz, Türk, Kürt, Laz, Arap, Çerkez ve Acem i ile 81 Çanakkale inşa etmiş Türkiye yiz. Biz, insanlar ya dinde kardeşin ya yaradılışta eşindir, eşitindir idrakini seslendiren bir medeniyetin mensuplarıyız. Bağımsızlık için birlikte savaşmayı, kardeşlik zemininde bir ve beraber yaşamayı başarmış bir ceddin nesliyiz. Çalışanların hakkını arayan ve koruyan, haksızlığa direnen, kardeşlik hukukunu inşa ve ihya eden gönül elçileriyiz. Memur-Sen, kardeşlik hukukunun yaşayan modelidir. Memur-Sen, medeniyet, iman, ihlas, kardeşlik, özgürlük, vicdan ve demokrasi diyen herkesle paydaştır. Emeğe değer veren, ekmeği büyütmek için mücadele eden, millete vurulmak istenen prangaları kıran, terörden uzak duran, akan kanı durdurmak için çaba gösteren herkesle, her kesimle beraberdir. Biz, Asil Bir Medeniyetin Akil Örgütü Olarak Yol Alıyoruz Çözüm sürecine de değinen Gündoğdu, terörün kendine mesken tutmaya çalıştığı illerde yaşayan vatandaşlarımızın mahrumiyetinin, mağduriyetinin sona ermesi için çaba sarf ettiklerini belirterek, Sadece üyelerimizin değil, bütün kamu görevlilerinin can güvenliği meselesi yaşamadan kamu hizmeti sunabilmesi, herkesin eşit vatandaşlık temelinde kamu hizmetlerinden yararlanabilmesi hedefiyle sendikacılık yapıyoruz. Milletin temsilcisi olarak, sözümüzü, sesimizi, gündüzümüzü, gecemizi, gücümüzü, enerjimizi millet adına sarf ediyoruz. Biz, asil bir medeniyetin akil örgütü olarak yol alıyoruz. Hakka, hakikate, huzura ve kardeşliğe giden yolları buluyoruz. Bu idrakle milletin birliğine, kardeşliğine ve huzu- Sayı: 68 Mayıs 2013 Eğitim-Bir-Sen 5

8 runa kast eden terör belasının sona ermesi için dün olduğu gibi bugün de sorumluluk alıyoruz. Akil insanlar heyetinde niye yer aldığımızı sorgulayanlar, kendi zihinlerindeki ihanet zehrini bize bulaştırmaya çalışanlar, yargılanacaksınız, hesap vereceksiniz diyerek bizi tehdit ettiğini sananlar var. Akıl yoksunu, izan yoksulu mahfillerin saldırısı bizi ümitlendiriyor. Doğru yolda olduğumuza olan inanç ve kanaatimizi artırıyor. İşte bu yüzden, şehitlerimizin aziz hatıralarına halel gelmemesini, gazilerimizin ve şehit yakınlarımızın incitilmemesini kırmızı çizgimiz ilan edip çıktığımız bu yola inançla ve kararlılıkla devam ediyoruz ifadelerini kullandı. Çalışma Şartlarımız Uygun Hale Getirilsin Sendika olarak taleplerini dile getiren Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, şöyle konuştu: Kamu görevlilerinin haklı beklentilerini hep birlikte bir kez daha haykırıyoruz. 4/B ve 4/C liler başta olmak üzere bütün sözleşmeliler ve geçici personel hemen kadroya alınmalıdır yılından sonra göreve başlayan personele 1 derece verilmelidir. Yardımcı hizmetler sınıfı personeline ek gösterge verilmelidir. Disiplin cezalarının affına ilişkin kanuni düzenleme yapılmalıdır. Yıllık izinler iş günü esasına göre düzenlenmelidir. Bütün istihdam türlerinde izin süreleri eşit hale getirilmelidir. Fazla çalışma ücreti kapsamındaki mağduriyetler giderilmeli, mesai ücretleri artırılarak ödenmelidir. Sosyal güvenlik primi ödenmiş bütün çalışmalar, kazanılmış hak aylığında değerlendirilmelidir. Emekli ikramiyesindeki 30 yıllık süre sınırlaması kaldırılmalıdır. Fiilen çalışılan dönemdeki maaş ile emekli maaşı arasındaki makas daraltılmalı, emekliler de eş ve çocuk yardımlarından yararlanmalıdır. Öğretmen ve akademik personel başta olmak üzere 666 sayılı KHK nın mağdur ettiği kamu görevlilerinin ek ödeme mağduriyeti giderilmelidir. Statü yönüyle ayırım yapılmaksızın kadın kamu görevlileri, daha az gece nöbeti ve gece vardiyası görevi yapmalıdır. Engelli kamu görevlilerinin çalışma hayatına ilişkin engelleri kaldırılmalı ve yöneticilik görevlerine atanmada eşit birer aday olmaları sağlanmalıdır. Güvenlik hizmeti sunan kurumlardaki sivil personel başta olmak üzere sendikal örgütlenme engelleri ve yasakları kaldırılmalıdır. Sendika kurdukları için görevlerine son verilen emniyet personeli Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda görevlerine iade edilmelidir. Kamu görevlilerine rücu edilen tazminatlara karşılık kurum tarafından mali sorumluluk sigortası yaptırılmalıdır. Adaylık dönemi içinde alınan disiplin cezası sebebiyle göreve son verilmesi uygulamasına son verilmelidir. Bu yılki toplu sözleşme görüşmeleri Ramazan Bayramı na denk geliyor. Bu yılki toplu sözleşmelerde kamu işvereninin bize bayramı zehir etmeyecek ve çifte Bayram yaşatacak bir anlayışla masaya gelmesini bekliyoruz. 6 Eğitim-Bir-Sen Mayıs 2013 Sayı: 68

