HĠPERBĠLĠRUBĠNEMĠLĠ YENĠDOĞANLARDA SERUM TAU VE S100B PROTEĠN DÜZEYLERĠNĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "HĠPERBĠLĠRUBĠNEMĠLĠ YENĠDOĞANLARDA SERUM TAU VE S100B PROTEĠN DÜZEYLERĠNĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ"

Transkript

1 T.C. TRAKYA ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABĠLĠM DALI Tez Yöneticisi Doç. Dr. Rıdvan DURAN HĠPERBĠLĠRUBĠNEMĠLĠ YENĠDOĞANLARDA SERUM TAU VE S100B PROTEĠN DÜZEYLERĠNĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ (Uzmanlık Tezi) Dr. Süheyla YELDAN VATANSEVER EDĠRNE

2 TEġEKKÜR Uzmanlık eğitimim süresince mesleki bilgi ve deneyimi kazanmamda emeği geçen, baģta Anabilim Dalı BaĢkanımız Prof. Dr. Betül ACUNAġ olmak üzere, tez danıģmanım Doç. Dr. Rıdvan DURAN a, hocalarım Prof. Dr. Serap KARASALĠHOĞLU, Prof. Dr.Mehtap YAZICIOĞLU, Prof. Dr. Betül ORHANER, Prof. Dr. Filiz TÜTÜNCÜLER, Prof. Dr. Ülfet VATANSEVER ÖZBEK, Doç. Dr. CoĢkun ÇELTĠK, Doç. Dr. NeĢe ÖZKAYIN, Yrd. Doç. Dr. Yasemin KARAL ve Yrd. Doç. Dr. Nükhet ALADAĞ ÇĠFTDEMĠR, Ġç Hastalıkları AD Hematoloji BD BaĢkanı Prof. Dr. Muzaffer DEMĠR ile Biyoistatistik AD BaĢkanı Doç. Dr. Necdet SÜT e ve çalıģma arkadaģlarıma teģekkür ederim. 2

3 ĠÇĠNDEKĠLER GĠRĠġ VE AMAÇ... 1 GENEL BĠLGĠLER... 3 BĠLĠRUBĠN METABOLĠZMASI... 3 YENĠDOĞAN SARILIĞININ EPĠDEMĠYOLOJĠSĠ... 9 FĠZYOLOJĠK YENĠDOĞAN SARILIĞI PATOLOJĠK YENĠDOĞAN SARILIĞI VE SEBEPLERĠ SARILIKTA TANISAL YAKLAġIM SARILIKTA TEDAVĠ BĠLĠRUBĠN ENSEFALOPATĠSĠ VE NÖROTOKSĠSĠTE TAU VE S100B PROTEĠN GEREÇ VE YÖNTEMLER BULGULAR TARTIġMA SONUÇLAR ÖZET SUMMARY KAYNAKLAR EKLER 3

4 KISALTMALAR BIND BOS G6PD HĠE OAE S-100B TSB UDPGT : Bilirubin Induced Neurologic Dysfunction (Bilirubinin Tetiklediği Nörolojik Disfonksiyon) : Beyin Omurilik Sıvısı : Glukoz-6-fosfat dehigrogenaz : Hipoksik Ġskemik Ensefalopati : Otoakustik Emisyon : Serum 100 beta protein :Total serum bilirubin : Üridin difosfat glukuronil transferaz 4

5 GĠRĠġ VE AMAÇ Zamanında doğan yenidoğan bebeklerin yaklaģık %60-70 i, preterm yenidoğanların ise hemen hemen tamamı yaģamın ilk günlerinde hiperbilirubinemi sorunu ile karģı karģıya kalırlar. Bilirubin üretiminin, bilirubin atılımından fazla olduğu durumlarda bilirubinin dolaģımdaki miktarı artarak sarılığa sebep olur. Ciddi indirekt hiperbilirubinemi, nörotoksik etkileri olabileceği için hafif düzeyde ve patolojik olmayan hiperbilirubinemilerden ayırt edilmelidir (1). Hiperbilirubinemi yenidoğanlarda en sık karģılaģılan problemlerden biridir ve bilirubinle indüklenmiģ beyin hasarı yenidoğan bakımındaki geliģmelere rağmen önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Bilirubinle indüklenmiģ beyin hasarı ve bilirubinin merkezi sinir sistemine etkilerinin anlaģılmasındaki son geliģmeler ve yenidoğan bebeklerde globus pallidus ve subtalamustaki bilateral lezyonları ortaya çıkartmak için yeni klinik ve görüntüleme araçlarının kullanılması (manyetik rezonans görüntüleme gibi) ve anormal iģitsel uyarılmıģ beyin sapı cevapları nörolojik disfonksiyonun ve bilirubin hasarının geliģmiģ taraması ve önlenmesinde yol gösterebilir. Ancak tüm bu klinik, laboratuar ve görüntüleme testleri, bilirubin ensefalopatisinin kesin ve erken tanısı için yeterli ve pratik değildir. Bununla birlikte sağlıklı term bebeklerde bilirubin ensefalopatisi ile iliģkili kesin total serum bilirubin (TSB) konsantrasyonu da öngörülememektedir (2). Son yıllarda özellikle hipoksik beyin hasarında nöron spesifik enolaz, kreatin kinaz, myelin bazik protein, Tau protein ve serum 100 beta protein (S-100B) gibi serum belirteçlerinin tanısal ve prognostik kullanımı yoğun biçimde araģtırma konusu olmuģtur. Protein S-100B çeģitli hücre tiplerinde sitozolün ana kısmını oluģturan, dimerik yapıda, 1

6 kalsiyum bağlayan asidik bir proteindir. Protein S-100B kalp kası, çizgili kaslar, böbrekler, yağ dokusu ve timus dokusunda bulunan bir proteindir (3,4). Son zamanlarda hipoksik beyin hasarının göstergesi olarak araģtırılan Tau proteini ise bir mikrotübül yapısına sahiptir ve santral sinir sistemi nöronlarının aksonlarında yer alan bir maddedir. Tau proteini burada aksonal mikrotübüllere bağlanarak aksonal mikrotübül demetlerini oluģturmaktadır. Bu demetler sinir terminali ve nöronal hücre gövdesi arasındaki aksoplazmik akım proteinlerinin kritik elemanları halini alırlar. Tau protein mikrotübülleri stabilize eder, hücre içi vezikül transportunu düzenler ve nöronal formasyondaki aktinlerle hücre iskeleti arasında bağlantı kurar (5,6). Hipoksik ya da travmatik aksonal hasar Tau proteininin santral sinir sistemi nöronları tarafından hücre dıģına salınmasına neden olur. Bu yüzden intrakraniyal hasarın belirteçlerinden biri olduğu düģünülmektedir (7). Hiperbilirubinemili hastalarda nörolojik disfonksiyonun görtergesi olarak serum Tau protein ve protein S-100B ile ilgili ise literatürde sadece bir çalıģma bulunmaktadır (8). Bu çalıģmanın amacı, hiperbilirubinemili yenidoğanlarda nörolojik disfonksiyonun göstergesi olarak serum Tau protein ve S-100B protein düzeylerinin değerlendirilmesidir. 2

7 GENEL BĠLGĠLER Sarılık, kanda total serum bilirubin miktarının artması ve bilirubinin dokularda birikmesi sonucu, deri ve mukoza renginin sarıya boyanmasıdır. EriĢkinlerde serum TSB nin 2 mg/dl den fazla olması durumunda, yenidoğanda ise damarsal dağılımın özelliği nedeniyle 5-7 mg/dl üzerindeki serum TSB değerlerinde sarılık görünür hale gelir (9,10). Yenidoğan sarılığı yaģamın ilk haftasında miadında doğan bebeklerin yaklaģık %60 ında, preterm doğanların %80 inde gözlenmektedir. Genellikle geçici bir durum olmakla birlikte yenidoğan sarılığı doğum sonrası ilk hafta içinde hastaneye yatıģların en sık nedenidir. Sarılıkların büyük bir kısmı iyi seyirli olup sekelsiz iyileģir. Ancak yüksek indirekt bilirubin seviyesi nörotoksik etkisiyle yenidoğanda kalıcı hasarlara neden olmaktadır. Bu nedenle hiperbilirubineminin önlenmesi, erken teģhisi ve tedavisi konusunda araģtırmalar yapılmaktadır (11,12). BĠLĠRUBĠN METABOLĠZMASI Sarılık Hipokrat tan beri fark edilen bir bulgu olup, bilirubin metabolizması konusundaki bilgiler ve bilirubinin yenidoğan sarılıkları ile iliģkisi, 1916 da bilirubinin direkt ve indirekt reaksiyon veren iki tipinin belirlenmesinden itibaren açıklık kazanmaya baģlamıģtır. Bilirubinin kimyasal analizini ise 1942 de Fleischner ve Pleininger yapmıģlardır. Bilirubin ölçüm ve klinik değerlendirmesindeki en son geliģme, indirekt (serbest ve albumine bağlı) ve direkt formlarının ölçülebildiği Kodak Ektachem sistemidir (13). 3

8 Bilirubin OluĢumu Bilirubinin %80-90 ı fetal eritrositlerin hemolizi sonucunda hemoglobinin parçalanmasıyla açığa çıkan hem (demir protoporfirin IX) den meydana gelir. Hem; miyoglobin, katalaz, peroksidaz, nitrik oksit sentetaz, mitokondrial ve mikrozomal sitokromlar gibi birçok hemoproteinin yapısında bulunan bir protoporfirin halkasıdır. Bu nedenle; elektron transportu, oksidasyon redüksiyon olayları, ilaç metabolizması ve detoksifikasyon için gerekli bir maddedir. Her hücre kendi gereksinimleri doğrultusunda hem sentez eder. Böylece hem sentez ve yıkımı dengede tutulur. Bir gram hemoglobinin yıkımından 35 mg bilirubin oluģur. Hemoglobinin dıģında hem içeren diğer hemoproteinlerden de bir miktar bilirubin meydana gelir (14,15). Dalak, karaciğer ve kemik iliğindeki retiküloendotelyal hücreler tarafından eritrositlerin parçalanması sonucunda ortaya çıkan hemoglobin, hem ve globin Ģeklinde katabolize edilir. Globin yıkılarak amino asit havuzuna katılırken, hem bir dizi enzimatik reaksiyona uğrar. Bilirubinin meydana gelmesinde ilk adım hem in hem oksijenaz enzimi tarafından biliverdine oksitlenmesidir (14). Hem oksijenaz, karaciğer, dalak ve makrofajlarda bulunur. Bu olay sırasında ortamda oksijen ve nikotin adenin dinükleotid fosfat dehidrogenaza gereksinim vardır. Mikrozomal enzim sisteminin katalize ettiği bir dizi oksidasyon ve redüksiyon reaksiyonları sonucu alfametan köprüsü açılırken karbon monoksit ve demir açığa çıkar. Ġkinci aģamada biliverdin redüktaz enzimi katalizörlüğünde nikotin adenin dinükleotid fosfat dehidrogenaz ile birlikte biliverdinden bilirubin meydana gelir (15). Biliverdinin özellikle IXa izomerine afinitesi olan biliverdin redüktaz yüksek hem oksijenaz aktivitesi olan dokularda fazla miktarda bulunduğu için, biliverdin hemen bilirubine dönüģtürülür ve serum veya safrada pek bulunmaz. Üç tek karbon köprüsüyle birbirine bağlanmıģ dört pirol halkasından oluģan bilirubinin özelliği, tamamının (4Z,15Z) izomer Ģeklinde olması, yani intramoleküler hidrojen bağları nedeniyle suda erimesi mümkün olmayan bir yapıda olmasıdır. Bilirubinin bu hali indirekt bilirubin olarak adlandırılır (14,15). Bilirubinin oluģumu sırasında serbest kalan demirin büyük bir kısmı transferrine bağlanırken, oluģan eģit miktarda karbon monoksit akciğerler tarafından değiģtirilmeden atılır. Bilirubin üretim hızının değerlendirilmesinde karbon monoksit ölçülmesi ile bilirubin üretim hızı tahmin edilebilir. Bu yöntemle yapılan değerlendirmelerde, yenidoğan bilirubin üretim hızı eriģkinlerden iki kat fazla (yaklaģık 8,5 mg/kg/gün) bulunmuģtur (14,15). Biliverdin, toksik olmayan suda erime özelliği nedeniyle özel bir taģınma mekanizması gerektirmeden böbreklerden ve karaciğerden atılabilen bir madde olduğu halde 4

9 neden toksik ve suda erimeyen bir madde olan bilirubine dönüģtürüldüğü biyolojik bir problemdir. Bunun iki nedeni olabileceği düģünülmektedir. Birincisi; intrauterin dönemde yağda eriyen biliverdinin transportunun mümkün olmasıdır. Ġkinci sebebi ise bütün biliverdin böbreklerden atılacak olsaydı, bunun böbrek tübülleri ve toplayıcı kanallarda tıkanıklık yapması söz konusu olmasıdır. Son zamanlarda bilirubinin antioksidan etkisiyle akciğerleri ve hatta intestinal dokuları koruduğu gösterilmiģtir (16,17). Bilirubin metabolizması ġekil 1 de özetlenmiģtir. UDPGT : Üridin difosfat glukuronil transferaz. ġekil 1. Bilirubin metabolizması (12) 5

10 Bilirubinin TaĢınması Bilirubin konjuge olmadığında suda erimediği için plazmada transportu ancak bir taģıyıcıya bağlanarak mümkün olabilir. Bu taģıyıcı moleküller albumin ve alfa fetoproteindir. Nonkonjuge bilirubini asıl taģıyan molekül albumindir. Bir gram albumin yüksek afiniteli bağlanma bölgeleri ile 8,3 mg bilirubin bağlar. Ancak ortamda bağlanmayı engelleyen ve bilirubin ile yarıģmaya giren maddelerin bulunması bağlanma miktarını azaltır. Plazmada çok düģük düzeylerde bulunan serbest bilirubinin fizyolojik rolü çok önemlidir. Kan beyin bariyeri, karaciğer sinuzoidal membranı gibi biyolojik membranlardan geçebilen bu fraksiyon, kernikterus oluģmasından sorumlu olan formdur. Ancak bağlanmamıģ bilirubinin laboratuvarda ölçümü henüz standardize olmadığı için rutin kullanıma girmemiģtir. Bilirubinin albumine oranı yenidoğanlarda bağlanmamıģ bilirubin ile orantılıdır; bu yüzden bilirubin/albumin oranı bağlanmamıģ bilirubin yerine kullanılmaktadır (18,19). Albumin ile bağlanmayı etkileyen ph düģüklüğü, uzun zincirli yağ asitleri, safra asitleri, bazı antibiyotikler (penisilin, oksasilin, sefalotin gibi), analjezikler, antienflamatuarlar, diüretikler (furosemid) ve heparin gibi maddeler serbest bilirubini artıracakları için kernikterus riskini artırırlar. Bu maddelerin albumine bağlanma afiniteleri bilirubinden çok daha az olduğundan, bilirubini albuminden ayıramazlar. Ancak bağlanmak üzere açıkta bulunan bölgeleri kapatarak serbest bilirubin artmasına yol açarlar (20,21). Son yıllarda albumine kovalent bağla çok sıkı bağlı olan bir baģka bilirubin saptanmıģtır. Diazo boyasıyla direkt reaksiyon veren ve yüksek performanslı likit kromatografisi tekniğinin kullanılmasıyla ortaya çıkan bu bilirubin, delta bilirubin olarak adlandırılmaktadır. Sağlıklı kiģilerde, fizyolojik veya hemolitik yenidoğan indirekt hiperbilirubinemilerinde pek bulunmayan bu form; hepatit ve kolestatik sarılıklarda saptanmıģtır. Serum albuminine sıkı bağlandığı için hücre membranlarını ve kan beyin bariyerini geçemez; bu anlamda toksik değildir. Bilirubin analizi sırasında delta bilirubin ölçülemez. Konjuge bilirubin direkt bilirubin olarak ölçülürken, albumine bağlı ve serbest olan konjuge olmamıģ bilirubinin tamamı indirekt bilirubin olarak ölçülür (17,22). Bilirubinin Karaciğere Alınması Karaciğere gelen albumine bağlı nonkonjuge bilirubin, karaciğer hücre yüzeyinde albuminden ayrılır ve membran reseptörlerine bağlanır. Hepatosit içine geçen bilirubin ligandin veya Y proteini adı verilen sitozolik bir proteine bağlanarak düz endoplazmik retikuluma taģınır. Hepatosit içindeki diğer reseptör olan Z proteininin bilirubine afinitesi 6

11 zayıftır. Z proteini fetal hayatta tam geliģmiģ olmasına karģın, Y proteininin ancak doğumdan sonraki 2. hafta eriģkin düzeyine ulaģması yenidoğan sarılığı sebeplerinden biridir. Diğer taraftan fenobarbital gibi bazı farmakolojik maddeler de hücre içerisindeki ligandin miktarını artırır (23). Bilirubinin Konjugasyonu Yapısındaki hidrojen köprülerinden dolayı konjuge olmamıģ bilirubin, nonpolar bir molekül olup ph 7,4 te çözünmez durumdadır. Düz endoplazmik retikuluma giren bilirubin üridin difosfat glukuronil transferaz (UDPGT) enzimi yardımıyla suda eriyen iki glukuronil grubunun eklenmesiyle mono ve diglukuronid Ģekline dönüģür. Bilirubinin UDPGT aktivitesini dolayısıyla kendi konjugasyonunu indüklediği kabul edilir (24). Üridin difosfat glukuronil transferazın aktivitesini divalent katyonlar (magnezyum, kalsiyum gibi), fenobarbital, klofibrat, etanol ve ksenobiyotiklerin yanısıra seks hormonları, glukagon, sekretin, tiroksin ve kortizol gibi hormonlar da etkilemektedir (14). Yenidoğanda, özellikle prematüre yenidoğanlarda UDPGT aktivitesinin azlığı ya da yokluğu nedeniyle konjugasyon iģlevi yetersiz olabilir, ancak 4-8 haftada artarak eriģkin düzeyine ulaģır. Diğer taraftan doğumdan sonraki ilk 48 saatte meydana gelen konjuge bilirubinin tamamı monoglukuronid Ģeklindedir, ancak 3. günden itibaren safraya salgılanabilen Ģekli olan diglukuronidler ön plana çıkarlar. YaĢamın ilk günlerinde konjuge bilirubin, total bilirubinin %12 sinden azdır. Yenidoğan bebekte total bilirubin düzeylerinin yüksek olması nedeniyle konjuge bilirubin düzeyi de eriģkine göre yüksektir (24,25). Üridin difosfat glukuronil transferazın total glukuronizasyon kapasitesi karaciğerin bilirubin yükünün 100 katıdır. Bu sebeple enzim aktivitesi ancak %1 e indiği zaman nonkonjuge bilirubin retansiyonu olur. Bu durumun klinik örnekleri Crigler Najar Sendromu ve yenidoğanda görülen sarılıklardır (23,26). Bilirubinin Atılımı ve Enterohepatik DolaĢımı Konjuge bilirubin aktif transportla safraya atılır. Bu ekskresyon aģaması bilirubin metabolizmasının hız belirleyici kısmıdır. ArtmıĢ bilirubin yapımı hallerinde (örneğin Rh uygunsuzluğunda) ekskresyon kapasitesindeki fizyolojik kısıtlanma nedeniyle genellikle (2 mg/dl yi geçmeyen) orta derecede direkt bilirubin artıģı görülebilir (27). Safra kanaliküllerinden geçerek ince barsağa atılan bilirubin monoglukuronid ve bilirubin diglukuronid, suda çözünebilme özelliğindedir ve bunlar stabil olmayan 7

12 moleküllerdir; bu yüzden kolayca nonkonjuge Ģekle hidroliz olabilirler. Yenidoğanlarda baģlangıçta mukozal bir enzim olarak bulunan ve daha ileriki dönemlerde bakterilerce oluģturulan betaglukuronidaz; konjuge bilirubini nonenzimatik olarak hidrolize ederek, oluģan nonkonjuge bilirubinin portal dolaģımla tekrar karaciğere dönmesine neden olur. Diğer taraftan yenidoğan distal barsak kesimlerinde E.coli, C.perfiringens gibi bakteriler aracılığıyla bilirubin ürobilinoidlere dönüģür. Kalın barsağa ulaģan ürobilinojen, barsak bakterileri tarafından sterkobilinojene dönüģtürülerek dıģkı ile atılırken, bir kısmı ise kolondan geri emilerek genel dolaģıma geçer ve idrarla atılır (26,27). YaĢamın ilk günlerinde yenidoğan barsağının henüz bakteriler tarafından kolonize olmamıģ olması ürobilinoidlerin oluģumunu geciktirir. Bu nedenle yenidoğan ciddi bir sekilde bilirubinin enterohepatik emilim riski ile karģı karģıyadır. Ayrıca yetersiz kalori alımı ve kistik fibroz hastalığı gibi mekonyum geçiģinin geciktiği durumlarda da serum bilirubin düzeyleri enterohepatik dolaģımdaki artıģa bağlı olarak daha da fazla yükselebilir (23,26). Yenidoğanda çeģitli fizyolojik mekanizmaların sonucu olarak hiperbilirubinemiye artmıģ eğilim vardır. Yenidoğandaki bilirubin metabolizmasının eriģkinden farklı olan özellikleri Ģöyle sıralanabilir: 1. Ġntrauterin dönemde oksijen taģıma kapasitesini arttırabilmek için fetal hemoglobin (HbF) yapılır ve fazla miktarda (18-19 gr/dl) hemoglobin taģınır. Doğumdan sonra yenidoğan bebeğin oksijen taģımak için bu yardımcı mekanizmalara gereksinimi kalmaz. EriĢkin hemoglobini (HbA) yapılmaya baģlar ve dokulara daha kolay oksijen taģınır, bu nedenle yüksek miktarlardaki hemoglobine de gereksinim kalmaz. YaĢam süresi kısa olan (45-90 gün) fazla miktarlardaki eritrositlerin parçalanması sonucunda, eriģkin üretiminin en az iki katı kadar bilirubin yapımı baģlar (8-10 mg/kg/gün) (28). 2. Yenidoğanda konjuge olmamıģ bilirubinin serum albuminine bağlanma oranı ve transport kapasitesi daha düģüktür (18). 3. Ġndirekt bilirubinin karaciğer hücresi tarafından alınması için gerekli olan proteinlerden Y proteini (ligandin) henüz tam geliģmemiģtir. Ancak yaģamın ikinci haftasında eriģkin düzeyine ulaģır (29). 4. Fetus ve yenidoğanlarda UDPGT enzimi immatürdür. Doğumda UDPGT aktivitesi eriģkindekinin %0,1 ile %1 i kadardır. Aktivitenin eriģkin düzeyine ulaģması postnatal haftayı bulabilir (29). 5. Anneden bebeğe geçen östrojen ve pregnandiol, bilirubin konjugasyonunu önleyerek sarılığı artırır (29). 8

13 6. Yenidoğan karaciğerinin ekskresyon yeteneği eriģkine göre daha azdır (18). 7. Yenidoğanda direkt bilirubini ürobilinojene indirgeyen anaerobik barsak florası tam geliģmemiģtir ve bunun yerine konjuge olmamıģ hale dönerek yeniden emilir ve karaciğerin bilirubin yükünü artırır (18). 8. Yenidoğanda dekonjuge edici enzim olan beta-glukuronidaz aktivitesinin fazla olması, daha fazla bilirubinin enterohepatik dolaģıma dönmesine neden olur (18). 9. Bazı yenidoğanlarda ductus venozusun açık kalması halinde, vena portadaki kanın bir kısmı karaciğere uğramadan dolaģıma geçerek bilirubinemiyi artırır (18). YENĠDOĞAN SARILIĞININ EPĠDEMĠYOLOJĠSĠ Yenidoğan sarılığının epidemiyolojik nedenleri arasında birçok faktör mevcuttur. Epidemiyolojik nedenler arasında yer alan faktörler toplu olarak Tablo 1 de gösterilmiģtir. Tablo 1. Yenidoğan sarılığının epidemiyolojik nedenleri (12) Genetik, Etnik ve Ailesel Faktörler Maternal ve Obstetrik Faktörler Diyabet Anne yaģı Sigara Ġlaçlar Doğum Ģekli Bebeğe Ait Faktörler Doğum ağırlığı ve gestasyon yaģı Cinsiyet Yetersiz kalori alımı ve tartı kaybı Mekonyum pasajı Anne sütü alımı Diğer nedenler Çevresel Faktörler Deniz seviyesinden yükseklik Fenolik deterjanlar Ġlaçlar Diğer nedenler 9

14 FĠZYOLOJĠK YENĠDOĞAN SARILIĞI Sarılık konusunda pek çok çalıģma yapılmasına karģın, miadında ya da miadına yakın doğan bebeklerdeki normal bilirubin düzeyi konusunda görüģ birliğine varılamamıģtır. Çünkü TSB düzeylerini etkileyen etnik, genetik, nutrisyonel ve çevresel pek çok faktör vardır (30). ABD de yılları arasında yapılan Ulusal Perinatal ĠĢbirliği Projesi ndebebeklerin %95 inde TSBdüzeylerinin 12,9 mg/dl yi geçmediği gözlendiğinden, bu sayı fizyolojik sarılığın üst limiti olarak kabul edilmiģtir. Ancak yapılan yeni çalıģmalarda 95. persantil düzeyi 17,5 mg/dl, 15,1 mg/dl, 17,4 mg/dl gibi değiģik değerler olarak bulunmuģtur (31). Ayrıca değiģkenliğe yol açan bir diğer faktör de laboratuvar ölçümleri arası farklılıklardır. Bir çalıģmada, 14,8 mg/dl olan TSB düzeyi 14 farklı üniversite laboratuvarında 12,1 mg/dl ile 18,5 mg/dl arasında değiģen değerler olarak analiz edilmiģtir (31,32). Kordon kanında normal Ģartlarda 1-3 mg/dl seviyelerinde olan indirekt bilirubin düzeyi, günde en fazla 5 mg/dl artarak, 2 ve 3. günde sarılık gözle görülür hale gelir. Ortalama olarak 4. günde en yüksek seviyeye çıkan bilirubin değeri (~12 mg/dl), birinci haftanın sonunda 2 mg/dl düzeyine iner. Fizyolojik yenidoğan sarılığı olarak adlandırılan bu geçici durum, preterm doğanlarda biraz daha yavaģ artarken, daha uzun süren ve daha yüksek düzeylere (~15 mg/dl) ulaģan sarılık görülür (12) (Tablo 2). Tablo 2. Fizyolojik yenidoğan sarılığı tanı kriterleri (12) Sarılık günlerde baģlar, günlerde pik yapar, günlerde kaybolur, Total bilirubin artıģ hızı 5 mg/dl/günden, 0,2 mg/dl/saattenazdır, Direkt bilirubin düzeyi 1,5-2 mg/dl yi ya da totalin %10 unu geçmez, Total bilirubin düzeyiterm bebekte 13 mg/dl yi, preterm bebekte 15 mg/dl yi geçmez, Sarılık term bebeklerde bir haftadan, preterm bebeklerde iki haftadan uzun sürmez. Ancak miyadında doğan bebeklerin %6-7 si 12,9 mg/dl den yüksek, %3 ü 15 mg/dl den yüksek bilirubin düzeylerine sahiptir. Ciddi hiperbilirubinemisi olan yenidoğanların %60 ında ailede sarılık öyküsü, 25 ten yüksek anne yaģı, sefal hematom varlığı, Asya kökenli olma ve anne sütüyle beslenme gibi risk faktörlerinden biri belirlenmiģtir. Dolayısıyla risk faktörü bulunmayan bebeklerde, bilirubin düzeyi nadiren 12 mg/dl üzerine çıkar (12). Term ve preterm bebeklerde fizyolojik sarılık tanısı öykü, klinik ve laboratuvar bulguları ıģığında, sarılığın bilinen sebepleri dıģlanarak konabilir. Risk faktörlerine ek olarak 10

15 abartılı fizyolojik sarılık açısından hangi bebeğin yüksek risk grubunda olduğunu belirlemenin en iyi yolu ilk saatte total serum bilirubinini ölçüp saat bazlı nomogramlarda değerlendirmektir (18). Gestasyon yaģı 35 hafta ve daha büyük olan yenidoğanlarda hiperbilirubinemi geliģimi açısından risk faktörleri Tablo 3 te gösterilmiģtir. Tablo 3. Gestasyon haftası 35 hafta olan yenidoğanlarda hiperbilirubinemi geliģimi açısından risk faktörleri (18) Major risk faktörleri Taburculuk öncesi TSB/TKB düzeyinin yüksek zonda olması Ġlk 24 saatte sarılık görülmesi Kan grubu uygunsuzluğu bulunması Gestasyonel yaģın hafta arasında olması Fototerapi almıģ kardeģ öyküsü olması Sefal hematom ya da belirgin ezik olması Anne sütüyle beslenme (özellikle yetersiz beslenme sonucu aģırı tartı kaybı) Doğu Asya, Akdeniz, Amerikan yerli ırkından olma Minör risk faktörleri Taburculuk öncesi TSB/TKB düzeyinin yüksek orta risk zonunda olması Gestasyonel yaģın hafta arasında olması Taburculuk öncesi sarılık gözlenmesi Sarılıklı kardeģ öyküsü Diyabetik anne çocuğu/makrozomik yenidoğan Anne yaģının 25 yaģ olması Erkek cinsiyet AzalmıĢ rik grubu Taburculuk öncesi TSB/TKB düzeyinin düģük risk zonunda olması Gestasyonel yaģın 41 hafta olması Mama ile beslenme Siyah ırk Hastaneden 72 saatten sonra taburcu olma TSB: Total serum bilirubin; TKB: Transkutanöz bilirubin. Term ve terme yakın bebeklerde risk nomogramıġekil 2 de verilmiģtir. 11

16 Yüksek risk bölgesi DüĢük risk bölgesi ġekil 2. Term ve terme yakın bebeklerde saat bazlı serum bilirubin nomogramı (29) PATOLOJĠK YENĠDOĞAN SARILIĞI VE SEBEPLERĠ Ġndirekt hiperbilirubinemi eğer ilk 24 saatte ya da 3 günden sonra ortaya çıkarsa, 5mg/dl/gün den daha hızlı yükselirse, term bebekte 12 mg/dl yi, preterm bebekte 15 mg/dl yi aģarsa, günden daha uzun sürerse ve herhangi bir zamanda direkt bilirubin düzeyi >2 mg/dl tespit edilirse sarılık sebebi araģtırılmalıdır. Bunun yanısıra ailede hemolitik hastalık öyküsü, hepatomegali, splenomegali, fototerapi baģarısızlığı, kusma, letarji, zayıf emme, aģırı tartı kaybı, apne, bradikardi, tiz sesli ağlama, anormal vital bulgu, akolik gaita, idrarda bilirubin ya da kernikterus bulguları varsa yine fizyolojik olmayan bir sarılık düģünülmelidir (12). Bilirubin Yapımında Artma Yenidoğanda hemolitik hastalık anne dolaģımına geçen fetal eritrositlerin annede izoimmunizasyona neden olması ile ortaya çıkar. Fetal eritrosit antijenlerine karģı annede oluģan IgG yapısındaki antikorlar plasentadan geçerek eritrosit membranına bağlanır ve bu eritrositler doku makrofajları tarafından temizlenir. Hemoliz ekstravasküler sahada olur ve çok Ģiddetli hemoliz olan çalıģmaların dıģında plazmada serbest hemoglobin bulunmaz. Parçalanmanın ana yerleri karaciğer ve dalaktır. BaĢlıca grup uygunsuzlukları Rh, ABO ve minor kan grup sistemlerindeki uygunsuzluklardır. 12

17 Rh uygunsuzluğuna bağlı hemolitik hastalık: Yenidoğanda aģırı bilirubin yapımının en sık sebebi, anne fetus arasındaki kan grubu uygunsuzluğuna bağlı hemolitik hastalıktır. Rh uygunsuzluğuna bağlı hemolitik hastalık bu grubun içinde en önemlisi, en çok görüleni ve en çok araģtırılmıģ olanıdır. Her iki ebeveynden genetik olarak geçen Rh antijenik determinantları C,c,D,d,E,e gibi kan grubu antijenlerinin üretimini ve Rh tipini belirler. Her antijen uygun Ģartlar altında, spesifik bir antikor cevabına yol açarken, %90 oranında antikor yanıtı D antijenine bağlı oluģur. Eritrosit üzerinde D antijeni varsa (homozigot D/D ya da heterozigot D/d), Rh (+) olarak kabul edilir ve bu antijen fetal eritrosit membranda 11. haftadan itibaren belirmeye baģlar (12,32). Hastalık insidansı ırk grupları arasında değiģir. Beyazların %85 i siyahların %93 ü Rh (+) tir. Bu nedenle Rh uygunsuzluğu beyaz ırkta üç kat fazladır. Fetal hücreler gebeliğin herhangi bir döneminde anne dolaģımına geçebilir. Ancak en fazla geçiģ doğum sırasında ya da amniyosentez sırasında travma ile olur. Annenin primer immunizasyonu için 0,5-1 ml kanyeterli olabilmektedir. Annede ilk antikor yanıtı IgM tipi anti D oluģumudur, daha sonra IgG tipi anti D oluģur ve indirekt Coomb s reaksiyonu pozitifleģir. Yalnızca IgG tipi antikorlar plasentadan geçebildiğinden, bu antikorların titresi annenin duyarlılığını en iyi gösterir. Eğer anne ve fetus arasında ABO uygunsuzluğu da varsa anne dolaģımına geçen Rh (+) fetalhücreler, annenin doğal anti-a veya anti-b antikorları tarafından hızla dolaģımdan uzaklaģtırılır. Bu nedenle Rh uygunsuzluğu ile birlikte ABO uygunsuzluğu da varsa Rh sensitizasyonu daha az görülür (14,20). Fetusa geçen IgG anti D antikorların Rh (+) eritrositlere bağlanması sonucu direkt Coomb s testi pozitifleģir ve bu antikorların miktarlarına göre fetus eritrositlerinde değiģik derecelerde hemoliz olur. Sensitize annenin daha sonraki gebeliklerinde hemolitik hastalığın ağırlığı giderek artar. Uygun antijenik karģılaģmaya karģın, Rh (-) annelerin antikor oluģturma kapasitesi değiģkendir. Yapılan çalıģmalarda anti D varlığı tespit edilen Rh (-) annelerin izoimmunizasyon oranları %10 dan az tespit edilmiģtir (12). Hemolitik hastalığın derecesi maternal antikor düzeyine, antikorların eritrosit membranına afinitesine, fetusun yıkılan eritrositleri kompanse etme yeteneğine bağlıdır. Anti D antikor etkisiyle eritrositlerin yıkılması fetal anemiye, bu da daha fazla eritrosit yapımına yol açar. Kemik iliğindeki eritrosit yapımı, yıkımı karģılayamaz hale geldiği zaman baģta karaciğer ve dalak olmak üzere ekstrameduller hematopoez baģlar. Ekstrameduller eritropoezde eritrosit matürasyonu tam olmadığı için periferik dolaģıma çekirdekli eritroid seri elemanları geçmeye baģlar ve hastalık eritroblastozis fetalis adını alır (20). 13

18 Hidrops fetalis geliģen bebeklerde anemi ile birlikte asit, yaygın ödem, plevral ve perikardial efüzyonlar bulunabilir. Fetal dönemde oluģan bilirubin plasenta tarafından temizlendiği için doğumda bu bebeklerin bilirubin düzeyleri 5 mg/dl altındadır. Ancak ilk yarım saat içinde bilirubin hızla yükselir. Coomb s testi pozitiftir. Retikülosit sayısı artmıģtır. Ağır eritroblastozis fetaliste nonkonjuge bilirubinle birlikte konjuge bilirubin de artmıģ olarak bulunabilir. Bunun sebebi, hem konjestif kalp yetmezliğine bağlı olarak geliģen karaciğer konjesyonu, hem de ekstrameduller hematopoezin sinuzoidlere yaptığı bası sonucu karaciğerin atılım fonksiyonunun azalmasıdır (20,23). Prenatal dönemde immunize olmamıģ ve eģi Rh (+) olan tüm Rh (-) annelere 28. gestasyon haftasında indirekt Coomb s testi yapılır; test negatifse anneye 300 μg anti D immunglobulin yapılır. Standart doz olarak uygulanan 300 μg IgG 30 ml ye kadar fetal kanda korumayı sağlayacak dozdur. Bu doz miadında olan doğumların %99 unda profilaksi sağlamaya yeterlidir. Anti D IgG nin doğumdan sonraki 72 saat içinde uygulanması ise ampirik bir uygulama olup, 13 güne kadar olan uygulamalarda kısmen de olsa koruyucu etki sağladığı gösterilmiģtir (33). Kernikterus riskinin, hızla yükselen bilirubin değerleriyle arttığı ve kan değiģimi ile riskin belirgin olarak azaldığı 1950 lerden beri bilinmektedir. Kernikterus riskinin tedavisiz bırakılan hemolitik hastalıklı bebeklerde, hemolitik hastalığı olmayanlardan çok daha yüksek olduğu pek çok çalıģmada gösterilmiģtir. Ancak bu bebeklerde, total serum bilirubin değeri 20 mg/dl altında tutulduğunda kernikterus geliģme olasılığının olmadığı kabul edilir (24). ABO uygunsuzluğuna bağlı hemolitik hastalık: Hemolize yol açan kan grubu uygunsuzlukları içinde en sık görüleni ABO grup uygunsuzluğudur. Genellikle anne O, bebek A ya da B grubundandır. Rh uygunsuzluğuna kıyasla daha hafif geçmesinin birkaç sebebi vardır (12,23): 1. Annede uygunsuzluğunda oluģan antikorların çoğu IgM cinsinden olduğu için plasentadan geçmez. Ancak O grubundaki annelerde A ve B grubuna karģı geliģen antikorların bir kısmı IgG cinsinden olduğu için plasentadan geçer. 2. Fetal A ve B antijenlerinin antijenik özellikleri zayıftır. 3. Annede oluģan antikor plasentadaki A ve B antijeni tarafından tutulduğu için fetal dolaģıma girmez. 14

19 4. Eritrositler üzerinde bulunan A ve B antijeni diğer doku hücreleri üzerinde, ayrıca dolaģımda serbest olarak da bulunduğundan fetusa geçen antikorlar eritrosite ulaģamadan diğer antijenler tarafından tutulur. Gebeliklerin yaklaģık %15 inde anne O grubu, bebek A veya B grubundandır. Buna karģın, gebeliklerin yalnızca %3 ünde eritrosit-antikor reaksiyonu saptanır, önemli hemoliz ise canlı doğumların %1 inden azında görülür. Doğal olarak oluģan IgG yapısındaki anti A antikorları inkomplet antikorlardır. Bu sebeple Coomb s testinin pozitif saptanması güçtür. Olguların ancak %33 ünde Coomb s testi pozitiftir. ABO uygunsuzluğunda sensitizasyona gerek olmadığındanilk gebelikte de görülebilir (12,23). Semptomatik ABO uygunsuzluğunda tanı koyabilmek için; yenidoğanda ciddi sarılık olması, direkt Coomb s testinin pozitif olması ve periferik kan yaymasında mikrosferositlerin görülmesi gerekmektedir. ABO uygunsuzluğu olan yenidoğanlarda sarılık yaģamın ilk saatlerinde görülür ve çoğunlukla fototerapi ile kontrol altında tutulabilir. Ancak küçük bir grup bebekte kan değiģimi gerekli olmaktadır (15). ABO uygunsuzluğu olan yenidoğanlarda sonradan geliģecek hiperbilirubineminin erken ve önceden öngörülebilmesi amacıyla kullanılabilecek nomogram ġekil 3 te gösterilmiģtir (34). ġekil 3. ABO uygunsuzluğu olan yenidoğanlarda sonradan geliģecek hiperbilirubineminin erken ve önceden öngörülebilmesi amacıyla kullanılabilecek nomogram (34) 15

20 Minor kan grubu uyuģmazlıkları: Yenidoğan hemolitik hastalığı çalıģmalarının yaklaģık %3 ünden sorumlu olan Kell Duffy, Kidd ve MNS antijenleri Rh sisteminin daha az antijenik komponentleridir. Patofizyoloji Rh ve ABO uygunsuzlukları ile eģtir. Hastalığın spektrumu subklinik hemolizden, aktif hemoliz ve kan değiģimi gerektiren hiperbilirubinemiye kadar değiģir. ABO ve Rh sistemi hariç tutulursa, anti K en sık meydana gelen antikordur (23). Yenidoğanlarda hiperbilirubinemiye neden olabilen hastalıklararasında kalıtsal bozukluklar da mevcuttur. Eritrositlerde enerji üretimi esas olarak aerob ve anaerob glikolize bağlı olup oksidatif fosforilasyon kullanılmaz. Bu sebeple glikoliz sürecinde meydana gelen aksamalar eritrosit ömrünü ve fonksiyonunu etkiler. Kalıtsal bozukluklar içinde yenidoğanlarda hiperbilirubinemiye neden olabilen hastalıklar; glukoz-6-fosfat dehigrogenaz (G6PD) ve piruvat kinaz gibi eritrosit enzim eksiklikleri ve herediter sferositoz, herediter eliptositoz, herediter stomasitoz gibi eritrosit membran defektleridir (12). Glukoz-6-fosfat dehigrogenaz eksikliği: Yenidoğanda hemoliz ve sarılığa yol açan enzim defektleri arasında en sık görülenidir. X e bağlı resesif geçiģ gösterir. Akdeniz bölgesi, Orta Doğu, Arap yarımadası, Güneydoğu Asya ve Afrika bu enzim eksikliğinin en çok görüldüğü yerlerdir. Göçler ve ırklar arası evlilikler nedeniyle bütün dünyada görülen bir sorun olmuģtur. X kromozomunda yerleģik olan G6PD geni üzerinde 90 dan fazla mutasyon tespit edilmiģtir. Enzimin bu kadar varyantının bulunması, hemolitik hastalığın geniģ bir spektruma sahip olmasına yol açar (12,35). Diğer yaģ gruplarına göre yenidoğan döneminde G6PD eksikliğinin klinik bulguları daha ciddi bir Ģekilde ortaya çıkabilir ve yenidoğanlarda anemiden çok hiperbilirubinemi dikkat çekicidir. Gebeliğin sonuna doğru eritrosit kitlesindeki hızlı artıģ nedeniyle, dolaģımda genç eritrositler sayısal olarak oldukça fazladır. Bu nedenle kordon kanında G6PD aktivitesi yüksek olarak bulunabilir. Bu, G6PD eksikliği tanısını dıģlamaz. Ancak yenidoğanda dolaģımdaki eritrositlerin %10 u yaģlı eritrositlerdir; bu da eriģkine göre yüksek bir orandır (eriģkinde %1). Buradan da daha çok yaģlı eritrositlerin parçalandığı sonucu çıkmakta; bu fizyolojik yıkım sonucu bilirubin üretimi artmakta ve yenidoğan döneminde fizyolojik olarak karaciğerde konjugasyon yetersiz olduğu için, bu bebeklerde sarılık ön plana çıkan bir bulgu olmaktadır (35,36). Klasik olarak oksidatif etkenle karģılaģtıktan saat sonra hemoliz bulguları ortaya çıkar. Annenin bu etkenlerle karģılaģtığı durumlarda, transplasental ya da doğumdan hemen 16

21 sonra anne sütü ile geçiģ olabileceğinden hemoliz erken dönemde de baģlayabilir. Preterm yenidoğanlarda hemoliz spontan olarak da tetiklenebilir. Bazı antibakteriyeller, antimalaryal ilaçlar, göbek sterilizasyonunda kullanılan antiseptik maddeler, naftalin inhalasyonu ve K vitamini analogları hemolizi baģlatan baģlıca etkenlerdir. Bu maddelerle karģılaģan yenidoğanda hemoliz bulguları ve anemi hemen görülmez, ancak birinci haftadan sonra hemoliz belirginleģir. Kontrol grubu ile karģılaģtırıldığında hiperbilirubinemi, G6PD eksikliği olan yenidoğanlarda 2-4 kat daha fazla görülmektedir. Son yıllarda G6PD eksikliğine bağlı meydana gelmiģ kernikterus çalıģmaları bildirilmiģtir (37,38). Piruvat kinaz eksikliği: Tüm etnik gruplarda görülebilen piruvat kinaz eksikliği, otozomal resesif geçiģli, G6PD eksikliğine göre daha seyrek görülen bir enzim eksikliğidir. G6PD eksikliğinin aksine sarılık, anemi ve retikülositoz bulguları baslangıçtan beri vardır. Sarılık kan değiģimi gerektirecek kadar yüksek düzeylerde olabilir. Enzim eksikliği sadece niteliksel değildir, bazen de yapı bozukluğu ya da stabilizasyon yetersizliği Ģeklinde ortaya çıkar ve hemolize neden olabilir. Piruvat kinaz enzim eksikliği, uzamıģ sarılıklı ve sferositozu olmayan, Coomb s testi negatif hemolitik anemili bebeklerde düģünülmesi gereken bir durumdur (25). Eritrosit membran bozuklukları: Eritrosit membran bozuklukları içinde yenidoğan döneminde hemolize neden olanlar baslıca; herediter sferositoz, eliptositoz, stomasitoz ve infantil piknositozdur. Özellikle prematüre yenidoğanlarda dismorfik hücreler (akantosit ve hedef hücre) çoğunlukla normal Ģartlarda da görülebilmektedir (39). Herediter sferositoz ozmotik stres altında frajil hale gelen sferositik eritrositlerle karakterizedir. Otozomal dominant geçer, fakat olguların %10-25 inde anne veya babasında sferositoz bulunmaz. Sferositozlu bebeklerin yaklaģık %50 sinde sarılık geliģir ve genellikle fizyolojik sarılık olarak değerlendirilir. Ancak, yenidoğan döneminde anemi ve kan değiģimi gerektirecek derecede hiperbilirubinemi de olabilir. Aile öyküsünün olması tanıyı desteklemesi açısından önemlidir. Kesin tanı, periferik kan yaymasında sferositik eritrositlerin görülmesi ve inkübasyonlu osmotik frajilite testleri ile konur. ABO hemolitik hastalığında da mikrosferositler görülebileceği için direkt Coomb s testi ile immunizasyondan ayırt edilmelidir (25). Herediter eliptositoz ve stomasitoz, yenidoğan bebekte seyrek görülen hemoliz sebeplerindendir. Osmotik frajilitenin artması sonucunda hemoliz olur ve hiperbilirubinemi 17

22 meydana gelir. Geçici bir eritrosit membran anomalisi olan infantil piknositozda ise kan değiģimi gerektirecek düzeyde hiperbilirubinemi olabilir. Ancak infantil piknositoz geçici bir hastalıktır ve birkaç ay içinde kendiliğinden kaybolur (25). ArtmıĢ bilirubin yapımının diğer nedenleri: Hemorajik bir olaydan sonra damar dıģına toplanan kan, eritrositlerin yıkımıyla aģırı bilirubin oluģumuna neden olarak hiperbilirubinemiye yol açar. Sefal hematom, subdural hemoraji, adrenal hemoraji ve diğer hematomlar bu yolla yaģamın ilk saati içinde bilirubin yapımının artmasına sebep olur (15). Polisitemi: Bir gram hemoglobinin katabolizması sonucunda 35 mg bilirubin oluģur. Ġkizden ikize kanama, anneden bebeğe kanama olması, kordonun geç klemplenmesi gibi durumlarda eritrosit volumü artacağı için hiperbilirubinemi gözlenir (9). Bilirubinin Enterohepatik DolaĢımının Artması Pilor stenozu ya da ileus gibi barsak obstruksiyonu olan durumlarda mekonyumun barsaktan geçiģ zamanı uzar. YaĢamın ilk günlerinde intestinal bilirubini ürobilinojene çevirecek bakteriyel flora henüz oluģmamıģ olduğu için, bebekte beta-glukuronidaz aktivitesi artmıģ olarak karģımıza çıkar. Tüm bu sebepler enterohepatik dolaģımın artmasına ve bilirubin yüküne neden olur (12,40). Bilirubin Klirensinde Azalma Ġki haftadan uzun süren indirekt hiperbilirubinemiye uzamıģ sarılık denir. Hemoliz, G6PD eksikliği, anne sütü sarılığı, hipotiroidi, intestinal obstruksiyon, kanın damar dıģına sızması ve Crigler Najar Sendromu gibi hastalıklar ilk planda düģünülmelidir. Patolojik hiperbilirubinemi nedenleri Tablo 4 te özetlenmiģtir (12,40). 18

23 Tablo 4. Yenidoğanda indirekt hiperbilirubinemi nedenleri (12) Bilirubin Yapımında ArtıĢ Hematolojik hastalık Ġmmun mekanizmalar Rh alloimmunizasyonu ABO ve diğer kan grubu uygunsuzlukları Kalıtsal Eritrosit membran defektleri (sferositoz, eliptositoz, stomasitoz, piknositoz) Eritrosit enzim defektleri (glukoz-6-fosfat dehidrogenaz enzim eksikliği) Hemoglobinopatiler (alfa talasemi, beta talasemi) Bilirubin yapımının artıģı ile ilgili diğer nedenler Sepsis Dissemine intravaskuler koagülopati Ekstravazasyon (hematom, pulmoner, serebral kanama) Polisitemi Diyabetik annenin makrozomik bebeği Bilirubinin enterohepatik dolaģımının artması ya da ileus Anne sütü sarılığı Pilor stenozu Ġnce/kalın barsak obstruksiyonu Bilirubin Klirensinde Azalma Prematürite Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliği Crigler Najar Sendromu Tip 1, Tip 2 Gilbert Sendromu Doğumsal metabolizma hastalıkları Galaktozemi, hipermetiyoninemi, tirozinemi vb Lucey Driscoll Sendromu Endokrinolojik hastalıklar Hipotiroidizm Hipopituitarizm Konjuge Hiperbilirubinemi Sarılıklı bir yenidoğanda konjuge bilirubinin 2 mg/dl den fazla olması veya total bilirubinin %20 sinden fazlasının direkt bilirubin olması konjuge hiperbilirubinemi olarak tanımlanır ve her zaman patolojik kabul edilmelidir. Yenidoğan bebekte sarılığın haftalardan sonra devam etmesi kolestaz ve diğer direkt hiperbilirubinemi sebeplerini düģündürmelidir. Direkt hiperbilirubinemi varlığında, koyu renkli idrar ve açık renkli gaita; neonatal kolestazın en önemli bulgularındandır (41). Neonatal hepatitler 2500 doğumda bir görülür. Bunun da yaklaģık yarısı ekstrahepatik obstrüksiyona bağlıdır. Seriler arasında farklılıklar olmakla birlikte en sık üç sebep olarak; 19

24 biliyer atrezi (1/10000), neonatal hepatit (1/5000) ve alfa 1 -antitripsin eksikliği (1/20000) sayılabilir (41). SARILIKTA TANISAL YAKLAġIM Sarılık, yenidoğanda çok sık görülmesine karģın, hangi bebeklerin sekel açısından riskli olduğu ve hangi bebeklerin tedavi edilmesi gerektiğine karar vermek büyük önem taģır. Ġlk gözlem vücut renginin sararmasıdır. Bu sararma, baģtan ayağa doğru yayılır. Kramer dermal zonlara göre bilirubin düzeylerini 1969 yılında belirtmiģ ve günümüze kadar kullanılagelmiģtir (42) (ġekil 4). Dermal zon Ortalama±SD (mg/dl) Ortalama±SD (µmol/l) 1 5,9±0,3 101±5 2 8,9±1,7 152± ,8±1,8 201± ±1,7 257±29 5 >15 >257 ġekil 4. Kramer in dermal zonlarına göre yaklaģık bilirubin değerleri (42) Derideki renk değiģimini fotometrik olarak ölçen aletler bilirubin değerini sayısal olarak verir ve inspeksiyonla yapılan tahminlere göre daha değerlidir. Ancak bu yöntemler yalnızca taramalarda kullanılabilir. Fototerapi ya da kan değiģimi kararı vermek için TSB tayini yapılmalıdır (15). Sarılıklı bir yenidoğanda öykü büyük önem taģır. Antenatal ve perinatal bakım ile doğum anamnezi, beslenme Ģekli ve miktarı mutlaka incelenmelidir. Anne, baba ya da kardeģlerden birinde sarılık öyküsü bulunan yenidoğanlar herediter hastalıklar veya kan grubu uygunsuzluğu, anne sütü sarılığı ve metabolik hastalıklar açısından araģtırılmalıdır. Annenin gebeliğinde geçirdiği sitomegalovirus, rubella, toksoplazmozis gibi infeksiyonlar ile diyabet, preeklampsi gibi rahatsızlıklar soruģturulmalıdır (15,42). Ayrıca sarılıklı yenidoğanlarda yapılması gerekli ek laboratuvar değerlendirme Tablo 5 te gösterilmiģtir. 20

25 Tablo 5. Sarılıklı yenidoğanlarda ek laboratuvar değerlendirme (18) Endikasyonlar Yapılması gerekenler Ġlk 24 saatte sarılık TSB ve/veya TKB ölçümü Sarılık yenidoğanın yaģına göre TSB ve/veya TKB ölçümü fazla görünüyor Fototerapi alan bebek ya da TSB hızlı yükseliyor Kan grubu, Coomb s testi, tam kan sayımı, periferik yayma, DB düzeyi ölçümü, mümkünse retikülosit, G6PD, ETCO c ölçümü Fototerapiye yanıtsızlık/tsb nin Retikülosit, G6PD, albumin, mümkünse ETCO c kan değiģimi düzeyine yaklaģması ölçümü Direkt bilirubin düzeyi yükseliyor Üç hafta ve daha uzun süren sarılık ya da bebek Tam idrar tahlili, idrar kültürü, sepsis araģtırması TSB, DB ölçümü, DB yüksekse kolestaz araģtırması, hipotiroidi ve galaktozemi taraması TSB: Total serum bilirubini, TKB: Transkutanöz bilirubin, DB: Direkt bilirubin, ETCO c : End tidal karbon monoksit konsantrasyonu, G6PD: Glukoz-6-fosfat dehigrogenaz. SARILIKTA TEDAVĠ Bilirubin toksisitesinin geçici ve kalıcı etkilerinin ortadan kaldırılması için, hiperbilirubineminin zamanında tedavisi büyük önem taģır. Son yıllarda kernikterus olgularının prevelansının artması vigintifobi denen 20 korkusu nun yeniden yerleģmesine yol açmıģtır. Fakat sağlıklı term bebeklerde bu korkunun yersiz olduğu ve kernikterusun daha yüksek bilirubin düzeylerinde geliģebileceği düģünülmektedir (43). Hiperbilirubinemi tedavisinde kullanılan baģlıca yöntemler; Fototerapi, Kan değiģimi, Farmakolojik tedavidir (18). Fototerapi YaklaĢık 50 yıl kadar önce, güneģ ıģınları alan sarılıklı bebeklerin deri renginde sarılığın azalması gözlemine dayanan ve günümüzde modern cihazlarla belli dalga boylarındaki ıģık ve ıģık enerjisinin tedavi amacıyla kullanılması esasına dayanan bir tedavi yöntemidir. Hangi bilirubin düzeyinin patolojik olduğu ve hangi sınırlardan sonra tedavi edilmesi gerektiği konusunda bugüne kadar yapılan yüzlerce çalıģma ıģığında bazı tablolar hazırlanmıģtır. Bunlardan en sonuncusu Amerikan Pediatri Akademisi nin önerdiği tablodur. Her yoğun bakım merkezinde birbirine benzese de farklı tablolar kullanılabilmektedir (18,44) (ġekil 5). 21

26 Total Serum Bilirubin (mg/dl) µmol/ml Potnatal yaģ YD: Yenidoğan. Risk faktörleri: Ġzoimmun hemolitik hastalık, G6PD eksikliği, asfiksi, belirgin letarji, ısı instabilitesi, sepsis, asidoz, albumin <3 g/dl. ġekil 5. Getasyonel yaģı 35 hafta olan yenidoğanlarda fototerapi kılavuzu (18) Fototerapi, bilirubini daha az lipofilik olan foto-ürünlere çevirerek detoksifiye eder. Bu Ģekilde dönüģüme uğramıģ bilirubin karaciğerin konjugasyon sistemini atlar ve daha fazla metabolik olaylara gereksinim kalmadan ekskrete edilir. Bilirubin, ıģığı adsorbe ederek fotoizomerlerine dönüģür. Fototerapinin etkili olabilmesi için deriyi en çok geçebilen maviyeģil, nm dalga boyundaki ıģığa gereksinim vardır (45). Ġzomerlere dönüģüm üç yolla olur; foto-oksidasyon, konfigürasyonel izomerizasyon ve yapısal izomerizasyon. Fotooksidasyon, in vitro ortamda oldukça etkili olmasına karģın, sağlıklı bir yenidoğandaki etkisi oldukça sınırlıdır. Bilirubin eliminasyonu çoğunlukla konfigürasyonel izomerizasyon yolu ile olmasına rağmen, fototerapi etkinliği esas olarak lumirubin denen yapısal izomer yapımıyla yakından iliģkilidir. Lumirubin oluģum hızını da ıģık spektrumu ve ıģığın total dozu belirler (45,46). YeĢil ıģık kullanıldığında lumirubin oluģumu daha çok olmaktadır. Günümüzde en çok kullanılan ıģık kaynağı özel mavi floresan lambalardır. Fototerapi dozunu ve etkinliğini belirleyen diğer faktörler ıģığın enerjisi, bebeğin fototerapi uygulanan vücut alanı, ıģık kaynağının bebeğe yakınlığı, fototerapiye baģlanan serum bilirubin değeri ve sarılığın sebebidir (18). Fototerapinin devamlı mı yoksa aralıklarla mı uygulanması gerektiği konusunda tam anlaģmaya varılamamıģtır. Ancak genel eğilim yoğun ve devamlı fototerapinin total serum bilirubin düzeyinde etkili bir düģüģ sağlanıncaya kadar devam etmesi yönündedir. Gestasyon 22

27 yaģı 35 haftanın üstünde olup, fototerapi için hastaneye yatırılan bebeklerde yoğun fototerapi ile ilk 24 saatte %30-40 arasında bir düģüģ görülür. En belirgin azalmanın ilk 4-6 saatte olduğu bu yöntemde, en az 0,5-1 mg/dl/saat düģüģ beklenir. Standart fototerapi sistemlerinde ilk 24 saatte %6-20 arasında bir düģüģ görülür (14). Fototerapinin ne zaman sonlandıralacağı konusunda bir standart yoktur; bebeğin yaģına ve sarılığın sebebine göre değiģir. Amerikan Pediatri Akademisi nin önerisine göre fototerapi için hastaneye yatırılan bebeklerde ( 17 mg/dl); fototerapi total serum bilirubini mg/dl düzeyine gerilediğinde kesilmelidir. Hemolitik hastalığı olan bir bebekte, fototerapi 3-4 günlük olmadan kesilirse; ilk 24 saatte rebaund bilirubin düzeyi kontrol edilmelidir (20). Fototerapi yaklaģık 50 yıldan bu yana milyonlarca bebekte kullanılmakta olup güvenilir bir tedavi yöntemi olmuģtur. Çok seyrek olarak kolestatik sarılığı olan bazı bebeklerde bronz bebek sendromu, eritemli maküler döküntü, purpura, bülloz erupsiyonlar, deride yanıklar (kızarıklık, renk değiģikliği), gözlerde hasarlanma, ishal, dehidratasyon, hipertermi ve patent duktus arteriozus gibi yan etkiler bildirilmiģtir. Tek kontrendikasyonu porfiria varlığıdır (14,20). Hiperbilirubinemili yenidoğanlarda tanı, takip ve izlem kılavuzları Tablo 6-8 degösterilmiģtir (20). Tablo 6. DüĢük doğum tartılı yenidoğanlarda doğum tartısına göre bilirubin seviyesi (mg/dl) ve bilirubin/albumin oranı (mg/g) göz önüne alınarak oluģturulan fototerapi ve kan değiģim protokolü (20) Doğum Tartısı < (g) Standart Risk Total bilirubin B/A oranı Yüksek Risk* Total bilirubin B/A oranı B/A oranı: Bilurubin/Albumin oranı. * Risk faktörleri: Apgar <3 5. dakikada, PaO2 <40 mmhg 2. saatte, ph saatte, doğum tartısı <1000 gr, hemoliz, klinik bozulma veya merkezi sinir sisteminin bozulması, total protein 4 g/dl veya albumin 2 g/dl. 23

28 Tablo 7. Term ve terme yakın yenidoğanlarda (>35 hafta) hiperbilirubineminin Ģiddetine göre müdahele ve takipte önerilen stratejiler (20) 72 saatten önce Ģiddetli TSB artıģ hızının ve Müdahaleler hiperbilirubinemi B:A oranının izlenmesi TSB>75. Persentil TSB>14 mg/dl; Beslenme desteği <0.20 mg/dl/saat TSB>95. Persentil TSB>17 mg/dl; Fototerapi >0.20 mg/dl/ saat TSB>98. Persentil TSB>20 mg/dl; Yoğun fototerapi B:A oranı <7.0 TSB>99,9. Persentil TSB>25 mg/dl; Yoğun fototerapi/kan değiģimi B:A oranı >7.0 TSB>99,99. Persentil TSB>30 mg/dl; B:A oranı >7.0 Yoğun fototerapi/kan değiģimi TSB: Total Serum Bilirubin; B/A oranı: Bilurubin/Albumin oranı. Tablo 8. Ciddi sarılığı olan yenidoğanlarda tedavide izlem yaklaģımı (20) Yoğun fototerapi uygulanan yenidoğanları 2-3 saat aralarla besleyin, TSB 25 mg/dl ise, 2-3 saat içinde TSB ölçümünü tekrarlayın, TSB mg/dl arasında ise, 3-4 saat içinde TSB ölçümünü tekrarlayın. TSB <20 mg/dl ise, TSB ölçümünü 4 6 saat içinde tekrarlayın, TSB düģme eğiliminde ise 8 12 saat içinde tekrarlayın, TSB düzeyi düģmüyorsa veya kan değiģimi sınırına yaklaģıyorsa veya TSB/albumin oranı kritik sınırı geçiyorsa kan değiģimi yapmayı düģünün, TSB mg/dl altına indiğinde fototerapiyi sonlandırın, Fototerapi sonrası rebound tespiti için TSB düzeyini ölçün. Eğer hemolitik hastalık nedeniyle fototerapi uygulanmıģsa veya Bebek 3-4 günlük olmadan taburcu edilmiģ ise taburculuk sonrası 24 saat içinde bilirubin düzeyinin kontrolü yapılmalıdır. TSB: Total Serum Bilirubin. Kan DeğiĢimi Ġlk kez Wallerstein tarafından ortaya konan ve 1951 yılında Diamond ve arkadaģları tarafından geliģtirilen kan değiģimi tekniği, Rh uygunsuzluğu nedeniyle meydana gelen hiperbilirubinemiyi kontrol etmek ve kernikterustan korunmak için uygulanan ilk tedavi yöntemidir. Kan değiģimi ile bilirubin düzeylerini düģürmenin yanısıra, maternal antikorları 24

29 uzaklģtırmak, hemolizin yol açtığı anemiyi düzeltmek, üzerine antikor bağlı eritrositleri ve diğer toksik maddeleri temizlemek de amaçlanır. Kan değiģimine bebeğin doğum ağırlığı, gebelik haftası, hemoglobin değeri, bilirubin düzeyi, bilirubinin yükselme hızı ve bilirubin/albumin oranı gibi faktörler dikkate alınarak karar verilmelidir (47). Amerikan Pediatri Akademisi nin kan değiģimi sınırı için önerdiği bilirubin değerleri ġekil 6 da verilmiģtir (20). Postnatal yaģ YD: Yenidoğan. Risk faktörleri: Ġzoimmun hemolitik hastalık, G6PD eksikliği, asfiksi, belirgin letarji, ısı instabilitesi, sepsis, asidoz, albumin <3 g/dl. ġekil 6. Getasyonel yaģı 35 hafta olan yenidoğanlarda kan değiģimi kılavuzu (20) Gestasyon yaģı 35 haftanın üstünde olan yenidoğanlarda, yoğun fototerapiye rağmen total serum bilirubini düģmüyor ya da yükseliyorsa, kernikterus riski iģlemin riskinden daha yüksekse, ya da kernikterus bulguları varsa kan değiģimi yapılması önerilmektedir (13). Preterm bebeklerde gestasyonel yaģına göre fototerapi ve kan değiģim protokolü, düģük doğum tartılı yenidoğanlarda doğum tartısına göre fototerapi ve kan değiģim protokolü ile risk kategorisi ve kan değiģiminin mutlaka düģünülmesi gereken bilirubin/albumin oranları Tablo 9-11 de gösterilmiģtir (18). 25

30 Tablo 9. Preterm bebeklerde gestasyonel yaģına göre fototerapi ve kan değiģim protokolü (18) Gestasyonel yaģ Total Bilirubin Düzeyi (mg/dl) (hafta) Fototerapi Kan DeğiĢimi Hasta* Sağlıklı 36 14,6 17,5 20,5 32 8,8 14,6 17,5 28 5,8 11,7 14,6 24 4,7 8,8 11,7 *: Rh hastalığı, perinatal asfiksi, hipoksi, asidoz, hiperkapni. Tablo 10. DüĢük doğum tartılı yenidoğanlarda doğum tartısına göre fototerapi ve kandeğiģim protokolü (18) Doğum tartısı Total bilirubin düzeyi (mg/dl) (g) Fototerapi Kan DeğiĢimi Tablo 11. Risk kategorisi ve kan değiģiminin mutlaka düģünülmesi gereken bilirubin/albumin oranları (18) Risk kategorisi Kan değiģiminin mutlaka düģünülmesi gereken bilirubin/albumin oranı TSB mg/dl/ Albumin g/dl TSB mol /L/ Albumin mol/l /7 haftalık yenidoğanlar 8,0 0, /7-36 6/7 haftalık sağlıklı yenidoğanlar ya da yüksek riskli veya izoimmün hemolitik hastalığı veya G6PD eksikliği olan 38 0/7 haftalık yenidoğanlar 3- Yüksek riskli veya izoimmün hemolitik hastalığı veya G6PD eksikliği olan 35 0/7-36 6/7 haftalık yenidoğanlar TSB: Total serum bilirubin; G6PD: Glikoz-6-fosfat dehidrogenaz. 7,2 0,84 6,8 0,80 DeğiĢim, bebeğin kan hacminin yaklaģık iki katı ( ml/kg) miktarında kan ile yapılır. Bu uygulama ile bebeğin sensitize olmuģ eritrositlerinin %85 i değiģmiģ olur. Aynı zamanda serum bilirubin düzeyi baģlangıçtaki düzeyin yaklaģık %50 sine iner. Bilirubinin damar dıģı alanlarda da bulunması ve kan değiģimi sırasında plazma ile bu alanlar arasında 26

31 sürekli dengelenme süreci, kan değiģimi tamamlandıktan sonra dakika sonra bilirubinde görülen yükselmenin nedenidir. Bu dengeleme ile bilirubin kan değiģimi öncesi değerinin %60 ına eriģir (47). Farmakolojik Tedavi En çok kullanılan ajanlar fenobarbital, intravenöz immunglobulin ve metalloporfirinlerdir (15,18). Fenobarbital: Bilirubinin karaciğere alımını, konjugasyonunu ve ekskresyonunu artıran fenobarbital; hem profilaktik amaçlı olarak anneye, hem de tedavi amaçlı olarak bebeğe uygulanmaktadır. Antenatal dönemde 100 mg fenobarbitalin yenidoğan bebekte hiperbilirubinemiyi %50 oranında azalttığı gösterilmiģtir. Yan etkileri sebebiyle fenobarbitalin yüksek riskli durumlarda kullanımı önerilmektedir (15,48). Ġntravenöz immunglobulin: Kontrollü çalıģmalar Rh ve ABO hemolitik hastalıklarında intravenöz immunglobulin uygulamasının, kan değiģimi gereksinimini azalttığını göstermiģtir. Veriler sınırlı olsa da anti C ve anti E gibi diğer Rh tipindeki hemolitik hastalıklarda da intravenöz immunglobulin kullanımı yararlı olabilir. Ġntravenöz immunglobulinin hemolitik hastalıkta retikuloendotelyal Fc reseptörlerini bloke ederek hemolizi engellediği düģünülmektedir. Amerikan Pediatri Akademisi hemolitik hastalık varlığında; eğer total serum bilirubin değeri yoğun fototerapiye rağmen yükseliyorsa ya da total serum bilirubin seviyesi kan değiģimi sınırının 2-3 mg/dl içindeyse, intravenöz immunglobulin kullanımını önermektedir (18,49). Metalloporfirinler: Bazı metalloporfirinler hem oksijenaz enzimini ve hem metabolizmasını yarıģmalı olarak inhibe ederek bilirubin yapımını azaltırlar. Bunlardan Kalay(Sn)-mezoporfirinin özel mavi ıģıklı fototerapiden daha etkili olduğu, hiperbilirubinemiyi etkin bir Ģekilde önleyebileceği veya tedavi edebileceği kanıtlanmıģtır. Henüz ABD de Yiyecek ve ilaç Dairesi tarafından onaylanmayan Sn-mezoporfirin onaylanırsa, fototerapiye yanıt vermeyenlerde kan değiģimi ihtiyacını azaltmada hemen uygulama alanı bulacağı kesindir (18,50). 27

32 BĠLĠRUBĠN ENSEFALOPATĠSĠ VE NÖROTOKSĠSĠTE Bilirubin ensefalopatisi, bilirubin toksisitesinin neden olduğu merkezi sinir sistemi bulgularını tarif eder. Kernikterus ise beyin sapı nukleusları ve serebellumun bilirubinle boyanmasını gösteren patolojik tanıdır. KarıĢıklığı önlemek ve literatürle tutarlılığı sağlamak isteyen Amerikan Pediatri Akademisi nin hiperbilirubinemi alt komitesi; ilk bir haftada görülen bilirubin toksisitesi bulguları için akut bilirubin ensefalopatisi terimini, kronik ve kalıcı sekel için kernikterus terimini kullanmayı önermektedir (18). Nonkonjuge bilirubinin beyini sarıya boyadığı ilk kez 1847 de Harvieux tarafından tanımlanmıģtır. Kernikterus terimi ise bazal gangliyonların sarıya boyanması anlamında ilk kez 1903 te Schmorl tarafından kullanılmıģtır. Görüntüleme metodlarının geliģmesi ve yapılan otopsiler ıģığında, nonkonjuge bilirubinin bebeğin nöroprotektif defans mekanizmalarını aģtığında; özellikle bazal gangliyonlar, santral ve periferik iģitsel yollar, hipokampus, subtalamik nukleuslar, diensefalon, orta beyin, serebellum ve nörohumoral fonksiyon gösteren beyin sapı nukleuslarında nöronal hasar yapmaktadır. Bunun yanısıra nonpigmente alanlar da zarar görebilmektedir. Nöron kaybı, reaktif glioz ve etkilenen ileti sistemlerinde atrofi hastalığın uzun dönemli kronik sekellerinin patogenezinde yer almaktadır. Hiç Ģüphe yok ki, merkezi sinir sisteminde patoloji geliģiminde en önemli etken serum bilirubinidir (18,51). Nonkonjuge bilirubin düzeyinin yanısıra, albumin bağlama kapasitesi, serbest bilirubin düzeyi, kan beyin bariyeri, nöronların duyarlılığı gibi birçok faktör de kernikterus patogenezinde rol oynamaktadır ve halen bu etkenler kısmen aydınlatılabilmiģtir (52). Son otuz yılda yapılan çalıģma sunumları incelendiğinde, nadir olmasına karģın kernikterus tablosu en az %10 mortalite, %70 uzun dönem morbiditeye sahiptir. Hangi bebekte hangi indirekt ya da serbest bilirubin düzeyinin toksik olacağı hala ön görülememekle birlikte, sağlıklı term bir bebekte kernikterus, hemoliz olmadan 25 mg/dl nin altında çok nadir görülmektedir. Daha önceden sağlıklı, anne sütüyle beslenen bebeklerde kernikterus, bilirubin düzeyleri 30 mg/dl yi aģtığında görülmüģtür. Ayrıca toksik etkilerin ne kadar süre sonunda çıktığı da henüz bilinmemektedir (11). Bilirubin ensefalopatisi belirti ve bulguları genelde term bebekte doğumdan 2-5 gün sonra, prematüre bebeklerde ise 7. günden sonra ortaya çıkar. Fakat hiperbilirubinemi yenidoğan döneminin herhangi bir zamanında bu sendroma yol açabilir. Erken dönem bulguları sepsis, asfiksi, hipoglisemi, intrakranial kanama ya da diğer sistemik hastalık 28

33 bulgularından ayırt edilemeyebilir. Bu amaçla bilirubinin tetiklediği nörolojik disfonksiyon (BIND) skorlama sistemi geliģtirilmiģtir (53,54) (Tablo 12). Tablo 12. Bilirubinin tetiklediği nörolojik disfonksiyon skorlama sistemi (54) Klinik 1 Puan 2 Puan 3 Puan Mental durum Uyuklama, emmede zayıflık Letarji, irritabilite Kas tonusu Hafif azalmıģ Hiper/hipotoni, Hafif kemer pozisyonu Semikoma, konvülziyon Belirgin azalma/artma, opistotonus, bisiklet hareketi Ağlama Yüksek sesle Tiz sesle/seyrek ağlama Durdurulamayan/sadece uyaranla ağlama 1-3 puan: Minimal ensefalopati belirtileri; 4-6 puan: Progresif fakat reversibl ensefalopati belirtileri; 7-9 puan: Ġleri, çoğunlukla irreversibl enefalopati (tedaviyle ciddiyeti azaltılabilir). Akut bilirubin ensefalopatisinin erken fazında ağır sarılığı olan bebekler letarjik ve hipotonik hale gelir ve emmeleri bozulur. Orta faz stupor, özellikle ekstansor kas gruplarını ilgilendiren hipertoni ve irritabilite ile karakterizedir. Bebeğin ateģi olabilir. Bunu uyuklama ve hipotoni takip edebilir. Hipertoni, retrokollis (boynun arkaya yaylanması) ve opistotonus (gövdenin arkaya yaylanması) Ģeklinde ortaya çıkabilir. Bu spastisite değildir, çünkü tonus artıģı kortikospinal değil ekstrapiramidal kökenlidir (53). Bu evrede acil kan değiģimi bazı çalıģmalarda merkezi sinir sistemi değiģikliklerini geri döndürebilir. Büyük bir olasılıkla merkezi sinir sistemi hasarının irreversibl olduğu faz, belirgin retrokollis, opistotonus, tiz sesle ağlama, beslenememe, apne, ateģ, derin stupor-koma, bazen konvulziyon ve koma ile karakterizedir (18,53). Ciddi belirtilerin ortaya çıktığı term bebeklerin çoğu kaybedilir, yaģayanların bir kısmında ise 2-3 ay içinde kısmi bir iyileģme görülür. Fakat yaģamın ilk yılında derin tendon reflekslerinde artma, opistotonus, kas rijiditesi, anormal hareketler ve konvülziyonlar tekrarlama eğilimindedir. Ġkinci yılda opistotonus gerilerken, düzensiz ve amaçsız hareketler, kas rijiditesi ve bazı bebeklerde hipotoni yavaģ yavaģ artar. Üçüncü yılda bilateral koreatetoz, ekstrapiramidal bulgular, konvulziyon, mental gerilik, dizartrik konuģma, yüksek frekanslı iģitme kaybı, ĢaĢılık, yukarıya bakıģ anomalisi ve diģ enemal displazisinin eģlik edebildiği nörolojik sendrom tablosu oturur. Bazı bebeklerde piramidal bulgular, hipotoni ve ataksi de görülebilir (55). Bu klasik bulguların gözlendiği bebeklerde, hayatın ileriki yıllarında kronik postkernikterik bilirubin ensefalopatisi geliģir. Ancak bunun tersi doğru değildir. Yüz eritroblastozisli olgunun incelendiği bir çalıģmada, yenidoğan döneminde minimal ya da hiç bulgusu olmayan bebeklerin %10 unda sonradan postkernikterik bilirubin ensefalopatisinin 29

34 klinik bulgularının ortaya çıktığı gözlenmiģtir (53). Kernikterus klinik bulguları Tablo 13 te gösterilmiģtir. Tablo 13. Kernikterus klinik bulguları (51) Akut form Faz 1 (ilk 1-2 gün) Faz 2 (1. hafta ortası) Faz 3 (1. hafta sonrası) Kronik form Zayıf emme, stupor, hipotoni, konvülziyon Ekstansör kaslarda hipertoni, opistotonus, ateģ, retrokollis Hipertoni Birinci yıl Hipotoni, aktif derin tendon refleksleri, zorunlu tonik ense refleksi, motor becerilerin gecikmesi Birinci yıl sonrası Hareket bozuklukları (koreatetoz, hemiballismus, titreme), yukarıya bakıģ anomalisi, sensörinöral iģitme kaybı TAU PROTEĠN VE S-100B PROTEĠN Serum 100 Beta Protein Serum 100 beta protein en iyi biçimde çalıģılmıģ olan beyin hasarı belirtecidir. S-100B proteinleri, kalsiyum bağlayıcı proteinlerin geniģ bir alt grubudur. DüĢük moleküler ağırlıklı (9-13 kda arası) 21 proteinlik bir aileyi içine alır. Beyinde glial ve Schwann hücrelerinde yüksek yoğunluklarda bulunan, moleküler ağırlığı kda arası olan kalsiyum-bağlayıcı asidik dimerik proteindir. Kalsiyum pek çok düzenleyici hücre içi proçeste fonksiyon görür. Bu düzenleyici rol kalsiyum bağımlı bu proteinler ile kalsiyum iyonları arası etkileģimlere bağlıdır. Kalsiyum bağımlı bu proteinlerin görevi spesifik hücre içi hedef proteinler ile kalsiyum algılayıcı proteinler arası etkileģim kurarak yapısal değiģiklikler sağlamaktır. S- 100B nin böyle bir grup kalsiyum algılayıcısı olduğu gösterilmiģtir (56). Klasik S100 proteini A ve B olmak üzere iki alt üniteden oluģur. S-100B proteinin en zengin kaynağı beyindir, astrositlerden aģırı miktarda salınır. Serum 100 beta proteininin biyolojik sistemdeki yeri araģtırılmıģtır. Spesifik hücre içi hedef proteinler ile kalsiyum düzenleyiciler arası iliģkiyi sağladığı bulunmuģtur. Böylece hem hücre içi hem de hücre dıģı etki gösterir. Hücre dıģı etkileri protein alınımını arttırmak ve santral sinir sistemi glial hücre çoğalmasını sağlamaktır. Hücre içi fonksiyonları ise enzim aktivitelerinde değiģiklik, hücre dönüģüm reaksiyonları olayları, fosforilasyon, çeģitli iskelet hücre elementlerinin polimerizasyonunun düzenlenmesidir (56). S-100B proteinin çok özel hücresel hedefleri tanımlanmıģtır. Bu hedefler miyozin, membran birleģim proteinleri, tubulin, mikrotübül ile iliģkili proteinler, glial fibriller ve asidik proteinlerdir. Protein S-100B nin konsantrasyonuna 30

35 bağlı olarak yararlı (reaktif sinaptogenezi indükleme) ve zararlı (nöronal hücre ölümü indükleme) etkileri vardır. Ayrıca protein S-100B en yüksek oranda beyin hücrelerinden salınmasına rağmen, kahverengi yağ dokusu, deri ve iskelet kas hücrelerinden de salınır. Beyin dıģında adipoz doku, melanositler ve T lenfositlerde de saptanmıģtır. Nöronal hasarda ve bulunduğu organları ilgilendiren tümörlerde arttığı belirtilmektedir. Protein S-100B kan beyin bariyerini de geçebilir. Bu yüzden BOS ve serum S-100B protein seviyeleri iskemik beyin zedelenmesi, primer ve sekonder beyin hasarı ve felçte yükselmektedir (56,57). Literatürde indirekt hiperbilirubinemide nörolojik bozukluğu tahmin etmek için S-100B proteini ile yapılmıģ sadece bir çalıģma mevcuttur. Bu çalıģmada hiperbilirubinemili yanidoğanlarda serum S-100B protein düzeyleri ile TSB düzeyleri arasında anlamlı derecede iliģki olduğu tespit edilmiģtir (8). Tau Protein Tau protein santral sinir sistemi nöronlarının aksonlarında lokalize, mikrotübül yapısında yer alan bir proteindir. Bu protein tubulin monomerlerinin birleģerek mikrotubülleri oluģturmasında, hücre iskeletinin korunmasında ve akson transportunun devamında önemli rol oynar. Ġnsan Tau proteini 17. kromozom üzerine yerleģmiģ genin tek bir transkripsiyonundan çıkarılmıģ, alternatif eklemeler sonucunda oluģan 6 değiģik izoform Ģeklinde görülür. Tau protein izoformlarının moleküler ağırlığı kda arasında değiģir (7). Tau proteini çözünürlüğü yüksek bir proteindir ve normalde aksonal mikrotubüllere yapıģık halde bulunur. Mikrotubülleri stabilize ederek, rijiditeyi sağlar. Nöronal oluģum ve hücre iskeletindeki aktinle iliģkiye girerek hücre içi vezikül transportunu düzenler. Tau protein birçok serin/treonin kinaz tarafından fosforile edilir. Bu fosforilasyon proteinin hem normal hem de patolojik fonksiyonlarını düzenler. Santral sinir sisteminin dejeneratif hastalıklarında beyin omurilik sıvısı (BOS) ve seruma salınır. Bu nedenle BOS ve serum Tau protein düzeyinin, bazı hastalıkların tanısı ve aksonal hasarın Ģiddetinin belirlenmesinde bir belirteç olarak kullanılabileceği düģünülebilmektedir (7,58). Tau proteini ile ilgili bilinenlerin temel kaynağını Alzheimer hastalığı konusunda yapılan çalıģmalar oluģturmuģtur. Alzheimer hastalığında belirli beyin bölgelerinde seçilmiģ bazı nöronların içinde bulunan anormal lif demetlerinden oluģan birikintilere, görünümlerine dayanarak nörofibriller yumak (Tangle) adı verilir. Yumağı oluģturan liflerin her birinin iki ince liften oluģan bir sarmal olduğu görülür. Buna helikal filament çifti denilir. Bu filamentlerin ana birleģeni, aslında aksonun mikrotubülünde yapısal olarak bulunan Tau 31

36 proteindir. Ancak mikrotübüle bağlıyken solubl olan Tau proteini hücre içi birikimlerde hiperfosforile Ģekildedir ve bu nedenle pek solubl değildir. Bu nöron içi birikimler, hücrenin temel iskeletini bozarak iletinin bozulmasına ve giderek hücrenin canlılığının sona ermesine neden olurlar (58). Nöron ölümünün ardından nörofibriler yumaklar ekstranöronal olarak görülürler. Nöron ölümü eģik düzeyi aģtığında kognisyon ve özellikle bellek sorunları klinik olarak saptanır hale gelmektedir. Bu yerel birikimleri oluģturan Tau proteinin farklı bölgelerinden fosforile olduğu anlaģılmıģ ve oluģan yeni formlar fosforile Tau protein olarak adlandırılmıģtır. Hiperfosforilasyon Tau proteinin mikrotübül bağlama fonksiyonunu bozarak Alzheimer hastalarının beyinlerinde mikrotübül stabilizasyonunu bozar, sonuçta nöronal dejenerasyon ortaya çıkar (58,59). Kortikal bazal dejenerasyon, progresif supranuklear palsi, Pick hastalığı ve Parkinson hastalığının bazı formları gibi diğer nörodejeneratif hastalıklarda da Tau protein filamentlerinin depolanması sorumlu tutulmaktadır (59). Tau protein, hipoksi veya travma gibi nedenlerle aksonal hasar olduğu zaman santral sinir sistemi nöronlarından ekstrasellüler aralığa salınır. Sonra BOS a ve seruma geçer. ELISA yöntemi ile tespit edilebilir (60-62). Akut inme ile gelen hastalarda yapılan bir çalıģmada; BOS total Tau protein düzeyinin ilk günden itibaren sürekli artıģ gösterdiği üç veya beģinci aydan itibaren normal düzeylerine geri döndüğü gösterilmiģtir. Bu çalıģmada total Tau proteinin nöronal hasarın derecesini gösterdiği belirtilmiģtir (59). Yapılan bir çalıģmada; geçici iskemik atak sonrası hiperfosforile Tau proteininin kortikal nöronlarda toplandığı ve iskemik nöron hasarında Tau protein düzeyinin arttığı gösterilmiģtir. Ġnmenin akut döneminde; BOS Tau protein düzeyinde, nöronal hasarın geliģimine paralel bir artıģ görülürken, birkaç ay sonra normale dönmektedir. Bu yüzden iskemik nöronal hasarda Tau proteininin belirteç olarak kullanılabileceği düģünülmektedir (61). Minör kafa travması geçiren yetiģkin hastalarda, serum Tau protein düzeyinin artıģ gösterdiği ve Tau proteininin bu hastaların risk sınıflamasında belirteç olarak kullanılabileceği düģünülmektedir. Ġyi tanımlanmıģ 20 hastada travmatik beyin yaralanmasına bağlı aksonal hasarlanmayla ilgili yapılan bir çalıģmada, serum total Tau protein düzeyinin erken dönemde yükseldiği ve hastanın prognozu ile uyum gösterdiği belirtilmiģtir. Kafa travmasında, aksonal hasarın derecesini belirlemede, nöroprotektif ajanların etkinliğini izlemede, prognozu belirlemede ve klinik iyileģmenin takibinde BOS ta Tau protein düzeyi bir belirteç olarak kullanılabilir (62-64). 32

37 Tekrarlayan kısa süreli nöbetlerin nöronal hasara yol açıp açmadığı tartıģmalıdır. Serumda ve BOS ta total Tau protein ve fosforile Tau protein ölçümlerinin Alzhemier hastalığı tanısında kullanılabileceği düģünülmektedir, ayrıca total Tau proteinin aksonal hasar ve nöronal dejenerasyonun bir göstergesi olabileceği belirtilmiģtir (58,59). Literatürde indirekt hiperbilirubinemide nörolojik bozukluğu tahmin etmek için Tau proteini ile yapılmıģ sadece bir çalıģma mevcuttur. Bu çalıģmada hiperbilirubinemili yenidoğanlarda serum Tau protein düzeyleri ile TSB düzeyleri arasında anlamlı derecede iliģki olduğu tespit edilmiģtir (8). 33

38 GEREÇ VE YÖNTEMLER Bu çalıģma, Ocak 2010-Haziran 2011 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi Sağlık AraĢtırma ve Uygulama Hastanesi ile Trakya bölgesindeki diğer hastanelerde doğup hiperbilirubinemi tanısıyla hastanemiz Yenidoğan Ünitesinde yatırılarak izlenen 20 hastada gerçekleģtirildi. Hastanemizde doğan ve doğum sonrası fizyolojik hiperbilirubinemi dıģında herhangi bir bulgusu olmayan 20 yenidoğan kontrol grubu olarak alındı. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Yerel Etik Kurulu ndan onay alınan bu çalıģma, Helsinki Deklarasyonu kararlarına, Hasta Hakları Yönetmeliği ne ve etik kurallara uygun olarak yapıldı (Ek-1). Ayrıca baģvuru anında çalıģmaya alınacak bebeklerin ailelerine gerekli bilgiler verildi ve yazılı onamları alındı (Ek-2). OLGULARIN SEÇĠMĠ VE GRUPLANDIRILMASI Hastanemizde doğan veya çevre hastanelerden sevkedilen, hiperbilirubinemilerinin değerlendirilmesi, takibi, fototerapi ya da kan değiģimi için baģvurmuģ 20 term yenidoğan çalıģmaya alındı ve çalıģma grubu olarak adlandırıldı. Olguların gestasyon yaģı, annenin son adet tarihine ve/veya Ballard yöntemine göre belirlendi. Olguların seçiminde aģağıdaki kriterler kullanıldı: olma, ÇalıĢma Grubuna Alınma Kriterleri 1) Term olması (38-42 hafta gestasyonel yaģa sahip olması), 2) Ġntrauterin büyüme eğrilerinin persentilleri arasında doğum ağırlığına sahip 34

39 3) BeĢinci dakikadaki APGAR skorları 8 ve üzerinde olma, 4) Fototerapi ve/veya kan değiģimi gerektiren, TSB değeri nomograma göre 95. persentilin üzerinde olan indirekt hiperbilirubinemili olgular (29). ÇalıĢma Grubu Ġçin DıĢlanma Kriterleri 1) Direkt hiperbilirubinemi olması, 2) Herhangi bir konjenital malformasyonu olması, 3) Preterm olması, 4) Sepsis, menenjit, derin anemi ya da metabolik bozukluk gibi durumların bulunması, 5) Çoğul gebelik. ÇalıĢma Grubunun Sınıflandırılması 1) Kan grubu uygunsuzluğu (ABO, Rh uygunsuzluğu) olanlar ve kan grubu uygunsuzluğu olmayanlar, 2) Kan değiģimi olanlar ve olmayanlar, 3) TSB düzeyi <20 mg/dl olanlar ve TSB düzeyi >20 mg/dl olanlar, 4) Bilirubin/albumin oranı <7 ve Bilirubin/albumin oranı >7 olanlar, 5) Bilirubin Induced Neurologic Dysfunction (BIND)= Bilirubinin tetiklediği nörolojik disfonksiyon skorlaması normal ve anormal olanlar, 6) Otakustik Emisyon (OAE) testi normal ve anormal olanlar. Kontrol Grubu Ġçin ÇalıĢmaya Alınma Kriterleri 1) hafta arası gestasyonel yaģa sahip olma, 2) Fizyolojik sarılık dıģında herhangi bir patolojik bulgusu olmayan sağlıklı yenidoğanlar, 3) Amniotik sıvılarının berrak olması, 4) Asfiksi, intrauterin büyüme geriliği gibi perinatal risk faktörlerini bulundurmaması olarak belirlendi. OLGULARIN TAKĠBĠ VE DEĞERLENDĠRMESĠ ÇalıĢma grubundaki yenidoğanlar prospektif olarak gestasyon yaģı, doğum ağırlığı, cinsiyet, gebelik haftasına göre ağırlık durumu, dehidratasyon, sepsis, Rh ve ABO 35

40 uygunsuzluğu, hemoliz, fototerapi, kan değiģimi, hastalığın seyri ve geliģen komplikasyonlar yönünden değerlendirildi. Her hastanın doğum Ģekli, travmaya maruz kalıp kalmadığı, sarılığın ne zaman geliģtiği kaydedildi. Genel fizik muayenede özellikle sarılığın derecesine ve nörolojik bulgulara önem verildi. Bilinç durumu, kas tonusu, ağlama, tendon refleksleri, yenidoğan refleksleri (Moro, yakalama, emme), ıģık refleksi, nöbet durumu, solunum düzeni ve kalp atım hızı ayrı ayrı değerlendirilerek not edildi. ÇalıĢma grubundaki tüm hastalar BIND skorlama sistemine göre değerlendirildi (Tablo 12) (54). ÇalıĢma grubundaki hastalarda hemogram, C reaktif protein (CRP), TSB düzeyi, kan grubu, albumin, Direkt Coomb s, G6PD enzimi değerlerine bakıldı. ĠĢitme yönünden tüm yenidoğanlara taburculuk öncesi Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı polikliniğinde Otakustik Emisyon (OAE) testi düzenli olarak kalibre edilen bir otodinamik analizörle (Echocheck OAE, Otodynamics, Hatfield; Herts, Ġngiltere) varsayılan ayarlarda uygulandı. ÖRNEKLERĠN ÇALIġTIRILMASI Bilirubin seviyesi ya da diğer biyokimyasal testler için yenidoğanların kan örneklemesi hastaneye kabul sonrasında venöz yolla yapıldı. Tau protein ve S-100B proteinleri için 48 saat sonra kan örnekleri tekrarlandı. Alınan örneklerin serum ve plazmaları ayrıģtırıldıktan sonra uygun koģullarda -80 C de saklandı. Daha sonra çözdürülen kan örnekleri Trakya Üniversitesi Sağlık AraĢtırma ve Uygulama Hastanesi Merkez Laboratuvarı bünyesinde bulunan Hematoloji Laboratuvarında uygun kitler kullanılarak çalıģıldı. Alınan örneklerin total bilirubin düzeyleri Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yenidoğan Bilim Dalı nda ERMA INC Bilirubin Meter B-105 (Seri No:10196, ERMA INC, Japonya) cihazıyla çalıģıldı. Protein S-100B örnekleri BIO-TEK µ Quant cihazı (BIO-TEK, Vermont, ABD) ile Dia Metra kitleri (Ġtalya) kullanılarak Enzyme linked immunsorband assay (ELISA) yöntemiyle çalıģıldı. ÇalıĢma prensibi; S-100B ELISA testi, biri mikrokuyucuk plaklarına sabitlenmiģ diğeri ise kırmızıturp peroksidaz enzimi ile konjuge edilmiģ iki antikorun bağlanmasına dayanan testtir. Test, herbirinde inkübasyon basamağını takip eden, iki bağlanma basamağıyla gerçekleģmektedir. BağlanmıĢ veya serbest olan maddeler basit yıkama ile ortamdan uzaklaģtırılır. Daha sonra sübstrat eklenir. Maksimum renk oluģumu için geçen uygun zamandan sonra enzim reaksiyonu durur ve eģik absorbans tespit edilir. Renk 36

41 yoğunluğu ile orantılı olarak örnekteki S-100B protein konsantrasyonu belirlenir. Protein S- 100B insan serumu ya da plazmasında saptanabilir. Hemoliz olmuģ örnekler kullanılmaz. Örnekler bir gün boyunca +2-8 C de daha uzun süre -20 C de saklanabilir. 5 pg/ml üzerindeki örnekler dilüe edilir. Normal aralık ortalama 50 pg/ml SD, >75 pg/ml olan değerler patolojik olarak kabul edildi. Elde edilen sonuçlar Excel programı ile hasta örnekleri ve konsantrasyon standart değerleri R 2 (0,959) kullanılarak hesaplandı ve bu değerler kullanıldı. Serum Tau proteini incelemesi için hastalardan kan örneği alınarak analizi, µ Quant cihazı (BIO-TEK, Vermont, ABD) ile Invitrogen Human Tau (total) kiti (BioSource International, Camarillo, CA 93012) kullanılarak Sandwich ELISA yöntemiyle yapıldı. Invitrogen Human Tau (total) kiti bir katı faz sandviç ELISA yöntemidir. Testte kullanılan mikrotitre strip kuyucuklarının yüzeyi Human Tau protein spesifik antikor ile kaplanır. Human Tau protein içerdiği bilinen standartlar, kontrol örnekler ve içeriği bilinmeyen örnekler (hasta serumu) bu kuyucuklara pipetle konulur. Birinci inkubasyon süresince, Human Tau antijenleri bu hareketsiz antikorlara bağlanır, yıkandıktan sonra tavģandan elde edilen poliklonal Human Tau antijenlerine spesifik antikorlar eklenir. Ġkinci inkubasyon süresince, bu antikorlar birinci inkubasyonda yakalanılan Human Tau antijenine bağlanır. Ġkinci antikorların fazlası yıkandıktan sonra peroksidaz ile iģaretlenmiģ atlardan elde edilen anti-tavģan antikorları eklenir. Bunun tavģan antikorlarına bağlanması ile dört katlı sandviç tamamlanmıģ olur. Üçüncü inkubasyondan sonra anti-tavģan antikorlarının fazlası yıkanır. Antikorların üzerindeki enzim ile etkileģen bir substrat eklenir ve enzime bağlanma olursa renk değiģimi ortaya çıkar. Bu renk yoğunluğu örnekteki Human Tau proteinin miktarı ile doğru orantılıdır. Elde edilen sonuçlar Excel programı ile hasta örnekleri ve konsantrasyon standart değerleri R 2 (0,959) kullanılarak hesaplandı ve bu değerler kullanıldı. ĠSTATĠSTĠKSEL ANALĠZ Ġstatistiksel analizlerde T.Ü. Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalının SPSS 19.0 (Lisans no= ) istatistiksel paket programı kullanıldı. Sonuçlar ortalama±standart sapma ya da sayı (yüzde) olarak ifade edildi. Verilerin normal dağılıma uygunluğunu test etmede tek örneklem Kolmogorov Smirnov testi kullanıldı. ÇalıĢma ve kontrol gruplarının karģılaģtırılmasında normal dağılım göteren değiģkenler için Student t testi, normal dağılım göstermeyenler için Mann Whitney U ile Bonferroni Düzeltmeli Mann Whitney U testi kullanıldı. Tau ve S-100B protein değerlerinin 0. saat ve 48. saatleri arasında farklılığı incelemede Wilcoxon sign rank test kullanıldı. Gruplar arasında kategorik verilerin 37

42 karģılaģtırılmasında ki-kare testi kullanıldı. Bonferroni Düzeltmeli Mann Whitney U testinde p<0,017, diğerlerinde p <0,05 değeri istatistiksel anlamlılık sınırı olarak kabul edildi. Tau protein ve S100B değerlerinin cut-off noktaları receiver operating characteristic (ROC) analizi yöntemi kullanılarak belirlendi ve bu noktalardaki duyarlılık ve özgüllük değerleri hesaplandı. Ġstatistiksel olarak anlamlı olan verilerin ROC eğrileri bulgular kısmında gösterildi, p <0,05 değeri istatistiksel anlamlılık sınırı olarak kabul edildi. 38

43 BULGULAR Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Yenidoğan Ünitesinde hiperbilirubinemi tanısı ile izlenen 20 term bebek çalıģma grubunu, hastanemizde doğmuģ olan ve Kadın Hastalıkları ve Doğum servisinde izlenen term sağlıklı 20 bebek de kontrol grubunu oluģturdu. ÇalıĢma grubundaki 20 yenidoğandan 11 i erkek (%55), 9 u kız (%45), kontrol grubundaki 20 yenidoğandan 8 i erkek (%40), 12 si kızdı (%60). Hiperbilirubinemisi olan yenidoğanların ortalama postnatal yaģları 5,5±1,98 gün, gestasyonel yaģları 38,45±0,75 hafta ve doğum ağırlıkları 2996±302,6 gram, kontrol grubundaki yenidoğanların ortalama postnatal yaģları 5±1,29 gün, gestasyonel yaģları 38,45±0,6 hafta ve doğum ağırlıkları 3210±307,7 gramdı. ÇalıĢma ve kontrol grubu karģılaģtırıldığında doğum tartıları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı (p=0,033) iken diğerleri arasında anlamlı bir fark yoktu (p>0,05). ÇalıĢma ve kontrol grubunun demografik verileri Tablo 14 te gösterildi. Tablo 14. ÇalıĢma ve kontrol grubunun demografik verileri ÇalıĢma grubu* Kontrol grubu* p** n=20 n=20 Erkek/Kız 11/9 8/12 %55/45 %40/60 0,632 Postnatal yaģ 5,5±1,98 5±1,29 (gün) 0,352 Gestasyonel yaģ 38,45±0,75 38,45±0,6 (hafta) 0,998 Doğum tartısı 2996±302,6 3210±307,7 (gram) 0,033 n: Olgu sayısı; *: Ortalama±standart sapma; **: Student t testi. 39

44 ÇalıĢma grubunda olan yenidoğanların 1 inde Rh uygunsuzluğu + Coomb s (+) liği, 8 inde ABO uygunsuzluğu, 1 inde Rh+ABO uygunsuzluğu, 2 sinde ABO+G6PDH, 1 inde G6PDH, 7 sinde beslenememe ve dehidratasyon mevcuttu. Veriler ġekil 7 de gösterilmiģtir. Rh uygunsuzluğu + Coomb's (+)'liği Rh+ABO uygunsuzluğu ABO uygunsuzluğu Beslenememe ve Dehidratasyon ABO uygunsuzluğu+g6pd eksikliği G6PD eksikliği G6PD: Glukoz-6-fosfat dehigrogenaz. ġekil 7. Hiperbilirubinemi nedenlerine göre olgu dağılımı ÇalıĢma grubunda olan yenidoğanların 14 ü fototerapi ile 6 sı ise kan değiģimi ve fototerapi ile birlikte tedavi edildi. Hiperbilirubinemisi olan yenidoğanların 6 sında Otoakustik Emisyon Testi bozuk, 14 ünde normaldi, BIND skorlamasına göre 8 i normal, 12 si Evre 1 olarak saptandı. Veriler ġekil 8 de gösterilmiģtir Fototerapi Kan değişimi BIND Evre I OAE bozuk BIND: Bilirubinin Ġndüklediği Nörolojik Disfonksiyon, OAE: Otoakustik Emisyon. ġekil 8. Olguların tedavi Ģekilleri ve nörolojik etkilenimlerine göre dağılımı 40

T. C. Sağlık Bakanlığı Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef: Doç.Dr. Abdülkadir BOZAYKUT

T. C. Sağlık Bakanlığı Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef: Doç.Dr. Abdülkadir BOZAYKUT T. C. Sağlık Bakanlığı Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Şef: Doç.Dr. Abdülkadir BOZAYKUT BİRİNCİ GÜN BİLİRUBİN DEĞERİNİN NEONATAL HİPERBİLİRUBİNEMİ OLGULARININ DEĞERLENDİRİLMESİNDE

Detaylı

BİLİRUBİN METABOLİZMASI. Yrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD

BİLİRUBİN METABOLİZMASI. Yrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD BİLİRUBİN METABOLİZMASI Yrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD Dersin amaçı Bilirubin oluşumunu ve atılımını öğrenmek İndirek ve direk bilirubinin özelliklerini öğrenmek Arttığı ve

Detaylı

Sarılıklı yenidoğanlar: Acil servislerin yeni ziyaretçileri

Sarılıklı yenidoğanlar: Acil servislerin yeni ziyaretçileri Sarılıklı yenidoğanlar: Acil servislerin yeni ziyaretçileri Dr. Zeynep İnce İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Neonatoloji Bilim Dalı VI.Ulusal Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Kongresi 30 Mart-03

Detaylı

Bilirubinin en yüksek olduğu zaman bebek hastanenin dışındadır

Bilirubinin en yüksek olduğu zaman bebek hastanenin dışındadır YENİDOĞAN SARILIĞI ÖNEMİ Hastaneye yeniden yatışların en sık sebebi ilk 2 hft Bilirubinin en yüksek olduğu zaman bebek hastanenin dışındadır Bilirubin güçlü nörotoksik KERNİKTERUS erken ve etkin tedavi

Detaylı

HEREDİTER SFEROSİTOZ. Mayıs 14

HEREDİTER SFEROSİTOZ. Mayıs 14 HEREDİTER SFEROSİTOZ İNT.DR.DİDAR ŞENOCAK Giriş Herediter sferositoz (HS), hücre zarı proteinlerinin kalıtsal hasarı nedeniyle, eritrositlerin morfolojik olarak bikonkav ve santral solukluğu olan disk

Detaylı

ÖZEL BİR HASTANEDE YENİDOĞAN ÜNİTESİNE YATIRILAN İNDİREKT HİPERBİLİRUBİNEMİLİ OLGULARIN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ

ÖZEL BİR HASTANEDE YENİDOĞAN ÜNİTESİNE YATIRILAN İNDİREKT HİPERBİLİRUBİNEMİLİ OLGULARIN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ ÖZEL BİR HASTANEDE YENİDOĞAN ÜNİTESİNE YATIRILAN İNDİREKT HİPERBİLİRUBİNEMİLİ OLGULARIN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ *Aysun Çakır, *Hanife Köse,*Songül Ovalı Güral, *Acıbadem Kadıköy Hastanesi GİRİŞ

Detaylı

T.C SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY DR. SADĠ KONUK EĞĠTĠM VE

T.C SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY DR. SADĠ KONUK EĞĠTĠM VE T.C SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY DR. SADĠ KONUK EĞĠTĠM VE ARAġTIRMA HASTANESĠ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLĠNĠĞĠ Klinik ġefi: Uzman Dr. Sami Hatipoğlu HASTANEMĠZ YENĠDOĞAN ÜNĠTESĠNDE ĠNDĠREKT HĠPERBĠLĠRUBĠNEMĠ

Detaylı

V. BÖLÜM HEREDİTER SFEROSİTOZ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

V. BÖLÜM HEREDİTER SFEROSİTOZ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 HEREDİTER SFEROSİTOZ V. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU HEREDİTER SFEROSİTOZ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU HEREDİTER SFEROSİTOZ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU GİRİŞ Herediter sferositoz (HS);

Detaylı

Tıkanma Sarılığı. Yrd. Doç. Dr. Zülfü Arıkanoğlu

Tıkanma Sarılığı. Yrd. Doç. Dr. Zülfü Arıkanoğlu Tıkanma Sarılığı Yrd. Doç. Dr. Zülfü Arıkanoğlu Normal serum bilirubin düzeyi 0.5-1.3 mg/dl olup, 2.5 mg/dl'yi geçerse bilirubinin dokuları boyamasıyla klinik olarak sarılık ortaya çıkar. Sarılığa yol

Detaylı

Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları

Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları [Çocuklarda Akılcı İlaç Kullanımı] Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları Ayşın Bakkaloğlu Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Pediatrik Nefroloji Ünitesi İlaç Metabolizması Esas organ

Detaylı

G6PD B: En sık görülen normal varyanttır. Beyaz ırk, Asya ve siyah ırkın büyük bir kısmında görülür (sınıf-iv).

G6PD B: En sık görülen normal varyanttır. Beyaz ırk, Asya ve siyah ırkın büyük bir kısmında görülür (sınıf-iv). Glukoz 6 Fosfat Dehidrogenaz Enzim Eksikliği Tanı ve Tedavi Kılavuzu Eritrositlerin normal yaşamlarını devam ettirebilmek için enerjiye gereksinimleri vardır. Eritrositlerde mitokondri bulunmadığından,

Detaylı

IV. BÖLÜM GLUKOZ 6 FOSFAT DEHİDROGENAZ ENZİM EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

IV. BÖLÜM GLUKOZ 6 FOSFAT DEHİDROGENAZ ENZİM EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 GLUKOZ 6 FOSFAT DEHİDROGENAZ ENZİM EKSİKLİĞİ IV. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU GLUKOZ 6 FOSFAT DEHİDROGENAZ ENZİM EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU GLUKOZ 6 FOSFAT DEHİDROGENAZ

Detaylı

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 KRONİK HASTALIK ANEMİSİ IX. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU GİRİŞ VE TANIM Kronik

Detaylı

KLİNİĞİMİZ YENİDOĞAN ÜNİTESİNE YATIRILAN İNDİREKT HİPERBİLİRUBİNEMİLİ OLGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

KLİNİĞİMİZ YENİDOĞAN ÜNİTESİNE YATIRILAN İNDİREKT HİPERBİLİRUBİNEMİLİ OLGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ T.C. Sağlık Bakanlığı Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dr. Sami Hatipoğlu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği Şefi ve Aile Hekimliği Koordinatörü KLİNİĞİMİZ YENİDOĞAN ÜNİTESİNE YATIRILAN

Detaylı

T.C. İSTANBUL ÜNIVERSİTESİ İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI

T.C. İSTANBUL ÜNIVERSİTESİ İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI T.C. İSTANBUL ÜNIVERSİTESİ İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI YENİDOĞAN SARILIĞI TEDAVİSİNDE BEŞİKTE FOTOTERAPİNİN ETKİNLİĞİ (Uzmanlık tezi) Dr. Hamide Sevinç GENÇ Tez Danısmanı:

Detaylı

Karaciğer laboratuvar. bulguları. Prof.Dr.Abdullah.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı. 5.Yarıyıl

Karaciğer laboratuvar. bulguları. Prof.Dr.Abdullah.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı. 5.Yarıyıl Karaciğer ve safra yolu hastalıklar klarında laboratuvar bulguları Prof.Dr.Abdullah.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı 5.Yarıyıl 2006-2007 2007 eğitim e yılıy Karaciğer ve safra yolu hastalıklarında

Detaylı

YENĠDOĞAN DÖNEMĠNDE EN SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR

YENĠDOĞAN DÖNEMĠNDE EN SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR YENĠDOĞAN DÖNEMĠNDE EN SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR YENĠDOĞAN SARILIKLARI (ICTERUS NEONATORUM) VE HEMġĠRELĠK BAKIMI Sarılık, serum bilirubin düzeyinin normal sınırların üstüne çıkması sonucu cilt ve mukozaların

Detaylı

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak

Detaylı

Yenidoğanda Sık Görülen İmmün Hemolitik Anemiler Tanısal Yaklaşım

Yenidoğanda Sık Görülen İmmün Hemolitik Anemiler Tanısal Yaklaşım Yenidoğanda Sık Görülen İmmün Hemolitik Anemiler Tanısal Yaklaşım Dr. Dilek GÜRLEK GÖKÇEBAY SBU Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji-Onkoloji SUAM Yenidoğan Hematolojisi Okulu 1 Olgu sunumu

Detaylı

Dr. Nilay HAKAN Muğla Sıtkı Koçman Üniv. Tıp Fak. Neonatoloji Bilim Dalı Perinatal Medicine Nisan 2017, İZMİR

Dr. Nilay HAKAN Muğla Sıtkı Koçman Üniv. Tıp Fak. Neonatoloji Bilim Dalı Perinatal Medicine Nisan 2017, İZMİR Nedeni Açıklanamayan Patolojik ve Uzamış Sarılığı Olan Yenidoğanlarda UDP- Glukuroniltransferaz 1 (UGT1A1), Hepatik Organik Anyon Taşıyıcısı (SLCO1B) ve Glutatyon S-transferaz (GST) Polimorfizmlerinin

Detaylı

ERİTROSİTLER ANEMİ, POLİSİTEMİ

ERİTROSİTLER ANEMİ, POLİSİTEMİ ERİTROSİTLER ANEMİ, POLİSİTEMİ 2009-2010,Dr.Naciye İşbil Büyükcoşkun Dersin amacı Eritrositlerin yapısal özellikleri Fonksiyonları Eritrosit yapımı ve gerekli maddeler Demir metabolizması Hemoliz Eritrosit

Detaylı

TÜRK NEONATOLOJİ DERNEĞİ YENİDOĞAN SARILIKLARINDA YAKLAŞIM, İZLEM VE TEDAVİ REHBERİ 2014

TÜRK NEONATOLOJİ DERNEĞİ YENİDOĞAN SARILIKLARINDA YAKLAŞIM, İZLEM VE TEDAVİ REHBERİ 2014 TÜRK NEONATOLOJİ DERNEĞİ YENİDOĞAN SARILIKLARINDA YAKLAŞIM, İZLEM VE TEDAVİ REHBERİ 2014 Prof. Dr. Asuman ÇOBAN Prof. Dr. Münevver TÜRKMEN Doç. Dr. Tuğba GÜRSOY İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER KISALTMALAR 4 1.

Detaylı

YENİDOĞAN SARILIKLARINDA TRANSKUTAN BİLİRUBİN ÖLÇÜMÜ İLE TOTAL SERUM BİLİRUBİN ÖLÇÜMÜ ARASINDAKİ KORELASYONUN ARAŞTIRILMASI

YENİDOĞAN SARILIKLARINDA TRANSKUTAN BİLİRUBİN ÖLÇÜMÜ İLE TOTAL SERUM BİLİRUBİN ÖLÇÜMÜ ARASINDAKİ KORELASYONUN ARAŞTIRILMASI T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ÜMRANİYE EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ AİLE HEKİMLİĞİ Koordinatör: Prof. Dr. Ahmet GÖÇMEN Tez Danışmanı: Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik Şefi Uzm. Dr.Müferet ERGÜVEN YENİDOĞAN

Detaylı

35 HAFTA VE ALTINDAKİ YENİDOĞANLARDA SARILIĞIN SEFALOKAUDAL PROGRESYONU VE ETKİ EDEN FAKTÖRLER

35 HAFTA VE ALTINDAKİ YENİDOĞANLARDA SARILIĞIN SEFALOKAUDAL PROGRESYONU VE ETKİ EDEN FAKTÖRLER T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI 35 HAFTA VE ALTINDAKİ YENİDOĞANLARDA SARILIĞIN SEFALOKAUDAL PROGRESYONU VE ETKİ EDEN FAKTÖRLER Çisil ÇERÇİ KUBUR

Detaylı

Karaciğer Fonksiyon Bozukluklarına Yaklaşım

Karaciğer Fonksiyon Bozukluklarına Yaklaşım Karaciğer Fonksiyon Bozukluklarına Yaklaşım Dr. Sıtkı Sarper SAĞLAM DR.SITKI SARPER SAĞLAM - KEAH ACİL TIP KLİNİK SUNUMU 04.10.2011 1 Netter in Yeri: DR.SITKI SARPER SAĞLAM - KEAH ACİL TIP KLİNİK SUNUMU

Detaylı

HEREDİTER SFEROSİTOZ TANISINDA EOZİN 5-MALEİMİD BAĞLANMA TESTİ, OSMOTİK FRAJİLİTE VE KRİYOHEMOLİZ TESTLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

HEREDİTER SFEROSİTOZ TANISINDA EOZİN 5-MALEİMİD BAĞLANMA TESTİ, OSMOTİK FRAJİLİTE VE KRİYOHEMOLİZ TESTLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI HEREDİTER SFEROSİTOZ TANISINDA EOZİN 5-MALEİMİD BAĞLANMA TESTİ, OSMOTİK FRAJİLİTE VE KRİYOHEMOLİZ TESTLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Esin Özcan, Yeşim Oymak, Tuba Hilkay Karapınar, Salih Gözmen, Yılmaz Ay,

Detaylı

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Travma ve cerrahiye ilk yanıt Total vücut enerji harcaması artar Üriner nitrojen atılımı azalır Hastanın ilk resüsitasyonundan sonra Artmış

Detaylı

YENİDOĞAN SARILIĞI. Doç. Dr. Ayşegül Zenciroğlu. Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Kliniği

YENİDOĞAN SARILIĞI. Doç. Dr. Ayşegül Zenciroğlu. Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Kliniği YENİDOĞAN SARILIĞI Doç. Dr. Ayşegül Zenciroğlu Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Kliniği Yaşamın ilk 28 gününe "yenidoğan dönemi" denir. Bu dönemde

Detaylı

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK 1 LERDE LABORATUVAR İPUÇLARI GENEL TARAMA TESTLERİ Tam kan sayımı Periferik yayma İmmünglobulin düzeyleri (IgG, A, M, E) İzohemaglutinin titresi (Anti A, Anti B titresi) Aşıya karşı antikor yanıtı (Hepatit

Detaylı

EVİCAP 100 mg/2 ml I.M Enjektabl Solüsyon içeren Ampul

EVİCAP 100 mg/2 ml I.M Enjektabl Solüsyon içeren Ampul EVİCAP 100 mg/2 ml I.M Enjektabl Solüsyon içeren Ampul FORMÜLÜ Beher ampulde steril ve apirojen olarak; dl-alfa Tokoferil asetat (100 I.U) 100.0 mg Soya yağı k.m. 2.0 ml bulunur. FARMAKOLOJĠK ÖZELLĠKLERĠ

Detaylı

TRANSFERRİN ERİTROSİT. Transferrinin normal değerleri: Transferin seviyesini düşüren sebepler. Eritrosit; RBC: Red Blood Cell = Alyuvar

TRANSFERRİN ERİTROSİT. Transferrinin normal değerleri: Transferin seviyesini düşüren sebepler. Eritrosit; RBC: Red Blood Cell = Alyuvar TRANSFERRİN Transferin kanda demiri taşıyan bir proteindir. Her bir trasferrin molekülü iki tane demir taşır. Transferrin testi tek başına bir hastalığı göstermez. Beraberinde serum demiri, ferritin, demir

Detaylı

ALİ BÜLBÜL, DERYA GİRGİN, SİNAN USLU, SELDA ARSLAN, EVRİM KIRAY BAŞ, ASİYE NUHOGLU

ALİ BÜLBÜL, DERYA GİRGİN, SİNAN USLU, SELDA ARSLAN, EVRİM KIRAY BAŞ, ASİYE NUHOGLU İ ALİ BÜLBÜL, DERYA GİRGİN, SİNAN USLU, SELDA ARSLAN, EVRİM KIRAY BAŞ, ASİYE NUHOGLU Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Yenidoğan Kliniği, İstanbul. SUNU PLANI I. Giriş ve Amaç II. III. IV. Gereç

Detaylı

Akdeniz Anemisi; Cooley s Anemisi; Talasemi Majör; Talasemi Minör;

Akdeniz Anemisi; Cooley s Anemisi; Talasemi Majör; Talasemi Minör; TALASEMİ Akdeniz Anemisi; Cooley s Anemisi; Talasemi Majör; Talasemi Minör; Talasemi kırmızı kan hücrelerinin üretimini bozan genetik hastalıklardır. Ülkemizde çok sık görülmektedir. Hastaların kırmızı

Detaylı

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi Dr. Aslı KANTAR GİRİŞ GENEL BİLGİLER Akut böbrek hasarı (ABH) yenidoğan yoğun bakım

Detaylı

δ-aminolevulinik ASİT

δ-aminolevulinik ASİT δ-aminolevulinik ASİT Diğer adı ve kısaltmalar: Delta aminolevulinik asit, δ-ala, DALA, ALA. Kullanım amacı: Porfiria olasılığını değerlendirmek, çeşitli pofiria türleri arasında ayırıcı tanı yapmak ve

Detaylı

YENİ DOĞANLARDA VE GEBELERDE İMMUNOHEMATOLOJİK TESTLER: DAT, İAT VE ANTİKOR TANIMLAMA

YENİ DOĞANLARDA VE GEBELERDE İMMUNOHEMATOLOJİK TESTLER: DAT, İAT VE ANTİKOR TANIMLAMA YENİ DOĞANLARDA VE GEBELERDE İMMUNOHEMATOLOJİK TESTLER: DAT, İAT VE ANTİKOR TANIMLAMA Prof Dr Davut Albayrak Ondokuz Mayıs Üniversitesi Kan Merkezi ve Çocuk Hematoloji BD-Samsun davutalb@omu.edu.tr KMTD-ANTALYA-2011

Detaylı

Gebelik ve Trombositopeni

Gebelik ve Trombositopeni Gebelik ve Trombositopeni Prof.Dr. Sermet Sağol EÜTF Kadın Hast. ve Doğum AD Gebelik ve Trombositopeni Kemik iliğinde megakaryosit hücrelerinde üretilir. Günde 35.000-50.000 /ml üretilir. Yaşam süresi

Detaylı

Toksisiteye Etki Eden Faktörler

Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksik etki (toksisite) Tüm ksenobiyotiklerin biyolojik sistemlerde oluşturdukları zararlı etki. 2 Kimyasal Madde ile İlgili Faktörler Bir kimyasal maddenin metabolizmasında

Detaylı

GAZİANTEP İL HALK SAĞLIĞI LABORATUVARI TEST REHBERİ

GAZİANTEP İL HALK SAĞLIĞI LABORATUVARI TEST REHBERİ GAZİANTEP İL HALK SAĞLIĞI LABORATUVARI TEST REHBERİ 0 1 Test Adı Endikasyon Çalışma Yöntemi Numunenin alınacağı tüp Glukoz Diabetes mellitus (tarama, tedavi) Üre Böbrek yetmezliği Kreatinin Böbrek yetmezliği

Detaylı

Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır.

Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır. DAĞILIM AŞAMASINI ETKİLEYEN ÖNEMLİ FAKTÖRLER Dağılımı belirleyen primer parametre plazma proteinlerine bağlanma oranıdır. Bu bağlanma en fazla albüminle olur. Bağlanmanın en önemli özelliği nonselektif

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018

DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018 DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018 GİRİŞ Demir ilaçları anemi tedavisinde (özellikle gebelerde ve çocuklarda) En sık 6 yaş altı çocuklarda

Detaylı

Çeşitli nedenlerle oluşabilen karaciğer fibrozisi hemen daima geri dönüşümsüzdür.

Çeşitli nedenlerle oluşabilen karaciğer fibrozisi hemen daima geri dönüşümsüzdür. SİROZ Çeşitli nedenlerle oluşabilen karaciğer fibrozisi hemen daima geri dönüşümsüzdür. İlerleyici ilerleyici karaciğer hastalıkları sonuçta siroz ile sonuçlanan progresif fibrozise neden olur. Safra kanalikülü

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Duran Karabel

Yrd. Doç. Dr. Duran Karabel Yrd. Doç. Dr. Duran Karabel İntrauterin Büyüme Geriliği (İUBG) Hesaplanan gebelik haftasında beklenen fetal ağırlığın 10. persentilden daha düşük olması Fetusun büyüme potansiyelini olumsuz yönde etkileyen

Detaylı

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak

Detaylı

YENİDOĞAN SARILIKLARINDA YAKLAŞIM, İZLEM VE TEDAVİ REHBERİ

YENİDOĞAN SARILIKLARINDA YAKLAŞIM, İZLEM VE TEDAVİ REHBERİ TÜRK NEONATOLOJİ DERNEĞİ YENİDOĞAN SARILIKLARINDA YAKLAŞIM, İZLEM VE TEDAVİ REHBERİ 2014 Prof. Dr. Asuman ÇOBAN Prof. Dr. Münevver TÜRKMEN Doç. Dr. Tuğba GÜRSOY Bu klinik protokol uygulayıcıya konusundaki

Detaylı

İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri

İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri İlaçların Etkilerini Değiştiren Faktörler, ve İlaç Etkileşimleri Prof. Dr. Öner Süzer Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı www.onersuzer.com Son güncelleme: 10.03.2009

Detaylı

2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru yanıt hayır olabilir mi?

2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru yanıt hayır olabilir mi? ÇOCUKLARDA İLAÇ KULLANIMINDA FARMAKOKİNETİK VE FARMAKODİNAMİK FARKLILIKLAR 17.12.2004 ANKARA Prof.Dr. Aydın Erenmemişoğlu ÇOCUKLARDA İLAÇ KULLANIMINDA FARMAKOKİNETİK VE 2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru

Detaylı

Anemi modülü 3. dönem

Anemi modülü 3. dönem Anemi modülü 3. dönem Olgu 1 65 yaşında kadın hasta, ev hanımı Şikayeti: Halsizlik, halsizlikten dolayı dengesinin bozulması, zor yürüme Hikayesi: 3 yıl önce halsizlik şikayeti olmaya başlamış, doktora

Detaylı

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Magnezyum (Mg ++ ) MAGNEZYUM, KLOR VE METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Dr Ali Erhan NOKAY AÜTF Acil Tıp AD 2009 Büyük kısmı intraselüler yerleşimlidir Normal serum düzeyi: 1.5-2,5 meq/l Hücre içinde meydana gelen

Detaylı

ASETOMİNOFEN ZEHİRLENMELERİ UZ. DR. MEHMET YİĞİT SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ HASEKİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ «

ASETOMİNOFEN ZEHİRLENMELERİ UZ. DR. MEHMET YİĞİT SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ HASEKİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ « ASETOMİNOFEN ZEHİRLENMELERİ UZ. DR. MEHMET YİĞİT SAĞLIK BİLİMLERİ ÜNİVERSİTESİ HASEKİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ « Sunum planı Epidemiyoloji Farmakokinetik Klinik özellikler Tanı Tedavi Sonuç Epidemiyoloji

Detaylı

Anti-Kell Alloimmünizasyonu İlişkili Neonatal Hiperbilirubinemi: Olgu Sunumu

Anti-Kell Alloimmünizasyonu İlişkili Neonatal Hiperbilirubinemi: Olgu Sunumu Hiperbilirubinemi Anti-Kell Alloimmünizasyonu İlişkili Neonatal Hiperbilirubinemi: Olgu Sunumu Doç.Dr. Hilal ÖZKAN, Prof.Dr. Nilgün KÖKSAL Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Detaylı

Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar.

Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar. Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar. Vücutta küçük miktarda bakır varlığı olmaz ise demirin intestinal yolaktan emilimi ve kc de depolanması mümkün değildir. Bakır hemoglobin yapımı için de

Detaylı

Prof Dr Davut Albayrak. Ondokuz mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi KAN MERKEZİ VE ÇOCUK HEMATOLOJİ BÖLÜMÜ SAMSUN KMTD KURS-2012

Prof Dr Davut Albayrak. Ondokuz mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi KAN MERKEZİ VE ÇOCUK HEMATOLOJİ BÖLÜMÜ SAMSUN KMTD KURS-2012 Prof Dr Davut Albayrak Ondokuz mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi KAN MERKEZİ VE ÇOCUK HEMATOLOJİ BÖLÜMÜ SAMSUN KMTD KURS-2012 KAN GRUBU ANTİJENLERİ Kan grubu kırmızı kan hücrelerinin üzerinde bulunan ve

Detaylı

Bir Olgu Eşliğinde ABO Hemolitik Hastalığına Bağlı Sarılıkta Tedavi ve İzlem

Bir Olgu Eşliğinde ABO Hemolitik Hastalığına Bağlı Sarılıkta Tedavi ve İzlem ABO Hemolitik Hastalığı Bir Olgu Eşliğinde ABO Hemolitik Hastalığına Bağlı Sarılıkta Tedavi ve İzlem Doç.Dr. Hilal ÖZKAN, Prof.Dr. Nilgün KÖKSAL Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Detaylı

BİLİRUBİN OLUŞMASI VE ATILMASI

BİLİRUBİN OLUŞMASI VE ATILMASI BİLİRUBİN OLUŞMASI VE ATILMASI Hemoglobinin retiküloendoteliyal sistemde yıkılımı Normal insan vücudunda her gün eritrositlerin retiküloendoteliyal sistemde (RES) parçalanmasıyla yaklaşık 6,5-7 gram kadar

Detaylı

Farmasötik Toksikoloji

Farmasötik Toksikoloji Farmasötik Toksikoloji 2014 2015 3.Not Doç.Dr. Gül ÖZHAN Hücre membranları önemli engel! Çevre İnterstisyel sıvı Mukoza deri Absorbsiyon Plazma Kapiler membranı İnterstisyel sıvı Kapiler membranı Hücre

Detaylı

PSİKOLOJİ DE. Besinsel. Destekleyiciler

PSİKOLOJİ DE. Besinsel. Destekleyiciler PSİKOLOJİ DE Besinsel Destekleyiciler 3 Hastalığın En Güzel İlacı, Hastalığın En Güzel İlacı, Hastalıktan Korunmanın Çarelerini Öğrenmektir. Çarelerini Öğrenmektir. Hipokrat Hipokrat 4 Bugünün bilgilerine

Detaylı

DÖNEM 4 PEDİATRİ STAJI DERS PROGRAMI B GRUBU (12/11/ /01/2019) 14/11/2018 Çarşamba

DÖNEM 4 PEDİATRİ STAJI DERS PROGRAMI B GRUBU (12/11/ /01/2019) 14/11/2018 Çarşamba DÖNEM 4 PEDİATRİ STAJI DERS PROGRAMI B GRUBU (12/11/2018-18/01/2019) Saat 12/11/2018 08: 30 10: 20 Pediatri Stajının İşleyişi 13/11/2018 14/11/2018 15/11/2018 16/11/2018 Poliklinik ve servis Poliklinik

Detaylı

LÖKOSİT. WBC; White Blood Cell,; Akyuvar. Lökosit için normal değer : Lökosit sayısını arttıran sebepler: Lökosit sayısını azaltan sebepler:

LÖKOSİT. WBC; White Blood Cell,; Akyuvar. Lökosit için normal değer : Lökosit sayısını arttıran sebepler: Lökosit sayısını azaltan sebepler: LÖKOSİT WBC; White Blood Cell,; Akyuvar Lökositler kanın beyaz hücreleridir ve vücudun savunmasında görev alırlar. Lökositler kemik iliğinde yapılır ve kan yoluyla bütün dokulara ulaşır vücudumuzu mikrop

Detaylı

Hemoglobinopatilere Laboratuvar Yaklaşımı

Hemoglobinopatilere Laboratuvar Yaklaşımı Hemoglobinopatilere Laboratuvar Yaklaşımı Dr. Çağatay Kundak DÜZEN LABORATUVARLAR GRUBU 1949 yılında Orak Hücre Anemisi olan hastalarda elektroforetik olarak farklı bir hemoglobin tipi tanımlanmıştır.

Detaylı

TALASEMĠ. Akdeniz Anemisi. Uzm. Dr. Egemen ÜNAL. Şırnak İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı

TALASEMĠ. Akdeniz Anemisi. Uzm. Dr. Egemen ÜNAL. Şırnak İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı TALASEMĠ Akdeniz Anemisi Uzm. Dr. Egemen ÜNAL Şırnak İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı 10.04.2018 TALASEMĠ BĠR ÇEġĠT KANSIZLIK HASTALIĞIDIR. Türkiye dahil, tüm Akdeniz ülkelerinde önemli

Detaylı

GEBELİK KOLESTAZI. Prof. Dr. Filiz Yanık Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Perinatoloji Bilim Dalı

GEBELİK KOLESTAZI. Prof. Dr. Filiz Yanık Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Perinatoloji Bilim Dalı Prof. Dr. Filiz Yanık Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Perinatoloji Bilim Dalı Gebeliğin ileri haftalarında Cilt döküntüsü olmaksızın kaşıntı** Sarılık (%14-25)

Detaylı

KAS DOKUSU. Prof.Dr. Ümit TÜRKOĞLU

KAS DOKUSU. Prof.Dr. Ümit TÜRKOĞLU KAS DOKUSU Prof.Dr. Ümit TÜRKOĞLU 1 Kas dokusu, kimyasal enerjiyi mekanik enerjiye dönüştürerek hareketi sağlayan bir dokudur. Toplam vücut ağırlığının Yenidoğanda % 25 Genç erişkin dönemde % 40 ve yaşlılık

Detaylı

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü Sayı : B100AÇS0120000/2600-9216/3238 Konu : Gebelerde Demir Destek Programı Uygulaması 29.09.2005 GENELGE 2005/147 Gebelikte meydana

Detaylı

Tam Kan; Hemogram; CBC; Complete blood count

Tam Kan; Hemogram; CBC; Complete blood count TAM KAN SAYIMI Tam Kan; Hemogram; CBC; Complete blood count Tam kan sayımı kanı oluşturan hücrelerin sayılmasıdır, bir çok hastalık için çok değerli bilgiler sunar. Test venöz kandan yapılır. Günümüzde

Detaylı

CROSS-MATCH & DAT Testler/Problemler

CROSS-MATCH & DAT Testler/Problemler CROSS-MATCH & DAT Testler/Problemler Hazırlayan: Prof. Dr. Birol GÜVENÇ Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Bölge Kan Merkezi Sunan: Dr. S. Haldun BAL UludağÜniversitesi Tıp Fakültesi

Detaylı

İDRAR DANSİTESİ. Normal idrar dansitesi arasında kabul edilir. İdrar dansitesini arttıran bazı olaylar:

İDRAR DANSİTESİ. Normal idrar dansitesi arasında kabul edilir. İdrar dansitesini arttıran bazı olaylar: İDRAR DANSİTESİ Normal idrar dansitesi 1003-1030 arasında kabul edilir. İdrar dansitesini arttıran bazı olaylar: İdrarın soğutulması İdrarda protein atılımı İdrarda radyolojik kontras maddelerin atılması

Detaylı

DR. SAMİ ULUS ÇOCUK HASTANESİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HEMANJİOMLU OLGULARIN EPİDEMİYOLOJİK DEĞERLENDİRMESİ

DR. SAMİ ULUS ÇOCUK HASTANESİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HEMANJİOMLU OLGULARIN EPİDEMİYOLOJİK DEĞERLENDİRMESİ DR. SAMİ ULUS ÇOCUK HASTANESİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HEMANJİOMLU OLGULARIN EPİDEMİYOLOJİK DEĞERLENDİRMESİ DUYGU DÜZCAN KİLİMCİ,GÜRSES ŞAHİN,ŞULE TOPAL,BURÇAK BİLGİN,ŞULE YEŞİL,GÜLŞAH TANYILDIZ,ALİ

Detaylı

VAY BAŞIMA GELEN!!!!!

VAY BAŞIMA GELEN!!!!! VAY BAŞIMA GELEN!!!!! DİYABET YÖNETİMİNDE İNSÜLİN POMPA TEDAVİSİNİN KAN ŞEKERİ REGÜLASYONUNA OLUMLU ETKİSİ HAZIRLAYAN: HEM. ESRA GÜNGÖR KARABULUT Diyabet ve Gebelik Diyabetli kadında gebeliğin diyabete

Detaylı

1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler.

1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler. 1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler. Bunlar; absorbsiyon, dağılım; metabolizma (biotransformasyon) ve eliminasyondur. 2. Farmakodinamik faz:

Detaylı

Kardiyovasküler Hastalıklarda Çekirdekli Kırmızı Kan Hücrelerinin Tanısal Değeri

Kardiyovasküler Hastalıklarda Çekirdekli Kırmızı Kan Hücrelerinin Tanısal Değeri Kardiyovasküler Hastalıklarda Çekirdekli Kırmızı Kan Hücrelerinin Tanısal Değeri Doç. Dr. Meral Yüksel Marmara Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Laboratuvar Teknikleri Programı meralyuksel@gmail.com

Detaylı

FAZ II Enzimlerine bağlı genetik polimorfizmler - 1

FAZ II Enzimlerine bağlı genetik polimorfizmler - 1 FAZ II Enzimlerine bağlı genetik polimorfizmler - 1 1 İlaçların,öncelikle yararlı etkileri için kullanılmaktadır. Ancak bazen ilaç kullanımı yan etkiler gösterebilmektedir. Bazı hastalarda aynı ilaç için

Detaylı

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI Gebelikte ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler Sodyum ve su retansiyonu Sistemik kan basıncında azalma Böbrek boyutunda artma ve toplayıcı sistemde dilatasyon Böbrek kan

Detaylı

Prof Dr Davut Albayrak Ondokuz mayıs üniversitesi Tıp Fakültesi Kan merkezi Ve çocuk hematoloji BD -Samsun

Prof Dr Davut Albayrak Ondokuz mayıs üniversitesi Tıp Fakültesi Kan merkezi Ve çocuk hematoloji BD -Samsun Prof Dr Davut Albayrak Ondokuz mayıs üniversitesi Tıp Fakültesi Kan merkezi Ve çocuk hematoloji BD -Samsun İNDİREKT COOMBS TESTİ ANTİKOR ARANAN PLAZMA + %5 LİK YIKANMIŞ KIRMIZI KAN HÜCRESİ EKLE FAB UÇLARI

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2017-2018 EĞİTİM YILI DÖNEM IV ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI STAJ EĞİTİM PROGRAMI Eğitim Başkoordinatörü: Doç. Dr. Erkan Melih Şahin Dönem Koordinatörü:

Detaylı

ANEMİLİ HASTAYA YAKLAŞIM

ANEMİLİ HASTAYA YAKLAŞIM ANEMİLİ HASTAYA YAKLAŞIM Prof. Dr. Hale Ören TPHD Nutrisyonel Anemiler Okulu, Ankara 26 Aralık 2015 1 ANEMİ TANIMI Anemi eritrosit kütlesinin veya kan hemoglobin ve hematokrit konsantrasyonun azalması

Detaylı

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 03.05.2016 OLGU 38 yaşında evli kadın hasta İki haftadır olan bulantı, kusma, kaşıntı, halsizlik, ciltte ve gözlerde

Detaylı

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta

Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller Dr. Dilara İnan 04.06.2016 Isparta Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg) HBV yüzeyinde bulunan bir proteindir; RIA veya EIA ile saptanır Akut ve kronik HBV

Detaylı

TALASEMİDE OSTEOPOROZ EGZERSİZLERİ

TALASEMİDE OSTEOPOROZ EGZERSİZLERİ TALASEMİDE OSTEOPOROZ EGZERSİZLERİ DR. FZT. AYSEL YILDIZ İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ, İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ FİZİKSEL TIP VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI Talasemi; Kalıtsal bir hemoglobin hastalığıdır. Hemoglobin

Detaylı

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU

LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU LABORATUVAR TESTLERİNİN KLİNİK YORUMU Alanin Transaminaz ( ALT = SGPT) : Artmış alanin transaminaz karaciğer hastalıkları ( hepatosit hasarı), hepatit, safra yolu hastalıklarında ve ilaçlara bağlı olarak

Detaylı

Vitaminlerin yararları nedendir?

Vitaminlerin yararları nedendir? Vitaminlerin yararları nedendir? Vitamin ve mineraller vücudun normal fonksiyonlarının yerine getirilmesinde, büyüme ve gelişiminde çok önemlidir. Az miktarlarda yeterlidirler. Gebelikte anne yanında bebeğin

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Servisi Olgu Sunumu 15 Şubat 2017 Çarşamba

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Servisi Olgu Sunumu 15 Şubat 2017 Çarşamba Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Servisi Olgu Sunumu 15 Şubat 2017 Çarşamba Ar. Gör. Dr. Mine Esin Eruyar Dr. Mine Esin ERUYAR Şikayeti : Ciltte solukluk

Detaylı

GEBELİKTE SİFİLİZ. Dr. Mustafa Özgür AKÇA Bursa Yüksek İhtisas E.A.H. Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği

GEBELİKTE SİFİLİZ. Dr. Mustafa Özgür AKÇA Bursa Yüksek İhtisas E.A.H. Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği GEBELİKTE SİFİLİZ Dr. Mustafa Özgür AKÇA Bursa Yüksek İhtisas E.A.H. Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği SİFİLİZ TANIM T.pallidum un neden olduğu sistemik bir hastalıktır Sınıflandırma: Edinilmiş (Genellikle

Detaylı

Travma Hastalarında Beslenme

Travma Hastalarında Beslenme Doç. Dr. Onur POLAT Travma Hastalarında Beslenme Normal ve sağlıklı organizma travma veya strese maruz kaldığında kendisini korumaya yönelik bazı fizyolojik mekanizmaları harekete geçirir. Genel amaç organ

Detaylı

T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI

T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI I. YARIYILI T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI 2016-2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI B 601 Temel Biyokimya I Zorunlu 3 0 3 4 B

Detaylı

I. YARIYIL TEMEL BİYOKİMYA I (B 601 TEORİK 3, 3 KREDİ)

I. YARIYIL TEMEL BİYOKİMYA I (B 601 TEORİK 3, 3 KREDİ) T.C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL TEMEL BİYOKİMYA I (B 601 TEORİK 3, 3

Detaylı

GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ

GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ Doğuma Hazırlık Doğum Öncesi Eğitim Fetal Aktivitenin İzlenmesi Göğüs Bakımı Emzirmeye

Detaylı

Sağlık Bakanlığından Muaf Hekimin Ünvanı - Adı Soyadı. Bildiriyi Sunacak Kişi Ünvanı - Adı Soyadı. Bildiriyi Sunacak Kişi Kurumu

Sağlık Bakanlığından Muaf Hekimin Ünvanı - Adı Soyadı. Bildiriyi Sunacak Kişi Ünvanı - Adı Soyadı. Bildiriyi Sunacak Kişi Kurumu Sağlık Bakanlığından Muaf Hekimin Ünvanı - Adı Soyadı Dr. ALĠ MURAT SEDEF Bildiriyi Sunacak Kişi Ünvanı - Adı Soyadı Dr. ALĠ MURAT SEDEF Bildiriyi Sunacak Kişi Kurumu BAġKENT ÜNĠVERSĠTESĠ MEDĠKAL ONKOLOJĠ

Detaylı

GENETİK HASTALIKLARDA TOPLUM TARAMALARI

GENETİK HASTALIKLARDA TOPLUM TARAMALARI GENETİK HASTALIKLARDA TOPLUM TARAMALARI Bir genetik hastalığa neden olan veya bir genetik hastalığa yatkınlığa neden olan belirli genleri taşıyan kişilerin tespit edilmesi için yapılan toplum temelli çalışmalardır.

Detaylı

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM Gastrointestinal Sistem Hastalıkları Dr. Nazan ÇALBAYRAM ÇÖLYAK HASTALIĞI Çölyak hastalığı bir malabsorbsiyon sendromudur. Hastalık; gluten içeren unlu gıdalara karşı genetik bazda immünojik bir intolerans

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Nefroloji BD Olgu Sunumu 24 Ekim 2017 Salı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Nefroloji BD Olgu Sunumu 24 Ekim 2017 Salı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Nefroloji BD Olgu Sunumu 24 Ekim 2017 Salı Uzman Dr. Mehtap Ezel Çelakıl DR.MEHTAP EZEL ÇELAKIL 4YAŞ ERKEK HASTA Şikayeti:

Detaylı

CMV lab.tanı Hangi test, ne zaman, laboratuvar sonucunun klinik anlamı?

CMV lab.tanı Hangi test, ne zaman, laboratuvar sonucunun klinik anlamı? CMV lab.tanı Hangi test, ne zaman, laboratuvar sonucunun klinik anlamı? Maternal inf.tanısı Fetal inf.tanısı Yenidoğan inf.tanısı Bir test sonucunun doğru yorumlanabilmesi, testin tanı doğruluğunun bilinmesi

Detaylı

Adrenal yetmezlik var mı? Kortikosteroid verelim mi? Prof.Dr.Bilgin CÖMERT Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Yoğun Bakım BD

Adrenal yetmezlik var mı? Kortikosteroid verelim mi? Prof.Dr.Bilgin CÖMERT Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Yoğun Bakım BD Adrenal yetmezlik var mı? Kortikosteroid verelim mi? Prof.Dr.Bilgin CÖMERT Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Yoğun Bakım BD Adrenal Yetmezlik Yapısal hasar Hipotalamus Hipofiz Adrenal

Detaylı

FETAL SAĞLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ

FETAL SAĞLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ FETAL SAĞLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ Antenatal fetal izlenim amacı: Erken dönemde asfiksi tanısı koyarak fetal ve erken neonatal ölümü engellemek. Fetal ve perinetal morbiditeyi azaltmak. Kalıcı hasar başlamadan

Detaylı

DOYMAMIŞ YAĞ ASİTLERİNİN OLUŞMASI TRİGLİSERİTLERİN SENTEZİ

DOYMAMIŞ YAĞ ASİTLERİNİN OLUŞMASI TRİGLİSERİTLERİN SENTEZİ 9. Hafta: Lipit Metabolizması: Prof. Dr. Şule PEKYARDIMCI DOYMAMIŞ YAĞ ASİTLERİNİN OLUŞMASI Palmitoleik ve oleik asitlerin sentezi için palmitik ve stearik asitler hayvansal organizmalardaki çıkş maddeleridir.

Detaylı

YENİ DİYABET CHECK UP

YENİ DİYABET CHECK UP YENİ DİYABET CHECK UP Toplumda giderek artan sıklıkta görülmeye başlanan ve başlangıç yaşı genç yaşlara doğru kayan şeker hastalığının erken teşhisi için bir Check Up programı hazırladık. Diyabet Check

Detaylı

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL Vücudun İlaçlara Etkisi (Farmakokinetik Etkiler) Farmakokinetik vücudun ilaca ne yaptığını inceler. İlaçlar etkilerini lokal veya sistematik

Detaylı

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM 1) Aşağıdaki hormonlardan hangisi uterusun büyümesinde doğrudan etkilidir? A) LH B) Androjen C) Östrojen Progesteron D) FUH Büyüme hormonu E) Prolaktin - Testosteron 2)

Detaylı

KLİNİK TIBBİ LABORATUVARLAR

KLİNİK TIBBİ LABORATUVARLAR KLİNİK TIBBİ LABORATUVARLAR BİYOKİMYA LABORATUVARI Laboratuvarın çoğunlukla en büyük kısmını oluşturan biyokimya bölümü, vücut sıvılarının kimyasal bileşiminin belirlendiği bölümdür. Testlerin çoğunluğu,

Detaylı