Aydınlık EMRE KONGAR:

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Aydınlık EMRE KONGAR:"

Transkript

1 Aydınlık EMRE KONGAR: Zaman ve tarih, kentlilerin lehinde 18 Ekim 2013 Cuma Yıl: 2 Sayı:86 i h i r a T r e l z i r K Finansal i t e n n i c a m n a z a k a r a p n Parada n s.5 Ah sarı ispanyol paça pantolon ah! n s.7 Şiir soğudu n s.11 Gramafonlu Kahvehane

2 HALDUN ÇUBUKÇU 3 Ben sizin komşunuzdum! Artık kullanılmayan ama başkalarının işine yarayabilecek her türden eşyayı evlerinin önünde, çimleri özenle kesilmiş bahçelerinde sergileyerek ve genellikle etiketlerinin sonu çift dokuzla biten hile algılarını da eksik etmeden, 'uygun' rakamlarla komşularına satarlar. Orta sınıfı yansıtan ABD aile görüntüleridir; filmlerinden, dizilerinden bilinir ya hani... Sonra bir soru gelir akla: Vermek akıllarından geçmez mi? Bilmiyorum. Bizde, şimdilik, hâlâ ayıp karşılanır yapılsa... Ya gereksinimi olana veririz ya da anlamsızca saklarız. Protestan ahlakı ve ticaret zihniyetidir, o da onların kültürü... deyip geçilirdi ama; insan da eşyalaştığında iş bambaşka bir vahamet arz etmeye başlamıştır. Eli yüzü temiz bir adam. Kuşkusuz düşleri vardı, hem de en halis 'American dream' olanlarından, belki ailesi de vardı, muhakkak arabası, ev almıştı 'mortgage'yle, sonrası malum. Kriz var, bunalım var, buhran var... Onun gibi nicesine de 'homeless' (evsiz) olmak, var olan her şeyini, ailesi de dahil, en çok da düşlerini yitirmek düşmüş. Artık ironik olmayacak isyanını da utancına sarıp, siteme dönüştürmüş. Kime? Komşularına. Henüz kendini o hâle getirenin kapitalizm olduğunu anlayamamış. Kapitalizm mi? O çok masum kalır. En son aşamasında ya da evresindeki insanın insanı hiçleştirdiği ve şeyleştirdiği en korkunç aşama: Emperyalizm. Sadece insanı ve insanları değil, birkaç büyük ülkenin dışındaki bütün ülkelerin, devletlerin, milletlerin sömürüldüğü, 'evsizleştirilme'ye çalışıldığı ki milli bağımsızlığı ve milli iktisatı yitirmektir, bir çağın karanlık günlerindeyiz. Durmadan çıkan, başlayan ve geçmek bilmeyen krizler dönemi. *** Üst başlığı Çılgınlık, Panik ve Çöküş olan iktisadiyat içinden önemli bir kitabı, Finansal Krizler Tarihi ne ağırlık veriyoruz bu sayıda. Melih Baş'tan bilgilendirici olduğu kadar etkileyici de bir yazı yayımlıyoruz. Yazıda da belirtildiği üzre; kapitalizmin sağlıksız ve arada bir müdahale edilmesi gereken bir sistem olduğuna içer den eleştirel bakan bir çalışma Charles Poor Kindleberger ve Robert Z. Aliber in kitapları. Ama bir kitap daha var Finansal Krizler Tarihi ile birlikte ve gerektiğinde defalarca okunacak. Büyük olasılıkla 20. yüzyılın en önemli kitabı. Bu yüzyıl için de öyle olacağı kesin: V.İ. Lenin'in bütün bir emperyalizm çağını ve emperyalizmi tanımlayan, tahlil eden ve eylem kılavuzu oluşturan kitapçığı; Kapitalizmin En Yüksek Aşaması: Emperyalizm. Krizler, bunalımlar, yokluklar ve yoksulluklar, insanların hiçleşmesi kadar ve devletlerin hiçleştirilmesi üzerine bilinmesi gereken her şeyin en özlü biçimde anlatıldığı kitap. *** Hem sonra bir tuhaf 'kapitalizm' vurgusu moda oldu. Zihninde perişanlığın tombala çektiği garip bir 'solculuk' sözüm ona çelişmelerin derinliğini göstermek için terimi ağzından düşürmüyor. Ve hâliyle asıl gerçeğin gizlenmesine hizmet ediyor: Emperyalizmin. Farkı şurada: Kapitalizm evrensel bir sömürgeci baskı sistemine, bir avuç 'ileri' ülkenin, dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu mali yönden boğduğu bir sisteme dönüşmüştür. (Emperyalizm, s. 11) Bunun için, rantiye devlet (Rentnerstaat) ya da tefeci devlet kavramı, emperyalizmi işleyen iktisat yazınında, sık sık kullanılan bir deyim olmuştur. Dünya, bir avuç tefeci devlete ve bir borçlu devletler çoğunluğuna bölünmüş bulunmaktadır. (Emperyalizm, s. 119)... büyük devletler arasında dünyanın ekonomik ve siyasi bakımdan paylaşılması için yürütülen mücadeleye indirgenen dış politikasının, milli bağımsızlığın bir dizi ara biçiminin doğmasına yol açtığını görmek gerekir. Bu çağın tipik özelliği, sadece dünyanın sömürge sahipleri ve sömürgeler olarak iki ana gruba ayrılması değildir, bir de çeşitli biçimlerde bağımlı olan ülkeler vardır; bunlar resmen siyasi bağımsızlığa sahip olmakla birlikte, gerçekte mali ve diplomatik bağımlılığın ağına yakalanmış durumdadırlar. (Emperyalizm, s.110) Ve: Emperyalizm, her yere özgürlük değil egemenlik götüren mali sermaye ve tekeller çağıdır. Bu eğilimlerin getirdiği sonuç, siyasi sistem ne olursa olsun, her yerde gericilik ve bu alanda da mevcut çelişmelerin son derece yoğunlaşmasıdır. Milli baskı ve ilhak çabaları, yani milli bağımsızlığın çiğnenmesi (çünkü ilhak, milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkının çiğnenmesinden başka bir şey değildir) özellikle yoğunlaşır. (... ) Bu milli bağımsızlık hareketi, Avrupa sermayesini, en değerli ve en fazla kâr vaat eden sömürü alanlarında tehdit eder ve Avrupa sermayesi egemenliğini ancak, askeri kuvvetlerini durmadan arttırmakla koruyup sürdürebilir. Buna şunu eklemeliyiz: Emperyalizm yalnız yeni açılmış ülkelerde değil eskilerinde de ilhaka, artan milli baskıya ve bunun sonucu olarak artan direnmeye yol açar. (s. 156) *** Bu satırları ben Cemal Süreya çevirisi Kapitalizmin En Yüksek Aşaması: Emperyalizm kitabından aldım. Lenin'in çevirmeni Cemal Süreya. Ne güzel bir yan yana geliş. Bilgi sıradağların ardında değil, kitaplarda. Lenin i okusaydı örneğin fotoğraftaki kardeşimiz, okusaydı ve anlasaydı; şimdi fotoğraftaki pozu bu mu olurdu, yoksa 29 Ekim'de bu milletin taşacağı fotoğraf karelerinden herhangi birindeki gibi mi olurdu? Aydınlık Yayın Yönetmeni Haldun Çubukçu halduncubukcu@hotmail.com Yazıişleri Müdürü Damla Yazıcı damla@aydinlikgazete.com Sayfa Sekreteri Görsel Tasarım Alev Özgenç Hakan Uğurluay, Şener Soysal Sahibi Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Yalçın Büyükdağlı Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Sorumlu Müdür Mehmet Bozkurt Tüzel Kişi Temsilcisi Metin Aktaş Reklam Grup Başkanı Duygu İlem duyguilem@aydinlikgazete.com Reklam Müdürü Kamile Karakadılar kamile@aydinlik.com.tr Yönetim Yeri İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul Tel: / / Faks: Reklam Servisi kitap@aydinlikgazete.com Baskı: Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. Tic. A.Ş Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No:16 Bahçelievler / İstanbul Tel:

3 4 MELiH BAş KAPAK C.P. KİNDLEBERGER VE R.Z. ALİBER DEN BİR FİNANSAL KRİZLER TARİHİ Paradan para kazanma cinneti Finansal Krizler Tarihi Charles P. Kindleberger, Robert Z. Aliber, Çev: Ümit Şensoy, İş Bankası Kültür Yayınları, 514 s. Önce önünüze bir kova yayın boca edelim: The Economist in 5 Ekim sayısında Ülkeyi işletmek için geçit yok başlığıyla ABD nin içinde bulunduğu finansal kriz durumu temalı kapak dosyası. Fortune nin 16 Eylül sayısında Düşüşten sonra başlıklı aynı temalı dosya. ABD de yaşanan bütçe restleşmesi ve borç tavanı krizi sürerken, hem Japonya Maliye Bakanı T. Aso, hem de Çin Maliye Bakanı Z. Guangyao dan ABD nin borç krizine bir çözüm bulması gerektiği yolunda gerek içerik, gerek biçimsel olarak ciddi uyarılar içeren basın haberleri. Türkçe haftalık Ekonomist dergisinde yer alan ve Almanya daki seçim sonuçlarının, Avro yu kullanmaya devam edelim mi acaba sorusunu düşündürecek bir anlam taşıdığına dair inceleme. Forbes dergisi Eylül sayısında Steve Forbes in Sam Amca Neden Bir Canavara Dönüştü? başlıklı yazısı Anlaşılan bu finansal krizlerle epey uğraşacağız. Finansal Krizler Tarihi kitabı bu anlamda oldukça çekici. Kitapta eğlenceli anıların, nefis nüktelerin ve incelikli üslubun gerisinde, çılgınlıkların, paniklerin ve çöküşlerin, hırs, hile ve açgözlülüğü besleyen bir iktisadî ortamın sonucu olduğu çok etkili bir biçimde gözler önüne seriliyor. Charles Poor Kindleberger ve Robert Z. Aliber in bu kitaplarının ilk baskı tarihi 1978 idi. Kitap şimdi de İş Bankası Kültür Yayınları nca RZA nın güncellediği altıncı baskıdan Ümit Şensoy çevirisiyle yayımlandı. Kimilerince hegemonik istikrar kuramcısı olarak da bilinen Kindleberger ( ), Marshall Planı nın da önde gelen mimarlarındandı. İktisadî, siyasal, hukuki boyutları olan Kindleberger e göre, uluslararası düzlemde istikrarın sağlanabilmesi için bir ulusun dünyaya egemen olması gerekir. Marshall Planı nın da II. Dünya Savaşı sonrası ABD nin Avrupayı SSCB ye karşı konumlandırma ve bağımlılaştırarak biçimlendirme planı olduğunu anımsamış olalım. Uzun yıllar Massachusetts Institute of Technology Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) de öğretim üyeliği yapan Kindleberger, iktisat tarihçisiydi. Aliber ise, Chicago Üniversitesi nde uluslararası iktisat-finans öğretim üyesidir. 12 bölümden oluşan yapıttaki bazı bölümler şöyle: Krizin anatomisi / Spekülatif çılgınlıklar / Kredi genişlemesi / Balonun patlaması / Coşku ve kağıt serveti / Bernie Madoff: Yolsuzluklar, dolandırıcılıklar ve kredi döngüsü / Uluslararası salgın etkisi / Uluslararası son kredi mercii. Yapıt, kapitalizmin sağlıksız ve arada bir müdahale edilmesi gereken bir sistem olduğuna içeriden eleştirel bakan bir çalışmadır. On büyük finans balonu Kindleberger, parasalcı iktisatçılar arasında kötümserliğiyle ünlü H. Minsky nin modelini kullanıp genişletmiş olan bir parasalcı akım izleyicisi gibi ama yanısıra parasalcılığın gurularından Milton Friedman ile bir polemik içine girmektedir. Bu arada parasalcılığın, para politikası ve maliye politikası şeklindeki iktisat politikalarından para politikası üzerinden iktisadî yönetim yapma eğilimi olduğunu kısaca not düşmüş olalım. Yapıtında on büyük finans balonuna dikkat çeken Kindleberger, çalışmalarını iktisat ve finansal tarih yorumlarına daha uygun olduğu düşüncesiyle H. Minsky nin modeline dayandırmıştır. Bu modelde vurgu kredi sisteminin istikrarsızlığına yapılmakta; finansal sıkıntılara neden olmaya yol açması açısından borç yapısının işlevi, spekülatif yatırım araçlarının alınıp satılmasının fonlanması için borçlanma konuları önem arzetmektedir. Krizlere sürüklenmek dışsal şokların etkisiyle olmaktadır. Dışsal şoklara şunlar örnek verilebilmektedir: kimileyin rejim değişikliği, isyan, devrim, restorasyon, geniş bir etki doğurabilecek teknolojik yenilikler, çok kötü veya çok bereketli bir tarımsal hasat dönemi, bir savaş çıkması vb. Bunların sisteme dışarıdan girdiği varsayılır. Minsky modelinin zayıf karnı da tam buradadır, aslında! Kindleberger e göre, kriz süreci cinnet, panik ve çöküş evrelerinden oluşmaktadır. Zaten kitabın üst başlığı da Cinnet, Panik ve Çöküş tür. Cinnet, paradan para kazanma hırsıyla sağduyunun tümüyle unutulup, menkul kıymetlere ve gayrimenkullere spekülatif bir biçimde yatırım yapılması, bu yatırımların getirilerinden pay kapma umuduyla bunun yaygınlaşmasıdır. Panik evresinde ise toplumsal bir psikoz ortaya çıkar. Her yatırım her zaman herkese kazandırmamaktadır. Piyasada sanal değerlerle bir balon olduğunun işaretleri ortaya çıkmıştır. Piyasadan çekilme hesapları başlar. Ancak maalesef piyasadaki mevcut para herkesin çekilmesi-