9 Zincirler Kırılsın, Ayasofya İbadete Açılsın Hükümetten, Ayasofya ile ilgili bir beklentileri olduğunu söyleyen Gündoğdu, Zincirler kırılsın, Ayasofya ibadete açılsın şeklindeki milli talebimiz bugünlerde toplumun bütün kesimleri tarafından imza kampanyaları, eylemler ve mitinglerle Türkiye gündemine taşınmıştır. Artık milletin talebi doğrultusunda Fatih in mirası Ayasofya Camii ibadete açılmalıdır. Hükümet gerekeni bir an önce yapmalıdır dedi. Tarihçi Yazar ve Akil İnsanlar Marmara Grubu üyesi Mustafa Armağan ise, birlik ve beraberlik mesajları verdi. Anadolu insanının bu topraklar üzerinde iki büyük imparatorluk kurduğunu kaydeder Armağan, birlik sağlandığı takdirde bir üçüncü imparatorluğun kurulmaması için herhangi bir engelin olmadığını vurguladı. Kadınların Hakları ya İhlal ya da İhmal Ediliyor Bu ülkede kadınların eğitim, çalışma ve siyaset haklarının ya ihlal ya ihmal edildiğini kaydeden Gündoğdu, Bu ülkede kamu çalışanlarının kılık-kıyafeti dahi darbecilerin tek tipçi zihniyetiyle belirlendi. Müesses nizam; kravatsız erkek memuru, başörtülü kadın memuru kendisi için tehlike olarak kabul etti. Sakalın risk, bıyık şeklinin siyasi simge kabul edildiği bir algı oluşturuldu. Ayakkabı modeli, topuk şekli, kumaş cinsi ve rengi devletin amir hükmü olarak dizayn edildi. Nasıl giyineceğine devlet tarafından karar verilen kamu görevlisi kavramı hukuk alemine dahil edildi. Bu ülkenin ufkunu kapatanlarla uğraşmak yerine, inandığı için başını kapatanlar hedef haline getirildi. Biz buna itiraz ve isyan ettik. Kılık-kıyafet özgürlüğümüzü kazanmak için mücadele ettik. Bir ay gibi kısa sürede, milletimizin desteğini ifade eden 12 milyon 300 bin imza topladık kişilik anketlerin gazetelere manşet olduğu, siyasiler tarafından itibar edildiği bir ülkede, 12 milyon 300 bin kişinin aynı yöndeki iradesini hükümetin dikkate almasını, darbe ürünü 82 model yasakçı yönetmeliği yırtıp atmasını bekliyoruz diye konuştu. Çanakkale Destanı Gelecek Nesillere İyi Anlatılmalı Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, kutlamaların ardından Çanakkale destanının yazıldığı tarihi mekânları ziyaret etti. Tarihçi-Yazar Mustafa Armağan, Eğitim-Bir-Sen Çanakkale Şubesi yöneticileri ve Memur-Sen il temsilcileri ile birlikte, Şehitlik, Seyit Onbaşı, Namazgah Tabyası, 57. Alay, Mehmetçiğe Saygı Anıtı, Meçhul Asker Anıtı gibi birçok tarihi mekanı gezen Gündoğdu, Bu manzaradan etkilenmemek mümkün değil. Adımınızı attığınız her yerde şehitlerin aziz hatırası var. Bunun kıymetini bilmeliyiz dedi. Gündoğdu, şunları kaydetti: Burada bir destan yazıldı. Bu destanı hem şimdiki kuşaklara hem de gelecek nesillere çok iyi anlatmamız lazım. Çanakkale, bir milletin verdiği varlıkyokluk mücadelesinin adıdır. Vatan için, millet için, kutsal değerler için mücadelenin adı olan Çanakkale nin her karışı ayrı bir destandır. Türk ü, Kürt ü, Laz ı, Çerkez i koyun koyuna yatmaktadır. Şanlı bayrağımızdaki al renkte hepsinin kanı bulunmaktadır. O yüzden Çanakkale deki birlik ve beraberlik ruhunu yeniden tesis etmemiz lazım. Başörtülü Kamu Çalışanına Bedel Ödetildi Çanakkale Savaşı nda başında örtüyle cepheye mermi taşıyan anaların, ninelerin üzerinden fedakârlık destanları anlatıldığını dile getiren Ahmet Gündoğdu başında örtüsüyle sağlık hizmeti sunan, eğitim hizmeti veren, yazan, çizen kamu görevlilerine bedel ödetildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti: Daha fazla bedel ödememek için bu ucube yönetmeliği yok saydık. 18 Mart ta başlattığımız sivil itaatsizlik eylemiyle birlikte darbe ürünü yasakları fiilen kaldırdığımızı bir kez daha ilan ediyoruz. Fiilen kaldırdığımız yasağın hukuken hala kalkmamış olmasını da sivil iradeye, millet iradesine karşı itaatsizlik olarak değerlendiriyoruz. Sayı: 68 Mayıs 2013 Eğitim-Bir-Sen 7

