RENAL HÜCRELİ KARSİNOMLARDA CLAUDIN EKSPRESYONUNUN TANISAL VE PROGNOSTİK ÖNEMİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "RENAL HÜCRELİ KARSİNOMLARDA CLAUDIN EKSPRESYONUNUN TANISAL VE PROGNOSTİK ÖNEMİ"

Transkript

1 T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ PATOLOJİ ANABİLİM DALI RENAL HÜCRELİ KARSİNOMLARDA CLAUDIN EKSPRESYONUNUN TANISAL VE PROGNOSTİK ÖNEMİ Dr. Bermal BİÇEN HASBAY UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI Doç. Dr. Şeyda ERDOĞAN ADANA-2010

2 T.C ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ PATOLOJİ ANABİLİM DALI RENAL HÜCRELİ KARSİNOMLARDA CLAUDIN EKSPRESYONUNUN TANISAL VE PROGNOSTİK ÖNEMİ Dr. Bermal BİÇEN HASBAY UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI Doç. Dr. Şeyda ERDOĞAN ADANA-2010 Bu çalısma Çukurova Üniversitesi Arastırma Fonu tarafından desteklenmistir. TF2007LTP19 2

3 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve deneyimlerini esirgemeyen saygıde ğer hocalarım; Prof. Dr. İlhan TUNCER, Prof. Dr. Suzan ZORLUDEMİR, Prof. Dr. Canan ERSÖZ, Prof. Dr. Figen DORAN, Prof. Dr. Handan ZEREN, Prof. Dr. Gülfiliz GÖNLÜŞEN, Prof. Dr. Melek ERGİN, Doç. Dr. Aysun UĞUZ, Doç. Dr. Derya Gümürdülü ye, çalışmamın her aşamasında ve uzmanlık eğitimim süresince tecrübe, bilgi ve desteğini esirgemeyen tez hocam sayın Doç. Dr. Şeyda ERDOĞAN a, Bulguların istatistiksel değerlendirilmesindeki yardımları için Biyoistatistik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülşah ŞEYDAOĞLU na, İmmünohistokimya aşamasında özverili çalışması için Gülafer KORKUT a, Patoloji laboratuvarında tezimin her aşamasında yardım eden patoloji teknik elemanlarına, rapor-bölüm sekreterlerimize ve tüm bölüm çalışanlarına, asistanlık sürecini paylaştığım, birlikte çalışmaktan büyük mutluluk duyduğum, bölümümüzden mezun olmuş ve halen asistan olarak görev yapan arkadaşlarıma, bu günlere gelmemde bana her zaman destek olan aileme, daima yanımda olan eşime ve moral kaynağım oğlum Ahmet Hüseyin e ve kızım Dila Şevin e teşekkür ederim. I

4 İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR...I İÇİNDEKİLER.II TABLO LİSTESİ...III ŞEKİL LİSTESİ......IV KISALTMA LİSTESİ...V ÖZET VE ANAHTAR SÖZCÜKLER...VI ABSTRACT KEYWORDS.....VII 1.GİRİŞ..1 2.GENEL BİLGİLER Böbrek Anatomisi, Histolojisi, Fizyolojisi Böbrek atomisi Böbreğin genel yapısı Böbreğin fizyolojik anotomisi Böbreğin kan dolaşımı Böbreğin inervasyonu Böbreğin Embriyolojisi Böbrek Histolojisi Böbreğin Fizyolojisi Böbrek Tümörleri Renal hücreli karsinomlar Prognostik faktörler Renal Hücreli Karsinomlarda Evreleme Renal Hücreli Karsinomların Derecelendirilmesi Renal Hücreli Karsinomlarda Ayırıcı Tanı Renal Hücreli Karsinom Tipleri Şeffaf Hücreli Renal Hücreli Karsinom Papiller Renal Hücreli Karsinom Kromofob Renal Hücreli Karsinom Onkositom Claudinler GEREÇ VE YÖNTEM Strept avidin-biotin boyama yöntemi İmmünohistokimyanın değerlendirilmesi BULGULAR TARTIŞMA SONUÇLAR 68 7.KAYNAKLAR 71 8.ÖZGEÇMİŞ 75 II

5 TABLO LİSTESİ Tablo 1: Böbrek tümörlerinde sık görülen genetik bulgular 17 Tablo 2: Sendromlar ve eşlik ettikleri böbrek tümörleri..18 Tablo 3: 2002 TNM sınıflaması 20 Tablo 4: Renal hücreli karsinomada Evreleme.22 Tablo 5: Tümör tiplerinin pt, grade ve yaşayan kişi sayıları...40 Tablo 6: Claudin 1 in boyanma şekli, şiddeti ve yaygınlığı..41 Tablo 7: Claudin 3 ün boyanma şekli, şiddeti ve yaygınlığı.46 Tablo 8: Claudin 4 ün boyanma şekli, şiddeti ve yaygınlığı...49 Tablo 9: Claudin 7 nin boyanma şekli, şiddeti ve yaygınlığı...52 Tablo 10: Onkositom da spesifite ve sensitivite durumu...52 Tablo 11: KRHK da spesifite ve sensitivite durumu...53 Tablo 12: Claudin 8 in boyanma şekli, şiddeti ve yaygınlığı...56 III

6 ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1: Böbreğin komşulukları...2 Şekil 2: Böbreğin anatomisi...3 Şekil 3: Renal arter ve dallanması...6 Şekil 4: Bowman kapsülü ve glomerül yapısı P;Proksimal tübül D;Distal tübül...9 Şekil 5: Renal medulla da henle kulpu ve toplayıcı kanalların histolojisi...11 Şekil 6: Şeffaf hücreli renal hücreli karsinom eozinofilik varyant (HEX200) 26 Şekil 7: Papiller renal hücreli karsinom (HEX200)...28 Şekil 8: Kromofob renal hücreli karsinom (HE X200)...30 Şekil 9: Onkositom (HEX200)...31 Şekil 10: Kan beyin bariyerinde claudinlerin etkisi...33 Şekil 11: Apikal ve bazolateral geçişte claudinlerin etkisi Şekil 12: Şeffaf hücreli RHK Claudin 1 membranöz pozitifliği (x400) 42 Şekil 13: Şeffaf hücreli RHK Claudin 1 sitoplazmik pozitifliği (x400)...42 Şekil 14: Papiller RHK da Claudin-1 in membranöz pozitifliği (x400) Şekil 15: Kromofob RHK da Claudin 1 (+) memranöz pozitifliği (x400) Şekil 16: Onkositom da claudin 1 (+++) sitoplazmik pozitifliği (x200) 44 Şekil 17: RHK gruplarında Cl-1 expresyonuna göre yığılımlı sağkalım eğrileri 45 Şekil 18: Papiller RHK Claudin 3 membranöz pozitifliği (x400) 46 Şekil 19: Kromofob RHK Claudin 3 sitoplazmik pozitifliği (x400) 47 Şekil 20: Onkositom da Claudin 3 sitoplazmik pozitifliği (x400).47 Şekil 21: PRHK da CI-3 ekspresyonuna göre yığılımlı sağkalım eğrisi..48 Şekil 22: Şeffaf hücreli RHK Claudin 4 negatifliği (x200) Şekil 23: Papiller RHK Claudin 4 negatifliği (x400) 50 Şekil 24: Kromofob RHK Claudin 4 sitoplazmik+membranöz pozitifliği (x400). 50 Şekil 25: Onkositom da Claudin 4 (++) sitoplazmik pozitifliği (x200) 51 Şekil 26: Kromofob RHK Claudin 7(+++) membranöz pozitifliği (x400). 53 Şekil 27: Onkositom da Claudin 7 sitoplazmik pozitifliği (x200) 54 Şekil 28: Şeffaf hücreli RHK claudin 8 membranöz pozitifliği(x400).55 Şekil 29: Kromofob RHK Claudin 8 membranöz pozitifliği (x400) Şekil 30: Onkositom da Claudin 8 sitoplazmik pozitifliği (x400) 56 Şekil 31: PRHK da CI-8 ekspresyonuna göre yığılımlı sağkalım eğrisi. 57 Şekil 32: RHK tiplerinde grade ile yığılımlı sağkalım eğrileri 58 Şekil 33: RHK tiplerinde evre ile yığılımlı sağkalım eğrileri IV

7 KISALTMA LİSTESİ RHK : Renal Hücreli Karsinom ŞHRHK : Şeffaf Hücreli Renal Hücreli Karsinom PRHK : Papiller Renal Hücreli Karsinom KRHK : Kromofob Renal Hücreli Karsinom USG : Ultrasonografi MR : Manyetik Rezonans Ort : Ortalama M : Muskulus V : Vena A : Arteria HE : Hematoksilen Eozin WHO : World Health Organization T : Primer tümör N : Bölgesel lenf nodları M : Uzak metastaz İHK : İmmünohistokimya DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü DNA : Deoksiribo Nükleik Asit TJ : Tight Junction MPM : Malign Plevral Mezotelyoma V

8 ÖZET Renal Hücreli Karsinomlarda Claudin Ekspresyonunun Tanısal ve Prognostik Önemi Amaç: Renal hücreli karsinom tüm kanserlerin % 2-3 ünü, böbrekte izlenen kitlesel lezyonların % 90 dan fazlasını oluşturur. Böbreğin eozinofilik ve granüler sitoplazmalı tümörleri arasında onkositom, renal hücreli karsinomun kromofob, papiller ve şeffaf hücreli tiplerinin eozinofilik varyantları sayılabilir. Bu tümörlerin birbirinden ayrımında kullanılabilecek markır arayışları devam etmektedir. Bu amaçla çalışmamızda renal hücreli karsinom tipleri ile onkositom olgularına claudin 1, 3, 4, 7 ve 8 uygulandı. Sonuçlar grade, evre, prognostik ve tanısal değer açısından karşılaştırıldı. Gereç ve yöntem: Çalışmaya Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı nda tanı almış 134 adet renal hücreli karsinom olgusuna ait eksizyon örnekleri alındı. Olguların 72 si şeffaf, 26 sı kromofob, 24 ü papiller ve 12 si onkositom idi. Doku örnekleri % 10 luk formaldehitte tespit edilerek, parafine gömüldü ve histolojik kesitler hazırlandı. Hematoksilen eozin boyası uygulanarak ışık mikroskobik inceleme yapıldı. İmmünohistokimyasal yöntem ile uygulanan claudin 1, 3, 4, 7 ve 8 in boyanma şiddeti, yaygınlığı ve lokalizasyonu değerlendirildi. Bulgular: Claudin 1 ile kromofob renal hücreli karsinom da % 73,1 membranöz, onkositomda % 91,7 sitoplazmik boyanma izlendi. Claudin 3 ile şeffaf hücreli renal hücreli karsinom un % 81,9 unda boyanma izlenmezken, onkositomlarda % 100 sitoplazmik boyanma izlendi. Claudin 4 ile şeffaf hücreli renal hücreli karsinom da % 95,8, papiller renal hücreli karsinomun % 75, kromofob renal hücreli karsinomun % 34,6 sında boyanma izlenmezken, onkositom vakalarının % 100 ü sitoplazmik boyandı. Claudin 7 ile kromofob renal hücreli karsinom da % 84,6 membranöz, onkositomda % 91,7 sitoplazmik boyandı. Claudin 8 ile şeffaf hücreli renal karsinomda % 73,6, papiller renal hücreli karsinomda % 44,4 boyanma yokken, kromofob renal hücreli karsinomun % 47,4 membranöz, onkositomda ise % 100 sitoplazmik boyanma izlendi. Onkositom da sitoplazmik boyanma, kromofob da membranöz boyanma kabul edildiğinde spesifite claudin 7 için % 91, sensitivite % 92 idi. Kromofob membranöz, onkositom sitoplazmik boyandığında ise spesifite % 91, sensitivite % 84 idi. Sonuç: Sonuç olarak çalışmamızda, claudin 1, 7, 8 in onkositom ve KRH ayrımında kullanılabileceğini, claudin 3 ve 4 ün ise ŞHRHK un eozinofilik varyantı ile onkositom ayrımında yardımcı olabileceğini saptadık. Claudin 1, 3 ve 8 in ise özellikle papiller renal hücreli karsinomda prognostik önemini tespit ettik. Bulgularımız claudin lerin renal hücreli karsinom tiplerinin ayırıcı tanısında ve prognostik parametre olarak panel içinde kullanılabileceğini göstermektedir. Bu konuda daha geniş serilerde çalışmalar yapılıp, tedaviye olan katkıları da değerlendirilmelidir. Anahtar sözcükler: Claudin, kromofob, onkositom, papiller, renal hücreli karsinom VI