4 KAPAK 5 DAMLA YAZICI ne yetmeyeceği için, balon patlayıverir ve iflaslar geliverir. Yani çöküş evresi gelip çatar. Cinnet ve paniğin bedelini kimin ödeyeceği ise malumdur; toplum! Kim feda edilecek Krizlerin yönetiminde çözüm önerisi olarak bir uluslararası son kredi merciinin önemine oldukça önem veren Kindleberger e göre, son kredi mercii finansal krizin olduğu ya da oluşacağı ülkeye kısa vadeli fon aktarımı yapan ülke ya da kuruluştur. Kuşkusuz bu rol kimileyin ortada kalmaktadır; böyle bir rolü üstlenen ABD gibi bir lider ülke veya IMF gibi bir kuruluş olursa, kriz uzun sürmeyebilir, ancak bu rol krizi hafifletebilmekle birlikte, krizin komşu ülkelere bulaşmasını engelleyemeyebilmektedir. Burası tartışmaya açık bir konu. Ya lider ülkenin kendisi sorunun kaynağı ise ne olacak ya da birisi kurtulurken veya kurtarılırken kim feda edilecek mesela? İşte tam da bu noktalarda kitabın altıncı baskısını güncelleştiren Aliber in katkıları kayda değer nitelikte gözükmektedir. Örneğin, eş zamanlı kredi balonlarının birbiriyle bağlantılı olduğu; sermayenin uluslararası hareketleriyle cari işlem dengesizlikleri aracılığıyla uluslararası düzeye taşınması vb. konularındaki katkıları Ayrıca, birbiriyle ilişkili ardıcıl kredi balonları sorunu gibi karmaşık bir sorunu da su yüzüne çıkarmış. Sonsözü yapıtın bu altıncı baskısına da önsöz katkısında bulunan iktisadî büyüme modeli kuramcısı Robert M. Solow a bırakalım: Bana öyle geliyor ki, Aliber in bu versiyonu Kindleberger in temel doğrultusunu korumakla birlikte, Kindleberger in nadir örnekler arasında yer yer dağılan çizgisini biraz daha düzgün bir şekle sokuyor. Daha pek çok çılgınlık, panik ve çöküş yaşayabiliriz, ama bu kitabı okuyanlarımız en azından bunlara karşı aşılanmış olacak. Haydi çocuklar aşıya! Kriz üzerine: Doğası gereği hastalıklı kapitalizm ncelikle krizle hastalık kavramla- karıştırılmaması gereğini Örının vurgulayalım. Krizin alanı meselesi de önemli! Sürdürülebilirliğin üç boyutuyla (iktisadî kriz, sosyal kriz ve ekolojik kriz) bütünsel krizden söz ediyoruz artık. Malî kriz kavramıyla krizin malî piyasalar temelli olduğunu kastediyoruz, aynen finansallaşan kapitalizm için kullanılan malî kapitalizm gibi. Malî kriz, bankacılık krizi, ipotekli borç senedi krizi gibi türlere de ayrımlanabiliyor. Kriz konusunda alan ve nedenlerine tanı koyulmasındaki farklılıklar ile, kriz sürecinde ve hatta krizin sonrasında ne yapılması gereği konusundaki farklılıklar mevcuttur. Bu farklılıklar ideolojik olup, kimi kapitalizm içidir, kimi de dışı. Kapitalizm doğası gereği hastalıklı mı? Sosyalistlere göre öyle; kapitalistlere göre değil! Kapitalizmin hastalıklı durumunu, sermayenin aşırı birikimi ve giderek eksik tüketim nedeniyle de düşen parasal kâr oranı olarak tanımlamak olanaklıdır. Sermaye sahipleri kârlarını sağlama almak için iki şey yaparlar. Sermayenin organik bileşimini emekten teknolojiye yoğunlaştırıp arttırmaları ve de işçilerin sömürüsü bağlamındaki artık değer oranını arttırmak! Ama böylece parasal kâr oranı da düşer. Nitekim ABD de ortalama kâr oranı, arasındaki 10 yılda düşme eğilimi göstermiştir. Merkez ülkelerin şirketleri çözüm olarak üretim zincirlerini düşük ücretli emek için çevre ülkelere kaydırdılar. Sanayi, tarım gibi üretken sektörlerdeki parasal kâr oranlarının düşmesi nedeniyle, sermaye sahipleri finans alanına (hayali sermaye) kaydılar. Başta ABD olmak üzere merkez ülkelerde neoliberal dönem boyunca finans sektörünün ağırlığı arttı, malî getiriler üretken sektörlerdeki kâr oranının üzerine çıktı. Malî işlemler sırasında üretken sektörlerdeki iş hacminden kopuk ve hatta hesaplanması bile güç olan hayali işlemlere doğru yoğunlaşmalar oldu. Abartılı ve yaygın borçlandırmalar (ponzi finansman) nedeniyle aşırı tüketim ve hayali sahiplikler ile köpükler ve balonlar oluştu. Şirketlerin piyasa değerleri aşırı arttı. Sonra balonlar patladı, örneğin dot.com krizi. Kitle imha araçları yani gerçek bir işleme dayalı -veya değilgeleceğe ait sözleşmeler olan türev işlemlerin abartılı katlanması malî piyasalarda kırılganlığı arttırdı. Merkez kapitalist ülkeler çevre ülkeleri malî piyasalarda kısa vadeli sermaye araçlarına bağımlılaştırıp vahşice sömürdüler; bu ülkelerde tetikçiler aracılığıyla krizler çıkartıp, ülkeyi malî ve giderek iktisadî olarak çökerttiler, sonra da siyasal fetih! Bazen bumerang etkisiyle merkez ülkeler de vuruldu. Örneğin, ABD li dev banka Lehman Brothers ın batışının beşinci yıldönümünü idrak ettik geçen ay! Krizden çıkış finansal piyasalardaki aktörler üzerinden yapılacaktı ve bu kuruluşlara para şırınga edildi. Ancak, paralar üretken kesime değil, spekülatif fon akımlarına gitti. Krizin Türkiye vb. çevre ülkelerine yansıması kısa vadeli fon girişlerinden nasiplenen sosyal sınıflar için farklı, nasiplenemeyenler için farklı oldu. Sahip mevzuuna dayalı nasip meselesi işte! Ah sarı ispanyol paça pantolon ah! Yetmişler Hulusi Tunca, Esen Kitap, 327 s. Aydınlık Kitap 70 ler En iyi 10 Nil Burak Tatlı Tatlı (1977) Selda Bağcan Aşkın Bir Ateş (1974) Timur Selçuk Sen Neredesin (1974) Cem Karaca Ay Karanlık Barış Manço Lambaya Püf De (1971) 3 Hürel Gönül Sabreyle Sabreyle (1975) Erkin Koray Cümbür Cemaat (1977) Nilüfer Son Arzum (1976) Işıl Yücesoy Çıkmaz Sokak (1979) Nesrin Sipahi Sensiz de Yaşanırmış (1971) Küçükken annemi karşıma oturtur, gençken hangi sanatçıları dinlediğini, kimlerin plaklarını aldığını, hangi gazeteleri okuduğunu, neler giydiğini sorup onun hikayesini dinlemeyi çok severdim. Yaz ayları anneannemlerde geçirilecek iki haftanın en güzel yanı, tavanarasını temizleme günüydü. Merdivenin aşağısında, tavanarasına girmekle görevlendirilmiş aile ferdinin bize verdiklerini annemler temizlemekle ve atılacakları belirlemekle uğraşırken ben ellerinden kapar, bu da atılır mı ya, yazıklar olsun ben giyerim bunu büyüyünce, yok ben koyarım odama bunu, yok ben okurum kesin bunu... diye kendime yığınak yapardım. Dayımın Eczacılık Fakültesi kitapları sayemde 10 kez çıktı indi o tavanarasında, onları attırmamak için ben eczacı olacağım ya allah allah, kullanacağım bunları, atılır mı yazık ya demişliğim bile var. Bunların hepsini yaparken yaşında bir çocuktum, ve şu an bu satırları televizyonun altındaki dolapta dizili duran dayımın Eczacılık Fakültesi kitaplarına bakarak yazıyorum, saygılar hayat. Annemin cart sarı ispanyol paça pantolonu, kırmızı büyük yaka gömleği, kahverengi kırçıllı ceketi, yemek yaparken diline dolanan Nilüfer, Nil Burak nameleri, evin tadilatı sırasında döşemenin altına serilmiş fotoroman sayfaları, bugün bilgisayarlar arasında bir eskici yarattı, yani beni. Annemin bana odanı temizle derken her defasında içinden ah o sarı ispanyol paça pantolon ah! dediğini duyarım. Sadede geliyorum sayın okuyucu, geçtiğimiz haftalarda Esen Kitap tarafından Yetmişler adında bir kitap masamıza düştü. 70 li ve 80 li yılların en önemli başucu müzik dergisi HEY in yayın yönetmenliğini yürütmüş Hulusi Tunca o yıllarda dergi için yaptığı röportajlarını bu kitapta toplamıştı. Kimler yok ki kitabın içinde: Fikret Kızılok, Cem Karaca, Ajda Pekkan, Selda Bağcan, Zeki Müren, Barış Manço, 3 Hürel, Moğollar, İlhan İrem, Hümeyra, Berkant... Hatta röportajların yanı sıra kendi kalemlerinden yazıları, anlatımları var. Bu isimlerin en şöhretli olduğu ya da henüz şöhrete ulaştığı yıllarda verdikleri bu röportajlar bize 70 lerin ruhunu hissettiriyor. Hele ki benim gibi 90 kuşağının bireyleri için daha da ilgi çekici ögeler barındırıyor. Teknik yazmaktan vazgeçip daha dürüst olmam gerekirse, birçok sanatçı için vay arkadaş ya, böyle biri miymiş bu? dediğim çok oldu. Sanatçıların henüz şöhret için çirkinleşmeyi öğrenemedikleri yıllar belki de henüz şöhrete erdikleri yıllardır, o yüzden de her röportaj samimi, her söylem kendinden doğuyor bu kitapta. Selda Bağcan'ın 100 bin liraya transfer olması ve bu parayı nasıl yediği, Cem Karaca'dan ayrılan Kardaşlar'ın Ersen'le, Ersen'den ayrılan Moğollar'ın da Cem Karaca ile birleşmesi olayı, Samanyolu şarkısı ile hafızalarımıza kazınan Berkant'ın hikayesi, Fikret Kızılok ve Hümeyra'nın küsmesi, Hürel kardeşlerin annesinden oğullarının özellikleri gibi gerçekten gülümseten röportajlarla dolu bir kitap. Altın Mikrofon serüvenlerinin de yer aldığı kitapta dönemin en çok satan yerli yabancı plak listelerini ve yerli olarak top 10 listeleri bulmak mümkün. Yetmişler genç nesil için anne ve babalarının müzik dünyasına bir yolculuk olurken anne ve babalarımız içinse anılara güzel bir selam niteliğinde. Biz de bir top 10 listesini sizlere sunarak yazıyı bitirelim, kim bilir belki de eki okumaya bu listedeki şarkılar eşliğinde devam edersiniz.

5 6 DAğHAN DÖNMEZ Şair dediğin, yaramaz çocuk! Psikolojik analizlerin çoklukla yer aldığı kitabın ana öğesi, bu analizlerin doğrulayıcısı olarak işaret edilen şiirlerdir. Okura düşen, birçok tanınmış şairin, çocuklukla ilintili şiirlerini okumak ve yazarın yaptığı çözümleme ışığında bu şiirleri değerlendirmek Çocukluk ve Şiir Dr. Rahim Tarım, Özgür Yayınları, 360 s. Doğu kentlerinin kum rengi hükümranlığından, İstanbul a dönmüştüm. Griyi özlemiştim; grinin o menevişli halini İstiklal Caddesi; insan kalabalığı, tramvay çanları ve dükkanlardan yükselen melodileri ile bir yanardağ ağzı gibi içine almıştı beni. Köşe başında, kucak dolusu kitapla bağıran bir adam gördüm. Şiirlerimi okumak ister misiniz? diye soruyordu. Oysa aynı kaldırımlara, henüz iki ay öncesinde kan sıçramıştı. Polis botları aşındırmıştı aynı taşları. Mezarlıkta açan karanfil gibi duruyordu adamın elinde kitaplar. Kitapların saman kağıtları arasından iki dize ise, benim zihnimde duruyordu; öylece anladım gelip gitmenden hayatıma; nasıl bir denizin ortasında olduğumu (Sustukça, Yücel Yarımbatman, s.18) Sokak şairini geride bırakıp, Beyoğlu nun midesine kadar indim. Kitapların cazip kokusu, beni en ücra kitapçılara, sahaflara sürükledi. Sonbahardı. Şiirin mevsimi olsa, herhalde bu mevsim olurdu. Bundan olacak, rafların arasında ilk dikkatimi çeken kitap; Dr. Rahim Tarım ın Çocukluk ve Şiir kitabı oldu. Geriye yalnızca bir kuytuyu mesken tutup, kitabı karıştırmak kalıyordu. Tabii bir de, tek şekerli çay söylemek! İş Bankası Yayınları tarafından geçtiğimiz yıl yeniden basılan Haluk Oral ın Şiir Hikayeleri kitabını beğeniyle okudum. Kitabın önsözünde Doğan Hızlan şu yorumu yapmıştı: Haluk Oral, gerçekten de ilgi çekici bir edebiyat arkeoloğu. Bizim okuyup da geçtiğimiz, sadece bir şiir, bir öykü olarak baktığımız metnin ardındaki gizler, yazılma nedenleri, esin kaynakları onun araştırma alanıdır. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Oral ın verdiği bilgilerden sonra, o şiire, zenginleşmiş, çeşitlenmiş bir açıdan bakarsınız. Kitap, Lavinia, Kurtuluş Savaşı Destanı, Kaldırımlar vb. şiirlerin hangi koşullarda ve nasıl oluştuğu üzerine bir araştırmayı okuyucuyla paylaşıyordu. Şiir Hikayeleri nin tadı henüz damağımdayken, Çocukluk ve Şiir kitabı da bu lezzeti artıran bir kaynak olmuştu. Çocukluktan şairliğe Rahim Tarım, şiirlerin yaratılma sürecinden çok; şairlerin çocukluğunun, şiirlerde hangi izlerle ortaya çıktığı konusuna eğiliyordu. Çocukluk özelinden, bir şair ve şiir çözümlemesi yapıyordu. Bilimsel çalışma niteliğindeki kitap, üç ana bölümden oluşuyordu. Bunlar; Çocukluk, Çocuksuluk, İçimizdeki Çocuk, Çocukluğa Dönüşün Psikolojik Kökenleri ve Sanat ve Çocukluk bölümleridir. Tarım, kitabın ikinci bölümünde regresyon terimini açıklar. Regresyon, geri çekilme, dönüş anlamına gelmekte olup; psikolojide çocukluktaki arkaik yapılanmaya geri dönüşü betimler. Yazar, kitabın sonuç bölümünde şu ifadeyi kullanır: Sanatçı regresyonu bilinçli olarak denetimi altında tutarak onu estetik trans ve sanatsal üretime çeviren kişidir. Çocukluktaki kazanımlar, oyun ve sanatın kesişme noktası olan ereğini kendi içinde taşıma, duyarlılığı gelişmiş bir birey olarak sanatçıyı çocukluğun dünyasından uzak tutamaz. Öte yandan, tıpkı oyundaki gibi zamanın yok farz edilerek yaşanması sanatçıyı da, alımlayıcıyı da çocukluktaki gibi özgür kılacaktır. (s. 336) Psikolojik analizlerin çoklukla yer aldığı kitabın ana öğesi, bu analizlerin doğrulayıcısı olarak işaret edilen şiirlerdir. Okura düşen, birçok tanınmış şairin, çocuklukla ilintili şiirlerini okumak ve yazarın yaptığı çözümleme ışığında bu şiirleri değerlendirmek Kitapta ilgimi en çok çeken alt başlıklardan biri de oyun Metinde oyun, şu kapsamda ele alınıyor: Oyunun temelinde haz ilkesi yattığını ve çocukların oyunu bu yüzden ciddiye aldıklarını söyleyen Freud, yetişkinin günün birinde gündelik yaşamın uğraşlarını çocukluk oyunlarıyla özdeşleştirip çocukluğa açılan kapıyı yeniden keşfedebileceğini ileri sürer. (s. 261) Şairler, belki de hayatın bu sıkıcı, bu ruhsuz halinden kaçmak için; kelimelerden bir hayal/oyun dünyası inşa eden kimselerdir. Veya Don Kişot gibi yel değirmenlerine saldıran kahramanlar! Her ne ya da kim olursa olsun, kapitalist düzenin insanı makineleştiren ve hissizleştiren koşullarında esaslı bir devrimcidir şairler! İşin bencesi Saygıdeğer okur, Rahim Tarım 1984 yılında İstanbul Edebiyat Fakültesi nden mezun oluyor yılında doçent olan Tarım, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi nde öğretim üyeliği yapıyor. Kitap, metnin akıcılığı anlamında eleştiriye açık olmakla beraber; hem şiirle şairin ilişkisine farklı bir bakış açısı getirmesi bakımından, hem de alanında ender kaynaklardan biri olması sebebiyle raflarınızda bulunmaya değer! Sözü kitapta geçen bir şiirle bağlayalım: yarısını unuttum çocuk doktoru olmamı isteyen anneme hasta yatağında verdiğim sözün doktor olamadım ama çocuk kaldım Sunay Akın Çünkü kitap, karanlığa gönderilmiş mektuptur! Okuyucuya not: Bahse konu sokak şairi Yücel Yarımbatman ın şiirlerini, kitaplarını kendi bastırdığından kitapçılarda bulamıyorsunuz. Ona ya İstiklal Caddesi nde rastlayıp kitabı edinebilirsiniz ya da facebook sayfasından ulaşabilirsiniz.

