TEDAVİSİ TAMAMLANMIŞ TÜBERKÜLOZ PLÖREZİLİ OLGULARDA PLEVRAL KALINLAŞMANIN DEĞERLENDİRİLMESİ UZMANLIK TEZİ DR. SEDEF KAYA

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "TEDAVİSİ TAMAMLANMIŞ TÜBERKÜLOZ PLÖREZİLİ OLGULARDA PLEVRAL KALINLAŞMANIN DEĞERLENDİRİLMESİ UZMANLIK TEZİ DR. SEDEF KAYA"

Transkript

1 T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI YEDİKULE GÖĞÜS HASTALIKLARI VE GÖĞÜS CERRAHİSİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ ŞEF DOÇ. DR. VEYSEL YILMAZ TEDAVİSİ TAMAMLANMIŞ TÜBERKÜLOZ PLÖREZİLİ OLGULARDA PLEVRAL KALINLAŞMANIN DEĞERLENDİRİLMESİ UZMANLIK TEZİ DR. SEDEF KAYA İSTANBUL-2006

2 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım, desteğini ve hoşgörüsünü hiçbir zaman esirgemeyen değerli hocam Doç. Dr. Veysel Yılmaz'a, Hastanemiz başhekimi Doç. Dr. Sedat Altın'a ve değerli klinik şeflerimiz Dr. Saadettin Çıkrıkçıoğlu, Doç. Dr. Güngör Çamsarı, Dr. Emel Çağlar, Doç. Dr. Filiz Koşar, Doç. Dr. Esin Tuncay, Doç. Dr. Pınar Yıldız, Doç. Dr. Atilla Gürses, Doç. Dr. M. Ali Bedirhan, Dr. İbrahim Dinçer'e, Rotasyonlarım sırasında eğitimime katkılarından dolayı Taksim Hastanesi Dahiliye Klinik Şefi Dr. Ömer Şenkal a, Haseki Hastanesi Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Şefi Özcan Nazlıcan a ve Radyoloji Klinik Şefi Doç. Dr. Murat Ulusoy a, Eğitimim boyunca bilgi ve deneyimlerinden çok şey ögrendiğim şef muavinim Dr. Figen Kadakal a, ve uzmanlarım Dr. Atilla Uysal a, Dr. Akif Özgül e, Dr. Senem Elibol a, özellikle tez çalışmamdaki katkıları için Dr. Mehmet Tutar a, Birlikte çalıştığım asistan arkadaşlarım, Dr. Selim Kahraman, Dr. Handan Kocadağ, Dr. Nebibe Bekar, Dr. Aysun Demirel e, kliniğimiz hemşirelerine ve personelimize, Beraber çalıştığımız süre boyunca çok şey paylaştığımız arkadaşlarım Dr.Esra Yazar, Dr.Banu Küçük, ve Dr.Aygül Güzel e Ve her zaman yanımda olan aileme, Sonsuz teşekkürlerimi sunarım. 2

3 İÇİNDEKİLER 1. GİRİŞ ve AMAÇ.4 2. GENEL BİLGİLER GEREÇ ve YÖNTEM BULGULAR TARTIŞMA ÖZET KAYNAKLAR

4 GİRİŞ ve AMAÇ Tüberküloz, geçmişi insanlık tarihi kadar eskilere dayanan ve insanlıkla iç içe bir infeksiyon hastalığıdır. Geçen binlerce yıllık süre içinde insidansında artış ve azalmalarla seyretmiş ve halk sağlığı açısından kalıcı bir tehdit olma özelliğini her zaman sürdürmüştür. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) nün 1999 raporunda ülkemizdeki tüberküloz insidansı, yüzbinde 33.1, 2002 raporunda ise yüzbinde 27 olarak belirtilmiştir. (1). Tüberküloz plörezinin insidansı genellikle tüberkülozun lokal prevalansına bağlıdır (2). Ekstrapulmoner tüberküloz formları, tüm tüberkülozlu olguların yaklaşık %16 sını oluşturmaktadır. Tüberküloz plörezi ise, ekstrapulmoner formlar arasında lenf bezi tutulumundan sonra ikinci sıklıkta (%23 oranında) görülmektedir (3,4). Tüberküloza bağlı plevra efüzyonda kesin tanı, basilin bulunması veya patolojisinde nekrotizan granülomatöz iltihabın gösterilmesiyle konmaktadır (5). Ancak tüm tanı yöntemlerine rağmen yaklaşık %15-20 hastada etyoloji saptanamamaktadır (6). Tedavisi başarıyla tamamlanan tüberküloz plörezi olgularında literatürlerde %10-50 arasında değişen kalıcı plevral kalınlaşma meydana gelmektedir (7). Bu hastaların küçük bir kısmında dekortikasyon gerektirecek kadar plevra kalınlaşması olurken çoğunluğu minimal sekel bırakarak iyileşmektedir (10). Biz çalışmamızda, tüberküloz plörezilerde, rezidüel plevral kalınlaşma (RPK) nın insidansı ve hastanın yaşı, cinsiyeti, klinik bulguları,kan değerleri, plevral sıvının başlangıç değerlendirmesindeki hücre tipi ve biyokimyasal değerleri, radyolojik özellikleri ile olan ilişkisini ve standart tedaviye eklenen solunum egzersizi ve kortikosteroid tedavisinin plevral kalınlaşma ile ilişkisini incelemeyi amaçladık. 4

5 GENEL BİLGİLER İnsanlık tarihinin bilinen en eski hastalıklarından biri olan tüberküloz, Mycobacterium tuberculosis kompleksi basilleri tarafından oluşturulan ve basiller ile konağın inflamatuar hücrelerinin ilişkilerine bağlı olarak gelişen kronik granülomatöz bir infeksiyondur (11). Türkiye nin birçok yerinde eksudatif plörezinin sebepleri arasında tüberküloz plörezi ilk sırayı almaktadır.fibröz mineral maruziyetinin olduğu bölgelerde de malignitelerden sonra ikinci sırayı almaktadır (12). Tüberküloz plörezide tedavi edilmeyen olgular genellikle 2 ile 4 hafta içinde spontan bir şekilde rezolüsyona uğrarlar.bu tür hastaların yaklaşık %65 inde, 5 yıllık süre içerisinde aktif akciğer tüberkülozu ya da akciğer dışı tüberküloz formlarının geliştiği belirlenmiştir. Antitüberküloz tedavi ile bu formların gelişimi önlendiği için, tüberküloz plörezi tanısının konulması ve uygun bir şekilde tedavi edilmesi çok önemlidir (13,14). PATOGENEZ Tüberküloz plörezinin etyopatogenezindeki temel hipotez, primer infeksiyondan 6-12 hafta sonra, akciğerdeki subplevral kazeöz odağın plevraya açılmasıdır. (15). Genellikle bu odak primer kompleksin akciğer komponentidir (2). Bu sırada plevral aralığa geçen mikobakteriyal antijenlerin başlattığı gecikmiş hipersensitivite reaksiyonu da temel immünolojik mekanizmadır. Sistemik ve pulmoner lezyonların bulunmaması ve plevral sıvının kültüründe mikobakteri saptanmasının son derece nadir olması, sıvının oluşumunda direk basil invazyonundan çok immun mekanizmaların rol oynadığını göstermektedir.(13). 5

6 Canlı olmayan basiller ile immünize edilmiş deney hayvanlarına purified protein derivative (PPD) ya da bacillus Calmette-Guerin (BCG) intraplevral olarak verildiği zaman lenfositik plörezi meydana gelir.hayvanlara antilenfosit serum verildiği zaman ise plevra efüzyonun gelişimi önlenebilmektedir.(15). Yukarıda belirtilen temel hipotezin yanı sıra, tbc plörezi klasik reaktivasyon tüberküloz formuna eşlik edebilir. Reaktivasyon tüberkülozunda plörezi sıktır. Ayrıca komşu kostal ya da mediastinal nodların plevraya açılması, lenfohemotojen yayılım gibi etkenler de etyopatogenezde rol oynayabilir. (4,13,15). Erişkin tipi tbc plörezi olgularında subplöral kazeöz fokuslar ve akciğer parankimindeki aktif odaklar da sorumlu olabilir(13). Tüberküloz basilinin plevraya ulaşma ve tbc plöreziye yol açma mekanizmaları : 1 ) Akciğer parankimindeki subplöral odaktan direkt yayım: a ) Primer kompleksin akciğer komponentinden yayım b ) Subplöral yerleşimli kavitenin plevraya açılması 2 ) Hilus lenf bezlerinden direkt yayım 3 ) Hematojen yayım 4 ) Komşu dokulardan ( mediastinal soğuk apse, vertebra ve kosta tbc) direkt yayım(8). Tüberküloza bağlı plevral efüzyon farklı yollarla oluşmaktadır: 1- Primer tüberkülozun komplikasyonu olarak tüberküloz plörezi: Çocuklarda, periferik yerleşimli odağın veya kazeöz lenf nodunun plevraya açılması ile efüzyon gelişir. Plevral efüzyon genellikle enfeksiyondan 3-6 ay sonra ortaya çıkmaktadır. Tedavi öncesi dönemlerde, sadece kostofrenik açıda küntleşme ve primer komplekse ait izler 6

7 bırakarak, 3-4 ayda kendiliğinden gerileyebildiği gibi son zamanlarda tüberkülin duyarlılıkları kaybolmuş olan orta yaşlı ve yaşlı hastalarda da karşımıza çıkmaktadır (16). 2- Lokalize tüberküloz plörezi (klasik tüberküloz plörezi): Gençlerde görülen tüberküloz plörezi, plevra altında gelişen bir primer enfeksiyon odağının, aşırı duyarlılığının yüksek olduğu bir dönemde, plevraya açılması ile meydana gelir. Seyrek olarak hematojen yayım ile birçok organ ve seröz zarların hastalığı ile birlikte bulunur (17). Bilateral plevral efüzyon bulunması, genellikle hematojen dağılım olduğunu düşündürür (18). plörezi : 3-Pulmoner veya ekstrapulmoner tüberkülozun komplikasyonu olarak tüberküloz Tüberküloz plörezinin bu tipi, yaygın postprimer hastalığı olan bir hastada, tüberküloz kavitesinin plevraya rüptürü ile meydana gelir (16). Bu genellikle, bir tüberküloz piyopnömotoraksa neden olur. Diğer yollar ise vertebra tüberkülozdan kaynaklanan paravertebral abselerin plevraya açılması veya kosta kemiği tüberkülozunun plevraya yayılmasıdır (17). Plevral boşluktaki mikobakteriyal proteine karşı ilk hücresel cevabı nötrofiller oluşturur.yapılan deneysel çalışmalarda da nötrofillerin anahtar rol oynadıkları bilinmektedir.plevral sıvıda, ilk 24 saat içindeki dominant hücre grubu nötrofillerdir. Bu hücreler monosit kemotaksin sentezleyerek, kan monositlerinin plevral aralıkta toplanmasını sağlarlar ve granüloma formasyonuna katkıda bulunurlar. Üçüncü günden sonra, lenfositler efüzyonda dominant hücre durumuna geçerler. Lenfositlerin çoğunluğu T lenfositlerdir 7

8 özellikle de CD4 lerdir. CD4/CD8 oranı, plevra sıvısında ortalama 4.3, periferik kanda ise 1.6 dır(13,15). Tüberküloz proteinlerinin plevral aralığa geçerek başlattığı gecikmiş tipte hipersensitivite reaksiyonunun, serum proteinlerine karşı plevral kapillerlerin geçirgenliğini artırdığı ve böylece plevral sıvının onkotik basıncının artmasına ve sıvının birikmesine neden olduğu düşünülmektedir. Bunun yanı sıra tüberküloz plörezide, plevradan protein klirensinin azaldığı bilinmektedir. Plevradan sıvı ve protein klirensi parietal plevradaki lenfatikler yoluyla olmaktadır. Fazla miktardaki sıvı parital plevradaki stomalar yoluyla lenfatiklere geçer. Tüberküloz plörezide parietal plevranın difüz bir şekilde tutulmasına bağlı olarak meydana gelen stomaların hasarı ya da obstrüksiyonu, plevral sıvının birikmesinde rol oynayan önemli mekanizmalardan biri olabilir (13,15). Özetle, tüberküloz plevra efüzyonun gelişiminde klasik yaklaşım, M. Tuberculosis e bağlı subplevral küçük bir odağın plevral boşluğa açılması ve sensitize CD4 T lenfositlerle basil (veya antijeni) arasındaki reaksiyon olarak açıklanır. Gecikmiş tipte hipersensitivite reaksiyonunun klinik olarak yansıması, plazma proteinlerinden oluşan eksudanın plevral boşlukta birikmesi, CD4 T helper hücrelerin akümülasyonu, proliferasyonu ve inflamatuar mediatörlerin üretilmesi olarak gözlenir (19). Tüberküloz pörezili hastalarda görülen intradermal PPD ye karşı anerjik durum, antijen spesifik T hücrelerinin plevral boşlukta toplanması veya kanda süpressör hücrelerin bulunmasına bağlanmaktadır. Tüberküloz plörezide lenfosit subgrupları sayıldığında % 65 CD4 T hücreler, %19 CD8 T hücrelerdir (20). IFN-γ üretimi CD4 T hücrelere bağlanmaktadır.çünkü anti-cd4 monoklonal antikor ile IFN-γ üretiminde anlamlı azalma gözlenirken, anti CD8 antikorlar ile anlamlı azalma gözlenmemiştir.(21). 8