9 ABSTRACT Diagnostic and Prognostic Significance of Claudin Expression in Renal Cell Carcinomas Objective: Renal cell carcinomas consist % 2-3 of all cancers and more than % 90 of the renal masses. Eosinophilic and granuler cytoplasmic tumors of kidney are oncocytomas and eosinophilic variants of the cromophobe, papillary and clear cell subtypes of renal cell carcinomas. Currently, there are studies to differentiate these tumors by markers. In our study, we performed claudin 1, 3, 4, 7 and 8 on renal cell carcinoma types and oncocytoma. The results were compared with grade, stage, prognosis and diagnostic impact. Material and Method: Excision materials of 134 renal cell carcinoma cases which were diagnosed at the Pathology Department of Çukurova University Medical Faculty were studied. The material was consisted of 72 clear cell, 26 chromophobe, 24 papillary renal cell carcinoma and 12 oncocytoma cases. Specimens were fixed in % 10 formaldehide solution, parafin embedded and were stained by hematoxylin eosine. Immunohistochemically, Claudin 1, 3, 4, 7 and 8 were evaluated acording to their staining intesity, diffusiveness and location. Results: By Claudin 1; % 73.1 of chromophobe renal cell carcinoma cases were stained membranous and % 91.7 of the oncocytomas were stained cytoplasmically positive. By Claudin 3; % 81.9 of the clear cell renal cell carcinoma were negative, % 100 of oncocytomas were stained cytoplasmically positive. By Claudin 4; % 95.8 of clear cell renal cell carcinoma, % 75 of papillary renal cell carcinoma, % 34.6 of chromophobe renal cell carcinoma were stained negative, % 100 of the oncocytoma cases were cytoplasmically positive. By Claudin 7; % 84.6 of chromophobe renal cell carcinoma were stained membranous positive, % 91.7 of oncocytoma cases were cytoplasmically positive. By Claudin 8; % 73.6 of clear cell renal cell carcinoma and % 44.4 of papillary renal cell carcinoma were negative, % 100 of oncocytomas were cytoplasmically positive. The specifity of cytoplasmic positivity for oncocytoma and membranous positivity for chromophobe renal cell carcinoma was % 91 and the sensitivity was % 92 with claudin 7. Where as the specifity of membranous staining for chromophobe and cytoplasmic positivity for oncocytoma was % 91 and the sensitivity was % 84. Conclusion: As a result, we found out that claudin 1, 7, 8 can be use at the differential diagnosis of oncocytoma and chromophobe renal cell carcinoma, on the other hand claudin 3, 4 can be useful to differentiate oncocytoma from eosinophilic variant of clear cell renal cell carcinoma. Additionally, we also showed the prognostic impact of claudin 1, 3 and 8 especially at the papillary renal cell carcinoma. Our results pointed out that claudins can be used in a panel as a prognostic parameter and diagnostic marker at the differential diagnosis of the renal cell carcinoma types. Further studies with larger series are needed to evaluate their supports at the treatment strategies. Key words: Claudin, chromophobe, oncocytoma, papillary, renal cell carcinoma. VII

10 GİRİŞ Renal (Böbrek) hücreli karsinom tüm kanserlerin % 2-3 ünü oluşturur, gelişmiş ülkelerde bu insidans daha yüksektir. 1 Karsinom, sıklığı açısından erkeklerde 12. sırada iken, kadınlarda 17. sırada yer almaktadır. 1 Renal hücreli karsinom böbrekte izlenen kitlesel lezyonların % 90 dan fazlasını oluşturur. 1 E/K 1.5:1 oranında olup en yüksek insidans yaşlar arasında görülür. Etiyolojik faktörler arasında sigara, obesite, hipertansiyon, arsenik, asbestos, kadmiyum, bazı organik solventler, fungal toksinler yer almaktadır. Vücut kitle indeksi fazla olanlarda böbrek kanseri riski yaklaşık iki kat yüksektir. Meslek nedeniyle asbest, polisiklik aromatik hidrokarbonlar, organik çözücüler ve petrol ürünlerine maruz kalanlarda böbrek kanseri riski artmaktadır. 1,2 Şeffaf Hücreli Renal Hücreli Karsinom böbreğin epitelyal tümörlerinin en sık görülen alt türüdür. Tüm tümörlerin % 2 sini, renal hücreli karsinomların % ini oluşturmaktadır. Hücrelerde bulunan tight junctionlar sıvı ve iyonların hücre içine ve dışına taşınmasında bariyer oluşturarak paraselüler geçirgenlik ve iyonik seçiciliği düzenler. 3 İki membranı birbirine bağlayan transmembran bağlantı proteinleri claudin ve okludinlerdir. 4,5 Her ikisi de sıkı bağlantı oluşumuna katılsalar da claudinler daha aktif rol oynarlar. Claudinler kilodalton (kda) ağırlığında olan transmembran proteinleridir. Claudinler 20 izomerden oluşan multijenik bir ailedir. Birçok dokuda çok sayıda claudin alt tipi eksprese edilir. 6 Claudinler normal renal dokunun distal tübül ve toplayıcı duktuslarında boyanma gösterir. Claudin 1 bowman kapsülünde ve henle kulpunda boyanırken, claudin 3 ve 4 güçlü olarak distal tübül ve toplayıcı duktuslarda boyanır, proksimal tübül ve glomerülde ise daha zayıf boyanmaktadır. 7 Claudin 7 ve 8 de distal tübül ve toplayıcı duktuslarda güçlü bir boyanma paterni göstermektedir. 7,8 Bu çalışmada böbreğin renal hücreli karsinomlarında; claudin boyanmasının saptanması, mümkünse pozitiflik durumuna göre tümörün alt tiplerinin belirlenmesi, evre ve grade ile tümör progresyonuna etkisinin olup olmadığını saptamak amaçlanmıştır. Ayrıca tüm sonuçların birbirleri ile ve klinikopatolojik değişkenlerle ilişkisini saptamak amaçlanmıştır. Tüm bu sonuçların prognoz ile ilişkisi gösterilmiştir. 1

11 2. GENEL BİLGİLER 2.1. Böbrek Anatomisi, Histolojisi, Fizyolojisi Böbrek Anatomisi Böbrekler karın arka duvarında retroperitoneal olarak yerleşmişlerdir. Üst uçları 12. torakal vertebra üst seviyesine, alt uçları 2. Lomber vertebra alt seviyesine kadar uzanır. Karaciğer nedeni ile sağ böbrek sola göre aşağıdadır. 9 Böbrekler mobil organlardır. Solunumla ve pozisyonla yaklaşık 4 cm. kadar yer değiştirebilirler. 9 Her bir böbrek yaklaşık 11,5 cm uzunluğunda, 5-7 cm genişliğinde ve 2,5 cm kalınlığındadır. Ortalama ağırlığı gramdır. Böbrekler fasulye şeklinde olup, ön ve arka olmak üzere iki yüzü, orta ve yan olmak üzere iki kenarı, üst ve alt olmak üzere iki de ucu vardır. Böbreği içten dışa doğru kapsula fibrosa (böbreği dıştan saran, ince fakat sağlam fibröz kılıf) kapsula adiposa (kapsula fibrosa yı dıştan saran yağ tabakası) ve fasia renalis (karın duvarındaki fasia subserosa nın kapsula adiposa yı dıştan saran bölüm) olmak üzere üç kılıf sarar. Böbrekler arkada diafragma, muskulus (m) psoas major, m. Quadratum lumborum, m. Transversus abdominis ve lumbar pleksus un iki dalı ile komşuluk yapar. Sol böbrek 11. ve 12. kostalarla komşuluk yaparken, sağ böbrek yalnızca 12. kosta ile komşudur (Şekil 1). Sol böbrek pankreas kuyruğu, kolon, duodenum ve glandula suprarenalis ile komşudur. 9 Şekil 1; Böbreğin komşulukları 10 2

12 Böbrekler karın arka duvarına korpus pararenalis adı verilen yağ dokusu aracılığı ile oturmuşlardır. Gerota fasiyası böbrek kaynaklı patolojik durumları sınırlayan çok önemli bir anatomik bariyerdir. 11 Ayrıca böbrekleri her yönden perinefrik yağ dokusu sarar. Böbrek kısmen renal fasiya tarafından tutulur. Fakat böbreği yerinde tutan asıl faktör komşu vissera nın apposition durumunun baskısıdır Böbreğin genel yapısı: Böbrek kapsula fibrosa ile sarılmıştır. Bu kapsül bol fibröz lifler, daha az sarı elastik lifler ve çok az da düz kas lifleri içerir. Böbreğin iç tarafında, böbreğe giren ve çıkan damarlardan ve pelvisden meydana gelen topluluğa hilus denir. Önde: Vena (V.) renalis Ortada: Arteria (A.) renalis Arkada: Pelvis renalis Şekil 2: Böbreğin anatomisi; Önde renal ven, ortada renal arter ve arkada renal pelvis yer almaktadır. 12 3

13 Sinus renalis: Hilus un merkezi girintisidir. Buraya papilla renalisler açılır. Sinus içinde pelvis renalis 2-3 adet kaliks majoris lere ayrılır. Bunlarda 7-13 tane kaliks minoris lere ayrılırlar. Bunların her birine bir veya üç papilla renalis açılır. Papillaların çevresindeki kaliks duvarı böbrek kapsülüne yapışıktır. Böbrek içte medulla, dışta korteks den oluşmuştur. Medulla: Böbreğin iç kısmıdır. Koni, piramit şeklinde çok sayıda uzantılardan oluşur. Konilerin tabanı kortekse, tepesi hilusa bakar. Koniler birbirlerinden korteksin uzantısı kolumna renalisler ile ayrılır. Sadece tübulusları içerir tane piramidlerden meydana gelmiştir. Her bir piramid kendini saran korteks bölümü ile birlikte bir böbrek lobunu oluşturur. Korteks: Piramid ler arasına kolumna renalis ler girer. İki piramid basis i arasında kalan, iki kolumna yı birleştiren korteks bölümüne, kapsülü ile birlikte lobus kortikalis denir. Nefron böbreğin fonksiyonel ünitesidir. Her bir nefron renal korpuskül + tubulus renalislerden oluşmuştur. Tubulus renalis =tubulus proksimalis + henle kulpu + tubulus distalis den oluşmaktadır Böbreğin Fizyolojik Anotomisi İki böbrekte yaklaşık nefron vardır ve her bir nefron kendi başına idrar yapma yeteneğine sahiptir. Bir nefron temel olarak sıvının filtre edildiği glomerül ile filtre edilen sıvının böbrek pelvisine akarken idrar niteliklerini kazandığı uzun bir tübulusdan oluşmuştur. Kan afferent arteriolle glomerüle girer ve efferent arteriyolle ondan ayrılır. Glomerül 50 kadar paralel dala ayrılıp anastomozlar yapan kapillerden oluşmuştur. Epitel hücreleri ile döşeli olan kapiller yumak bowman kapsülü içinde yer alır. Glomerüldeki kan basıncı Bowman kapsülü içine sıvının süzülmesini sağlar. Sıvı buradan da korteksde glomerüllerin yanında yer alan proksimal tübüllere akar. Proksimal tübüllerden sıvı, böbrek kitlesi içine bazen böbrek medullasının dibine kadar uzanan henle kıvrımına geçer. Her bir kıvrım inen kol ve çıkan kol olmak üzere iki kısımdan oluşur. 4

14 Sıvı henle kıvrımından geçtikten sonra proksimal tübül gibi böbrek korteksinde yer alan distal tübüle girer. Korteks düzeyinde sekiz kadar tübül birleşerek toplayıcı tübülü oluşturur. Bu tübülün ucu dönerek, tekrar korteksten medullaya doğru aşağıya inip orada toplayıcı kanala dönüşür. Daha sonra toplayıcı kanal böbrek papillasının ucundan böbrek pelvisine açılır. Bu papillalar, medullanın böbrek kaliksleri içine doğru yaptıkları çıkıntılardan ibarettir. Böbrek pelvisinin girintileri bu kaliksleri oluşturur. Her bir böbrekte bulunan 250 kadar çok geniş toplayıcı kanalın her biri yaklaşık 4000 kadar nefrondan gelen idrarı iletir. Glomerüler filtrat tübüllerden akarken suyun % 99 u ve içindeki maddelerin değişik miktarları tekrar absorbe olur ve bazı maddelerde tübüllerde sekresyona uğrar. Tübüllerden gelen su ve içindeki erimiş olan maddelerde idrarı oluşturur. Nefronun temel görevi, kan plazmasını böbrekten geçerken istenmeyen maddelerden temizlemek yada arındırmaktır. Arındırılması gerekli maddeler özellikle üre, kreatinin, ürik asit, üratlar gibi metobolizma artıklarıdır. Ayrıca nefronun plazmayı sodyum, potasyum, klorür, hidrojen iyonları gibi vücutta birikme eğilimi gösteren maddelerden arındırma görevi de vardır Böbreğin kan dolaşımı Her böbrek kanı renal arterden alır. Renal arter organa girmeden önce genellikle iki dala ayrılır. Dallardan biri böbreğin ön bölümüne girerken diğeri arka kısma uzanır. Kortikomedüller sınır düzeyinde interlober arterler arkuat arterleri oluşturur. Arkuat arterlerden dik açılarla dallanan interlobüler arterler, böbrek kapsülüne dik şekilde korteks içinde ilerler. Glomerül kapillerine kan taşıyan afferent arteriyoller interlobüler arterlerden ayrılır. Kan buradaki kapillerden geçerek efferent arteriyollere aktarılır. Efferent arteriyoller proksimal ve distal tübülleri besleyecek ve düşük molekül ağırlıklı maddelerle iyonları dolaşım sistemine taşıyacak olan peritübüler kapiller ağı oluşturmak üzere bir dal verir. 14 Jukstamedüller nefronlarla ilişkili olan efferent arteriyoller ince, uzun kapiller damarları oluşturur. Medullada düz bir yol izleyen ve sonra yeniden kortikomedüller sınıra doğru geriye kıvrılan bu kapiller damarlara vaza rekta yada düz damarlar adı verilir. Glomerülden süzülen kanı taşıyan bu damarlar medullanın beslenmesini ve 5

15 oksijen gereksinmesini sağlarlar. Dış korteksteki ve böbrek kapsülündeki kapillerler interlobüler venlere boşalan yıldızsı venleri oluşturmak üzere birleşirler. Venlerde arterlerle aynı yolu izler. Kan interlobüler venlerden arkuat venlere ve oradan da interlober venlere akar. İnterlober venler renal veni oluşturmak üzere birleşir, buradan kan böbreği terk eder. 14 Şekil 3; Renal arter ve dallanması Böbreğin İnervasyonu Böbrekler otonom sinir sisteminin etkisi altındadır. Sinirleri plexus renalis adı verilen ağdan (T10-12) hilum renalis yolu ile gelirler. Sempatik etki böbrek damarlarını büzerek idrar oluşumunu azaltır. Parasempatik liflerin etkisi bilinmemektedir Böbreğin Embriyolojisi Ürogenital sistem, embriyonun dorsal vücut duvarı boyunca yerleşen, intermediyer mezodermden gelişir. 16 6

16 Pronefrozlar; Bu geçici, fonksiyonel olmayan yapılar insan embriyosunda ilk olarak 4.haftanın başlangıcında ortaya çıkarlar. Pronefrik duktus, kaudal olarak uzanır ve kloakaya açılır. Rudimenter olan pronefrozlara ait yapılar, kısa bir süre içinde dejenerasyona uğrarlar, ancak pronefrik duktuslarda çoğunluğu, belirli bir süre kalır ve bir sonraki böbrek siteminde bundan yararlanılır. 16 Mezonefrozlar; 4. haftanın sonuna doğru rudimenter yapılardan pronefrozların kaudalinde ortaya çıkarlar. Mezonefrozlar kalıcı böbrekler oluşana kadar ara böbrek görevi görürler. Mezonefrik duktuslarda kloakaya açılır. 16 Metanefrozlar; Kalıcı böbrekler 5. haftanın başında gelişmeye başlarlar ve yaklaşık 4 hafta sonra da fonksiyonel hale gelirler. Kalıcı böbrekler iki farklı kökene sahiptir. Metanefrozun her iki primordial bölümü de mezodermal kökenlidir. Metanefrik divertikül veya üreterik tomurcuk, üreter, renal pelvis, kaliksler ve toplayıcı duktusların primordiyumudur. Metanefrik divertikülün sap kısmı üretere farklaşır ve genişleyen kranial uç kısmı renal pelvisi oluşturur. Her bir toplayıcı tübülü oluşturan son kısmı metanefrik mezoderm içerisinden mezenkimal hücre kümelerini uyararak küçük metanefrik veziküllerin oluşumuna neden olurlar. Bu veziküller uzarlar ve metanefrik tübülleri oluştururlar. Böbrek tübülleri bu şekilde gelişirken uçlarından glomerüller gelişir. Gebeliğin haftaları arasında glomerüllerin sayıları yavaş yavaş artar ve 32. haftada sayısı en yüksek seviyede olur. 16 -Nefron; Metanefrik mezodermden -Toplayıcı tübüller; Metanefrik divertükül den köken alırlar. -Glomerüler filtrasyon; Fötal yaşamın 9. haftasında başlar ve doğumdan sonra filtrasyon oranında artış görülmektedir. Karın ve pelvis büyümesi ile beraber böbrekler yavaş yavaş karın içerisine yerleşir ve yukarı doğru hareket ederler. Dokuzuncu haftada yetişkindeki pozisyonlarına ulaşırlar. Böbrekler, sonunda karın arka duvarında retroperitoneal hale geçerler. Böbreklerin yükselmesi ile birlikte hilus medial hatta doğru 90 derecelik bir dönüş yapar. Dokuzuncu hafta ile birlikte, hilus anteromedial hatta yönelmiştir Böbrek Histolojisi Üriner sistem bir çift böbrek ve bir çift üreter ile tek bir mesane ve üretradan oluşur. Bu sistem, içinde çeşitli metabolik artık ürünlerin bulunduğu idrarı üreterek 7

17 homeostazın devam etmesine yardımcı olur. Böbreklerden üretilen idrar üreterler aracılığı ile mesaneye geçerek burada geçici olarak depolanır ve daha sonra üretradan dışarı atılır. Böbrekler vücudun sıvı ve elektrolit dengesini de ayarlar, aynı zamanda renin ve eritropoetinin üretildiği yerdir. Renin kan basıncının düzenlenmesinde görev alırken eritropoetin kırmızı kan hücrelerinin üretimini uyarır. 14 Her bir böbreğin iç bükey bir medial kenarı vardır ve burası hilus adını alır. Hilus sinirlerin, kan ve lenf damarlarının girip çıktığı ve üreterin çıktığı yerdir. Böbreğin lateral kenarı ise dış bükeydir. Üreterin genişlemiş üst kısmı olan renal pelvis iki yada üç major kalikse bölünmüştür. Her major kaliksten minör kaliksler dallanır. 14 Böbrek dışta korteks ve içte medulla olmak üzere iki bölüme ayrılabilir. İnsanda renal medulla adet konik yada piramidal şekilli yapılardan oluşur. Bunlar medüller piramitler adını alır. Her bir medüller piramidin tabanından kortekse uzanan birbirine paralel tübül demetleri, medüller ışınlar çıkar. Her medüller ışın böbreğin fonksiyon gören birimleri olan birkaç nefron grubunun düz kısımları ile birlikte bir yada daha çok sayıda toplayıcı kanaldan oluşur. 14 Nefronlar; Mikroskobik olarak böbreğin en küçük anatomik ve fonksiyonel ünitesi nefrondur. Bir nefron yaklaşık 50 µm uzunluğundadır ve her iki böbrekte yaklaşık 2,4 milyon kadar bulunur. Her biri kendi başına idrar yapma yeteneğindedir. İki çeşittir: -Kortikal nefronlar: Henle kulplarıyla beraber kortekste olup %85'ini içerir. -Jukstamedüller nefronlar: Uzun henle kulplarıyla beraber korteks-medulla kavşağında olup %15'ini oluşturur. Her nefron genişlemiş bir bölüm olan renal cisimcik, proksimal kıvrımlı tübül, henle kanalının ince ve kalın uzantıları ve distal kıvrımlı tübülden oluşmaktadır. Her renal cisimciğin çapı yaklaşık olarak 200 µm dir ve kapiller bir yumak olan glomerülden oluşmuştur. Bu yumak bowman kapsülü olarak adlandırılan iki tabakalı epitelyal bir kapsülle sarılmış durumdadır. Bowman kapsülünün iki tabakası arasında, kapiller duvarından ve viseral tabakadan süzülen sıvının toplandığı idrar boşluğu bulunmaktadır. 14 8

18 Bowman kapsülünün pariyetal tabakası ince bir retiküler lif tabakası ve bazal lamina ile desteklenen tek katlı yassı epitelden oluşur. İdrar kutbunda epitel, proksimal tübül için karakteristik olan tek katlı prizmatik epitele dönüşür. Glomerül kapillerlerinin endotel hücreleri ince bir sitoplazmaya sahiptir. Organellerin çoğu sitoplazmanın çekirdek çevresinde kalınlaştığı kısımda yoğunlaşmıştır. 14 Şekil 4: Bowman kapsülü ve glomerül yapısı P; Proksimal tübül D; Distal tübül 17 Proksimal Kıvrımlı Tübüller; Renal cisimciğin idrar kutbunda, bowman kapsülünün pariyetal yaprağının tek katlı yassı epiteli, proksimal kıvrımlı tübüllerde prizmatik epitel şeklinde devam eder. Bu kısım distal kıvrımlı tübüllerden daha uzundur. Proksimal kıvrımlı tübüller tek katlı kübik yada prizmatik epitelle döşelidir. Hücre apeksinde fırçamsı kenarı oluşturan yaklaşık 1µm uzunluğunda çok sayıda mikrovilluslar bulunur. 9

19 Mikrovillusların tabanları arasında çok sayıda kanalikül bulunur, bu kanaliküller proksimal tübül hücrelerinin makromolekülleri emme kapasitesinde etkin rol oynarlar. 14 Henle kulpu; Henle kanalı proksimal kıvrımlı tübüllere yapıca çok benzeyen bir kalın inen kol, bir ince kol, bir çıkan kol ve yapıca distal kıvrımlı tübüllerle aynı olan bir çıkan koldan oluşan U şeklinde bir yapıdır. Bütün nefronların yaklaşık 1/7 si kortikomedüller sınırın yakınında bulunur, bu yüzden Jukstamedüller nefronlar adını alırlar. Diğer nefronlara ise kortikal nefronlar denir. Jukstamedüller nefronların henle kanalı çok uzundur ve bunlar medullanın derinliklerine kadar inerler. 14 Distal kıvrımlı tübül; Henle kanalının çıkan kalın kolu kortekse girdiğinde histolojik yapısını korur ancak bükülerek nefronun son kısmı olan distal kıvrımlı tübülleri oluşturur. Bu tübül tek katlı kübik epitelle döşelidir. Proksimal tübüldeki hücreler distal tübülde bulunan hücrelerden daha büyük ve fırçamsı kenarlıdır. Fırçamsı kenarlar distal tübül hücrelerinde bulunmaz. Proksimal tübüllerde bulunanlar asidofiliktir. Distal tübüllerin lümenleri daha geniştir ve buradaki hücreler proksimal tübüllerde bulunan hücrelerden daha yassı ve küçük olduğu için aynı kesitte distal tübül duvarlarında daha çok sayıda nükleus ve hücre bulunur. Distal tübüllerde apikal kanalikül ve veziküller bulunmaz. Distal kıvrımlı tübül hücrelerinin bazal membranlarındaki yoğun invajinasyonlar ve bunlarla ilişkili mitokondriler, bu hücrelerin iyon taşınmasında rol oynadıklarını göstermektedir. 14 Toplayıcı tübüller ve kanallar; Distal kıvrımlı tübüllerden geçen idrar birbirlerine bağlanarak daha büyük, düz toplayıcı kanalları oluşturan toplayıcı tübüllere boşalır. Bu kanallar bellini papiller kanalları adını alır ve piramidlerin uçlarına doğru giderek genişler. Küçük toplayıcı tübüller, kübik epitelle döşelidir ve ortalama çapı 40 µm dir. Bu tübüller medullanın derinliklerine doğru indikçe hücrelerin boyu uzar ve prizmatik olur. Işık mikroskobu ile bakıldığında toplayıcı tübül ve kanal hücrelerinin hücreler arası sınırları net olarak seçilebilir, çünkü bitişik hücreler arasında lateral kenetlenmeler bulunmamaktadır. Medullada gerçekleştirilen idrar yoğunlaştırma işleminde en önemli rolü toplayıcı kanallar oynar

20 Şekil 5; Renal medulla da henle kulpu ve toplayıcı kanalların histolojisi 18 Jukstaglomerüler Aparat; Renal cisimciğin hemen bitişiğinde afferent arteriyolün tunika mediasında modifiye düz kas hücreleri bulunmaktadır. Bu hücrelere jukstaglomerüler hücreler adı verilir. Bu hücrelerin çekirdekleri elips biçimindedir ve sitoplazmaları PAS tekniği ile boyanan granüllerle doludur. Jukstaglomerüler hücrelerin salgısı kan basıncının sağlanmasında rol oynamaktadır. Jukstaglomerüler hücreler anjiotensinojen denen plazma proteinini anjiotensin 1 olarak adlandırılan inaktif dipeptide dönüştürecek olan renin hormonu üretirler Böbreğin Fizyolojisi Böbrekler filtrasyon, aktif emilim, pasif emilim ve salgılama işlevlerini kapsayan karmaşık bir dizi işlem aracılığı ile iç ortamın kimyasal bileşimini düzenler. Filtrasyon, kan plazması ultrafiltratının oluştuğu glomerülde gerçekleşir. Nefronun tübül kısımları özellikle proksimal kıvrımlı tübüller, filtrat içindeki vücut metabolizmasına yararlı olan maddeleri emer bu şekilde iç ortamdaki homeostazın devamını sağlar. Tübüller aynı zamanda idrarla atılan belli zararlı maddeleri, kandan 11

21 tübül lümenine aktarır. Toplayıcı kanallar, belli koşullarda suya geçirgen hale geçerek kan plazmasından daha hipertonik olan idrarın konsantrasyonunu artırır. 14 İki böbrek dakikada 125 ml filtrat üretir; bu miktarın 124 ml si emilir ve yalnız 1 ml si idrar olarak kalikslere salınır. Her 24 saatte ortalama 1500 ml idrar oluşmaktadır. Erişkin bir kişide her iki böbreğe gelen kan dakikada 1,2 1,3 litreyi bulur. Bu durum vücutta dolaşan bütün kanın her 4-5 dakikada bir böbrekten geçmesi anlamını taşır. Kanın hidrostatik basıncına yanıt olarak glomerüler filtrat oluşur. Glomerül filtratın kimyasal bileşimi kan plazmasına benzer ancak makromoleküller glomerül duvarını geçemediği için hemen hiç protein içermez. Glomerül kapillerlerinin endotel hücreleri pencerelidir; (70-90 nm çapında) çok sayıda açıklık bulunurken diafram içermezler, bu sayede endotel geçirgenliği artar. 14 Proksimal kıvrımlı tübüller filtrattaki glukoz ve aminoasitlerin tümünü, suyun ve sodyum klorürün % 85 ini ve ayrıca fosfat ve kalsiyumu emer. Bütün bunlara ek olarak proksimal kıvrımlı tübüller kreatinin gibi maddeleri ve paraaminohippurik asit, penisilin ve iodopyracet (kontrast madde) gibi vücuda yabancı olan maddeleri idrara salgılar. Bu maddelerin sekresyon hızının belirlenmesi böbrek işlevlerinin klinik açıdan değerlendirilmesinde yardımcıdır. 14 Henle kanalı su tutma işleminde rol oynar. Burada toplayıcı kanallardan geçen idrarın konsantrasyonunu etkileyen medüller interstisyumdaki hipertonik gradyanı oluşturur. 14 Distal kıvrımlı tübüllerde iyon değişimi gerçekleşmektedir. Aldosteron konsantrasyonu yeterince yüksek olduğunda distal kıvrımlı tübüllerde sodyumun emildiği, potasyum iyonlarının dışarı verildiği bir iyon değişim bölgesi bulunur. Burası vücuttaki total su ve tuzları kontrol eden düzeneğin bulunduğu bölgedir. Distal tübül aynı zamanda tübüldeki idrara hidrojen ve amonyum iyonlarını sağlar. Bu etkinlik kandaki asit- baz dengesinin korunmasında çok önemlidir. 14 Toplayıcı kanalların epiteli arka hipofizden salgılanan antidiüretik hormona duyarlıdır. Su alımı azaldığında ADH salgılanır ve toplayıcı kanalların epiteli suya geçirgen hale geçer

