YABANCILAMA OLGUSU VE KÜRK MANTOLU MADONNA ROMANI ALINATION PHENOMENON AND THE NOVEL KÜRK MANTOLU MADONNA

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "YABANCILAMA OLGUSU VE KÜRK MANTOLU MADONNA ROMANI ALINATION PHENOMENON AND THE NOVEL KÜRK MANTOLU MADONNA"

Transkript

1 Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 5 Sayı: 20 Volume: 5 Issue: 20 Kı 2012 Winter Issn: YABANCILAMA OLGUSU VE KÜRK MANTOLU MADONNA ROMANI ALINATION PHENOMENON AND THE NOVEL KÜRK MANTOLU MADONNA Nilüfer LHAN Özet Yabancılama, birçok disiplinde ele alınan ve sebepleri üzerinde birbirinden farklı görülerin domasına neden olan bir olgudur. Genelde edebiyat özelde de roman bu olguyu etraflı bir ekilde incelemeye tabi tutar. Bu çalımada öncelikli olarak yabancılama olgusu hakkında genel bir açıklamaya gidilmi, sonrasında da bu olgunun Kürk Mantolu Madonna romanındaki ileniine yer verilmitir. ki farklı bakı açısıyla yazılan romanda yabancılama; kahraman-anlatıcının konumu ve aslî karakter Raif Efendi nin ailesi, toplum içindeki yeri ve tutkuları dikkate alınarak çeitli terimler yardımıyla incelenmitir. Anahtar Kelimeler: Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna, Roman, Yabancılama, Yalnızlık. Abstract Alienation, in many disciplines and dealt with very different views on the reasons which led to the phenomenon. n general, a thorough review of literature in particular subject to the amount of the novel in this case. n this study, a general statement about the phenomenon of alienation as a priority visited and after the handling of phenomenon are given Kürk Mantolu Madonna in the novel. Two-page novel in a different perspective of alienation, the hero narrator s position and apart from their main character, Raif Efendi s family and its place in society, taking into account the variety of passions were investigated with the help of terms. Key Words: Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna, Novel, Alination, Loneliness. Giri Varoluun kendisi bir yabancılamadır Thietmar Wernsdörfer Yabancılama, insanın varoluunu anlamlandırmak için hem kendisine hem de doaya yönelmesi sonucunda ortaya çıkmı ve insanın ya farkındalıını artırmı ya da büsbütün kendisine ve çevresine karı mesafeli konuma getirmi bir olgudur. Benlik yitimi, kaygı Yrd. Doç. Dr., Bozok Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.

2 durumları, kuralsızlık(anomi), umutsuzluk, kiiliksizlemek, köksüzlük, yalnızlık, iletiimsizlik, anlamsızlık, amaçsızlık, deer ve inanç yitimi (Özbudun-Màrkus-Demirer, 2008: 39) gibi kavramlarla açıklanmaya çalıılan ve birçok düünce sisteminde görülen yabancılama, ilk olarak teolojide varlıını hissettirir. nsanın kendi dıında bir varlıın kutsallıını kabul ederek tapması farkındalık olarak yorumlandıı gibi kendi özünden uzaklaarak baka bir varlıkla kendini tanımlamaya çalıması olarak da kabul edilir. Yabancılama, sonra birçok filozofun üzerinde yorum yaptıı, açıklamaya çalıtıı bir konuma gelir ve nedenleri üzerinde tartımaların yürütüldüü bir olguya dönüür. Yabancılamayı ilk kez kavramlatıran ve kavramı ontolojik olarak açıklayan Hegel e göre yabancılama, öznenin potansiyel gücünü muhafaza etmesiyle ya da öznenin gücünü doaya aktarması ve böylece kendisinden uzaklamasıyla doar. Ancak özne kendini bildii ve tanıdıı müddetçe bu yabancılamadan kurtulabilir. O halde kiinin özünü bulması için önce yabancılaması ve bu yabancılamayı yaadıktan sonra da kendine dönmesi gerekir (Kızıltan, 1986: 18-19). Yabancılamayı dine dayandırarak yorumlayan maddeci Alman filozof Feuerbach, insanın kendi dıında bir varlıa yönelerek onu yüceltmesiyle varlıına yabancılatıı tespitinde bulunur. Böylece insanın kendine ait özellikleri bakasına atfederek onu özneletirdii ve bu özne karısında da kendisinin bir nesne konumuna dütüünü söylemesiyle insanın kutsal karısında nesneletiini/ eyletiini dikkate sunar (Özbudun-Màrkus-Demirer, 2008: 20). Feuerbach ın bu düüncesini kısaca Tanrı nın insanı deil, insanın Tanrı yı yarattıını eklinde özetleyerek filozofun Tanrı inancını tamamen ortadan kaldırdıını ve insanı da Tanrılatırmak istediini söylemek mümkündür. Sanayilemeyle birlikte insan yeni bir döneme girer. Madde, insan hayatının hemen hemen her alanına sirayet ederek insanı silikletirmeye ve yabancılatırmaya çalıır. Yabancılamayı sanayilemeden hareketle sosyo-ekonomik temellere dayandırarak açıklayan Karl Marx, insanın emek vererek ürettii malın emeinin önüne geçerek varlıına karı bir yabancılatırmayı gerçekletirdiini düünür. O, insanın/ içinin ürettii malın feti bir konuma gelmesiyle özneletiini ve onu yapan elin de nesne konumuna dümesiyle deersizletiini ve bu deersizleme hâliyle de insanın/ içinin kendi türüne yabancılaarak yalnızlatıını savunur (Marx, 2010: 22). Ayrıca, içinin ürettii malın bir bakasının elinde bir mülkiyete dönüerek bir sınıf yarattıını ve bu sınıfın da toplumda yabancılatırmayı oluturduunu ileri sürer. Marx, böylece zengin-yoksul ve ezen-ezilen insanları mülkiyetle ilikilendirerek bunların arasında bir yabancılamanın kaçınılmaz olduunu sonucunu ortaya koyar. nsanın dünyaya fırlatıldıını ve hiçbir aidiyetinin olmadıını savunan varolucuların bir kısmı yabancılamayı, Marx ta olduu gibi ekomomik, bir kısmı da Ritter gibi savaa dayandırarak sosyal nedenlerle ilikilendirirler. Her iki durumda da yabancılaan insan, Jean Paul Sartre in deyiiyle nedensiz, zorunsuz, anlamsız bir varlık hâline gir[er] (Sartre, 2005: 10). Varoluçuların insanı anlamsız bir varlık olarak düünmesi büyük bir irade sahibi olan ve evrene hükmetme gücü olan insanı küçültmü ya da pasifize etmitir. Dolaysıyla insanın bu durumda kendini ve çevresini anlamlandırması yabancılama olgusu çerçevesiyle gerçekleir. Yabancılamayı sosyolojik bir açıdan yorumlayan Georg Simmel göre yabancılama, metropolle ortaya çıkan ve kiinin tanınma ve fark edilme edimini elinden alan bir olgudur. Kii de fark edilmek için kasıtlı bir ekilde tuhaf olmaya tevik edilir; yani, yapmacık tavırlar ani deikenlikler gibi metropole uygun (Simmel, 2009: 99) hâllerle tanınma sürecine gider. Bu süreçte kii kendisi olmaktan çıkıp özüne uzaklaır. Simmel, metropolde yaayan insanı yakın takipe alır ve onun yaam dinamiklerini belirlemeye çalıır. Örnein, metropolde yaam paranın merkezinde ve zamanın hızlılıı içerisinde dönmektedir. nsanda bu akı içerisinde birbirine yalnız ve yabancı kalarak adeta içi boalan varlıklara dönüür. Marx ın yabancılamayı sadece içi sınıfına mensup insanlarla ilikilendirmesine karılık, yabancılamayı herkeste görülen bir kiilik hastalıı olarak deerlendiren Erich Fromm, bu olguya kiinin kendinde bulunan özellii yaptıı ürüne aktararak o ürüne taparcasına balanmakla (Kızıltan, 1986: 55) ve kent yaamında görülen bürokratik düzen