9 Bazı çalışmalarda ise tüberküloz efüzyonlarda yüksek düzeyde IFN-γ tespit edilmiş ancak T lenfosit subgrupları ile korelasyonu gösterilememiştir ve CD4/CD8 oranının daha yüksek olması istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır(21). KLİNİK ÖZELLİKLER Tüberküloz genellikle kronik bir hastalık olarak bilinmekle beraber, tüberküloz plörezi akut bir hastalık olarak gelişebilmektedir.bir araştırmada 71 hastanın 25 (% 31) inde semptomların başlangıcı 1 haftadan kısa süreli bulunmuştur. Başka bir araştırmada, 49 hastadan 31 (% 62) sinde akut bakteriyel pnömoniyi taklit eden semptomlar saptanmıştır (13). Bu şekilde akut başlangıcın yanında bazı serilerde de belirgin yüksek oranda subakut başlangıcın da olabileceği ve bu durumun geç başvuruya ve dolaylı olarak tedavinin de gecikmesine neden olabileceği belirtilmiştir (22,23). Hastaların önemli bir bölümünde (~%70) nonprodüktif öksürük şikayeti ve yaklaşık %50-75 inde de plöretik natürde göğüs ağrısı mevcuttur. Her iki şikayetin varlığı durumunda ağrı genellikle öksürükten önce gelmektedir. Ateş, kilo kaybı, halsizlik ve nefes darlığı da eşlik edebilecek diğer nonspesifik semptomlardır. Tüberküloz infeksiyonunun yaygın olduğu toplumlarda olguların çoğunun genç erişkin yaş grubundan olması beklenir (13).İleri yaşlardaki olgularda ise hastalığın geç alınmış primer infeksiyon ya da klasik postprimer tüberküloza eşlik ettiği, dolayısıyla ileri yaştaki olguların fazla olduğu serilerin, bugün kü tüberküloz epidemiyolojisine göre, infeksiyon sorununu büyük ölçüde aşmış gelişmiş ülkelerde beklenmesi gerektiği genel olarak kabul edilir.(13,24,25) Başka bir deyişle, tüberküloz plörezi,tüberküloz insidansının düşük olduğu ülkelerde daha ileri yaşlarda görülürken tüberküloz insidansının yüksek olduğu ülkelerde çocuklarda ve genç erişkinlerde daha sıktır. Bu temel değişimlerden, gelişmiş ülkelerde 9

10 postprimer infeksiyonun etyopatogenezde daha sık görülmesi, HIV infeksiyonu ve sosyal yapı özelliği nedeniyle yaşlı erişkinlerde primer infeksiyon oranının artması sorumlu tutulmaktadır (25,26,27). Ülkemizde, bugüne değin yapılmış çalışmalarda, tüberküloz plörezinin sıklıkla 30 yaş altındaki gruplarda görüldüğü rapor edilmiştir (22,28,29). Tüberküloz plörezide efüzyon genellikle tek taraflıdır ve genellikle az ve orta derecede olmak üzere değişen oranlarda biriktiği görülmektedir(9). 254 hastanın yer aldığı Luis ve ark. nın çalışmasında yalnızca 4 (% 1.6) olguda bilateral sıvı saptanmıştır (30). RADYOLOJİK BULGULAR Tüberküloza bağlı plevra efüzyonda göğüs radyogramında genellikle tek taraflı plevra efüzyon gözlenmektedir. Daha sık olarak sağ plevral boşlukta oluşan efüzyonun bilateral olması %10 olarak bildirilmiştir (21). Sıvı miktarı ise genellikle hafif-orta miktarda bulunmakta ancak masif efüzyon da %14-29 oranında görülebilmektedir (31). Tüberküloz plörezili hastaların yaklaşık üçte birinde, plevra efüzyona parankimal lezyon da eşlik eder (9). Plörezi bulguları yanında aynı taraf veya karşı tarafta tüberküloz ile ilgili bulgular aranmalıdır. Ancak kalsifikasyonlar değerlendirilirken ülkemizde fibröz minerallere bağlı kalsifikasyonların sıklığı da unutulmamalıdır (12). Ultrasonografi daha az miktardaki sıvıları gösterebildiği gibi, ponksiyon için de yol göstericidir (12). Tüberküloz plörezi şüphesinde, plevral boşluğun ultrasonografisi, fibrin bantları, ince mobil septasyonlar, plevral kalınlaşma ve bazen de efüzyonun altındaki plevral nödülaritenin gösterilmesi ile tanıda yardımcı olabilir (21). 10

11 BT imkan olduğunda kullanılmalıdır. Sıvının örttüğü parankimin değerlendirilmesinde, kavite, mediastinal lenf bezi ve kalsifikasyonların gösterilmesinde çok değerlidir (12). BT nin parankimal lezyonları gösterme açısından akciğer grafisine göre daha duyarlı olduğu gözlenmektedir. BT, tüberküloz plörezide rutin olarak başvurulacak tanısal bir yöntem olmasa da, parankim lezyonlarının, loküle sıvı ve ampiyemin saptanmasında, ayrıca perifere yerleşik akciğer lezyonlarının ayrımında yararlı olmaktadır (32). TANI YÖNTEMLERİ Tüberküloz plörezide kesin tanı balgamda, plevral sıvısı veya plevra biyopsisinde tüberküloz basilinin veya histopatolojik olarak plevra dokusunda nekrozlu granülomun gösterilmesine dayanmaktadır (9,21). 1. Tüberkülin Deri Testi Tüberkülin testi, tüberküloz infeksiyonu sonucu oluşan geç ve hücresel tipteki bağışıklığı, aşırı duyarlılığı belirlemek için kullanılan deri testidir (33). PPD reaksiyonu, tipik bir gecikmiş tip aşırı duyarlılık reaksiyonudur (11). Tüberkülin testi, organizmanın tüberküloz basili ile karşılaşıp karşılaşmadığını, dolayısıyla basilin protein bileşenlerine karşı alerjinin oluşup oluşmadığını gösteren bir testtir; tüberküloz infeksiyonundan 6-8 hafta sonra deride ortaya çıkan geç aşırı duyarlılık reaksiyonunun saptanması esasına dayanır (34). 11

12 Bu testte, tüberkülin ismi verilen ve basilin sıvı besiyerlerindeki kültürlerinin, basillerin öldürülmesi için 100 ºC de buharla karşılaştırılması ve filtratının konsantre edilmesi ile elde edilen materyal kullanılmaktadır. Tüberkülin testinde antijen olarak kullanılan, tüberküloz basillerinin proteinleridir (33). Seibert ve Glenn 1939 da halen uluslar arası standart tüberkülin olmayı sürdüren PPD- S i üretmişlerdir (34) yılında, insanlarda kullanılan PPD tüberkülinlerinin standart test dozlarının, 5 tüberkülin ünitesi (TU) PPD-S e biyolojik olarak eşdeğer olmaları, zorunlu kılındı (35). Standart 5 TU PPD-S dozu, 0.1 mg/0.1 ml PPD-S dozuyla elde edilen, gecikmiş deri testi aktivitesi olarak tanımlanmıştır (34). Tüberkülin cilt testi, eksudatif plevra efüzyonu olan tüm olgularda uygulanmalıdır (9). Tüberküloz infeksiyonunun prevalansının yüksek olduğu popülasyonda pozitif deri testi, eksudatif plevra efüzyonlu hastanın tanısını tüberküloz lehinde kuvvetle destekler ancak prevalansın düşük olduğu popülasyonda tanısal değeri düşüktür. Negatif tüberkülin deri testi tüberküloz plörezi tanısını ekarte etmez. İmmünsupresyonu olmayan hastaların yaklaşık %30 unda negatif deri testi saptanmaktadır ve HIV infekte hastalarda bu oran % 59 a yükselmektedir (13,15). Tüberküloz plörezide negatif tüberkülin deri testi saptanmasının başlıca 2 nedeni olabilir; birincisi, bazı hastalarda periferik kandaki mononükleer hücreler spesifik bir şekilde duyarlı T lenfositleri baskılamaktadır.ikincisi, plevral aralıkta PPD-reaktif T lenfositlerinin sekestrasyonudur (13,15). 2. Plevral Sıvı İncelemeleri Tüberküloz plörezide sıvı sarı saman renginde, berrak veya hafif bulanık olur (serofibrinöz). Kırmızıya çalar renkte (seröanjinöz) de olabilir. Hemorajik plevra sıvısı çok 12

13 nadirdir. Hemorajik plevra alındığında, eğer travmatik değilse tüberküloz dışında bir etyoloji düşünmek gerekir (33). Plevral sıvı daima eksudadır (9). Genellikle lenfosit hakimiyeti yanı sıra, %5 den daha az oranda mezotelyal hücreler saptanmaktadır. Daha önce yapılmış 30 hastalık bir çalışmada % 86.7 oranında plevra sıvısında mezotelyal hücreler %5 den az bulunurken sadece %13.3 ünde %5 den daha fazla bulunmuş ve plevra sıvısında mezotelyal hücre oranının %5 den az olması tüberküloz plörezi tanısını çoğunlukla desteklese de, %5 den fazla olması durumunda tüberküloz plörezi tanısını ekarte ettirilemeyeceği sonucuna varılmış (72). Semptom süresi iki haftadan daha az olan hastalardaki plevra sıvısında polimorfnüveli lökosit hakimiyeti olabilir. Ancak seri torasentezleri yapılması durumunda lenfositlerin dominant hücre durumuna geçtikleri görülebilmektedir (13,15). Lenfosit hakimiyeti olan sıvıda en olası tanılar tüberküloz ve malignitedir (36,37). Bu nedenle plevral sıvıdaki lenfositoz, plevra biyopsisi için kesin bir endikasyondur. Plevra sıvısında %10 dan fazla eozinofil varlığı ile tanımlanan plevra sıvı eozinofilisinde en olası açıklama plevral boşlukta hava veya kan olmasıdır ( 36,37). Tüberküloz plörezili hastada pnömotoraks veya geçirilmiş bir torasentez işlemi olmadıkça hiçbir zaman eozinofili olmaz. Plevral sıvıda eozinofili, tüberküloz ve malignite dışında (ki Hodgin hastalığı dışında malignitelerde eozinofili çok nadirdir) bir hastalığı düşündürmelidir (36). Mezotel hücrelerinin varlığı tüberküloz plörezisini dışlamada yararlıdır (36). Plevral sıvıda %5 den daha fazla mezotel hücre görüldüğünde tüberküloz plörezisi olasılığı çok düşüktür (37). Yapılan çalışmalarda gözlenmiş ki, HIV infeksiyonu olan tüberküloz plörezili olgularda, yüksek düzeyde mezotel hücresi bildirilmiş ve immun yanıtın tüberküloz plevra 13

14 efüzyonun profilini değiştirebileceği vurgulanmıştır. Sadece mezotel hücre varlığına dayanarak tanıyı dışlamamak gerektiği belirtilmiştir (38). Sıklıkla plevra sıvı protein seviyesinin g/dl veya üzerinde olması tüberküloz plörezi için karakteristik kabul edilmektedir (9,21). Tüberküloz plörezide plevral sıvıda düşük glukoz düzeyi ( < 40 mg/dl) görülebilir. Ancak nadiren 20 mg/dl nin altında görülür. Geçmişte tüberküloz plörezide, plevral sıvı glukoz değerinin daima düştüğü düşünülürdü, ancak çalışmalar tüberküloz plörezili hastaların birçoğunda, plevral sıvı glukoz değerinin 60 mg/dl nin üzerinde olduğunu göstermişlerdir (21). Tüberküloz plörezide, plevra sıvı ph ı genellikle 7.30 un üzerindedir ancak % 20 olguda 7.30 un altında da olabilir(21). Yüksek LDH seviyeleri ( 81 mg/dl ; aralıkta) tüberküloz efüzyonlarda mevcuttur(21). 3. Plevra Doku İncelemeleri Plevra biyopsisi özel bir iğne yardımı ile pariyetal plevradan doku örneği alınmasıdır. Eksuda vasfında plevra efüzyonu olup nedeni belirlenemeyen hastalarda plevra biyopsisi endikedir. Ancak özellikle tüberküloz plörezi düşünülen hastalarda tanıya katkısı nedeniyle uygulanmalıdır (39). Plevra biyopsisi için Abram s, Cope ya da trucut iğneleri kullanılabilir (39). İlk olarak 1955 yılında De Francis ve arkadaşları tarafından uygulanmış, birçok modifikasyon ve yeni iğneler zaman içerisinde geliştirilmiştir. Plevranın iğne biyopsisi için en sık kullanılan Abram s ve Cope un Ramel varyasyonu plevra iğnelerini olmuştur (40). 14

15 Plevra biyopsisinin başarısı, seçilen enstrümanlardan daha çok işlemi yapan kişinin tecrübesine bağlıdır. Morrone ve arkadaşlarının Abram s ve Cope iğnelerinin simültane kullanıldığı çalışmalarında, tanısal açıdan anlamlı fark bulunmamıştır (9). Tüberküloz plörezilerde kapalı plevra biyopsisi ile tanı oranı % bulunmuştur, ortalama değer ise % 69 dur (39,41,42). Biyopsiden sonuç alınabilmesi, alınan biyopsi materyalinin yeterliliği ve örneğin uygun bölgeden alınıp alınmaması gibi faktörlere bağlıdır. Biyopsiden sonuç alınmadığında biyopsinin tekrarı gerekir (43). Tüberküloz plörezili hastalarda ikinci biyopsinin histopatolojik tanıya katkısı % dır (37). Utkaner ve arkadaşlarının yayınladıkları bir çalışmada, % 70.7 olguya ilk biyopsi ile tanı konulurken, % 13.4 üne ikinci, % 1.2 sine üçüncü biyopsi ile histopatolojik tanı konulmuştur(43). Kapalı plevra biyopsisi ile tanıya ulaşılamadığı durumlarda medikal torakoskopi endikedir. Plevra efüzyonların yaklaşık beşte birinde torakoskopi endikasyonu vardır (41,44). Bu teknikle pariyetal ve visseral plevra, ayrıca diyafram ve mediasten doğrudan incelenebilir, normal dışı görünümler izlenerek uygun lokalizasyonlardan biyopsiler alınabilir. Tüberküloz plörezilerinde torakoskopinin tanı oranı ( % 95) kapalı plevra biyopsisinden yüksek bulunmaktadır (41). Parietal plevranın biyopsisinde örnekleme en az 4 parça ile yapılmalıdır. Alınan parçalardan üçü histolojik inceleme için bir diğer parça da kültür için gönderilmeli. Plevra biyopsi kültüründe pozitif sonuç alındığında plevra biyopsisinde granülom gözlenemeyebilir (15). Plevranın histolojik ve mikrobiyolojik beraber değerlendirildiğinde tanı oranının %80 lere yükseldiği rapor edilmiştir (15,42). Abrams biyopsi iğnesi ve torakoskopinin tanısal değeri için yapılmış prospektif bir çalışmada, kapalı biyopside, sensitivite histoloji ve kültür beraberliğinde % 86, torakoskopide % 98 olarak bulunmuş. Aynı zamanda biyopsi ile tanı konulamamış 7 hastaya da torakoskopi ile tanı konulmuş (15). 15