10 MEB Kurum İdari Kurulu Nisan 2013 Toplantısı Yapıldı Milli Eğitim Bakanlığı Nisan 2013 Kurum İdari Kurulu Toplantısı, Müsteşar Yardımcısı Zübeyir Yılmaz, İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hikmet Çolak, Ortaöğretim Genel Müdür Vekili Hülya Ertürk Koç, Sendikalar Grup Başkanı Salih Altuntaş, Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, Genel Başkan yardımcıları Ali Yalçın, Ramazan Çakırcı ve Hukuk Müşaviri Harun Kale nin katılımıyla bakanlıkta gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Ahmet Özer, görüşmelerin çözüm odaklı olabilmesini, talepleri doğrultusundaki düzenlemelerin en kısa sürede gerçekleştirilerek, eğitim çalışanlarının anayasal ve evrensel insan hakları standardına uygun bir şekilde sosyal, mali, özlük haklarının ve çalışma ortamının iyileştirilmesini, daha huzurlu bir çalışan kitlesi oluşturulmasını, çalışma barışının sağlanmasını ve yüksek performansa ulaşılmasını temenni ettiklerini söyledi. Önerilerinin, eğitim çalışanlarının tüm sorunlarını içermediğini ifade eden Özer, Bu teklifler, eğitim çalışanlarının güncel ve acil sorunları göz önüne alınarak hazırlanmıştır. Sunulan tekliflerin tamamının kabulü mümkün olup somut, makul ve uygulanabilir önerilerimizin gerçekleştirilmesini istiyoruz dedi. Toplantıda, 21 maddeden oluşan tekliflerimiz görüşüldü. İlgili birimleri ilgilendiren konularla çalışma yapıldıktan sonra, mutabakat sağlanan maddeler imzalanacak. Kurum İdari Kurulu nda çözüme kavuşturulmasını istediğimiz konular şu şekilde: -Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik, Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği, Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği, Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği ile genel idare hizmetleri sınıfı, teknik hizmetler sınıfı ve yardımcı hizmetler sınıfı çalışanlarının atama ve yer değiştirme işlemlerine ilişkin yönetmelik çalışmalarının, başta yetkili sendika olmak üzere, sendikaların görüşlerinin alınmak suretiyle tamamlanması sağlanmalıdır sayılı Kanun un 4/B maddesi kapsamında sözleşmeli öğretmen olarak görev yapmakta iken KPSS puan üstünlüğüne göre memuriyet kadrolarına ilk defa atananlara 632 sayılı KHK ile memuriyet kadrolarına geçirilenlere tanınan hakların aynısı tanınmalıdır KPSS ile ilgili şaibeden dolayı 4 ay geç ataması (Aralık 2010 ataması) yapılan öğretmenlerin, kendi istek ve iradeleri haricinde gelişen bir olay nedeniyle üç yıllık hizmet sürelerini tamamlayamamalarından doğan mağduriyetleri giderilmeli, isteğe bağlı yer değişikliği hakkı verilmelidir. -Belleticilik görevi yürüten tüm öğretmenlere, kadrolarının bulunduğu okul ayrımı gözetilmeden ve aynı okulda çalışıp çalışmadıklarına bakılmaksızın aynı görev için aynı ek ders ücreti verilmelidir. -Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği sınavları gerçekleştirilerek, en geç iki yıllık periyotlarla yinelenmelidir yılında duyuru yapılarak başvuruları alınan, daha sonra duyurudan vazgeçilen unvan değişikliği sınav süreci yeniden başlatılmalıdır. -Teknik Hizmetler, Genel İdare Hizmetleri ve Yardımcı Hizmetler sınıfı çalışanları için, öğretmenlerde olduğu gibi, hizmet puanı üstünlüğü esasına göre belli dönemlerde atama ve yer değiştirme imkânı sağlanmalıdır. -Öğretmenlere il içi ve iller arası isteğe bağlı olarak karşılıklı yer değiştirme (becayiş) hakkı verilmelidir. -Genel liselerin Anadolu liselerine dönüştürülmesine ilişkin 2010/30 sayılı Genelge gereği söz konusu dönüşüm süreci bu yıl (2013) itibarıyla sonuçlanacaktır tarihli ve sayılı Resmî Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Fen Liseleri ve Sosyal Bilimler Liselerinin Öğretmenleri ile Güzel Sanatlar ve Spor Liselerinin Beden Eğitimi, Müzik ve 8 Eğitim-Bir-Sen Mayıs 2013 Sayı: 68