3 ekseninde açıklamakla duruma psikoanalitik açıdan yaklamaya çalıır. Modern yaamdaki bürokratik düzen, insanı güçlü ya da aciz konuma getirerek insanlar arasında iletiimi iyice kopartıp güçlünün güçsüzü bir meta ve nesne gibi algılamasına neden olmutur. Ona göre bürokratlar, ileriyle ilgili etkinliklerde insanlara karı hiçbir ey hissetmezler, onları sayı ya da nesne gibi kullanırlar. Onlar nesnelerin ve insanların yönetilmesi konusunda uzmanlamı kiilerdir. Güçsüzlük duygusu içindeki insanlar ise, bürokratların sistem içindeki öneminin farkındadır. Onlara taparcasına saygı gösterirler. Onların yokluunda her eyin daılıp gideceini, kendilerinin de açlıktan öleceini düünürler. Bu korku bürokratlar karısında insanları daha da güçsüz kılar. Bu korkunun verdii güçsüzlük derecesinde güçlenen bürokratlar ise, iin nesnesi olmaktan öteye geçemeyen kiilerdir (Aktaran: Yalçın, 2010: 29). Modern dünyada tüketimle birlikte yabancılamanın arttıı görüünü savunan ve yabancılamayı tüketime balı olarak açıklayan Jean Baudrillard göre nesneler, hızla tüketildii için nesne-insan arasındaki duygusal ba kaybolmaktadır. Baudrillard, tüketimin aynı zamanda bir toplumsal statü aracı olduunu dile getirir ve insan karakterinin tükettii nesnelerle yorumlandıına dikkat çekerek deiimin ve tüketimin bir yabancılama durumu olduunu tespit eder (Baudrillard, 2008: 40). Baudrillard ın olguya yaklaımını, kapitalizmin önce tüketici sonra insan olunur (Özbudun-Màrkus-Demirer, 2008: 225) anlayıına bir tepki olarak da deerlendirmek mümkündür. nsanların düünmeden sadece tüketime dayalı yaaması, ister istemez onun kendisini anlamlandırma(ma)sında belirleyici bir rol üstlenir. Batıda bugün alienation olarak adlandırılan yabancılama, batıdaki kadar olmasa da slâmî filozof, sosyolog ve airlerin de zihnini megul etmi bir olgudur. Dou medeniyetinin temelinin ruha dayalı olması ve sanayilemenin burada geç ortaya çıkması insanın kendisine ve topluma karı yabancılatırmasını geciktirmitir. Bununla birlikte kendine ve topluma karı bir tecrit halinde yaayan insanların olması bu konuda düünürlerin fikir üretmesini salamıtır. Dou da ilk kez yabancılamayı gündeme getiren ve olguyu da sosyolojik bir açıdan yorumlayan sosyolog Ali eriati dir. Olguyu, cin çarpmak anlamına gelen aline ya da alinasyon sözcükleriyle ifade eden eriati, yabancılamayı Kendisi Olmayan nsan kitabında insanın kendini gerçekte ve hakikatte olan ekliyle hissetmedii, aksine kendisinde cini bulduu ve tanıdıı hastalık (2010: 181) ve hakiki kiiliin yok olup bozulması, yani yabancı bir ahsiyetin (insan veya baka bir eyin) insana girmesi ve insanın o yabancı kiilii kendisi olarak hissedip algılaması hâli (2010: 191) olarak tanımlar. imdi ise, bu cinin madde olduunu söyleyerek ve kapitalizmle birlikte insanın, insanî vasıflarını yitirdii ve maddelemeye doru gittii tespitinde bulunarak Karl Marx ın görülerine yaklaır. eriati sadece maddenin insanı yabancılatırmadıını Allah akının (tasavvuf) ve beerî akın, kültürel yozlamanın ve bilimin de insanı baka bir hâle dönütürdüünü ileri sürer. eriati, insanın ve toplumun tekrar özüne dönmesi için de kurtulu reçetesini kitap, terazi ve demir üçlemesi olarak açıklar. Ona göre kitap; kültür ve ideolojiyi, terazi; toplumsal eitlii ve demir de askerî ve ekonomik gücü temsil eder (2010: 216). Medeniyet ve teknik balamında olguya yaklaan smet Özel de yabancılamayı, hem insanın kendi kültürüne hem de ben ine dayalı olarak açıklar. O, bu olgunun Batı kaynaklı hümanist bir düünceden çıktıına dikkat çeker ve insanın yaadıı çaa yabancılamasını normal bir durum olarak deerlendirir. Ona göre yabancılamak çaa boyun ememektir. Çaa yabancı olma, çadan bîhaber olma anlamına gelmez. Tam tersine ça hakikate yabancı kaldıı için hakikat adına yola çıkanlar, çaın bir unsuru olmayı reddederler ve çaa onun tanımadıı doruları getirirler. Bu getirme çabası (tebli) ancak çaın üstünde vasıflara sahip insanlar tarafından gerçekletirilebilir. Bu insanlar çalarına, çalarının akıl düzenine iktisadî ve toplumsal ileyiine yabancı kalmayı seçmilerdir. Daha doru bir deyimle yabancılatırılmılardır (Özel, 2009: 80). nsanın ben ine yabancılamasını ise, tanrıtanımaz felsefeyle ilikilendirerek insanın yabancı(aliéne, alien) olması için kendinin Allah tarafından belirlenmi bir ben i olduunu bilmemesi gerekir. Hayata ve evrene anlamının Allah tarafından verilmi olduunu anlamamak da ben in yabancılamasına yol açacaktır (Özel, 2009: 85).

4 sözleriyle insanın özünü bilmemesinin yaratıcıyı bilmekten de alıkoyduunu ve böylece kendisine ve yaratıcıya yabancılatıını ileri sürer. Filozoflar ve sosyologlar, yukarıda görüldüü gibi yabancılama olgusunu kimi zaman birbirine paralel kimi zaman da birbirinden farklı düüncelerle açıklamaya çalıırlar. Sonrasında da düünürler, yabancılamayı toplum ve birey ekseninde inceleyerek genel ve özel olarak adlandırdıkları iki yabancılama türünü tespit ederler. Genel yabancılamayı insanın yaadıı toplumla ifade etmeye çalıan Heidegger e göre insan, topluma das Man adı verilen hem hiç kimse hem de herkes olan bir güç, bir kamu tarafından uyumlu, sessiz ve sıradan hâle getirilmeye zorlanır. das Man kiinin kendi kendisi olmasına asla izin vermez, o insanı aynı kalıplar çerçevesinde düünmeye, aynı normlara göre davranmaya, aynı amaçlar için harekete geçmeye, aynı ekilde sevmeye, inanmaya zorlayan bir diktatör (Kızıltan, 1986: 118) olduundan kiinin halis yani kendi özünü yansıtmasını engeller ya da pasifize etmeye çalıır. Amerikan sosyoloji ekolünden Merton un kuramlatırdıı özel yabancılama (Sazyek, 2008: 30) ise, kiinin tek bir etkinliinden hareketle kendisini ve çevresini yeniden deerlendirmesi ve bu etkinlii ile hesaplaırken dier insanî etkinliklerini yadsıması sonucunda ortaya çıkar (Kızıltan, 1986: 139). Bu yabancılamada kii feti, saplantı ve tutku derecesinde bir eye balanarak kendini toplumdan soyutlar ve kimi zaman da ya komik/ironik ya da trajik bir duruma düer. O nesne elinden alındıı ya da uzaklatıı zaman kii kendini bir hiç ve anlamsız olarak görmeye balar. Yabancılama olgusu, genel ve özel olarak adlandırılan bir sınıflandırmanın yanı sıra Melvin Seeman tarafından da insanın yaadıı hâle göre sosyo-psikolojik açıdan incelenir. Seeman, yabancılamanın boyutlarını güçsüzlük, anlamsızlık, normsuzluk, yalıtılmılık ve kendine yabancılama (Özbudun-Màrkus-Demirer, 2008: 42-43) gibi unsurlarla açıklamaya çalıarak olgunun kii üzerindeki etkisinin belirlenebileceini göz önüne getirir. Bütün bu sınıflandırmalar neticesinde Kürk Mantolu Madonna romanına baktıımız zaman, yabancılama olgusunun aslî ve dier karakterlerin yaamında genel ve özel olarak ilendiini ve ayrıca yabancılamanın unsurlarının da bunların içerisinde yer aldıını söylemek mümkündür. Bu terminolojiyi göstermek için de kahraman anlatıcının konumundan ve Raif Efendi nin aile ve toplum içindeki yerinden hareket etmeye çalıacaız. 1.Yabancılama Olgusunun Romanlara Yansıması Teoloji, felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi birçok disiplinde görülen yabancılama, edebiyatın da ilgi alanına girerek çeitli edebî türlerin içerisinde varlıını hissettirir. nsanı derinlemesine inceleyen roman da bu meseleyi gündeminde tutmayı baarır ve özellikle de modern çaın yalnız ve yabancı insanını mercek altına almaya çalıır. Yıldız Ecevit, yabancılama olgusunun, toplumun ve bireyin hızla deitii 20.yy dan itibaren romanlarda younlatıının altını çizer (Yıldız Ecevit, 1998: s.45). Ona göre toplum ve birey deiince romanın hem konusunda hem de biçiminde bir farklılamanın olduu görülür. Romanda artık ideal olan deil, aksine insanın bizatihi yaamında karılatıı gerçekler alıık olmadık bir teknikle okuyucuya sunulur. Batı edebiyatında bu konuda bir kült roman olarak Dostoyevski nin Yer Altından Notlar ı (1864), Franz Kafka nın Dönüüm ü (1915) ve Dava sı (1925), Herman Hesse nin Step Kurdu su (1927), Elias Canetti nin Körleme si (1935), Jean Paul Sartre nin Bulantı sı (1938) ve Albert Camus un Yabancı sı (1942) karımıza çıkmaktadır. Hem genel hem de özel yabancılamayı ileyen bu romanlar, modern yaamın bireyi/ aydını nasıl bir cendere altına aldıını vurgulamaya çalıırlar. Dostoyevski Yer Altından Notlar romanında, kitaplarla hayatı çözümlemeye ve bunun sonucunda büyük bir hayal kırıklıına urayan aydının bilinçaltında oluturduklarını yer altı notlarına dönütürüp okuyucuyla paylaan karaman-anlatıcıyı anlatır. Kafka ise Dava da bürokratik bir çember tarafından çevrilen, neyle suçlandıını bilmeyen ve sonunda sistemin ölüme yolladıı Joseph K nın sıkımılıını ve Dönüüm de de Grekor

