Tüık sineması ömü mü?

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Tüık sineması ömü mü?"

Transkript

1 2 NİSAN 1990 Türk sineması yaklaşık 30 yıldan bu yana öldü, ölecek, ölmek üzere sözleriyle çalkalanmaktadır. Oysa 1988 ve 1989 yıllarında bilindiği kadarıyla yine 100 ün üstünde film gerçekleştirilmiştir Tüık sineması ömü mü? BAŞLARKEN İNEMA artık öldii söylentisi bilindiği kadarıyla ilk kez I920 li yılların sonunda çıkartılmıştır. Daha doğrusu 1929 yılındaki ekonomik bunalım ve aynı yıllarda ortaya çıkan sesli sinema bu söylenti nin kökenindeki temel göstergelerdir yılından bu yana sinema sürekli olarak bir yerlerde ölüp durmaktadır. Ya bu sinema dokuz canlı bir canavardır ya da ölüsü vizon kürkü gibi canlısından daha çok para etmektedir. Doğal olarak sinema ne bir canavar ne de bir kürktür. Kimi ülkelerde başlangıçtan günümüze bir sanayi-sanat olmayı becermiş ve çeşitli bunalımlar yaşamasına karşın (sesli sinema, renkli sinema, sinemaskop, TV, video, kablolu-tv vb) her seferinde daha bir güçlenmiş ve gelişmiş olarak bunların üstesinden gelmeyi becermiştir. Variety dergisinin tarihli sayısında: 1988 yılında Major lann sinemadan elde ettikleri gelirde % 12'lik bir artış görülmüştür milyar dolar yılı rakamıysa 2.18 milyar dolardır. Japonya bu alanda ABDTilerin en önemli müşterisidir. Major'lann ihracatı ilk kez 1 milyar dolan aşmıştır: 1.02 dolar. Major'lann en büyük 6 müşterisi arasında sırasıyla: Japonya, Kanada. Batı Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere vardır. Major'lann ihracat gelirlerinin % 85'ini (= milyon dolar) ilk İS sırayı alan ülkelere yaptığı satıştan elde ettiği görülmektedir denilmektedir. I930 lu yıllarda ölmesi gereken bir ülke sineması nerelere gelmiş! Doğal olarak bu ve benzeri rakamlarla bir genelleme yapmak çok yanlış bir iş. Çünkü Amerikan sinemasının da kendine göre önemli sorunlan var. Ancak sorunlann çözülmesi için elbirliğiyle (sendikalar, işverenler ve devlet) çalışılıyor! Türk sineması da yaklaşık 30 yıldan bu yana öldü, ölecek, ölmek üzere sözleriyle çalkalanmaktadır. Oysa 1988 ve 1989 yıllarında bilindiği kadarıyla yine 100 ün üstünde film gerçekleştirilmiştir. Belli bir bakış açısından bu da bir gösterge değildir. Çünkü bu rakamlardan yola çıkıp Türk sinemasını ABD ya da bir başka ülke sinemasıyla karşılaştırmak çok yanlış bir tutum olur. Her olayı ya da sinemayı kendi bağlamında, kendi tarihi, kültürel, toplumsal, ekonomik ve politik koşulları içinde değerlendirmek gerekir. Örneğin 1990 Ankara Film Şenliği bünyesindeki yarışmalı bölüme katılan Türk filmleri nin hemen tamamı birer "depresyon sineması örneğiydi. Bıı bakış bir açıdan karamsar bir tablo oluşturabilir. Ancak tam tersini de söyleyebilmek mümkündür. Bu depresyon had safhaya vardığında hiç kuşkusuz yepyeni yapıtların ortaya çıkmasını hazırlayan, yepyeni bir sinema anlayışının ortaya çıkmasını sağlayacak bir etken olacaktır. Dünyada sinema ölmemiştir. Sinema filmleri tüm dünya televizyonlarında en çok sevilen programlar arasındadır. Büyük bir çoğunluğundaysa en çok sevilen programdır. Bu durum Türkiye de de böyledir. Öyleyse sinema seyircisi ortadan kaybolmamıştır. Sinema-TV ilişkileri nedeniyle Türkiye de bir dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Ortak Pazar ülkelerinin büyük bir çoğunluğunda olduğu gibi Türkiye de de popüler film Merin seyircisi televizyona kaymış, sanat film i denilen "daha nitelikli" filmlerin seyircisiyse sinemaya gitmeyi sürdürmüştür. İstanbul Sinema Festivali bünyesinde yaptırılan bir seyirci araştırması (1989) bu düşünceyi doğrular gibidir. İstanbul da 9 yıldan, Ankara da 3 yıldan, İzmir deyse 2 yıldan bu yana yapılmakta olan sinema festivalleri, şenlikleri ve günleri farklı niteliğe sahip filmlerin farklı bir müşterisi olacağı gerçeğini saptamış bulunmaktadırlar. Bu üç büyük kentimiz söylentilere göre Türk sinema seyircisinin % 50 - sinden çoğunu temsil etmektedirler. Eğitim düzeyinin yükselmesi, ekonomik gücün artması, çocukluktan başlatılan alışkanlığın yanı sıra, salonlardaki gösterim koşullarının çağdaşlaşması, konfor ve dünya sinema piyasasını yakından izleme eği- İimi ve daha birçok etken Türkiye de sinemanın gelişmesine doğrudan ve dolaylı katkıda bulunmaktadır. İnsanlar konuşmayı öğrendikleri günden bu yana masal, hikâye ve öykü anlatıp, dinlemektedirler. Binlerce yıldan bu yana benzer öykü, hikâye ve masallar farklı araçlarla anlatılmıştır: Konuşma, yazı, şarkı ve nihayet sinemayla. Sinemanın keşfine kadar var olan temel anlatım biçimleri bugün de vardır: Tiyatro, şarkılar, roman, vb. Sinema yaklaşık yüz yıldan bu yana eskimek şöyle dursun giderek gelişen bir sanattır. İnsanlar varoldukça hikâyeler, öyküler ve masallar varlıklarını sürdüreceklerdir. öyleyse sinemanın ölmesi söz konusu olamaz. O yeni bir anlatım biçimidir ve kolay kolay ortadan kaldırılamayacaktır. Biçimsel değişikliklere uğrayabilir ancak sonuçta adı kuşkusuz "sinema olarak kalacaktır aynen resim, heykel, mimarlık ve diğer sanatlarda olduğu gibi. Oğuz ADANIR İzmir, 30 Mart 1990 İlk Türk filmlerinden Şehvet Kurbanı" yapıtında Cahide Sonku ve Muhsin Ertuğrul. "Mahallenin Namusu" film i son derece İlkel koşullarda çekilmiş filmlerimizden birisi. Birçok insan Türk sineması hakkında konuşup, yazmakla birlikte global bir bakış açısı zahmetine kimse katlanmak istemiyor gibidir HARAP, yıkılmaya yüz tutmuş bir binadan söz ederken bazen bir dokunsan yıkılacak deyim ini kullanırız. Gerçekte o binaya bir dokunsanız yıkılmayacaktır ancak en azından dış görünüşü öyledir, insanın keşke Türk sinem asının durumu da böyle bir binaya benzese ve bir dokunm akla yıkılm asa diyeceği geliyor, işin içinde biraz abartı olmakla birlikte gerçeklerden pek de uzak o l duğumuz söylenemez. Harap bir binanın ilk inşa edildiği günlerde pıni pırıl, yepyeni bir görünüme sahip olduğunu düşleyebillriz. Oysa Türk sinem a sı konusunda aynı düşü görebilmek imkânsızdır. Çünkü Türk sinem ası ne yazık ki h içbir zaman için tertemiz, pırıl pırıl bir görünüme sahip olm am ıştır. Çünkü Türk sineması adlı inşaat bir türlü başlamayan, başlayamayan bir inşaata benzemektedir. Oysa ortada bir arazi (Türkiye), malzeme (Türk toplumu), müteahhit (Devlet) hatta arazi üstüne sanki inşaatın ustalarını barındırmak için yapılm ış o yarım yam alak barakalara benzeyen bir de baraka vardır (Türk s i neması mı?) ancak inşaat bir türlü başlayamamaktadır! Yayalar gelip geçerken, o barakadakilerln neler yaptığını merak etmekle birlikte bir Belgin Doruk ve Ayhan Işık ın başrollerini paylaştıkları Küçük Hanım'ın Şoförü" size bugünlerde bir şeyler hatırlatıyor mu? türlü neler olup bittiğini anlayamamaktadırlar. Bu arada 30 yıld ır başlamayan bir inşaatın yanından uzun zamandır geçen insanlarsa artık onu kanıksam ışlardır, içerdekilerse İnşaat ha başladı, ha başlayacak diye 30 yıldır kendilerini kandırmaktadırlar. Artık kendimizi kandırmaktan vazgeçelim de şöyle kafamızı kaldırıp dünyanın gidişatına bir göz atalım. ElbettekiTürk sineması bir anda tamamıyla buharlaşıp, yok o l mayacaktır. Ancak bu gidişle, bu m eslekte çalışan insanlar gün gelecek belki de buharlaşıp, yok olsa da şu m eslekten kurtulsak diyeceklerdir. Belki de bu sözleri şim diden söyleyenler vardır? Bu yazının am acı Dün ü, Bugün ü ve Yann ıyla Türk Sineması nı tek başına değil, televizyonla olan ilişkileri içinde, Ortak Pazar ve dünya bağlam ında değerlendirerek, konuyu daha geniş bir perspektif iç i ne oturtmaktır. Çünkü görüldüğü kadartylatürk sinem ası son birkaç aydan bu vana Muhsin Ertuğrul, arkadaşlarıyla birlikle çıkardığı Perde ve Sahne" dergisinin ilk sayısını incelerken. sürekli gündemde olan birkonudur. Birçok insan Türk sinem ası hakkında konuşup, yazm akla birlikte global bir bakış a çısı ge tirme zahm etine kim se katlanmak iste m i yor gibidir. Bu belki de bizim görevimizdir! VMM: TELEVİZYON ÖNCESİ TÜRK SİNEMASI