6 VEYSEL ÇOLAK 7 HESAPSIZ KİTAPSIZ, YALIN YÜREK YAZAN BİR ŞAİR ÖLDÜ! Şiir soğudu Tayfun Gerz (d ö.2013) öldü, şiir soğudu. Daha 24 yaşındaydı Tayfun. Özenle izlediğim, şiirde yapacaklarını merak ettiğim birkaç genç şairden biriydi. Etkiliydi, yaratıcıydı söyledikleri. Tayfun Gerz öldü, şiir soğudu. İzmir'e geldiğinde uzun uzun konuşmuştuk. Yazdığı şiirlerle karşımdaki Tayfun arasındaki ilişkiyi anlamaya çalışıyordum ona bakarken. Gördüğüm o ki bir şair ancak bu denli şiiriyle örtüşebilirdi. Yürek insanıydı besbelli. Yavaş ı bile acele yapıyordu. Yüzünü kaplayan gözleriyle dünyayı algılama ve sorgulama çabası içerisindeydi. Kapitalizmin dayattığı kültürel motiflerin dışına çıkmış; o kültürün yozlaştırıcı etkisinden alabildiğine uzak kalmayı başarmıştı. Kentte çırılçıplak bir yabancıydı. Bu da onu özgün kılıyor ve her davranışında bir yüzleşmeyi yaşıyor ve yaşatıyordu. Çürümüş ekonomik ve toplumsal ilişkiler yüzünden en yoğun kalabalıklardan tiksinen bir yabancıydı. Yalnızdı, ısıran bir yalnızlıktı yaşadığı. Şiirle onarıyordu kendini, her günü şiirle başlatıyordu. Kendi deyimiyle, şiirlerini Ataol Behramoğlu, Arif Damar, Sunay Akın, Küçük İskender gibi birçok şaire ulaştırıyor; onların tepkilerine bakıp yeniden şiire koyuluyordu. İlişkilendiği şairleri usta kabul edip onlara tapındığından değil; şiir için kendini eğitmenin bir yolu olarak yapıyordu bunu. Deneyime saygı bilinci Sincan İstasyonu ndaki bir yazısında Ben şiirlerimi, ölmüş usta şairlere gösteririm. Bunu da arkalarında bıraktıkları şiirleri, kitapları tekrar tekrar açıp okumakla yaparım. Onların yazdığı dizeler içinde beğendiklerimle, kendi yazdığım dizeler arasında fark bulmaya çalıştığım gibi, şairlik bağı da kurmaya çalışırım, diyor. Tayfun Gerz usta şairlerin şiir deneyimlerinin ne denli öğretici olduğunu kavramış, bunun bilincine varmış. Genç bir şairin, gelenek oluşturmuş büyük şiirlerin, yazılacak her yeni şiirin önsözü olduğunu kavramış olması önemli. Tayfun un başarısı da bu yapılanışından kaynaklanıyor. Sözünü ettiğim yazısında Şairin genç yaşta yazdıklarıyla, ileriki yaşta yazdıkları arasında gelişmişlik-gelişmemişlik hesabı yapılmamalıdır. Şair, o şiiri, o an kendini sıkan, boğan halin sonucu gibi yaşar ve görür. Şairliğin ilk devrelerinde daha heyecanlı olabilir ve yazdıklarına da yansıtabilir. Bu, şairin vasat şiirler yazdığı anlamına gelmez; daha içten, daha safiyane olduğu anlamına gelir. derken, kendi şiirini savunuyor gibidir. Sincan İstasyonu, Şiirden, Varlık, Akatalpa, Akköy, Eliz... gibi dergilerde yayımladığı ve henüz yayımlanmamış onca şiirinde görülen o ki, bireyin varoluşsal sorununu, açmazlarını, güzelliklerini, çirkinliklerini, yetinmezliğini, öfkesini, yabancılaştırılmasını, acımasızlıklarını, başarısız aşklarını, her türlü iletişimsizliğini işlemiş şiirlerinde. Bunu yaparken en çok da kendinden yola çıkmış. Neredeyse şiirlerinin öznesi olmuş. Kendini yırtmanın dilsel biçimidir şiirleri. kaç şiir daha yazmalıyım / bir ah' tercümesi için / ıssızlık insanda kaç yalnızlık eder / söyleyin Onun bu dizelerinde, Behçet Necatigil in çok çiğ çağ diye tanımladığı bu yüzyıl insanının duyarsızlığına yönelik keskin bir eleştiri var. Bu tip insanları tanıdıkça uzaklaşır onlardan, ıssızlaşır, Tayfun Gerz yalnızlaşır. Böyle algıladığı için yukarıdaki dizeleri, bir başka şiirinde şöyle tamamlayacaktır: her günüm intihardır benim / başarısızlıkla sonuçlanan / her gün ölmeyi bile beceremem / yalnızlık ne kötü şey tanrım / onca insan arasında / bir kendinle yetinmek // üstelik kendinde, kendinde misin / belli değil Bir Ahmet Haşim yalnızlığı bu. Taşınır gibi olmadığı çok açık. Varla yok olmak arasında insanın yaşadığı o yakıcı ikilemi şiirlere bütününe yansıttığı görülüyor. Genelde izlek ayrımı yapmıyor. Önceden belirlediği bir temayı oluşturmak için değil yazdığı şiirler. Daha çok an lardan, o anlarda yaşanan kışkırtıcı olgu ve olaylardan esinleniyor. Hesapsız kitapsız, yalın yürek yazmaya koyuluyor. Yoğun yaşanan duygulanımlardan çıkartıyor şiirlerini. Bu bağlamda şiirin gereksindiği doğallığın yakalandığı söylenebilir. Ne de acımasızsın Meryem Tayfun Gerz şiirleriyle fiziki, toplumsal, tinsel portreler de çiziyor. Özellikle Meryem adlı şiirinde hiç de yabancısı olmadığımız bir insanla, başkalarının mutsuzluklarından beslenen insan tipiyle karşılaşırız. Şu dizeleri bu genişlikte düşünmek gerekiyor; yoksa sevgililer arası bir ilişki ile sınırlanmış olur şiir; anlam genişliği de daraltılmış olur. Ayrıca bu dizeler varoluşsal sorunu gündeme taşıdığı gibi, varsılla yoksulun yüzleşmesini de gerçekleştiriyor. Dolaylı görünse de sınıflı bir toplumda insanların ayrışmasını da ortaya koyuyor. Bu anlamlandırmaların dışında ve dar anlamda iki sevgiliye ilişkin de düşünülebilir bu dizeler: varlık ile yokluk iki u/mutsuz yaratıyormuş meğer / ne de acımasızsın meryem / sevincini paylaşmak için / karşındakinin mutsuzluğunu beklerken Tayfun, bireyi bütüncül bir tutumla aktarıyor şiire. Şiirlerin özneleri, yaşamın da özneleri oluyor. Bir bakıma hiçbir şeyin birbirinden yalıtık olmadığı da söylenmiş oluyor. Onun Tomris başlıklı şiiri, bu bağlamda söylediklerim için açıklayıcı olabilir: tomrisi kötü hallediyorlar / ahlaksız dövüşüyor birileri / tanrının emperyalist ülkesidir / bu hava boşluğu / kapladığın yer kadarsın tomris / anla bunu Keşke bu yazıyı Tayfun Gerz yaşarken yazmış olsaydım. Sanırım 40 lı, 50 li, 60 lı yaşını sürdüren şairler bir genç şairi sahiplenmeli, onların şiirlerini izlemeli, üşenmeden yazılar yazmalı haklarında. Bu, onlara zaman kazandırır. Editörden yoksunluk da giderilmiş olur böylece. Belki de Türk şiirinin onarılması da buna bağlı. Neyse Tayfun Gerz in Dilek adlı şiiriyle yeniden başlasın bu yazı: göğün merhametine astım yüzümü / kurusun diye gözyaşlarım / kaç kez ıslandım kendi yağmurumda, üşüdüm / ince bir çizgi gibi delindi gök / kuytularda saklandım / ölü çığlıkları arasında geçtim heveslerimden / tırnaklarımla kazıdığım toprağa gömdüm / umarsız fidanlar / geçmişin kirli çekmecelerinde / odamın duvarları rutubet akıyor / ödünç sevinçler ediniyorum / kiralık sevgililerimden / avutuyorum gözlerimi / sustum yazgısında yaşamın // yalnızca dilsiz tanrıların yarattığı bir dünya diledim / sessiz, gürültüsüz, bir yeni dünya