16 4. Bakteriyolojik Yöntemler Plevra tüberkülozunun kesin tanısı plevral örneklerde (%23-67) veya balgamda Mycobacterium tuberculosis in identifikasyonu ya da plevra biyopsisinde kazeöz granülomların varlığına (% 90-97) dayanır (21). Tüberküloz ampiyem hariç tutulacak olursa, tüberküloz plörezide plevra sıvısının direk mikroskopik incelemesi ile basilin görülebilmesi nadirdir. Bu yöntem ile basil tanımlama oranının düşük olması nedeniyle sıvının direkt mikroskopisi rutin olarak önerilmemektedir (13,15). Akciğer ve plevra tüberkülozu beraber bulunan hastalarda %30-50 balgam kültür pozitifliği görülürken, izole plevra efüzyonu olan hastada bu oran sadece %4 dür (15). Plevra tüberkülozuna radyolojik parankimal infiltrasyonların eşlik ettiği durumlarda balgam yayma ve kültür yöntemleri ihmal edilmemelidir (45). Bununla birlikte tüberküloz plörezi düşünülen hastaların plevral sıvı ve biyopsi örneklerinde mikobakteri kültür ve dokuda tüberküloz basili için uygun boya incelemeleri gereklidir. Plevra sıvısı kültür pozitiflik değeri % 40 lara yaklaşabilmektedir (30). Sıvının yatak başı kültür inokülasyonu ve BACTEC sisteminin kullanılması halinde tanısal verimlilik % 50 ye ulaşmaktadır. BACTEC yöntemi ile ortalama 18 günde kültür pozitifliği saptanabilmekte, buna karşın Lowenstein-Jensen besiyerinde 33 günde ( ortalama 4-6 hafta ) üreme meydana gelmektedir (45). Plevra biyopsisi yaklaşık 40 yıldır tanıda çok önemli bir yer tutmaktadır. Parietal plevrada granülomların varlığı öncelikle tüberküloz plöreziyi akla getirmektedir. Kazeöz nekrozun ya da basilin görülmesi şart değildir. Plevra biyopsisinde granülomların saptanma olasılığı % 85 e ulaşabilmektedir. Plevral dokunun direkt mikroskopik bakısında % 30 16

17 oranında basil pozitifliği saptanabilmekte ve kültüründe % 65 oranında mycobacterium tuberculosis üretilebilmektedir (45). Plevra biyopsi materyalinin ezilerek ezme materyalinin kültüre ekilmesi ile de tanıya katkı sağlar (42). Plevra biyopsisinde, kazeöz veya nonkazeöz epiteloid granülomun gösterilmesi, çoğunlukla tüberküloz olarak değerlendirilir, ancak sadece biyopsi örneğinde aside rezistan basil (ARB) görülmesi veya kültürde tüberküloz basilinin üretimesi, kesin olarak tanısaldır (46). 5. Diğer Tanısal Yöntemler Tüberküloz plörezide, plevra dokusunun bakteriyolojik ve histolojik incelemesi her zaman tanı koydurucu olmayabilir (%20-40). Plevra biyopsinin histolojik incelemesinin olumsuz sonuçlandığı kimi durumlarda basilin bakteriyolojik tanımlanması mümkündür (%10). Ancak bu da uzun zaman gerektiren bir işlemdir. Bu yüzden erken tanı için plevra sıvısında çeşitli laboratuar testleri gündeme gelmiştir (15,45). Adenozin deaminaz (ADA) son yıllarda en çok araştırılan ve ilgi duyulan testtir. ADA, adenozinin inozine, deoksiadenozinin deoksiinozine dönüşümünü sağlayan bir enzimdir (45). Bu reaksiyon lenfositlerin farklılaşmasında önemli bir basamaktır. İnsanların ve memelilerin tüm dokularında yaygın olarak bulunur. Hızla çoğalan hücreler, bölünmeyenlere oranla daha yüksek ADA aktivitesi içerirler. Özelikle lenfoid dokularda en yüksek konsantrasyonlarda bulunur. Lenfositlerin mitojenik ve antijenik cevabı boyunca aktivitesi artar. T lenfositlerinde B lenfositlerine göre, CD4+ lenfositlerde ise CD8+ lenfositlere göre ADA aktivitesi daha yüksektir. Hücresel immünitenin uyarıldığı durumlarda, plazma ADA aktivitesi yüksek bulunur. Tüberküloz plörezide ADA aktivite artışı T hücre cevabına bağlanmıştır (47). 17

18 Tüberküloz plörezide diğer eksudatif sıvılara oranla çok daha yüksek ADA düzeyi saptanmaktadır ve çalışmalarda genellikle rapor edilen cut-off düzeyi U/L dir. Bununla birlikte parapnömonik efüzyon, ampiyem, romatoid plörezi, SLE ve özellikle hematolojik malignitelerde de yüksek ADA düzeyi görülebilir (48). Son yıllarda ADA1 ve ADA2 olmak üzere iki izoenzimi belirlenmiştir. ADA1 tüm hücrelerde mevcuttur ve ADA1m ve ADA1c olmak üzere iki dimere ayrılmaktadır. ADA2 esas olarak monosit / makrofaj aktivasyonunu gösterir ve özellikle tüberküloz plörezide yüksek düzeyde saptanmaktadır. Buna karşılık diğer eksuda sıvılardaki predominant form ADA1 dir (15). Tüberküloz plörezide yüksek ADA düzeyinin esas kaynağı ADA2 formudur. ADA1 / total ADA aktivitesinin ve ADA2 düzeyinin, tüberküloz plöreziyi parapnömonik efüzyonlardan ve malign plörezilerden ayırılabileceğini gösteren çalışmalar vardır (49,50,51). Ancak, izoenzim tayini pahalı bir yöntemdir ve olguların büyük çoğunluğunda ADA izoenzimlerinin ayırımına gitmeye gerek kalmamaktadır (13). Bununla birlikte ADA düzeyi tayininin biyopsi ve kültür yöntemlerine alternatif olarak tercih edilmemesi ve konvansiyonel yöntemlerin tanı açısından olumsuz kaldığı bir grup hastada uygulanması daha akılcı gözükmektedir (45). Tüberküloz plörezi tanısında ADA nın yararlılığı toplumdaki tüberküloz prevalansı ile yakın ilişkilidir. Tüberküloz plörezinin yüksek prevalansta olduğu bir toplumda testin sensitivite ve spesifitesi yüksektir (% 90-95). Ancak düşük CD4+ düzeyleri nedeniyle ADA, epidemik bölgelerede olsalar dahi HİV pozitif hastalarda yükselmemektedir. Buna karşılık tüberküloz prevalansının düşük olduğu toplumlarda yalancı pozitiflik oranı yükselmekte, testin spesifitesi ve pozitif prediktif değeri düşmektedir. ADA izoenzimlerinin tayini bu problemin üstesinden gelebilir (15). Tüberküloz plörezinin tanısında yararlı olan bir diğer laboratuar testi IFN-γ dır. Tüberküloz plörezili hastaların CD4+ lenfositleri tarafından üretilirler. Tüberküloz plörezi ile 18

19 uyumlu kliniğe sahip olgularda 200 pg/ml nin üzerinde olmasının tanıda önemli bir rol aldığı düşünülmektedir (9). Çeşitli çalışmalarda, tüberküloz plörezili olgularda diğer nedenlere bağlı eksuda sıvılara göre belirgin yüksek oranda IFN- γ düzeyi saptanmıştır (45). Bu testin parapnömonik efüzyon, pulmoner emboli, malign efüzyon ve otoimmun hastalıklara bağlı plörezilerde de yüksek bulunması spesifiteyi düşürmektedir. Köktürk ve ark. plevra sıvısı / serum IFN- γ oranının tbc plörezilerin ayırıcı tanısındaki değerini araştırmışlardır. Sensitivite ve spesifitenin % 100 lere ulaştığı ve net bir şekilde tbc plörezi ayırıcı tanısında kullanılabileceğini göstermişlerdir (52). Bununla birlikte geç sonuçlanması, pahalı bir yöntem olması nedeniyle rutin kullanımı tercih edilmemekte ve önerilmemektedir ve tıpkı ADA gibi, kesin tanı aracı olarak yeri henüz kesinleşmemiştir (13,15). Tüberküloz plörezide diğer nedenlere bağlı eksuda sıvılardan daha yüksek saptanan bir diğer parametre lizozimdir. Plevra sıvısı/ serum lizozim oranının yararlı bir test olduğu ancak ADA ve IFN- γ ile karşılaştırıldığında daha az tanısal değere sahip olduğu belirtilmekte ve bu nedenle rutin kullanımı önerilmemektedir (13,15). Tüberküloz plörezide antimikrobiyel antikorların düzeyi diğer nedenlere bağlı eksuda sıvılara oranla daha yüksek bulunmakla birlikte, sensitivite ve spesifitesinin yeterli olamaması nedeniyle klinik kullanımı önerilmemektedir (13,15). Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) mikobakteriyel DNA nın amplifikasyonuna dayanan ve hızlı sonuçlanan bir yöntemdir. Tüberküloz plörezideki sensitivitesi % 20-80, spesifitesi % arasında değişmektedir. Diğer yöntemlere kıyasla daha pahalı bir yöntemdir. Günümüzde bu yöntemin de rutin kullanımı önerilmemekte ve ancak araştırmalar için düşünülebileceği belirtilmektedir (13,15). 19

20 TEDAVİ Tüberküloz plörezinin tedavisinin üç temel amacı vardır: a) İzleyen süreç içinde aktif tüberküloz formunun gelişimini önlemek, b) Hastanın semptomlarını düzeltmek, c) Fibrotoraksın gelişimini engellemektedir (13). Ülkemizde tüberküloz plörezi için önerilen tedavi rejimi aktif akciğer tbc deki gibi standart bir rejimdir. İlk 2 ay süre ile izoniazid (INH), rifampisin (RIF), pirazinamid (PZA), etambutol (EMB), (ya da streptomisin (SM) ), ve devam (= idame) fazında 4 ay süre ile izoniazid ve rifampisin den oluşmaktadır. 2HRZE(S)/4HR şeklinde özetlenebilir (3). Hastaların çok az bir bölümünde tedavi altında iken paradoksal bir şekilde efüzyon miktarı artabilir. Nadiren tedavinin 4-6. haftasında karşı tarafta da efüzyon gelişebilir. Fakat bunlar tedavi başarısızlığının göstergeleri değildir ve tedavi değişikliğini gerektirmemektedir(13,15,31,53). Kortikosteroid tedavisinin standart tedavi ile baraber rutin kullanımı önerilmemektedir. Ancak ateş, göğüs ağrısı veya dispne gibi akut semptomların varlığında 0,5-1 mg/kg/gün dozunda kullanılabilir (31). Tüberküloz efüzyonun standart tedavisinin başlangıcında özellikle geniş efüzyonlu haslarda, terapötik torsentezle olabildiğince sıvı boşaltılması uygun tedavi stratejisinin bir gereği olarak yapılmalıdır(31). Özetle tüberküloz plörezi için izlenebilecek temel strateji; tanı amaçlı torasentez, aşırı miktarda sıvı varsa tedavi amaçlı torasentez, mümkün olduğu kadar sıvının boşaltımı ve antitüberküloz tedavidir (13,15,31). 20

21 GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmamıza Ocak 2002 ve Mayıs 2006 tarihleri arasında kliniğimizde tüberküloz plörezi tanısı konularak tedavi edilen 5 i kadın 33 ü erkek 38 hasta alındı. Belirtilen tarihlerde tedavi ve takip edilen bir kısım hastaya ulaşılamadığından çalışmamıza dahil edilemedi. Olguların epidemiyolojik özellikleri ; yaş ve cinsiyet, hastanede yatış süreleri, standart tedaviye başlangıç günleri, klinikte ilk değerlendirmede belirlenen semptomlar ve semptom süreleri, fizik muayene bulguları, başvuru ve izlem sırasındaki göğüs radyografileri, tedavi başlangıcındaki SFT leri retrospektif değerlendirmede elde edildi ve değerlendirildi. PA akciğer grafisinde bir hemitoraksın 1/3 ü kadar olan sıvı görünümü hafif, 2/3 ü kadar olan sıvı görünümü orta, 2/3 ünden daha fazla olan sıvı görünümü masif plevral sıvı olarak sınıflandırıldı. Tüm olguların plevra sıvısının biyokimyasal, sitolojik inceleme sonuçları ile 22 olgunun plevra biyopsileri ve 28 olgunun plevral sıvı adenozin deaminaz (ADA) sonuçları elde edildi. Hastaların plevra biyopsilerinin histolojik değerlendirmesinde kronik nekrozlaşan granülomatöz iltihap bulgularının görülmesi tüberküloz plörezi olarak kabul edildi. Tüberküloz plörezi tanısı için 4 kriter belirlendi; 1- Plevra sıvı (veya doku) direk bakısında ARB görülmesi veya kültürde üretilmesi 2- Plevra biyopsisinde tipik histolojik bulgular 3- Pulmoner tüberküloz varlığı 4- Tipik klinik-radyolojik ve plevra sıvı özellikleri ile (lenfosit dominansı ve ADA seviyesinde yükseklik) bakteriyolojik ve histolojik tanıları olmayan olgular 21

