DİCLE DİŞHEKİMLİĞİ DERGİSİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "DİCLE DİŞHEKİMLİĞİ DERGİSİ"

Transkript

1 DİCLE DİŞHEKİMLİĞİ DERGİSİ DENTAL JOURNAL OF DİCLE

2 Dicle Dişhekimliği Dergisi Hakem Kurulu Sahibi Prof. Dr. Ali İhsan ZENGİNGÜL Dicle Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dekanı Editör Prof. Dr. İzzet YAVUZ Editör Yardımcısı Doç. Dr. Emrullah BAHŞİ Yayın Kurulu Üyeleri Yrd. Doç. Dr. Ahmet Günay, Dr. Dt. Ayşe GÜNAY DDD 2015 Yılı Bilimsel Danışma Kurulu Dr. Abubekir HARORLI Atatürk Üniversitesi Dr. Ahmet Berhan YILMAZ Atatürk Üniversitesi Dr. Ahmet DAĞ Dicle Üniversitesi Dr. Ali ERDEMİR Kırıkkale Üniversitesi Dr. Arzum Güler DOĞRU Dicle Üniversitesi Dr. Aslan GÖKBUKET İstanbul Üniversitesi Dr. Atılım AKKURT Dicle Üniversitesi Dr. Atilla Stephan ATAÇ Hacettepe Üniversitesi Dr. Ayça Deniz İZGİ Dicle Üniversitesi Dr. Ayşe Meşe TANRIKULU Dicle Üniversitesi Dr. Ayşe Nil ALTAY Hacettepe Üniversitesi Dr. Bayram İNCE Dicle Üniversitesi Dr. Behiye Sezgin BOLGÜL Mustafa Kemal Üniversitesi Dr. Belgin GÜLSÜN Dicle Üniversitesi Dr. Betül KARGÜL Marmara Üniversitesi Dr. Beyza KAYA Dicle Üniversitesi Dr. Bora BAĞIŞ Karadeniz Technical University Dr. Buket AYNA Dicle Üniversitesi Dr. Cemal ERONAT Ege Üniversitesi Dr. Cafer ŞAHBAZ Afyon Kocatepe Üniversitesi Dr. Çoruh Türksel DÜLGERGİL Kırıkkale Üniversitesi Dr. Derya ÖZTAŞ Ankara Üniversitesi Dr. Ebru Ece SARIBAŞ Dicle Üniversitesi Dr. Ela Tules KADİROĞLU Dicle Üniversitesi Dr. Elif Pınar BAKIR Dicle Üniversitesi Dr. Emin Caner TÜMEN Dicle Üniversitesi Dr. Emine Göncü BAŞARAN Dicle Üniversitesi Dr. Emrah AYNA Dicle Üniversitesi Dr. Enes GÜNGÖR Zirve Üniversitesi Dr. Engin AĞAÇKIRAN Dicle Üniversitesi Dr. Ertuğrul ERCAN Kırıkkale Üniversitesi Dr. Fahinur ERTUĞRUL Ege Üniversitesi Dr. Ferhan YAMAN Dicle Üniversitesi Dr. Feriha ÇAĞLAYAN Hacettepe Üniversitesi Dr. Figen SEYMEN İstanbul Üniversitesi Dr. Fikret İPEK Dicle Üniversitesi Dr. Filiz ACUN KAYA Dicle Üniversitesi Dr. Filiz KEYF Hacettepe Üniversitesi Dr. Gamze AREN İstanbul Üniversitesi Dr. Gülay KANSU Ankara Üniversitesi Dr. Gulfem ERGÜN Ankara Üniversitesi Dr. Gürcan ESKİTAŞÇIOĞLU Van Yüzüncüyıl Ü. Dr. Güvenç BAŞARAN Dicle Üniversitesi Dr. Hasan KAMAK Kırıkkale Üniversitesi Dr. Hayriye SÖNMEZ Ankara Üniversitesi Dr. H. Cem GÜNGÖR Hacettepe Üniversitesi Dr. İbrahim Halil TACİR Dicle Üniversitesi Dr. İlken KOCADERELİ Hacettepe Üniversitesi Dr. M. İrfan KARADEDE Katip Çelebi Üniversitesi Dr. İsmail MARAKOĞLU Selçuk Üniversitesi Dr. İsmet Rezani TOPTANCI Dicle Üniversitesi Dr. Korkut DEMİREL İstanbul Üniversitesi Dr. Köksal BEYDEMİR Dicle Üniversitesi Dr. Levent ÖZER Ankara Üniversitesi Dr. Mehmet DALLI Katip Çelebi Üniversitesi Dr. Mehmet DOĞRU Dicle Üniversitesi Dr. Mehmet ÇOLAK Dicle Üniversitesi Dr. Melek D. TURGUT Hacettepe Üniversitesi Dr. Mine Betül ÜÇTAŞLI Gazi Üniversitesi Dr. M. Mutahhar ULUSOY Ankara Üniversitesi Dr. M. Sinan DOĞAN Dicle Üniversitesi Dr. Musa Can UÇAN Dicle Üniversitesi Dr. Nejat TUNCER İstanbul Üniversitesi Dr. Nihal AVCU Hacettepe Üniversitesi Dr. Nuri YAZICIOĞLU Ankara Üniversitesi Dr. Nurhan ÖZALP Ankara Üniversitesi Dr. Nüket SANDALLI Yeditepe Üniversitesi Dr. Özant ÖNÇAĞ Ege Üniversitesi Dr. Özkan ADIGÜZEL Dicle Üniversitesi Dr. Remzi NİGİZ Dicle Üniversitesi Dr. Rezzan GÜNER Dicle Üniversitesi Dr. Rıza ALPÖZ Ege Üniversitesi Dr. Sadullah KAYA Dicle Üniversitesi Dr. Sadullah ÜÇTAŞLI Ankara Üniversitesi Dr. Sedat GÜVEN Dicle Üniversitesi Dr. Seher GÜNDÜZ ARSLAN Dicle Üniversitesi Dr. Sema BELLİ Selçuk Üniversitesi Dr. Sema ÇELENK Dicle Üniversitesi Dr. S. Serhat ATILGAN Zirve Üniversitesi Dr. Serkan AĞAÇAYAK Dicle Üniversitesi Dr. Sibel YILDIRIM Selçuk Üniversitesi Dr. S. Zelal ÜLKÜ Dicle Üniversitesi Dr. Şeyhmus BAKIR Dicle Üniversitesi Dr. Ufuk HASANREİSOĞLU Ankara Üniversitesi Dr. Yalçın DEĞER Dicle Üniversitesi Dr. Yasemin KESKİN Ankara Üniversitesi Dr. Yücel YILMAZ Atatürk Üniversitesi Dr. Zeki AKKUŞ Dicle Üniversitesi Dr. Zelal SEYFİOĞLU POLAT Dicle Üniversitesi Dr. Zuhal KIRZIOĞLU Süleyman Demirel Üniversitesi İletişim Adresi: Dicle Üniversitesi, Dişhekimliği Fakültesi, Dicle Dişhekimliği Dergisi Diyarbakır. Tlf: , Fax: , dishekdergi@dicle.edu.tr Makale Gönderme: ile dishekdergi@dicle.edu.tr adresine veya posta yolu ile elektronik kaydı yapılmış olarak iletişim adresimize yapılmalıdır.

3 DİCLE DİŞHEKİMLİĞİ DERGİSİ DENTAL JOURNAL OF DİCLE

4 Contents / İçindekiler CONTENTS / İÇİNDEKİLER 1- DÖRT FARKLI KENDİNDEN ASİTLİ ADEZİV SİSTEMİN BAĞLANMA DAYANIMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ EVOLUTION OF THE SHEAR BOND STRENGTH OF FOUR SELF-ETCHING ADHESIVE SYSTEMS Ertuğrul ERCAN, M.Mustafa HAMİDİ, Esra GÜLAL, Damla İBRAHİMOV, İhsan YIKILGAN Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, PİT VE FİSSÜR ÖRTÜCÜLERİN ALTINA ANTİBAKTERİYEL BONDİNG AJAN UYGULAMANIN MİKROSIZINTI VE BAĞLANMA DAYANIMI ÜZERİNE ETKİSİ EFFECTS OF AN ANTIBACTERIAL BONDING AGENT UNDER FISSURE SEALANT APPLICATIONS ON MICROLEAKAGE AND SHEAR BOND STRENGTH Murat Selim BOTSALI, Yasin YILDIRIM, Mustafa ALTUNSOY, Yağmur ŞENER Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, ÜÇ FARKLI KÖK KANALI YIKAMA SOLÜSYONUNUN ENTEROCOCCUS FAECALIS ÜZERİNE ANTİMİKROBİYAL ETKİNLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ EVALUATION OF ANTIBACTERIAL EFFECTIVENESS OF THREE DIFFERENT ROOT CANAL IRRIGANTS ON ENTEROCOCCUS FAECALIS Emel UZUNOĞLU, Hülya Mehtap ASLAN, Sevinç AKTEMUR TÜRKER, Sevilay KARAHAN Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, ORTODONTİK TEDAVİ GÖREN VE GÖRMEYEN BİREYLERDE APROKSİMAL ÇÜRÜK RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: BİR RETROSPEKTİF ÇALIŞMA EVALUATION OF APPROXIMAL CARIES RISK IN ORTHODONTIC AND UNTREATED PATIENTS: A RETROSPECTIVE STUDY Said KARABEKİROĞLU, Emire Aybüke ERDUR, Zehra İLERİ, Nimet ÜNLÜ Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, AKÜ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİNE BAŞVURAN HASTALARA YAPILAN RESTORASYONLARIN SINIFLANDIRILMASI VE YENİLENME NEDENLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ THE EVALUATION OF RENEWAL ENDICATIONS AND CLASSIFICATION OF FILLINGS OF THE PATIENTS WHO CONSULTED TO AKÜ, FACULTY OF DENTISTRY Cafer ŞAHBAZ, Mehmet ÜNAL, Özgür KANIK Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, TİP II POLİVİNİL SİLOKSAN ÖLÇÜ MADDESİNİN REOLOJİK ÖZELLİKLERİ ÜZERİNE SICAKLIĞIN ETKİSİ EFFECT OF TEMPERATURE ON THE RHEOLOGICAL PROPERTIES OF A TYPE II POLYVINYLSILOXANE IMPRESSION MATERIAL Ayşe Ayda TOPÇU, Pelin ÖZKAN, Sadullah ÜÇTAŞLI, Hasan Necdet ALKUMRU Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1,

5 Contents / İçindekiler 7- REZEKE EDİLMİŞ DİŞLERİN RETREATMENT İŞLEMLERİNDE FARKLI ÇÖZÜCÜ SOLÜSYONLARIN RAYPEX 6 NIN APİKALİ TESPİT ETME DOĞRULUĞUNA ETKİSİ THE INFLUENCE OF DIFFERENT DISSOLVING SOLUTION ON THE APICAL ACCURACY OF RAYPEX 6 IN RETREATMENT PROCEDURES OF RESECTED-TEETH Ersan ÇİÇEK, Baran Can SAĞLAM, Sibel KOÇAK, Mustafa Murat KOÇAK, Neslihan YILMAZ Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, KOCAELİ İLİ VE ÇEVRESİNDE YAŞAYAN ÇOCUKLARDA HİPODONTİ, HİPERDONTİ VE HİPO-HİPERDONTİ PREVALANSI: RETROSPEKTİF ARAŞTIRMA PREVALENCE OF THE HYPODONTIA, HYPERDONTIA AND HYPO-HYPERDONTIA IN CHILDREN LIVING IN KOCAELI AND CITIES SURROUNDING: RETROSPECTİVE STUDY Ülkü ŞERMET ELBAY, Ceren UĞURLUEL, Can KAYA, Mesut ELBAY Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, FİBER İLE GÜÇLENDİRİLMİŞ KOMPOZİT-LOOP VE BANT-LOOP YER TUTUCULARIN KLİNİK BAŞARISI - 1 YILLIK DEĞERLENDİRME CLINICAL SUCCESS OF FIBER REINFORCED COMPOSITE-LOOP AND BAND-LOOP SPACE MAINTAINERS: 1-YEAR FOLLOW-UP Gülcan ŞAHİN ÜNSAL, Özge ÖZMEKİK ATİKLER, Gülhan KOYUNCUOĞLU, Gamze AREN, Işın ULUKAPI Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, KÖK KANALLARINDAN GUTA-PERKANIN UZAKLAŞTIRILMASINDA DİYOT LAZER UYGULAMASININ ETKİNLİĞİNİN İNCELENMESİ EVALUATION OF DIODE LASER IRRIDATION ON REMOVAL OF GUTTA-PERCHA FROM ROOT CANALS Baran Can SAĞLAM, Sibel KOÇAK, Ersan ÇİÇEK, Mustafa Murat KOÇAK, Nur BAĞCI, Murat İÇEN Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, DAİMİ DENTİSYONDA TRAVMA SONRASI OLUŞAN EKSTRÜZİV LÜKSASYONUN TEDAVİSİ VE UZUN DÖNEM TAKİBİ: OLGU SUNUMU THE TREATMENT AND LONG- TERM FOLLOW-UP OF POST-TRAUMATIC EXTRUSIVE LUXATION IN THE PERMANENT DENTITION: CASE REPORT Öznur TUNCAY, Özgür ER, Hüseyin Sinan TOPÇUOĞLU, Emrah SOYLU Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, GÖMÜLÜ YİRMİ YAŞ DİŞLERİYLE İLİŞKİLİ İDİOPATİK GİNGİVAL FİBROMATOZİS VAKASI VE KLİNİK YAKLAŞIM THE CASE OF IDIOPATHIC GINGIVAL FIBROMATOSIS ASSOCIATED WITH IMPACTED WISDOM TEETH AND CLINICAL APPROACH Cennet Neslihan EROĞLU, Eylem AYHAN ALKAN Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1,

6 Contents / İçindekiler 13- FRAKTÜRE UĞRAMIŞ MAKSİLLER SANTRAL DİŞİN POLİETİLEN FİBER KULLANIMI İLE ESTETİK REHABİLİTASYONU: OLGU SUNUMU AESTHETIC REHABILITATION OF MAXILLARY CENTRAL TOOTH WHICH SUFFERED FRACTURE WITH USING POLYETHYLENE FIBER: A CASE REPORT Zeki ARSLANOĞLU, Mehmet Sinan DOĞAN, Osman Fatih ARPAĞ, Ahmet ARAS, Cihan ÖZ Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, İLERLEMİŞ BİR ENDODONTİK-PERİODONTAL LEZYONUN HEMİSEKSİYON İLE TEDAVİSİ: BİR OLGU SUNUMU HEMISECTION FOR TREATMENT OF AN ADVANCED ENDODONTIC-PERIODONTAL LESION: A CASE REPORT Ertuğrul KARATAŞ, Damla ÖZSU, Recep Serdar KIRICI, Fatih SEÇKİN, Hamza ULU, K. Meltem ÇOLAK TOPÇU Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, AYNI HASTADA GÖRÜLEN ÜÇ DENTİGERÖZ KİST: NADİR BİR OLGU SUNUMU THREE DENTIGEROUS CYST SEEN IN THE SAME PATIENT: A RARE CASE REPORT A. Pınar SUMER, A.Zeynep ZENGİN, Mahmut SUMER, Sancar BARIŞ Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, KOSTMANN SENDROMU: BİR VAKA RAPORU KOSTMANN SYNDROME: A CASE REPORT Devrim Deniz ÜNER, Bozan İZOL, Mehmet Sinan DOĞAN, Betül TOSUN, Miraç ELBİR Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, ENDO RESCUE SETİ İLE KIRIK KÖK KANAL ALETİ UZAKLAŞTIRILMASI: 2 OLGU SUNUMU BROKEN ROOT CANAL INSTRUMENT REMOVAL WITH ENDO RESCUE KIT: 2 CASE REPORTS Yakup ÜSTÜN, Burhan Can ÇANAKÇI Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, CHERUBİSM: LİTERATÜR DERLEMESİ VE OLGU SUNUMU CHERUBIM: LITERATURE REVIEW AND A CASE REPORT Can KAYA, Ülkü ŞERMET ELBAY, Mesut ELBAY, Alper Enver SİNANOĞLU Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, BUKKAL KAYDIRMA FLEP YÖNTEMİYLE OROANTRAL FİSTÜL TEDAVİSİ OROANTRAL FISTULA TREATMENT WITH BUCCAL SLIDING FLAP METHOD İbrahim KÖSE, Mahmut KOPARAL, Yusuf ATALAY, S. Serhat ATILGAN Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1,

7 Contents / İçindekiler 20- ANTERİOR DİŞLERİN ESTETİK REHABİLİTASYONU (DİREK LAMİNATE VENEER RESTORASYONLAR): VAKA RAPORU ESTHETIC REHABILITATION OF ANTERIOR TEETH (DIRECT LAMINATE VENEER RESTORATIONS): A CASE REPORT Fatih DEMİRCİ, Abdulsamet TANİK Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, YAŞAM TARZI İLE İLİŞKİLİ AKUT NEKROTİZAN ÜLSERATİF GİNGİVİTİS: BİR OLGU SUNUMU VE DERLEME LIFESTYLE RELATED ACUTE NECROTIZING ULCERATIVE GINGIVITIS: A CASE REPORT AND LITERATURE REVIEW Oğuz KÖSE, Muhammet KARADAŞ, Erhan TAHAN Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, RESTORATİF MATERYALLERDE MİKROSIZINTI VE ALINACAK TEDBİRLER MICROLEAKAGE IN RESTORATIVE MATERIALS AND PRECAUTIONS Elif Pınar BAKIR, Şeyhmus BAKIR, Cafer ŞAHBAZ Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, ENDODONTİK FLARE-UP LARIN ETİYOLOJİSİ ETIOLOGY OF THE ENDODONTIC FLARE-UPS Buğra GÜLER, Hikmet AYDEMİR Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, AGRESİF PERİODONTİTİSLİ BİREYLERDE PERİ-İMPLANTİTİS OLUŞMA RİSKİ VE İMPLANT BAŞARISINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER THE RISK OF DEVELOPMENT PERI-IMPLANTITIS AND FACTORS AFFECTING IMPLANT SUCCESS IN AGGRESSIVE PERIODONTITIS PATIENTS Aysan LEKTEMÜR ALPAN, Hülya TOKER Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, PROTETİK DİŞ TEDAVİSİNDE ESTETİK REFERANSLAR COSMETIC REFERENCES IN PROSTHODONTICS Necla DEMİR, A. Nilgün ÖZTÜRK Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, ESTETİK RESTORASYONLARIN ADEZİV SİMANTASYONU VE ADEZİV BAĞLANTIDA YÜZEY İŞLEMLERİ ADHESİVE CEMENTATION OF ESTHETICS RESTORATION AND SURFACE PRETREATMENTS FOR ADHEZION Derya TOPRAK GÜNDÜZ, Zelal SEYFİOĞLU POLAT

8 Contents / İçindekiler Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, STRONTİUM RANELAT: KEMİK YAPIMI VE YIKIMI ÜZERİNE ETKİSİ STRONTIUM RANELATE: THE EFFECT OF BONE FORMATION AND RESORPTION Orhan Hakkı KARATAŞ, Ebubekir TOY Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1, BAŞLANGIÇ MİNE ÇÜRÜK LEZYONLARININ REZİN İNFİLTRASYON TEKNİĞİ İLE TEDAVİSİ TREATMENT OF INCIPIENT ENAMEL CARIES LESIONS WITH RESIN INFILTRATION TECHNIQUE Saffet BAŞARAN, Duygu TUNCER, Neslihan ARHUN Dicle Dişhekimliği Dergisi, 2015; Cilt 16, Sayı: 1,

9 YAYIN KURALLARI GENEL BİLGİLER Dicle Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dicle Dişhekimliği Dergisi (), Dişhekimliği Bilimleri ile ilgili araştırmalar, olgu sunumları ve Dişhekimliği ni ilgilendiren diğer bilim dallarına ait bilimsel çalışmaları yayınlar. Dergi; yayınladığı makalelerde, konu ile ilgili en yüksek etik ve bilimsel standartlarda olması ve ticari kaygılarda olmaması şartını gözetmektedir. Editörler ve yayınevi, reklâm amacı ile verilen ticari ürünlerin özellikleri ve açıklamaları konusunda hiçbir garanti vermemekte ve sorumluluk kabul etmemektedir. Yayınlanmak için gönderilen makalelerin daha önce başka bir yerde yayınlanmamış veya yayınlanmak üzere gönderilmemiş olması gerekir. Eğer makalede daha önce yayınlanmış; alıntı yazı, tablo, resim vs. mevcut ise makale yazarı, yayın hakkı sahibi ve yazarlarından yazılı izin almak ve bunu makalede belirtmek zorundadır. Bilimsel toplantılarda sunulan özetler, makalede belirtilmesi koşulu ile kabul edilir. Dergiye gönderilen makale biçimsel esaslara uygun ise, editör danışman incelemesinden geçirip, gerek görüldüğü takdirde, istenen değişiklikler yazarlarca yapıldıktan sonra yayınlanır. Makale yayınlanmak üzere dergiye gönderildikten sonra yazarlardan hiçbiri, tüm yazarların yazılı izni olmadan yazar listesinden silinemez, ayrıca hiçbir isim, yazar olarak eklenemez ve yazar sırası değiştirilemez. Makalenin yazı karakteri Arial ve 12 punto büyüklüğünde, çift satır aralıklı, sayfa kenarlarında 2 cm boşluk olacak şekilde ve ilk sayfadan başlamak kaydı ile sağ alt köşede sayfa numaraları olmalıdır. BİLİMSEL SORUMLULUK Tüm yazarların gönderilen makalede akademik-bilimsel olarak doğrudan katkısı olmalıdır. Yazar olarak belirlenen isim ya da isimler aşağıdaki özelliklerin tamamına sahip olmalıdır: -Makaledeki çalışmayı planlamalı veya yapmalı, -Makaleyi yazmalı veya revize etmeli, -Son halini kabul etmelidir. Makalelerin bilimsel kurallara uygunluğu yazarların sorumluluğundadır. ETİK SORUMLULUK Dergi, İnsan öğesinin içinde bulunduğu tüm çalışmalarda Helsinki Deklarasyonu Prensipleri ne uygunluk ilkesini kabul eder. Bu tip çalışmaların varlığında yazarlar, makalenin GEREÇ VE YÖNTEM bölümünde bu prensiplere uygun olarak çalışmayı yaptıklarını, kurumlarının etik kurullarından ve çalışmaya katılmış insanlardan Bilgilendirilmiş olur (informed consent) aldıklarını belirtmek zorundadır. Olgu sunumlarında hastanın kimliğinin ortaya çıkmasına bakılmaksızın hastalardan Bilgilendirilmiş onam (informed consent) alınmalıdır. Eğer makalede direkt-indirekt ticari bağlantı veya çalışma için maddi destek veren kurum mevcut ise yazarlar; kullanılan ticari ürün, ilaç, firma ile ticari hiçbir ilişkisinin olmadığını ve varsa nasıl bir ilişkisinin olduğunu (konsültan, diğer anlaşmalar), editöre sunum sayfasında bildirmek zorundadır. Makalelerin etik kurallara uygunluğu yazarların sorumluluğundadır. YAZIM DİLİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME Derginin yayın dili Türkçe ve İngilizce dir. Türkçe makalelerde Türk Dil Kurumu nun Türkçe sözlüğü veya adresi ayrıca Türk Tıbbi Derneklerinin kendi branşlarına ait terimler sözlüğü esas alınmalıdır. Ayrıca gönderilmiş olan makalelerdeki yazım ve dilbilgisi hataları, makalenin içeriğine dokunmadan, redaksiyon komitemiz tarafından düzeltilmektedir.

10 YAYIN HAKKI Yayınlanmak üzere kabul edilen yazıların her türlü yayın hakkı dergiyi yayınlayan kuruma aittir. Yazarlar Yayın Hakları Devir Formu nu doldurup editöre iletmeleri gerekmektedir. Yazılardaki düşünce ve öneriler tümüyle yazarların sorumluluğundadır. YAZI ÇEŞİTLERİ Dergiye yayınlanmak üzere gönderilecek yazı çeşitleri şu şekildedir; Araştırma: Kliniklerde yapılan prospektif-retrospektif ve her türlü deneysel çalışmalar yayınlanabilmektedir. Yapısı: -Özet (Maksimum kelime; amaç, gereç ve yöntemler, bulgular ve sonuç bölümlerinden oluşan, Türkçe makaleler için ayrıca İngilizce, İngilizce makaleler için ayrıca Türkçe ) -Giriş -Gereç ve Yöntem -Bulgular -Tartışma -Teşekkür (varsa) -Kaynaklar Editöryel Yorum/Tartışma: Yayınlanan orijinal araştırma makaleleri ile ilgili, araştırmanın yazarları dışındaki, o konunun uzmanı tarafından değerlendirilmesidir. Konu ile ilgili makalenin sonunda yayınlanır. Editöre Mektup: Son bir yıl içinde dergide yayınlanan makaleler ile ilgili okuyucuların değişik görüş, tecrübe ve sorularını içeren en fazla 500 kelimelik yazılardır. Başlık ve özet bölümleri yoktur. Kaynak sayısı 5 ile sınırlıdır. Hangi makaleye (sayı, tarih verilerek) ithaf olunduğu belirtilmeli ve sonunda yazarın ismi, kurumu, adresi bulunmalıdır. Mektuba cevap, editör veya makalenin yazar(lar)ı tarafından, yine dergide yayınlanarak verilir. Olgu Sunumu: Nadir görülen, tanı ve tedavide farklılık gösteren makalelerdir. Yeterli sayıda fotoğraflarla ve şemalarla desteklenmiş olmalıdır. Yapısı: -Özet (ortalama kelime; amaç, olgu sunumu, sonuç bölümlerinden oluşan; İngilizce) -Giriş -Olgu Sunumu -Tartışma -Kaynaklar Derleme Yapısı: -Özet (ortalama kelime; İngilizce) -Giriş -Tartışma -Kaynaklar YAZIM KURALLARI Dergiye yayınlanması için gönderilen makalelerde aşağıdaki biçimsel esaslara uyulmalıdır: -Makale, PC veya MAC uyumlu bilgisayarlarda Microsoft Word programı ile yazılmalıdır. KISALTMALAR: Metin içinde kelimenin ilk geçtiği yerde parantez içinde verilir ve tüm metin boyunca o kısaltma kullanılır. Uluslararası kullanılan kısaltmalar için Bilimsel Yazım Kuralları kaynağına başvurulabilir.

11 ŞEKİL, RESİM, TABLO VE GRAFİKLER: -Şekil, resim, tablo ve grafikler makalenin yazıldığı Word dosyasının içine, makalede işleniş sırasına uygun olarak numara verilip, makalenin sonuna yerleştirilmelidir. Şekil, resim, tablo ve grafikler metin içinde geçtiği yerler ilgili cümlenin sonunda belirtilmelidir. Şekil, resim, tablo ve grafiklerin altına açıklamaları eklenmelidir. - Makalenin Word dosyasına eklenecek şekil, resim, tablo ve grafik, 1MB dan büyük ise, ayrı bir.jpg veya.gif dosyası olarak da sisteme eklenebilir. Bu durumda. jpg veya. gif dosyasına, makalenin word şeklinin içinde geçen numaralara göre isim verilmelidir. Şekil, resim, tablo ve grafik çözünürlüğü en az 300 dpi olmalıdır - Kullanılan kısaltmalar şekil, resim, tablo ve grafiklerin altındaki açıklamada belirtilmelidir. - Daha önce basılmış şekil, resim, tablo ve grafik kullanılmış ise yazılı izin alınmalıdır ve bu izin açıklama olarak şekil, resim, tablo ve grafik açıklamasında belirtilmelidir. - Resimler/fotoğraflar ayrıntıları görülecek derecede kontrast ve net olmalıdır. -EDİTÖRE SUNUM SAYFASI: Gönderilen makalenin kategorisi, daha önce başka bir dergiye gönderilmemiş olduğu, varsa çalışmayı maddi olarak destekleyen kişi ve kuruluşlar ve varsa bu kuruluşların yazarlarla olan ilişkileri, araştırma makalesi ise istatistik kontrolünün yapıldığı belirtilmelidir. -KAPAK SAYFASI: Makalenin başlığı (Türkçe ve İngilizce), kısa başlık, tüm yazarların ad-soyadları, akademik ünvanları, kurumları belirtilmelidir. Sadece haberleşmeden sorumlu yazarın iletişim bilgileri ve yazışma adresleri ayrıca belirtilmelidir. Makale daha önce tebliğ olarak sunulmuş ise tebliğ yeri ve tarihi belirtilmelidir. -ÖZETLER: Yazı çeşitleri bölümünde belirtilen şekilde hazırlanarak, makale dosyası içerisine yerleştirilmelidir. -ANAHTAR KELİMELER (2-5 arası) İngilizce ve Türkçe yazılmalıdır, Pub Med le uyumlu olmalıdır. -KAYNAKLAR: Yazıda geçiş sırasına göre yazılmalı ve metin içinde uygun yerde parantez içinde belirtilmelidir. Parantez içinde birden fazla kaynak aynı görüşü belirtiyorsa ve ard arda geliyorsa ilk ve son rakam arasına (-) konarak, değilse (,) konarak ayrılmalıdır. Kişisel görüşmeler veya yayınlanmamış yazılar kaynak olarak gösterilemez. Çok gerekli ise metin içinde bahsedilebilir. Dergilerin kısaltılmış yazımları uluslararası standartlara uygun olmalıdır. Kaynak yazımı Vancouver biçimine uygun olmalıdır. Kaynakların yazımı için örnekler (Noktalama işaretlerine lütfen dikkat ediniz): Makale için; Yazar(lar)ın soyad(lar)ı ve isim(ler)inin baş harf(ler)i. makale ismi. dergi ismi yıl; cilt: sayfa no su belirtilmelidir. Örnek: Ülkü R, Başkan Z, Yavuz İ. Open Surgical Approach for a Tooth Aspirated During Dental Extraction: a Case Report. Aust Dent J 2005; 50: ten çok yazarlı makalelerde sadece ilk yazar ismi ile sonrasında ve ark. (et al) ibaresi eklenerek yazılabilir. Yavuz I. et al. Ectodermal Dysplasia: Retrospective Study of 15 Cases. Arch Med Res 2006; 37: Sadece elektroik ortamda yayınlanan dergi ve bilgiler için son erişim tarihi de ilave edilmelidir. Yavuz I, Aydın H, Ulku R, Kaya S, Tümen C. A New Method: Measurement of Microleakage Volume Using Human, Dog and Bovine Permanent Teeth. Electron. J. Biotechnol 2006; 9: (Erişim tarihi: 15/02/2008)

12 ÜLKÜ S.Z. Ektodermal Displazi ve Protetik Yaklaşımlar. (Erişim tarihi: 11/02/2008) Kitaplar için; Yazarın soyadı ve isminin baş harfi. Bölümün adı. In: kitap ismi. Editörün adı. kaçıncı baskı olduğu. Yayınevi.şehir, sayfa ve yıl belirtilmelidir. Örnek: Carranza FA, Bulkacz J. Defence mechanism of the gingiva. In: Clinical periodontology. Ed. Carranza FA, Newman MG. 8th ed. WB Saunders Co. Philadelphia, p:103-11,1996. Makale sunma; ile adresine veya posta yolu ile iletişim adresimize elektronik ortamda kaydı yapılmış olarak yapılmalıdır. İletişim Adresi Prof. Dr. İzzet YAVUZ Dicle Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dicle Dişhekimliği Dergisi Diyarbakır Tlf : Fax : dishekdergi@dicle.edu.tr

13 KENDİNDEN ASİTLİ ADEZİV SİSTEMLERİN BAĞLANMA DAYANIMLARI Ertuğrul ERCAN ve ark. *DÖRT FARKLI KENDİNDEN ASİTLİ ADEZİV SİSTEMİN BAĞLANMA DAYANIMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ EVOLUTION OF THE SHEAR BOND STRENGTH OF FOUR SELF-ETCHING ADHESIVE SYSTEMS 1 **Ertuğrul ERCAN, 1 M.Mustafa HAMİDİ, 1 Esra GÜLAL, 1 Damla İBRAHİMOV, 2 İhsan YIKILGAN 1 Kırıkkale Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı, KIRIKKALE. 2 Gazi Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı, ANKARA. Özet Bu çalışmanın amacı, dört farklı kendinden pürüzlendiren adezivin bağlanma dayanımlarını değerlendirmektir. Çalışmada 60 adet çürüksüz yeni çekilmiş insan molar dişi kullanıldı. Oklüzal mine yüzeylerine paralel yapılan kesimle orta kronal dentin yüzeyleri açığa çıkarıldı. Dentin yüzeylerine 600 gridlik zımpara uygulanarak standart smear tabakası elde edildi. Örnekler rastgele dört farklı gruba ayrıldı. Grup I: Clearfil S3 Bond Plus/Komposit Resin (Clearfil Photo Posterior, Kuraray), Grup II: (Clearfil SE Bond/Kompozit Resin (Clearfil Photo Posterior, Kuraray), Grup III: Single Bond Universal (SBU, 3M ESPE)/ Kompozit Resin (Filtek P60, 3M ESPE), Grup IV: All Bond Universal/ Kompozit Resin (Aelite LS Posterior, Bisco). Uygulama apareyi aracılığıyla silindirik restorasyonlar hazırlandı. Örnekler 24 saat 37 C distile su içerisinde bekletildikten sonra Universal bir test makinesi (LF Plus, LLOYD Instruments, Ametek Inc, England) ile makaslama bağlanma dayanım testi uygulandı. Verilerin değerlendirilmesinde Kruskal-Wallis ve Mann Whitney U testleri uygulandı. Adeziv sistemleri karşılaştırıldığında Clearfil SE Bond (13,33 ± 2,13) ile Single Bond Universal (13,85 ± 2,19) en yüksek dayanım değerlerini gösterdi. Adeziv sistemlerin bağlanma dayanımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlendi (p=0,043). Bu çalışmada Single Bond Universal ve Clearfil SE Bond en yüksek bağlanım değerlerini göstermiştir. Bununla birlikte, adeziv sistemlerin uzun dönem bağlanma dayanımı ve klinik başarılarıyla ilgili ileri çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Kendinden pürüzlendirmeli adeziv, bağlanma dayanımı, adezyon. Abstract The aim of this study was to evaluate shear bond strength of four self-etching adhesive systems. In this study, 60 caries free extracted human molars were used and sectioned parallel to occlusal surface to expose midcoronal dentin. The dentin surfaces were polished with 600 grit waterproof-polishing papers and obtained standard smear surface. The specimens were randomly divided into four groups. Group I: Clearfil S3 Bond plus/composite resin (Clearfil Photo Posterior, Kuraray) Group II: (Clearfil SE Bond/composite resin (Clearfil Photo Posterior, Kuraray) Group III: Single Bond Universal (SBU, 3M ESPE)/composite resin (Filtek P60, 3M ESPE) Group IV: All Bond Universal /composite resin (Aelite LS Posterior, Bisco). 2x3 mm cylindrical restorations were prepared by using application apparatus. All the specimens were stored for 24 hours at 37 C. Shear bond testing was measured by using a universal testing machine (LF Plus, LLOYD Instruments, Ametek Inc., England). Kruskal-Wallis and Mann Whitney U tests was performed to evaluate the data. Compared to adhesive systems Clearfil SE Bond (13.33 ± 2.13) and Single Bond Universal (13.85 ± 2.19) showed higher strength values. Significant differences were observed in bond strength to self etching adhesive systems (p=0,043). In this study, Clearfil SE Bond and Single Bond Universal adhesive systems were showed higher strength values. However, there is a need for future studies about long term bond strength and clinical success of these adhesive systems. Key words: Self-etching adhesive, shear bond strength, adhesion. Giriş Günümüz diş hekimliğinde özellikle *Bu çalışma 18. Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalları Toplantısı ve Sempozyumu, Ekim 2013 Kayseri de sunulmuştur. **İletişim Adresi Dr. Ertuğrul ERCAN Kırıkkale Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı 71200, Kırıkkale/ Türkiye Tel: ertugrul@kku.edu.tr hastaların diş rengindeki estetik restoratif materyallere artan ilgileri ve hekimlerin estetikle birlikte sağlıklı diş dokusunun maksimum korunmasına olan talepleri nedeniyle adeziv sistemlerin geliştirilmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir (1). Adeziv materyallerdeki gelişmelere bağlı olarak daha estetik sonuçların elde edilebilmesini ve dişin sağlıklı dokusunun daha fazla korunmasını sağlayan tekniklerde yaygınlaşmaktadır (2,3). Bunlara bağlı olarak klinik uygulamalarda adeziv rezin/kompozit rezin kombinasyonu en sık tercih edilen restoratif sistem olarak göze çarpmaktadır (3). Sayfa 1