7 9 8 BEYAZIT KAHRAMAN beyazk@gmail.com EMRE KONGAR İLE YAZMAK, YAŞAMAK, ÇAĞDAŞLAŞMAK VE GEZİ DİRENİŞİ Türkiye deki Ana medya, sadece Cumhuriyet tarihinin değil, dünyadaki basın tarihinin de bir yüzkarasıdır! Mütareke basınından da beterdir, çünkü büyük bir bölümü doğrudan menfaat için, üstelik gönüllü olarak bunu yapmakta Çizim: Köksal Çiftçi eyazıt ta, İstanbul Üniversitesinin karşısındaki bir evde 13 Ekim 1941 de öğretmen anne babanın ikinci çocuğu olarak doğan Prof. Dr. Reşit Emre Kongar, çok yönlü bir insan olarak, toplumumuzun hemen her kesiminde tanınır te BM bursuyla, sosyal bilimler öğrenimi görmek için ABD ye gitti da Michigan Üniversitesi Sosyal Çalışma Yüksekokulu ndan mastır unvanıyla mezun oldu. Aynı yıl Türkiye ye dönüp Hacettepe Üniversitesi ne öğretim görevlisi olarak girdi de bu üniversitede Sosyal Çalışma Yüksekokulu nu kurdu ve buraya müdür olarak atandı de TDK Bilim Ödülü nü, 1979 da Sedat Simavi Vakfı Sosyal Bilim Ödülü nü, 1998 de Aydın Doğan Sosyal ve Beşeri Bilimler Ödülü nü kazandı. Bir ara politikaya atıldı ve Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı yaptı. Hürriyet gazetesinde danışmanlık yaptı. KAMAR, Kamuoyu Araştırma Şirketi ni kurdu ve yönetti. TÜSES genel sekreterliğini yürüttü. Federal Almanya tarafından Üstün Hizmet Madalyası Büyük Liyakat Haçı yla, İtalya ta- B rafından Commandatore madalyasıyla, Polonya tarafından Commandor nişanıyla ödüllendirildi. 24 Nisan 1996 da Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ne profesör olarak geri döndü. Şubat 1997 de Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyeliğine atandı. 1 Eylül 2001 de Cumhuriyet gazetesi yayın kurulu danışmanı ve yayın kurulu başkan yardımcısı oldu. Gazetenin imtiyaz sahibi İlhan Selçuk un ölümüne değin en yakın çalışma arkadaşıydı. Yayımlanmış, benim saptayabildiğim, 36 kitabı olan Emre Kongar ın, Kızlarıma Mektuplar adlı kitabı 2001 de, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi nin Zirvedekiler 2001 En Beğenilen Kitap ödülünü aldı. Babam Oğlum Torunum adlı kitabıyla 2003 yılının en beğenilen yazarı ödülüne layık görüldü. Cumhuriyet gazetesindeki köşeyazılarını sürdüren yazarımızla ülkemizde son yıllarda yaşananları konuştuk. n Aslında sizi tanıtmaya gerek yok çünkü bu söyleşimizi okuyacak olanların hemen tümü sizin köşeyazılarınızı, kitaplarınızdan en az birkaçını okumuşlar, konuşmalarınızı, konferanslarınızı dinlemişlerdir, belki de öğrenciniz olmuşlardır. Bugün sizinle, son günlerde 8. baskısı yapılan Herkesten Bir Şey Öğrendim ve 26. baskısı yapılan Gezi Direnişi adlı kitaplarınızdan hareketle yazarlığınıza, toplumbilimciliğinize, araştırmacılığınıza, yurt ve dünya sorunlarını nasıl incelediğinize değgin konuşmak istiyorum. Çok okuyan bir insan olduğunuzu biliyoruz. Gazete ve dergilerde okuduklarınız dışında; roman, öykü, deneme, araştırma, inceleme türünden toplam kaç kitap okumuşsunuzdur? Yaklaşık olarak bir sayı verebilir misiniz? Bu sorunuza yanıt vermek kolay değil. Liseyi bitirdiğim zaman Milli Eğitim Bakanlığının yayımladığı bütün klasikleri bitirmiştim. Yani Sheakespeare, Zola, Balzac, Moliere, Stendhal, Aristofanes, Euripides, Volter, Rousseau ve diğerleri. Ortaokula geçince okumaya başlamıştım, lise sona geçtiğimde bitmişti. Bu arada elbette Pardayyanlar, Arsen Lüpen ve başkaları... Abdullah Ziya Kozanoğlu nun yapıtları... Sonra akademik okumalar başladı. Geçenlerde, yaklaşık olarak 12 bin kitabımı Anadolu Üniversitesi Atatürk Kütüphanesine bağışladım. Elbette hepsini okumuş değildim. Ama hepsi elimden geçmişti. Zaten edebiyat yapıtları dışındaki araştırma ve incelemeleri tümüyle okumak yerine, incelediğiniz konuya göre onlara da bakmak eylemi, okuma eyleminin yerini alıyor. Bu açıdan on binlerce kitap elimden geçmiştir diyebilirim. n Yazdıklarınıza bakınca çok üretken bir yazar olduğunuzu anlıyorum. Bu kadar çok kitap yazmayı nasıl başardınız? Üretken bir yazar değilim. Türkiye de herkes tembel olduğu için ben öyle görünüyorum. Attilâ İlhan her gün bir sayfa roman yazdığını söylerdi. Ben 25 Emre Kongar ın Cumhuriyet gazetesindeki odasından yaşımdan itibaren kitap yazıyorum. Her gün bir sayfa yazsam, bugüne kadar ortalama 300 sayfalık 57 tane kitap yazmış olmam gerekirdi; oysa benim kitaplarımın sayısı 30 küsur. Yani her gün ortalama bir sayfa bile yazamamışım. Ama benim hayatta okumak ve yazmaktan başka yaptığım bir şey yok. Yani okumak ve yazmak benim için bir yaşam biçimi. Bir başka deyişle, ben hep çalışan bir insanım. Dikkat edin, çalışkan değil, çalışan. İnsan sürekli çalışınca bir şeyler üretiyor elbette. Ayrıca akademisyen olmak da elbette yazı yazmanın bir yaşam biçimi haline gelmesinde bana yardımcı oldu. n Yazmak benim için ebedileşmek demişsiniz. Bunu biraz açar mısınız? Söz uçar, yazı kalır! Yazı insan ömrünü aşar, sonsuza kadar uzanır... Yazılı yapıtlar, üretenleri ebedileştirir. Einstein dan zamanın izafiliğini ve bu izafiliğin mutlu anları uzatmak için nasıl kullanılacağını öğrendim. Bu, çok önemli bir nokta: Yaşamın mutlu anlarını uzatmak... Kitabım, sırf bunu öğrenmek için bile okunmaya değer. İhsan Doğramacı dan da her türlü ayak oyunlarını, yönetim ilişkilerini, insanların çirkin yönlerini, bunların nasıl kullanıldığını ve elbette bunlardan nasıl sakınacağımı... n Öğrenciliğinizde, o yılların çok önemli bilimcilerinden dersler almışsınız. Onların sizin üzerinizdeki etkisi nedir? İnsanlığı, tarihi, iktisadı, toplumsal bilimleri iyi öğrendim. Hocalarıma çok şey borçluyum. n YÖK ün sizin yaşamınızı ve üniversitelerimizi, akademisyenlerimizi, bilim üretimini çeşitli şekillerde etkilediğini hepimiz biliriz. Bu konuda çok yazıldıysa da asıl bilmemiz gere- ken, kısaca, nedir? YÖK bir hastalıktır. Derhal kökünün kazınması gerekir! n Karl Marx ın Kapital i okumak, sizin siyasal görüşünüzü ve toplumsal olaylara bakışınızı nasıl etkiledi? Diyalektik düşünce ve bakış anlamında Marx ın yöntemi ve görüşleri doğrudur. İnsanlık tarihi ancak böyle anlaşılabilir. Geleceği ilişkin kehanetleri tartışmalı elbette. Pasif direnişin erdemleri n Gezi Parkının ortadan kaldırılmak ve yerine AVM yapılmak istenmesi üzerine, duyarlı insanlar, geçen Mayıs ayının son günlerinden itibaren pek umulmadık bir direniş gösterdiler. Öyle ki, hayatlarında hiç politik eyleme katılmamış insanlar bile sokaklara döküldüler. Gezi Direnişi ni Aykut Küçükkaya ile birlikte kitaplaştırdınız. Burada yazdıklarınızın muhakkak okunması gerektiği kanısındayım. Gezi Parkı eylemcileri çapulcu mudur? Kitabı çok önemli ve değerli yapan öğe, benim yazılarım kadar Aykut un kronolojisidir. Aykut sayesinde müthiş bir belge oldu. Başbakanın Gezi eylemcilerine Çapulcu demesi ise bu sözcüğün anlamını değiştirdi. Artık insanlar çapulcu sözcüğünü, demokrat, özgürlük direnişçisi anlamında kullanmaya başladılar. n Ekonomist dergisinin Gezi Direnişi ile ilgili olarak 137 CEO ile yaptığı araştırmanın sonuçlarına kitabınızda yer vermişsiniz. Bu bilgileri herkes okumalı. Bunlara eklemek istediğiniz var mı? Gezi Direnişi gelecektir... AKP iktidarı ise geçmiş! n Kitabınızda, ABD Dış İlişkiler Konseyi nin başkanı Richard Haas ın değerlendirmelerine de ayrıntılarıyla yer vermişsiniz. Bunlardan asıl ders çıkarması gerekenler kimler olmalı? Gezi Direnişinden ve yorumlarından en çok ders alması gerekenler elbette bugün Türkiye yi yöneten AKP lilerdir. Ama yaptıklarına bakınca, demokratikleşme dersi almak bir yana, tam bir baskı rejimine doğru gittikleri, yani tarihsel oluşumların tersine kürek çektikleri görülüyor. n Kitabınızda Pasif direnişin erdemleri nden söz ediyorsunuz. Bu direniş Batı yı da etkiledi mi? Elbette. Sanıyorum bütün Batı medyasının günlerce Gezi Direnişi üzerinde odaklanmasının asıl nedeni, direnişin barışçı özelliğiydi. Barışçı yöntemler Batı nın direnişçilerle özdeşleşmesine yol açtı! Mütareke basınından beter n Basınımızın durumunu biliyoruz ya, bir de sizin görüşünüzü alayım. Bir zamanların Mütareke basını ile şimdiki ana medya yı karşılaştırabilir misiniz? Bugün Türkiye deki Ana medya, sadece Cumhuriyet tarihinin değil, dünyadaki basın tarihinin de bir yüzkarasıdır! Mütareke basınından da be- terdir, çünkü büyük bir bölümü doğrudan menfaat için, üstelik gönüllü olarak bunu yapmaktadır. n Güvenlik güçleri Gezi direnişlerini durdurmaya çalışırken kimyasal gaz kullandı mı? Bunu uluslararası hukuk açısından incelersek Bence polisin kullandığı gazla, yasaklanan kimyasal silahlar arasında pek büyük bir nitelik farkı yok. İkisi de kimyasal silah. Zaten yetkililer de bunu böylece açık açık söylüyorlar. Sadece nicelik farkı var: Daha az, daha uzaktan, daha dolaylı, falan filan... Yasaklanmalıdır! n Üniversitelerimizin durumu için ne dersiniz? İçler acısı... Utanç verici! n Çeşitli TV kanallarında toplumsal, siyasal, tarihsel konuların konuşulduğunu, tartışıldığını izliyoruz. Bu izlencelerdeki kimi konuşmacıların tar- Herkesten Bir Şey Öğrendim Emre Kongar, Remzi Kitabevi, 480 s. tışma kültürleri beni karamsarlığa sürüklüyor. Sizin değerlendirmeniz nedir? Ekrana çıkmak için AKP iktidarını övmek yetiyor. Eh, onların entelektüel birikimleri de demek bu kadar! Ne bilgi, ne kültür, ne konuşma âdâbı... Sadece kendilerine övgü, kendilerinden olmayanlara da sövgü... Çok ilkel ve kabalar! n Toplumumuzun politik bilinci konusunda neler söylemek istersiniz? Türkiye de henüz din-tarım toplumlarının feodal niteliklerinden, yani kulluk aşamasından kurtulamamış çok önemli bir kitle var. Bu kitle ile çağdaşlaşmış, kentleşmiş, endüstrileşmiş kesimler, kitleler çatışıyor. Çok küçük bir grup olarak da Bilişim Devrimi ni yakalamış öncüler var. Gezi Direnişçileri bunlardı! Böyle bir sebze çorbasından da işte bugünkü iktidar çıkıyor! Ama zaman ve tarih, kentlilerin ve bilişimcilerin lehinde. Mutlaka onlar, yani demokrasi ve insan hakları kazanacak! Gezi Direnişi Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Cumhuriyet Kitapları, 192 s Fotoğraf: Alpay Tuğlu Zaman ve tarih, kentlilerin ve bilişimcilerin lehinde