5 Samsa nın sisteme ayak uydur(a)madıı için bakalatıı ve bu bakalamanın da onu böcee dönütürdüünü metaforik bir dille göz önüne serer. Kitaplarının dünyasına sıınarak kendi dıında bir dünyayı reddederek bilimi/ kitabı fetiletiren ve sonunda da duyarsızlaarak varoluunu nihayetlendiren Körleme romanındaki Prof. Kien karakteriyle Elias Canetti de, yabancılamayı aydın ve feti nesne aracılııyla verir. Albert Camus ise das Man olmadıı için kendisine ve topluma karı yabancılaan ve sonunda bir cinayet ileyen, ancak cinayetten çok annesinin ölümüne alamadıı için yargılanan Yabancı romanındaki Meursault karakteriyle bu olguyu çarpıcı bir ekilde iler. Bu romanlardaki kahramanların yalnız, bakalarıyla iletiim kur(a)mayan ve toplumun genel deerlerine uymayan aykırı, uyumsuz ve yabancı tipler olduu görülür. Çaımız edebiyatı bir süredir onu bir insan karikatürü olarak yansıtmaktadır metinlerde; edebiyat bilimi terimiyle o bir anti-kahraman dır artık (Ecevit, 1998: s.45). Türk edebiyatında ise yabancılama olgusunun, Devlet-i Aliye nin yeni bir medeniyet dairesi olan Batı medeniyetinin üstünlüünü dünya kamuoyuna duyurmasının miladı sayılan Tanzimat la baladıını söylemek mümkündür. Bu dönem romanlarında yabancılama, Dou- Batı ekseninde deerlendirilerek, yanlı Batılılamanın getirecei sonuçlar trajikomik olarak çizilen Felatun Bey ve Bihruz Bey gibi alafranga kahramanlar aracılııyla verilmeye çalıılır. Yazarlar, romanlarda bireyin iç dünyasını derinlemesine vermeyerek her fırsatta okuyucuyu yeni ve yabancı hayat tarzına karı uyarma ihtiyacı içerisinde hissederler (Ecevit, 2009: 83). Türk edebiyatında yabancılamayı modernist diyebileceimiz bir balamda hem teknik olarak hem de insanın iç dünyasını tehir ederek ortaya koyan romanların 20. yy ın ilk balarında karımıza çıktıını söylemek gerekir. Bu romanlarda da yine Dou-Batı çatıması görülse de artık kentte yaayan insanın kendisine, topluma ve de yaadıı zaman ve mekâna karı uyumsuzluu, yalnızlıı ve yabancılaması dikkate sunulur. Yabancılama olgusu Türkiye de özellikle 1970 lerden sonra sanayilemeyle birlikte deien sosyo-ekonomik bir duruma balı olarak romanlarda ele alınır. Romanlarda daha önceki roman kahramanlarına benzemeyen antikahramanlar söz konusu olguyu çarpıcı bir ekilde göz önüne sererler. Bu tarihten önce 1940 lı yıllarda Abdülhak inasi Hisar, Fahim Bey ve Biz (1941) ile Çamlıca daki Enitemiz (1944) ve Ali Nizamî Bey in Alafrangalıı ve eyhlii (1952) adlı üç romanında sadece kendi küçük dünyasında yaayan ve çevre/ toplum tarafından deli olarak görülen üç yabancı yı, Fahim Bey i, Vamık Efendi yi ve Ali Nizamî yi anlatarak (Sazyek, 2008: 47) sıradan bireyin yalnız ve yabancılamasını söz konusu eder. Yine 1940 lı yıllarda çalımamızın konusunu oluturan yazar Sabahattin Ali de Kuyucaklı Yusuf (1937), çimizdeki eytan (1940) ve Kürk Mantolu Madonna (1943) romanlarında yabancılama sorununa kimi kez doa-kent, kimi kez de birey-toplum çatımalarıyla yer verir. Modernist romanlarda hayli görülen yabancılama, silik-yenik karakterler ve bu karakterlerin derinlemesine ileniiyle (Sazyek, 2010: 67) Kürk Mantolu Madonna romanında karılıını bulur yılında, Attilâ lhan da Sokaktaki Adam romanındaki Kamarot Hasan karakteriyle toplumsal bir yabancılamaya dikkat çeker. Sonrasında Yusuf Atılgan, Aylak Adam (1959) ve Anayurt Oteli (1973) romanlarıyla bu konuda adından söz ettirir. Yazar ilk romanında C. adlı kahramanla toplum deerlerini reddeden ve kendi gerçeini kurmaya çalıan entelektüel bir yabancıyı, Anayurt Oteli nde ise tarada aynı düzen içinde bunalan Zebercet in yalnızlamasını ve yabancılamasını ardından da bunların onu nasıl intihara doru sürüklediini konu eder. Ahmet Hamdi Tanpınar Yeni stanbul gazetesinde 1954 yılında tefrika edilen ve 1961 yılında da kitap olarak basılan Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında Hayri rdal ın yabancılamasını deien sosyal hayat çerçevesinde ironik bir dille ifade etmeye çalıır. Türk edebiyatında yabancılamayı bir kült hâline dönütüren yazar olarak Ouz Atay ı söylemek gerekir. Atay, Tutunamayanlar (1972) adlı romanında burjuva bir aydının yaadıı topluma ve hayata karı yalnızlıını ve yabancılamasından dolayı tutunamamasını irdeler lardan günümüze kadar yabancılama olgusu, Tahsin Yücel in Mutfak Çıkmazı (1960), Peygamberin Son Be Günü (1992), Bıyık Söylencesi (1995), Vatanda (1995), Yalan (2002), Kumru ile Kumru (2005), Gökdelen (2006), Adalet Aaolu nun Ölmeye Yatmak (1973) ve Bir