14 KENDİNDEN ASİTLİ ADEZİV SİSTEMLERİN BAĞLANMA DAYANIMLARI Ertuğrul ERCAN ve ark. Adeziv sistemlerin diş dokusuna ideal seviyede bağlanabildiği koşullarda mikrosızıntı minimum seviyede kalmakta ve olası postoperatif hassasiyet, sekonder çürük, pulpal enflamasyon ve marjinal renklenme gibi durumların önüne geçilebilmektedir (2,4). Diş hekimliği uygulamalarında adeziv sistemler temel olarak etch&rinse ve self-etch adezivler olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır (3,5). Günümüz adeziv sistemleri diş dokusuna kimyasal ve mikromekanik yollarla yeterli seviyede bağlanabilmesine rağmen, uygulamaları esnasında teknik hassasiyete sebep olabilecek uygulama basamakları bulunmaktadır (6). Primerinde zayıf asidik monomerler ihtiva eden self-etch adezivler, asitleme ve yıkama basamağını elimine etmeleri sayesinde daha düşük teknik hassasiyete sahip olmakta ve daha güvenilir klinik sonuçların elde edilmesine imkân vererek ön plana çıkmaktadır (3,7). Özellikle asitleme, yıkama ve kurutma işlemleri sırada ortaya çıkabilecek fazla asitleme veya aşırı kurutma gibi risk faktörleri, etch&rinse adezivlere olan ilgiyi azaltmaktadır (8,9). Ayrıca self-etch adezivlerde restorasyon sonrası postoperatif hassasiyet problemlerine etch&rinse adeziv sistemlere oranla daha az rastlanmaktadır (10-12). Kendinden asitli adeziv sistemler, mine ve dentini birlikte pürüzlendirerek yüzey düzenlemesi yapan, polimerize olabilen asidik monomerlerden meydana gelmiştir (13,14). Özellikle asitleme, primerleme ve adeziv rezin uygulama basamaklarının hepsini birleştiren tek basamaklı self-etch (all-in-one) adezivler, klinik uygulama süresinin kısaltılmasında oldukça başarılıdırlar (5,9). Bu sistemler ayrı bir basamakta asitleme ve yıkama fazı gerektirmezler (15-17) ve bu sayede klinik uygulama zamanını azaltmakla birlikte işlem süresince hata yapma olasılığını da azaltırlar. Ancak, tek basamaklı self-etch adezivler bile azımsanmayacak bir klinik uygulama zamanına ve kendilerine ait bazı teknik hassasiyetlere sahiptirler (18,19). Günümüzde adezivlerin performanslarını kıyaslamada birçok ölçüm yöntemi geliştirilmiştir ve makaslama ya da gerilim bağlanma dayanım testleri adeziv sistemlerin performanslarını in-vitro ortamda değerlendirme amacıyla en sık tercih edilen test metotlarıdır (20-22). Özellikle restoratif sistemlerin etkinliklerinin ve klasik bonding sistemlerinin performansının değerlendirilmesinde makaslama bağlanma dayanım testleri ön plana çıkmaktadır (23). Bu çalışmanın amacı, tek aşamalı ve iki aşamalı kendinden asitli güncel adeziv sistemlerin makaslama bağlanma dayanımı metoduyla değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem Bu çalışmada protetik ve periodontal nedenlerle çekilmiş 60 adet çekilmiş çürüksüz insan 3. molar dişi kullanıldı. Dişlerin üzerindeki yumuşak doku artıkları temizlenerek, çalışmanın yapılacağı zamana kadar (en fazla üç ay) distile su içerisinde bekletildi. Dişlerin oklüzal bölgesindeki mine tabakası, düzgün oklüzal dentin yüzeyi elde etmek için su soğutması altında düşük hızda çalışan elmas separe vasıtasıyla kaldırıldı. Hazırlanan dişlerin dentin yüzeyleri açıkta kalacak şekilde furkasyon bölgelerine kadar teflon bir kalıp yardımıyla kendi kendine sertleşebilen akrilik rezin içine gömüldü. Her dişin dentin yüzeyi 200, 400, 600 gridlik karbit zımparalar yardımıyla ile aşındırılarak her bir dişte standart bir smear tabakası oluşturuldu. Daha sonrasında hazırlanan örnekler rastgele olarak 4 gruba ayrıldı (n=15). Bonding uygulanan dentin yüzeyleri akrilik içerisine gömülmüş dişlerin dentin yüzeylerini Ultradent Test Aparatına paralel olacak şekilde sabit tutabilmek için test aparatının teflon haznesi doğrudan düz dentin yüzeyine temas edecek şekilde yerleştirildi ve pirinçten yapılmış olan jig ile sıkıştırıldı. Oluşturulan her grup için hazırlanan dentin yüzeylerine adeziv sistemler üretici firmanın talimatları doğrultusuna göre uygulandı (Tablo 1). Bütün polimerizasyon işlemlerinde aynı LED ışık cihazı (Elipar FreeLight II; 3M ESPE, St Paul, MN, ABD) kullanıldı. Grup I (n=15): Dentin yüzeyine Clearfil S3 Bond Plus (Kuraray, Osaka, Japonya) adeziv 10 sn boyunca uygulandı, daha sonra düşük basınçlı hava ile 5 sn kurutuldu ve 10 sn süresince ışık cihazı ile polimerize edildi. Ardından adeziv sistemin birlikte kullanılmasını önerdiği kompozit restorasyon materyali olan Clearfil Photo Posterior (Kuraray, Osaka, Japonya), plastik silindirik kalıp içerisine (Ultradent Products Inc, South Jordan, Utah, ABD) tabaklama yöntemi (2 mm yüksekliğinde ve 2.5 mm çapında) ile her tabaka 20 sn ışık cihazı ile polimerize edilerek yerleştirildi. Sayfa 2

15 KENDİNDEN ASİTLİ ADEZİV SİSTEMLERİN BAĞLANMA DAYANIMLARI Ertuğrul ERCAN ve ark. Grup II (n=15): Dentin yüzeylerine Clearfil SE Bond (Kuraray, Osaka, Japonya) adeziv sistemin primeri, fırça yardımı ile 20 sn süreyle uygulandı ve sonrasında hafif hava ile kurutuldu. Sonra bir fırça yardımı ile bonding uygulandı, 3 sn hafif hava ile bonding ajanı inceltildi ve 10 sn boyunca ışık cihazı ile polimerize edildi. Ardından adeziv sistemin birlikte kullanılmasını önerdiği kompozit restorasyon materyali olan Clearfil Photo Posterior, plastik silindirik kalıp içerisine (Ultradent Products Inc, South Jordan, Utah, ABD) tabaklama yöntemi (2 mm yüksekliğinde ve 2.5 mm çapında) ile her tabaka 20 sn ışık cihazı ile polimerize edilerek yerleştirildi. Grup III (n=15): Dentin yüzeylerine Single Bond Universal (SBU) Adeziv (3M ESPE, Neuss, Germany) bir fırça yardımı ile 20 sn boyunca uygulandı ve 10 sn ışık cihazı ile polimerize edildi. Ardından adeziv sistemin birlikte kullanılmasını önerdiği kompozit restorasyon materyali olan 3M Filtek P60 (3M ESPE, Neuss, Germany), plastik silindirik kalıp içerisine (Ultradent Products Inc, South Jordan, Utah, ABD) tabaklama yöntemi (2 mm yüksekliğinde ve 2.5 mm çapında) ile her tabaka 20 sn ışık cihazı ile polimerize edilerek yerleştirildi. Grup IV (n=15): Dentin yüzeylerine All Bond Universal II (Bisco Inc, Schaumburg IL, ABD) dentin yüzeyine sn lik sürelerde iki tabaka olarak bir mikrofırça ile uygulandı. 10 sn hava tüm çözücülerin uzaklaşması için uygulandı ve sonrasında 10 sn ışık cihazı ile polimerize edildi. Ardından adeziv sistemin birlikte kullanılmasını önerdiği kompozit restorasyon materyali olan Aelite LS Posterior (Bisco Inc, Schaumburg IL, ABD), plastik silindirik kalıp içerisine (Ultradent Products Inc, South Jordan, Utah, ABD) tabaklama yöntemi (2 mm yüksekliğinde ve 2.5 mm çapında) ile her tabaka 20 sn ışık cihazı ile polimerize edilerek yerleştirildi. Kullanılan adeziv materyallerin içerikleri ve uygulama prosedürleri Tablo 1 de gösterildi. Hazırlanan örnekler bir gün boyunca %100 nemli ortamda 37 C deki etüvde (Nüve, EN 025 Ankara, Türkiye) distile su içerisinde bekletildikten sonra standart tutucu ile (Ultradent Products Inc, South Jordan, Utah, ABD) çekme koparma basma test cihazına (LF Plus, LLOYD Instruments, Ametek Inc., England) yerleştirildi. Kırıcı uç kompozit üzerine, bağlanma yüzeyine paralel olacak şekilde konumlandırıldı. Kompozitler 1 mm/dak hızda makaslama kuvveti uygulanarak kırıldı. Maksimum dayanım değerleri tespit edildi ve sonuçlar MPa cinsinden hesaplandı. Newton (N) cinsinden elde edilen kırılma değerleri restoratif materyalin bağlanma yüzey alanına (4,44 mm2) bölünerek bağlanma dayanımı Mega Paskal (MPa) olarak kaydedildi. Tablo 1. Çalışmada kullanılan adeziv materyaller ve içerikleri Kırılma analizleri için her bir örneğin kırılma yüzeyleri stereomikroskop (Olympus SZ4045 TRPT, Osaka, Japan) (X20) kullanılarak incelendi. Kırılma tipinin değerlendirilmesinde koheziv dentin kırığı (sadece dentindeki kırık), adeziv kırık (hem dentin hemde kompozit rezini içerisine alan kırık), koheziv rezin kırığı (sadece kompozit rezini içerisine alan kırık) ve miks kırık (kısmen adeziv ve kısmen koheziv) sınıflaması kullanıldı (24). Elde edilen makaslama bağlanma dayanım değerleri bir istatistik yazılımına (SPSS 20, Chicago, IL, USA) kaydedildi ve bu program aracılığıyla istatistiksel değerlendirmeler yapıldı. Gruplar arasındaki farkların istatistiksel olarak değerlendirilmesinde Kruskal-Wallis testi, grupların ikili olarak karşılaştırılmasında ise Mann-Whitney U testi kullanıldı. Sayfa 3

16 KENDİNDEN ASİTLİ ADEZİV SİSTEMLERİN BAĞLANMA DAYANIMLARI Ertuğrul ERCAN ve ark. Bulgular Grupların ortalama makaslama bağlanma dayanım değeri Tablo 2 de verildi (Şekil 1). Ortalama makaslama bağlanma dayanımları incelendiğinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık mevcuttur (p=0,043). edildi. Grup I ise adeziv uygulama sonucu sırasıyla 7 örnekte adeziv, 5 örnekte koheziv kompozit, 3 örnekte miks; Grup IV de sırasıyla 6 örnekte adeziv, 4 örnekte koheziv ve 5 örnekte mix kırık tipi görüldü. * Kruskal-Wallis Testi Tablo 2. Çalışmada kullanılan adeziv sistemlerin ortalama makaslama bağlanma dayanım değerleri Tablo 3. Adezivlerin kopma tiplerine göre dağılımları Şekil 1. Grupların ortalama bağlanma dayanım değerlerinin grafiksel dağılımı Gruplar ikili olarak karşılaştırıldığında, en yüksek değere sahip olan Grup III (13,85 ± 2,19) ile en düşük değere sahip Grup IV (11,61 ± 1,54) arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0,006). Grup I in ortalama makaslama bağlanma dayanım değeri; Grup II ve Grup III ten düşük olmakla birlikte istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gözlenmedi (sırasıyla p=0,647 ve p=0,309), Grup IV ten ise yüksek olmakla birlikte yine istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı (p=0,083). Grup II nin ortalama makaslama bağlanma dayanım değeri Grup III ten düşük olmakla birlikte bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmazken (p=0,603), Grup IV ten istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olarak bulundu (p=0,038). Grupların kırılma tiplerine göre dağılımları Tablo 3 de verildi (Şekil 2). Kırılma tiplerinin değerlendirilmesi sonucu, Grup II ve Grup III te adeziv uygulamasında kırık yüzeylerinin çoğunluğu adeziv kırık olarak tespit Şekil 2. Adezivlerin kopma tiplerine göre dağılım grafiği Tartışma Bu çalışma ile yeni nesil self-etch adeziv sistemlerin dentindeki mikrogerilim bağlanma dayanım değerlerinin kıyaslaması amaçlandı. Günümüzde adezivlerin performanslarını kıyaslamada birçok ölçüm yöntemi geliştirilmiştir ve makaslama ya da gerilim bağlanma dayanım testleri, adeziv sistemlerin performanslarını in-vitro ortamda değerlendirmede için en sık tercih edilen test metotlarındandır (20-22). Çalışmamızda da, tercih sıklığı ve uygulama kolaylığı göz önüne alınarak makaslama bağlanma dayanım testi kullanılmıştır. Klinik şartlarda makaslama gerilimlerinin, restorasyon materyallerinde bağlantı hatalarının oluşmasına ve sonuç olarak adezyonun bozulmasına en fazla neden olduğu düşünülmektedir. Bağlanma dayanımının pratiklik ve uygulanabilirlik açısından en ideal test metodu olduğu kabul edilerek, klinik performansların öngörülebilmesinde genellikle Sayfa 4

17 KENDİNDEN ASİTLİ ADEZİV SİSTEMLERİN BAĞLANMA DAYANIMLARI Ertuğrul ERCAN ve ark. mine ve dentin dokusuna bağlanmış kompozitin çekme ve kopma stresleri ölçülerek yapılmaktadır (3,25). Çalışmamızın benzerlik gösterdiği, Hubbezoğlu ve ark. (26) tarafından yapılan ve 5 farklı self-etch adeziv sistemin değerlendirildiği bir çalışmada; iki aşamalı self-etch adeziv sistemlerin (Clearfil SE Bond, AdheSE Bond ve Tyrian & One StepPlus), tek aşamalı ve tek uygulamalı self-etch adezivlere (ibond ve Xeno III) oranla daha yüksek bağlanma dayanımına sahip olduğu bildirilmiştir. Çalışmamızda ise tek aşamalı self-etch adeziv sistemler (Clearfil S3 Bond plus, Single Bond Universal) ile iki aşamalı (Clearfil SE Bond) self-etch adezivler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gözlenmedi. Ancak Grup IV te kullanılan tek aşamalı adeziv sistemin (All Bond Universal) en düşük bağlanma değerine sahip olduğu (Grup II ve Grup III ten istatistiksel olarak anlamlı düşük) belirlenmekle birlikte, bu durum Grup I de kullanılan tek aşamalı adeziv sistemle (Clearfil S3 Bond Plus) arasında istatistiksel olarak anlamlılık oluşturmadı (p=0,083). Günümüzde birçok adeziv sistemde bağlayıcı ajanlardaki dimetakrilat monomerleri yerine 10-metakriloloksidesil dihidrojen fosfat (10-MDP) monomerinin bulunduğu gözlenmektedir. Çalışmamızda bulunan dört farklı adeziv sistemin içeriğinde 10- metakriloloksidesil dihidrojen fosfat (10-MDP) monomeri bulunmaktadır. Erickson ve ark.(27) ile Yoshida ve ark. (28) tarafından yapılan çalışmalarda, 10-MDP monomerinin mine ve dentinle sağladığı kabul edilen kimyasal bağlanma sayesinde daha dayanıklı ve stabil bir bağlanma ara yüzünün elde edilebileceği bildirilmiştir. Peumans ve ark. (29) tarafından yapılan bir çalışmada da bu monomeri içeren bir primer ve hidrofobik bir rezinin kombinasyonundan oluşan ve çalışmamızda da Grup II de kullanılan Clearfil SE Bond Adeziv Sistemin, sekiz yıllık klinik takibinde çok iyi klinik sonuçlar gösterdiği belirtilmiştir. Single Universal Bond ve All Bond Universal self-etch bir adeziv sistem olup selektif olarak total-etch veya self-etch metotlarla uygulanabilen adeziv sistemlerdendir. Barutçugil ve ark.(30) tarafından yapılan çalışmada, her iki adeziv sistemler ile asit etch uygulaması ile self-etch uygulama yöntemlerini karşılaştırmışlardır. Her iki grupta asit uygulanmış gruplar ile uygulanmamış self-etch gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bildirilmiştir. Bununla birlikte Wagner ve ark.(31) benzer şekilde adeziv sistemleri (All-Bond Universal ve Single Universal Bond) self-etch ve total etch uygulama şeklinde karşılaştırmışlar, asit uygulanan gruplarda dentin dokusuna daha derin bir penetrasyon gözlenmekle birlikte bağlanma dayanımları arasında anlamlı bir farklılığın olmadığını tespit etmişlerdir. Mena- Serrano ve ark.(32) ile Perdigão ve ark.(33) tarafından yapılan çalışmalarda, farklı adeziv sistemlerin farklı koşullardaki klinik performansları kısa ve uzun vadeli olarak değerlendirmiş ve bağlayıcı ajanların self-etch veya etch&rinse olarak kullanımlarında anlamlı bir farklılık bildirilmemiştir. Bu konuda birçok çalışmada self-etch veya total etch uygulanan gruplarda benzer sonuçlar elde edildiği belirtilmesinden dolayı çalışmamızda da tüm adeziv sistemler self-etch olarak uygulanmıştır (34,35). Eligüzeloğlu ve ark. (25) tarafından yapılan bir in vitro çalışmada belirtilen, üretici firmaların kendi ürettiği kompozit restoratif materyali ile adeziv sistemin kimyasal yapılarının yüksek uyuma sahip olduğu ve adezivin en yüksek bağlanma dayanımına bu sayede erişebileceği düşüncesi dikkate alınarak, çalışmamızda da adeziv üretici firmaların birlikte kullanımlarını önerdiği kompozit restoratif materyaller tercih edildi. Çalışmamızdaki grupların kopma tipleri testi sonrası örnekler ışık mikroskobu altında incelendiğinde genel olarak tüm gruplarda adeziv kırılmaların koheziv kırılmalara göre daha yüksek oranda gerçekleştiği gözlendi. Benzer şekilde, Schreiner ve ark.(36) mikrogerilim bağlanma dayanımı testi sonrası örneklerde daha çok adeziv kırılma tipi gözlendiğini bildirmiştir. Araştırmacılar bu sonucu, mikro gerilim test yönteminin arayüz bağlanma dayanımını daha iyi test ettiği şeklinde yorumlamışlardır (36,37). Son yıllarda yapılan ve bağlanma dayanımının test edildiği in vitro çalışmalar incelendiğinde; Munoz ve ark. (38) tarafından yapılan beş farklı adeziv sistemin değerlendirildiği çalışmada, adeziv sistemler self-etch veya etch&rinse olarak uygulamışlar ve her iki uygulama tekniğinde de All bond universal adeziv sistemin zayıf bağlanma dayanımı gösterdiğini iddia etmişlerdir (38). Başka bir in vitro çalışmada, Clearfil SE adeziv sistemin başarılı bağlanma dayanım Sayfa 5

18 KENDİNDEN ASİTLİ ADEZİV SİSTEMLERİN BAĞLANMA DAYANIMLARI Ertuğrul ERCAN ve ark. değerlerine sahip olduğu bildirilmiştir (39). Güven ve ark. (40) tarafından yapılan farklı uygulamalar sonrası uygulanan adeziv sistemlerin karşılaştırdıkları çalışmada, klasik yöntemler sonucunda Clearfil SE Bond ve Clearfil S3 Bond un karşılaştırmasında Clearfil SE Bond daha yüksek bir bağlanma değerleri göstermekle birlikte istatistiksel olarak farklılık bulunmamıştır. Çalışmamızda da benzer şekilde Grup II de bulunan Clearfil SE Bond, Grup I deki Clearfil S3 Bond Plus adeziv sisteme oranla daha yüksek ortalama makaslama bağlanma dayanımına sahip olmakla ile birlikte farklılığın istatistiksel olarak anlamlılık teşkil etmediği görüldü (p=0,647). Çalışmamızın sonucunda, Grup II deki Clearfil SE Bond ile Grup III deki Single Bond Universal en yüksek bağlanma dayanımlarını göstermekle birlikte Grup I deki Clearfil S3 Bond Plus ile karşılaştırmasında istatiksel olarak anlamlı farklılık görülmedi. Grup IV teki All bond Universal en zayıf bağlanma dayanımına sahip olmakla birlikte Grup I deki Clearfil S3 Bond Plus ile karşılaştırıldığında istatiksel olarak bir farklılık bulunmadı. Her ne kadar bağlanma testleri klinik şartları taklit etmeye yönelik çalışmalar olsa da tam anlamıyla ağız şartlarını birebir taklit edemediği bilinmektedir. Bu nedenle çalışmanın sonuçlarının desteklenebilmesi ve modern adeziv sistemlerin uzun dönem performanslarının değerlendirilebilmesi için klinik çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz. Kaynaklar 1. Van Meerbeek B, et al. Adhesives and cements to promote preservation dentistry. Oper Dent 2001;Oper Dent: Peumans M, et al. Clinical effectiveness of contemporary adhesives: a systematic review of current clinical trials. Dent Mater 2005;21: Van Meerbeek B, et al. Buonocore memorial lecture. Adhesion to enamel and dentin: current status and future challenges. Oper Dent 2003;28: Ozer F, Blatz MB. Self-etch and etch-and-rinse adhesive systems in clinical dentistry. Compend Contin Educ Dent 2013;34:12-4, 16, 18; quiz 20, Ulker M, et al. Effect of artificial aging regimens on the performance of self-etching adhesives. J Biomed Mater Res B Appl Biomater 2010;93: da Silva JM, et al. Effectiveness and biological compatibility of different generations of dentin adhesives. Clin Oral Investig 2014;18: Cho BH, Dickens SH. Effects of the acetone content of single solution dentin bonding agents on the adhesive layer thickness and the microtensile bond strength. Dent Mater 2004;20: Karaman E, Özgünaltay G, Dayangaç B. Çürüksüz servikal lezyonlara self-etch adeziv sistem ile uygulanan farklı yapıdaki kompozit rezin restorasyonların 12 aylık klinik değerlendirmesi. Acta Odontologica Turcica 2011;28: Ulker M, Belli S. Self-Etch Adeziv Sistemler: Diş Sert Dokularına Bağlanma. SÜ Dişhek Fak Derg 2006;15: Güven Y, Aktören O. Adezif Sistemlerin Yapısal Özelliklerinin Adezif Sistem-Diş Yüzeyi Bağlantısındaki Rolü. J Istanbul Univ Fac Dent 2014;48: Silva e Souza MH, Jr., et al. Adhesive systems: important aspects related to their composition and clinical use. J Appl Oral Sci 2010;18: Cardoso MV, et al. Current aspects on bonding effectiveness and stability in adhesive dentistry. Aust Dent J 2011;56 Suppl 1: Akin G, Siso ŞH, Akin H. Termal Siklus ve Suda Bekletmenin Kendinden Asitli Adezivlerin Dentine Mikrogerilim Bağlanma Dayanımları Üzerine Etkileri. Atatürk Üniv Diş Hek Fak Derg 2012;22: Chiba Y, et al. Influence of moisture conditions on dentin bond strength of single-step self-etch adhesive systems. J Oral Sci 2006;48: Eren D, Bektaş Ö. Dental adezivler. C Ü Dişhek Fak Derg 2006;9: do Amaral RC, et al. Active application improves the bonding performance of self-etch adhesives to dentin. J Dent 2009;37: Asaka Y, et al. Effect of thermal cycling on bond strengths of single-step self-etch adhesives to bovine dentin. J Oral Sci 2006;48: Ermiş RB. Günümüzdeki Adezivler Teknik Hassasiyet: I.Asitlenen ve Yıkanan Adezivler. Dişhekimliğinde Klinik 2008;23: Ermiş RB. Günümüzdeki Adezivlerde Teknik Hassasiyet: II. Kendinden Asitli Adezivler. Dişhekimi Bilimsel 2008;29: Ünlü N, Çetin AR, Cebe MA, Gönlüm Ö. Güncel Self Etch vetotal Etch Adezivlerin Çürükten Etkilenmiş Dentine Bağlanma Dayanımları. Atatürk Üniv Diş Hek Fak Derg 2010;20: Özyeşil AG, Günal Ş, Belli S, Eskitascioglu G. İki farklı bağlanma dayanımı testinin karşılaştırılması (Mikroshear ve Mikrotensile). SÜ Dişhek Fak Derg 2009;18: Şengün A, Yalçın M, Kocabaşoğlu A. Yedinci Jenerasyon Adeziv Sistemlerinin Dentine Makaslama Bağlanma Dayanımlarının Karşılaştırılması. Atatürk Üniv Diş Hek Fak Derg 2009;19: Sirisha K, Rambabu T, Shankar YR, Ravikumar P. Validity of bond strength tests: A critical review: Part I. J Conserv Dent 2014;17: Courson F, Bouter D, Ruse ND, Degrange M. Bond strengths of nine current dentine adhesive systems to primary and permanent teeth. J Oral Rehabil 2005;32: Eligüzeloğlu E, Arısu HD, Üçtaşlı MB, Ömürlü H. İki farklı tek basamaklı kendinden pürüzlendirmeli adezivin Mikrogerilim bağlanma dayanımları. Dicle Diş Hek Derg 2008;9: Hubbezoğlu İ, Hürmüzlü F, Bolayir G. Yeni Nesil Self- Etchıng Adeziv Sistemlerin Rezin-Dentin Arayüzeyindeki Mikrosızıntılarının Karşılaştırılması CÜ Diş Hek Fak Derg 2005;8: Erickson RL, Barkmeier WW, Latta MA. The role of etching in bonding to enamel: a comparison of self-etching and etch-and-rinse adhesive systems. Dent Mater 2009;25: Yoshida Y, et al. Self-assembled Nano-layering at the Adhesive interface. J Dent Res 2012;91: Peumans M, et al. Eight-year clinical evaluation of a 2-step self-etch adhesive with and without selective enamel etching. Dent Mater 2010;26: Barutcigil Ç, Barutcigil K, Kürklü D, Harorlı OT. Güncel Dentin Bağlayıcı Ajanların ve Uygulama Yöntemlerinin Makaslama Bağlanma Dayanımlarının Karşılaştırılması. İnönü Üniv Sağlık Bil Derg 2013;2: Wagner A, et al. Bonding performance of universal adhesives in different etching modes. J Dent 2014;42: Sayfa 6

19 KENDİNDEN ASİTLİ ADEZİV SİSTEMLERİN BAĞLANMA DAYANIMLARI Ertuğrul ERCAN ve ark. 32. Mena-Serrano A, et al. A new universal simplified adhesive: 6-month clinical evaluation. J Esthet Restor Dent 2013;25: Perdigao J, et al. A new universal simplified adhesive: 18- month clinical evaluation. Oper Dent 2014;39: Van Meerbeek B, et al. State of the art of self-etch adhesives. Dent Mater 2011;27: Perdigao J, Sezinando A, Monteiro PC. Effect of substrate age and adhesive composition on dentin bonding. Oper Dent 2013;38: Schreiner RF, Chappell RP, Glaros AG, Eick JD. Microtensile testing of dentin adhesives. Dent Mater 1998;14: Pashley DH, et al. The microtensile bond test: a review. J Adhes Dent 1999;1: Munoz MA, et al. Immediate bonding properties of universal adhesives to dentine. J Dent 2013;41: Pleffken PR, de Almeida Lourenco AP, Torres CR, Buhler Borges A. Influence of application methods of self-etching adhesive systems on adhesive bond strength to dentin. J Adhes Dent 2011;13: Guven Y, Aktoren O. Shear bond strength and ultrastructural interface analysis of different adhesive systems to Er:YAG laser-prepared dentin. Lasers Med Sci Sayfa 7

20 FİSSÜR ÖRTÜCÜLERİN MİKROSIZINTI ve BAĞLANMA DAYANIMI Murat Selim BOTSALI ve ark. PİT VE FİSSÜR ÖRTÜCÜLERİN ALTINA ANTİBAKTERİYEL BONDİNG AJAN UYGULAMANIN MİKROSIZINTI VE BAĞLANMA DAYANIMI ÜZERİNE ETKİSİ EFFECTS OF AN ANTIBACTERIAL BONDING AGENT UNDER FISSURE SEALANT APPLICATIONS ON MICROLEAKAGE AND SHEAR BOND STRENGTH 1 Murat Selim BOTSALI, 2 Yasin YILDIRIM, 3 *Mustafa ALTUNSOY, 4 Yağmur ŞENER 1 Yrd. Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı, KONYA. 2 Dr., Özel Turkuaz Ağız ve Diş Sağlığı Kliniği, BURSA. 3 Yrd. Doç. Dr., Şifa Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı, İZMİR. 4 Prof. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı, KONYA. Özet Bu çalışmanın amacı antibakteriyel monomer içerikli bonding ajanın fissür örtücülerin bağlanma dayanımı ve mikrosızıntısı üzerine etkisinin incelenmesidir. Çalışmada bağlanma dayanımı için 40 adet ve mikrosızıntı değerlendirilmesi için 40 adet olmak üzere toplam 80 adet çürüksüz, yeni çekilmiş insan molar dişi kullanıldı. Dişler, rastgele 4 gruba ayrıldı (n=20). Kontrol gruplarında, asitlenmiş mine yüzeyine fissür örtücü materyal (Fissürüt FX, Voco, GmbH, Cuxhaven, Germany) uygulanarak polimerize edildi. Çalışma gruplarında ise asitlenmiş mine yüzeyine Clearfil Protect Bond üreticinin tavsiyeleri doğrultusunda uygulandıktan sonra Fissurit FX materyali uygulanarak polimerize edildi. Yapay yaşlandırma işlemi uygulandıktan sonra bağlanma dayanımı değeri universal test cihazı kullanılarak ölçüldü. Mikrosızıntının değerlendirilmesi ise boya penetrasyonu yöntemiyle yapıldı. İstatistiksel analizde Mann-Whitney U testi kullanıldı. Kontrol ve çalışma gruplarının mikrosızıntı ve bağlanma değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmedi (p>0.05). Pit ve fissür örtücücünün altına antibakteriyel monomer içeren adeziv uygulamanın fissür örtücünün mikrosızıntı ve makaslama bağlanma dayanımını olumsuz etkilemediğinden antibakteriyel etkinlik bakımından yararlı olacağını düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Pit ve fissür örtücü, kayma mukavemeti, dental sızıntı, antibakteriyel ajanlar. Abstract The purpose of this study was to examine the effects of using an antibacterial bonding agent under pits and fissure sealants on shear bond strength (SBS) and microleakage. A total of 80 (40 teeth for shear bond strength and 40 teeth for microleakage assessment) freshly extracted non-carious human molar teeth were chosen. The teeth were randomly assigned to four groups, with 20 teeth in each group. Group 1 and 2 (control groups) the Fissurit FX was applied to the etched and dried enamel; group 3 and 4 Clearfil Protect Bond was applied onto the etched enamel and light-cured then Fissurit FX was applied and light-cured. SBS was tested to failure in a universal testing machine with a 1mm/min crosshead speed and microleakage was evaluated using a dye penetration method after thermocycling. The datas were analyzed using the Mann-Whitney U test. There were no statistically significant differences among groups for microleakage and SBS (p>0.05). It was thought that the use of an antibacterial monomer containing adhesive systems may provide antibacterial activity under pit and fissure sealant. Key words: Pit and fissure sealant, shear strength, dental leakage, antibacterial agents. Giriş Dişlerin çiğneyici yüzeyleri üzerindeki pit ve fissürler diş çürüğü açısından riskli anatomik oluşumlardır. Okul çağındaki çocuklarda tespit edilen çürüklerin % 88 inin bu *İletişim Adresi Dr. Mustafa ALTUNSOY Şifa Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı, Bayraklı,İzmir Tel: dtaltunsoy@gmail.com bölgelerde olduğu bildirilmiştir (1,2). Bu bölgelerden kaynaklanan çürüğün önlenmesinde en etkin yöntem pit ve fissür örtücülerin uygulanmasıdır. Koruyucu diş hekimliğinin temel yöntemlerinden biri olan pit ve fissür örtücüler, çiğneyici yüzey çürüklerinin önlenmesi amacıyla gelişmiş ülkelerde giderek artan bir şekilde kullanılmaktadır (3). Pit ve fissür örtücülerin başarısını kullanılan restoratif materyal, uygulama tekniği ve hasta uyumu etkilemektedir. Retansiyon ve mikrosızıntı fissür örtücülerin başarısındaki en önemli kriterlerdir. Uygulama yapılacak olan Sayfa 8

21 FİSSÜR ÖRTÜCÜLERİN MİKROSIZINTI ve BAĞLANMA DAYANIMI Murat Selim BOTSALI ve ark. mine dokusunun asitle pürüzlendirilmesi pit ve fissür örtücülerin uygulanmasındaki ilk basamaktır. Bu işlem uzun yıllardan beri standart olarak kullanılmaktadır (4). Literatürde fissür örtücülerin başarısını arttırmak amacıyla farklı sürelerde asitleme yapılmış olup optimum asitleme süresinin istenilen yeterli etkiyi sağlayan minimum süre olması gerektiği savunulmaktadır (5,6). Pit ve fissür örtücülerin klinik başarısını arttırmak için tavsiye edilen diğer bir yöntem de asitle pürüzlendirme sonrasında mine yüzeyine bağlayıcı ajanların uygulanmasıdır. Yapılan çalışmalarda, bağlayıcı ajanların pit ve fissür örtücülerin mineye bağlanmasını arttıran ve kenar sızıntısını azaltan etkilerinin olduğu bildirilmiştir (7-9). Daha güvenilir sonuçlar elde edebilmek için ağız içerisindeki termal değişikliklerin taklit edildiği laboratuar test düzenekleri kullanılabilmektedir (10). Kullanılan materyallerin antibakteriyel özelliği diş çürüğünü önlemede önemli bir sıtratejidir. İçeriğinde antibakteriyel 12- methacryloyloxydodecylpyridinium (MDPB) monomer bulunan dentin bonding sistemler özellikle mine marjininde oluşacak diş çürüğünü engellemektedir (11,12). Bu yüzden içeriğinde antibakteriyel monomer bulunan adezivlerin fissür örtücülerin altında kullanımı avantaj sağlayabilmektedir. Bu çalışmada antibakteriyel monomer içerikli bir bonding ajanın fissür örtücülerin bağlanma dayanımı ve mikrosızıntısı üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Protect Bond, Kuraray, Japonya) üretici firmanın tavsiyeleri doğrultusunda uygulandıktan sonra fissür örtücü (Fissürit FX, Voco, GmbH, Cuxhaven, Almanya) uygulanıp LED ışık kaynağı (Elipar s10, 3M ESPE, Australia) kullanılarak polimerize edildi. Örnekler, termal siklus cihazında (Nova Tic, Konya, Türkiye) 5±2 C de 30 sn ve 55±2 C de 30 sn olmak üzere 1000 kez işleme tabi tutularak yapay yaşlandırma işlemi gerçekleştirildi. Mikrosızıntı değerlerini etkilememesi için dişlerin apikal foramenleri mum ile kapatıldı. Daha sonra dişler %5 lik bazik fuksin boya solüsyonu içerisinde 24 saat bekletildi. Bu sürenin sonunda dişler fazla boyayı uzaklaştırmak için su ile yıkandı. Her diş, yavaş turda dönen elmas separe ile bukkolingual yönde longitidunal olarak kesildi. Mikrosızıntı değerlendirmesi için her dişten 3 kesit alındı. Boya penetrasyon derinliğini stereomikroskop (X40) altında skorlandı. Her kesitteki en yüksek skor final skor olarak kaydedildi. Mikrosızıntı skorları Şekil 1 deki kriterlere göre belirlendi (13). Veriler Mann- Whitney U testine tabi tutularak istatistiksel analiz yapıldı. Yöntem ve Gereç Mikrosızıntının Değerlendirilmesi Mikrosızıntının belirlenebilmesi için 40 adet çürüksüz insan molar dişi kullanıldı. Dişler çalışma zamanına kadar salin solüsyonunda bekletildikten sonra rastgele iki gruba ayrıldı (n=20). Dişler üzerindeki eklentiler uzaklaştırıldıktan sonra pomza ve lastik kullanılarak temizleme işlemi gerçekleştirildi. Tüm örneklere %37 lik ortofosforik asit kullanılarak 15 saniye süreyle asitleme işlemi uygulandı. Kontrol grubundaki dişlere mine yüzeyine asit uygulamasını takiben üretici firmanın tavsiyeleri doğrultusunda fissür örtücü (Fissürit FX, Voco, GmbH, Cuxhaven, Almanya) uygulandı ve polimerize edildi. Çalışma grubunda ise asit uygulamasını takibenantibakteriyel bonding ajanı (Clearfil Şekil 1. Mikrosıntı için skor kriterleri 0: Boya penetrasyonu yok 1: Boya penetrasyonu mine-sealant ara yüzünün okluzal 1/3 ünde 2: Boya penetrasyonu mine-sealant ara yüzünün orta üçlüsünde 3: Boya penetrasyonu mine-sealant ara yüzünün apikal 1/3 ünde Bağlanma Dayanımının Değerlendirilmesi Çalışmada fissür örtücünün bağlanma dayanımının belirlenebilmesi için 40 adet Sayfa 9

22 FİSSÜR ÖRTÜCÜLERİN MİKROSIZINTI ve BAĞLANMA DAYANIMI Murat Selim BOTSALI ve ark. çürüksüz, yeni çekilmiş insan molar dişi kullanıldı. Dişler çalışma zamanına kadar salin solüsyonunda bekletildi. Dişler rastgele iki gruba ayrıldı (n=20). Yumuşak doku artıkları ve diş taşları uzaklaştırıldıktan sonra dişler pomza ve lastik kullanılarak temizlendi. Dişlerin kökleri su soğutması altında elmas bir separe ile kuronlarından ayrıldı. Kesilerek hazırlanan dişlerin açıkta kalması planlanan bukkal mine yüzeyleri tabaka mumlara 1 mm kadar gömüldü. Bu şekilde hazırlanan dişlerin üzerlerine silindirik standart plastik kalıplar yerleştirildi ve içerisine akrilik rezin dolduruldu. Akrilik içerisine gömülerek hazırlanan dişlerin açıkta kalması sağlanmış olan mine yüzeyleri su altında 1000 gritlik bir zımpara kağıdı ile aşındırılarak Ultradent Test Aparatının kullanımına uygun düz bir yüzey elde edildi. Tüm örneklere %37 lik ortofosforik asit kullanılarak 15 saniye süreyle asitleme işlemi uygulandı. Kontrol grubunda sadece asitlenmiş mine yüzeyine, çalışma grubunda ise asitlenmiş mine yüzeyine Clearfil Protect Bond (Kuraray, Japonya) üreticinin tavsiyeleri doğrultusunda uygulandıktan sonra fissür örtücü materyal (Fissürüt FX, Voco, GmbH, Cuxhaven, Germany) test aparatının teflon haznesine (2 mm yüksekliğinde ve 2.38 mm çapında) taşmayacak şekilde doldurulup yüksek yoğunluklu Light Emitting Diode (LED) ışık kaynağı (Elipar s10, 3M ESPE, Australia) kullanılarak 20 saniye süreyle polimerize edildi. Örnekler, termal siklus cihazında (Nova Tic, Konya, Türkiye) 5±2 C de 30 sn ve 55±2 C de 30 sn olmak üzere 1000 kez işleme tabi tutularak yapay yaşlandırma işlemi gerçekleştirildikten sonra bağlanma dayanımı değerleri üniversal test cihazı (Testometric, Lancashire, UK) kullanılarak ölçüldü. Örnekler cihaza alüminyum bir mengene yardımıyla bağlandı ve uygulanan kuvvet her bir örneğin diş/restoratif materyal ara yüzeyine künt, çelik bir uçla iletildi. Üniversal test makinesi ile her bir örneğin diş/restoratif materyal ara yüzeyinde kırılma meydana gelinceye kadar 1 mm/dk hızda kuvvet uygulandı. Her bir örnek için kırılma anındaki kuvvet fissür örtücünün bağlanma yüzey alanına bölünerek Megapaskal (MPa) cinsinden veriler elde edildi. Elde edilen veriler Mann-Whitney U testine tabi tutularak istatistiksel analiz yapıldı. Bulgular Mikrosızıntı değerlendirilmesinde kontrol grubu ile çalışma grubu arasında skorlar arasında sayısal fark tespit edildi ancak yapılan istatistiksel analizde bu farkın önemli olmadığı belirlendi (p>0.05). Gruplara ait ölçülen skorlar Tablo 1 de verilmiştir. Tablo 1. Gruplara ait mikrosızıntı değerleri Makaslama bağlanma dayanımı testinde elde edilen verilere ait ortalama ve standart sapma değerleri Tablo 2 de gösterilmiştir. İki grup arasında istatistiksel olarak önemli bir fark bulunmamıştır (p>0.05). *Aynı üst simge karakterler, istatistiksel olarak gruplar arasında fark yoktur. Tablo 2. Gruplara ait makaslama bağlanma dayanımı değerleri (Ortalama±standart sapma) (MPa). Tartışma Son yıllarda modern diş hekimliğinin arayışı, çürük riskini azaltma, koruyucu uygulamalar ve diş yapılarının mümkün olduğunca korunduğu minimal invaziv konservatif teknikleri ön plana çıkarmaya yöneliktir (14). Buna bağlı olarak günümüzde çürük prevalansında düşüş görülmekte olup çürüğün biçim ve ilerleme hızı değişikliğe uğramıştır (15,16). Pit ve fissürlerin oluşturduğu retantif bölgeler, çürük başlaması için elverişli alanlar olup florid uygulamaları bu tür çürükleri engellemede yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle yıllardır koruyucu diş hekimliğinde çürüğe eğilimli bu bölgelerde çürük oluşumunu önlemek amacıyla fissür örtücü uygulamalarından yararlanılmaktadır ve bu Sayfa 10

23 FİSSÜR ÖRTÜCÜLERİN MİKROSIZINTI ve BAĞLANMA DAYANIMI Murat Selim BOTSALI ve ark. uygulamanın koruyuculuğu birçok çalışmada kanıtlanmıştır (17,18). Günümüzde pit ve fissür örtücü olarak, ışıkla polimerize olan rezin esaslı materyaller kullanım kolaylığı, fiziksel özelliklerinin yeterli düzeyde oluşu ve uygulamasının kontrollü olması nedeniyle yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Bu çalışmada da ışıkla polimerize olan rezin esaslı bir fissür örtücü olan Fissürit FX kullanılmıştır. Materyalin mine yüzeyine olan bağlantısı ve sızdırmazlığı fissür örtücünün başarısını etkileyen en önemli parametrelerdir (6). İn vitro çalışmalarda mikrosızıntı için boya penetrasyon yöntemi ve makaslama bağlanma dayanımı ölçümü yaygın olarak kabul görmektedir (19). Bu çalışmada fissür örtücünün fiziksel özelliklerini değerlendirmede bu iki yöntem kullanılmıştır. Diş hekimliği ile ilgili araştırmalarda özellikle adeziv materyallerin performanslarının değerlendirilmesinde termal siklus uygulaması yaygın olarak kullanılmaktadır. Burada amaç örneklerin değişik sıcaklıklara maruz bırakılarak ağız artamının sıcaklık değişikliklerini taklit edilmesidir (20). Bu çalışmada ağız ortamındaki sıcaklık değişikliklerinin taklit edilmesi amacıyla örnekler termal siklusa tabi tutulmuştur. Üretici firmanın talimatları doğrultusunda fissür örtücüyü uygulamadan önce mine yüzeyine pomza proflaksisi uygulanmalı ve mine asitlenmelidir. Ülker ve ark. Clearfil Protect Bond u asitleme yaparak ve asitleme yapmadan lingual retainer kompozitinin bağlanma dayanımına etkisini inceledikleri çalışmada asitlemenin mineye bağlanma dayanımını önemli derecede arttırdığını bildirmişlerdir (21). Bu yüzden bu çalışmada hem kontrol grubunda hem de deney grubundaki diş yüzeyleri asitle pürüzlendirildi. Bazı araştırmacılar fissür örtücünün diş yüzeyindeki morfolojik retantif alanlara penetrasyonunun arttırılmasıyla başarının arttırılabildiğini ve dolayısıyla fissür örtücüden daha düşük viskoziteli olan doldurucusuz bonding ajanlarının fissür örtücü materyalden daha iyi penetrasyon özelliğinden dolayı fissür örtücünün altına uygulanarak başarıyı arttırabileceğini bildirmişlerdir (22-24). Bazı araştırmacılar ise bu uygulamanın herhangi bir etkisinin olmadığını bildirmişlerdir (25,26). Bu çalışmada Clearfil Protect Bond un Fissürit FX in mineye olan mikrosızıntı ve makaslama bağlanım değerleri üzerinde anlamlı bir değişiklik oluşturmadığı görüldü. Fissür örtücünün altına antibakteriyel bonding uygulanması pit ve fissürlerin içerisinde kalan veya yapılan fissür örtücünün ilerleyen dönemde sızıntısı ve başarısızlığıyla oluşan karyojenik mikrofloraya antibakteriyel etki göstererek inhibe etmektedir (27). Imazato ve ark. MDPB kopolimerinin polimerizasyondan sonra polimer yapısına kovalent bağ ile bağlandığını ve dışarıya artık monomer olarak salınmadığını bildirmişlerdir. Ancak bu monomerin bağlandığı yüzeydeki bakterileri inhibe ettiğini bildirmişlerdir (28). Yapılan hayvan deneylerinde de MDPB içerikli primer ajanın antibakteriyel bonding sistemlerde yararlı etkilerinin etkinliği olduğu bildirilmiştir (29). Fissür örtücünün altına bonding ajanın uygulanması özellikle nem kontrolünün tam olarak sağlanamadığı durumlarda da bağlanma dayanımını arttırmak ve mikrosızıntısını azaltmak amacıyla tavsiye edilmektedir (30). Buna gerekçe olarak da bonding ajanın içerisindeki hidrofilik yapının nem kontaminasyonunu kompanse edebileceği bildirilmiştir (31). Sonuç olarak, fissür örtücünün altına antibakteriyel etkiye sahip bonding uygulanmasının mikrosızıntı ve makaslama bağlanma değerleri üzerinde önemli bir değişikliğe neden olmadığı görülmüştür ancak bu uygulamanın antibakteriyel etkinlik bakımından yararlı olabileceğini düşünmekteyiz. Kaynaklar 1. Waggoner WF, Siegal M. Pit and fissure sealant application: updating the technique. J Am Dent Assoc 1996; 127: , quiz Vehkalahti M, Helminen S, Rytomaa I. Caries decline from 1976 to 1986 among 15-year-olds in Helsinki. Caries Res 1990; 24: Manton DJ, Messer LB. Pit and fissure sealants: another major cornerstone in preventive dentistry. Aust Dent J 1995; 40: Cueto EI, Buonocore MG. Sealing of pits and fissures with an adhesive resin: its use in caries prevention. J Am Dent Assoc 1967; 75: Sheen DH, Wang WN, Tarng TH. Bond strength of younger and older permanent teeth with various etching times. Angle Orthod 1993; 63: Simonsen RJ. Pit and fissure sealant: review of the literature. Pediatr Dent 2002; 24: Feigal RJ, Hitt J, Splieth C. Retaining sealant on salivary contaminated enamel. J Am Dent Assoc 1993; 124: Gungor HC, Turgut MD, Attar N, Altay N. Microleakage evaluation of a flowable polyacid-modified resin composite used as fissure sealant on air-abraded permanent teeth. Oper Dent 2003; 28: Sayfa 11

24 FİSSÜR ÖRTÜCÜLERİN MİKROSIZINTI ve BAĞLANMA DAYANIMI Murat Selim BOTSALI ve ark. 9. Tulunoglu O, Bodur H, Uctasli M, Alacam A. The effect of bonding agents on the microleakage and bond strength of sealant in primary teeth. J Oral Rehabil 1999; 26: Frankenberger R, Tay FR. Self-etch vs etch-and-rinse adhesives: effect of thermo-mechanical fatigue loading on marginal quality of bonded resin composite restorations. Dent Mater 2005; 21: Imazato S, Torii M, Tsuchitani Y, Mccabe JF, Russell RR. Incorporation of bacterial inhibitor into resin composite. J Dent Res 1994; 73: Imazato S, Mccabe JF. Influence of incorporation of antibacterial monomer on curing behavior of a dental composite. J Dent Res 1994; 73: Grande RH, Ballester R, Singer Jda M, Santos JF. Microleakage of a universal adhesive used as a fissure sealant. Am J Dent 1998; 11: Celik EU, Yazkan B, Katırcı G. Başlangıç çürük lezyonların tedavisi. Atatürk Üniv Diş Hek Fak Derg 2011; 21: Newbrun E. Preventing dental caries: breaking the chain of transmission. J Am Dent Assoc 1992; 123: Pardi V, Sinhoreti MA, Pereira AC, Ambrosano GM, Meneghim Mde C. In vitro evaluation of microleakage of different materials used as pit-and-fissure sealants. Braz Dent J 2006; 17: Locker D, Jokovic A, Kay EJ. Prevention. Part 8: The use of pit and fissure sealants in preventing caries in the permanent dentition of children. Br Dent J 2003; 195: Papacchini F et al. Microtensile bond strength to ground enamel by glass-ionomers, resin-modified glass-ionomers, and resin composites used as pit and fissure sealants. J Dent 2005; 33: Jacobs MS, Windeler AS. An investigation of dental luting cement solubility as a function of the marginal gap. J Prosthet Dent 1991; 65: Wahab FK, Shaini FJ, Morgano SM. The effect of thermocycling on microleakage of several commercially available composite Class V restorations in vitro. J Prosthet Dent 2003; 90: Ulker M, Uysal T, Ramoglu SI, Ucar FI. Bond strengths of an antibacterial monomer-containing adhesive system applied with and without acid etching for lingual retainer bonding. Eur J Orthod 2009; 31: Koyuturk AE, Akca T, Yucel AC, Yesilyurt C. Effect of thermal cycling on microleakage of a fissure sealant polymerized with different light sources. Dent Mater J 2006; 25: Feigal RJ et al. Improved sealant retention with bonding agents: a clinical study of two-bottle and single-bottle systems. J Dent Res 2000; 79: Dhillon JK, Pathak A. Comparative evaluation of shear bond strength of three pit and fissure sealants using conventional etch or self-etching primer. J Indian Soc Pedod Prev Dent 2012; 30: Boksman L, Mcconnell RJ, Carson B, Mccutcheon-Jones EF. A 2-year clinical evaluation of two pit and fissure sealants placed with and without the use of a bonding agent. Quintessence Int 1993; 24: Pinar A et al. Clinical performance of sealants with and without a bonding agent. Quintessence Int 2005; 36: Eminkahyagil N, Gokalp S, Korkmaz Y, Baseren M, Karabulut E. Sealant and composite bond strength to enamel with antibacterial/self-etching adhesives. Int J Paediatr Dent 2005; 15: Imazato S. Antibacterial properties of resin composites and dentin bonding systems. Dent Mater 2003; 19: Imazato S, Kaneko T, Takahashi Y, Noiri Y, Ebisu S. In vivo antibacterial effects of dentin primer incorporating MDPB. Oper Dent 2004; 29: Youssef MN, Youssef FA, Souza-Zaroni WC, Turbino ML, Vieira MM. Effect of enamel preparation method on in vitro marginal microleakage of a flowable composite used as pit and fissure sealant. Int J Paediatr Dent 2006; 16: Symons AL, Chu CY, Meyers IA. The effect of fissure morphology and pretreatment of the enamel surface on penetration and adhesion of fissure sealants. J Oral Rehabil 1996; 23: Sayfa 12

25 NaOCl, CHX, QMix ve E.FAECALIS Emel UZUNOĞLU ve ark. ÜÇ FARKLI KÖK KANALI YIKAMA SOLÜSYONUNUN ENTEROCOCCUS FAECALIS ÜZERİNE ANTİMİKROBİYAL ETKİNLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ EVALUATION OF ANTIBACTERIAL EFFECTIVENESS OF THREE DIFFERENT ROOT CANAL IRRIGANTS ON ENTEROCOCCUS FAECALIS 1 *Emel UZUNOĞLU, 2 Hülya Mehtap ASLAN, 3 Sevinç AKTEMUR TÜRKER, 4 Sevilay KARAHAN 1 DDS. PhD. Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı, ANKARA. 2 MD. Erzurum Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi, Mikrobiyoloji Laboratuvarı, ERZURUM. 3 DDS. PhD. Bülent Ecevit Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı, ZONGULDAK. 4 M.Sc. PhD. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalı, ANKARA. Özet Bu çalışmanın amacı üç farklı kök kanal yıkama solüsyonunun kök kanal patojenlerinden Enterococcus faecalis e karşı antimikrobiyal etkinliklerinin değerlendirilmesidir. Bu çalışmada, %5,25 lik sodyum hipoklorit (NaOCl), %2 lik klorheksidin glukonat (CHX) ve yeni üretilen QMix in E. faecalis üzerine antimikrobiyal etkinliği, agar difüzyon yöntemi kullanılarak incelendi. Kök kanalı yıkama solüsyonları 5 mm çapındaki antibiyogram disklerine emdirilerek, besiyerlerine yerleştirildi. Besiyerleri enkübe edildi. 24, 48 ve 72. saatlerde oluşan inhibisyon zonları milimetrik olarak ölçüldü ve fotoğraflandı. Elde edilen veriler istatistiksel olarak iki yönlü ANOVA ve Bonferroni testleri kullanılarak değerlendirildi (p<0,05). Zamandan bağımsız değerlendirildiğinde her üç yıkama solüsyonunun da birbirinden istatistiksel olarak farklı olduğu tespit edildi (p<0,001). QMix in her zaman aralığı için E. faecalis üzerine olan antimikrobiyal etkisinin diğer solüsyonlardan daha fazla olduğu belirlendi (p<0,05). Buna karşılık en düşük antimikrobiyal etkiyi %5,25 lik NaOCl gösterdiği tespit edildi (p<0,05). Yeni üretilen QMix yıkama solüsyonunun, E. faecalis üzerindeki antimikrobiyal etkisinin geleneksel yıkama solüsyonlarından daha etkin olduğu saptandı. Anahtar Kelimeler: Antimikrobiyal etkinlik, klorheksidin glukonat, sodium hipoklorit, QMix. Abstract The aim of this study was to evaluate the antibacterial effectiveness of three different root canal irrigants on Enterococcus faecalis. The antibacterial effect of 5.25% sodium hypochlorite (NaOCl), 2% chlorhexidine gluconate (CHX) and recently produced irrigation solution QMix on E. faecalis were investigated by the agar plate diffusion method. Antibiogram disks, with a diameter of 5 mm were saturated with antimicrobial root canal irrigants and placed onto the mediums. The mediums were incubated. The inhibition zones were measured and photographed at 24, 48, and 72- hour. The data were statistically evaluated by using two way ANOVA and Bonferroni tests. The antimicrobial efficiencies of irrigant were significantly different, regardless of tested times (p<0.001). QMix was the most effective irrigant at all tested times against E. faecalis (p<0.05). However, the antimicrobial efficiency of 5.25% NaOCl on E. faecalis was significantly lower than the other solutions (p<0.05). Newly introduced QMix was superior to well-known irrigants such as CHX and NaOCl under laboratory conditions in killing E. faecalis. Key words: Antimicrobial effectiveness, chlorhexidine gluconate, QMix, sodium hypochlorite. Giriş Endodontik tedavinin başlıca amacı kök kanal sistemini bakterilerden arındırmak ve *İletişim Adresi Dr. Emel UZUNOĞLU Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı Sıhhiye/Ankara Tel: emel_dt@hotmail.com yeniden bakteri çoğalmasına izin vermemek üzere sızdırmaz bir şekilde doldurmaktır. Bu amaçla, kök kanal sistemi el ve döner sistemlerle şekillendirilirken, kök kanal yıkama solüsyonları ile inflame ve nekrotik dokular, mikroorganizmalar, biyofilmler ve debrisler uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır (1,2). Yıkama solüsyonları antimikrobiyal etkileri ile mikroorganizmaların ölümüne neden olurken, kök kanal sisteminde şekillendirilemeyen alanlara ulaşarak bu alanlardan bakteriyel biyofilmlerin uzaklaştırılmasına olanak sağlayabilmelidir. Bakteriler, pulpal ve Sayfa 13

26 NaOCl, CHX, QMix ve E.FAECALIS Emel UZUNOĞLU ve ark. periradiküler iltihabi hastalıkların meydana gelmesinde ana etkenlerdendir (1,3). Enterococcus faecalis gram-pozitif, fakültatif anaerobik, hareketsiz, spor oluşturmayan, kok şeklindeki bakteridir. E. faecalis; litik enzimler, sitolizin, feromonlar ve lipoteikoik asit gibi belirli virulans faktörlere sahiptir (4). E. faecalis in konak hücrelere bağlanabildiği ve konak cevabını değiştirebildiği belirtilmiştir (4,5). Dentine bağlanabilme özelliği de gösteren E. faecalis, dentin tübüllerine μm ilerleyebilecek kadar küçük boyutlu olup dentin tübülleri içerisinde yaşayabilmektedir (5,6). E. faecalis in primer endodontik enfeksiyonlarda görülme sıklığı % 4-40 olarak bildirilirken, inatçı periradiküler lezyonlarda bulunma sıklığının çok daha fazla olduğu belirtilmiştir (4).Yapılan bir araştırmada E. faecalis in kök kanalında ek besin olmadan 12 ay boyunca canlılığını sürdürebildiği de gösterilmiştir (7). Bunun en önemli nedenlerinden biri bakterinin günümüzde en sık kullanılan endodontik dezenfektanlarla etkin bir şekilde yok edilememesidir (8,9). Sodyum hipoklorit (NaOCl) ünümüzde kullanılan en popüler irrigasyon solüsyonudur (10). NaOCl çoğunlukla % 0,5 ve % 5,25 arasında değişen konsantrasyonlarda kullanılmaktadır (10,11). Klorheksidin glukonat (CHX) geniş antimikrobiyal spektruma sahiptir. 0.2 lik düşük konsantrasyonlarda bakteriyostatik, %2 lik yüksek konsantrasyonlarda bakteriyosidal etki göstermektedir (12). En önemli özelliği substantivitesinin olması yani sert dokulara bağlanarak antimikrobiyal etkisini uzun süre devam ettirmesidir (10,11). Planktonik mikroorganizmalar üzerinde yapılan çalışmaların bir kısmında NaOCl ile CHX arasında antimikrobiyal etkinlik açısından belirgin bir fark gözlenmezken, bir kısmında ise CHX, NaOCl den daha etkili bulunmuştur (13,14). Yapılan bir in vitro çalışmada bu iki yıkama solüsyonunun kombine kullanımının E. faecalis e karşı, CHX in tek başına kullanımından daha etkili olmadığı bildirilmiştir (15). QMix 2011 yılında smear tabakasının uzaklaştırılması için üretilen içeriğinde etilendiamin tetraasetik asit, CHX ve deterjan olan yeni bir yıkama solüsyonudur. Dentin disklerinin kullanıldığı bir çalışmada E. faecalis in oluşturduğu biyofilm tabakası üzerinde antibakteriyel etki gösterdiği Stojicic ve diğerleri (8) tarafından bildirilmiştir. Çeşitli antimikrobiyal ajanların etkinliklerinin in vitro olarak değerlendirilmesi, in vivo çalışmalara öncülük etmesi açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmanın amacı da, bahsi geçen yıkama solüsyonlarının (%5,25 lik NaOCl, %2 lik CHX ve QMix) E. faecalis suşu üzerindeki antimikrobiyal etkinliklerinin agar difüzyon yöntemi ile in vitro olarak değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem Çalışmamızda %5,25 derişimdeki sodyum hipoklorit (NaOCl, Endosolve HP, Imicryl, Konya, Türkiye), %2 derişimdeki klorheksidin glukonat (CHX, Klorhex, Drogsan İlaç, Ankara, Türkiye) ve yeni üretilen Qmix (Dentsply Tulsa Dental, Tulsa, OK, ABD) kök kanal yıkama solüsyonlarının antimikrobiyal etkinlikleri agar difüzyon yöntemi kullanılarak test edildi. Yıkama solüsyonlarına ait bilgiler Şekil 1 ve Tablo 1 de yer almaktadır. Çalışmamızda Refik Saydam Kültür Koleksiyonundan temin edilen Enterococcus faecalis (ATCC 29212) bakteri suşu kullanıldı. Şekil 1. Çalışmamızda kullanılan yıkama solüsyonları Tablo 1. Çalışmamızda kullanılan yıkama solüsyonları Sayfa 14

27 NaOCl, CHX, QMix ve E.FAECALIS Emel UZUNOĞLU ve ark. Bakteri suşundan triptik soy buyyon besiyerinde 12 saatlik taze kültürü hazırlanarak McFarland standart bulanıklık eşeli 0,5 e (1.5x10 8 bakteri/ml) denk gelen süspansiyon elde edildi. Her bir kanlı agar besiyerine 0.2 ml bakteri süspansiyonu steril svap ile yayılarak ekimleri yapıldı. Her petride, besiyeri üzerinde birbirine eşit uzaklıkta 5 mm çapında 4 er çukur oluşturuldu. Kök kanal yıkama solüsyonları 5 mm çapındaki antibiyogram disklerine emdirilerek, besiyerlerine yerleştirildi (Şekil 2). karşılaştırmalar sonucunda QMix ölçüm yapılan tüm sürelerde CHX ten ve NaOCl den anlamlı olarak farklı bulundu (tüm karşılaştırmalar için p<0,001). Ayrıca 72. saatin sonunda elde edilen ölçümler karşılaştırıldığında CHX ve NaOCl arasında da anlamalı bir farklılık bulundu (p=0,028). Farklı üstsimge harflerle işaretlenen (aynı sütün ve aynı satır için geçerli olacak şekilde) sonuçlar birbirlerinden istatistiksel olarak farklıdır (p<0.05). Tablo 2. E. faecalis suşları üzerinde üç farklı kök kanal yıkama solüsyonunun antimikrobiyal aktivitesi (ortalama zon± standart sapma çapı mm). A: Temsili ilk ölçüm örneği B, C, D: Son ölçüm örneği (sırasıyla NaOCl, CHX ve QMix gruplarında) Şekil 2. Besiyerine yerleştirilen antibiyogram diskleri Bu işlemi takiben besiyerleri 37 C de 24, 48 ve 72 saat boyunca bekletildi ve bu sürelerin sonunda diskler etrafında oluşan zon çapları dijital kumpas ile ölçüldü. Her bir yıkama solüsyonu için onar ölçüm yapıldı. Her bir ölçüm üç kez tekrar edildi ve ortalamaları alınarak kaydedildi. Çalışmada elde edilen zon ölçüm değerleri normal dağılım gösterdiği için aralarındaki farklılığın tespiti için iki yönlü ANOVA testi kullanıldı. Gruplar arası farkın tespiti için ise Bonferroni post hoc testi (p=0.05) kullanıldı. Bulgular Çalışmadaki gruplardan elde edilen ortalama ve standart sapma değerleri Tablo 2 de gösterildi. Bu in vitro çalışmanın sonucuna göre solüsyonlar zamandan bağımsız olarak karşılaştırıldığında üçü de istatistiksel olarak birbirinden farklı bulundu (p<0,001). Zaman faktörü göz önünde bulundurulduğunda yine iki yönlü ANOVA analizine göre gruplar arasında anlamlı farklılık bulundu (p<0.001). Yapılan ikili Yıkama solüsyonlarından bağımsız olarak ölçüm zamanları karşılaştırıldığında 72. saatte elde edilen değerler anlamlı olarak 24. saatte elde edilen verilerden farklı bulundu (p=0,001). Grup içi karşılaştırma yapıldığında ANOVA testine göre sadece CHX ve QMix gruplarında fark bulundu (p değeri sırasıyla, 0,043 ve 0,011 dir). Yapılan ikili karşılaştırmalarda CHX ve QMix gruplarındaki farklılıkların yine 24. ve 72. saatlerdeki ölçümlerden kaynaklandığı belirlendi (p değeri sırasıyla 0,038 ve 0,009). NaOCl grubunda farklı ölçüm zamanlarında elde edilen değerler arasında fark bulunamadı (p>0,05). Tartışma Üç farklı yıkama solüsyonunun E. faecalis e olan antibakteriyel etkinliğini agar difüzyon yöntemi ile değerlendiren çalışmamızda tüm ölçüm zamanlarında en etkili solüsyon içeriğinde EDTA, CHX ve deterjan bulunduran QMix olmuştur. Kök kanal tedavisinin başarısı için ön koşul, mikrobiyal kontaminasyonun kök kanal sisteminden elimine edilmesidir. Bunun sağlanmasında uygulanan şekillendirme ve yıkama yöntemleri ve randevular arasında kullanılan pansuman materyalleri önemli rol oynamaktadır. Kök kanal irrigasyonu amacıyla günümüzde kullanılan antimikrobiyal materyaller sınırlı sayıdadır. Halen ideal bir kök kanal yıkama solüsyonunda olması gereken tüm özellikleri kapsayan bir Sayfa 15

28 NaOCl, CHX, QMix ve E.FAECALIS Emel UZUNOĞLU ve ark. solüsyon mevcut değildir. Bu amaçla çalışmalar devam etmektedir. Yakın dönemde üretilen QMix yıkama solüsyonunun şekillendirme sırasında oluşan smear tabakasını etkin bir şekilde uzaklaştırdığı bildirilmiştir (8,16). Antibakteriyel etkinliğini araştıran çalışmalar kısıtlı sayıdadır (8,9,17-19). Morgental ve diğerleri (17) dentin ile temas süresi arttıkça antibakteriyel etkinliğinin azaldığını ancak 1 dak. sonunda koloni oluşturma birimi sıfır bulunan %6 lık ve %1 lik NaOCl den istatistiksel olarak farklı olmadığını bildirmişlerdir. Dentin tübüllerini E. faecalis ile enfekte eden Ma ve diğerleri (19) çalışmalarında hiç bir yıkama solüsyonunun E. faecalis i tamamen tübüllerden uzaklaştıramadığını ancak QMix ve %6 lık NaOCl nin en etkili yıkama solüsyonları olduğunu ve %2 lik CHX in etkisiz kaldığını bildirmişlerdir. Çalışmamızda antimikrobiyal aktiviteyi test etmede kullanılan en yaygın yöntemlerden biri olan agar difüzyon yöntemi kullanılmıştır (20). Literatürde agar difüzyon yöntemini kullanarak NaOCl ve CHX in E. faecalis e olan antimikrobiyal etkinliklerini karşılaştıran çalışmalar farklı sonuçlar göstermiştir. Vianna ve Gomes (15) %2 lik CHX in hem likit hem de jel formunun %5,25 lik NaOCl den daha etkin olduğunu, Davis ve diğerleri (21) anaerobik ortamda %2 lik CHX in %5,25 lik NaOCl den daha etkin olduğunu bildirirlerken, Siqueira ve diğerleri (22) %4 lik NaOCl nin %2 lik CHX ten daha etkili olduğunu bildirmişlerdir. Sassone ve diğerleri (20) bovin serum albimüni (BSA) varlığında %1 lik CHX en etkili olduğunu belirtirlerken, ortama BSA ilave edilmediğinde en yüksek ölçümlerin %5 lik NaOCl ile alındığını belirtmişlerdir. Araştırmacılar agar difüzyon yönteminin dikkatli bir şekilde uygulanması gerektiğini bildirmişlerdir (20). Agar difüzyon yöntemi yaygın uygulanmasına rağmen, test edilen materyalin gerçekteki antibakteriyel etkinliği dışında, yöntemin güvenilirliğini ve tekrarlanabilirliğini etkileyen pek çok faktör vardır. Bu faktörler arasında kimyasal ajanın hali (sıvı ya da jel olması), moleküler boyutu, çözünebilirliği ve agar ortamına yayılma yeteneği, materyalin ve jelin teması, agarın viskozitesi, agar plaklarının saklanma koşulları ve inkübasyon periyodu sayılabilir (23). Çalışmamızda agar difüzyon yönteminin kullanılmış olması QMix ve NaOCl arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığın yol açmasına neden olmuş olabilir. Çalışmamızdan farklı olarak literatürde yer alan agar difüzyon çalışmalarında ölçümler 24 ile 48 saatle sınırlı kalmışlardır. Çalışmamızda CHX ve CHX içeren QMix in substantivite özelliği göz önünde bulundurularak ölçümlere 72. saat de ilave edilmiştir ve tüm yıkama solüsyonlarının etkinliği zaman içinde artış göstermiştir. Yukarıda bahsi geçen çalışmalarda ölçülen zon değerleri değişkenlik göstermektedir (NaOCl için: 2,83-23,1mm CHX : 4,5-19 mm) (15,20-22). CHX ve NaOCl için tüm zaman aralıklarında yapılan ölçümlerimiz bu aralıklarda yer alarak literatür ile tutarlılık göstermektedir (Tablo 2). CHX ve NaOCl nin 72. saatteki ölçümleri hariç diğer ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Çalışmamızda sağlanan koşullar altında, yeni üretilen QMix yıkama solüsyonunun, E. faecalis üzerindeki antimikrobiyal etkisinin geleneksel yıkama solüsyonlarından daha etkin olduğu ve bu etkinliğin zamanla arttığı saptanmıştır. Kaynaklar 1. Siqueira JF Jr. Aetiology of Root Canal Treatment Failure: Why Well-Treated Teeth Can Fail. Int Endod J 2001; 34: Sjogren U, Figdor D, Persson S, Sundqvist G. Influence of Infection At The Time of Root Filling On The Outcome of Endodontic Treatment of Teeth With Apical Periodontitis. Int Endod J 1997: 30: Kakehashi S, Stanley HR, Fitzgerald RJ. The Effects of Surgical Exposures of Dental Pulps in Germ-Free and Conventional Laboratory Rats. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1965; 20: Rocas IN, Sıqueıra JF Jr, Santos KR. Association of Enterococcus Faecalis With Different Forms of Periradicular Diseases. J Endod 2004; 30: Love RM. Enterococcus Faecalis--A Mechanism For Its Role in Endodontic Failure. Int Endod J 2001; 34: Haapasalo M, Orstavik D. In Vitro Infection and Disinfection of Dentinal Tubules. J Dent Res 1987; 66: Sedgley CM, Lennan SL, Appelbe OK. Survival of Enterococcus Faecalis in Root Canals Ex Vivo. Int Endod J 2005; 38: Stojicic S, Shen Y, Qian W, Johnson B, Haapasalo M. Antibacterial And Smear Layer Removal Ability Of A Novel İrrigant, Qmix. Int Endod J 2012; 45: Wang Z, Shen Y, Haapasalo M. Effectiveness of Endodontic Disinfecting Solutions Against Young and Old Enterococcus Faecalis Biofilms in Dentin Canals. J Endod 2012; 38: Zehnder M. Root Canal Irrigants. J Endod 2006; 32: Mohammadi Z, Soltani MK, Shalavi S. An Update On The Management of Endodontic Biofilms Using Root Canal Irrigants and Medicaments. Iran Endod J 2014; 9: Gomes BP, et al. Effectiveness of 2% Chlorhexidine Gel and Calcium Hydroxide Against Enterococcus Faecalis in Bovine Root Dentine In Vitro. Int Endod J 2003; 36: Buck RA, Eleazer PD, Staat RH, Scheetz JP. Effectiveness of Three Endodontic Irrigants At Various Tubular Depths in Human Dentin. J Endod 2001; 27: Sayfa 16

29 NaOCl, CHX, QMix ve E.FAECALIS Emel UZUNOĞLU ve ark. 14. Gomes BP, et al. In Vitro Antimicrobial Activity of Several Concentrations of Sodium Hypochlorite and Chlorhexidine Gluconate in The Elimination of Enterococcus Faecalis. Int Endod J 2001; 34: Vianna ME, Gomes BP. Efficacy of Sodium Hypochlorite Combined With Chlorhexidine Against Enterococcus Faecalis in Vitro. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod 2009; 107: Dai L, et al. The Effect of Qmix, An Experimental Antibacterial Root Canal İrrigant, On Removal of Canal Wall Smear Layer and Debris. J Endod 2011; 37: Morgental RD, et al. Dentin Inhibits The Antibacterial Effect of New and Conventional Endodontic İrrigants. J Endod 2013; 39: Wang Z, Shen Y, Haapasalo M. Effect of Smear Layer Against Disinfection Protocols On Enterococcus Faecalis- İnfected Dentin. J Endod 2013; 39: Ma J, Wang Z, Shen Y, Haapasalo M. A New Noninvasive Model to Study The Effectiveness of Dentin Disinfection By Using Confocal Laser Scanning Microscopy. J Endod 2011; 37: Sassone LM, Fidel RA, Murad CF, Fidel SR, Hirata R Jr. Antimicrobial Activity of Sodium Hypochlorite and Chlorhexidine By Two Different Tests. Aust Endod J 2008; 34: Davis JM, Maki J, Bahcall JK. An in Vitro Comparison of The Antimicrobial Effects of Various Endodontic Medicaments On Enterococcus Faecalis. J Endod 2007; 33: Siqueira JF Jr, Batista MM, Fraga RC, De Uzeda M. Antibacterial Effects of Endodontic Irrigants On Black- Pigmented Gram-Negative Anaerobes and Facultative Bacteria. J Endod 1998; 24: Luddin N, Ahmed HM. The Antibacterial Activity of Sodium Hypochlorite and Chlorhexidine Against Enterococcus Faecalis: A Review On Agar Diffusion and Direct Contact Methods. J Conserv Dent 2013; 16: Sayfa 17

30 APROKSİMAL ÇÜRÜK RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Said KARABEKİROĞLU ve ark. ORTODONTİK TEDAVİ GÖREN VE GÖRMEYEN BİREYLERDE APROKSİMAL ÇÜRÜK RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: BİR RETROSPEKTİF ÇALIŞMA EVALUATION OF APPROXIMAL CARIES RISK IN ORTHODONTIC AND UNTREATED PATIENTS: A RETROSPECTIVE STUDY 1 *Said KARABEKİROĞLU, 2 Emire Aybüke ERDUR, 2 Zehra İLERİ, 1 Nimet ÜNLÜ 1 Necmettin Erbakan Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı, KONYA. 2 Selçuk Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Ortodonti Anabilim Dalı, KONYA. Özet Bu çalışmada sabit ortodontik tedavi gören ve görmeyen bireylerde aproksimal çürük riskinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu çalışma Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesine başvuran 136 (14-16 yaş arasındaki) okul çağındaki birey üzerinde gerçekleştirildi. Sabit ortodontik tedavi görmüş 68 birey ve görmemiş 68 birey aproksimal çürük riski açısından iki farklı zamanda incelendi. Çürük lezyonu değerlendirmesinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterleri ve bitewing radyograf kullanıldı. Bir araştırmacı tarafından molar ve premolar dişlerin aproksimal yüzeyleri değerlendirildi. İstatistik analiz için Mann Whitney U ve Chisquare testi kullanıldı. Sabit ortodontik tedavi gören olan bireylerin mine seviyesindeki lezyon ortalamaları tedavi görmemiş kontrol grubuna göre istatistiki olarak anlamlı olmasa da daha düşük bulundu (Tedavi grubu: 0.47 ve Kontrol grubu: 0.89, p >0.05). Aynı durumun bireylerin dentin lezyon ortalamaları içinde geçerli olduğu görüldü (Tedavi grubu: 0.10 ve 0.29, p>0.05). Sabit ortodontik tedavi gören bireylerde aynı yaş grubunda ki tedavi görmemiş bireylere göre daha az aproksimal çürük lezyonu geliştiği tespit edildi. Anahtar Kelimeler: Aproksimal çürük riski, bitewing radyograf, sabit ortodontik tedavi. Abstract The aim of this study was to evaluate the risk of approximal carious lesions in patients after fixed orthodontic treatment and in subjects without orthodontics. This study was carried out on 136 adolescents (14-16 years old) of both gender who attending Dentistry Faculty of Konya, Turkey. Bitewing radiographs of 68 orthodontically treated patients with fixed multibracket appliances were compared to those of 68 untreated subjects. The WHO (World Health Organization) criteria and bitewing radiographs were utilized to diagnose the carious status of the subjects. The approximal surfaces of the permanent premolars and molars of all subjects were assessed by one calibrated investigators. Chi-square and Mann Whitney U test was used for statistical analyze. The average number of enamel lesions in the test group after fixed orthodontic treatment was lower than in the control group (0.47 vs. 0.89, p >0.05). The same was found for dentin lesions (0.10 vs. 0.29, p>0.05). The distribution of lesions was similar in both groups. Fewer approximal carious lesions were detected in the test group after fixed orthodontic treatment than in the age-matched control group without orthodontic treatment. Key words: Approximal caries risk, bitewing radiographs, fixed orthodontic treatment. Giriş Sabit ortodontik apareyler plak retansiyon alanları oluşumuna sebep olmakta ve böylece ağız bakım işlemlerinin etkili olmasını zorlaştırmaktadır. Sabit ortodontik tedavi gören hastaların dişlerindeki plak miktarının, ortodontik tedavi görmeyen *İletişim Adresi Dr. Said KARABEKİROĞLU Necmettin Erbakan Üniversitesi, Dişhekimliği Fakültesi, Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı, Karatay/Konya dentisaid@hotmail.com hastalara kıyasla daha hızlı arttığı ve plağın daha düşük ph değerine sahip olduğu, dolayısıyla hastaların çürük riskinin yükseldiği bilinmektedir (1). Ayrıca sabit apareylerin yerleştirilmesinden sonra plak ve tükürükteki Streptococcus mutans ve Lactobacillus seviyesinde yükselme olduğu bildirilmiştir (2). Ortodontik braketlerin ve adeziv materyallerin yüzey özellikleri, kimyasal özellikleri gıda ve bakteri retansiyonunu etkileyen faktörler olarak görülmektedir Braketlerin, bantların ve tellerin düzensiz yüzeyleri, kasların ve tükürüğün doğal temizleme mekanizmasını kısıtlamaktadır. Bunun sonucu olarak zamanla asit üreten bakterilerin plakta çoğalması farklı diş Sayfa 18

31 APROKSİMAL ÇÜRÜK RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Said KARABEKİROĞLU ve ark. yüzeylerinde aktif çürük lezyonlarının oluşmasına sebep olmaktadır (3). Bazı araştırmacılar ise sabit ortodontik tedavi gören hastalarda her zaman çürük görülme sıklığının yükselmediğini düşünmektedir (4). Ancak tedavi gören ve görmeyen hastalar arasında çürük lezyonlarının dağılımı yönünden farklılık olduğu ve özellikle yüksek riskli bireylerde yeni çürük oluşumunun gözlendiği bildirilmiştir (5). Ortodontik tedavi gören yaş grubunun genel olarak düşük olduğu göz önüne alındığında, bu yaş grubunda etkili bir plak uzaklaştırma işlemini gerçekleştiremeyen bireylerin sabit ortodontik tedavi sonrası yaygın olarak ara yüz ve bukkal çürük lezyonları oluşumuna maruz kaldıkları düşünülmektedir (1-3). Normal çürük oluşumunun en az 6 ay sürdüğü düşünülse de braket etrafındaki alanda başlangıç çürük lezyonu oluşumunun 4 hafta içinde gözle görülebilir hale geldiği bildirilmiştir (3). Flor içeren diş macunu kullanımı ve ağzı bakım desteği bu hastalarda bu lezyonların önlenmesi için etkilidir. Tedaviye uyumu yetersiz olan sabit ortodontik hastalarda ise tek başına flor içeren diş macunlarının kullanımının etkisiz olabildiği ve ilave flor uygulamalarının fayda sağlayabileceği belirtilmektedir (1,2). İlgili literatür detaylı olarak incelendiğinde sabit ortodontik tedavi gören hastalarda çürük lezyonları değerlendirmesinin braket etrafındaki beyaz nokta lezyonları üzerine odaklandığı görülmüştür (1-3,6). Genel olarak sabit ortodontik tedavi gören hastalarda beyaz nokta lezyonu görülme sıklığının %2 ile %97 arasında değiştiği ve kontrol gruplarına göre anlamlı derecede fazla olduğu rapor edilmiştir (3,6). Ağızdaki her dişin bu lezyonları oluşturabileceği, özellikle üst yan kesici, üst kanin ve alt küçük azı dişlerin BNL açısından en duyarlı dişler olduğu bildirilmiştir (3,4,7). Bunun dışında sabit ortodontik tedavi ve aproksimal çürük riski ilişkisine değinen tek bir çalışma olduğu tespit edilmiştir (8). Genel olarak sabit ortodontik tedavinin ara yüz çürüme hızını yükselttiği düşünülse de bunun bilimsel bir dayanağı bulunamamıştır (8). Bundan dolayı bu retrospektif çalışmanın amacı sabit ortodontik tedavi gören ve görmeyen bireylerde aproksimal çürük riskinin araştırılması olmuştur. Gereç ve Yöntem Bu çalışma 2013 yılında Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinin Restoratif Diş Tedavisi ve Ortodonti kliniklerinde retrospektif bir araştırma olarak gerçekleştirildi. Toplam 136 bireye ait (ortodontik tedavi grubu:68 ve kontrol grubu:68) iki farklı zamanda çekilmiş bitewing radyograflar bu çalışma kapsamında değerlendirildi. Çalışma esnasında bireyler araştırma hakkında bilgilendirildi ve çalışmaya katılmayı kabul edenler, rıza onam formu imzalatılarak çalışmaya dahil edildi. Bu çalışma için hastalardan yeni bir radyograf alınmamış olup, ortodontik tedavi grubu için tedavi öncesi (T1) ve tedavi sonrası (T2) radyografları, kontrol grubu için ise herhangi iki farklı (T1 ve T2) zamanda (en az 20 ay aralıklı olan) çekilmiş bitewing radyograflar incelendi. Bu çalışmada örnek sayısının belirlenmesinde güç analizi; G*Power (Ver , Franz Faul, Universitat-Kiel, Almanya) programı kullanılarak yapıldı. Buna göre gruplar 1:1 oranında, 0,40 etki alanında ve α=0,05 anlamlılık düzeyinde; örnek sayısı her grup için 60 olduğunda % 90'dan fazla güce (gerçek güç=0,90748) sahip olduğu tespit edildi. Ancak olası veri kayıpları da göz önüne alınarak gruplara 68 bireye ait radyograflar dahil edildi. Her iki grup için; T1 zamanında yaş aralığında, daimi dentisyonu tamamlamış en az iki farklı zamanda (en çok 36 ay içinde:t1-t2) çift taraflı, bitewing radyografı çekilmiş olan, sistemik problemi olmayan, sigara kullanmayan, dişeti problemi bulunmayan, restore edilmemiş ve/veya çürük dişi olmayan, her bir değerlendirme zamanından (T1 ve T2) en fazla üç ay öncesine kadar çekilmiş bitewing radyografı olan ve DMFT indeks (dolgulu, çürük veya çekilmiş diş sayısı) değeri altıdan fazla olmayan (yüksek çürük risk göstergesi taşımayan) bireylere ait radyograflar çalışmaya dahil edilmiştir. Kontrol grubu: Bu grup düzenli olarak veya en geç 30 ay da bir diş hekimliği muayenesine gelmiş, ortodontik tedavi gereksinimi bulunmayan ve düzenli diş fırçalama alışkanlığı kazanmış, her iki cinsiyetten bireylere ait kayıtların rastgele seçilmesinden oluşmuştur (n=68). Tedavi Grubu: Bu grup sabit ortodontik tedavisi yılları arasında ortodonti kliniğinde tamamlanmış olan, her iki çenede sabit tedavi görmüş, ortognatik cerrahi Sayfa 19

32 APROKSİMAL ÇÜRÜK RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Said KARABEKİROĞLU ve ark. görmemiş, eksik veya süpernümere dişi bulunmayan, çekimsiz tedavi uygulanmış Class I veya Class II vakaları, tedavi öncesi yaşı en fazla 16 olan her iki cinsiyetten bireylere ait kayıtların seçilmesinden oluşmuştur (n=68). Bu gruptaki hastalarda ortodontik tedavi sürecinde: 0,018 inç slot Dentaurum equilibrium 2 metal braket ve tüpler kullanıldı. Braket ve tüpler üretici firmanın talimatlarına uygun olarak ışıkla sertleşen adeziv (Transbond XT;3M Unitek, Monrovia, Calif, USA) kullanılarak yapıştırıldı. Tedavi başında hastalara plastik diş modelleri üzerinde uygulamalı olarak diş fırçalama eğitimi verildi ve ayna karşısında hastanın anlatılanları uygulaması istendi. Hastalara dişlerini sabah kahvaltısından sonra, öğlen yemeğinden sonra ve gece yatmadan önce olmak üzere günde üç kez fırçalamaları, ara yüz fırçası kullanmaları ve ara öğünlerden kaçınmaları konusunda motivasyon verildi. Radyografik değerlendirme: Her iki hasta grubunda da radyografik muayene amacıyla dijital bitewing radyograflar kullanıldı (Trophy CCX Digital periapical X-ray Machine, France). Bütün radyograflarda ara yüz çürüklerinin teşhisi amacıyla birinci küçük azı dişin mezialinden, ikinci büyük azı dişin distaline kadar olan bölge incelendi ve sadece bu dişler arası bölge çalışmaya dahil edildi. Radyografik skorlama şu şekilde yapıldı; 1-) Lezyon yok: D0, 2-) Lezyon minenin dış yarısında: D1, 3-) Lezyon minenin iç yarısında: D2, 4-) Lezyon dentine girmiş: D3, 5-) Lezyon dentinin iç yarısına girmiş: D4. Radyografik inceleme deneyimli tek bir araştırmacı tarafından yapılmış olup, uyum amacıyla 15 bireye ait radyograflar bir hafta sonra tekrar incelendi. Ölçümler arasındaki gözlemci uyumu Cohen s kappa ile test edildi ve kappa değeri 0.81 olarak bulundu. İstatistiksel Analiz İstatistiksel analiz için Chi-Square testi ve Descriptive istatistik kullanıldı (SPSS 17.0 for Windows). İstatistik değerlendirme yapılırken sağlıklı dişler: kod 0, mine lezyonları (D1 + D2: kod 1, dentin lezyonları (D3 +D4): kod 2 olarak kaydedildi. Her iki grupta ve farklı diş tiplerinde mine ve dentin lezyonlarının toplam sayısı, dağılımı ve ortalaması hesaplandı. Gruplar arası değerlendirme amacıyla, örnekler normal dağılım göstermediği için Mann Whitney U testi kullanıldı. Bulgular Çalışmanın sonuçlarına göre tedavi ve kontrol gruplarında cinsiyet, çalışma başlangıcı bireylerin yaşı ve iki değerlendirme zamanı arasında geçen süreye ilişkin bulgular Tablo 1 de verilmiştir. Tablo 2 de tedavi ve kontrol gruplarında yeni mine ve dentin lezyon oluşumu görülen bireylere ait sonuçlar verilmiştir. Tedavi grubunda mine seviyesinde lezyon oluşumu görülen bireylerin oranı %22.1 iken, kontrol grubunda bu oran %30.8 olarak bulunmuştur (p=0,331). Tedavi grubunda dentine ulaşmış lezyon görülen bireylerin oranı %7.4 iken, kontrol grubunda bu oran %13.3 olarak bulunmuştur (p=0,398). Tablo 1. Tedavi ve kontrol gruplarında cinsiyet dağılımı, başlangıç yaşı ve iki ölçüm arası süre ortalamaları. Tablo 2. Tedavi ve kontrol gruplarında yeni lezyon oluşumu gözlenen ve gözlenmeyen birey sayısı. Tablo 3 te her iki grup için yeni oluşan mine ve dentin lezyonlarının ortalamalarına ilişkin sonuçlar verilmiştir. Kontrol grubunda tedavi grubuna göre daha fazla mine ve dentin lezyonu oluşumu görülmesine rağmen aradaki farkın istatistiki olarak anlamlı olmadığı bulunmuştur (p>0.05). Tablo 3. Tedavi ve kontrol gruplarında mine ve dentinde yeni lezyon oluşumunun ortalamaları. Her iki grupta toplam oluşan mine ve dentin lezyonlarının sayısı ve bu lezyonların hangi dişlerde dağılım gösterdiğine ilişkin bulgular Tablo 4 te sunulmuştur. Sonuçlara Sayfa 20

33 APROKSİMAL ÇÜRÜK RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Said KARABEKİROĞLU ve ark. göre üst ve alt büyük azı dişler, üst küçük azı dişlerde yeni çürük lezyonu oluşumu fazla iken, alt küçük azı dişlerde daha az çürük lezyonlarının olduğu görülmüştür. Tablo 4. Yeni oluşan lezyonların tedavi ve kontrol gruplarında dişlere göre dağılımı. Tartışma Genel olarak sabit ortodontik apareylerin plak birikimi için retantif bölgeler oluşturduğu ve ağız bakımını zorlaştırdığı görüşü kabul görmektedir (1-4). Bu durumun karbonhidrat varlığında plak ph ının düşük olmasına, plak akümülasyon oranı ve maturasyonunda artışa neden olduğu, lokal bölgedeki bu değişiklikler ile S. Mutans ve Lactobacillus gibi bakterilerin kolonizasyonlarına ortam hazırladığı bilinmektedir. Ortodontik tedavi sırasında S. Mutans seviyesinin 5 katına kadar arttığı, bu mikrobiyal seviyenin ancak apareylerin çıkarılmasını takip eden 6-15 haftalık süre zarfında anlamlı bir düşüş gösterdiği bildirilmiştir (9). Beyaz nokta lezyonları; karbonhidrattan zengin diyet, bakteri aktivitesi ve yetersiz tükürüğün etkisiyle, demineralizasyon ve remineralizasyon dengesinin bozulmasıyla minede ortaya çıkan lezyonlardır (9-12). Remineralizasyon ve demineralizasyon dengesinin oral bölgenin durumuna, mine yüzeyindeki bakteri retansiyonuna, bireyin standart ağız bakımına ve dişin doğal direncine göre bozulabildiği düşünülmektedir. Beyaz nokta lezyonu mine çürüğünün kavitasyon oluşmadan önceki halidir. Ortodontik tedavi ve çürük riski ile ilişkili literatürdeki çalışmalar incelendiğinde beyaz nokta lezyon değerlendirmesinin sadece braket etrafındaki bölgelere odaklandığı görülmüştür (1-3). Diğer yandan rutin sabit ortodontik tedavide bireylerin ara yüz çürük riskleri açısından kontrol edilemediği, braketler nedeniyle radyograf alınmadığı bilinmektedir. Bunun bir sonucu olarak bazı durumlarda sabit apareylerin çıkarılmasını takiben bireylerde kavitasyon halini almış ya da almamış ara yüz çürüklerinin oldukça fazla sayıda olduğu ve bu durumun tedavi esnasında göz ardı edildiği düşünülmektedir (8). Bu nedenle bu retrospektif araştırmanın amacı sabit ortodontik tedavi gören ve görmeyen bireylerde aproksimal çürük riskinin değerlendirilmesiydi. Çalışma etik sebeplerden dolayı prospektif olarak tasarlanmamış olup, hastalardan yeni bir radyograf alımı yapılmadan aynı yaş grubundaki bireylere ait rutin muayene esnasında çekilmiş olan bitewing radyograflar retrospektif olarak incelenerek tamamlanmıştır. Aproksimal çürük lezyonlarının teşhisi amacıyla güncel olarak bitewing radyograflar, fiber optik transilüminasyon (FOTI) ve Diagnodent gibi lazer florasans aygıtlar kullanılmaktadır. Literatürde aproksimal çürük lezyonlarının teşhisi amacıyla kullanılan bitewing radyografların FOTI den daha iyi bir teşhis olanağı sağladığı rapor edilmiştir (8). Bir çalışmada molar ve premolar bölgedeki lezyonların sadece bitewing radyograf ile %50 oranında doğru teşhis edildiği bildirilmiştir (13). Diğer bir araştırmanın sonuçlarına göre sadece bitewing radyograflarla mine seviyesindeki lezyonların %24-26 oranında, dentin lezyonlarının ise %38-44 oranında teşhis edilebildiği belirtilmiştir (14). Yine bir çalışmada geleneksel ve dijital bitewing radyografların aproksimal çürük teşhisinde istatistik olarak anlamlı bir farklılığının bulunmadığı rapor edilmiştir (15). Çalışmamızda rutin muayene kayıtlarında tercih edilen dijital bitewing radyograflar, inceleme esnasında basit ve ucuz olması, kompleks veya pahalı ekipmanlara gerek duyulmaksızın değerlendirme yapılmasına olanak sağladığı ve klinik olarak geçerli olmasından ötürü kullanılmıştır. Çalışma sonuçlarımız incelendiğinde sabit ortodontik tedavi gören bireyler ve kontrol grubu arasında aproksimal çürük oluşumu açısından hem bireysel seviyede hem de lezyon ortalaması yönünden anlamlı fark olmadığı görülmüştür. Radyografik inceleme sonuçlarına göre tedavi grubunda mine lezyonu oluşturan birey oranı %22.1 iken, kontrol grubunda bu oran %30.8 olarak bulunmuştur. Baumgartner ve ark (2013) İsviçre de çalışmamızla aynı metodu kullanarak yaptıkları Sayfa 21

34 APROKSİMAL ÇÜRÜK RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Said KARABEKİROĞLU ve ark. çalışmalarında bu oranları tedavi grubu için %26.9 ve kontrol grubu için %45 olarak rapor etmişlerdir (8). Çalışma sonuçlarımıza göre tedavi grubunda dentin lezyonu oluşturan birey oranı %7.4 ve kontrol grubunda ise bu oran %13.1 olarak bulunmuştur, yine aynı çalışmada bu oranlar sırasıyla %4.8 ve %22.5 olarak bildirilmiştir. Aynı şekilde mine ve dentin lezyon ortalamaları çalışmamızda Baumgartner ve ark (2013) göre daha düşük bulunurken, mine lezyonlarının dentin lezyonlarına göre daha fazla sayıda oluşması her iki çalışmada ortak olarak tespit edilmiştir. Çalışmamızda Baumgartner ve ark (2013) farklı olarak çalışmamızda yüksek çürük riski belirtisi gösteren ve DMFT değeri altıdan fazla olan bireylere ait radyograflar çalışmaya dahil edilmemiştir. Yine aynı çalışmada test grubuna çekimli ortodonti hastalarına ait radyograflar dahil edilmişken (8), bizim çalışmamızda sadece çekimsiz hastaların ki dahil edilmiştir. Bunun dışında çalışmalar arasındaki bu farklılıkların sebebi; incelenen birey ve diş sayısı, farklı metotlar ve değerlendirmelerin kullanılması, gözlemci farklılığı, çalışılan toplumun yapısı, farklı ağız bakım alışkanlıkları, flor kullanma düzeyi, tükürük faktörleri, sosyoekonomik şartlar, sabit ortodontik tedaviye başlama yaşı, toplam tedavi süresi ve materyallere göre oluşan farklılık olarak sıralanabilir. Çalışmamızdaki bireyler değerlendirildiğinde gerek kontrol grubunda, gerekse tedavi grubunda ki çürük lezyonları dağılımının özellikle bazı bireylerde yoğunlaştığı fark edilmiştir. Çürük risk durumunun incelendiği bir çalışmada sabit ortodontik tedavi görmeyen bireylerde, tedavi gören bireylere göre aynı süre içerisinde daha çok çürük lezyonu oluştuğu rapor edilmiştir (16). Başka bir çalışmada ortodontik tedavi gören grupta, görmeyenlere göre daha az dolgulu yüzey olduğu bildirilmiştir (3). Hadler-Olsen ve ark (2012) çalışmamızla benzer sonucu buldukları çalışmalarında kontrol grubundaki bazı bireylerin fazla sayıda yeni çürük oluşumu gösterdikleri ve bu yüzden kontrol grubundaki bireylerin DMFT ortalamasının daha hızlı artış gösterdiğini öne sürmüşlerdir (17). Bu nedenle, özellikle bu yaş grubunda yüksek çürük riski taşıyan bireylerin ortalamayı yükselttiği ve bunun sonuçları yanlış etkileyebileceğini bildirilmişlerdir (17). Çalışmamızda bu durumun önüne geçmek için her iki çalışma grubu içinde düşük çürük riski taşıyan bireylere ait radyograflar çalışmaya dahil edilmiştir, fakat tedavi grubundan ziyade kontrol grubunda bireylerin bakım yetersizliği ve kontrol sıklığının daha az olması sebebiyle özellikle mine ve dentin seviyesindeki aproksimal lezyonların artış gösterdiği düşünülebilir. Bunun dışında her iki grup içinde çalışmanın yapıldığı tarihe kadar olan dönemde, bu yaş grubundaki bireyler için özellikle molar dişlerde ki okluzal yüzeylerin çürükten etkilendiğini, sonrasında ise aproksimal yüzeylerdeki çürük aktivitesinin hız kazandığını düşünmekteyiz. İskoçya da 12 yaş grubunda 4294 çocuğun katıldığı geniş kapsamlı, 3 yıl süreli bir çalışmanın sonuçlarına göre; okluzal yüzeylerin çürükten en fazla etkilenen bölgeler olduğu, toplam çürük yüzey sayısının %54,5 ini oluşturduğu ve 3 yıl sonrasında okluzal yüzeyin çürük yüzdesinin %48 e indiğini belirtmişlerdir (18). Diğer yandan aynı çalışmada %39,8 oranında yeni çürük oluşumu olduğu ifade edilmiştir. Çalışmanın sonuçları incelendiğinde 3 yıl süresince en fazla çürükten etkilenen yüzeylerin %40 ile okluzal yüzeyler olduğu, bunu %20 ile mezial yüzeylerin ve %14 ile distal yüzeylerin takip ettiği tespit edilmiştir (18). Sabit ortodontik tedavi gören hastaların fırçalama alışkanlığının ve kontrol sıklığının fazla olmasının diğer bireylere göre avantaj sağlaması, bu durumun ise genel çürüme hızının yavaşlamasına katkıda bulunduğu söylenebilir. Diğer yandan her iki grup içinde ara yüz bölgelerindeki bakım yetersizliği sebebiyle bu bölgelerde plak miktarının artmasının da ara yüz çürüklerinin artışında rol oynadığı düşünülebilir. İlave olarak bireylere ait genel ağız bakım faktörlerinin durumu, diş ipi veya ara yüz fırçası kullanımı, sosyoekonomik durum, anne-babanın eğitim düzeyi ve çocuklar üzerindeki ilgisi, karyojenik beslenme alışkanlıkları, ağız solunumu, tükürükle ilgili akış hızı, tamponlama kapasitesi faktörlerinin veya mine hipoplazilerinin aproksimal çürük riski açısından önem arz ettiğini düşünmekteyiz. Bu konuda daha geniş çaplı, farklı risk gruplarını içeren, kontrol gruplu ve uzun süreli takip çalışmalarının yapılması gereklidir. Son olarak sabit ortodontik tedavi gören ve görmeyen bireylerde özellikle bu yaş grubunda genel çürük risk değerlendirilmesinin yapılıp, hastanın ağız bakım motivasyonu ve diş hekimi kontrol sıklığının düzeni sağlanmalıdır. Bunun dışında sabit ortodontik Sayfa 22

35 APROKSİMAL ÇÜRÜK RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Said KARABEKİROĞLU ve ark. tedavi gören hastaların genel çürük risk düzeylerinin düşürülmesi amacıyla florlu diş macunu, jeller, gargaralar, vernikler, klorheksidine içeren gargara ve verniklerin, kazein fosfat içeren ajanların kullanımının fayda sağlayabileceği düşünülmektedir. Sonuç Bu retrospektif çalışmanın sonuçları ışığında sabit ortodontik tedavi sırasında aproksimal çürük riskinin arttığına ilişkin bilgiler desteklenmemiştir. Bu konuda kapsamlı çürük risk analizi ve takip çalışmalarının ülkemizde yapılmasının faydalı olacağını düşünmekteyiz. 15. Pontual AA, Melo DP de, Almeida SM, Bóscolo FN, Haiter Neto F. Comparison of digital systems and conventional dental film for the detection of approximal enamel caries. Dentomaxillofac Radiol 2010;39: Mitchell L. Decalcification during orthodontic treatment with fixed appliances. Br J Orthod 1992;19: Hadler-Olsen S, Sandvik K, El-Agroudi MA, Øgaard B. The incidence of caries and white spot lesions in orthodontically treated adolescents with a comprehensive caries prophylactic regimen-a prospective study. Eur J Orthod 2012; 34: Cheslnutt IG, Schafer F, Jacobson APM, Stephen KW. Incremental susceptibility of individual tooth surfaces to dental caries in Scottish adolescents. Community. Dent. Oral. Epidemiol 1996;24: Kaynaklar 1. Ogaard B, Rølla G, Arends J. Orthodontic appliances and enamel demineralization. Part 1. Lesion development. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1988;94: Lundstrom F, Krasse B. Streptococcus mutans and lactobacilli frequency in orthodontic patients; the effect of chlorhexidine treatments. Eur J Orthod 1987;9: Ogaard B, Rolla G, Arends J, ten Cate JM. Orthodontic appliances and enamel demineralization. Part 2. Prevention and treatment of lesions. American Journal of Orthodontics and Dentofacial Orthopedics 1988; 94: Hollender L, Rönnerman A. Proximal caries progression in connection with orthodontic treatment. Swed Dent J 1978;2: Lundström F, Hamp SE, Nyman S. Systematic plaque control in children undergoing long-term orthodontic treatment. Eur J Orthod 1980;2: Gorelick L, Geiger AM, Gwinnett AJ. Incidence of white spot formation after bonding and banding. Am J Orthod 1982;81: Geiger AM, Gorelick L, Gwinnett AJ, Griswold PG. The effect of a fluoride program on white spot formation during orthodontic treatment. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1988;93: Baumgartner S, Menghini G, Imfeld T. The prevalence of approximal caries in patients after fixed orthodontic treatment and in untreated subjects: a retrospective, crosssectional study on bitewing radiographs. J Orofac Orthop. 2013;74: Rosenbloom RG, Tinanoff N. Salivary Streptococcus mutans levels in patients before, during, and after orthodontic treatment. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1991;100: Bishara SE, Ostby AW. White Spot Lesions: Formation, Prevention, and Treatment. Semin Orthod 2008;14: Zachrisson BU, Zachrisson S. Caries incidence and oral hygiene during orthodontic treatment. Scand J Dent Res 1971;79: Ogaard B. Prevalence of white spot lesions in 19-year-olds: a study on untreated and orthodontically treated persons 5 years after treatment. Am J Orthod Dentofacial Orthop 1989;96: Kidd EA, Pitts NB. A reappraisal of the value of the bitewing radiograph in the diagnosis of posterior approximal caries. Br Dent J 1990;169: Machiulskiene V, Nyvad B, Baelum V. Comparison of diagnostic yields of clinical and radiographic caries examinations in children of different age. Eur J Paediatr Dent 2004; 5: Sayfa 23

36 HASTALARA YAPILAN RESTORASYONLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Cafer ŞAHBAZ ve ark. *AKÜ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİNE BAŞVURAN HASTALARA YAPILAN RESTORASYONLARIN SINIFLANDIRILMASI VE YENİLENME NEDENLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ THE EVALUATION OF RENEWAL ENDICATIONS AND CLASSIFICATION OF FILLINGS OF THE PATIENTS WHO CONSULTED TO AKÜ, FACULTY OF DENTISTRY 1 **Cafer ŞAHBAZ, 2 Mehmet ÜNAL, 1 Özgür KANIK 1 Afyon Kocatepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Restoratif Diş Tedavisi AD, AFYONKARAHİSAR. 2 Afyon Kocatepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Pedodonti AD, AFYONKARAHİSAR. Özet Afyon Kocatepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı kliniğine dolgu yaptırmak için başvuran hastalara yapılan restorasyonların ve yenilenen dolguların yenilenme nedenlerinin belirlenmesidir. Bu çalışma Ağustos 2012 ile Mayıs 2014 tarihleri arasında Afyon Kocatepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde dolgu yaptıran hastaların bulguları temel alınarak yapılmıştır. Çalışmada hastaların yaptırdıkları restorasyonların türleri, hazırlanan kavite sınıfları ve restorasyonların değiştirilme nedenleri araştırılmıştır adet hastaya yapılan restorasyonun, 1327 tanesi amalgam iken 9538 tanesi kompozit rezin olduğu görülmüştür. Yapılan 1327 amalgam restorasyonunun 649 tanesi ilk defa yapılırken, 678 tanesi ise daha önce yapılmış olduğu ve farklı nedenlerden dolayı yenilenen dolgular olduğu saptanmıştır. Yapılan 9538 adet kompozit rezin restorasyonun ise 5946 tanesi ilk defa yapılırken, 3592 tanesinin eski dolguların değiştirilmesi şeklinde olan restorasyonlar olduğu belirlenmiştir. Kompozit rezin restorasyonların değiştirilme nedeni olarak % ile sekonder çürük ilk sırada yer alırken, amalgam restorasyonlarda ise bu oran % ile ilk sırada bulunmaktadır. Bu çalışmada amalgam dolgularda kompozit rezinlere göre daha az oranda sekonder çürük geliştiği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Dolgu restorasyonları, yenilenme nedenleri, sekonder çürük. Abstract The aim of this study is to evaluate the renewal endications of retreated fillings and classification of survived fillings of patients which were consulted to Afyon Kocatepe University, School of Dentistry, Department of Restorative Dentistry. This study was based on the datas of patients which were examined and treated from August 2012 to May 2014 at Afyon Kocatepe University, School of Dentistry. Filling materials used for treatment, prepared restorative cavity types and renewal endications of retreated fillings were evaluated. It has been observed that fillings were applied to 9189 patients. While 1327 units of total fillings were treated with amalgam restorative materials, composite resin materials were used for the rest 9358 units of fillings. It has been determined that 678 units of failed amalgam fillings were retreated due to different endications and 649 units of amalgam fillings were restored primarily. Despite that, while the 5946 units of composite resin fillings were restored primarily, 3592 units were the retreated composite resin fillings. Seconder caries which is one of the renewal endications was showed the highest rates with 39.12% for failed composite resin restorations and 24.33% for failed amalgam restorations. Besides, it has been identified that secondary caries was less occured under amalgam fillings than composite resin fillings. Key words: Restoration materials, renewal endications of fillings, secondary caries. Giriş Diş hekimliği fakültesine dolgu *Bu çalışma Ekim 2014 tarihinde yapılan 19. Uluslararası Restoratif Diş Hekimliği Derneği Bilimsel Kongresinde yazılı bildiri olarak sunulmuştur. **İletişim Adresi Dr. Cafer ŞAHBAZ Afyon Kocatepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Restoratif Diş Tedavisi A.D. Afyonkarahisar /02 csahbaz@aku.edu.tr yaptırmak için gelen hastaların büyük çoğunluğunda primer veya sekonder çürükler, renklenmeler, dişsel kırıklar, estetik ve fonksiyon kayıpları ile anatomik bozukluklar bulunmaktadır. Bu tür vakalarda uygun tedavi seçenekleri ile birlikte farklı restoratif materyaller de kullanılmaktadır. Son yıllarda adeziv diş hekimliğinde olan gelişmelere bağlı olarak kompozit rezinlerin restoratif diş hekimliğinde kullanımı büyük önem kazanmıştır. Yaklaşık olarak 60 yıllık bir geçmişe sahip olan kompozit rezinler materyal bilimindeki gelişmelerin ışığında çok hızlı bir Sayfa 24

37 HASTALARA YAPILAN RESTORASYONLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Cafer ŞAHBAZ ve ark. şekilde ilerleme kaydetmişlerdir. Hastaların arka bölge dişlerindeki artan estetik kaygılarının giderilmesinde kullanımı artmıştır. Günümüzde çok farklı dentin adeziv sistemleri ve rezin kompozit materyalleri bulunmaktadır (1). Dentin adeziv sistemler kompozit rezinlerin dişe ve kavite kenarlarına güçlü bir şekilde bağlanmasını sağlamaktadır (2). Diş hekimliğinde en eski dolgu maddesi olarak kullanılan amalgam yaklaşık 100 yılı aşkın bir süredir diş hekimleri tarafından kullanılmaktadır. Amalgam posterior bölgede en sık kullanılan restoratif materyaller arasındadır. Diğer dolgu maddelerine göre dayanıklı olması, daha uzun ömürlü olması ve düşük maliyette olması nedeniyle tercih edilmektedir. Ancak estetik görüntüsünün olmaması, uygulama sırasında fazla madde kaybının olması, kaviteye uygulanması veya uzaklaştırılması esnasında açığa çıkan civa gibi vücut üzerinde toksik yan etkilere sahip maddeler içerdiğinden son zamanlarda çok tercih edilmeyen bir restoratif materyal olmuştur (3,4). Kompozit rezinlerin geliştirilmesiyle birlikte posterior restorasyonlarda kullanılan amalgamın yerine posterior kompozitlerin kullanılması tercih edilmeye başlanmıştır. Estetik olması, diş yapısına uyumluluğu ve kullanım kolaylığı tercih nedenlerindendir (5). Uzun süreli klinik çalışmalarda amalgamın kompozit rezine göre posterior restorasyonlarda daha başarılı olduğu belirtilmişti (6,7). Son zamanlar da posterior bölgede kullanılan kompozit rezinlerin mikrosızıntı ve dayanıklılıkları ile ilgili yapılan çalışmalarda başarılı sonuçlar elde edilmiştir (8,9). Restorasyonların başarılı ve uzun ömürlü olabilmesi için restorasyon maddesini sertleştirmede kullanılan ışık kaynağının özelliklerine, hekimin uygulama tekniğine, ağız hijyenine, oklüzyona, çürük yatkınlığına ve dişlerdeki kavite prensiplerine dikkat edilmesi gerekmektedir (8,10). Yapılan araştırmalarda diş hekimlerinin zamanlarının büyük bir bölümünü restorasyonların yenilenmesine harcadığı vurgulanmaktadır (11). Restorasyonun yenilenmesi aşamasında oluşan dişteki fazla madde kayıpları neticesiyle dişin zayıflaması, kırılması ve diş kayıpları meydana gelebilmektedir. Restorasyonların yenilenme nedeni olarak sekonder çürüklerin oluşması, restorasyon da madde kayıpları, kenar kırıklarının meydana gelmesi, renklenmeler, restorasyonun düşmesi ve kenar uyuşmazlıkları gösterilmektedir (6,8,11,12). Gereç ve Yöntem Bu çalışma Ağustos 2012 ile Mayıs 2014 tarihleri arasında Afyon Kocatepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinde dolgu yaptıran hastaların bulguları temel alınarak yapıldı. Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi kliniğine dolgu yaptırmak için başvuran 9189 hastanın yaptırdığı dolgu restorasyonların türleri, yapılan kavite preperasyonlarının sınıflandırılması, değiştirilmek istenen eski dolguların değiştirilme nedenleri belirlendi. Kliniğimize gelen 9189 hastanın 3285 tanesinin eski dolguları yenilenmiş, bu dolguların yenilenme nedenleri klinik ve radyolojik olarak araştırılmış ve bilgi formlarında klinisyen diş hekimleri tarafından belirtilmiştir. Eski dolguların yenilenme nedenleri restorasyon kırığı, restorasyonun düşmesi, sekonder çürük, diş kırığı, ağrı ve renklenme olarak gruplara ayrılmış, yapılan tetkik ve tedaviler ışığında restorasyonların yenilenme nedenleri tespit edilmiştir. Elde edilen veriler SPSS 21.0 paket programında değerlendirilmiştir. İstatistiksel analiz yöntemi student s t testi, tekyönlü varyans analizi olan One Way ANOVA ve çok yönlü karşılaştırma testi olan Tukey HSD testi kullanılarak (p<0,05) önemlilik derecesine göre değerlendirilmiştir. Bulgular Afyon Kocatepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesine dolgu yaptırmak için müracaat eden 9189 hastaya adet restorasyon yapılmıştır. Yapılan restorasyonlardan amalgam en fazla % 54,12 ile sınıf II kavitelerde uygulanırken kompozit %40,24 ile sınıf I kaviteler de uygulanmıştır. (Tablo 1) Yapılan 1327 adet amalgam dolgunun 649 tanesi ilk defa yapılan restorasyon olurken, 678 tanesi ise çeşitli nedenlerden dolayı eski amalgam dolguların değiştirildiği restorasyonlardır adet kompozit dolgudan 5946 tanesi ilk defa yapılmış iken, değiştirilen eski kompozitlerin sayısı 3592 adet olduğu tespit edildi (Şekil 1). Kliniğimize başvuran hastalarının eski yaptırdıkları amalgam restorasyonların yenilenme yüzdesi % Sayfa 25

38 HASTALARA YAPILAN RESTORASYONLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Cafer ŞAHBAZ ve ark. 51,09 iken eski kompozit restorasyonların yenilenme yüzdesi % 37,66 olarak tespit edilmiştir. bir sonuca ulaşılmıştır (p<0,05). Elde edilen parametrelerin analizleri tek yönlü varyans analizi (One Way: ANOVA) ile yapıldığında restorasyonların değiştirilme nedenleri arasında da anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,05). Her iki restorasyon türü arasında yapılan çok yönlü karşılaştırma testi (Tukey HSD) sonucunda ise restorasyonların değiştirilme nedenleri arasında anlamlılıkları belirlenmiştir. Hem amalgam hem de kompozit rezin restorasyonların değiştirilme nedenleri arasında sekonder çürüğün en fazla yüzdeye sahip olduğu tespit edilmiştir (Şekil 2 ve Şekil 3). Tablo 1. Farklı kavitelere yapılan restorasyonların sayıları ve yüzdeleri Şekil 2. Amalgam restorasyonların değiştirilme nedenleri Şekil 1. Değiştirilen ve yeniden yapılan restorasyonların sayıları Amalgam restorasyonların yenilenme nedenlerinin başında %24,33 ile sekonder çürük gelirken diğer değiştirilme nedenleri sırasıyla % 23,89 ile restorasyon kırığı, %16,96 ile diş kırığı, %13,57 ile ağrı şikayeti, %11,08 ile dişte renklenme ve % 10,17 ile restorasyonun düşmesi yer almaktadır ( Şekil 2). Kompozit rezin restorasyonun değiştirilme nedenleri arasında da %39,12 ile sekonder çürüğün en yüksek yüzdeye sahip olduğu tespit edilmiştir. Diğer nedenler ise sırasıyla %16,48 ile dişte renklenme, %13,97 ile restorasyonun düşmesi, %13,78 ile restorasyonun kırılması, %8,86 ile ağrı şikayeti ve % 7,79 ile de dişin kırılması şeklinde sıralanmıştır (Şekil 3). Veriler SPSS 21.0 programında değerlendirilmiştir. Restorasyonların değiştirilme nedenleri istatistiksel olarak Student t testi ile incelendiğinde restorasyon türleri ile değiştirilme nedenleri arasında anlamlı Şekil 3. Kompozit restorasyonların değiştirilme nedenleri Tartışma Restorasyonların klinik ömürlerinin uzun olması ve hasta memnuniyeti restoratif diş hekimliğinin en önemli başarı parametrelerinden birisidir. Herhangi bir nedenle değiştirilen restorasyonların diş dokusuna zararlarının olduğu gibi hem hekimin zamanı hem de mali harcamalar açısından kayıplara neden olduğu bilinmektedir. Bu Sayfa 26

39 HASTALARA YAPILAN RESTORASYONLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Cafer ŞAHBAZ ve ark. yüzden restorasyonların klinik ömürlerinin uzatılmasının yolları araştırılmalıdır. Restorasyonun değiştirilmesi için uygun teşhis konmalı ve bilimsel kriterlere uygun bir şekilde hareket edilmelidir. Restorasyonların değerlendirilmesi için kullanılan iki farklı sistem vardır. United States Public Health Service diye adlandırılan sistemi Cvar ve Ryge geliştirmiştir. İkinci sistem ise California Dental Association tarafından tanımlanmıştır (12-14). CDA ve USPHS sistemine göre yapılan dolgu restorasyonları değerlendirildiğinde restorasyonların klinik olarak uygun görülmeme nedenleri sekonder çürük varlığı, restorasyon kırığı, diş kırığı, restorasyon kaybı, marjinal uyumsuzluklar, estetik sorunlar, restorasyon da korozyon, ağrı, hassasiyet ve anatomik form bozuklukları olarak belirtilmiştir (13-16). Restorasyonların uygulanması esnasında kondansasyon işleminin yetersiz olduğu durumların varlığında, taşkın dolguların neden olduğu plak oluşumunda, gıda birikimlerinin yeterli bir şekilde temizlenmediği durumlarda dişlerin proksimal ve servikal bölgelerinde sekonder çürük oluşmaktadır. Sekonder çürüğün oluştuğu durumlarda restorasyonların yarıdan fazlası yenilenmektedir (17). Drake ve ark. restorasyonların yenilenme nedenleri üzerine yaptıkları bir çalışmada yenilenme nedeninin % 54 olarak sekonder çürük olduğunu bildirirken, Mjör ve ark. ise bu oranı % 44 olarak bulmuşlardır (18,19). Amalgam ve kompozit rezinlerin yenilenme nedenlerinin araştırıldığı başka bir çalışmada ise amalgam restorasyonların %58.17 sinin sekonder çürük nedeniyle değiştirildiği belirtilirken, kompozit rezin restorasyonların ise % ünün aynı nedenle değiştirildiği bildirilmiştir (19). Bir diğer çalışmada ise amalgam restorasyonların %58.17 sinin, kompozit rezin restorasyonların ise % ünün sekonder çürük nedeniyle değiştirildiği tespit edilmiştir (17). Bizim yapmış olduğumuz çalışmada da restorasyonların yenilenme nedenlerinin başında diğer yapılan çalışmalarda olduğu gibi sekonder çürük gelmektedir (17-19,21). Kompozit rezin restorasyonların değiştirilme nedeni olarak % ile sekonder çürük ilk sırada yer alırken, amalgamda ise bu oran % ile ilk sırada bulunmaktadır. Bu çalışmada amalgam dolgularda kompozit rezinlere göre daha az oranda sekonder çürük geliştiği tespit edilmiştir. Leinfelder ve Yarnell yapmış oldukları bir çalışmada kompozit rezin ile yapılan restorasyonlarda amalgam dolgulara göre daha yüksek oranda sekonder çürük geliştiğini ancak kenar kırılmalarının daha az görüldüğünü bildirmişlerdir (20). Çalışmamızda da amalgam restorasyonlardaki kırılmaların kompozit rezinlere göre daha yüksek oranda görülmüştür. Bahşi ve ark. amalgam ve kompozitlerin değiştirilme nedenlerinin değerlendirilmesi ile ilgili 705 hastada üzerinde yapmış oldukları bir çalışmada restorasyonun değiştirilme sebebi olarak sırasıyla sekonder çürük (% 30.78), restorasyon kırığı (%17.16), zayıf anatomik form (%15.46), renklenme (%9.78), restorasyon kaybı (%8.93), ağrı ve hassasiyet (%8.93), diş kırıkları (5.95) ve oklüzyon aşınmaları (%2.97) olduğunu belirtmişlerdir (21). Yapılan başka bir çalışmada ise bu sıralama sekonder çürük, kenar uyumsuzluğu, restorasyon kırığı ve renklenme olarak sıralanmaktadır (17) hasta üzerinde yapmış olduğumuz çalışmamızda amalgam dolgu ile kompozit rezinlerin değiştirilme nedenlerinin başında sekonder çürük gelirken daha sonraki nedenlerde farklılıklar göstermektedir. Restorasyonun değiştirilme nedeni olarak amalgam dolgularda sırasıyla sekonder çürük (%24.33), restorasyon kırığı (23.89), diş kırığı (16.96), ağrı ( %13.57), renklenme (%11.08) ve restorasyonun kaybı (%10.17) tespit edilirken, kompozit rezinlerde bu sıralama sekonder çürük (%34.12), dişte renklenme (%16.48), restorasyonun düşmesi (%13.97), restorasyonun kırılması 8%13.97), ağrı (%8.86) ve dişin kırılması (%7.79) şeklinde bulunmuştur. Restorasyonun yapıldığı dişlerdeki madde kaybına göre ve çürüğün şekline göre dişlerde çeşitli kavite preperasyonları yapılmaktadır. Tiritoğlu ve Alpaslan yaptıkları bir çalışmada amalgam dolguların en fazla class II tip kavitelerde kullanıldığını belirtirken, kompozit rezinlerin ise en fazla class III tiplerde uygulandığını belirtmişlerdir (22). Çalışmamızda ise yapılan toplam 1327 amalgam dolgu restorasyonunun 718 tanesi class II tip kaviteye uygulanırken 355 tanesi class I tip kaviteye uygulanmıştır kompozit rezin dolgunun ise 3839 tanesi class I tip kaviteye uygulanırken 3551 tanesi ise class II tip kaviteye uygulanmıştır. Çalışmamızda elde ettiğimiz bu Sayfa 27

40 HASTALARA YAPILAN RESTORASYONLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Cafer ŞAHBAZ ve ark. sonuçlar daha büyük ve geniş kavitelere amalgam dolgunun uygulandığı, daha küçük kavitelere ise kompozit rezinlerin uygulandığını göstermiştir. Sonuçlar Sonuç olarak yapılan restorasyonların çeşitli nedenlerden dolayı yapıldıktan belli bir süre sonra değiştirilmesi gerekmektedir. Amalgam ve kompozit rezin restorasyonların en sık değiştirilme nedeni ise sekonder çürüktür. Restorasyonun tamir edilmesi veya değiştirilmesi zaman ve maddi kayıplara neden olmaktadır. Ayrıca restorasyonun değiştirilmesinde istenmeyen komplikasyonlarda oluşabilmektedir. Koruyucu ve önleyici tedavi planlamaların yapılması, hastalara oral hijyen eğitimlerinin verilmesi, düzenli oral muayenelerinin yapılması yapılan restorasyonların ömürlerini uzatacaktır. Kaynaklar 1- Swift EJ Jr, Perdigao J, Heymann HO. Bonding to enamel and dentin: a brief history and state of the art. Quintessence Int 1995; Ergücü Z, Türkün LŞ, Türkün M, Özata F. Amalgam ve rezin kompozit kombine restorasyonların bağlanma direncinin incelenmesi. GÜ Diş Hek. Fak. Derg. 29(3): , Dental amalgam: Update on safety concerns. ADA Council on scientific affairs. J Am Dent Assoc. 1998; 129 (4): Chin G, Chong J, Kluczewska A, Lau A, Gorjy S, Tennant M. The environmental effects of dental amalgam. Aust Dent J 2000; 45(4): Demarco FF, Cenci MS, Lima FG, Donassollo TA, Andre D, de A, et al. Class II composite restorations with metallic and translucent matrices: 2-year follow-up findings. Journal of Dentistry 2007;35: Brunthaler A, Konig F, Lucas T, Sperr W, Schedle A. Longevity of direct resin composite restorations in posterior teeth. Clinical Oral Investigations 2003;7: Manhart J, Chen H, Hamm G, Hickel R. Buonocore Memorial Lecture. Review of the clinical survival of direct and indirect restorations in posterior teeth of the permanent dentition. Operative Dentistry 2004;29: Niek JM, Opdam. Ewald M, Bronkhorst. Max S, Cenci. Marie- Charlotte DNJM, Huysmans. Nairn HF, Wilson. Age of failed restorations: A deceptive longevity parameter. Journal of Dentistry 2011;39: Hanadi Yousif Marghalani, The influence of different lightcuring modes on microleakage of posterior resin composites. Journal of Adhesion Science and Technology 2014; 28, Tanoue N, Matsumura H, Atsuta M. Properties of four composite veneering materials polymerized with different laboratory photo-curing units. J Oral Rehabil ; 1998;25(5): , 11- Mjör IA, Shen C, Eliasson ST, Richter S. Placement and replacement of restorations in general dental practice in Iceland. Oper. Dent. 2002; 27: Wilson NH, Burke FJ, Mjör IA. Reasons for placement and replacement of restorations of direct restorative materials by a selected group of practitioners in the United Kingdom. Quintessence Int 1997; 28: Cvar J F, Ryge G. Criteria for the clinical evaluation of dental restorative materials. San Francisco: United States Dental Health Center 1971, publication no: California Dental Association; Guidelines fort he assessment of clinical quality and Professional performance. 3rd ed. Sacramento, CA: California Dental Association, Altınbulak H, Ergül N., Okşan T. Amalgam dolguların değiştirilme nedenleri ve sıklığı üzerine klinik bir çalışma. E.Ü. Diş Hek Fak. Derg. 1994; 1: Mjör IA. The reasons for replacement and the age of failed restorations in general dental practice. Acta Odontol Scand 1997; 55: Yazıcı A, Yıldırım Z, Dayangaç B, Özgünaltay G. Restorasyonların Yenilenme Nedenlerinin Hacetepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı Öğrenci Kliniğine Başvuran Hastalarda Değerlendirilmesi. Hacettepe Diş Hek Fak Derg. 2009; 33: Drake CW. Maryniuk GA. Bentley C. Reasons for restoration replacement differences in practice patterns. Quintessence Int 1990; 21: Mjör IA, Toffenetti F. Placement and replacement of resinbased composite restorations in the Italy. Operative Dent. 1995; 20: Leinfelder KF, Yarnell G. Oclusion and restorative materials. Dental Clinics of North America. 1995; 39(2): Bahsi E, Ince B, Dallı M, Sahbaz C, Colak H, Acıkan İ, Aslan N, Akkus Z. The evaluation of reasons for replacement of amalgam and composite Journal of International Dental and Medical Research 2013; 6: Tiritoğlu M, Alpaslan G. Amalgam ve kompozit rezin restorasyonların ağızda kalma süreler ve yenilenme nedenlerinin klinik olarak değerlendirilmesi. İ.Ü. Diş. Hek. Fak. Derg. 1993: 27; Sayfa 28

41 TİP II POLİVİNİL SİLOKSAN ÖLÇÜ MADDESİNİN ÖZELLİKLERİ Ayşe Ayda TOPÇU ve ark. TİP II POLİVİNİL SİLOKSAN ÖLÇÜ MADDESİNİN REOLOJİK ÖZELLİKLERİ ÜZERİNE SICAKLIĞIN ETKİSİ EFFECT OF TEMPERATURE ON THE RHEOLOGICAL PROPERTIES OF A TYPE II POLYVINYLSILOXANE IMPRESSION MATERIAL 1 *Ayşe Ayda TOPÇU, 2 Pelin ÖZKAN, 2 Sadullah ÜÇTAŞLI, 3 Hasan Necdet ALKUMRU 1 Dt. Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı, ANKARA. 2 Prof. Dr. Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı, ANKARA. 3 Prof. Dr. Toronto Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı, KANADA. Özet Çalışmanın amacı aljinata alternatif olarak kullanıma sunulan su içermeyen (nonaqueous) elastomer esaslı tip II (orta yoğunlukta) polivinil siloksan ölçü maddesinin, farklı sıcaklıklarda reolojik davranışlarının ve viskoelastisite özelliklerinin depolama modülü (G'), tanjant delta (tanδ) ve kompleks viskozite (η) parametreleri üzerinden incelenmesidir. Tip II Polivinil siloksan esaslı (AlgiNot, Kerr Corp, Orange, Calif) ölçü maddesinin karıştırılmasından itibaren sertleşme reaksiyonu boyunca depolama modülü, tanjant delta ve viskozite değerleri 23 C, 33 C ve 37 C sıcaklıklarda gerilim kontrollü osilasyonlu koni ve plaka tipi reometre (Anton Paar, Physica MCR 301, Stuttgart, Baden-Wüttemberg, Germany) ölçümleri ile karşılaştırılmıştır. Tekrarlanan ölçümlerde varyans analizi ile sıcaklık etkileşimleri test edilmiştir. p<0,05 için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. 23 C de yapılan ölçümlerde viskozitedeki (η) artışın 33 C ve 37 C deki artışa göre daha yavaş gerçekleştiği, sıcaklık arttıkça viskozite artışının daha hızlı oluştuğu gözlenmiştir. Başlangıçta en yüksek değerinde olup sertleşme reaksiyonu boyunca giderek azalan tan delta değerleri (δ), en yüksek 23 C deki ölçümlerde elde edilmiştir. Tan deltanın düşüş hızı sıcaklığın azalmasıyla giderek azalmıştır. Depolama modülü (G') nün artış hızı en yüksek 33 C de görülmüştür. Test edilen tip II polivinil siloksan esaslı bu ölçü malzemesinin, reolojik ve viskoelastisite özellikleri sıcaklığa bağlı olarak değişmektedir. Sıcaklık arttıkça ölçü malzemesi daha katı benzeri davranış göstermekte ve esneme kabiliyeti azalmaktadır. Özellikle yüksek sıcaklıklarda ağızdan çıkarılma süresinin üretici firmanın belirttiği süreden daha uzun tutulması klinik olarak oluşabilecek sorunların önlenmesi açısından önem kazanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Polivinil siloksan, reoloji, viskoelastisite. Abstract The purpose of this study is to evaluate the rheological properties and viscoelasticiy of an alginate alternative elastomeric type II medium viscosity polyvinylsiloxane impression material at three different temperatures in terms of storage modulus (G'), tan delta(δ) and viscosity(η). The storage modulus, tan delta and viscosity values of the type II polyvinylsiloxane impression material (AlgiNot, Kerr Corp, Orange, Calif) were tested starting from the mixing of the material during the setting reaction at 23 C, 33 C and 37 C temperatures using a stress-controlled oscillating cone and plate rheometer (Anton Paar, Physica MCR 301, Stuttgart, Baden- Wüttemberg, Germany). The data were statistically analyzed using 2-factor ANOVA at the significance level of The increase of the viscosity(η) at 23 C was slower compared to 33 C and 37 C and viscosity increased more rapidly when the temperature is raised. The tan delta(δ) values which were at their maximum and decreased as the reaction continued, were the highest at 23 C. The decrease rate of tan delta was slower when the temperature was lower. The increase rate was the highest at 33 C. The rheological properties and viscoelasticity of the type II polyvinylsiloxane impression material were dependent on the temperature. The material developed more elastic, solid-like properties when temperature increased. Keeping the impression material at mouth for a longer period of time than the suggested setting time by the manufacturer should be taken into consideration especially in high temperatures to keep in order to prevent clinical problems. Key words: Polyvinylsiloxane, rheology, viscoelasticity. Giriş Hasta beklentilerinin artmasıyla birlikte günümüzde klinikte stabil, iyi uyumlu, birden *İletişim Adresi Dr. Ayşe Ayda TOPÇU Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı Beşevler/Ankara Tel: aydauygur@gmail.com fazla kullanılabilir ve dayanıklı geçici protezlerin önemi her geçen gün artmaktadır. İyi bir geçici restorasyon elde edilebilmesi için, doğru ve boyutsal olarak stabil ölçüler oluşturabilen, optimum mekanik özelliklere sahip, detayları iyi kopyalayabilen bir ölçü malzemesinin kullanılması gerekmektedir (1). Bu amaçla klinik uygulamalarda sıklıkla kullanılan irreversible hidrokolloidler, hidrofobik olmaları, detayları sınırlı olarak kopyalayabilmeleri, bir seferde bir kere dökülebilmeleri ve boyutsal stabilitelerinin yetersizliği gibi dezavantajlara sahiptir (2,3,4). Sayfa 29

42 TİP II POLİVİNİL SİLOKSAN ÖLÇÜ MADDESİNİN ÖZELLİKLERİ Ayşe Ayda TOPÇU ve ark. Bu sebeple geçici protezlerin yapımında kullanılmak üzere aljinata alternatif olarak gösterilen, su içermeyen (nonaqueous) elastomer esaslı tip II (orta yoğunlukta) ilave reaksiyonlu polivinil siloksan ölçü maddeleri kullanıma sunulmuş, bu malzemelerin gelişmiş reolojik özelliklerine bağlı olarak detayları geleneksel irreversible hidrokolloide göre daha iyi oluşturabildiği rapor edilmiştir (5,6,7,8). Polivinil siloksan türü ölçü malzemelerinin, irreversible hidrokolloidlere kıyasla, daha iyi boyutsal stabilite ve yüksek doğruluk oranına sahip olduğu belirtilmiştir (9). Elastomerik ölçü malzemelerinin reolojik ve viskoelastik özellikleri ağzın sert ve yumuşak dokularına adaptasyonunu doğrudan etkilemektedir ve ölçü malzemesinin tam verimle kullanımı için kritik öneme sahiptir (10,11). Bu reolojik parametrelerden depolama modülü (G'), viskoelastik materyalin katı benzeri davranışının göstergesidir ve tan delta (δ), kayıp modülün depolama modülüne oranı olup malzemenin sıvı benzeri davranışını ve akışkanlığını ifade etmektedir (12,13,14). Söz konusu reolojik parametrelerin ortam sıcaklığıyla değişebileceği daha önce çeşitli çalışmalar ile gösterilmiştir (10,15,16). Ancak literatürde yapılan çalışmalara bakıldığında bu konuda oldukça kısıtlı sayıda yayın olduğu görülmektedir. Berg ve arkadaşları polivinil siloksan ölçü malzemelerinin farklı sıcaklıklarda reolojik davranışlarını inceledikleri çalışmalarında, sertleşme reaksiyonun ve dolayısıyla reolojik parametrelerin sıcaklık değişimlerinden önemli derecede etkilendiğini bulmuşlar ve sadece oda sıcaklığında gerçekleştirilen reolojik çalışmaların klinik özellikleri yansıtmak açısından yetersiz kalabileceğini belirtmişlerdir (16). Bu çalışmanın amacı aljinata alternatif olarak kullanıma sunulan su içermeyen (nonaqueous) elastomer esaslı olup tip II (orta yoğunlukta) polivinil siloksan bir ölçü maddesinin, farklı sıcaklıklarda reolojik davranışlarının ve viskoelastik özelliklerini incelenmesidir. Gereç ve Yöntem Çalışmamızda tip II polivinil siloksan esaslı (AlgiNot, Kerr Corp, Orange, Calif) ölçü maddesinin karıştırılmasından itibaren sertleşme reaksiyonu boyunca depolama modülü, tanjant delta ve viskozite değerleri 23 C, 33 C ve 37 C sıcaklıklarda ölçülerek karşılaştırılmıştır. Bunun için ölçü malzemesi üretici firmanın önerileri doğrultusunda karıştırma tabancası ile karıştırılmış ve karıştırıldıktan hemen sonra reometre cihazına transfer edilmiştir. Reolojik ölçümler gerilim kontrollü osilasyonlu koni ve plaka tipi bir reometreyle (Anton Paar, Physica MCR 301, Stuttgart, Baden-Wüttemberg, Germany) yapılmıştır. Çapı 25 mm olan paralel plakalar, 0.5 mm aralık genişliğinde kullanılarak zaman bağlı sertleşme (gelification) modunda ölçüm yapılmıştır. Her bir test için, üst plaka 15 mm yukarı kaldırılmış, ölçü malzemesi bir karıştırma tabancası ile karıştırılarak alt plaka üzerine yerleştirildikten sonra iki plaka arasındaki mesafe (gap width) 0.5 mm olana kadar üst plaka aşağı indirilmiştir, taşan fazla malzeme bir spatula yardımıyla temizlenmiştir. Ölçüm başlatılarak üst plakanın ω=1 açısal frekans değeri ve %0.02 genlik değeri ile sırayla saat yönünde ve saat yönünün tersine dönmek suretiyle salınım hareketi yapması sağlanmıştır. Ölçümler karıştırmanın başlamasından itibaren 20 saniye sonra başlatılmış ve bu zaman t 0 olarak kabul edilmiştir. Ölçü malzemesi polimerize olurken, bilgisayar destekli reometre cihazı ile depolama modülü (G'), tan delta (tanδ) ve kompleks viskozite (η) parametreleri reometre cihazının yazılımı (RHEOPLUS/32 V340; Paar Physica, Stuttgart, Baden- Wüttemberg, Germany) ile otomatik olarak 10 saniyede bir kaydedilmiştir. Toplam ölçüm 10 dakika (600 saniye) süreyle yapılmıştır. 25 C, 33 C ve 37 C sıcaklıkların her biri için 3 er kez ölçüm tekrarlanmıştır. Verilerin analizi SPSS for Windows 15 paket programında yapılmıştır. Tanımlayıcı istatistikler ortalama ± standart sapma şeklinde gösterilmiştir. Tekrarlanan ölçümlerde varyans analizi ile tekrarlı ölçümler arasındaki fark ve faktör olarak da sıcaklık, grup ortalamaları ve etkileşimleri test edilmiştir. Anlamlı çıkan değişkenler için uygun Post-hoc test kullanılarak çoklu karşılaştırmalar yapılmıştır. p<0,05 için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular Test edilen depolama modülü, tanjant delta ve kompleks viskozite parametrelerinin ortalama ve standart sapma değerleri varyans analizi istatistik sonuçlarıyla birlikte Tablo 1-3 de görülmektedir. 0., 150. ve 600. saniyelerde Sayfa 30

43 TİP II POLİVİNİL SİLOKSAN ÖLÇÜ MADDESİNİN ÖZELLİKLERİ Ayşe Ayda TOPÇU ve ark. depolama modülü, tan delta ve viskozite parametrelerinin aldığı değerlerin karşılaştırılması Şekil 4 de görülmektedir. Depolama modülü, tan delta ve viskozite parametrelerinin her biri için sıcaklık grupları, zaman grupları ve zaman-sıcaklık arasındaki etkileşimler bütün sıcaklık değerleri için istatiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.001). 33 C ve 37 C arasında (p=0.127) anlamlı fark bulunmamıştır saniyede 23 C ile 33 C arasında (p<0.001), 23 C ile 37 C arasında (p=0.001) depolama modülü değerleri arasındaki fark anlamlı iken, 33 C ile 37 C arasında (p=0.072) anlamlı fark bulunamamıştır saniyeye gelindiğinde farklı sıcaklıklardaki depolama modülü değerleri arasındaki fark ortadan kaybolmaktadır (p=0.070). *p<0,05 Tablo 1. Ortalama Depolama Modülü (MPa) değerleri. Şekil 1. Depolama Modülünün farklı sıcaklık dereceleri için zamanla değişimi. *p<0.05 Tablo 2. Ortalama Tan Delta değerleri. Şekil 2. Tan Deltanın farklı sıcaklık dereceleri için zamanla değişimi. *p<0.05 Tablo 3. Ortalama Viskozite değerleri. Test edilen reolojik parametrelerin farklı sıcaklıklardaki zamanla değişimleri Şekil 1-3 de gösterilmiştir. Her bir zaman noktasında depolama modülü değerinin ortalamaları sıcaklık gruplarında karşılaştırılmıştır (Şekil 1). Ölçümün başlangıcında 23 C ve 33 C arasında (p=0.001), 23 C ve 37 C arasında (p<0.001) depolama modülü değerleri arasındaki fark anlamlı iken, Şekil 3. Viskozitenin farklı sıcaklık dereceleri için zamanla değişimi. Tan delta değerleri deney süresinin başlangıcında bütün sıcaklıklarda en yüksek değerinde olup süre ilerledikçe azalarak sıfıra yaklaşmıştır ki, bu örneğin başlangıçta sıvı benzeri davranış gösterdiğini, ancak deney Sayfa 31

44 TİP II POLİVİNİL SİLOKSAN ÖLÇÜ MADDESİNİN ÖZELLİKLERİ Ayşe Ayda TOPÇU ve ark. süresinin sonunda katı benzeri bir karaktere ulaştığını ifade etmektedir (Şekil 2). Başlangıç tan delta değerleri 23 C de, 33 C ve 37 C deki değerlere göre anlamlı olarak daha yüksektir (p=0.041) saniyede 23 C ile 33 C arasında (p<0.001), 23 C ile 37 C arasında (p<0.001), 33 C ile 37 C arasında (p=0.033) tan delta değerleri arasındaki fark anlamlı olup, 23 C de anlamlı olarak daha yüksektir (p<0.001). Ölçüm 600. saniyeye geldiğinde her üç sıcaklıkta da viskozite değerleri plato düzeyine erişmiştir ve 23 C ile 33 C arasında (p=0.001), 23 C ile 37 C arasında (p<0.001), 33 C ile 37 C arasında (p=0.021) tan delta değerleri arasındaki fark anlamlı bulunmuştur. Her bir sıcaklık derecesi için zaman noktaları arasında tan delta değerlerini için yapılan ikili karşılaştırmalar sonucunda; 23 C de t 0 ile t 150 arasında (p=0.033), t 0 ile t 600 arasında (p=0.021) ve, t 150 ile t 600 arasında (p=0.002) tan delta değerleri arasındaki fark anlamlıdır. 33 C de t 0 ile t 150 arasında (p=0.046), t 0 ile t 600 arasında (p=0.041) ve, t 150 ile t 600 arasında (p=0.014) tan delta değerleri arasındaki fark anlamlıdır. 23 C ve 33 C de tan delta değerindeki azalma 0 ile 150. saniye arasında daha hızlı olmakla birlikte deney süresinin sonuna kadar devam etmektedir. 37 C de t 0 ile t 150 arasında (p=0.001), t 0 ile t 600 arasında (p=0.003) tan delta değerleri arasındaki fark anlamlıyken, t 150 ile t 600 arasında istatiksel açıdan anlamlı fark bulunmamaktadır (p=0.097). Bu da 37 C 150. saniyeden sonra deney bitimine kadar olan sürede tan delta değerlerinde anlamlı bir değişiklik olmadığını göstermektedir. Viskozite değerleri ölçümün başlangıcında bütün sıcaklıklarda en düşük değerinde olup, 23 C deki başlangıç viskozite değeri 33 C ve 37 C dekine göre anlamlı olarak daha düşüktür saniyeye gelindiğinde, 33 C ve 37 C deki viskozite değerleri platoya erişmişken, 23 C de ise viskozitedeki artış devam etmektedir saniyedeki viskozite değerleri sırasıyla 37 C > 33 C >23 C şeklindedir (p<0.001). Her bir zaman noktasında viskozite değerinin ortalamaları sıcaklık gruplarında karşılaştırılmıştır (Şekil 3). Buna göre 23 C ve 33 C deki viskozite değerleri arasında (p=o.oo1) ve 23 C ve 37 C arasındaki (p=0.011) fark anlamlı bulunmuştur. Ancak 33 C ve 37 C deki viskozite değerleri arasındaki fark istatiksel olarak anlamlı değildir (p=0.157). t 0 ve t 150 zaman noktalarında farklı sıcaklıklardaki viskozite değerleri arasındaki fark anlamlıyken (p<0.001), t 600 zaman noktasında farklı sıcaklıklardaki viskozite değerleri arasındaki fark ortadan kaybolmaktadır (p=0.069). Ölçümün başında 23 C ve 33 C arasında (p=0.001), 23 C ve 37 C arasında (p<0.001) viskozite değerleri arasındaki fark anlamlı iken, 33 C ve 37 C arasında (p=0.140) istatiksel açıdan anlamlı fark bulunamamıştır saniyede 23 C ile 33 C arasında (p<0.001), 23 C ile 37 C arasında (p=0.001) viskozite değerleri arasındaki fark anlamlı iken, 33 C ile 37 C arasında istatiksel açıdan anlamlı fark bulunamamıştır (p>0.05). Ölçümün sonunda, 600. saniyede bütün sıcaklıklarda viskozite değerleri arasındaki fark istatiksel olarak anlamsızdır (p>0.05). Her bir sıcaklık derecesi için zaman noktaları arasında viskozite değerleri için yapılan ikili karşılaştırmalar sonucunda; 23 C de t 0 ile t 150 arasında (p=0.006), t 0 ile t 600 arasında (p=0.013) ve t 150 ile t 600 arasında (p=0.016) viskozite değerleri arasındaki fark anlamlıdır. 33 C de t 0 ile t 150 arasında (p=0.047), t 0 ile t 600 arasında (p=0.044) ve t 150 ile t 600 arasında (p=0.016) viskozite değerleri arasındaki fark anlamlıdır. 37 C de t 0 ile t 150 arasında (p=0.001), t 0 ile t 600 arasında (p=0.001), t 150 ile t 600 (p=0.020) arasında viskozite değerleri istatiksel açıdan anlamlı fark göstermektedir (p<0.001). Tartışma Ölçü malzemelerinin reolojik ve akış özellikleri sert ve yumuşak dokulara adaptasyonunu ve dolayısıyla ölçünün doğruluğunu etkileyen önemli faktörlerdir (17). Çalışmamızda yapısı esas olarak polivinil siloksan olan bir ölçü malzemesinin üç farklı sıcaklıkta sertleşme reaksiyonu esnasında reolojik özelliklerindeki değişimler incelenmiş ve karşılaştırılmıştır. Ölçü malzemelerinin reolojik özelliklerin değerlendirilmesiyle ilgili çeşitli yöntemler literatürde rapor edilmiştir. Braden kon-plaka reometresi kullanarak viskoziteyi kayma hızının bir fonksiyonu olarak ölçmüştür (18). Chai arkadaşları, düşük ve orta yoğunluktaki 10 farklı polivinil siloksan ölçü maddesinin viskozite değerlerini koni ve plaka rotasyonel reometre kullanılarak ölçü maddelerinin ağıza yerleştirme süresinin viskoziteyi nasıl etkilediği Sayfa 32

45 TİP II POLİVİNİL SİLOKSAN ÖLÇÜ MADDESİNİN ÖZELLİKLERİ Ayşe Ayda TOPÇU ve ark. araştırılmıştır (19). McCabe ve Carrick, çalışma zamanı gibi klinik açıdan önemli parametrelerin, sadece viskoziteyi ölçen testlere dayandırılmaması, mutlaka reolojik analizlerle detaylı olarak incelenmesi gerektiğini vurgulamışlardır (20). Çalışmamızda reolojik ölçümler gerilim kontrollü osilasyonlu koni ve plaka tipi reometreyle yapılmıştır. Uygulanan bir tork kuvveti sonucu oluşan deformasyon veya gerinimin ölçülmesi prensibiyle çalışan bu cihaz, elastomerlerin polimerizasyonu esnasındaki reolojik davranışlarını kapsamlı olarak incelenmesini sağlamaktadır. Elastomerik ölçü maddeleri klinik kullanım esnasında hem oda sıcaklığı hem de intraoral sıcaklıkta bulunmaktadır. Jamani ve ark., ağız açıkken intraoral sıcaklığın vücut sıcaklığından birkaç derece daha düşük olduğunu, dolayısıyla 33.0±0.5 C nin ölçü malzemelerinin ağız ortamındaki özelliklerinin değerlendirilmesinde uygun bir değer olduğunu öne sürmüşlerdir (21). Literatürde oda sıcaklığı (23-25 C) ve intraoral sıcaklıkta (33-35 C) reolojik ölçümlerin yapıldığı çalışmalar mevcuttur (10,16,22,23). Bu çalışmalar elastomerik ölçü maddelerinin polimerizasyon reaksiyonunun sıcaklık değişimlerine önemli derecede duyarlı olduğunu ve reolojik parametreleri anlamlı olarak etkilediğini öne sürmüşlerdir. Çalışmamızda elastomerik esaslı bu ölçü malzemesinin reolojik özellikleri üzerine, oda sıcaklığı (25 C), açık ağız sıcaklığı (33 C) ve vücut sıcaklığı (37 C) nın etkileri incelenmiştir. Elastomerlerin sertleşme reaksiyonu esnasındaki viskozitesi, molekül ağırlığından, organik yapının dağılımından, doldurucu içeriğinden, baz-katalizör oranından ve polimerizasyon hızından etkilenmektedir (24). Viskozite değerlerinin başlangıçtan itibaren artmaya başlaması meydana gelen polimerizasyon reaksiyonundan ve buna bağlı olarak artan molekül ağırlığından kaynaklandığı düşünülmektedir. 23 C de materyalin viskozitesindeki artış hızı 33 C ve 37 C ye göre anlamlı olarak daha düşüktür. En hızlı viskozite artışı ise 37 C deki ölçümlerde meydana gelmiştir. Üretici firmanın belirttiği çalışma zamanının sonunda, 23 C deki ölçümlerde materyalin viskozitesi hala artmaktayken, 33 C ve 37 C de ise plato evresine ve yaklaşık maksimum değerlerine ulaşmıştır. Viskozitenin hızla artması ve çalışma zamanının sonunda maksimum değerine ulaşmış olması, klinik olarak ölçü maddesi ağıza tam olarak yerleştirilmeden yapısında elastik bağlar meydana gelmesi anlamına gelmektedir ki, bu da, ölçünün doğru bir şekilde yerleştirilememesine ve distorsiyonlara yol açabilmektedir (20,25). Tan delta (δ) materyalin yapısında elastisite gelişiminin bir göstergesi olup, materyalin deformasyonu esnasında meydana gelen enerji kaybının bir ölçüsüdür, kayıp modülün depolama modülüne oranıdır ve viskoelastik özelliklerin değerlendirilmesinde önemlidir. Yüksek tan delta değeri daha yüksek enerji kaybını ve daha visköz davranışı ifade ederken, düşük tan delta değerleri daha elastik davranış özelliği anlamına gelmektedir (22). Tan delta değerleri üzerinde zamanın etkisine bakılacak olursa, başlangıç değerlerinin her üç sıcaklıkta da daha yüksek olup çalışma zamanına kadar olan süreçte giderek azaldığı görülmektedir. Bu, materyalin yapısında meydana gelen çapraz bağlanma reaksiyonunu nedeniyle visköz davranışın azalması ve malzemenin elastikleşmesinden ileri gelmektedir. En yüksek tan delta değerleri 23 C deki ölçümlerde elde edilmiş olup 0,222 dir. Berg ve arkadaşları başlangıç tan delta değerlerini 33 C de ve 37 C de 0,422 olarak bulmuştur (16). Çalışmamızda ise 33 C de 0,169, 37 C de olarak bulunan değerlerin, Berg ve arkadaşlarının bulduğu değerlerden daha düşük olmasının kullanılan malzemelerin farklı içeriklere sahip olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Tan deltanın azalma hızı da polimerizasyon reaksiyonunun başlama hızı ve malzemenin snap-set özelliği göstermesi ile ilgilidir. Bu azalma hızı 37 C de en yüksek olup sıcaklığın azalmasıyla giderek azalmaktadır. Bu da yüksek sıcaklığın ölçü maddesinin sertleşme hızını önemli ölçüde arttırdığını göstermektedir. Bu bulgular literatürdeki diğer sıcaklık-tan delta özellik ilişkisini inceleyen çalışmalarla paralellik göstermektedir (10,16). Üretici firma tarafından belirtilen çalışma zamanının sonunda (t 150 ) tan delta değerleri 23 C de hala azalmaktayken 33 C ve 37 C de sıfıra oldukça yaklaşmıştır ki bu malzemede elastisitenin neredeyse tamamen gelişmiş olduğunu göstermektedir. Berg ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada da, çalışmamızla benzer şekilde farklı sıcaklıklarda yapılan ölçümler reolojik parametrelerin sıcaklıktan önemli derecede etkilendiğini ortaya koymuştur (16). Sayfa 33

46 TİP II POLİVİNİL SİLOKSAN ÖLÇÜ MADDESİNİN ÖZELLİKLERİ Ayşe Ayda TOPÇU ve ark. Depolama modülü (G') değerinde zamanla meydana gelen artış, çapraz bağlanma reaksiyonunun bir neticesidir ve materyalin yapısında elastik özelliklerin geliştiğini gösterir. Depolama modülündeki artış, 33 C ve 37 C de hızla meydana gelirken, 23 C de üretici firmanın belirttiği ağızdan çıkarılma zamanına gelindiğinde depolama modülünün hala maksimum değerine ulaşmadığı görülmektedir. Pae ve arkadaşlarının 2008 yılında yapmış oldukları çalışmada da benzer bulgulara rastlanmış olup depolama modülü 33 C de 21 C ye göre daha hızla artmış ve maksimum değerlerine ulaşmıştır (23). Bu durum klinik olarak ölçü maddesinin final sertliğine ulaşmadan ağızdan çıkarılmasına neden olabilmektedir ki bu da ölçüde distorsiyonlara ve boyutsal stabilite kaybına yol açabilmektedir. Öte yandan sertleşme reaksiyonunun makul bir hızla gelişmesi geçici restorasyonlar için alınan ölçülerde klinik olarak istenilen bir özelliktir. Sertleşmesi tamamlanmış olan malzemenin ulaştığı maksimum depolama modülü değeri ise 33 C de 1,038 MPa, 37 C de 0,803 MPa olup 23 C ye göre anlamlı olarak daha yüksektir. Berg ve arkadaşlarının kullandıkları polivinil siloksan esaslı materyalin ulaştığı maksimum depolama modülü değerleri ise 33 C de 1,00 MPa ve 37 C de 1.05 MPa olup, çalışmamızdaki sonuçlarla benzerlik göstermektedir (16). Bu durum malzemenin esneme kapasitesinin az oluşuna ve dolayısıyla klinik olarak ölçü maddesinin ağızdan ve özellikle andırkatlı bölgelerden çıkarılabilmesindeki zorluklara işaret etmektedir. Daha önce yapılan çalışmalarda, sertleşme esnasında reolojik analiz yapılan ölçü malzemelerinde, depolama modülü eğrisinin kırılma noktasını, karıştırılmanın başlamasından ölçümün başlangıcı arasında geçen süreye ekleyerek, sertleşme süresini hesaplanmıştır (16). Buna göre çalışmamızda test edilen ölçü malzemesinin 23 C deki sertleşme zamanı 450 saniye, 33 C de 150. saniye, 37 C de ise 100. saniye olarak hesaplanmıştır. Üretici firmanın bu ölçü maddesi için belirttiği çalışma zamanı 60 saniye, sertleşme zamanı ise 150 saniyedir. Bu veriler 33 C deki sonuçlarımız ile uyumludur. Ancak sıcaklık arttıkça bu sürenin uzadığı görülmektedir. Çalışmamızın sınırları içinde; elastomerik esaslı bu ölçü malzemesinin reolojik ve viskoelastisite özellikleri sıcaklığa bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Sıcaklık arttıkça ölçü malzemesi daha katı benzeri davranış göstermekte ve esneme kabiliyeti azalmaktadır. Özellikle yüksek sıcaklıklarda ağızdan çıkarılma süresinin üretici firmanın belirttiği süreden daha uzun tutulması klinik olarak oluşabilecek sorunların önlenmesi açısından önem kazanmaktadır. Kaynaklar 1. Hamalıan ta, nasr e, chıdıac jj. Impression materials in fixed prosthodontics: ınfluence of choice on clinical procedure. J prosthod 2011; 20: O brıen wj. Impression materials. In: dental materials and their selection. 3rd ed. Quintessence publishing co. Inc. Chicago, p , Craıg rg, powers jm, wataha jc. Impression materials. In: dental materials properties and manipulation. 8th ed. Mosby publishers. Missouri, p , Anusavıce kj. Impression materials. In: phillips science of dental materials. 11th ed. Saunders co. Missouri, p , Patel rd, kattadıyıl mt, goodacre cj, wıner ms. An in vitro investigation into the physical properties of irreversible hydrocolloid alternatives. J prosthet dent., 2010; 104: Ragaın jc, grosko ml, raj m, ryan tn, johnston wm. Detail reproduction, contact angles, and die hardness of elastomeric impression and gypsum die material combinations. Int j prosthodont 2000; 13: Powers, jm, sakaguchı, rl. Impression materials. In: craig s restorative dental materials.12nd ed. Mosby publishers. Missouri, p , Shannon a. (2006) alginot: a stable, reliable preliminary ımpression material for ımproved productivity. Inside dentistry., 2(8): (erişim tarihi: 17/11/2014) 9. El deeb mes, waly gh, habıb neda. Evaluation of rheological properties of two elastomeric ımpression materials during working time. J am sci 2011; 7(12): Lee h, lee ı. Rheological properties of polyvinylsiloxane impression materials before mixing and during setting related to handling characteristics. Korea-aust. Rheol. J 2012; 24(3): Inoue k, wılson hj. Viscoelastic properties of elastomeric impression materials ı. A method of measuring shear modulus and rigidity during setting. J oral rehabil 1978; 5: German mj, carrıck te, mccabe jf. Surface detail reproduction of elastomeric impression materials related to rheological properties. Dent mater 2008; 24: Mccabe jf, carrıck te. Onset of elasticity in setting elastomers. J. Dent. Res 1990; 69(9): Mccabe jf, wılson hj. Addition curing silicone rubber impression materials. An appraisal of their physical properties. Br dent j 1978; 145: Abuası ha, mccabe jf, carrıck te, wassell rw. Displacement rheometer: a method of measuring working time and setting time of elastic impression materials. J dent 1993; 21: Berg jc, johnson gh, lepe x, adan-plaza s. Temperature effects on the rheological properties of current polyether and polysiloxane ımpression materails during setting. J prosthet dent 2003; 90: Martınez je, combe ec, pesun ıj. Rheological properties of vinyl polysloxane impression pastes. Dent mater 2001; 17: Sayfa 34

47 TİP II POLİVİNİL SİLOKSAN ÖLÇÜ MADDESİNİN ÖZELLİKLERİ Ayşe Ayda TOPÇU ve ark. 18. Braden m, ellıott jc. Characterization of the setting process of silicone dental rubbers. J dent res 1966; 45(4): Chaı j, pang ı, leong d, kım je, torres p. An investigation of the rheological properties of 10 vinyl-polysiloxane impression materials. J prosthod 1993; 2: Mccabe jf, carrıck te. Rheological properties of elastomers during setting. J dent res 1989; 68(8): Jamanı kd, fayyad ma, harrıngton e, wılson hj. Temperature changes of materials during impression taking. Br dent j 1988; 165: Mccabe jf, arıkawa h. Rheological properties of elastomeric impression materials before and during setting. J dent res 1998; 77(11): Pae a, lee h, kım h. Effect of temperature on the rheological properties of dental ınterocclusal recording materials. Korea-aust rheol j 2008; 20(4): Vermılyea sg, huget ef, b.de sımon l. Apparent viscosities of setting elastomers. J dent res 1980; 59(7): Reısbıck, mh. Effect of viscosity on the accuracy and stability of elastic impression materials. J dent res 1973; 52(3): Sayfa 35

48 REZEKE EDİLMİŞ DİŞLERDE-APEKS BULUCU ETKİNLİĞİ Ersan ÇİÇEK ve ark. REZEKE EDİLMİŞ DİŞLERİN RETREATMENT İŞLEMLERİNDE FARKLI ÇÖZÜCÜ SOLÜSYONLARIN RAYPEX 6 NIN APİKALİ TESPİT ETME DOĞRULUĞUNA ETKİSİ THE INFLUENCE OF DIFFERENT DISSOLVING SOLUTION ON THE APICAL ACCURACY OF RAYPEX 6 IN RETREATMENT PROCEDURES OF RESECTED-TEETH 1 *Ersan ÇİÇEK, 1 Baran Can SAĞLAM, 1 Sibel KOÇAK, 2 Mustafa Murat KOÇAK, 3 Neslihan YILMAZ 1 Yrd. Doç. Dr. Bülent Ecevit Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı, Kozlu/ZONGULDAK. 2 Doç. Dr. Bülent Ecevit Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı, Kozlu/ZONGULDAK. 3 Araş. Gör. Bülent Ecevit Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı, Kozlu/ZONGULDAK. Özet Bu çalışmada rezeke edilmiş ve retreatment gerektiren dişlerde tek apeks bulucunun (Raypex 6) iki farklı çözücü (Ökaliptol ve portakal yağı) ve distile su (kontrol grubu) varlığında çalışma boyu tespit güvenirliliğinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada toplam 48 adet salinde saklanmış insan maksiller ve mandibular kanin dişi kullanıldı. Tüm dişler master apikal eğe 40, koronali ise Gates 3 numaraya kadar prepare edildi. Kanallar lateral kondenzasyon yöntemi ile AH26 ve güta perka kullanılarak dolduruldu. 3 hafta sonrasında örnekler kök ucu rezeke edilmiş dişleri taklit edecek şekilde 90 ye yakın bir bevel açısıyla kök 3 mm apikalinden elmas disk kullanılarak rezeke edildi. Dişler 3 gruba ayrıldı ve örnekler, apeks bulucunun dudak klipsiyle birlikte aljinat model içine gömüldü. Örneklerin giriş kavitelerine birinci gruptaki dişler için ökaliptol, ikinci grup için portakal yağı, üçüncü grup için ise distile su doldurularak 5 dakika bekletildi. Apikal kanal daralımlarını saptamak için Raypex 6 kullanıldı. İstatistiksel analizde, Kruskal Wallis testi ve Bonferonni düzeltmeli Mann Whitney U testi kullanıldı. Elde edilen verilerin istatistiksel analiz sonuçlarına göre Raypex 6 nın çalışma boyu tespit etme güvenirliliği açısından ±0.5 mm de çözücü solüsyonlar (ökaliptol ve portakal yağı) arasında herhangi bir fark gözlenmemiştir (p>0,05). Ancak çözücü solüsyonlar ve distile su arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmiştir (p<0,05). Ökaliptol ve portakal yağının Raypex 6 nın çalışma boyu tespit etmedeki güvenilirliğini etkilemediği, fakat bu doğruluğun distile su varlığında olumsuz olarak etkilendiği bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Apeks bulucu, retreatment, portakal yağı, ökaliptol. Abstract In the present study it was aimed to comparison of the accuracy of one apex locator (Raypex 6) in existing two different solvents (eucalyptol and orange oil) and distilled water (control group) during retreatment of root-end resected teeth In this study forty-eight human maxillar and mandibular canine teeth stored in saline were used. The master apical file (MAF) was #40 and all roots were prepared to Gates 3 for coronal enlargement. Root canals were filled with gutta-percha and sealer (AH26) using lateral condensation method. After three weeks, the apical 3 mm of the roots were resected with a diamond disc as close to the 90 bevel angle to mimic root-end resected teeth. The roots were randomly divided into three groups and the specimens were embedded into a alginate model with lip clips. In the first group eucalyptol; in the second group orange oil, and in the last group distilled water have been filled into specimen s access cavity for 5 minutes. Raypex 6 was used for determining apical constriction. For statistical analyse; Kruskal Wallis and Mann Whitney U with correcting Bonferonn tests were used. According to data analyses, there was no significant difference between the dissolving solutions at a ± 0,5 mm in terms of determining of working length ( p>0,05). However there was statistical difference between distilled water and other dissolving solutions (orange oil and eucalyptol) (p<0,05). Eucalyptol and orange oil did not affect on the accuracy of determining the working length of Raypex 6, but it was found that this accuracy was adversely affected in existing distilled water. Key words: Apex-locator, retreatment, orange oil, eucalyptol. Giriş Kök-ucu rezeke edilmiş dişlerin tekrarlayan endodontik tedavisi (retreatment) *İletişim Adresi Dr. Ersan ÇİÇEK Bülent Ecevit Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı, Kozlu/Zonguldak Tel: ersancicek@beun.edu.tr pratikte rutin uygulanan bir prosedür değildir. Ancak zaman zaman kök kanal tedavili ve kökucu rezeke edilmiş dişlerde inatçı enfeksiyon ya da kök kanalının tekrar enfekte olması durumunda intraradiküler enfeksiyonu elimine etmek ya da azaltmak için ortograt revizyon gerekebilmektedir (1-3). Kök kanal sisteminin son noktasını (apikal daralım) doğru olarak belirlemek ve kök kanal uzunluğunu tam olarak ölçmek tedavinin uzun dönem başarısı ve retreatment işlemi için önemlidir (4). Ancak, rezeke edilmiş çoğu dişte Sayfa 36

49 REZEKE EDİLMİŞ DİŞLERDE-APEKS BULUCU ETKİNLİĞİ Ersan ÇİÇEK ve ark. apikal daralım kök-ucu rezeksiyonuyla kaldırılmış ve apikal anatomi değişmiştir. Bu yüzden; radyografik olarak çalışma boyu tespiti bu vakalarda genellikle zor olabilmektedir; çünkü cerrahi işlem sırasında kök ucuna verilen eğim kök kanalının apikal daralımının radyografide tespit edilmesini zorlaştırabilmektedir (5). Apikal daralım radyografi ile tam olarak tespit edilemezken elektronik apeks bulucular bu noktayı tam olarak verebilmektedir. Böylece kanal dolgusu sökümü sırasında apikalden debris, irrigasyon solüsyonu ve kanal dolgusu taşma ihtimali minimuma indirilebilmektedir. Son yıllarda elektronik apeks bulucular ilk olarak yapılan kök kanal tedavilerinde olduğu gibi cerrahisiz ya da cerrahiyle birlikte yapılan tekrarlayan tedavilerde de çalışma boyunu doğru olarak belirleyebildiğinden endodonti pratiğinde popülarite kazanmıştır (4). Elektronik apeks bulucular retreatment süresince çalışma boyunu göstermede kolay ve pratik bir yol sağlamaktadır. Elektronik apeks bulucuların doğruluğunun kök kanal tedavisi sırasında kullanılan irrigasyon solüsyonlarından (NaOCI, EDTA, hidrojen peroksit ve salin) olumsuz olarak etkilenmediği birçok çalışmada gösterilmiştir (6-9). Ayrıca retreatment işlemlerinde kullanılan çözücülerin çalışma boyu tespitine olan etkileri incelenmiş ve çözücülerin de apeks bulucuların güvenilirliğini etkilemediği bulunmuştur (10). Retreatment işlemlerinde kök kanal dolgusunu uzaklaştırmak için el aletleri, ısı taşıyıcı aletler, ultrasonik aletler, lazer ve çözücüler gibi birçok yöntem kullanılmaktadır. Güta-perkanın yumuşatılarak uzaklaştırılmasını kolaylaştırmak amacı ile kloroform, ökaliptol, halotan gibi çözücüler kullanılmaktadır (11). Son yıllarda portakal yağı da retreatmentta etkin bir çözücü olarak karşımıza çıkmaktadır. Kötü koku ve tatta olmaması, hastalar tarafından daha iyi tolere edilebilmesi portakal yağının öne çıkan önemli özellikleridir (10). Retreatment işlemlerini takiben, enfeksiyonda herhangi bir iyileşme görülmediği zaman, apikal rezeksiyon işlemi yapılmaktadır. Bununla birlikte apikal rezeksiyona rağmen yine iyileşme göstermeyen dişlerde retreatment tekrar söz konusu olabilmektedir. Bu durumda kök-ucu rezeke edilmiş dişte söküm ve tekrar şekillendirme prosedürleri daha da zorlaşmaktadır. Bu çalışmada rezeke edilmiş ve retreatment gerektiren dişlerde tek apeks bulucunun (Raypex 6) (VDW, Munich, Germany) (Resim 1) iki farklı çözücü (ökaliptol ve portakal yağı) (Resim 1) ve distile su (kontrol grubu) varlığında çalışma boyu tespit güvenilirliğinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Resim 1. Çalışmada kullanılan çözücü solüsyonlar ve apeks bulucu. Gereç ve Yöntemler Çalışmada toplam 48 adet salinde saklanmış insan maksiller ve mandibular kanin dişi kullanıldı. Dişlerden mesiodistal ve bukkolingual olarak alınan radyografilerle matür kök formasyonuna sahip oldukları, kök boyunca çatlak, kırık ve eksternal kök resorpsiyonu bulunmadığı doğrulandı. Ayrıca komplike olmayan kök kanal anatomisine ve düz kanallara sahip oldukları tespit edildi. Tüm dişler elmas bir disk yardımıyla kök kanalına girişi kolaylaştırmak ve tüm ölçümler için sabit referans noktası sağlamak için minesement birleşiminden kesildi. Giriş yolu her kanalda # 10 luk K tipi eğeyle kontrol edildi. Tüm dişler master apikal eğe 40 olacak şekilde ve koronalleri Gates 3 numaraya kadar prepare edildi. Enstrümantasyon boyunca tüm kökler % 2,5 luk NaOCI ile irrige edildi. Final irrigasyonda % 5 lik NaOCI ve % 17 lik EDTA uygulanarak smear tabakası uzaklaştırıldı. Sonrasında kanallar paper pointle kurulandı ve lateral kondenzasyon yöntemi ile AH26 (Dentsply De Trey, Konstanz, Switzerland) ve güta perka kullanılarak dolduruldu. Giriş kaviteleri Cavit (3M ESPE, Seefeld, Germany) ile kapatıldı ve dişler pat sertleşmesinin tamamlanması için 3 hafta süre ile % 100 nemli ortamda bekletildi. Sayfa 37

50 REZEKE EDİLMİŞ DİŞLERDE-APEKS BULUCU ETKİNLİĞİ Ersan ÇİÇEK ve ark. 3 hafta sonrasında örnekler kök ucu rezeke edilmiş dişleri taklit edecek şekilde 90 ye yakın bir bevel açısıyla kök 3 mm apikalinden elmas disk kullanılarak rezeke edildi. Rezeksiyon sonrasında tüm dişler numaralandırılarak çalışma boyutları kalibrasyonlu cetvelle ölçüldü ve uzunlukları kaydedildi. 48 adet diş rastgele 3 gruba ayrıldı. Tüm dişlerin koronal dolgusu rond frezle kaldırıldı ve örnekler apeks bulucunun dudak klipsiyle birlikte aljinat model içine gömüldü. Daha sonra örneklerin servikal üçlüsündeki kanal dolgusunu kaldırmak için 1 ve 2 numaralı Gates- Glidden frez kullanıldı ve giriş kavitelerine birinci gruptaki dişler için ökaliptol, ikinci grup için portakal yağı, üçüncü grup için ise distile su doldurularak 5 dakika bekletildi. Apikal kanal daralımlarını saptamak için Raypex 6 kullanıldı. Cihaz 0.0 mm doğruluğa göre ayarlandı. #10 luk K tipi eğeyle apekse ulaşılmaya çalışıldı. Apekse ulaşmak için geçen süreler de aynı şekilde ölçüldü ve tüm ölçümler kaydedildi. İstatistiksel Analizler Elde edilen verilerin istatistiksel analizi SPSS (SPSS Inc., Chicago, IL, USA) 19.0 software programı ile yapılmıştır. Sürekli değişkenlerin normal dağılıma uygunluğu Shapiro Wilk testi ile incelendi. 3+ gruplar arası karşılaştırmalarda Kruskal Wallis testi kullanıldı. Anlamlı çıkan değişkenlerin 2 li karşılaştırmalarında Bonferonni düzeltmeli Mann Whitney U testi kullanıldı. Shapiro Wilk ve Kruskal Wallis testi için p değeri 0,05 in altındaki karşılaştırmalar istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular Elde edilen verilerin istatistiksel analiz sonuçlarına göre Raypex 6 nın çalışma boyu tespit etme güvenilirliği açısından ±0.5 mm de çözücü solüsyonlar (ökaliptol ve portakal yağı) arasında herhangi bir fark gözlenmemiştir (p>0.05). Ancak çözücü solüsyonlar ve distile su (% 93) arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmiştir (p<0.05). Doğruluk oranı 0.0 mm de yaklaşık % iken ±0.5 mm de bu oran yaklaşık olarak % 100 bulunmuştur (Tablo 1). Bununla birlikte çalışma boyuna ulaşmada geçen süreler değerlendirildiğinde ökaliptol ve portakal yağı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamazken (p>0.05), bu çözücü solüsyonlar ile distile su arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0.05). Distile su ile kıyaslandığında çalışma boyuna ulaşmada geçen sürenin çözücüler varlığında daha kısa olduğu gözlenmiştir (Tablo 1). *Farklı harfler arasında istatistiksel olarak anlamlı farlılık bulunmaktadır. Table 1. Solüsyonlar varlığında apeks bulucunun doğruluk oranları ve apikale ulaşmada geçen süre. Tartışma Retreatment işlemi ile kök kanalından enfekte materyallerin uzaklaştırılması amaçlanmaktadır. Kök kanal dolgusunu etkin şekilde çözebilecek bir solüsyon, kanal sisteminin mikroskobik dallanma ve düzensizliklerini temizlemede de oldukça etkili olmaktadır. Bu amaçla günümüzde birçok çözücü solüsyon kullanılmaktadır (12). Çalışma boyunun doğru tespiti kök kanal tedavisinin başarısını belirleyen önemli bir etkendir. Çalışma boyunun tespitinde periapikal radyografiler ve elektronik apeks bulucular kullanılmaktadır. Fakat konvansiyonel radyografinin sınırlı özellikleri ve apikal daralımın radyografik olarak kesin bir şekilde tespit edilememesi nedeniyle elektronik apeks bulucular son yıllarda daha güvenilir bulunmaktadır (13). Son dönem apeks buluculardan olan ve çalışmamızda kullandığımız Raypex 6, multifrekans metoduyla çalışan bir cihazdır. Yapılan bir çalışmada, Raypex 6, çalışma boyunun tespitindeki doğruluk oranı açısından CBCT ile karşılaştırılmış ve Raypex 6 daha üstün bulunmuştur (13). Yapılan in-vivo diğer bir çalışmada ise Dentaport ZX ile Raypex 6 karşılaştırılmış ve çalışma boyu tespiti doğruluğu açısından aralarında istatistiksel olarak fark bulunmamıştır (14). Yürütülen bu çalışmada, Raypex 6 nın çalışma boyu tespiti doğruluğu açısından ökaliptol ve portakal yağı arasında anlamlı fark Sayfa 38

51 REZEKE EDİLMİŞ DİŞLERDE-APEKS BULUCU ETKİNLİĞİ Ersan ÇİÇEK ve ark. bulunamamıştır. Fakat distile su ve ökaliptol arasında ayrıca distile su ile portakal yağı arasında anlamlı fark bulunmuştur. Çalışmada aynı zamanda örneklerde eğenin kanal dolgulu dişlerde çalışma boyu tespiti için apekse ulaşma süreleri ölçülmüş ve sonucunda süre olarak ökaliptol ve portakal yağı arasındaki farkın anlamlı olmadığı bulunmuştur. Ökaliptol ve portakal yağının distile suya göre ise çok daha kısa sürede çalışma boyuna ulaşmaya olanak sağladığı görülmüştür. Elde edilen sonuçlara göre retreatment tedavilerinde çözücü (ökaliptol, portakal yağı vb) kullanmanın tedavi süresini kısalttığını ve sökümü hızlandırarak tedaviyi kolaylaştırdığını söyleyebiliriz. Apeks bulucuların çalışma boyu tespiti ile ilgili daha önce yapılan çalışmalarda apeks bulucuların apikal daralım genişliğinden etkilendiği rapor edilmiştir (15,16). Bu çalışmada da aynı şekilde örneklerin apikal daralım genişliği standardize edilmedi. Çünkü çalışmada matür apeksli dişler seçildi, tüm kökler apikal çapları aynı boyutta olacak şekilde genişletildi ve kök ucu rezeksiyonunu taklit edecek şekilde köklerin 3 mm apikalinden kesildi. Preparasyon standardizasyonu sağlamak için tek bir operatör tarafından ve aynı preparasyon yöntemi kullanılarak yapıldığından, kök-ucu rezeksiyonundan sonra apikal çaplarının benzer olduğu düşünülerek örnekler apikal çaplarına göre sınıflandırılmadı. Bu çalışmada, retreatment işleminde kullanılan çözücü solüsyonların apeks bulucuların doğruluğuna olan etkileri incelendi. Çünkü standart bir kanal tedavisinde kanal içeriği debris, dentin talaşları, organik artıklar ve irrigasyon solüsyonlarından oluşurken; tekrarlayan tedavilerde güta perka parçaları, kanal patı ve çözücüler de dahil olmaktadır. Daha önce yapılan araştırmalarda kök ucu gelişimini tamamlamış dişlerde farklı çözücülerin apeks bulucu doğruluğuna olan etkileri araştırılmıştır. Yapılan bir çalışmada, 4 farklı apeks bulucunun (Root ZX mini, Mini Apex Locator, Root ZX and the Elements Diagnostic Unit and Apex Locator) 3 farklı çözücü (kloroform, portakal yağı ve ökaliptol) varlığında apeks bulma doğruluğu araştırılmış ve sonucunda hiçbirinin kullanılan çözücüler varlığında çalışma boyu tespiti açısından olumsuz etkilenmediği sonucuna varılmıştır (10). Son yapılan bir çalışmada ise Uzun ve arkadaşları (17) Tri Auto ZX ve TCM Endo V kullanarak kök uçları rezeke edilmiş dişlerde çalışma boyu doğruluğunu değerlendirmişler, çalışmalarının sonucunda iki apeks bulucunun da retreatment prosedürleri sırasında çalışma boyu tespiti doğruluğu açısından güvenilir olduğunu; ancak auto-reverse fonksiyonunun kök-ucu rezeke edilmiş dişlerdeki retreatment prosedürlerinde 0.0 mm deki doğruluğunun güvenilir olmadığı bulunmuştur. Sonuç Bu çalışmanın sonuçları dahilinde, ökaliptol ve portakal yağının Raypex 6 nın çalışma boyu tespit etmedeki güvenilirliğini etkilemediği, fakat bu doğruluğun distile su varlığında olumsuz olarak etkilendiği bulunmuştur. Çalışma boyuna ulaşmada geçen süre açısından da çözücüler distile suya göre daha üstün bulunmuştur. Buna neden olarak distile suyun güta perka çözücülüğünde etkisiz kalması ve enstrümanların apekse kolaylıkla ulaşamaması gösterilebilir. Bu konuda farklı çözücüler ve farklı apeks bulucular kullanılarak yapılan daha ileri in-vivo ortam çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Kaynaklar 1. ElAyouti A, Kimionis I, Chu AL, Löst C. Determining the apical terminus of root-end resected teeth using three modern apex locators: a comparative ex vivo study. Int Endod J 2005; 38: Siqueira JF, Rocas IN, Abad EC, Castro AJ. Gahyva SM, Favieri A. Ability of three root-end filling materials to prevent bacterial leakage. J Endod 2001; 27: Kontakiotis EG, Lagoudakos TA, Georgopoulou MK. The influence of root-end resection and root-end cavity preparation on microleakage of root filled teeth in vitro. Int Endod J 2004; 37: Nekoofar MH, Ghandi MM, Hayes SJ, Dummer PM. The fundamental operating principles of electronic root canal length measurement devices. Int Endod J 2006; 39: ElAyouti A, Weiger R, Löst C. The ability of root ZX apex locator to reduce the frequency of overestimated radiographic working length. J Endod 2002; 28: Weiger R, John C, Geigle H, Lost C. An in vitro comparison of two modern apex locators. J Endod 1999; 25: Tınaz AC, Sevimli LS, Görgül G, Türköz EG. The effects of sodium hypochlorite concentrations on the accuracy of an apex locating device. J Endod 2002; 28: Kaufman AY, Keila S, Yoshpe M. Accuracy of a new apex locator: an in vitro study. Int Endod J 2002; 35: Kang JA, Kim SK. Accuracies of seven different apex locators under various conditions. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod. 2008;106: Sayfa 39

52 REZEKE EDİLMİŞ DİŞLERDE-APEKS BULUCU ETKİNLİĞİ Ersan ÇİÇEK ve ark. 10. Al-Hadlaq SM. Effect of chloroform, orange solvent and eucalyptol on the accuracy of four electronic apex locators. Aust Endod J 2013;39: Hunter KR, Doblecki W, Pelleu GB Jr. Halothane and eucalyptol as alternatives to chloroform for softening guttapercha. J Endod 1991;17: Whitworth JM, Boursin EM. Dissolution of root canal sealer cements in volatile solvents. Int Endod J 2000;33: Lucena C, López JM, Martín JA, Robles V, González- Rodríguez MP. Accuracy of working length measurement: electronic apex locater versus cone-beam computed tomography. Int Endod J 2014;47: Moscoso S, Pineda K, Basilio J, Alvarado C, Roig M, Duran- Sindreu F. Evaluation of Dentaport ZX and Raypex 6 electronic apex locators: An in vivo study. Med Oral Pathol Oral Cir Bucal 2014;19: Fan W, Fan B, Gutmann JL, Bian Z, Fan MW. Evaluation of the accuracy of three electronic apex locators using glass tubules. Int Endod J 2006;39: Wu YN, Shi JN, Huang LZ, Xu YY. Variables affecting electronic root canal measurement. Int Endod J 1992;25: Uzun O, Topuz O, Tinaz AC, Alaçam T. Apical Accuracy of Two Apex-locating Handpieces in Root Canal Retreatments of Root-end Resected Teeth. J Endod 2007;33: Sayfa 40

53 HİPODONTİ, HİPERDONTİ, HİPO-HİPERDONTİ PREVALANSI Ülkü ŞERMET ELBAY ve ark. KOCAELİ İLİ VE ÇEVRESİNDE YAŞAYAN ÇOCUKLARDA HİPODONTİ, HİPERDONTİ VE HİPO-HİPERDONTİ PREVALANSI: RETROSPEKTİF ARAŞTIRMA PREVALENCE OF THE HYPODONTIA, HYPERDONTIA AND HYPO-HYPERDONTIA IN CHILDREN LIVING IN KOCAELI AND CITIES SURROUNDING: RETROSPECTİVE STUDY 1 *Ülkü ŞERMET ELBAY, 2 Ceren UĞURLUEL, 2 Can KAYA, 1 Mesut ELBAY 1 Yrd. Doç. Dr. Kocaeli Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı, KOCAELİ. 2 Dt. Kocaeli Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı, KOCAELİ. Özet Bu çalışmanın amacı Kocaeli İl i çevresinde yaşayan çocuklarda hipodonti, hiperdonti, hipo-hiperdonti prevalansının ve dağılımının değerlendirilmesidir. Kocaeli Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti kliniğine yılları arasında müracaat etmiş, 5-12 yaş arasındaki 5185 hastanın dijital panoramik röntgen kayıtları, hipodonti, hiperdonti, hipo-hiperdonti açısından değerlendirildi. Elde edilen veriler, istatistiksel olarak Pearson Chi-Square ve Fisher's exact test ile analiz edildi ve cinsiyete, çenelere ve çenelerdeki lokalizasyona göre dağılımları kıyaslandı. Kayıtları incelenen 5185 hastanın 296 (%5.7) sında sayı anomalisi tespit edildi. Sayı anomalisi tespit edilen kayıtların 60 (%20.5) ını hiperdontili, 235 (%79.3) ini hipodontili hastalar oluşturmaktaydı. Araştırmada hipo-hiperdontili tek bir kayda rastlanıldı. Hiperdonti prevalansı % 1.15 olarak tespit edildi. Süpernümerer diş varlığı erkeklerde (41;%68.33), kızlardan (19;%31.66) daha çok gözlendi ve bu farklılık istatistiksel olarak anlamlıydı. Hipodonti prevalansı % 4.5 olarak bulundu. Hipodonti görülen kızların (121;%51.5) sayısı erkeklerden (114;%48.5) daha fazla olmakla birlikte aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. Konjenital diş eksikliği lokalizasyon olarak en sık mandibula posterior bölgede, süpernümerer diş varlığı ise en sık maksiller anterior bölgede gözlendi. Bu çalışmanın sonucunda, sayı anomalisi prevalansı % 5.7 olarak tespit edildi. Sayı anomalisi tespit edilen kayıtlar arasında hipodonti en sık gözlenirken; bunu hiperdonti takip etti. Hipo-hiperdonti olgularının ise oldukça nadir gözlendiği tespit edildi. Anahtar Kelimeler: Hipodonti, hiperdonti, hipo-hiperdonti. Abstract The goal of this study was to evaluate the prevalance of hypodontia, hyperdontia and hypo-hyperdontia in patients living in Kocaeli city and cities surrounding. Diigital panaromic radiographs of 5185 patients who were beetween 5-12 years old and applied to the Pediatric Dentistry clinic of Kocaeli University Faculty of Dentistry between were evaluated in terms of hypodontia, hyperdontia and hypohyperdontia. The obtained data were statistically analyzed by Pearson's Chi-Square and Fisher's exact test according to the gender and location of teeth. Number anomalies were detected in 296 (5.7%) of 5185 patients. Sixty (20.5%) patients had hyperdontia, and 235 (79.3%) patients had hypodontia. In this study hypo-hyperdontia was observed in a single record. Prevalence of hyperdontia was found as 1.15%. The presence of supernumerary teeth was observed more in boys (41;68.33%) than girls (19;31.66%) and this difference was statistically significant. The number of girls who had hypodontia (121;51.5%) was greater than boys (114;48.5%) but this difference was statistically insignificant. While most common location of congenitally missing teeth was mandibular posterior region, supernumerary teeth were seen on maxillary anterior region most commonly. As a result of this study, prevalance of number anomalies was found to be as 5.7%. Among the detected number anomalies, hypodontia was seen to be most common and it was followed by hyperdontia. Hypo-hiperdontia was found to be very rare. Key words: Hypodontia, hyperdontia, hypo-hyperdontia. Giriş Dental anomaliler; herediter bozukluklar, sistemik hastalıklar ya da idiopatik etkenlerle *İletişim Adresi Dr. Ülkü ŞERMET ELBAY Kocaeli Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı Yuvacık, Başiskele, Kocaeli Telefon: / ulku.sermetelbay@kocaeli.edu.tr oluşabilen, dişlerin sayı, şekil, pozisyon ve morfolojierini etkileyebilen normal dışı durumlardır (1). Bu durumlar içerisinde yer alan sayı anomalileri, en sık gözlenen diş anomalilerindendir ve daimi dişlenmede %0.1 ile % 3. 8 arasında görüldüğü bildirilmiştir (2,3). Normalden fazla sayıda dişin oluşumu hiperdonti, normalde oklüzyonda bulunmayan ve hiperdontiye neden olan bu artı dişler ise süpernümerer diş olarak adlandırılmaktadır (4). Süpernümerer dişler hem daimi hem de süt dişlenmede görülebilmekte ve çene içerisinde Sayfa 41

54 HİPODONTİ, HİPERDONTİ, HİPO-HİPERDONTİ PREVALANSI Ülkü ŞERMET ELBAY ve ark. konumlandığı bölgeye göre farklı isimler alabilmektedir (5). İki santral dişin arasında yer alırsa mesiodens, molar diş dizisinin arkasındaki bölgede yer alıyorsa distomolar ve molar dişlerin dil veya yanak tarafında yer alırsa paramolar olarak adlandırılmaktadırlar (5). Süpernümerer dişlerin görülme sıklığı literatürde %0.8 ile %3.8 arasında rapor edilmiştir (6). Sürnümerer dişlerin varlığı gömüklük yada sürme gecikmesi, normal ark dışında sürme, komşu dişlerde rezorpsiyon, kist oluşumu ve estetik sorunlar gibi komplikasyonlara yol açabilmektedir (7). Süpernümerer dişler çene arkında sürmüş ya da gömük olarak bulunabilmekte ve sürmemiş artı dişlerin sürmüş artı dişlere oranla 5 kat daha fazla olduğu bildirilmektedir (8). Bu oran radyolojik incelemenin, süpernümerer dişlerin saptanmasındaki önemini açıkça göstermektedir. Diş sayı eksiklikleri hipodonti, oligodonti, anadonti olmak üzere üç grupta incelenmekte, 6 dişin konjenital eksikliği hipodonti, 6 dan fazla diş eksikliği oligodonti, total diş eksikliği ise anadonti olarak tanımlanmaktadır (9). Konjenital diş eksikliği genelde daimi dişlenmede ve nadir olmakla birlikte süt dişlenmede de görülebilmektedir (10). Konjenital diş eksikliğinin en sık görülen dental anomalilerden olduğu ve görülme prevalansının % 7.8 ile % 11.8 arasında değiştiği bildirilmiştir (11,12). Eksik dişler oklüzyonda bozukluk, yüz görünümünde değişiklik gibi önemli klinik sonuçlara sebep olabilmektedirler (13). Bu nedenle daimi diş eksikliği olasılığı gözönünde bulundurularak, hekimlerin süt dişi çekimi yapmadan önce hastalardan radyografi alması önemlidir. Eksik diş ve artı dişin birlikte olduğu vakalar nadir görülmekte ve hipo-hiperdonti olarak isimlendirilmektedir (2). Rajab ve Hamdam yaptıkları çalışmada hipo-hiperdonti prevealansının %0.15 olduğunu ve Down Sendromlu çocuklarda daha sık gözlendiğini bildirmektedir (14). Literatür incelendiğinde hipo-hiperdonti varlığı ile ilgili prevalans çalışmasının yok denecek kadar az olduğu ve konuyla ilgili sınırlı sayıda vaka raporlarının bildirildiği, hipodonti, hiperdonti ve hipohiperdonti prevalansının aynı toplumda eş zamanlı olarak değerlendirildiği az sayıda çalışma bulunduğu gözlenmiştir (15-16). Dental anomalilerin prevalansının değerlendirilmesi diş hekimlerine erken tanı konusunda değerli bilgiler sunmakta, filogenetik ve genetik çalışmalar için ise önemli veriler sağlamakta ve popülasyonlar arasındaki farklılıkların anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Türk populasyonuna ait, hipodonti, hiperdonti ve hipo-hiperdonti prevalansının aynı topluluk üzerinde araştırıldığı bir çalışmaya rastlanmadığından; Bu çalışmanın amacı Türkiye nin kuzey batı kesiminden elde edilen bir popülasyondaki (Kocaeli İl i ve çevresinde) çocuklarda eş zamanlı olarak hipodonti, hiperdonti ve hipohiperdonti prevalansının ve dağılımının değerlendirilmesidir. Materyal Metod Araştırma gerçekleştirilmeden önce Kocaeli Üniversitesi Klinik Araştırmalar Etik kurulundan onay alındı (KOU KAEK 2014/348). Araştırmada Kocaeli Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Kliniğine yılları arasında müracaat etmiş, 5-12 yaş arasındaki 5185 hastanın dijital panoramik röntgen kayıtları 2 araştırmacı tarafından retrospektif olarak incelendi ve daimi dişlenmeyle ilişkili hipodonti, hiperdonti ve hipo-hiperdonti olguları değerlendirildi (Resim 1a,b,c). Resim 1. a: hiperdonti, b: hipodonti ve c: hipohiperdonti ye örnek dijital panaromik radyografi kayıtları Pedodonti Kliniğine başvurmadan önce süt dişlerinde gerçekleştirilebilen çekimlerin diş sayı anomalilerinin prevalansında yanıltıcı sonuçlar oluşturabileceği düşünülerek yalnızca daimi dişlenmeyle ilişkili anomaliler değerlendirmeye alındı. Dudak damak yarığı ve sendrom açısından değerlendirilme kaydı bulunan, geçmiş dönemdeki travmatik yaralanmalardan dolayı diş eksikliği olabileceği konusunda şüphe duyulan dosyalar çalışmaya dahil edilmedi. Araştırmada üçüncü büyük azı Sayfa 42

55 HİPODONTİ, HİPERDONTİ, HİPO-HİPERDONTİ PREVALANSI Ülkü ŞERMET ELBAY ve ark. dişin eksikliği dikkate alınmadı. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS (SPSS Inc., Chicago, IL). Programı kullanıldı. Eksik diş, artı diş ve eksik ve artı dişin birlikte bulunduğu vakaların prevalansları ve çenelere, çenelerdeki lokalizasyonlarına ve cinsiyete göre dağılımları Pearson Chi-Square ve Fisher's exact testi kullanılarak değerlendirildi. Araştırmamızda p<0,05 önemlilik düzeyi olarak kabul edildi. üzeri diş fazlalığı saptandı. Süpernümerer diş sayısında artış açısından cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadığı görüldü (P=.140). (Şekil 2) Bulgular Araştırma kapsamında 5-12 yaş (ort 8,90±2.15) aralığındaki 5185 hastanın (2710 erkek, 2475 kız) dijital panoramik film kayıtları incelendi. Hastaların 296 (%5.7) sında sayı anomalisi tespit edildi. Sayı anomalisi tespit edilen kayıtların 60 (%20.5) ını sayı fazlalığına, 235 (%79.3) ini sayı eksikliğine sahip hastalar oluşturmaktaydı. Araştırmada diş eksikliği ve fazlalığının birlikte bulunduğu tek bir kayda rastlanıldı. Diş sayı anomalisi görülme oranı cinsiyet açısından karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gözlenmedi (P=.810). Sayı fazlalığı bulunan 60 hastada toplam 104 adet süpernümerer diş varlığı tespit edildi. Hiperdonti prevalansı %1.15 olarak bulundu. Prevalans değerlerinin kızlarda % 0.7 ve erkeklerde % 1.5 olduğu ve diş fazlalığı açısından cinsiyete göre anlamlı bir fark varlığı tespit edildi (P=.008).(Şekil 1). Şekil 2. Diş fazlalığı görülen hastaların fazla diş sayısı ve cinsiyete göre dağılımı Diş fazlalıkları 53 (%88.33) hastada sadece maksillada, 4 (%6.66) hastada sadece mandibulada ve 3 (%5) hastada ise maxilla ve mandibulada birlikte gözlendi (Şekil 3). Şekil 3. Diş fazlalığının çenelere ve cinsiyete göre dağılımı Şekil 1. Sayı anomalisi görülen hastaların cinsiyete göre dağılımı Süpernümerer diş varlığı gözlenen hastaların kayıtlarının 40 (%66.66) ında 1 diş, 11 (%18.33) inde 2 diş ve 9 (%15) unda 3 ve Süpernümerer diş varlığına lokalizasyon olarak en sık maksiller anterior bölgede rastlanılmış ve bu fazlalıkların büyük çoğunluğunu nolu dişler arasında yer alan meziodenslerin oluşturduğu gözlenmiştir (Şekil 4). Sayfa 43

56 HİPODONTİ, HİPERDONTİ, HİPO-HİPERDONTİ PREVALANSI Ülkü ŞERMET ELBAY ve ark. Şekil 4. Diş fazlalığının çenelerdeki lokasyonuna göre dağılımı Konjenital daimi diş eksikliği tespit edilen 235 hastada toplam 472 adet eksik diş tespit edildi. Hipodonti prevalansı % 4.5 olarak bulundu. Prevalans değerlerinin kızlarda % 4.9 ve erkeklerde % 4.2 olduğu ancak diş eksikliği açısından cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadığı tespit edildi (P=.239). (Şekil 1 ) Kayıtların 103 (%43.6) ünde 1 diş, 88 (%37.7) inde 2 diş, 44 (%18.6) ünde ise 3 ve üzeri diş eksikliği saptandı. Eksik diş sayısında artış açısından cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadığı görüldü (P=.550). (Şekil 5) Şekil 6. Diş eksikliğinin çenelere ve cinsiyete göre dağılımı Konjenital diş eksikliğinin mandibulada maksilladan daha sık olduğu ve lokalizasyon olarak en sık mandibula posterior bölgede bulunduğu tespit edildi (Şekil 7). Şekil 7. Diş eksikliğinin çenelerdeki lokasyonuna göre dağılımı Sırasıyla en sık görülen diş eksiklikleri; alt 2. küçük azı, üst 2. küçük azı ve üst 2. keser olarak belirlendi. (Tablo 1) Şekil 5. Diş eksikliği görülen hastaların eksik diş sayısı ve cinsiyete göre dağılım Diş eksiklikleri 88 (%37.4) hastada maksillada, 100 (%42.6) hastada mandibulada ve 47 (%20) hastada ise maksilla ve mandibulada birlikte gözlendi (Şekil 6). Tablo 1. Eksik diş sayısının diş numaralarına göre dağılımı Sayfa 44

57 HİPODONTİ, HİPERDONTİ, HİPO-HİPERDONTİ PREVALANSI Ülkü ŞERMET ELBAY ve ark. Araştırmada diş eksikliği ve fazlalığının birlikte bulunduğu (hipo-hiperdonti) tek kayıt bir erkek hastaya aitti ve bu kayıtta konjenital daimi alt 2. premolar eksikliği ve maksiller anterior bölgede mesiodens varlığı tespit edildi (Resim 1c). Tartışma Dental sayı anomalilerinin zamanında teşhis edilmesi doğru ve etkili tedavi açısından kritik önem taşımaktadır. Bu çalışmada Kocaeli İl i ve çevresinde yaşayan çocuklarda dental sayı anomalisi (hipodonti, hiperdonti ve hipohiperdonti) görülme sıklığı değerlendirildi. Diş sayı anomalilerin tespitine yönelik yapılan çalışmalar farklı hasta ve yaş grupları üzerinde gerçekleştirilmiştir (5,11). Sayı anomalilerinin aynı hasta grubunda incelendiği az sayıda çalışma bulunmaktadır (1-6). Bazı çalışmalar yanlızca hiperdonti vakalarını ele alırken, bazı çalışmalar ise hipodonti vakalarının sıklığı üzerinde sonuçlar bildirilmiştir (3,10). Bu çalışmada hasta gruplarından kaynaklanan farklılıkların önlenmesi için aynı topluluk üzerinde eş zamanlı olarak hipodonti, hiperdonti ve hipo-hiperdonti sıklığı incelenmiştir. Çalışma 2. küçük azı ve 2. büyük azı dişlerin kuron kalsifikasyon başlama yaşları (2-3 yaş) göz önünde bulundurularak 5-12 yaş hasta kayıtları üzerinde gerçekleştirilmiştir (17). Üçüncü büyük azı dişlerin kalsifikasyonu 7-8 yaşlarda başladığından ve sıklıkla eksikliği görüldüğünden çalışmamıza bu dişlerin eksikliği dahil edilmemiştir (17). Sayı anomalisi görülmesiyle ilgili değişik oranlar bildirilmiştir. Ginzelová K. ve ark.ları 7-10 yaşları arasındaki 6043 Çek çocuk üzerinde yaptıkları çalışmada %11.1 oranında sayı anomalisi saptamışlardır (18). Karadas ve ark.larının 8-16 yaşları arasındaki 2722 Türk hastanın panoramik röntgen kayıtlarını inceledikleri çalışmada sayı anomalisi oranını %4.84 olarak bildirmişlerdir (1). Bizim çalışmamızda sayı anomalisi oranı %5.7 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar incelendiğinde; Türk çocuklardan elde edilen bulguların benzer olması ve Çek çocuklarda yapılan çalışmaya göre farklılık göstermesinin nedenin, sayı anomalisi prevalansının ırklara göre değişkenlik gösterebilmesinden kaynaklananabileceğini düşünmekteyiz. Karadas ve ark. aynı çalışmada diş sayı anomalisi görülme oranının cinsiyete göre değişmediğini bildirmiş ve bizim çalışmamızda da cinsiyet bakımından sayı anomali oranının değişiklik göstermediği saptanmıştır (1). Süpernümerer dişlerin görülme sıklığı literatürde %0.8 ile %3.8 arasında rapor edilmiştir (6).Esenlik ve ark ve Kuchler ve ark çocuk hastada yaptıkları değerlendirmede %2.3 oranında süpernümerer diş varlığı bildirirken, bizim çalışmamızda bu oran %1.17 olarak tespit edilmiştir (19,20). Literatürde diş fazlalığı prevelansının erkeklerde kızlara oranla iki kat fazla görüldüğü bildirilmiştir (5). Bizim çalışmamızda da erkek/kadın oranı 2,15:1 olarak bulunmuştur. Anthonappa ve ark. yaptıkları kapsamlı meta-analize dahil ettikleri çoğu çalışmada hasta başına düşen süpernümerer diş sayısının bildirilmediğine dikkat çekmişlerdir (21). Mossaz ve ark.ları CBCT ile süpernümerer dişleri inceledikleri çalışmada 1 diş fazlalığına sahip hasta oranının %80.5 ile 2 ve 3 diş fazlalığına sahip hasta oranından daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir (4). Aynı çalışmada en sık görülen süpernümerer dişlerin mesiodensler olduğu rapor edilmiştir (4). Bu çalışma da süpernümerer diş bulunduran hastaların çoğunluğunu 1 diş fazlalığına sahip bireyler oluşturmuş (% 66,6) ve en sık gözlenen süpernümerer dişlerin mesiodensler olduğu tespit edilmiştir. Diş eksikliği prevalanslarıyla ilgili yapılan çalışmalar sonucunda farklı oranlar bildirilmiştir (11-12). FirasAlsoleihat ve Khraisat bu oranı 11.8, YoungHoKim ve ark.ları ise 11.3 olarak bildirmişlerdir (22,23). Bizim çalışmamızda bu oran %4.5 olarak saptanmıştır. Bu oranın diğer çalışmalara göre düşük olma nedeninin çalışmaların yürütüldüğü yaş gurubundan kaynaklanabileceğini düşünmekteyiz. Alsoleihat ve Khraisat değerlendirmeyi yaş, YoungHoKim ise 9-30 yaş hastalardan yapmıştır (22,23). Çalışmadaki prevalans değerinin yüksek çıkmasını, ileri yaşlarda diş eksikliği ile herhangi bir nedenle diş kaybının karıştırılma olasılığının yüksek olmasından kaynaklanabileceği kanaatindeyiz. Konjential diş eksikliğine; kızların erkeklerden daha yatkın olduğu bildirilmiştir (11-12). Bu çalışmada, kızlar ve erkekler arasında diş eksikliği açısından istatistiksel bir fark çıkmaması literatürdeki benzer sonuca ulaşan çalışmaların sonuçlarına parelellik göstersede, kızlarda sayıca erkeklerden daha çok gözlenmesi kızların erkeklere oranla daha Sayfa 45

58 HİPODONTİ, HİPERDONTİ, HİPO-HİPERDONTİ PREVALANSI Ülkü ŞERMET ELBAY ve ark. yatkın olduğunu destekler niteliktedir (24-25). Ayrıca bir diş eksikliğine sahip hastaların, 2 ya da daha fazla diş eksikliklerine göre daha sık gözlendiği ve en sık eksikliği gözlenen dişlerin bazı çalışmalarda alt 2. Premolar bazı çalışmalarda ise üst lateral dişler olduğu bildirilmiştir (26,9). Bu çalışmada da 1 diş eksikliğine sık rastlanılırken, en sık eksikliği gözlenen dişler alt ikinci premolar dişler olarak tespit edilmiştir. Üst lateral diş eksikliği sık gözlenen çalışmalar incelendiğinde bu çalışmaların genellikle ortodonti hastaları üzerinde yapıldığı ve bu sonucun anterior bölgedeki diş eksikliklerinin sıklıkla estetik sorun yarattığı için ortodontik tedaviye başvuran hastalarda böyle bir sıklığın gözlenmesinin, en sık eksikliği görülen dişin üst lateralmiş gibi bir görüntü doğurabileceği düşüncesindeyiz (9). Rajab ve Hamdam hipo-hiperdonti prevealansını değerlendirdikleri çalışmalarında bu oranı %0.15 olarak bildirmişlerdir (14). Bu değer bizim çalışmamızda elde edilen orana benzer olarak oldukça düşük bir değer olup, genel olarak toplumlarda hipo-hiperdontili vaka sayısının az olduğunu düşündürmektedir. Sonuç Bu çalışmanın sonucunda, sayı anomalisi prevalansı % 5.7 olarak tespit edildi. Sayı anomalisi tespit edilen kayıtlar arasında hipodonti en sık gözlenirken; bunu hiperdonti takip etmiştir. Sayı anomalileri; oklüzyonda bozukluk, yüz görünümünde değişiklik gibi önemli klinik sonuçlara sebep olabilmektedirler. Bu çalışmanın sonuçları sayı anomalileriyle ilişkili problemlerin çözülmesinde alternatif tedavi yaklaşımlarından faydalanabilmek açısından erken yaşta belirlenmesi için radyolojik muayenenin önemini bir kez daha açıkça göstermektedir. Kaynaklar 1. Muhammet K, Mevlüt Ç, Mustafa Sadık A. Evaluation of tooth number anomalies in a subpopulation of the North- East of Turkey. Eur J Dent 2014; 8: Gupta S, Popat HA. Clinical report of nonsyndromic concomitant hypo-hyperdontia. Case Rep Dent Antonio D, Jose O, Maria F. Multiple hyperodontia: report of a case with 17 supernumerary teeth with non syndromic association. Med Oral Patol Oral Cir Bucal 2009; 14: Jessica M. et al. Morphologic characteristics, location, and associated complications of maxillary and mandibular supernumerary teeth as evaluated using cone beam computed tomography. Eur J Orthod 2014; 36: Elif TE, Yıldıray Ş, Meral AY, The frequency, characteristics and complications of mesiodens in Turkish population. Cumhuriyet Dent J 2013; 16: Gorlin RJ, Cohen MM, Hennekam RCM. Dental anomalies and their frequency. In: Syndromes of the head and neck. Ed. Gorlin RJ, Cohen MM, Hennekam RCM. 4th ed. Oxford University Press, p:1224-6, Mevlut C, Hasan K, Hüsamettin O. Prevalence and characteristics of supernumerary teeth in a non-syndrome Turkish population: Associated pathologies and proposed treatment. Med Oral Patol Oral Cir Bucal 2010; 15: Eduard FP, Jordi PA, Elvira FA. A descriptive study of 113 unerupted supernumerary teeth in 79 pediatric patients in Barcelona. Med Oral Patol Oral Cir Bucal 2009; 14: Raquel RG, Janaína ACF, Lílian MP, Jorge F, Ana CAB. Prevalence of hypodontia in orthodontic patients in Brasilia. Eur J Orthod 2010; 32: Parkin N, Elcock C, Smith RN, Griffin RC,Brook AH. The aetiology of hypodontia: The prevalence, severity and location of hypodontia within families. Arch Oral Biol 2009; 54: Steen R, Sven P. Agenesis of permanent teeth in 8138 Danish schoolchildren: prevalence and intra-oral distribution according to gender. Int J Paediatr Dent 2009; 19: Emine ŞT, Alp Erdin K. Prevalence of congenitally missing permanent teeth in blacksea region children. Atatürk Üniv. Diş Hek. Fak. Derg 2006; 16: Ibrahim AS, Rafi AT, Mohammed Ali AQ. A Review of Hypodontia: Classification, Prevalence, Etiology, Associated Anomalies, Clinical Implications and Treatment Options. World J Dent 2013; 4: Rajab LD, Hamdam MAM. Supernumerary teeth: review of the literature and a survey of 152 cases. Int J Paediatr Dent 2002; 12: Giedrė T, Monika R, Aurelija K. Prevalence of teeth number anomalies in orthodontic patients. Baltic Dental and Maxillofacial Journal 2013; 15: Schwartz JP et al. Prevalence of dental anomalies of number in different subphenotypes of isolated cleft palate. Dental Press J Orthod 2014; 19: Logan WHG, Kronfeld R. Development of the human jaws and surrounding structures from birth to the age of fifteen years. J Am Dent Assoc 1933; 20: Ginzelová K, Kripnerová T, Dostálová T. Anomalous Findings of Number, Morphology and Size of Permanent Teeth in 7 10 Years Children Living in the Czech Republic. Prague Med Rep 2013; 114: Elçin E et al. Supernumerary teeth in a Turkish population. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2009; 136: Küchler EC, Costa AG, Costa Mde C, Vieira AR, Granjeiro JM. Supernumerary teeth vary depending on gender. Braz Oral Res 2011; 25: Anthonappa R, King N, Rabie A. Diagnostic tools used to predict the prevalence of supernumerary teeth: a metaanalysis. Dentomaxillofac Radiol 2012; 41: Firas A, Ameen K. Hypodontia: Prevalence and pattern amongstthe living Druze population A Near Eastern genetic isolate. Homo 2014; 65: YoungHoKim. Investigation of Hypodontia as Clinically Related Dental Anomaly: Prevalence and Characteristics. ISRN Dent Mckibben DR, Brearley LJ. Radiographic determination of the prevalence of selected dental anomalies in children. ASDC J Dent Child 1971; 38: Pilo R, Kaffe I, Amir E, Sarnat H. Diagnosis of develepmental dental anomalies using panoromic radiographs. ASDC J Dent Child 1987; 54: Zeynep Z, Peruze Ç, Pınar S, E. Murat C. Distribution Of Missing Teeth According to Sex and Localization in Oligodonti. Atatürk Üniv. Diş Hek. Fak. Derg. 2009; 19: Sayfa 46

59 KOMPOZİT-LOOP ve BANT-LOOP YER TUTUCULAR Gülcan ŞAHİN ÜNSAL ve ark. *FİBER İLE GÜÇLENDİRİLMİŞ KOMPOZİT-LOOP VE BANT-LOOP YER TUTUCULARIN KLİNİK BAŞARISI - 1 YILLIK DEĞERLENDİRME CLINICAL SUCCESS OF FIBER REINFORCED COMPOSITE-LOOP AND BAND-LOOP SPACE MAINTAINERS: 1-YEAR FOLLOW-UP 1 **Gülcan ŞAHİN ÜNSAL, 1 Özge ÖZMEKİK ATİKLER, 1 Gülhan KOYUNCUOĞLU, 2 Gamze AREN, 3 Işın ULUKAPI 1 Dt. İstanbul Üniversitesi, Dişhekimliği Fakültesi, Pedodonti Anabilim Dalı, İSTANBUL. 2 Prof. Dr. İstanbul Üniversitesi, Dişhekimliği Fakültesi, Pedodonti Anabilim Dalı, İSTANBUL. 3 Prof. Dr. Okan Üniversitesi, Dişhekimliği Fakültesi, Pedodonti Anabilim Dalı, İSTANBUL. Özet Diş çürükleri, travma, birinci daimi molar dişlerin ektopik sürmesi, dişsel bozukluklar veya sistemik hastalıklar, süt dişlerinin zamansız kaybına sebep olabilir. Erken süt dişi kaybı sonucu oluşabilecek maloklüzyonları önlemek için değişik türlerde yer tutucular kullanılır. Bu çalışmanın amacı Fiber ile Güçlendirilmiş Kompozit(FGK)-Loop ve Bant-Loop yer tutucuların klinik performanslarını değerlendirmektir. Çalışmaya, aynı çenenin (maksilla veya mandibula) her iki kadranında süt birinci azı dişlerini erken kaybetmiş 20 çocuk (5-7yaş) katıldı. Bir kadrana FGK-loop yer tutucu kompozit ile yapıştırılıp, diğer kadrana bant-loop yer tutucu cam iyonomer simanla simante edildi. Hastalar 1,3,6,9 ve 12. aylarda kontrollere alındı. İstatistiksel analizde Student t test,ki-kare testi ve Fisher s Exact testi kullanıldı. FGK-loop yer tutucuların takip süreleri 4 ay ile 12 ay arasında değişmekte olup, ortalama başarı (sağkalım) süresi 8.10±2.36 aydır. Bant-loop yer tutucuların takip süreleri 5 ay ile 12 ay arasında değişmekte olup, ortalama başarı süresi 9.85±2.54 aydır. Her iki yer tutucununda aydaki başarı yüzdeleri %100 dür. Bant-loop grubunun 12. aydaki başarı yüzdesi (%40), FGKloop grubundan (%10) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. FGK-loop yer tutucular, bant-loop yer tutucular yerine klinik olarak kabul edilebilir, zaman tasarrufu sağlayan, kullanışlı ve ucuz bir alternatif olabilirler. Anahtar Kelimeler: Süt dişi, yer tutucu, bant-loop, fiber ile güçlendirilmiş kompozit. Abstract Untimely loss of primary teeth may be caused by dental caries, trauma, ectopic eruption of the first permanent molars, dental disorders or systemic disorders. Various types of space maintainers can be used to avoid malocclusion as a result of premature loss of primary teeth. The aim of this study was to evaluate the clinical performance of Fiber Reinforced Composite(FRC)-Loop and Band-Loop space maintainers. 20 children (aged 5-7 years) volunteered for the study; all of them had premature loss of primary first molars in two quadrants in the same jaw(maxilla or mandibula). FRC-loop space maintainers were attached to the teeth using composite resin in one quadrant and band-loop space maintainers were cemented with glass ionomer cement in the other quadrant. Patients were evaluated in 1,3,6,9 and 12 months intervals for clinical success of two different type of space maintainers. Chi-Square test, Student t test and Fisher s Exact test used for statistical analysis. FRC-loop space maintainers showed an average success (survival) time of 08.10±2.36 months in 4-12 months follow up periods. Band-loop space maintainers follow-up periods of 5-12 months, showed an average success of 9.85 ± 2.54 months. At the 1st and 3rd months follow ups success rate was 100% for both types of space maintainers. Band-loop group s success percentage (40%) was found to be statistically significantly higher than FRC-loop group s (10%) at the 12th month (p<0.05). FRC-loop space maintainers may be a clinically acceptable, time saving, useful and cheaper alternative to conventional band-loop space maintainers. Key words: Primary teeth, space maintainer, band-loop, fiber reinforced composite. Giriş Süt dişleri büyüme, gelişim ve *Çalışmanın kısa dönem takibi FDI 2013 İstanbul, Dünya Dişhekimleri Kongresi nde (28-31 Ağustos 2013 İSTANBUL) poster olarak sunulmuştur. **İletişim Adresi Dr. Gülcan ŞAHİN ÜNSAL İstanbul Üniversitesi, Dişhekimliği Fakültesi, Pedodonti Anabilim Dalı, İstanbul gulcansahinunsal@gmail.com beslenmede etkili olduğu gibi konuşma, estetik, kötü alışkanlıkların önlenmesi, kalıcı dişlerin rehberliği ve normal erüpsiyonunda önemli rol oynarlar. Süt dişlerinin dökülüp daimi dişlerin sürmesi bir harmoniye sahiptir ve fizyolojik bir süreçtir (1). Çürük, travma, ektopik sürme veya diğer nedenlerle süt dişlerinin erken kaybı dental ark uzunluğunda kayıplara ve süt veya daimi dişlerde istenmeyen diş hareketleriyle beraber maloklüzyonlara yol açabilir (2). Ortodontik sorunlardan korunmanın en iyi yolu süt dişlerinin düşme zamanı gelinceye kadar Sayfa 47

60 KOMPOZİT-LOOP ve BANT-LOOP YER TUTUCULAR Gülcan ŞAHİN ÜNSAL ve ark. dental ark üzerinde yer almasıdır (3). Süt dişlerinin erken kaybı sonrasında malokluzyonların sıklığını ve şiddetini azaltmak için yer tutucuların kullanımı önerilmektedir (2). Yer tutucular hareketli ve sabit olarak ikiye ayrılırlar. Hareketli yer tutucular fonksiyonel (dişli, vidalı, zemberekli) ya da pasif olabilir. Sabit yer tutucular ise bant-loop, kuronloop, nance apareyi, transpalatal ark, lingual ark, distal shoe ve güçlendirilmiş fiber apareyler gibi farklı tiplerde olabilmektedir (1,2,3,4,5). Süt dişlenme döneminde tek veya çift taraflı birinci süt molar kaybı, erken karışık dişlenme dönemde ise tek veya çift taraflı ikinci süt molar kaybı (kesici dişler tamamen sürünceye kadar) olduğu durumlarda bant-loop sabit yer tutucu uygulanması önerilmektedir (6,7). Bant-loop sabit yer tutucular çok tercih edilmesine karşın; ölçü alınması, laboratuvarda imal edilmesi ve simantasyon gibi birkaç basamaktan oluşmaktadır, ayrıca zaman gerektirir ve maliyeti yüksektir (8,9). Adeziv materyallerin gelişmesi ve fiber destekli rezinlerin dişhekimliğine girmesi ile bant-loop yer tutuculara alternatif olarak fiber ile güçlendirilmiş kompozit (FGK) yer tutucular klinik kullanıma geçmiştir (1,8,9). FGK lerin avantajları arasında metal içermemesi, estetik görünümleri, diş yapılarına bağlanmaları, tek senasta uygulanabilmeleri ve maliyetlerinin düşük olması sayılabilir (10,11). İlk olarak 1960 lı yıllarda polimetilmetakrilatların yapısını güçlendirmek için cam fiberler kullanılmıştır. Fiber ile güçlendirilmiş kompozit teknolojisinin gelişmesi metal içermeyen adeziv estetik diş hekimliği dünyasına yeni bir malzeme getirmiştir (12). Diş hekimliğinde en sık cam, karbon, aramit, vectran ve polietilen gibi farklı fiber türleri rezin materyallere ilave edilerek kullanılmaktadır (13,14). FGK dişhekimliğinde periodontal splint, ortodontik retainer ve implant üstü protez yapımında kullanılmasına karşın, çocuk dişhekimliğinde sıklıkla endodontik post ve core, travma splinti, tek diş eksikliklerinde sabit parsiyel protez ve sabit yer tutucu yapımında kullanılmaktadır (10,12,13,15,16). Bu çalışmamızda geleneksel bant-loop sabit yer tutucu ile çok fazla klinik çalışmada yer almayan FGK-loop yer tutucunun 1 yıllık klinik değerlendirilmesi sunulacaktır. Gereç ve Yöntemler Çalışma için İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar ve Etik Kurulundan 2013/689 dosya numaralı onay ve çocukların ailelerinden gönüllü bilgilendirilmiş onam formu okutulup, imzalatılarak alınmıştır. Çalışmaya yaşları 5-7 arasında değişen, sistemik bir hastalığı ve herhangi bir ortodontik problemi olmayan ve klinik ve radyolojik muayene sonrasında yer tutucu endikasyonu belirlenen, 13 ü kız 10 u erkek toplam 23 çocuk dahil edilmiştir. 1 çocuk kooperasyon bozukluğu, 2 çocuk ise kontrollere gelmemesi nedeni ile çalışma dışı bırakılmıştır. Çalışmaya katılma kriterleri Tablo 1 de verilmiştir. Tablo 1. Çalışmaya Katılma Kriterleri Hastanın ölçü modeli oluşturulduktan sonra FGK-loop çalışma modeli üzerinde dizayn edilmiştir (8,17). FGK-loop için ticari olarak temin edilebilen 2 mm genişliğe sahip olan cam örgü fiber şerit (Polydentia SA, Switzerland) kullanılmıştır (Resim 1). Resim 1. FGK-loop yapımında kullanılacak olan cam örgü fiber şerit ve kompozit reçine Ortalama 40 mm uzunluğunda kesilen fiber materyali, ölçü üzerinde kontrol edilip, Sayfa 48

Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi, Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi nin resmi yayın organıdır.

Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi, Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi nin resmi yayın organıdır. YAYIN KURALLARI GENEL BİLGİLER Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi, Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi nin resmi yayın organıdır. Dergide klinik veya deneysel araştırmalar, derlemeler,

Detaylı

DİCLE ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ II. ULUSAL KONGRESİ. 2-3 KASIM 2013 Dicle Üniversitesi Kongre Merkezi - Diyarbakır

DİCLE ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ II. ULUSAL KONGRESİ. 2-3 KASIM 2013 Dicle Üniversitesi Kongre Merkezi - Diyarbakır DİCLE ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ II. ULUSAL KONGRESİ 2-3 KASIM 2013 Dicle Üniversitesi Kongre Merkezi - Diyarbakır Dicle Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi ve Diyarbakır Dişhekimleri Odası Katkılarıyla

Detaylı

DOKTORA TEZİ PROTETİK DİŞ TEDAVİSİ ANABİLİM DALI

DOKTORA TEZİ PROTETİK DİŞ TEDAVİSİ ANABİLİM DALI ZİRKONYA SERAMİK, LİTYUM DİSİLİKAT CAM SERAMİK VE ZİRKONYA İLE GÜÇLENDİRİLMİŞ LİTYUM SİLİKAT CAM SERAMİKLERE UYGULANAN FARKLI YÜZEY İŞLEMLERİNİN, KOMPOZİT REZİNLERİN TAMİR BAĞLANMA DAYANIMI ÜZERİNE ETKİSİ

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: IŞIL DOĞRUER. İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla / İSTANBUL

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: IŞIL DOĞRUER. İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla / İSTANBUL ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: IŞIL DOĞRUER İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 6771630-3856 Mail: isil.dogruer@okan.edu.tr

Detaylı

: Fulya Sokak Mehmetçik Cad. Gündüz Apt. No. 29 D5 Şişli İstanbul. : 0505 687 81 37 : eeliguzeloglu@hotmail.com

: Fulya Sokak Mehmetçik Cad. Gündüz Apt. No. 29 D5 Şişli İstanbul. : 0505 687 81 37 : eeliguzeloglu@hotmail.com ÖZGEÇMİŞ 1.Adı Soyadı: Evrim Eligüzeloğlu Dalkılıç İletişim Bilgileri Adres Telefon Mail : Fulya Sokak Mehmetçik Cad. Gündüz Apt. No. 29 D5 Şişli İstanbul : 0505 687 81 37 : eeliguzeloglu@hotmail.com 2.

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1 ) Adı, Soyadı : Bülent DAYANGAÇ 2 ) Doğum Tarihi : 05 Temmuz 1946 3 ) Ünvanı : Profesör 4 ) Öğrenim Durumu : Derece Alan Üniversite Yıl Y. Lisans Dişhekimliği Fakültesi Hacettepe Üniversitesi

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Fikret YILMAZ Doğum Tarihi: 31 Mart 1968 Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Diş Hekimliği Ankara Üniversitesi 1991 Y. Lisans Diş

Detaylı

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Yüksek Lisans Diş Hekimliği Fakültesi Ege Üniversitesi 2004 Doktora

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Yüksek Lisans Diş Hekimliği Fakültesi Ege Üniversitesi 2004 Doktora ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Ayşe Atay 2. Doğum Tarihi : 29.01.1982 3. Unvanı : Yard. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu : Doktora Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Yüksek Lisans Diş Hekimliği Fakültesi Ege Üniversitesi

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: IŞIL DOĞRUER İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 677 16 30-3856 Mail: isil.dogruer@okan.edu.tr 2.

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Pedodonti Anabilim Dalı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Pedodonti Anabilim Dalı ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: SİNEM YILDIRIM İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat- Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 6771630-3856 Mail: sinem.yildirim@okan.edu.tr

Detaylı

3M Oral Care. 3M post ve kor çözümleri. Karmaşık işlemler şimdi daha basit.

3M Oral Care. 3M post ve kor çözümleri. Karmaşık işlemler şimdi daha basit. 3M Oral Care 3M post ve kor çözümleri. Karmaşık işlemler şimdi daha basit. 3M post ve kor çözümleri. RelyX Fiber Post 3D nin sağladığı faydalar. Daha kısa sürede öngörülebilir sonuçlar. Biliyoruz ki endodonti

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla / İSTANBUL

ÖZGEÇMİŞ. Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla / İSTANBUL ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: YEŞİM ŞEŞEN USLU İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 677 16 30-3856 Mail: yesim.uslu@okan.edu.tr

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: MELEK ÇAM İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 6771630-3856 Mail: melek.cam@okan.edu.tr

Detaylı

T.C. RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ FAKÜLTE YÖNETİM KURULU TOPLANTI TUTANAĞI

T.C. RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ FAKÜLTE YÖNETİM KURULU TOPLANTI TUTANAĞI TARİH: 26.10.2016 T.C. RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ FAKÜLTE YÖNETİM KURULU TOPLANTI TUTANAĞI NO:82 Fakülte Yönetim Kurulumuz Dekan (V.) Prof.Dr. Zeynep YEŞİL DUYMUŞ başkanlığında

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Levent DEMİRİZ Doğum tarihi: 25 Temmuz 1983 Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Diş Hekimliği Fakültesi Ankara Üniversitesi 2001-2006

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: YEŞİM ŞEŞEN USLU İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 677 16 30-3856 Mail: yesim.uslu@okan.edu.tr

Detaylı

Diş Dokularına Adezyon ve Dentin Bağlayıcı Sistemler (2)

Diş Dokularına Adezyon ve Dentin Bağlayıcı Sistemler (2) Diş Dokularına Adezyon ve Dentin Bağlayıcı Sistemler (2) Prof. Dr. L. Şebnem TÜRKÜN Asitleme ve yıkamadan sonra, bağlayıcı ajan nemli dentine uygulanmalı. Kollagen fibriller arasında 15-20nm aralığı koruyup

Detaylı

bilimname düşünce platformu XXIX, 2015/2

bilimname düşünce platformu XXIX, 2015/2 HAKEMLER KURULU Mustafa ULU (ERÜ), İbrahim GÖRENER (ERÜ), Erdoğan BAŞ (Marmara Ü.), Ali ÇİFTÇİ (Necmettin Erbakan Ü.), Süleyman DOĞANAY (ERÜ), Bekir TATLI (Çukurova Ü.), Cenan KUVANCI (ERÜ), O. Zahit ÇİFTÇİ

Detaylı

SELF-ETCH ADEZİVİN TEK KAT VEYA ÇOK KAT UYGULAMASININ MAKASLAMA DİRENCİ ÜZERİNE ETKİSİ

SELF-ETCH ADEZİVİN TEK KAT VEYA ÇOK KAT UYGULAMASININ MAKASLAMA DİRENCİ ÜZERİNE ETKİSİ A.Ü. Diş Hek. Fak. Derg. 32(1) 19-23, 2005 SELF-ETCH ADEZİVİN TEK KAT VEYA ÇOK KAT UYGULAMASININ MAKASLAMA DİRENCİ ÜZERİNE ETKİSİ Effects of one versus two or three applications of a Self-etching Adhesive

Detaylı

Bu sayının Hakemleri

Bu sayının Hakemleri Bu sayının Hakemleri Doç. Dr. Osman Aydınlı (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) Doç. Dr. Metin Bozkuş (Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) Doç. Dr. İbrahim Görener (Erciyes Üniversitesi İlahiyat

Detaylı

diastema varlığında tedavi alternatifleri

diastema varlığında tedavi alternatifleri diastema varlığında tedavi alternatifleri Prof. Dr. L. Şebnem TÜRKÜN Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Etken Muayene Tedavi Planı Etiyoloji Süt/daimi diş geçiş

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: GÖKÇE AYKOL ŞAHİN Unvanı: Yrd. Doç. Dr. Öğrenim Durumu Derece Alan Üniversite Yıl Yüksek Lisans Diş Hekimliği İstanbul Üniversitesi 2003 Doktora Periodontoloji Anabilim Dalı İstanbul

Detaylı

HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ

HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt:15-16, Sayı:22-23-24-25, Yıl:2010-2011 Vol:15-16, No:22-23-24-25, Year:2010-2011 ISSN: 1303-9105 DİCLE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ Journal of the Faculty of Law of Dicle University DİCLE

Detaylı

BİLİMSEL ARAŞTIRMA KULÜBÜMÜZÜN SUNUMU

BİLİMSEL ARAŞTIRMA KULÜBÜMÜZÜN SUNUMU Mart 2017 İstanbul Aydın Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Tarafından Hazırlanmıştır. BİLİMSEL ARAŞTIRMA KULÜBÜMÜZÜN SUNUMU YAYIN KURULU Istanbul Aydın Üniversitesi Bilimsel Araştırma Kulübünün çalışmaları

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ 1. Adı Soyadı: Şerife ÖZALP 2. Doğum Tarihi: 21 Haziran 1979 3. Unvanı: Yrd Doç Dr 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Y. Lisans Diş Hekimliği Gazi Üniversitesi 2002

Detaylı

SELF-ETCH VE UNIVERSAL ADEZİV SİSTEMLERDE TÜKÜRÜKLE KONTAMİNASYON SONRASI TEDAVİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

SELF-ETCH VE UNIVERSAL ADEZİV SİSTEMLERDE TÜKÜRÜKLE KONTAMİNASYON SONRASI TEDAVİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ A.Ü. Diş Hek. Fak. Derg. 44(3) 141-146, 2017 SELF-ETCH VE UNIVERSAL ADEZİV SİSTEMLERDE TÜKÜRÜKLE KONTAMİNASYON SONRASI TEDAVİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Assesment of Post-Contamination Treatments Affecting

Detaylı

İstanbul'da bulunan Zihinsel Engelliler Eğitim Uygulama Okullarındaki öğrencilerde diş ve dişeti sağlığı durumunun saptanması ve iyileştirilmesi

İstanbul'da bulunan Zihinsel Engelliler Eğitim Uygulama Okullarındaki öğrencilerde diş ve dişeti sağlığı durumunun saptanması ve iyileştirilmesi ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Kenan NAZAROĞLU Doğum Tarihi: 20.01.1983 Ünvanı: Yrd. Doç. Dr. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Y. Lisans Diş Hekimliği Fakültesi İstanbul

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Hakan Yılmaz. İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat- Tuzla / İSTANBUL

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Hakan Yılmaz. İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat- Tuzla / İSTANBUL ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Hakan Yılmaz İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat- Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 6771630-3856 Mail: hakan.yilmaz@okan.edu.tr

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: SERPIL MELEK ALTAN KÖRAN. İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla / İSTANBUL

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: SERPIL MELEK ALTAN KÖRAN. İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla / İSTANBUL ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: SERPIL MELEK ALTAN KÖRAN İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 677 16 30-3856 Mail: melek.altan@okan.edu.tr

Detaylı

MARMARA COĞRAFYA ------------DERGİSİ----------- MARMARA GEOGRAPHICAL REVİEW

MARMARA COĞRAFYA ------------DERGİSİ----------- MARMARA GEOGRAPHICAL REVİEW MARMARA COĞRAFYA ------------DERGİSİ----------- SAYI: 7 OCAK 2003 İSTANBUL MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ SAYI: 7 OCAK 2003 İSTANBUL MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ ISSN 1303-2429 Yazı Kurulu Prof. Dr. Ramazan ÖZEY

Detaylı

İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Bitirme Tezi Yazım Kılavuzu

İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Bitirme Tezi Yazım Kılavuzu İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Bitirme Tezi Yazım Kılavuzu İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğrencilerinin, bitirme tezlerini hazırlarken uyması gereken kurallar aşağıdaki gibidir.

Detaylı

ASİT JEL TEKNİK ŞARTNAMESİ

ASİT JEL TEKNİK ŞARTNAMESİ ASİT JEL TEKNİK ŞARTNAMESİ - Ürün şırınga formunda olmalıdır. - Ürün şırınga içinde kalan miktar görülebilecek yapıda olmalıdır. - Ürün ambalaj miktarında en az 3 ml olmalıdır. - Ürün mavi renkte olmalıdır.

Detaylı

Üç farklı universal adeziv sistemin dentine makaslama bağlanma dayanımlarının karşılaştırılması *

Üç farklı universal adeziv sistemin dentine makaslama bağlanma dayanımlarının karşılaştırılması * ARAŞTIRMA Üç farklı universal adeziv sistemin dentine makaslama bağlanma dayanımlarının karşılaştırılması * Gülnur Işıl Türk 1, Emine Kara 1 Selcuk Dental Journal, 2015; 2: 51-57 Comparansion of shear

Detaylı

MAKALE YAZIM KURALLARI

MAKALE YAZIM KURALLARI YAYIN KURALLARI Dergimizde, özgün araştırma ve inceleme makalesi, derleme makalesi, çeviri, arşiv belgeleri, kitap eleştirisi ve tanıtımı, ölüm ve sempozyum vb. haberleri yayınlanır. Yazıların başka bir

Detaylı

FARKLI YÜZEY İŞLEMLERİ UYGULANMIŞ DENTİNE ÜNİVERSAL BAĞLAYICI AJANIN BAĞLANMA DAYANIMININ İNCELENMESİ

FARKLI YÜZEY İŞLEMLERİ UYGULANMIŞ DENTİNE ÜNİVERSAL BAĞLAYICI AJANIN BAĞLANMA DAYANIMININ İNCELENMESİ Araştırma/ Research BARUTCİGİL, Article KÜRKLÜ, FARKLI YÜZEY İŞLEMLERİ UYGULANMIŞ DENTİNE ÜNİVERSAL BAĞLAYICI AJANIN BAĞLANMA DAYANIMININ İNCELENMESİ BOND STRENGTH OF THE UNIVERSAL ADHESIVE TO DENTIN WITH

Detaylı

AKADEMİK ÜNVANLARI. Üniversite Ülke Yıl. Lisans Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Türkiye 2010

AKADEMİK ÜNVANLARI. Üniversite Ülke Yıl. Lisans Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Türkiye 2010 ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Ece ŞENGÜN Doğum yeri: İzmir Doğum Tarihi: 02 Mayıs 1986 Yabancı dili: İngilizce Uzmanlık alanı: Protetik Diş Tedavisi AKADEMİK ÜNVANLARI Üniversite Ülke

Detaylı

T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TEZ YAZIM KURALLARI

T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TEZ YAZIM KURALLARI T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TEZ YAZIM KURALLARI Tezin yazımında kullanılacak kağıt A4 standardında olmalıdır. Metin yazılırken her sayfanın sol kenarından, sağ kenarından

Detaylı

MAKALE YAZIM KURALLARI

MAKALE YAZIM KURALLARI YAYIN KURALLARI Dergimizde, özgün araştırma ve inceleme makalesi, derleme, çeviri, arşiv belgeleri, nekroloji, kitap eleştirisi ve tanıtımı, sempozyum vb. haberleri yayınlanır. Yazıların başka bir yerde,

Detaylı

I N D E X. vii. Yücel Yılmaz, İlknur Tosun. Acta Odontol Turc 2013;30(3):123-7 (32 ref) TK

I N D E X. vii. Yücel Yılmaz, İlknur Tosun. Acta Odontol Turc 2013;30(3):123-7 (32 ref) TK I N D E X Acromegaly Addison s Disease Adhesion Adhesive Systems Odontol Turc 2013;30(1):18-24 (40 ref) TK Adhesives ref) TK Amelogenesis Imperfecta Antibacterial Agents Orbak. Acta Odontol Turc 2013;30(2):93-8

Detaylı

ALT ANTERİOR TEK DİŞ EKSİKLİKLERİNDE CAM FİBERLE GÜÇLENDİRİLMİŞ DİREKT KOMPOZİT KÖPRÜ UYGULAMALARI: BEŞ OLGU SUNUMU

ALT ANTERİOR TEK DİŞ EKSİKLİKLERİNDE CAM FİBERLE GÜÇLENDİRİLMİŞ DİREKT KOMPOZİT KÖPRÜ UYGULAMALARI: BEŞ OLGU SUNUMU Olgu KÜMBÜLOĞLU, Sunumu/ Case YERLİOĞLU, Report ELTER, ALT ANTERİOR TEK DİŞ EKSİKLİKLERİNDE CAM FİBERLE GÜÇLENDİRİLMİŞ DİREKT KOMPOZİT KÖPRÜ UYGULAMALARI: BEŞ OLGU SUNUMU Makale Kodu/Article code: 769

Detaylı

T.C. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ 2012-2013 EĞİTİM YILI PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI YEDEK ADAY KAYIT LİSTESİ

T.C. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ 2012-2013 EĞİTİM YILI PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI YEDEK ADAY KAYIT LİSTESİ İLAHİYAT T.C. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ 2012-2013 EĞİTİM YILI PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI YEDEK ADAY KAYIT LİSTESİ Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi KAYIT HAKKI KAZANAN

Detaylı

Alt Anterior Tek Diş Eksikliklerinden Cam Fiberde Güçlendirilmiş Direkt Kompozit Köprü Uygulamaları: Beş Olgu Sunumu

Alt Anterior Tek Diş Eksikliklerinden Cam Fiberde Güçlendirilmiş Direkt Kompozit Köprü Uygulamaları: Beş Olgu Sunumu Ondokuz Mayıs Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi The Journal of Ondokuz Mayis University Faculty of Dentistry Alt Anterior Tek Diş Eksikliklerinden Cam Fiberde Güçlendirilmiş Direkt Kompozit

Detaylı

YAYIM İLKELERİ VE MAKALE YAZIM KURALLARI. Yayım İlkeleri

YAYIM İLKELERİ VE MAKALE YAZIM KURALLARI. Yayım İlkeleri YAYIM İLKELERİ VE MAKALE YAZIM KURALLARI Yayım İlkeleri 1. Türkiyat Mecmuası, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından Bahar ve Güz olmak üzere yılda iki sayı çıkarılan hakemli

Detaylı

SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY. Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun Sahibi / Owner. Editörler / Editors

SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY. Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun Sahibi / Owner. Editörler / Editors Eğitim Fakültesi Dergisi, 2015; (29) SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun 2015 Sahibi / Owner Prof. Dr. Firdevs KARAHAN Editörler / Editors Doç.

Detaylı

D İ Z İ N. Yücel Yılmaz, İlknur Tosun. Acta Odontol Turc 2013;30(3):123-7 (32 ref) TK

D İ Z İ N. Yücel Yılmaz, İlknur Tosun. Acta Odontol Turc 2013;30(3):123-7 (32 ref) TK D İ Z İ N Addison Hastalığı Turc 2013;30(2):90-2 (12 ref) TK Adeziv Sistemler Odontol Turc 2013;30(1):18-24 (40 ref) TK Adezivler ref) TK Adezyon Restoratif Materyallerin Yüzeylerinde Candida albicans

Detaylı

Derece Bölüm Üniversite Yıl. Lisans - - - Y. Lisans Diş Hekimliği Marmara Üniversitesi 2008

Derece Bölüm Üniversite Yıl. Lisans - - - Y. Lisans Diş Hekimliği Marmara Üniversitesi 2008 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Sertaç AKSAKALLI Doğum Tarihi: 22 Mart 1983 Öğrenim Durumu: Derece Bölüm Üniversite Yıl Lisans Y. Lisans Diş Hekimliği Marmara Üniversitesi 2008 Doktora/S.Yeterlik/ Tıpta Uzmanlık

Detaylı

Mezuniye t Notu 100'lük. Mezuniye t Notu 100'lük. Kamu Yönetimi 77,13 15,426 68, , Mezuniye t Notu 100'lük

Mezuniye t Notu 100'lük. Mezuniye t Notu 100'lük. Kamu Yönetimi 77,13 15,426 68, , Mezuniye t Notu 100'lük T.C. Ad Soyad Fakülte Bölümü 1 Ahmet GÜNDÜZ 79,46 15,892 60,46898 30,234 61 18,3 64,42649 ASIL 2 68,03 13,606 63,50815 31,754 51 15,3 60,660075 ASIL 3 Gürkan AKSOY Gazi Üniversitesi 67,8 13,56 63,49614

Detaylı

HAKEMLER KURULU. bilimname. düşünce platformu XXX, 2016/1

HAKEMLER KURULU. bilimname. düşünce platformu XXX, 2016/1 HAKEMLER KURULU Prof. Dr. A. Kamil CİHAN (Erciyes) Prof. Dr. Adil YAVUZ (Konya) Prof. Dr. Ali İhsan KARATAŞ (Uludağ) Prof. Dr. Atilla ARKAN (Sakarya) Prof. Dr. Celalettin ÇELİK (Erciyes) Prof. Dr. Halim

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla/

ÖZGEÇMİŞ. Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla/ ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Sibel KAYAALTI YÜKSEK İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla/ İSTANBUL Telefon: 0 (216) 677 16 30 3856 Mail: sibel.kayaalti@okan.edu.tr

Detaylı

AYNI YÖREDE BULUNAN 242 BİREYİN PROTETİK MUAYENE BULGULARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

AYNI YÖREDE BULUNAN 242 BİREYİN PROTETİK MUAYENE BULGULARININ DEĞERLENDİRİLMESİ G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt III, Sayı 1, Sayfa 121-125, 1986 AYNI YÖREDE BULUNAN 242 BİREYİN PROTETİK MUAYENE BULGULARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Hüsnü YAVUZYILMAZ* Celil DİNÇER** M. Emin TOPÇU*** Koruyucu

Detaylı

Self-Etch bir Adezivin Süt Dişi Dentinine Makaslama Bağlanma Direncinin Değerlendirilmesi

Self-Etch bir Adezivin Süt Dişi Dentinine Makaslama Bağlanma Direncinin Değerlendirilmesi ARAŞTIRMA (Research) Hacettepe Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi Cilt: 32, Sayı: 1, Sayfa: 49-54, 2008 Self-Etch bir Adezivin Süt Dişi Dentinine Makaslama Bağlanma Direncinin Değerlendirilmesi Evaluation

Detaylı

GAZİ ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ DERGİSİ. The Journal of Gazi University Faculty of Dentistry

GAZİ ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ DERGİSİ. The Journal of Gazi University Faculty of Dentistry GAZİ ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ DERGİSİ The Journal of Gazi University Faculty of Dentistry Cilt / Volume : 25 Sayı / Number : 2 2008 Türk Hava Kurumu Basımevi İşletmeciliği Tel : 0 312 341 90

Detaylı

Süleyman Demirel Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti. Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti

Süleyman Demirel Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti. Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti ERTAN R. ERSÖZ PROF. DR E-Posta Adresi : ertan.ersoz@kstu.edu.tr Telefon (İş) : Telefon (Cep) : Faks : Adres : Kutlu Adalı Bulvarı, Güzelyurt / KKTC Öğrenim Bilgisi Prof. Süleyman Demirel Üniversitesi

Detaylı

Sahibi. Afyon Kocatepe Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ. Editörler Prof. Dr. A.İrfan AYPAY Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ

Sahibi. Afyon Kocatepe Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ. Editörler Prof. Dr. A.İrfan AYPAY Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ 1992 SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Cilt IX, Sayı 2, Aralık 2007 Afyon Kocatepe University Journal of Social Sciences Vol. IX, Issue 2, December 2007 Sahibi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ Editörler Prof.

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: BAHAR GÜRPINAR. İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla / İSTANBUL

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: BAHAR GÜRPINAR. İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla / İSTANBUL ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: BAHAR GÜRPINAR İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 677 16 30-3856 Mail: bahar.gurpinar@okan.edu.tr

Detaylı

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ AKADEMİK YAKLAŞIMLAR DERGİSİ YAZIM KURALLARI

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ AKADEMİK YAKLAŞIMLAR DERGİSİ YAZIM KURALLARI İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ AKADEMİK YAKLAŞIMLAR DERGİSİ YAZIM KURALLARI 1. Dergiye gönderilen makaleler, 6.000 12.000 (en fazla 30 sayfa) kelimeden oluşmalıdır. Kitap incelemeleri

Detaylı

ISSN: YIL: 4 / SAYI: 16

ISSN: YIL: 4 / SAYI: 16 Editör Dr. Özcan BAYRAK Editör Yardımcıları Ar. Gör. Hasan KIZILDAĞ Uzm. Çiğdem ŞAHİN Kesit Akademi Dergisi (The Journal of Kesit Academy) uluslararası hakemli bir dergi olup yılda 4 kez yayınlanır. Kesit

Detaylı

DİCLE DİŞHEKİMLİĞİ DERGİSİ

DİCLE DİŞHEKİMLİĞİ DERGİSİ DİCLE DİŞHEKİMLİĞİ DERGİSİ DENTAL JOURNAL OF DİCLE http://www.dicle.edu.tr/dis-hekimligi-fakultesi-dis-hekimligi-dergisi Dicle Dişhekimliği Dergisi Hakem Kurulu Sahibi Prof. Dr. Ali İhsan ZENGİNGÜL Dicle

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ DİN PSİKOLOJİSİ ÖZEL SAYISI Prof. Dr. Kerim Yavuz Armağanı Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 12 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2012 ÇUKUROVA

Detaylı

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ. Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ. Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015 155 KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015 KARADENIZ TECHNICAL UNIVERSITY INSTITUTE of SOCIAL SCIENCES JOURNAL of SOCIAL SCIENCES Year:

Detaylı

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi ISSN: 2528-9403 Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies Hakemli Elektronik Dergi Abant İzzet Baysal Üniversitesi İletişim Fakültesi University of Abant İzzet Baysal

Detaylı

NO ADI SOYADI AİDATLAR GÖZGÖZ 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 1 SEFER GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 2 ERCAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00

NO ADI SOYADI AİDATLAR GÖZGÖZ 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 1 SEFER GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 2 ERCAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 NO ADI SOYADI GÖZGÖZ 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 1 SEFER GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 2 ERCAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 60,00 60,00 60,00 3 SELMAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 60,00

Detaylı

Güncel Dentin Bağlayıcı Ajanların ve Uygulama Yöntemlerinin Makaslama Bağlanma Dayanımlarının Karşılaştırılması

Güncel Dentin Bağlayıcı Ajanların ve Uygulama Yöntemlerinin Makaslama Bağlanma Dayanımlarının Karşılaştırılması İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi 2013; 2: 27-32 Araştırma Makalesi Güncel Dentin Bağlayıcı Ajanların ve Uygulama Yöntemlerinin Makaslama Bağlanma Dayanımlarının Karşılaştırılması Comparison

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Pedodonti Anabilim Dalı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Pedodonti Anabilim Dalı ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: MÜGE TOKUÇ İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat- Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 6771630-3856 Mail: muge.tokuc@okan.edu.tr

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: GÜLCE ALP. İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla/ İSTANBUL

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: GÜLCE ALP. İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla/ İSTANBUL ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: GÜLCE ALP İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla/ İSTANBUL Telefon: 0 (216) 677 16 30-3856 Mail: gulce.alp@okan.edu.tr 2. Doğum

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Arif ŞAYBAK. İletisim Bilgileri. Adres: Toros. M. 78028 S. Özbey APT K:11 D:11 Çukurova/ ADANA(Aile) Telefon: +905368823282

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Arif ŞAYBAK. İletisim Bilgileri. Adres: Toros. M. 78028 S. Özbey APT K:11 D:11 Çukurova/ ADANA(Aile) Telefon: +905368823282 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Arif ŞAYBAK İletisim Bilgileri Adres: Toros. M. 78028 S. Özbey APT K:11 D:11 Çukurova/ ADANA(Aile) Telefon: +905368823282 Mail: arif_saybak@yahoo.com 2. Doğum Tarihi: 1984 3. Unvanı:

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: VASFİYE IŞIK İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 677 16 30-3856 Mail: vasfiye.isik@okan.edu.tr 2.

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: ELİF ÇİFTÇİOĞLU İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 677 16 30-3856 Mail: elif.ciftcioglu@okan.edu.tr

Detaylı

ISSN: YIL: 2 / SAYI: 4

ISSN: YIL: 2 / SAYI: 4 Editör Dr. Özcan BAYRAK Editör Yardımcıları Ar. Gör. Hasan KIZILDAĞ Uzm. Çiğdem ŞAHİN Kesit Akademi Dergisi (The Journal of Kesit Academy) uluslararası hakemli bir dergi olup yılda 4 kez yayınlanır. Kesit

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla /

ÖZGEÇMİŞ. Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Akfırat-Tuzla / ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: BURÇİN ARICAN ÖZTÜRK İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 677 16 30-3856 Mail: burcin.ozturk@okan.edu.tr

Detaylı

T.C. KAFKAS ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ DEKANLIĞI KARS SAYI : Öğretmenlik Uygulaması I

T.C. KAFKAS ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ DEKANLIĞI KARS SAYI : Öğretmenlik Uygulaması I Fakültemiz lisans programı Eğitim-Öğretim Yılı Uygulama Okulunun Mihralibey Ortaokulu Murat GÖKTAŞ Emrah ERTONGA 1.Grup Fakülte No Soyadı 140406002 SEMRA BAŞKUTLU 140406004 YAĞMUR LALE 140406005 MIZGİN

Detaylı

KADIN VE TOPLUMSAL CİNSİYET ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

KADIN VE TOPLUMSAL CİNSİYET ARAŞTIRMALARI DERGİSİ KADIN VE TOPLUMSAL CİNSİYET ARAŞTIRMALARI DERGİSİ YAZIM KURALLARI SAYFA YAPISI Cilt Payı: Cilt payı: 0 cm (Sol) Kenar Boşlukları: Üst-Alt-Sağ-Sol: 2 cm Kağıt: Letter, Genişlik 21.5 cm, Yükseklik 28 cm

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: AYFER ATAV ATEŞ İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 677 16 30-3856 Mail: ayfer.atav@okan.edu.tr

Detaylı

GİRİŞ Diş hekimliğinde Self-etch adezivler kullanım kolaylıkları ve düşük teknik sensitivitelerinden dolayı yaygın olarak kullanılmaktadır. Self-etch

GİRİŞ Diş hekimliğinde Self-etch adezivler kullanım kolaylıkları ve düşük teknik sensitivitelerinden dolayı yaygın olarak kullanılmaktadır. Self-etch Araştırma/ Research ŞENGÜN, Article YALÇIN, Makale Kodu/ Article code: 195 Makale Gönderilme Tarihi: 15.07.2009 Kabul Tarihi: 16.10.2009 YEDİNCİ JENERASYON ADEZİV SİSTEMLERİNİN DENTİNE MAKASLAMA BAĞLANMA

Detaylı

IN VITRO EVALUATION OF MICRO-SHEAR BOND STRENGTH OF THREE DIFFERENT SELF-ETCHING ADHESIVE SYSTEMS IN PRIMARY AND PERMANENT TEETH ENAMEL ÖZET

IN VITRO EVALUATION OF MICRO-SHEAR BOND STRENGTH OF THREE DIFFERENT SELF-ETCHING ADHESIVE SYSTEMS IN PRIMARY AND PERMANENT TEETH ENAMEL ÖZET SÜT VE DAİMİ DİŞ MİNESİNDE ÜÇ FARKLI KENDİNDEN PÜRÜZLENDİRİLMELİ ADEZİV SİSTEMİN MİKROMAKASLAMA BAĞLANMA KUVVETLERİNİN İN VİTRO OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ IN VITRO EVALUATION OF MICRO-SHEAR BOND STRENGTH

Detaylı

Ca(OH) 2 UYGULANDIKTAN SONRA FARKLI BEKLEME SÜRELERİNİN ADEZİVLERİN DENTİNE BAĞLANMA DAYANIMI ÜZERİNE ETKİSİ

Ca(OH) 2 UYGULANDIKTAN SONRA FARKLI BEKLEME SÜRELERİNİN ADEZİVLERİN DENTİNE BAĞLANMA DAYANIMI ÜZERİNE ETKİSİ Araştırma/ Research Article Ca(OH) 2 UYGULANDIKTAN SONRA FARKLI BEKLEME SÜRELERİNİN ADEZİVLERİN DENTİNE BAĞLANMA DAYANIMI ÜZERİNE ETKİSİ THE EFFECT OF DIFFERENT SETTING TIME AFTER APPLICATION OF Ca(OH)

Detaylı

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI TOPLANTI TARİHİ :20/12/2017 TOPLANTI SAYISI :2017/42 T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÖNETİM KURULU KARARLARI Enstitü Yönetim Kurulu 20/12/2017 Çarşamba günü Enstitü Müdürü Doç. Dr. Ali

Detaylı

KTÜ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI 5 MART DERS PROGRAMI

KTÜ FATİH EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI 5 MART DERS PROGRAMI 2+2-0 Öğr. Gör. Ali Kemal YILMAZ AD-15 15:30-19:30 2+2-0 Öğr. Gör. Murat TÜRKAN AD-15 08:30-12:30 Rehberlik 2-0-0 Yrd. Doç. Dr. Eşref NURAL AD-15 13:30-15:30 Doç. Dr. Vedat AYAN AD-15 Doç. Dr. Selami YÜKSEK

Detaylı

Arş.Gör.Dt.Pınar GÜL * Yrd.Doç.Dr. Nilgün AKGÜL *

Arş.Gör.Dt.Pınar GÜL * Yrd.Doç.Dr. Nilgün AKGÜL * Olgu Sunumu/ Case Report DİREKT FİBER ADEZİV KÖPRÜ UYGULAMALARI (İKİ OLGU SUNUMU) DIRECT FIBER REINFORCED ADHESIVE BRIDGE APPLICATIONS (TWO CASE REPORTS) Arş.Gör.Dt.Pınar GÜL * Yrd.Doç.Dr. Nilgün AKGÜL

Detaylı

DENTAL ADEZİVLER DENTAL ADHESIVES

DENTAL ADEZİVLER DENTAL ADHESIVES DENTAL ADEZİVLER DENTAL ADHESIVES Diğdem EREN * Özden ÖZEL BEKTAŞ * ÖZET 1995 yılında Bounocore, kompozit rezinlerin mine yüzeyine bağlanmasını sağlayan asit uygulama yöntemini tanıtmıştır. Daha sonra

Detaylı

Tablo 2 Üniversitelerde Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Dallar ve Kontenjanları*

Tablo 2 Üniversitelerde Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Dallar ve Kontenjanları* Üniversitelerde Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Dallar ve Kontenjanları Abant İzzet Baysal Üniversitesi 100111043 Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi 4 4 - - 100111088 Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi

Detaylı

Görevler: Görev Unvanı Görev Yeri Yıl Dok. Öğr. Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Görevler: Görev Unvanı Görev Yeri Yıl Dok. Öğr. Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Mustafa Murat KOÇAK Doğum Tarihi ve Yeri: 22.03.1977-Karabük E-mail: mmuratkocak@yahoo.com Telefon: 0372 2613404 Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Diş Hekimliği

Detaylı

OTOKLAV ĐLE STERĐLĐZASYONUN BĐR SELF ETCH ADEZĐVĐN DENTĐNE BAĞLANMA DAYANIMI VE MĐKRO SIZINTISI ÜZERĐNE ETKĐSĐ

OTOKLAV ĐLE STERĐLĐZASYONUN BĐR SELF ETCH ADEZĐVĐN DENTĐNE BAĞLANMA DAYANIMI VE MĐKRO SIZINTISI ÜZERĐNE ETKĐSĐ OTOKLAV ĐLE STERĐLĐZASYONUN BĐR SELF ETCH ADEZĐVĐN DENTĐNE BAĞLANMA DAYANIMI VE MĐKRO SIZINTISI ÜZERĐNE ETKĐSĐ EFFECT OF AUTOCLAVE STERILIZATION ON DENTIN SHEAR BOND STRENGTH AND MICROLEAKAGE OF A SELF

Detaylı

2014-DUS İLKBAHAR DÖNEMİ GENEL YERLEŞTİRME SONUÇLARINA GÖRE EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL)

2014-DUS İLKBAHAR DÖNEMİ GENEL YERLEŞTİRME SONUÇLARINA GÖRE EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL) EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR () 102911011 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ AĞIZ, DİŞ VE ÇENE CERRAHİSİ 1 1 0 62,91719 62,91719 102911074 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ ÇOCUK

Detaylı

TARIM MAKİNALARI BİLİMİ DERGİSİ

TARIM MAKİNALARI BİLİMİ DERGİSİ ISSN 1306-0007 TARIM MAKİNALARI BİLİMİ DERGİSİ (Journal of Agricultural Machinery Science) 2013 CİLT (VOLUME) 9 SAYI (NUMBER) 3 Sahibi (President) Tarım Makinaları Derneği Adına (On Behalf of Agricultural

Detaylı

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ AKADEMİK YAKLAŞIMLAR DERGİSİ YAZIM KURALLARI

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ AKADEMİK YAKLAŞIMLAR DERGİSİ YAZIM KURALLARI İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ AKADEMİK YAKLAŞIMLAR DERGİSİ YAZIM KURALLARI 1. Dergiye gönderilen makaleler, 6.000 12.000 (en fazla 30 sayfa) kelimeden oluşmalıdır. Kitap incelemeleri

Detaylı

ULUSLARARASI HAKEMLİ DERGİLERDE YAYIMLANAN MAKALELER. 1- Guler AU, Kurt S, Kulunk T. Effects of various finishing procedures on the staining of

ULUSLARARASI HAKEMLİ DERGİLERDE YAYIMLANAN MAKALELER. 1- Guler AU, Kurt S, Kulunk T. Effects of various finishing procedures on the staining of ULUSLARARASI HAKEMLİ DERGİLERDE YAYIMLANAN MAKALELER 1- Guler AU, Kurt S, Kulunk T. Effects of various finishing procedures on the staining of provisional restorative materials. J Prosthet Dent 2005;93(5):453-8.

Detaylı

Ders Kodu : İOÖ403 Ders Adı Öğretim Elemanı

Ders Kodu : İOÖ403 Ders Adı Öğretim Elemanı Ders Kodu İOÖ403 Ders Adı ARAŞTIRMA PROJESİ I Doç. Dr. Cemal AKÜZÜM Sınıfı 4 Alış/Ö. t 1 270001 EZGİ BALTA Zorunlu/ 2 270005 YASEMİN BİNGÖL Zorunlu/ 3 2700 KÜBRA YAMAN Zorunlu/ 4 270019 VEYSEL FERİT NERGİZ

Detaylı

SINIF-V HİBRİD KOMPOZİT REZİN RESTORASYONLARIN MİKROSIZINTI DÜZEYLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

SINIF-V HİBRİD KOMPOZİT REZİN RESTORASYONLARIN MİKROSIZINTI DÜZEYLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI ARAŞTIRMA BALIKESİR SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ / BALIKESIR HEALTH SCIENCES JOURNAL SINIF-V HİBRİD KOMPOZİT REZİN RESTORASYONLARIN MİKROSIZINTI DÜZEYLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI COMPARİSON OF MİCROLEAKAGE LEVELS

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: GÜLŞAH YENİER İletişim Bilgileri: Adres: Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 677 16 30-3856 Mail: gulsah.yenier@okan.edu.tr

Detaylı

Günlük Tüketilen Yiyecek ve İçeceklerin Mine Yüzeyi Ve Dolgu Materyalleri Üzerindeki Etkisinin. Yardımcı Araştırıcı, 2003.

Günlük Tüketilen Yiyecek ve İçeceklerin Mine Yüzeyi Ve Dolgu Materyalleri Üzerindeki Etkisinin. Yardımcı Araştırıcı, 2003. Adı Soyadı: ALP ERDİN KOYUTÜRK Doğum Tarihi: 09 Şubat 1975 Öğrenim Durumu: ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Y. Lisans Diş Hekimliği Fakültesi Hacettepe Üniversitesi

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Periodontoloji Anabilim Dalı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Periodontoloji Anabilim Dalı ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: SERPİL MELEK ALTAN KÖRAN İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 6771630-3856 Mail: serpil.koran@okan.edu.tr

Detaylı

GC Türkİye. Kış. Kampanyaları

GC Türkİye. Kış. Kampanyaları GC Türkİye Kış Kampanyaları 2012-2013 G-ænial G-ænial Bond Görünmez Estetik restorasyonlar yaratma sanatı Tek aşamalı, çift seçenekli bonding ister mineyi asitle, ister direkt uygula Eşsiz Bir kompoziyon:

Detaylı

Yerel Yönetim - Harcama. Yerel Yönetim - Varlık Muhasebesi. Abdullah YAZICI. Yerel Yönetim - Harcama. Adem ÇORUH. Yerel Yönetim - Harcama

Yerel Yönetim - Harcama. Yerel Yönetim - Varlık Muhasebesi. Abdullah YAZICI. Yerel Yönetim - Harcama. Adem ÇORUH. Yerel Yönetim - Harcama Kullanıcı Birim-Sayfa Grubu Yetkileri Kullanıcı Adı Soyadı Birim Yetkileri Sayfa Grup Yetkileri Abdulkadir UZUNOĞLU Abdullah YAZICI Adem ÇORUH Adem TÜYLÜOĞLU Rize Plan Proje Yatırım ve İnşaat Müdürlüğü

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Özlem ÇÖLGEÇEN

Yrd. Doç. Dr. Özlem ÇÖLGEÇEN 1 Yrd. Doç. Dr. Özlem ÇÖLGEÇEN ÖZGEÇMİŞ VE YAYINLAR LİSTESİ PROTETİK DİŞ TEDAVİSİ ANABİLİM DALI, İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ, İZMİR, TÜRKİYE 1 YRD. DOÇ. DR. ÖZLEM ÇÖLGEÇEN Addres : İzmir Katip Celebi

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: AYGÜL SEVDA ATALAY ONUR. İletişim Bilgileri:

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: AYGÜL SEVDA ATALAY ONUR. İletişim Bilgileri: ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: AYGÜL SEVDA ATALAY ONUR İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 6771630-3856 Mail: sevda.atalay@okan.edu.tr

Detaylı

Bu sayının Hakemleri

Bu sayının Hakemleri Bu sayının Hakemleri Prof. Dr. Ramazan Altıntaş (Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) Prof. Dr. Ahmet Turan Aslan (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi) Doç. Dr. Osman Aydınlı (Gazi Üniversitesi

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: SiBEL KAYAALTI YÜKSEK İletişim Bilgileri: Adres: İstanbul Okan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 34959 Akfırat-Tuzla / İSTANBUL Telefon: 0 (216) 6771630-3856 Mail: sibel.kayaalti@okan.edu.tr

Detaylı

A4. Özsezer E, Inan U, Aydın U. In vivo evaluation of ProPex electronic apex locator. J Endod 2007; 33(8): 974 977.

A4. Özsezer E, Inan U, Aydın U. In vivo evaluation of ProPex electronic apex locator. J Endod 2007; 33(8): 974 977. ESERLER A. Uluslararası hakemli dergilerde yayımlanan makaleler : A1. Taşdemir T, Aydemir H, İnan U, Ünal O. Canal preparation with Hero 642 rotary NiTi instruments compared with stainless steel hand K-file

Detaylı

Yüzey Suları Çalışma Grubu

Yüzey Suları Çalışma Grubu Yüzey Suları Çalışma TÜRKİYE ULUSAL HİDROLOJİ KOMİSYONU TUHK BAŞKANI: Dr. BÜLENT SELEK ÜNİVERSİTELER TEMSİLCİSİ: Prof. Dr. HAFZULLAH AKSOY Çalışma Grupları Üye Adı-Soyadı Görevi Çalıştığı Kurum Prof. Dr.

Detaylı