22 Parankim lezyonu olmayan 19 olguya antitüberküloz tedavi ile beraberinde 0.75mg/kg/gün dozunda metilprednizolon ile steroid tedavisi başlandı. 14 gün tam doz ve ardından tedricen azaltılarak kesildi. Tüm olgular PA ve lateral akciğer grafileri ve fonksiyonel sekel açısından SFT leri ile değerlendirildiler. 9 olgunun tedavi başlangıcında çekilen toraks BT leri de değerlendirildi. Tedavi sonrası kontrol toraks BT değerlendirmesi 15 hastada yapılabildi. Hastaların solunum fonksiyon testlerinde zorlu vital kapasite (FVC), zorlu ekspiratuar volüm 1. sn (FEV1) ve FEV1/FVC değerlerine bakıldı. FVC değeri <% 80 ve FEV1/FVC değeri > % 80 olan hastaların restriktif solunum bozukluğu olduğu kabul edildi (54,55). Rezidüel plavral kalınlaşma (RPK), PA akciğer grafisinde lateral hemitoraksın alt kesiminden, diyafragma kubbesinden geçen hayali çizgi seviyesinden ölçüldü. RPK varlığı ve yokluğu şeklinde iki grup olarak değerlendirildi. Plevral kalınlaşma; 10mm klinik açıdan anlamlı değer, >2mm ise radyoloji olarak anormal değer olarak belirlendi. (56). 28 hastaya tedavinin ilk 2 ayında günde 20 kez, sonrasında yapılan kontrollerinde özellikle rezolüsyonu geciken olgularda tedavi sonlandırılana kadar inspiratuar solunum egzersizi yaptırıldı. 22

23 İstatistik: Çalışma kesitsel tanımlayıcı çalışma olarak tasarlandı. Hastaların parametrik değerleri ortalama ve ± standart sapma olarak ifade edildi. Tanımlayıcı istatistikler SPSS for Windows aracılığı ile yapıldı. Karşılaştırmalar için Ki kare testleri, Mann Whitney U testi kullanıldı. Lineer lojistik regresyon testi kullanıldı. p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. 23

24 BULGULAR Çalışmamıza histopatolojik olarak veya klinik radyolojik ve sıvı özellikleri ile tüberküloz plörezi tanısı alan ve 4 lü standart antitüberküloz tedavisi tamamlanan 38 hasta alındı. Hastaların yaşları 16 ile 65 arasında ( 28.87±11.81) değişmekte olup 33 ü erkek ( % 86.8), 5 i kadın (% 13.2) idi (Tablo I). Hastaların 20 sinde ( %52.6) nefes darlığı, 26 sında (68.4) yan ağrısı, 25 inde (% 65.8) öksürük, 13 ünde (% 34.2) gece terlemesi, 9 unda (% 23.7) kilo kaybı ve ateşlenme, 19 unda (% 50) halsizlik, 10 unda (% 26.3) iştahsızlık, 2 sinde (% 5.3) balgam şikayeti tespit edildi (Tablo I). Hastaların semptom süresi en az 2 gün en çok 90 gün ve ortalama 25.08±17.52 olarak kaydedildi (Tablo I). İlk başvuru zamanı ile tedavinin başlanması arasındaki süre en az 1 gün en çok 12 gün ve ortalama 3.63±2.71 olarak değerlendirildi (Tablo I). Terapötik torasentez hastaların 6 sında (%15.8) uygulandı (Tablo I). Hastaların 22 sinde (%57,9) plevra biyopsisi yapıldı. 18 inde (% 47.4) plevra biyopsisinde tipik histolojik bulgular, 4 ünde (% 10.5) nonspesifik plörit olarak neticelendi. 20 sinde (% 52.6) ise (nonspesifik plörit olarak neticelenen 4 olgu da dahil olmak üzere) tipik klinik-radyolojik ve sıvı özellikleri ile tanılarının konuldu. Hastalardan 1 inde plevra biyopsi işlemi 3. kez tekrarlandı (Tablo II). 24

25 Tablo I : Hastaların yaş, cinsiyet özellikleri, semptom sıklığı, semptom ve tanı konulma süreleri Bulgular Değerler % Yaş Ortalaması 28,87±11,81 Cinsiyet Erkek 33 86,8 Kadın 5 13,2 Nefes darlığı 20 52,6 Yan ağrısı 26 68,4 Öksürük 25 65,8 Gece Terlemesi 13 34,2 Kilo kaybı 9 23,7 İştahsızlık 10 26,3 Halsizlik Ateşlenme 9 23,7 Balgam çıkarma 2 5,3 Semptom süresi 25,08±17,52 Standart tedavi Başvuru ile tedavi başlangıcı 3,63±2,71 arasındaki süre (gün) Teröpatik torasentez 6 15,8 25

26 Tablo II: Tanısal değerlendirme Tanısal değerlendirme Olgu sayısı % Plevra biyopsisi ile 18 47,4 Klinik-radyolojik ve sıvı özellikleri ile (plevra biyopsi olmaksızın) 20 52,6 Plevra sıvısı protein değerinin serum proteinine oranı 0,53-1,06 arasında ortalama 76,53 ve plevra LDH değerinin serum LDH değerine oranı ise 0,65-19,86 arasında ortalama 3,60 olarak saptandı (Tablo III). Plevra sıvısı LDH değerleri U/L arasında (ortalama 838,23), total protein değerleri 3,80-8,53 g/dl arasında ortalama (5,30), albumin değerleri 1,90-4,44 g/dl arasında (ortalama 2,95) ve glukoz değerleri mg/dl arasında (ortalama 76,53) olarak tespit edildi. (Tablo III). Plevra sıvısı ph değerleri 7,2-7,5 arasında ortalama 7,36 olarak saptandı (Tablo III). Plevra sıvı formülünde tüm hastalarda lenfosit hakimiyeti mevcuttu. Solunum fonksiyon testlerinde; tedavi başlangıcında, 17 hastaya SFT yapılabildi ve FVC ve FEV1/FVC değerlerine göre 15 inde restriktif fonksiyon bozukluğu tespit edildi.tedavi sonrası değerlendirmelerinde ise 38 hastanın 2 sinde uyum sağlayamamaları nedeniyle SFT yapılamadı. 36 hastada ise 6 sında (%16,7) restriksiyon tespit edildi (TabloVI-VII). Tedavi öncesi ve sonrası ortalama SFT değerleri Tablo VIII de gösterildi. 26

27 Tablo III: Plevra sıvı biyokimya parametreleri ve ADA sonuçları Parametreler Ortalama değer Glukoz 76,53 ± 23,40 Protein 5,30 ± 0,82 LDH 838,23 ± 444,76 Albumin 2,95 ± 0,55 ph 7,36 ± 0,05 Prot.oranı 0,73 ± 0,09 LDH oranı 3,60 ± 3,22 ADA 130,15 ± 41,76 * sıvı/serum protein oranı ** sıvı/serum LDH oranı Tedavi öncesi çekilen PA akciğer grafilerinde olguların 6 sında (%15,8) hafif, 18 inde (%47,4) orta ve 14 ünde (36,8) masif düzeyde plevra sıvı tespit edildi. Hastaların 5 inde PA akciğer grafisi ile yapılan değerlendirmede plevra efüzyona eşlik eden parankim lezyonu mevcuttu, 1 olguda kaviter lezyon, 1 olguda non-kaviter infiltrasyon ve 3 olguda da sekel fibrotik görünüm olarak izlendi. Tedavileri tamamlanmış 38 hastanın 8 inde (%21,1) rezolüsyonun gecikmesi nedeniyle tedavi süreleri 9 aya uzatıldı ve 2 olgu için dekortikasyon kararı alındı. 27

28 PA akciğer grafisi ile yapılan değerlendirmede 38 hastanın 18 inde (%47,4) rezidüel plevra kalınlaşma (RPK) tespit edildi. Bu olguların 10 unda (%26,3) RPK >2mm, 8 inde (21,1) >10mm idi. Plevra biyokimyasal parametrelerin ve kan değerlerinin RPK ile ilşkisi Tablo IV de belirtilmiştir. Plevral sıvı glukoz,ldh,protein, albümin,ph ve ADA düzeyleri ile serum CRP, lökosit sayısı ve sedimentasyon değerleri, iki grupta da farklı bulunmadı (p>0.05). Tablo IV: Plevra biyokimyasal parametrelerin, ADA nın ve laboratuar bulgularının RPK ile ilişkisi RPK var RPK yok p değeri n=18 n=20 Glukoz 73,22 ± 23,34 79,50 ± 23,64 >0,05 LDH 812 ± 417, ± 447,45 >0,05 Protein 5,03 ± 0,52 5,53 ± 0,97 >0,05 Albumin 2,90 ± 0,55 2,99 ± 0,57 >0,05 ph 7,36 ± 0,59 7,37 ± 0,48 >0,05 ADA 116,53 ± 36,44 143,77 ± 43,53 >0,05 ESR 82,72 ± 27,95 71,35 ± 24,79 >0,05 WBC 7,58 ± 2,37 9,20 ± 3,11 >0,05 CRP 29,72 ± 27,55 57,23 ± 54,95 >0,05 Başlangıç semptomları, tedavi başlangıcındaki sıvı miktarı, standart tedavi süresinin uzatılması, terapötik torasentez uygulanması, solunum egzersizi yapılması ve parankim lezyonu olmayan hastalarda standart tedaviye eklenen steroid tedavisinin RPK ile arasındaki ilişki Tablo V de gösterildi. Sadece solunum egzersizi yaptırılması, iki grup arasında fark oluşturdu (p=0.016). 28

29 Tablo V PK var PK yok P değeri n % n % Göğüs ağrısı 10 %26,3 16 %42,1 >0,05 Öksürük 13 %34,2 12 %31,6 >0,05 Nefes darlığı 11 %28,9 9 %23,7 >0,05 Ateş 3 %7,9 6 %15,8 >0,05 Gece terlemesi 7 %18,4 6 %15,8 >0,05 Halsizlik 11 %28,9 8 %21,1 >0,05 İştahsızlık 6 %15,8 4 %10,5 >0,05 Kilo kaybı 5 %13,2 4 %10,5 >0,05 Tedavi süresi uzatılmış 6 %15,8 2 %5,3 >0,05 Tedavi öncesi sıvı miktarı Hafif 3 %7,9 3 %7,9 >0,05 Orta 7 %18,4 11 %28,9 >0,05 Masif 8 %44,4 6 %30,0 >0,05 Terapötik torasentez 4 %10,5 2 %5,3 >0,05 Solunum egzersizi 15 %39,5 9 %23,7 0,016 Steroid tedavisi 11 %28,9 8 %21,1 >0,05 29

30 Tedavi sonrası yapılan değerlendirmede 38 hastadan 17 sinde (%44,7) restriktif, 3 ünde (%8,3) obstrüktif, 1 inde (%2,8) kombine tipte solunum fonksiyon bozukluğu tespit edildi (Tablo VI). Tablo VI SFT restriksiyon SFT obstrüksiyon RPK var yok n % n % 6 %16,7 11 %30,6 3 %8,3 0 P değeri >0,05 >0,05 SFT Kombine 1 %2,8 0 >0,05 Plevra kalınlaşma düzeyi ile SFT de restriksiyon saptanması arasında yapılan karşılaştırmada anlamlı bir fark bulunamadı (Tablo VII) Tablo VII: RPK nın restriktif patern ile ilşkisi Plevra kalınlaşma >2mm >10mm n % n % SFT restriksiyon var 3 %17,6 3 %17,6 P değeri >0,05 SFT restriksiyon yok 7 %41,2 4 %23,5 >0,05 30

31 Table VIII: Tedavi Öncesi ve Sonrası SFT ortalamaları SFT Sonuç N Minimum Maksimum Ortalama Tedavi Öncesi 18 FVC % ,72 ±17,15 FEV1 % ,77 ±17,78 FEV1/FVC 3, ,85 ±20,13 Tedavi Sonrası 36 FVC % ,63 ±16,69 FEV1 % ,27 ±17,14 FEV1/FVC ,56 ±6,93 31

32 TARTIŞMA Tüberküloz, geçmişi insanlık tarihi kadar eskilere dayanan ve insanlıkla iç içe bir infeksiyon hastalığıdır. Geçen binlerce yıllık süre içinde insidansında artış ve azalmalarla seyretmiş ve halk sağlığı açısından kalıcı bir tehdit olma özelliğini her zaman sürdürmüştür. Tüberkülozun ülkemizde görülme sıklığı yaklaşık 27/ dir. Yapılan çalışmalarda tüm plörezili olguların %3 ünü tüberküloz plörezili olguların oluşturduğu, tüm tüberkülozlu olguların ise yaklaşık 1/30 unu tüberküloz plörezili olguların oluşturduğu saptanmıştır (13). Ülkemizde saptanan plörezilerin %25-50 sinin tüberküloza bağlı olduğu, tüberkülozlu olguların ise %9 unu plörezili olguların oluşturduğu bildirilmiştir (34,57). Tüberküloz plörezi tanısı, balgam, plevra sıvısı veya plevra dokusunda basilin üremesi veya histopatolojik olarak plevra dokusunda nekrozlaşan granülomatöz reaksiyonun gösterilmesi ile konulmaktadır (58). Tüberküloz plörezide basil sayısı azdır ve tedavi edilmeyen olgular genellikle 2-4 hafta içinde spontan bir şekilde rezolüsyona uğrarlar. Bu tür hastaların yaklaşık % 65 inde, 5 yıllık süre içerisinde aktif akciğer tüberkülozu ya da akciğer dışı tüberküloz formlarının geliştiği belirlenmiştir. Antitüberküloz tedavi ile bu formların gelişimi önlendiği için, tbc plörezi tanısının konulması ve uygun bir şekilde tedavi edilmesi çok önemlidir(13,14,15,31). Tüberküloz plörezinin tedavisinin üç temel amacı vardır: a) İzleyen süreç içerisinde aktif tüberküloz formunun gelişimini önlemek, b) Hastanın semptomlarını düzeltmek, c) Fibrotoraksın gelişimini engellemektir(13,15). 32