6 Düün Gecesi (1979), Ferit Edgü nün Hakkâri de Bir Mevsim (1977), Latife Tekin in Sevgili Arsız Ölüm (1983), Vüsat O. Bener in Buzul Çaının Virüsü (1984), Bilge Karasu nun Gece (1985), Hasan Ali Topta ın Gölgesizler (1995) ve Kayıp Hayaller Kitabı (1999), Hilmi Yavuz un Fehmi K. nın Acayip Serüvenleri (1991), Orhan Pamuk un Kara Kitap (1990) ve Kar (2002), Elif afak ın Mahrem (2000) ve Araf (2004) gibi daha pek çok romanda modernizmin ve sonrasında da postmodernizmin etkisiyle Türk edebiyatını besleyen önemli bir kaynak olarak yerini belirler. Bu eserler içerisinde Kafka nın Dava romanında görülmeye balanılan kahramanın adının bir harfe indirgenerek yaam içerisindeki silikliinin ya da sıradanlıının gösterilmeye çalıılmasını Fehmi K. nın Acaip Serüvenleri nde Fehmi K, Kar da KA ve Gece de O ve N ve Mahrem romanında da Be-Ce karakterleriyle görmek mümkündür. 2. Sabahattin Ali de Yalnızlık ve Yabancılama Cumhuriyet döneminin sosyal gerçekçi hikâye ve romancılarından Sabahattin Ali, yalnızlıı ve yabancılamayı sadece eserlerinde deil bizatihi gerçek yaamında gösteren sanatkârlardan biridir. Ta ki çocukken ailesinden alamadıı sevgi ve arkada çevresiyle kuramadıı iletiimsizlikle kitapların dünyasına ve resme sıınarak dı dünyaya karı bir cephe aldıını gösterir (Korkmaz, 1997: 22-23). Zira dı dünya ona hep sıkıcı ve boucu gelmi ve kendisini hep yalnız hissetmesine neden olmutur. Öretmen olarak atandıı ilk yer olan Yozgat taki hayatını Bir Siyah Fanila hikâyesinde kalabalıın içinde yalnızlık ne acı oluyor Yarabbi (Aktaran: Sönmez, 2009: 500) sözlerinde vurgulayarak yaadıı cemiyetin insanıyla kuramadıı iletiimsizlie dikkat çeker. Burada yazarın yalnızlıının sosyal bir çatımadan deil de mizacından kaynaklandıını hatırlatmak gerekir. Dı dünyaya karı çok hareketli, neeli ve radikal bir adamı gibi görünen sanatkâr, iç dünyasında oldukça yalnız, sessiz, duygulu ve romantik bir insandır (Kokmaz, 1997: 45). Sabahattin Ali, toplumla uyuamadıı zaman hummalı bir ekilde okumanın içinde kendini bulur. Nitekim 1928 yılında devlet tarafından Almanya ya gönderildii zaman orada da kendini yalnız ve yabancı hissederek büyük bir açlıkla Alman, Rus, Amerikan ve Fransız yazarlarını okur ve onlardan etkilenir. Onun etkilendii yazarları Sevengül Sönmez; Maksim Gorki, olohov,andré Malraux, Dostoyevski, Boccacio, Edgar Allen Poe, Çehov, Goethe, Schiller, Prosper Mérimeé, Heinrich Von Kleist, Jacop Wassermann, Gotthald Eprahim Lessing, Thomas Mann, Tolstoy, Rilke, Gottfried Keller, Knut Hamsun, Shakespeare ı (Sönmez, 2009: ) ve Ramazan Korkmaz da bu listeye Turgenyef, Maupassant ve E.T.A. Hoffman ı da (Korkmaz, 1997: 31) ekler. Bu yazarların bireyin iç sıkıntısını, iletiimsizliini, kaçıını, yalnızlıını ve yabancılamasını vurguladıı düünülünce Sabahattin Ali nin onlardan neden etkilendii de açıa çıkmı olur. Kitapları yalnızlıını azaltmak için okuyan ancak yalnızlıını azaltınca da özel bir yabancılamaya doru adım atan Sabahattin Ali, nesnenin/kitabın insanın yerini tutamayacaını bildiinden her zaman kendisini anlayacak bir insana özlem duyar. Nitekim Almanya nın ehirlerini ve insanlarını oldukça mekanik ve ruhsuz bularak buradan yazdıı mektuplarında ve iirlerinde yalnızlıını, yabancılıını, kimsesizliini ve bir insana duyduu ihtiyacı dillendirir. 1 Sabahattin Ali deki bu yalnızlıın ve yabancılamanın sebebini, bir eye kendini tamamen teslim etmemesi olarak görmek mümkündür. Hiçbir eye ısınamıyorum. Dünya çok güzel muhakkak. Fakat ben bir türlü buranın malıyım diyemiyorum (Korkmaz, 1997: 60) sözlerinde varlıının eretiliini hissettirir. O görünürde çok kolay arkada edinmekle birlikte 1 Sabahattin Ali, Almanları oldukça hissiz ve mekanik bularak bu izlenimini 22 Aralık 1928 yılında Pertev Naili ve ürekasına ithaf ettii Daüssıla adlı iirinde söz konusu eder. iir öyledir: Burda her ey: ehirler ve insanlar nursuzdur;/ Alamanlar, âdeta besili bir domuzdur./ Sokaklar saatlerce uzanır bükülmeden/ Alamanlar dolaır üzerinde gülmeden // Burda tebessümün de günü, saati vardır;/ Dükkânlar hep bir çeit, evler hep bir karârdır../ Gerçi bizim evlerden temizse de sokaklar/ Süslese de muhteem meydanlarını tanklar;/ Ne yıkık surlar gibi bu ehrin bir süsü var/ Ne de -ah sormayınız- ne de bir köprüsü var. A dan Z ye Sabahattin Ali, Haz. Sevengül Sönmez, YKY, 1.bs., stanbul 2009, s

