Define Avcıları. Söyleşi. Tarihten. Çok renkli, çok sesli Elif Şafak. Yolu yurt bildiler adlarıyla yürüdüler. KARİYER Yaşam Koçluğu

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Define Avcıları. Söyleşi. Tarihten. Çok renkli, çok sesli Elif Şafak. Yolu yurt bildiler adlarıyla yürüdüler. KARİYER Yaşam Koçluğu"

Transkript

1 KARİYER Yaşam Koçluğu Söyleşi Çok renkli, çok sesli Elif Şafak Tarihten Yolu yurt bildiler adlarıyla yürüdüler English Summary of Contents Define Avcıları

2 Yaz aylarında yol ve sürüş güvenliğine dikkat! TÜVTÜRK ailesinin değerli üyeleri ve saygıdeğer TÜVTÜRK dostları, Yaz aylarına girdik. Okullar kapandı, çocuklarımız karnelerini aldı. Yoğun iş temposuna kısa bir mola vermek; ruhunu ve bedenini tazeleyip yılın kalan bölümünü daha enerjik geçirmek isteyenler, tatil planlarını çoktan yaptılar. Bavullar hazır, sıra yola çıkmakta Hâl böyleyken araya bir de Ramazan Bayramı nın girmesi, karayollarımızdaki trafiği çok daha artıracak kuşkusuz. Emniyet Genel Müdürlüğü nün verilerine göre, yoğun trafiğin olduğu bayramlarda, trafik kazalarının önemli bölümü tatilin ilk ve son günü meydana geliyor. Gidiş ve dönüş gününde yaşandığını söyleyebileceğimiz kazaların yüzde 52 si, ila arasında oluşuyor. Bu, yola çıkacak herkesin, özellikle belirtilen saat diliminde her zamankinden çok daha dikkatli ve yüksek konsantrasyonla davranmasını gerektiren bir durum. Her yıl onlarca kişinin canına mal olan, yüzlercesinin de sakat kalmasına yol açan trafik kazalarına sebebiyet vermemek için dikkatli olmanın yanı sıra birtakım önlemlerin alınması da şart! İster şehir içinde, isterse şehir dışında kullanılsın, fark etmiyor; trafikteki tüm araçların mevsim dönüşümlerinde bakım ve muayenesinin yapılması gerekiyor. Kış lastiklerinin mevsime uygun olanlarla değiştirilmesi, gidilecek güzergâh ve o güzergâh üzerindeki yol çalışmaları hakkında önceden bilgi edinilmesi de bir o kadar önemli. Bunlar yola çıkmadan önce alınması gereken önlemler. Bir de sürüş esnasında uygulanabilecek, trafiğin çok daha rahat, çok daha güvenli akmasını sağlayacak unsurlar var. Araç kullananların alacağı küçük küçük önlemler, hem kendilerini hem de sevdiklerinin canlarını koruduğu gibi, her yıl milyonlarca Lira yı bulan maddi kaybın da önüne geçebilecek nitelikte. Örneğin giysilerin mümkün olduğu kadar rahat ve hafif olması, pedalların hissedilmesini sağlayan ince tabanlı ayakkabıların tercih edilmesi, sıcak havaya yakalanmamak amacıyla sabah erken saatte yola çıkılması, uykusuz ya da yorgunken araç kullanılmaması, iki saatte bir 15 dakikalık mola verilmesi, bol sıvı tüketilmesi bunlardan bazıları. Sıcak havanın sadece insan bünyesine değil, karayollarına da olumsuz etkisi olduğu bir gerçek. Sürücüler, asfaltın, aşırı sıcaklar altında yumuşayarak kaygan bir zemin oluşturduğunu; başta mıcır olmak üzere yol yüzeyinde serbest malzemenin bulunabileceği yollarda hızın azaltılması, ani fren ve direksiyon hareketlerinden kaçınılması gerektiğini çok iyi bilirler. Klimanın sürekli çalıştırılmayıp ara sıra camların açılarak aracın havalandırılması, araç içindeki herkesin emniyet kemerinin takılı olması, çocukların ve bebeklerin kucakta değil, çocuk koltuğunda seyahat etmesi ve tabii takip mesafesinin korunması akılda tutulması gereken diğer noktalar. Buraya kadar aktardıklarımızdan da anlaşılacağı üzere, yaz aylarında yoğunlaşan trafiğin can ve mal kaybına yol açmaması için birkaç küçük önlem almak ve dikkati elden bırakmamak yeterli. Hepinizin sevdiklerinizle birlikte mutlu olabileceğiniz bir yaz mevsimi geçirmenizi diler, Ramazan ayı ve Ramazan Bayramı nın hayırlara vesile olmasını umut ederim. Yaz aylarında yoğunlaşan trafiğin can ve mal kaybına yol açmaması için birkaç küçük önlem almak ve dikkati elden bırakmamak yeterli. KEMAL ÖREN TÜVTÜRK Genel Müdürü Yukarıdaki çalışmalar Grafik Tasarım Dergisi nin Fikrin Kapak Olsun yarışmasında dereceye giren çalışmalardır. Arka kapaktaki ilan ise aynı yarışmada birinciliği kazanan ve derginin Nisan ayı sayısının kapağı olan tasarımdır. İSTASYON 3

3 26 Tarihten 38 Yakın Plan 44 Otomotiv İçindekiler TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL Söyleşi 32 Yeme-İçme Haberler Dünyada ve Türkiye'de öne çıkan, ilginç haberler... Teknolojİ Teknolojideki son gelişmeler, yeni ürünler ve uygulamalar... Hayat Define Avcıları: Bir antikçağ soylusunun mezar hazineleri, buğday tarlasının ortasında da olabilir, bir apartmanın temelinde de. Define avcılarının zengin olabilme hayalleri Anadolu nun tarihi mirasını yoksullaştırıyor Söyleşİ Günümüz Türk edebiyatının en üretken kalemlerinden Elif Şafak, çok sesli, çok renkli ve çok katmanlı roman yazımını önemsediğini belirtiyor. kariyer Kaliteli yaşamın mimarlığı olarak nitelendirebileceğimiz Yaşam Koçluğu, geleceğin gözde mesleklerinden biri... TarİhTen Sayfalar Tarih boyunca yolu yurt bilip, adlarıyla yürüyen bir kimlik: Türkler yeme-içme Ramazan ayının telaşı, mutfakta yaşanır kuşkusuz. Güllaçtan baklavaya, lokmadan telkadayıfa tatlılar, Ramazan sofralarının başköşesinde yer alır. Spor Bir elimizde pusula, diğerinde haritayla doğaya çıkma ve oryantiring yapma zamanıdır şimdi. yakin Plan Dostluk ve Barış Rallisi nde bu yıl Türkiye yi TÜVTÜRK ün oluşturduğu takım temsil etti. 42 SağlIk Medical Park Bahçelievler Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Şeref Öncü, kronik yorgunluğun birçok hastalığın habercisi olduğunu söylüyor. otomotiv Petrolün ömrünün kısalığı, hibrid otomobilleri daha değerli hale getiriyor. UzMan Gözüyle Otomobillerdeki aydınlatma sistemleri nelerdir ve ne işe yararlar? SoSyal Medya Sosyal medyadaki gelişmeler oyun Bu yaz salonlarda oyun konsolları mücadele edecek. PoPüler kültür Oyun, festival, kitap, sinema... TüVTürk TÜVTÜRK'ten haberler english SUMMary İmtiyaz Sahibi TÜVTÜRK Kuzey Taşıt Muayene İstasyonları Yapım ve İşletim A.Ş. Adına Kemal Ören Yönetim Yeri Büyükdere Caddesi, No: 255 Kat: Maslak- Şişli-İSTANBUL Yayın Yönetmeni Sema Uludağ Yayın Koordinatörü M. Koray Özcan (Sorumlu Müdür) Görsel Yönetmen Kemal Toğanç Yapım Yeri Doğuş Grubu İletişim Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. Doğuş Power Center Ahi Evran Polaris Caddesi No: 4 Maslak İstanbul Tel: (Santral) Baskı yeri Ömür Matbaacılık A.Ş. Beysan Sanayi Sitesi Birlik Cad. No: 20 Haramidere-Beylikdüzü- İstanbul Tel: Yayın Türü Üç aylık yaygın süreli yayın, TÜVTÜRK Araç Muayene İstasyonları kurumsal yayınıdır, parayla satılmaz. info@tuvturk.com.tr 4 İSTASYON İSTASYON 5

4 HaBErlEr Çocukların en gözde vadisi n Hemen herkesi, ama özellikle çocukları mutlu edecek bir haberimiz var. Kalkınma Bakanlığı, Doğu Karadeniz Kalkınma Projesi (DOKAP) kapsamında, fındık üretiminde Türkiye nin önde gelen kentlerinden Ordu da, çikolata vadisi kurmayı hedefliyor. Ordu nun Gülyalı ilçesinde, yaklaşık 60 dönümlük bir arazi içinde yer alması planlanan çikolata vadisinin 5 milyon TL ye mal olması ve iki yıl içinde tamamlanması öngörülüyor. Şiddetle dönen hava kolonu Son birkaç yıldır hayatımıza yeni bir doğa olayı daha girdi. Daha ziyade Amerika da görünen, yüzlerce cana ve milyonlarca Dolar lık maddi hasara neden olan hortum, Türkiye de de gündeme gelmeye başladı. Geçen yıl Elazığ da, bu yılın Mayıs ayında ise Mersin de meydana gelen hortumlar, can kaybına da yol açtı. Hızı saatte 500 kilometreye kadar ulaşan, önceden tahmin edilememesi nedeniyle insanoğlu için tam bir muamma olan hortum, en basit şekliyle şiddetle dönen hava kolonu olarak tanımlanıyor. Genellikle şiddetli fırtınalara yol açan hava koşullarından kaynaklanan, hem coğrafyası hem de iklimi uygun olduğu için daha ziyade Kuzey Amerika da varlık gösteren hortum, sıcak ve nemli havanın, soğuk ve kuru havayla karşılaşmasıyla harekete geçiyor. Bu karşılaşma büyük fırtınalara, fırtınalarsa süper hücrelerin oluşmasına sebebiyet veriyor. Süper hücreler, dönen ve yukarı doğru ilerleyen hava sütunlarını yaratıyor ve rüzgâr yüzeye yaklaştıkça sütunlar da dönüyor ve hortum girdabına yol açıyor. Büyük hasarlar da sert rüzgârla birlikte uçmaya başlayan enkazdan kaynaklanıyor. Bİz onları uğurlu sanıyoruz ama n Uğurböceği gördüğünde, mutlu olmayan var mı? Bunu kanıtlayan örnekler yaşandı mı bilinmez ama, adıyla müsemma böceğin konduğu kişiye uğur getirdiğine inanılır. Alman biliminsanlarının yaptığı araştırmaysa, bundan böyle onlara farklı bir gözle bakmamıza neden olacak nitelikte. Araştırma, Asya kökenli bir uğurböceği türünün, Avrupa ve Amerika daki başka türleri yok ettiğini ortaya çıkardı. Alacalı adı verilen Asyalı uğurböcekleri, adı geçen iki kıtaya, seralardaki yaprak bitleri sorununu çözmek amacıyla ithal edildi. Alacalıların günde 200 den fazla yaprak bitini yok ettiği biliniyor, ancak seralardan kaçan ve kontrolsüzce çoğalan böcekler, bir süre sonra yerli türler için başlı başına sorun haline geldi. Büyük gruplar halinde korunaklı yerlerde yaşayan Asyalı işgalcilerin insanlara da zarar verebileceği, alerjik reaksiyonlara sebep olabilecekleri belirtiliyor. İstilanın önüne geçebilecek bir yol, henüz bulunamadı. Biliminsanları, Güney Amerika ve Güney Afrika ya doğru ilerleyen Alacalıların en etkileyici yanlarının her türlü iklim koşulunda hayatta kalabilmesi olduğunu söylüyor. Dahası var: Asyalı uğurböceklerinin elma ağaçları ile üzüm bağlarına girebilecekleri, tek bir böceğin bile şarabın tadını bozabileceği göz önünde bulundurulduğunda sorunun hiç de küçük olmadığı anlaşılıyor. Everest i de erittik n Dünyanın zirvesidir Everest. En yüksek noktasının 8 bin 848 metre olması ve bu noktaya erişebilmenin gururu, binlerce dağcının gönlünü çeler, rüyalarını süsler. Ancak etkilerini özellikle son yıllarda iyiden iyiye gösteren küresel iklim değişikliği, Everest i de pas geçmedi ne yazık ki Biliminsanları, Everest Dağı ndaki buzulların son 50 yıl içinde yüzde 13 oranında azaldığına, kar örtüsünün ise onlarca metre yükseldiğine dikkat çekiyor. NBC News in haberine göre Himalaya bölgesindeki buzul hareketini takip etmek için uydu görüntüleri ve topografik haritalardan yararlanan biliminsanları, Nepal İklim Gözlemevi ve Nepal Hidroloji İdaresi nin verilerini de kullanarak sıcaklık ve kar yağışı oranlarını ölçtü. Ortaya çıkan sonuçlarsa son derece vahim: Çünkü Everest ve çevresinde son 20 yıl içinde sıcaklık 1,8 derece artarken Muson Yağmurları ve kış aylarındaki yağışlar azaldı. Bu bölgede, en küçük sıcaklık farkının bile önemli değişimlere yol açacağını belirten biliminsanları, meydana gelmesi olası heyelan ve çığların ekosistemi olumsuz etkileyeceğini belirtiyorlar. meğer ilk tweet i Konfüçyüs atmış n Ortaya atılan bir iddia, Çinlilerin uzun süre tartışmasına neden oldu. İddia, Konfüçyüs ün Twitter ı kullanan kişi olup olmadığına yönelikti. Ülkedeki sosyal paylaşım sitelerinin katılımcıları, filozofun anelektlerinin (bir ya da birçok yazarın eserlerinden seçilerek derlenen bölümler) her paragrafının yaklaşık 140 karakterden oluşması, derin mesajlarını basit cümlelerle vermesi, kurduğu cümlelerde kendi görüş ve felsefesini yansıtması, 3 bine yakın takipçisinin (öğrencisi) bulunması, yardımseverlik çağrısı yapması nedeniyle Konfüçyüs ün ilk mikroblogçu olduğunu tartıştı. Burada çocuğa yer yok n Çocuk sevmeyenlerin sayısı, sanıldığı kadar az değil. Bununla birlikte dünyanın en çocukseveri bile, zaman zaman yaptıkları gürültüden rahatsız olabilir. Hele bir de onların bulunduğu ortamdan uzaklaşma ihtimali olmadığında, örneğin uçakta. Söz konusu durumdan mustariplerin imdadına Malezya daki bir havayolu şirketi yetişti. Şirket, çocuk sesi yüzünden yolculukları kâbusa dönenler için sessiz alan tasarladı. Uçağın orta kısmında bulunan alana, 12 yaşından küçük çocukların girmesi yasak. Güvercİn İntErnEttEn daha Hızlı n Başlığı yanlış okumadınız. Evet, Roma döneminin meşhur haberleşme aracı güvercin, modern dünyanın iletişim yolu internetten daha hızlı. Haber İngiltere den geldi. Ülkenin kırsal bölgesinde genişbant internet bağlantısına sahip bir kişinin internet üzerinden 300 MB lik bir dosya gönderme denemesi, aynı bilginin güvercinle iletilmesinden daha uzun sürdü. Yorkshire bölgesinden, 120 kilometre uzaktaki Skegness teki bir başka kullanıcıya ulaştırılmak istenen bilgi, USB diske kaydedilip bir haber güvercinin ayağına bağlanarak daha kısa sürede ulaştırıldı. Güvercin hedefine ulaştığında, internet üzerinden gönderilen dosyanın ancak yüzde 24 ü internete aktarılmıştı. Böylesi bir yarışın içine neden girildiğine gelince: Söz konusu etkinlikle İngiltere nin kırsal kesimlerindeki internet hızının ne derece düşük olduğuna dikkat çekilmeye çalışılıyor. Geçen yıl da Güney Afrika nın Durban kentinde benzer bir yarış düzenlenmiş, 96 kilometre uzağa bilgi taşıyan Winston adlı bir güvercin, hedefine iki saat gibi bir sürede ulaşırken, internet üzerinden gönderme denemesi yüzde dört civarında kalmıştı. Kopya çektirmeme dersi n Öğrencilerin edindikleri bilgiyi ölçmenin yegâne yoludur, sınavlar. Ama her sınav, eğitmenler için de ayrı bir sınava dönüşüyor. Neden mi? Çünkü öğrenciler, en azından bir kısmı, kopya çekme yöntemine başvuruyor. ABD deki Wisconsin Concordia Üniversitesi, sorunun önüne geçebilmek, öğretim üyelerinin kopya çekme yöntemlerini daha iyi anlayabilmesini sağlamak için özel bir ders koydu. Üniversitede çalışan akademisyenlerin internet üzerinden aldığı bu derste, kopya yöntemlerinin açıklandığı itiraf bölümü de bulunuyor. Üniversitelerde tahmin edilenden çok daha fazla kopya çekildiği gerçeğinden hareketle hazırlanan kopya dersiyle, öğrencilerin neden ve nasıl bu yönteme başvurduğu araştırılarak önlem alınması hedefleniyor. yenilikler aşırı uçlardan gelir n Dustin Hoffman ve Tom Cruise un oynadığı Rain Man / Yağmur Adam filmini herkes bilir. Gündelik yaşamla hiçbir bağ kuramazken, bir bakışta yere dökülen kibrit çöplerinin kaç tane olduğunu söyleyebilen, karmaşık sayıları birkaç saniye içinde hesaplayabilen otistik Raymond karakteri, Rain Man i, otizm üzerine çekilmiş en güzel yapımlar arasına yerleştirdi. Almanya daki bilgisayar programcılığı şirketlerinden SAP da matematikteki başarıları kanıtlanan, normalin üstünde zekâya sahip, ayrıntıları kolaylıkla görebilen otistiklerin bu özelliklerini istihdama dönüştürmek üzere kolları sıvadı. Otistiklerin bilgi teknolojilerindeki yeteneğini işgücüne çevirmek isteyen şirket, 2020 yılında dünya çapında görev yapan 65 bin çalışanın yüzde 1 inin otistiklerden oluşacağını açıkladı. İş dünyasında 21 inci yüzyılın gereklerini yerine getirebilmek için yenilikler getirebilen, farklı düşünen kişilerle çalışmayı amaçlayan SAP, bunu şirket mottosuna da yansıtıyor: Yenilikler aşırı uçlardan gelir. 6 İSTASYON İSTASYON 7