33 Tüberküloz plörezinin en sık görülen komplikasyonu rezidüel plevral kalınlaşmadır(58). Tedavisi başarı ile tamamlanan tüberküloz plörezili olguların %33-75 oranında değişen plevra kalınlaşma meydana gelmektedir(10). Bu hastaların küçük bir kısmında dekortikasyon gerektirecek kadar plevra kalınlaşma olurken çoğunluğu minimal sekel bırakarak iyileşmektedir. Ortaya çıkan bu minimal plevra kalınlaşmanın da solunum fonksiyon testlerinde önemli bir bozulmaya neden olmadığı bildirilmiştir(10). RPK uygun tedavileri tamamlandıktan sonra tüberküloz plörezili olgularda yaygın bir radyografik bir sekel olarak göz önünde bulundurulmalıdır.(56,59,60,61). Çalışmamızda, tedavileri tamamlanmış tüberküloz plörezili hastalarda RPK nın ve restriktif tip solunum fonksiyon bozukluğunun, plevral sıvının başlangıç biyokimyasal parametrelerinden glukoz, LDH, total protein, albumin, ph düzeyleri ve klinik ve radyolojik özellikleri ile ilişkisini inceleyerek RPK nın başlangıçta tanımlanıp tanımlanamayacağını araştırmayı amaçladık. Hastaların bir kısmında standart antitüberküloz tedaviye steroid tedavi ve solunum egzersizi eklendi. Tüberküloz plörezi sıklıkla kalınlaşma ile sonuçlanmaktadır. Barbas ve arkadaşları plevral kalınlaşmayı 46 olguluk bir seride %52 olarak bulmuşlardır (59). Tahaoğlu ve arkadaşlarının çalışmalarında ise %45 olarak bildirilmektedir (62). Roper ve Waring yıllarında sadece yatak istirahati ile tedavi edilen 141 olguluk bir seride plevra kalınlaşmayı 48 vakada tespit etmişlerdir (63). Soler ve arkadaşları 62 hastalık serilerinde %72.6 (27), Kunter ve arkdaşları ise RPK >2mm %68 ve >10mm %25,53 olarak saptamışlar(64). Han ve ark. farklı olarak hastaları 6, 9, 12 ve 24. aylarda ayrı ayrı değerlendirilmişler. RPK oranı 6. ayda %50,6, 9. ayda %38,8, 12. ayda %27,1 ve 24. ayda %24,7 olarak raporlanmış (65). Pablo ve arkadaşlarının 56 hastalık 33

34 serilerinde >2mm RPK %42,8, >10mm RPK ise %19,6 olarak raporlanmış (56). Uskul ve arkadaşlarının 121 hastalık çalışmalarında RPK oranı %52 bildirilirken, Ak ve arkadaşlarında ise bu oran %86, Mihmanlı nın serisinde %23 olarak, Candela ve arkadaşları ise RPT insidansını %37 olarak bulmuşlar (7,54,66,67). Birçok çalışmada (7,10,27,54,59,60,66) çalışmada RPK için ölçüm değerini >2mm olarak ele alınmış, Pablo ve arkadaşlarının çalışmasında ise >10mm değerini, akciğer volümlerinde azalma olasılığının daha fazla olması nedeniyle klinik açıdan önemli olabilecek değer, >2mm yi ise radyolojik anormallik olarak ele alınmış. Biz de çalışmamızda RPK yı >2mm ve >10mm şeklinde iki ayrı grup olarak değerlendirdik ve olgularımızda plevra kalınlaşma 38 hastanın 18 inde ( %48.4) saptandı. Bu olguların %21,1 ünde (8 olgu) RPK >10mm, %26,3 ünde (10 olgu) ise >2mm olarak saptandı. Tüberküloz plörezide gelişen plevral kalınlaşma üzerine etkili faktörlerin araştırılması amacıyla yapılan çalışmalarda, genellikle RPK üzerine klinik bulguların etkisi olmadığı saptanmıştır (54,56,59,65,67). Çelikten in serisinde RPK olan grupta kilo kaybı, RPK olmayan grupta ise öksürük şikayeti anlamlı olarak yüksek bulunmuş (10). Ak ve arkadaşları ise RPK olan hasta grubunda öksürük yakınmasının daha sık olduğunu saptamışlar (66). Bizim çalışmamızda klinik özellikler ile RPK arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı (Tablo V). Soler ve Uskul çalışmalarında erkek cinsiyet RPK için anlamlı bulunmuş (7,27). Kunter, Çelikten, Ruiz çalışmalarında plevra kalınlaşma olan grupta ortalama yaşın ileri olduğunu bulmuşlar (10,64,68). Bizim çalışmamızda RPK ile yaş ve demografik özellikler arasında ilişki saptanmadı. Plevra sıvı biyokimyasal parametrelerinden LDH düzeyi, plevra inflamasyonunun bir göstergesidir. Plevral boşluktaki inflamasyon attıkça sıvı LDH düzeyi de 34

35 yükselmektedir(67). Tahaoğlu ve arkadaşları plevra LDH/serum LDH değerini kalınlaşmanın olduğu olgularda düşük bulurken (66), Metintaş ve arkadaşlarıyla, Mihmanlı ve arkadaşları çalışmalarında RPK olan olguların plevra LDH düzeyinin, diğer gruba göre anlamlı yüksek olduğunu bulmuşlar (66,67). Barbas, Çelikten, Gürsel, ve Ak, plevral kalınlaşma ile plevra protein ve glukoz değerleri yönünden anlamlı fark saptamamışlardır(10,59,66,69). Han ve arkadaşları da tedavinin 6. ayındaki kontrollerinde rezolüsyonu tamamlanan olgularda sıvı LDH değerlerini diğer olgulardan belirgin yüksek bulmuşlar ancak glukoz ve protein gibi diğer parametreler RPK ile ilşkilendirilememiş (65). Biz de olgularımızda RPK ile plevra sıvı glukoz, protein ve LDH düzeyleri arasında ilişki saptamadık (Tablo IV). Kunter ve arkadaşları plevra glukoz ve CRP yi RPK >10mm olan olgularda anlamlı yüksek bulmuşlar (64). Han ise ESR yi tedavisinin sonunda rezolüsyonu tamamlanan olgularda yüksek bulmuş (65), Kula ve arkadaşları ise plevral kalınlaşma olan olgularında ESR yi yüksek bulmuşlar (67). Pablo RPK >10mm olan hasta grubunda plevra glukoz ve ph ın anlamlı düşük olduğunu bulmuşlar. Bizim çalışmamızda plevra sıvının biyokimyasal parametreleri ve kan parametreleri (WBC, ESR, CRP) ile RPK arasında herhangi bir ilişki saptanmadı. Terapötik torasentezin etkisi her çalışmada gösterilememiş (54,59,66). Plevra efüzyonu fazla olan hastalarda, plevral sıvının boşaltılması önerilmekte, kalınlaşmanın önlenmesi amacıyla erken dönemde sıvının boşaltılması gereksiz bulunmaktadır(67). Han ve ark. ise başlangıçta sadece dispneik ve masif efüzyonu olan hastalara uyguladıklarından terapötik torasentezin plevra kalınlaşmanın gelişiminde etkisinin olup olmadığını tam olarak dışlayamamışlar.(65) Biz de çalışmamızda hastaların en erken 1.günde en geç 12. günde tedavileri başlandı, sadece 6 hastaya (%15,8) teröpatik torasentez uygulandı ve 3 ünde >10mm PK, 1 inde >2mm PK gözlendi. Han ve ark. 35

36 nın çalışmalarında olduğu gibi terapötik torasentez uygulanan hasta sayısının az olması bu sonuç üzerine yorum yapamamamıza neden olmaktadır. Tüberküloz plörezide tüberküloz tedavisine ek olarak steroid tedavisi verilmesinin klinik semptomları daha çabuk iyileştirdiği ve plevral sıvının rezolüsyonunu hızlandırmasına rağmen plevral kalınlaşma üzerine etkisi olmadığı bildirilmektedir (10,59,60,66,70). Bizim de çalışma grubumuzda da steroid tedavisi uygulanan 19 hastanın 11 inde (%28) RPK tespit edildi ancak bu istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Candela ve arkadaşları çalışmalarında tüberküloz plöreziye bağlı restriktif tipte fonksiyonel sekelin genellikle orta derecede ve sık olmadığını bulmuşlar. Radyografik sekel (RPK) ile arasında da zayıf bir ilişki bulmuştur (54). Biz de çalışmamızda da tedavileri tamamlandıktan sonra yapılan SFT değerlendirmelerinde olguların 17 sinde (%44,7) restriktif tip solunum fonksiyon bozukluğu saptandı. Fonksiyon bozukluğu saptanan bu olguların 6 sında (%16,7) RPK vardı ve 3 ünde RPK >2mm, 3 ünde >10mm idi. RPK >10mm olan 1 olgumuzda uyum sağlayamaması nedeniyle SFT değerlendirmesi yapılamadı. RPK ile fonksiyonel bozukluk arasında anlamlı ilişki bulunmadı. (Tablo VI-VII). Daha önce yapılan bir uzmanlık tezi çalışmasında 3. ayda %37 tespit edilen RPK oranı, 6. ayda %4 olarak diğer çalışmalarla karşılaştırıldığında oldukça düşük bir sonuç olarak neticelenmesi üzerine, tüm hastalara terapötik torasentez yapılması, tüberküloz tedavisine ek olarak steroid tedavisi eklenmesi ve solunum egzersizi uygulamasının yararlı olduğu düşünülmüş (71). Bizim çalışmamızda solunum egzersizi uygulanan 24 olgunun 15 inde (%39,5) RPK tespit edilmesi (bu hastaların 5 ine steroid tedavisi eklenmiş, 4 ünde terapötik torasentez uygulanmıştı) ve istatistiksel olarak anlamlı bulunması bir çelişki olarak değerlendirildi (Tablo V). Her 36

37 ne kadar RPK ile tedavi öncesi tespit edilen sıvı miktarı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamış olsa da bu 15 olgunun 7 sinde mevcut olan masif efüzyonun, solunum egzersizine rağmen plevral kalınlaşmada etkisi olmuş olabilir. 37

Olgu sunumu. Doç. Dr. Erkan Çakır. Bezmialem Vakıf Üniversitesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı

Olgu sunumu. Doç. Dr. Erkan Çakır. Bezmialem Vakıf Üniversitesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Olgu sunumu Doç. Dr. Erkan Çakır Bezmialem Vakıf Üniversitesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Şikayet ve hikayesi E.K 13 yaş kız hasta Özel bir tekstil atölyesinde

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Göğüs Cerrahisi Plevral Sıvı Fizyolojisi Giriş: Plevral sıvının tespitinde; - Direk akciğer grafisi (Yan yatar pozisyonda) - Ultrasonografi

Detaylı

3. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya

3. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya 3. OLGU Tüberküloz Kursu 2008 Antalya 43 yaşında erkek hasta, çiftçi Yakınması: Öksürük, balgam, balgamla karışık kan tükürme, nefes darlığı Hikayesi: Yaklaşık 5 aydır öksürük ve balgam yakınması olan

Detaylı

OLGU 3 (39 yaşında erkek)

OLGU 3 (39 yaşında erkek) Yakınma OLGU 3 (39 yaşında erkek) Yaklaşık dört aydır öksürük, Kanlı balgam çıkarma, Göğüs ağrısı ve halsizlik yakınmaları Özgeçmiş Beş yıl önce çekilen akciğer radyogramında sağ üst ve alt zonda tespit

Detaylı

TÜBERKÜLOZ PERİTONİT VAKA SUNUMU

TÜBERKÜLOZ PERİTONİT VAKA SUNUMU TÜBERKÜLOZ PERİTONİT VAKA SUNUMU GÜLDEN ÇELİK Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Araştırma Ve Uygulama Hastanesi Nefroloji Bilim Dalı Periton Diyalizi Ünitesi PERİTONİT Parietal ve visseral peritonun

Detaylı

HIV Enfeksiyonu ve Tüberküloz Birlikteliğinin Değerlendirilmesi

HIV Enfeksiyonu ve Tüberküloz Birlikteliğinin Değerlendirilmesi HIV Enfeksiyonu ve Tüberküloz Birlikteliğinin Değerlendirilmesi =Evaluation of HIV Infection and Tuberculosis Concomitance= Behice Kurtaran, Selçuk Nazik, Aslıhan Ulu, Ayşe Seza İnal, Süheyla Kömür, Ferit

Detaylı

Tüberkülozda Yeni Tanı Metodları (Quantiferon)

Tüberkülozda Yeni Tanı Metodları (Quantiferon) Tüberkülozda Yeni Tanı Metodları (Quantiferon) Tüberküloz bütün yaş gruplarında görülen ve tüm sistemleri tutabilen bir hastalıktır. Tüberküloz prevalansının yüksek olduğu toplumlarda genellikle çocuk

Detaylı

1. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya

1. OLGU. Tüberküloz Kursu 2008 Antalya 1. OLGU Tüberküloz Kursu 2008 Antalya 49 yaşında kadın hasta, ev hanımı Yakınması: Öksürük, balgam Hikayesi: Yaklaşık 2 aydır şikayetleri olan hasta akciğer grafisinde lezyon görülmesi üzerine merkezimize

Detaylı

TÜBERKÜLİN DERİ TESTİ (TDT)

TÜBERKÜLİN DERİ TESTİ (TDT) TÜBERKÜLİN DERİ TESTİ (TDT) Tüberkülin deri testi tüberküloz infeksiyonunu gösteren deri testlerinin genel ismidir. Bu testler basilin belirli antijenik bileşenlerinin, tüberküloz basili ile infekte olan

Detaylı

BOS GLUKOZ DÜġÜKLÜĞÜ ĠLE SEYREDEN TÜBERKÜLOZ MENENJĠT ÖN TANILI VARİCELLA ZOSTER MENENJİTİ OLGUSU

BOS GLUKOZ DÜġÜKLÜĞÜ ĠLE SEYREDEN TÜBERKÜLOZ MENENJĠT ÖN TANILI VARİCELLA ZOSTER MENENJİTİ OLGUSU BOS GLUKOZ DÜġÜKLÜĞÜ ĠLE SEYREDEN TÜBERKÜLOZ MENENJĠT ÖN TANILI VARİCELLA ZOSTER MENENJİTİ OLGUSU Ramazan Gözüküçük 1, Yunus Nas 2, Mustafa GÜÇLÜ 3 1 Hisar Intercontinental Hospital, Enfeksiyon Hastalıkları

Detaylı

ikisi birden rol oynayabilir (non-hodgkin Lenfoma) Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi

ikisi birden rol oynayabilir (non-hodgkin Lenfoma) Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Malign Plevral Efüzyonlar Giriş: Malign plevral efüzyon (MPE) tanısı, plevral sıvıda veya plevral dokuda malign

Detaylı

PLEVRAL EFFÜZYON VE AMPİYEM

PLEVRAL EFFÜZYON VE AMPİYEM PLEVRAL EFFÜZYON VE AMPİYEM Plevra boşluğu Seröz zarla kaplı kavite Mezotel hücreleri ile döşeli Parietal ve viseral plevra arasında Subatmosferik basınç Plevra sıvısı Parietal plevradan salınım (cephalad)

Detaylı

SPONDİLODİSKİTLER. Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR

SPONDİLODİSKİTLER. Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR SPONDİLODİSKİTLER Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR Vertebra Bir dizi omurdan oluşur Vücudun eksenini oluşturur Spinal kordu korur Kaslar, bağlar ve iç organların yapışacağı sabit bir yapı sağlar. SPONDİLODİSKİT

Detaylı

İnvazif Fungal İnfeksiyonlarda Tanı Klinik-Radyolojik Yaklaşım. Dr.Özlem Özdemir Kumbasar

İnvazif Fungal İnfeksiyonlarda Tanı Klinik-Radyolojik Yaklaşım. Dr.Özlem Özdemir Kumbasar İnvazif Fungal İnfeksiyonlarda Tanı Klinik-Radyolojik Yaklaşım Dr.Özlem Özdemir Kumbasar Bağışıklığı baskılanmış hastaların akciğer komplikasyonları sık görülen ve ciddi sonuçlara yol açan önemli sorunlardır.