8 10 M. KUTLUşAD SEFEROğLU Semaver kadar derin Bedo, kitapla direniyor yaşama, her şeye rağmen yaşamayı sürdürebilmek için okuyor, okuduklarına inanmak istiyor Mevzumuz Derin Ahmet Büke, ON8 Kitap, 161 s. Ahmet Büke nin romanı Mevzumuz Derin Andrei Platonov dan bir alıntıyla açılıyor: Yaz devam ediyordu... Hangi yaz? Haziran direnişinin yaşandığı 2013 yazı elbette. Çünkü, romanın baş kahramanı Bedo yu tanıdıkça, GTA da polis döven nesilden olduğunu anlıyoruz. Bedo, on sekiz yaşını henüz bitirmiş; annesi ve dedesiyle birlikte İzmir de -Selanik, Girit ve Kırım göçmenlerinin yerleştiği Eşrefpaşa da- yaşıyor. Kendi mahallesini şöyle anlatıyor Bedo: Zaten karışıktık Yan komşumuz Madam Pi Yahudi ydi. Sonraki evde Tatar bir aile otururdu. Hâlâ aynı evdeler ve İzmir in en güzel Tatar böreklerinin satıldığı dükkânları şimdi bile iki sokak ötemizdedir. Sonra Yugoslav göçmenlerinin evleri başlar. En sonda da Giritliler oturur. Giritli Ali Abinin karısı da Selanik göçmeni olan Nurhayat Abladır. Eh, yani bu resme bir Çingene aile girse kimin haberi olur ki. Nitekim olmadı. En yakın arkadaşıysa bahsettiği bu Çingene ailesinin oğlu Barbo. Dersaneden arta kalan vaktinde ya kitap okuyor ya da Barbo yla takılıyor. Bedo nun babası bir deniz kazasında ölmüş. Kendisi gibi kitap kurdu olan dedesiyle birlikte, dedesinin arkadaşı olan İsmet Amca nın kitapçısına sıkça uğruyor. Kitaplarla kurduğu bu sürekli ilişki sayesinde yaşadıklarından kaçış olanağı yakalıyor belli ki: Sonuçta herkes savaş istiyordu. Annem, Nehir, hatta her defasında para üstü vermeyi unutan kantinci Peki, istediğiniz gibi olsun. Sizinle dövüşür, sonra kitapların arasında hayatla barışırım. Haydi bakalım! Kitapla direniyor yaşama, her şeye rağmen yaşamayı sürdürebilmek için okuyor, okuduklarına inanmak istiyor: Kalkıp odama gittiğimi ve coğrafya atlasımı açtığımı hatırlıyorum. İngiltere yi buldum. Sonra İzmir den parmağımla denizden yola çıktım. Uzun bir yol olmalıydı. Ben buradan varmıştım İngiltere ye, acaba babamın gemisi nerede kalmıştı? Bunu sormak için anneme gittim. Ama kapısı kilitliydi. Hıçkırıklarını duydum. Sonra gidip atlası terastan aşağı attım. Bir daha da anneme sormadım babamı. O yaşımda bir macera kitabından okumuştum; galiba Jules Verne di; Her şey geçer, diyordu de Alnı Mavide kitabıyla Oğuz Atay Öykü Ödülü nü, 2011 de Kumru nun Gördüğü ile Sait Faik Hikaye Armağanı nı kazanan; sıradanlaşan her şeyin, her insanın başlı başına bir öykü olduğunu sıkça anımsatan Ahmet Büke, Nisan-Mayıs 2013 te ON8 Blog a Bedo nun Kitapları adıyla tefrika ettiği öyküleri örerek bir ilk roman oluşturmuş. Dili temiz. Anlatıcı olarak birinci tekil şahsı seçmiş. Zaman kipleri arasında geçişleri, yer yer bilinç akışını kullanışı usta işi. Gelgelelim, bu öyküler toplamı bir roman gerilimi yaratamıyor. Ne tam anlamıyla öyküler toplamı diyebiliyoruz kitap için ne de tam anlamıyla bir roman. Fakat örülmüş öykülerden çok romana yakın; gücünüyse güldürmeyle hüzünlendirme arasındaki izleğinden alıyor doğumlu Ahmet Büke nin, Bedo karakteriyle anlamaya ve anlatmaya çalıştığı doksan kuşağının edebiyatta yer edinmesi önemli. Fakat doksan kuşağı için bisiklet in ekşi sözlük kadar önemi olmadığını Ahmet Büke nin öğrenmesi gerek. Herkesin bir şeylere tutunmaya çalıştığı Mevzumuz Derin de hayatının eksik parçasını bulan Bedo nun aslında daha derin bir şeyle karşılaşmasıysa şaşırtıcı bir son hazırlamış romana. Diyor ki Bedo: O akşam Barbo da kaldım ve ona dedim ki: Şu yaşımda iki şey öğrendim hayattan abi; devlet ve aile. Kazdıkça dibi bulunmuyor bunların. Baktı bana. Doğru diyorsun da, zamanı gelince çoluk çocuğa karışmak lazım yine de, dedi. Karşılıklı güldük durduk Haiku nun doğası ve yere dökülen ağaç Haiku, dünyayı sözcüklerle resmedebilme sanatıdır aynı zamanda. Bunu gerçekleştirirken süslü sözcüklere ihtiyaç duymaz; doğanın içindeki en yalın duruşu sergiler NEZiHE ALTUğ İsmail Biçer in yere dökülen ağaç adını taşıyan haikular kitabında doğanın tüm inceliğini, kokusunu, ferahlığını, rengini, hatta iyimserliğini görmek, hissetmek mümkün. Geleneksel Japon şiiri olan haikunun Türkçe karşılığı, eğlenceli mısralar. Bu en kısa şiir türü, az sözle çok şey anlatma sanatı olarak da biliniyor. Baş harfler dahil, tüm dizeler küçük karakterlerden oluşmak zorunda. Üç dizelik kısacık bu şiir türünün babası, 17. yüzyılda yaşamış Japon şairi Başo dur. Klasik haikuda, mutlaka mevsimsel bir öğeye, doğadan bir parçaya ya da kişinin ruh halini anlatan duygulara yer verilmesi gerekir. fırtınalar ki / yalnız kalmış çocuğun / düşünde saklı (s. 10). Haiku somuttur; bir durum veya olay betimlenir. Gösterilen şeyler yaşanmış anların ve bunlara bağlı duyguların temsilleridir: bahar yağmuru / toprağa düştüğünde / etrafta kokun (s. 27) Nesneler simgeseldir. Böylelikle bu tam tanımlı değerler ve simgeler dizgesi aracılığıyla şairler ve okurlar yüzyıllar boyu müşterek, sınırları net çizilmiş bir anlayış zeminine sahip oldular. ıssızdır ırmak / hep kendine çoğalır / denizden önce (s. 21). Haiku, dünyayı sözcüklerle resmedebilme sanatıdır aynı zamanda. Bunu gerçekleştirirken süslü sözcüklere ihtiyaç duymaz; doğanın içindeki en yalın duruşu sergiler: eteğindeki / çiçekler açtığında / gülümsüyor dağ (s. 50). İsmail Biçer şöyle anlatıyor kendini: 1970 yılında doğduğum ve çocukluk yıllarımın geçtiği Erzincan, beni yıllar sonra şiire taşıyacak (akıtacak) tüm koşulları (malzemeyi) taşıyordu. Daha sonra geldiğim ve bugün yaşamımı sürdürdüğüm İstanbul da şiir için gerekli, hatta fazlasıyla malzemeyi barındırıyordu. Şiirle birlikte, deneme nin de hakkını vermeye çalışan, bugünlerde öykü nün kıyılarında gezinen; eşit, özgür, sömürüsüz bir dünyanın umutlarını ve değerlerini içinde taşıyan bir İsmail Biçer den söz edebiliriz. Haikular, bir esrime anında söylenenler gibidir. Esrime; geçmişi ve geleceği tümüyle unutup, şimdiki zamanla eksiksiz bir biçimde özdeşleşmedir. Geçmiş gibi gelecek silinecek de olsa, içinde bulunduğumuz an vardır. Haikunun saydam ve doğal dünyasıdır bu. sevda kervanı / yol aldığı çöllerde / hep serap görür (s. 35). Haiku olabildiğince yalın bir anlatım gerektiriyor. Genellikle anlık bir durum ele alınır ve ilk bakışta olağan bir gözlem in ürünü ilk iki dize, beş hecelik şaşırtıcı bir son dizeye zemin hazırlar. Mantıktaki iki öncülden bir sonuç çıkarmak gibi. Topu topu 17 heceden oluşan bu kısacık şiir türünün yetkin örneklerinden yalın şiir in doruklarında gezindiği rahatlıkla anlaşılır. Bir haiku ustası yüzlerce yere dökülen ağaç İsmail Biçer, Artshop Yayıncılık an a karşılık gelen yüzlerce dizeyi sabırla eksilte eksilte o yalın üç dizeye ulaşır. Japoncada sözcükler Türkçede olduğu gibi hecelenebilmektedir. Hece ölçüsü halk edebiyatımızın geleneksel ölçü birimidir. Bu bakımdan, Türkçede hece ölçüsüne bağlı kalarak birbirinden güzel haikular denenmiştir. Böylesi güzel haikularını okuduğum şairler arasında İlhan Berk, Coşkun Yerli, Oruç Aruoba, Süreyya Berfe, İsmail Uyaroğlu, Yelda Karataş ilk aklıma gelen şairlerimiz. Bu türün genç temsilcileri arasında Hakan Cem, Kadir Aydemir, Erol Özyiğit i de anmalı. İsmail Biçer in yere dökülen ağaç adını taşıyan haikular kitabı, kendi sesini bulmuş, kendi şiirini kurmuş bir şairin şiir dünyamıza güzel bir armağanı.

9 ONUR KARABiBER 11 TAHİR ABACI DAN MEMLEKETİN ŞARKISI TÜRKÜSÜ ÜZERİNE YAZILAR Gramafonlu Kahvehane ler zamanı Gramofonlu Kahvehane dinleyen kulakların oldukça beğeneceği bir denemeler toplamı Gramofonlu Kahvehane Tahir Abacı, İkaros Yayınları, 232 s. Kültürel olguların, onlarla doğrudan ilişkisi olan, onları üreten ve yayan, hatta onların kaydını tarihe düşmeyi iş edinmiş kişilerin dahi pek fark edemediği yanları kalabilir. Böyle durumlarda, bazen o dünyanın dışından biri gelir ve o ıskalanmış, görülmemiş ya da gösterilmemiş ayrıntılara parmağını doğrultuverir. Yazarın edebiyatla olan ilişkisi ne kadar malumsa, müzik kültürünün de bir edebiyatçının algılarına, titizliğine ve kalemine olan ihtiyacı o kadar açık. Tahir Abacı uzun zamandır kitaplarıyla, çeşitli gazete ve dergilerdeki yazılarıyla bilinen bir yazar. Gramofonlu Kahvehane de bu yollarla yapılmış üretimin bir meyvesi denebilir. Kitaptaki bölümler, yazarın daha önce yayımlanmış yazılarından oluşuyor. Kendi deyimiyle, Anadolu şehir müziği bu yazıların ağırlıklı bölümünü oluştursa da Türk müziğinin hemen her tarzıyla ilgili bir konuya rastlamak mümkün. Kimi yazıda Yeşilçam filmlerindeki sinema ve müzik ilişkisi, o dönemlerin popüler kültürü ve o ürünün tüketicisi irdelenirken, başka bir yazıda türkülerle aktarılan polisiye olayların ve o hikâyelerdeki kahramanların peşine düşülmüş. Bazen konu Yahya Kemal ve müzik iken, kimi yerde Dicle ve Fırat ın suladığı topraklarda sadece ekinlerin değil, müziğin de çeşitlenip derinleştiği, o kültürün de ekinler gibi harmanlandığı konu edilmiş. Tanburî Cemil den İbrahim Tatlıses e, Nâzım Hikmet ten Ahmet Hamdi Tanpınar a kadar, klasik, geleneksel, popüler, tarihsel, çok sayıda kişi, olay, dönem ve mekân, Abacı nın topluma bakışının kafa açıcı ve toparlayıcılığı ile bir araya getirilmiş Gramofonlu Kahvehane de. Diğer yandan, Abacı nın belirli bir müzik türünden ve o müziği üreten, dinleyen, inceleyen ya da yayan herhangi bir cemaatin üyesi olmayışı, müziği ve bu kültürü kaleme alırken, gerek o müziğin kendi sorunlarına, gerekse hayata geldiği zaman ve mekândaki o toplumun özelliklerine bakışını da tarafsızlaştırmış. Yazılar bilimsel bir üslupla değil, deneme tarzında yazılmış olsalar da sırf bu özellikleri sayesinde, konuya eğilmek isteyen müzik bilimcilerin ilgisini çekecek türde. Son olarak, farklı zamanlarda, farklı konular üzerine yazılmış yazılardan tematik bir bütünlük çıkarmak hayli zordur. Dolayısıyla, Abacı nın da sunuş kısmında bahsettiği gibi yer yer yinelemelerle karşılaşmak mümkün; ancak, kitabın genel bütünlüğü göz önüne alındığında bu gibi yinelemelerin bir öneminin kalmadığını söylemeden geçmeyelim. Gramofonlu Kahvehane, müziği salt seslerden oluşan bir sanat olarak algılamanın dışında, üretildiği zamanın ve ortamın her özelliğinden izler taşıdığını fark ederek dinleyen kulakların oldukça beğeneceği bir denemeler toplamı. 3. ULUSAL EĞİTİM KURULTAYI BİLDİRİLERİ KİTAPLAŞTIRILDI Eğitimde nereden nereye Çocukların sanat ve spor derslerinden uzaklaştırılmaları, dinsel içerikli derslerin lise programlarına değin girmesi, siyasal yönetimin ülkemizi ortaçağ karanlığına götürdüğünün kanıtıdır HASAN AKARSU Kasım 2012 de Ankara da düzenlenen 3. Ulusal Eğitim Kurultayı bildirileri ve görüşme tutanakları, Eğitimde Dönüşümle Nereye adıyla kitaplaştırıldı. Eğitimle ilgili ve bağlantılı önemli kuruluşlarımızın düzenleyip, desteklediği kurultayda, eğitimde dönüşümle bir karşı devrimin gerçekleştirildiği vurgulanırken yapılması gerekenler de saptanıyor. Kurultay iki gün boyunca beş oturum ve bir forumla, tartışmalarla sürüyor. Sonuç bildirgesinde, eğitimde Türkiye nin getirildiği yerin belirlenmesi iç sızlatıyor. Cumhuriyet ve çağdaşlaşma atılımları, 1950 den sonra medrese özlemcileri tarafından durdurulup geriye döndürüldü. Bugün karşı devrimin ülkemizi ele geçirdiği ve Atatürk Devrimi ni olabildiğince yok ettiği bir gerçektir. Prof. Dr. Semih Koray ın açılışta vurguladığı gibi: Yeniden kurulacak bir Cumhuriyet söz konusudur bundan böyle. Eğitim bir ulusun geleceğidir, eğitimde yapılan geriye dönük çalışmalarla geleceğimizin karartıldığı ortadadır. Devrimlerin özü olan laiklik ilkesi kaldırılıyor, irtica tehlike olmaktan çıkarılıyor ve böylece özgür düşünceli, bilimsel düşünen gençlik yetiştirilmesi dışlanıyor. Eğitim sistemi, İmam Hatip ortaokullarının açılması uğruna, ile yazboz tahtasına dönüştürülüyor ve dinselleştiriliyor. Öte yandan, özel okul yaygınlaşmasıyla eğitim ticarete dönüştürülüyor. Doç. Dr. Barış Doster in vurguladığı gibi: Küreselleşmenin gereksinimlerine uygun insan gücü yetiştirmek amaçlanıyor. Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir, yeni eğitim yasasını Öğretim birliğine vurulan darbe olarak değerlendiriyor. Okul öncesi eğitimin yok sayıldığını, ikinci dört yıldaki mesleğe yönlendirmenin de bilim dışı olduğunu vurguluyor. Çocukların sanat ve spor derslerinden uzaklaştırılmaları, dinsel içerikli derslerin lise programlarına değin girmesi, siyasal yönetimin ülkemizi ortaçağ karanlığına götürdüğünün kanıtıdır. Gerici eğitim sisteminin sanat eğitimini de yok ettiği gözleniyor. Prof. Dr. Ali Uçan ın vurguladığı gibi eğitimden, yaşam bilgisi, spor, bilim, teknik, sanat, felsefe dışlanırsa, ülkenin ve insanlığın geleceği karartılmış olur. Bunun için Köy Enstitüleri ndeki sanat eğitimi, eğitim sistemi örnek alınmalıdır ki ülkenin geleceği aydınlık olsun ve iyi yurttaşlar yetiştirilsin demekten alıkoyamıyoruz kendimizi. MEB ve YÖK de görevli yabancı uzmanlar, danışmanlarla ancak; ABD ye ve AB ye bağımlı ara elemanlar yetiştirilebiliriz, üniversitelerimiz de emperyalizmin güdümüne girmiş olur. Üçüncü Ulusal Eğitim Eğitimde Dönüşümle Nereye Üçüncü Ulusal Eğitim Kurultayı Bildirileri ve Görüşme Tutanakları, 264 s. Kurultayı nın sonuç bildirgesiyle AKP iktidarının laik, halkçı, eşitlikçi ve bilime, sanata dayanan eğitim sistemini sonlandırdığı, eğitim sistemini özelleştirdiği, sorgulamayan, boyun eğen kuşaklar yetiştirdiği, üniversitelerin özerkliğini ortadan kaldırıp siyasal iktidara bağımlı duruma getirdiği vurgulanıyor ve çözümler öneriliyor. Eğitim sistemimizi yeniden kurmak, parasız olmasını sağlamak, Türkçe eğitim yapmak, vb. en önemli çözüm önerileri arasında yer alıyor. Ulusal Eğitim Kurultayı nda görev alan değerlerimizin, ulusumuzun yetiştirdiği en önemli eğitimciler ve bilim insanları olduğunu belirtmeliyiz. Yapıtın, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı nın saygın anısına adanması da sevindiricidir.