22 2.2. BÖBREK TÜMÖRLERİ Böbreğin benign ve malign tümörleri mevcuttur. Vücutta gelişen tümörlerin % 3-5 ini içerirler. Benign tümörler onkositom dışında, nadir olarak klinik sorun yaratır. 19 Enfeksiyonları ve anjiomyolipomları hariç tutarsak erişkinlerdeki solid böbrek kitlelerinin birçoğunu renal hücreli kanser oluşturur. 20 Bu kitlelerin azımsanmayacak bir bölümü (% 20) benigndir. 21 Basit kistler, fokal bakteriyel piyelonefrit gibi inflamatuar hastalıklar ve anjiomyolipomlar görüntüleme yöntemleri ve klinik bulgular eşliğinde kolayca tanınabilmektedir. Ancak görüntüleme yöntemlerindeki tüm bu gelişmelere karşın benign-malign ayrımı olası değildir. 22 Özellikle onkositom ve düşük yağ ağırlıklı anjiomyolipom gibi benign kitlelerde operasyon öncesi tanı zordur. 23 Başta meme, akciğer ve mide olmak üzere bütün malign tümörlerin yaklaşık % 8 i böbreklere yayılır. Böbrek tümörlerinin yaklaşık % ini renal hücreli karsinom oluşturmaktadır. Mezenkimden kaynaklanan sarkomlar ise çok daha az görülür. Bunlar liposarkom, leiomiyosarkom, rabdomiyosarkom, anjiyosarkom ve fibrosarkomdur. Nefroblastom olarak da bilinen Wilms tümörü hemen yalnız çocuklarda ortaya çıkar. Böbrek Tümörlerinin 2004 DSÖ Sınıflaması: 1 Renal Hücreli Tümörler Papiller adenom Onkositom Şeffaf hücreli renal hücreli karsinom Multiloküler şeffaf hücreli renal hücreli karsinom Papiller renal hücreli karsinom -Tip1 -Tip2 Kromofob renal hücreli karsinom Bellini nin toplayıcı kanal karsinomu Böbrek medüller karsinom Xp11 translokasyon karsinomları Nöroblastom ile beraberlik gösteren böbrek karsinomu 13

23 Müsinöz tübüler ve iğsi hücreli karsinom Renal hücreli karsinom, sınıflandırılamayan Nefroblastik Tümörler Nefrojenik kalıntılar ve nefroblastomatozis Nefroblastom Kistik parsiyel farklılaşma gösteren nefroblastom Metanefrik Tümörler Metanefrik adenom Metanefrik adenofibrom Metanefrik stromal tümör Mezenkimal tümörler Erişkinde daha sık görülenler; Leiomiyosarkom Anjiosarkom Rabdomiyosarkom Malign fibröz histiyositom Hemanjioperistom Osteosarkom Anjiomiyolipom Leiomiyom Hemanjiom Lenfanjiom Jukstaglomerüler hücreli tümör Schwannom Soliter fibröz tümör Renomedüller interstisyel hücreli tümör Çocuklarda daha sık görülenler; Konjenital mezoblastik nefrom Şeffaf hücreli sarkom Rabdoid tümör Bebeklik çağının kemikleşme gösteren böbrek tümörü 14

24 Mikst Mezenkimal ve Epitelyal Tümörler Kistik nefrom Mikst epitelyal ve stromal tümör Sinovyal sarkom Nöroendokrin Tümörler Karsinoid Nöroendokrin karsinom Primitif nöroektodermal tümör Nöroblastom Feokromositom Hematopoetik ve Lenfoid Tümörler Lenfoma Lösemi Plazmasitom Germ Hücreli Tümörler Teratom Koryokarsinom RENAL HÜCRELİ KARSİNOMLAR Renal (Böbrek) hücreli karsinom tüm kanserlerin % 2-3 ünü oluşturur, gelişmiş ülkelerde bu insidans daha yüksektir. 1 Dünyada ve Avrupa da yıllık % 2 oranında artış gözlenmektedir. Karsinom, sıklığı açısından erkeklerde 12. sırada iken, kadınlarda 17. sırada yer almaktadır. 1 Asya da düşük insidansda izlenirken, Latin Amerika da daha yüksek insidansda izlenmektedir. 1 Danimarka ve İsveç te ise son yirmi yıldır süren bir düşüş görülmektedir yılında Avrupa da yaklaşık hastaya böbrek kanseri tanısı konulmuş ve yaklaşık kadar hasta bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmiştir. 25 Renal hücreli karsinom böbrekte izlenen kitlesel lezyonların % 90 dan fazlasını oluşturur. 1 E/K 1.5:1 oranında olup en yüksek insidans yaşlar arasında görülür. Önceleri tek bir tür olarak kabul edilen RHK, günümüzde histolojik, sitogenetik ve 15

25 moleküler çalışmaların sonucunda, morfolojik ve genetik özellikleri arasında sıkı ilişki olan alt türlerin oluşturduğu bir grup olarak kabul edilmektedir. 26 RHK un proksimal tübül epitelinden kaynaklandığı düşünülmekte idi. Bu, özellikle şeffaf hücreli tip için hâlâ geçerlidir. Ancak, bugün özellikle kromofob ve papiller türde RHK un nefronun distal alanlarından geliştiği bilinmektedir. 27,28 Son yıllarda yapılan çalışmalarda sigara kullanımının böbrek kanserinde etiyolojik bir faktör olarak rol aldığı gösterilmiştir. 29 Sigara içenlerde içmeyenlere göre 1,6-2,3 kat daha fazla böbrek kanseri görülmektedir. Özellikle çok içilmesi ve uzun süreli birikici doz daha etkilidir. 30,31,32 Diğer etiyolojik faktörler arasında obesite, hipertansiyon, arsenik, asbestos, kadmiyum, bazı organik solventler, fungal toksinler yer almaktadır. Vücut kitle indeksi fazla olanlarda böbrek kanseri riski yaklaşık iki kat yüksektir. Epidemiyolojik çalışmaların çoğunda böbrek kanserlerinin obeziteyle ilişkili olduğu gösterilmektedir. Bu ilişki kadınlarda daha belirgin olup, obezitenin şiddetiyle doğru orantılıdır. 33 Meslek nedeniyle asbest, polisiklik aromatik hidrokarbonlar, organik çözücüler ve petrol ürünlerine maruz kalanlarda böbrek kanseri riski artmaktadır. 2 Son yıllarda RHK un moleküler genetiği ile ilgili önemli gelişmeler kaydedilmiştir. RHK kalıtsal formda gelişebilir. Kalıtsal RHK; otozomal dominant geçişlidir. 34 Şeffaf hücreli karsinomda; 3. kromozomun kısa kolunda DNA kaybı olduğu ve Von Hippel- Lindau (VHL) tümör baskılayıcı geninin burada lokalize olduğu gösterilmiştir. 35 Ancak çoğu RHK lar ise VHL hastalığı ile ilişkili değildir ve bu sporadik olguların hemen tamamında 3p delesyonu saptanır. Mikroskobik boyuttaki şeffaf hücreli RHK larda bile 3p delesyonu gözlenmiştir. 36,37 Bu nedenle boyut ne olursa olsun, tümör şeffaf hücrelerden oluşuyorsa RHK tanısı konmalıdır. Şeffaf hücreli RHK lu olguların yarıya yakın bölümünde VHL gen mutasyonu, 37,38 % 20 sinde DNA metilasyonu 37,39 gözlenir. VHL proteini hipoksiyle uyarılabilen faktörü negatif yönde düzenler ve bu faktör hücre proliferasyonu, neovaskülarizasyon ve ekstrasellüler matriks oluşumunda görevlidir. 37 Bunların dışında 9p ve 14q kromozom kaybı izlenebilir. Kromozom 9p kaybının kötü prognoz, 14q kaybının hem kötü prognoz, hem de ileri evre ve derece ile ilişkili olduğu belirtilmektedir. Xp11.2 translokasyon/tfe3 gen füzyonlu şeffaf hücreli RHK, daha çok çocuklarda, genç erişkinlerde ve ileri evrede izlenir. Papiller RHK da; Kromozom 7 ve 17 trizomisi, kromozom 1, 16 ve Y deki anormallikler 16

26 saptanmıştır. 40 Kromofob hücreli RHK a yönelik yapılan sitogenetik çalışmalarda 1, 2, 6, 10, 13, 17 ve 18. kromozomlarda kayıp olduğu gösterilmiştir (Tablo 1). Tablo 1; Böbrek tümörlerinde sık görülen genetik bulgular 37 Patolojik Tür Sitogenetik Özellikler Köken Şeffaf Hücreli RHK -3p VHL geni mutasyonu DNA metilasyonu -9p, -14q Papiller RHK +7, +17 -Y +12, +16, +20 Kromofob RHK -1, -2, -6, -10,-13, 3-17,- 21 -Y Proksimal Nefron Proksimal Nefron (?) Toplayıcı Duktusun Kortikal İnterkaler Hücreleri Toplayıcı Duktus LOH 1q, 6p, 8p, 13q, 21q Medüller Toplayıcı Duktus Kanseri -1, -6, -14, -15,-22-8p, -13q Böbrek medüller kanseri -11 (?) Müsinöz Tübuler İğsi Hücreli Karsinom -1, -4, -6, -8, -13, , +11, +16, +17 Papiller Adenom -Y +7, , +16,+20 Onkositom -Y -1 T(11q13) Metanefrik Adenom Normal -2p (?) Proksimal Nefron(*) Toplayıcı Duktusun Kortikal İnterkaler Hücreleri (?) Bunun yanında farklı sendromlarda ve hastalıklarda bazı böbrek tümörlerinin daha sık eşlik ettiği izlenmektedir (Tablo 2). 17

27 Tablo 2; Sendromlar ve eşlik ettikleri böbrek tümörleri 65 Von Hippel Lindau Şeffaf hücreli RHK Tuberoskleroz Anjiomyolipom Familial tip Renal Karsinom Şeffaf hücreli RHK Herediter Papiller RHK Papiller RHK tip 1 Birt- Hogg -Dube Kromofob RHK Familial Onkositom Onkositom Herediter Leimyoma RHK Papiller tip 2 Ayrıca hipertansiyon tedavisinde kullanılan diüretikler yanı sıra, fenasetin ve polisiklik aromatik hidrokarbonlarında etkisi vardır. 1 Üriner sistem enfeksiyonu öyküsü olanlarda böbrek kanseri görülme sıklığı 1,9 kat artmaktadır. Kronik böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiyaliz uygulanan hastalarda böbrek kanseri gelişme riski yüksektir. 41 Ayrıca son dönem böbrek hastalığı ve tüberoskleroz gibi ailesel sendromu olanlarda bu riskin arttığı gösterilmiştir. 42,43,44 Böbrek kitlelerinin çoğu hastalığın ileri aşamalarına kadar asemptomatik seyreder ve fizik muayene ile palpe edilemezler. 45 Ağrı, makroskobik hematüri ve ele gelen kitleden oluşan klasik semptom üçlüsü, hastaların yaklaşık % 40 ında izlenmemektedir. 1 Paraneoplastik sendromlar görülmektedir. Bunlar arasında en sık rastlananlar hipertansiyon, kaşeksi, kilo kaybı, ateş, nöromiyopati, amiloidoz, sedimantasyon yüksekliği, anemi, jinekomasti, karaciğer fonksiyon bozukluğu, hiperkalsemi, polisitemi ve benzeri durumlardır. 1 Hastaların yaklaşık % 10 u ise metastaza bağlı kemik ağrısı ile başvurur. 1 RHK tanısında fizik muayenenin sınırlı bir rolü vardır. Fizik muayene karında ele gelen kitle, servikal lenfadenopati, venöz yayılıma bağlı redükte edilemeyen varikosel ve çift taraflı alt ekstremite ödemi gibi bulguların varlığında önem taşır. Muayenede bu bulguların saptanması ileri radyolojik değerlendirme gerektirir. En sık bakılan laboratuar testleri hemoglobin, eritrosit sedimentasyon oranı, alkalen fosfataz ve serum kalsiyum değeridir. 45,46 Yaklaşık % 50 olguda eritrosit sedimentasyonu artmıştır. 47 Hematüriden bağımsız normositik anemi hastaların ortalama % 33 ünde görülür