Detaylı

MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ Mine SERİN 1, Ali CANSU 1, Serpil ÇELEBİ 2, Nezir ÖZGÜN 1, Sibel KUL 3, F.Müjgan SÖNMEZ 1, Ayşe AKSOY 4, Ayşegül

Detaylı

AKCİĞER DIŞI TÜBERKÜLOZ OLGU SUNUMU. Dr.Onur URAL Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

AKCİĞER DIŞI TÜBERKÜLOZ OLGU SUNUMU. Dr.Onur URAL Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD AKCİĞER DIŞI TÜBERKÜLOZ OLGU SUNUMU Dr.Onur URAL Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD 18 yaşında, kadın hasta Yaklaşık on gündür olan, - üşüme, titreme ile

Detaylı

OLGU SUNUMU-1. Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR

OLGU SUNUMU-1. Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR OLGU SUNUMU-1 Dr. Nazlım AKTUĞ DEMİR 19 yaşında, erkek hasta Yaklaşık 45 gündür olan - Ateş - Boğaz ağrısı - İştahsızlık - Halsizlik - Kilo kaybı - Gece terlemesi ÜSYE AMC ve sefuroksim aksetil kullanma

Detaylı

Plevral Boşluğun Nadir Enfeksiyonları Plevral boşlukta sıklıkla gözlenen enfeksiyonlar parapnömonik

Plevral Boşluğun Nadir Enfeksiyonları Plevral boşlukta sıklıkla gözlenen enfeksiyonlar parapnömonik Plevral Boşluğun Nadir Enfeksiyonları Plevral boşlukta sıklıkla gözlenen enfeksiyonlar parapnömonik effüzyon ve sonrasında gözlenen ampiyemdir. Nadir olarak gözlenen enfeksiyonlar ise fungal, viral ve

Detaylı

PERİKARDİT GİRİŞ PATOFİZYOLOJİ. Dr. Neslihan SAYRAÇ

PERİKARDİT GİRİŞ PATOFİZYOLOJİ. Dr. Neslihan SAYRAÇ GİRİŞ Perikard PERİKARDİT Dr. Neslihan SAYRAÇ AÜTF Acil Tıp Anabilim Dalı 05/01/2010 Visseral Parietal 50 ml seröz sıvı İnsidansı net olarak bilinmiyor Ancak acil servise AMI olmayan göğüs ağrısı ile başvuran

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Sedat Gürkok. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Göğüs Cerrahisi Sedat Gürkok. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Soliter Pulmoner Nodül Tanım: Genel bir tanımı olmasa da 3 cm den küçük, akciğer parankimi ile çevrili, beraberinde herhangi patolojinin eşlik

Detaylı

KRONİK HİPERSENSİTİVİTE PNÖMONİSİ. Dr. Gamze KIRKIL Fırat Üniversitesi Göğüs Hastalıkları AD

KRONİK HİPERSENSİTİVİTE PNÖMONİSİ. Dr. Gamze KIRKIL Fırat Üniversitesi Göğüs Hastalıkları AD KRONİK HİPERSENSİTİVİTE PNÖMONİSİ Dr. Gamze KIRKIL Fırat Üniversitesi Göğüs Hastalıkları AD OLGU 58 y E hasta 10.01.2017 de son aylarda eforla artan nefes darlığı, öksürük, yorgunluk Özgeçmiş: 10 yıldır

Detaylı

Muzaffer Fincancı İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Muzaffer Fincancı İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Muzaffer Fincancı İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi HIV infeksiyonlu hastalarda tüberküloz sıklığı İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi 212 HIV infeksiyonlu hasta - 8 Akciğer tüberkülozu - 4

Detaylı

Tüberküloz plörezili 50 olgunun değerlendirilmesi. Evaluation of 50 cases with tuberculous pleurisy

Tüberküloz plörezili 50 olgunun değerlendirilmesi. Evaluation of 50 cases with tuberculous pleurisy KLİNİK ÇALIŞMA Maltepe Tıp Dergisi / Maltepe Medical Journal Tüberküloz plörezili 50 olgunun değerlendirilmesi Evaluation of 50 cases with tuberculous pleurisy Gülbanu Horzum Ekinci, Osman Hacıömeroğlu,

Detaylı

Tüberküloz plörezili 105 olgunun değerlendirilmesi 84.7% of case. Sputum was studied in 52 cases. In 6 (11.5%) patients both ARB and culture were posi

Tüberküloz plörezili 105 olgunun değerlendirilmesi 84.7% of case. Sputum was studied in 52 cases. In 6 (11.5%) patients both ARB and culture were posi Tüberküloz plörezili 105 olgunun değerlendirilmesi Aydanur MİHMANLI, Ferhan ÖZŞEKER, Ateş BARAN, Fatma KÜÇÜKER, Sinem ATİK, Esen AKKAYA SSK Süreyyapaşa Göğüs, Kalp ve Damar Hastalıkları Eğitim Hastanesi,

Detaylı

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi Uzm. Dr. Sinem AKKAYA IŞIK Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi AIDS CMV; nadir ölümcül İlk vaka 1983 Etkili ART sıklık azalmakta, tedavi şansı

Detaylı

Tüberküloz Peritonit Serpil EROL SBÜ, Haydarpaşa SUAM Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği

Tüberküloz Peritonit Serpil EROL SBÜ, Haydarpaşa SUAM Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Tüberküloz Peritonit Serpil EROL SBÜ, Haydarpaşa SUAM Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Türkiye de Tüberküloz S. Bakanlığı Türkiye de Verem Savaşı 2017 Raporu Akc dışı tbc olguları

Detaylı

Olgularla LTBI. Eyüp Sabri Uçan

Olgularla LTBI. Eyüp Sabri Uçan Olgularla LTBI Eyüp Sabri Uçan LTBI Primer enfeksiyondan sonra: %90 hiç TB gelişmez %5 ilk 2 yılda %5 izleyen yaşam boyunca INH hepatotoksisitesi %5 Karaciğer Tx Yakınma: Yüksek ateş, öksürük ve balgam

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Yandal Ar. Gör. Uzm. Dr. Kübra Öztürk Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Detaylı

PLEVRAL EFFÜZYON VE AMPİYEM

PLEVRAL EFFÜZYON VE AMPİYEM PLEVRAL EFFÜZYON VE AMPİYEM Plevra boşluğu Seröz zarla kaplı kavite Mezotel hücreleri ile döşeli Parietal ve viseral plevra arasında Subatmosferik basınç Plevra sıvısı Parietal plevradan salınım (cephalad)

Detaylı

Malign Plevral Sıvılar ve Mezotelyoma. Dr. İhsan Atila Keyf

Malign Plevral Sıvılar ve Mezotelyoma. Dr. İhsan Atila Keyf Malign Plevral Sıvılar ve Mezotelyoma Dr. İhsan Atila Keyf Malign Plevral sıvı tanısı Plevral sıvıda Plevral dokuda malign hücrelerin görülmesi ile konulur. Paramalign sıvı Malign bir nedene bağlı olmasına

Detaylı

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller Dr. Dilara İnan 04.06.2016 Isparta Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg) HBV yüzeyinde bulunan bir proteindir; RIA veya EIA ile saptanır Akut ve kronik HBV

Detaylı

Plevral sıvı üzerine ne çalışalım : 1.Plevral sıvı sitoloji 2.Plevral sıvı amilaz 3.Plevral sıvı ADA 4.Plevral sıvı hücre bakısı

Plevral sıvı üzerine ne çalışalım : 1.Plevral sıvı sitoloji 2.Plevral sıvı amilaz 3.Plevral sıvı ADA 4.Plevral sıvı hücre bakısı Plevral sıvı üzerine ne çalışalım : 1.Plevral sıvı sitoloji 2.Plevral sıvı amilaz 3.Plevral sıvı ADA 4.Plevral sıvı hücre bakısı ADA 99, Glukoz 67 mg/dl, Yaymada tüm hücreler lenfosit Tetkik öneriniz:

Detaylı

TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI. Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı

TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI. Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı Tiroidit terimi tiroidde inflamasyon ile karakterize olan farklı hastalıkları kapsamaktadır

Detaylı

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Gögüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef Doç. Dr. Veysel Yılmaz

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Gögüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef Doç. Dr. Veysel Yılmaz T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Gögüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef Doç. Dr. Veysel Yılmaz TÜBERKÜLOZ PLÖREZİ TANISINDA POLİMERAZ ZİNCİR REAKSİYONU, LÖWENSTEİN-JENSEN

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı Göğüs Cerrahisi Akciğer Kanserinde Anamnez ve Fizik Muayene Bulguları Giriş Akciğer kanseri ülkemizde 11.5/100.000 görülme sıklığına

Detaylı

Bruselloz tanılı hastalarda komplikasyonları öngörmede nötrofil/lenfosit oranı, trombosit/lenfosit oranı ve lenfosit/monosit oranının değeri

Bruselloz tanılı hastalarda komplikasyonları öngörmede nötrofil/lenfosit oranı, trombosit/lenfosit oranı ve lenfosit/monosit oranının değeri Bruselloz tanılı hastalarda komplikasyonları öngörmede nötrofil/lenfosit oranı, trombosit/lenfosit oranı ve lenfosit/monosit oranının değeri Uzm. Dr. Pınar Şen Prof. Dr. Tuna Demirdal Yrd. Doç. Dr. Salih

Detaylı

İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar

İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar Dr. Dilek Çolak 10 y, erkek hasta Olgu 1 Sistinozis Böbrek transplantasyonu Canlı akraba verici HLA 2 antijen uyumsuz 2 Olgu 1 Transplantasyon öncesi viral

Detaylı

A.B.D de her yıl yaklaşık spontan pnömotoraks vakası geliştiği rapor edilmektedir İnsidansı henüz tam olarak bilinmemektedir

A.B.D de her yıl yaklaşık spontan pnömotoraks vakası geliştiği rapor edilmektedir İnsidansı henüz tam olarak bilinmemektedir Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Arş.Gör.Dr.Engin ŞENAY 02.02.2010 Pnömotoraks : Viseral ve parietal plevra yaprakları arasına hava girmesidir Künt Spontan Travmatik olabilir İyatrojenik

Detaylı

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM Dünya genelinde 300 milyon kişiyi etkilediği düşünülmekte Gelişmiş ülkelerde artan prevalansa sahip Hasta veya toplum açısından yüksek maliyetli bir hastalık

Detaylı

İDİOPATİK İNTERSTİSYEL PNÖMONİLER (IIP) DE RADYOLOJİK BULGULAR. Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji ABD İzmir

İDİOPATİK İNTERSTİSYEL PNÖMONİLER (IIP) DE RADYOLOJİK BULGULAR. Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji ABD İzmir İDİOPATİK İNTERSTİSYEL PNÖMONİLER (IIP) DE RADYOLOJİK BULGULAR Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji ABD İzmir IIP (İdiopatik İnterstisyel Pnömoniler) 2002 yılında ATS-ERS bir sınıflama

Detaylı

Patogenez Bronşektazi gelişiminde iki temel mekanizma rol oynar

Patogenez Bronşektazi gelişiminde iki temel mekanizma rol oynar Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Bronşektazi Giriş Subsegmental solunum yollarının anormal ve kalıcı dilatasyonu şeklinde tanımlanır Hastalık olmaktan çok çeşitli patolojik süreçlerin

Detaylı

Çocukluk Çağı Tüberkülozu. Prof.Dr.Ayper SOMER İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı

Çocukluk Çağı Tüberkülozu. Prof.Dr.Ayper SOMER İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Çocukluk Çağı Tüberkülozu Prof.Dr.Ayper SOMER İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı www.aypersomer.com Tüberküloz görülme sıklığı 1986 dan beri artmaktadır. Dünya nüfusunun

Detaylı

LENF NODU ve DİĞER DOKU BİYOPSİLERİNDE TÜBERKÜLOZ BASİLİ İZOLASYONU

LENF NODU ve DİĞER DOKU BİYOPSİLERİNDE TÜBERKÜLOZ BASİLİ İZOLASYONU SORUNLU ÖRNEKLERDEN MİKOBAKTERİ İZOLASYONU LENF NODU ve DİĞER DOKU BİYOPSİLERİNDE TÜBERKÜLOZ BASİLİ İZOLASYONU Yrd. Doç. Dr. Mahmut ÜLGER Mersin Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Mikrobiyoloji

Detaylı

Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım

Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım Dr. Ayşegül Örs Zümrütdal Başkent Üniversitesi-Nefroloji Bilim Dalı 20/05/2011-ANTALYA Böbrek kistleri Genetik ya da genetik olmayan nedenlere bağlı olarak, Değişik

Detaylı

Tüberküloz Peritoniti

Tüberküloz Peritoniti Tüberküloz Peritoniti Dr. Sabri Atalay İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Klimik İzmir Günleri, 30 Nisan 2015 20 yaşında, kadın Yakınmaları Karın

Detaylı

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3 24 P. I. AĞRAS ve Ark. GİRİŞ Ürtikeryal vaskülit histolojik olarak vaskülit bulgularını gösteren, klinikte persistan ürtikeryal döküntülerle karakterize olan bir klinikopatolojik durumdur (1). Klinikte

Detaylı

OLGU SUNUMU 23 Kasım 2013

OLGU SUNUMU 23 Kasım 2013 OLGU SUNUMU 23 Kasım 2013 Prof. Dr. Ayşe Willke Yard. Doç. Dr. Emel Azak Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD. OLGU S.V., 34 yaşında erkek hasta 28 Eylül

Detaylı

Tüberküloz Plörezi Olgularının Özellikleri #

Tüberküloz Plörezi Olgularının Özellikleri # Tüberküloz Plörezi Olgularının Özellikleri # Ahmet Selim YURDAKUL, Haluk C. ÇALIŞIR, Nevin TACİ, Mihriban ÖĞRETENSOY Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, ANKARA

Detaylı

PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ

PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ N Emiralioğlu, U Özçelik, G Tuğcu, E Yalçın, D Doğru, N Kiper Hacettepe Üniversitesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Genel Bilgiler Primer

Detaylı

TORAKS DEĞERLENDİRME KABUL ŞEKLİ 2 (Bildiri ID: 64)/OLGU BİLDİRİSİ: MEME KANSERİ İÇİN RADYOTERAPİ ALMIŞ OLGUDA RADYASYON PNÖMONİSİ

TORAKS DEĞERLENDİRME KABUL ŞEKLİ 2 (Bildiri ID: 64)/OLGU BİLDİRİSİ: MEME KANSERİ İÇİN RADYOTERAPİ ALMIŞ OLGUDA RADYASYON PNÖMONİSİ TORAKS DEĞERLENDİRME ŞEKLİ 2 ( ID: 64)/OLGU Sİ: MEME KANSERİ İÇİN RADYOTERAPİ ALMIŞ OLGUDA RADYASYON PNÖMONİSİ SONRASINDA GELİŞEN ORGANİZE PNÖMONİ (OP/ BOOP) Poster 3 ( ID: 66)/Akut Pulmoner Emboli: Spiral

Detaylı

ÜRÜN BİLGİSİ. ETACİD, erişkinler, 12 yaş ve üzerindeki adolesanlarda mevsimsel alerjik rinitin profilaksisinde endikedir.

ÜRÜN BİLGİSİ. ETACİD, erişkinler, 12 yaş ve üzerindeki adolesanlarda mevsimsel alerjik rinitin profilaksisinde endikedir. ÜRÜN BİLGİSİ 1. ÜRÜN ADI ETACİD % 0,05 Nazal Sprey 2. BİLEŞİM Etkin madde: Mometazon furoat 50 mikrogram/püskürtme 3. TERAPÖTİK ENDİKASYONLAR ETACİD erişkinler, adolesanlar ve 6-11 yaş arasındaki çocuklarda

Detaylı

TOKSOPLAZMA İNFEKSİYONUNUN LABORATUVAR TANISI UZM.DR.CENGİZ UZUN ALMAN HASTANESİ

TOKSOPLAZMA İNFEKSİYONUNUN LABORATUVAR TANISI UZM.DR.CENGİZ UZUN ALMAN HASTANESİ TOKSOPLAZMA İNFEKSİYONUNUN LABORATUVAR TANISI UZM.DR.CENGİZ UZUN ALMAN HASTANESİ KLİNİK Bağışıklık sistemi sağlam kişilerde akut infeksiyon Bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde akut infeksiyon veya

Detaylı

TÜBERKÜLOZ DIŞI MİKOBAKTERİ ENFEKSİYONLARI. Tanı ve Sorunlar. Süheyla SÜRÜCÜOĞLU. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD Manisa

TÜBERKÜLOZ DIŞI MİKOBAKTERİ ENFEKSİYONLARI. Tanı ve Sorunlar. Süheyla SÜRÜCÜOĞLU. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD Manisa TÜBERKÜLOZ DIŞI MİKOBAKTERİ ENFEKSİYONLARI Tanı ve Sorunlar Süheyla SÜRÜCÜOĞLU Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD Manisa 1 Sunum İçeriği Tanı kriterleri Tanı kriterlerine ilişkin

Detaylı

Çocuk Hekimleri için Akıl Defteri / Radyolojik Değerlendirmeler*

Çocuk Hekimleri için Akıl Defteri / Radyolojik Değerlendirmeler* 1 Hazırlayan: Mustafa Hacımustafaoğlu, Bursa * Bu sayfaya, konusunda uzman akademisyenlerin Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları radyolojisi ile ilgili ve kısa klinik bilgileri de içeren konusunda klinik açıdan

Detaylı

Akut Apandisit Tanısal Yaklaşımlar

Akut Apandisit Tanısal Yaklaşımlar Apandisit; Akut Apandisit Tanısal Yaklaşımlar Dr. Selcan ENVER DİNÇ ACİL TIP ABD. 09.03.2010 Acil servise başvuran karın ağrılı hastalarda en sık konulan tanılardan bir tanesidir. Apandektomi dünya genelinde

Detaylı

Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu

Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu Membranoproliferatif Glomerülonefriti Taklit Eden Trombotik Mikroanjiopatili Bir Olgu Sevcan A. Bakkaloğlu, Yeşim Özdemir, İpek Işık Gönül, Figen Doğu, Fatih Özaltın, Sevgi Mir OLGU 9 yaş erkek İshal,

Detaylı

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak

Tanı: Metastatik hastalık için patognomonik bir radyolojik. Tek veya muitipl nodüller iyi sınırlı veya difüz. Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Hasan Çaylak Göğüs Cerrahisi Metastatik Akciğer Tümörleri Giriş İzole akciğer metastazlarına tedavi edilemez gözüyle bakılmamalıdır Tümör tipine

Detaylı

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI Organizmalarda daha öncede belirtildiği gibi hücresel ve humoral bağışıklık bağışıklık reaksiyonları vardır. Bunlara ilave olarak immünoljik tolerans adı verilen

Detaylı

TÜBERKÜLOZ LABORATUVARI TEST REHBERİ

TÜBERKÜLOZ LABORATUVARI TEST REHBERİ TÜBERKÜLOZ LABORATUVARI TEST REHBERİ TEST ADI SONUÇ VERME ARB (Aside Dirençli Bakteri) Boyalı Direkt Bakı Erlich- Ziehl Neelsen boyamalı preparatta mikroskobik inceleme (acil ise her saat). Her gün 14:30,

Detaylı

BU İNFLUENZA SALGIN DEĞİL: ÇOCUK VE ERİŞKİN HASTALARIMIZIN DEĞERLENDİRİLMESİ

BU İNFLUENZA SALGIN DEĞİL: ÇOCUK VE ERİŞKİN HASTALARIMIZIN DEĞERLENDİRİLMESİ BU İNFLUENZA SALGIN DEĞİL: ÇOCUK VE ERİŞKİN HASTALARIMIZIN DEĞERLENDİRİLMESİ *Bahar Kandemir, *İbrahim Erayman, **Sevgi Pekcan, ***Ümmügülsüm Dikici, *Selver Can, ***Mehmet Özdemir, *Mehmet Bitirgen *

Detaylı

Ateş Nedeniyle Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğine Yatırılarak Takip ve Tedavi Edilen Hastaların Değerlendirilmesi

Ateş Nedeniyle Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğine Yatırılarak Takip ve Tedavi Edilen Hastaların Değerlendirilmesi Ateş Nedeniyle Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğine Yatırılarak Takip ve Tedavi Edilen Hastaların Değerlendirilmesi Dr. Işıl Deniz Alıravcı Merzifon Kara Mustafa Paşa Devlet Hastanesi 02.04.2015 GİRİŞ Ateş

Detaylı

İNFEKSİYÖZ ENSEFALİTLER: HSV-1 E BAĞLI OLAN VE OLMAYAN OLGULARIN KARŞILAŞTIRILMASI

İNFEKSİYÖZ ENSEFALİTLER: HSV-1 E BAĞLI OLAN VE OLMAYAN OLGULARIN KARŞILAŞTIRILMASI İNFEKSİYÖZ ENSEFALİTLER: HSV-1 E BAĞLI OLAN VE OLMAYAN OLGULARIN KARŞILAŞTIRILMASI Seniha Başaran, Elif Agüloğlu, Aysun Sarıbuğa, Serap Şimşek Yavuz, Atahan Çağatay, Oral Öncül, Halit Özsüt, Haluk Eraksoy

Detaylı

Dönem 3 Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri:

Dönem 3 Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Konu: Amaç: Öğrenim Hedefleri: Dönem 3 Konu: Solunum sistemi hastalıklarında semptomlar Amaç: Dönem 3 öğrencileri bu dersin sonunda solunum sistemi hastalıklarında öksürük,balgam çıkarma,nefes darlığı,gögüs ağrısı,hemoptizi gibi semtomları

Detaylı

Tüberküloz yönetimi ve tedavisi. Oğuz Kılınç Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD

Tüberküloz yönetimi ve tedavisi. Oğuz Kılınç Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD Tüberküloz yönetimi ve tedavisi Oğuz Kılınç Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD oguz.kilinc@deu.edu.tr Sunum planı Olgu üzerinden tb yönetimi ve tedavi ilkeleri Olgu 39 yaşında

Detaylı

TÜBERKÜLOZ Tüberküloz hastalığı gelişimi için risk faktörleri

TÜBERKÜLOZ Tüberküloz hastalığı gelişimi için risk faktörleri TÜBERKÜLOZ Tüberküloz, Mycobacterium tuberculosis mikrobu ile oluşan bulaşıcı bir hastalıktır. Kişiden kişiye solunum yoluyla bulaşir. Hasta kişilerin öksürmesi, aksırması, hapşurması, konuşması ile havaya

Detaylı

PLEVRA HASTALIKLARI (Olgularla) Dr. Öner Dikensoy Gaziantep Ünv. Tıp Fak. Göğüs Hast. AD.

PLEVRA HASTALIKLARI (Olgularla) Dr. Öner Dikensoy Gaziantep Ünv. Tıp Fak. Göğüs Hast. AD. PLEVRA HASTALIKLARI (Olgularla) Dr. Öner Dikensoy Gaziantep Ünv. Tıp Fak. Göğüs Hast. AD. dikensoy@yahoo.com Öğrenim Hedefleri Plevral sıvıların: 1. Tanım ve sınıflandırmasını 2. Epidemiyolojisi ve Etyolojisini,

Detaylı

Nocardia Enfeksiyonları. Dr. H.Kaya SÜER Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Nocardia Enfeksiyonları. Dr. H.Kaya SÜER Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Nocardia Enfeksiyonları Dr. H.Kaya SÜER Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Nocardia Enfeksiyonları Nocardia insanlarda ve hayvanlarda lokalize veya dissemine enfeksiyonlardan sorumlu olabilen

Detaylı

Olgu sunumu. Doç Dr Göksel Kıter Pamukkale Üniversitesi Göğüs Hast.

Olgu sunumu. Doç Dr Göksel Kıter Pamukkale Üniversitesi Göğüs Hast. Olgu sunumu Doç Dr Göksel Kıter Pamukkale Üniversitesi Göğüs Hast. gokselkiter@yahoo.com 54y, K, Denizli, evhanımı Ani başlayan öksürük ve nefes darlığı 2,5 ay önce hiçbir solunumsal yakınma yok 10 gün

Detaylı

her hakki saklidir onderyaman.com

her hakki saklidir onderyaman.com Orşit Orşit, testis içinde ağırlıklı lökositik eksuda ve dışında seminifer tübüllerde tübüler skleroza neden olan testisin inflamatuar lezyonudur. İnflamasyon ağrı ve şişliğe neden olur. Seminifer tübüllerdeki

Detaylı

İNVAZİV PULMONER ASPERJİLLOZ Dr. Münire Gökırmak. Süleyman Demirel Üniversitesi Göğüs Hastalıkları A.D.

İNVAZİV PULMONER ASPERJİLLOZ Dr. Münire Gökırmak. Süleyman Demirel Üniversitesi Göğüs Hastalıkları A.D. İNVAZİV PULMONER ASPERJİLLOZ Dr. Münire Gökırmak Süleyman Demirel Üniversitesi Göğüs Hastalıkları A.D. OLGU 1 23 yaşında kadın hasta Ateş, yorgunluk ve anemi Lökosit: 6.800/mm3, %8 nötrofil, %26 blast,

Detaylı

Gerçek şilöz asit: yüksek trigliserid oranlarına sahip sıvı.

Gerçek şilöz asit: yüksek trigliserid oranlarına sahip sıvı. GİRİŞ Süt rengi Şilus un peritoneal kaviyete ekstravazasyonudur. Oldukça nadir görülen bir durumdur. Asit sıvısındaki trigliserid seviyesi 110 mg/dl nin üzerindedir. Lenfatik sistemin devamlılığında sorun

Detaylı

SOLUNUM FONKSİYON TESTLERİ DEĞERLENDİRMESİ. Dr. Levent Cem MUTLU Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD

SOLUNUM FONKSİYON TESTLERİ DEĞERLENDİRMESİ. Dr. Levent Cem MUTLU Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD SOLUNUM FONKSİYON TESTLERİ DEĞERLENDİRMESİ Dr. Levent Cem MUTLU Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD Spirometri üç temel ölçümü sağlar: FVC ( Zorlu vital kapasite) FEV1 (bir saniyedeki

Detaylı

Burcu Bursal Duramaz*, Esra Şevketoğlu, Serdar Kıhtır, Mey Talip. Petmezci, Osman Yeşilbaş, Nevin Hatipoğlu. *Bezmialem Üniversitesi Tıp Fakültesi

Burcu Bursal Duramaz*, Esra Şevketoğlu, Serdar Kıhtır, Mey Talip. Petmezci, Osman Yeşilbaş, Nevin Hatipoğlu. *Bezmialem Üniversitesi Tıp Fakültesi Burcu Bursal Duramaz*, Esra Şevketoğlu, Serdar Kıhtır, Mey Talip Petmezci, Osman Yeşilbaş, Nevin Hatipoğlu *Bezmialem Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Merkezi sinir sistemi

Detaylı

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK 1 LERDE LABORATUVAR İPUÇLARI GENEL TARAMA TESTLERİ Tam kan sayımı Periferik yayma İmmünglobulin düzeyleri (IgG, A, M, E) İzohemaglutinin titresi (Anti A, Anti B titresi) Aşıya karşı antikor yanıtı (Hepatit

Detaylı

TRANSBRONŞİAL İĞNE ASPİRASYONU (TBNA) Dr. Z. Toros Selcuk Hacettepe Ü. Tıp F. Göğüs Hastalıkları ABD.

TRANSBRONŞİAL İĞNE ASPİRASYONU (TBNA) Dr. Z. Toros Selcuk Hacettepe Ü. Tıp F. Göğüs Hastalıkları ABD. TRANSBRONŞİAL İĞNE ASPİRASYONU (TBNA) Dr. Z. Toros Selcuk Hacettepe Ü. Tıp F. Göğüs Hastalıkları ABD. Minai OA, Dasgupta A, Mehta AC 2000 Tarihçe Schieppati 1949, 1958 akciğer kanseri TBNA, subkarinal

Detaylı

28.02.2015. Sarkoidoz. MSS granülomatozları. Sarkoidoz. Sarkoidoz. Granülom / Granülomatoz reaksiyon

28.02.2015. Sarkoidoz. MSS granülomatozları. Sarkoidoz. Sarkoidoz. Granülom / Granülomatoz reaksiyon Granülom / Granülomatoz reaksiyon Non-enfektif granülomatozlar: Sinir sistemi tutulumu ve görüntüleme Küçük nodül Bağışıklık sisteminin, elimine edemediği yabancı patojenlere karşı geliştirdiği ve izole

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı 5. Sınıf ders programı:

Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı 5. Sınıf ders programı: Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı 5. Sınıf ders programı: Amaç: Göğüs Cerrahisi stajı sonunda 5.sınıf öğrencileri, bir tıp fakültesi mezunu pratisyen hekimin bilmesi gereken konulara hakim olacak, gerekli

Detaylı

Dr. Servet ALAN Memorial Sağlık Grubu

Dr. Servet ALAN Memorial Sağlık Grubu Dr. Servet ALAN Memorial Sağlık Grubu Olgu 1 56 y, Erkek Karaciğer sirozu, hepatit B, C, ve HCC Hepatik ensefalopati KC alıcı VDRL: + TPHA: + (1/640) Anti-TP : + Olgu 1 Preoperatif 10 gün seftriakson 1x1

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Alkın Yazıcıoğlu. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi

Göğüs Cerrahisi Alkın Yazıcıoğlu. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Mediastenin Nadir Görülen Tümörleri Tüm mediastinal kitlelerin %10 dan azını meydana getiren bu lezyonlar mezenkimal veya epitelyal kökenli tümörlerden oluşmaktadır. Journal of linical and nalytical Medicine

Detaylı

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 03.05.2016 OLGU 38 yaşında evli kadın hasta İki haftadır olan bulantı, kusma, kaşıntı, halsizlik, ciltte ve gözlerde

Detaylı

TULAREMİ OLGU SORGULAMA FORMU. Dr. Güven ÇELEBİ Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

TULAREMİ OLGU SORGULAMA FORMU. Dr. Güven ÇELEBİ Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD TULAREMİ OLGU SORGULAMA FORMU Dr. Güven ÇELEBİ Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD TULAREMİ OLGU SORGULAMA FORMU Genel Bilgiler: Tularemi olgu

Detaylı

KLİNİK İNCİLER (ÜST SOLUNUM YOLU ACİLLERİ VE ALT SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI)

KLİNİK İNCİLER (ÜST SOLUNUM YOLU ACİLLERİ VE ALT SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI) KLİNİK İNCİLER (ÜST SOLUNUM YOLU ACİLLERİ VE ALT SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI) Dr.Gülbin Bingöl Karakoç Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi K.İnci 1: Bebek K, 2 günlük kız hasta Meme emememe, morarma yakınması

Detaylı

TÜBERKÜLOZ. Doç. Dr. Bülent Erdur PAUTF Acil Tıp AD EUSEM 2012

TÜBERKÜLOZ. Doç. Dr. Bülent Erdur PAUTF Acil Tıp AD EUSEM 2012 TÜBERKÜLOZ Doç. Dr. Bülent Erdur PAUTF Acil Tıp AD EUSEM 2012 1 Sunu Planı Epidemiyoloji Patofizyoloji Klinik Özellikler Tanı ve Ayırıcı Tanılar Tedavi 2 Epidemiyoloji Tbc insanlık tarihi kadar eskidir

Detaylı

Tüberküloz Tedavisinde Temel İlkeler

Tüberküloz Tedavisinde Temel İlkeler Tüberküloz Tedavisinde Temel İlkeler Dr. Tülin Sevim Süreyyapaşa Göğüs Kalp ve Damar Hastalıkları Eğitim Hastanesi Sunum Akışı Tüberküloz tedavisinin tarihçesi Tüberküloz tedavisinin biyolojik temelleri

Detaylı

TÜRKİYE ULUSAL VEREM SAVAŞI DERNEKLERİ FEDERASYONU 71. Verem Eğitim ve Propaganda Haftası

TÜRKİYE ULUSAL VEREM SAVAŞI DERNEKLERİ FEDERASYONU  71. Verem Eğitim ve Propaganda Haftası TÜRKİYE ULUSAL VEREM SAVAŞI DERNEKLERİ FEDERASYONU www.verem.org 71. Verem Eğitim ve Propaganda Haftası VEREM (TÜBERKÜLOZ) NEDİR? Verem, Mycobacterium Tuberculosis denilen bir basille oluşan, tedavi edilmezse

Detaylı

Olgu EKTOPİK GEBELİK. Soru 1. Tanım. Soru 3. Soru 2. 23 yaşında bayan hasta pelvik ağrı yakınmasıyla geliyor. 5 gündür ağrısı var, SAT 1,5 ay önce

Olgu EKTOPİK GEBELİK. Soru 1. Tanım. Soru 3. Soru 2. 23 yaşında bayan hasta pelvik ağrı yakınmasıyla geliyor. 5 gündür ağrısı var, SAT 1,5 ay önce Olgu EKTOPİK GEBELİK Dr. Mutlu Kartal AÜTF Acil Tıp AD Nisan 2010 23 yaşında bayan hasta pelvik ağrı yakınmasıyla geliyor. 5 gündür ağrısı var, SAT 1,5 ay önce Gebelik olabilir, vajinal spotting kanama

Detaylı

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ DENEYİMİ

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ DENEYİMİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ DENEYİMİ Doç. Dr. Orhan YILDIZ Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD. KAYSERi Erciyes Üniversitesi Hastaneleri 1300 yatak / 10 milyon

Detaylı

ANKARA'DA BİR TURİZM ŞİRKETİNDE ÇALIŞAN ŞOFÖRLERİN TÜBERKÜLOZ ENFEKSİYONU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

ANKARA'DA BİR TURİZM ŞİRKETİNDE ÇALIŞAN ŞOFÖRLERİN TÜBERKÜLOZ ENFEKSİYONU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ ANKARA'DA BİR TURİZM ŞİRKETİNDE ÇALIŞAN ŞOFÖRLERİN TÜBERKÜLOZ ENFEKSİYONU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Songül A. VAİZOÐLU Dr. Oğuz YILMAZ Dr. Çiğdem ÖZEN Dr. Erguvan Tuğba ÖZEL İnt. Dr. Yusuf KIZIL

Detaylı

Yoğun Bakım Ünitesinde Yatan Ventilatörle İlişkili Pnömonili Hastalarda Serum C-Reaktif Protein, Prokalsitonin, Solubl Ürokinaz Plazminojen Aktivatör Reseptörü (Supar) Ve Neopterin Düzeylerinin Tanısal

Detaylı

TÜBERKÜLOZ. Verem; TB; TBC; Tüberküloz nasıl yayılır? Tüberküloz şikayetleri nelerdir?

TÜBERKÜLOZ. Verem; TB; TBC; Tüberküloz nasıl yayılır? Tüberküloz şikayetleri nelerdir? TÜBERKÜLOZ Verem; TB; TBC; Hava yoluyla yayılan bulaşıcı akciğer hastalığıdır. Akciğer dışında kemik, lenf bezleri, böbrek, beyin zarları gibi diğer organları da tutabilir. Tüberküloz bakterisi Mycobacterium

Detaylı

AKUT PULMONER EMBOLİDE RADYOLOJİK ÖNEMLİ MESAJLAR

AKUT PULMONER EMBOLİDE RADYOLOJİK ÖNEMLİ MESAJLAR Pulmoner Vasküler Hastalıklar AKUT PULMONER EMBOLİDE RADYOLOJİK ÖNEMLİ MESAJLAR Dr. Recep SAVAŞ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir AKCİĞER HASTALIKLARI VE YOĞUN BAKIM GÜNLERİ TANI VE TEDAVİDE

Detaylı

Hodgkin lenfoma tedavisinde Radyoterapinin Rolü. Dr. Görkem Aksu Kocaeli Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi AD

Hodgkin lenfoma tedavisinde Radyoterapinin Rolü. Dr. Görkem Aksu Kocaeli Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi AD Hodgkin lenfoma tedavisinde Radyoterapinin Rolü Dr. Görkem Aksu Kocaeli Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi AD 15-30 yaş arası ve > 55 yaş olmak üzere iki dönemde sıklık artışı (+) Erkek ve kadınlarda en

Detaylı

Akciğer Kanserinde Evreleme SONUÇ ALGORİTMİ

Akciğer Kanserinde Evreleme SONUÇ ALGORİTMİ Akciğer Kanserinde Evreleme SONUÇ ALGORİTMİ Doç. Dr. Tuncay Göksel Ege Ü.T.F. Göğüs Hast. A.D. SONUÇ Konuşması Yöntemi Toraks Derneği Akciğer ve Plevra Maligniteleri Rehberi 2006 + Kurs Konuşmaları Prognozu

Detaylı

TÜBERKÜLOZDA TANI. Dr.SELAHATTİN ÖZTAŞ SÜREYYAPAŞA GÖĞÜS HASTALIKLARI VE GÖĞÜS CERRAHİSİ EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ

TÜBERKÜLOZDA TANI. Dr.SELAHATTİN ÖZTAŞ SÜREYYAPAŞA GÖĞÜS HASTALIKLARI VE GÖĞÜS CERRAHİSİ EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ TÜBERKÜLOZDA TANI Dr.SELAHATTİN ÖZTAŞ SÜREYYAPAŞA GÖĞÜS HASTALIKLARI VE GÖĞÜS CERRAHİSİ EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ bilmek ve şüphelenmek Tüberküloz; Mycobacterium tuberculosis in neden olduğu bir çok sistemi

Detaylı

Akut Hepatit C: Bir Olgu Sunumu. Uz.Dr.Sevil Sapmaz Karabağ İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Manisa

Akut Hepatit C: Bir Olgu Sunumu. Uz.Dr.Sevil Sapmaz Karabağ İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Manisa Akut Hepatit C: Bir Olgu Sunumu Uz.Dr.Sevil Sapmaz Karabağ İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Manisa Olgu 24 yaşında erkek hasta 6. sınıf tıp öğrencisi Ortopedi polikliniğine başvurmuş Rutin

Detaylı

Dr. Seçkin Pehlivanoğlu. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi İstanbul Hastanesi

Dr. Seçkin Pehlivanoğlu. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi İstanbul Hastanesi Dr. Seçkin Pehlivanoğlu Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi İstanbul Hastanesi Ö, K 47 y, E Şikayeti: Bilinen sistemik hastalığı olmayan hastanın, 3 gün önce yağmurda ıslanma sonrası kuru öksürük ve nefes

Detaylı

KLİMİK İZMİR TOPLANTISI 21.11.2013

KLİMİK İZMİR TOPLANTISI 21.11.2013 KLİMİK İZMİR TOPLANTISI 21.11.2013 OLGULAR EŞLİĞİNDE GÜNDEMDEKİ İNFEKSİYON HASTALIKLARI Dr. A. Çağrı Büke Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Olgu E.A 57 yaşında,

Detaylı

hs-troponin T ve hs-troponin I Değerlerinin Farklı egfr Düzeylerinde Karşılaştırılması

hs-troponin T ve hs-troponin I Değerlerinin Farklı egfr Düzeylerinde Karşılaştırılması hs-troponin T ve hs-troponin I Değerlerinin Farklı egfr Düzeylerinde Karşılaştırılması Tuncay Güçlü S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü 16-18 Ekim 2014, Malatya GİRİŞ Kronik

Detaylı

Uzm. Dr. Altan GÖKGÖZ Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şanlıurfa

Uzm. Dr. Altan GÖKGÖZ Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şanlıurfa Uzm. Dr. Altan GÖKGÖZ Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şanlıurfa Olgunun asıl sahibi olan kişi Dr. Derya KETEN Necip Fazıl Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Detaylı

Bağışıklığı Baskılanmış Olguda Akciğer Sorununa Yaklaşım. Klinik-Radyolojik İpuçları

Bağışıklığı Baskılanmış Olguda Akciğer Sorununa Yaklaşım. Klinik-Radyolojik İpuçları Bağışıklığı Baskılanmış Olguda Akciğer Sorununa Yaklaşım Klinik-Radyolojik İpuçları Çalıştığınız bölüm? 1-İnfeksiyon Hastalıkları 2-Hematoloji 3-Onkoloji 4-Göğüs Hastalıkları 5-Radyoloji 6-Diğer Bağışıklığı

Detaylı