10 12 ERCAN DALKILIÇ GÖRSEL KiTAPLIK Büyük bir yazar ve büyük bir gazetecinin aşkı Hemingway & Gellhorn YÖNETMEN: Philip Kaufman OYUNCULAR: Nicole Kidman, Clive Owen, David Strathiam Tiglon, 148 Dakika Bir kadının başarısının önünde engel olarak erkek mi vardır? Philip Kaufman ın yönettiği Hemingway & Gellhorn filmi bu büyük edebiyatçı ile acar kadın gazetecinin ilişkisini anlatmaya başladığında, tanık oldukları tarihsel olaylar, İspanya İç Savaşı, Çin Devrimi, Küba günleri fonunda sevgileri kadar kişilik çatışmaları, Hemingway ın benmerkezciliği, heyecanları, yazma aşkları da tarafgir bir sorgulamanın nesnesi oluyor. Tarafgir; çünkü yönetmen her iki karakterini de severek anlatıyor ama daha çok Gellhorn dan yana olarak. Edebiyat tarihinin en maço figürü, hiç kuşkusuz ki Ernest Hemingway dır. Konu böylesi bir yazarın merkezinde olduğu bir aşk hikayesi olunca, şiddet de kaçınılmaz oluyor haliyle. Kariyerine az ama öz filmler çekerek devam eden, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği (The Unbearable Lightness of Being), Düşlerin Efendisi (Quills) ve Henry & June gibi kalburüstü filmlere imza atan Kaufman ngway ve uçarı savaş muhabiri Martha Gellhorn un inişli-çıkışlı ilişkisi etrafında gelişiyor. İkilinin karşılaştığı dönem tam da İspanya İç Savaşı nın tansiyonunun yükseldiği bir dönem. Dolayısıyla, o sırada Amerikan Komünist Partisi yle iyi ilişkileri bulunan Hemingway ve savaş muhabiri Gellhorn un birlikte çıktıkları tehlikeli İspanya yolculuğu da, filmin içinde kendine ziyadesiyle yer bulmuş. Zaten ikilinin ilişkilerinin aşka dönüştüğü yer de İspanya. Bir devrim kazanırken, diğeri neden yenilir İspanya da Cumhuriyetçilerin faşizme karşı savaşlarındaki dağınıklık, kazanma azminin önünde engel duran çok başlılık ve diğer eksiklikleri filmin konusu olmasa da sezdiriliyor. Öte yandan bu savaşın Uluslararası Tugaylar ın geçişleri, sivillerin bombalanışı sahnelerinde belgesellerden yararlanış ve belgesel tadındaki görüntüler arasında, hoş sürpriz en büyük belgeselci sanını koruyan ve daha uzun süre koruyacağı aşikar olan Joris İvens ın da rol çalışı oluyor. Ne ki, İspanya hüsranının ardından, odağında Gellhorn un olduğu Çin e gidiş, Çin Devrimi ne özel bir tanıklık, Çan Kayşek ve First Lady karısı ile aynı masada sohbet esnasında Çan ın unutulmayacak çikolata yiyiş sahnesi, Hemingway ın rahatsızlığı derken birden, hiç ummadıkları bir anda, kendilerini Çin Devrimi nin ikinci adamı Çu Enlay ın karargahında bulmaları, Çin devriminin örgütleniş yetkinliğine ve önderliğinin olağanüstülüğüne tanık oldukları sahneler İspanya daki devrimin niçin yitirdiğini ve Çin dekinin niçin kazanacağı üzerine bir ders niteliğinde. Tabii Hemingway ın Gellhorn u olağanüstü etkileyici ve zeki Çu Enlay dan kıskanarak şiddet buhranına girmesi de sektirilmeyecek sahnelerden. HBO televizyonu için yapılan filmin handikapı da bana kalırsa çok uzun bir zaman dilimini anlatmaya çalışması: Bu zaman zarfının bir bölümünde -yani çiftin ayrı ayrı olduğu dönem- karşılıklı mektuplaşmalarla aktarılmaya çalışılması filmin zayıf karnı olmuş. Hemingway in karısıyla yaşadığı sorunlar, yazar dostlarıyla bir araya gelişleri, hayvanlara tutkusu, kısırlaştırılan kedileri için Gellhorn u bağıra çağıra kedilerinin taşaklarını kestirmekle suçlaması, daktilosunu yüksekçe bir yere koyup ayakta yazması ( Çanlar Kimin İçin Çalıyor bu şekilde yazılmış örneğin) Bu ve bunun gibi ince ayrıntılar filmin seyir zevkini de hayli arttırmış hikayecikler olarak dikkat çekiyor. Yine de, baskın bir erkek olarak resimlenen Hemingway in gözünden, ellerinden kayıp giden bir aşk olarak Gellhorn u perdede görmek gerçekten çok etkileyici. Bununla birlikte Başrolleri paylaşan Nicole Kidman ve Clive Owen ın ortalama bir kimya tutturduğu filmin oyunculuk sınavını başarıyla geçtiğini söyleyebiliriz. Hemingway & Gellhorn un DVD si Tiglon etiketiyle raflarda. DVD de bulunan seçenek sayesinde filmi, yönetmen Philip Kaufman ve kurgucu Walter Murch ün yorumları eşliğinde de izleyebiliyorsunuz. Can Dostum: Tüm zamanların en çok izlenen Fransız filmi Can Dostum (Intouchables) YÖNETMEN: Olivier Nakache, Eric Toledano OYUNCULAR: François Cluzet, Omar Sy, Anne Le Ny Tiglon, 112 dk. Filmekimi 2005 te gösterilen Gel Arkadaş Kalalım (Je préfère qu'on reste amis) ile tanıdığımız Olivier Nakache ve Eric Toledano ikilisinin birlikte Philippe Pozzo di Borgo nun eserinden uyarladıkları Can Dostum (Intouchables), alt sınıftan bir siyahî ile üst sınıftan bir beyazın dostluğunu, carpe diem anlayışından beslenerek anlatmaya çalışan bir drama. Gerçek bir hikâyeden yola çıkan film, şimdiden tüm zamanların en çok izlenen Fransız filmi olmayı başardı. Zengin bir aristokrat olan Philippe in (François Cluzet), yamaç paraşütü yaparken geçirdiği kaza sonucunda boyundan aşağısı felç olmuştur ve kendine bakıcı aramaktadır. Gettoda yetişmiş, Senegalli göçmen Driss se (Omar Sy) işsizlik maaşını almaya devam edebilmek için, iş aradığına dair bir imzadan başka bir şey istemiyordur! Philippe, o kadar tecrübeli hastabakıcı arasından, aslında bir işte çalışmaya hiç niyeti olmayan, hapisten yeni çıkmış olan Driss i seçer. Böylece düzenin bir kenara ittiği, kendi kurallarını kendisi koyan özgür Driss le; düzenin bizzat içinde bir unsuru olan, kontrollü, köleleşmiş Philippe, yani iki karşıt uç bir araya gelmiştir. Ve roller değişmiştir, köle şimdi bir şekilde yöneten, kral olmuştur, kral ise bir nevi köle, boyun eğen. Can Dostum, yazar olmak isteyen genç siyahînin aynı sokakta yaşayan gizemli ve ünlü yazarla olan ilişkisini anlatan Finding Forrester ı çağrıştırdı bana nedense. Ama filmin, Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption), Şimdi Ya da Asla (The Bucket List), özellikle de benim çok sevdiğim Cennetin Kapısında (Knockin on Heaven s Door) gibi bir dizi filmle akraba olduğu da ifade edilebilir rahatlıkla. Omar Sy ın Driss karakterinde harikalar yarattığı Can Dostum, görüp görebileceğiniz en sıcak ve etkileyici filmlerden biri olacak muhtemelen. Bu dört başı mahmur, naif ilişki dramasını kaçırmamakta yarar var.

11 ALi RIZA ÖZKAN 13 Sinemanın kitabı nefretle yazılmaz Sinema sanatı eğitimi almış olan Dilara Balcı, kitabına başlamadan önce kendisine sadece neye güleriz? sorusunu yöneltmiş olsaydı, sanırım elimizde daha titiz ve özenli bir çalışma tutuyor olacaktık Yeşilçam da Öteki Olmak Düzenli olarak hakkında ayda birkaç kitap yayınlanan sanat dalı sanırım sadece sinemadır. Popüler sanatlar içerisinde ne yazık ki, basılı yayın dünyasında sadece sinema sanatına ilgi var. Elbette bu, okurun yönlendirdiği bir ilgi. Dünyada da, müziğin en popüler sanat olarak yerini korumasına rağmen, Türkiye de son beş yılda, müzik sektörünün göz göre göre bitirilmesine seyirci kalınması, toplumsal ilginin ikinci en popüler sanat olan sinemaya yönelmesine neden oldu. Öte yandan, sinema adına okura sunulan yayınların ağırlıklı olarak çeviri yayınlar olması, can sıkıcı bir durum. Türk sineması üzerine yazılması gereken onlarca konu dururken, yayınevlerinin yabancı eserlerin basılmasında ısrarcı olmaları pek anlaşılır bir durum değil. Yurtdışındaki yayınları örnek alsalar, en azından film kitapları alanında hatırı sayılır bir kütüphanemiz olabilirdi. Buna dizileri de ekleyince, aslında yayınevlerinin çok önemli bir pazarı, bilinçsizce uykuda tuttuklarını iddia edersem bu, abartılı bir tespit olarak değerlendirilmeyecektir. Dilara Balcı, Kolektif Kitap, 252 s. SİNEMA TARİHİ Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema-TV Bölümü öğretim görevlilerinden Ufuk Güral, sinema yayıncılığında yabancı handikapı nı aşmak için uğraş verenlerden. İşte tam da bu nedenle, özellikle de öğrencilerinin ihtiyaçlarını giderecek, yani aynı zamanda bir eğitim malzemesi olarak da kullanılabilecek Sinema Tarihi kitabı hazırlamış. İsmine bakıp, hacimli bir eserle karşı karşıya olduğunuzu düşünmeyin. Toplamda 144 sayfada, sessiz sinemadan başlayarak, sinemada akımlar ve sanatsal yaklaşımları, ülke sinemalarını ve bireysel üslupları içeren bilgileri en özet haliyle okura sunan Güral, bu sanatın tarihsel evrimi hakkında bir fikir vermek amacıyla mümkün olduğu kadar kısa ve anlaşılır olma amacını taşıdığını belirtiyor. Bence de, yazar amacına ulaşmıştır. YEŞİLÇAM IN ÖTEKİLERİ İçerden yazmaya ısrarımız, bu yöndeki çabaları eleştiriden muaf tutacağımız anlamına Sinema Tarihi Ufuk Güral, Detay Yayıncılık, 144 s. gelmesin. Büyük gazetelerin övgüsüne mazhar olsa da, konumu ve amacıyla oldukça okkalı eleştiriyi hak eden bir sinema kitabı da Dilara Balcı tarafından, Yeşilçam da Öteki Olmak başlığı altında yayımlandı. Kitap, Türkiye sinemasında gayrimüslim temsilleri üzerine bir çalışma olmak iddiasında. Balcı nın ülkemizin tarihsel popülâsyon geçmişi ve içinde bulunduğu hassas toplumsal sentimentalizm dikkate alındığında yüksek dikkat ve bilimsel performans gerektiren bir konuda yazma amacını İstanbul un Kurtuluş semtinde yan yana yaşadığı gayrimüslim komşularıyla tanışması sonrasında Türkiye sinemasında (ve günümüzde hâlâ) ne kadar tek tip ve taraflı yansıtılmış olduklarının farkına vardım. Şeklinde açıklaması, yazdıklarının bilimselliğine daha baştan gölge düşürüyor. Sosyal bilimlerin görevinin herkesin kendi hikâyesinde içkin gerçeği bulup çıkarmak iken, herhangi bir taraflılığın karşısına cepheden diğer taraflı hikâyelerin konulması ile bilim yapılamayacağını yazarın biliyor olması gerekirdi. Ancak, tam da bu taraflılığın psikotik eşiği nden aşamayan Dilara Balcı, sinemamıza ait ne varsa, Muhsin Ertuğrul dan Metin Erksan a, Halit Refiğ den Atıf Yılmaz a kadar hepsini birden gayri Müslimleri dışlayan, düşmanlaştıran, ötekileştiren olarak toptan damgalıyor. Balcı hızını alamıyor ve aslında her biri geleneksel ve anonim halk hikâyeleri olan Karagöz-Hacivat temsillerini dahi, yer verdikleri Ermeni, Rum, Yahudi figürler nedeniyle karalama yoluna gidiyor. Balcı bu tutumuyla, Kapıcılar Kralı filminde kendilerini aşağılanmış hisseden Kapıcılar Federasyonu başkanı kadar bilimsel olabildiğini ve hatta sadece bu kadar olabileceğini sanırım idrak edemiyor. Ayırmadık, Horoz Nuri Vahi Öz ü ve diğer Yeşilcam emekçilerini çok sevdik Sinema sanatı eğitimi almış olan Dilara Balcı, kitabına başlamadan önce kendisine sadece neye güleriz? sorusunu yöneltmiş olsaydı, sanırım elimizde daha titiz ve özenli bir çalışma tutuyor olacaktık. Ne yazık ki, daha baştan toptancı bir pozisyona mahkûm olan Balcı, örneğin neden belirli zaman dilimlerinde belirli gayrimüslim tiplerinin ortaya çıktığını ve sonra kaybolduğunu dahi soramamış. Bu nedenle de, Lütfi Akad ın İngiliz Kemal Lawrens a Karşı filminde işbirlikçi Hrisantos ve adamları, Yılmaz Atadeniz in Çakırcalı Mehmet Efe filminde Stavro ve çetesinin yansıtılması, Ertem Eğilmez in Bir Millet Uyanıyor filminde Kara Yorgi karakteri, Zeki Alasya nın Aslan Bacanak filminde Ermeni doktor Hrant tiplemesi, Halit Refiğ in Karakolda Ayna Var filminde Keork Güzelseveryan ile Arakçı Moiz karakterleri, Ertem Göreç in Karanlıkta Uyananlar filminde yer alan gayrimüslim karakterlerin hepsi sinemamızda gayri Müslimlere yönelik kimliksizleştirme, düşmanlaştırma ve Türkleştirme örnekleri. Dilara Balcı Türkiye nin Osmanlı bakiyesi olarak hangi şartlarda kurulduğunu ve etnik toplulukların rolünü göz önüne alsaydı, sanırım bu kadar vahim hatalara düşmezdi. Sinemamızın onuru ve gururu olarak onlarca yıl Rum, Ermeni, Yahudi hatta Rus vs. her türlü gayrimüslim yurttaşımıza kucak açmış ve dışlamamış bir sinemamızın var olduğunu biliyoruz. Danyal Topatan, Nubar Terziyan, Aram Gülyüz, Yorgo İliadis ve Kriton İliadis kardeşler, Mike Rafaelyan ve daha onlarca sinema emekçisinin kimliksizleştirme ve düşmanlaştırma ya odaklanmış bir sanat alanında nasıl var olduğunu ve milyonlar tarafından alkışlandığını göz ardı eden Dilara Balcı aslında sadece nefret üreten bir çalışma ortaya koymuş diyebiliriz.