7 kendisini her yönüyle anlayabilecek ve koulsuz sevebilecek bir arkada bulamamanın endiesini taımıtır. nsanın peinde olan yazar, [b]ir arkada istiyorum. Benimle hiç konumadan beni tamamen anlayacak, benimle karı karıya saatlerce hiç konumadan oturabilecek bir arkada (Sönmez, 2009: 69) cümlelerinde bu insanın profilini çizer. Bir insan ve aydın olarak çevresindeki insanlar tarafından anlaılmama problemi yaadıından anlaılmayı bir ütopyaya dönütürerek herkesten uzakta ve sevdii bir kiiyle anlaılmanın hayâlini Sinop cezaevinden yazdıı bir mektupta öyle dile getirir: Dünyada bana Ne istiyorsun? diye sorsalar hiç düünmeden vereceim cevap udur: Anlaılmak istiyorum. Biraz aklı baında olan hangi adama sorsalar verecei cevap mutlaka bu olacaktır. Herkesten uzak bir yerde, karanlık bir gecede, otların ve yıldızların bile sustuu bir anda, hiç kımıldamadan yanımda duran sevgili bir vücuda kafamdakileri aktaracaımı ve onun da beni anlayacaını zannediyorum (Topuz, 2010: 77-78). Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara ya gider ve Ankara yı da tıpkı dier Anadolu ehirlerinde ve Almanya da olduu gibi sevmez ve yine kendini buraya ait biri olarak hissetmez: u 70 bin kiilik Ankara ehri bombo ve ben yapayalnızdım (Topuz, 2010: 81) der. Yazarın hassas, romantik ve kararsız mizacı bulunduu mekândan onu hep memnuniyetsizlie sürükler. Bu memnuniyetsizlikle kimi zaman kitapların dünyasına, kimi zaman da doanın kucaına sıınarak yalnızlıını ve yabancılıını hafifletmeye çalıır. Hakkında açılan davalar ve baskılar sonunda, 31 Mart 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında Avrupa ya kaçmaya çalıırken öldürülmesiyle, hayalinde yaamak istedii dünyayı göremeden bu dünyadan ayrılır. 3.Bir Yabancılama Romanı: Kürk Mantolu Madonna Kürk Mantolu Madonna romanı, Hakikat gazetesinde 18 Aralık ubat 1941 tarihinde Büyük Hikâye balıı altında 48 bölüm olarak tefrika edilir ve kitap olarak da ilk kez 1943 yılında Remzi Kitabevi tarafından yayımlanır. Cevdet Kudret bu roman için Sabahattin Ali nin Lüzumsuz Adam balıını düündüünü ancak z ve s seslerinin kakofonisinden holanmayarak bu isimden vazgeçtiini söyler. Pertev Naili Boratav ise yazarın bu romanın balıını, Sabahattin Ali nin Almanya da tanıtıı Frolayn Puder adlı bir bayanın yirmi sekiz yaında olmasına istinaden Yirmi Sekiz olarak düündüünü kaydeder (Sönmez, 2009: ). Roman gazetede tefrika edildikten sonra Sabahattin Ali telif hakkını alamaz. Sebebini de gazete yazarı Cemal Hakkı, romanın beenilmemesine balar. Eser kimi çevrelerce fazla romantik ve anlamsız bulunmutur. Buna karı çıkan Sabahattin Ali, bu roman için çok emek verdiini ve en önemlisi de [b]u eser benim kafamın içinde yıllar öncesinden hazırlanmıtı, yazıya dökmemek imkânsızdı (Sönmez, 2009: 336) sözüyle zihnindekileri dökmek için uzun zamandır beklediini ve bu romanla bunu ortaya koyduunu göstermi olur. Romanın yazılmasında, bata yazarın duygu ve düünce dünyasında yer edinen insan, sevgi, ak, yalnızlık ve yabancılama temalarının olduunu söylemek mümkündür. Ayrıca Sabahattin Ali nin 1928 yılında Almanya ya devlet kanalıyla gönderildikten sonra orada tanıtıı ve âık olduu Frolayn Puder adlı bir bayanla yaadıı youn duygular da eserin yazılmasında dier bir etken olarak karımıza çıkar. Yazar, arkadaı Aye Sıtkı lhan a Sinop tan yazdıı 6 Temmuz 1933 tarihli mektubunda Frolayn Puder in kendisini nasıl etkilediini ve birlikte nasıl vakit geçirdiklerini anlatmasıyla romanın kahramanlarından Raif Efendi ile Maria Puder in birbirine olan hislerini kendi yaamıyla bir balantı kurarak açıa çıkarır: Almanya da Frolayn Puder isminde bir hatuna ziyadesiyle âıktım. (Bu kadın arkadalar arasında 28 namıyla mehurdur.) O zamanlarda ise Berlin de u mehur Deli arkıcı filmi oynamıtı ve oradaki Sonny Boy arkısı herkesin azında idi. imdi bunu mırıldanınca sisli ve yamurlu terinievvel günlerinde 28 ile müzelere veya sinemaya gidiim aklıma gelir. Yolda mütemadiyen kızcaızın yüzüne dalar, önümü görmezdim, o da hafif bir tebessümle

8 baını bana doru çevirerek bu salaklıımı mazur gördüünü anlatmak isterdi. Âık olduum kimseler arasında bana bu kadın kadar iyi muamele edeni olmamıtır. Parmaının ucunu bile koklatmadıı hâlde beni kırmaz, aramızda genilemeyen ve daralmayan muayyen bir mesafe muhafaza etmesini gayet iyi bilirdi (Sönmez, 2009: ) 2. Kürk Mantolu Madonna, iki farklı anlatıcının bakı açısıyla kaleme alınan ve bu anlatıcılar yoluyla yabancılama olgusuna birçok cepheden yaklaan bir romandır. Romanda, kahraman- anlatıcının i yerinde herkesin sıradan ve sıkıcı olarak gördüü Raif Efendi nin iç dünyasını Raif Efendi ye ait bir hatıra defteri aracılııyla kefetmesi ve onun yabancılamasının nedenleri anlatılır. Kürk Mantolu Madonna romanında yabancılama olgusunu, romanın aslî kahramanı Raif Efendi üzerinden deerlendirmekle birlikte, kahraman-anlatıcı ve Maria Puder gibi karakterlerin de yabancılamasına dikkat çekilecektir. Gerek kahraman-anlatıcı, gerek Maria Puder Raif Efendi nin yalnızlıının ve yabancılamasının sebeplerini açıa çıkaran karakterlerdir. Bu açıa çıkarmada Raif Efendi gibi bu iki karakterin de edebiyat ve sanatla megul olmaları ve dolaysıyla insanı çözümlemede ve gözlemlemede edebiyatın ve sanatın gücünden faydalandıklarını söylemek gerekir. Her üç karakterde genel kabulün dıında bir yaam ve bir felsefe gelitirmi, hakikî insanı aramak için ısrar etmi ve çevrelerine karı yabancılamılardır. ncelememizde öncelikli olarak Raif Efendi nin, i yerinde ve ailesinde nasıl deerlendirildii dıardan bir göz olan kahraman-anlatıcı vasıtasıyla ve sonrasında da kendi kaleminden kendini deerlendirmesi yoluyla yabancılamasının sebepleri gösterilecektir. Ancak incelemeye geçmeden önce romanın olay örgüsünü öyle özetleyebiliriz: Kahraman-anlatıcı, Ankara da isiz kaldıı bir gün, sokakta eski arkadalarından Hamdi Bey le karılaır. Hamdi Bey, bir irkette müdür yardımcılıı görevine getirilmitir. Kahraman-anlatıcının isiz olduunu örenince ona irkette bir i verebileceini söyler. Ertesi gün irkete giden kahraman-anlatıcıya bir i verir ve orada çalıan mütercim bir memur olan Raif Efendi ile aynı odada çalımasını ister. Haftalarca aynı odada çalımalarına ramen, iki memur arasında bir yakınlık ve samimiyet gerçeklemez. Bir gün, Raif Efendi nin yaptıı çevirinin memurlar tarafından unutulması üzerine Hamdi Bey feci bir ekilde Raif Efendi yi azarlar. Raif Efendi de, Hamdi Bey gittikten sonra onun resmini yapar. Bu resimde baarılı bir insan tahlili gören kahraman-anlatıcı, bundan sonra Raif Efendi ye daha farklı bir nazarla bakmaya balar. Raif Efendi nin hastalanıp bir hafta ie gitmemesi üzerine, tercüme edilmesi gereken bir yazıyı kahraman-anlatıcı onun evine götürür ve ailesini de yakından tanıma imkânı bulur. Raif Efendi, bir ubat günü aır bir ekilde hastalanır ve ie gitmez. Bu sefer durumu ciddi olan Raif Efendi, kahraman-anlatıcıdan i yerinde eyalarını toplamasını ister. Eyaları Raif Efendi ye getiren kahraman-anlatıcının bir defter dikkatini çeker. Raif Efendi, kahramananlatıcıdan bu defteri sobada yakmasını ister. Defterde mühim eylerin yazıldıını düünen kahraman-anlatıcı, Raif Efendi yi ikna ederek defteri alır, oteline gider ve defteri okumaya balar. Romanın ikinci olay örgüsünü ise Raif Efendi nin hatıra defterine yazdıkları oluturur. Havranlı bir aileye mensup olan Raif Efendi, çocukluunda çekingen ve ürkek bir çocuktur. Akranlarıyla iletiim kurmakta zorlandıı için yalnızlıını kitap okuyarak ve resim yaparak gidermeye çalıır. Güzel Sanatlar Akademisini okumak için stanbul a gelir ve eitimini tamamlamadan buradan ayrılır. Maddi durumu iyi olan babası, Raif Efendi yi sabunculuk tekniini örenmesi için Almanya ya gönderir. Burada, sabunculukta ileri bir teknie sahip olan fabrikaya gitmek yerine müzeler ve resim galerilere giderek vaktini geçirmeye çalıır. Bir senedir burada olan Raif Efendi, bir gün bir resim galerisinde gördüü Kürk Mantolu Madonna tablosundan etkilenir. Günlerce sadece bu tabloyu seyretmek için galeriye gider. Sonunda tablonun sahibi Maria Puder le tanıır ve ona âık olur. Bir yılbaı günü Maria yla birlikte olur. Ancak, bu birliktelikten sonra Maria nın istei üzerine birkaç gün görümez. Onsuz bir yaama dayanamayan Raif Efendi, Maria nın hastahaneye kaldırıldıını örenir. Hastalıı müddetince 2 Kürk Mantolu Madonna nın kim olduuna dair farklı rivayetler için bkz., A dan Z ye Sabahattin Ali, Haz. Sevengül Sönmez, s

9 ona bakar ve tekrar güvenini kazanır. Maria yla ilikisinin tam rayına oturduu bir zamanda memleketinden bir telgraf alır. Telgrafta babasının öldüü ve derhal memlekete gelmesi gerektii yazılıdır. lerini düzelttikten sonra Maria yı da memleketine getirecei sözünü veren Raif Efendi, Almanya dan ayrılır. Maria Puder le düzenli olarak mektuplaır. Ancak belli bir zaman sonra Maria Puder, Raif Efendi ye mektup yazmaz. Raif Efendi kandırıldıı düünerek bir baka kadınla evlenir ve çocukları olur. Ankara da bir gün, Almanya dayken pansiyonunda kaldıı Maria Puder in akrabasıyla karılaır. Ona Maria Puder le ilgili imalı sorular sorunca Maria nın on sene önce hastalandıını, hastalıına ramen bir çocuk dünyaya getirdiini ve babasının da bir Türk olduunu örenir. Kadının isim vermedii bu Türk ün kendisi olduunu anlayan Raif Efendi, kadının yanında olan 8-9 yalarındaki kızına bakar. Bir dakika sonra tren hareket eder ve bu okla Raif Efendi de hatıra defterine bunları yazmaya balar. Defteri okuyan kahraman-anlatıcı, onun iç dünyasının ne kadar zengin olduunu anlar. Defteri vermek için Raif Efendi nin evine gittii zaman ailesi onun öldüünü söyler. 3.1.Raif Efendi yi Kefeden Bir Yalnız: Kahraman-Anlatıcı Yazar, romanda toplum içinde silik, sıradan ve kimsenin dikkatini çekmeyen bir kiiyi öncelikli olarak ona dıardan bakan bir bakı açısıyla sunar. Böylelikle toplum içinde bu tip insanların nasıl göründüünün altını çizer. Toplumda kimi kez de çevresinde olup bitenleri büyük bir dikkatle ve küçük ipuçlarından hareketle çözümlemeye çalıan insanlar, görünüre pek aldanmayarak varlıı deiik açılardan deerlendirmeye çalıırlar. te bundan dolayı yazar da romanda anlatıcı olarak, iyi bir gözlem gücüne sahip ve romanın bakahramanı Raif Efendi ile birçok ortak özellii olan isimsiz kahraman-anlatıcıyı seçer. Roman, kahraman-anlatıcının Raif Efendi yi derinlemesine tanımadan önce onunla ilgili olumsuz düüncelerinde ne kadar yanıldıının bir itirafıyla balar. Kahraman-anlatıcı, yirmi be yaında Ankara da yaayan ve çocukluundan beri edebiyatla megul olan biridir. Parayı yaamak için gerekli görmekte ve zengin olmak yerine iir ve hikâye yazarak hayatını anlamlandırmaya çalımaktadır. Kapitalizmin esiri olamayan kahraman-anlatıcı, ne mülk sahibi olmu ne de bürokraside önemli yerlere gelmitir. Onun bu durumunun iyice açıa çıkması için okul arkadaı Hamdi Bey le karılaması ve onun kendisine ne kadar yabancılatıını görmesi yeterli olacaktır. Kahraman-anlatıcı çalıtıı bir bankada iine sebepsiz bir ekilde son verilince, bir akamüstü eski okul arkadalarından Hamdi Bey le karılaır. Hamdi Bey 1930 ların Ankara sında bir irkette müdür muavinlii yardımcılıına atanmı, otomobili ve evi olan, Avrupaî bir yaam tarzını benimsemi bir bürokrattır. Kahraman-anlatıcıya bu sahip olduklarını göstermek için, evine davet eder; ancak evinde misafirine gereken ilgiyi göstermez. Burada Erich Fromm un kiinin bürokrat olduktan sonra, insan ilikilerinde bir yozlamaya ve yabancılamaya giderek insanları tıpkı bir sayı ya da nesne olarak gördüü ve karı taraftaki insanı da nasıl güçsüz bir konuma düürdüü tespiti görülmektedir (Aktaran: Yalçın, 2010: 29). Gözlem gücü oldukça iyi olan kahraman-anlatıcı, Hamdi Bey in ilgisizliini yüksek mevkiiye gelen bir insanın küçümseyici bir tavrı olarak görüp bu mevkiinin gündelik yaama dahi sirayet ederek insan ilikilerinde nasıl bir yabancılamaya sebep olduunu düünür. Ertesi gün Hamdi Bey in irketine i için giden kahraman-anlatıcı, bu yabancı hâl karısında kendini daha da alçalmı bulur ve bürokratik sistemi insan ilikilerini sindirdii için eletirir: Hamdi önünde serili duran bir sürü kâıt ve içeri girip çıkan bir sürü memurla meguldü. Bana baıyla bir iskemle gösterdi ve iine bakmakta devam etti. Elini sıkmaya cesaret etmeden iskemleye ilitim. imdi onun karısında hakikaten amirim, hatta velinimetimmi gibi bir akınlık duyuyor ve bu kadar alçalan benliime bu muameleyi cidden layık görüyordum. Dün akam beni yolda otomobiline alan mektep arkadaımla, on iki saatten biraz fazla bir zaman içinde, aramızda ne kadar büyük bir mesele hâsıl olmutu! nsanlar arasındaki münasebetleri tanzim eden amiller ne kadar gülünç, ne kadar dıtan, ne kadar bo ve bilhassa asıl insanlıkla ne kadar az alakası olan eylerdi (Ali, 2009: 16). Kahraman-anlatıcı, Hamdi Bey tarafından ie alınınca; önce ruhsuz bulduu ancak sonrasında tanıdıkça zengin bir iç dünyasının olduuna inandıı mütercim memur Raif Efendi ile aynı odayı paylaır. Günlerce aynı odada çalımalarına ramen ikisi de birbiriyle tek kelime

10 konumazlar. Oda arkadaından iyice sıkılmaya balar kahraman-anlatıcı. Ancak, bir gün Hamdi Bey in geciken bir evrak yüzünden Raif Efendi yi azarlaması ve Raif Efendi nin de bu durumu bir resme dökmesiyle kahraman-anlatıcı, oda arkadaını yakın bir takibe alır ve onun hiç de basit ve sıradan bir adam olmadıını anlamaya balaması bir olur. Burada edebiyatla megul olan bir anlatıcının Raif Efendi nin yaptıı bu resimde müthi bir yetenek görüp bu yetenei kefetmek ve kendi yalnızlıını ancak bu kiiyle bir arkadalık kurarak gidermesinin düüncesi görülmektedir. Nitekim O da yazdıı iir ve hikâyelerle insanı anlamaya çalıan ve bu uraı yüzünden de çok da deer görmeyen bir yalnızdır. Bundan dolayı da Raif Efendi ile her geçen gün arkadalıını ilerletir. ortamında kimsenin ciddiye almadıı ve arkadalık kurmadıı Raif Efendi yi aile yaantısı içerisinde de gözlemleyerek onun ailesi tarafından nasıl algılandıını göz önüne getirir. Her iki ortamda da Raif Efendi nin özellikle insanların içine karımayıp bilinçli bir ekilde kendisini yalnızlatırdıını ve yabancılatırdıını düünür. Ancak anlatıcı bunun sebebini bir türlü bulamaz. Sonunda, Raif Efendi nin hastalanmasıyla birlikte eline geçen bir hatıra defteri zihninde sorduu soruların cevabını ortaya koyar. Böylelikle O, insan ilikilerinde gözlemin, merakın ve sabrın ne kadar önemli olduunu ve insanı kefetmek hususunda hemen pes edilmemesi gerektiini göstermi olur ve Aile Ortamında Bir Yalnız ve Yabancı Adam: Raif Efendi Raif Efendi nin i ve aile ortamında bir yalnız ve yabancı olarak görülmesi ilk olarak kahraman-anlatıcının dikkatiyle ortaya çıkmaktadır. Ne i ne de aile ortamında yaadıı çevrenin insanına benzemeyen Raif Efendi, bu hâliyle her iki ortamda da önemsenmeyen, silik ve pasif bir kiidir. Raif Efendi nin henüz iç dünyasının zenginliini kefetmeyen kahraman-anlatıcı da bu algıyı dier insanlarla paylaarak onu oldukça manasız ve sıkıcı bir mahluk olarak görür. Günlerce bu iki insan aynı odayı paylamalarına ramen birbirinin dünyalarına kayıtsız kalırlar. Her ikisi de burada, Georg Simmel in Modern Kültürde Çatıma kitabında ifade ettii bedenen yakın ancak zihni olarak birbirinden uzak olan bireylerin kentteki yabancılamasını gösterirler (Simmel, 2009: 96). Kent yaamı, aynı zamanda insanların statü ve etiket yarıına girdii ve bunlar yoluyla birbirine üstünlük gösterdii bir hâle de dönüür. yerinde kahraman-anlatıcının dikkatini çeken bir durum ise, burada herkese Bay ya da Bayan olarak hitap eden Hamdi Bey in, Raif Efendi ye Efendi sıfatını yakıtırmasıdır. Toplumda Bey, modernlii ya da Batılılamayı çarıtıran bir unvan olmasına karılık Efendi, halk içinde yaayan ve ekonomik bakımından dar gelirli vatandalar için kullanıla gelmitir. (Karpat, 2006: ) Tanzimat la birlikte balayan yabancı dil örenme, örendikleri dilin kültürüne hayranlık duyma ve böylece de ait olduu topluma karı bir yabancılama, Cumhuriyet dönemi aydınlarında da devam etmi bir eilimdir. Ancak bunun Almanca mütercimi olan Raif Efendi de görülmemesi bilinçli bir tercihten ziyade, bildiini göstermeme ve iyerinde yükselmeme kayıtsızlıından kaynaklanmaktadır: Hâl ve tavrında hiç de lisan bilen bir insan kılıı yoktu. Konuurken azından yabancı bir kelime çıktıı, herhangi bir zaman dil bildiinden bahsettii duyulmamı; elinde veya cebinde ecnebi gazete ve mecmuaları görülmemiti. Hulasa, bütün varlıklarıyla: Biz Frenkçe biliriz! diye haykıran insanlara benzer bir tarafı yoktu (Ali, 2009: 19). Kahraman-anlatıcı, Raif Efendi nin yabancı dil bilen birisi olarak bir Frenk profili sunmadıını tespit etse de onun asıl insanlıına yabancılaan bir makineye ve bir robot insana dönütüünü gözlemler. Felsefe Ansiklopedisi nde insanın insan olmayana dönümesi eklinde tanımlanan yabancılama (Hançerliolu, 1973: 201) Raif Efendi nin sevinme, üzülme, heyecanlanma, kızma, kendini savunma, yükselme gibi insanî vasıflarını yitirmesiyle bariz bir ekilde ortaya çıkmaktadır. Bu özellikleri kaybetmesi de onun hem i yerinde hem de ailesinde gereksiz bir insan muamelesi görmesine sebep olur. Kahraman-anlatıcı, bir tesadüfle Raif Efendi nin resim yeteneini kefedince onu yakın bir takibe alır ve hastalandıı bir gün de evine giderek ailesini yakından tanımaya çalıır. Kahraman-anlatıcı, oldukça kalabalık bir aileye sahip olan Raif Efendi nin evinde de fazla ve lüzumsuz bir ey gibi durduuna ve görüldüüne dikkat ederek bu insanlar arasında da yabancı bir duru sergilediini gözlemler. Evin maddi

11 olarak bütün yükünü çekmesine ramen, evde varlıı ve yokluu müsavi olan tek kii O dur. Kahraman-anlatıcıya göre, bu hâle dümesinde bilinçli olarak onlardan kendini izole etmesi, iletiim kurmaması ve herhangi bir olumsuz duruma karı tepki vermemesi neden olur. Fakat, belki de gençliimin verdii tahammülsüzlükle, Raif Efendi nin bu adeta korkunç sessizliine kızıyordum. irkette olsun, evde olsun, kendisine ruhen tamamen yabancı insanların onu adamdan saymamalarını ho görmekle kalmıyor, bunda adeta bir nevi isabet de buluyordu. Gerçi etrafları tarafından anlaılmayan, haklarında daima yanlı hükümler verilen insanların zamanla bu yalnızlıklarından bir gurur ve bir acı bir zevk duymaya baladıklarını biliyordum, fakat hiçbir zaman etrafın bu hareketini haklı bulacaklarını tasavvur edemiyordum (Ali, 2009: 33). Raif Efendi nin dıardan gözlemlenen bu durumu Melvin Seeman ın tespit ettii yabancılama unsurlarından güçsüzlük, anlamsızlık, yalnızlık ve kendine yabancılama yla örtümektedir. Kahraman-anlatıcı, Raif Efendi nin kızlarını, baldızını, bacanaını ve kayınlarını yakından inceledii zaman bu ailede sadece Raif Efendi nin deil, bu kiilerin de birbirine karı yabancılatıklarını görür. Baldızı Ferhunde ık elbiseler giyip gezmekten baka bir ey düünmeyen bir hanım, ei Nurettin Bey de dericilik tahsil etmek için talya ya gönderilen ve ülkesinde döndükten sonra herkesi aaılayan, kılıına kıyafetine son derece önem veren ve bütün maaını giyimine harcayan bir kiidir. Hayatı güzel giyinmekten ibaret gören ve ruha deil de bedene yatırım yapan bu iki karakterin ailesinde ve çevresinde bulunan insanların iç dünyalarına inmesi ve kefetmesi beklenilemez. Kahraman-anlatıcıya göre, ailenin dier fertleri de bunlar gibi yüzeysel, derinlii olmayan ve sıcak bir iliki kurmayan birbirine yabancılaan kiilerdir: Bundan sonra aradaki buzu çözmeye, bu insanların birbirlerine karı duydukları müthi yabancılıı gidermeye imkân yoktu. nsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduunu bildikleri için bu zahmetli ie teebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolamaya ve ancak çarpıtıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar (Ali, 2009: 32). Raif Efendi, bir gün bunaldıı bir anda dıarı çıkar ve çok yürüdüü için terleyip hastalanır. Daha önce de birçok kez hastalanan Raif Efendi nin durumu bu kez ciddidir. Ailesi de durumun ciddiyetini kavrayıp onun için endielenmeye balar. Ancak Raif Efendi bu endieyi Ben onlar için hiçbir ey deilim Hiçbir ey deildim Senelerden beri aynı evde beraber yaadık Bu adam kimdir diye merak etmediler imdi çekilip gideceimden korkuyorlar (Ali, 2009: 39) sözleriyle sahici bulmadıı gibi yalnızlamasının ve yabancılamasının sebebini de onların kendisine karı gösterdikleri ilgisizlikle ilikilendirir. Raif Efendi, aslında sanatla ve edebiyatla megul olan bir aileye sahip olmu olsaydı bu kadar içine kapanmaz ve yalnız kalmazdı. O, daima kendisini deecek ve içindeki youn duyguları açıa çıkaracak bir insanı aramıtır. Ailesi ve iç ortamında (kahraman-anlatıcı dıında) böyle insanların olmaması da onu iyice pasifletirmi ve hayattan nerdeyse koparmıtır. Raif Efendi yi hastalıı sırasında yalnız bırakmayan kahraman-anlatıcının irketten onun eyalarını toplarken bir defter dikkatini çeker. Bu defterin Raif Efendi nin kimseye anlatmadıı sadece kendisine sakladıı ben iyle dolu olduunu anlar. Onu ikna ederek defteri alır, oteline gider ve okuma balar. kinci olarak Raif Efendi nin kendisine, ailesine ve topluma karı neden yabancılatıını kendi kaleminden psikolojik bir tahlil eliinde örenmi oluruz. Bir insana içini dökmek yerine yazmakla rahatlamaya çalıması da insanlarla arasına koyduu mesafenin hiçbir zaman kapanmadıının bir göstergesi ve kendisini kimsenin anlamayacaı düüncesinin bir sonucu olarak görülmektedir. Raif Efendi, ta ki çocukluundan balayarak mevcut zamana kadar yalnızlamasının ve yabancılamasının sebeplerini göz önüne getirir. Çocukluunda (hayatının sonuna kadar) sessiz, mahcup ve çekingen bir karaktere sahip olan Raif Efendi, annesini ve babasının tabiriyle kız gibi biridir. Burada ailesinin onu bu ekilde tanımlaması, bir erkek gibi kavgacı ve hakkını arayan biri olarak deil de haksızlıa her uradıında eve gelip alamasıyla kendi cinsine yabancılatıının bir iareti olarak kabul