5 HABerler HAZIRLAYAN: ReSuL BukSuR Hafif profesyonel n Yaz tatili, yüzlerce fotoğraf çekmek demek aynı zamanda. Bu yaz, profesyonel DSLR yeteneklerine sahip olmakla birlikte kompakt kameralar kadar güçlü bir fotoğraf makinesiyle ağırlıktan kurtulabilirsiniz. Son birkaç yılda hızla yaygınlaşan, Aynasız Sistem adı verilen bu yeni nesil fotoğraf makineleri, profesyonel DSLR kameralarıyla aynı sensörleri kullanıyor. Samsung un geliştirilmiş yeni aynasız kamerası NX2000, APS-C boyutlarındaki 20.3 megapiksellik sensöre sahip. Fiyatı ise 650 Dolar. NOKIA NIN YeNİ AmİrAl gemisi: lumia 925 n Geçen yıl akıllı telefonda Microsoft un akıllı telefon sistemi Windows Phone u geçen Nokia, atak yapmayı sürdürüyor. Geçen yıl bu sistemi kullanan en gelişmiş modeli Lumia 920 ile kullanıcılardan ilgi görmeyi başaran Nokia, amiral gemisini, Lumia 925 adıyla yenilediğini duyurdu. Dış kasayı değiştiren Nokia, alüminyum çerçeve kullanıyor. Bunun nedeni ağırlığı biraz olsun azaltmak. Çünkü Lumia 920, rakiplerine göre biraz ağır kalıyordu. İkinci öne çıkan nokta ise kamera teknolojilerinde. Dünyanın düşük ışıkta en iyi performansa sahip akıllı telefonu olarak adlandırılan Lumia 925 te, Nokia nın altı bileşenli en gelişmiş lens sistemi kullanılıyor. Nokia Smart Camera, Action Shot, Nokia Camera Lens, Cinemagram gibi aplikasyonlarla kamera yetenekleri zenginleştiriliyor. 1.5 GHz çift çekirdekli Qualcomm Snapdragon S4 işlemcinin kullanıldığı, 1280x768 piksel çözünürlüklü 4,5 inç OLED PureMotion HD+ ekranın bulunduğu ürün, 139 gram ağırlığa, 16 GB dâhili depolama alanına ve 1 GB RAM belleğe sahip. Fiyatı 469 Euro. su geçirmezi geldi n Son günlerin popüler ürünleri tabletler de zorlu koşullara dayanıklı hale geliyor. Daha önce akıllı telefonlarda su geçirmez tasarımı deneyen Sony, kullanıcıların ilgisi üzerine yeni tabletini de zorlu koşullara dayanıklı hale getirdi. Sony nin yeni tableti Xperia Tablet Z, hafif ve ince tasarımıyla dikkat çekerken 30 dakika kadar su geçirmezlik özelliği sunuyor. 10,1 inçlik Full HD ekran kullanan tablet, dört çekirdekli işlemciye ve 16 GB tan başlayan bellek seçeneklerine sahip. Fiyatı ise benzerlerine oranla son derece makul; 500 Dolar. galaxy s, dörtledi n İki ay önce piyasaya sunulan Samsung Galaxy S4 büyük ilgi gördü. 5 inçlik Full HD Super Amoled ekranı ve güçlü donanım özellikleriyle bu ürün, 16 ve 32 GB hafıza seçeneklerine sahip. Video izlerken başka bir tarafa bakıldığında videoyu otomatik olarak duraklama moduna geçiren S4 te, el hareketleriyle ekrana dokunmadan sayfalar içinde ve sayfalar arasında gezinti imkânı sağlayan Temassız Kontrol da yer alıyor. 1.6 GHz ve 1.2 GHz hızlarındaki iki 4 çekirdekli işlemciyle toplam sekiz çekirdeğe sahip. 13 megapiksellik kamerasıyla sadece 130 gram ağırlığındaki Samsung Galaxy S4 ün fiyatı 2 bin TL. Akıllı ve klavyeli n Dokunmatik ekranlar çıktığından bu yana, cep telefonlarında Q klavyelerin sağladığı rahatlığı anımsayanların sayısı da azaldı. Fakat BlackBerry, Q klavye fanatiklerini unutmadı, zira akıllı telefonların dokunmatik ekran dâhil tüm yeteneklerini, tam fiziksel Q klavyeyle buluşturan BlackBerry Q10 u satışa çıkardı. 139 gram ağırlığındaki akıllı telefon, mah lityum iyon pile sahip. 2 bin TL lik bir ücretle meraklısıyla buluşacak bu ürün, BlackBerry nin en yeni işletim sistemi BlackBerry 10.1 ile birlikte geliyor ve 1,5 GHz hızında çalışan çift çekirdekli Cortex-A9 işlemci kullanıyor. Gözlükteki hayalet n Önümüzdeki yıl dünya yeni bir teknolojik ürünle tanışacak gibi görünüyor. İnternette arama motoru ve birçok servisi yaratan Google ın ekibi, gözlükleri tıpkı cep telefonları gibi akıllandıracak. Google Glass adı verilen ürün, interneti neredeyse gözünüzün içine getiriyor. Özel olarak tasarlanan ekranlarla donatılan bu gözlük sayesinde arama, harita, mesajlaşma gibi onlarca mevcut servise anında erişebileceğiz. Gözlük kablosuz olarak internete bağlanabilirken üzerindeki kamerayla HD fotoğraf ve video çekip paylaşmak da mümkün te satışa çıkması beklenen akıllı gözlükler, güneş gözlüklerine de entegre edilebilecek. Fiyatı mı? Henüz tam rakam belli değil, ama bin Dolar ın üzerinde olması bekleniyor. Klavye, kılıf ve stil n Logitech in yeni tablet aksesuarı FabricSkin Keyboard Folio, tabletlerin ön ve arka yüzünü korurken, canlı renkleri ve dayanıklı kumaşlarıyla ipad inize hem işlevsellik hem de tarz getiriyor. Tuşları kumaşın içine pürüzsüz bir şekilde entegre edilen ilk Bluetooth klavye olan aksesuar, tam boyutlu tuşlarıyla geleneksel klavyede alışık olduğunuz kullanım rahatlığı sunuyor. Gizli mıknatıslar, ipad inizi uygun yazı yazma modunda kullanmanıza ve taşıma esnasında kapalı konumda tutmanıza yardımcı oluyor. Ürünün renk seçenekleri, bu alanda uzman bir tasarımcıyla birlikte hazırlanmış. Elektrik mavisinden griye, Mars kırmızısından siyaha kadar birçok renk seçeneği sunan Logitech FabricSkin Keyboard Folio, malzeme olarak mat deriden ince dokunmuş pamuğa ya da kumaşa kadar pek çok alternatife sahip ve 149 Euro. su altında tatil n Her türlü zorlu koşula dayanıklı fotoğraf makineleri, yaz tatillerinin vazgeçilmezleri arasında... Suya, darbeye, toza dayanıklı tasarımıyla Fuji XP200, bu alanın popüler ürünlerden biri. Geleneksel olarak her sene ürünü yenileyen şirket, bu yıl XP200 ü hem tasarım hem de teknolojik olarak geliştirmiş. 15 metreye kadar su altında fotoğraf ve videoları çekip, Wi-Fi sayesinde anında bilgisayara aktarmak ve dünyayla paylaşmak mümkün. Ürüne sahip olmak için 300 Dolar ödemeniz yeterli. 8 İSTASYON İSTASYON 9

6 HAYAT Bir antikçağ soylusunun mezar hazineleri, bir buğday tarlasının ortasında, bir apartmanın temelinde ya da yol kenarında olabilir... Bazen günler süren kazıların sonucu, hazineden çok hüsran oluyor. Define avcıları Onların zengin olabilme hayalleri, Anadolu nun tarihi mirasını yoksullaştırıyor. Zifiri karanlık... Kamyonetin içinde oturan şoför, YAK komutu geldiğinde farları açıyor. Işığın karanlığı deldiği noktada bir tümsek aydınlanıyor. Görüş mesafesi dışında, koca tümseğin arkasındaki çukurdan aceleyle bir iki kürek toprak daha atılıyor taze toprağın yığıldığı tepeciğin üzerine. Gözcü, karanlıkta görebildiği kadarıyla tarıyor açık araziyi. Aşağıdaki toprak yolda gözünün yettiği mesafe boyunca cılız da olsa herhangi bir far ışığı var mı, yok mu nun telaşında. Gördüğü anda, aralarında daha önce kararlaştırdıkları gibi anında karanlığa karışacaklar. Zaman çok yavaş akıyor. Karanlık neredeyse güne dönecek. Ve nihayet kazıcılar kan ter içinde çıkıyorlar çukurdan. Defineleri koruyan cinleri oradan uzaklaştırmaya çalışan hoca bile duruyor o an! İşte şimdi her yer karardı. Kazıcıların elinde hiçbir şey yok. Aşağılarda bir yerlerde bir horoz ötüyor. Bu sefer de eller boş. Bir dahaki sefere inşallah, diyor aralarından biri. Bir şoför, bir gözcü, iki kazıcı, bir cinci hoca... Ya da bir eksiği, iki fazlası. İsimler önemli değil. Yer de. Yukarıdaki, binlerce yılda sayısız uygarlığa kucak açmış bir ülkede binlerce, belki on binlerce kere yaşanan bir sahne. Onlar da bu dramın oyuncuları. Olay nerede mi geçiyor? Ne önemi var. Diyelim ki, Orta Anadolu da bir kasabada. Bu kasaba da, benzerleri gibi, yaşlı derelerle sulanan derin bir vadinin ortasına, bereketli toprakların üzerine kurulmuş. Sanki hayat burada da azıcık can sıkıcı gibi... Ama içinde yaşayanların hayal gücü kocaman. Çünkü burada ve bunun gibi kadim bir tarihin üzerine kurulmuş daha birçok Anadolu kentinde, kasabasında veya köyünde doğanlar, tarihleri gibi kadim masallarla büyüyorlar. Tüm masallar gibi gerçeklerden beslenen ve zaman zaman gerçeklerle kesişen masallar bunlar. Bu yüzden de rüyalarının gerçek olabileceğine inanıyorlar. Ve yine bu yüzden en olmayacak rüyaları görüyorlar. Tıpkı dedeleri gibi Dedelerinin dedelerinin dedeleri gibi. Bu rüyalarda, toprağın altında keşfedilmeyi bekleyen bir servet var. Bazen küp küp altın, bazen sandık sandık mücevher, kıymetli kılıçlar, değerli taşlarla süslenmiş altından heykeller, kıymetine vâkıf olamasalar da birtakım madeni eşya, taş heykeller ve daha neler neler... Hani büyük şehrin taşı toprağı altın derler ya... Aslında onlara göre de üzerinde yaşadıkları küçük kasabanın taşı toprağı altın. Hepsi, yaşadıkları toprakların altındaki hazineleri bir gün ele geçirme ve zengin olma hayalini kuruyor. Herkes uyurken onlar uyumuyor. Gecenin örtüsüne bürünüp toprağın altına doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkıyorlar. Tehlikeli! Çünkü yaptıkları yasadışı bir 10 İSTASYON İSTASYON 11

7 HAYAT O Büyük hayal için ölüm dâhil göze almayacakları hiçbir şey yok... Kaçak kazılar sırasında ortaya çıkan eserlerin parçalanmasıyla, geçmişe dair bilgiler bu kez sonsuza dek karanlığa gömülüyor. iş. Yakalanabilirler; kazara değerli bir şey bulurlarsa ekipteki arkadaşlarıyla anlaşmazlığa düşüp birbirlerine zarar verebilirler; en önemlisi de kazdıkları toprağın altında kalıp yaralanabilir, hatta ölebilirler. Ama kurdukları ve gerçekleşme ihtimali çok düşük o büyük hayal uğruna ölüm dâhil, göze alamayacakları hiçbir şey yok. Ellerinde gerçek mi, sahte mi belirsiz haritalar. Akıllarında, bir anlamı olup olmadığı şüpheli tılsımlar, işaretler. Bilinçaltlarında heveslerini körükleyen bir korku... Bıkıp usanmadan define arıyorlar. Kalabalık gibi görünüyorlar. Ama aslında onlar dünya çapındaki tarihi eser kaçakçılığının en küçük halkasını oluşturuyorlar... Maceraları genelde doğdukları günden itibaren duydukları efsanelerin karşı konulmaz cazibesiyle başlıyor. Eskiden Rumların ya da Ermenilerin yaşadığı yerler potansiyel kazı alanları. Savaş sonrası kaçanların, bir gün dönüp alırız umuduyla götüremedikleri kıymetli eşyalarını bir yerlere gömdükleri söylentisi, nesilden nesle aktarılıyor. Onlardan kalan evler ve bu evlerin civarındaki işaret olabilecek çeşme, ağaç, kaya gibi noktalar hedef kazı alanları. Tarihi yerleşim yerlerinin yakınındaki kasaba ve köylerdeki definecilik tarihi, neredeyse o yerleşimin tarihine kadar uzanıyor. Hitit döneminde bile mezar soyguncuları var. Anadolu topraklarında hangi köye gitseniz, hemen hepsinde bir defineci, hatta definecilerle dolu bir kahve buluyorsunuz. Ve aynen avcı hikâyeleri gibi abartılarak anlatılan bir sürü define macerasını da sonuna kadar dinliyorsunuz. O kadar inandırıcılar. Tabii bu maceralar, avcıların yaptığı gibi bağıra çağıra değil, kısık sesle anlatılıyor. Çünkü iki uçlu bir denklem bu Bir ucunda yoksul ve maceracı insanların naif tutkusu yer alıyor, diğer ucundaysa tarihi eser kaçakçılarının uluslararası hırsı... Aslında yasalara bakıldığında definecilik serbest Ancak yerine getirilmesi gereken koşullar var. Kültür ve Turizm Bakanlığı Define Arama Yönetmeliği ne göre öncelikle definenin aranacağı yerin belirtilmesi gerekiyor. Teknik elemana, alanın tasdikli haritası veya krokisi çizdiriliyor. Krokisi çıkarılamayacak, ev gibi yerler içinse vaziyet planı veriliyor. Bu arada, eğer defineci kendisine ait olmayan bir yerde arama yapacaksa, söz konusu alanın sahibinden noter tasdikli muvafakat yazısı almak zorunda. Ayrıca bu alan 100 metrekareden fazla olamıyor ve mezarlık ya da SİT alanı içinde bulunmaması gerekiyor. Bunun tespiti de en yakın müze müdürlüğü tarafından yapılıyor. Eğer arama sırasında define yerine bir kültür varlığına rastlanırsa çalışma durduruluyor, define arayanlar zararıyla ilgili talepte bulunamıyor. Ve eğer kazı sonucu bir defineye ulaşılırsa, değeri Maliye ile Gümrük ve Ticaret bakanlıklarınca tespit ediliyor. Arama yapılan arazinin defineciye ait olması durumunda, bu değerin yüzde 50 si kendisine ödeniyor. Aksi halde değerin yüzde 40 ı defineciye, yüzde 10 u da arazi sahibine veriliyor. Pratikte bu anlatılanlar biraz meşakkatli görünüyor olsa gerek ki, rüyalarında küp küp altın bulduklarını gören defineciler, gece yarısı gözlerine kestirdikleri yerlerde kaçak kazılar yapıyor. Kazı yapılan alan örneğin bir mezarlık, höyük veya eski bir ev, bahçe, orman, hazine arazisi ya da SİT alanı olabiliyor. Kazıda bir şey bulunursa daha önceden belirlenmiş bir kişi, değerini öğrenmek için el altından araştırma yapıyor. Alıcılarsa genelde ya tarihi eser kaçakçıları ya da koleksiyonerler. Bulunan eserler genelde gerçek değerinden çok daha az bir fiyata, gizlice satılıyor yılından 2012 nin Temmuz ayına kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı onayıyla 633 define kazısı gerçekleştirilmiş. En çok izinli define kazısı Karadeniz Bölgesi nde, il olarak da Giresun, Samsun, Balıkesir, Bilecik ve Afyon da yapılmış. Ve sonuç: Bakanlık, izinli define kazıları bünyesinde herhangi bir buluntuya rastlanmadığını belirtiyor. Akşam güneşi en güzel ışıklarıyla dağı tepeyi boyarken, güzel mi güzel bir bahçedeyiz. Ahmet Bey, 67 yaşında. Bu civarın en yaşlı ve deneyimli definecilerinden. Ahmet Bey de elinde bir demir çubukla araziye çıkıyor ve toprağa vurduğu demirin sesini dinleye dinleye yeraltında mezar olup olmadığını ustalıkla tespit edebiliyor. Kasabada onun gibi mezar bulabilen kimse yok. Definecilerin gözdesi olan dedektörler mi? Onlara prim vermiyor. Ailesiyle birlikte kasabada mütevazı bir hayat sürdürüyor. Peki, demir çubuğu ve Bir ovanın ortasındaki taş kuyu, dibinde gömülü bir hazine olabilir umuduyla araştırılıyor. Defineciler bu gibi durumlarda kazma ve küreklerle kuyunun dibine ulaşmaya çalışıyor (solda). Küçükçekmece de, İstanbul un binlerce yıl önceki geçmişine ışık tutacak kazılarda, arkeologlar, definecilerin verdiği tahribatın izlerine de rastladı (üstte). Dümdüz bir arazinin orta yerinde birdenbire yükselen tepecik, binlerce yıl öncesinde kullanılmış bir tapınak, kral mezarı ya da yerleşim yerini örtüyor olabilir. Defineciler bu tür işaretleri değerlendirerek harekete geçiyor ( sağda, altta). ucundaki tını? Bir şeyler kazandırmamış mı? Nerdeeee, derken, yüzü gölgeleniyor. Kazanmak ne kelime, 700 liralık emekli aylığım bile olduğu gibi define işine gidiyor, diyor. Daha birkaç gün önce kasabanın yakınlarında bir mezar odası bulmuş arkadaşlarıyla. Ama içinden hiçbir şey çıkmamış. Ölünün ağzına koyulan para bile değersizmiş. Ölünün de kendileri gibi fakir olmasına sövüp, öylece kemikleri dışarıda bırakıp, terk etmişler mezarı. Peki, ya mezardan para edecek bir şeyler çıksaydı? Oooo, o zaman büyük bir cenaze töreniyle gömerdik mevtayı, derken dolu dolu gülüyor Bir başka kasabadayız. Bir başka evde. Bu evdeki hemen herkes akraba. Ve hemen herkes defineci; hatta bizi o eve götüren Yakup un halası bile. Onun hikâyesinde her şey bir rüyayla başlamış. Fikriye Hanım bir gece rüyasında çeşmenin arkasındaki bir taşın üzerinde bir çift göz olduğunu görmüş. Ertesi sabah hemen çeşmeye koşmuş. Rüyasında gördüğü taşı yerinde bulup kazmaya başlamış. Önce metal çubuk gibi bir şey, bir de tabak çıktı topraktan. Bir şeye benzetemeyip onları bir kenara attım. Sonra da bir heykel kafası çıkıverdi. Fikriye Hanım, define bu heykelin içinde herhalde diye düşünmüş ve onu da kırıvermiş. Bir şey çıkmayınca da hüsranla geri dönmüş. Bu işte hız önemli... Az ışık, az ses, hızlı kazı... Kazılan yer yerleşim yerine çok yakınsa alelacele oluyor her şey. Kazı zamanları duruma göre değişiyor, mezar bulunur, içinden bir şey çıkarsa bir gecelik iş de olabilir. Ama giriş bulunamazsa günler, hatta aralıklı olarak aylar sürebiliyor. İyi korunamayan kazı alanlarında tabir yerindeyse, arkeologlar arkalarını döner dönmez defineciler atlıyor alana! Tabii genelde de gece yarısı, herkes uyurken... Pek çok arkeolog, en büyük sorunun definecilerin verdiği tahribat olduğu konusunda hemfikir... Defineciler, bulma ihtimalleri olan şeylerin değerlerini kendilerince biliyorlar. Ve ola ki bir şey buldular, elden çıkarırken zarara girmemek için tarihi eserler konusunda uzman olmaya çabalıyorlar. Ama gerçek kesin: Onlar aslen definenin peşine düşüyor. Dolayısıyla kazı sırasında birçok tarihi eseri tahrip ediyorlar. İstanbul da, Küçükçekmece deyiz şimdi de. Göl havzasında, Avcılar Firuzköy deki kazı alanında. Arkeologların, kazılar başlamadan önce defineciler tarafından talan edilmiş noktalardan ilerleyerek önemli bulgulara ulaştığı yerlerden biri burası. Kazı Başkanı Yar. Doç. Dr. Şengül Aydıngün, gündüz vakti kazmışlar mezarı, Bir şey çıkmamış, ölünün ağzındaki para Bile değersizmiş İSTASYON İSTASYON 13