11 Görsel Sanatlar/Resim Öğretmenlerinin Seçimi ve Atamalarına Dair Yönetmelik in 26. maddesiyle, tarihli ve sayılı Resmî Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri, Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri ile Her Türdeki Anadolu Liseleri Öğretmenlerinin Seçimi ve Atamalarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmakla Anadolu liselerine sınavla öğretmen ataması uygulamasına son verilmiştir. Ancak, uygulamada Anadolu liseleri bünyesinde Düz Lise (Genel Lise)-Anadolu Lisesi ayrımı yapılmakta, özellikle norm kadro uygulamasında dönüşüm süreci devam eden Anadolu liselerindeki alanlar bazındaki norm kadroların ayrı ayrı tutulduğu görülmektedir. Yasal anlamda hiçbir dayanağı bulunmayan bu uygulamaya son verilerek, 2013 yılı il içi ve iller arası atama ve yer değiştirme süreci başlamadan önce eğitim kurumlarının alanlar bazında normları yeniden güncellenmeli, alanları itibarıyla atanabilecek durumda bulunan öğretmenlerin Anadolu liselerine yer değiştirmelerinin önündeki fiili engel bir an önce kaldırılmalıdır. Bu kapsamda ivedilikle Anadolu liselerinde norm kadro kargaşasına son verecek bir düzenleme yapılmalı, beraberinde Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik hükümleri 2010/30 sayılı Genelge sonuçları gözetilerek yeniden düzenlenmelidir yılı il içi ve iller arası zorunlu, isteğe bağlı ve özür durumu kapsamında atama ve yer değiştirme takvim ve kılavuzunun hazırlanma tarihi gelmiş olmasına rağmen, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği nde gerekli düzenlemeler gerçekleştirilmemiştir. Söz konusu düzenlemeler bir an önce yapılmalı, kılavuzlar bu kapsamda ilan edilmelidir. -İl içi ve iller arası alan değişikliği ve bu suretle yer değişikliği yapmış olmakla birlikte yeni alanlarına uyum sağlayamayan öğretmenlere Haziran ayı içinde bir defaya mahsus olmak üzere isteğe bağlı alan değişikliği iptal hakkı verilmelidir. -İl içi ve iller arası atama ve yer değişikliği işlemleri başlamadan evvel, başta 6287 sayılı Kanun sonrasında ilkokul ve ortaokul olarak ayrıştırılan eğitim kurumları olmak üzere, tüm eğitim kurumlarının hizmet alanları ve hizmet puanları yeniden belirlenmelidir. -Ekim 2009 tarihli Kurum İdari Kurulu nda alınan, Kariyer basamaklarında yükselmeye yönelik olarak Anayasa Mahkemesi nin iptal ettiği hükümler göz önünde bulundurularak, yeniden uygulayabilmek amacıyla ilgili mevzuatında gerekli değişikliklerin yapılarak sınav açılmasına yönelik çalışmaların başlatılarak en kısa zamanda sonuçlandırılması kararı yürürlüğe konulmalı; bu amaçla kariyer basamaklarına ilişkin hukuki düzenleme bir an önce yürürlüğe konularak sınav takvimi açıklanmalıdır. -Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik te değişiklikler bir an önce yapılmalıdır. İlköğretim kurumlarının 6287 sayılı Kanun sonrası ilkokul ve ortaokul olarak ayrılmasından dolayı özellikle yönetici normları belirlenirken mevcut şartlar gözden geçirilmelidir. Bu kapsamda; Sayı: 68 Mayıs 2013 Eğitim-Bir-Sen 9

12 a)ilkokul yöneticileri için 150 öğrenci sayısının 100 e, 601 sayısının ise 400 sayısına çekilmesine yönelik değişiklik yapmalıdır. b)aynı şekilde rehber öğretmen normu için 250 olan öğrenci sayısı 150 öğrenciye düşürülmelidir. c)6287 sayılı Kanun la ilkokul ve ortaokul olarak belirlenen okullar ile genel liselerin Anadolu liselerine dönüşmesine bağlı olarak sınıf, şube ve ders yükü bazında seçmeli dersler dikkate alınarak norm kadrolar bir an önce belirlenmeli, il içi ve iller arası yer değiştirmeler başlamadan önce ilan edilmelidir. -İlköğretim kurumlarındaki haftalık ders saati sayısı 30 iken, 5 ve 6. sınıflarda 36 saate, 7 ve 8. sınıflarda ise 37 saate çıkarılmıştır. Uygulama sonuçları, bu durumun