12 14 Yeni çıkanlar Silivri de Adalete Tecavüz Zamanın Kısa Tarihi Kayıp Gergedanlar Gezi nin Güzel İnsanları Bekir Öztürk, Tanyeri Kitap, 272 s. Stephen Hawking, Alfa Yayınları, 255 s. Ayşe Arman, Doğan Kitap, 212 s. PKK ile mücadele, AKP ve Fethullah Gülen'i eleştirme dışında, hiçbir suçu olmayan şerefli kişilerin tutuklanıp katillerle aynı kefeye konduğu bu düzende; Türk milletinden gerçekleri saklayan medya mensuplarının, Türk milletine kurulan bu tuzağa kayıtsız kalanların, meslektaşlarına sahip çıkmayan kişi ve kurumların, Çanakkale de cepheye erzak taşıyan öküzler kadar faydalı olduklarını söyleyebilir miyiz? Zamanın Kısa Tarihi 1988 yılındaki ilk basımından bu yana geçen yıllar içerisinde bilimsel yazın alanında bir başyapıt konumu kazandı. Kitap o dönemde evrenin doğası hakkında öğrendiğimiz en son bilgiler göz önüne alınarak yazılmıştı, öte yandan o günden bu güne olağanüstü ilerlemeler yaşandı. Bu yeni gözlemler Prof. Hawking in kitabın ilk baskısında yaptığı kuramsal öngörülerin çoğunu doğrulayan nitelikteydi. Cem Kalender, Alakarga Sanat Yayınları, 283 s. İstanbul Sonatı Kör Kuyu Çıldırı Nükhet Eren, Replika Yayıncılık, 155 s. İlker Balkan, Altın Bilek Yayınları, 176 s. Mustafa Kılıçer, Gram Yayınları, 458 s. Derler ki bir gün Dublin tamamen yıkılsa Ulysses e bakılarak yeniden inşa edilebilir. James Joyce ve benzeri pek çok yazar gibi Nükhet Eren de kendi şehri İstanbul u gelecek nesillere taşıma arzusuyla yazdı İstanbul Sonatı nı. Şehre samimi bakışının izlerini 2000 li yılların İstanbul unda yaşayan bir kadının gözünden aktarmayı seçti. Çünkü şehir ve zaman ne kadar değişirse değişsin kadına ait gerçekler hala sürmekteydi. Bir çocuk sahibi olabilmek için nelere katlanabilirsiniz?.. Anne olmak için neleri feda edersiniz nelere katlanırsınız Annelik ruhunuzu nasıl bir ateşle doldurur? Peki ya doğacağı kesin olmayan bir çocuk için hayatınızı ortaya koyup acılar içinde ölmeyi göze alabilir misiniz? İlker Balkan üçüncü romanı ile bizi hem bireysel hem de toplumsal olarak çok etkileyen bir konuya dikkat çekici bir nokta etrafında dolaşarak taşıyor. İçte akan bir nehrin anlatısı, dışa bakan bir zihnin düş(üş)sü düşünüsü: Çağıltıdan çıldırıya Bir kendini deneme, hayatı deneyimleme: Yaşamaya, düşünmeye, dile ve dili düşünmeye bir atılış, yerinde duramayış, bedensel ve dahi zihinsel kıpırdanışlardan yorgun düşerek bezgin halde durakalış. Birbirine ilişmiş, iliştirilmiş, birikmiş, biriktirilmiş, biriktirmek zorunda kalınmış metinler; zaman la kurulan ilişki ve metnin zamanı, zamanın metni kurması. İlk kitabı Klan la Ahmet Hamdi Tanpınar Roman Ödülü'nü alan Cem Kalender den yeni bir roman... Kalender bu kez Maraş Katliamı na odaklanan bir romanla çıkıyor okurlarının karşısına. Okuru daha ilk sayfalarıyla içine çeken, Kafkaesk atmosferi, dehşet verici katliam sahneleri ve derin psikolojik tahlilleriyle Kayıp Gergedanlar, bu yılın en çok konuşulacak romanları arasına girmeye aday. Görülmemiş güzellikte bir yazdı. Daha önce görmediğimiz, göreceğimizi hiç düşünmediğimiz şeyler gördük. Öyle zengin, öyle çok, öyle komik bir mizahla karşı karşıya kaldık ki, kahkahalarla güldük. Ve ağladık, katılıncaya kadar ağladık... Ölenler için... Plastik mermiyi yiyip gözlerini kaybedenler için... Günlerce komada kalıp beyin sarsıntısı geçirenler için... -Ayşe Arman- Erasmus Savaşa Karşı Desiderius Erasmus, Aylak Adam Kültür Sanat Yayıncılık, Çev: Pelin Korkmaz, 77 s. Yağmalanan zavallı halktan insanlar, cepleri fazlasıyla şişirilen asiller, çocuklarından mahrum bırakılan ve çocuklarının katledilmesiyle kendileri de ölen yaşlı adamlar; muhtaç durumda, kederin silahtan daha acımasızca yaraladığı yaşlı kadınlar... Deliliğe Övgü nün yazarı Erasmus un bu ölümsüz eseri, insanı anlamak için evrensel bir kılavuz niteliğinde adeta... Lale ile Sümbül Selim İleri, Everest Yayınları, 253 s. İstanbul, birbirinden o kadar farklı, hattâ birbirinin karşıtı bu semtler, yöreler aracılığıyla, birçok mimarîyi yan yana, iç içe sunar kentlisine. Göz daima oyalanır; düşünce yenilikle karşılaştıkça bilenir, gönlün duyarlığı şu semtten o semte daima tazelenir. Selim ileri, İstanbul Kitaplığı nın beşinci cildi İstanbul Lâle ile Sümbül de romanlarda, şarkılarda, filmlerde kalmış o kente, artık hayal İstanbula götürüyor bizi, büyülü bir yolculuğa davet ediyor. Sosyal Varlık Varlıkbilimine Doğru-Hegel Georg Lukacs, Payel Yayınları, Çev: Ayşen Tekşen, 142 s. Lukacs ın ömrünün son yıllarında üzerinde çalıştığı ve ölümü nedeniyle son haline kavuşturamadığı Sosyal Varlık Varlıkbilimine Doğru adlı bu çalışması Hegel, Marx ve Emek başlıkları altında 3 cilt olarak yayımlanacaktır. Lukacs bu kitabı yazmaya başladığında eleştiri anlayışı bakımından köklerine dönmüştür. Dün Bugün Jacques Lacan Alain Roudinesco, Metis Yayınları, Çev: Akın Terzi, 84 s. Jacques Lacan ı yakından tanımış ve düşüncelerinden derinlemesine etkilenmiş iki kişi, filozof Alain Badiou ve psikanaliz tarihçisi Elisabeth Roudinesco bu söyleşide verimli bir diyaloğa giriyorlar. Lacan düşüncesinin psikanaliz ve felsefe açısından önemini irdeliyor, günümüz dünyası açısından ne ifade edebileceğini ortaya koyuyorlar. Bu açımlamaları zevkle okuyacaksınız. Ateş Ormanları Arasından Hasan İzzettin Dinamo, Tekin Yayınevi, 98 s. İmha edilen, kaybedilen yüzlerce şiirine yaktığı Yitik Şiirlerime Ağıt ı okuyunca bu eseri hazırlamayı, el konulan ve TBMM tutanaklarında bulunan Türkiye Sovyet Cumhuriyeti şiirine ilk kez bu kitapta yer vermeyi Dinamo nun aziz hatırasına ve okuyucularına karşı bir borç bildik. Dinamo nun şiirlerini Gezi Eylemlilikleri nde yaşamını yitiren genç insanlara adamaktan onur duyuyoruz.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu. 1976 da Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi nin yayın kurulunda görev aldı. 1981 de doktorasını

Detaylı

Belmin Dumlu SAVAŞKAN,

Belmin Dumlu SAVAŞKAN, Belmin Dumlu SAVAŞKAN, 1973 yılında İstanbul da doğdu. Ortaöğrenimini Özel Fransız Lisesi Notre Dame Sion de tamamlamasının ardından, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema

Detaylı

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun olduktan (1972) sonra bir süre aynı bölümde kütüphane memurluğu yaptı (1974-1978). 1976 da Türk

Detaylı

7.2 Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler

7.2 Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler 1. Adı Soyadı : HALE TORUN 2. Doğum Tarihi : 07.07.1972 3. Ünvanı : Öğretim Görevlisi 4. Öğrenim Durumu : Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tarih Marmara Üniversitesi 1994 Y.Lisans Radyo Televizyon ve

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

Ben yazabilirim! DÜNYA ÇOCUKLARI HAİKU YARIŞMASI - TÜRKİYE

Ben yazabilirim! DÜNYA ÇOCUKLARI HAİKU YARIŞMASI - TÜRKİYE Ben yazabilirim! DÜNYA ÇOCUKLARI HAİKU YARIŞMASI - TÜRKİYE HAİKU 3 dizelik ve 5-7-5 hece kuralına göre yazılan, orjinali Japonca olan dünyanın en kısa şiir türüdür. İlk örnekleri 17.yy da oluşturulmuş

Detaylı

... SINIF TEMA ESASINA DAYALI YILLIK PLAN TASLAĞI

... SINIF TEMA ESASINA DAYALI YILLIK PLAN TASLAĞI ... İLKÖĞRETİM OKULU TÜRKÇE İ... SINIF TEMA ESASINA DALI YILLIK PLAN TASLAĞI 1. TEMA: DOĞA VE EVREN TEMEL DİL BECERİLERİ VE 1. Okuma kurallarını uygulama: 1.5 2. Okuduğu metni anlama ve çözümleme: 2.1,

Detaylı

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ. (11 Mayıs -19 Haziran 2015 )

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ. (11 Mayıs -19 Haziran 2015 ) 3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (11 Mayıs -19 Haziran 2015 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN BU ÖDEVİN HAZIRLANMASINDA MUSTAFA NAZIM ÖZGEN BURCU OLGUN GÜLŞAH GELİŞ VE FATMA GEZER TARAFINDAN ORTAK HAZIRLANMIŞTIR. BİLGİSAYAR 1 DERSİ PROJE ÖDEVİ NURAY GEDİK

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI 16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI Değerli Arkadaşlar, Türkiye zor günlerden geçiyor. Ajan filmlerini aratmayan olaylar gün geçmiyor ki gündeme

Detaylı

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden 2 Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden mezun oldu. Farklı kurumlarda çalıştıktan sonra 2 arkadaşı

Detaylı

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı. MUSA TAKCI KİMDİR? İyi bir öğretmen, koruyucu bir ağabey, saygılı bir evlat, şefkatli bir baba, merhametli bir eş, çok aranan bir kardeş, güçlü bir şair, disiplinli bir yazar, hayırlı bir insan, güzel

Detaylı

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES (1899-1986) ARJANTİNLİ ŞAİR, DENEME VE KISA ÖYKÜ YAZARIDIR. 20. YÜZYILIN EN ETKİLİ

Detaylı

Bilgin Adalı HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK

Bilgin Adalı HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK Bilgin Adalı Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK HEYECANLI KİTAPLAR Serüven Bilgin Adalı Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş Kuseyri Kapak

Detaylı

FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI

FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI AHMET HAŞİM ( 1884 1933 ) Fecriati topluluğunun en önemli şairi olup modern Türk şiirinin kurucularından biridir. Türk edebiyatında akşam şairi olarak da tanınır. Sanat

Detaylı

Rollerimiz, toplumdaki sistemlerin işlemesini sağlar.

Rollerimiz, toplumdaki sistemlerin işlemesini sağlar. ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ ( 27 Mart-12 Mayıs 2017 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim.

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim. Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim. SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz? MUHAMMED AKBULUT-

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

GARİP AKIMI (I. YENİ)

GARİP AKIMI (I. YENİ) GARİP AKIMI (I. YENİ) Garipçiler: Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat Horozcu nun oluşturduğu bir topluluktur. 1941 yılında Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet Garip adlı ortak bir kitap yayımladılar.

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

Neden Daha Fazla Satın Alalım?

Neden Daha Fazla Satın Alalım? Neden Daha Fazla Satın Alalım? Ana Tema Önerilen Süre Kazanımlar Öğrenciye Kazandırılacak Beceriler Yöntem ve Teknikler Araç ve Gereçler Giderek artan bilinçsiz tüketim ve üretim çevreyi olumsuz etkiliyor.