8 HAYAT O yaz gecesi, aynı kasabada en az 10 defineci ekibi toprağı eşeleyecekti. bize definecilerin bilinçsizce kazarak harap ettikleri büyük bir mozaiğin artık tekrar bir araya getirilmesi imkânsız parçalarını gösteriyor. Aydıngün e göre, defineciler temel olarak iki konuda zarar veriyor: Birincisi, artık her türlü arkeolojik eserin kendi ortamı içinde anlamlı olmasıyla ilgili. İkinci zararsa, kazıcıların akıl almaz metotlarla gerçekleştirdikleri işlemlerin doğal yapı ya da eser üzerinde anormal tahribata neden olması. Türkiye de 2011 yılında 123 arkeolojik kazı yapılmış. Ayrıca yabancı arkeoloji enstitüleri de 43 kazı yürütmüşler. Yani geçtiğimiz yıl Türkiye deki resmi kazı sayısı 166. Kültür ve Turizm Bakanlığı yılda ortalama 150 kurtarma kazısına izin veriyor. Kaçak kazı ve kültür varlığı kaçakçılığıyla ilgili ihbarlar, Bakanlık kanalıyla ya da doğrudan polis veya jandarmaya iletiliyor. Bu nedenle Bakanlık kaçak kazı ihbarlarına ilişkin tam bir bilgi veremese de arşiv kayıtlarından yılları arasında Bakanlığa bildirilen 2 bin 188 kaçak kazı olayı olduğunu söylemek mümkün. Tarihi değerlerin tahribatında definecilerin önemli bir payı var. Ancak tek tahrip unsuru onlar değil. Türkiye deki kültür varlıklarının envanterini çıkartmak üzere kurulan Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri (TAY) Projesi tarafından, 2000 ila 2006 yılları arasında yapılan araştırmalar sonucu hazırlanan rapora göre, tahribata yol açan en önemli unsur yapılaşma. Aslında buradaki ironi, defineciliğin Anadolu daki tarihinde, yapılaşmanın üstlendiği kayda değer etki. Arkeoloji ve tarihi eser kaçakçılığıyla ilgili önemli haberlere imza atan gazeteci Özgen Acar, 1952 yılından sonra Anadolu da defineciliğin aniden yaygınlaştığını anlatıyor. Bu, Türkiye nin NATO ya kabul edildiği ve Marshall yardımlarının başladığı yıl. Bu yardımlarda köylüye verilecek traktör de var. O zamana kadar tarlasını sabanla süren köylü, o tarihten sonra tarlaya traktör sokuyor ve toprağın o zamana kadar hiç inmediği derinliklerine ulaşıyor. Acar, Uşak karayolu yapımı sırasında işçilerin dozerleri olduğu gibi bırakıp, toprak atından çıkanları alarak kaçtıklarını anlatıyor. Yine bu topraklardan çıkarılan dünyaca ünlü Karun Hazineleri nin öyküsü de şöyle: 1965 yılında defineciler, Karun Hazineleri nin yer aldığı Toptepe Tümülüsü nde kaçak kazı yapıyor. Mezar odasına ulaştıklarında yerdeki bir gümüş tepsinin ve mermer kapların, tavandan düşen bir hatılın (ahşap ya da tuğladan yapılmış bağlama ünitesi) altında kaldığını görüyorlar. Ancak hazinenin büyük bir bölümü yerinde duruyor. Orada hazine bulunduğu bilgisi yayılınca defineciler etraftaki höyükleri de kazmaya başlıyor. Bir yıl sonra aynı bölgedeki İkiztepe Höyüğü nde bulunan mezar odasına defineciler, tavanını barutla patlatarak giriyor. Ama buldukları hazineyi paylaşmada sorun yaşayınca aralarından biri, diğerlerini ihbar ediyor. Jandarmayla girdikleri çatışmada soyguncular kaçmayı başarıyor. Buluntu nasıl mı elden çıkarılıyor? Eldeki eserler Toptepe Tümülüsü nden çıkan eserleri alan kişiye satılıyor. Ardından bölgede kaçak kazılar devam ediyor. Artık hazineye rastlanmaz olunca bu kez de içerideki taş kaideler, içinde bir şey bulma umuduyla parçalanıyor. Aynı dönemlerde bölgedeki bir başka tümülüsün duvarındaki renkli resimler keskilerle çıkarılıp satılıyor. Bazı defineciler, bir demir çubuğu toprağa vurup çıkan sesi dinleyerek, yeraltında lahit olup olmadığını araştırıyor (solda). Satışı yasal olan dedektörler, definecilerin elinde suç aleti olabiliyor. Hazine umuduyla yola çıkanlar dedektörlere bir servet ödeyebiliyor (üstte). Bisaltai oktodrahmi (arka yüz) Antalya Elmalı da kaçak kazıda bulunan ve yurtdışına kaçırılan yaklaşık 1900 sikkeden Türkiye ye iade edilen 1679 sikke Antalya Müzesi nde sergileniyor. Şans eseri Uşak çevresindeki bu soygunlarda elde edilenlerin kimlere satıldığı öğrenilebiliyor ve hazinenin define avcılarıyla başlayıp uluslararası tarihi eser kaçakçılarına uzanan macerasının izleri sürülüyor. Uşak taki höyük ve tümülüslerde başlayan macera ABD de nihayete eriyor. Metropolitan Müzesi nde olduğu belirlenen eserler, Özgen Acar ın yanı sıra birçok biliminsanı ve hükümetlerin yoğun hukuksal girişimleri sonucu, hemen hemen Türkiye den kaçırılmalarından çeyrek yüzyıl sonra ülkeye iade edilebiliyor. Kaçırılan eserlerin geri alınması bu kadar zor ve masraflı olsa da görünen o ki, eserlerin yurtdışına kaçırılması hâlâ çok kolay. Definem.org sitesinin başlattığı 1 milyon imza ile Meclis e kampanyasının sözcülüğünü yapan Avukat Cihan Şimşek, kaçak kazıların önüne geçilebilmesi için öncelikle kazı koşullarının kolaylaştırılması gerektiğini söylüyor ve Meclis e sunulmak üzere hazırladıkları tekliften söz ediyor. Şimşek, Avcılık kulüpleri gibi definecilik kulüpleri kurulmalı, bu kulüplerde defineciyi tahribata karşı bilinçlendirecek faaliyetlerde bulunulmalı, diyor ve ekliyor: Cezaların artırılması kaçak kazıyı önlemede etkili olmadı. Çünkü definecilik insanımızın vicdanına göre suç sayılmayan bir şey ve tarihe meraklı insanların sevdiği bir hobi. Daha fazla yasaklayarak kaçak kazıların önüne geçilemeyecek. Definecilerin avcı hikâyeleri gibi içini abarta abarta doldurdukları iki alt başlık var: Biri, defineyi koruyan cinler, diğeri de dedektör hikâyeleri. Defineciler bir yandan onları cinlerden koruyacağını vaat eden cinci hocalar tarafından kandırılıyor, diğer yandan da neredeyse bir servet ödeyip alacakları dedektörün toprağın mümkün olduğundan çok daha derinini göstereceğini vaat eden dedektör satıcıları tarafından... Defineciler, dedektör kullanımının yasallaşmasını istiyor. Eğer, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu nda değişiklik yapılması için önerilen kanun tasarısı kabul edilip yürürlüğe girerse, aramada kullanılan cihazlar için ruhsat ve arama izni alınması gerekecek. Görüştüğümüz satıcıların çoğu, ticaretini yasal olarak yaptıkları bir aletin, bir suç aleti gibi görünmesinden şikâyetçi. Dedektörlerle birlikte defineciliğin de yasalarla korunması ve alanının genişletilmesi gerektiğini savunuyorlar. Hatta definecilerin bilinçlendirilmesi için sivil girişimlerde bulunup kitaplar bile basıyorlar. Hitit öncesi dönemle ilgilenen ve kayıtlı bir koleksiyoner olan Avukat Necdet Dilek e göre, defineciliğin kültür varlıklarına verdiği zararların azaltılması için yasaların değiştirilmesi gerek. Yaşadığı bölgede yasadışı definecilik yapan pek çok kişi onun kapısını çalıyor. O da ilgilendiği bir şey olursa definecilerden satın alıp koleksiyonuna ekliyor. Tabii ki müzeye bildirip envanter kaydını yaparak. Ancak definecilerden alışveriş yaparken koleksiyoncunun kendisini bir suçlu gibi hissetmesinden çok şikâyetçi. Yasalara göre koleksiyonerlerin elindeki eserleri öncelikle bir müzeye satma hakları var ile 2012 nin ilk altı aylık dönemi arasında, 131 bin 345 adet eser, satın alma yoluyla müzelere kazandırılmış ve karşılığında ikramiye olarak toplam 5 milyon 750 bin lira ödenmiş. Kaçak kazı yapanların elindeki bir eser, koleksiyonere geçtikten sonra suç unsuru olmaktan çıkıyor. Necdet Dilek, bu yüzden birçok eserin hiç kayda geçmeden elden ele dolaştığını ve yurtdışına kaçırıldığını söylüyor. Sonuçta her büyük sorunda olduğu gibi definecilikte de taraflar var ve onlar da kendi bakış açılarıyla sorunu çözmeyi amaçlıyorlar. Bu arada birileri birilerine ballandıra ballandıra define hikâyeleri anlatmaya devam ediyor. Neyin bulunduğu, neyin bulunmadığı büyük bir sır olarak kalıyor. O sır, arkasından üretilen hikâyeler şeklinde, kulaktan kulağa değiştirilerek anlatılıyor. Sonuçta bu işten kimin ne kazandığını, kimin neler neler kaybettiğini anlamak pek mümkün değil. Ancak bizimle definecilik sırlarını paylaşanların öyle hali vakti çok da yerinde görünmüyor. Gündüz inşaatta çalışıp geceleri definecilik yapan kasabalılar, eğer o efsanevi altmış deve yükü altını bulmuş olsalar her şey bambaşka olurdu. Athena dekadrahmi (arka yüz) Abdera oktodrahmi (ön yüz) Akanthus tetradrahmi (ön yüz) 14 İSTASYON Bu konu National Geographic Türkiye dergisinden özetlenerek alınmıştır, NG Türkiye abone hattı: veya İSTASYON 15

9 SÖYLEŞİ çok renkli katmanlı sesli Günümüz Türk edebiyatının en üretken kalemlerinden Elif Şafak. Koltuğunun altında yazarlığın yanı sıra annelik, kadınlık, eş olma, eğitimcilik gibi birçok farklı kimliği barındırıyor. Biz de bu özelliği vesilesiyle dergimize konuk ettik Şafak ı. İşte o söyleşiden sayfamıza yansıyanlar. SÖYLEŞİ: SEMA ULUDAĞ FOTOğrAFLAr: FETHİ İZAN 16 İSTASYON İSTASYON 17

10 SÖYLEŞİ Son dönem Türk edebiyatının adından sık sık söz ettiren yazarlarından Elif Şafak. Sadece Türkiye de de değil üstelik. Romanları haftalarca çok satanlar listesinde yer almakla kalmayıp farklı dillere çevrilerek dünya üzerindeki binlerce edebiyat tutkununa ulaşıyor. Sadık okur kitlesi, sadece romanlarını değil, yıllardır yazdığı köşe yazılarını da takip ediyor. Son olarak da geçen yıl bu zamanlarda, köşesinde yazdıklarından oluşturduğu seçkiyi, Osmanlıca güneş parçası anlamına gelen Şemspare adıyla kitaplaştırarak okuruna sundu. Koltuğunun altında yazarlıkla birlikte annelik, kadınlık, eş olma gibi birçok farklı kimliği taşıyan Şafak, tüm meşguliyetlerinin arasında toplumsal sorunlara duyarlılığıyla da bilinen bir isim. Çeşitli projelerde varlık göstermekten imtina etmiyor. Biz de çok farklı kimlikleri bünyesinde barındırması vesileyle dergimize konuk ettik Elif Şafak ı. İşte o söyleşiden sayfalarımıza yansıyanlar... Yazmasaydınız sizin için hayat nasıl olurdu? Sekiz yaşından beri yazıyorum. Yazmak benim için yemek yemek, nefes almak gibi bir şey... Hayatı yazısız, kitapsız tasavvur etmekte zorlanıyorum. Ama yazsam da yazmasam da sanırım gene iyi bir okur olurdum. Yazarlık biraz da kendiyle, hayatla derdi olanların uğraşı. Sizin hayatla, kendinizle dertleriniz neler? Haklısınız, bence de yazarlık hem kendisiyle hem hayatla derdi olan insanların işi. Ben de kendimle çok uğraşırım; kendimi didikler, deşerim. Dışarıdan bakınca insanlar bunu göremeyebilirler, ama yazarların içeride çok derin arızaları var bence. Bizim ruhumuz yara bere, kırık çıkık. Öyle mutlu mesut, hayata pembe gözlüklerle bakabilen insanlar değil edebiyatçılar; hep bir hüzün, bir melankoli, anksiyete, bunalım var. Yazarken çoğalır yazan. Romanlarınızda karakter sayısını fazla tutuyorsunuz. Yazarken bu kadar çok karakterle çoğalmak size neler kazandırıyor? Belki de yalnız büyüdüğüm için romanlarımda hep çoğul karakterler var. Bambaşka kökenlerden gelen, bambaşka tellerden çalan insanların bir araya gelerek oluşturduğu çılgın enerjiyi anlatıyorum ve o orkestrayı seviyorum. Çok sesli, çok renkli, çok katmanlıdır romanlarım. Yazdığını iki dilde aktarabilme avantajına sahipsiniz. Dillerarası yolculuk sizin için nasıl bir anlam taşıyor? Dillerarası yolculuk bir yanıyla müthiş bir zenginleşme getiriyor ruhumuza, bir yanıyla da zor. Bir yazar için ken- dini bir başka dilde ifade etmek gerçekten çok zor bir süreç. İki kat emek sarf etmeniz gerekiyor. Ama ben kültürler, şehirler ve diller arasındaki o gidip gelme halini, o göçebeliği seviyorum. Dil, insan üzerindeki iktidar araçlarından biri midir? Bence dillerin bizler üzerinde inanılmaz bir etkisi var. Bunu çok ihmal ediyor, anlamıyoruz. Dilin hamur gibi olduğunu, onu alıp istediğimiz gibi biçimlendirebileceğimizi zannediyoruz. Hâlbuki dilin yapısı ve kelime dağarcığı da bizi şekillendiriyor. Kelimeleri yitirmek, düşünce sistematiğimizi daraltmak, aynı zamanda nüansları yitirmek demek. Harfler, harflerden doğan kelimeler, kelimelerin büyüsüyle şekillenen cümleler... Sadece yazarken değil, konuşurken, dinlerken, bir şeyler okurken harflerle, kelimelerle, cümlelerle nasıl bir ilişki kuruyorsunuz? Sadece yazarken ya da konuşurken değil, rüya görürken bile... Mesela rüyalarımda sık sık harf görürüm. Paragraflar yazarım, silerim ya da sayfaları okumaya çalışırım. Sayfalar silinir, geri gelir. Bazen anlamını bilmediğim kelimeler görürüm rüyalarımda, ertesi gün açar bakarım sözlükten, öğrenirim. Müzik ve sinema başta olmak üzere sanatın farklı disiplinlerine duyduğunuz ilgi ve merak, yazın sürecinize etki ediyor; kelimelerin müziğinin olmasında, anlatımın sinematografik yanlarının belirginleşmesinde rol oynuyor mu? Bence rol oynuyor. Yazarken hep görsel düşünüyorum, bazen ilk olarak bir romanın açılış sahnesi ni ya da karakterlerinden birini görüyorum. Mesela gözümün önünde bir kadın canlanıyor. Kim bu kadın diye kendi karakterimi merak ediyor, hikâyeyi kovalamaya başlıyorum. Müziğin rolü ise apayrı... Sessizlikte yazamam, bunalırım. Muhakkak müzik olmalı. Edebi yönünüzle gündemde olsanız bile köşe yazarlığı da yapıyorsunuz. Köşe yazarlığı edebiyatçı kişiliğinizi, edebiyatçı kimliğiniz köşe yazarlığınızı yönlendiriyor mu? Senelerdir, köşe yazarlığı yapıyorum. Bu benim için kıymetli bir tecrübe, okurlarımla farklı bir zeminde buluşuyorum. Biz romancılar, bazen, kendi yarattığımız hayali sırça köşklerde yaşıyoruz. Çok yalnız bir sanat romancılık, kendi kabuğumuza çekiliyoruz. Gazetede yazınca, memlekette ve dünyada neler olduğunu takip etmek gerekiyor. Bence köşe yazarlığı, belli bir dozu aşmamak kaydıyla romancılar için çok besleyici bir tecrübe. Şemspare, edebiyatdışı ilk kitabınız değil. Köşe yazılarınızı toplama ihtiyacını doğuran duyguyu öğrenebilir miyiz? Çok sık yapmasadam da belli aralıklarla edebiyatdışı yazılarımı kitaplaştırmayı seviyorum. Gazetelerde hızlıca okuyup geçtiğimiz yazıları bir kitap bütünlüğü içinde okumak, sindirerek anlamak başka bir şey. Bu bir seçki, yazıları belli temalar etrafında eliyorum, bazılarını yeniden şekillendiriyorum. Yazılar, bir kitap akışı içinde, bambaşka bir ortamda okurla buluşuyor. Kanaatimce, kitaplar da tıpkı insanlar gibi biraz da adlarıyla varolurlar. Şemspare, ilk etapta insanın zihninde farklı çağrışımlar yapabilecek nitelikteki bir isim. Bu ismin sizdeki karşılığı nedir? Şemspare, çok sevdiğim Osmanlıca bir kelime. Bir kenarda durup bizim onları takdir etmemizi, görmemizi bekleyen kelimeler var. Şemspare de onlardan biri. Güneş parçası demek. Bence, gönülden ve severek yazılan her kitap, yapılan her iş, üretilen her sanat eseri güneş parçasıdır. Hayatın tekdüzeliklerinin ve griliklerinin içinde ışıldar. Farklı konulara değinen köşe yazılarını aynı kitapta toplamak zor kuşkusuz... Şemspare de kıstasınız ne oldu? Öne çıkardığım temalar var: Yaratıcılık, aşkın halleri, kadına yönelik şiddet ve toplumsal baskılar. Anlattığım konular hem yerel hem de evrensel; hem bugünün insanına çok şey söylüyor hem de bir anlamda zamansızlık var. Yazıları seçerken uzun ömürlü olmasına, sadece elit bir kesimi değil, toplumun geniş kesimlerini ilgilendirmesine gayret ediyorum. İstiyorum ki, kitaplarımın kapıları herkese açık olsun. Yapım gereği; az olana, azınlıkta olana, zayıf olana, kenarda kalana, ezilenlere, sesi duyulmayana, hakkı yenenlere yüreğim akıverir. Oluşturduğunuz karakterler üzerinden farklılıkların, öteki nin sentezini yaparken dünyaya, ülkeye, şehre bakış açınızda farklılıklar oluşuyor mu? Yapım gereği böyleyim; az olana, azınlıkta olana, zayıf olana, kenarda kalana, ezilenlere, sesi duyulmayana, hakkı yenenlere yüreğim akıverir. Kenarda, kıyıda kalmışlara sayfalarımda yer veririm. Ötekileştirilenlerin hikâyelerini anlatırım. Edebiyatın bunu yapması gerektiğine inanıyorum. Ama tepeden bir üslupla, öğretmenlik taslayarak değil. AŞK ta Mevlânâ ve Şems üzerinden ilahi aşkı anlatmak, hele bunu bir roman içinde kurgulamak hayli meşakkatli bir iş olsa gerek... Yazım sürecinde zorlandığınız anlar oldu mu? Zorlanmaz olur muyum... İşin ilginç yanı her kitapta zorlanıyoruz; seneler geçip daha çok yazdıkça kolaylaşmıyor roman yazmak. Her seferinde gene aynı zorluğu yaşıyoruz. Ama bilhassa hürmet ettiğim iki insan hakkında yazmak ayrı bir zorluk ve sınav oldu benim için. Bir yandan hürmetle yazdım, bir yandan da ben kahraman yaratmaya inanmıyorum. Herkesi insan olarak ele almaktan yanayım. Kimseyi putlaştırmamak, kahramanlaştırmamak; etten, kemikten ve yürekten müteşekkil insan olarak görmek önemliydi. 18 İSTASYON İSTASYON 19