pedagojik açıdan olduğu kadar eğitim kurumlarındaki fiziki yetersizlik açısından da olumsuz neticelere sebebiyet verdiğini ortaya koymaktadır. Yapılan değişiklik ile öğrencilerin dinlenme ve sosyal faaliyetlere ayıracak zamanları kalmamıştır. Bu nedenle, haftalık ders saati sayısı yeniden 30 a düşürülmeli ya da haftalık ders saati azami 35 saat olarak düzenlenmelidir. Taşımalı eğitim kapsamında bulunan öğrencilerin eğitim kurumlarındaki haftalık ders saatleri arasındaki farklılık nedeniyle, farklı türdeki eğitim kurumlarında eğitim gören ancak aynı servisle taşınan öğrencilerin dersi erken bitenin, bitmeyen diğer öğrencileri bir-iki saat beklemesiyle mağduriyetler yaşanmaktadır. Eğitim kurumları arasındaki haftalık ders saati farklılıklarının giderilmesi halinde taşımalı kapsamda bulunan her türdeki öğrencilerin giriş ve çıkış saatleri paralel hale getirilmelidir. -Teknoloji Tasarım ve Bilişim Teknolojileri öğretmenlerinin müfredattaki değişikliklerden dolayı alanlarında daralma yaşanmaya başlamıştır. Diğer yandan, Fatih Projesi kapsamında bu türden niteliklere sahip personel ihtiyacı da artacaktır. Bu itibarla, Talim ve Terbiye Kurulu kararları ve müfredat gözden geçirilerek, teknoloji tasarım öğretmenlerinin alanları için yeni düzenleme yapılmalıdır. Bilişim Teknolojileri öğretmenleri için ise, Fatih Projesi kapsamında tüm okullara birer Bilişim Teknolojileri rehber öğretmeni normu verilerek, mağduriyetleri giderilmelidir. -Özür grubuna bağlı yer değiştirme talebinde bulunan ancak talep ettikleri eğitim kurumlarına atamaları yapılamayan öğretmenlerin, istekleri dikkate alınarak yer değiştirmek suretiyle atanmak istedikleri İl emri ne atamaları sağlanmalıdır. -Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarında, Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı na dâhil kadrolarda çalışanların haricindeki personelin çocukları da, İlköğretim ve Ortaöğretimde Parasız Yatılı veya Burslu Öğrenci Okutma ve Bunlara Yapılacak Sosyal Yardımlara İlişkin Kanun un 4. maddesi kapsamında parasız yatılı veya burslu okuma hakkından yararlandırılmalı; bu personelin çocukları, İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumlarında Parasız Yatılılık, Burs ve Sosyal Yardımlar Yönetmeliği nin 10. maddesinin birinci fıkrasında yer alan, çalışan, emekli olan veya vefat eden öğretmen çocuklarına tanınan yüzde 15 lik kontenjan içinde değerlendirilmelidir. -Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında çalışan personel yönünden, parasız yatılılık ve bursluluk sınavına katılacak öğrencilerde aranacak şartlara dair İlköğretim ve Ortaöğretimde Parasız Yatılılık, Burs ve Sosyal Yardımlar Yönetmeliği nin 5. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi hükmü yerine; ailenin bir önceki mali yıla ait yıllık gelir toplamından fert başına düşen net miktarın, içinde bulunulan mali yılın Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu nun (M) işaretli cetvelinde belirtilen Milli Eğitim Bakanlığı okul pansiyon ücretinden en azının yedi katını geçmemek kaydıyla maddi imkânlardan yoksun bulunmak şartı aranmalıdır. -Milli Eğitim Bakanlığı nın merkez ve taşra teşkilatı ile bakanlığa bağlı tüm kurum ve kuruluşlarda çalışan personel, mesai saatleri içinde ve resmi görevlerinin ifasında kamu hizmetini gerektirdiği ciddiyet dâhilinde kılık ve kıyafetlerini serbestçe seçebilmelidirler. -Okullarda disiplinin bozulma sebeplerinden biri haline gelen Alo 147 hattına yapılan her ihbarın, şikâyetin soruşturma konusu edilip öğretmeni yıldırma/cezalandırma aracı haline getirilmesine ivedilikle engel olunmalı; imceleme veya soruşturma konusu edilebilecek ihbarlar-şikâyetler ile bu sonucu doğuracak ihbar-şikâyetler için gerekli şekli şartlar yazılı bir esasa bağlanmalıdır. -Hizmetli kadrolarında bulunanlar başta olmak üzere yardımcı hizmetler sınıfında görev yapan personel yönünden, çalışma saatlerinin belirsizliği ve yapmakla yükümlü oldukları görevlerin net olarak tanımlanmaması önemli bir sorun kaynağı olup, memur ve hizmetlilerin çalışma süreleri ve görev tanımları net ve açık bir şekilde belirlenmeli, Yöneticilerin verdiği diğer görevleri yapar şeklindeki ifadelerin yer aldığı mevzuat hükümleri değiştirilmelidir. 10 Eğitim-Bir-Sen Mayıs 2013 Sayı: 68

13 Ekmek, Özgürlük ve İnsan Onuru Ahmet Özer Genel Başkan Vekili Halkının özgürlük taleplerine kulak tıkayan, ekmeğiyle ve onuruyla oynayan liderler, ülkelerini emperyalist saldırılar karşısında koruyamayıp işgalin, emperyalist yağma ve tecavüzün utancıyla gâvur ipinde sallanarak can verdiler. 17 Aralık 2011 de işsiz ve ekmeksiz kalan Tunuslu Muhammed Bouazizi, çalışmak ve onurlu yaşamak için çaba gösterirken, devletten tokat yiyince özgür yaşayamadığı bir dünyada onurlu yaşanamayacağı gerçeğini yüksek yoğunlukta hissedince kendini yaktı. Onunla duygudaş otuz yıl başörtüme el uzatırlar kaygısıyla evinin avlusundan dışarı çıkmamış anaların doğurduğu Tunus, Mısır ve Libya nın çocukları ölümü göze alarak kendilerini ekmeğe muhtaç edip onurlarını ayaklar altına alarak köleleştirmek isteyen işbirlikçi zorbalara karşı ayaklandılar. Diktatörler, ya kuyruklarını bacakları arasına alıp kaçtı ya da bir delikte ölüp gittiler. Diğerlerinden bazıları kuyruğundan kendini yemeye başlayan yılan gibi kendi halklarıyla savaşıyor ve tarihin çöplüğüne gömülmek için havai fişekli bir cenaze merasimi tertibiyle sıralarını bekliyorlar. Tarih boyunca, insanlar açlıkla yüzleştiklerinde, eşitlik ve adalet duyguları zedelenmediği, özgürlüklerine saldırılmadığı ve onurları çiğnenmediğinde, uzun süre sabır ve sebat gösterip birlik içinde yaşamışlardır. Bağımsızlık ve onurlarına dokunulduğunda, değil ekmek, canlarından vazgeçerek mücadele verdikleri örnekler görüyoruz İranı, Ortadoğu nun en müreffeh ülkesi iken, halk, emperyalizme karşı bağımsızlık ve onurumuz korunmuyor, böyle bir ülkede özgür değiliz duygusuna kapılınca -ki bu doğruydu- Şah a veda partisi için milyonlar sokağa çıktı. Bu üç olgu ve bunların arasındaki asgari ölçü, eşitlik ve adalet ilişkisidir. Bir dilim ekmeğe muhtaç olmak ya da Bir dilim ekmeğe muhtaç edilmek deyimi, açlığa değil, onura vurgudur. Onurunu kaybetmiş insanların özgürlüğünden söz edilemeyeceği gibi, bir dilim ekmeğe muhtaç olan insanların realitede özgürlüğünden de söz edilemez. Belki dağ başında birkaç Tarzan olarak yaşayabilirler. Sosyolojik olarak, Bir toplumda gelişim olabilmesi için üç şeyin belli bir düzeyin üzerinde olması zorunludur. Bunlar; kriz, asgari özgürlük ve refahtır. Bu durum, en azından bugüne kadar böyle tecelli etmiştir. Belli bir ekonomik gücü olan, bir sınıfa dayanmayan davaların kazanacağı özgürlük ancak egemenlerin çizdiği sınırlar kadar olabilir ve daha ötesi savaş nedeni olarak görülür. Güdülen dava, egemenleri rahatsız etmiyorsa, savaş olmaz lakin o zaman davanın kendisinin kim ve ne için olduğu sorgulanır. Zira ekmek dediğimiz olgu, karın doyurmaktan ibaret değil, ülkenin; ülkede mülkün, üretim araçlarının kimin elinde olduğunun ve üretim fazlasının nereye doğru aktığı meselesidir. Zira işgal altında refah içinde yaşamayı, bağımsız yarı aç yaşamaya tercih ederiz. Mülkün ve üretim araçlarının ister devlet ister belli bir sınıfın elinde olması ve iktisadi fazlaya onlar tarafından el koyulması durumunda ebediyen yoksul kalmak ve onurumuzla oynanmak durumuyla karşı karşıya olacağımızı biliriz. Diyelim ki ülkemiz Hollanda, Belçika veya İngiltere gibi, özgürlüklerin yaşandığı bir ülke oldu ve başörtülü bir genelkurmay başkanımız oldu. O zaman sendika olarak tatile mi çıkacağız? Söz konusu ülkelerde kimsenin gelecek kaygısı yok. İşsiz kalsa dahi geçim derdi yok. Müreffeh fakat özgür olmayan bir toplumsal tarih değil, refah düzeyleri arttıkça özgürlükleri de artmış bir toplumsal tarihleri olduğunu görüyoruz. Toplum, belli bir refah düzeyine çıkınca, o düzeyin gerektirdiği özgürlük ortamını yaşamış ve sistemi, ulaştığı düzeyi koruyacak şekilde değiştirmiş; buna statükonun direndiği noktalarda toplum sokağa inmiş ve sistem patlamıştır. Eğer başta Ebu Talip ve Taif dönüşü Mut im b. Adıy, Hz. Muhammed in söz hürriyetini himaye hukukuna dayanarak korumasalardı belki de akıbeti şehit edilen diğer peygamberler gibi olacaktı denilebileceği gibi, Ebu Talip ve Mut im b. Adıy ın himayesine yönelik olası bir saldırıyı bertaraf edebilecek bir ekonomik ve sosyal güçleri olmasaydı himaye başarısız olurdu da denebilir. Tarih, güçlü bir orta sınıfın sahiplenmediği bir davanın egemen olduğuna pek tanıklık etmemiştir. İhtilaller yoluyla muktedir olsalar da, güçlü bir orta sınıf inşa edememişlerse, iktidarları uzun süreli olamamıştır. Tarih boyunca, özgürlük düzeylerini koruyabilecek ekonomik refaha ulaşamayan toplumların ezilmeleri kolay olmuştur. Boğaz tokluğuna çalışıp hiçbir birikim yapamayan İsrailoğullarıyla Musa nın yapabileceği, hicretten başkası olamazdı. Bizim böyle bir şansımız yok. Belli bir refah düzeyinin fevkinde tasarruf yapabilecek bir ücretimiz olmazsa, servetin çalışan ve üreten lehine dolaşımını sağlayacak eğimi oluşturamazsak, seçim yoluyla elde edilen konjonktürel iktidarı kalıcı hale getiremeyiz ya da kalıcı hale gelen iktidar bizim olmaz. Sermaye sahiplerinin, Müslüman olsa da, sınıf refleksiyle hareket etmekte olduklarını artık kitaplardan okumamıza gerek yok, bunları artık çıplak gözle görebilmekteyiz. Sistem, özgürlükleri genişleten adımları atmaktan kaçınmaktadır. Çünkü bunu yaparsa, statükoyu kontrol edemeyeceğini düşünmektedir -ki bu doğrudur.- Ekonomik gücü artan toplum kendi sistemini kurar fakat unutulmamalıdır ki, özgürleşme kavgası vermeyen toplumlar refahla uyuşturulup kontrol edilerek de mevcut durum korunabilir. Çağımız petrol zengini Arap ülkeleri bunun en açık örnekleridir. Stratejik olarak ulaşmak istediğimiz birinci amaç, servetin topluma dağılmasıdır. Bunun için harekete geçildiğinde; ifade, basın yayın, bilgi edinme, eğitim, teşebbüs, çalışma, seyahat, iletişim ve örgütlenme hürriyetlerine yönelik baskılar artacaktır. O zaman meşru haklar için direnecek gücü olmayanlar, toplumda sistemin acıları tavan yapana kadar beklemek zorunda kalacaktır ki, bu kaçınılmaz olarak, herkes için acı tedavi süreci, şiddeti muhtevi bir belirsiz sonuca doğru sürüklenir. Ekmek, özgürlük ve onur; hiçbir toplumda birbirinden ayrı düşünülmez ancak bu olguların toplumlara, toplumsal kesimlere ve konumlara göre etki ve etkinlik sıralamaları değişebilir. Sendika olarak, biz, tam da bu sıralarda bunları hangi sıraya göre ele almalıyız, hangisini öncelersek diğerlerini doğurur, hangisini öncelersek diğerlerini engelleriz? Biz, yaşadığımız ülkede herkesin eşitliğini ve eşitler arasında da adalet olmasını istiyoruz. Hiçbir insanın ömrünün hiçbir anına paha biçilemez. Çalışırken harcanan ömür, kişinin kendisine aittir. Bir insan, ömrünün bir anını bile özgür tercihi dışında yaşıyorsa, o an köledir. Ülke koşulları, birilerinin lehine bir eğimle çalışanın ve üretenin aleyhine emek sömürüsü, faiz, rant ve kira olarak aktarılıyorken; çalışanın özgürlüğünden söz edilemeyeceği gibi, günümüz kapitalist Batı ülkelerinde çalışanların ve yurttaşların genel olarak refah düzeylerinin yüksek olması da, eşitlik ve adalet olarak yorumlanamaz. Sayı: 68 Mayıs 2013 Eğitim-Bir-Sen 11

14 Bu Ülkeyi Yeniden İnşa Etmek İçin Sendikacılık Yapıyoruz Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, ülkeyi yeniden inşa etmek için sendikacılık yaptıklarını ifade ederek, Demokrasiyi yeşertmek, medeniyet değerlerimizi yaşatmak için çalışıyoruz dedi. Memur-Sen Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı Alanya da yapıldı. Üç gün süren toplantının açılış konuşmasını yapan Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen in sendikacılık ve memleket meselelerinde her zaman öncü olduğunu söyledi. Kuruş Değil Duruş Sendikacılığı Hedeflerinin, cüzdan değil, vicdan odaklı sendikacılık yapmak ve bunu gelenek haline getirmek olduğunu kaydeden Gündoğdu, Bizim yaptığımız, kuruş değil, duruş sendikacılığıdır. O yüzden öğretmenlerle ilgili tartışmalarda doğru yerde ve dik durmayı seçtik. Ücretle ilgili sorunu telafi etmek mümkündür ama itibar kaybı olursa, onu yeniden ihdas etmek çok kolay değildir. Eşit işe eşit ücret düzenlemesinde, muadili bulunmadığı gerekçesiyle ek ödeme kapsamı dışında tutulan öğretmen ve öğretim elemanlarının mağduriyetinin giderilmesi konusundaki mücadelemiz ve yetkililer nezdinde girişimlerimiz sürüyor. Bu adaletsizliğin giderilmesi için elimizden geleni yaptık ve yapmaya devam ediyoruz şeklinde konuştu. İstikametimiz Millet Terörle mücadelede ülkemiz için katma değer üretebilirsek ve terör belasından kurtulursak iyi bir şey yapmış oluruz diyen Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: Millet in belirlediği istikamet doğrultusunda biz varız. Kandan, şehit cenazelerinden nemalananları, bundan mahrum etmek için varız. Bu sorunun bitmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu ülkede kardeşçe, ortak kültürü oluşturarak, yaşama mecburiyeti var. Darbecilerin Yönetmeliğini Tanımıyoruz Darbe döneminin ürünü olan kamuda kılık-kıyafet yönetmeliğini eleştiren Ahmet Gündoğdu, şöyle konuştu: Kadına başı açık olmayı dayatan, erkeğe bıyığını üstten almamayı şart koşan, ense tıraşına şekil veren, ayakkabının topuk boyu, eteğin yırtmacına kadar karışan ucube yönetmeliği tanımıyoruz, ebediyen de tanımayacağız. Yönetmeliğe uymamak bir başkaldırı değil, erdemliliktir, boyun eğmemektir. Bu yönetmeliği tanımadığımız için suç işlediğimizi düşünenlere çağrıda bulunuyorum. Şapka kanunu hala yürürlüktedir. Valisi, müftüsü, Kamu-Sen lisi ve KESK lisi de şapka giymiyor, şapka kanununa göre herkes suç işliyor ama birileri bakanlıklara yazı yazarak, burada kılık-kıyafet yönetmeliğine uymayan Memur-Sen üyesi var diyor. Hükümete buradan çağrıda bulunuyorum. İster yönetmeliği kaldırın ister kaldırmayın, biz bu yönetmeliği ebediyen tanımayacağız. İmza kampanyasına başlarken bu sorunu çözmek için güçlü destek bekliyorsa hükümet, bundan daha güçlü destek olmaz. Toplantıda gündeme dair pek çok konuya değinen Gündoğdu, Gündemimizde çalışma hayatı var. Memur-Sen olarak 4/C liler başta olmak üzere kalan sözleşmelilerin kadroya alınması talebimiz var. İstihdam biçimiyle çalışanların terbiye edilmelerini istemiyoruz. Üyelerimiz için kırmızı çizgimiz, iş güvenliği. Bir diğer konu ise, kalkınmada öncelikli yörelerde çalışanlara pozitif ayrımcılık yapılması. Bunun anlamı şu: Haymana ya ve Hakkari ye gitmek istemeyen memurlar var. Haymana da geri kalmışlık, Hakkari de can güvenliği; bunun sorumlusu memur değil, devlettir. İktidardan, bu yörelerde çalışmayı cazip hale getirmesini istiyoruz dedi. Özer: Ne Değerlerimizden ne Özgürlüğümüzden ne de Ekmeğimizden Vazgeçeriz Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer de bir konuşma yaparak, yürüttükleri çalışmalar hakkında katılımcılara bilgi verdi. 250 bine yaklaşan üye sayısıyla Türkiye nin en büyük eğitim sendikası olduklarını ifade eden Özer, Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Ahirete irtihal edenlere rahmet diliyorum. Biz medeniyet değerlerimizi temel alarak sendikacılık yapıyor; özgürlüğümüzü ve ekmeğimizi kazanmanın mücadelesini veriyoruz. Ne medeniyet değerlerimizden ne özgürlüğümüzden ne de ekmeğimizden vazgeçeriz dedi. Özer, sendika olarak, katsayı adaletsizliğinin kaldırılması, seçmeli din eğitimi dersinin konulması, Milli Güvenlik Dersi nin kaldırılması, MEB Teşkilat Yasası nın değiştirilmesi gibi birçok önemli konuda öncülük ettiklerini söyledi. Kamu kurumlarında kıyafet dayatmasına karşı olduklarını her platformda haykırdıklarını belirten Özer, 18 Mart tan itibaren, kamuda kılık ve kıyafet yönetmeliğini tanımayacağımızı ilan ettik ve sivil itaatsizlik eylemi başlattık şeklinde konuştu. 12 Eğitim-Bir-Sen Mayıs 2013 Sayı: 68