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

ZONGULDAKLI GENÇ ŞAİR VE BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMNENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ UFUK SİLİK ŞİİR İLE HAYATIM YENİDEN ŞEKİLLENDİ

ZONGULDAKLI GENÇ ŞAİR VE BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMNENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ UFUK SİLİK ŞİİR İLE HAYATIM YENİDEN ŞEKİLLENDİ ZONGULDAKLI GENÇ ŞAİR VE BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMNENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ UFUK SİLİK ŞİİR İLE HAYATIM YENİDEN ŞEKİLLENDİ SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız ve hangi okulları

Detaylı

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2 CÜMLEDE ANLAM 2 ÜSLUP (BİÇEM) : Yazarın anlatım tarzı ve dilidir. Yazar nasıl anlatıyor. Sait Faik in sade, özentiden uzak, akıcı bir dili ve şiirsel anlatımı vardır. Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur romanında

Detaylı

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz: METİN ÇÖZÜMLEME METİN NEDİR? Bir olayın, bir duygunun bir düşüncenin yazıya dökülmüş haldir. Metin öncelikle yazı demektir. Metin kavramı aynı zamanda organik bir bütünlük demektir Metin kavramı öncelikle

Detaylı

KADIKÖY ANADOLU LİSESİ

KADIKÖY ANADOLU LİSESİ KADIKÖY ANADOLU LİSESİ KÜTÜPHANECİLİK KULÜBÜ OKUMA ANKETİ 1 İÇİNDEKİLER Kapsam 3 Sınırlamalar 3 Giriş 4 Anket 5 Bulgular 7 Analiz/Değerlendirme 9 Öneriler 10 2 KAPSAM Kadıköy Anadolu Lisesi öğrencilerinin

Detaylı

Yaşama Hakkı Nerede?

Yaşama Hakkı Nerede? Sayı:3 Ocak 2009 Yaşama Hakkı Nerede? T K TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ TIP ÖĞRENCİLERİ KOLU FAKÜLTE DOKU muza Sahip Çıkalım Erdem Erkoyun Akdeniz TÖK görevlendirildiği; hiçbir tanımı olmayan konumu

Detaylı

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ Türk pop ve rock müziğinin sevilen ismi Aydilge,mini konseri ve imza günü etkinliği ile Kahramanmaraş Piazza Alışveriş ve Yaşam Merkezi nde hayranlarıyla buluştu.

Detaylı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır? 1. (1) Şair yeni bir şiir kitabı yayınladı.(2) Kitap, şairin geleneksel şiir kalıplarını kullanarak yazdığı şiirlerden oluşuyor.(3) Bu şiirlerde kimi zaman, şairin insanı çok derinden etkileyen sesini

Detaylı

DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ Seçme Şiirler. Gülten Akın

DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ Seçme Şiirler. Gülten Akın DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ Seçme Şiirler Gülten Akın Gül ten Akın ın YKY de ki ki tap la rı: Sonra İşte Yaşlandım (1995) Toplu Şiirler 1956-1991 (1996) Şiiri Düzde Kuşatmak (1996) Şiir Üzerine Notlar (1996) Sessiz

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017

ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017 ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017 Ağustos Böceği ile Karınca Hafta Sınıf Düzeyi ve 4. Sınıf Süre Yöntem ve Teknik 40 Dakika drama, beyin fırtınası KAZANIM SÜREÇ Araç - Gereç Çizgi film CD si veya Masal kitabı Karınca

Detaylı

3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ. (30 Mart 15 Mayıs 2015)

3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ. (30 Mart 15 Mayıs 2015) 3. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (30 Mart 15 Mayıs 2015) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

Öykü Bir Çiftçi İki Memuru Nasıl Besledi? saltıkov şçedrin (aslı idil kaynar) Şiir Fotoğraf rıdvan salih

Öykü Bir Çiftçi İki Memuru Nasıl Besledi? saltıkov şçedrin (aslı idil kaynar) Şiir Fotoğraf rıdvan salih 3 8 9 12 16 Haberler Şiir Heykellerle Hasbihal mert öztürk Öykü Bir Çiftçi İki Memuru Nasıl Besledi? saltıkov şçedrin (aslı idil kaynar) İnceleme Son Oyun Üzerine fırat demir Dsoya Akbil i Biten Prenslerimiz

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci Cihan Demirci ŞİİR KÜÇÜĞÜN ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Cihan Demirci 2. basım Cihan Demirci ŞİİR KÜÇÜĞÜN Resimleyen: Cihan Demirci Can Sanat Yayınları Yapım, Dağıtım, Ticaret ve Sanayi Ltd.

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

Aslında bugün İbrahim in Mihrac Ural ın kıçındaki ihanet kılıçları yazısının ikinci bölümü sitede yer alacaktı, ama ne yapayım!

Aslında bugün İbrahim in Mihrac Ural ın kıçındaki ihanet kılıçları yazısının ikinci bölümü sitede yer alacaktı, ama ne yapayım! Aslında bugün İbrahim in Mihrac Ural ın kıçındaki ihanet kılıçları yazısının ikinci bölümü sitede yer alacaktı, ama ne yapayım! Bu Mihrac Ural insanı güldürüyor! Erkan Ulaşan ın yazısını okuyunca, dünyada

Detaylı

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR.YAPTIĞIN İŞİ ADAM GİBİ YAPMAYI VE GELİŞİMİN ÖNEMİNİ ONUN HAYATINDA ÖĞRENDİM SORU-Bize kısaca kendinizi

Detaylı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar. Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar

Detaylı

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU 27. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ EDEBİYATTA GENÇ OLMAK CAK 2018

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU 27. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ EDEBİYATTA GENÇ OLMAK CAK 2018 EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU 27. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ EDEBİYATTA GENÇ OLMAK 9-10 0CAK 2018 ETKİNLİK İÇERİKLERİ SÖYLEŞİ - İMZA / 9 OCAK 2018, SALI ONUR CAYMAZ ANLATI

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ ÖĞRETİM PROGRAMI

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ ÖĞRETİM PROGRAMI Uzun Dönemli Amaç : İLK OKUMA-YAZMA Tümceyi sözcüklere ayırır. 1. Tümcenin kaç sözcüklü olduğunu söyler. 2. Tümcenin sözcüklerinin altlarını çizerek gösterir. 3. Tümce kartını sözcüklerinden keserek ayırır.

Detaylı

2013 YILI Faaliyet Raporu

2013 YILI Faaliyet Raporu 222 YILI Raporu YILI YILI R a proayili rpuo r u 223 İçindekiler 8 Mar t Dünya Emekçi Kadınlar Günü 10 Kasım Atatürk ü Anma G ı d a G ü v e n l i ğ i Pa n e l i ( 1 9 O c a k 2 0 1 3 ) P l a s t i k K a

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

KOKSİ VE BÖCEK ARKADAŞLARI İLE BÖCEKLERİN DÜNYASINDA GEZİNTİ

KOKSİ VE BÖCEK ARKADAŞLARI İLE BÖCEKLERİN DÜNYASINDA GEZİNTİ KOKSİ VE BÖCEK ARKADAŞLARI İLE BÖCEKLERİN DÜNYASINDA GEZİNTİ Yaş grubu: 3-8 yaş Tema: Böceklerin yaşamı ve yaşam döngüsü Ayşe Şeker Kılıç 1979 Artvin doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Kocaeli de tamamladıktan

Detaylı

Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Tarih geçmiş hakkında eleştirel olarak fikir üreten bir alandır. Tarih; geçmişteki insanların yaşamlarını, duygularını, savaşlarını, yönetim

Detaylı

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III Bölüm I Çocuk Edebiyatı ve Gelişimle İlgili Temel Kavramlar 15 Fiziksel (Bedensel)Gelişim 20 İlk Çocukluk Döneminde(2-6)Fiziksel Gelişim 21 6-12 Yaş Arası Fiziksel Gelişim 23 12-18

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda! SUNUMUMUZA HOŞGELDİNİZ Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda! Haber ve bilgi verme amacı başta olmak

Detaylı

KİTAP VE OKUMA SEVGİSİ ÜZERİNE HAZIRLAYAN: FERİDUN ESER GEYVE ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ FELSEFE ÖĞRETMENİ

KİTAP VE OKUMA SEVGİSİ ÜZERİNE HAZIRLAYAN: FERİDUN ESER GEYVE ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ FELSEFE ÖĞRETMENİ KİTAP VE OKUMA SEVGİSİ ÜZERİNE HAZIRLAYAN: FERİDUN ESER GEYVE ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ FELSEFE ÖĞRETMENİ BİR GELİŞMİŞLİK ÖLÇÜTÜ: KİTAP OKUMA Günümüzde gelişmişliğin, kalkınmışlığın ölçütlerinden biri,

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

Yaz l Bas n n Gelece i

Yaz l Bas n n Gelece i Emre Aköz Yeni Okur-Yazarlar ve Gazetelerin Geleceği ABD li serbest gazeteci Christopher Allbritton õn yaşadõklarõ bize yazõlõ medyanõn (ki bu tabirle esas olarak gazeteleri kastediyorum) geleceği hakkõnda

Detaylı

www.turkceciler.com Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

www.turkceciler.com Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi www.turkceciler.com Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi OKUMA GELİŞİM DOSYASI 204 OKUMA ALIŞKANLIĞININ KAZANDIRILMASI Okuma; kelimeleri, cümleleri veya bir yazıyı bütün unsurlarıyla görme, algılama, kavrama

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL

BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfinle kurul Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer

Detaylı

NECİP FAZIL KISAKÜREK

NECİP FAZIL KISAKÜREK NECİP FAZIL KISAKÜREK NECİP FAZIL KISAKÜREK kimdir? Necip fazıl kısakürekin ailesi ve çocukluk yılları. 1934e kadar yaşamı 1934-1943 yılları hayatı Büyük doğu cemiyeti 1960tan sonra yaşamı Siyasi fikirleri

Detaylı

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu Bilgin 1 Latife Sena Bilgin 21301075 TURK 102-021 Serbest1 Gönenç Tuzcu 26.09.2014 Tanrı Bin birinci gece şairi yarattı, Bin ikinci gece cemal'i, Bin üçüncü gece şiir okudu tanrı, Başa döndü sonra, Kadını

Detaylı

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ. ( 26 Mart-04 Mayıs 2018 )

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ. ( 26 Mart-04 Mayıs 2018 ) 2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ ( 26 Mart-04 Mayıs 2018 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İşitme Engelliler Milli Hentbol Takımının en genç oyuncusu Mustafa SEMİZ : Planlı çalışarak, disiplinli çalışarak zamanını ve gününü ayarlayarak nerede ve ne zaman is yapacağıma ayarlarım ondan sonra Her

Detaylı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN 21400752 MAKİNENİN ARKASI Fotoğraf uzun süre düşünülerek başlanılan bir uğraş değil. Aslında nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum, sanırım belli bir noktadan sonra etrafa

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun Resimleyen: Uğur Altun Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 2. basım Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ Resimleyen: Uğur Altun Yayın Koordinatörü: İpek Şoran

Detaylı

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ Medya Ekonomisi Kavram ve Gelişimi Ünite 1 Medya ve İletişim Önlisans Programı MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ Yrd. Doç. Dr. Nurhayat YOLOĞLU 1 Ünite 1 MEDYA EKONOMİSİ KAVRAM VE GELİŞİMİ Yrd. Doç. Dr.

Detaylı

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR Mit, Mitoloji, Ritüel DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Kelime olarak Mit Yunanca myth, epos, logos Osmanlı Türkçesi esâtir, ustûre Türkiye Türkçesi: söylence DR. SÜHEYLA SARITAŞ

Detaylı

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK Ceylan Işık, Hacettepe Türkçe Öğretmenliği Biliyor musunuz, ben bir çocuğun kalbine dokundum? Hatta bir değil birçok çocuğun kalbine dokundum. Onların sadece ellerine, yüzlerine

Detaylı

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam SÖZCÜKTE ANLAM 1 Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam BADEM AÐACI Ýlkbahar gelmiþti. Hava bazen çok güzel oluyordu. Güneþ

Detaylı

21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da

21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da 21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da geleceğin mimarı nesiller artık bizim ellerimizde, güvenle... Keşke Hep Çocuk Kalsak! Büyüyünce ne olacaksın diye sorarlar. Oysa çocuk kalmak en güzel şey değil midir?

Detaylı

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN 1. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (30 Ekim - 15 Aralık 2017 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (27 Mart - 12 Mayıs 2017 )

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (27 Mart - 12 Mayıs 2017 ) 3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (27 Mart - 12 Mayıs 2017 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temaları ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her 6 haftada

Detaylı

BABA NERDESİN KAYBOLDUM

BABA NERDESİN KAYBOLDUM BABA NERDESİN KAYBOLDUM YÖNETMEN GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ SENARYO KURGU MÜZİK SANAT YÖNETMENİ SES SES TASARIM YAPIMCI OYUNCULAR TÜR SÜRE ÇEKİM FORMATI GÖSTERİM AHMET KARAMAN CEM CENEŞKE AHMET KARAMAN AZİZ İMAMOĞLU

Detaylı

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK? DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER SERBEST ZAMAN YAPTIK? Çocuklara sporun önemi anlatıldı ve her sabah spor yaptırıldı. Çocuklar ilgi köşelerinde öğretmen rehberliğinde serbest

Detaylı

Kahraman Kit Misafirlikte

Kahraman Kit Misafirlikte Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

YAZ DEMEDEN ÖNCE. Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni. gulseminkucba@terakki.org.tr. Terakki Vakfı Okulları 2. Yazma Becerileri Sempozyumu

YAZ DEMEDEN ÖNCE. Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni. gulseminkucba@terakki.org.tr. Terakki Vakfı Okulları 2. Yazma Becerileri Sempozyumu YAZ DEMEDEN ÖNCE Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni gulseminkucba@terakki.org.tr AMACIMIZ Okuma ve yazma eylemlerini temellendirmek, Yaratımla ilgili her aşamada yaratıcılığın bireyin gözlem ve birikimlerine

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

EKİM ÜNİTE II ÖĞRETİCİ METİNLER

EKİM ÜNİTE II ÖĞRETİCİ METİNLER SEYYİT MAHMUT HAYRANİ ANADOLU LİSESİ 015 016 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİL VE ANLATIM İ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI EYLÜL ÜNİTE I METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI ÜNİTE 1 İLETİŞİM, DİL VE KÜLTÜR HAFTA

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum. Türkiye deki en büyük emek israflarından birisi İngilizce öğreniminde gerçekleşiyor. Çevremde çok insan biliyorum, yıllarca İngilizce öğrenmek için vakit harcamış, ama hep yanlış yerlerde harcamış. Bu

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül 2014 17 Ekim 2014 )

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül 2014 17 Ekim 2014 ) ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül 2014 17 Ekim 2014 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı