Sayfa Editörü: Musa TEKTAÞ. ADANA (322) A.Þemsettin ATEÞ. Bizim Repro (312) A.Hulûsi KÖMÜRCÜ Ýsmail PALAKOÐLU

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Sayfa Editörü: Musa TEKTAÞ. ADANA (322) 457 66 54 A.Þemsettin ATEÞ. Bizim Repro (312) 231 26 72 A.Hulûsi KÖMÜRCÜ Ýsmail PALAKOÐLU"

Transkript

1 Somuncu Baba 56 Haziran/2005 Ýçindekiler Gülþenin Solmayan Gülü Hacý Naciye Ateþ Hanýmefendi Dört Kapý Kýrk Makam Ýslam da Bilim 38 8 O'na Adanmýþ Vakýf Ýnsanlar Vakýf Kültürümüz ve Vakfiyelerimiz Hizmet Et ki Himmet Bulasýn TEKNÝK HAZIRLIK DAÐITIM ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI ADINA HALKLA ÝLÝÞKÝLER Somuncu Baba ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ Bekir SARI Sayfa Editörü: Musa TEKTAÞ DPP Aylýk, Kültür-Edebiyat ve Araþtýrma Dergisi Grafik / Tasarým: Serkan ÖZTÜRK ADANA (322) A.Þemsettin ATEÞ Þükrü ÞAHÝN Dizgi: Muharrem AKIN RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Þahin KARATAÞ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý nýn Yayýn Organýdýr. GENEL YAYIN YÖNETMENÝ Tashih: Ýbrahim ÞAHÝN Bizim Repro (312) A.Hulûsi KÖMÜRCÜ Ýsmail PALAKOÐLU Arþiv: Mehmet GÜNDÜZALP Yerel Süreli ISSN: YIL:12 SAYI:56 Haziran 2005 Basým Tarihi: 01 Haziran 2005 YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜR Ahmet DEMÝR BASIN YAYIN VE TANITIM Melek ATALAY ABONE Adem ÖZYILMAZ REKLAM Ahmet KARACA - Ali KARABACAK Ýbrahim GÖKMEÞE- Mustafa KÖSEOÐLU KAPAK Serkan ÖZTÜRK BASIM-YAYIM-DAÐITIM-PAZARLAMA VÝSAN Ýktisadi Ýþletmesi Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No: Darende / MALATYA Tel:(422) Fax:(422) http// BASKI Büyük Sanayi Cad. Alibey Ýþhaný No: 99/1 Ýskitler/ANKARA Poyraz Ofset (312) Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý Mesuldür Kaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir. AMASYA (358) ANKARA (312) BURSA (224) ÇAYCUMA (372) G.ANTEP (342) GÖLCÜK (532) GEREDE (533) ÝSTANBUL (216) ÝZMÝR (535) ÝSKENDERUN (326) KAYSERÝ (352) Ýrtibat Telefonlarý K.MARAÞ (344) ELBÝSTAN (532) KARABÜK (542) KONYA (535) MALATYA (536) MERSÝN (324) OSMANÝYE (328) SAKARYA (264) SAMSUN (362) SÝVAS (346) TOKAT (356) TURHAL (356) Somuncu Baba 3

2 Ey þehîd-i pâk-dil hep ins ü cin aðlar sana Serteser mâtem tutup kevn ü mekân aðlar sana Terk edip gitdin bu ilden yârýný yârânýný Gam çekip yârân u yârýn her zaman aðlar sana Âþiyân-ý fânîyi þöyle koyup bî-derk ile Sen bekâ buldun bu fânî âþiyân aðlar sana Her yaný bend eylemiþdi hüsn-i hâlin ey melek Âleme hicrin bekâ verdi cihân aðlar sana Herkesin gönlünde yapmýþdýn muhabbetden ribât Firkatýn zehriyle hep pîr ü civân aðlar sana Azm edince vasla cân hâk-i vücûdun çün bu hâk Sînesin çâk eyledi ol bî-gümân aðlar sana Çekdi zahmet bâðbân hüsnün bâðýndan gül dere Kim hazân aldý gülün gül bâðbân aðlar sana Firkatýnla kan döken ancak ki Hulûsî deðil Devr edip döndükçe bu devr ü zaman aðlar sana Sad hezârân âferîn olsun yürü sâat sana Dilde olmuþ hem-demim rûz u leyâl tâat sana Zikr ü fikrin dilde dostun ismi olmuþ dembedem Yok ki bir lahza aceb ârâm ile râhat sana Dâr-ý dünyâda vü ukbâda dahi zikr-i Hudâ Etmeðe ihsân ede Mevlâ vere tâkat sana Hak inâyâtýný gör kim Yûsuf'u yâr eylemiþ Cümleten vâreste olmuþ kýldýðýn hâcet sana Þim(di)den geri enîsindir o þâh-ý kiþverin Her günün yâr ile olmak(dýr) olup âdet sana Bu Hulûsî hâline hayrân olup âhir senin Kim tahayyürde kalýr câný anýn gâyet sana Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (KS) * * * 6 Somuncu Baba 7

3 lerini iþaret eden, çok sayýda Kur'ân âyeti ve Peygamberimizin hadisleriyle karþýlaþýrýz. Bunlardan birkaçýný bu vesile ile hatýrlayabiliriz. Araþtýrma Prof. Dr. Nesimi Yazýcý * Günümüzün inanan insanýna düþen, geçmiþin bu güzel örneklerini öðrenmek, sonra da bu örnekleri yaþadýðýmýz zaman ve mekânýn gereklerine uygun olarak geliþtirmek, yenilerini kurmaktýr. Bu alanda çok da gerilerde olmadýðýmýzýn delili, etrafýmýzda her gün bir yenisi ile karþýlaþtýðýmýz yardým kurumlarýdýr. Vakýf Kültürümüz ve Vakfiyelerimiz Esat Ersebük, Medeni Hukuk, Baþlangýç ve Þahsýn Hukuku adlý eserinde (Ýstanbul, 1938, c. I, s. 298) þu cümleye yer veriyor: "Osmanlý Ýmparatorluðu devrinde pek büyük bir inkiþâfa mazhar olan vakýflar sayesinde bir adam vakýf bir evde doðar, vakýf bir beþikte uyur, vakýf mallarýndan yer ve içer, vakýf kitaplarýndan okur, vakýf bir mektepte hocalýk eder; vakýf idaresinden ücretini alýr ve öldüðü zaman kendisi vakýf bir tabuta konur ve vakýf bir mezarlýða gömülürdü. Bu suretle beþerî hayatýn bütün icaplarýný ve ihtiyaçlarýný vakýf mallarla temine pek âlâ imkân vardý". Þüphesiz bu cümle, vakýf müessesesinin Osmanlýlar döneminde kazanmýþ olduðu geniþliði göstermesi bakýmýndan, son derece dikkat çekicidir. Gerçekten de Osmanlýlarýn hâkimiyetlerinin devam ettiði uzun yüzyýllar boyunca atalarýmýz, bir kýsmý bugünkü sýnýrlarýmýzdan yüzler ve hatta binlerce kilometre uzakta kalmýþ yerlerde, hayatýn dikkatlerden en uzak alanlarý da dâhil olmak üzere; iyilik, güzellik, doðruluk ve nihayet en önemlisi inançlarýný aksiyona çevirme yolunda, son derece de zengin ve çeþitli vakýf örnekleri ortaya koymuþ bulunmaktadýrlar. Vakfý tanýmlamak isteyenler; Yüce Allah'ýn rýzasýný kazanmak amacýyla ve O'nun kullarýnýn herhangi bir ihtiyacýný gidermek üzere, taþýnýr veya taþýnmaz mallarýndan bir kýsmýný ebedî olarak ayýrýp, bunu bir hukukî iþlem haline getirmeye, vakýf diyorlar. Burada kurulan müesseseye bir bütün olarak vakýf denildiði gibi, bu amaçla ayrýlan maddî imkâna (akar) ve bu imkânla gerçekleþtirilmesi hedeflenen hizmete, çalýþtýrýlmasý arzulanan müessese veya yapýlmasý istenen iþe de (müessesât-ý hayriyye veya hayrat) vakýf denilebilmektedir. Yardým Müesseseleri Müslüman topluluklarýn hepsi vakýf kurma yönünde çaba sarf etmiþlerdir. Bu alanda Müslüman Türklerin ise, daha Karahanlýlar döneminde Tamgaç Buðra Karahan Ýbrahim ( )'den baþlamak üzere, çok özel bir yerleri bulunmaktadýr. Ýslâm dünyasýnýn her parçasýnda ve bütün dönemlerinde deðiþik örnekleri görülen, bazý coðrafya ve devirlerde ise özellikle artan Ýslâm vakýflarýnýn kaynaðý/menþei konusu da bazý tartýþmalara sebep olmuþ, bu alanda farklý görüþler ortaya konmuþtur. Nihayet bu müessesenin çekirdeði Ýslâm öncesi eski Arap adetlerinde, Bâbil hukukunda aranmýþtýr. Vakfýn menþeinin Roma veya Bizans hukukunda bulunabileceði, Budistlerin benzer kurumlarýnýn Ýslâm vakýflarýna kaynaklýk etmiþ olabileceði ileri sürülmüþtür. Bizim kanaatimize göre vakýflar da dâhil olmak üzere, Ýslâm toplumlarýnda kurulmuþ ve geliþmiþ bütün müesseselerin kaynaðýnýn, öncelikle Ýslâm'ýn kendisinde aranmasýnýn gerektiðidir. Böyle olunca karþýmýzda, mü'minlere vakýflarýn hedef- "Ýyilik ve (Allah'ýn yasaklarýndan) sakýnma üzerinde yardýmlaþýn, günah ve düþmanlýk üzerinde yardýmlaþmayýn" (Mâide, 2); "Sevdiðiniz þeylerden (Allah yolunda) harcamadýkça (en) iyiye eremezsiniz. Her ne harcarsanýz Allah onu hakkýyla bilir" (Âl-i Ýmrân, 92); "Allah yolunda harcayýn. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayýn. Her türlü hareket ve davranýþýnýzda dürüst olun, çünkü Allah dürüstleri sever" (Bakara, 195); "Herkesin yöneldiði bir yönü (tutumu) vardýr. O halde (ey mü'minler) siz de hayýr iþlerine koþun" (Bakara, 148); ve Peygamber Efendimiz'in çok bilinen bir hadisi; "Üç kiþi müstesna, ölenin amel defteri kapanýr. Bunlar; Sadaka-i Câriye (devam eden bir hayýr), kendisinden faydalanýlan bir ilim ve kendisine dua eden hayýrlý bir evlat býrakanlardýr". Müslümanlar, toplumda yardýmlaþmanýn gerekli olduðunu, Kur'ân-ý Kerîm'in bunlar ve diðer âyetleriyle, birini örnek olarak verdiðimiz Hz. Peygamber'in çok sayýdaki hadisi vasýtasýyla öðrendiklerinde, ayrýca bunun lüzumunu da bizzat hissettiklerinde, bu prensipleri yaþanýlýr gerçekler haline getirme arzusunu duymuþlardýr. Ýþte bu noktada karþýlarýnda, bazýlarý geçmiþ ve bir kýsmý da o sýrada yaþamakta olan insan topluluklarýnýn kurduklarý yardýmlaþma müesseselerini bulmuþlardýr. Yani Ýslâm'ýn özünde varolan prensiplere hayat vermek istedikleri zaman, bunlarýn örnekliðinden faydalanmýþlardýr. Böylece kaynaðýn þekillenmesi, geçmiþ tecrübe birikimlerinden belirli ölçülerde faydalanýlarak gerçekleþtirilmiþtir. Bunu bir örnekle daha anlaþýlýr hale getirmek gerekirse, Bahaeddin Yediyýldýz Hoca'nýn naklettiði Jacques Berque'in mükemmel bir tasvirini verdiði Kayravan Camii'ni hatýrlayabiliriz: "...Ukbe b. Nafi tarafýndan kurulan Kayravan Camii, birçok kültürün muhtelif unsurlarýný ihtiva ediyordu. Kayravan'ýn ikinci kurucusu Yezid zamanýndan itibaren, bina þekil deðiþtirdi. Mýsýr'dan alýnmýþ olup, mihrabýn iki yanýnda bulunan somaki mermerden iki kýrmýzý direk hâlâ hayranlýkla seyrediliyor. Saatin altýn rakkasý Bizans Patriði'nin hediyesi. Daha sonra camiye yalancý mermerden süslemeler, iþlenmiþ tahta panolar, gösteriþli avizeler ekleniyor. Malzeme ve iþ gücü her yandan akmaktadýr. Cami nihayet Roma, Grek ve Arap sütun baþlýklarý müzesi haline geliyor. Bütün bunlara, Mezopotamyalý sanatkârlarýn iþlediði mozaikler, Endülüs'ün çok renkli üslubuyla, Afrika'nýn sevdiði daha sade tek renkli üslubun yan yana bulunduðu çini karolar ilave ediliyor. Bir derleme zenginliði, bir yýðma ihtiþamý ve bununla birlikte tam bir bütünlük". Farklý kültür ve medeniyetlere ait unsurlardan faydalanýlarak meydana getirilmiþ olan Ýslâm'ýn bu muhteþem mabedinin menþei, acaba nerede aranmalýdýr?.. Nihayet mükemmel bir þiiri düþünelim. Kelimeler o dili kullanan herkesin malý, isteyen istediði kadar kullanabilir. Ama þaheser derecesine eriþmiþ bir þiir, örnek olarak Ýstiklâl Marþý'mýz veya Süleymaniye'de Bayram Sabahý kimin malýdýr ve onun kaynaðý nerede aranmalýdýr? Bu sebeple vakýflarla ilgili olarak da kaynaðýn dýþarýda aranmasý deðil, ancak bu kaynaðýn hayat bulmasýnda, þekillenmesinde muhtelif etkilerden bahsetmek gerekir ki, bu da bütün müesseseler, bütün medeniyetler, mükemmele giden yoldaki bütün eserler için geçerli bir husustur. Vakýf kuran kiþiye vâkýf denilmektedir. Ýslâm Hukuku'na göre; vâkýfýn her þeyden önce, mülkiyetine sahip bulunduðu bir malý vakfetmesi gerekmektedir. Ayrýca bu kiþinin vakýf kurma yetkisine sahip (ehil), hür, âkil ve balið (ergin) olmasý gibi niteliklere sahip bulunmasý istenmektedir. Vakfiyeler Vâkýflarýn resmî bir akit olarak düzenledikleri vakýf senetleri, vakfiyeler de belirli formlarda olurdu. Farklý yazý malzemesi üzerine, yerine göre bir sayfadan yüzlerce sayfaya kadar uzunlukta olabilen vakfiyeler, daima þu esaslar üzerine tanzim edilmiþlerdir: 1- Bir veya birden fazla kadý'nýn veya onun yetkisine sahip kiþinin, hatta bazen dönemin sultanýnýn tasdik yazýlarý, imzalarý ve mühürleri. 2- Vâkýfýn, Allah'a hamd, Peygamber'imize salâvat duygularýný ifadesinden sonra, dünyanýn tasvirini yaptýðý ve bu durumda kendi hayat anlayýþýný açýkladýðý, nihayet kurmuþ olduðu vakýf müessesesinin gerekçelerini anlattýðý bir giriþ bolümü. 3- Vakýf kurucusunun kendisi hakkýnda bilgi verdiði bir kýsým. 4- Allah'ýn kullarýna hizmet amacýyla kurulmuþ olan müessesenin iþleyiþini saðlamak üzere ayrýlmýþ olan taþýnýr/taþýnmaz mallarýn ayrý ayrý sayýldýðý bölüm. 5- Hizmetin ne þekilde yürütüleceði, çalýþacak veya faydalanacak kiþilerin nitelikleri, alacaklarý ücretlerin miktarý 8 Somuncu Baba 9

4 ve bunlarla ilgili olabilecek konularýn yer aldýðý bir kýsým. 6- Vakýfla ilgili olarak Ýslâm hukukçularýnýn görüþlerinin aktarýldýðý bölüm. 7- Dünya durdukça durmasý ve vâkýf tarafýndan belirlenen hizmetlerin deðiþtirilmeden devam etmesi amacýyla kurulmuþ olan müessesenin çalýþma düzenini deðiþtirecek, bozacak veya tamamen ortadan kaldýrmak isteyeceklere karþý lanet cümleleriyle, vakfiyenin düzenlenme tarihi ve þahitlerin isimleri. Vakýf hizmetlerinin hayatýn, en az dikkat çeken bölümleri de dâhil olmak üzere, bütün alanlarýný içermiþ olduðunu ifade etmiþtik. Bunlardan bazýlarýný hatýrlamamýz, müesseseyi daha iyi deðerlendirmemize imkân verecektir. Osmanlýlar döneminde hemen bütün cami ve mescitler, hayýrsever Müslümanlar tarafýndan vakýf eserleri olarak kurulmuþ, varlýklarýnýn ve hizmetlerinin devam edebilmesi için tahsis edilen vakýf gelirleriyle devamlýlýklarý saðlanabilmiþtir. Cami ve mescitlerin, her zaman yalnýzca namaz kýlýnan binalar olarak da düþünülmemeleri gerekir. Bilindiði gibi geçmiþte mabet ve mektep, çoðu defa ayrýlmaz bir bütünü oluþtururlardý. Böylece geçmiþin okullarý olan medreseler, camiler yanýnda vakýf eserler olarak kurulduklarý gibi, ayrý inþa edilen medreselerde de mescitler bulunurdu. Yine merkez cami olmak üzere birçok vakýf tesisinde; imaret, kütüphane, hastahane, hamam, arasta/çarþý, han/kervansaray, muvakkithane, meþruta/binalar, çeþme, sebil ve diðer bazý hizmet birimleri yer alabilir ve kendileri için tahsis edilmiþ maddî imkânlarýn harcanmasýyla, vakfiyelerinde belirlenen þartlara uygun olarak hizmet verirlerdi. Hatta bu gibi organize vakýflar, birer hizmetler kompleksi ve sosyal teþkilâtlar bütünü olarak külliye þeklinde isimlendirilirlerdi ki, Osmanlý toplumunda bunlarýn çok sayýda örnekleri hemen her þehirde ortaya çýkmýþtý. Yüzyýllarca kurulduklarý düzen üzere varlýklarýný koruyan vakýf külliyelerimizin önemli bir kýsmý, bazen hizmet alanlarý, zamanýn þartlarýna uymak için deðiþmekle birlikte, hâlâ varlýklarýný korumaktadýrlar. Osmanlý vakýf kurucularýnýn, dinî hayatý ilgilendiren diðer bazý vakýflarýný da, þu þekilde sýralayabiliriz. Ramazan aylarýnda iftarlarda fakirlere ve öðrencilere yemek ve þerbet daðýtýlmasý, Kurban bayramlarýnda kurbanlar kesilerek etlerinin ihtiyaç sahiplerine verilmesi, her sene 10 Mustafa'de aþure daðýtýlmasý, Hz. Peygamber'in doðum gününde mevlid törenleri düzenlenmesi... için kurulan vakýflar. Osmanlý medreselerinin tamamýnýn vakýf kuruluþlar olduðunu ifade etmiþtik. Medrese vakfý kuranlar, çeþitli þekillerde eðitim-öðretimi desteklerken, ilkbahar gibi uygun mevsimlerde öðrencilerin geziye gidebilmeleri için de imkânlar ayýrmýþlar, seyir-baha adý altýnda gezi masraflarýnýn karþýlanmasýný temin etmiþlerdir. Çok Yönlü Hizmetler Ýçin Vakfiyeler Geçmiþte vakýf kurucularý, günümüzde devletin veya belediyelerin üstlendikleri birçok hizmeti kendi çalýþma alanlarý içerisine almýþlardý. Nitekim bir örnek olarak Bahaeddin Yediyýldýz'ýn muhtelif makalelerinde bilgi verdiði, Ýsmet Kayaoðlu Hocamýzýn da tamamýný neþretmiþ bulunduðu Dârussaâde Aðasý Beþir Aða'nýn 1745 tarihli vakfiyesini hatýrlayabiliriz. III. Ahmed döneminde 1717'den baþlamak üzere yaklaþýk otuz sene dârussaâde aðalýðý yapmýþ olan Beþir Aða, çok yönlü hizmetleri içeren zengin bir vakýf kurmuþtu. Vakfiyesinden öðrenildiðine göre, Osmanlý Ýmparatorluðu'nun bazý þehirlerinin ve özellikle de baþkent Ýstanbul'un tahýl ihtiyacý Karadeniz sahillerinde kýyýsý olan Balkan bölgelerinden temin edilmekte ve deniz yolundan taþýnmakta idi. Beþir Aða günümüzde Romanya'da bulunan Sünne (Sulina)'den yapýlmakta olan deniz taþýmacýlýðýný emniyete almak için tedbirler almýþtý. Burada Beþir Aða'nýn mülk topraklarý bitiþiðinde bulunan boðazýn geçiþi son derece güçtü. Fýrtýnalý günlerde ve karanlýk gecelerde yolcu ve erzak yüklü gemiler bu boðazda karaya oturuyorlardý. Buraya bir fener yapýlmasýnýn çok yararlý olacaðýný, bölge ahalisi ve orada çalýþan gemiciler ifade etmiþlerdi. Bunun üzerine Beþir Aða bu boðaza bir fener, bir kale ve bir de vakýf personeli ile birlikte bölgenin fakir fukarasýnýn yemek yiyeceði imaret yapýlmasýný þart koþmuþtu. Beþir Aða Ziþtovi'de de bir kütüphane kurmuþ ve içerisine yeterli sayýda çok deðerli eserler koymuþtu. Beþir Aða, kendisinden önce baþkalarý tarafýndan inþa ettirilmiþ ve þimdi hiçbir geliri bulunmayan veya yeterli akarý olmayan bazý müesseselere de vakfýndan pay ayýrmýþtý. Bunlar Hacý Ýsmail Aða'nýn Ýsmail Geçidi kasabasýnda yaptýrdýðý çeþme, Milas'ýn Sarýcaçiftlik köyünde Veli Aða'nýn inþa ettirdiði cami idi. Ýstanbul'da Edirne Kapý yanýnda Atik Ali Paþa Mahallesi'nde yeni inþa ettirdiði imaretin çalýþtýrýlmasý da vakýf gelirlerinden karþýlanacaktý. Beþir Aða, kurduðu ve desteklediði tesislerin kendisince belirlenen þartlar dâhilinde çalýþtýrýlabilmesi için, yüz ölçümü belirtilmemiþ olmakla birlikte, gösterilen sýnýrlarýndan, çok geniþ bir alaný içerdiði kolaylýkla anlaþýlan Sünne'deki arazisini ve Kili kasabasýndaki topraklarýný vakfetmiþti. Ayrýca burada vakfa gelir temin etmesi için dört mahzen, dört büyük ambar, evler inþa ettirmiþ, altý adet de tonbâz diye isimlendirilen gemi yaptýrmýþtýr. Bunlar yanýnda Ýstanbul'da da bazý gelir kaynaklarý vakfýn giderlerini karþýlamak üzere ayrýlmýþtýr. Sayýlan bu akardan elde edilen gelirle vakýf tesislerinin bakým ve muhafazasý gerçekleþtirilecek, kuruluþlardaki görevlilerin maaþlarý ödenecektir. Vakfiyede gösterilen baþlýca görevliler þunlardýr: Sünne boðazýndaki feneri yakacak üç kandilci, kalenin ve ayný zamanda bölgenin emniyetini saðlayacak bir dizdarla birlikte, bir topçu, bir kapýcý, bir bayraktar ve on yedi muhafýz. Buradaki imarette çalýþacak iki aþçý, bir sucu. Vâkýf, Sünne limanýna uðrayacak gemileri kontrol etmek üzere bir reis ve ihtiyaç duyan gemileri tamir etmek üzere ayrýca üç kiþi görevlendirmiþti. Burada ayrýca vakfýn bu bölümünün mütevellisi Ýshak Aða da hizmet verecekti. Sayýlanlara Hacý Ýsmail Aða'nýn yaptýrdýðý çeþme için iki görevli, Milas'taki Veli Aða'nýn yaptýrdýðý cami için bir hatip, bir imam, bir kayyum, bir devirhan, bir sucu, bir onarýmcý ve bir nazýr, G Ziþtovi'deki kütüphane için bir kütüphaneci, bir Kur'ân öðreticisi ve bir de dersiam eklenmekteydi. Atik Ali Paþa Mahallesi'ndeki imarette ise iki aþçý, bir sucu, bir vekilharç, bir baþeski görev yapacaktý. Nihayet bütün vakfý yönetmek üzere Ýstanbul'da bir mütevelli bulunacaktý. Görüldüðü gibi Beþir Aða, Allah'ýn hoþnutluðunu kazanma yolunda helal kazancýndan çok büyük meblaðlarý, birbirinden farklý alanlar ve mekânlardaki hizmetlere ayýrmýþtý. Sonuç Bütün bunlardan sonra bu küçük yazýmýzý þöylece baðlayabiliriz. Atalarýmýz yapmalarý gerekeni yapmýþtýr. Günümüzün inanan insanýna düþen, geçmiþin bu güzel örneklerini öðrenmek, sonra da bu örnekleri yaþadýðýmýz zaman ve mekânýn gereklerine uygun olarak geliþtirmek, yenilerini kurmaktýr. Bu alanda çok da gerilerde olmadýðýmýzýn delili, etrafýmýzda her gün bir yenisi ile karþýlaþtýðýmýz yardým ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI enel Merkezi Malatya'nýn Darende ilçesinde olan vakýf, kurulduðu 1986 yýlýnýn ilk günlerinden beri hizmet ve faaliyetlerine buradan yön vermektedir. Osman Hulûsi Efendi'nin arzu ettiði ve planladýðý hizmetleri gerçekleþtirmek, ebedileþtirmek amacýyla kurulan vakýf memleketin kalkýnmasýný ve toplumun aydýnlanmasýný kendine amaç edinmiþtir. Baþkanlýðýný H. Hamidettin ATEÞ Beyefendi'nin yürüttüðü vakfýn K.Maraþ'ta þubesi, Mersin, Kayseri, Karabük ve Elbistan'da da temsilcilikleri mevcuttur. Hizmet alaný ise Darende aðýrlýklý, ama tüm Türkiye'yi kapsayan bir çizgidedir. Vakfýn Gayesi Bilgili ve aydýn gençlerin yetiþmesine katkýda bulunmak, Gücü yetmeyen öðrencilere burs saðlayarak eðitim eþitsizliðini ortadan kaldýrmak. Ýlmi araþtýrmalar yapmak ve yaptýrmak. Tarihi eserlerin onarýmýný gerçekleþtirmek ve korunmasýný saðlayarak gelecek kuþaklara aktarmak. Sosyal yardýmlarýyla ve saðlýk hizmetleriyle topluma faydalý olmak. Kültürel ve sosyal faaliyetlerle toplumun kaynaþmasýna ve geliþmesine vesile olmak. kurumlarýdýr. Allah'ýn imkân sahiplerimizin gönüllerine bu duyguyu daha fazla düþürmesi, samimi temennimizdir. * Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Öðretim Üyesi 10 Somuncu Baba 11

5 Allah'ýn kullarýnýn hiçbir þeyine muhtaç olmadýðý ortadadýr. Ama O, mahlukatýna yapýlacak olan hayýr ve yardýmý kendine izafe ederek konunun önemine dikkat çekmiþ ve insanlarý buna teþvik etmiþtir. Buna göre Allah'ýn yarattýklarýna yardým, adeta O'na yardým demektir. Onlarý sevip saymak, onlarýn yaratýcýsýný sevip saymaktýr. O'na Hasbeten lillah: Karþýlýk beklemeden, Allah rýzasý için yapýlan iþler için kullanýlan bu ifade de 'Fî sebîlillah' deyimi ile paralellik arzetmektedir. Kendini hiçbir beklentisi olmadan ve isteyerek insanlýða hizmete adayan kimseler için 'hasbî insan' yapýlan iþe 'hasbî iþ' ve 'hasbîlik' 9 denmiþtir. Vakýf insan öyle bir hizmet ehlidir ki, onun hali, uzun yollar boyunca binbir canlýya, insana, hayvana, aðaca, güle, sünbüle, bülbüle hayat vererek akýp giden ýrmaða benzer. Bu ýrmaðýn varacaðý menzil de Yüce Yaratýcýnýn ebedî vuslat deryasýdýr." Vakýf ve Vakýf Ýnsan Tanýmý Sözlükte, tasarruftan alýkoymak, habsetmek anlamýna gelen vakýf terim olarak, bir mülkün menfaatini insanlara tahsis edip, aslýný ebediyyen Allah'ýn mülkü hükmünde olmak üzere, mülk edinme ve edindirmekten alýkoymaktýr. 1 Tanýmdan da anlaþýlacaðý üzere vakýf, mülkün/servetin insanlarýn yararýna kullanýlmak üzere Allah yoluna adanmasýdýr. Dolayýsýyla insan yararýna olmayan ve Allah'ýn ölçülerine uymayan iþlerde vakýf söz konusu deðildir. Buna göre Kur'ân'ýn ifadesiyle "Biz Allah'a aidiz ve O'na döneceðiz" 2 diyen her müslüman malý ve canýyla bir anlamda vakýftýr. Bu nedenle müslümanýn aklý, malý, caný, namusu ve dininin dokunulmazlýðý vardýr ve bunlarýn hepsi son derece saygýn ve deðerlidir. Yeryüzünün en önemli ve en eski mabedi olan Ka'be'nin Hz. Adem tarafýndan inþa edildiði 3 ve onun Allah'ýn Evi Adanmýþ Vakýf Ýnsanlar Prof. Dr. Ali Akpýnar* olarak isimlendiriliþi düþünülürse, ilk vakfýn ilk insanla baþladýðý ve ibadet temeline dayandýðý kolayca anlaþýlýr. Onun için Ýslam hukukçularý, vakýfta kurbeti, yani vakfýn Allah'ýn hoþnutluðunu kazanarak O'na yakýn olma arzusu ile yapýlmýþ olmasýný vakfýn temel þartý saymýþlardýr. 4 Dilimizde þöhret bulan þu deyimler, insan olarak her þeyimizi Yüce Yaratýcýya borçlu olduðumuzu ve onlarý O'nun hoþnutluðununu kazanabilmek için uðruna harcamamýzýn gerekli olduðunu ifade etmektedirler: Haydan gelip Huya gitmek: 5 Hay kelimesi Yüce Allah'ýn ismidir. 'O' demek olan Hû zamiri de O'na iþarettir. Allah'tan gelip, sonunda O'nun huzuruna döndürüleceðimizi anlatan bu deyimle ilgili pek çok ayet yer alýr Kur'ân'da. 6 Fî sebîlillah: Allah yolunda, Allah uðruna demek olan ve hiç karþýlýk beklenmeden yapýlan iþler için kullanýlan 7 bu deyim pek çok ayette geçmektedir. 8 Yüce Allah'a adanmýþlýk demek olan 'kurban ibadeti' de insanlarý fedakârlýða alýþtýrma ve insanlara yardým etme hedefine yönelik olarak emredilmiþtir. Allah uðruna can feda etmek demek olan 'þehidliðin' asýl hedefi de insanlýðýn temel haklarýný korumak deðil midir? Ýnsanlýk tarihinde Allah'a adanmýþlýðýn en güzel örneklerini, "Ben seni boðazlamakla emrolundum, ne diyorsun?" diye soran babasý Ýbrahim'e "Babacýðým, emrolunduðun iþi yap, inþaallah beni sabredenlerden bulacaksýn" 10 diyebilen Hz. Ýsmail'de ve daha çocuðuna hamile iken "Rabbim, karnýmdakini azatlý bir kul olarak sýrf sana adadým, adaðýmý kabul buyur" 11 diyen Hz. Meryem'in annesinde görmekteyiz. Ýþte vakýf kurumu, Kur'ân'da ýsrarla üzerinde durulan sadaka ve infakýn kurumsallaþmýþ ve devamlý hale getirilmiþ þeklidir. Vakýf, mülkü duran, fakat hizmeti duraðan olmayan, sürekli akan, hizmet halinde olan bir kuruluþtur. Vakfýn hizmet amacý duragandýr deðiþmez. O, Yüce Allah'ýn yaratýklarýna hizmet için vardýr. Ama vakfýn hizmet alanlarý çeþitlidir ve devamlýdýr. Din, dünya, evren bütünüyle hep insan içindir. Tüm güzellik ve donanýmlarýyla evren insan için yaratýlmýþ, yeryüzü insan için süslenip bezenmiþ, canlý-cansýz her þey insanýn emrine verilmiþ, hizmetine sunulmuþtur. Peygamberler insan için gelmiþ, kutsal kitaplar insan için inmiþtir. Melekler bile insanýn hizmetine sunulmuþlardýr. Onlar, Yüce Yaratýcýnýn emriyle insanlýðýn atasý Adem'e saygý secdesine kapanarak bunu sembolik olarak ifade etmiþler, savaþ ve benzeri zor zamanlarda onlarýn yardýmýna gelmiþlerdir. Her þeyin insan için oluþu ilkesi doðrultusunda insaný doðrudan yahut dolaylý olarak ilgilendiren her alanda vakýflar kurularak bu hizmetler çok yönlü olarak sürdürülmüþ, sonuçta her topluma nasip olmayan özellik ve güzellikte bir 'Vakýf Medeniyeti' oluþmuþtur. Sonuçta Cemil Meriç'in "Osmanlý toplumunda dram yoktu ki roman oluþsun" 12 dediði Osmanlý döneminde kayýtlara geçen vakýflarýn sayýsý ü bulmuþ ve bunlarýn 1400 kadarý da hanýmlar tarafýndan kurulmuþtur. 13 Bunlarýn içerisinde göçmen kuþlarýn ve kimsesiz sokak hayvanlarýnýn ihtiyaçlarýný karþýlamak için kurulan vakýflar olduðu gibi, hizmetçilerin kýrdýðý veya ziyan ettiði eþyalarýn, onlarýn þahsiyet ve haysiyetleri zedelenmeden ödenmesi için kurulmuþ olanlar da vardýr. Öyle ki Fransýz Comte de Bonneval, Osmanlý topraklarýnda gördüklerini þu þekilde dile getirmekten kendini alamamýþtýr: "Osmanlý Ülkesinde verimsiz aðaçlarýn sýcaktan kurumasýna meydan vermemek üzere hergün sulanmalarý için iþçilere para vakfedecek kadar çýlgýn Türkler görmek mümkündür." 14 En büyük Vâkýf, insaný en mükemmel bir biçimde yaratan, tüm evreni donatýp insanýn hizmetine sunan ve tüm bunlarý karþýlýksýz veren Yüce Allah'týr. Vakýf da inanan inanmayan tüm insanlara ve tüm diðer canlýlara karþýlýksýz veren, sayýsýz nimetler bahþeden Yüce Allah'ýn Rahman, Vehhâb (Her türlü nimeti karþýlýksýz bol bol veren), Razzâk (Yaradýlmýþlara faydalanacaklarý þeyleri ihsan eden), Latîf (Ýnce ve sezilmez yollardan kullarýna çeþitli faydalar lutfeden), Mukît (Her yaratýlmýþýn azýðýný veren), Kerîm (Keremi bol olan), Vedûd (Sevgi kaynaðý olan, iyileri hep seven ve sevdiren), Kayyûm (Her þeyi ayakta tutan, ayakta durabilmesi için ihtiyacý olan her þeyi bahþeden) Velî (Ýyilere hep dost olan), Vekîl (Ýþleri en güzel ve mükemmel bir biçimde planlayýp icra eden), Berr (iyilik ve ihsaný bol olan), Ðanî (Çok zengin ve her þeyden müstaðni olan), Nâfi' (Hep hayýr ve faydalý þeyleri yaratan) sýfatlarýnýn tecellisi, kullarý eliyle o sýfatlarýn yansýmasý ve O'nun ahlakýyla ahlaklanmanýn bir göstergesidir. "Ben, bu irþad görevime karþýlýk sizden herhangi bir ücret istemiyorum, benim mükafatým ancak alemlerin Rabbi olan Allah'a aittir" 15 diyen peygamberler de vakýf insaný gönül adamlarýdýr. Ýþte vâkýf/vakýf adamý, sahip olduðu þeyleri in- 12 Somuncu Baba 13

6 sanlýðýn hizmetine sunmakla Allah ve peygamberinin ahlakýyla ahlaklanmak isteyen, insanlýk sevdalý gönül adamýdýr. Ýslam a göre insan Yüce Yaratýcýsýný tanýr ve O'nu her þeyinden fazla sever. Allah sevgisinin bir göstergesi de O'nun yarattýklarýna sevgi göstermektir. 'Yaratýlaný severiz Yaratandan ötürü' ilkesinin esprisi de burada yatmaktadýr. Ýnsanýn yaratýlýþýnda, özünde insanlara ve diðer canlýlara yardým etme temayülü vardýr. Ayrýca insan ölümsüzleþme arzusu ile dopdoludur. Ona biçilen seksen-yüz yýllýk bir ömür onun bu arzusunu tatmin edememektedir. Bu yüzden o, bu dünyadan ayrýldýktan sonra da geride býraktýklarýyla anýlarak yaþamak istemektedir. Ýnsanýn bu ölümsüzleþme arzusu ilk insan Hz. Adem'in þahsýnda net bir þekilde kendini göstermiþtir. Kur'ân'a göre Hz. Adem'i yasak meyveden yemeye götüren ve onun cennetten kovulmasýna sebep olan þey de, onun Allah'ýn meliklik ve ebedilik sýfatlarýna özenmesinden 16 baþka bir þey deðildir. Kur'ân'da insanlarýn dünya hayatýnda yaþadýklarý ömrü, öteki dünya dediðimiz ahiret yurdunda 'bir gün yahut birkaç saat' olarak deðerlendirdiðini anlatan ayetler vardýr. Ýþte tarih boyunca insan özündeki bu tutkusunu, geride kalýcý eserler býrakarak tatmin etmeye çalýþmýþtýr. Özetleyecek olursak insanýn ölümsüzleþme tutkusu, Yüce Yaratýcýnýn ahlakýyla ahlaklanýp O'nun ve kullarýnýn takdirini kazanma arzusu, ölümünden sonra hayýrla anýlma iþtiyaký, insan sevgisi ve insana hizmet sevdasý, baþkalarýnýn mutluluðu ile saadete erme duygusu vakfýn oluþmasýndaki en önemli etkenlerdir. Bu dinî ve insanî etkenler tarih boyunca pek çok alanda, pek çok kahramanýn / vakýf insanlarýn yetiþmesini saðlamýþtýr. Tarihe malolmuþ bu insanlar herkese açýk olan hayýr pazarlarýnda adeta birbirleriyle yarýþmýþlar ve kendilerinden sonraki kuþaklara örnek olmuþlardýr. Vakýf Ýnsan Kimdir ve Nasýl Olunur? Vakýf insanlar, kendilerini, enerjilerini, mallarýný, hüner ve maharetlerini insanlýða adayan gönül adamlarýdýr. Onlar, insanlýk ve varlýk sevdalýsý/delisi kimselerdir. Delicesine seven, delicesine veren, delicesine didinen insanlar. Digergam, önceliði hep öteki/baþkasý olan, fütüvvet ve îsâr ruhuna sahip erlerdir. Ýnsanlýðýn hizmetkarý olmayý en büyük þeref kabul eden, hayýr pazarý, iyilik ve güzellik çaðlayaný, erdem deryasý olan can dostlardýr. Yaratýlan her þeyi Yaratandan ötürü sevmeyi marifet bilen gönül doktorlarýdýr. Onlara bu engin ufku bizzat Hz. Peygamber çizmiþtir. O þöyle buyurur: "Merhamet, sizin anladýðýnýz þekilde yalnýzca birbirinize olan merhamet deðildir. Asýl merhamet bütün yaratýlmýþlarý kuþatan merhamettir, evet bütün mahlukatý kuþatan bir merhamet." 18 Sahip olduklarý maddî ve manevî her þeyin asýl sahibi olarak Yüce Yaratýcýyý görerek onlarý O'nun uðruna, O'nun yarattýklarýnýn hizmetine sunan fedakarlýk anýtlarý. Umudun bittiði yerde umut, çarelerin tükendiði yerde çare, ýþýklarýn söndüðü yerde ýþýk olanlar. Onlar, ateþin etrafýnda dönen pervaneler gibi, çoðu zaman ýþýktan yararlanmak ve yararlandýrmak için kendilerini feda ederler. Onlar deðiþik isimlerle görünürler. Kimi zaman peygamberdir onlar, kimi zaman havarî, kimi zaman sahabe, kimi zaman velî, kimi zaman ermiþ, kimi zaman sûfî, kimi zaman alperen, kimi zaman kurtarýcý, kimi zaman yönetici, kimi zaman rütbeli, kimi zaman sýradan kiþidirler; kimi zaman kýzýlay, kimi zaman akut olurlar. Farklý isimler, farklý alanlar, farklý giysiler, farklý rütbeler, farklý coðrafyalarda görünmüþ olmalarý çok da önemli deðildir onlar için. Onlar için önem- li olan insana ve var olan her þeye hizmetkar olmalarý ve bunu gösteriþ, birilerine yaranmak için deðil sýrf Yüce Yaratcýya yaranmak, O'nun hoþnutluðunu kazanmak için yapmalarýdýr. O'nu sevdikleri için, O'nun yarattýklarýný sevenler ve O'nun yaratýklarýna hizmeti, O'na ibadet görenlerdir onlar. Halka hizmeti, Hakka ibadet olarak algýlayanlardýr. Peki onlar tüm bu ruh ve duyguyu, bu doluluk ve canlýlýðý nereden alýyorlar? Onlardan ve onlar gibi olmak için neler yapýlmalýdýr? Onlar, her þeyden önce O'nu tanýyorlar, O'nun yarattýklarýný tanýyorlar, onlarýn deðerini anlýyorlar, niçin yaratýldýklarýný biliyorlar, dünyaya geliþ gayelerinin farkýna varýyorlar ve O'na yaklaþmak için O'nun yarattýklarýna hizmeti yegane gaye ediniyorlar. Bu yüce ruhu O'ndan alýyorlar kýsaca. Çünkü O'dur, tüm özellik ve güzellikleriyle evreni yaratan, bezeyen ve donatan. O, insaný kendisi için/kendini tanýmasý için, evreni ise insan için yaratmýþtýr. Nitekim Yüce Yaratýcý, Kitabý'nýn daha baþýnda o güzel insanlarýn tanýmýný vererek onlardan olmaya yönlendirir kullarýný. Kur'ân'ýn ikinci suresinin baþýnda tanýmlanan bu güzel insanlarýn temel özelliklerinden biri þöyle ifade edilmiþtir: "Onlar, kendilerine rýzýk olarak verdiklerimizden infak ederler/harcarlar" 19 Bu kýsa cümlede þunlar dikkatimizi çekmektedir: 'Rýzýk olarak verdiklerimizden' buyurularak, insanýn sahip olduklarýnýn asýl sahibinin Yüce Allah olduðuna iþaret edilmiþtir. O'nun verdiðini, O'nun istekleri doðrultusunda harcamak. Öte yandan 'verdiðimiz mallardan' denmemiþ de rýzýk kelimesi özellikle kullanýlmýþtýr. Bu þekilde, insana faydasý olan ve helalinden kazanýlan þeylerden verilmesine vurgu yapýlmýþtýr. Cümlenin baþýndaki 'min' edatý, 'bir kýsmýndan' anlamýnadýr, dolayýsýyla insandan sahip olduðunun tamamý deðil, bir kýsmýný vermesi istenmektedir. Cümlenin sonundaki 'infak ederler' fiili sürekliliði bildirir. Buna göre müttekîler, kesintisiz infak edenlerdir. Rýzýk ve infak kelimeleri, yalnýzca malî harcamalarla sýnýrlý olmayýp, sahip olunan her þeyi içine almaktadýrlar. Zaten cümlenin baþýndaki 'mâ' edatý da buna iþaret eder. Buna göre müslüman, sahip olduðu konumu, kabiliyeti, ilmi, evladý ve diðer malî imkanlarý Allah yolunda kullanmaya infak etmeye gayret eden kimsedir. O güzel insanlardan biri olan Cüneyd Baðdâdî ideal insan tipini sûfî diye isimlendirerek þöyle tanýmlar: "Sûfî/Arif toprak gibidir. Üzerinde iyi kötü herkesi ve her þeyi taþýr. Bulut gibidir, herkesi gölgelendirir. Yaðmur gibidir, herkese rahmet olur yaðar. Üzerine atýlan her türlü pisliði içinde eriten, temizleyen ve içinden güzel þeyler bitirerek o pislikleri güzelliklere dönüþtüren verimli bir topraktýr o." 20 "Evet vakýf insan öyle bir hizmet ehlidir ki, onun hali, uzun yollar boyunca binbir canlýya, insana, hayvana, aðaca, güle, sünbüle, bülbüle hayat vererek akýp giden ýrmaða benzer. Bu ýrmaðýn varacaðý menzil de Yüce Yaratýcýnýn ebedî vuslat deryasýdýr." 21 Ayný konuda Osman Hulûsi Efendi'de þunlarý söyler: Garazsýz hem ivazsýz hizmet et her cânlýya Kimsesizin düþkünün ayaðý ol eli ol Allâh için herkese hürmet et de sev sevil Her göze diken olma sünbülü ol gülü ol Ýncitme sen kimseyi kimseye incinme hem Güler yüzlü tatlý dil her aðýzýn balý ol Güneþ gibi þefkatli yer gibi tevâzulu Su gibi sehâvetli merhametle dolu ol 22 Onlarý bu güzelliklere sürükleyen þeyler genel olarak þunlardýr: Yüce Allah'ýn ahlakýyla ahlaklanma tutkusu; O'nun hoþnutluðunu kazanma coþkusu; güzel insanlara benzeme ve onlarla birlikte anýlma arzusu; cömertlik, hayýrseverlik, yardýmseverlik gibi güzel iz ve eserlerle anýlma ve bu yolla ölümsüzleþme sevdasý; Ahirette kalýcý mükafatlara nail olma isteðidir. Bu duygularý sürekli canlý ve zinde tutmak gerekir ki o güzel insanlardan olunabilsin. Bunun için de dünyanýn sonlu olduðunu, kalýcý olanýn güzelliklerle anýlma ve gönüllere girme olduðunu bilmek gerekir. Sahip olduðumuz deðerlerin bize emanet olduðunu, onlara bizim de hiç sahip olamayabileceðimizi, yahut bir gün elimizden alýnýverileceðini düþünmek gerekir. Þu dizeler, kulaðýmýza küpe olsun ve hep bizim yolumuzu aydýnlatsýn: "Geldi geçti ömrüm benim, Þol yel esip geçmiþ gibi. Hele bana þöyle gele, Þol göz yumup açmýþ gibi. Bir hastaya vardýn ise, Bir içim su verdin ise. Yarýn anda karþý gele, Hak þarabýn içmiþ gibi." (Yunus Emre) Her þeyin bir karþýlýk/bir çýkar beklentisiyle yapýldýðý günümüzde, hiçbir karþýlýksýz iþ yapan güzel insanlara ne kadar muhtacýz! Onlara ve onlar gibi olmaya çalýþanlara ne mutlu! Dipnotlar: * C. Ü. Ýlahiyat Fakültesi Öðretim Üyesi. 1- Bilmen Ömer Nasuhi, Hukuk u Ýslamiyye, IV, 294; Öztürk Nazif, Elmalýlý M. Hamdi Yazýr Gözüyle Vakýflar, Ankara, 1995, s, 49; Vehbe Zühaylî, Ýslam Fýkhý Ansiklopedisi, Ýstanbul, 1992, X, Bakara Muhammed Hamidullah, Ýslam Müesseselerine Giriþ, Ýstanbul, 1981, s, 27. Tarihî rivayetler ve mevcut eserler gösteriyor ki dünyada vakýf en evvel dinî olarak baþlamýþ ve zamanla insânî, medenî, ictimâî olmak üzere tenevvü etmiþtir. Pakalýn M. Zeki, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü, Ýstanbul, 1983, III, Bkz. Öztürk Nazif, Elmalýlý M. Hamdi Yazýr Gözüyle Vakýflar, Ankara, 1995, s, Gölpýnarlý Abdülbâki, Tasavvuftan Dilimize..,s, Bkz. 2 Bakara 156, 28, 245, 281; 10 Yunus 56; 30 Rûm 11; 41 Fussýlet Bkz. Doðan Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, s, Bkz. 2 Bakara 154, 190, 195, 244, 246, 261, 262, Bkz. Doðan Mehmet, age, s, Yasin Alu Imran Topbaþ O. Nuri, Vakýf Hizmet Ýnfak, Ýstanbul, 2002, s, Kazýcý Ziya, Ýslâmî ve Sosyal Açýdan Vakýflar, Ýstanbul, 1985, s, 43-44; Topbaþ O. Nuri, age, s, 34, Topbaþ O. Nuri, age, s, Þuarâ 109, 127, 145, 164, Bkz. 7 Araf 20, 20 Taha Fütüvvet, yardýmlaþma ve dayanýþma ruhu; i'sar ise, kendisi ihtiyaç halinde olduðu halde, baþkalarýnýn ihtiyacýný giderme ve onlara yardým etme þuurudur. Haþr suresi 9. ayette buna iþaret edilmiþtir. 18- Hâkim, Müstedrek, IV, Bakara Kuþeyrî, er-risaletü'l-kuþeyriyye, Beyrut, 1993, s, O. N. Topbaþ, age, s, Ateþ, Osman Hulusi, Divan-ý Hulûsi-i Darendevi, Ank, 1997, C.1, s, Somuncu Baba 15

7 Hulûs-i Kalb den Prof. Dr. Mehmet Akkuþ* Eski edebiyatýmýzda bazý kavramlar vardýr: Þâirin inanç ve fikir dünyasýna göre hakîkî ve mecâz anlamlarý dikkate alýnarak farklý anlamlar için kullanýrlar. Ayný kelimeye yeri gelir dünyevî, maddî anlamlar yüklenebildiði gibi, baþka bir yerde de uhrevî ve mecâzî manâlar verilmiþ olabilir. Bu ayný zamanda þâirin iç dünyâsýný da bize aktarmaktadýr. Eski bir tabirle, gönül ne ile meþgul ise, dilde de o terennüm edilir. Âdetâ dil, gönlün aynasýdýr. Hulûsî Efendi merhûmun þiirlerini ele alacaðýmýz bu sütunda, onun sâf derûnundan inci taneleri gibi kaðýda dökülen þiirlerinin elimizden geldiði kadar bugünkü manalarýný vermeye çalýþacaðýz. Bu maksatla her sayýda, Hulûsî Efendi merhûmun Dîvân baþta olmak üzere çeþitli eserlerinden seçilerek yayýnlanan Seçme Ýlâhîler adlý eserdeki þiirleri sýrasýyla ele alacaðýz. Merhûm Hulûsî Efendi nin gönlünden kopan bu naðmeler samimi bir üslupla söylendiðinden bu sayfanýn Hulûs-i Kalb diye isimlendirilmesi uygun olacaktýr. Bu yazýda ele alacaðýmýz gazelde temel unsur olarak yâr kelimesi üzerinde durulmaktadýr. Yâr, dost, tanýdýk, sevgili anlamlarýna gelir. Kelimenin çoðulu yârân, zýddý ise aðyârdýr. Yani bir tarafta dostlar, bildik kimseler, diðer tarafta sevgilinin dýþýnda olan her þeydir. Hulûs-i Kalb den Yâr kelimesi edebiyatýmýzda bazý tamlamalar þeklinde de kullanýlýr. Yâr, bazen bir kadýn olur, dünyâ ve içindeki sevilen þeyler olur. Ama dinî edebiyatýmýzda bu kelime sahâbe-i kirâmdan bir dost için yâr-ý gâr = maðara dostu (Hazret-i Ebûbekir) olur. Bazen de seçilmiþ dört dosttur ki çehâr-yâr-ý güzîn (dört halîfe) anlamýndadýr. Yâr, dost olunca, semt-i yâr = dostun bulunduðu semt, dîdâr-ý yâr ve vech-i yâr = sevgilinin yüzü manâlarýna gelir. Hele bir de yâr-ý vefâ-dâr = vefâlý dost, yâr-ý sâdýk = gerçek dost olursa onun yeri baþkadýr. Böyle dostlara yâr-ý kadîm = eski dost da deriz. Hulûsî Efendi nin þiirlerinde yâr kelimesi daha çok hakîkî dost, Hz. Peygamber ve Cenâb-ý Hak (celle celâluhû) makâmlarýnda kullanýlmaktadýr. Böylece Efendi merhûmun þiirlerinde semt-i yâr = Hazret-i Peygamberin bulunduðu Medîne-i Münevvere; vechi yâr, dîdâr-ý yâr ise peygamberimizin gül yüzü veyâ Cenâb-ý Hakk ýn isim ve sýfatlarýnýn tecellîsi demektir. Bu saydýðýmýz anlamlar Hulûsî Efendinin muhtelif þiirlerinde yer almaktadýr. Mesela Dîvân ýnda s.48, 103, 147, 169 ve 333 de yâr kelimesi deðiþik manalarda kullanýlmýþtýr. Þimdi bu kýsa giriþten sonra aþaðýdaki gazeli açýklamaya geçebiliriz. 1 N ideydim âlemi âlemde hayrânýn olaydým yâr N ideydim âdemi âdemde kurbânýn olaydým yâr 2 N ideydim hûr u gýlmâný n ideydim bâð-ý Rýdvâný N ideydim baþka seyrâný sana seyrân olaydým yâr 3 N ideydim devlet-i câhý n ideydim izzet-i þâhý N ideydim mihr ile mâhý sana mihmân olaydým yâr 4 N ideydim yâr u aðyârý n ideydim bülbül-i zârý N ideydim gül-i gül-zârý sana giryân olaydým yâr 5 N ideydim yârýn olsaydým n ideydim varýn olsaydým N ideydim zârýn olsaydým sana nâlân olaydým yâr 6 N ideydim zülf i leylâyý n ideydim çeþm-i þehlâyý N ideydim baþka sevdâyý sana sûzân olaydým yâr 7 N ideydim þânýna lâyýk Hulûsi n olmasa âþýk N ideydim olmayý ayýk sana mestân olaydým yâr Bu gazel aruz vezninde olup Mefâîlün/ Mefâîlün/ Mefâîlün/ Mefâîlün kalýbýyla yazýlmýþ olup bugünkü anlamý yaklaþýk þu þekilde olabilir: 1. Yâ Rab! Bu dünyâdaki varlýklara bakýp Seni hatýrlayabilirsem, o zaman benim için bu dünyânýn ne önemi kalýr. Ayný þekilde insanlar arasýnda kendisini Sana hizmete adayan biri olsaydým, ben insanlarý nideyim. 2. Yâ Rab! Âhirette Senin cemâlini müþâhede nimetine ulaþýrsam, ben, Rýdvân cennetini ve cennetteki hûri ve gýlmâný ne yapayým. Bu beyitte Yûnus Sûresi 26. âyetinde, Güzel iþ yapanlara (karþýlýk olarak) daha güzeli ve bir de daha fazlasý vardýr. manasýna gelen âyetteki zîyâde kelimesiyle anlatýlan daha fazlasýnýn Cenâb-ý Hakk ýn cemâli olduðu bazý tefsirlerde ifade edilmiþtir. 3. Ben bu dünyâda makam ve mevkii, þâhlarýn verdikleri þeref ve nimetleri, hattâ bu dünyanýn ay ve güneþini nideyim. Ben bu dünyâda, sâdece Sana gerçek bir kul olan bir misâfir gibi olmak isterim. 4. Yâ Rab! Ben bu dünyanýn dostlarýný-düþmanlarýný, inleyip öten bülbüllerini, güllerini-gül bahçelerini nideyim. Ben bu dünyâda yalnýz senin için aðlayýp inleyen bir kul olayým yeter. 5. Yâ Rab! Keþke Senin sevgili bir kulun olaydým. Keþke, sadece Seni var kabûl edeydim. Keþke Senin için aðlayýp, Senin için inleyen olaydým. 6. Yâ Rab! Sana gerçek dost olaydým da, Leylâ nýn zülfünü, ela gözü veya bunun gibi baþka sevdalarým olmasaydý. Böylece yalnýz senin için aðlayan olaydým. 7. Yâ Rab! Bu Hulûsî, Senin þânýna layýk âþýk bir kulun olmasaydý ayýk ve uyanýk olsa da ne fayda ederdi. Ben senin yolunda mest olanlardan olmak isterim. * Ankara Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Öðretim Üyesi 16 Somuncu Baba 17