2 3 NİSAN 1990 DÜNYAYA AYAK UYDURAN BİR TOPLUMA, TÜRK SİNEMASI BİR TÜRLÜ AYAK UYDURAMAMIŞTIR Televizyon öncesi T ü rk f986 yılında Wall Street in sinemaya (Amerikan sineması) yaptığı yatırım, 2 milyar dolardır. Benzer yatırımları Doğu Bloku ülkeleri de dahil olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde de görebilmek mümkün. Bu sözlerin hemen ardından Türk sinemasına neden yatırım yapılmıyor sorusunu sormak çok doğaldır. Oysa bu sorunun yanıtını aramadan önce diğer ülkelerde, özellikle de en önemli ülkedeki (ABD) ekonomik sistemin nasıl çalıştığına bir göz atalım. ABD de para, ceplerde, cüzdanlarda ve bankada durmaması gereken bir araçtır. Bu sistemin mantığı gereği para, sürekli cep, cüzdan ve banka değiştirmek zorundadır. Cebinizde, cüzdanınızda ya da banka hesabınızda para gördüğü an devlet olaya müdahale etmekte ve yürürlükte olan vergi sistemi gereği onu sizin elinizden almaya çalışmaktadır. Bu sistemdeki her şey gibi para da sürekli olarak tüketilmek durumundadır. Banka faizlerinin yüzde 10'u aşmadığı bu ülkede cebinizde 10 milyon dolarınız olduğunu düşünelim. Bu parayı bankaya yatırdığınız takdirde en İyimser hesaplarla yıl sonunda 1 milyon dolar faiz alacaksınız demektir. Banka faizini beğenmediğinizi varsayıp bu liberal ülkede spekülatif borsa oyunlarına dalıp, büyük paralar kazanabileceğinizi düşleyelim. Yok, hayır borsa oyunlarından vazgeçtiniz, çünkü bu İşten hiç mi hiç anlamıyorsunuz. Bu ülkede tüm yatırım alanlarındaki rekabet nedeniyle kâr marjları belli sınırları aşamamaktadır. Her neyse sizin bu alanlardan birini seçerek paranızı yatırdığınızı düşünelim. Bir mucize olmazsa, en kârlı hisse senetleri bile size milyon dolardan fazla kâr getiremez. Oysa siz bu parayı sinemadan kazanmıştınız. En yakından tanıdığınız yatırım alanı sinema ve siz de bu alanda koşturan yarış atlarını az çok tanıyorsunuz. SİNEMANIN RİSKLERİ Doğru ata oynadığınızı varsayarsak, para yatırdığınız film en azından büyük bir dağıtım şirketinin "paket-programlarından" birinde yer alacaktır. Ayrıca, vldeo-kaset olarak dağıtımı, televizyon bağlantıları ve İhracat girdilerinin tutarı tjlmin piyasaya çıkmasından en geç bir ya da İki ay önce dağıtım-pazarlama şirketi tarafından yaklaşık olarak bilinmektedir. Bilimsel çalışma budur! Olaya bu açıdan bakıldığında, rezil bir film yapmadıkça, ki sizin bu işten biraz anladığınızı varsaymiştik, para kaybetmek kolay değildir. Koyduğunuz paranın tamamını İşe girdiğiniz tarihten en geç ay sonra geri alabilmeniz, hatta yüzde 10 fazlasıyla geri alabilmeniz mümkündür. Ayrıca, gelir olayı bu noktada sona ermemektedir. Çünkü filminiz dünyanın neresinde oynatılırsa oynatılsın, kim satın alırsa alsın, sizin de cebinize sürekli para girecektir. Yok, ben 7 milyon dolar vermiştim, milyon dolar verin sonsuza kadar hisselerimi size devredeyim derseniz, o da bir olasılıktır. Olasılıklar İş dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır. Hiç kuşkusuz işler yukarıda anlatıldığı kadar kolay ve basit değildir. Her alanda olduğu gibi sinemanın da kendine özgü riskleri vardır. Bir başrol oyuncusunun ölümü, prtodüksiyona para yatıranlardan birinin İflası, şirketin kontrat koşullarına uymaması sonucu t sineması Türkiye'de fim ü re tim i, başlangıcından günüm üze Triçblr zam an için önem li bir sorun niteliğ ini taşım am ıştır yönetmenin filmi yarıda bırakması ya da sinema çalışanlarının grevi sonucu filmin öngörülen bütçeden çok daha pahalıya mal olması, vb. Ancak, bu kadar riski hangi alana yatırım yapsanız göze almak durumundasınız. ABD ve birçok Avrupa ülkesinde sinemanın ekonomik bir sektör olarak ortaya çıkması yılları arasında olmuştur. Gerçeği söylemek gerekirse, bu ülkelerde altyapı düzeyindeki yatırımlar, teknik ve entelektüel personelin olgunlaşması, çalışanlarla ilgili sendikal sorunların büyük bir bölümü 1930 lu yıllarda, geriye kalanlarsa 1960 lı yıllarda tamamen çözülmüş durumdadır. Günümüzde bu ülkelerdeki en büyük sorunun yaratım düzeyinde olduğunu görmekteyiz. Türk sinemasına neden yatırım yapılmadığı sorusunun yanıtıysa aşağıdaki bölümlerde ortaya çıkacaktır. YEŞİLÇAM OLCUSU Milyonlarca dolar yatırılarak kurulan MQM Stüdyoları bugün de dünya piyasalarına önemli film ler üreten bir merkez olmaya devam ediyor. Televizyonun saldırısına maruz kalmadan (olayın başlangıcı ) önceki durumuna baktığımızda Türk sinemasının sanıldığı kadar sağlıklı bir yapıya sahip olmadığını görürüz. Televizyon öncesinde yarı hastalıklı bir görünüme sahip olan bu sinemanın günümüzde artık ne yapacağını iyiden iyiye şaşırdığı görülmektedir. TOıkiye bağlamında sinema hiçbir zaman için gerçek anlamda bir ekonomik sektör görünümü alamamıştır. Bu yüzden ne sanayileşebilmiş, ne de sanatlaşabilmiştir. Biraz ondan, biraz bundan zihniyetiyle günümüze kadar gelmiştir. Sağlam bir altyapı ve belli bir geleneğe sahip bir sinemanın bu kadar kolay ve çabuk çökmesi imkânsızdır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında elektrifikasyon ve yol olgusunun yaygınlaşmaya başlaması ve Marshall yardımıyla verilen paraların çeşitli yollardan geri alınma programı içinde hiç kuşkusuz sinemaya da gereken önem verilmiştir. Türkiye'ye bu dönemde sokulan binlerce film, bu alanda doğru dürüst bir altyapıya sahip olmayan bir ülkede, bir avuç maceraperest küçük yatırımcıyı ( küçük diyoruz, çünkü kimsenin aklına devleti sıkıştırıp laboratuvar, plato, stüdyo ve öğretim birimleri oluşturma gibi bir fikir gelmemiştir), yabancı filmlerden hoşlanmayan Türk sinema seyircilerine yönelik filmler yapmaya İtmiştir. Doğal olarak bu arada kurulan plato, stüdyo ve laboratuvarların ölçüleri de bu sinemanın ölçülerine uymak zorunda kalacaktı. Türkiye' de film üretimi başlangıcından günümüze hiçbir zaman için önemli bir sorun niteliğini taşımamıştır. Televizyon öncesinde (1970 öncesi) her şey yolunda gibiydi li yıllarda ortaya çıkacak sorunların hiçbiri, o gönlerde pek sorun niteliği taşımıyorlardı. Ağır aksak da olsa çarklar sürekli dönüyordu. Sinemaya para yatırmak İçin ne dünya sinemasını, ne de Türk sinemasını tanımak gerekiyordu. Ne fizibilite raporları, ne de bilimsel araştırmalara gerek vardı! Yeşllçam"daki herhangi bir ahbap, herhangi bir tanıdık bile bu işi gerçekleştirmek için yeterli olabiliyordu. Türk sinemasının dağıtım işleri birkaç şirketin elindeydi. Yarım yamalak bir-lkl laboratuvarın dışında sinemaya ciddi bir şekilde yatırım yapma gereksinimini duyan hiç kimse olmamıştı. Örneğin istatistik veriler konusunda bugün hâlâ tam bir kaos İçindeyiz. 195Ö'Iİ yıllardan bu yana Türkiye de yıllar İtibariyle hangi yıl, hangi kent ve yerleşim merkezlerinde kaç sinema salonu açılmıştır, kaç tanesi kapanmıştır? Kaç sandalye ya da koltuk vardır? Hangi boyut (16 mm, 35 mm) ve marka projeksiyon aletinden kaçar adet vardır? Yıllar itibariyle her yıl kaç seyirci, kaç para ödeyerek, sinemaya kaç kez gitmektedir? Sinema seyircisinin yaş ortalaması nedir? Türkiye de sinemanın en çok para getirdiği bölgeler hangileridir? Neden? Diğer bölgelerde nasıl bir yatırım programı uygulanırsa bir gelişme sağlanabilir? Devlet-sinema ilişkileri ne durumdadır? Devletin bu işteki rolü ne olmalıdır? Sinemanın eğlence harcamaları içindeki yeri nedir? Türkiye'de gerçek anlamda bir sinema sanayiinin kurulabilmesi için neler yapılmalıdır? Bu ve daha birçok sorunun yanıtını verebilmek oldukça güçtür yıllarını kapsayan komple bir istatistik bulabilmek imkânsızdır. Varsa bile herhalde çok gizli veriler o l dukları için ilgili kuruluş ve insanlara gönderilmemektedir. Ayrıca, bütün bu istatistik verilerin güvenilir veriler olması gerekmektedir. Aksi takdirde bu sektör yanlış bir şekilde yönlendirilme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Hiçbir zaman için ne bir sanayi, ne de bir sanat olmayı düşlememiş bir sinema günümüzde kendine rağmen (özellikle de televizyonun devreye girmesiyle) bir sanayi-sanat olmak istemektedir. Oysa hiçbir zaman İçin böyle bir arzu duymamıştır. Çünkü böyle bir arzu duysaydı 1950 li yılların sonundan itibaren öngöreceği uzun vadeli bir yatırım ve gelişme programıyla, Türk sinemasının şu anda bulunduğu noktadan çok daha ilerde olabilmesi mümkündü. Sanayi düzeyinde küçük esnaf, sanat anlayışı ise "zanaat düzeyinde kalan bir sistem ciğin ilerlemesi çok güçtü. Dünyaya ayak uyduran bir topluma, Türk sineması bir türlü ayak uyduramamıştır. YATIRIM YOK H iç kuşkusuz sistem siz kültür politikalarının, sistem siz sanatsal üretime olum suz darbeler indireceği kesindi. Ancak, politik sistem in güdûm lenm esi sorunu hiç kuşkusuz kendi dert ve sorunlarını bu ik tidarlara aktarmayı, empoze etmeyi ve sonuç almayı bilen m eslek gruplarının sorunu o l ması gerekirdi. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti iktidarlarının başlangıçtan günümüze, tiyatro, bale, opera, konservatuar ve Klasik Batı M üziğ l ne m ilyarlarca liralık yatırım yapmış oldukları ve bu yatırımları hâlâ sürdürdüklerini görüyoruz. Son örnek, Diyarbakır da açılan tiyatro salonudur. Bu örnek bir anlamda bilinçsiz (öte yandansa, çok bilinçli) bir kültürel politikanın ürünüdür. Dünyaya belki tiyatroyla da, baleyle de, operayla da açılabilm ek mümkündür. Ancak, günümüzde bile hâlâ en popüler sanat olan ve yukarıda sayılan sanat dallarını izleyen insan sayısının toplam ından en az kez daha çok insanı çekebilen bir sanata neden yatırım yapılm az sorusunun yanıtını verebilm ek hem çok güç, hem de çok kolaydır. Tiyatro, bale ve operayı kurabilm ek için dışarıdan uzman ithal eden devlet, aynı özveriyi neden sinema için gösterm em iştir? Bir referandum yapılsa ya da o dönem lerde bile yapılm ış olsaydı, acaba halkım ız hangi sanat dalına yatırım yapılm asından yana çıkardı? Sinem adan yana mı, yoksa diğer sanatlardan yana m ı? S is tem siz kültür politikası, b ilin ç siz ve b ilg i siz politikacıların eseridir. Çünkü ö zellikle 1950'li yıllarda sinem anın dünyadaki etkisinden korkan, sinem ayı bilmeyen ve tanımayan politikacılar tehlikeli buldukları, daha doğrusu denetleyemedikleri bu sanatı sakatlamayı, geliştirmeye yeğlemişlerdir. Bunun yerine politik açıdan tehlikesiz olarak nitelendirilen diğer sanat dallarını desteklem eyi yeğlem işlerdir. K ıs ır bir dünya görüşüne sahip olan iktidarların, Türk s i nemasının gelişm esinde en az cahil zanaatkarlar kadar suçlu oldukları söylenebilir. Türk sinem asının sorunları artık yalnız sinem acıların değil, devletin, seyircinin ve aynı zamanda TRT nin sorunudur. Herkes, Türk sinem asından sorumludur. Onun gelişm esi için yeterince çaba harcamayan entelektüeller, yeterince çaba sarf etmeyen seyirci (ki bu işi televizyonun devreye girmesinden sonra kısmen yaptığı söylenebilir), yatırım cılar, bakanlıklar, basın, vb. Dünyanın birçok ülkesinde etkisi ve gücü 1920 li yıllarda anlaşılm ış olan sinem a nın, eski gücünü ve etkisini yitirdiği 1980 li yıllarda bile gündem e gelem em esi, utanç verici bir durumdur. YMdl: TÜRK SİNEMASI VE TRT

3 4 NİSAN yılında yeril dramalara ayırdığı para 100 milyar Türk lirasını çoktan aşmış olan TRT'nin yaratıcılığa hiç prim-vermemesi anlaşılır bir tutum değildir d :tz M ZAZJLAİIX^ZZZZZ3 M illiy e t [1 I I I I 1 I I I I I I I I I I I I I I I I I I I I i I I I I I i I Yazan Doc. Dr. OĞUZ ADANIR Türk sineması ve TR T TRT sinema okullarına ve sinema piyasasına yapaca-,9707/y^ ğı çalışmalar İçin 3-4 m ilyar liralık b ir ödeneği rahat- tim Iıkla ayırabilir syne Televizyonun sinemaya karşı çok boyutlu bir sorum- yönetmenlerine luluğu bulunduğu kesindir. N itekim ABD gibi 100 clvarında TV kanalı bulunan ülkelerde bile sinema des- ancak olay o te k le n m e k te d lr w * *» Dünyanın hiçbir aklı başında ülkesinde Türk sinem a seyircisi gibi bir potansiyelin bulunduğu bir ülkede sinem a yok edilm eye, özellikle de televizyon ta ra fın d a n yok edilm eye çalışılm am ıştır ELEVİZYONUN T alanında yetişmiş olan nitelikli teknik personel, yazarlar, oyuncular, yönetmenler, vs. olduğunu görürsünüz. Bir başka deyişte hem altyapı, hem de üstyapı hazırdır. Ayrıca o güne kadar üretilmiş ve belli bir düzeye sahip binlerce hatta onblnlerce fllmlik bir stok vardır. Oysa TRT kurulduğu tarihlerde böyle hazır bir altyapı ve üstyapı yoktur. Cehalet kötü şeydir. İktidar hırsı sakat sistemlerin ya da mekanizmaların üretilmesine neden olmaktadır. Kitleler Baudrillard ın deyimiyle kendilerine sunulan her şeyi emme ve nötralize etme gücüne sahiptirler. TRT nin yayınları da aynı akıbete uğramıştır. Kitleler kendilerine İyi, kötü ne sunulmuşsa seyredip geçmişlerdir. Bu arada olan İkinci sınıf sinemamıza olmuştur. Türk sinema seyircisine, Türk sinemasını tokatlama imkânı olarak "Televizyon adlı araç sunulurken, sinemacıya bu tokada karşılık verme olanağı tanınmamıştır ya da bu işi o becerememiştir (?) yılından günümüze televizyon konusunda çok şey yazılıp, söylenmiştir. Ancak kitleler televizyon adlı aracı kullanmayı sevmektedirler. Tûrktoplumununun sosyo-koltûrel yapısı araştırılıp, İncelenmeden üretilen programlara rağmen televizyon yoluna devam etmiştir. Kitleler para verip kötü filmler seyretmektense, para vermeden kötü film ve program izlemeyi yeğlemişlerdir. ilk ortaya çıktığı ülkelere (ABD ve Batı Avrupa ülkeleri, vb.) bir göz attığınızda şu manzarayla karşılaşırsınız. Bu ülkelerde televizyondan önce yerli yerine oturmuş bir sinema sanayii, bir sanat anlayışı ve politikası vardır. Sinema TERS VE ANLAMSIZ BAKIŞ Başlangıcından günümüze TRT nin, Türk sinemasına bakışı ters ve anlamsızdır. Gerçi son üç, beş yıldır TRT yi terkedenlerin, sinemacılarla anlaşarak TRT yl İçten fethetms yoluyla bir aşama gerçekleştirdiklerine tanık olmaktayız. Bir başka örnek vermek gerekirse işlt-görsel bir araç olan televizyona en çok program ve film yapması gereken İnsanların mantıken sinema kökenli olmaları gerekmez mi? Hayır, TRT için böyle blrzorunluk yoktur ve bu yüzden 1988 yılında televizyona program üreten insanların büyük bir kısmı tiyatro kökenlidir. Bu durum sistemli bir politikanın değil kişisel çıkarların önde geldiği bir anlayışın ürünüdür. Yaklaşık on-onbeş yıl önce kurulmuş olan Sinema-TV okullarıyla, TRT nin o tarihten bu yana neler yaptığına bir göz atarsak dehşet içinde kalırız. Çünkü ortada ne drama, ne film, ne magazin, ne aktüalite, ne de diğer konularda üretilmiş ve geliştirilmiş hiçbir şey yoktur. TRT bu okullarla işbirliğine giderek bu on-onbeş yıllık süreyi gerektiği gibi değerlendirebilseydi hiç kuşkusuz bugün en azından bir ya da iki program türünde çok nitelikli ve başarılı ürünler sunabilecek bir düzeye ulaşmış olurdu. Çünkü bu alanda da her alanda olduğu gibi güzel ürün elde edilmesini sağlayan şey, yeteneğin yanı sıra uzun vadeli deneyimdir, bilgi birikimidir. TRT nin bizzat Türk sinemasına karşı yürüttüğü politika, bu sinemanın ürettiği filmleri alıp oynatmaktan öteye gidememiştir li yıllarda bir ara Türk sinemasının ünlü yönetmenlerine dizi filmler yaptırılmış ancak olay o aşamada kalmıştır H yıllarda TRT'nin Türk sinemasının ocağına düşmesi bir raslantı değildir. Çünkü TRT bu yılların başında aynen Türk sinemasının içinde bulunduğu bunalıma benzeyen bir bunalımın içine girmiştir. Bu yıllarda örneğin sınır bölgelerinde oturan vatandaşlar TRT yi artık nadiren izlerken, aynı yıllarda video modasının bir çığ gibi gelişmesiyle seyirci, Türk sinemasına attığı tokadın bir benzerini TRT ye atmıştır. Aynı yıllarda pornografi Televizyonun ilk yıllarında zevkle İzlenen dizilerden Küçük Ev... ve şiddet modasından sonra arabeskte karar kılm ış olan Türk sineması neredeyse knockout otmuş durumdadır. Tüm bu beceriksizlikler ve anlamsız sürtüşmeler sonucunda Türk sineması artık TRT nin dümen suyuna girmiş gibidir. Hatta yakın bir gelecekte starlar da dahil olmak üzere Türk sineması çalışanlarının TRT nin sözleşmeli personeline dönüşebileceğini söyleyebilmek mümkündür. Doğal olarak o zaman da sinemayı kimler yapacak sorusuyla karşılaşılacaktır. SİNEMASIZ TV NASIL YAŞAR? Çünkü TRT bir kez daha yanılmaktadır. Çünkü dünyanın hiç bir aklı başında ülkesinde, özellikle de Türk sinema seyircisi gibi bir potansiyelin bulunduğu bir ülkede edilmeye, özellikle de televizyon tarafından yok edilmeye çalışılmamıştır. Tam tersine sinema olmazsa, televizyon televizyon olmaktan çıkar sorunu gündeme gelmiştir. Slnemasız bir televizyon nasıl yaşar sorusu sorulmuştur. Yaratıcılık, üreticilik yeniden memur zihniyetine bürünmeden nasıl kurtarılır sorusu en önemli sorulardan biri olmuştur. Aksi düşünüldüğünde beş-on yıl sonra ortada sinemacı ve nitelikli bir yaratıcı kapasite kalmadığında televizyonun düzeyi kendiliğinden düşebilir. Çünkü sinema gibi bir güdümleyici sanat ortadan kalktığında uydular aracılığıyla hiç kuşkusuz yakın bir gelecekte Türkçe bile İzleyebileceğimiz yabancı ülke yayınları ve yine yabancı filmlerin video kaset ya da video diskleri devreye girdiklerinde TRT nin bir kez daha tokat yemesine neden olacaklardır. Maglc Box ta görüldüğü gibi seyirci yine kurumun önünde olacaktır yoksa arkasındadeğll. Bu yüzden zaman yitirmemesi gereken taraf seyirci değil TRT ve iktidardır. Doğal olarak önümüzdeki yıl içinde İktidar diye bir sorun olacaksa, yukarıdaki sorunların da en kısa sürede sorun olmaktan çıkarılmaları gerekecektir. Televizyonun çok etkin olduğu ülkelerin kültür politikalarından basit örnekler verelim. Bugün Ortak Pazar ülkelerinin hemen tamamında özellikle de devlet kanallarında cuma 1980'II yıllarda pornografi ve şiddet modasından sonra arabeskte karar kılan Türk sineması nerdeyse knockout olmuş durumdadır. geceleri gece yarısından önce sinema filmi gösterilmezken, cumartesi günleri de haftanın en kötü programları sunulmaktadır. Bu tutumun amacı hafta sonunda insanların sinemaya, tiyatroya, konserlere ve diğer eğlence yerlerine gitmelerini sağlamaktır. Bu televizyon kanalları ayrıca bu sanat dallarını destekleme amacıyla bu konularda bol bol yayın yapmaktadırlar. Dünyanın bütün ülkelerinde devlete ya da özel sektöre ait televizyon kanallarının hepsi doğrudan ya da dolaylı bir şekilde güdümlenmektedirler. Önemli olan bu güdümleme dozunun iyi ayarlanabllmesidlr ki, bu işi birçok ülkenin az cok başardığını aörmekteviz. TRT, Türk sinemasıyla olan ilişkilerine uzun vadeli bit perspektif İçinde bakmak ve birlikte aşılması gerekecek engelleri ortaklaşa saptamak zorundadır. Pek çok gelişmiş ülkede sinemanın konumu Türkiye dekinden yüzlerce kat daha İyi olmasına karşın, bütün bu ülkelerde sinemaya en büyük katkıyı yapan kurumun televizyon olduğu görülmektedir. Öyleyse TRT yalnızca demokratik bir anlayışa değil aynı zamanda ekonomik açıdan katkıda bulunduğu sinemanın üretim mekanizmasına da, en azından yaratım süreci açısından, hiçbir şekilde karışmamalıdır. YETER Kİ İSTENSİN 1988 yılında yeril dramalara ayırdığı para 100 milyar Türk lirasını çoktan aşmış olan TRT nin yaratıcılığa hiç prim vermemesi anlaşılacak bir tutum değildir. TRT hiç kimsenin işine karışmadan bü görevini yerine getirebilir. Örneğin sinema okullarına ve sinema piyasasına bu konuda yapacakları çalışmalar için yılda 3-4 milyar liralık bir ödeneği rahatlıkla ayırabilir. Ayrıca bu insanlara kendi laboratuvar, kurgu ve seslendirme ünitelerini açabilir. Bu okullarda ve piyasada üretilecek her kısa metrajlı film için prodüksiyon masrafı olarak film başına (1988 rakamlarıyla) milyonluk bir bütçe ayırabilir. Her yıl okullardan kadar filmin çıktığını ve en azından bir o kadarının da piyasadan çıkabildiğini düşündüğünüzde Türkiye'nin bu alanda geleceğe doğru sağlam adımlar atmakta olduğuna inanabilirsiniz. Üstelik okul, piyasa rekabeti nitelik sorununu sürekli olarak gündemde tutacağı İçin böyle bir destekleme politikasının her acıdan, herkese yararlı olabileceğini söyleyebiliriz. Üstelik bu söylediklerimizin gerçekleştirilmesi pek güç bir şey değildir. Ayrıca TRT bütün bu filmleri, yaz aylarında tekrar tekrar gösterdiği programların yerine göstererek aynı zamanda seyircisinin de tepkisini ölçebilir. Dünyanın her yerinde yapıldığı gibi art arda nitelikli kısa filmler üreten gençlerin sinema ve televizyon dünyasına geçmelerinde katkıda bulunabilir. Bu işi, olayı bir yarışma şekline sokarak ya da çeşitli yarışma olaylarına katılarak gerçekleştirebilir. İstendikten sonra aşılamayacak dağ yoktur. Yeter ki istensin! Televizyonun sinemaya karşı çok boyutlu bir sorumluluğu bulunduğu kesin. ABD gibi 100 civarında televizyon kanalı, dünyanın en büyük video kaset stoku, sayısız Pay-TV tanalı olan bir ülkede slnema-televlzyon ilişkileri olumlu ve sinemayı destekleyen bir yöndedir. Bugün hiçbir Amerikan televizyon kanalı sorumlusu Amerikan sinemasının ölmesi ya da yok olması gerektiğini söyleyemez. Çünkü bu son derece saçma bir düşüncedir. Çünkü sinema para kazandıran bir sektördür. Bu yüzden yukarıdaki düşüncenin tam tersini savunacağı kesindir. Ayrıca yetenekli sanatçılara dünyanın her yerinde ihtiyaç duyulmaktadır. YAKIN: DEVIET-SİNEMA İLİŞKİLERİ

4 5 NİSAN 1990 Devletin sanatçıya bakışı, ne olduğu belirsiz bir bakıştır, ikinci sınıf bir meslek olmaya mahkûm edilmiş bir sanattır sinema Devlet - sinema ilişkileri Sanatçılar kurum lara a lt İnsanlardır. D evlet bireylerle değil kurum larla İlgilenm ek d urum undadır. Bireylerle İlgilenm esi gerekenler ise, bizzat bu kurum - ların kendilerid ir D evlet sanatçı olarak yetiş tird iğ i İnsanlara sahip çıkm ak zorundadır. Sorun sanatçıya bu to p lu m d a h a k e ttiğ i yerin verilm esidir ÜNYANIN her yerinde sanatsal üretim ve sanatçı her zaman marjinal bir yere sahip olmuştur. Bir anlığına dünyayı bir kenara bırakıp Türkiye' deki duruma bir göz atalım. Türk pamukçusu, tütüncüsü, üzümcüsü, zeytincisi vs çeşitli birlik ve kuruluşlar aracılığıyla Ziraat Odaları Blrllği'ne bağlanmıştır. Bu İnsanların hükümetlerle olan ilişkileri genelinde bu odalar aracılığıyla sağlanır, sorunlar onların aracılığıyla bir çözüme ulaşır. Sanayici ve tüccarlar da benzer şekilde örgütlenmişlerdir. Onlar da sorunlarını benzer bir şekilde çözmektedirler. Oysa sanatçılara aynı örgütlenme olanakları ve hakları yıllarca tanınmamıştır. Örneğin sinemacılar başlangıçtan günümüze ticaret odalarının kanalıyla hükümete ulaşmak durumundadırlar ki, bu oldukça mantıksız bir çözümdür. Çünkü yüzlerce, hatta binlerce tüccarın sorunları arasında bir benzerlik olacaktır. Sinemacıların sorunları için gereği nedeniyle farklı olduğundan, azınlık olarak seslerini hiçbir zaman İçin diğerleri kadar çok çıkartamayacakları kesindir. Sonuçta ikinci sınıf bir meslek olmaya mahkûm edilmiş bir sanattır sinema. Oysa tüm siyasi partiler ve hükümetlerin; sosyal, ekonomik ve politik programlarının yanı sıra bir kültür politikaları vardır. En azından öyle olduğu söylenir ya da ileri sürülür. Bugüne kadar bu politikaların somut örgütlenişine her nedense bir türlü tanık olamadık (1950 lerden sonra demek İstiyoruz). Devletin sanata bakışından yukarıdaki bölümlerde az çok söz etik. Devletin sanatçıya bakışıysa ne olduğu belirsiz bir bakıştır. Bir tanımını yapabilmek oldukça güçtür. Çünkü devlet, sanatçıları toplu görmektense teker teker görmeyi yeğler gibidir! Çünkü ödülleri yalnızca onlara vermektedir. Çünkü onları yetiştiren bir kurum yoktur. Çünkü sanatçı denen kişi sanki çölün ortasındaki vahaya rüzgârın getirip attığı bir gül fidanı gibi kendi kendine yetişerek ülke ve dünya çapında bir İnsan olmuştur. Bu çok saçma bir düşüncedir. Dünyanın hemen her yerinde sanatçıları devlet ya da kültür bakanlıkları değil, devlet ve kültür bakanlıklarının desteğiyle gerçekleştirilmiş sanat vakıfları, dernekler ya da okullar ödüllendirir. Mantıklı olanı da herhalde budur. Bir sanatçının örneğin kendini yetiştiren bir İnsanın elinden ödül alması dünyanın en büyük mutluluğudur. Başka hiç kimse ona bu heyecanı yaşatamaz. Ya da kendisinden önce o meslekte üne kavuşmuş bir İnsanın elinden alınan ödülün değeri çok büyüktür. Günümüz koşullarındaysa sanatçıya verilen resmi değer bellidir. Yaşlandıklarında aç, sefil kalmalarını engellemek. Üstelik olan bitene İnanmak gerekirse devletin kimi meslek gruplarından olan insanları sanatçı, dlğerleriniyse sanatçı olarak kabul etmediği gibi saçma bir düşünceyi benimsememiz birzorunluk haline gelmektedir. Sanatçılar kurumlara ait insanlardır. Devlet bireylerle değil, kurumlarla İlgilenmek durumundadır. Bireylerle ilgilenmesi gerekenler İse bizzat bu kurumların kendileridir. SANATIN TOPLUMSAL GÖREVİ Günümüz koşullarında sanatçıya verilen resmi değer bellidir. Yaşlandıklarında aç sefil kalmalarını engellemek, devlet kurumlarla ilgilenmek durumundadır. Bireylerle ilgilenmesi gerekenler ise, kurumların kendileridir. Bir sanatçının kendini yetiştiren bir insanın elinden ödül alması dünyanın en büyük mutluluğudur. Yukarıda söylenenler doğruysa devletin sanat olgusuna farklı bir şekilde yaklaşması, bir zorunluğa dönüşmektedir. Çünkü sanatın toplumsal yaşamda özel ve çok önemli bir yeri vardır. İnsanoğlu gruplar halinde yaşamaya başladığı İlk günden bu yana sanata her zaman gereksinim duymuştur. Dünya tarihine baktığımızda tüm tarihi dönemleri en İyi şekilde özümseyip, bize en güzel biçimde sunanların hep sanatçılar olduğunu görürüz. Tarihçilerin dışında bu işi yalnızca sanatçılar yapabilmiştir. Çünkü diğer meslek gruplarının uğraş alanları toprak, ağaç, demir, taş, vs iken, sanatçının biçimlendirip, geliştirmeye çalıştığı malzeme İnsandır. Sanatçının amacı insanın gelişmesine katkıda bulunmaktır. Çünkü bu, sanatın toplumsal görevidir. Türkiye de yaklaşık 60 milyon insan vardır. Bu 60 milyon insan arasında binlerce çiftçi, binlerce sanayici, binlerce tatlıcı, binlerce tüccar vardır; ancak bir tane Aziz Nesin vardır, bir tane Oğuz Atay, bir tane Leyla Erbil, bir tane Metin Akpınar vardır. Hiç kuşkusuz her insan duyarlı bir varlıktır. Ancak her duyarlı İnsanın sanatçı olamadığını görüyoruz. Gerçekte yeryüzünde herhangi bir insanın sanatçı olmasını engelleyecek hiçbir yasa ya da kurum yokur. Buna karşın çok az kimsenin belli bir düzeyde sanatçı olabilmesi bize bu işin yetenekle birlikte, disiplinli bir çalışma ve araştırma kapasitesini zorunlu kıldığını göstermektedir. Günümüzde hemen tüm sanat dallarında uzun bir eğitim sürecinin zorunlu kılınması, bu İşin ciddiyeti konusunda yeterince fikir vermektedir, öyleyse devlet sanatçı olarak yetiştirdiği İnsanlara sahip çıkmak zorundadır. Hepsine! Gerçekte sorun diğer İnsanların aşağılanıp, sanatçıların yüceltilmesi değildir. Sorun, sanatçıya bu toplumda hak ettiği yerin verilmesidir. Olaya bu bakış açısından bakıldığında, Türkiye bağlamında devlet-slnema ilişkisine İlişki bile diyebilmek oldukça güçtür. Buna olsa olsa bir selamlaşma diyebiliriz. Çünkü ilişki sözcüğü bir yakınlığı çağrıştırmaktadır. Oysa bilindiği gibi devletin gözünde sinema her zaman için dert ve sorun getiren bir sanat olmuştur. Daha 1939 yılında getirilen sansürle elleri, kolları kesilen bu haşarı çocuğun geriye kalan organlarıyla ürettiği yapıtlar da kendisi gibi özürlü bir görünüme sahip olmuştur. Hâlâ da tehdit altındadır. Çünkü Türkiye de ordu, çolis, adalet, politika, din ve daha birçok kurum tabu olmaktan çıkartılamamıştır. Aksaklıklar göz önüne serilmezse, onları kim, nasıl giderecektir? Öyleyse bü aksaklıklar iktidar düzeyinde de bilinmekte ve bilinçli olarak üretilmektedir demek gerekecektir. Bunun başka bir İzah tarzı yoktur. Bu tabu yasağını belli ölçülerde gazeteler, yazarlar ve araştırmacılar delebilmiştlr. Her nedense sıra bir türlü sinemaya gelmemiştir. Ne zaman gelecektir, 2020 yılında mı? Ortak Pazar a girmek istiyorsak bu tabuların da bir an önce yıkılması gerektiğini bilmek zorundayız. MAKASLAMAYLA MI ÇAĞ ATLAMAK? Sansür artık yalnızca çocukları korumayı amaçlayan (12,14,16,18 yaş grupları ve öncesi) ve bu yüzden özellikle cinsel ahlaka önem veren bir kurum olmanın ötesine geçmemelidir. Artık çağdışı olmaktan kurtarılmalıdır. 18 yaşın üstündeki insanların kendi sorumluluklarını üstlenmesi gerektiğini söyleyen ve onlara politik seçim şansı tanıyan bir sistem aynı insanların şu ya da bu görüntüyü seyredemeyeceklerine neye dayanarak karar vermektedir? Çağ atlıyoruz diyen bir iktidar İnsan beyninin ürettiklerini makaslamaya devam ederek mi çağ atlayacaktır? Bu nasıl bir zihniyettir? Her gün Ortak Pazar dan söz edilen bir bağlamda bu ortaklıktaki en güçlü sektör olan Hizmet ve İletişim sektörünün yapısal ve hukuki örgütlenmesi konusunda ne gibi araştırmalar yapılmaktadır? Oysa Türkiye de baıı çeken sektör ne yazık ki Hizmet ve Îletlşlm sektörü değil, sanayi ve tarımdır. Bir başka deyişle hizmet ve iletişim alanının sorunları çözülmedikçe Ortak Pazar'a girme sürecinde, sandığımızdan çok daha fazla zorlanacağımız kesindir. Çünkü Avrupa bu girişi geciktirirken bu türden kozları hiç kuşkusuz yeri geldiğinde kullanacaktır. Baştan başlamak gerekirse bir yanda uydu yayınları ve bu yayınların hukuki statüsü, reklamlar gibi sorunları varken, öte yanda sinema ve Işlt-görsel programlar üreten kuruluşların sorunları vardır. Örneğin Avrupa; yazar, şair, ressam, müzisyen, sinemacı, senarist, vb. tüm sanat dallarındaki telif hakkı (Copyright) sorunlarını çözmüştür. Kalan sorunlarıysa en kısa sûrede çözeceği kesindir. Sendikal örgütlenme ve uluslararası standartların saptanma İşi bitmiştir. TRT nln telif hakları konusunda yaptığı saçmalıkla hiçbir Ortak Pazar ülkesinde karşılaşılmamaktadır. Çünkü TRT bir roman, bir öykü ya da bir senaryoyu satın aldığında sanatçının ve kendisinden sonra gelen yakınlarının bir daha aynı eserden yararlanabilmeleri imkânsızlaşmaktadır. Oysa TRT bu eseri film haline getirdiği anda olay sona ermektedir. Mantıksal olarak da sona ermelidir. Aradan 10 yıl geçtikten sonra TRT bu eseri ikinci bir kez yeniden film haline getirmek istediğinde, ikinci bir kez para ödemelidir. Çünkü TRT'ye ait olması gereken şey, yazılı eser değil filmdir. Hatta bu filme bile yüzde yüz sahip olamaz. O film üstünde en az TRT kadar yazar, yönetmen, baş oyuncular, görüntü yönetmeni ve müzisyenin de hakkı vardır. Tüm bu sorunlar az önce söylendiği gibi hem Ortak Pazar ülkelerinde, hem de pek çok ülkede çözülmüştür. Amerika yı yeniden keşfetmenin bir anlamı yoktur. Konuyla İlgili yasaları alıp İncelemek yeterlldlr. Bunun temel gerekçesi şud u r Bir sanatçı, sanatçı yaşam biçimini benimsediği ve bu mesleği yasa! olarak edindiğini kanıtladığı andan itibaren sanatla yaşamak zorundadır. Oysa yapısı ve mantığı gereği sanatta süreklilik zorunluğu yoktur. Bu yüzden bir sanatçı yaşamı boyunca tüm mücadelesine rağmen örneğin 10'dan fazla öykü yayınlayamamıştır. O zaman bu insan yaşamını, yayınlanmış olan bu 10 adet öyküsü aracılığıyla sürdürmek zorundadır. Elindeki öyküleri bir kez para ödeyerek kapattığınızda o insanı gerçek anlamda açlığa ve yoksulluğa mahkûm etmişsiniz demektir. Buna karşın başka sanatçılar 100 eser yayınlamış olabilirler. Görüldüğü gibi sorun bireysel ve tek taraflı bir çözümü öngörmemektedir. Bu durumdan sanatçıların kendileri de en az TRT kadar sorumludurlar. Telif hakları yasası her yerde olduğu noktaya getirildiğinde bu işten kârlı çıkacak olan yalnızca sanatçılar değil, aynı zamanda TRT ve Türk halkıdır. Çünkü TRT daha güzel ürünler verdiğinde Türk seyircisi de daha mutlu olacaktır. DEVLET SİNEMAYI KORUMALI Ortak Pazar standartlarına ulaşabilmek için aynı standartlara sahip plato, stüdyo, laboratuvarve araştırma birimleri kurulması bir zorunluktur. Ayrıca gerek devlet, gerek TRT, gerekse Kültür Bakanlığı ve diğer kuruluşlar aracılığıyla sinema sektörünü kendi başına ayakta durabilecek hale gelinceye kadar aynen tekstilciyi, sanayiciyi, çiftçiyi koruduğu gibi korumalıdır. Vergi iadesi, gümrük muafiyeti sinema için de geçerli olmalıdır ya da oranları artırılmalıdır. Bu sorunlardan herkes haberdardır. Sonuç olarak Kültür Bakanlığı ya da bir başka bakanlık bünyesinde kurulacak bir koordinasyon merkezinin şu türden görevleri üstlenmesi gerekecektir: Sinemanın ekonomik potansiyel olarak gücünü sürekli olarak saptamak; Her yıl çevrilen film sayısı, maliyetleri, devletin bu işe katkısı, sahip olunan koltuk ve sandalye sayısında değişiklik olup olmadığı, yabancı film pazarı, sektör içindeki yeri, vb bilgilerin derlenip yayınlanması. Sinema Sanatçıları Sendikası, devlet ve öğretim kurumlan arasındaki koordinasyonu sağlamak, konuyla ilgili araştırmalar yapmak, yaptırmak. Ortak Pazar ve dünya bağlamında sinema sektörünü İzleyip bu bilgileri sürekli bültenler aracılığıyla ilgili kuruluşlara aktarmak. Meslek içi sorunlarla (dağıtımcılarprodüktörter, prodüktörler-sendikalar arasındaki sorunlarla), sinema-sansür kurumu arasındaki sorunların çözümünde arabuluculuk yapmak. Uluslararası koprodüksiyonlarda, gerekli önlemleri aldıktan sonra, karşı tarafa devlet güvencesi vermek. Yaratıcılığı teşvik amacıyla kısa metrajlı film yapımını ve festivallerini çoğaltıp, desteklemek. Genç yönetmenlerin çevirecekleri ilk filmde yüzde 30 lara kadar çıkabilecek parasal bir desteği taahhüt etmek. Salonların modernizasyonuna katkıda bulunmak. YARIK: I İR K S IK M A S IN IN DÜNYA BARLAMINDAKİ YERİ

5 6 NİSAN 1990 Sinema riskli olduğu kadar, kârlı bir iştir. Ancak sinemaya para yatırm ak özellikle Türkiye gibi bir ülkede farklı bir zihniyet sahibi olmayı zorunlu kılm aktadır Türk film le rin in te k n ik ve sanatsal n ite lik le rin i yükseltm edikçe uluslararası pazara gireb ilm ek im kânsızdır. Uluslararası b ir festivald e film le rin te k n ik kalitesine b a kılır STER ekonomik, isterse sa- Inatsaî açıdan olsun, Türk sinemasının donya bağlamındaki yeri Üçüncü Dünya nın yanındadır. Günümüzde bir M ississippi Burning, bir Güney filmini aşağı yukarı Avrupa yla aynı zaman dilimi içinde izliyor ve ücret olarak Avrupa seyircisinin ödediği mlktann 1/10 ini ödüyorsak bu filmlerin Türkiye ye giriş maliyetleri konusunda bir fikir edinebiliriz. Amerikan Film İhracatçılar B irliği nin (MPEAA) dünya pazarı mağazasında Türkiye' nin yeri Yakındoğu rafındadır. Bir süre önce yayınlanmış bir gazete haberine inanmak gerekirse: Kodak şirketinin Türkiye de bir yılda yaptığı ciroyu, New York taki bir mağaza bir günde yapmaktadır. Si nema alanında da bu konumda olduğumuz söylenebilir. İstisnai durumlar dışında sinema piyasasında hiçbir film tek başına pazarlanmaz. Filmler onarlık, onbeşerllk, yirmilik, vb. paketler şeklinde satılır ya da kiralanır. Bu pazarlama sistemi gereği alınan üç nitelikli filmin yanı sıra yedi adet sıradan filmi de almak zorunda kalırsınız. Bu ikinci sınıf film pazarınız hazır değilse, yalnızca nitelikli filmler aracılığıyla büyük kârlar yapabilmeniz mümkün değildir. Paket film kuralını bozabilmek mümkün değildir. Aksi takdirde film siz kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirsiniz. Günümüzde dünya film pazarının yaklaşık %70'inin Amerikan şirketlerinin elinde olduğunu söylemek abartmak değildir. Ancak film pazarlama işinin dünyanın en masraflı işlerinden biri olduğunu kabul etmek gerekir. Böyle bir işi dünyanın hiçbir ülkesinde bir şirketin tek başına yapamadığı, hatta devletlerin bile bu işi tek başlarına yapmada yetersiz kaldıkları görülmektedir. Zaten M PEAA'nın varoluş gerekçesi de budur. Dünyanın birçok ülkesinde tem silcilikler açmak, bu bürolarda üst düzeyde personel çalıştırmak ve onları yıllar boyu beslemek. Bunu gerçekleştirebilmek içinse her yıi belli bir düzeyin üstünde belli sayıda film üretimini sağlayıp, dağıtmak. Bu işi yapamadığınız gün ise ortadan kalkma tehlikesini göze almak. Yüz milyarlarca liralık bir harcamayı her yıl zorunlu kılan çok riskli bir iş. Dünyada birkaç ülke, o da, üç beş ülkeyle sınırlı kalma koşuluyla bu dağıtım işine girmiş durumdadır. Geriye katan herkes dağıtım işini ya doğrudan Amerikalılara vermekte ya da onlarla ortak iş yapmaya çalışmaktadır. A 8D - de yedi büyüklerin (Majors) oluşturduğu bu dağıtım mekanizmasının bugünkü aşamaya gelmesi yaklaşık kırk yıl sürmüştü. Şu aşamada hiç kimse onlarla başa çıkabilecek durumda değildir. Avrupa da ve hatta Doğu Bloku ülkelerinde üretilen filmlerin büyük bir çoğunluğunu dünyaya ya Amerikalılar ya da ortak oldukları şirketler pazarlamaktadır, ithalatihracat düzeyindeki uluslararası girdi-çıktı oyunları, bu şirketlerin çok daha büyük holdinglere ait olmaları nedeniyle konuda uzman mali müşavirlik kuruluşları tarafından halledilmektedir. Televizyonlara film ve dizi satışı konusunda da Amerikalıların bu işin kaymağını yedikleri söylenebilir. Örneğin ABD 1986 yılında Avrupa ya milyon dolarlık audlovisuel program İhraç etmişken, aksi yöndeki ihracatın miktarı yalnızca 197 milyon dolardır (*).Bu arada TRT'nin son on yılda ithal etmiş olduğu film ve programlara kaç para ayırmış olduğunu kesin olarak bilemiyoruz. Bu konuda geleceğin nasıl programlandığını da bilmiyoruz. Bütün bu anlatılanlarla ne demek istiyoruz? Her şeyden önce Türk sineması ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri kısa ve uzun vafdell üretim ve pazarlama programları hazırlamak zorundadırlar. Hangi ülkelere, hangi süreler içinde, ne, nasıl pazar!anacaktır? önümüzdeki 5-10 yıl İçinde, en son 30 yıldır dünyaya açılmaya hazırlanan Doğu Bloku sinemasının çok önemli biryere sahip olacağını ileri sürebiliriz. Örneğin son beş yıl içinde pek çok festivalde en büyük ödülleri hep bu ülkelerin filmleri kazanmaktadır. Bu belirlam ve önemini yitirmiş olan Kapltalizm/Sosyallzm ikili karşıtlığı bu ülkelerin yükselişini destekleyecek bir ortamın oluşturulmasına katkıda bulunmuştur. Aynı yükselişe televizyon bağlamında bugünden tanık olmaktayız. Onların ardındansa devreye mantıksal olarak Üçüncü Dünya sinemasının girmesi gerekmektedir. Türkiye konum olarak Üçüncü Dünya nın önde gelen ülkelerindendir. Arjantin, Şi- İi, kimi Afrika ve Uzakdoğu ülkeleriyle aynı tempoya sahiptir. Ancak sinemaya en kısa sûre içinde köktenci çözümler getirilmediği takdirde adı geçen ülkelerin de gerisinde kalınacağı kesin. Yine Türk filmlerinin teknik ve sanatsal niteliklerini yükseltmedikçe uluslararası pazara girebilmek imkânsızdır. Bugün uluslararası bir festivalde filmlerin önce teknik düzeyleri denetlenmektedir. Standartlara uymayan bir film dünyanın en güzel filmi de olsa yarışmaya alınmamaktadır. Bu filmin yarışmadışında dağıtım şansı da yok gibidir. Çünkü festivaller bir tür film pazarlama merkezleridir. Sinemaya hayatını koymuş hiçbir toptancı çürük bir mal satın almak istemez. Beğense bile alamaz. Çünkü müşterisinin gözündeki prestij ve güvenilirliğini yitirmek istemez. Her meslek İçin aynı şeyler söylenebilir. Hiçbir film dağıtımcısından standartlara uymayan bir filmden kopya çoğaltıp, dağıtmasını bekleyemezsiniz. Çünkü bu, onun sonu olur. Türk fitm dağıtımcıları aynı durumda olsalar farklı bir şekilde mi davranırlardı? O halde uluslararası pazara girebilmek için uluslararası standartlara uygun film üretilmesi kaçınılmaz bir koşuldur. Bütün bu verileri bir kültür politikası bağlamında değerlendirmeyen birülkenin dünya pazarı bağlamındaki yeri neresi olabilir ki? BİR YATIRIM ALANI OLARAK SİNEMA Sinema riskli olduğu kadar, kârlı bir iştir. Ancak sinemaya para yatırmak özellikle Türkiye gibi bir ülkede farklı bir zihniyet sahibi olmayı zorunlu kılmaktadır. Çünkü bildiğimiz, sıradan yatırımcı somut görüntüsü olmayan bir alana yatırım yapmaktan kaçınmaktadır, insanlara tuğla fabrikası, konfeksiyon fabrikası, çikolata fabrikası kurmak istiyorum, patates yetiştirip satmak istiyorum, müteahhitlik yapmak istiyorum dediğinizde en azından size bir konuşma fırsatı tanıdıklarını ve düşüncelerinizle az çok ilgilendiklerini görürsünüz. Çünkü getirdiğiniz öneri somuttur. İşin sonunda ortaya ne çıkacağı bellidir. İşin hangi malzemeyle, nasıl gerçekleştirileceği de. Sonuçta: Bina, çikolata, elbise, tuğlayla karşılaşacağınızı bilirsiniz. Oysa sinemada ortaya ne çıkacağını önceden söyleyebilmek çok güçtür. Ayrıca bir film konusunda bir fizibilite raporu hazırlayabilmek pek kolay bir iş değildir. Örneğin MarcelloMastrolannl yle birkontrat imzaladım dediğiniz zaman bile, bu sanatçının ölmesi ya da hastalanması durumunda projeniz çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Sinema pokerden çok, at yarışlarına benzeyen bir oyundur. Ya Batı da durum nasıldır? Orada her şeyden önce zihniyet farklıdır. Çünkü Batılı yatırımcı için sinema, tuğla, çikolata ya da bina kadar somut bir yatırım alanıdır. Ayrıca Batı'da sinemaya 1895 yılından bu yana para yatırılmakta ve para kazanılmaktadır. Devlet sinemaya para yatıranlara aynen diğer yatırımcılara yaptığı gibi banka kredisi vermektedir. Ticaret bir çeşit kumardır. Sinema bu kumarın en uç noktasında bulunan zevkli yatırım alanlarından biridir. Ya büyük bir oyuncu olacaksınız ya da büyük bir çılgın. İkisinin ortası olduğunuzda batmanız, çıkmanızdan daha büyük bir ihtimaldir. Daha sağlam yatırım biçimleri de vardır. Ancak hangi yatırım biçimini seçerseniz seçin sinemayı uzun vadeli bir yatırım alanı olarak görmezseniz bu işten para kazanamazsınız. Günümüz Türkiye sinde uluslararası standartlara uygun bir filmin maliyeti en azından milyon Türk lirası olmak zorundadır. Örneğin 1986 yılında Fransa da üretilen 97 si- "Raln Man Yağmur Adam" Amerikan sinem asının televizyonla rekabetinde önemli bir adımdır... nema filminden 20's!nin film başına düşen ortalama maliyeti yaklaşık 2 milyar Türk lirasıdır, 40 filmin, film başına düşen ortalama maliyeti ise yaklaşık 4 milyar Türk lirasıdır. Bir başka deyişle bizim Türkiye de gidip 500 TL verip seyretme zahmetine girmeyeceğimiz filmler bu rakamlara mal olmaktadırlar. Öyleyse geleceğe yönelik en kâıiı alanlardan birinin sinema olduğunu anlamamak için bu kadar direnmemiz anlaşılacak bir tutum değildir. Çünkü İletişim ve hizmet sektörü Batı da en çok yatırım yapılan, en pahalı sektördür. Oysa Türkiye'de bu sektördeki maliyetler en azından şim dilik müthiş düşüktür. Bu çok önemli bir avantajdır. Doğal olarak kullanmasını bilenler için. Diğer Avrupa ülkelerinde standart bir filmin maliyetinin 1.5 milyartl'nin altınadüştüğüne pek tanık olunmamaktadır. Şu anda maliyeti en düşük filmler pornografik filmlerdir. Bu filmlerin maliyeti 250 milyon TL He 800 milyon TL arasında değişmektedir. Oysa 1988 yılında Türk sinemasında film maliyetleri hâlâ milyon TL arasında değişmektedir. Yalnızca bu verilerden yola çıkarak uluslararası festivallerdeki jürilerin bize karşı nazik olmadıklarını söyleyebilmek için gerçekten nankör olmak gerekmektedir. Çünkü 1988 yılına ait bu rakamlar görülebileceği gibi komik rakamlardır. Bu rakamlarla ne yaratıcılık güdümlenebillrne de kalite. Bu rakamlartürk sinemasının zavallılığını ortaya koyan rakamlardır. Ya bu deveyi güdeceksiniz ya da bu diyardan gideceksiniz. Şu anda Türkiye de sinema alanında uzun vadeli yatırım yapmak isteyen İnsanlar İçin bir çok alternatif vardır. Örneğin: Bir sinema salonları zinciri kurmak. Bu zincirle birlikte ithalat-yapım ve dağıtım İşlerine kademeli olarak girmek. Bir sinema salonu zincirine ortak olup, film üretimine ağırlık veren bir yatırım yapmak. Yabancı kuruluşlara fason işçilik yapabilecek küçük boyutlu şirketler kurmak. "Mlsslsslppi Burning Yanıyor Avrupa - daki sinemalarla aynı günlerde Türk sinemalarında gösterime girdi ve haftalarca kapalı gişe oynadı... Hem TRT hem de Türk film piyasasına yönelik üretim şirketi kurmak, vb. Ancak hangi alternatif seçilirse seçilsin olaya salonların teker teker açılması ya da filmlerin teker teker üretilmesi mantığıyla bakmamak gerekiyor, örneğin 10 salonu aynı anda hizmete açmak gerekmektedir, örneğin piyasaya aynı anda en az 5-6 film sürmeniz gerekmektedir. Artık oyunun kuralı budur. Çünkü yukarıda açıklanmış olan nedenler yüzünden tek bir film ya da tek bir salonla para kazanabilmek artık çok güç, neredeyse imkânsızdır. Bakkalların yerini nasıl süpermarket zincirleri alıyorsa, salonların yerini de salon zincirleri alacaktır. Olayı bu perspektif içinde değerlendirmezseniz yenilgiyi baştan kabul etmişsiniz demektir. Örneğin üç yıl İçinde belli bir düzeyde 15 film gerçekleştirmeyi planlamaksınız. Bunun için ise cebinize 1988 rakamlarıyla en az 7-10 milyar Türk lirası koymalısınız. Aksi takdirde kendi kendinizi aldatmış olursunuz. Olağanüstü bir çılgın değilseniz bu işi başka türlü başarabilmek neredeyse imkânsızdır. (*) Cinema d Oggi lif YARIN: SİNEMA SANATI

6 7 NİSAN 1990 IH!DİZI YAZILAR Eğitim ve sağlık gibi iki temel sorunun hakkından gelemeyen bir ülkede, sinemaya ait sorunların çözülmüş olmasını beklemek olsa olsa saflık olur Geleceğe bakış TÜRK sineması yaklaşık 40 yılda oluşturduğu çekirdek, nohut yiyerek İzlenen sinema İmajını silebilmek için son 10 yıldan bu yana göze çarpan bir mücadele örneği vermektedir. Türk filmleri seyircisinin küçük bir kesimi bu çabalardan etkilenerek bu sinemaya karşı olan tavrını yavaş yavaş değiştirmeye başlamıştır. Ancak tüm bu çabalar henüz çok yetersiz kalmaktadır. ~ SİNEM A BİR SANATTIR Antalya Film Festivalinde, İstanbul ve Ankara Sinema Günlerinde ve dış ülkelerde ödül alan Türk filmlerini izleyen bu seyirciler zaman zaman kendilerini kandırıp kandırmadıklarını düşünüyorlardır. Belki de ben öyle sanıyorum. Bu sorunun soruluş nedeni şudur: Örneğin bir cumartesi gecesi bu filmlerden biriyle, sıradan bir yabancı filmi izleyen sıradan bir seyircinin bile aradaki nitelik farkının bilincine varmaması İmkânsızdır. Bu yüzden Türk sinemasına karşı çltfe standart uygulama zorunluluğuyla karşı karşıya bırakıldığı söylenebilir. Buna aracılık eden en önemli kurum basın ve eleştirmenlerdir. Oysa satılmış gazete, gazeteci ve dergilerin dışında (ki bu türden olaylarla dünyanın her yerinde karşılaşmak mümkündür) dünyanın aklı başında hiçbir ülkesinde çifte standartlı bir değerlendirme sistemiyle karşılaşılmaz. Eleştirmen kendi Olkesininfllmine de,yabancı bir ülkenin filmine de aynı kriterleri uygular. Bir başka alandan örnek vermek gerekirse Avrupa takımlarını yendiklerinde Türk futbol kulüplerinin uluslararası düzeyde futbol oynadıklarını söyleyip, yenildikleri zaman da alaturka futbol oynadıklarını söylemek gibi bir şeydir bu. Oysa bunun performansta süreklilik işi olduğunu herkes bilmektedir. Bu performans düzeyi ise ancak çok sıkı ve disiplinli bir çalışmayla sağlanabilmektedir. Yerli-yabancı ayrımı yapan bir eleştirmene olan saygının zamanla azalabileceği ileri sürülebilir. Ayrıca aşama yapmanın yolu eleştiriden geçmektedir. Hiç kimsenin tanımadığı genç bir yönetmenin filmini seyirciye kim, nasıl tanıtacaktır? Seyirciyi aldatmaya çalışan yönetmenin İpliğini pazara kim çıkartacaktır? Sinemanın sorunlarını kim gündeme getirecektir? Kamuoyunun dikkatini bu sanatın üstüne kim çekecektir? Dünya sinemasını İzleyerek yerli filmlerin düzeyiyle kim karşılaştıracaktır? Daha pek çok sorunun yanıtını hem seyirci, hem de sanatçıyla birlikte kim arayacaktır? Sinema 1914 yılından bu yana ("Bir Ulusun Doğuşu", D.W.Griffith-ABD) bir sanattır. Evrensel boyutlarda bir sanat olma niteliğini İse ancak 195CTII yıllarda kazanmaya başlamıştır. Aynı yıllarda sinema okulları, sinema dergileri ve yazılarıyla, sinema kitapları yaygınlaşmaya başlamıştır. 1950'll yıllara kadar popüler (ya da o günlerdeki anlamıyla İkinci sınıf) sanat olarak kabul edilen sinema, bu yıllardan başlayarak entelektüel bir sanat olma niteliğini kazanmıştır. Türkiye deyse sinemayı bir sanat olarak görmeyen İktidarın hangi akla hizmet için sinema okullarını açtıklarını anlayabilmek mümkün değildir. Bu okulların işlevini belirleme- Ödül alan filmlerimizden fotoğraflarından. Doğrusunu söylem ek gerekirse son beş yıld ır sinem a Günleri nden kârlı çıkanlar seyircilerle, yabancı d a ğıtım cılardır Sis de son yıllarda ödüllenmiş filmlerimizden birisi. den, sinema sanatını nasıl yönlendirmeleri gerektiği tartışılmadan verilen kararların isabet düzeyi ortadadır. Somut bir örnek vermek gerekirse Doğu Bloku sinemasını yönlendiren temel kurumlar sinema okullarıdır. Öyleyse işlevi olmayan okullar kurmanın anlamı nedir? Gerçi bu okulların yararsız ve işlevsiz olduğunu söyleyen kimse bulunmamakla birlikte, olmaları gereken yerde olduklarını söyleyen de yoktur. FES TİV A LLER İN AMACI Türkiye deki sinema - TV okulları görevlerinden en azından birini asgari düzeyde bile olsa yerine getirmektedirler: Türk sinemasına ve TRT'ye: Sinema-TV yazarlığı, yönetmenliği, görüntü yönetmenliği gibi konularda belli bir düzeye sahip insan yetiştirmek. Ancak sinema ve televizyon bu alanlarda kısıtlı kalamazlar. Dekor, ses, kurgu, prodüksiyon ve özellikle oyunculuk konusunda uzman yetiştiren hiçbir kuruluş yoktur. Oyunculuk dışında kalan alanlardaki açık, şu ya da bu şekilde giderilebilirken, oyunculuk düzeyini belli bir seviyede tutabilecek bir kurum henüz yoktur. Bu işi bizzat sinema oyuncularının kendileri örgütlemek, düzenlemek, devlet ve diğer sinema okullarından yardım istemek durumundadırlar. Çünkü bu herkesten önce onların sorunudur. Ayrıca sinemaya çocuk oyunu yetiştirecek bir kuruluşun eksikliği büyük ölçüde hissedilmektedir. Unutulmaması gereken bir nokta da sinema oyunculuğuyla, tiyatro oyunculuğu arasında çok önemli farklılıklar olduğudur. Henüz bu ayrımı yapamayan insanların sinema oyunculuğu ve yönetmenliği yaptıkları görülmektedir. Uçurtmayı Vurmasınlar"ın yurt dışı İçin yapılmış tanıtma İstanbul Sinema Günleri" ve benzeri festivallerin amacı yalnızca seyirciye nitelikli filmler sunmak değildir. Bu festivaller sırasında bir araya gelen dağıtımcılar, prodüktörler, yönetmenler, oyuncular, yazarlar, yeni projelerin gerçekleşmesi, film alım-satımı, mesleki sorunlar gibi konuları tartışarak sinema sanatının gelişmesine katkıda bulunurlar. Son beş yıldır İstanbul Sinema Günleri'nin bu işlevini gerektiği gibi yerine getirmediğini görüyoruz. Ilerki yıllarda inşallah daha iyi olur. Doğrusunu söylemek gerekirse son beş yıldır Sinema Günleri nden kârlı çıkanlar seyirciyle, yabancı dağıtımcılardır. Türk sinemasının bu olaydan aslan payını kaptığını söyleyebilmek mümkün değildir. Bunun nedeni yukarıda açıklanmış olduğu gibi yine teknik düzey ve nitelik sorunudur. Örneğin son yıllarda yabancı eleştirmenlere gösterilen Türk filminin hemen tamamı uluslararası standartlara uymayan filmlerdir. Bu yüzden yabancı eleştirmenler iyi niyet gösterip, bu filmler hakkında güzel şeyler söyleseler bile aynı filmlerin yurt dışına satılma olasılığı çok zayıftır. Bir başka deyişle asıl amacı Türk sinemasına hizmet etmek olması gereken Sinema Günleri, ne yazık ki yalnızca yabancı film dağıtıcıları ve seyirciye hizmet eder gibidir. Ayrıca bu festival aracılığıyla TRT ye satılan filmlerden söz etmeyi gereksiz buluyoruz. İşte bu yüzden yabancı ülkelerde Türk filmlerine verilen ödüllerin yapıtın sanatsal düzeyiyle pek az ilişkisi vardır. Bu türden ödüllerin çoğunlukla Ortak Pazar ülkeleri bünyesinde verildikleri görülmektedir. Bunun en önemli gerekçesi bizce Ortak Pazar ülkelerinde yaşayan ve sayıları 20 milyonu çoktan aşmış Üçüncü Dünya insanları ve onların sorunlarıyla ilgilenen entelektüellerdir. 20 milyonu aşan bir pazar ise hafife alınmayacak bir potansiyeldir. Ayrıca bu filmleri televizyon kanalları ve Pay-TV şirketlerine sattıklarında en büyük payı onlar almaktadır. Avrupa nın Üçüncü Dünya sinemasına neden böyle baktığını da açıklamaya çalışalım. Özellikle aynı Ortak Pazar ülkelerinde sinema popüler sanat olma evresini aşarak neredeyse bütünüyle entelektüellerin sanatı haline gelmiştir yılında yapılan araştırmalara göre bu seyircinin profili şöyledlr: yaşları arasında, üniversite öğrenimi görmüş ya da görmekte olan, belli bir gelir düzeyi olan erkek ve kadınlar. Popüler filmlerin seyircisi daha kısıtlıdır. Sinemaya gitme alışkanlığını yitirmeye başlamıştır. Entelektüel seyirci profili şu anlama gelmektedir: Artık belli bir seyirci potansiyeline sahip olan sinema üst düzeyde film üretip, bilet fiyatlarını her yıl artırarak girdi düzeyini koruyup, artırabilmektedir. Bu sinema seyircisi çok bilinçlidir ve sinemayı bilinçli olarak yaşatmak arzusundadır. Bunu İse düzeyli filmlere para yatırarak yapmaktadır. Bütün bunlar doğruysa verilen ödüllerin tek amacı olabilir: Her malın bir alıcısı vardır, Avrupa'daki bu alıcıyı bulabilirseniz ya da belli bir süre İçinde bu seyirci potansiyelini yaratabilirseniz Üçüncü Dünya filmlerinden de oara kazanabilirsiniz demektir. Bunu anlayabilmenin bir tek yolu vardır: Denemek. AvrupalI da zaten bunu yapmaktadır. Öyleyse uyanması gerekenler AvrupalIlar değil bizleriz. Bugün bir Rambo filminin bile belli bir teknik ve anlatım düzeyi vardır. Seyirci elbette ki sinema dilinin,sinematografik anlatım olayının bilincindedir. Bu sezgisel ya da bilinçili bir değerlendirme olabilir ancak varlığı yadsınamaz. Türk seyircisinin ise Türk sinemasından istediği tek şey vardır: Ona kendisini (İnsanı) anlatması. Bu işi doğru dürüst bir şekilde yapması. Zaten dünyadaki tüm sinema seyercileri sinemadan aynı şeyi yapmasını istemektedirler. Ancak bu anlatım işi belli bir estetik anlayışına dayandırılmalıdır. Aksi takdirde tatsız, tuzsuz film üretimi devam edecektir. Türk seyircisine ve dünya seyircisine hangi Türk'ü gösteriyoruz? TÜRK SEYİRCİSİNİN İSTEDİĞİ Türk sinemasında ne yazık ki henüz üst düzeyde bir yaratıcılık yoktur. Mali olanaksızlığın bunda çok önemli bir payı vardır. Ancak para sorun olmaktan çıkarıldığı zaman bile çok çok İyi filmler görebilmek için en az beş - on yıl daha beklemek gerekmektedir. Bu bir süreç sorunudur. Sabırlı olmak, çok çalışmak ve beklemek gerekmektedir. Başka türlü sonuç alabilmek mümkün değildir. En büyük ödül seyircinin verdiği ödüldür. Kısa film festivallerinde yılda film gösterildiğinde Türk sinemasında bir yılda üretilen 100 filmin en az 25 i belli bir düzeye sahip olduğunda ve bu filmlerden en az 7-8 tanesi çok nitelikli filmler olduğunda Türk sineması da çağ atlamış olacaktır. Şu Türk sineması sürekli bir dergi çıkartamayacak kadar aciz bir sinemaya benzemektedir. Sinemayı seven insanların son 30 yıl İçinde birçok kez dergi çıkartmaya çalıştıkları ancak mali olanaksızlıklar nedeniyle bu işi sürdüremedikleri görülmüştür. Türk sineması daha kendi sorunlarını seyirciye, aydınlara, hükümete aktaracak biryayın organının ne kadar gerekli olduğunun bilincinde değilse söylenecek hiçbir şey yoktur. SONUÇ Eğitim ve sağlık gibi iki temel sorunun hakkından gelemeyen bir ülkede, sinemaya ait sorunların çözülmüş olmasını beklemek olsa olsa saflık olur.oysa sorunların henüz çözülmediği eğitim ve sağlık alanlarında birer bakanlık vardır. Binlerce okul binası ve hastane, binlerce öğretmen ve hekimle okullar vardır. Çok yetersiz olsa bile her yıl bu alanlara ayrılan milyarlar, hatta trilyonlar vardır. Bir başka deyişle bu sorunlarla hükümetin yeterince ilgilenmediği söylenebilir ancak hiç ilgilenmediği söylenemez. Oysa Türk sinemasıyla 40 yıldır hiç ilgilenilmemiştir. Bu sinemayla yalnızca ve yalnızca sesi kısılması gerektiği zaman llgilenilmiştir. Son video-sinema yasası bile sinemacılardan çok videocuların işine yaramaktadır. Zaten bu yasa daha çok onların baskısıyla çıkmıştır yoksa sinemacıların değil. Söylemek istediğimiz şey sinemayla eğitim ve sağlıktan çok ilgilenilmesi değil, en az onlar kadar ilgilenilmesidir. Günümüzde toplumların vitrini kitle iletişim araçlarıdır. Bir başka deyişle; televizyon, sinema, tiyatro, müzik, gazeteler, dergiler, kitaplar, vb. Türk toplumunun vitrinidirler. Bu bir dizi bölmeli camdan oluşan büyük vitrine neyi, nasıl yerleştirdlyseniz, dışarıdakiler onu öyle göreceklerdir. Bu vitrine neyi layık gördüyseniz, onu göstereceksiniz. Vitrine tek tip düşünce yerleştirdiyseniz o görülecektir. Herkese seslenmek isteyen bir vitrinin çoğulcu bir vitrin görünümü alması gerekecektir. Vitrini güzelleştiremezseniz, insancıllaştıramazsanız, çekici, kandırıcı bir biçime büründüremezsenlz vitrininiz ciddiye alınmaz. Bu vitrinle kimse doğru dürüst ilgllenemez. Vitrinle ilgilenllmediğinde, vitrini düzenleyenler, vitrinin arkasındakilerle hiç ilgilenilmez. 40 yıldır İhmal edilen sinema adlı cam bölmenin daha çağdaş bir görünüm alması dileğiyle. Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi *

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Seyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok.

Seyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok. eyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok. 14 Ekim 2004 de yönetmen eyfi Teoman ile Yamaç Okur un moderatörlüğünde bir söyleşi gerçekleştirildi. Teoman ın ilk

Detaylı

T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI

T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI Dünya Sinema Endüstrisi Global Gişe Gelirleri (2017) Global Seyirci Sayısı (2017) 40,2 Milyar Dolar 8,3 Milyar Sıra Ülke / Pazar 2016 2017 1 ABD & Kanada 11,1 11,4 2 Çin 6,81

Detaylı

Technology. and. Machine

Technology. and. Machine Technology and Machine Cezayir Teknoloji İthal Etmek İSTİYOR Kuzey Afrika nın en geniş yüzölçümüne, 35 milyona yakın nüfusa ve büyük petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip olan Cezayir, ekonomik veriler

Detaylı

Neden Daha Fazla Satın Alalım?

Neden Daha Fazla Satın Alalım? Neden Daha Fazla Satın Alalım? Ana Tema Önerilen Süre Kazanımlar Öğrenciye Kazandırılacak Beceriler Yöntem ve Teknikler Araç ve Gereçler Giderek artan bilinçsiz tüketim ve üretim çevreyi olumsuz etkiliyor.

Detaylı

1.Aşama (Cüzdanını doldurmaya başla) Para kazanmanın birçok yolu var. Bu yolların hepsi birer altın kaynağıdır ve işçiler bu kaynaktan

1.Aşama (Cüzdanını doldurmaya başla) Para kazanmanın birçok yolu var. Bu yolların hepsi birer altın kaynağıdır ve işçiler bu kaynaktan Nasıl daha çok para kazanabiliriz? Nasıl para sorunlarımızı çözeriz. Bunun herkes için yöntemi farklıdır. Gelin George S.Clason Babil in en zengin adamı adlı kitabında para kazanmak için önerdiği yedi

Detaylı

Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi.

Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi. Uluslararası İzmir Film Festivalinin Tarihçesi Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi. İzmir Film Festivali, 11

Detaylı

Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Sinema Bilim Dalı Doktora Programı:

Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Sinema Bilim Dalı Doktora Programı: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Programı: Sinema alanında bilgi sahibi, yüksek lisansını tamamlamış araştırmacıların sinema bilimine katkı sağlayacak, sinemayı sanatsal, estetik

Detaylı

DON GİOVANNİ. uygun ve çok uzun uçuş saatleri gerektirmeyen bazı Avrupa şehirlerine göz gezdirirken

DON GİOVANNİ. uygun ve çok uzun uçuş saatleri gerektirmeyen bazı Avrupa şehirlerine göz gezdirirken TURK 101-57 2014-2015 Güz Dönemi İlk Ödev-Son Metin Opera 08.10.2014 Beril Babacan 20901276 DON GİOVANNİ Geçtiğimiz kış bir arkadaşımla ara tatilde yurtdışına çıkmak istiyorduk. Bütçemize de uygun ve çok

Detaylı

BATI AFRİKA ÜLKELERİ RAPORU

BATI AFRİKA ÜLKELERİ RAPORU BATI AFRİKA ÜLKELERİ RAPORU ( Sektörü Açısından) ULUDAĞ İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ ARGE ŞUBESİ NİSAN, 2018 GSYİH- Milyar USD Nüfus -Milyon Araç Parkı-adet Pazar İthalat-milyon USD* -milyon

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM ORTAKLIĞI SİSTEMİ

GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM ORTAKLIĞI SİSTEMİ GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM ORTAKLIĞI SİSTEMİ Genellikle profesyoneller tarafından oluşturulan Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı sistemi genç, dinamik, hızlı büyüme ve yüksek karlılık potansiyeli olan

Detaylı

Pepee den Önce Pepee den Sonra P.Ö- P.S

Pepee den Önce Pepee den Sonra P.Ö- P.S Pepee den Önce Pepee den Sonra P.Ö- P.S KİM BU PEPEE? YIL 2007, Bir düşümüz var: Türk çizgi filmi yapmak Bu da düşümüzün rakamsal temeli: Türkiye de milyonlarca çocuk var. Binlerce yıllık anlatı kültürü

Detaylı

Bilgisayarın Yararları ve Zararları

Bilgisayarın Yararları ve Zararları BİLGİSAYAR NEDİR? Bilgisayarın Yararları ve Zararları ŞEYDA BETÜL KÖSE UFUK TAŞDURMAZLI 1 www.bilgisayarnedir.net 2 Bilgisayarın Yararları ve Zararları Bilgisayarın Yararları ve Zararları Nelerdir? 2006

Detaylı

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! TEMMUZ 2016 İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! Taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro! Kıdem tazminatıma dokunma! Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ne hayır! TAŞERON İŞÇİLERE KAYITSIZ ŞARTSIZ KADRO! AKP hükümeti

Detaylı

2014 BOX OFFICE RAPORU

2014 BOX OFFICE RAPORU 2014 BOX OFFICE RAPORU Sayfa 1 İÇİNDEKİLER 2014 SEYİRCİ VE HASILAT RAKAMLARI... 3 TÜRKİYE SİNEMA VE SALON SAYILARI... 4 DİJİTAL SİNEMA ve FİLM SAYISI... 5 2014 YILINDA EN ÇOK SEYİRCİLİ İLK 30 FİLM... 6

Detaylı

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ KENTSEL DÖNÜŞÜM Öğrencinin adı- soyadı: ERDEM EGE MARAŞLI Proje Danışmanı: MÜGE SİREK Bahçeşehir - İSTANBUL Kentsel Dönüşüm Son günlerde haberlerde gazetelerde çok fazla rastladığımız

Detaylı

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl Platon'un Devleti-2 Platon, adil devlet düzenine ve politikaya dair görüşlerine Devlet adlı eserinde yer vermiştir 01.08.2016 / 15:01 Devlet te yer alan tartışmalar sürerken, Sokrates varoluştan varolmayışa

Detaylı

Festivalin Tarihçesi

Festivalin Tarihçesi Festivalin Tarihçesi Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi. İzmir Film Festivali, 11 yıl boyunca dünyadan ve

Detaylı

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri. - 12.Ocak 2015 Adana Hilton Otel

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri. - 12.Ocak 2015 Adana Hilton Otel BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ - Basın Toplantısı Haber Küpürleri - 12.Ocak 2015 Adana Hilton Otel 13.01.2015 Salı Adana İşi nde acayip soygun Bir Acayip Soygun Adana İşi adlı uzun metraj filmin çekimleri

Detaylı

KİŞİSEL "GÜÇ KİTABINIZ" Güçlenin!

KİŞİSEL GÜÇ KİTABINIZ Güçlenin! KİŞİSEL "GÜÇ KİTABINIZ" Güçlenin! Hangi alanlarda başarılıyım? Ne yapacağım? Okul hayatınız bittiğinde, önünüze gerçekleştirebileceğiniz çok sayıda fırsat çıkar. Kendi iş yerlerini açan insanların ne tür

Detaylı

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti Leyla Tavflano lu Çok sıklıkla Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan a gittiğim için olsa gerek beni bu oturuma konuşmacı koydular. Oraların koşullarını

Detaylı

Reel Sektör Risk Yönetimi

Reel Sektör Risk Yönetimi Temel Analiz 2009 Aralık ayında vadeli piyasalarda 1230.0 dolar/ons seviyesine kadar yükselen altın fiyatları sonrasında yaklaşık % 15 düşüş ile Şubat ayı başında 1045.0 dolar/ons seviyesine geriledi.

Detaylı

Türkiye birden fazla yerli araç üretecek kabiliyette

Türkiye birden fazla yerli araç üretecek kabiliyette Türkiye birden fazla yerli araç üretecek kabiliyette Ocak 18, 2012-12:42:00 Otomobil sektörünün Türkiye'deki durumuyla ilgili önceden çok kapsamlı açıklamalar yaptıklarını ve bu dönemde hükümet programında

Detaylı

Bu Hafta Piyasalarda

Bu Hafta Piyasalarda 06 Nisan 2015 Bu Hafta Piyasalarda Geçtiğimiz hafta yurtiçinde beklenen 2014 büyüme rakamı %2,9 dördüncü çeyrek için ise %2,6 olarak açıklandı. Piyasa beklentisinin üzerinde gelen rakamlar Türkiye gibi

Detaylı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI 7 Ocak 2015 İstanbul, Sabancı Center Sayın Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Detaylı

Fon Bülteni Ocak Önce Sen

Fon Bülteni Ocak Önce Sen Fon Bülteni Ocak 217 Önce Sen Fon Bülteni Ocak 217 NN Hayat ve Emeklilik Fonları Sektör Karşılaştırmaları Yüksek Getiri! Son 1 Yıl - 31/12/215-31/12/216 % 3 25 2 15 1 5 9,2 8,28 17,74 11,43 9,94 11,43

Detaylı

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda! SUNUMUMUZA HOŞGELDİNİZ Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda! Haber ve bilgi verme amacı başta olmak

Detaylı

PİYASAYA BAKIŞ 24 Temmuz 2013

PİYASAYA BAKIŞ 24 Temmuz 2013 PİYASAYA BAKIŞ 24 Temmuz 2013 RİSKİN İŞTAHI KAÇARSA Bernanke nin Mayıs ayı içerisinde yaptığı açıklama ile başlayan riskten kaçınma eğilimi 19 20 Haziran FED toplantısı ile doruğa ulaştı. FED in 85 milyar

Detaylı

TÜRKİYE ENERJİ STRATEJİLERİ & POLİTİKALARI ARAŞTIRMA MERKEZİ İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNE YÖNELİK ENERJİ VE TASARRUF KONULU EĞİTİM PROGRAMI

TÜRKİYE ENERJİ STRATEJİLERİ & POLİTİKALARI ARAŞTIRMA MERKEZİ İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNE YÖNELİK ENERJİ VE TASARRUF KONULU EĞİTİM PROGRAMI TÜRKİYE ENERJİ STRATEJİLERİ & POLİTİKALARI ARAŞTIRMA MERKEZİ İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNE YÖNELİK ENERJİ VE TASARRUF KONULU EĞİTİM PROGRAMI Adres: GMK Bulvarı 36/11 Kızılay Çankaya/Ankara TÜRKİYE Tel: +90

Detaylı

HP, Y Kuşağına Ulaşmak için İlgi Çekici YouTube Reklamları Kullanıyor

HP, Y Kuşağına Ulaşmak için İlgi Çekici YouTube Reklamları Kullanıyor HP, Y Kuşağına Ulaşmak için İlgi Çekici YouTube Reklamları Kullanıyor Yayınlanan Mayıs ayı 2016 Konular Video Reklâm HP artık dijital video ile tek bir platform üzerinden tüm Y kuşağı kitlesine ulaşabiliyor.

Detaylı

DOLAR YÜZDE 30 İÇ PİYASA YÜZDE 100 ARTTI

DOLAR YÜZDE 30 İÇ PİYASA YÜZDE 100 ARTTI DOLAR YÜZDE 30 İÇ PİYASA YÜZDE 100 ARTTI Dünyada ve Türkiye de kur manipülasyonuyla sarsılan ekonomik dengeler sanayici, yatırımcı ve girişimcilerin gözünü yurt içi piyasalara çevirmesine vesile oldu.

Detaylı

Şirketin kuruluşundan bugüne kadar geçirdiği evreler ve yurtdışı ve yurtiçinde gerçekleştirilen yatırımlar

Şirketin kuruluşundan bugüne kadar geçirdiği evreler ve yurtdışı ve yurtiçinde gerçekleştirilen yatırımlar Esen Bulca, Trakya Cam Pazarlama Müdürü Şirketin kuruluşundan bugüne kadar geçirdiği evreler ve yurtdışı ve yurtiçinde gerçekleştirilen yatırımlar Şişecam Grubu bünyesinde düzcam üretim ve pazarlama faaliyetleri,

Detaylı

"Kentsel Dönüşümün Anahtarı Kooperatiflerde"

Kentsel Dönüşümün Anahtarı Kooperatiflerde "Kentsel Dönüşümün Anahtarı Kooperatiflerde" 16 Ağustos 2014 Haber Linki: http://www.egemetropolgazetesi.com/haber/kentsel-donusumun-anahtari-kooperatiflerde-17554.html S.S. Batı Anadolu Konut Yapı Kooperatifleri

Detaylı

Ayakkabı Sektör Profili

Ayakkabı Sektör Profili Ayakkabı Sektör Profili Elif UĞUR Ayakkabı, çok eski çağlarda insanların zorlu coğrafya ve iklim koşullarında ayaklarını muhafaza etmek ve zarar görmelerini engellemek amacıyla kullanılırken günümüzde

Detaylı

TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU

TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU Resim 1: Bakanlığımızca Geliştirilen Yerli Hibritlerimiz (ATAK S). 1. Kanatlı sektörü ile ilgili üretim, tüketim ve istihdam Bakanlığımız, 1930 lu yıllarda

Detaylı

YARATICI ÖĞRENCİ GÜNLERİ Her Öğrenci Yaratıcıdır

YARATICI ÖĞRENCİ GÜNLERİ Her Öğrenci Yaratıcıdır YARATICI ÖĞRENCİ GÜNLERİ Her Öğrenci Yaratıcıdır Öğrencinin ilgi alanları, becerileri ve yetenekleri düşünüldüğü zaman kendi öğrenme yöntemlerine göre akademik ve/veya kültürel alanda başarılı olabilir.

Detaylı

15 Ekim 2014 Genel Merkez

15 Ekim 2014 Genel Merkez ÇİN Yatırım Fırsatları Paneli 15 Ekim 2014 Genel Merkez İş Dünyamızın Saygıdeğer Mensupları, Değerli MÜSİAD üyeleri, Değerli Basın Mensupları, Toplantımıza katılımından dolayı teşekkür ediyor, Sizleri

Detaylı

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN TEŞEKKÜR Kısa Film Senaryosu Yazan Bülent GÖZYUMAN Sahne:1 Akşam üstü/dış Issız bir sokak (4 sokak çocuğu olan Ali, Bülent, Ömer ve Muhammed kaldıkları boş inşaata doğru şakalaşarak gitmektedirler.. Aniden

Detaylı

Değerli basın emekçileri

Değerli basın emekçileri Değerli basın emekçileri Sendikamız Yapı Yol Sen Köprü ve Otoyolların özelleştirilmesi gündeme geldiği tarihten itibaren Köprü ve Otoyolların özelleştirilmesine karşı çıkmış olup birçok eylem ve etkinlik

Detaylı

Destek Personeli Eğitimleri

Destek Personeli Eğitimleri 2.Dönem eczane çalışanlarının Destek Personeli Eğitimleri 28 Aralık 2009 tarihinde başladı 9 Valimiz Sayın Zübeyir KEMELEK 15 Aralık 2009 tarihinde Yönetim Kurulumuzu ziyaret etti.. İstanbul Ecza Koop'la

Detaylı

Yunanistan Ekonomik Krizine Genel Bir Bakış

Yunanistan Ekonomik Krizine Genel Bir Bakış Yunanistan Ekonomik Krizine Genel Bir Bakış Dr. Aytekin Keleş Son yirmi yılda dünya hızla global bir ekonomik yapı haline dönüşmektedir. Her bir ülkenin ekonomisi ve ekonomik değişimleri birçok ülkeyi

Detaylı

AKARYAKITTA SERBEST FİYAT UYGULAMASI

AKARYAKITTA SERBEST FİYAT UYGULAMASI AKARYAKITTA SERBEST FİYAT UYGULAMASI 20/12/2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5015 sayılı petrol piyasası kanunu çerçevesinde petrol ürünleri fiyatlandırılmasında yılbaşından itibaren

Detaylı

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler. Alman televizyon kanalı RTL de pazartesi akşamı yayınlanan Ekstra Magazin (Extra-Das RTL-Magazin) adlı program, bir Türk ve bir Alman kadını Türkiye ye tatile gönderdi ve yaşadıklarını başından sonuna

Detaylı

d) Yarışmaya 01 Ocak 2015 tarihinden sonra yapılmış ve Eser İşletme Belgesi almış olan filmler katılabilir.

d) Yarışmaya 01 Ocak 2015 tarihinden sonra yapılmış ve Eser İşletme Belgesi almış olan filmler katılabilir. 27. ANKARA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ 28 Nisan 8 Mayıs 2016 ULUSAL UZUN FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİK 1. TARİH 27. Ankara Uluslararası Film Festivali 28 Nisan - 8 Mayıs 2016 tarihleri arasında, Dünya Kitle

Detaylı

YAPI FUARI TURKEYBUILD İSTANBUL FUARI ZİYARET ORGANİZASYONU SONUÇLARI

YAPI FUARI TURKEYBUILD İSTANBUL FUARI ZİYARET ORGANİZASYONU SONUÇLARI YAPI FUARI TURKEYBUILD İSTANBUL FUARI ZİYARET ORGANİZASYONU SONUÇLARI Övgü PINAR-Nurel KILIÇ Yapı fuarları; mal ve hizmet üreten kuruluşlar ile yine bu sektörde çalışan yöneticiler, mimarlar, mühendisler,

Detaylı

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy,

Vizyon Tarihi: 12 Temmuz 2013 Yönetmen: Shawn Levy Oyuncular: Vince Vaughn, Owen Wilson, Rose Byrne, Max Minghella, Will Ferrel Yapımcı: Shawn Levy, Billy (Vince Vaughn) ve Nick (Owen Wilson) dijital dünyaya yeni adım atan iki eski kafalı satışçıdır. Senelerdir emek verdikleri şirketin artık teknoloji karşısında ayakta duramaması nedeniyle kapatılması,

Detaylı

İŞLETMELERİN AMAÇLARI. İşletmenin Genel Amaçları Arası Denge 24.03.2014. Genel nitelikli kuruluş ve faaliyet amaçları Özel nitelikli amaçlar

İŞLETMELERİN AMAÇLARI. İşletmenin Genel Amaçları Arası Denge 24.03.2014. Genel nitelikli kuruluş ve faaliyet amaçları Özel nitelikli amaçlar İŞLETMELERİN AMAÇLARI Genel nitelikli kuruluş ve faaliyet amaçları Özel nitelikli amaçlar Yrd.Doç.Dr. Gaye Açıkdilli Yrd.Doç.Dr. Erdem Kırkbeşoğlu İşletmenin Genel Amaçları Arası Denge Kar ın İşlevleri

Detaylı

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. C i h a n D e m i r c i Damdaki Mizahçý 90 Yaþýnda Eskimeyen Bir Usta: Haldun Taner Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. 1986'da yitirdiðimiz Haldun Taner

Detaylı

TÜRKİYE DE MÜHENDİSLERİ N SORUNLARI VE MÜHENDİS

TÜRKİYE DE MÜHENDİSLERİ N SORUNLARI VE MÜHENDİS TÜRKİYE DE MÜHENDİSLERİ N SORUNLARI VE MÜHENDİS OLMAK Türkiye de Mühendis Olmanın Zorluklarını 4 Evrede İncelemek Yerinde Olacaktır. Bunları; İlköğretim ve Lise eğitimi evresi. ÖSS evresi. Lisans eğitimi

Detaylı

MEMURUN HAYATI BORÇ ÖDEMEKLE GEÇİYOR! Yazar Editör Pazartesi, 20 Ocak 2014 07:48

MEMURUN HAYATI BORÇ ÖDEMEKLE GEÇİYOR! Yazar Editör Pazartesi, 20 Ocak 2014 07:48 Pazartesi 20 Ocak 2014 07:48 Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi nin yaptığı araştırma kamu görevlilerinin meslek haya tlarını borç ödeyerek geçirdiklerini ortaya koydu Yüzde 97 si borçlu olan memurların 60

Detaylı

Olmazsa Olmaz Sosyal Güvenlik

Olmazsa Olmaz Sosyal Güvenlik Olmazsa Olmaz Sosyal Güvenlik SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI FATİH ACAR: -TEMEL PARAMETRELERE BAKTIĞIMIZ ZAMAN SOSYAL GÜVENLİK TÜRKİYE AÇISINDAN RİSK OLMAKTAN ÇIKTI -EMEKLİLERİMİZİN YÜZLERİNİN GÜLMESİ

Detaylı

-Bursa nın ciroları itibariyle büyük firmalarını belirlemek amacıyla düzenlenen bu çalışma on altıncı kez gerçekleştirilmiştir.

-Bursa nın ciroları itibariyle büyük firmalarını belirlemek amacıyla düzenlenen bu çalışma on altıncı kez gerçekleştirilmiştir. Bursa nın 250 Büyük Firması araştırması; -Bursa nın ciroları itibariyle büyük firmalarını belirlemek amacıyla düzenlenen bu çalışma on altıncı kez gerçekleştirilmiştir. -Bu çalışma Bursa il genelinde yapılmış,

Detaylı

ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİĞİ

ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİĞİ ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİĞİ AMAÇ Son yıllarda Türk sinema sektöründe görülen gurur verici gelişmeler, Türk sinemasına ve film yapımcılarına var olan ilginin artmasına neden olmuştur.

Detaylı

11- Tasarlayacağımız yer hakkında bilgilere nasıl ulaşabiliriz? Yanıt-11 Lütfen şartnameyi bir kez daha inceleyiniz.

11- Tasarlayacağımız yer hakkında bilgilere nasıl ulaşabiliriz? Yanıt-11 Lütfen şartnameyi bir kez daha inceleyiniz. Değerli Akademisyen ve Öğrenciler. Çalışmaların son teslim tarihinin 15 Haziran 2012 olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Basılı şartname sayfa 10 daki 1 Ağustos günü deyişini lütfen dikkate almayınız.

Detaylı

GÖSTERGELER YABANCI HAREKETİ:

GÖSTERGELER YABANCI HAREKETİ: Alaattin AKTAŞ ala.aktas@gmail.com PROJEKSİYON YABANCI HAREKETİ: Piyasa oyuncuları gelişmeleri yorumlarken üç göstergeye bakıyor; döviz, faiz ve borsa. Döviz geriler, faiz düşer ve borsa çıkarsa, genellikle

Detaylı

CAM SANAYİİ. Hazırlayan Birsen YILMAZ 2006. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

CAM SANAYİİ. Hazırlayan Birsen YILMAZ 2006. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi CAM SANAYİİ Hazırlayan Birsen YILMAZ 2006 T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi TÜRKİYE'DE ÜRETİM Cam sanayii, inşaat, otomotiv, meşrubat, gıda, beyaz eşya, mobilya,

Detaylı

BAŞARI ÖDÜLSÜZ KALMAZ!

BAŞARI ÖDÜLSÜZ KALMAZ! EĞİTİMİN ALTIN MARKASINDA BAŞARI ÖDÜLSÜZ KALMAZ! %100 ÖĞRENİM BURSU FIRSATI ANADOLU LİSESİ TEOG PUANINLA SÜRESİZ BURS KAZAN! GELECEĞE GÜÇLÜ BAŞLA! EN İYİSİNİ SEÇ, DOĞRU KARAR VER ŞANSA İHTİYACIN YOK EĞİTİME

Detaylı

BRIC ÜLKELERİ VE TÜRKİYE FEYZULLAH ALTAY

BRIC ÜLKELERİ VE TÜRKİYE FEYZULLAH ALTAY BRIC (Brasil, Russia, India, China) ve TÜRKİYE (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) 2010-2012 döneminde, BRIC ülkeleri içinde en yüksek kişi başına gelir düzeyi Rusya'da. Türkiye'ninki Rusya dışında kalanlardan

Detaylı

HALKLA İLİŞKİLER. HALKLA İLİŞKİLER ve SPONSORLUK. Yrd.Doç.Dr. Özgür GÜLDÜ

HALKLA İLİŞKİLER. HALKLA İLİŞKİLER ve SPONSORLUK. Yrd.Doç.Dr. Özgür GÜLDÜ HALKLA İLİŞKİLER HALKLA İLİŞKİLER ve SPONSORLUK Günümüzün bilgi ve iletişim çağında, ulusal ve uluslar arası rekabet ortamında rakipler arasında ön plana çıkmak, farkındalık yaratmak, hedef kitlelerle

Detaylı

CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı

CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı 15 yılda milyonlarca yurttaşın alın teri bir avuç yandaşa gitti, ekonomi darboğaza girdi. Yoksulluğu, yolsuzluğu yasakları bitireceğiz

Detaylı

ZAMAN YÖNETİMİ. Gürcan Banger

ZAMAN YÖNETİMİ. Gürcan Banger ZAMAN YÖNETİMİ Gürcan Banger Zamanım m yok!... Herkes, zamanının yetersizliğinden şikâyet ediyor. Bu şikâyete hak vermek mümkün mü? Muhtemelen hayır!... Çünkü zaman sabit. Hepimizin sahip olduğu zaman

Detaylı

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri Eflref Ar kan Bildiğiniz gibi Almanya aile birleşiminin gerçekleşmesi konusunda göç yasasında bazı değişiklikler yapmıştır. Bu değişiklikleri eleştirenler ve olumlu görenler bulunmaktadır. Ben göç yasasının

Detaylı

5 milyon kişi online ticarete 31 milyar lira harcıyor

5 milyon kişi online ticarete 31 milyar lira harcıyor Tarih: 06.10.2013 Sayı: 2013/16 Türkiye de e-ticaret Raporu na göre online alışveriş beş yılda 3 e katlandı 5 milyon kişi online ticarete 31 milyar lira harcıyor İSMMMO nun Türkiye de e-ticaret adlı raporuna

Detaylı

1. Aşama: Terminoloji değişimi

1. Aşama: Terminoloji değişimi 1. Aşama: Terminoloji değişimi Perakende satış yok tüketici / alışverişçi talebi (alımı) var Dağıtım sistemi tuzaklarla doludur İş başarısının ölçümü nihai taleptir Her şey talebi anlamakla başlar 2 Dağıtım

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

ezilen vatandaşın hesabının peşindeyiz.

ezilen vatandaşın hesabının peşindeyiz. YILIN FATURASI Sömüren yandaşın değil ezilen vatandaşın hesabının peşindeyiz. 9 yıllık kabusun sorumlusu AKP, yandaşlarının ne kadar semirdiğini gösteren ilanlar yayınlıyor. Yani kardeşlerimizin işsiz

Detaylı

TURİZM PAZARLAMASI. Turizm Pazarlamasında Tutundurma SATIŞ TUTUNDURMA 17.11.2015. Şevki Ulama

TURİZM PAZARLAMASI. Turizm Pazarlamasında Tutundurma SATIŞ TUTUNDURMA 17.11.2015. Şevki Ulama TURİZM PAZARLAMASI Turizm Pazarlamasında Tutundurma SATIŞ TUTUNDURMA Satış tutundurma, diğer tutundurma etkinliklerini desteklemek üzere veya onların ikamesi olarak kullanılabilen, kısa süreli, hemen sonuç

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz İstanbul YDK: 1 Mayıs itibariyle başlamış olan Eme(K)adın kampanyamız kapsamında güvencesiz, görünmeyen ve yok sayılan kadın emeği üzerine araştırmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu kez bu konuda sendikal

Detaylı

BİRLEŞİK METAL-İŞ B İ RLEŞİK METAL İŞÇİLERİ SENDİKASI UNITED METALWORKERS UNION

BİRLEŞİK METAL-İŞ B İ RLEŞİK METAL İŞÇİLERİ SENDİKASI UNITED METALWORKERS UNION BİRLEŞİK METAL-İŞ B İ RLEŞİK METAL İŞÇİLERİ SENDİKASI UNITED METALWORKERS UNION ARAŞTIRMA DİZİSİ 2004/1 TÜRKİYE GENELİ VE İSTANBUL İÇİN 4 KİŞİLİK AİLENİN ASGARİ GEÇİM HARCAMASI Sendikamız 4 kişilik bir

Detaylı

Vural ÇAVUŞOĞLU YÖNETMEN VURAL ÇAVUŞOĞLU

Vural ÇAVUŞOĞLU YÖNETMEN VURAL ÇAVUŞOĞLU Vural ÇAVUŞOĞLU YÖNETMEN VURAL ÇAVUŞOĞLU İstanbul doğumlu. 1977 yılından başlayarak sinema ve kısa film ile yoğun olarak ilgilendi. 1981 yılında Uluslararası İlişkiler bölümünden lisans diploması ile mezun

Detaylı

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir. Haziran 25 Medya ve Güven 2013 Tüm hakları gizlidir. Gündem 1. Yöntem Bu araştırma Xsights Araştırma ve Danışmanlık, bu konu hakkında online araştırma yöntemiyle, toplamda 741 kişi ile bir araştırma gerçekleştirmiştir.

Detaylı

ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİĞİ

ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİĞİ ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİĞİ AMAÇ Son yıllarda Türk sinema sektöründe görülen gurur verici gelişmeler, Türk sinemasına ve film yapımcılarına var olan ilginin artmasına neden olmuştur.

Detaylı

İnternetin Gerçekleştirdiği Dönüşümün Sonucunda Şeffaflık ve Bilgi Kirliliği Arasında: Yurttaş Gazeteciliği

İnternetin Gerçekleştirdiği Dönüşümün Sonucunda Şeffaflık ve Bilgi Kirliliği Arasında: Yurttaş Gazeteciliği İnternetin Gerçekleştirdiği Dönüşümün Sonucunda Şeffaflık ve Bilgi Kirliliği Arasında: Yurttaş Gazeteciliği Özet: F. Çağdaş İslim* Cansu İslim * İnternet yaşadığımız çağın şüphesiz en temel gerçeklerinden

Detaylı

E-Ticaret Kiti Satış Ortaklığı Tavsiyeleri

E-Ticaret Kiti Satış Ortaklığı Tavsiyeleri E-Ticaret Kiti Satış Ortaklığı Tavsiyeleri Ürün Sitesi www.eticaretkiti.com Ürün Fiyatları 1797 TL - 2397 TL - 3497 TL Satış Başına Kazanç %20 Satış Oranı Satış Ortaklığı Başvuru Satış Artıran Etkenler

Detaylı

1- TÜSİAD Gıda, Tarım ve Hayvancılık konusunu ele aldı - TÜSİAD 27.11.2014

1- TÜSİAD Gıda, Tarım ve Hayvancılık konusunu ele aldı - TÜSİAD 27.11.2014 1- TÜSİAD Gıda, Tarım ve Hayvancılık konusunu ele aldı - TÜSİAD 27.11.2014 TÜSİAD, Türk tarım sektörünün tüm unsurlarını bütüncül bir bakış açısıyla ele almak amacıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Rekabet

Detaylı

13 Eylül Trump Vergi Reformunda Israrcı. 13 Eylül 2017

13 Eylül Trump Vergi Reformunda Israrcı. 13 Eylül 2017 9 13 Eylül 2017 Trump Vergi Reformunda Israrcı Yurtdışına baktığımızda, dün açıklamalarda bulunan Avrupa Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Constancio, henüz 2% lik enflasyon hedefine ulaşılamasa da mevcut

Detaylı

SİNEMA YÖNETMENİ TANIM

SİNEMA YÖNETMENİ TANIM TANIM Sinema için oyunlaştırılmış öykü ve romanların (senaryoların) oyuncular tarafından canlandırılması ve oyunun filme alınmasını sağlayan kişidir. A- GÖREVLER - Yazılı metni (senaryoyu) görsel olarak

Detaylı

-Bursa nın ciroları itibariyle büyük firmalarını belirlemek amacıyla düzenlenen bu çalışma dokuzuncu kez gerçekleştirilmiştir.

-Bursa nın ciroları itibariyle büyük firmalarını belirlemek amacıyla düzenlenen bu çalışma dokuzuncu kez gerçekleştirilmiştir. Bursa nın 25 Büyük Firması araştırması; -Bursa nın ciroları itibariyle büyük firmalarını belirlemek amacıyla düzenlenen bu çalışma dokuzuncu kez gerçekleştirilmiştir. -Bu çalışma Bursa il genelinde yapılmış,

Detaylı

Brighton Ekolü. Film d'art (yapımevi)

Brighton Ekolü. Film d'art (yapımevi) Brighton Ekolü İngiliz fotoğrafçı topluluğudur. Superpoze, yakın çekim, kamera hareketleri görülür. Konulu filmler yapmadılar. Görsel efektlere ve hilelere yer verdiler. Film d'art (yapımevi) Ünlü klasik

Detaylı

Varant nedir? Varantların dayanak varlığı ne olacak? İlk uygulamada borsa endeksleri ve dolar/tl olacak.

Varant nedir? Varantların dayanak varlığı ne olacak? İlk uygulamada borsa endeksleri ve dolar/tl olacak. TÜRK yatırımcısı yeni bir ürünle tanışıyor: Varant. Ay sonunda 15 varantla başlaması beklenen işlemler yatırımcılara kaldıraç oranları nedeniyle yüksek getiri fırsatı sunuyor. UniCredit Menkul Değerler

Detaylı

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni GSO-TOBB-TEPAV Girişimcilik Merkezinin Açılışı Kredi Garanti Fonu Gaziantep Şubesi nin Açılışı Proje Değerlendirme ve Eğitim Merkezi nin Açılışı Dünya Bankası Gaziantep Bilgi Merkezi Açılışı 23 Temmuz

Detaylı

TNC EĞİTİM VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ. FAALİYET RAPORU 2012 Dr. Halil YOLCU, SMMM, CRMA

TNC EĞİTİM VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ. FAALİYET RAPORU 2012 Dr. Halil YOLCU, SMMM, CRMA TNC EĞİTİM VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ FAALİYET RAPORU 2012 Dr. Halil YOLCU, SMMM, CRMA İ Çİ NDEKİ LER 1-) Genel Bilgiler,... 3 A-) Raporun ilgili olduğu hesap dönemi... 3 B- ) Şirketin:... 3 C- ) Şirketin

Detaylı

Bu ödül veda için olmasın

Bu ödül veda için olmasın On5yirmi5.com Bu ödül veda için olmasın Andrzej Wajda "Umarım bunu bir vedalaşma olarak görmüyorlardır. Sen artık yapacağını yaptın, al sana ömür boyu başarı ödülü demiyorlardır... Çünkü daha yapacaklarım

Detaylı

TUVAL GARDEN, bir TPD GRUP Projesidir.

TUVAL GARDEN, bir TPD GRUP Projesidir. TUVAL GARDEN, bir TPD GRUP Projesidir. TPD GRUP Köklerine bağlı, geleneksel değerlerini çağımız gerekleriyle harmanlamış, her geçen gün daha da profesyonelleşen, yaptığı işi en iyi şekilde bitirmeye çabalayan,

Detaylı

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

3. Yazma Becerileri Sempozyumu Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi MEDYA OKURYAZARLIĞINI EĞİTİMDE UYGULAMAK Terakki Vakfı Okulları 19.12.2015 MEDYALANMIŞ DÜNYA MEDYA ÇALIŞANLARI YURTTAŞ: kişi/ meslek/

Detaylı

DIŞ TİCARET AÇIĞI VE TURİZM

DIŞ TİCARET AÇIĞI VE TURİZM DIŞ TİCARET AÇIĞI VE TURİZM Nesrin Yardımcı SARIÇAY Dış ticaret açığı ve turizm kavramları günlük literatürde en fazla duyduğumuz kavramlardan ikisi. Uzun yıllardan bu yana dış ticarette iki yakamız bir

Detaylı

ULUSLARARASI PAZARLAMADA DAĞITIM VE LOJİSTİK

ULUSLARARASI PAZARLAMADA DAĞITIM VE LOJİSTİK ULUSLARARASI PAZARLAMADA DAĞITIM VE LOJİSTİK Uluslararası Pazarlamada dağıtım alt karması birbiriyle ilişkili iki kısımda ele alınır 1- Dağıtım kanalları seçimi 2- Fiziksel dağıtım (lojistik) ULUSLARARASI

Detaylı

DP Model Kurma (Derste Çözülecek Örnekler)

DP Model Kurma (Derste Çözülecek Örnekler) 1*. Bir tekstil firması 3 ebatta (S-M-L) gömlek üretmektedir. Her bir gömleğin üretim maliyeti sırasıyla 3 pb., 4 pb. ve 6 pb. dir. Firmanın Türkiye çapındaki bayileri; haftada en az 2000 adet S, 3000

Detaylı

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ Hazırlayan: Sıla Özsümer AB ve Uluslararası Organizasyonlar Şefliği Uzman Yardımcısı IMF Küresel Ekonomik Görünümü IMF düzenli olarak hazırladığı Küresel Ekonomi Görünümü

Detaylı

Çin de Yabancı Sermayeli Ticari İşletmelerin Kuruluş Prosedürü. Neden YSTİ?

Çin de Yabancı Sermayeli Ticari İşletmelerin Kuruluş Prosedürü. Neden YSTİ? Çin de Yabancı Sermayeli Ticari İşletmelerin Kuruluş Prosedürü Neden YSTİ? Çin de yatırım yapan yabancı ticari şirketlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bunun en büyük nedeni hızla büyüyen Çin iç tüketim

Detaylı

1.Kameranın Toplumsal Tarihi. 2.Film ve Video Kameraları. 3.Video Sinyalinin Yapılandırılması. 4.Objektif. 5.Kamera Kulanım Özellikleri. 6.

1.Kameranın Toplumsal Tarihi. 2.Film ve Video Kameraları. 3.Video Sinyalinin Yapılandırılması. 4.Objektif. 5.Kamera Kulanım Özellikleri. 6. 1.Kameranın Toplumsal Tarihi 2.Film ve Video Kameraları 3.Video Sinyalinin Yapılandırılması 4.Objektif 5.Kamera Kulanım Özellikleri 6.Aydınlatma 1 7.Ses 8.Kurgu 0888 228 22 22 WWW.22KASİMYAYİNLARİ.COM

Detaylı

İŞLETMENİN KURULUŞ ÇALIŞMALARI. Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT

İŞLETMENİN KURULUŞ ÇALIŞMALARI. Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT İŞLETMENİN KURULUŞ ÇALIŞMALARI Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT İŞLETMENİN KURULUŞ ÇALIŞMALARI Bu Dersimizde; Kuruluşla İlgili Bazı Temel Kavramlar Genel Olarak İşletmenin Kuruluş Aşamaları Fizibilite Çalışmalarının

Detaylı

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015 INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015 Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer AB ve Uluslararası Organizasyonlar Şefliği Uzman Yardımcısı IMF Küresel Ekonomik

Detaylı

MANİSA TİCARET BORSASI

MANİSA TİCARET BORSASI MANİSA TİCARET BORSASI KANATLI SEKTÖR RAPORU 2015 EĞİTİM ARAŞTIRMA BİRİMİ TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nca Geliştirilen Yerli Hibritler (ATAK

Detaylı

Buruşuk Ömer Destanı. www.tersisler.org 0212 881 11 58 0212 883 16 86

Buruşuk Ömer Destanı. www.tersisler.org 0212 881 11 58 0212 883 16 86 Buruşuk Ömer Destanı 1900 yılları Türkiye sinden günümüze 100 yıllık süreci konu almaktadır. İstanbul da konakta yaşayan aile ilişkileri örgüsü; arka planında Türkiye de ve dünyada yaşanan toplumsal değişim

Detaylı

İşletmecilik ve Ekonomi İşletmecilik ve Hukuk İşletmecilik ve Matematik / İstatistik İşletmecilik ve Davranış Bilimleri

İşletmecilik ve Ekonomi İşletmecilik ve Hukuk İşletmecilik ve Matematik / İstatistik İşletmecilik ve Davranış Bilimleri İşletmeciliğin Diğer Bilim Dallarıyla İlişkisi İşletmecilik ve Ekonomi İşletmecilik ve Hukuk İşletmecilik ve Matematik / İstatistik İşletmecilik ve Davranış Bilimleri İşletme Çevresi Çevre; genel anlamıyla

Detaylı

İRLANDA BİYOTEKNOLOJİ İNOVASYON SİSTEMİ: Öne Çıkan Konular. Atilla Hakan ÖZDEMİR

İRLANDA BİYOTEKNOLOJİ İNOVASYON SİSTEMİ: Öne Çıkan Konular. Atilla Hakan ÖZDEMİR İRLANDA BİYOTEKNOLOJİ İNOVASYON SİSTEMİ: Öne Çıkan Konular Atilla Hakan ÖZDEMİR PhD, MBA, PMP Biyoteknoloji Sektörel İnovasyon Sistemi Semineri 3 Nisan 2013, Ankara İrlanda Göstergeler 2005 2012 Nüfus

Detaylı