11 SÖYLEŞİ Yaratım SürEcİ yalnızlık ve disiplin istiyor, annelik ise sürekli ilgi ve sevgi göstermeyi talep ediyor. Bir yanıyla çok güzel, Bir yanıyla da hayli meşakkatli... Marifet iltifata tabidir denir. Yaptığı işin takdir görmesi herkes için motivasyon oluşturur. Peki, ya eleştiriler? Türkiye de maalesef, marifet kem söze tabidir. Elit kesim içinde çok fazla kem söz üretiliyor, bunlardan hazzetmiyorum. Birbirimizi çok yıpratıyor, çok hırpalıyoruz. Sadece edebiyat ve sanatta değil, her konuda bu böyle. Romanlarınızın yurtdışında da değerlendirmeye tabi tutuluyor. Edebiyat eleştirisinde Batı ile Doğu arasında bariz farklar yaşanıyor mu? Hemen her toplumda klişeler, kalıplar var. Mesela Müslüman bir ülkeden gelen bir kadın yazarsınız, Müslüman kadınların sorunlarıyla ilgili kitap yazmanız bekleniyor. Yazarlara atfedilen bir kimlik politikası var, oysa ben bütün bu hudutların ötesine geçen bir edebiyat ve sanat peşindeyim. Aşkta, sevgide özgürlük kavramının sizdeki yansıması nedir? Bence, aşk ve özgürlük elele gider. Özgürlüğün olmadığı yerde aşk yeşeremez ki. Baskıyla, birinin üzerinde denetim kurarak ya da kıskançlık yaparak bir insanın bizi sevmesini sağlayamayız. Aşk ancak özgürlüğün olduğu yerde var. Aşkın dünü ve bugünü arasında temel farklar neler? Evet, eskisi gibi yaşanmıyor aşk, farklılıklar var. Ancak gene de bugün dahi çok büyük ve derin aşklar yaşanıyor. Aşkın yok olduğu fikrine katılmıyorum. Yeter ki biz aşka inanalım; toplum ve sistem olarak aşkı yasaklamayalım, âşıkları mutsuz etmeyelim. Bir söyleşinizde Dünya aşkla yaratıldı. Arayışımızın, yolculuğumuzun özü bu diyorsunuz. Aşkla yaratılan dünyanın her geçen gün öfkeyle, hırsla yok edilmesi yazar olarak sizi nasıl etkiliyor? Öfkeyle, hırsla, savaşlarla, silahlarla yok ediyoruz içinde yaşadığımız dünyayı. İnsan bu anlamda çok ilginç bir varlık; içinde şefkat, merhamet, muhabbet de var, nefret ve husumet de. Hepimizin içinde var bu çelişkiler, önemli olan muhabbetin paydasını büyütebilmek, mümkün olduğunca, elden geldiğince. Yaratım süreci yalnızlığı, iç dünya ile başbaşa kalmayı zorunlu kılar. Bu süreçte eşiniz ve çocuklarınızla olan ilişkinizi nasıl dengeliyorsunuz? Yaratım süreci yalnızlık ve disiplin istiyor, annelik ise sürekli ilgi ve sevgi göstermeyi talep ediyor. Bir yanıyla çok güzel, bir yanıyla da hayli meşakkatli... Bazen ikisini dengelemekte zorlanıyorum. Eminim çalışan binlerce kadın, benzer zorlukları yaşıyordur. Eşimi dostlarımı ihmal ettiğim de oluyor. Yazarlık bencillik aslında... Romanlarınızda ağırlıklı olarak Doğu kültürü ve felsefesini işliyorsunuz. Farklı dillerde yayınlandığında okurun bu felsefeyi anlamakta zorlanacağını düşünüyor musunuz? Düşünmüyorum, çünkü bence ayrıntılar, isimler değişse bile, öz evrenseldir. Hikâye anlatma sanatı kadim ve evrensel bir sanat. Hikâyelere olan inancımız da öyle. Önemli olan o öze hitap ederek yazmak. Kendimizdeki öze... Dünya hızla değişiyor. Türkiye de öyle... Bu kuşaklararası geçiş sürecini etkileyen bir durum. Kitaplarınızsa bu çatışmadan bağımsız, her yaş grubu tarafından beğenilerek okunuyor. Bunu edebiyatınızın hangi özelliğine bağlıyorsunuz? Genellikle, ülkemizde yeterince kitap okunmadığından şikâyet ediyoruz, ama bizde çok iyi, kaliteli bir edebiyat okuru var. Onu görmek, hakkını verebilmek lazım... Özellikle kadın okurlar müthiş. Kadınlar bir romanı beğendiğinde okuyup bir kenara kaldırmıyor, sevdikleri ve değer verdikleri kişilerle de paylaşıyorlar. İmza günlerimde, bir bakıyorum, bütün aile; mesela anneanne, anne, torunlar ve Almanya daki kuzenler çıkıp gelmiş. Bazen üç kuşağı bir arada görüyorum. Açıkçası bunlar beni çok duygulandırıyor. Gerek yaptığınız yazılı söyleşilerde, gerekse kamera karşısında çok sakin bir kişi izlenimi yaratıyorsunuz. Öfkelendiğiniz, isyan etmek istediğiniz anlar olmuyor mu? Olmaz mı, benim de öfkelendiğim, sinirlendiğim zamanlar oluyor. Bence yüzde yüz sukunet diye bir şey yok. En sakin insanın hiddetlendiği, en öfkeli olanın yumuşadığı anlar var. Mesele o öfkenin derecesini, dozunu azaltmak için uğraşmak; tek yaptığım o. Malum, dijital dünya ve sosyal medya, bir süredir hayatımıza yeni bir biçim vermeye başladı. Sosyal medyayı nasıl değerlendiriyor ve o mecrada nasıl yer alıyorsunuz? Aktif olarak Twitter da yer alıyorum. Mesajlarımı Türkçe ve İngilizce yazıyorum. Dünyanın her yerinden takipçilerim bulunuyor. Titizlikle koruduğum ilkelerim var, mesela özel hayat üzerine yazmıyorum; filanca ile şurada yemek yedim, burada alışveriş yaptım demiyorum. Fikirler, kitaplar, felsefe, sanat, politika üzerine, hayata dair yazmayı seviyorum. Bir de kimseye sataşmıyorum. Bana sataşanlara, ulu orta laflar yazanlara bile cevap vermiyorum. Belden aşağı vurmak, dedikodu yapmak, küfürleşmek... Bunlardan maalesef sosyal medyada çok var. Bütün bunların dışında durmak istiyoruz, ben de okurlarım da. Kadın, yazar, eş ve tabii anne... Her biri taşınması zor kimlikler. Söz konusu kimlikler, iç dünyanızdaki yolculuklarda size nasıl yoldaşlık ediyor? Her birinin kattığı nice güzellikler, zenginlikler var. İnsan bunları zamanla daha iyi anlıyor. Elbette çelişkiler ve zorlandığımız anlar da oluyor. Bence her anne ve her baba çocuklarının öğrencisi. Okurlarımdan da çok şey öğreniyorum. Kendimi hep öğrenci olarak görüyorum. bence her anne ve her baba, çocuklarının öğrencisi. okurlarımdan da çok şey öğreniyorum. Dünyanın birçok ülkesi ve kentiyle turistten öte bir ilişki kuruyorsunuz. Kendinizi en çok nereye ait hissediyorsunuz? Halka, halka... Bir ayağım İstanbul, bir ayağım dünya. Mekânsızlığı da mekânlara ve şehirlere bağlılığı da seviyorum. Hem yerel hem evrensel olunabileceğine inanıyorum. Kitabı yayınevinize teslim ettiğinizde ne hissediyorsunuz? Boşluk, depresyon, panik... Kitabı verdikten sonra rahatlama, kutlama hissi olmuyor bende. Tam tersi, uzun zamandır beraber yaşadığım karakterlerden ayrılmışım gibi hissediyorum. Kitabı editörüme teslim ettiğimde, içime bir hüzün çöküyor, depresyona giriyorum. Kurumların ürettiği sosyal sorumluluk projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Büyük ve başarılı kurumların ürettiği sosyal sorumluluk projelerini çok kıymetli buluyorum. Ne yazık ki, Türkiye de buna yeterince önem verilmiyor. Yeni yeni değeri anlaşılıyor. Örneğin geçen yıl, Türk Telekom un görme engelli okurlar için yürüttüğü sesli kütüphane projesini çok anlamlı buldum, destekledim. Projeden başından beri haberdardım, ilk günden beri ilgileniyordum. AŞK ın en çok dinlenen roman olduğunu öğrenmeden evvel de desteklediğimi, çok beğendiğimi ifade etmiştim. Bu tür projeleri yürekten destekliyorum. Birçok eseriniz arasından AŞK ın en çok okunmasını neye bağlıyorsunuz? Birden fazla unsura bağlıyorum aslında. Seneler içinde halka halka genişleyen bir okur kesimim oldu. Oniki kitabım var, bunlardan sekizi roman. Her romanda yeni okurlar katıldı bu yolculuğa. AŞK ın okurları ise çok özel. Konusu da öyle elbette. Hz. Mevlânâ ve Hz. Şems in olması, o felsefenin bugüne taşınması, bunlar birçok insanı ilgilendiren sorular. Cevapları ise herkes kendisi buluyor. Ama sorularımız ortak. 20 İSTASYON İSTASYON 21

12 KARİYER Kaliteli yaşam için destek sanatı Hayatınızda değişim için harekete geçmekte zorlanıyorsanız belki de çözüm bir yaşam koçuna başvurmaktır. Gündemimize yeni yeni girmeye başlasa da yaşam koçluğu geleceğin önemli mesleklerinden biri olmaya aday. YAZI: PINAR DENİZER Bireysel olarak bir yaşam koçuna başvurduğunuzda yaşam planlama, sağlık ve spor, ilişkiler, eğitim, kariyer değişikliği, farklı kariyer seçeneklerinin araştırılması ve karar verme gibi konularda destek alabilirsiniz. Modern toplumun bireylerinin yaşadığı en büyük sorun nedir sizce? Bu soruya verilecek yanıt muhtelif Gerek çevresindekilerin etkisiyle, gerekse kendi iradesiyle çocukluktan itibaren ilgili ilgisiz tüm alanlarda yeteneğini ve bilgisini sınayan modern insan, yaşı erişkinliğe ulaştığında, o ana kadar yaptıklarını ve bundan sonra yapmak istediklerini sorgulamaya başlar kimi zaman. İnsanın alışageldiği düzenini bir kenara bırakıp başka bir bakış açısı ve anlayışla yoluna devam etmesi ise hayli zordur. Albert Einstein, yıllar önce bambaşka bir kavram üzerinden, açık ve net biçimde açıklamış bu durumu aslında: Önyargıları değiştirmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur. Önyargılar kadar, o yaşa kadar edinilmiş değer yargılarını, alışkanlıkları, hayat biçimini değiştirmek, güç ve cesaret ister. Kişisel değişim ve dönüşümü kapsayan, benzetme yerindeyse bireyin hayatında kırılma noktasını yaratan bu süreçte, güç ve cesaret kadar önemli olan bir başka noktaysa profesyonellerden alınacak destektir. İşin içine profesyoneller girince akla ilk gelenler yaşam koçları oluyor elbette. Yaşam koçları kendilerini kapana kısılmış hisseden, dahası buradan bir çıkış yolu arayanların tutunacak en sağlam dalları belki de. Aslında koçluk, özellikle de yaşam koçluğu, henüz yeni bir alan. Son on yıldır gündemimize girmiş olsa bile, yaşam koçluğu, temelleri 80 li yıllarda atılan bir meslek. Büyük şirketlerin önemli pozisyonlardaki yöneticilerine performanslarını artırmaları için özel destek uygulamasına başlamasıyla birlikte bu alandaki ilk adımların atıldığını savunanların sayısı hayli fazla. Günümüzde televizyon, gazete ya da dergiler başta olmak üzere birçok yayın organı, yaşam koçlarından alınmış kimi zaman ilham veren, kimi zaman da yanlış anlaşılmalara yol açan tavsiyelerle dolu. Ancak öncelikle şunu bilmekte fayda var; yaşam koçluğu, her şeyi bilen birinin, danışanlarına ne yapacağını söylemesi ya da terapi uygularmışçasına onları dinlemesi demek değil. Danışanlarını pohpohlaması, onların yerine karar alması hiç değil. Son iki üç satır, akla bambaşka bir soruyu getiriyor: Peki, bunlar değilse, nedir yaşam koçluğu? Aslında yaşam koçluğunun pek çok tanımı var. Yaşam Koçu Murat Muzaffer ise 2004 yılından bu yana elde ettiği tecrübeden yola çıkarak bu kavramı genel olarak destek ilişkisi olarak tanımlıyor. Muzaffer in destek ilişkisi olarak nitelendirdiği durumun uygulanış biçimine gelince Danışanlar, yaşam koçlarına iki noktada ihtiyaç duyuyorlar. Birincisinde özel yaşamlarına yeni bir yön verebilmeyi hedefliyorlar, ikinci grupta bulunanların amacı ise kariyerlerini daha iyi bir noktaya taşımak. Yanlış anlaşılmaya yol açmamak için söylemekte fayda var; yaşam koçluğunu geleneksel danışmanlık ya da terapilerle karıştırmamak gerek. Zira terapistlerin görev tanımlamaları içinde daha ziyade travmalar ya da krizler bulunurken, yaşam koçluğunun temelinde geleceğe yönelik hareket isteği yatıyor. Yaşam koçları, bireylere hem profesyonel hem de gündelik yaşamlarında destek verdikleri gibi kurumlara da bu alanda yardımcı oluyorlar. Yukarıdaki satırlarda kurumların kimi pozisyondaki yöneticilerinin daha iyi noktaya gelebilmesi, motivasyonunda artış sağlanması adına attığı adımların bu mesleğin doğmasını sağladığını belirtmiştik. Günümüzde bazı kurumlar, bu uygulamayı devam ettiriyor. DÖNÜŞÜMÜ BAŞLATAN BİR SAAT Aslında her şey danışanla koçun yaptığı bir saatlik görüşmeyle başlıyor. İlk görüşmede danışan yaşam koçuna ihtiyaçlarını anlatıyor. Bazen danışanlar, neye ihtiyacı olduğunu bilemeseler bile, yaşam koçuyla birlikte yapılan sonraki seanslar ve çalışmalar ihtiyacın, ihtiyaçların ortaya çıkartılmasına vesile oluyor. Danışan-koç seanslarında sorma, dinleme gibi tekniklerle koç, danışanı için güvenli bir alan yaratıyor. Danışan da bu alan içerisinde kendini keşfedip, zihnindeki sorulara yanıtlar buluyor. Murat Muzaffer, İhtiyaçların bulunması, hedeflerin belirlemesi ve istenilen noktaya erişmenin süresi, kişiye göre değişiklik gösterir diyor. Bu süreç dört seans da sürebilir, 40 seans da. Hedeflerinden vazgeçen ya da hedefine ulaşsa bile devamlı bir yaşam koçuyla çalışmak isteyenler de var muhakkak. Seansların sıklığı ise danışan ile koç arasındaki iletişimle ve daha ziyade danışanın tercihleriyle belirleniyor. Muzaffer, bunun nedenini şu sözlerle açıklıyor: Birine zorla koçluk yapamazsınız. Danışanın bunu kendisinin istemesi bizim için son derece önemli. O nedenle de seans sıklığını danışanın belirlemesi, sürecin daha sağlıklı işlemesini sağlıyor. İnsanlar yaşam koçlarına hem kişisel hem de profesyonel hedeflerle başvurabilir. Ancak Murat Muzaffer e göre yaşam koçunun hepsini toplu olarak ele alması daha doğru. Bunun nedeni ise iş ve özel yaşamın birbirini etkilemesi ya da tetiklemesi. Öte yandan, destek isteyen kişinin gerçekten bir yaşam koçuna ihtiyacı olup olmadığını anlamak da önemli. Bazı durumlarda danışanın esas ihtiyacı olan şey psikolog ya da psikiyatristle çalışmak olabilir. Bu durumda yaşam koçu danışanını doğru yönlendirmelidir diyor Murat Muzaffer. Koçlukta dinleyebilmek önemli, ama zor bir aşama. Ayrıca danışana uygun ve güçlü soruları sorabilmek de 22 İSTASYON İSTASYON 23

13 KARİYER KüçücüK yaşamları içine hapsolan modern İnsAnın, Kendi hayatlarına sahip çıkan gerçek bireylere dönüşmesine aracılık eden bir meslek yaşam Koçluğu. sağlıklı ilerlemek açısından oldukça önem taşıyor. Bunun yanı sıra bireyle küçük aktiviteler yapma, harekete geçebilmesi için yüreklendirme ya da aksine provoke etme yaşam koçluğunun kullandığı araçlar arasında. KENDİNE AYNA TUTMAK Yaşam koçlarının kapısını çalanlar çoğunlukla hayatını değiştirmek, yaşamına farklı bir yön vermek ya da yenilik isteyenler oluyor. Ancak değişim hiç kimse için sanıldığı kadar kolay değil. Bunun nedeni, aslında ne kadar istiyormuş gibi görünseler de insanların değişmekten korkması. Bu bir çelişki yaratıyor ve çoğunlukla kişi, içinde bulunduğu halin üstünü örtmeye ya da görmezden gelmeye çalışıyor. Bu durumda da sorunların odağına kendisini değil, karşısındakini koyuyor. Yine de yaşadığımız hayatla ilgili bir şeyleri değiştirmek için harekete geçmek şart ve destek almak bu aşamayı biraz daha kolaylaştırabiliyor. Bunun için de öncelikle kişinin değişimin kendisinden başlayacağını kabul etmesi gerekiyor. Murat Muzaffer in ifadeleriyle anlatmak istersek; Kabul etmek çok önemli Hayatımın sorumlusu benim, bunu kabul ediyorum. Başıma ne geldiyse bunun içerisinde benim payım var demek, harekete geçmenin en önemli aşaması demeksizin bir değişim yaşamak mümkün değil. Bundan sonrasında ise destek aşaması gündeme geliyor. Desteğin en önemli yanı, danışanın, kişinin tek başına yapamayacağı birtakım şeyleri yapmasını sağlamak, karar vermesini ya da harekete geçmesini hızlandırmak. Yaşam koçluğunu son yıllarda bu kadar popüler kılan nedenlerden biri insanların daha fazla değişim istemesi ve bunun için desteğe ihtiyaç duyması. Öte yandan bireylerin kendilerine bakmak yerine karşısındakine bakmayı tercih etmesi de yaşam koçluğunu tercih edilen bir meslek haline getiriyor. Tabii bu kadar talep görmesi ve sonrasında birçok kişinin bu mesleğe yönelmesi işin kolay yapılabileceği algısına neden oluyor. Kimin doğru, kimin yanlış yaptığını ya da başarılı olduğunu ölçmek ise çok zor Tam da bu nedenle, danışanın kendine en uygun yaşam koçunu seçmesi önem kazanıyor. Peki, kişiler onları en iyi şekilde anlayıp yeni bir hayatın kapılarını açmalarına vesile olacak yaşam koçlarını nasıl seçebilirler? Akılda bulundurulması gereken en önemli noktalardan biri, çok iyi sohbet etmelerine rağmen danışanla yaşam koçu arasındaki ilişkinin arkadaşlık ilişkisi olmadığı... Bir yaşam koçu tercih ederken kaç yıldır koçluk yaptığı, tecrübesi, uzman olduğu konular, eğitiminin detayları, en yoğun çalıştığı konular, koçlukla ilgili felsefesi, elde ettiği başarılar gibi detaylar dikkatle incelenmeli. Bunun haricinde birlikte çalışılacak koçun yaptığı işten zevk alması ve bu işi istemesi, ne yapmak istediği konusunda kendine dürüst olması da mühim. Uluslararası Koçlar Federasyonu nun (ICF) yaşam koçları için belirlediği bazı standartlar ve buna bağlı pek çok eğitim var. Bir koç seçerken ICF in tanıdığı eğitimleri alıp almadığını öğrenmek de faydalı olabilir. Yaşam koçuyla çalışmaya başlamadan önce danışanın kendini hazırlaması, gelecek için daha sağlam adımlar atmayı sağlar. Danışanlar hazırlık sürecinde kendilerini olabildiğince dinleyip objektif bir değerlendirme yapabilirler. Buraya kadar anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere yaşam koçları, modern dünyanın yarattığı rutinden kurtulmak, olaylara, insanlara ama öncelikle de kendine başka bir göz ve bambaşka açıyla bakmak isteyenlerin tutundukları en önemli dal. İletişim araçlarını her geçen gün biraz daha gelişip dünya küçük bir köy haline gelirken, giderek evlerindeki küçücük yaşamları içine hapsolan modern insanın, araştıran, sorgulayan, kendi hayatlarına sahip çıkan gerçek bireylere dönüşmesine aracılık eden bir meslek yaşam koçluğu. C M Y CM MY CY CMY K 24 İSTASYON

14 TARİHTEN TARİH BOYUNCA TÜRK KİMLİĞİ YOLU YURT BİLDİLER ADLARIYLA YÜRÜDÜLER Steplerin ötesini düşlemek... Dörtnala gelip Uzak Asya dan, Akdeniz e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim... -Nâzım Hikmet Orta Asya steplerinde boy gösteren Türkler, tarih boyunca, çoğu zaman gerek ekonomik, gerekse politik nedenlerle bozkırın ötesini düşlediler. Savaşçıları at sırtında fetih ve yağma peşinde koşarken, siviller arabaları ve çadırlarıyla arkadan geldi, dilleriyle birlikte örf ve adetlerini uzak diyarlara taşıdı. Akınlarla işgal ettikleri toprakların halklarıyla kaynaşıp onlardan öğrendiklerini heybelerine kattılar. Anayurttan dağarcıklarında getirdikleri ata yadigârı değerleri ise yerel halklarla paylaştılar. Kimileri geldikleri toprakları daha erken dönemlerde yurt bildi, oralara yerleşti. Kimileri yolu memleket bildi, göçmeye devam etti. Bazen ateşle imtihan edildiler, bazen çılgın olarak nitelendirildiler. Türk gibi kuvvetli dedi bazıları, güçlerinden dem vurdu. Anneciğim Türkler! diye feryat etti diğerleri, çocuklarını onlarla korkuttu. Ama bazıları da başka medeniyetlere karıştılar ve öyle istedikleri için onlardan oldular. Türkler farklı zamanlarda, farklı mekânlara göçtüler, buralarda devletler hatta imparatorluklar kurdular, farklı dinlere bağlandılar, farklı isimlerle anıldılar. Günümüze dek taşıdıkları ortak noktaları ise konuştukları, yaşattıkları dil, Türkçeydi. Göçerek, konarak, savaşarak, barışarak uçsuz bucaksız bir coğrafyaya yayıldılar. Devletler kurdular, farklı dinlere bağlandılar, farklı isimlerle anıldılar. Büyük bir medeniyet, geniş bir dil bölgesi yarattılar. 2 bin yıllık yolculuğun Orta Asya dan Anadolu ya değişen, değişmeyen kavramları... Diğer uluslar gibi çağlar ötesinden efsaneler, söylenceler ve destanlarla ses veren eski Türkler için, günümüz Türkiye sinde ya abartı tarihler yazılıyor ya da bunlar tamamen uydurma sayılıyor. Tarihçinin görevi bu anlatılara bir arkeolog bakışıyla yaklaşmak, ipuçları üzerinden iz sürmektir. Ünlü tarihçi Zeki Velidî Togan, eski kültürlerin çeşitli versiyonları olan destanların siyasi ve coğrafi yönleriyle, serinkanlı bir metotla incelemenin örneklerini ortaya koyar (Umumi Türk Tarihine Giriş). Örneğin Ergenekon efsanesi, farklı kaynaklarda geçen seyyar bir hikâyedir. Buradaki kabileler, düşmanları tarafından darlığa sokulduktan sonra bir bakıma demir kapıları eriterek, dişi kurt Aşina önderliğinde özgürlüklerine kavuşup tarih sahnesine çıkarlar. Bu öykü başka kültürlerden de transfer edilmiş olabilir. Bugün görülmekte olan bir davanın ismine indirgenen Ergenekon, Türklerin ana yurdu olarak Tiyanşan-Altay civarına işaret eder. Aynı şekilde Oğuz Destanı da, Türklerin ana yurdunu Doğu ve Batı Türkistan sahasında gösterir. Diğer yandan Türklerin doğuş yeri neresidir? sorusunun yanıtı konusunda farklı görüşler oluşmuştur. Bu, erken çağlarda, Türkleri oluşturan topluluklar ve atalarının uçsuz bucaksız bir coğrafyaya yayılmış olmalarının göz ardı edilmesinin, ana yurdu günümüzden bakarak belirleme çabalarının bir sonucudur. 26 İSTASYON İSTASYON 27

15 TARİHTEN Türklerin tarihsel varlığını milattan önceki devirlere taşıyan Çin kaynaklarında (Rong, Di), Herodot ta (Yurcae), Mela da (Turcae), İran, Süryani, Yahudi, Arap rivayetlerinde de değişik hikâyeler mevcut. Bunlardaki anlatılar yer yer tarihsel gerçeklerle örtüşse de, bütün milletlerin kendi nesillerinden türemiş olduğuna dair önkabuller yüzünden, epey sorunlu sayılıyor. Yine, gerek daha batıda, gerekse daha eski tarihlerde yaşamış topluluk veya kavimleri (Hunlar, Sakalar, Masagitler) Türk sayan tarihçiler olduğu gibi, bunları ön Türk olarak adlandıranlar veya Türk saymayanlar da bulunuyor. Türklerle ilgili, dili takip ederek yapılacak bir tarih araştırması ise, bizi biraz daha modern zamanlara, 6. yüzyılda ilk Köktürk devletinin kuruluşuna götürüyor. Türk adının tarihe ve taşa kazınması ise 8. yüzyılın ilk yarısında, Orhun Yazıtları ile gerçekleşiyor. Köktürk yazıtlarında geçen Türk kavramının etnik değil siyasi bir kimlik olarak ortaya çıktığı, zengin ve edebî bir dil geliştirildiği, atalar kültü dediğimiz eski gelenekleri de koruyan bir devamlılığın sürdürüldüğü görülür. Taşlara işlenen bu mesajlar, Türk kimliği üzerine ilk somut ipuçlarıdır. Orhun Yazıtları nın önemi, tarihte kendilerini Türk olarak tanımlayan büyük toplulukları tarih sahnesine çıkarmasıdır. Kuzey Moğolistan daki Orhun Vadisi ne 8. yüzyılın ilk yarısında dikilen Tonyukuk Yazıtı, Türk kelimesinin geçtiği ilk metindi (solda). Kıpçak kadın heykeli, Türkistan, 12. yüzyıl (üstte). Türklerin Tarihine baktığımızda ilk anda göze çarpan özellik, kültürde devamlılığı sağlayan unsurun, coğrafya ve inanç değil DİL OLMAsIDIR. Tarihte ve bugün Türk kavramı elbette sadece Türkiye de yaşayanlarla sınırlı değildir. Bu kavramın kapsama alanı nın genişliği, Türklerin tarih boyunca oldukça hareketli olmalarıyla ilgili. Tarihi belirli bir bölgede (Çinliler veya Japonlar) veya belirli bir dinî kültür etrafında (Yahudiler) şekillenmiş diğer pek çok halktan farklı olarak Türkler, farklı bölgelerde yaşadılar, farklı din-kültür alanlarında varlıklarını sürdürdüler. Kadim Türkler çoğunlukla, boylardan meydana gelen çok merkezli siyasi yapılar içinde yaşıyor, geçinmek için büyük oranda kırsal alanda göçebeliğe, pazarlarda elden çıkarmak zorunda oldukları ürünlere ihtiyaç duyuyorlardı. Bu pazarlar, kimi zaman kendi bölgelerinin dışında kurulurdu, kimi zaman da insanlar, tuz göllerinin veya buna benzer kaynakların yanında kurulan geçici pazarlarda buluşurlardı. Bu ticari süreç bazı toplum üyelerinin yerleşik hayata geçmelerini sağladı. Bugün olduğu gibi geçmişte de Uygurlar ve Kazan Tatarları tüccar ve öğretmen olarak isim edinen Türklerdi. Eski topraklardaki yerleşik geleneklere karşılık, yeni kurallar, yeni topraklarda daha kolay oluşturulabilirdi. Bu nedenle modernlik öncesi çağlarda Türklerin tarihinin bir parçası, fetihler oldu. Türkçe konuşan halkları göçler ya da fetihlerle yeni bölgelerde yaşatmak, makro düzeydeki yer değiştirmelerle gerçekleşmiştir. Tüm bu değişimlerde yeni isimler de doğdu. Türkler, yeni siyasi düzenler, yeni isimler edindiler. Ancak göçlere ve fetihlere katılmamış Türk halkları da vardır. Rusya Federal Cumhuriyeti ndeki Başkurdistan Başkurtları bunlardandır. Onlar ve Kırgızlar, aynı zamanda bin yıldan uzun süre boyunca isimlerini koruyan ender halklardandır. İsveçli Türkolog Lars Johanson, Turcia terimini Türkçe konuşan halklar tarafından yurt edinilmiş tüm bölgeleri birleştirmek amacıyla kullanmaktadır. Johanson, Turcia nın bir devlet, ülke veya daha da büyük bir kara kütlesi olmadığını söyler. Kelimeyi Bosna dan Çin Seddi ne ve Orta İran dan Kuzey Denizi ne kadar uzanan bir dil bölgesi olarak tanımlar: Batıda Türkiye, ortada Kuzey İran ve Transkafkasya, doğuda Hazar Denizi bölgesindeki Batı Türkistan ve son olarak Tanrı Dağları nın ötesinde Doğu Türkistan diye bilinen bölgeler. Bu değişik bölgelerde Türkler, tarih boyunca yeni din-kültür çevreleriyle karşılaştılar. Zerdüştlük, Manieizm, Budizm, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm gibi farklı kültürel ve dinî atmosferlere girdiler. Bu değişimler sırasında kendilerine ve tarihe bakışları da değişti. Örneğin Budist olarak köklerini Budizmin geçmişine bağlamışken, Müslüman olarak Nuh un oğlu Yafes in soyundan geldiklerine inandılar. Modern çağla birlikte, bilimin temel araçları, Sinoloji, Arapça, Farsça ve Türkçe filolojilerin ışığında, 6. ila 8. yüzyıllarda yaşamış Türklerle bağlarını keşfettiler. Çin kay- naklarına göreyse ilk Türkler MÖ 200 ile MS 200 arasında bozkırlarda hüküm süren Xiongnu (Hun) soyundan gelmekteydi. Bu yüzden De Guignes ve başka Fransız tarihçiler, 18. yüzyılda Türklerin, Tatarların ve Moğolların tarihini bu başlangıca dayandırmışlardı. Türkiye de de Türk tarihi bu şekilde öğretilmektedir. Batılı bir Türkçe konuştuklarını kabul ettiğimiz Oğuzlar, 11. yüzyılda yeni bir devlet kurdular. Bu, Türkmenler ve Anadolu Türkleri tarafından bir dönüm noktası olarak kabul edilmiştir. Devletin kurulmasından önce Oğuzlar, bugün Özbekistan ve Kazakistan da Seyhun un kuzey yakasında yaşıyorlardı. İslâm coğrafyasındaki ticaret rotalarında kurulan diğer hanedanlar gibi bunlar da bir fetih hanedanıydı ve kendilerine liderlerinin ismi olan Selçuklular adını verdiler ve batıya hareket ettiler. Selçuklu ismi, başlangıcı geleneksel olarak 1071 kabul edilen Türklerin Anadolu ya gelişini temsil etmektedir. Selçuklular kendilerine dünyevi hükümdar, yani sultan (iktidar sahibi demektir) sanını benimsediler ve ruhani alanı halifelere bıraktılar. Böylece devlet ve din arasında bir ayrım yaratmış oldular. Bu bölgeler, sadece Türkçe konuşulan yerler olarak kalmayarak, Orta Asya dan gelen pek çok yöntem ve alışkanlık da benimsemişti. Bunların arasında pagan günlerden kalma atalara saygı inançları, Budist günlerden kalma ruhun dönüşümü, Orta Asya nın kültür kavşaklarını yadeden semazenler gibi ritüeller de vardı. Anadolu Türkleri ağırlıklı olarak Müslüman olmuşlardı ama aralarında Şiiliğe yakın olanlar, Hanefi mezhebinden Sünniler bulunmaktaydı. Hanefilik, Orta Asya da da en yaygın mezheptir. Alevilerse, yeni bir inanç sistemine geçilirken eski geleneklerin sürdürülmesine iyi bir örnek teşkil etmektedirler. Anadolu topraklarında Göktürk ve Uygur ibareli bir belge bulunmuş değilken, Grek harfleriyle Türkçe mezar yazıtları vardır. Türklerin ve Türkçenin Anadolu ya ne zaman geldiği de belirli bir tarihe ve yüzyıla bağlanamaz Malazgirt muharebesini Türklerin Anadolu ya göçlerinin ve buradaki egemenliklerinin başlangıcı saymanın, simgesel-ulusal bir anlamı olsa da, tarihin böyle bir yargısı yoktur. Malazgirt, bir bakıma elli yıl süren Türk akınlarının son hesaplaşması sayıldığından, Anadolu nun Türklere açılışı da bu muharebeyle başlamış, Alparslan değil, kuzeni Kutalmış ın soyu da Rumî (Anadolu) Selçuklu devletinin sultanları olmuşlardır. Anadolu Selçuklu sultanlarının İran ve Arap dil ve kültürlerine yakınlıklarına, adlarını, Şehnâme deki efsanevi Pers-Sasani şahlarından almalarına, fermanlarının Farsça yazılmasına, divanlarında Farsça konuşulmasına karşılık, Anadolu toplulukları arasında çoğunluğu oluşturan Oğuz boylarının Türkçe lehçeleri, bölge bölge yaygın ve ortak dil olmuştur. Anadolu nun Türkiye ye, ana dilin de Türkçeye dönüştüğü 11. yüzyıldan 14. yüzyıla üç asırlık bu süreçte bir yandan İslâm-Arap ve Fars, diğer yandan İstanbul merkezli Roma-Bizans-Grek kültürleri ile içli dışlı yaşam ve diğer yandan başta Ermeniler olmak üzere yerel topluluklarla etkileşimler, Anadolu Türklüğünün harcında karılmıştır. Giderek beylikten devlete dönüşen Osmanlı Devleti nin, İstanbul un fethinden sonra benimsediği devlet yapısında ve yönetici kadrolarında değişmeler görülür Bu de- ÇİN KAYNAKLARINA GÖRE TÜRKLER Kapıdaki düşman a dair eşsiz bilgiler Çin kaynaklarında Türklerle ilgili bahislerin geçtiği metinler farklılık gösterir. En eski kaynaklar kemik, taş, maden parçaları ve kaplumbağa kabuğu gibi ilkel malzeme üzerine yazılmıştır. Bu metinlerde Türklerin ataları hakkında bilgiler veriliyorsa da bunlara daha çok efsane ve söylenti gözüyle bakılıyor. Sonraki devirlerde tutulan tarihler ve özellikle hanedan tarihleriyle ansiklopedik bilgi içeren eserler, Türklere dair eşsiz ipuçları barındırır. Tarih kaynaklarında ağırlıklı olarak Türklerle ilişkilere değinilir, savaşlardan bahsedilir. Kuzeydeki veya Batıdaki düşman ın gönderdiği elçiler hakkında etraflı bilgi bulunur. Hanedan tarihleri, Çin hükümdarları ve onların aileleriyle ilgili bilgiler içerse, devlet yönetimi konusuna önem verilerek kaleme alınsa da, komşularla ilişkiler, devlet yönetimi, Türk şehirleri, Türk boylarının gelenekleri, âdetleri, yaşayışları, yeme-içme kültürleri ve gündelik hayatlarıyla ilgili pek çok bilgi içerirler. 9. yüzyıla kadar Türkler hakkında bugün elimizde olan önemli bilgilerin bir kısmı Çin kaynaklarından sağlansa da, bu eserlerin de sorunlu yönleri bulunuyor. Kimi mekân ve kişi adlarında karışıklıklar, bazı tarihlemelerdeki yanlışlıklar bunlardandır. Ayrıca bazen bizde Çin kaynaklarının olaylar karşısında tarafsızlığını yitirdiği izlenimi uyansa da, onların bu kayıtları kendi siyasetlerine yön vermek için tutmuş olduklarını göz ardı etmemek gerekir. Çin kaynakları, Orhun Yazıtları nın yakın geçmişte okunabilmesinin ardından daha anlaşılır hale gelmiş, Türk kavimleri ile ilgili pek çok unvan, yer ve devlet adamı ismi bu sayede tespit edilebilmiştir. Türklerden de bahseden Eski T ang Tarihi nde, Tujue (Türk) bölümünün ilk sayfası (en üstte), Xinjiang daki mağara resimlerinde bir Uygur çifti, yüzyıl (üstte). 28 İSTASYON İSTASYON 29

16 TARİHTEN OsMANLILARIN İLGİ ALANI dışında kalan Türk dünyası, 19 uncu yüzyılın son çeyreğinden itibaren farklı bir önem kazanmaya başladı. Hüseyin İstanbulî nin resimlendirdiği şecereler içeren Subhatu l-ahbâr (Haberler Tespihi) adlı yazma kaynakta Türkleri, Peygamber Nuh un oğlu Yafes e (solda) bağlayan soyağacı, 17. yüzyıl. ğişikliklerin bir sonucu olarak, Türklerin devlet hizmetlerindeki yerlerini, dönme ve devşirmeler almıştır. İlk veziriazamı Çandarlı Halil Paşa yı idam ettirip yerine Rum ya da Hırvat kökenli Mahmud Paşa yı atayan Fatih in, öldüğü sıradaki veziriazamı Karamanî Mehmed Paşa yı da ayaklanan yeniçeriler öldürmüşlerdi. İ. Hami Danişmend İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi nde şöyle yazar: Çandarlı nın işbaşından atılması demek, Osmanlı Devleti nde Türk unsurunun yerine dönmeler ve devşirmeler zümresinin kat i olarak işbaşına gelmesi demektir Bu dönme ve devşirme vezirlerin bilhassa Anadolu seferlerinde Türk halkına karşı irtikâp ettikleri zulümlerle cinayetler hakkında Osmanlı menbalarında birçok malumat ve tafsilat vardır. Bu durum, Türkler aleyhine sürüp gidecek bir olgunun başlangıcı gösterilir. Müslüman olmuş ve Türkleşmiş Hırvat, Arnavut, Sırp, Ulah, Rum paşalar arasında Türk paşalara ender rastlanacağı, dahası Selçuklu devrinden 250 yıl sonra, Türklerin etrâk taifesi adıyla horlanacağı bir dönem başlar. Fatih ten sonraki padişahlarla yöneticilerin özellikle Anadolu Türklerine olumsuz bakışı sürer Kanun-ı Esasî sinde halk, din, mezhep, efrat, Osmanlılar, cemaat-i muhtelife kavramlarının geçmesine karşılık Türkiye, Türk milleti geçmez. Buna karşın 18. maddede, Osmanlı uyruklarının devlet hizmetinde görev almaları için devletin lisân-ı resmîsi olan Türkçeyi bilmeleri; 57. maddede, Ayan ve Mebusan meclislerinde görüşmelerin lisân-ı Türkî üzere cereyan edeceği öngörülmüştür. Osmanlıların ilgi alanı dışında kalan Türk dünyası, 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren farklı bir önem kazanmaya başladı. Buna önayak olan gelişme Osmanlı aydınlarının Batılı Türkologların eserleriyle tanışması ve buna koşut olarak yeşermeye başlayan ulusçuluk akımı oldu. Bu dönemde yayınlanan Şemsettin Sami nin Kamus-ı Türkî ve Mehmet Emin in (Yurdakul) Türkçe Şiirler eserleri, oluşum sürecindeki yeni bir kimliğin ilk işaretleridir. Léon Cahun ün La bannière bleue sünün Necip Asım (Yazıksız) tarafından Gök Sancak adıyla tercüme edilmesi, II. Abdülhamit in Ertuğrul Alayı, Ertuğrul Şenlikleri yle Osmanlıların ilk devirlerindeki Türk kimliğine vurgu yapılması, II. Meşrutiyet le birlikte, İran, Arap ve Bizans kültürleriyle sulandırılmış Türk ulusal kültürüne romantik bir dönüşün haberini veren ilk gelişmeler oldu. Başta Ziya Gökalp olmak üzere, Ömer Seyfettin, Halide Edip gibi dönemin birçok aydın ve düşünürü de, giderek büzülen Osmanlı toprakları ve çoklu kimlikler karşısında daha homojen ve tarihî kökenini Turan da arayan kimlik arayışlarına girdiler. 1. Dünya Savaşı yılllarında Osmanlılık hâlâ baskın bir kimlik olmasına rağmen, özellikle Mehmet Fuat ın (Köprülü) Osmanlı Devleti ni kuran sünnî Türklerdir diye özetlenebilecek yaklaşımı, çok sonraları Türk-İslâm sentezi şeklinde adlandırılacak olan yeni bir kimliğin habercisi oldu. Aynı yıllarda Hurafattan Hakikate adlı eserini yayınlayan Mehmet Şemsettin (Günaltay), benzer şekilde tarihî Türk kimliğine sünnîlik sınırları içinde sahip çıkmaktaydı. O dönem yine aydınlar arasında, Timur un aslında o kadar da kötü olmadığı, Bayezid le olan mücadelesinin bir kardeş kavgası gibi algılanmaya başladığı konuşulmaya başlanmıştı. Buna karşın Türklük konusunda Timur dan hiç de aşağı kalmayacak, hatta kültürel anlamda çok daha Türk olan, şiî Şah İsmail den bahis yoktu te Maziden Atiye adlı eserini yayınlayan Mehmet Şemsettin, Orta Asya coğrafya ve ikliminin yoğurduğu Türk ün, sünnî İslâm ı bedensel ve zihinsel olarak Araplardan çok daha iyi taşıyabildiğini ileri sürdü. Bununla birlikte Cumhuriyet, ilk yıllarında yeni Türk kimliği konusuna oldukça mesafeli yaklaşmaktaydı. Hatta 1928 de Yusuf Akçura nın Türk Yılı adı altında her yıl yayınlanacak ve tüm Türk dünyasındaki gelişmeleri aktaracak bir almanak önerisi, Mustafa Kemal tarafından olumlu karşılanmadı. Türk kimliğinin devlet tarafından resmî anlamda benimsenmesi, 1929 dünya ekonomik krizinin Türkiye yi de vurması ve Serbest Fırka deneyiminin iflas etmesi sonrasında gerçekleşti. O tarihe kadar milliyetçi olmaktan ziyade modernleşmeci olan Cumhuriyet yönetimi, önce 1931 de Türk Dil Kurumu nu, ardından 1932 de Türk Tarih Kurumu nu tesis etti. Meşhur Güneş Dil Teorisi ve Türk Tarih Tezi ne kadar savrulacak olan bu süreç, dolaylı da olsa, Türklerin Müslüman olmadan önce de önemli medeniyetler kurduklarına vurgu yapıyor, Avrupalıların Hıristiyanlık öncesi köklerini keşfederek oluşturdukları yeni kültürü çağrıştırabilecek, bir tür Türk Rönesansı nı başlatıyordu. 12. yüzyıl sonuna ait Büyük Selçuklu keramiği (ortada), kufi harflerle Besmele yazılı oyma sedir panel, Doğu İran da bir anıt mezar ya da minberin parçasıydı, ARAP KAYNAKLARINA GÖRE TÜRKLER Onların tek ayıbı, vatan sevgileri Orta Asya daki Türklerden bahseden en eski Arapça kaynaklar, hadis kitaplarıdır. İbn Fadlan ın 922 de kaleme aldığı El-Rihla adlı eserlerinde, Muhammed Hassul, Mesudi gibi düşünürlerin kitaplarında Türklerle ilgili pasajlar vardır. Mesudi nin Acaibü d-dünya eserinde Türkler, Uygurlar ve Hazar-Şaş ülkelerinde yaşayanlardan ayrı gösterilir İslâm kültürünün altın çağında yaşamış ünlü Arap düşünürü Câhiz, 9. yüzyıl başlarında Manakib-i Cund el-hilâfa ve Faza il el-etrâk adlı kitabını, türlü kaynaklardan ve bilenlerden derlemiş, Türklerin cesaretlerini, becerilerini, çevikliklerini, törelerini, erdemlerini yazmış Söz gelişi, Türk ancak korkulması gerekenden korkarmış. Ümit edilmeyecek şeye karşı ümit beslemez, iyi bildiğini tam ve sağlam yaparmış, içi dışı gibiymiş. Yaltaklanma, yaldızlı sözler, münafıklık, kovuculuk, yerme, riyâ, kibir bilmezmiş. Türklerin tek ayıbı ve başkalarını kendilerinden soğutan, vatanlarına karşı sonsuz sevgileriymiş. Arapça satır altı Türkçe çevirili nadir yazma Kitâb-ı Ahvâl-i Ekalim-i Seb a daki hadis ve bilgiler de ilginçtir: Ebu Hüreyre den Ebu Sâlih aktarmış: Resulullah buyurdu: Kıyamet kopmaz. Tâ ki Müslümanlar Türklerle boğazlaşalar. Türk bir kavimdir ki yüzleri kalkan gibidir, gözleri küçük, burunları değirmidir, şîr-gîrdirler (aslan kovalayıcılar). Beni Haşim sultanının (Abbasi Halifesi) helâki Türklerin elinde; İslâma mensup olan Türklerin helâki de kefere Türklerin elindedir. Bir dünya tarih ve coğrafyası olan Kitab-ı Ahvâl-i Ekalim-i Seb a da Türklerin vatanı da tanımlanmıştır: Bu fasıl cerire deryası beyânındadır. O, Türkler deryasıdır. Bu bahr sol cihettedir. Cürcan ın şarkında dahi Taberistan ın, Bahr-i Hazer in şimalinde ve Ellan ın garbinde. Kayak dağlarının cenubu üzerinde dir. AVRUPA KAYNAKLARINA GÖRE TÜRKLER 1600 yıllık aşk-nefret ilişkisi Hz. Muhammed in Türklerle ilgili bir hadisinin bulunduğu ve kıyamet öncesinde Türklerle ilgili olayların anlatıldığı yazma eser, Kitab-ı Ahvâl-i Akalim-i Seb a, 13. yüzyıl. Batılılar arasında Türklerden hınçla olduğu kadar, sempatiyle bahsedenler de çoktur. Türk korkusu ve Müslüman kimliği, ötekileştirme nin başlıca nedenidir. Türklerle Avrupalıların tanışmaları 1600 yıl öncesine dayanır. İlk karşılaşma, Kavimler Göçü ve Roma İmparatorluğu nun dağılma sürecinde, önce Alanların, sonra Batı Hunlarının Tuna yı geçip, Alpleri aşan korkutucu istilalarıyla 5. yüzyılda gerçekleşir. Alpleri kateden Hun Hakanı Attila ya Tanrı nın Kamçısı sanını yakıştıran Romalılardır. İkinci büyük karşılaşma, bundan tam 700 yıl sonra Anadolu ve Ortadoğu da, Haçlı seferleri sırasındadır. Tarihin tanık olduğu en uzun süreli dinler mücadelesi olan Haçlı Seferleri boyunca Hıristiyanlığa karşı İslâm ı savunanlar, Selçuk, Artuk, Sökmen, Mengücük, Danişmend Türkleri olmuştur. Sonraki yüzyıllarda savaşlar, diplomasi, ticari ilişkiler, seyahatler Türklerle Avrupalıların temaslarını sürekli kılmış, karşılıklı gözlemler, izlenimler, yorumlar seyahatname, hatırat, sefaretname kitaplarında yer almıştır. Batılı gezginlerin seyahatnamelerinde Türklere ilişkin lehte ve aleyhte açıklamalar çoktur. Avrupa ve Hıristiyan âlemi için kırılma noktası İstanbul un düşüşü dür İstanbul un fethiyle beraber başlayan süreç, Kanunî döneminde Viyana önlerine doğru gelişince, Avrupa daki Türk korkusu daha somut bir hal alır. Günümüze kadar önemli izler bırakan Türkofobi ve İslâmafobi nin Avrupa da kök salması da esas olarak bu döneme rastlar. 30 İSTASYON İSTASYON 31

17 YEME-İÇME Sofrada onlara da yer açın Ramazan ın tatlı telaşı Eski Ramazan ları aratmayan bir gelenek varsa, o da iftar sofralarını şenlendiren, vazgeçilmez Ramazan tatlıları. Güllaçtan baklavaya bu lezzetler, yüzyıllar geçse de, âdetler yok olsa da hiç değişmiyor, değiştirilmiyor. YAZI: BURCU SEVER Samsunluysanız ya da Ramazan ayında Samsun da bulunduysanız, atom kelimesi zihninizde gerçek anlamından çok daha farklı ve de tatlı bir çağrışım yapar. Beze olarak bilinen, yumurta akı ve şekerle yapılan minik atıştırmalıkların, birkaç katı büyüklüğündeki tatlının ismidir atom. Kutsal ayın lezzet temsilcisi olarak Samsun atomu, Ramazan başlar başlamaz iftar öncesinde sokak simitçilerinin tezgâhlarında ve fırınlarda pidelerin yanında geniş yer bulur kendine. Ramazan la özdeşleşen tek yöresel lezzet atom değil elbette. Rize de kara üzümle yapılan bir tür muhallebi olan pepeçura -Giresun da samaksa olarak bilinir- ve Sivas a özgü, her Ramazan eş dost bir araya gelip yapılan, oldukça zahmetli olmasına karşın keyifli bir sosyal ortam da yaratan tel helva, en meşhurlarından. Yöresel çeşitlilik gösteren tatlılar bir yana her iftar sofrasının vazgeçilmezi; şerbetli tatlılar ve de güllaç elbette... RAMAZAN IN GÜLÜ Ramazan ın Gülü lakaplı güllaç, şerbetli tatlılardan daha hafif, yapımı kolay ve de malzemelerinin ucuz olması nedeniyle iftar sofralarının gözdesi. Osmanlı mutfağının en eski tatlılarından biri olan güllacın ismine 15 inci yüzyıla ait kayıtlarda rastlamak mümkün. 15 inci yüzyıl ortalarına kadar, Ramazan sofralarının ayrılmaz bir parçası güllaç. Öyle ki, tüketiminin yüzde 90 ı bu ay içinde yapılıyor. Osmanlı da havayla temas ettiğinde kuruyan, mısır nişastasından yapılan yufka yaprakları süt ve şekerle ıslatılıp yenirmiş. Zamanla içine daha ferahlatıcı bir tat katmak için gül suyu da eklenince tatlı şimdiki ismini (güllü aş / güllaç) almış. Güllacı ilginç kılan özelliği, tüketiminin yaklaşık yüzde 90 ının sadece bir ayda yapılması Ramazan ayıyla özdeşleşen tatlı, bu özelliğiyle literatüre güllaç gibi sadece Ramazanda hatırlanmak deyimini de kazandırmıştır. Şekerle kaynatılıp ılıtılan sütün, beyaz yapraklar üzerine teker teker dökülmesi ve orta katına ceviz, badem, fındık gibi yemişler yerleştirilmesiyle yapılan bu basit tatlı, bir Osmanlı geleneği olarak gül suyu ve nar taneleriyle süslenir. Bu yaygın tarifin dışında daha az bilinen sarma ve börek çeşitleri de mevcut. Özellikle Karadeniz Bölgesi nde yapılan sarma için, güllaç yaprakları sütle ıslatılıp yumuşatılarak arasına ceviz konduktan sonra ayçiçeği yağında kızartılır. Üzerine şekerli şerbet dökülerek servis edilir. Bazı bölgelerde yine kızartılarak börek gibi de tüketilir. İşin uzmanları iyi bir güllaç yaprağının ışığı geçirecek kadar ince, parlak ve beyaz olması, kıvrıldığında esnemeyip çıt diye kırılması gerektiğini söylüyor. İçerdiği protein, B ve E vitaminleriyle zengin bir besin kaynağı olan güllaç, oruç tutanların düşen kan şekeri seviyesini yavaşça dengelediği için en sağlıklı iftar tatlısı kabul ediliyor. ÜSTTE VE SAĞDA: MURAT YILMAZ BAKLAVA ALAYI Geçen yıl Topkapı Sarayı nda eski bir Osmanlı geleneği yeniden canlandırıldı. Tepsi tepsi baklavalar masalara dizilerek sırayla servis edildi. Yeniçeri Ocağı na tatlı ikramı geleneği olan bu seremoninin adı Baklava Alayı. Osmanlı da her yıl Ramazan ayının 15 inde padişah iltifat olarak yeniçerilere sini sini baklava sunarmış. Her on asker için bir sini baklava hazırlanır ve saray mutfağı önünde dizilirmiş. Silahtar Ağa, bir numaralı yeniçeri olan padişah adına ilk siniyi aldıktan sonra, ikişer asker, nizami olarak diğerlerini yüklenirmiş. Amirlerinin öncülüğünde baklavaları saraydan kışlaya taşıyan askerler, tek sıra halinde yürürken İstanbul ahalisi de onları seyreder, selamlarmış. Yeniçeri Ocağı nın kaldırılmasıyla bu tören son bulsa da, Ramazan da tepsi tepsi baklava yapma geleneği halen sürüyor. Bazı kaynaklar baklavanın Şam dan Türkiye ye getirildiğini yazsa da, bu lezzetli tatlının kökeni tam olarak bilinmiyor. Ama en iyisinin adresi herkesin malumu; Gaziantep Antep baklavası yiyenler bilir; kaliteli bir baklavada olması gerektiği gibi altın sarısı renktedir, parlak ve de incecik katmanları ısırdığınızda sadece fıstık ve tereyağı kokusu alırsınız. Baklavanın içeriğini genellikle coğrafi koşullar belirler. Antep te fıstık, Karadeniz de fındık, İç Anadolu da ceviz, Ege de badem ve Trakya daysa susam n Lokma: Ege de yaygın olarak tüketilen, özellikle de İzmirlilerin vazgeçilmezi lokma, sadece Ramazan la değil, düğünlerden kutlamalara, hayır işlerine kadar pek çok gelenekle özdeşleşen, en sosyal tatlı lardan biri. Un, maya, tuz ve şekerle hazırlanan hamurun, sıvı yağda kızartılmasıyla hazırlanan küçük hamur topları, şerbetle tatlandırılarak servis yapılır. n TeL kadayıf: Arapça kadife kelimesinin çoğulu olan kadayıf, un ve su karışımından elde edilen hamurun ince teller haline getirilmesiyle elde edilir. Tıpkı baklava gibi arasına ceviz ya da fındık konularak fırında kızartılır ve sıcakken üzerine dökülen şerbette bekletilir. Püf noktası tellerin inceliğinde Ne kadar ince olurlarsa şerbeti o kadar iyi emer ve bir o kadar iyi kızarır. Adına layık kadifemsi bir tada kavuşur. Güneydoğu Anadolu da ve Arap ülkelerinde yaygın olarak içine tuzsuz peynir konulur ve künefe adını alır. n Kireçte KabaK tatlısı: İftar sofrasını hafif ve değişik bir tatlıyla şenlendirmek için kireç kaymağında bekletilerek yapılan, Hatay yöresine özgü bu kabak tatlısı en ideal seçenek. Suyla karıştırılan sönmemiş kirecin, çökelti haline geldikten sonra üzerinde kalan su tabakasına kireç kaymağı denir. Kabak dilimleri bu suda birkaç saat bekletildikten sonra, bol su ile yıkanır. Şeker ve limon suyuyla pişirilir. Kireç sayesinde sert ve şeffaf bir dokuya kavuşan kabak dilimleri tercihe göre tahin ya da kaymak ve ceviz içiyle servis edilir. kullanılır. Nasıl yenmesi gerektiğine gelince... Çatal bıçağı bir kenara koyup, elinizle aldığınız baklava dilimini ters çevirip, alt kısmı damağınıza gelecek şekilde tek lokmada yemeye çalışın. Bu şekilde tabanda biriken şurup üst kısma akarak dengeli bir tat sağlar. Eğer baklava genzinizi yakıyor ve su içme ihtiyacı hissettiriyorsa ikinci dilimi yemenize gerek yok. Çünkü iyi bir baklava asla susatmaz. Ramazan ayında ve bayramında tatlı yemek dini bir gelenek olduğu kadar sağlık için gerekli. Hz. Muhammed in bayram namazını kıldıktan sonra hurma yeme âdetinin sünnet olarak kabul edilmesi, bayramda tatlı ikram etme geleneğini doğurmuş. Aynı zamanda bir ay boyunca ağır bir diyet misali beslenerek yapılan ibadetin neden olduğu enerji kaybı, şekerli gıdalarla takviye ediliyor. Sadece bu neden bile iftar masalarında tatlının vazgeçilmezliğini sağlamaya yeterli aslında. 32 İSTASYON İSTASYON 33

18 SPOR Pusulanı ve haritanı kap: Şimdi oryantiring zamanı İster doğada ister kapalı alanda, harita ve pusula yardımıyla yapılan ve 20 nci yüzyılın başından beri popüler bir spor olarak kendine yer bulan oryantiring, katılımcıların hem sosyalleşmesine hem de sağlıklı yaşamalarına katkıda bulunuyor. ÇİFT SAYFA FOTOĞRAFI: DOn BAYleY /GeTTY ImAGeS TuRkeY; AlTTA SAĞDA: mark nolan/getty ImAGeS TuRkeY Hazır, başla İşte bu komutu duyduktan sonra, diğer yarışçılarla birlikte yola koyuluyorsunuz. Elinizde, üzerinde çeşitli işaretler bulunan detaylı bir harita, bir de pusula oluyor. Ağaçlar arasında, patikalarda haritayı takip ederek ilerliyor, bir yandan pusulayla yolu bulmaya çalışırken, diğer yandan çalılardan sakınıyorsunuz. Her yeriniz çamur içinde. Amacınız belli: Haritada belirlenen kontrol noktalarına sırasıyla uğrayarak en kısa sürede yarışı tamamlamak. Zorlu bir hazine avı oyununu andıran bu profesyonel sporun adı oryantiring. Sporun mottosu da belli: Nereye gittiğiniz, heyecanın sadece bir parçası; önemli olan oraya nasıl vardığınız. Temelde, koşarak hedef bulma olarak tanımlanabilecek oryantiring, Türkiye için oldukça yeni bir spor. Dünyadaki tarihiyse 19 uncu yüzyıla kadar dayanır ve bu dönemlerde, İskandinavya da askeri eğitim ve etkinlik olarak ortaya çıktığı bilinir. Oryantiring terimi, gerçek anlamına ilk kez 1886 da kavuşur ve terimin, harita yardımıyla bilinmeyen arazilerden geçmeyi ifade ettiğine karar kılınır. Her ne kadar askeri müsabaka olarak doğsa da, halka açık ilk oryantiring yarışı 1897 de, Norveç te düzenlenir. İlk resmi müsabaka içinse 21 yıl beklenmesi gerekir; İsveç te, 1918 de Albay Ernst Killander in düzenlediği müsabaka, modern oryantiringin temeli olarak tarihe geçer. Teknolojinin hızla ilerlemesi, her şeyi olduğu gibi bu sporu da etkiler. Örneğin 1930 larda daha hızlı ve kesin verilerle donatılmış yeni bir pusula, oryantiringin yaygınlaşmasına vesile olur. Zamanla tüm dünyaya yayılan spor, 1961 yılında uluslararası federasyona kavuşur. İlk etapta 10 ülkeyle kurulan Internatioanal Orienteering Federation (IOF) / Uluslararası Oryantiring Federasyonu na bugün, içlerinde Türkiye nin de bulunduğu 73 ülke tam üye. Dünyada hâl böyleyken, oryantiringin ülkemizdeki tarihi, doğuşundan neredeyse yüz yıl sonra olur. Önceleri sadece silahlı kuvvetlere bağlı kurumlar ve bazı kamu kuruluşları bünyesinde yapılan spor, zamanla halk tarafından daha fazla ilgi çeker. Böylece 1999 da İstanbul ve Ankara da oryantiring grupları ortaya çıkar. YAZI: PINAR DENİZER 34 İSTASYON İSTASYON 35

19 SPOR 2001 yılında resmi örgütlenme için harekete geçen sporcular, 2002 de Dağcılık Federasyonu na bağlı Oryantiring Asbaşkanlığı nın kurulmasına önayak olur. 19 Haziran 2006 da Oryantiring Federasyonu na bağlanır, Mart 2007 de ise özerkliğine kavuşur. Uluslararası Oryantiring Federasyonu (IOF) bu sporu koşu, kayak, bisiklet ve patika oryantiringi olmak üzere dört farklı branşta tanımlar. Gece ya da gündüz yapılabilen koşu oryantiringi, bedensel ve zihinsel dayanıklılık gerektirir. Yarışlar kısa, orta, uzun mesafe ve bayrak olmak üzere dört kategoride yapılır. Kayak oryantiringinde koşuya ek olarak iyi bir kayak sporcusu olmak gerekir. Dağ bisikletiyle yapılan oryantiringde bisiklete hâkimiyet kadar, hızlı karar verebilmek de önemlidir. Patika oryantiringi ise hareket kabiliyeti sınırlı olan engellilerin de bu sporda başarılı olabileceğini göstermeyi amaçlar. Patika oryantiringine tekerlekli sandalye ya da değnek kullanabilen veyahut başka birisinin yardımıyla yürüyebilen herkes katılabilir. Sporcu, yarışmaya başlamadan önce, bölgenin haritasının yanı sıra tüm kontrol noktalarının açıklamalarının bulunduğu listeyi, kontrol kartını teslim alır ve yarış boyunca bunları yanında taşır. Kontrol kartı başlangıç-bitiş zamanını kaydetmek ve her kontrol noktasında bulunan zımbayla işaretlemek için kullanılır. Elektronik sistem kullanılan yarışmalardaysa aynı işlem bir elektronik yüzükle yapılır. Oryantiringde başarıyı yakalayabilmek için birkaç yeteneğe sahip olmak, son derece önemli. Öncelikle koşu oryantiringinde hızlı koşabilmek, yarışçıya avantaj sağlar. Yine de tek başına hız yeterli değil. Haritayı doğru okuyabilmek, bir kontrol noktasından diğerine doğru rotayı seçebilmek, rotayı hatasız takip edebilmek başarılı bir sporcu için en önemli özellikler arasında kabul edilir. Tabii bunları yapabilmek için güçlü bir analiz, çevre gözlem ve yön yeteneği de gerekir. Ayrıca tam konsantrasyon ve doğru rotayı seçebilmek için hızlı düşünerek çabuk karar verebilme yetisi gereklidir. HER SPORDA OLDUĞU GİBİ ORYANTİRİNGİN DE KENDİNE GÖRE RİSKLERİ VAR. ÖRNEĞİN ARAZİDE KAYBOLMAK, YENİ BAşLAYANLAR İçİN BİR GELENEK... DOĞAYLA İÇ İÇE Biraz kendine güven, biraz da harita bilgisiyle 7 den 70 e herkesin rahatlıkla dâhil olabileceği oryantiring, harita yardımıyla yön bulmayı içeren ve zamana karşı yapılan bir spor. Başta ormanlık arazi olmak üzere park, dağ, okul, hatta sınıf gibi kapalı alanlarda bile yapılabilir. Amaç pusula ve harita kullanarak, araziye önceden yerleştirilen kontrol yerlerine sırayla uğrayıp en kısa zamanda bitiş noktasına ulaşmak. İki kontrol noktası arasındaki rotayı sporcu kendi fiziksel becerilerine göre belirler. Her sporcu yaşına ve tecrübesine göre çeşitli zorluklarda hazırlanmış olan parkurlardan birine katılır ve en kısa sürede yarışı tamamlayan birinci olur. Oryantiringde özel olarak çizilmiş ve spora özel çeşitli sembollerin yer aldığı çok detaylı bir harita kullanılır. Yarışmanın parkuru ise haritada belirtilen ve sırayla ziyaret edilecek bir dizi kontrol noktasından oluşur. Haritada kontrol noktalarının yanı sıra parkurlar boyunca yer alan her türlü girinti, çukur, patika, çalı ve çit gibi detaylar gösterilir. Her kontrol noktasında sporcunun doğru istasyona uğradığını kanıtlamak için zımba ya da elektronik zamanlama ünitesi bulunur. DOĞRU VE HIZLI KARAR VEREBİLME Oryantiring, kişiye doğayla, rakipleriyle ve en önemlisi de kendisiyle mücadele edebilme şansı tanıyan, bunu yaparken sağlıklı yaşama katkı sağlayan bir spor. Ancak onu sağlıklı yaşamı ön planda tutan diğer sporlardan ayıran, dolayısıyla da daha özel kılan temel unsur, spor yetenekleriyle fiziksel aktiviteleri birleştirmesi Oryantiring doğru ve çabuk karar verme yetisiyle hızlı düşünme ve yön duygusunu geliştirir. Kendine güven duygusunun yanı sıra üç boyutlu algılama yeteneğini artırır. Ayrıca vücudu çalıştırarak kalp sağlığını korur, kanser, böbrek hastalıkları ve depresyon gibi psikolojik rahatsızlıkları önler. Diyabet ve kilo kontrolüne destek olur. Arazide yapılan bir spor olduğu için kasları ve dengeyi güçlendirerek yaşlanmayı geciktirir. Hedef arama özelliği beyni çalıştırır ve bu sayede alzheimer gibi hastalıkları önler. Oldukça sosyal bir spor olan oryantiring, düzenli fiziksel aktiviteyi de destekler. Her yaştan sporcu tarafından yapılabilmesi sayesinde aile ya da iş ilişkilerine olumlu katkılar sağlar. Her sporda olduğu gibi oryantiringin de kendine göre riskleri var. Örneğin arazide kaybolmak yeni başlayanlar için bir gelenek olarak görülür. Ancak, mevzu oryantiring olduğunda kaybolmak endişe verici bir durum olarak algılanmaz, aksine sporcunun sonraki yarışlar için çok önemli bir deneyim kazandığına kanaat getirilir. Kaybolan bir sporcunun yapması gereken ilk şey bildiği en yakın noktaya dönmektir. Toplu halde yapılan yarışlarda kaybolan sporcu diğer sporculara yerini sorarak yarışmaya devam edebilir. Bunların yanı sıra düşmelere bağlı yaralanmalar, kas zorlanmaları, çalıların yol açtığı kesikler ya da güneşin neden olduğu yanıklar her sporda olduğu gibi oryantiringde de sporcuları etkileyebilir. Oryantiring, malzeme açısından oldukça ekonomik bir spor. Her ne kadar Bu SAYFA: VISITBRITAIn/ROD edwards/getty ImAGeS TuRkeY; karşi SAYFA: mark nolan/stringer/getty ImAGeS TuRkeY profesyonel yarışçılar özel kıyafetler giyseler de aslında malzeme pusula ve arazi haritasından ibaret. Hafif, esnek kumaşlardan yapılan, ıslakken bile hareket özgürlüğü sağlayan, teri dışarı atan, vücudu çalılardan koruyarak hız kazanmayı sağlayan kıyafetlerin kullanılması tavsiye edilir. Hafif ama sağlam ayakkabılar ise olmazsa olmazlar arasında, zira sporcular kâh çamurun içinde ilerliyor, kâh kayaya tırmanıyor. O nedenle de ayakkabıların her türlü koşula uyum sağlayabilecek nitelikte ve mümkünse altının çivili veya dişli olması gerekiyor. Bunlarla birlikte, oryantiring için en gerekli malzeme pusula kuşkusuz. Birçok farklı çeşitte ve büyüklükteki bu malzemenin kaliteli olması lazım ki, sporcular yönlerini tam olarak tayin edebilsinler. Harita ve kontrol kartlarının yarışları düzenleyenler tarafından dağıtıldığı göz önünde bulundurulduğunda güneş gözlüğü, şapka, su şişesi, havlu ve atıştırmalıklar yarışmacının temin etmesi gereken malzemeler arasında. Buraya kadar anlattıklarımızdan da anlaşılacağı üzere oryantiring, her yaştan insanın rahatlıkla yapabileceği, birçok yetinin gelişmesini sağlarken sağlıklı yaşama katkıda bulunan son derece eğlenceli bir spor. Hazır Başla komutuyla harekete geçmek ve doğayla, rakiplerinizle, en önemlisi de kendinizle mücadele etmek isterseniz yapmanız gereken belli: Türkiye Oryantiring Federasyonu ile irtibata geçmek. Oryantiringe merak saldıysanız ve yapmak isterseniz Türkiye Oryantiring Federasyonu ile bağlantıya geçerek yaşadığınız yere en yakın oluşum ya da kulüp hakkında bilgi alabilirsiniz. Oryantiring terimleri Yön: Boylamlar ve pusuladaki kuzey oku arasında kalan açı. Oryantiring Haritası: Yeryüzü şekillerinin özel renkler ve sembollerden oluşan oryantiring işaretleri kullanılarak kâğıda aktarılmış hali. Kontrol kartı: Sporcuların kontrol noktasına uğradıklarını gösteren numaralandırılmış kart. Kontrol tanımlamaları: Kontrol noktasının numarasını, kodunu, arazi durumunu belirten uluslararası sembollerden oluşan tanımlamalar. Bayrak (Fener): 30x30 ölçülerinde beyaz ve turuncu üçgen prizmadan oluşan malzeme. Hedef (Kontrol) kodu: Hedeflerin üzerinde bulunan numaralar. Hedef (Kontrol) noktası: Hedefin bulunduğu ve haritada kırmızı daire ile belirtiler noktalar. Coğrafi kuzey: Kuzey kutbunu gösteren kuzey Manyetik kuzey: Pusulada kırmızı noktayla gösterilmiş olan istikamettir. Zımba: Sert bir maddeden yapılan, ucunda küçük iğnelerin bulunduğu hedefe iliştirilmiş alet. 36 İSTASYON İSTASYON 37

20 YAKIN PLAN Dostluk ve barış için yola çıktılar Saffet Üçüncü, NTV deki programında, ralliye geniş yer ayırdı. Programda TÜVTÜRK Genel Müdürü Kemal Ören ile yaptığı söyleşi de vardı (solda). Üçüncü ve TÜVTÜRK ekibinin heyecanı objektiflere böyle yansıdı (altta, sağda). Rekabetin değil; keşif, macera ve dostluğun damgasını vurduğu 10 bin kilometrelik Allgaeu- Orient Rally ya da bilinen adıyla Dostluk ve Barış Rallisi nde bu yıl Türkiye yi TÜVTÜRK ün oluşturduğu takım temsil etti. Yarışmacılar, konaklayacakları yer olarak otelleri değil, yanlarında getirdikleri çadırları tercih ediyorlar. Bu, yarışmacılar arasındaki dayanışmayı kuvvetlendiren bir durum (solda). Yaygın bir söz vardır: Nereye gittiğin değil, kiminle gittiğin ve giderken ne yaşadığındır önemli olan denir. Hemen herkesin doğruluğundan kuşku duymadığı, altına imza atacak kadar kabullendiği bu söz, yaşamda karşılığını çeşitli biçimlerde gösteriyor. Kâh ortak duygu ve düşüncelerle hareket eden bir grupta, kâh belli bir amaç doğrultusunda yüzlerce kilometreyi aşmayı göze alan maceraperestte. Tıpkı Allgaeu-Orient Rally de olduğu gibi. Organizasyonun adında ralli kelimesinin geçmesi kimseyi yanıltmasın. Zira bu, rekabet ve yarış tutkusundan çok dostluğu, barışı, kültürel alışverişi, dayanışmayı temel alan bir etkinlik. Daha ziyade Dostluk ve Barış Rallisi olarak anılmasının sebebi de bu zaten. Bu yılki rallinin detaylarına geçmeden önce, söz konusu organizasyonun tarihçesine kısaca değinmekte yarar var. Çünkü tarihçesi, rallinin nasıl bir ruha sahip olduğunun da net olarak ortaya çıkarıyor. Allgau-Orient Rally, motorsporları tutkunlarının ilgi ve merakla takip ettiği Paris-Dakar Rallisi ne alternatif olarak doğdu dersek abartmış olmaz. Zira her şey, sonradan Allgau-Orient Rally i hayata geçeren biri Alman, diğeri Ürdünlü iki kafadarın, Paris-Dakar Rallisi ne katılmak istemesiyle başlıyor. Ancak katılım ücreti olarak kendilerinden 1,5 milyon Euro talep edilince, iki arkadaş, yanlarına birkaç tanıdıklarını da alıp Batı dan Doğu ya, Almanya dan Ürdün e uzanan bir yarış düzenlemeye karar veriyor. Takvimler 2005 i gösterdiğinde, organizasyon da büyüyor ve bu kez 25 araçlık konvoyla yola çıkılıyor. Doğu Avrupa, Yunanistan, Türkiye den geçip Ürdün e vardıklarında, kraliyet ailesi kendilerine kucak açıp destek verdiğindeyse organizasyonun uzun soluklu olacağı anlaşılıyor. Sekizincisi düzenlenen Allgaeu-Orient Rally de bu yıl 20 ülkeden 111 takım, 666 yarışçı ve 333 araç mücadele etti ve değeri 1111 Euro nun altında olan, diğer bir ifadeyle en az 20 yaşındaki otomobiller, 10 bin kilometrelik yolu katetti. Avrupa Birliği tarafından desteklenen, Birleşmiş Milletler in de partner olarak yer aldığı rallinin kuralları gereğince, izlenen güzergâh boyunca araçların otoyollara çıkmasına izin yok! Dostluk ve Barış Rallisi nde zamana karşı yarışılmadığından, sürücülerin sürat yapmasına da gerek kalmıyor. Bu durum akıllara, peki, yarışın kazananı nasıl belli oluyor sorusunu da getiriyor. Güzergâh üzerinde belirlenen sosyal görevleri en iyi şekilde yerine getiren takım birinci, diğer tüm takımlarsa ikinci ilan ediliyor. Sosyal ödevler neler mi? Kimi zaman ağaç dikmek, kimi zaman bir okula kırtasiye malzemesi, giyim ya da müzik aletleri götürmek. Nihai hedefse yarış araçlarını varış noktasında satarak, Filistinli ve Suriyeli mülteci çocuklara yardım etmek Gelelim, yarışmayı daha da keyifli kılan ödüle. Ödül, diğer motorsporlarında verilenlerden çok farklı, zira bu organizasyonda başarı sağlayan takımın ödülü Ürdün Kralı tarafından hediye edilen bir deve Deve daha sonra satılarak geliri çeşitli amaçlar için kullanılmak üzere bağışlanıyor. Almanya nın Allgaeu Bölgesi nde yer alan Oberstaufen kasaba- sından 27 Nisan da start alan araçlar, Balkanlar dan geçtikten sonra İstanbul Sultanahmet Meydanı nda buluştu. Türkiye etabı, 3 Mayıs Cuma günü, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, İstanbul Valisi Hüseyin Mutlu ve İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş ın katıldığı törenle başladı. Türkiye nin, bu organizasyonun en uzun etabını oluşturduğunu söyleyebiliriz; çünkü araçlar bu yıl İstanbul dan sonra Ankara, Çorum (Boğazkale), Amasya, Tokat, Ordu, Giresun, Gümüşhane Bayburt, Rize, Artvin, Kars, Ağrı Dağı, Erzurum, Erzincan, Sivas, Kayseri, Nevşehir (Kapadokya), Niğde ve Hatay ı kapsayan 4 bin kilometrelik yolu katetti. Hatay dan İsrail in Hayfa kentine geçen otomobiller, Ramallah ı ziyaretin ardından son durakları olan Amman a ulaştı. İki yıldır bu organizasyona destek veren TÜVTÜRK Araç Muayene İstasyonları, bu yılki yarışmaya üç araçtan oluşan bir takımla katıldı. TÜVTÜRK takımının liderliğini yapan ve 1 numaralı araçla, beş günlük Almanya-Türkiye etabına katılan TÜVTÜRK Genel Müdürü Kemal Ören, Dostluk ve Barış Rallisi nin kendileri için taşıdığı değeri ve verdiği mesajı şu sözlerle özetliyor: Her ne kadar dünyanın en eğlenceli rallilerinden biri olarak adlandırılsa da, otomobillerin özellikleri ve geçtiği parkurlar olarak değerlendirdiğinizde, yüksek dayanıklılık isteyen bir yarış bu... Bakımı, periyodik muayeneleri zamanında ve kurallara uygun yapılan otomobiller, ralli gibi mücadele düzeyi yüksek organizasyonlara bile katılabiliyor. Organizasyonda yer almamızın en önemli sebeplerinden biri de buydu TÜVTÜRK olarak üç otomobille bu yarışa katılarak, yarışmacıların ülkemizi ve güzelliklerini tanımalarına katkıda bulunmak istedik dedi. NTV, Vatan gazetesi, Boxer, Aktüel, EVO, Otohaber dergilerinde çalışan basın mensuplarıyla birlikte üç araçla yola çıkan TÜV- TÜRK ekibi, organizasyonun Türkiye-Almanya arasındaki etabıyla Kapadokya ila Hatay arasındaki etabına katıldı. Otomotiv dünyasının duayeni Saffet Üçüncü nün sunumuyla NTV de yayınlanan Saffet in Garajı nda iki ayrı bölüm olarak ekranlara gelen ralli haberi, tekrarlarıyla birlikte 245 dakika yayında kaldı. Ralliyi destekleyen ve üç araçla bizzat yarışın içinde olan TÜV- TÜRK, yarışmacılar için bazı özel görevler de belirledi. Pit stoplardaki TÜVTÜRK organizasyonlarına katılmak, yarışmacıların yol boyunca karşılarına çıkaran traktör sürücülerine araçlarını muayene ettirmeleri gerektiğini hatırlatıp sticker vermek ve onlarla fotoğraf çektirmek belirlenen görevler arasındaydı. Evet, nereye gittiğin değil, kimlerle gittiğin ve yol boyunca yaşadığın şeydir önemli olan diye bir söz vardır. Biri Alman, diğeri Ürdünlü iki kafadarın duyduğu tepkiyle doğan, bugün binlerce kişi tarafından takip edilen, onlarca kişinin bizzat içinde yer aldığı, uluslararası büyük organizasyonların destek verdiği bir organizasyon Sadece Allgaeu-Orient Rally bile, aslolanın gidilen yer değil, yol arkadaşları ve yolculuk boyunca yaşananlar olduğunu kanıtlıyor aslında. 38 İSTASYON İSTASYON 39

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Digital Age. Yeni Nesil Mutluluk Araştırması. Nisan, ZENNA Digital Age Yeni Nesil Mutluluk Araştırması Nisan, 2017

Digital Age. Yeni Nesil Mutluluk Araştırması. Nisan, ZENNA Digital Age Yeni Nesil Mutluluk Araştırması Nisan, 2017 Digital Age Yeni Nesil Mutluluk Araştırması Nisan, 2017 Digital Age Yeni Nesil Mutluluk Araştırması, ZENNA Kurumsal Marka Yönetimi Araştırmaları ve Danışmanlığı tarafından gerçekleştirilmiştir. Araştırma

Detaylı

Dünyanın en büyük sosyal dil öğrenme ağı busuu şimdi Türkiye de!

Dünyanın en büyük sosyal dil öğrenme ağı busuu şimdi Türkiye de! BASIN BÜLTENİ 18 Mart 2014 Türkiye busuu'da en hızlı büyüyen ülkelerden birisi... Dünyanın en büyük sosyal dil öğrenme ağı busuu şimdi Türkiye de! 40 milyonun üzerinde kullanıcıyla dünyanın en büyük sosyal

Detaylı

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller Y jenerasyonunun internet bağımlılığı İK yöneticilerini endişelendiriyor. Duygusal ve sosyal becerilere sahip genç profesyonel bulmak zorlaştı. İnsan

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR?

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR? Haziran 2010 SOSYAL MEDYA ARAŞTIRMASI: TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR? Proje Koordinatörleri: İndeks Araştırma Ekibi Simge Şahin, İstanbul Bilgi Üniversitesi Giriş:

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. dipnot Ece Ayhan Kardeşim Akif Akif Kurtuluş'a Mektuplar Hazırlayan Eren Barış sı "dipnot Akif Kurtuluş: 1959, Ankara. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1981 yılında bitirdi. İlk şiiri, 1980 yılında Türkiye

Detaylı

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz.

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz. Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz. Beyazız. Bir rengin tarafı değiliz. Elimizden geldiğince iyilik

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN 21400752 MAKİNENİN ARKASI Fotoğraf uzun süre düşünülerek başlanılan bir uğraş değil. Aslında nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum, sanırım belli bir noktadan sonra etrafa

Detaylı

Üç Soru Üç Cevap - Tunç Fındık'la Yeni Kitabı Üzerine

Üç Soru Üç Cevap - Tunç Fındık'la Yeni Kitabı Üzerine Sevgili Tunç Fındık'a yakın zaman içerisinde piyasaya çıkacak olan KIŞ DAĞCILIĞI- TEKNİKLER ve TAKTİKLER kitabı ile ilgili üç soru sorduk ve üç yanıt aldık. Tirmanis.org olarak hem bizi kırmayarak sorularımızı

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Mart 2009 Kendi Yaşam Öykünüzü Yazın Diyelim ki edebiyatla uğraşmak, yazı yazmak, bir yazar olmak istiyorsunuz. Bu

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, bakım ve rehabilitasyon çalışmaları tamamlanarak dünya standartlarında bir tesis haline getirilen Bodrum Belediyesi

Detaylı

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ Türk pop ve rock müziğinin sevilen ismi Aydilge,mini konseri ve imza günü etkinliği ile Kahramanmaraş Piazza Alışveriş ve Yaşam Merkezi nde hayranlarıyla buluştu.

Detaylı

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi Yüksekova ve Cizre nin il yapılacağı duyuldu, 70 küsur ilçe Ben de istiyorum diye ayağa kalktı. Akhisar, Tarsus, Nazilli, Alanya,

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek

Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek Tarih: 19.01.2013 Sayı: 2014/01 İSMMMO dan Türkiye nin Yaratıcı Geleceği / Y Kuşağı Raporu Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek İSMMMO nun Türkiye nin Yaratıcı Geleceği / Y Kuşağı adlı

Detaylı

2014 Ericsson ConsumerLab

2014 Ericsson ConsumerLab 2014 Ericsson ConsumerLab TÜRKİYE MOBİL GENİŞBANT KULLANICI ARAŞTIRMASI Ericsson ConsumerLab 2014 Türkiye Mobil Genişbant Çalışması 19.09.2014 Page 1 ARAŞTIRMA METOD VE KAPSAMI Örneklem 3G mobil interneti

Detaylı

Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür.

Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür. Beyni geliştirmek ve zekâmızı parlatmak mümkün. Beyin, yeni bilgiler ve beyin faaliyetleri ile gelişir ve büyür. Kullanılmayan beyinde kısmi ve genel büzülme meydana gelir. Bilim adamlarının araştırmaları,

Detaylı

Aşağıdaki 5 cümlenin hepsine evet demiyorsanız, bu pdf dosyasını incelemek için gereken 3 dakikayı ayırmasanız da olur

Aşağıdaki 5 cümlenin hepsine evet demiyorsanız, bu pdf dosyasını incelemek için gereken 3 dakikayı ayırmasanız da olur Bizden söylemesi Aşağıdaki 5 cümlenin hepsine evet demiyorsanız, bu pdf dosyasını incelemek için gereken 3 dakikayı ayırmasanız da olur. 8-18 yaşları arasında bir çocuğum var.. Bu yaz en az 2 hafta İzmir,

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

Türkiye nin Kültürel Mirası Yağmalanıyor, Haberiniz Var mı?

Türkiye nin Kültürel Mirası Yağmalanıyor, Haberiniz Var mı? Türkiye nin Kültürel Mirası Yağmalanıyor, Haberiniz Var mı? Yazar: Arkeofili Türkiye nin her köşesinde her gün yapılan kaçak kazılar, satılan tarihi eserler, sosyal medyada örgütlenen defineciler, sessiz

Detaylı

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, 3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ 9.11.2017 Sayın Bakanım, STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, 1 İş Dünyamızın Değerli Temsilcileri, Kıymetli Basın Mensupları, Global

Detaylı

2000 li yıllardan itibaren teknolojinin hızlı gelişiminden belki de en büyük payı alan akıllı telefon ve tabletler gibi kablosuz iletişim olanağı

2000 li yıllardan itibaren teknolojinin hızlı gelişiminden belki de en büyük payı alan akıllı telefon ve tabletler gibi kablosuz iletişim olanağı 2000 li yıllardan itibaren teknolojinin hızlı gelişiminden belki de en büyük payı alan akıllı telefon ve tabletler gibi kablosuz iletişim olanağı sağlayan cihazların daha iyi, hızlı ve ucuz modellerle

Detaylı

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΥΟΛΙΚΗ ΥΡΟΝΙΑ: 2012-2013 Μάθημα: Σοσρκικά

Detaylı

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 2019 yılında kendimize daha fazla zaman ayırmak istiyoruz. Fotoğrafla olan iletişimimizi artırmak istiyoruz. Fotoğrafın bir sanat

Detaylı

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı Türkiye-Yunanistan İş Forumu İzmir, 8 Mart 2016 Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı T.C. Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu; Yunanistan Başbakanı Sayın Alexis Tsipras; Saygıdeğer Bakanlarım; Değerli Türk ve Yunan

Detaylı

MERAKLI KİTAPLAR Kavramlar

MERAKLI KİTAPLAR Kavramlar MERAKLI KİTAPLAR Kavramlar Bu kitabın sahibi:... Tüm zamanların insanları, bütün dünyada, her zaman içinde yaşadıkları ve barındıkları bir yaşam alanına, bir eve ihtiyaç duymuşlardır. Öncelikle, mimari,

Detaylı

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da Muğla Sıtkı Koçma Üniversitesi, Bodrum Ticarete Odası ve Bodrum Belediyesinin katkıları ile tamamlanan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Detaylı

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri, MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI 09.09.2017, LONDRA Sayın Büyükelçim Abdurrahman Bilgiç, Değerli Yönetim Kurulu Üyelerimiz İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri, Değerli MÜSİAD Üyeleri

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler. Alman televizyon kanalı RTL de pazartesi akşamı yayınlanan Ekstra Magazin (Extra-Das RTL-Magazin) adlı program, bir Türk ve bir Alman kadını Türkiye ye tatile gönderdi ve yaşadıklarını başından sonuna

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum. Türkiye deki en büyük emek israflarından birisi İngilizce öğreniminde gerçekleşiyor. Çevremde çok insan biliyorum, yıllarca İngilizce öğrenmek için vakit harcamış, ama hep yanlış yerlerde harcamış. Bu

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu -KAPANIŞ KONUŞMASI- M. Recai KUTAN 7 Kasım 2014 I. DÜNYA SAVAŞININ 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI

Detaylı

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden 2 Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden mezun oldu. Farklı kurumlarda çalıştıktan sonra 2 arkadaşı

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun Resimleyen: Uğur Altun Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 2. basım Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ Resimleyen: Uğur Altun Yayın Koordinatörü: İpek Şoran

Detaylı

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz?

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz? İlk kitabı KAPAN AĞZI Eylül'de raflarda yer alacak olan, üniversite öğrencisi Muhammed Şimşek büyük hedefleri olan bir yazar!' Söyle söylüyor hedefini: : "Ben yazacağım kitapların çok beğenileceğine ve

Detaylı

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir.

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir. AVCILIK İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir. Avcılık İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen Avcılık eskiden; İnsanın kendisini korumak, Karnını doyurmak, Hayvan ehlileştirmek,

Detaylı

Sevgili dostlar. 53 yıldan sonra avukatlığı bırakmak zorunda kaldım. Sizlere son bir anımı sunuyorum. Sevgiler, saygılar.

Sevgili dostlar. 53 yıldan sonra avukatlığı bırakmak zorunda kaldım. Sizlere son bir anımı sunuyorum. Sevgiler, saygılar. MESLEĞE VEDA From: Güney Dinç Sent: Wednesday, April 16, 2014 1:56 PM To: Subject: [ÇEHAV] Mesleğe Veda Sevgili dostlar. 53 yıldan sonra avukatlığı bırakmak zorunda kaldım. Sizlere son bir anımı sunuyorum.

Detaylı

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi:

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi: Değerli Velilerimiz, 2017 yılının son ayında, güneşin hafifçe ısıttığı günlerdeyiz. Havalar hala, öğrencilerimizin bahçede neşeyle oynamalarına müsait. Palto giyme koşuluyla teneffüslerde temiz havada

Detaylı

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. TÜRKÇE 12-13: OKUMA - ANLAMA - YAZMA OKUMA - ANLAMA 1: Rezervasyon Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. Duşlu olması şart. Otel görevlisi: Tek kişilik odamız kalmadı

Detaylı

Özel Amerikan Robert Lisesi. 2009-2010 Eğitim Yılı. Çocuk İnceleme Merkezi Değerlendirme Anketi

Özel Amerikan Robert Lisesi. 2009-2010 Eğitim Yılı. Çocuk İnceleme Merkezi Değerlendirme Anketi Öğrencinin Adı Soyadı: Grubu: Öğretmeni: Özel Amerikan Robert Lisesi 2009-2010 Eğitim Yılı Çocuk İnceleme Merkezi Değerlendirme Anketi 1. Okul Müdürü EVET HAYIR BİLMİYORUM Okul müdürü, bir üniversitenin

Detaylı

Nar Kadın, Türkiye nin bütün kadın kooperatifleri arasında yerel ya da ulusal düzeyde destek almadan, kendi gücüyle kurulan tek kadın kooperatifi.

Nar Kadın, Türkiye nin bütün kadın kooperatifleri arasında yerel ya da ulusal düzeyde destek almadan, kendi gücüyle kurulan tek kadın kooperatifi. Odamız üyelerine ve üye adaylarına destek ermeye devam etmektedir. Nar Kadın Kooperatifin başlattığı, odamızın da proje ortağı olarak yer aldığı Gelecek Turizm de-nar Kadın ile Edremit in Yöresel Tatları

Detaylı

Eğitimde Bilişim Teknolojilerinin Yeri Ve Önemi

Eğitimde Bilişim Teknolojilerinin Yeri Ve Önemi Eğitimde Bilişim Teknolojilerinin Yeri Ve Önemi Sunumumuza Bir Soru İle Başlayalım Laptop Tablet Masaüstü Pc Akıllı Telefon Soru1: Hangisini Kullanıyorsunuz? Laptop Tablet Masaüstü Pc Akıllı Telefon Soru2:

Detaylı

Tüvtürk'ün sıkı muayenesi lastikçinin bayramı oldu

Tüvtürk'ün sıkı muayenesi lastikçinin bayramı oldu Tüvtürk'ün sıkı muayenesi lastikçinin bayramı oldu Krizden bir hayli etkilenen ve yıl boyunca bir kaç kez üretime ara vermek zorunda kalan lastik fabrikaları, Tuvtürk'ün araç muayenesi sayesinde adeta

Detaylı

Girdi ve Giriş Aygıtları

Girdi ve Giriş Aygıtları Girdi ve Giriş Aygıtları 1 Girdi nedir? Girdi, bilgisayarın belleğine girilen veri ve talimatlardır. 2 Giriş Aygıtları Nelerdir? Giriş aygıtı, kullanıcıların bir bilgisayara veri ve talimatları girmelerine

Detaylı

Öğretmen: Başak Berna CORDAN. Duvarlar Konuşuyor, Pera nın Ziyaretçileri Dinliyor

Öğretmen: Başak Berna CORDAN. Duvarlar Konuşuyor, Pera nın Ziyaretçileri Dinliyor Doğan,1 Adı: Tuğçe Soyadı: DOĞAN ID: 21302262 Section: 18 Öğretmen: Başak Berna CORDAN 09.12.2014 Duvarlar Konuşuyor, Pera nın Ziyaretçileri Dinliyor Bugün 24 Ağustos 2014. Yaz tatilinin büyük bir kısmını

Detaylı

2011-2012 GÖKYÜZÜ EĞİTİM KURUMLARI

2011-2012 GÖKYÜZÜ EĞİTİM KURUMLARI 2011-2012 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÖKYÜZÜ EĞİTİM KURUMLARI Şubat Ayı E-Bülteni 1 İÇİNDEKİLER 1. Doğum günü Olan Yıldızlarımız 2. Mihver Dersler 3. Branş Dersler 4. Kulüpler 2 DOĞUM GÜNÜ OLAN YILDIZLARIMIZ

Detaylı

Kelaynakların Hazin Öyküsü

Kelaynakların Hazin Öyküsü Kelaynakların Hazin Öyküsü Hazin bir öykü anlatacağım bu kez sizlere... Bir varmış bir yokmuş... Uçsuz bucaksız bir ova varmış. Fırat ın sularıyla bereket bulmaya çalışan bu topraklar, fakir köylünün tek

Detaylı

Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası

Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası 1 / 6 2017/12/26 13:47 Aboneler İletişim 26 Aralık 2017 Salı Apple Android İSTANBUL 12 C / 8 C EURO 4,52 USD3,8 ALTIN156,41 % -0,03 % -0,11 % 0,28 YAZARLAR GÜNDEM SİYASET TÜRKİYE DÜNYA EKONOMİ KÜLTÜR-SANAT

Detaylı

17 Haziran 2014 DenizBank Güncel Haber Bülteni

17 Haziran 2014 DenizBank Güncel Haber Bülteni 17 Haziran 2014 DenizBank Güncel Haber Bülteni Mobil RTB Harcamaları %459 Artış Gösterdi emarketer tahminlerine göre RTB harcamaları (tüm reklam çeşitleri dahil) 2018 yılında toplamda $12 milyar a ulaşacak.

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ Oya Baydar, Mine Söğüt, Özcan Yüksek, Ercan Kesal, Arif Keskiner ve Melih Güneş konuklarla sohbet etti 86. İzmir Enternasyonal Fuarı nda bu yıl ilk

Detaylı

2KiloMavi de. Misafir Yazarlık. Eylül 2012. 2kilomavi.wordpress.com

2KiloMavi de. Misafir Yazarlık. Eylül 2012. 2kilomavi.wordpress.com de Misafir Yazarlık Eylül 2012 de Misafir Yazarlık Nedir? Misafir yazarlık, de yazar olmayan takipçilerimizin yazdıkları herhangi bir yazılarının de yayınlanması anlamına gelir. Kendi bloğunuz olsun ya

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3 YAŞ GRUBU MAYIS AYI EĞİTİM PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3 YAŞ GRUBU MAYIS AYI EĞİTİM PROGRAMI 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3 YAŞ GRUBU MAYIS AYI EĞİTİM PROGRAMI Beni de bir ana doğurmadı mı? Türk anaları daha nice Mustafa Kemal'ler doğurur. TÜM ANNELERİMİZİN ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN 2016-2017

Detaylı

KİŞİSEL "GÜÇ KİTABINIZ" Güçlenin!

KİŞİSEL GÜÇ KİTABINIZ Güçlenin! KİŞİSEL "GÜÇ KİTABINIZ" Güçlenin! Hangi alanlarda başarılıyım? Ne yapacağım? Okul hayatınız bittiğinde, önünüze gerçekleştirebileceğiniz çok sayıda fırsat çıkar. Kendi iş yerlerini açan insanların ne tür

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

5 soru-cevap:layout 1 4/28/11 12:14 PM Page 201 CEVAPLAR VE PARALEL OTURUM I SORULAR 201

5 soru-cevap:layout 1 4/28/11 12:14 PM Page 201 CEVAPLAR VE PARALEL OTURUM I SORULAR 201 4/28/11 12:14 PM Page 201 PARALEL OTURUM I SORULAR VE CEVAPLAR 5 soru-cevap:layout 1 201 5 soru-cevap:layout 1 4/28/11 12:14 PM Page 202 202 5 soru-cevap:layout 1 4/28/11 12:14 PM Page 203 IX. türkiye

Detaylı

Yer altı şehrine açılan kapı, Kayıp İncil, cinayet ve MİT : Tarsus taki gizemli evde ne oluyor?

Yer altı şehrine açılan kapı, Kayıp İncil, cinayet ve MİT : Tarsus taki gizemli evde ne oluyor? Yer altı şehrine açılan kapı, Kayıp İncil, cinayet ve MİT : Tarsus taki gizemli evde ne oluyor? HABER MERKEZİ- Mersin in Tarsus ilçesinde yaklaşık 1 yıldır devam eden kazı ile ilgili gizem her geçen gün

Detaylı

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR ANNEM ANNEM Annem annem canım annem, Gönlüm senle kalbim senle Canım annem gülüm annem Dünyam sensin benim bir tanem.. Biliyorum elbet bir gün gelecek Bir başka bebekte bana annem diyecek Bende hep iyi

Detaylı

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi Penguenler Güney Kutup Bölgesi'nde yaşayan penguenler çok soğuk ve dondurucu olan kutuplarda rahatlıkla yaşayabilirler. Bunu sağlayan, penguenlerin derisinin altında bulunan kalın yağ tabakasıdır. Bu tabaka,

Detaylı

Astrofotoğrafçılarımız: Metin ALTUNDEMİR

Astrofotoğrafçılarımız: Metin ALTUNDEMİR Astrofotoğrafçılarımız: Metin ALTUNDEMİR Başarılı astrofotoğrafçılarımızı, kendi ağızlarından size tanıttığımız, bu hobiye başlangıçlarını ve deneyimlerini aktardıkları yazı dizimize, Metin Altundemir

Detaylı

Yaz l Bas n n Gelece i

Yaz l Bas n n Gelece i Emre Aköz Yeni Okur-Yazarlar ve Gazetelerin Geleceği ABD li serbest gazeteci Christopher Allbritton õn yaşadõklarõ bize yazõlõ medyanõn (ki bu tabirle esas olarak gazeteleri kastediyorum) geleceği hakkõnda

Detaylı

PROFESYONEL GÜVENLİK SİSTEMLERİ

PROFESYONEL GÜVENLİK SİSTEMLERİ STARFON TEKNOLOJİ PROFESYONEL GÜVENLİK SİSTEMLERİ Geleceğin intercom ve smart home teknolojisini bizimle yaşayın... SF 90 Dış Ünite SF 66 İç Ünite FARK YARATAN TASARIMI BENZERSİZ KALİTESİ İLE EVİNİZDE

Detaylı

KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri

KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri 14 Haziran 2005, Salı A company of Pazarlama yönetimini geliştirmek için ilerleyebileceğimiz alanlar Hedef kitleyi geleneksel

Detaylı

OLİMPA PARK PLUS TA. 488 23 61 www.olimpapark.com. plus 0212

OLİMPA PARK PLUS TA. 488 23 61 www.olimpapark.com. plus 0212 Başakşehir in gözdesi Olimpa Park ın zengin sosyal olanaklarla donatılmış yeni etabı Olimpa Park Plus, Başakşehir in ünlü mimarı Fuzul Yapı güvencesiyle Kat Kat Yaşam, Kat Kat Kazanç sunuyor. OLİMPA PARK

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

Seyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok.

Seyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok. eyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok. 14 Ekim 2004 de yönetmen eyfi Teoman ile Yamaç Okur un moderatörlüğünde bir söyleşi gerçekleştirildi. Teoman ın ilk

Detaylı

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı: Fragmanın İndirme Linki:

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı:   Fragmanın İndirme Linki: SİNOPSİS Çin in güneyindeki küçük bir kasabada sağanak bir yağış beklenmektedir Nişanlısının başarısız geçen estetik ameliyatını telafi etmek için para bulmaya çalışan Xiao Zhang, patronundan bir milyon

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

ÇAVDARHİSAR KAYMAKAMLIĞI AİZANOİ ANTİK KENTİ TANITIM ÇALIŞMALARI RAPORU

ÇAVDARHİSAR KAYMAKAMLIĞI AİZANOİ ANTİK KENTİ TANITIM ÇALIŞMALARI RAPORU ÇAVDARHİSAR KAYMAKAMLIĞI AİZANOİ ANTİK KENTİ TANITIM ÇALIŞMALARI RAPORU Ömer BİLGİN Çavdarhisar Kaymakamı 2011 AIZANOI Binlerce yıl öncesine dayanan tarihi, eşsiz mimari eserleri, dünyanın pek çok ilklerini

Detaylı

Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat

Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Tarih / Terra Cotta Savaşçıları, Çin Halk Cumhuriyeti Kitap / Türkan Röportaj / Doç. Dr. Okan Gülbahar El Sanatları / Geleneksel

Detaylı

5 milyon kişi online ticarete 31 milyar lira harcıyor

5 milyon kişi online ticarete 31 milyar lira harcıyor Tarih: 06.10.2013 Sayı: 2013/16 Türkiye de e-ticaret Raporu na göre online alışveriş beş yılda 3 e katlandı 5 milyon kişi online ticarete 31 milyar lira harcıyor İSMMMO nun Türkiye de e-ticaret adlı raporuna

Detaylı

ikonu bir yeşilçam (ev dekorasyon)

ikonu bir yeşilçam (ev dekorasyon) (ev dekorasyon) bir yeşilçam ikonu Türk insanının hayatına girdiği 60 lı yıllardan bu yana zarafeti ve paylaşmaktan çekinmediği bilgi birikimiyle rol modeli olmuş Filiz Akın ın İstanbul a bir tepeden bakan

Detaylı

ilk yar'larımızın sevgili dostları

ilk yar'larımızın sevgili dostları ilk yar'larımızın sevgili dostları Bu akşam da Mersin üniversitesinden sevgili İbrahim'in izlenimini paylaşıyoruz... Daha önce Mersin ekibinin her projemize gelişi ile verdiği eşsiz katkıya değinmiştik...

Detaylı

Jamie Foxx J

Jamie Foxx J Jamie Foxx J - - - - - - - - - - - - - 62 Corinne Foxx 63 Biz müzik ve sinemayı bir araya getiren bir aileyiz. Babam hem eğitimli bir müzisyen hem de bir oyuncu. Gerçekten çok şanslıyım! Corinne Foxx Jamie

Detaylı

İşte Digitus Bluetooth 2.0 Headset. Yukarıdaki fotoğraftan da görülebildiği Bluetooth 2.0 teknolojisini kullanan ürünün tasarımı oldukça sade ve şık.

İşte Digitus Bluetooth 2.0 Headset. Yukarıdaki fotoğraftan da görülebildiği Bluetooth 2.0 teknolojisini kullanan ürünün tasarımı oldukça sade ve şık. Digitus DA-30111 Artık iletişim hayatımızda oldukça önemli bir boyutta. Özellikle trafikte oldukça fazla telefon kullanan biriyseniz mutlaka bir Bluetooth kulaklık satın almanızı tavsiye ederiz. Piyasadaki

Detaylı

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014 Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye ile Kürdistan arasındaki ekonomik ilişkiler son yılların en önemli rakamlarına ulaşmış bulunuyor. Bugünlerde petrol anlaşmaları ön plana

Detaylı

Biri bizi sahiden gözetliyor

Biri bizi sahiden gözetliyor Biri bizi sahiden gözetliyor Wikileaks'in sızdırdığı belgeler, internet korsanlarının yanı sıra istihbarat servislerinin de akıllı cihazlarımız vasıtasıyla bizleri izlediğini kanıtladı. Peki evlerimizin

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Yaratıcı ruhun eşsiz ürünü FORD B-MAX...

Yaratıcı ruhun eşsiz ürünü FORD B-MAX... Yaratıcı ruhun eşsiz ürünü FORD B-MAX... Ford B-MAX 2010 yılında Cenevre fuarında konsept araç olarak ilk kez tanıtıldığında eşsiz tasarımı sayesinde büyük hayranlık uyandırmış ve tüm otomobilseverlerin

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Mobil Pazarlama Stratejiniz İçin Çevrimiçi Video Neden Olmazsa Olmaz?

Mobil Pazarlama Stratejiniz İçin Çevrimiçi Video Neden Olmazsa Olmaz? Mobil Pazarlama Stratejiniz İçin Çevrimiçi Video Neden Olmazsa Olmaz? Günümüzde tüketiciler ihtiyaç duydukları ya da istedikleri bir şey olduğunda refleks olarak Yayınlandı Nisan 2015 telefonlarına uzanıyor.

Detaylı

BuranoVenedik denince akla ilk

BuranoVenedik denince akla ilk Rengarenk Bir Ada BuranoVenedik denince akla ilk gelen aslında kanallar, gondollar ve maske festivali oluyor. Pek bilinmese de Venedik kendi içinde eşsiz bir görselliğe sahip Burano Adası nı da kapsıyor.

Detaylı

ÖNEMLİ ANLARI KAZANMAK: Her zaman doğru zamanda doğru mesajla doğru insana ulaşmak.

ÖNEMLİ ANLARI KAZANMAK: Her zaman doğru zamanda doğru mesajla doğru insana ulaşmak. ÖNEMLİ ANLARI KAZANMAK: Her zaman doğru zamanda doğru mesajla doğru insana ulaşmak. Bugün bildiğimiz anlamıyla online olma dönemi sona erdi. Artık online olmuyoruz, online yaşıyoruz ; her zaman açığız,

Detaylı

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül 2014 17 Ekim 2014 )

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül 2014 17 Ekim 2014 ) 3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül 2014 17 Ekim 2014 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

Nasıl? Fark etmez! Ne kadar? Sonsuza kadar! Niçin? Çünkü böyle mutlu olabilirsin!

Nasıl? Fark etmez! Ne kadar? Sonsuza kadar! Niçin? Çünkü böyle mutlu olabilirsin! Böyle buyurdu ekonomi, iş adamına. Nasıl? Fark etmez! Ne kadar? Sonsuza kadar! Niçin? Çünkü böyle mutlu olabilirsin! Çok kazanacak, çok büyüyeceksin. Başkalarından geri kalmayacaksın. Bir eksiğin olmayacak.

Detaylı

ROTARYENLER, ETRİM KÖYÜ İÇİN PEDAL ÇEVİRDİLER

ROTARYENLER, ETRİM KÖYÜ İÇİN PEDAL ÇEVİRDİLER ROTARYENLER, ETRİM KÖYÜ İÇİN PEDAL ÇEVİRDİLER ÖRNEK BİR TOPLUM PROJESİ Bodrum Rotary Kulübü Toplum Birliği projeleri kapsamında Etrim Köyüne dikkatleri çekmek ve bu etkinlik sonucunda elde edilecek sponsorluk

Detaylı