8 Hatýralarýn Gölgesinde Tarihe baktýðýmýzda önder þahsiyetlerin, ailesi, akrabalarý ve etrafýndakilerin tam bir uyum hâlinde olduklarý görülür. Bu da, insanýn kendi yakýnlarýyla bütünleþebilmesinin, sosyalleþmesinin, dýþ halk ile yekvücud olabilmesinin ilk þartýdýr. Hulûsi Efendi'nin hayatýnda yeri olan en önemli þahsiyetlerin baþýnda Hacý Naciye Haným gelmektedir. Nüfus cüzdan kaydýna göre 1335 (m. 1919) yýlýnda Darende'nin Ýbrahim Paþa Mahallesi (Deðirmen önü mevki)'inde Yeniceli oðullarý'nýn konaðýnda dünyaya gelmiþtir. Babasý, Yeniceli oðullarý'ndan hicri 1295 yýlý Darende doðumlu Mehmet Ali Efendi'dir. Annesi Zeynep Hanýmdýr. Zeynep Haným (D. 1310), Hafýz Mehmet Efendi'nin Kerimesi, Hacý Esat Efendi'nin yeðenidir. Zeynep Hanýmla evlenen Mehmet Ali Efendi'nin, iki erkek üç kýz evladý olmuþtur. Ayrýca Mehmet Ali Efendi seferberliðe de katýlmýþtýr. Hacý Naciye Ateþ Hanýmefendi Naciye Haným ailesi ile beraber Ýbrahim Paþa Mahallesi'ndeki evlerinden Zeynep Hanýmýn babasýnýn evine yani Hacý Derviþ Mahallesi'ne taþýnýrlar. Gönüller Sultaný adlý eserimiz için yaptýðýmýz bir röportajda çocukluk yýllarýný kendisi þöyle anlatmýþtý: "Bizim zamanýmýzda okul yoktu, mahallede okunurdu. Hacý Esat Efendi'nin hanýmý Raziye Haným, Müftü Hacý Mahmut Efendi'nin kýzý (veya torunu) babasýndan okumuþ ve tahsilli bir hanýmdý talebesi vardý. Beni de okutmak istedi, annem uzak olduðu için gönderemedi. Çarþýnýn içinde otururlardý. O zamanlar yeni harf çýkmýþtý. Ýlk mektebe gittim fakat devam ettiremedim. Bizim çocukluðumuzda kurt ile kuzu bir arada yaþardý. Komþular kapýlarý açýk yatarlardý. Darende emin bir beldeydi. Kimsenin baþkasýnýn malýnda gözü yoktu, kanaat vardý." Ýsmail Palakoðlu O zamanlar bakýmsýz harap bir þekilde olan, þimdiki oturduðumuz evin bulunduðu yerde iki göz yer vardý. Taksimatta burasý Hulûsi Efendiye düþtü. Eþya olarak da iki kat yatak, bir eski kilim ve birkaç parça eþya verdiler. Osman Hulûsi Efendi, Hacý Naciye Hanýmla tarihinde evlenmiþlerdir. 1 Zaviye Mahallesi'ne beyaz atýn sýrtýnda Somuncu Baba Camii civarýnda Þeyh Hamidi Veli Hazretlerinin ahfadýndan Hatip Hasan Efendi'nin evine gelin gelir. Gelin geldiði ev bir oda, yemek yapýlan bir kahve ocaðý, bir sofa, bir kiler ve diðer birimlerden müteþekkildir. Hacý Naciye Haným, kendi annesi Zeynep Hanýmýn Osman Hulûsi Efendi'ye olan sevgisini þöyle ifade ediyor: "Hulûsi Efendi annemlere geldiði zaman çok hürmet gösterilirdi. Annem kapýda karþýlar "Efendi, Efendi" diye oturtacak yer bulamazdý. Sevdiði yemeklerden yapardý. Annem eski usul yemekleri güzel yapardý, özellikle sulu köfte, su böreði, bazý yaðlamasý (Sacda küçük ekmek þeklinde olur) ve ev baklavasýný çok güzel yapar ve itina gösterirdi. Hulûsi Efendi de yemekleri çok beðenirdi." Hacý Naciye Haným gelin geldiði ilk günlerden itibaren hatýralarýný þöyle anlatýyor: "Kayýn babam Hatip Hasan Efendi sert meþrepli bir insandý, gölgesi aðýrdý. O konuþtuðu zaman kimse söze karýþmaz ve dikkatlice dinlerlerdi, sözünü bitirmeden kimse bir yere gidemezdi. Evde fazlaca durmazdý, caminin mütevellisi olduðu için köylerden Þeyh Hamid-i Veli (k.s) vakfý gelirlerini tahsil eder gayesine göre sarf ederdi. Çok dürüst, mert bir kiþiliðe sahipti. Kayýn validem Fatýma Haným da çok nazenin bir hanýmdý. Evin yemeðini piþirir iþiyle meþgul olurdu, kimsenin gýybetini yapmazdý. Kalb gözü açýk bir hanýmdý. Oturduðu yerden "Yemek hazýrlayýn birazdan misafir gelecek" der hatta gelen misafirlerin sayýsýný bile söylerdi. Görümcemle birlikte çok sýkýntýlý günlerimiz oldu. Kayýn validem ve bir gün sonra da kayýn babam hakkýn rahmetine kavuþtular. Aradan zaman geçti aile büyüdü, geliþti bunun üzerine aile içerisinde mal taksimatý yapýldý. O zamanlar bakýmsýz harap bir þekilde olan, þimdiki oturduðumuz evin bulunduðu yerde iki göz yer vardý. Taksimatta burasý Hulûsi Efendiye düþtü. Eþya olarak da iki kat yatak, bir eski kilim ve birkaç parça eþya verdiler. Taksimat sýrasýnda Hacý Hasan Efendi de vardý. Taceddin-i Veli Hazretlerinin bahçesi olan bu yerler kayýn valideme aitti yýlýnda buraya topraktan, üç odalý bir ev yaptýrdýk. O zamanlar Fatýma kýzým kýrk günlüktü. Yeni bir hayatýn baþlangýcý olan bu ayrýlýk, güzel ve sýkýntýlý yokluk günlerini beraberinde getirdi. Odaya serecek malzemeler yoktu. Yoksulluk yýllarý, ay ýþýðýnda yün eðirdim ve bununla, biz yolluk deriz, kilimin küçüðünden dokutturduk. Bu sabýrla, þükürle Allah her þeyi bize verdi. O yýllarda elektrik ve su yoktu, kandil yakýlýrdý. Daha sonralarý gaz lambasý ve lüks denilen pompalý aydýnlatma aletleri vardý. Lüks herkeste yoktu mahallede bir veya iki evde vardý. O zamanlar Tohma suyu berrak ve temizdi. Mahalle sakinleri Tohma suyundan içerler ve kullanýrlardý. Daha sonra bahçeye Efendi kuyu kazdýrdý. Kuyunun buz gibi suyu vardý. Komþular yayýk yayarken kuyunun buz gibi suyundan alýrlardý. Ýçmeye de götürürlerdi. Çocuklar büyüdü. Efendi marangozluk yapardý. Babasý çarþýya dükkan açtý, güzel iþleri vardý. Mesleðini temiz, itinalý yapardý. Fazla paraya itibar etmezdi. Ýhtiyacý olan kimselere kazancýný verirdi. Babasý para kazanmadýðý için dükkaný kapattý. Sohbetlere çok giderlerdi. Gece yarýsý kalkar toprak duvar üzerine yeni yazýlan ilahileri yazardý. Sabah kalktýðýnda da "þunlarý sil" derdi. Ben de hiçbir þey sormadan siler, çarpý dediðimiz malzeme ile duvarý badana ederdim. Bunlar nedir, niye yazdýn diye hiç sormadým. Çoðu þiirlerini böyle duvar üzerine kömürle yazar daha sonra kaðýda çekerdi. O zamanlar böyle kaðýt kalem yoktu. Gece sabahlara kadar ihvanlarýn evlerinde sohbet olur, semaver yanar; ateþ üzerinde porselen demlik içerisinde çay hazýrlanýr; varsa þeker, yoksa dut kurusu veya kara üzüm kurusu ile çay içer ilahi okurlardý. Sohbete Topal Hoca, Esat Efendi, Sivaslýoðlu Ali Aða, Basri Aða, Hacý Piroðlu, gibi insanlar katýlýrlardý. Benim ay ýþýðýnda yün eðirerek dokutturduðum kilim vardý, Hulûsi Efendi'nin odasýnda seriliydi. Ýhvanlar soba yakarken üzerinde odun kýrmýþlar ve kilimi parçalamýþlar. Ben çok üzüldüm ama üzüldüðümü belli etmedim. Bir müddet bu kilimi kullandýk daha sonra yenisi alýndý. O zamanlar yokluk vardý ama bereket de vardý. Þimdi her þey var, þükür yok bereket yok. Eskiden bu kadar misafir yoktu. Gelenler de sayýlý kiþilerdi. Þimdi ulaþým imkanlarý kolaylaþtý. Eskiden vesait yoktu merkeplerle, atlarla gelirlerdi. Bilhassa uzaktan gelen misafirler günlerce kalýrdý. Çocuklarým "Ahmet Þemsettin ve Hamid Hamideddin" doðmadan önce çok güzel bir rüya gördüm. Ýhramcýzade Ýsmail Hakký Efendi (k.s) Darende'ye teþrif etmiþ, bahçede kavak aðacýnýn altýnda oturmuþ, Efendi ile sohbetteler. Ben hizmet ediyorum. Bu arada Efendi sohbetten kalktý ve göðe yükseldi, ben hayretler içerisinde kaldým. Pir Efendimiz "Kýzým ne bakýyorsun Hulûsi Efendiyi takip et" dedi, ben de peþine düþtüm. Semanýn birinci katý, yüzünü göremediðim bir zat, Efendiyle sohbet ediyorlardý. Ben yanlarýna geldim durdum. Nuranî yüzlü zat bana iki tane elma uzattý. "Bunlarý muhafaza et iyi bak" dedi. Ben de elmalarý aldým koynuma soktum. Bu rüyadan sonra Allahu Teala, Ahmet Þemsettin ve Hamid Hamideddin'i bahþetti. O iki elma iki evladýma iþaret idi. Daha sonra iki genç haným geldiler, beni aldýlar ve götürdüler. Gittiðimiz yerler dünya evlerine benzemiyordu, deðiþik yerlerdi. "Beni nereye götürüyorsunuz, siz kimlersiniz?" dedim. "Burasý Cennetül Âla seni Kevser ýrmaðýnda yýkayacaðýz daha sonra Zemzemle yýkayacaðýz ve beyaz bir beze saracaðýz" dediler. Görevleri sorulduðunda "Biz burada görevliyiz, birimiz hulle biçeriz, birimiz de hizmet ederiz" dediler. Bu iþler bittikten sonra bir top anahtar verdiler, odalarý açmamý söylediler. Ben sýrasýyla açtým. Her odada büyük insanlar vardý ve nur gibi parlýyorlardý. Odalardan birinde Hulûsi Efendi diz çökmüþ oturuyordu. Ben þaþýr- 18 Somuncu Baba 19

9 dým, daha önceleri latife yapardý, "Sizleri almadan gideceðim" derdi. Bizlere de nasip oldu onlarýn makamlarýný gördük. Ýhvan dýþýnda Darende'ye gelen misafirler de bizim evde (Devlethane'de) aðýrlanýrdý. Onlara ikramda bulunulurdu. Özellikle Belediye ve Kaymakamlýða gelen üst düzey misafirlerin Darende'de ilk uðrayýp ziyaret ettikleri yerlerden biridir. Hacý Valide anlatýyor: "Eski evimiz topraktandý. 1 odasý, 1 mutfaðý, kileri ve sofasý vardý. Yeni eve taþýndýðýmýzda bir türlü eþyayý sýðdýramadým. Hulûsi Efendi: 'Hacý Haným eskiden bir göz odaya sýðýyordun da þimdi eþyalarý koskoca eve mi sýðdýramadýn?' demiþti." "Önceden þimdiki gibi su nerede, süpürge nerede. Sabah ezaný okunmadan kalkardýk, bütün evin iþini görürdüm. Bizim evin önünden baþlar, kapýmýzýn önünü, sokaðý süpürür, sulardým. Suyu ise elimde kovalarla taþýrdým. Þimdikilere bir kova suyu getirtemezsin, elektrik süpürgesiyle bile evi süpürmek zorlarýna gidiyor. Erkenden kalkar çamaþýrý yýkardým, evin tüm iþini görürdüm, sabah namazýndan önce bunlarý yapmýþ olurdum. Namazdan sonra kahvaltý mutlaka hazýr olurdu, hemen sofra serilirdi. Önceden bu kadar hizmet eden de yoktu, iþleri hep tek baþýma yapardým. Eskiden þu anki bað evinin bulunduðu yer tarlaydý. Sabah erken kalkar, yürüyerek tarlaya gider, öðlene kadar tarlada çalýþýr, öðlen eve gelir, yemek hazýrlar, hem de çocuklarla ilgilenirdim. Yemekten sonra yine yürüyerek tarlaya gider akþama kadar çalýþýrdým. Evde Efendi Hazretlerinin duvara vurmasýyla bizi çaðýrdýðýný bir þeyler diyeceðini anlardýk, kulaðýmýz seste olurdu, bir þey diyeceðinde bir kere duvara yumruðuyla vururdu." 2 "Ben çocuklarýmý hiç dövmedim, benden hem korkarlar hem de severlerdi. Önceden þimdiki oturma odasýnýn altý tandýrlýktý, aþaðýlar gül bahçesiydi. Yazýn sofralar aþaðýlara, bahçeye serilirdi, kýþýn da eve serilirdi." 3 Hacý Valide anlatmaya devam ediyor: "Bir gün Tohma'nýn kenarýnda Efendi Hazretleri ile oturuyorduk. Bana: 'Yukarýdan akýp gelen suya bak, gidene bakma. Gelen ne kadar coþkulu geliyor, gidenin arkasýndan bakmak kasvet verir, durgunluk getirir.' dedi. Bilemiyorum kendileri gelen suyun coþkusunda neler görüyor, neler hissediyorlardý." Elli iki yýl süren bu mes'ud izdivaçdan geriye çok güzel hatýralar kalmýþtýr. Osman Hulûsi Efendi'nin muhterem zevceleri Hacý Naciye Haným; 1940'lý yýllarda bütün memleketin yokluk içerisinde olduðu günlerde bile Müslüman-Türk ailesinin kadirþinas, misafirperverlik örneðini gösterip bütün güçlüklere, zorluklara karþý fedakarlýkta bulunarak her türlü hizmete büyük bir iþtiyakla gönül vermiþtir. Böylelikle de Osman Hulûsi Efendi'nin hitabýyla "Hacý Haným" binlerce gönül dostlarýnýn da "Hacý Vâlidesi" olmuþlardýr. Allah (c.c)'ýn emrine, Rasulullah (s.a.s)'ýn Sünneti Seniyyesine uygun olan bu izdivaçtan Ýslâm'a hizmet eden bir nesil ve Rasulullah (s.a.s)'ýn pâk silsilesini devam ettiren evlatlar dünyaya gelmiþtir. Osman Hulûsi Efendi, bu altýn silsileyi edebî bir dille kendi dörtlüðü ile þöyle nazmetmiþtir. Hulûsî sulbümüz el-hak Resûl'ün âline mülhak Altun silsilenin mutlak Hep kavmi kardaþý güldür Haziran 1990 tarihinde Osman Hulûsi Efendi'nin irtihalinden sonra evlatlarýnýn baþýnda, sohbetleri ve sýcak nefesiyle evin ve bütün gönülden baðlýlarýn annesi "Hacý Validesi" olarak hayatýný sürdüren Hacý Naciye Ateþ Haným, 22 Nisan 2005 tarihinde Hakka yürüdü. Ardýnda hatýralar ve binlerce sevenini býrakarak Dipnotlar: 1- S.B.A.K.M. Arþivi, Dosya nr. 12/ S.B.A.K.M. Arþivi, Röportajlar Dosyasý, nr. 9/ S.B.A.K.M. Arþivi, Röportajlar Dosyasý, nr. 9/ Ateþ, Osman Hulusi,Dîvân-ý Hulusi-i Darendevi, c. I, s.101. Geniþ bilgi için Bkz; - Palakoðlu, Ýsmail, Gönüller Sultaný Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi, ss,41-52, Somuncu Baba Kültür Merkezi Yayýnlarý, Ankara, Hizmetin Mükâfatý Rahmet Daðýndaki Himmet Hoþgörü ve Ýkram Âbîdesi Allah Ýçin Hizmet Ýhramcýzâde Ýsmail Hakký Efendi (k.s) Darende'ye teþriflerinde üç gün kalacak olsalar, o üç günü de Osman Hulûsi Efendi'nin evinde geçirirdi. Bu misafirlik esnasýnda Osman Hulûsi Efendi ve Hacý Naciye Haným üç gün uyumazlar; sabahlara kadar kapýlarda beklerlerdi. Osman Hulûsi Efendi tüm varlýðýyla hizmette bulunurdu Ýhramcýzâde (k.s.) Hacý Valideye çok deðer verir, hacda otelde iken Hulûsi Efendi'ye "Kýzýmýza bakýyor musunuz, yalnýz kalmasýn, kýzýmýza bakýn." der. O seneki Hac farizasýnda Arafat'ta ihvanlar Ýhramcýzâde (k.s.)'ye çadýr hazýrlarlar. Hacý Valide de bir çadýr hazýrlar. Hazýrladýðý çadýra Ýhramcýzâde (k.s.) Hazretlerinin gelmesini çok istemektedir. Ona özel çadýr hazýrlandýðý için pek ümidi yoktur. Ama yine de mürþidini çadýrýnýn önünde bekler, çadýra girmez. Ýhramcýzâde (k.s.) Hazretleri geldiðinde bakar ki kendisine hazýrlanan çadýrý doldurmuþlar. Hazýr vaziyette bekleyen Hulûsi Efendi onu hemen kendi çadýrlarýna davet eder. Mürþidini hâlis niyetle beklemiþ ve Allah arzusunu gerçekleþtirmiþtir. Hac dönüþü Hacý Valide Ýhramcýzâde (k.s.) ile vedalaþýr, Ýhramcýzâde (k.s.) de ona: "Hulûsi, Hacý Naciye Haným kýzýmýzý Hacca getirdi diye çok memnun olduk, Hulûsi'den Allah razý olsun. Onun hizmeti ona burayý nasip etti" der. Hacý Valide bir Hac hatýrasýný anlatýyordu: "Osman Hulûsî Efendi ile beraber Arafat vazifemizi ifa ettikten sonra Müzdelife'ye gidecektik. O sýrada Elbistanlýlarýn kamyonu geldi. Biz Efendi ile þoför mahâlline bindik, arkadaþlar da kamyonun üzerine bindiler. Bir ara Efendi "Gönlümüzde bir sýkýntý oldu. Arabadan inin", diyerek arkadaþlara inmelerini söyledi. Arkadaþlar çok çabuk arabadan atladýlar. Yaya olarak Müzdelife'ye vardýk. Henüz kimse gelmemiþti. Bir çeþmenin yanýna durduk su akmýyordu. Efendi ilerdeki tepeyi gösterdi tepenin arkasýndan bilek kalýnlýðý su akýyordu. Osman Hulûsî Efendi arkadaþlara hemen abdest almalarýný, su kaplarýný doldurmalarýný söyledi. Abdest aldýk, kaplarý doldurduk su kesildi. Bir daha su akmadý. Himmetlerini her yerde gördük, daðýn baþýnda bile ihvanýný susuz koymadý ihvanýna sahip çýktý." Hacý Validenin geniþ bir mutfak kültürü ve hoþgörüsü ile Darende'ye gelen seçkin misafirler de bu hanede aðýrlanýrlar. Genelde Darende'ye özgü yemekler; içli köfte, herse, lahana sarmasý, turþu, tatlýlardan kabak tatlýsý, baklava, sütlaç vs. Cuma namazý kýlmak için gelen yüksek memur tabakasý özellikle "Hocam bal kabaðý tatlýsý var mý?" diye sorduklarý olur ve namaz sonrasý hanelerinde yemek ve tatlý ikramý yapýlýrdý. Ýlçeye yeni tayin olmuþ müftüler günlerce haftalarca misafir olurlar ev kiralayana kadar bu hanenin bereketinden istifade ederlerdi. Hacý Naciye Haným (Hacý Valide) anlatýyor: "Gelen misafirler çoðu zaman yatarlardý. Üst kata sýra sýra yataklar sererdik. Gelenler merkeplere binip gelirlerdi. 7-8 merkeple gelen misafirleri aðýrlardýk. Onlarýn bineklerine de baðlayacak yer ayarlardýk, doyururduk. Gelenlerin çoraplarý, ayakkabýlarý çamur olurdu. Bunlarý hep yýkardým. Bir gün Efendi Hazretleri Elbistan'dan gelen misafirlerin çamurlu çoraplarýyla, ayakkabýlarýný verdi, bunlarý yýka, kurut dedi. Doðru düzgün su bile yoktu. Neyse çoraplarý yýkadým, kurusunlar diye sobanýn altýna doðru serdim. Çocuklara da tembihledim: Aman ha! Dikkat edin çoraplarý serdim, yanmasýnlar, dedim. Sonra günlük iþlerimi görmek için odadan çýktým. Döndüðümde bir de baktým ki çorap yanmýþ, þimdiki gibi olsa kolay, baþka çorap verirsin. Ama eskiden verecek çorap da yok, üstelik yün örme çoraplar. Hemen elime ipliði aldým, çorabýn yanýðýný tamir ettim. Çorabýn yandýðýný ve yanýk yerini tamir ettiðimi söyleyip verdim. Biz her zaman misafirlere hizmeti Allah rýzasý için yaptýk, Cenab-ý Hakk'da bunun mükafatý ve bereketini fazla fazla verdi." Büyük Ýnsan Osman Hulûsi Efendi bir sohbette buyururlar ki: "-Somuncu Baba Camiin-de, sekiz sene fahri imamlýk yaptýk. Ýmtihan günlerimizmiþ, yokluk içerisinde ekmeðimizi, tuza batýrdýk idare ettik. Kimseye de halimizi bildirmedik. Bir gün gelen misafirlerimize ikram edecek ekmeðimiz olmadýðýndan, validenize dedim ki; Hacý Haným filan akrabamýza git, bir miktar ödünç un al da ekmek yap dedim. Validenizde; Efendi ben gidip de kimseden bir çekirdek isteyemem dedi. Evde bulunan eriþteden hamur yaparak ekmek piþirdi, onu misafire ikram ettik. Hacý Valideniz asil, zengin aile kýzý olmasýna raðmen, bizim imtihan günlerimizde, yokluklara sýkýntýlara, metanetle, vakarýyla, sabýr gösterdi. Hacý Valideniz büyük insandýr. 20 Somuncu Baba 21