28 Böbrek tümörlerinin büyük çoğunluğunda tanı değişik nedenlerle yapılan batın USG ve BT ile konulur. 49 USG ile böbrekte kitle saptanması durumunda kontrastlı yüksek kalite BT ile ileri inceleme yapılmalıdır. Bunun amacı RHK tanısının doğrulanması ve karşı taraf böbreğin fonksiyonu ve yapısı ile ilgili bilgi edinmektir. 50 Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) öncelikle lokal ileri kanser, venöz tutulum şüphesi, böbrek yetmezliği veya damar içi kontrast madde alerjisi gibi durumlarda kullanılabilir. MRG inferior vena kavaya tümör trombüs uzanımında ve sınıflandırılamayan böbrek kitlelerinde de bir seçenektir. RHK ların tedavisinde esas olan radikal nefrektomidir. Ancak tümör cerrahi olarak tam çıkarılsa da hematojen metastaz sıktır ve hastalığın erken evrelerinde bile olabilir. Tanı anında hastaların % 30 kadarında metastaz vardır ve lokalize tümörü olup radikal nefrektomi uygulanan hastaların diğer bir % 30 luk kısmında da tedavi sonrası metastaz ortaya çıkmaktadır. 51 Metastatik hastalığı olanların % 90 nından fazlasında sağ kalım süresi 3 yılın altında olup ortalama 8 aydır. 52 RHK da batın ve göğüs BT veya MRG uygulaması TNM evrelemesi için zorunludur Prognostik Faktörler Prognozu etkileyen faktörler anatomik, histolojik, klinik ve moleküler olarak sınıflandırılabilir. 53 Son zamanlara kadar hasta sağ kalımında kullanılan prediktif parametreler tümör evresi ve derecesi gibi geleneksel parametrelerden oluşmaktaydı. 54,55 Son zamanlarda, binlerce genin değişken ekspresyonunu inceleyen gen dizilimine dayalı çalışmalarda büyük sayılarda potansiyel prognostik belirleyiciler tanımlanmıştır. 56 RHK da sağ kalımı ön görmede en önemli faktör tümör evresidir. 57 Tümör boyutu, histolojik alt tür ve hücre tipi ile nükleer derece, DNA içeriği ve nükleer morfometri prognostik önemi olan diğer parametrelerdir. Bunlara ek olarak genel durum, kilo kaybı, hastalıklı geçen süre, metastazların sayı ve tipi, vasküler invazyon ve pek çok laboratuar değeri; örneğin hemoglobin düzeyi, eritrosit sedimentasyon hızı ve alkalen fosfataz düzeyleri sağ kalımla ilişki açısından araştırılmaktadır. 19

29 Anatomik faktörler arasında; tümör boyutu, venöz yayılım, böbrek kapsülüne yayılım, adrenal tutulum, lenf nodülü metastazı ve uzak metastaz sayılabilir. Bu faktörler 2002 TNM sınıflandırma sistemi içinde toplanmıştır. Histolojik faktörler Furhman derecesi, histolojik alt tip, sarkomatoid özelliklerin bulunması, mikrovasküler yayılım, tümör nekrozu ve toplayıcı sisteme yayılımdan oluşur. Furhman nükleer derecesi RHK da en çok kullanılan histolojik derecelendirme sistemidir. 58 Metastatik hastalık durumunda sağkalım, akciğer metastazlarında daha iyi bir seyir gösterse de metastaz yerine değil, daha çok tümörün biyolojik agresif davranışına bağlı görünmektedir. Bunun yanı sıra metastazın kemiğe olduğu durumlarda hastalığın seyri daha kötü olmaktadır. 59 Klinik faktörlerden ise hasta performans durumu, lokal semptomlar, kaşeksi, anemi ve trombosit sayısına bakılır. RHK lu hastalarda TNM evresi, Furhman nükleer derecesi ve RHK alt tipi (DSÖ 2004) önemli prognostik bilgi sağlar. Güncel TNM sınıflandırma sistemi prognoz ve tedavi açısından önem taşımaktadır (Tablo 3). Tablo 3; 2002 TNM sınıflaması 1 T: Primer tümör Tx: Primer tümörü saptamak için veriler yeterli değil T0: Primer tümöre ait bulgu gözlenememiştir. T1: Tümör böbreğe sınırlı çapı 7cm den küçük T1a: Tümör 4cm den küçük T1b: Tümör 4 cm den büyük fakat 7cm den küçük T2: Tümör böbreğe sınırlı, 7cm den büyük T3: Tümör major venlere invazyon yapmıştır, sürrenal bezi yada perinefrik bölgeyi tutmuş ancak gerotayı aşmamıştır. T3a: Tümör sürrenal bezi yada perinefrik dokuyu tutmuştur. T3b: Tümör renal ven yada vena kavayı diafragma altında gros olarak tutmuştur. T3c: Tümör vena kavayı diafragma üstünde tutmuştur. T4: Tümör gerota fasiasını aşmıştır. 20

30 N: Bölgesel metastaz Nx: Lenf nodlarını belirlemek için veriler yeterli değil N0: Lenf nodlarında metastaz yoktur. N1: Tek bir lenf nodu metsazı vardır N2: Birden fazla lenf nodunda metastaz vardır. M: Uzak metastaz Mx: Uzak metastazı değerlendirmek için veriler yeterli değil M0: Uzak metastaz yoktur. M1: Uzak metastaz vardır Renal Hücreli Karsinomlarda Evreleme Böbrek tümörlerinde evreleme; tümörün seyri hakkında öngörü sağladığı gibi tedavi seçimini belirlemede de yol göstericidir. RHK' un klinik evrelemesi ilk kez 1958 yılında Flocks ve Kadesky tarafından yapılmış, Robson bunu 1963 yılında modifiye ederek kendi adıyla anılan evrelemeyi tanımlamıştır. 60 Robson evrelemesinde belirli anatomik bölgeler sınır olarak kabul edilmektedir. İlk anatomik sınır böbrek kapsülüdür. Böbrek kapsülü ile sınırlı olan tümör Robson evre 1 e dahil edilmektedir. Böbrek çevresi yağ dokusu ve/veya aynı taraftaki böbrek üstü bezi tutulumu Robson evre 2 ye, böbrek toplardamarı ve/veya vena kava ile bölgesel lenf düğümü yayılımı Robson evre 3 e, Geroto fasyası dışı ve komşu organ tutulumu ya da uzak yayılım Robson evre 4 e dahil edilmektedir. RHK da Robson evresi ile seyir arasında ilişki olduğu ortaya konmuştur. Robson evre 1 olan RHK da beş yıllık sağkalım yaklaşık % 70 iken, Robson evre 4 olan olgularda % 10 dur. 61 Ancak bu evrelemede evre 3 olarak değerlendirilen olgular kendi içinde oldukça farklı seyir göstermişlerdir. Bu evrede hastalığın gidişini olumsuz yönde etkileyen lenfatik yayılım ve venöz tutulum gibi cerrahi tedavi ile sağaltım sağlanabilecek durumlar aynı evre içinde değerlendirilmekte idi. Bununla birlikte 1974 yılında kullanıma giren ve 1987'de bütünleştirilen TNM evrelemesi (Tablo 3) hastalığın 21

31 anatomik büyüklüğüne göre daha fazla alt gruplar oluşturması nedeniyle yaygın olarak kullanılmıştır. 62 International Union Against Cancer (UICC) adlı kuruluşun önerdiği TNM sistemi venöz tutulum ile lenfatik yayılımı birbirinden ayırıp anatomik sınırları da daha ayrıntılı belirlemiştir. 63 Tablo 4: Renal Hücreli Karsinomada Evreleme 1 Evre1: T1 N0 M0 Evre2: T2 N0 M0 Evre3: T3 N0 M0 T1 N1 M0 T2 N1 M0 T3 N1 M0 Evre4: T4 N0 M0 Herhangi bir T N2 M0 Herhangi bir T herhangi bir N M Renal Hücreli Karsinomların Derecelendirilmesi RHK larda evre dışında en önemli prognostik faktör derecedir. İlk olarak 1971 yılında Skinner ve arkadaşları sadece çekirdek şeklini değerlendiren derecelendirme sistemini oluşturmuşlardır yılında Fuhrman ve arkadaşları çekirdek boyut, sınır ve nükleol belirginliğinin değerlendirildiği ve birden dörde kadar derecelendirilen sistemi önermişlerdir. Tümörlerin büyük çoğunluğu 2 ve 3 olan tümörlerdir. Derece 1 olan tümörler daha az oranda olup derece 4 olanlar olguların % 5-10 nu oluşturur. İyi korunmamış materyalde nükleol ve kromatin paterni kolaylıkla kaybolacağı için, doğru bir derecelemede materyalin kalitesi önemlidir. 66 Derece 1; 10 luk objektifte nükleuslar küçük ve yoğundur ve matür lenfositlere benzer. Nükleol bulunmaz. 22

32 Derece 2; İnce granüler kromatin paterni vardır ve bu büyütmede nükleol vardır, ancak küçük kromosenter şeklinde görülür. Nükleol ancak 40 lık büyütmede görülür, ancak derece 3 teki kadar büyük değildir. Derece 3; 10 luk büyütmede nükleoller kolaylıkla seçilebilir. Derece 4; Nükleer pleomorfizm, hiperkromazi, tek yada multipl makronükleoller bulunur. Furhman sisteminin uygulanmasında endişe verici bir konu; Tümör içindeki derece heterojenitesidir. Birçok deneyimli uzman en kötü derece yaklaşımını kabul etmektedir. En kötü derece bir büyük büyütme alanını kaplayan en anormal nükleuslar ile tanımlanır. Dağınık şekilde bulunan hücreler sayılmayabilir, ancak tek bir odak içinde yüksek dereceli özellikte birçok hücre varsa, tümör buna göre derecelendirilmelidir. 66 Nükleer derece 1,2,3,4 olan hastaların 10 yıllık hastalık spesifik yaşam süreleri sırasıyla % 88-90, % 75-82, % 40 ve % 18 olarak saptanmıştır. RHK lar direk yayılım ile çevre böbreği yavaş bir şekilde basıya uğratarak ya da üzerindeki kapsülle devamlılık göstererek büyürler. Histolojik olarak çoğu tümör saptandığı an büyük boyutlardadır ve yarısından azı böbreğe sınırlıdır. RHK lar renal ven boyunca yayılım yapma ve içine doğru büyüme eğilimindedir. Metastaz görüldüğünde olguların % 55 inde akciğer tutulumu görülür. Ayrıca lenf nodları, karaciğer, kemik, adrenal bez, böbrek, beyin, kalp, dalak, barsaklar ve deriye de metastaz yapabilir Renal Hücreli Karsinomlarda Ayırıcı Tanı Diğer neoplazilerden RHK ların ayrımı genelde zorluk yaratmaz. Renal hücreli karsinom belirleyicileri, bu neoplaziler için rölatif olarak spesifik bulunmuştur. Özellikle tümör, küçük, papiller, onkositik, toplayıcı duktus tipi, sarkomatoid ve metastatik olduğu zaman sorunlar ve zorluklar yaşanabilir. Küçük RHK lar adenomlardan boyutları, paternleri, sitoplazmik özellikleri, büyüme paternleri ve nükleer anaplazi ile ayırt edilirler. Tüm şeffaf hücre, kromofob ve toplayıcı duktus tipi tümörler saptandıkları zaman boyutlarına bakılmaksızın karsinom olarak kabul edilmelidir. Papiller ve tübüler lezyonlar eğer nükleer anaplazi göstermiyor ve düşük dereceli iseler gerçek adenomları yansıtıyor olabilirler. 23

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ İdrar oluşturmak... Üriner sistemin ana görevi vücutta oluşan metabolik artıkları idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırmak ve sıvı elektrolit dengesini korumaktır. Üriner

Detaylı

T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ ANABİLİM DALI

T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ ANABİLİM DALI T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ ANABİLİM DALI ANABİLİM DALI BAŞKANI PROF. DR. LEMA TAVLI RENAL HÜCRELİ KARSİNOMLARDA MAKROSKOPİK, MİKROSKOPİK, MORFOMETRİK VE İMMÜNOHİSTOKİMYASAL PROGNOSTİK

Detaylı

29 yaşında erkek aktif şikayeti yok. sağ sürrenal lojda yaklaşık 3 cm lik solid kitlesel lezyon saptanması. üzerine hasta polikliniğimize başvurdu

29 yaşında erkek aktif şikayeti yok. sağ sürrenal lojda yaklaşık 3 cm lik solid kitlesel lezyon saptanması. üzerine hasta polikliniğimize başvurdu 29 yaşında erkek aktif şikayeti yok Dış merkezde yapılan üriner sistem ultrasonografisinde insidental olarak sağ sürrenal lojda yaklaşık 3 cm lik solid kitlesel lezyon saptanması üzerine hasta polikliniğimize

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM HİSTOLOJİSİ. Prof.Dr.Yusuf NERGİZ

ÜRİNER SİSTEM HİSTOLOJİSİ. Prof.Dr.Yusuf NERGİZ ÜRİNER SİSTEM HİSTOLOJİSİ Prof.Dr.Yusuf NERGİZ SUNUM PLANI Üriner sistem hakkında genel bilgi Böbrek kan dolaşımı Böbrek histofizyolojisi Böbreklerin morfolojik yapısı (Kapsula,korteks,medulla nefron ve

Detaylı

5. SINIF DERS NOTLARI BÖBREK TÜMÖRLERİ. Doç. Dr. Yaşar BOZKURT

5. SINIF DERS NOTLARI BÖBREK TÜMÖRLERİ. Doç. Dr. Yaşar BOZKURT 5. SINIF DERS NOTLARI BÖBREK TÜMÖRLERİ Doç. Dr. Yaşar BOZKURT I-Etyoloji ve sınıflama Böbrek tümörlerinin etiyolojisinde değişik faktörler rol alır. Ancak kesin bir neden de gösterilememiştir. Tütün kullanımı,

Detaylı

Boşaltım Sistemi Fizyolojisi

Boşaltım Sistemi Fizyolojisi Boşaltım Sistemi Fizyolojisi 1 Boşaltım sistemi (üriner sistem) Homeostasise katılan en önemli organ sistemlerinden biridir. Vücut sıvılarının hacim ve içeriğinin kontrolü Kan basıncının düzenlemmesi ph

Detaylı

Boşaltım Sistemi Fizyolojisi = Üriner Sistem Fizyolojisi

Boşaltım Sistemi Fizyolojisi = Üriner Sistem Fizyolojisi Boşaltım Sistemi Fizyolojisi = Üriner Sistem Fizyolojisi Boşaltım Sisteminin Görevleri Vücut sıvılarının hacmi ve içeriğinin korunması, kan basıncının dengede tutulması, ph ının dengede tutulması, su-tuz

Detaylı

Boşaltım Sistemi Fizyolojisi

Boşaltım Sistemi Fizyolojisi Boşaltım Sistemi Fizyolojisi 1 Boşaltım sistemi (üriner sistem) Homeostasise katılan en önemli organ sistemlerinden biridir. Vücut sıvılarının hacim ve içeriğinin kontrolü Kan basıncının düzenlemmesi ph

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS Adım BOŞALTIM SİSTEMİ 3

ADIM ADIM YGS LYS Adım BOŞALTIM SİSTEMİ 3 ADIM ADIM YGS LYS 184. Adım BOŞALTIM SİSTEMİ 3 2) Geri Emilim (Reabsorpsiyon) Bowman kapsülüne gelen süzüntü geri emilim olmadan dışarı atılsaydı zararlı maddelerle birlikte yararlı maddelerde kaybedilirdi.

Detaylı

Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri. Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı

Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri. Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Meme kanserli hastalarda ana prognostik faktörler: Primer tümörün büyüklüğü

Detaylı

Genitoüriner Sistem Tümörlerinde Radyoloji Dr.Oğuz Dicle

Genitoüriner Sistem Tümörlerinde Radyoloji Dr.Oğuz Dicle Genitoüriner Sistem Tümörlerinde Radyoloji Dr.Oğuz Dicle III.Tıbbi Onkoloji Kongresi Onkolojik Görüntüleme Kursu 24 Mart 2010,Antalya Böbrek Mesane Prostat Böbrek Mesane Testis Radyolojiye Sorular Tümör

Detaylı

Savaş Baba, Sabri Özden, Barış Saylam, Umut Fırat Turan Ankara Numune EAH. Meme Endokrin Cerrahi Kliniği

Savaş Baba, Sabri Özden, Barış Saylam, Umut Fırat Turan Ankara Numune EAH. Meme Endokrin Cerrahi Kliniği Savaş Baba, Sabri Özden, Barış Saylam, Umut Fırat Turan Ankara Numune EAH. Meme Endokrin Cerrahi Kliniği Tiroid kanserleri bütün kanserler içinde yaklaşık % 1 oranında görülmekte olup, özellikle kadınlarda

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM 1-BÖBREK(2) 2-ÜRETER(2) 3-İDRAR KESESİ 4-ÜRETHRA

ÜRİNER SİSTEM 1-BÖBREK(2) 2-ÜRETER(2) 3-İDRAR KESESİ 4-ÜRETHRA ÜRİNER SİSTEM 1-BÖBREK(2) 2-ÜRETER(2) 3-İDRAR KESESİ 4-ÜRETHRA ÜRİN Üre Ürik asit Kreatinin Belirli yabancı maddeler ve onların parçalanma ürünleri Elektrolitler Su(Değişik miktarda) BÖBREĞİN ÖNEMLİ Ürin

Detaylı

Adrenalde sık ve nadir görülen lezyonlar. Dr.Aylar Poyraz Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji AD

Adrenalde sık ve nadir görülen lezyonlar. Dr.Aylar Poyraz Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji AD Adrenalde sık ve nadir görülen lezyonlar Dr.Aylar Poyraz Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji AD Feokromositoma Kromafin hücrelerden köken alır 2 tip hücre içerir:kromafin hücreler ve sustentaküler

Detaylı

Böbreklerin İşlevi. D Si C Dr. Sinan Canan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji A.D.

Böbreklerin İşlevi. D Si C Dr. Sinan Canan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji A.D. Boşaltım Fizyolojisi Böbreklerin İşlevi D Si C Dr. Sinan Canan Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji A.D. scanan@baskent.edu.tr Böbrek İşlevi: Genel Bakış ş İdrar oluşumunun merkezi Homeostatik

Detaylı

ÜRİNER SİSTEMİ. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN

ÜRİNER SİSTEMİ. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN ÜRİNER SİSTEMİ Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN ÜRİNER SİSTEM Vücutta, hücresel düzeyde gerçekleşen kimyasal olaylar sonucunda ortaya çıkan başta üre olmak üzere diğer atık maddeler

Detaylı

RLERİ. Prof. Dr. Kutsal YÖRÜKOY. Patoloji Anabilim Dalı

RLERİ. Prof. Dr. Kutsal YÖRÜKOY. Patoloji Anabilim Dalı PATOLOG GÖZÜYLE G BÖBREK BREK TÜMÖRLERT RLERİ Prof. Dr. Kutsal YÖRÜKOY KOĞLU Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp T p Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı ANTAKYA 2008 SINIFLAMA (WHO 2004) Renal hücreli tümörlert

Detaylı

Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım

Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım Dr. Ayşegül Örs Zümrütdal Başkent Üniversitesi-Nefroloji Bilim Dalı 20/05/2011-ANTALYA Böbrek kistleri Genetik ya da genetik olmayan nedenlere bağlı olarak, Değişik

Detaylı

Omurgalılarda Boşaltım Organı (Böbrekler) Pronefroz böbrek tipi balıkların ve kurbağaların embriyo devrelerinde görülür.

Omurgalılarda Boşaltım Organı (Böbrekler) Pronefroz böbrek tipi balıkların ve kurbağaların embriyo devrelerinde görülür. Omurgalılarda Boşaltım Organı (Böbrekler) Omurgalıların boşaltım organları böbreklerdir. Ancak omurgalılarda pronefroz, mezonefroz ve metanefroz olmak üzere üç tip böbreğe rastlanır. Pronefroz böbrek tipi

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

ÜRİNER SİSTEM FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN ÜRİNER SİSTEM FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Üriner Sistem Üriner sistemi iki böbrek, iki üreter, vesica urineria (idrar kesesi) ve üretra oluşturmaktadır Böbrekler kanın süzme işini yaparak idrarı

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

Dr. A. Nimet Karadayı. Hastanesi, Patoloji Kliniği

Dr. A. Nimet Karadayı. Hastanesi, Patoloji Kliniği Dr. A. Nimet Karadayı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Patoloji Kliniği MEME TÜMÖRLERİNDE PATOLOJİ RAPORLARINDA STANDARDİZASYON Amaç, hasta

Detaylı

Akciğer Karsinomlarının Histopatolojisi

Akciğer Karsinomlarının Histopatolojisi Akciğer Karsinomlarının Histopatolojisi Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Akciğer karsinomlarının gelişiminde preinvaziv epitelyal lezyonlar; Akciğer karsinomlarının gelişiminde

Detaylı

NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ

NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ Dinç Süren 1, Mustafa Yıldırım 2, Vildan Kaya 3, Ruksan Elal 1, Ömer Tarık Selçuk 4, Üstün Osma 4, Mustafa Yıldız 5, Cem

Detaylı

AZ DİFERANSİYE TİROİD KANSERLERİ. Prof. Dr. Müfide Nuran AKÇAY Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı ERZURUM

AZ DİFERANSİYE TİROİD KANSERLERİ. Prof. Dr. Müfide Nuran AKÇAY Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı ERZURUM AZ DİFERANSİYE TİROİD KANSERLERİ Prof. Dr. Müfide Nuran AKÇAY Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı ERZURUM Tanım Az diferansiye tiroid karsinomları, iyi diferansiye ve anaplastik

Detaylı

DOĞUMSAL BÖBREK ANOMALİLERİ İNT. DR. SİNEM İLHAN

DOĞUMSAL BÖBREK ANOMALİLERİ İNT. DR. SİNEM İLHAN DOĞUMSAL BÖBREK ANOMALİLERİ İNT. DR. SİNEM İLHAN ÜRİNER SİSTEM EMBRİYOLOJİSİ 5. haftada metanefrik divertikül oluşur metanefrik blastem ile birleşir Nefrogenezis başlar. 6-9. hafta: lobule böbrek anteriordan

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Alkın Yazıcıoğlu. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi

Göğüs Cerrahisi Alkın Yazıcıoğlu. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Mediastenin Nadir Görülen Tümörleri Tüm mediastinal kitlelerin %10 dan azını meydana getiren bu lezyonlar mezenkimal veya epitelyal kökenli tümörlerden oluşmaktadır. Journal of linical and nalytical Medicine

Detaylı

Boşaltım Fizyolojisi. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D.

Boşaltım Fizyolojisi. Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. Boşaltım Fizyolojisi Prof. Dr. Taner Dağcı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ab. D. BÖBREĞİN GÖREVLERİ: Metabolizma sonucu meydana gelen artıkları ve zararlı maddeleri boşaltma Su ve plazma volümünü

Detaylı

8 Boşaltım Sistemi Fizyolojisi

8 Boşaltım Sistemi Fizyolojisi ÜNİTE 8 Boşaltım Sistemi Fizyolojisi Bu üniteyi çalıştıktan sonra, Amaçlar Nefronların yapısını ve idrar oluşumunu, Glomerul filtrasyon hızı ve klirens kavramını, Jukstaglomeruler aparatus ve renin-anjiotensin

Detaylı

BÖBREK FONKSİYON TESTLERİ I. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006

BÖBREK FONKSİYON TESTLERİ I. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006 BÖBREK FONKSİYON TESTLERİ I Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006 1 Böbreklerin işlevleri (fonksiyonları) Düzenleyici işlevler Endokrin işlevler Metabolik işlevler Ekskretuvar işlevler 2 Böbreklerin

Detaylı

Meme ve Over Kanserlerinde Laboratuvar: Klinisyenin Laboratuvardan Beklentisi

Meme ve Over Kanserlerinde Laboratuvar: Klinisyenin Laboratuvardan Beklentisi Meme ve Over Kanserlerinde Laboratuvar: Klinisyenin Laboratuvardan Beklentisi Dr. Handan Onur XXI. Düzen Klinik Laboratuvar Günleri, Ankara, 23 Ekim 2011 MEME KANSERİ Meme Kanseri Sıklıkla meme başına

Detaylı

ÜST ÜRİNER SİSTEM KANSERLERİNDE GÖRÜNTÜLEMENİN ÖNEMİ

ÜST ÜRİNER SİSTEM KANSERLERİNDE GÖRÜNTÜLEMENİN ÖNEMİ Disiplinler arası üroonkoloji toplantısı-2014 ÜST ÜRİNER SİSTEM KANSERLERİNDE GÖRÜNTÜLEMENİN ÖNEMİ Dr. Mustafa HARMAN EÜTF Radyoloji 1 SUNUM AKIŞI Görüntüleme yöntemleri Görüntülemeden beklentiler - Tespit

Detaylı

BÖBREK HASTALIKLARI TEMEL BİLGİLER

BÖBREK HASTALIKLARI TEMEL BİLGİLER BÖBREK HASTALIKLARI TEMEL BİLGİLER Prof. Dr. Tekin AKPOLAT Liv Hospital-İSTANBUL İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi 4 Aralık 2018 http://tekinakpolat.com/ogrenciler-icin- yararli-kitaplar/ Plan Böbrekler

Detaylı

DOÇ.DR.YAŞAR BOZKURT

DOÇ.DR.YAŞAR BOZKURT DOÇ.DR.YAŞAR BOZKURT ETYOLOJİ Tütün kullanımı kadmiyum asbest petrol ürünleri herpes virüs obezite BENİGN TÜMÖRLER Böbrek kistleri Adenom Onkositom Angiomyolipom(Hamartom) Leiomyolipom Juxtaglomerüler

Detaylı

BAŞ BOYUN PATOLOJİSİ SLAYT SEMİNERİ. Dr. Sezer Kulaçoğlu Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi

BAŞ BOYUN PATOLOJİSİ SLAYT SEMİNERİ. Dr. Sezer Kulaçoğlu Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi BAŞ BOYUN PATOLOJİSİ SLAYT SEMİNERİ Dr. Sezer Kulaçoğlu Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 61 y/ K Sol parotiste kitle Makroskopi: 2.3x2.2x0.7 cm ölçülerinde kirli beyaz-kahverengi, kesitinde

Detaylı

MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ

MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ Dr. N. Zafer Utkan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Meme Kanseri Sempozyumu Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 10 Mart 2010 Lenfatik Sistemin Genel

Detaylı

BATIN BT (10/11/2009 ): Transvers kolon orta kesiminde kolonda düzensiz duvar kalınlaşması ile komşuluğunda yaklaşık 5 cm çapta nekrotik düzensiz

BATIN BT (10/11/2009 ): Transvers kolon orta kesiminde kolonda düzensiz duvar kalınlaşması ile komşuluğunda yaklaşık 5 cm çapta nekrotik düzensiz Olgu Sunumu Olgu: 60y, E 2 ayda 5 kilo zayıflama ve karın ağrısı şikayeti ile başvurmuş. (Kasım 2009) Ailede kanser öyküsü yok. BATIN USG: *Karaciğerde en büyüğü VIII. segmentte 61.2x53.1 mm boyutunda

Detaylı

Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir

Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir SİSTEMATİK DEĞERLENDİRME Yorumlama dıştan içe veya içten dışa doğru yapılmalı TORAKS DUVARI Kostalar Sternum Klavikula Torasik vertebralar

Detaylı

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar?

BÖBREK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Böbrekler ne işe yarar? BÖBREK HASTALIKLARI Prof. Dr. Tekin AKPOLAT Böbrekler ne işe yarar? Böbreğin en önemli işlevi kanı süzmek, idrar oluşturmak ve vücudun çöplerini (artık ürünleri) temizlemektir. Böbrekte oluşan idrar, idrar

Detaylı

Çocukluk çağı yuvarlak hücreli tümörleri 21.Ulusal Patoloji Kongresi İzmir. Dr.Aylar Poyraz Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD

Çocukluk çağı yuvarlak hücreli tümörleri 21.Ulusal Patoloji Kongresi İzmir. Dr.Aylar Poyraz Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD Çocukluk çağı yuvarlak hücreli tümörleri 21.Ulusal Patoloji Kongresi İzmir Dr.Aylar Poyraz Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD 15 yaşında kız 1 yıldır farkettiği giderek büyüyen karın şişliği

Detaylı

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR Akciğer kanseri olmak her şeyin sonu değildir. Bu hastalığı yenmek için mutlaka azimli, inançlı ve sabırlı olmanız

Detaylı

Dr Ercan KARAARSLAN Acıbadem Üniversitesi Maslak Hastanesi

Dr Ercan KARAARSLAN Acıbadem Üniversitesi Maslak Hastanesi Dr Ercan KARAARSLAN Acıbadem Üniversitesi Maslak Hastanesi 1 Öğrenme hedefleri Metastazların genel özellikleri Görüntüleme Teknikleri Tedavi sonrası metastaz takibi Ayırıcı tanı 2 Metastatik Hastalık Total

Detaylı

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak

Detaylı

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine EPİTEL DOKU EPİTEL DOKU Birbirine bitişik hücrelerden yapılmıştır. Hücreler arası madde çok azdır. Ektoderm, mezoderm ve endoderm olmak üzere her üç embriyon yaprağından köken alır. Epitel dokusu mitoz

Detaylı

Tiroidin en sık görülen benign tümörleri foliküler adenomlardır.

Tiroidin en sık görülen benign tümörleri foliküler adenomlardır. GİRİŞ: Tiroidin en sık görülen benign tümörleri foliküler adenomlardır. Foliküler adenomlar iyi sınırlı tek lezyon şeklinde olup, genellikle adenomu normal tiroid dokusundan ayıran kapsülleri vardır. Sıklıkla

Detaylı

Kuramsal: 28 saat. 4 saat-histoloji. Uygulama: 28 saat. 14 saat-fizyoloji 10 saat-biyokimya

Kuramsal: 28 saat. 4 saat-histoloji. Uygulama: 28 saat. 14 saat-fizyoloji 10 saat-biyokimya HEMATOPOETİK SİSTEM Hematopoetik Sistem * Periferik kan * Hematopoezle ilgili dokular * Hemopoetik hücrelerin fonksiyon gösterdikleri doku ve organlardan meydana gelmiştir Kuramsal: 28 saat 14 saat-fizyoloji

Detaylı

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)! HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücre Hücre: Tüm canlıların en küçük yapısal ve fonksiyonel ünitesi İnsan vücudunda trilyonlarca hücre bulunur Fare, insan veya filin hücreleri yaklaşık aynı büyüklükte Vücudun büyüklüğü

Detaylı

HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM

HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM Nadirdir!!! Üst aerodijestif sistem malinitelerinin % 5-10 u, tüm malinitelerin ise %0.5 i hipofarinks kanserleridir. Kötü seyirlidir!!! İleri evrede başvurmaları ve

Detaylı

Böbrek Tümörlerinin Prognostik Kategorizasyonu

Böbrek Tümörlerinin Prognostik Kategorizasyonu Böbrek Tümörlerinin Prognostik Kategorizasyonu Dr. Özgür Yaycıoğlu Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji A.D Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi Ürolojik Cerrahi Derneği Böbrek Tümörü ve BPH Toplantısı,

Detaylı

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Göğüs Cerrahisi Metastatik Akciğer Tümörleri Giriş İzole akciğer metastazlarına tedavi edilemez gözüyle bakılmamalıdır Tümör tipine

Detaylı

Meme Olgu Sunumu. Gürdeniz Serin. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı. 3 Kasım Antalya

Meme Olgu Sunumu. Gürdeniz Serin. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı. 3 Kasım Antalya Meme Olgu Sunumu 3 Kasım 2016 Antalya Gürdeniz Serin Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Olgu 35 yaşında kadın Sağ meme de kitle Özgeçmişinde: SLE - Renal Tx Radyoloji Mamografi: Sağ

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm

Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm BAZAL HÜCRELİ KARSİNOM Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm Nadiren met. yapar fakat tedavisiz bırakıldığında invazif davranış göstermesi,lokal invazyon,

Detaylı

SAĞ VE SOL KOLON YERLEŞİMLİ TÜMÖRLER: AYNI ORGANDA FARKLI PATOLOJİK BULGULAR VE MİKROSATELLİT İNSTABİLİTE DURUMU

SAĞ VE SOL KOLON YERLEŞİMLİ TÜMÖRLER: AYNI ORGANDA FARKLI PATOLOJİK BULGULAR VE MİKROSATELLİT İNSTABİLİTE DURUMU SAĞ VE SOL KOLON YERLEŞİMLİ TÜMÖRLER: AYNI ORGANDA FARKLI PATOLOJİK BULGULAR VE MİKROSATELLİT İNSTABİLİTE DURUMU Ezgi Işıl Turhan 1, Nesrin Uğraş 1, Ömer Yerci 1, Seçil Ak 2, Berrin Tunca 2, Ersin Öztürk

Detaylı

RENAL ONKOSİTOM VE KROMOFOB RENAL HÜCRELİ KARSİNOM AYIRICI TANISINDA KAI1 (CD82), S100A1 VE CK7 EKSPRESYONUNUN ROLÜ

RENAL ONKOSİTOM VE KROMOFOB RENAL HÜCRELİ KARSİNOM AYIRICI TANISINDA KAI1 (CD82), S100A1 VE CK7 EKSPRESYONUNUN ROLÜ T.C. ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ RENAL ONKOSİTOM VE KROMOFOB RENAL HÜCRELİ KARSİNOM AYIRICI TANISINDA KAI1 (CD82), S100A1 VE CK7 EKSPRESYONUNUN ROLÜ Dr. Zeliha Burcu SARI Tıbbi Patoloji

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM 1) Aşağıdaki hormonlardan hangisi uterusun büyümesinde doğrudan etkilidir? A) LH B) Androjen C) Östrojen Progesteron D) FUH Büyüme hormonu E) Prolaktin - Testosteron 2)

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı Göğüs Cerrahisi Akciğer Kanserinde Anamnez ve Fizik Muayene Bulguları Giriş Akciğer kanseri ülkemizde 11.5/100.000 görülme sıklığına

Detaylı

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları Doç. Dr. Ahmet Özaydın Nükleus (çekirdek) ökaryotlar ile prokaryotları ayıran temel özelliktir. Çekirdek hem genetik bilginin deposu hem de kontrol merkezidir.

Detaylı

ENDOMETRİAL KARSİNOM SPORADİK Mİ? HEREDİTER Mİ? Dr Ş.Funda Tanay Eren Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı

ENDOMETRİAL KARSİNOM SPORADİK Mİ? HEREDİTER Mİ? Dr Ş.Funda Tanay Eren Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı ENDOMETRİAL KARSİNOM SPORADİK Mİ? HEREDİTER Mİ? Dr Ş.Funda Tanay Eren Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı 26.ULUSALPATOLOJİ KONGRESİ ANTALYA 2016 Kalıtsal kanser sendromlarının tespit

Detaylı

MEME KARSİNOMLARINDA GATA 3 EKSPRESYONU VE KLİNİKOPATOLOJİK PARAMETRELER İLE İLİŞKİSİ

MEME KARSİNOMLARINDA GATA 3 EKSPRESYONU VE KLİNİKOPATOLOJİK PARAMETRELER İLE İLİŞKİSİ MEME KARSİNOMLARINDA GATA 3 EKSPRESYONU VE KLİNİKOPATOLOJİK PARAMETRELER İLE İLİŞKİSİ Aslı ÇAKIR 1, Özgür EKİNCİ 2, İpek IŞIK GÖNÜL 2, Bülent ÇETİN 3, Mustafa BENEKLİ 3, Ömer ULUOĞLU 2 1 Çorlu Devlet Hastanesi

Detaylı

Böbrek kanseri tanı ve sınıflaması

Böbrek kanseri tanı ve sınıflaması Hasta Bilgilendirme Formu Türkçe 32 Böbrek kanseri tanı ve sınıflaması Altı çizili terimler sözlükte listelenmiştir. Tümörün evre, alt grup ve agresifliği sınıflamayı oluşturur. Çoğu böbrek kanseri hastası

Detaylı

2. Renal tübülüslerde ise reabsorbsiyon ve sekresyon (Tübüler reabsorbsiyon ve Tübüler sekresyon) olur.

2. Renal tübülüslerde ise reabsorbsiyon ve sekresyon (Tübüler reabsorbsiyon ve Tübüler sekresyon) olur. BÖBREK Böbreklerimiz, omurganın her iki yanında, karın boşluğu içerisinde ve bel bölgesinin biraz yukarısında yer alırlar. Her insanda iki tane böbrek bulunur. Fakat sağlıklı tek bir böbrek de normal yaşam

Detaylı

Dr. Yaşar BEDÜK Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi

Dr. Yaşar BEDÜK Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dr. Yaşar BEDÜK Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Testis tümörleri Erkeklerdeki kanserlerin %1 i Yıllık %3-6 artış Avrupa da her yıl 24.000 yeni vak a Testis Tümör Epidemiyolojisi İnsidans dünya genelinde

Detaylı

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları ABD, Medikal Onkoloji BD Güldal Esendağlı

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları ABD, Medikal Onkoloji BD Güldal Esendağlı Sağlık Bakanlığından Muaf Hekimin Ünvanı - Adı Soyadı Aydın Aytekin Bildiriyi Sunacak Kişi Ünvanı - Adı Soyadı Rafiye Çiftçiler Bildiriyi Sunacak Kişi Kurumu Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları

Detaylı

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalp kası beyinden sonra en fazla kana gereksinim duyan organdır. Kalp kendini besleyen kanı aortadan ayrılan arterlerden alır. Bu arterlere koroner

Detaylı

Pediatrik karaciğer kitlelerinde ayırıcı tanı

Pediatrik karaciğer kitlelerinde ayırıcı tanı Pediatrik karaciğer kitlelerinde ayırıcı tanı Dr. Zeynep Yazıcı Uludağ Üniversitesi, Tıp Fak., Çocuk Radyolojisi Bilim Dalı, Bursa Primer karaciğer kitleleri Tüm pediatrik solid tm lerin %1-4 ü ~%65 i

Detaylı

SÜRRENAL HASTALIKLARDA CERRAHİ YAKLAŞIM

SÜRRENAL HASTALIKLARDA CERRAHİ YAKLAŞIM SÜRRENAL HASTALIKLARDA CERRAHİ YAKLAŞIM S.B.Ü İSTANBUL EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ GENEL CERRAHİ KLİNİĞİ Dr. Feyzullah ERSÖZ ADRENAL BEZLERİN ANATOMİK ÖZELLİĞİ Retroperitoneal yerleşimlidirler Sağ ve

Detaylı

MİDE KANSERİNDE APOPİTOZİSİN BİYOLOJİK BELİRTEÇLERİNİN PROGNOSTİK ÖNEMİ

MİDE KANSERİNDE APOPİTOZİSİN BİYOLOJİK BELİRTEÇLERİNİN PROGNOSTİK ÖNEMİ MİDE KANSERİNDE APOPİTOZİSİN BİYOLOJİK BELİRTEÇLERİNİN PROGNOSTİK ÖNEMİ Cem Sezer 1, Mustafa Yıldırım 2, Mustafa Yıldız 2, Arsenal Sezgin Alikanoğlu 1,Utku Dönem Dilli 1, Sevil Göktaş 1, Nurullah Bülbüller

Detaylı

Böbrek Embriyolojisi DERMAN. Aslı Yaylalı. Derman Tıbbi Yayıncılık 1

Böbrek Embriyolojisi DERMAN. Aslı Yaylalı. Derman Tıbbi Yayıncılık 1 Kitap Bölümü DERMAN Böbrek Embriyolojisi Aslı Yaylalı Embriyolojik ve anatomik olarak üriner sistem ve genital sistem; özellikle gelişimin erken döneminde birbiriyle çok yakın ilişkilidir. Tüm gelişim,

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Sedat Gürkok. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Göğüs Cerrahisi Sedat Gürkok. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Soliter Pulmoner Nodül Tanım: Genel bir tanımı olmasa da 3 cm den küçük, akciğer parankimi ile çevrili, beraberinde herhangi patolojinin eşlik

Detaylı

OLGU SUNUMU. Prof. Dr. Yeşim Gürbüz

OLGU SUNUMU. Prof. Dr. Yeşim Gürbüz OLGU SUNUMU Prof. Dr. Yeşim Gürbüz HİKAYE 48 yaşında bayan hasta, 2 senedir nefes darlığı olan hasta dahiliyeye başvurmuş, Tiroit palpasyonunda sol lopta 3x2 cm boyutunda kitle ele gelmiş, MNG tanısı

Detaylı

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin HİSTOLOJİ DrYasemin Sezgin HİSTOLOJİ - Canlı vücudunu meydana getiren hücre, doku ve organların çıplak gözle görülemeyen (mikroskopik) yapılarını inceleyen bir bilim koludur. - Histolojinin sözlük anlamı

Detaylı

KOLANJİOKARSİNOMA. Sunum Planı. Safra Kanalı Kanseri-Kolanjiokarsinoma- Sunum Planı. Sunum Planı. Kolanjiokarsinoma- Lokalizasyon

KOLANJİOKARSİNOMA. Sunum Planı. Safra Kanalı Kanseri-Kolanjiokarsinoma- Sunum Planı. Sunum Planı. Kolanjiokarsinoma- Lokalizasyon KOLANJİOKARSİNOMA Prof.Dr.Ömer ŞENTÜRK Safra Kanalı Kanseri-Kolanjiokarsinoma- Safra kanalı epitelinden köken alır (en sık adenokarsinom) Anatomik olarak 3 gruba ayrılır icca (intrahepatik) pcca (perihiler)

Detaylı

VÜCUT SIVILARI. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN. Copyright 2004 Pearson Education, Inc., publishing as Benjamin Cummings

VÜCUT SIVILARI. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN. Copyright 2004 Pearson Education, Inc., publishing as Benjamin Cummings VÜCUT SIVILARI Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Su Dengesi Vücudumuzun önemli bir bölümü sudan oluşur ve su dengesi vücudun en önemli sorunlarından birisidir. Günlük olarak alınan ve vücuttan atılan su miktarı

Detaylı

PRİMERİ BİLİNMEYEN AKSİLLER METASTAZ AYIRICI TANISINDA PATOLOJİNİN YERİ

PRİMERİ BİLİNMEYEN AKSİLLER METASTAZ AYIRICI TANISINDA PATOLOJİNİN YERİ PRİMERİ BİLİNMEYEN AKSİLLER METASTAZ AYIRICI TANISINDA PATOLOJİNİN YERİ Dr. Nimet Karadayı Dr.Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Patoloji Kliniği Lenf nodları metastatik malignitelerde en

Detaylı

Solunum: Solunum sistemi" Eritrositler" Dolaşım sistemi"

Solunum: Solunum sistemi Eritrositler Dolaşım sistemi Solunum Fizyolojisi Solunum: O 2 'nin taşınarak hücrelere ulaştırılması, üretilen CO 2 'in uzaklaştırılması." Bu işlevin gerçekleştirilebilmesi için üç sistem koordinasyon içinde çalışır:" " Solunum sistemi"

Detaylı

Özofagus Mide Histolojisi

Özofagus Mide Histolojisi Özofagus Mide Histolojisi Sindirim kanalını oluşturan yapılar Gastroıntestınal kanal özafagustan başlayıp anüse değin devam eden değişik çaptaki bir borudur.. Ağız, Farinks (yutak), özafagus(yemek borusu),

Detaylı

TÜMÖR NEDENLİ NEFREKTOMİLERDE RENAL PARANKİM LEZYONLARI. - Olgu Sunumu -

TÜMÖR NEDENLİ NEFREKTOMİLERDE RENAL PARANKİM LEZYONLARI. - Olgu Sunumu - TÜMÖR NEDENLİ NEFREKTOMİLERDE RENAL PARANKİM LEZYONLARI - Olgu Sunumu - Prof. Dr. Dilek Ertoy Baydar Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Hikaye 78 yaşında kadın hasta. Halsizlik

Detaylı

Deri Tümörleri Pratik Ders İçeriği

Deri Tümörleri Pratik Ders İçeriği Deri Tümörleri Pratik Ders İçeriği Deri Tümörleri DSÖ(2006) sınıflaması Yassı Hücreli Karsinom Bazal Hücreli Karsinom Bazoskuamoz Karsinom Melanositik Dermal Nevus Melanom DSÖ DERİ TÜMÖRLERİ SINIFLAMASI

Detaylı

ERKEN EVRE OVER KANSERİ VE BORDERLİNE OVER TÜMÖRLERİ. Dr. Derin KÖSEBAY

ERKEN EVRE OVER KANSERİ VE BORDERLİNE OVER TÜMÖRLERİ. Dr. Derin KÖSEBAY ERKEN EVRE OVER KANSERİ VE BORDERLİNE OVER TÜMÖRLERİ Dr. Derin KÖSEBAY OVER KANSERİ Over kanseri tanısı koyulduktan sonra ortalama 5 yıllık yaşam oranı %35 civarındadır. Evre I olgularında 5 yıllık yaşam

Detaylı

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez II.Hayvansal Dokular Hayvanların embriyonik gelişimi sırasında Ektoderm, Mezoderm ve Endoderm denilen 3 farklı gelişme tabakası (=germ tabakası) bulunur. Bütün hayvansal dokular bu yapılardan ve bu yapıların

Detaylı

Adrenal lezyonların görüntüleme bulguları. Dr. Ercan KOCAKOÇ Bezmialem Vakıf Üniversitesi İstanbul

Adrenal lezyonların görüntüleme bulguları. Dr. Ercan KOCAKOÇ Bezmialem Vakıf Üniversitesi İstanbul Adrenal lezyonların görüntüleme bulguları Dr. Ercan KOCAKOÇ Bezmialem Vakıf Üniversitesi İstanbul Öğrenme hedefleri Adrenal bez kitlelerinin BT ile değerlendirilmesinde temel prensip ve bulguları öğrenmek

Detaylı

Hücreler arası Bağlantılar ve Sıkı bağlantı. İlhan Onaran

Hücreler arası Bağlantılar ve Sıkı bağlantı. İlhan Onaran Hücreler arası Bağlantılar ve Sıkı bağlantı İlhan Onaran Doku organisazyonu: Hücrelerin bağlanması 1- Hücre-matriks bağlantıları: ekstraselüler matriks tarafından hücrelerin bir arada tutulması 2- Hücre-hücre

Detaylı

Multipl Endokrin Neoplaziler. Dr. Tuba T. Duman-2012

Multipl Endokrin Neoplaziler. Dr. Tuba T. Duman-2012 Multipl Endokrin Neoplaziler Dr. Tuba T. Duman-2012 Multipl Endokrin Neoplaziler Klinik gözlemlerle, endokrin bezleri içeren neoplastik sendromlar tanımlanmıştır. Paratiroid, hipofiz, adrenal,tiroid ve

Detaylı

TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006

TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ. Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006 TÜMÖR BELİRTEÇLERİNİN KLİNİK TANIDA ÖNEMİ Doç.Dr. Mustafa ALTINIŞIK ADÜTF Biyokimya AD 2006 1 Tümör (kanser), Vücudumuzun herhangi bir hücre veya hücre topluluğunun kontrolsüz bir şekilde çoğalması, büyümesi,

Detaylı

OBSTRÜKTİF ÜROPATİ. Prof. Dr. Selçuk Yücel. Üroloji ve Çocuk Ürolojisi Uzmanı

OBSTRÜKTİF ÜROPATİ. Prof. Dr. Selçuk Yücel. Üroloji ve Çocuk Ürolojisi Uzmanı OBSTRÜKTİF ÜROPATİ Prof. Dr. Selçuk Yücel Üroloji ve Çocuk Ürolojisi Uzmanı AMAÇLAR Tanım Fizyoloji Patofizyoloji Nedenler Renal Kolik Tanı ve Tedavi Tanım Obstrüktif Üropati Üriner sistemde idrar akımının

Detaylı

Küçük renal kitlelerde aktif izlem

Küçük renal kitlelerde aktif izlem Küçük renal kitlelerde aktif izlem Prof Dr.Tarık Esen İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Epidemiyoloji Erişkin malign tm: ~ % 3 İnsidansı artmakta 7.1 / 100,000 (1983) 10.8

Detaylı

MEME PATOLOJİSİ Slayt Semineri Oturum Başkanları: Dr. Osman ZEKİOĞLU - Dr. Gülnur GÜLER

MEME PATOLOJİSİ Slayt Semineri Oturum Başkanları: Dr. Osman ZEKİOĞLU - Dr. Gülnur GÜLER MEME PATOLOJİSİ Slayt Semineri Oturum Başkanları: Dr. Osman ZEKİOĞLU - Dr. Gülnur GÜLER OLGU SUNUMU Dr Tülin Öztürk İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı 25. Ulusal Patoloji Kongresi 14-17

Detaylı

MEME PATOLOJİSİ SLAYT SEMİNERİ

MEME PATOLOJİSİ SLAYT SEMİNERİ MEME PATOLOJİSİ SLAYT SEMİNERİ Prof. Dr. Şahsine Tolunay Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı 17.10.2015 OLGU 43 yaşında kadın 2 çocuğu var Sol memede ağrı ve kitle yakınması mevcut

Detaylı

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı.

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı. Fizyoloji Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri Dr. Deniz Balcı deniz.balci@neu.edu.tr Ders İçeriği 1 Vücut Sıvı Bölmeleri ve Hacimleri 2 Vücut Sıvı Bileşenleri 3 Sıvıların Bölmeler Arasındaki HarekeF Okuma

Detaylı

AKCİĞERİN NÖROENDOKRİN TÜMÖRLERİ. Doç. Dr. Mutlu DEMİRAY Bursa Medical Park Hastanesi

AKCİĞERİN NÖROENDOKRİN TÜMÖRLERİ. Doç. Dr. Mutlu DEMİRAY Bursa Medical Park Hastanesi AKCİĞERİN NÖROENDOKRİN TÜMÖRLERİ Doç. Dr. Mutlu DEMİRAY Bursa Medical Park Hastanesi Nöroendokrin tümörlerde 2004 WHO sınıflaması Tümör Tipi Tipik Karsinoid Atipik Karsinoid Büyük Hücreli nöroendokrin

Detaylı

İnsidental kanser. Dr. Ali İlker Filiz Haydarpaşa Sultan Abdülhamid Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği

İnsidental kanser. Dr. Ali İlker Filiz Haydarpaşa Sultan Abdülhamid Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği İnsidental kanser Dr. Ali İlker Filiz Haydarpaşa Sultan Abdülhamid Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği Tanım Preoperatif tanı yöntemleriyle saptanamayan, ancak benign hastalıklar nedeniyle

Detaylı

VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER. Boşaltım Sistemi

VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER. Boşaltım Sistemi VÜCUDUMUZDAKİ SİSTEMLER Boşaltım Sistemi İNSANLARDA BOŞALTIMIN AMACI NEDİR? VÜCUDUMUZDAN HANGİ ATIK MADDELER UZAKLAŞTIRILIR? İDRAR SU TUZ KARBONDİOKSİT BESİN ATIKLARI ÜRE ATIK MADDELERİ VÜCUDUMUZDAN HANGİ

Detaylı

KANSERDE RADYOLOJİK GÖRÜNTÜLEME DOÇ. DR.İSMAİL MİHMANLI

KANSERDE RADYOLOJİK GÖRÜNTÜLEME DOÇ. DR.İSMAİL MİHMANLI KANSERDE RADYOLOJİK GÖRÜNTÜLEME DOÇ. DR.İSMAİL MİHMANLI AMAÇ Kanser ön ya da kesin tanılı hastalarda radyolojik algoritmayı belirlemek ÖĞRENİM HEDEFLERİ Kanser riski olan hastalara doğru radyolojik tetkik

Detaylı

Adrenokortikal Karsinom Tek merkezin 10 yıllık deneyimi

Adrenokortikal Karsinom Tek merkezin 10 yıllık deneyimi Adrenokortikal Karsinom Tek merkezin 10 yıllık deneyimi Erman Alçı, Özer Makay, Adnan Şimşir*, Yeşim Ertan**, Ayşegül Aktaş, Timur Köse***, Gökhan İçöz, Mahir Akyıldız Ege Üniversitesi Hastanesi, Genel

Detaylı

MELANOMA PATOLOJİSİ KLİNİSYEN PATOLOGTAN NE BEKLEMELİDİR?

MELANOMA PATOLOJİSİ KLİNİSYEN PATOLOGTAN NE BEKLEMELİDİR? MELANOMA PATOLOJİSİ KLİNİSYEN PATOLOGTAN NE BEKLEMELİDİR? Dr. Nebil BAL Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Adana Arş ve Uyg Mrk 1 Malign Melanoma Deri Mukozal 2 Malign Melanoma Biyopsi

Detaylı

GERM HÜCRELİ TÜMÖRLER İnteraktif Olgu Sunumu Dr BENGÜ DEMİRAĞ

GERM HÜCRELİ TÜMÖRLER İnteraktif Olgu Sunumu Dr BENGÜ DEMİRAĞ GERM HÜCRELİ TÜMÖRLER İnteraktif Olgu Sunumu Dr BENGÜ DEMİRAĞ Haziran 1999 erkek Başvuru Ekim 2014 2 aydır sağ testiste şişlik. Bitlis. Karın ağrısı ve şişlik ile Ankara ya sevk. Ankara da Üroloji AD da

Detaylı

Kan Akımı. 5000 ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ

Kan Akımı. 5000 ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ MERKEZİ SİNİR SİSTEMİNİN İSKEMİK YANITI DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII Dr. Nevzat KAHVECİ Kan basıncı 60 mmhg nın altına düştüğünde uyarılırlar. En fazla kan basıncı 1520 mmhg ya düştüğünde uyarılır.

Detaylı

Kötü Huylu Yumuşak Doku Tümörleri. Tanım, sınıflama, hastaya ilk yaklaşım. Dr. Serkan BİLGİÇ

Kötü Huylu Yumuşak Doku Tümörleri. Tanım, sınıflama, hastaya ilk yaklaşım. Dr. Serkan BİLGİÇ Kötü Huylu Yumuşak Doku Tümörleri Tanım, sınıflama, hastaya ilk yaklaşım Dr. Serkan BİLGİÇ İskelet dışı bağ dokusundan kaynaklanan mezodermal kökenli nadir malignitelerdir. Tanım Görülme Sıklığı Tüm kanser

Detaylı