10 Açýla gönül açýla Þen ola gönül þen ola (Dîvân s.17) Edebiyat Osman Hulûsî Efendi nin Yukarýya bir bendini aldýðýmýz þiirin tamamýnda her üçlüðün sonundaki iki mýsra nakarat hâlinde devam ediyor. Dikkat edilirse gönül rahatlýðý, huzuru þiire yansýyor. Kendi gönül açýklýðýnýn da umuma þâmil olmasý için bir dilekte bulunuyor: Açýla gönül açýla/ Þen ola gönül þen ola Osman Hulûsî Efendi nin Dîvân ý incelendiðinde görüleceði üzere, çok çeþitli tem lerde þiirler yazmýþtýr. Her þiirinin bir þerh, bir tahlil malzemesi olacaðý kanaatini taþýdýðýmýz þairin bu yazýmýzdaki þiir türü, onun güzel bir üslupla söylediði na tidir. Vedat Ali Tok Bir Na'tý Bilindiði gibi na t Hz. Muhammed i övmek, Onun çeþitli vasýflarýný dile getirmek için yazýlan nazým türüdür. Na tler Dîvân Edebiyatýnda genellikle kasîde nazým þekliyle yazýlmakla birlikte gazel, mesnevî gibi nazým þekillerinde de yazýldýðý çok rastlanan durumlardandýr. Nitekim Osman Hulûsî Efendi de bu na tini gazel tarzýnda yazmýþtýr. NA T Dürr-i þehvâr-ý risâletdir Muhammed Mustafâ Tâc-ý Levlâk-i hilâfetdir Muhammed Mustafâ Anadolu'da tasavvuf felsefesinin yayýlmasýnda çok önemli roller üstlenen Ahmet Yesevî de talebelerine "Hikmetlerini" þiir yoluyla aktarmýþtý. Mevlânâ'yý, Yûnus Emre'yi, Fuzûlî'yi daha nicelerini bu kervana katmamýz mümkündür. Ýþte Osman Hulûsî Efendi de 20. asýrda vermek istediði mesajlarýnýn bir kýsmýný þiir yoluyla iletmiþtir. Kimi insanlar vardýr ki omuzlarýnda taþýdýklarý ulvî gâyelere ulaþmak için, birçok insanýn hedef hâline getirdiði pâyeleri, sadece basit bir araç olarak görürler. Sözünü ettiðimiz þahsiyetlerin numûne-i imtisallerinden biri de Osman Hulûsî Efendi dir. Osman Hulûsî Efendi, daha mutlu ve daha huzurlu bir toplumsal hayatý kâim kýlabilmek için Allahü Teâlâ nýn nizâmýný ve Peygamber Efendimizin örnek ahlâkýný kendi hayatýnda ve diðer insanlarýn da mutlu olabilmesi için, bütün bir toplum yaþantýsýnda uygulama mücadelesi vermiþtir. O, gerek hutbeleri ve gerekse yukarýda araç diye bahsettiðimiz þiirleri ile daima Hakký, hakîkati ve iyiliði tavsiye etmiþ; kötülükten sakýndýrmaya çalýþmýþ etrafýndakileri... Kendisini tanýyan yüzlerce insanýn bu hususla ilgili yüzlerce hâtýrasý bunu gösteriyor. Þiir, edebî anlatýma ait iletiþim yollarýndan biridir. Ýnsanlarýn özellikle gönlüne, rûhuna hitap eden gizemli bir sanat olduðu da muhakkaktýr. Birçok mutasavvýfýn, birçok âlimin zaman zaman nesir yerine nazýmý bir anlatým aracý olarak kullanmalarý nazmýn bu özelliðini bildikleri içindir. Nitekim Anadolu da tasavvuf felsefesinin yayýlmasýnda çok önemli roller üstlenen Ahmet Yesevî de talebelerine Hikmetlerini þiir yoluyla aktarmýþtý. Mevlânâ yý, Yûnus Emre yi, Fuzûlî yi daha nicelerini bu kervana katmamýz mümkündür. Ýþte Osman Hulûsî Efendi de 20. asýrda vermek istediði mesajlarýnýn bir kýsmýný þiir yoluyla iletmiþtir. Osman Hulûsî Efendi yi sadece bir sanatkâr, bir þair olarak ele aldýðýmýz zaman bile, onun þu an için gerçek deðerinin ortaya çýkarýldýðýný söylemek kadirþinaslýk olmaz. Zira onun, artýk devrini tamamladýðý düþünülen aruz vezniyle, dîvân tarzýnda yazdýðý þiirlerindeki rahat söyleyiþi, Dîvân edebiyatýndaki mazmunlara hâkimiyeti; bunun yaný sýra hece vezniyle söylediði dînî-tasavvufî tarzdaki dörtlükleri tamamen kendine has bir orijinallik arz ediyor. Mamafih koca bir Dîvân da toplanan þiirlerinin her birinde klasik bir tarzýn, modern bir üslupla anlatýmý her mýsrada kendini hissettiriyor. Osman Hulûsî Efendi nin þiirlerinde mistik-lirik bir havanýn yaný sýra Anadolu insanýna has bir samimiyet ve canlýlýk gözleniyor. Aldandýk þîrîn sözüne Kul olduk âhû gözüne Sevgilinin gül yüzüne Perdedâr-ý harem-i hâsýdurur Cebrâil Mazhar-ý nûr-ý nübüvvetdir Muhammed Mustafâ Zât-ý Hak Sultân-ý Kevneyn söylemiþdir zâtýna Enbiyâ ser-hayline tâc-ý risâletdir Muhammed Mustafâ Mu cizâtýdýr zuhûrunun serâser kâinât Mebde-i kevn ü mekân-ý tamâmetdir Muhammed Mustafâ Çâr yârý çâr erkânýdurur Ýslâm ýn Sýdk u adl ü hilm ü ref etdir Muhammed Mustafâ Mâhasal dergâhýnýn kemter Hulûsî bendesi Redd kýlmaz kimseyi kân-ý mürüvvetdir Muhammed Mustafâ 1 Osman Hulûsî Efendi ( ) Þiir, aruzun Fâilâtün/ Fâilâtün/ Fâilâtün/ Fâilün kalýbýyla yazýlmýþ. Fâilâtün cüzü 3. ve 4. beyit ile makta beytinde bir fazla kullanýlmýþ. Þiirde aruzun âhengi kendini hemen hissettiriyor. Kullanýlan kelime ve terkiplere bakýldýðýnda klasik þiirimizden herhangi bir þaire aitmiþ gibi gözüküyor. Hatta bugün dýr ek fiilinin Eski Türkçedeki gibi, iki yerde, vezne uydurmak için - durur (hâsýdurur, erkânýdurur) þeklinde kullanýldýðý da hayli dikkat çekici bir durum olarak deðerlendirilebilir. Na tin tahlilinden önce Hulûsi Efendi nin bu na tin hikâyesi hakkýnda söylediklerine kulak verelim: Gece bir doðuþ oldu. Bir Na t-i Þerif yazdým. Rüyamda bir mücevherat yýðýnýnýn baþýnda duruyordum. Oradan bir parça alýp kime versem onda da inkiþaf ediyor, bir mücevherat yýðýný oluþuyordu. Bu arada bu na tý yazdým. 2 Evet, doðuþ bir baþlangýçtýr. Her þey doðuþla baþlar. Feyiz, bereket, sevgi, ýþýk, aþk, hâsýlý peygamber aþký Birinci beyitte, Hz. Muhammed (s.a.v) i peygamberliðin þâh incisi olarak tavsif ediyor. Dürr-i þehvâr tek parça hâlindeki kýymetli inci demektir. Bilindiði gibi inci, denizde yaþayan sadefin içinde oluþan bir maddedir. Efsaneye göre Nisan ayýnda sâhile çýkan sadefin karnýna düþen nisan yaðmuru damlasý denizdeki tuzlu su ortamýnda sadefe acý verirmiþ. Sadef, bu acýyý gidermek için, bir sývý salgýlarmýþ. Zamanla içindeki bu sývýlar katýlaþýr ve inci 22 Somuncu Baba 23

11 sahiptir. Âyet ile de sâbit olduðu üzre miraçta Peygamber Efendimiz, Allahü Teâlâ ya o kadar yaklaþmýþtýr ki arada çok kýsa bir mesafe kalmýþtýr. Bu, Kur an-ý Kerim de Kâbe kavseyni ev ednâ (iki yay aralýðýndan daha az) þeklinde tarif ediliyor. 3 Ýþte bu yüzdendir ki Hz. Muhammed, nübüvvet nûruna mazhar olmuþ bir peygamberdir. Cebrail (a.s.) Hz. Muhammed ile Allahü Teâlâ arasýndaki husûsî hâlin, husûsî perdedârý olmuþtur ki bu mahremiyete hiçbir kimse vâkýf olamamýþtýr. Üçüncü beyitte Hz. Muhammed( s.a.v) in en son peygamber olmasýna raðmen peygamberler silsilesinin önderi, peygamberliðin de tâcý olmasýna iþaret ediliyor. O, bizzat Allah tarafýndan iki dünyanýn sultâný olarak vasýflandýrýlmýþ yüce bir peygamberdir. Bu beyitte sultan kelimesine yüklenen anlam maddî mânâda krallýk, padiþahlýk þeklinde yorumlanamaz. Peygamber Efendimiz, gönüller sevgilisi, gönüller sultanýdýr. Analar Bilirim Ne güzel hayatý analarla yaþamak Yürekleri temiz, alýnlarý ak. Duygularý bile haramdan uzak, Sýcak analar bilirim. Yurdumuzun, yuvamýzýn orta direði... Dünyadaki varlýklarýn en mübareði. Elimize diken batsa yüreði, Yanacak analar bilirim. Bendedir öksüzlerin çektiði çile.. Gözyaþýmý oya yaptým mendile. Aðlasam, sesimi yattýðý yerden bile Duyacak analar bilirim. Yavuz Bülent Bâkiler oluþurmuþ. Sadef bu yaðmur damlalarýndan birden fazla yutmuþsa, inciler küçük ve deðersiz olurmuþ. Ama tek bir damla yutmuþsa bu inci çok büyük ve deðerli olurmuþ. Edebiyatýmýzda bu tür inciler dür-i dâne, yek-dâne, dür-i galtan gibi terkiplerle adlandýrýlýr. Dürr-i yetîm tâbiri sadefteki tek inciden kinayedir ki bu Peygamber Efendimiz için de kullanýlan bir ifadedir. Çünkü Peygamber Efendimiz de küçük yaþta yetim kalmýþtý Ýþte inciler içinde dürr-i þehvâr nasýl kýymetli, seçkin ve gözde ise Hz. Muhammed(s.a.v) de peygamberler arasýnda öyledir. Bütün âlem Onun yüzü suyu hürmetine yaratýlmýþtýr. Burada Levlâke levlâk lemâ halaktü l-eflâk ( Ey Muhammed, sen olmasaydýn, sen olmasaydýn, yeri göðü yaratmazdým. ) kutsî hadîsine de iþaret ediliyor. Dikkat edilirse beyitte Hz. Muhammed in vasýflarý anlatýlýrken dürr- þehvâr- taç gibi kýymet, deðer ve ihtiþam ifade eden kelimeler özellikle seçilmiþtir. Perdedâr-ý harem-i hâsýdurur Cebrâil Mazhar-ý nûr-ý nübüvvetdir Muhammed Mustafâ Yukarýdaki beyitte Hz. Muhammed in mi raç hâdisesine telmihte bulunuluyor. Hz. Muhammed in Cebrail ile birlikte miraca yükselmesini hatýrlatarak Cebrail i Peygamber Efendimizin perdedârý olarak tavsif ediyor. Bilindiði gibi Hz. Muhammed (s.a.v) miraçta hiçbir peygambere nasip olmamýþ olaðanüstülüklere mazhar olmuþtur. Bu yönüyle O, diðer peygamberler arasýnda farklý, mümtaz, müstesna bir mevkie Kâinâtýn ve bütün mekânlarýn yaratýlmasýna sebep olan Hz. Muhammed (s.a.v) dir. Hz. Muhammed in yaratýlmasý, cihânýn yaratýlmasýna sebeptir. Dolayýsýyla O nun yaratýlýþý, baþlý baþýna bir mûcize ve hikmettir. Herkesten, her þeyden önce yaratýlan O olduðu için zamanlarýn, mekânlarýn, kýsacasý her þeyin ilki de O dur. Mu cizâtýdýr zuhûrunun serâser kâinât Mebde-i kevn ü mekân-ý tamâmetdir Muhammed Mustafâ beyitinde, mânâ cihetiyle Hz. Muhammed in Âdem su ile çamur arasýnda iken ben peygamberdim. hadis-i þerifine telmihte bulunuyor. Hz. Muhammed ( s.a.v), Ýslâm ýn dört direði olarak bilinen Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali nin en üstün ve en önde olan özelliklerini yani sýdk, adalet, hilm ve ref eti þahsýnda toplamýþtýr. Hz. Ebubekir sýddîk sýfatý ile anýlýr. Çünkü Peygamber Efendimiz in en sâdýk dostu olmuþtur. Hz. Ömer adaletin, Hz. Osman yumuþak huyluluðun, Hz. Ali ise merhametin timsalidir. Ýþte Hz. Muhammed de bütün bu üstün vasýflarýn hepsi birden toplanmýþtýr. Doðruluk, O nun sýfatýdýr. Adalet anlamýný O nda bulmuþtur. Yumuþak huyludur, merhamet sahibidir. Hz. Muhammed in vasýflarý saymakla tükenmez. Çünkü O, sonsuz bir deryâ, tek baþýna bir cihandýr. Bunlarý saymaya insanýn gücü elbette yetmeyecektir. Nitekim Osman Hulûsî Efendi son beyitte, sözün hâsýlýný söylüyor. Hz. Muhammed in dergâhýnýn aþaðýlýk bir kölesi olarak görüyor kendisini ve Hz. Muhammed in þefâatine ilticâ ediyor. Kul, sultâna ilticâ eder, teslim olur da sultan onu reddeder mi, etmez elbet. Çünkü Hz. Muhammed, öyle bir sultandýr ki mürüvvet kaynaðýdýr; hiç kimseyi de kapýsýndan geri çevirmeyecektir inþaallah Dipnotlar: 1- Dîvân-ý Hulûsî-i Darendevî, Hazýrlayanlar: Muhsin Kalkýþým, Lütfi Alýcý, Ahmet Yenikale, Ankara 1997, c.1 s Ýsmail Palakoðlu, Gönüller Sultaný Es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi, Ankara s Necm Sûresi, 9. âyet. Gül Kapýsýnda Bu denge, bu âhenk, bu sýrlý zaman; Can ile can bulup, devreder devran!.. Yine döner miydi bu âlem her an; Hakk' ý tesbih eden dil olmasaydý?!.. Bir nimet nefesi sinmiþ topraða; Ben nasýl düþerim benden uzaða?!.. Özüm od olmazdý yanan ocaða; Sonsuza baðlanan yol olmasaydý?!.. Benim mi haddeden geçen her yürek; Benim mi inceden elenmiþ emek!.. Ömür kývrýmýnda hep çiçek çiçek; Gezmezdim iksirim bal olmasaydý!.. Hangi can dayanýr hasret âhýna; Edebim renk katar nûr sabahýna!.. Canda can öðüten gam dergâhýna; Girmezdim kapýsý gül olmasaydý!.. Yâ Rab, rahmetin mi bu ince yaðmur; Sesinde hüzün var, yükünde huzur?!.. Bu toprak bedende, bir ilâhî nûr; Her gün yanar mýydý, hal olmasaydý?!.. Bu aþk, tâ elest'te yandýðým nârdý; Gönül can sýrrýnda özge diyârdý!.. Bilmem ki bu âlem neye yarardý; Kulluk olmasaydý, kul olmasaydý?!... Rýfat Araz 24 Somuncu Baba 25

12 Gündem Küresel Kýyamet Kur an-ý Kerim kýyâmet inancýný, bütün peygamberlerin toplumlarýna telkin ettiðinden bahseder. (Nuh 71/17-18). Bunun anlamý, insan bu dünyada yaþarken, bakýþlarýný öte dünyaya çevirmesi gerektiðini hatýrlatmaktýr. Kýyâmet, din dilinde içinde yaþadýðýmýz -ister ekolojik, ister ahlâkî ve isterse içtimâi olsun- düzeninin bozulmasý ya da dünyâ hayatýnýn -ister bireysel, ister lokal ve isterse küresel düzeyde olsun farketmez- sona ermesi anlamýna gelir. Kýyamet Kur an da farklý terimlerle ifade edilir. Meselâ; kesin olarak meydana gelecek olay anlamýnda es-sâat, el-vâkýa; gerçekleþmesi kaçýnýlmaz manasýnda el-hâkka; evreni oluþturan parçalarýn büyük bir gürültü ile birbirine çarpmasý manasýnda elkâria, kulaklarý saðýr edercesine bir gürültünün ortaya çýkmasý manasýnda essâhha gibi vb. kavramlarla anlatýlýr. Dini bilgilerimizin kaynaðý olan Prof. Dr. Ramazan ALTINTAÞ Ne Zaman? Deprem, heyelan, sel felaketi, kasýrga ya da yangýn gibi doðal âfetler sebebiyle bir neslin, bir bölgenin, bir kýtanýn, topyekûn bir coðrafyanýn yok olmasý ya da kitlesel ölümler bu kategori içerisine girer. Dolayýsýyla, Güney Asya'da meydana gelen tsunami felâketi de bu tanýma dâhildir. Kur an-ý Kerim ve Hz. Peygamberin hadislerinden anladýðýmýz kadarý ile kýyamet üç þekilde meydana gelecektir: 1. Bireysel Kýyâmet: Herbir insanýn ölümüyle artýk, onun kýyâmeti kopmuþtur. Buna bireysel kýyâmet ya da küçük kýyâmet adý verilir. Kur an da: Her can ölümü tadacaktýr, sonra O na döndürüleceksiniz âyeti 1 bireysel kýyamete iþaret eder. Bu konuyla ilgili olarak Hz. Peygamber de; kiþinin ölümüyle onun kýyameti kopmuþtur buyurmuþlardýr. 2. Lokal Kýyâmet ya da Kýyamet-i Vüstâ: Deprem, heyelan, sel felaketi, kasýrga ya da yangýn gibi doðal âfetler sebebiyle bir neslin, bir bölgenin, bir kýtanýn, topyekûn bir coðrafyanýn yok olmasý ya da kitlesel ölümler bu kategori içerisine girer. Dolayýsýyla, Güney Asya da meydana gelen tsunami felâketi de bu tanýma dâhildir. Çünkü bu felaket, binlerce kiþinin ölümüne ve doðal çevrenin yapýsýnýn deðiþimine sebep olmuþ, hatta bazý yerli kabilelerin sonunu bile hazýrlamýþtýr. Yine bir baþka örnek de geçen yýl Arjantin de çýkan yangýn sebebiyle yüz altmýþ civarýnda insanýn ölmesi. Bütün bunlar lokal kýyâmet örnekleridir. Ýslam kaynaklarýnda özellikle, bazý hadis rivâyetlerinde kýyâmet alâmetleri üzerinde durulur. Bunlarýn baþlýcalarý þunlardýr: Ýlmin azalmasý, cehâletin artmasý, ana-babaya saygýsýzlýk, öldürme hâdiselerinin artmasý, emanetlerin ehline verilmemesi, ölçü-tartýda hile yapýlmasý, insan haklarý alanýnda ihlâller, içki, zina ve kumarda artýþ, kýsaca topyekûn ahlâki deðerler alanýnda savrulmalar vb. 2 Gerçekte bu rivâyetlerde anlatýlmak istenen, insaný, insan yapan ilke ve deðerlerin ortadan kaldýrýlarak hayatýn anlamsýzlaþtýrýlmasýdýr. Allah ýn toplumlar için koyduðu sosyal düzen yasalarýnýn ihlâl edilmesidir. Yukarýda iþaret ettiðimiz gibi, anne ve babaya itaatýn olmadýðý, para-pul görmemiþ in- sanlarýn birden zengin olarak ekonomiye hükmetmeleri ve bilgisizlikler nedeniyle de toplumun ekonomisini ve ahlakýný bozmalarý; zina, içki, beyaz zehir, madde baðýmlýlýðý, emanete hýyanet gibi kötülükler millet fertlerinde ortak ülkü birliði oluþturan temel manevi dinamiklerin etkisizleþtirilmesine hizmet eder ve neticesinde bundan toplumsal dinamikler zarar görür. Örneðin, birey ve toplumlarda aidiyet duygularýnýn yok edilmesi kutsal deðerlerle desteklenen aile yapýsýný çökertir ve toplum gemisinde sayýsýz deliklerin açýlmasýyla, bu geminin su almasý mukadder hale gelir. Dolayýsýyla, sosyal hayatýn her alanýnda kendisini gösteren ahlâki ve evrensel deðerlerde çürümüþlük, soysuzlaþma, lümpenleþme, hortumculuk ve tefessüh gibi haksýz davranýþlar bir milletin geleceðini karartýr. Bu sebeple büyük sosyolog Ýbn Haldun Mukaddime adlý eserinde toplumlarýn geçirdiði dönemleri; asabiyet, fetih, ganimet, sefahat ve çöküþ þeklinde beþ döneme ayýrýr. Ýþte çöküþ aþamasýný yaþayan toplumlar için bu bir lokal kýyâmettir. Eðer bir millet sefahat dönemini yaþýyorsa, ortak iman ve tarih bilincine, medeniyet deðerlerine kayýtsýz kalmýþsa, artýk o millet kendi kýyâmetini zorluyor, demektir. Batý da, Capra, Danilevski, Spengler, Toynbee gibi bazý aydýnlarýn yazdýklarý makale ve eserlerde, kendi toplumlarýnýn çöküþe doðru gidiþini, manevi dinamiklere kayýtsýzlýk, hazcýlýk, bireycilik, salt yararcýlýk, egoizm ve sefahate düþkünlük olarak açýklamýþ olmalarý anlamlýdýr. Zira Kur an da medeniyetlerin çöküþ sebepleri anlatýlýrken baþta ahlâkî ve manevi deðerler alanýnda çürüme, tüketim çýlgýnlýðý, hedonizm gibi sebepler sayýlýr. (Ýsra 17/16). Bütün bunlar, evrensel ölçekte bir uygarlýðýn çöküþ sinyalleridir. 3. Küresel Kýyâmet: Bütün ilahi kitaplar böyle bir kýyâmet üzerinde durur. Bu, dünyanýn topyekûn sonunun gelmesidir. Ýslam inancýna göre birinci sûra üflenince, bütün canlýlar ölecek, dünyanýn düzeni bozulacaktýr. Kur an-ý Kerim, kýyametin geleceðinin kesin olduðunu 3, vaktinin yaklaþtýðýný 4, ne zaman kopacaðýný sadece Allah ýn bildiðini 5, ansýzýn geleceðini 6 haber verdikten baþka kýyametin nasýl kopacaðý konusunu ayrýntýlý bir þekilde anlatmaktadýr. Bu cümleden olmak üzere görevli melek tarafýndan sûra üfleneceði, Allah ýn diledikleri dýþýnda gökte ve yerde bulunan bütün canlýlarýn öleceði arz ve daðlarýn yerlerinden oynayýp birbirine çarparak darmadaðýn olacaðý bildirilmekte; kýyamet kopmaya baþladýðý zaman yerin paramparça döküleceði ve içinde bulunanlarý dýþarý çýkaracaðý, daðlarýn yürütüleceði, ufalanýp parçalanacaðý, atýlmýþ renkli yüne dönüþeceði, denizlerin birbirine katýlacaðý, göðün yarýlacaðý, açýlýp orada gerçek kapýlar oluþacaðý, sýyrýlýp alýnacaðý, kaðýt gibi dürüleceði, güneþin dürüleceði, ayýn tutulacaðý, güneþ ve ayýn biraraya getirileceði, yýldýzlarýn döküleceði, ýþýklarýn söndürüleceði, kulaklarý saðýr eden bir sesin duyulacaðý anlatýlýr. 7 Hatta bu tabloyu gören emzikli kadýnlarýn emzirdikleri çocuklarýný unutacaklarý, gebe kadýnlarýn çocuklarýný düþürecekleri, vahþi hayvanlarýn toplanýp biraraya getirileceði, sûra ikinci üfleyiþte ise, herkesin dirilip mahþere gitmeye hazýr olacaðý 8 haber verilmektedir. 9 Ayrýca küresel kýyamet Hz. Peygamberin hadislerinde de anlatýlýr. Bazý rivâyetlerde, yeryüzünde lâ ilahi illallah diyen bulundukça kýyâmet kopmayacaktýr, buyrulur. O halde küresel kýyâmete sebep yine insanlarýn kendileri olacaktýr. Son zamanlarda kýyamet için tarih düþme giriþimleri izafi ve anlamsýz giriþimlerdir. Herkes kendi kýyâmeti kopmadan yarýnýna/ahirete ne hazýrladýðýna iyi bakmalýdýr. Çünkü, kendisinden kaçtýðýmýz ölümle birgün yüz yüze geleceðiz. Ölüm ise, bir son deðil baþlangýçtýr. Ölüm haktýr, canlýlarýn bir gün son nefeslerini vermeleri inkar ve tevil edilmez bir gerçek. Ölüm gerçek olduðu kadar da doðaldýr. Hayat olmayan yeryüzü ne kadar anlamsýz ise, ölüm olmayan yeryüzü de o kadar anlamsýz. Aslýnda hayata anlam kazandýran ve onu sevimli kýlan da ölümdür. Þu halde hayat kadar ölüm de bilen bir insan için ilahi bir nimet ve büyük bir lütuftur. 10 Ne mutlu ölümü kendi kýyametiyle birlikte Mevlânâ gibi Þeb-i Ârus/Düðün Gecesi olarak karþýlayanlara!.. Dipnotlar: * Cumhuriyet Ü. Ýlahiyat Fakültesi, Öðretim Üyesi. E- mail: altintas@cumhuriyet.edu.tr 1- Âl-i Ýmran 3/185; el-enbiya 21/ Bkz. Ýbn Mâce, Fitan 25; Buhari, Fitan 4; Tirmizi Fiten 34; Buhari Ýlim el-kehf 18/21; Taha 20/ el-ýsra 17/ el-a'raf 7/ el-en'am 6/ Bkz. el-ýnþikâk 84/3-4; et-tevkvîr 81/3; el-mürselât 77/10; el-meariç 70/9; el-ýnfitar 101/5; el-mürselakt 77/9; en-nebe 78/19; et-tekvir 81/11; el-enbiya 21/104; er-rahman 55/37; el-8- Meariç 70/80; el- Kýyame 75/8; el-kamer 54/1; el-kýyame 75/4; et- Tekvir 81/2; el-mürselat 77/8; Abese 80/ El-Hacc 22/1-2; et-tekvir 81/5; ez-zümer 39/68; el-adiyat 100/9. 9- Geniþ bilgi için bkz. Topaloðlu, Bekir, Y. Þevki Yavuz, Ý. Çelebi, Ýslam'da Ýnanç Esaslarý, Ýstanbul, 1998, Bkz. Uludað, S., "Ölüm ve Ötesi", Köprü, (Güz 2001), Sayý: Somuncu Baba 27

13 sonun bitiþmesidir. Tek kademde olmasýdýr. Böyle baktýðýmýz zaman baþta söylenen bu söz aslýnda yeter ve gerek þartýný içinde barýndýran bir söz olarak karþýmýza çýkýyor. Röportaj Konuþan: Sadýk Yalsýzuçanlar "Seyyit Erkal, Çeþitli Yayýnevlerinde Tasavvuf eserleri yayýn yönetmenliði yapmaktadýr. Daha önce Ýnsan Yayýnlarýnda editör olarak çok sayýda tasavvufi eserin yayýnýna imza atmýþ. Gelenek Yayýnlarý, tasavvuf irfanýna ait pek çok temel eseri, ülkemizin düþünce ve kültür yaþamýna kavuþturdu. Tasavvuf ýrmaðýnýn büyük damarlarýnýn eserlerini, Abdulkadir Geylani, Cami, Nesefi, Hz. Mevlana, Ýbn Arabi, Bediüzzaman vb. onlarca arifin tefekkürünün okura ulaþmasýnda, bu alanýn günümüzde en yetkin uzmanlarýndan Prof. Dr. Mahmut Kýlýç'ýn da katkýlarýyla ciddi bir pay sahibi. Onunla, Hz. Ýbrahim'in (as), 'ben uful edenleri, batanlarý, geçip gidenleri sevmem' seyrinin ufkunda bir gezi yaptýk. Somuncu Baba dergisinin seçkin okurlarýna Seyyit Erkal'ýn düþünceleri ulaþtýrma ödevi de bendenize düþtü. Sizi bu söyleþiyle baþbaþa býrakýrken, özellikle üzerimizdeki dünyevi aðýrlýklardan kurtulmamýz yönünde giriþtiðimiz çabanýn feyizli bir sürece doðru yürümesini diliyorum.s.y." "Kainattaki Tek Merkez Hakikat-ý Muhammediyedir" Kuraný Kerim, Hz. Ýbrahim'in (as) diliyle, "La uhibbu'l-afilin" yani, 'batanlarý, yok olanlarý, zevale mahkum olanlarý sevmem' diyor." Buradan bizim manevi yolculuðumuz açýsýndan bize düþen pay nedir? Evet, Kuran-ý Kerim, "Ben batanlarý sevmem" diyor. Burada zevale mahkum olarak güneþin, ayýn veya yýldýzlarýn zikredilmesi, meselenin onlarla sýnýrlý olduðu anlamýna gelmiyor. Yani sadece yok olup gidenler bu dünyaya ait güneþ, ay veya yýldýzlar deðil. Elbette batan þeyler, insanýn kalbinde batan sevgiler, arzular ve istekler... Bunlarýn tümü batmaya mahkum olan ve bu dünyayla baðlý, bu dünyada geçici olan þeyler. Hayatta eksiltmek, seyreltmek, saðaltmak da güzel. Bunu sadece kendi hayatýmýzda görmüyoruz. Öyle ki estetik dediðimiz alan belki bire indirmek, eksiltmek, saðaltmak, fazlalýklarý atmak. Hani klasik deyim vardýr ya kayadan fazla olan parçalarý atarsýnýz heykel ortaya çýkar. Kime atfedilirse atfedilsin bu sözden maksat, fazlalýklarý atmaktýr. Nasýl ki balon kendisinden aðýrlýklarý atmakla yükseliyor, eðer kiþi kendisinden fazlalýklarý atarsa manen yükselir. Demek ki hayat, aðýrlýklarýmýzdan kurtulma çabasý. Ruhumuza engel olan dünyevi yüklerimizi terketmekle güzelleþen bir süreç... Evet tam da böyle. Hayat, eksiltmek, saðaltmak ve seyreltmekle güzelleþiyor. Nasýl ki taþtan heykele ait olmayan parçalarý attýðýn zaman amaçlanan nesne kalýyor, klasik temsilde söylendiði gibi ve insan biliyor ki balondan fazlalýklarý atmazsa, aðýrlýklarý atmazsa balonun yükselmesi mümkün deðil. Bu þekilde insan da kendi kalbinde fazla olan þeyleri atmakla iþe baþlamalý.yani önce odayý silmek, süpürmek ondan sonra misafiri davet etmek. Aynayý ilk önce parlatmak, ondan sonra karþýsýna geçip o Ýlahi Cemalin tecellisini seyretmek... Bu anlamda baktýðýmýz zaman herhalde en önemli þey fazlalýklarý atmak. Ýþte, "La uhibbu'l-afilin" yani Kuran'da geçen kendi deyimi içerisinde "Ben batanlarý sevmem" -ki Hz. Ýbrahim'in diliyle söylenmesi de çok önemli. Hz. Ýbrahim biliyoruz ki bütün peygamberlerin bir anlamda efendisi, babasý, kendisinden sonra gelenlerin bir bakýma toplandýðý, hepsinin ortak kanaat bildirdiði ve bu anlamda mistik ve metafizik ekollerin de bir anlamda düðümlendiði ayrý bir cem makamýndaki bir þahsiyet.- Böyle baktýðýmýz zaman Hz. Ýbrahim'in diliyle batanlarý sevmem deyiminin söylenmesi ve bunun bir nedenle, Ýlahi bir kasýtla söylenmesi yani baþlangýçta söylenmesi ve sonla bitiþtirilmesi çok önemli. Neden önemli? Bunu biraz açalým dilersen. Cem makamý ne demektir? Bu makamýn özelliði nedir, Hz. Ýbrahim'in (as) ikamet ettiði bir manevi düzey olarak, cem makamý neyi ifade eder? Cem dediðimiz mesele zaten baþla Ne demek yeter þartýný, gerek þartýný içinde barýndýrmasý? Þu demek: Allah'ýn evi olarak, O'nun hakikatinin yerleþtiði, sýðabildiði bir beyt olarak kalp, ancak ve ancak tek bir noktayý gösteren bir pusulaya sahiptir. Eðer biz diðer manyetik etkileri kaldýrdýðýmýz zaman o otomatik olarak kendi istikametine gidecektir. Mesele bu manyetik etkileri, diðer etkileri ortadan kaldýrmaktýr, izole etmektir. Böyle baktýðýmýz zaman 'La uhibbu'l-afilin" diðer bir deyimle La ilahe illallah'ýn ilk kýsmý -ki yani Sevgili'ye giden yolda ilk önce La ilahe ufkunda bir seyir vardýr. Bu seyir tamamlandýðý zaman yani sevgiye deðmeyenler kalpten çýkarýldýðý zaman zaten o tahtýn Sahibi oraya oturacaktýr. Mesele budur.- Bu anlamda "ben batanlarý sevmem" sözü bir anlamda nefy dediðimiz yani gereksiz, lüzumsuz, fazlalýk, aðýrlýk olan þeylerin kaldýrýlmasý ispatý mecbur kýlýyor ve doðuruyor. Bu anlamda mecbur kýlýnan ve doðrulan son durum olan münteha ile mebde yani baþlangýç birleþmiþ oluyor. Mebdedeki mesele, yani baþlangýçtaki mesele tam olarak halledildiði zaman zaten orasý münteha oluyor. Bir bakýma ikisi ayný mekan, yani ikisi ayný kalpte vücut oluyor. Peki burada Allah'ýn Ýsimlerinin tecellisi bakýmýndan nasýl bir metafiziksel ilke iþliyor? Kainattaki aslýnda bütün varoluþ veya varlýkta bulunuþ veya varlýkta görünüþ dediðimiz hallerin tamamý belirli Esmalarýn tecellileri veya tezahürleri veya daha üst mertebelerde görünmeleri, bulunmalarý, vücut bulmalarýdýr. Bunlar tabi belirli kademeler; görünmek, bulunmak veya vücut bulmak dediðimiz belirli kategoriler, dereceler. Bunlar, Allah'ýn yani en güzel olanýn deðiþik isimlerinin tecellilerinin, birlikteliklerinin, beraberliklerinin ve beraber görünmelerinin kendisi tarafýndan istenmesi sonucunda ve bu istenmenin sebebi de yine kendisini göstermesi tarafýndan. O Halde bir bakýma, varlýk, Allah'ýn Cemalini seyretmesi ve seyrettirmesi, yani varlýk aynasýnda seyretmesi ilkesiyle vücut buluyor... Seyyit Erkal Evet. Biz eðer bir güzellik sahibiysek bu güzelliðin iki þekilde bilinmesini arzu ederiz, isteriz. Bir, kendimize göstermektir öncelikle. Bu güzellik illa yüz güzelliði olmak zorunda deðil. Eðer bende bir potansiyel olarak bir ifade güzelliði, bir söyleme güzelliði varsa,-ki ifade etme edebi sanat olabilir veya resim yapmak gibi -bu sanatlarýn tamamýný bir þekilde kendi sanatýmla gün yüzüne çýkarmak isterim. Burada birinci muhatap, birinci tasdik edici ve güzelliði onaylayýcý ve ondan hoþnut olucu kiþi sanatçýnýn kendisidir. Aslýnda burada gaye dediðimiz yani illet dediðimiz meselede bu noktada düðümleniyor. Diðer illet ve gayeler bununla baðlý olduðu sürece anlam taþýyor. Diðer taraftan kimlerin görmesini isteriz? Sevdiklerimizin, bizi anlayabilecek kiþilerin görmesini isteriz. Bu anlamda da bir görünmek ve gösterilmek isteði mevcuttur. Fakat bu görünmek ve gösterilmek isteði yine bu sanatýn sahibinin, bu güzelliðin sahibinin önce tasavvufun kendi deyimiyle söylemek gerekirse nazar-ý beka-yý dekaik-aþinasýna sunmasýdýr. Ýkincil olarak kendi bakýþýndan sonra gayr-ý nazari diðer takdir edicilerin nazarýyla bakmaktýr ki o ikinci bakýþ birinci bakýþla baðlandýðý zaman bir anlam ve deðer kazanýyor. Ve ikinci bakýþtakiler de eðer aslolanýn birinci bakýþ olduðunu anladýklarý zaman son noktaya ulaþmalarý mümkün. Yani güzelliðin sahibinin, güzelliði sunanýn bizatihi kendisi olduðunu anlamak. Ne dersin, Ýlahi aþk meselesi de burada yer alýyor mu? Kesinlikle burada yer alýr. Bir anlamda aþka dair ekollerin de çatallanmasý söz konusu. Þöyle diyelim, "acaba gördüðümüz O mu, yoksa O'ndan mý, O'nunla mý ve O'nun yüzünden mi? Belki söylenmesi gereken söz ilk önce O'nun yüzünden oldu. Ýkincisi O'nunla oldu. Üçüncüsü O'ndan oldu. Bu üçü birleþtiði zaman zaten O'nun dýþýnda bir þey kalmýyor geriye. O zaman, 'varlýk' dediðimiz, 'vücut' dediðimiz düzey, gerçekte sadece Rabbimiz için kullanýlabilecek bir sýfat, deðil mi? Evet. Zaten, muhakkik sufiler, varlýðýn birliði meselesini böyle yorumlamýþlardýr. Bu ise bizi, O'nun hakikatine ulaþmak için, maddi aðýrlýklarýmýzý terketmeye yöneltiyor. Meselenin odak noktasý burasý. Zaten Hz. Ýbrahim'in (as), 'batanlarý sevmem' ifadesi, varlýðýn asýl Sahibi ortadayken hiçbir zamaný ve mekaný benimsememeyi bize öðütlüyor. Ýnsan biliyor ki balondan fazlalýklarý atmazsa, aðýrlýklarý atmazsa balonun yükselmesi mümkün deðil. Bu þekilde insan da kendi kalbinde fazla olan þeyleri atmakla baþlamalý.yani ilk önce odayý silmek, 28 Somuncu Baba 29

14 süpürmek ondan sonra misafiri davet etmek. Aynayý ilk önce parlatmak, ondan sonra ve devam ettiren muhabbettin kaynaðý deðilse bile o kaynaðýn kendisini muhatap kýldýðý tek merkez, tek nokta Hakikat-ý Muhammediye'dir.(asm) Hakikat-ý Muhammediye (asm)) olmadýðý sürece kainatta sevgiye deðer, sevilmeye deðer - Ýlahi Cenahtan bahsediyoruz, yani semavi nazardan bahsediyoruz. Arzi nazardan bahsetmiyoruz- O'nu temsil edecek, O hakikatý temsil edecek bir nokta yoksa kainatýn devamýnýn sebebi de yoktur. Bu anlamda kainatý meydana getiren, devamýný gerektiren tek nokta vardýr; Hakikat-ý Muhammediye (asm) noktasý. Hakikat-ý Muhammediye noktasý ve O'nu temsil edecek kainatta bir nokta yoksa -ki aþýk olunan nokta bir anlamda, aþýk olunan ve razý olunan nokta o noktadýr.-kainatýn devam etmesi mümkün deðildir. Demek ki muhabbet, bu noktada düðümleniyor, yani kainatýn yaratýcý ilkesi olarak Muhammedi Hakikat'in, aþkta merkez olmasý, ilahi merkez oluþu...peki aþk nasýl bir makamdýr, nasýl bir haldir? Aþk, mutlak anlamda þiddetli bir sevgidir. Fakat sevginin þiddeti, sevginin deðerini belirlemez. Sevginin derecesinden bahsedilirken aþk, muhabbetin bir üst derecesi olarak zikredilir. Fakat burada bitmez, bu henüz ikinci makamdýr. Muhabbetten sonra aþk gelir ve aþktan sonra þevk gelir. Peki Þevk nedir? Bu pek bilmediðimiz kavramlardan biri veya çok gündemimize gelmeyen kavramlardan biri. Þöyle diyelim biraz önce sevgiyi kendimizden bilmememiz, sevginin kaynaðýnýn bir olduðu ve o kaynaðýn da tek merkezinin Kendisini merkez kabul ettiðinden bahsettik. Bu anlamda eðer insan sevgiyi de kendisinden bilmeyecekse, verili olaný da kendisinden bilmeyecekse, yakýnlaþmayý kendisinden bilmeyecekse, yükselmeyi de kendisinden bilmemeli. Eðer bir güvercin yükselmek, bir sevgiliye ulaþmak için yükselmek noktasýnda kanadý kýrýlýrcasýna harekete geçiyorsa yükselmek uðruna bu, aþktýr. Sevgi, uçabildiðince uçabilmektir. Aþk ise kanadý kýrýlýncaya dek uçabilmektir, uçmaya çalýþmaktýr. Ýþte þevk noktasýna geldiðimiz zaman, þevk; kanadý kýrýldýktan sonra da uçma tecrübesini yaþamaya çalýþmaktýr. Niye kanadý kýrýldýktan sonra? Kanadý kýrýlan bir kuþ, kendisinin ulaþamayacaðýný bilir. Ulaþmanýn kendisinden olmayacaðýný da bilir. Tek beklentisi o kanat çýrpýþlarýyla O'na dair bir aþk ve þevkini devam ettirdiðini seslendirmesidir.bu seslendirmeyle birlikte o kanadý kýrýlmýþ kuþ alýnýr ve gitmek istediði maksuda kendi gücüyle deðil, hiçbir güç harcamadan ulaþtýrýlýr. Bunu nasýl örneklendirebiliriz? Ýþte burada beþinci katta bir binada olduðumuzu düþünelim. Her basamakta çýkýyoruz. Arada katlar var, mertebeler var. Her mertebe basamaktan farklý bir durumu temsil ediyor. Fakat diðer yandan biz asansöre binebilir ve bir düðmeye dokunmakla belki 1500 basamaklý bir merdiveni, belki bir gün içerisinde çýkabileceðimiz bir binayý bir anda çýkabiliriz. Bu çekinme hakikatýdýr. Ýþte çekinme hakikatý bir bakýma kanadý kýrýk kuþ olmayý ihtiva eder. En azýndan kendi kanadýnýn kýrýk olduðunu bilmek ve kendi gücünün olmadýðýný, sevgi varsa sevginin de O'ndan olduðunu, güç varsa gücün de O'ndan olduðunu bilmektir. Bu noktada sevgiyi yani senin taþýdýðýn sevgiyi de O'na vermek çok önemli. Peki þefkat denilen duygunun burada yeri neresidir? Þefkat, aþkýn ve sevginin ortaya çýkýþlarýndan, tezahürlerinden bir tezahürdür, fakat nasýl bir tezahür? Þöyle ki, þefkat büyüðün küçüðe, sahip olanýn sahip olunana duyduðu bir histir. Böyle baktýðýmýz zaman þevk nasýl ki aþkýn bir derecesi, muhabbetin bir derecesi, insanýn belki de Ýlahi olana duyabileceði hissin en güzel bir þekilde seslendirilmesi ve isimlendirilmesi oluyor. Ayný þekilde Ýlahi olanýn da yaratýlmýþ olana duyduðu sevginin isimlendirilmesi itibariyle belki þefkat en güzeli. Niçin peki? Çünkü þefkat dediðimiz zaman bütün kainatý kapsayan bir rahmetten bahsediyoruz. Bismillahirrahmannirrahim, aslýnda üç dereceli bir tezahürdür. Varlýðýn, daha doðrusu varlýkta bulunmanýn üç farklý tezahür derecesidir. Rahmaniyet tüm kainatý kapsar. Ýbn-i Arabi'nin dediði gibi " vücut bütünüyle rahmettir, rahmet ise bütünüyle hayýrdýr". O anlamda baktýðýmýz zaman, vücut bütünüyle hayýrdýr. Ve hayr-ý mutlaktan hayýr geldiðine göre, Mutlak Güzelden mutlak güzellik geldiðine göre, Mutlak Güzel olanýn mutlak güzelliðe duyduðu sevginin ismi O'na duyduðu þefkat olmasý gerekir. Çünkü O'na layýk tarz budur. Yaratýcý yaratýlmýþ olana aþk duyamaz, duymaz. Çünkü o, O'nun eseridir. Belki O'nun daimi olan sevgisinden dolayý þefkat duyduðu söylenmelidir. Sözgelimi bir anne dört çocuðu da olsa, beþ çocuðu da olsa þefkat duyabilir, fakat bir sevgili birisine aþýk olabilir. Bir kalp iki aþký kabul etmez. Onu aþk diye isimlendiremeyiz. Sevgi veya þefkat diye isimlendirebiliriz. O zaman bir olandan yani vahdetten kesret alemine daðýlan sevginin ismini en güzel bir þekilde biz þefkat olarak isimlendirmeliyiz ki bu Rahmaniyet hakikatýdýr. Rahmaniyet hakikatý, inançlý-inançsýz, canlýcansýz ayrýmý yapmaz. Rahmaniyet için O'nun tarafýndan yaratýlmýþ olmak, O'nun eseri olmak yeterlidir. Rahimiyet için neler söylersin? Rahimiyet ayrý bir mesele, o da bir varoluþ derecesi. Bu anlamda baktýðýmýz zaman varlýkta bulunan her þeye dair bir Rahmaniyet, her þeye dair bir þefkat söz konusudur. Ondan beklenilen ise O'na muhabbet, aþk ve þefkat derecelerinde, þevk derecelerinde bir yükselme isteði, arzusu, ulaþma arzusunun duyulmasýdýr. Ve O'na münasip hallerin, yani kulluk þekillerinin yerine getirilmesidir. Bu anlamda Hz. Yakub'un(as) Hz. Yusuf'a(as) duyduðu þefkati de bu odaða yerleþtirebiliriz sanýrým? Yusuf suresi yine peygamberlere dönersek -ki bu aþkýn, sevginin temsilcileri, yeryüzünde þefkatin bir bakýma eserleri, bir anlamda onun göstericileri, numuneleri olan, mümessilleri olan bu kiþilere dönersek- Hz.Yusuf(as) çok önemli bir timsal. Her anlamda bir çok önemli bir timsal. Aþkýn, sevginin, þefkatin bütün derecelerini Yusuf kýssasýnda görmek mümkün. Hz. Yusuf'un (as) kýssasýnda belki çok önemli en önemli noktalardan birisi þu ki; son noktada yani en son noktanýn imtihan noktasýnda Hz. Yusuf bütün sevdiklerine, kardeþlerine, mürþidi konumundaki babasý Hz.Yakub'a(as) kavuþtuðu noktada tam teslimiyeti ifade eder. Burada, 'beni salihlere kat, beni Hakikate teslim olmuþ olarak öldür.' Yani sevdiklerine kat, onlarla birlikte kýl, o sevdiklerinin yanýna al.' Yakarýþý çok önemli bir noktayý ifade eder. Bu, bütün sevdiklerine mukabil ve bu sevdiklerinin karþýlýklarýný görmene mukabil. Gördüðün an, yani rahatlýkla imtihan olduðun an O'nu unutmamak, kalbinin rotasýnýn þaþmamasý. Yani, bir açýdan, sabýrda Hz. Yusuf bir kahramandýr, kuyuda bir kahramandýr, Yusufi medresesinde bir kahramandýr, oradan çýktýktan sonra da bir kahramandýr, hakim olduðu zaman da bir kahramandýr ve hakimiyetinin taþlandýðý noktada bir kahramandýr, sevgililerine kavuþtuðu, hatta mürþidine kavuþtuðu, onunla kucaklaþtýðý noktada kahramandýr. Neyin kahramanýdýr Hz. Yusuf? Bu sevginin vericisi, bu sevginin kaynaðý olandan baþkasýný aramamak noktasýnda kahramandýr. Böyle baktýðýmýz zaman Hz. Yakup ve Hz.Yusuf iliþkisini de aslýnda çözmüþ oluyoruz. Yusuf'un(as) Yakub'a(as) duyduðu hissiyat, Yakub'un da(as) Yusuf'a(as) duyduðu hissiyat, þefkattir. Yusuf kýssasýnda bu son noktayý çözdüðümüz zaman aslýnda bütün kýssa çözülüyor adeta. Sanki ilmiklerinden ayrýlýyor, önümüze seriliveriyor. Þu anlamda yani; Hz. Yusuf'un(as) Yakub'a(as) duyduðu yani mürþidine, babasýna duyduðu sevgi bir aþk mýdýr, yoksa ona dair bir þevk midir? Yakub'un(as) Yusuf'a(as) duyduðu bir aþk mýdýr, yoksa ona ait bir þefkat midir? Zira eðer bütün nokta kalplerdeki Yakub'un(as) ve Yusuf'un(as) asýl kalplerindeki rota ilahi olaný gösteriyorsa baþkasýna aldanmasý mümkün deðil. Bu Yusuf(as) için Yakup da(as) olsa, Yakub(as) için Yusuf da(as) olsa mümkün deðil. O zaman Yakup'la Yusuf birbirlerine duyduðu sevginin, þefkat ve þevk þeklindeki çeþitlerinde aslýnda ilahi sevginin ondaki tezahürüne bir aþk ve þevk duyuyor. Böyle baktýðýmýz zaman hiçbir aldanma mümkün olmaz. Diðer türlü perdeler araya girer, berzahlar araya girer ve insanlarýn orda takýlmasý ve orayý esas almasý ve aþamamasý söz konusu olabilir. Bu noktada insanýn en önemli duygusu kendisine duyduðu þefkattir, mesela insandaki ölüm korkusunun kaynaðý kendisine duyduðu þefkattir. Yani istemez ki kendisi vücuttan silinsin, varlýktan silinsin. Peki bu sevgi kime ait? Yine kendine ait deðil. Peki bu vücut kime ait? Sana ait deðil. O zaman bu noktayý çözümlediðimiz zaman, en azýndan zihinsel olarak çözümlediðimiz zaman ve hakiki bir sevgiye indirgediðimiz zaman, bütün sevmekler ve sevilmekler ve sevilenler biz dahil O'na aitiz. O aidiyette bir þeref ve deðer sahibiyiz. Yine de ben, aþkýn iki tarafý keskin bir kýlýç olduðunu söyleyeceðim...ne dersin? Sevgi, iki tarafý keskin bir kýlýç evet. Bu kýlýç, ne tarafa sarf olunacaðýna baðlý olarak törpülemeye baþlýyor. Belki kýlýcýn keskinliðine göre tek vuruþta kesebilir, bir vuruþta kesebilir. Ama iki tarafý da keskin bir kýlýç. Yani, insan bunu kendisine de sarf edebilir bu sevgiyi. Aidiyet meselesini yani, kendisine ait olmadýðý meselesini çözemezse, bahsettiðimiz meseleyi çözemezse, bu kez kendisine duyduðu sevgiyi, þefkati aþk derecesinde kendine baðlanmak þeklinde ve her duyduðu, her muhattap olduðu varlýða duyduðu sevgileri de bu aþka baðlý olarak bir deðer kazandýrmak söz konusu olabilir ve onlardan bunun mukabilini, bunun yansýmasýný, kendisine aþk þeklinde göremeyince, bir baðlanma þeklinde göremeyince, kendisinin rýzasýný arama þeklinde göremeyince bu sefer bu kýlýcýn diðer keskin ucu, keskin tarafý harekete geçer. Bu da adavettir. Yani, nefret etmektir. Bir bakýma bunu biz þeytanda görüyoruz. Biraz tehlikeli bir alan gerçi ama çünkü, itikadi mezhepleri býrakýn, dinlerdeki itikadi kayma noktalarýndan birisi de analojidir. Yani, Melekutiyet bilgisidir. Þeytaniyet, yani kötülük meselesine girdiðimiz zaman buradaki kötülük aslýnda þeytanýn kendisine dair hakikati. Bu hakikat nedir? Ýþte, ateþten yaratýlmak, güçlü olmak, bilgili olmak, beðenilmek hakikatini kendisine vermesi ve bunu Hakikatin Sahibinden bile kýskanmasý ve o "bu hakikat bana aitti. Sen o hakikatin gereði olarak bana secde etmelisin" dediði zaman yüz çevirip o sevgiyi, sevgi görülen þeyi kine çevirmesidir, kýlýcýn diðer ucunu uzatmasýdýr. Yani, bir bakýma, "ben ateþtenim, ben" demesidir ve benliði de kendisinden bilmesi... Evet. Bu kendinden biliþ aslýnda ilmi kendinden biliþ, benliði kendinden biliþ, arkesini yani kendisini meydana getiren ateþ meselesini kendisinden biliþ þekline farklý farklý görünüþler þeklinde Kuran'da Ýblis için sýralanýr ve onun takipçileri için de sýralanýr.firavun, Nemrut, Karun vs gibi... Peki muhabbetin bir nedeni yok mudur, niçin severiz? 30 Somuncu Baba 31

15 Muhabbet, her þey gibi bir sebepten, bir vesileden doðar. Bu sebep bir bakýþ olabilir. Tabi sevenin sevgiliye bir bakýþýndan bahsetmiyorum burada. Sevgilinin sevene bir bakýþý, bir çekiþi olabilir. Bu bakýþ sýrasýnda bir düðümlenme, bir kendine ait kýlma olabilir. Bendensin ve benim içinsin dediði zaman artýk sultan, kölenin söz hakký yoktur. Böyle baktýðýmýz zaman muhabbetin de aslýnda bir faydadan olduðunu söylemek mümkün deðil. Fakat, bu seven cenahýnda, asýl seven cenahýnda. Biz eðer bu noktadaysak, kendi bulunduðumuz noktada yeryüzü noktasýndaysak elbette menfaatler araya giriyor. Ama burada bir yatay sevgiden söz ediyoruz o halde? Dikey bir sevgiden bahsetmiyor, yatay bir sevgiden bahsediyorsak burada iþte faydalar, arzular, istekler, menfaatler araya girmek durumundadýr. Çünkü, sebep-sonuç iliþkisi, illiyet prensibi kurulmamýþtýr veya terse dönmemiþtir. Böyle olduðu zaman mutlaka insan ilk önce dost dediði kiþiyi niye sever? Onunla güzel vakit geçirdiði için, kendisine deðer verdiði için, kendisi ona deðer verdiði için. Sevgilisini niye sever? Onunla beraber olmaktan, onunla hemhal olmaktan lezzet aldýðý, zevk aldýðý için, onun cemaline meftun olduðu için. Bu sevginin baþlangýcý itibariyle mutlaka yatay düzlemde bir sebep olmasý gerektiðini bize hatýrlatýyor. Bu sebep nedir? Menfaat olarak bunu adlandýrdýðýmýz zaman illa bunun maddi bir menfaat olmasý gerekmiyor. Kalbi bir menfaat da olabilir, fakat dikey bir noktadan baktýðýmýz zaman menfaat söz konusu deðildir. Çünkü, menfaat kabul edilecek, yaratýlmýþ olan her þey zaten O'na aittir. O'nun onda bir menfaati olmasý söz konusu deðil. Ona verdiði sevgiyle, sevgi potansiyeliyle Kendisine sevgi duymasýný isteyebilir. Fakat, bu istemeklik de bir mecburiyet deðildir. Belki bu mecburiyet deðilse bile bir arzu etmek ve razý olmak þeklinde bir sýralamaya tabi tutulabilir. Sevmek ayný zamanda bilmek midir, yoksa bilginin yolunu aralayan bir süreç mi? Bilmek ve sevmek, bunlar mutlak anlamda birbiriyle baðlý þeyler. Epistemik bir süreç mi? Ontolojik kaynaða sahip epistemik bir süreç olarak adlandýrabiliriz. Yani basit anlamda epistemden yola çýkan ve onunla sonuçlanan bir þey deðil, fakat o süreç içerisinde muhabbet dediðimiz þey, marifet ufkunda seyirle, seyahatle olan bir þey. Marifetullah muhabbetullahý netice veriyor. Yani insan bildiðini seviyor ve bilmesinin derecesine göre seviyor. Birisi girse, þuradan içeri girse bana bir çiçekten, bir gülden bahsetse veya bilmediðim, hiç bilmediðim, hiç kokusunu koklamadýðým veya görüntüsünü de görmediðim bir çiçekten bahsetse o ne kadar anlatabilirse ben o kadar anlayabilirim. Ýkincisi, benim anlama kapasitem ne kadarsa, o kadar anlayabilirim. Üçüncüsü, ben ona ne kadar inanýyorum bu çok önemli. Bu arada ses yani cümlelerin kendi içerisinde titreþiminde, seste, bulunduðumuz zaman ve mekanda bunlarý engelleyici durumlar olabilir. Veya benim kulaðýmýn saðýrlýðý mevzu bahis olabilir. Bunlarýn sonucunda bilme dereceme göre anlatýlan þeye duyduðum þevkin dereceleri belirlenir. Fakat, eðer ben gidersem, eðer inanýrsam, o kiþiye inancým çoksa, o bahseden kiþiye inancým çoksa, mutlak eminsem, onunla emin olduðumda onunla yola çýkar ve onun gösterdiði þekilde gidip onun gibi görürsem bütün insanlýk dese ki öyle bir çiçek yoktur, benim çiçeðe olan inancým azalmaz. Sadece onlara acýrým, þefkat ederim. Oraya duyduðum þevk sonucunda onu görmem, müþahadem þunu netice verir; mutlak itikadým mutlak inancým, mutlak imanýmý netice verir. O imanla birlikte insanlarýn hepsi reddetse benim için o redlerin bir anlamý olmaz. Belki onlara acýrým, þefkat duyarým ve onlarý da ona doðru þevklendirmeye çalýþýrým. Böyle bir görevim olur. Fakat, eðer ben o gülü alýr, o çiçeði alýr koklarsam iþte burasý apayrý bir durumdur, o anlatýlabilecek bir durum deðildir. Koklamayan bilmez. Bu deyiþ, bende ayrý bir varoluþu netice verebilir. Artýk ben de gerçek anlamda anlatýcý, tahakkuk derecesine ulaþmýþ, muhakkikin olmuþ bir anlatýcý konumuna geçebilirim. Yani insanlara anlatýrken artýk tattýðým bir þeyleri anlattýðým için, benim üzerime de o gülün kokusundan bulaþtýðý için, artýk insanlarýn bana tutunmasý, benimle birlikte hareket etmesi, benimle birlikte o güle þevklenmesi çok kolay olur. Belki bir sözcükte, bir bakýþta mümkün olur. Bu güzel sohbet için teþekkür ederim. Eyvallah. Tasavvuf Yrd.Doç.Dr. Kadir Özköse Gök kubbede bâkî kalan hoþ sada imiþ. Ýnsan olmanýn sýrrý bir yaraya merhem olmada imiþ. Dertlilerin dermaný, gönüllerin þifasý, kimsesizlerin kimsesi, gariplerin sadasý ve yaratýlmýþlarýn hizmetkârý olmaktýr gayemiz. Hizmet, diðergamlýk, fedakarlýk, azim ve iþtiyakýn ürünüdür. Bedeli candýr, maldýr ve emektir. Zira tarih boyunca baþta peygamberler olmak üzere insanlýða ýþýk tutanlar, halka hizmeti Hakk a kulluk bilmiþler, çileyi rahmet yükü olarak omuzlamýþlardýr. Onlar için þu müjde yetmektedir: Bir topluluðun efendisi, o topluluða hizmet edendir. Hizmet erbabý olmak, saðýnda ve solunda kim var diye bakýnmak deðil, Hakk ýn rýzasýný güdüp samimiyet testinde baþarýlý olmaktýr. Hak bildiði yolda yalnýz da kalsa görevinin bilincindedir. Hizmet yükünü omuzlayan kiþinin uyanýk olmasý gerekir. Bu durumu Mevlâna þu ifadesi ile dile getirmektedir: Uyanýk insan dertli insandýr. Bir hadis-i þerif te; Halka su daðýtan kimse suyu en son içer. Buyurulmuþtur. 1 Hizmet Et ki Himmet Bulasýn Karþýlýk beklemeden yardýmcý olmak anlamýndaki hizmetin tasavvuf kültürü için önemli bir yeri vardýr. Horasan tasavvufun fütüvvet neþ'esini benimseyen Nakþbendîlik'te hizmet konusu tasavvufî eðitimin usullerinden biri olarak önem arzetmektedir. Peygamber Efendimiz bu veciz sözlerini bir sefer sýrasýnda söylemiþti. Uzun yolculuk esnasýnda Müslümanlar hem iyice yorulmuþ hem de içecek sularý tükenmiþti. Hâris bin Rib î, yorgunluðuna raðmen Resûl-i Ekrem e hizmette kusur etmemeye çalýþmýþtý. Müslümanlar susuzluktan iyice bunalýnca, Peygamber (s.a.v.) içinde birazcýk su kalmýþ olan küçük matarasýný istedi. Ýþte o anda Resûlullah ýn mûcizelerinden biri gerçekleþti. Ebû Katâde nin tuttuðu bardaða mübarek elleriyle matarasýndan su doldurmaya, Ebû Katâde de sahâbîlere daðýtmaya baþladý. Sahâbîler kana kana içtiler. En sona Allah ýn Resûlü ile Ebû Katâde kalmýþtý. Resûlullah (s.a.v.) bardaðý doldurduktan sonra Ebû Katâde ye: Ýç! dedi. Fakat Ebû Katâde Efendimiz den önce içmek istemedi: Sen içmedikçe ben içemem yâ Resûlallâh! dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.v.): Halka su daðýtan kimse, suyu en son içer. buyurdu. Neticede Ebû Katâde bu emre boyun eðip suyu içti, son olarak da Allah Resûlü içti. 2 Halvet ve uzletle baþlayan tasavvufî eðitim sülûkun çeþitli aþamalardan geçtikten sonra karþýlýksýz hizmetin eþiðine getirmektedir insaný. Bu devreye tasavvufta celvet devresi denmektedir. Celvet bütün tarikatlarýn esasýdýr. Celvet halk içinde olmak, halka hizmet halinde bulunmak demektir. Bu hizmetin peygamberlerde olduðu gibi Allah rýzasý uðrunda yürüyebilmesini saðlayabilmek için halvet-uzlet ve sülûkun onca zorluklarýna katlanýyoruz. Gaye, insana hizmettir ama bunun Allah ýn istediði þekilde yürümesi için bir eðitim gerekmektedir. Ýþte tasavvuf bu eðitimi veren müessese oluyor. Bu minvalde Marûf Kerhî diyor ki: Dâvud Tâî nin sohbetinde bulunanlardan biri bana, sakýn ameli terk etmeyesin, çünkü amel seni Mevlâ nýn rýzâsýna yaklaþtýrýr, dedi. Ben; amelden kastýn nedir? diye sordum. Bana þu cevabý verdi: Devamlý olarak Rabb ine itaat hâlinde olmak, müslümanlara hizmet ve nasihatta bulunmak 3 Müslümanlara hizmet Allah katýnda büyük ve önemli bir iþtir. Çünkü hizmet, kalbe alçakgönüllülüðü aþýlar. Mü minlere 32 Somuncu Baba 33

16 karþý þefkati artýrýr. Ýhvana hizmet etmeye alýþmayan kimse ile mü minlere karþý alçakgönüllü olma arasýnda kesif bir perde vardýr. 4 Hizmete gönlü seferber etmenin örneði olarak, sûfî gelenekte anlatýlan þu öykü þayan-ý dikkattir: Bir þeyh hastalýktan daha yeni kurtulmuþtu. Kýþ mevsimiydi, bu nedenle onun derviþi daima þeyhin sabah namazý abdesti için suyu ýsýtmak üzere erkenden kalkardý. Bir sabah derviþ uyandý ve üstadýnýn çoktan uyanmýþ olduðunu gördü. Bir su ibriðini kaptý ve sýkýca göðsüne bastýrdý. Suyu dökmeye baþladýðý zaman, su þeyhin ellerini yaktý. Þaþýran þeyh sevgili derviþine sordu; Nerede kaynattýn bunu? Derviþ cevap verdi: Gönlümün ateþinde. 5 Karþýlýk beklemeden yardýmcý olmak anlamýndaki hizmetin tasavvuf kültürü için önemli bir yeri vardýr. Horasan tasavvufun fütüvvet neþ esini benimseyen Nakþbendîlik te hizmet konusu tasavvufî eðitimin usullerinden biri olarak önem arzetmektedir. Kaynaklarda sûfîlerin dört tür hizmetinden bahsedilmektedir: Hâlka hizmetleri, hayvanlara hizmetleri, müritlerin þeyhe hizmeti, Þeyhin müritlerine hizmeti. Sûfî geleneðinde müridin, þeyhin cemaatine resmen kabul edilebilmesinden önce genellikle üç yýl hizmette bulunmasý gerekliydi; bir yýlý halka hizmet, bir yýl Hakk a hizmet, bir yýlý da kendi kalbini müþahede içindi. Mevki, makam, bilgi ve mansýb bakýmýndan üst konumda bulunan müridlerine kimi meþayýh, aðýr, katlanýlmasý ve kabullenilmesi zor görevler yüklemek, bayaðý iþlere giriftar kýlmak suretiyle hem kibir ve gururlarýný kýrmak hem de nefsânî arzularýnýn önüne geçmelerini saðlamak istemiþlerdir. Bir zamanlar üst düzey bir memur olan Þiblî, sonunda Kendimi Allah ýn mahlukatýnýn en adisi sayýyorum dediði bir noktaya gelmiþ (h 359 [508?]) ve ancak bu sözlerden sonra Cüneyd tarafýndan kabul edilmiþti. Bu tutumu gayet iyi canlandýran bir hikâye de on ikinci yüzyýlda Mecdûddîn-i Baðdadî hakkýnda anlatýlýr: Þeyh onu önce abdest iþleriyle ilgili hizmetlerle görevlendirdi. Doktor olan annesi bu durumu iþitti -þeyh de doktordu- ve þeyhe bir kimse ile þöyle bir temenni iletti: Oðlum Mecdüddin nazik bir insandýr, görev olarak verdiðiniz bu iþ çok tuhaftýr. Eðer þeyh müsaade buyururlarsa ben o hizmetleri görmek için on tane Türk delikanlý gönderirim. Yeter ki oðlumu baþka bir hizmete versinler. Þeyh þöyle buyurdu: Ona þöyle deyiniz. Týb ilmini bilen bir kiþi olarak bu sözün sizden sadýr olmasý tuhaf bir þeydir. Oðlunuz ateþli bir hastalýktan acý çekse ona ait olan bir ilacý bir baþka delikanlýya versem, oðlunuz sýhhat bulur mu? 6 Ýbrahim Edhem le Ýmam-ý Azam hakkýnda anlatýlan þu öykü, kulun herþeyden önce Allah ýn dinine hizmet etmesi gerektiðini ifade etmektedir: Üzerinde yamalý bir yün elbise ve aba bulunan Ýbrahim b. Edhem Ebu Hanife nin (r.a.) yanýna gelmiþti. Ýmam-ý Azam ýn sohbetinde bulunanlar, ona istihfafla bakmýþlardý. Bunun üzerine Ýmam-ý Azam, Gelen efendimiz Ýbrahim b. Edhem deðil midir? Yanýnda bulunan talebeler; Müslümanlarýn imamý olan bir zatýn dilinde böyle alaylý ifadeler bulunmaz, bu zat bu efendiliði ne ile buldu ki, dediler. Ýmam-ý Azam dedi ki: Sürekli olarak hizmet etmekle efendi oldu. Biz kendi hizmet ve iþimizle meþgul olduk, o ise Allah a hizmet iþi ile meþgul oldu ve böylece efendimiz oldu! 7 Peygamberlerin hayatýnda iki önemli özellik daima ön plana çýkmaktadýr: Ýnsana hizmetin esas olmasý ve insanlýðýn bir bütün olarak düþünülmesi. 8 Bahâeddîn Nakþbend mürîdlik döneminde þeyhinin tavsiyesi ile bir süre hayvanlara hizmet etmiþ, onlarýn bakýmý, týmarý, hastalarýnýn tedavisi gibi görevleri üstlenmiþti. Yollardaki köpeklere de bu þekilde yardýmcý olurdu. Hayvanlarýn da Allah ýn mahlûku olduðunu ve onlarýn üzerinde rubûbiyyet nazarýnýn bulunduðunu düþünerek bu hizmetleri îfâ ederdi. Bir dostu evine misafir olunca ona her türlü hizmeti yaptýðý gibi, binek hayvanýna da gereken alâkayý gösterirdi. Bu konuda Ali Râmîtenî nin Dostumun gelmesine vâsýta olan bu hayvandýr diyerek dostundan önce binek hayvanýnýn bakýmý ve gýdâsýyla meþgul olduðu söylenir. Ahmed Kâsânî de mürîdlerine tavsiyelerde bulunurken, hizmette insanlar arasýnda ayrým gözetmedikleri gibi, insan ile hayvan arasýnda da ayrým yapmamalarýný söylemiþtir. Þeyhini ziyaret etmek müridin dinsel görevidir; çünkü baþka yerde bulamayacaðý þeyi onda bulur. Bir þeyhe hizmet etmek, -bu, Cüneyd in abdeshanesini otuz yýl temizlemek olsa bile- mürit için en yüksek onurdur. Ýleri gelen þeyhlerden biriyle karþýlaþmak bile, insana yüksek bir mevki saðlar. 9 Tasavvuf ehlince hizmet, genel bir âdâbdýr. Þeyhlerimizden biri, seksen yaþýnda olduðu ve biz de henüz yeni ilme baþladýðýmýz halde ayakkabýlarýmýzý bize o düzeltirdi. Onun bu davranýþýnýn, hizmete alýþmamýz ve insanlarýn hepsine alçakgönüllü olmamýz üzerinde müsbet yönde büyük etkisi olmuþtur. Allah için hizmeti, tabiatý itibariyle ancak Allah a ve ahirete iman eden, aziz ve zelil kýlanýn kesinlikle Allah olduðunu bilen, Allah için tevâzû göstereni Allah ýn yükselteceðinin, ihvana hizmetten dolayý Allah ýn kiþiye sevap vereceðinin þuurunda olan kiþi yapabilir. 10 Samimiyetle yapýlan hizmetin insana uzun süre ibâdet ile elde ettiðinden daha fazla manevî mertebeler kazandýracaðý kabul edilmektedir. Ubeydullah Ahrâr bu konuda þöyle der: Zamanýn gereði ne ise onunla meþgul olmak gerekir. Zikir ve murakabe, bir müslümaný rahatlatacak olan hizmet bulunmadýðý zaman yapýlýr. Bir insanýn gönlünü kazanmaya vesîle olacak olan hizmet, zikir ve murakabeden daha önde gelir. Bazýlarý nafile ibâdetle meþgul olmak hizmetten daha önemlidir zannederler. Hizmetin semeresi gönüllerde muhabbet ve huzurdur. Kalpler, kendisine iyilik eden kiþiye sevgi duyan bir yapýda yaratýlmýþtýr sözü bunu açýklamaktadýr. Nafilelerin neticeleri, mü minlerin sevgisinin neticeleriyle asla bir olamaz... Ben bu yolu sûfîlerin kitaplarýndan öðrenmedim, hâlka hizmetle elde ettim. Ahmed Kâsânî de hizmetin önemini ve faydasýný þöyle ifâde etmiþtir: Dünya hizmet yeridir, âhiret ise kurbet yani Allah a yakýnlýk yeri. Kurbet, hizmet nisbetinde olacaktýr. Bazý þeyhlerin mürîdlerini tuvalet temizliði gibi zor ve nefse aðýr gelecek hizmetlerle görevlendirmesi, onlarýn kibir, gurur ve kendini beðenme (ucb) gibi kötü huylardan arýnmasýný saðlamak için bir tasavvufî eðitim metodu olarak kullanýlmýþ olmalýdýr. 11 Özetle kiþi, bütün halký hizmet edilenler kendisini de hizmetçiler derecesine indirdi mi, halka hizmette baþarýlý olabilir. (Kendisi hadim, halk mahdum olmalýdýr.) Yani insanlar arasýnda fark gözetmeden herkese hizmet eder, herkesi kendinden daha iyi olarak görür, herkese hizmet etmeyi kendine görev bilir, bu hizmet sebebiyle kendisinin baþkalarýndan daha üstün olmadýðý kanaatini taþýr. Çünkü bu, büyük bir hüsran, açýk bir ayýp, fahiþ bir aldanýþ ve bu zamanda devasý bulunmayan bir derttir. 12 Dipnotlar: *Cumhuriyet Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalý Öðretim Üyesi. 1- Muhammed b. Ýsâ et-tirmizî, Snent-Tirmiz, Ýstanbul 1992, Eþribe, Ebû l-hüseyin Müslim b. Haccâc el-kuþeyrî, el- Cmius-Sahh, tah. Muhammed Fuâd Abdülbâkî, Ýstanbul 1992, Mesâcid, Ebu l-kasým Abdülkerim el-kuþeyri, er-risaletul- Kueyriyye fi lmit-tasavvuf, Haz.Ma ruf Zerrik, Ali Abdulhamid Baltacý, Daru l-hayr, Beyrut 1993, Said Havva, Ruh Terbiyemiz, Istanbul 1986, Robert Frager, Sufi Psikolojisinde Geliim, Denge ve Uyum Kalp Nefs Ruh, çev. Ýbrahim Kapaklýkaya, Gelenek Yayýncýlýk, II. Baský, Ýstanbul 2003, Annemarie Schimmel, slamn Mistik Boyutlar, çev. Ergun Kocabýyýk, Kabalcý Yayýnevi, Ýstanbul 1999, Ali b. Osman el- Hucvirî, Keful-Mahcßb (Hakikat Bilgisi), haz.süleyman Uludað, Ýstanbul 1996, II.baský, Dergâh Yayýnlarý, s Yaþar Nuri Öztürk, Kuran ve Snnete Gre Tasavvuf, Ýstanbul 1989, Schimmel, a.g.e., Havva, a.g.e., Necdet Tosun, Baheddn Nakbend Hayat, Grleri, Tarikat-, Ýnsan Yayýnlarý, Ýstanbul 2002, Hucvirî, a.g.e., Somuncu Baba 35

17 Edebiyat Dört Kapý Kýrk Makam Alim Yýldýz Kur'an-ý Kerim'de dört ayrý ayette geçen kýrk sayýsýna bazý hadislerde de rastlanmaktadýr. Türk Ýslam kültüründe de önemli bir yeri bulunan üç, yedi ve kýrk sayýlarýna, gerek halk þiirimizde gerekse modern Türk þiirinde sýkça rastlanýr. Þiir, atasözleri, deyimler ve gündelik konuþmalarýmýzda çokça kullanýlan üç, beþ, yedi, kýrk, yüz ve bin bir gibi bazý sayýlar vardýr. Bu sayýlardan dinî ve tasavvufî yönleri bulunan kýrk sayýsýnýn ise kullaným alaný oldukça geniþtir. Kur'an-ý Kerim'de dört ayrý ayette geçen kýrk sayýsýna bazý hadislerde de rastlanmaktadýr. Türk Ýslam kültüründe de önemli bir yeri bulunan üç, yedi ve kýrk sayýlarýna, gerek halk þiirimizde gerekse modern Türk þiirinde sýkça rastlanýr. Er Mustafa isimli bir halk þairi Eriþtin menzile üçler de bile Yedilerle kýrklar beþler de bile Mü'minler gidiyor bir kadim yola Göresin ki ne acaip yollar var derken, üç, yedi, kýrk ve beþ sayýlarýný, yaþayan usta þairlerimizden Yavuz Bülent Bakiler ise Yedilerle, kýrklarla Bir gün hýçkýrýklarla Yoluna düþeceðim Bir gün hýçkýrýklarla. mýsralarýnda yine yedi ve kýrk sayýlarýný kullanmaktadýr. Ýnsanýn yaratýlýþý sýrasýnda, dünyanýn dört köþesinden Cebrâil'in getirdiði çeþitli topraktan karýlmýþ olan çamurun "kýrk gün müddetle rahmet yaðmuru" ile yoðrulduðu inancý da çeþitli þairlerimizin þiirlerde geçmektedir. Örneðin Seyyid Nesîmî bir beyitte, Hz. Âdem'in yaratýlýþýna iþaret ederek, þöyle der: Kâf ile nûn'dan yaratdýn on sekiz bin âlemi Kudretinden "erbaîn" günde tamâm oldu cesed yani, "Kün" (ol) emriyle on sekiz bin alemi yarattýn ve senin kudretinle insanýn yaratýlýþý kýrk günde oldu" demektedir. Bu mýsralarda da görüldüðü gibi kýrk sayýsý kültürümüzde önemli bir yer tutmaktadýr. Kýrk dereden su getirmek, kýrký çýkmak, kýrkýndan sonra saz çalmak, kýrklara karýþmak gibi sýkça kullandýðýmýz deyimlerimizle birlikte bir çok ata sözümüzde de kýrk sayýsý geçmektedir. Kýrk hýrsýz bir çýplaðý soyamamýþ, kýrkýndan sonra azaný teneþir paklar, kýrkýndan sonra saza baþlayan kýyamette çalar, kýrk yýlda bir ölet (salgýn hastalýk) olur eceli gelen ölür, gibi. Bu sayýyla ilgili olarak üzerinde durulmasý gereken bir diðer konu da Allah'a ulaþma yolunda kiþinin kat etmesi gere- ken mesafeleri ifade dört kapý ve kýrk makamdýr. Yunus Emre'nin, bir þiirinde. Þeriat, tarikat yoldur varana Hakikat, marifet andan içeri sözleriyle ifade ettiði dört kapý ve kýrk makam, insanýn; insan-ý kâmil, yani olgun bir Müslüman olma yolunda kat etmesi gereken mesafelerdir. Dört katlý ve her bir katýnda kýrk oda bulunan bir apartman gibidir dört kapý ve kýrk makam. Ancak bu engeller aþýldýktan sonra maksuda eriþilir. Dört Kapý: Þeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat'tir. Þeriat, bir Müslüman'ýn normal, gündelik kurallara uyarak yaþadýðý islam'a verilen addýr. Dini yaþamada takva yönüne aðýrlýk verenlerin yaþadýðý ve ulaþtýðý inceliðe ise tarikat denilmektedir. Allah'tan korkma, þüpheli þeylerden kaçýnma, mübah ve mekruhlardan bile titizlikle kaçýnmada varýlan sonuç hakikat olarak ifade edilirken, bu yaþayýþýn mânâ açýsýndan kiþide ifade ettiði bilgi planýndaki sonuca marifet denmektedir. Kýsaca bahsettiðimiz bu dört kapýdan her birinin on makamý vardýr. Þeriat kapýsýnýn makamlarý þunlardýr: Ýman etmek, Ýlim öðrenmek, Ýbadet etmek, Haramdan uzaklaþmak, Ailesine faydalý olmak, Çevreye zarar vermemek, Peygamberin emirlerine uymak, Þefkatli olmak, Temiz olmak ve Yaramaz iþlerden sakýnmaktýr. Allah'a ulaþma yolunda ikinci merhale olan Tarikat kapýsýnýn makamlarýna gelince, onlarý da þöyle sýralayabiliriz: Tövbe etmek, Mürþidin öðütlerine uymak, Temiz giyinmek, Ýyilik yolunda savaþmak, Hizmet etmeyi sevmek, Haksýzlýktan korkmak, Ümitsizliðe düþmemek, Ýbret almak, Nimet daðýtmak ve Özünü fakir görmektir. Bu makamlarý içine alan bu kapý da geçildikten sonra üçüncü kapýya, hakikat kapýsýna ulaþýlýr. Burada da yine on makam bulunmaktadýr. Bu makamlar ise: Alçakgönüllü olmak, Kimsenin ayýbýný görmemek, Yapabileceðin hiçbir iyiliði esirgememek, Allah'ýn yarattýðýný her þeyi sevmek, Tüm insanlarý bir görmek, Birliðe yönelmek ve yöneltmek, Gerçeði gizlememek, Manayý bilmek, Ýlâhi sýrrý öðrenmek ve Ýlahî varlýða ulaþmaktýr. Son kapý olan Marifet'in makamlarý þu konularý içermektedir: Edepli olmak, Bencillik, kin ve garezden uzak olmak, Perhizkârlýk, Sabýr ve kanaat, Haya, Cömertlik, Ýlim, Hoþgörü, Özünü bilmek ve Arifliktir. Ýnsan ancak, her bir katta bulunan odalardan almasý gereken þeyleri alarak, diðer katlara geçebilir. Sonunda ise insaný kamil olarak Allah'a ulaþýr. Ulaþmýþ olduðu bu makam fenâ ve bekâ makamlarýdýr. Bir kutsi hadiste ifade edilen "Allah'ýn gören gözü, duyan kulaðý, tutan eli ve yürüyen ayaðý" olma noktasýdýr bu durak. Ýnsanýn yaratýlýþý sýrasýnda, dünyanýn dört köþesinden Cebrâil'in getirdiði çeþitli topraktan karýlmýþ olan çamurun "kýrk gün müddetle rahmet yaðmuru" ile yoðrulduðu inancý çeþitli þairlerimizin þiirlerde geçmektedir. 36 Somuncu Baba 37

18 Bilim ve Hikmet / Doç. Dr. Bayram Ali ÇETÝNKAYA* Kur'an'da ilim (bilim) ve bilgi ile ilgili dokuz yüze yakýn ayet bulunmaktadýr. Kur'ân'ýn ve onun tebliðcisi Hz. Muhammed'in (sav) rehberliðinde neþvü nema bulan Ýslâm medeniyeti, bir ilim ve tefekkür coðrafyasýný ortaya çýkartmýþtýr. Ýslam da Bilim Kur ân, Bilim ve Tefekkür Dinler içerisinde Ýslam dini kadar aklýn kullanýlmasý ve ilmi teþvik eden baþka bir inanç sistemi yoktur. Allah Tealâ nýn yeryüzüne gönderdiði en son Kitap, insanlarý tefekkürle, düþünüp ibret almakla, aklýný kullanmakla sorumlu tutmuþtur. Son kýsýmlarý düþünmez misiniz?, akýl etmez misiniz? þeklinde biten çok sayýda ayetin varlýðý bir gerçektir. Nitekim Peygamberimiz de bu hususa o kadar önem vermiþtir ki, tefekkürü nafile ibadetlerin en baþýna yerleþtirmiþtir. Kutlu Elçi nin ifadesiyle Bir saat düþünmek altmýþ yýl boyunca yapýlan nafile ibadetten daha hayýrlýdýr. Kur an da ilim (bilim) ve bilgi ile ilgili dokuz yüze yakýn ayet bulunmaktadýr. Kur ân ýn ve onun tebliðcisi Hz. Muhammed in (sav) rehberliðinde neþvü nema bulan Ýslâm medeniyeti, bir ilim ve tefekkür coðrafyasýný ortaya çýkartmýþtýr. Dolayýsýyla Eþsiz Kitab ýmýzýn sunduðu mükemmel mü min modeli, düþünce, fikir, ilim ve bilgi ile hareket eden ve hayatýný buna göre düzenleyen insan þeklinde tezahür eder. Kur ân bu hususta önemli noktalara iþaret eder: a. Kur ân, Allah ýn varlýðýný ve birliðini, ilim ve hikmetle düþünmek ve bilgilenmekle geliþtirmemizi bekler. Bu durum Allah ýn kullarý içerisinde O ndan en çok korkanlar ancak bilginlerdir (Fâtýr, 28) ifadesinde yanký bulur. b. Kutsal Kitab ýmýz aklýmýzý kullanarak delillerle konuþmamýzý bizden ister: Eðer doðru sözlülerden iseniz açýk delillerinizi getirin (Neml, 64) c. Kur ân, zanla hareket edip karar vermenin hakikate ulaþtýrmayacaðý hususunda bizi uyarýr: Onlarýn çoðu zanna uyarlar; gerçekte ise zan, hakikat karþýsýnda hiçbir þey ifade etmez (Yunus, 36). d. Ebedî rehberimiz Kur ân, araþtýrma yaparken deney ve verilere dayanmanýn gerekliliðini vurgular: (Ýnsanlar) devenin nasýl yaratýldýðýna, göðün nasýl yükseltildiðine, daðlarýn nasýl dikildiðine, yeryüzünün nasýl yayýldýðýna bir bakmazlar mý? (Fecr, 17-20) 1 Ýslâm dünyasýnda bilim ve felsefenin doðuþunda ana kaynaklar Kur ân-ý Kerim 2 ve hadistir. Nitekim Kur ân ýn Peygamberimize ve dolayýsýyla insanlýða ilk mesajý, Oku (Alak, 1) hitabýnda hayat bulur. Yine bu kapsamda Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer, 9), Rabbim ilmimi artýr de. (Tâhâ, 114) Allah hikmeti dilediðine verir, kime hikmet verilmiþse ona çok hayýr verilmiþtir. Bunu ancak akýl sahipleri anlar ve düþünür. (Bakara, 269) gibi Ýlâhî Mesajlarý hatýrlamak gerekir. Bilimi teþvik eden, öven hadisler, Ýslâm toplumunda insanlarýmýzýn aðzýnda günlük deyimlerden daha fazla bilinmekte ve kullanýlmaktadýr. Ýþte onlardan bazýlarý: En makbul sadaka, bir kimsenin ilim öðrenmesi, sonra diðer bir Müslüman kardeþine öðretmesidir, Ýlim rütbesi rütbelerin en büyüðüdür, Beþikten mezara kadar ilim öðreniniz, Ya ilim sahibi ol, ya ilmi öðrenen ol, veyahut dinleyen ol, dördüncü olma, Alimin uykusu cahilin ibadetinden hayýrlýdýr, Ýlim ve hikmet mü minin yitiðidir. Her nerede bulursa alýr. Tüm bu hikmetli sözler gösteriyor ki, Ýslâm da ilim, insanlarýn maddî ihtiyaçlarýný karþýlamanýn yanýnda evrenin, daha doðrusu var olan her þeyin, sýrlarýný keþfetmek için en elveriþli yoldur. Ýlim sayesinde iman, insandaki araþtýrma düþüncesiyle daha üst bir sýnýra çýkacaktýr. Bunun sonucunda insan Yaratan Rabb ine daha yakýn bir hali yaþayacaktýr. 3 Ýslâm kültür ve medeniyetinin öncüleri, insana ve topluma faydalý olan bir ilim ve ahlâk anlayýþý geliþtirmiþler, dolayýsýyla bundan var olan hiçbir canlý (insan, hayvan ve bitki) zarar görmemiþtir. Ýnsana ve Tabiata Zarar Vermeyen Bilim Ýslâm kültür ve medeniyetinin öncüleri, insana ve topluma faydalý olan bir ilim ve ahlâk anlayýþý geliþtirmiþler, dolayýsýyla bundan var olan hiçbir canlý (insan, hayvan ve bitki) zarar görmemiþtir. Mesela Atom un ateþ olduðunu, onun yapýsýný bilmiþler, fakat onu insanlýðýn yeryüzündeki cehennemi olacak þekilde kullanmak yerine, onunla Allah ýn varlýðýný birliðini ispata çalýþmýþlardýr. Meselâ, Mevlânâ yla ( ) birlikte, yüzyýllarca önce atomun yapýsýný ve parçalara bölünebileceði sembolik bir þekilde ortaya çýkmýþtýr: Eðer bir atomu kesersen, ortasýnda bir Güneþ ve onun etrafýnda durmadan dönen gezegenler görürsün! 4 Kültürümüzde ilim, âlim, bilgi ve bilgin nebevî kutsal bir ruh taþýr. Hz. Muhammed in (sav) Bilginler Peygamberlerin varisleridir þeklindeki ifadesi konunun önemine özgü bir haldir. Batý kültüründe ise, bunlar bilim emekçisi veya ticarî bir mal satýcýsý gibi olup, emeði ve malý karþýlýðýnda bir ücret alýr. Fazla ücret alý- 38 Somuncu Baba 39

19 Bu yüzyýlýn ve gelecek yüzyýllarýn Müslümanlarýn Yüzyýlý olmasýný istiyorsak, her inanan aydýn veya yarý-aydýnýn kendi alanýnda en iyisini ve en mükemmelini yapmasý gereklidir. yorsa, bu onun manevî emek ve malýnýn deðerinden deðil, öðrenimi ve bunun için harcadýðý zaman karþýlýðýnda aldýðý bir meblaða dönüþmektedir. 5 Müslümanlar, 8. yüzyýldan itibaren týp, astronomi, siyaset, felsefe, mantýk gibi ilimleri tercüme faaliyetine giriþtiler. 6 Tabii ki, bu çeviri hareketi geliþigüzel, rastgele olmayýp, bir ayýklamayla gerçekleþmiþtir. Bu faaliyet sürecinde Müslüman düþünür ve filozoflar, ilimlerin ve düþüncelerin bir kýsmýný aldýlar, katýlmadýklarýný ise reddettiler. Benimsediklerini, baþta Kur ân ve sünnet olmak üzere Ýslâm ilim ve kültür potasýnda harmanladýlar. Onu tenkit sürecinden geçiren Müslümanlar, mevcut potansiyeli iyice rafine ederek geliþtirdiler. 7 Ýlimler, Yunan, Ýran-Sasani ve Hind den Ýslâm ilim dünyasýna, iþlenmeden, eleþtirilmeden ve ayýklanmadan olduðu gibi aktarýlmamýþtýr. Yunanî ilimleri, Müslüman kültür ve medeniyeti içinde kendisine özgü bir yayýlma, geliþme ve geniþleme ortamý bulmuþtur. Müslüman bilginler, astronomi, matematik ve geometri sahalarýnda Yunan ve Hind den aldýklarý külliyâtý, yeni bir kalýp ve düzen içerisinde zenginleþtirdiler. Böylece Yunanca, Latince, Hindçe ve Pehlevice olan bu ilimlerin yeni dili Arapça ya dönüþtü. 8 Nihayetinde cebir, düzlem ve küresel geometri ilimleri bu Ýslâm bilginleri elinde var oldu ve geliþti. Bu bilginler, uzaysal gözlemde ve astronomi alanlarýnda orijinal eserler vererek baþarý elde ettiler. Yunanlýlardan aldýklarý ilimleri geliþtirip ileri seviyeye çýkaran Ýslâm bilginleri, önde gelen Yunanlý astronomi bilgini Batlamyus un ( ) yanlýþlýklarýný gösterip eksikliklerini giderdiler. 9 Müslümanlarýn Birikimi Batýlý emperyalist güçler, bitmek bilmeyen siyasî amaçlarý ve sömürü sistemlerinin devamý için, istila ettikleri milletlere Batý nýn üstünlüklerini telkin eden psikolojik ve kültürel propaganda faaliyetlerinde bulundular. Bunun için de onlar Her bilim ve her düþünce Batý da ortaya çýkmýþtýr; büyük þahsiyetler, bilim adamlarý, filozoflar ve kâþifler Batý dan çýkar türü hâkimvâri tavýr ve psikolojik telkinler, insanlarýmýzý, okullarýmýzý, eðitim programlarýmýzý ve yazýlý kültürümüzü derinden etkilemiþtir. Günümüz Ýslâm ülkelerinde eðitim kurumlarýnda ve üniversitelerde bir Pascal ýn ( ) (Pascal Üçgeni nden) adý sýk sýk geçerken, matematik tarihinin önde gelenlerinden ve ayný zamanda Batý da haklý bir üne sahip olan Harezmî (ö. 847) ve Ömer Hayyam ( ) gibi Müslüman matematik ustalarýnýn isimleri akla gelmez. Yeni nesillere Einstein ( ) fizikçi ve relativite teorisinin kurucusu olarak tanýtýlýrken, bu teoriyi ondan yüzyýllarca önce bilim dünyasýna kazandýran Kindî nin (ö.866) ismi öðretilmez. Biyoloji alanýndaki çalýþmalar sunulurken yalnýz Lamarck ( ) ve Darwin in ( ) adlarý verilirken bu teorinin en idealini insanlýða açýklayan Nazzâm (ö. 845), Câhýz ( ), Birunî ( ), Ýhvân-ý Safâ ( ), Ýbn Miskeveyh ( ) ve Mevlânâ dan hiç söz edilmemektedir. 10 Þu halde Ýslam Medeniyeti nin zirve dönemini geniþ boyutlarýyla düþünecek olursak 8. yüzyýldan baþlayan bu bilim ve kültür havzasý, 17. yüzyýla kadar bazý kýsa molalar dýþýnda yükseliþinden büyük bir þey kaybetmemiþtir. Ancak ne zaman ki, bilim ve tefekkürden uzaklaþýlmýþ, bu büyük coðrafyanýn insanlarý, o zaman duraklama, gerileme, üretememe ve dolayýsýyla sömürülme ile karþý karþýya kalmýþlardýr. Bu yüzyýlýn ve gelecek yüzyýllarýn Müslümanlarýn Yüzyýlý olmasýný istiyorsak, her inanan aydýn veya yarý-aydýnýn kendi alanýnda en iyisini ve en mükemmelini yapmasý gereklidir. Zira insanlarýmýzýn hiçbir zaman umutsuzluða, atalete ve bezginliðe düþme lüksleri yoktur. Dipnotlar: * Cumhuriyet Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Ýslâm Felsefesi Öðretim Üyesi 1- Seyyid Hüseyin Nasr, Ýslâm ve Ýlim, çev: Ýlhan Kutluer, Ýstanbul 1989, 5; Ý.R. Fârûkî-L.L. Fârûkî, Ýslâm Kültür Atlasý, çev: M. Kibaroðlu, Z. Kibaroðlu, III. baský, Ýstanbul 1999, 258; Mehmet Aydýn, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi III(Liseler Ýçin), IX. baský Ýstanbul 1990, Bkz. Nasr, Ýslâm ve Ýlim, Mehmet Bayrakdar, Ýslâm'da Bilim ve Teknoloji Tarihi, II. baský, Ankara 1992, Bayrakdar, age, M. Rýza Hakîmi, Ýslâm Bilim Tarihi, çev: Hüseyin Arslan, Ýstanbul 1999, Bkz. Ýsmail Yakýt-Nejdet Durak, Ýslâm'da Bilim Tarihi, Isparta 2002, 66-71; Colin A. Ronan, Bilim Tarihi, çev: E. Ýhsanoðlu, F. Günergun, II. baský, Ankara 2003, 228; Mustafa Demirci, Beytü'l- Hikme, Ýstanbul Hakîmi, Ýslâm Bilim Tarihi, Ronan, Bilim Tarihi, ; Hakîmi, age, Hakîmi, age, 86; Nasr, Ýslâm ve Ýlim, 11-12; Fârûkî-Fârûkî, Ýslâm Kültür Atlasý, 261; M.G. S. Hodgson, Ýslâm'ýn Serüveni, çev: Komisyon, Ýstanbul 1993, III, 283; A. Adnan Adývar, Tarih Boyunca Ýlim ve Din (Bilim ve Din), V. baský, Ýstanbul 1994, Bayrakdar, Ýslâm'da Bilim ve Teknoloji Tarihi, 5. Güzelliði Aramalý Bu dünya ömür kýsa Güzelliði aramalý. Gömülmeyip hýrsa-kine Güzelliði aramalý. Gayret ile çalýþarak Ýyilikte yarýþarak Zorluklarý hep aþarak Güzelliði aramalý. Tabiatta nice nice Güzellik var: yüzbinlerce! Gece gündüz beraberce Güzelliði aramalý. Kelebeðin beneðinde Sabahlarýn bir çiðinde Gönülün inceciðinde Güzelliði aramalý. M. Halistin Kukul Sýfýrla Sonsuz Arasýnda Kulaða ezan okunuyor Bebek-ihtiyar arasýnda Ömür kumaþý dokunuyor Doðumla mezar arasýnda Vazgeçilemeyecek ne var? Doðmakla ölmek iki duvar Ömrümüz aðlamakla baþlar Sürer yokla var arasýnda Hayâtýn sýrrýný kim çözmüþ? Sükût altýn ise söz gümüþ Bin bir çeþit düþünce, görüþ Bütün insanlar arasýnda Kimi sevmiþ, kimi sevilen Kimi övmüþ, kimi övülen Kimi dövmüþ, kimi dövülen Mutsuz, bahtiyâr arasýnda Dünyâ bir han, konan göçecek Herkes ektiðini biçecek Ne insan ebedî, ne böcek Sonsuz nurla nâr arasýnda... Bekir Oðuzbaþaran 40 Somuncu Baba 41

20 Yekun: 4 Neferan 8 Belgede geçen bu dört þahsýn Þeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin evladýndan olduðu belirtilmektedir. Bu belgede þu bilgiler bulunmaktadýr. Somuncu Baba (Þeyh Hamid-i Veli) Anadolu üzerinde büyük etki sahibi olan maneviyat erenlerindendir. Neseb-i âlisinden gelenler ve yetiþtirmiþ olduðu talebeleri Anadolu'da çok büyük etkiye sahip olmuþlardýr. Günümüze kadar bu etki devam etmiþ, ayný hizmet anlayýþý içerisinde çalýþmalar sürdürülmüþtür. Bu incelememizde bu büyük maneviyat ereninin neseb-i âlisi ve bu koldan gelen hizmetleri izaha çalýþacaðýz. Somuncu Baba Hazretlerinin neseb-i âlisinin önemli bir kolu Darende'de bulunmakta ve ayný neþve ile hizmetlerini sürdürmektedirler. Diðer kol ise Aksaray'da bulunmaktadýr. 1- Somuncu Baba (Þeyh Hamid-i Veli)'nýn Darende'deki Evlat ve Torunlarý Somuncu Baba Hazretlerinin soyundan gelen ve hâlen Darende'de oturan evlat ve torunlarý tarihî neþveye uygun olarak hayatlarýný idame ettirmektedirler. Bu kol ile alakalý bilgileri ise þu þekilde izah edebiliriz. A) Seyyid Osman Hulûsi Efendi ailesinin elinde olan ve hâlen Ýstanbul'daki Nekabet Dairesi kayýtlarý arasýnda bulunan þeceredir. Bu þecere Osmanlý arþiv belgeleriyle de ispatlanmýþ ve onaylanmýþtýr. 1 Bu ulvi þecere þu þekildedir. Þeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) Seyyid Ahmed-i Veli Seyyid Pir Muhammed Efendi Seyyid Þeyh Hasan Efendi Seyyid Þeyh Mustafa Efendi Seyyid Þeyh Ali Efendi Seyyid Þeyh Muhammed Emin Efendi Seyyid Ali Efendi Seyyid Ahmet Hilmi Efendi Seyyid Hasan Feyzi Efendi Seyyid Osman Hulûsi Efendi Seyyid Hamid Hamideddin Efendi B) Somuncu Baba'nýn Darende koluna ait diðer bir þecerede Zaimoðlu ailesine ait olan þeceredir. 2 C) Hanefi Hoca'nýn Darende Tarihi adlý eserinde þu bilgiler yer almaktadýr. "Þeyh Hamid-i Veli'nin neslinden Darende'de birçok ulema, meþayýh, umera ve vüzera yetiþmiþtir. Oðlu Halil Taybi (Halil Baba) Hazretlerinin dört oðlu olmuþtur. Soy bu þekilde devam etmiþtir. Bunlarýn isimleri ise þu þekildedir. Seyyid Ahmed-i Veli, Mehmet Salim, Þeyh Mustafa, Þeyh Abdullah Karabaþî'dir. 3 Bu þekilde günümüze kadar gelen ve Darende'de bulunan, Somuncu Baba Somuncu Baba (Þeyh Hamid-i Veli)'nýn Osmanlý Devletine Etkileri Somuncu Baba'dan Günümüze Yüce Soy ve Mümtaz Aile Tarih / Resul Kesenceli Hazretlerinin tüm neþvesini, hizmetlerini ve ideallerini devam ettiren bu aile tereddütsüz olarak tüm çalýþmalarýný ayný þekilde, ayný þevk ve aþkla devam ettirmektedir. D) Somuncu Baba Hazretlerinden olan Baba Yusuf Hakiki, Hakikiname adlý eserinde Halil Baba'dan bahsetmektedir. Anlaþýldýðýna göre kendisi Baba Yusuf Hakiki'den önce vefat etmiþtir. Çünkü Baba Yusuf Hakiki vefat olayýndan sonra "Mersiyeyi Halil Baba" baþlýðý altýnda bir mersiye yazmýþtýr. 4 E) Darende Þeyhzadeoðlu Özel Kitaplýðýnda Þeyh Salih Nihani'nin el yazmasý ile yazýlan icazetnamede kaydedilen bir þecere bulunmaktadýr. Bu þecere Ahmet Hilmi'den Somuncu Baba Hazretlerine kadar olan bölümü içermektedir. 5 F) Arþiv belgeleri ile Ailenin elinde bulunan belgeler birbirini tasdiklemektedir. Bunun içinde en önemli olaný Tapu Tahrir defterleridir. Þecere ile ilgili bilgiler bu tahrir defterlerinde de bulunmaktadýr. Þimdi de bu tahrir defterlerindeki kayýtlarý inceleyelim Tapu Tahrir Defterlerindeki Kayýtlara Göre Somuncu Baba'nýn Darende'deki Neseb-i Âlisi A) 937/1530 tarihli Malatya Evkaf ve Emlak Defteri: I. Süleyman (Kanuni) devrine ait olan bu defterde "Defter-i Evkaf ve Emlak-ý Kaza-i Darende" baþlýðý altýnda olan belgelerde Darende'deki vakýflar mülk ve mallarýn envanteri bulunmaktadýr. Bu defterdeki bilgiler, Somuncu Baba Hazretlerinden sonraki zamana aittir. Bu belge þu bilgileri ihtiva etmektedir. a- Somuncu Baba Hazretlerine ait vakýflar bulunmaktadýr. Bu vakýflarýn geliri ise Çilehane'ye ve Çilehanenin yanýnda bulunan halveti tarikatýna mensup sufilerin kaldýðý evlere aittir. Bu vakýflar Memlüklü Sultaný Kansu Gavri tarafýndan verilmiþtir. Yýllýk geliri ise 700 akçedir. Çilehanesi yeþil kapýlý küçük bir oda ve bu odadan 1x2 metrelik küçük bir kapý ile geçilen kýbleye dönük ikinci bir odadan oluþur. Bu çilehane ayný þekliyle hâlen muhafaza edilip ayný önemini korumaktadýr. Çevre düzenlemesi ise Es- Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý tarafýndan yapýlmýþtýr. b- Somuncu Baba'nýn torunlarý, nesebi âlisi hem Memlüklü hem de Osmanlý Devleti tarafýndan vergiden muaf tutulmuþtur. Bu da gösterir ki devrin hükümdarlarý (XVI. Yüzyýlýn iki süper devleti Osmanlý ve Memlüklü'dür) ayný saygý ve tazimi göstermiþler çok hürmetkâr davranmýþlardýr. Topraklar devletlerarasýnda el deðiþtirmesine raðmen Somuncu Baba Hazretlerinin evkafýna dokunulmamýþ bilakis desteklenmiþtir. c- Belgede Somuncu Baba'nýn oðullarý ve torunlarýndan bahsedilmektedir. Somuncu Baba'nýn oðlu Halil Baba ve onun oðlu Mevlana Hamza ile onun oðullarý Halil ve Ýsmail'den bahsedilmektedir. Ýsmi belirtilmeyen diðer bir torunundan daha bahis vardýr. Bunun ise muhtemelen Seyyid Ahmet veya Þeyh Mustafa olma ihtimali kuvvetledir. 7 Bu belgeler ile Somuncu Baba hazretlerinin Darende'deki kolunu Yavuz Sultan Selim dönemine kadar taþýmak mümkündür. Bu da Somuncu Baba Hazretlerinden 105 sene sonra demektir ki; Bu dönemde de torunlarý ve evlatlarýnýn ayný þekilde hizmetlerde bulunduklarý açýkça görülmekte ve tarihçe ispatlanmaktadýr. B) 976 / 1568 Tarihli Tapu Tahrir Defteri: II. Selim dönemine ait olan bu defter Ankara Tapu Kadastro Kuyud-ý Kadime Arþivindedir. Bu dönemde Darende Divriði sancaðýna baðlý kaza merkezidir. Tahrirler yapýlýrken (Nüfus sayýlýrken) Somuncu Baba Hazretlerinin bulunduðu mahalle olan Hýdýrlýk Mahallesi hakkýnda þu bilgiler vardýr. Belge: Mahalle-i Hýdýrlýk Hamid bin Ebu Kasým bin Muhammed bin Muhammed bin Mahmut Þeyh Ýsmail Þeyh Halil Muhammed a- Birinci belgede Hamidüddin, ikinci belgede Hamid tabirinin geçmesi bu evkafýn Somuncu Baba Hazretlerine ait olduðunu gösterir. b- Somuncu Baba ve evlatlarýnýn Darende'de hem de günümüzdeki torunlarýnýn oturduklarý mahallede yaþadýklarýný çok açýk bir þekilde ispatlamaktadýr. Aksaray'dakiler için Baba Yusuf Hakiki evladý denildiði halde Darende'de bulunanlar için Þeyh Hamid-i Veli evladý denilmektedir. Bu da bize bir kez daha þunu ispatlar Somuncu Baba Hazretleri Aksaray'dan Darende'ye gelmiþ ve ömrünü burada tamamlamýþtýr. Türbesi ise burada bulunmaktadýr. c- Bu belge önceki þecereyi ve ailenin elinde bulunan þecereyi tamamen doðrulamaktadýr. Belgeler ise birbirlerini tasdikler özelliktedir. 3- Osmanlý Hükümdarlarýnýn Somuncu Baba ve Evlatlarý için Çýkardýklarý Fermanlar A) Sultan II. Mustafa Döneminde Verilen Ferman 18 Þaban 1699 tarihli Ýbnü'l-Emin Evkafta bulunan 3550 nolu vesikadýr. Eskiden beri örfi vergilerden muaf tutulan fakat bu dönemde muaf tutulmamasý üzerine mahalleli ve halk tarafýndan yapýlan itiraz üzerine padiþah tarafýndan inceletildiði anlaþýlmaktadýr. Yapýlan araþtýrma neticesinde Somuncu Baba Hazretlerinin evlatlarý ve torunlarý baþta avarýz vergisi olmak üzere (nüzul bedeli, sünsat bedeli, imdadiye) pek çok örfi vergiden muaf tutulmuþtur. Ancak zaman zaman bu özellik bazý yerli zorbalar tarafýndan bozulmak istenmiþse de baþarýlý olamamýþlardýr. Çünkü vergiden muaf olmak Sadat-ý kirama has bir özelliktir. Osmanlý padiþahlarý Hz. Peygamber (s.a.v.)'e hürmeten onun neslinden gelenleri vergiden muaf tutmuþ, Ýzzet ve tazimde kusur etmemiþlerdir. Osmanlý padiþahlarýnýn bu 42 Somuncu Baba 43

Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ çevresine. Bu adý ona bir kuyrukluyýldýz vermiþ. Nasýl mý

Detaylı

Matematik ve Türkçe Örnek Soru Çözümleri Matematik Testi Örnek Soru Çözümleri 1 Aþaðýdaki saatlerden hangisinin akrep ve yelkovaný bir dar açý oluþturur? ) ) ) ) 11 12 1 11 12 1 11 12 1 10 2 10 2 10 2

Detaylı

Saman-i Viran-i Evvel Camii (Çukur Çeþme Camii)

Saman-i Viran-i Evvel Camii (Çukur Çeþme Camii) 264 Âbideler Þehri Ýstanbul Saman-i Camii (Çukur Çeþme Camii) camiinin minaresi deðiþik bir biçimde inþâ edilmiþtir. Süleymaniye Camii nin doðusunda arka cephesinde yer alan ve Çukur Çeþme Mescidi olarak

Detaylı

a. Vakıf ve Vakıf İnsan Tanımı

a. Vakıf ve Vakıf İnsan Tanımı a. Vakıf ve Vakıf İnsan Tanımı Sözlükte, tasarruftan alıkoymak, habsetmek anlamına gelen vakıf terim olarak, bir mülkün menfaatini insanlara tahsis edip, aslını ebediyyen Allah'ın mülkü hükmünde olmak

Detaylı

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý TEST 2 Sözcük - Sihirli Sözler 2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden hangisidir? Vaktiyle bir kaplumbaða ve iki kaz arkadaþý vardý. Birlikte bir gölde yaþarlardý. Gel zaman

Detaylı

ÖRNEK RESTORASYONLAR SERGÝSÝ

ÖRNEK RESTORASYONLAR SERGÝSÝ 210 ÖRNEK RESTORASYONLAR SERGÝSÝ Örnek Restorasyonlar Sergisi Vakýf eseri için restorasyon, adeta ikinci bahar demektir. Zor, çetin ve ince bir iþtir. Bu nedenle, tarihi ve kültürel deðerlerimizin baþarýlý

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Kanguru Matematik Türkiye 2015 3 puanlýk sorular 1. Hangi þeklin tam olarak yarýsý karalanmýþtýr? A) B) C) D) 2 Þekilde görüldüðü gibi þemsiyemin üzerinde KANGAROO yazýyor. Aþaðýdakilerden hangisi benim þemsiyenin görüntüsü deðildir?

Detaylı

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ. Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ. Her yeri altýn kaplý olan bu sarayda onlarca oda, odalarda pek çok

Detaylı

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::. Membership TÜM ÇEVÝRÝ ÝÞLETMELERÝ DERNEÐÝ YÖNETÝM KURULU BAÞKANLIÐINA ANTALYA Derneðinizin Tüzüðünü okudum; Derneðin kuruluþ felsefesi ve amacýna sadýk kalacaðýmý, Tüzükte belirtilen ilke ve kurallara

Detaylı

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez? ünite1 Sosyal Bilgiler Kendimi Tanıyorum TEST 1 3. 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez? A) Nüfus cüzdaný B) Ehliyet C) Kulüp kartý D) Pasaport Verilen

Detaylı

2014 2015 Eðitim Öðretim Yýlý ÝSTANBUL ÝLÝ ÝLKOKULLAR ARASI 2. Zeka Oyunlarý Turnuvasý 7 Mart Silence Ýstanbul Hotel TURNUVA PROGRAMI 09.30-10.00 10.00-10.45 11.00-11.22 11.35-11.58 12.10-12.34 12.50-13.15

Detaylı

Mart 2010 Otel Piyasasý Antalya Ýstanbul Gayrimenkul Deðerleme ve Danýþmanlýk A.Þ. Büyükdere Cad. Kervan Geçmez Sok. No:5 K:2 Mecidiyeköy Ýstanbul - Türkiye Tel: +90.212.273.15.16 Faks: +90.212.355.07.28

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2018

Kanguru Matematik Türkiye 2018 3 puanlýk sorular 1. Leyla nýn 10 tane lastik mührü vardýr. Her mührün üzerinde 0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 ve 9 rakamlarýndan biri yazýlýdýr. Kanguru sýnavýnýn tarihini þekilde görüldüðü gibi yazan Leyla,

Detaylı

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn 4. SINIF COÞMAYA SORULARI 1. BÖLÜM 3. DÝKKAT! Bu bölümde 1 den 10 a kadar puan deðeri 1,25 olan sorular vardýr. 1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn toplamý kaçtýr? A) 83 B) 78 C) 91 D) 87

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

MedYa KÝt / 26 Ýnsan Kaynaklarý ve Yönetimi konusunda Türkiye nin ilk dergisi HR DergÝ Human Resources Ýnsan Kaynaklarý ve Yönetim Dergisi olarak amacýmýz, kurulduðumuz günden bu yana deðiþmedi: Türkiye'de

Detaylı

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ IPA Cross-Border Programme CCI No: 2007CB16IPO008 BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ SINIR ÖTESÝ BÖLGEDE KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLÝ ÝÞLETMELERÝN ORTAK EKO-GÜÇLERÝ PROJESÝ Ref. ¹ 2007CB16IPO008-2011-2-063, Geçerli sözleþme

Detaylı

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn. ünite1 Türkçe Sözcük - Karþýt Anlamlý Sözcükler TEST 1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? Annemle þakalaþýrken zil çaldý. Gelen Burcu ydu. Bir elinde büyükçe bir poþet, bir elinde bebeði vardý.

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar ICERIK Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar Salih amel nedir? Salih: dogru yolda olan, fesat icinde olmayan, faydalı ve yarayışlı

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017 3 puanlýk sorular 1. Aþaðýdaki seçeneklerden hangisinde bulunan parçayý, yukarýdaki iki parçanýn arasýna koyarsak, eþitlik saðlanýr? A) B) C) D) E) 2. Can pencereden dýþarý baktýðýnda, aþaðýdaki gibi parktaki

Detaylı

ünite1 Sosyal Bilgiler

ünite1 Sosyal Bilgiler ünite1 Sosyal Bilgiler Ýletiþim ve Ýnsan Ýliþkileri TEST 1 3. Ünlü bir sanatçýnýn gazetede yayýnlanan fotoðrafýnda evinin içi görüntülenmiþ haberi olmadan eþinin ve çocuklarýnýn resimleri çekilmiþtir.

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017 4 puanlýk sorular 1. Küçük bir salyangoz, 10m yüksekliðinde bir telefon direðine týrmanmaktadýr. Gündüzleri 3m týrmanabilmekte ama geceleri 1m geri kaymaktadýr. Salyangozun direðin tepesine týrmanmasý

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU.

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU. ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU. Sendikamýz Yönetim Kurulu Üyesi Erhan KAMIÞLI, 28 Mart 2001 tarihi itibariyle H.Ö. Sabancý Holding Çimento Grubu Baþkanlýðý'na atanmýþtýr.

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017 Kanguru Matematik Türkiye 07 4 puanlýk sorular. Bir dörtgenin köþegenleri, dörtgeni dört üçgene ayýrmaktadýr. Her üçgenin alaný bir asal sayý ile gösterildiðine göre, aþaðýdaki sayýlardan hangisi bu dörtgenin

Detaylı

T.C. MÝLLÎ EÐÝTÝM BAKANLIÐI EÐÝTÝMÝ ARAÞTIRMA VE GELÝÞTÝRME DAÝRESÝ BAÞKANLIÐI KENDÝNÝ TANIYOR MUSUN? ANKARA, 2011 MESLEK SEÇÝMÝNÝN NE KADAR ÖNEMLÝ BÝR KARAR OLDUÐUNUN FARKINDA MISINIZ? Meslek seçerken

Detaylı

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum ÇEVRE VE TOPLUM 11. Bölüm DOÐAL AFETLER VE TOPLUM Konular DOÐAL AFETLER Dünya mýzda Neler Oluyor? Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum Volkanlar

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017 4 puanlýk sorular 1. Dünyanýn en büyük dairesel pizzasý 128 parçaya bölünecektir. Her bir kesim tam bir çap olacaðýna göre kaç tane kesim yapmak gerekmektedir? A) 7 B) 64 C) 127 D) 128 E) 256 2. Ali'nin

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Kanguru Matematik Türkiye 2015 3 puanlýk sorular 1. Aþaðýdaki þekillerden hangisi bu dört þeklin hepsinde yoktur? A) B) C) D) 2. Yandaki resimde kaç üçgen vardýr? A) 7 B) 6 C) 5 D) 4 3. Yan taraftaki þekildeki yapboz evin eksik parçasýný

Detaylı

17 ÞUBAT kontrol

17 ÞUBAT kontrol 17 ÞUBAT 2016 5. kontrol 3 puanlýk sorular 1. Ahmet, Beril, Can, Deniz ve Ergün bir çift zar atýyorlar. Ahmet Beril Can Deniz Ergün Attýklarý zarlarýn toplamýna bakýldýðýna göre, en büyük zarý kim atmýþtýr?

Detaylı

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý Spor Bilimleri Derneði, üyeler arasýndaki haberleþme aðýný daha etkin hale getirmek için, akademik çalýþmalar yürüten bilim insaný, antrenör, öðretmen, öðrenci ve ilgili

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ KURBAN: AYET ve HADİSLER Biz, her ümmet için Allah ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerlerine onun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık. İlahınız,

Detaylı

Hac Organizasyonumuz; Turizm Bakanlýðý, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý ve Türsab Denetim ve Kontrolü Altýndadýr! KUTSAL YOLCULUK HAC...

Hac Organizasyonumuz; Turizm Bakanlýðý, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý ve Türsab Denetim ve Kontrolü Altýndadýr! KUTSAL YOLCULUK HAC... 2013 Organizasyonu KUTSAL YOLCULUK HAC... Dilleri, renkleri ve kültürleri farklý milyonlarca inananýn birlikte hareket ettiði hac, Allah katýnda siyahýn beyazdan, Arab'ýn Acem'den, Türk'ün Kürt'ten üstünlüðü

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

014-015 Eðitim Öðretim Yýlý ÝSTANBUL ÝLÝ ORTAOKULLAR ARASI "7. AKIL OYUNLARI ÞAMPÝYONASI" Ýstanbul Ýli Ortaokullar Arasý 7. Akýl Oyunlarý Þampiyonasý, 18 Nisan 015 tarihinde Özel Sancaktepe Bilfen Ortaokulu

Detaylı

Genel Yetenek Testi Örnek Soru Çözümleri

Genel Yetenek Testi Örnek Soru Çözümleri Genel Yetenek Testi Örnek Soru Çözümleri Genel Yetenek Testi Örnek Soru Çözümleri 1 2 1 1 2 Çok Sýcak Soðuk Sýcak Çok Soðuk D B C Çorba Kutuplar Yanardað Sonbahar Yukarýda yer alan 1. ve 2. kutudakiler

Detaylı

Bolkar Daðlarý. AKD054 Acil Gerileme (-1)

Bolkar Daðlarý. AKD054 Acil Gerileme (-1) Bolkar Daðlarý AKD054 Acil Gerileme (-1) Ali Ýhsan Gökçen Yüzölçümü : 399366 ha Yükseklik : 210 m - 3524 m Boylam : 34,46ºD Ýl(ler) : Mersin, Niðde, Konya Enlem : 37,26ºK Ýlçe(ler) : Ereðli, Pozantý, Ulukýþla,

Detaylı

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI Kýzýlcaþar Geleceðe Hazýrlanýyor Gelin Birlikte Çalýþalým ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI Mart 2014 ALPER YILMAZ Halkla Bütünleþen MUHTARLIK Ankara Gölbaþý Kýzýlcaþar Köyünde 4 Mart 1979

Detaylı

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden ünite 1 OKUL HEYECANIM TEST 1 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yanlýþtýr? Hayat Bilgisi Vatan ve ulus sevgisinin öðrenildiði yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr?

Detaylı

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý CEBÝRSEL ÝFADELER ve DENKLEM ÇÖZME Test -. x 4 için x 7 ifadesinin deðeri kaçtýr? A) B) C) 9 D). x 4x ifadesinde kaç terim vardýr? A) B) C) D) 4. 4y y 8 ifadesinin terimlerin katsayýlarý toplamý kaçtýr?.

Detaylı

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3 ünite1 Sosyal Bilgiler Sosyal Bilgiler Öðreniyorum TEST 1 3. coðrafya tarih biyoloji fizik arkeoloji filoloji 1. Ali Bey yaþadýðý yerin sosyal yetersizlikleri nedeniyle, geliþmiþ bir kent olan Ýzmir e

Detaylı

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen. Gesundheitsamt Freie Hansestadt Bremen Sozialmedizinischer Dienst für Erwachsene Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung Yardýma ve bakýma muhtaç duruma

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com amaz Memduh ÇELMELİ NAMAZ: AYET ve HADİSLER «Namazı kılın; zekâtı verin ve Allah a sımsıkı sarılın...» (Hac, 78) Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber e itaat edin ki merhamet göresiniz. (Nûr, 56) «Muhakkak

Detaylı

AÐLAYAN VAKIF ESERLERÝ SERGÝSÝ

AÐLAYAN VAKIF ESERLERÝ SERGÝSÝ 224 AÐLAYAN VAKIF ESERLERÝ SERGÝSÝ Aðlayan Vakýf Eserleri Sergisi Tarihimizde çok önemli roller üstlenmelerine raðmen bazý vakýf eserlerimiz günümüzde oldukça kötü haldedir. Bu eserlerin tespiti, yeniden

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

Resim 170- Hattat Halim Bey in istifli celî sülüs besmelesi. Ýmza kýsmýnda Halim Bey, Hamid Bey in talebesi olduðunu belirtmiþtir. (Ýsmail Yazýcý Koleksiyonu) 133 Resim 171- Sivas Burûciye Medresesi nde

Detaylı

17 ÞUBAT kontrol

17 ÞUBAT kontrol 17 ÞUBAT 2016 5. kontrol 3 puanlýk sorular 1. 20,16 ile 3,17 ondalýk sayýlarý arasýnda kaç tane tam sayý vardýr? A) 15 B) 16 C) 17 D) 18 E) 19 2. Aþaðýdaki trafik iþaretlerinden hangisinin simetri ekseni

Detaylı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız 4. SINIFLAR (PROJE ÖDEVLERİ) Öğrenci No 1- Dinimize göre Helal, Haram, Sevap ve Günah kavramlarını açıklayarak ilgili Ayet ve Hadis meallerinden örnekler veriniz. 2- Günlük yaşamda dini ifadeler nelerdir

Detaylı

2014-2015 Eðitim Öðretim Yýlý ÝSTANBUL ÝLÝ ORTAOKULLAR ARASI "4. AKIL OYUNLARI TURNUVASI" Ýstanbul Ýli Ortaokullar Arasý 4. Akýl Oyunlarý Turnuvasý, 21 Þubat 2015 tarihinde Özel Sancaktepe Okyanus Koleji

Detaylı

ÝNSAN KAYNAKLARI VE EÐÝTÝM DAÝRE BAÞKANLIÐI

ÝNSAN KAYNAKLARI VE EÐÝTÝM DAÝRE BAÞKANLIÐI ÝNSAN KAYNAKLARI VE EÐÝTÝM DAÝRE BAÞKANLIÐI MEMUR PERSONEL ÞUBE MÜDÜRLÜÐÜ GÖREV TANIMI Memur Personel Þube Müdürlüðü, belediyemiz bünyesinde görev yapan memur personelin özlük iþlemlerinin saðlýklý bir

Detaylı

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim: 3. SINIF 1.ta haf * Okuyalım: Eșek * Matematik: Çevremizdeki Üçgenler * Alıștırma-Bulmaca: Sözcük Avı * Gezelim-Görelim: Doğal Yașam Parkı * Alıștırma-Bulmaca: Sıradaki Șekil Hangisi * Doğa: Karıncaların

Detaylı

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN VAİZİN TARİHİ VAKTİ ADI VE SOYADI UNVANI İLÇESİ YERİ KONUSU İbrahim KADIOĞLU İl Müftü Yard. Akdeniz Ulu Camii 17 Haziran 2015 Çarşamba 18 Haziran 2015 Perşembe 19 Haziran 2015 Cuma Yunus GÜRER İl Vaizi

Detaylı

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma Ýçindekiler 1. FASÝKÜL 1. ÜNÝTE: ÞEKÝLLER VE SAYILAR Nokta Düzlem ve Düzlemsel Þekiller Geometrik Cisimlerin Yüzleri ve Yüzeyleri Tablo ve Þekil Grafiði Üç Basamaklý Doðal Sayýlar Sayýlarý Karþýlaþtýrma

Detaylı

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar Öðrencinin Adý ve Soyadý Doðum Yeri ve Yýlý Fakülte Numarasý Bölümü Yaptýðý Staj Dalý Fotoðraf STAJ BÝLGÝLERÝ Ýþyeri Adý Adresi Telefon Numarasý Staj Baþlama Tarihi Staj Bitiþ Tarihi Staj Süresi (gün)

Detaylı

Simge Özer Pýnarbaþý

Simge Özer Pýnarbaþý Simge Özer Pýnarbaþý 1963 yýlýnda Ýstanbul da doðdu. Ortaöðrenimini Kadýköy Kýz Lisesi nde tamamladý. 1984 yýlýnda Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü nü bitirdi.

Detaylı

1 Sinmiþ analar, kavruk çocuklar Her sene bazý çevreler ve kiþiler "kadýnlar günü de ne demek, erkekler günü diye bir sey var mý ki'' "Aslýnda bir gün deðil, her gün kadýnlar günü

Detaylı

Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / 2008. Sayýn Makina Üreticisi,

Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / 2008. Sayýn Makina Üreticisi, ... /... / 2008 Sayýn Makina Üreticisi, Firmamýz Bursa'da 1986 yýlýnda kurulmuþtur. 2003 yýlýndan beri PVC makineleri sektörüne yönelik çözümler üretmektedir. Geniþ bir ürün yelpazesine sahip olan firmamýz,

Detaylı

01 Kasým 2018

01 Kasým 2018 Geri Dönüþüm Markasý... www.adametal.com.tr 01 Kasým 2018 Ada Metal Demir Çelik Geri Dönüþüm San. ve Tic. A.Þ. 1956 yýlýndan bu yana, özellikle metal sektöründe, fabrikalarýn üretim artýklarýný toplayýp

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Kanguru Matematik Türkiye 2015 3 puanlýk sorular 1. Aþaðýda verilen iþlemleri sýrayla yapýp, soru iþareti yerine yazýlmasý gereken sayýyý bulunuz. A) 7 B) 8 C) 10 D) 15 2. Erinç'in 10 eþit metal þeridi vardýr. Bu metalleri aþaðýdaki

Detaylı

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 1.VE EN YÜCESİ: Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 2.SEVİYE: Allah ın rızasını ve sevgisi kazanmak için 3.SEVİYE: Allah ın verdiği nimetlere(yaşam-akıl-yiyecekler

Detaylı

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B) Sosyal Bilgiler BİZ VE DEĞERLERİMİZ Hece ve Harf Bilgisi Sözlük Sırası Sözcükte Anlam Konu Kavrama Testi - 1 Ayþe nin gözleri, gördükleri karþýsýnda iri iri açýlmýþtý. Bu okul kocamandý. Köydeki eski okuluna

Detaylı

OKUL ÖNCESÝ EÐÝTÝM KURUMLARI YÖNETMELÝÐÝNDE DEÐÝÞÝKLÝK YAPILMASINA D YÖNETMELÝK Çarþamba, 10 Eylül 2008

OKUL ÖNCESÝ EÐÝTÝM KURUMLARI YÖNETMELÝÐÝNDE DEÐÝÞÝKLÝK YAPILMASINA D YÖNETMELÝK Çarþamba, 10 Eylül 2008 OKUL ÖNCESÝ EÐÝTÝM KURUMLARI YÖNETMELÝÐÝNDE DEÐÝÞÝKLÝK YAPILMASINA D YÖNETMELÝK Çarþamba, 10 Eylül 2008 6 Eylül 2008 CUMARTESÝ Resmî Gazete Sayý : 26989 YÖNETMELÝK Millî Eðitim Bakanlýðýndan: OKUL ÖNCESÝ

Detaylı

0.2-200m3/saat AISI 304-316

0.2-200m3/saat AISI 304-316 RD Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip hava kilidleri her türlü proseste çalýþacak rotor ve gövde seçeneklerine sahiptir.aisi304-aisi316baþtaolmaküzerekimya,maden,gýda...gibi

Detaylı

Faaliyet Raporu. Banvit Bandýrma Vitaminli Yem San. A.Þ. 01 Ocak - 30 Eylül 2010 Dönemi

Faaliyet Raporu. Banvit Bandýrma Vitaminli Yem San. A.Þ. 01 Ocak - 30 Eylül 2010 Dönemi 10 Faaliyet Raporu Banvit Bandýrma Vitaminli Yem San. A.Þ. 01 Ocak - 30 Eylül 2010 Dönemi Ýçindekiler Yönetim ve Denetim Kurulu Temettü Politikasý Risk Yönetim Politikalarý Genel Kurul Tarihine Kadar Meydana

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

Dua Dua, insan ile Allah arasında iletişim kurma yollarından biridir. İnsan, dua ederken Allah ın kendisini işittiğinin bilincindedir. İnsan dua ile dileklerini aracısız olarak Allah a iletmekte ondan

Detaylı

7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012

7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012 7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012 KÝMLER KATILABÝLÝR? Yarýþma, Türkiye Cumhuriyeti sýnýrlarý dahilinde veya yurtdýþýnda okuyan T.C. vatandaþlarý veya K.K.T.C vatandaþý, 35 yaþýný aþmamýþ, en az lise

Detaylı

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir. Hastalık ve Yolculukta: Eğer bir insan hasta ise ve yolcu ise onun için oruç tutmak Kur an-ı Kerim de yasaktır. Bazı insanlar ben hastayım ama oruç tutabilirim diyor veya yolcuyum ama tutabilirim diyor.

Detaylı

Dövize Endeksli Kredilerde KKDF

Dövize Endeksli Kredilerde KKDF 2009-10 Dövize Endeksli Kredilerde KKDF Ýstanbul, 12 Mart 2009 Sirküler Sirküler Numarasý : Elit - 2009/10 Dövize Endeksli Kredilerde KKDF 1. Genel Açýklamalar: 88/12944 sayýlý Kararnameye iliþkin olarak

Detaylı

1. ÝTHÝB TEKNÝK TEKSTÝL PROJE YARIÞMASI

1. ÝTHÝB TEKNÝK TEKSTÝL PROJE YARIÞMASI Yarýþmanýn Amacý 1. ÝTHÝB 1.ÝTHÝB Teknik Tekstiller Proje Yarýþmasý, Ýstanbul Tekstil ve Hammaddeleri Ýhracatçýlarý Birliði'nin Türkiye Ýhracatçýlar Meclisi'nin katkýlarýyla Türkiye'de teknik tekstil sektörünün

Detaylı

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme - 1 8 Konuþmayý Yazýya Dökme El yazýnýn yerini alacak bir aygýt düþü XIX. yüzyýlý boyunca çok kiþiyi meþgul etmiþtir. Deðiþik tasarým örnekleri görülmekle beraber, daktilo dediðimiz aygýtýn satýlabilir

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (9) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme Bürosu

Detaylı

Kanguru Matematik Türkiye 2018

Kanguru Matematik Türkiye 2018 3 puanlýk sorular 1. Þekildeki 9 balon sabit, 3 ok ise gösterilen doðrultuda hareket etmektedirler. Bir ok, balonu vurup patlattýktan sonra ayný yönde hareket etmeye devam etmektedir. Þekle göre oklarla

Detaylı

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi... ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Fiziksel Özelliklerim............ 10 Duygularým................... 11 1. Haftanýn Testi............... 13 Yapabildiklerim - Hoþlandýklarým.. 15 Günümü Planlarým.............

Detaylı

MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER MALÝYE DERGÝSÝ. Ocak - Haziran 2008 Sayý 154

MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER MALÝYE DERGÝSÝ. Ocak - Haziran 2008 Sayý 154 MALÝYE DERGÝSÝ Ocak - Haziran 2008 Sayý 154 Sahibi Maliye Bakanlýðý Strateji Geliþtirme Baþkanlýðý Adýna Doç.Dr. Ahmet KESÝK Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Doç.Dr. Ahmet KESÝK MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER Yayýn

Detaylı

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin.

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin. Uður Tok Onaylayan Administrator Çarþamba, 20 Haziran 2007 Son Güncelleme Cuma, 06 Haziran 2008 Besteciler.org ÇOK SEVMÝÞSÝN Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

2015 YILI 3. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI. 20.7.2015 Pazartesi Öğleden Önce Şevket ŞİMŞEK Uzman Vaiz Kapucu Camii

2015 YILI 3. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI. 20.7.2015 Pazartesi Öğleden Önce Şevket ŞİMŞEK Uzman Vaiz Kapucu Camii VAAZIN 2015 YILI 3. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAİZİN TARİHİ GÜNÜ VAKTİ ADI SOYADI ÜNVANI GÖREV YAPACAĞI YER KONUSU 20.7.2015 Pazartesi Öğleden Önce Şevket ŞİMŞEK Uzman Vaiz Kapucu Camii PEYGAMBERİMİZİN

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor TD 161.qxp 28.02.2009 22:11 Page 1 C M Y K 1 Mart 2009 Sayý:161 Sayfa 6 da 2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor Saðlýkta Dönüþüm Programý nýn uygulanmaya baþladýðý 2003 yýlýndan bu yana çok

Detaylı

KAMU MALÝYESÝ. Konsolide bütçenin uygulama sonuçlarýna iliþkin bilgiler aþaðýdaki bölümlerde yer almýþtýr. KONSOLÝDE BÜTÇE ÝLE ÝLGÝLÝ ORANLAR (Yüzde)

KAMU MALÝYESÝ. Konsolide bütçenin uygulama sonuçlarýna iliþkin bilgiler aþaðýdaki bölümlerde yer almýþtýr. KONSOLÝDE BÜTÇE ÝLE ÝLGÝLÝ ORANLAR (Yüzde) V KAMU MALÝYESÝ 71 72 KAMU MALÝYESÝ Konsolide bütçenin uygulama sonuçlarýna iliþkin bilgiler aþaðýdaki bölümlerde yer almýþtýr. A. KONSOLÝDE BÜTÇE UYGULAMALARI 1. Genel Durum 1996 yýlýnda yüzde 26.4 olan

Detaylı

Hiç Bitmeyen Destek. Örnek 100. Çözüm. Vakýflar 1. Bir hizmetin gelecekte

Hiç Bitmeyen Destek. Örnek 100. Çözüm. Vakýflar 1. Bir hizmetin gelecekte Hiç Bitmeyen Destek Vakýflar 1. Bir hizmetin gelecekte de yapýlmasý için bazý þartlarla ve resmi bir yolla ayrýlarak, bir topluluk veya bir kimse tarafýndan býrakýlan mülk ya da paraya vakýf denir. 2.

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

Gelir Vergisi Kesintisi

Gelir Vergisi Kesintisi 2009-16 Gelir Vergisi Kesintisi Ýstanbul, 12 Mart 2009 Sirküler Sirküler Numarasý : Elit - 2009/16 Gelir Vergisi Kesintisi 1. Gelir Vergisi Kanunu Uyarýnca Kesinti Yapmak Zorunda Olanlar: Gelir Vergisi

Detaylı

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve MD Mülteci Danýþma M TOHAV e-bülten n S AYI: 2 TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Ýletiþim Bilgileri Adres: Yýldýrým Mah. Ziyademirdelen Sok. N0: D: 1 Suruç/ÞANLIURFA Tel: 0 (414) 611 98 02 TOHAV Suruç

Detaylı

OTOMATÝK KAPI SÝSTEMLERÝ

OTOMATÝK KAPI SÝSTEMLERÝ OTOMATÝK KAPI SÝSTEMLERÝ com Hakkýmýzda Firma Hakkýnda Otomasyon sektörünün önde gelen firmalarýndan olan ECM ENDÜSTRÝYEL OTOMATÝK KAPI SÝSTEMLERÝ, kurulduðu tarihten bu yana uzmanlaþtýðý her alanda, ülkemizde

Detaylı

Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip mikro dozaj sistemleri ile Kimya,Maden,Gýda... gibi sektörlerde kullanýlan hafif, orta

Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip mikro dozaj sistemleri ile Kimya,Maden,Gýda... gibi sektörlerde kullanýlan hafif, orta Mikro Dozaj Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip mikro dozaj sistemleri ile Kimya,Maden,Gýda... gibi sektörlerde kullanýlan hafif, orta ve aðýr hizmet tipi modellerimizle Türk

Detaylı

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez?

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez? 5. SINIF COÞMY SORULRI 1. 1. BÖLÜM DÝKKT! Bu bölümde 1 den 10 a kadar puan deðeri 1,25 olan sorular vardýr. Kazan Bardak Tam dolu kazandan 5 bardak su alýndýðýnda kazanýn 'si boþalmaktadýr. 1 12 Kazanýn

Detaylı

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır. İnsanın toplumsal bir varlık olarak başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmesi, birlik, barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için birtakım kurallara uymak zorundadır. Kur an bununla ilgili ne gibi ilkeler

Detaylı

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Kur an ın Bazı Hikmetleri Kur an ın Bazı Hikmetleri Allah Teala kıble hususunda derin tartışmalara giren insanların görüşünü: İyilik, yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz değildir. ayetiyle reddetmiştir. Ki onların bir kısmı,

Detaylı

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır. Ciddi olarak Allah a isyan etmekten kaçın. O nun rahmet kapısına devam et. Bütün gücünü ve kuvvetini Allah için harca. Taatında sarfet. Yalvar, ihtiyaçlarını O na arz et. Başını önüne eğ, kork, Hak kın

Detaylı

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek söyleyemem. Ýþlerin paylaþýmý yüzünden aramýzda hep kavga

Detaylı

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu. ünite1 Sözcükte Anlam Türkçe 1. TEST 1 k e l e b e k o v a ç i ç e y d a l g a a u m ü z i k e n a k a ð ý t Bulmacada aþaðýda ý verilen sözcüklerden hangisi kullanýlmamýþtýr? 3. Aþaðýdaki altý çizili

Detaylı

KIRŞEHİR MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

KIRŞEHİR MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI 29 Şevval Mehmet YAMAN İl Müftüsü Hoca Ahmet Yesevi Camii 15.5.2018 Salı Yatsıdan Önce RAMAZAN AYI VE ORUCUN FAZİLETİ 1 Ramazan Halil YILMAZ Vaiz Cacabey Camii 16.5.2018 Çarşamba Öğleden Önce ORUCA AİT

Detaylı

Mart 2010 Proje Hakkýnda NBÞ sektörünün ana girdisi olan mýsýrýn hasadý, hammadde kalitesi açýsýndan yetiþtirilmesi kadar önemli bir süreçtir. Hasat sýrasýnda gerçekleþtirilen yanlýþ uygulamalar sonucunda

Detaylı