12 edildiini gösterir. Bu durumda Raif Efendi de hem cinsleriyle kuramadıı iletiimi ve yakınlıı kitap okuyarak ve resim yaparak gidermeye çalıır. Raif Efendi, sadece arkada çevresiyle deil, ailesiyle de bir iletiim kur(a)maz ve onlara karı da hep yabancı bir duru sergiler. Ne onların dünyalarına ne de onların kendi dünyasına girmelerine izin verir. Babasının kendisini hiç tanımadıını, babası tarafından Almanya ya bir fabrika da sabunculuk tekniini örenmesi için gönderildii zaman anlar. Çünkü O, hiçbir zaman ticaretle ilgilenmemi ve para kazanmak hırsı içinde olmamıtır. Almanya da geçirdii iki sene içinde ailesiyle olan iletiimi birkaç mektupla sınırlı kalır ve onları özlediine dair duyguları yer almaz. Nitekim, babasının ölüm haberi kendisine bir telgraf aracılııyla ulatırıldıı zaman bu ölümden etkilenmez. Raif Efendi nin babasının ölümünden etkilenmemesi, bir ailede olması gereken baba-oul sıcaklıının eksikliinden kaynaklanır. Babası onun için daima bir yabancı olarak zihninde yer eder. Bundan dolayı da üzülerek kendini kandırma gerei duymaz: Demek babam ölmütü. Bunu hakikatte bu kadar geç idrak ettiimden dolayı büyük bir utanma duydum. Gerçi babamı gerçek bir muhabbetle sevmem için de ortada bir sebep yoktu; onunla aramızda daima bir yabancılık mevcut kalmıtı ve birisi bana: Senin baban iyi bir adam mıydı? diye sorsa, verecek cevap bulamazdım. Çünkü iyilii ve fenalıı hakkında bir fikir sahibi olacak kadar onu tanımıyordum (Ali, 2009: s.141). Raif Efendi nin babasının ölümü karısında göstermi olduu bu kayıtsızlık ve duyarsızlık, Albert Camus un 1942 de yayımlanan Yabancı romanında annesini kaybeden ama bunu umursamayan Meursalt un ve Yusuf Atılgan ın 1959 da yayımlanan Aylak Adam romanındaki C. nin babasının ölümüne üzülmemesiyle bir benzerlik taıdıı görülmektedir. Bu benzerlik Raif Efendi ile C. nin iki kiiye dayalı toplum saadeti elde etme inasında da karımıza çıkmaktadır. Ailesinde yabancılık hissettii kii sadece babası deil, ablaları da onunla iletiime geçmeyen kiilerdir. Annesi ise, olunun ruhuna giremeyecek kadar silik ve zavallı biridir. Bu durumda Raif Efendi de, biyolojik bala balı olan ancak gönülden balı olmadıı ailesinin kendisine vermedii sevgiyi ve ilgiyi yabancı bir ülkede yabancı bir kadın olan Maria Puder de bulur. Maria Puder dıında Almanya da da kimseyle iletiim kurma gerei duymaz. Memlekete döndükten sonra Maria yla mektuplamaları kesilince onun dıında hiçbir insanla iletiim kurmadıını anlar: Almanya da kaldıım iki seneye yakın zaman zarfında ne kadar az insanla tanımı olduumu düününce hayret ettim. Berlin den baka bir yere gitmemitim, ehri aaı yukarı çıkmaz sokaklarına kadar biliyordum. Gezmediim müze, resim galerisi, nebatat ve hayvanat bahçesi, orman ve göl bırakmamıtım. Buna ramen ehirde yaayan milyonlarca insandan ancak birkaç tanesiyle konumu, yalnız bir tanesini tanımıtım. Belki bu da kâfiydi. Bir insana bir insan herhalde yeterdi (Ali, 2009: ). Raif Efendi, Maria Puder den uzun süre mektup alamayınca onun tarafından aldatıldıını ve unutulduunu düünür. nsanlara güvenmek ve inanmak kabiliyetini bu sefer iyice yitirir. Tek bir insana adanan ve hayal kırıklııyla sonuçlanan ak ilikisi, onun hem aile hem de i yaamını son derece etkiler. Maria Puder le hayata tutunan ancak onu kaybedince de tüm yaama sevincini ve umudunu kaybeden Raif Efendi, bundan sonra sadece yaamak için yaayacaktır. Maria Puder i unutmak için âık olmadıı bir bayanla evlenir ve çocukları olur. Ancak O, ne eiyle ne de çocuklarıyla bir yakınlık kurmadıı gibi Maria Puder i de unutamaz. Ei Mihriban Hanım evine ve eine balı biri olmakla birlikte Raif Efendi nin iç dünyasını kefedecek bir potansiyele ve sanatkâr ruha sahip deildir. Buna ramen ailede Raif Efendi ile en çok ilgilenen, gerektii durumda onu ailesine karı koruyan ve savunan biri de olmutur. Einin baldızıyla kayınları da evine taınır ve ailesinin genilemesine ramen onun çevresine olan ilgisizliinde bir deime olmaz. Ailesini bir yabancı gibi görerek onlarla arasındaki tek baın para olduunu düünür: nsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına deil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtılar. Bu olmadıktan sonra, aile sahibi olmanın hakiki ismi, birtakım yabancılar beslemek ti (Ali, 2009: 149). Raif Efendi nin ailesi, bir insanın içinden ziyade dııyla ilgilenen ve tüketime önem veren kiilerden meydana gelince Ali eriati nin ailedeki yabancılamaya dikkat çektii kapitalist bir toplumsal aile ilikileri bile eylemekte,

13 piyasanın deerleri bireye geçmektedir. Bu durum aile fertleri arasındaki ilikiyi yozlatırmakta, aile üyelerini birbirine yabancılatırmakta (Aktaran: Yalçın, 2010: 65) sözlerinde vurgulamaya çalıtıı aile tipini sergiler. Raif Efendi, babasından kalan yüklü miras üzerinde hak iddia etmeyince, küçük bir memur olarak bir bankada ie girer. Ailesine karı gösterdii kayıtsızlıı ve yabancılamayı i yerinde de devam ettirir ve Allahlık adam, hımbıl, pısırık, sıkıcı, manasız ve lüzumsuz gibi sıfatlarla itham olmaya balar. Çünkü O, yitirdii inancı ve güveni bir daha yakalayamayacaını düünür ve çevresindeki insanlardan kaçarak kendi içine kapanır. Sürüklendii bu kapanma, onu hayatın zevklerinden ve yaama sevicinden mahrum etmi ve yukarıda sözü edilen sıfatların sahibi bir adama dönütürmütür. O dönem yabancı dil bilenlerin ikbal merdivenlerinden hızla çıkmasının aksine Raif Efendi nin i hayatında yükselmek gibi bir hırs taımaması Albert Camus un Yabancı romanındaki Meursault karakteriyle onu yakınlatırır. Ailesinde ve i yerinde uyguladıı bu tavırla, Melvin Seeeman ın tespit ettii yabancılama türlerinden güçsüzlük, yalnızlık, anlamsızlık ve kendine yabancılama sürecine doru hızla yol aldıını gösterir. Bilhassa kendine yabancılama olarak tanımlanan unsurda birey, kendini ödüllendirici bir faaliyette bulunmaz (Öbudun- Màrkus-Demirer, 2008: 43). Bu süreçte birey, insanî vasıflarını yitirerek bir makine, bitki ya da hayvan gibi uursuz ve iradesiz bir hayat yaamaya balar. Raif Efendi de Maria Puder in kendine ihanet ettii fikrini bir saplantıya dönütürerek ondan ayrıldıı on seneyi kendisine, ailesine ve i yerindeki arkadalarına yabancılaarak geçirdiini u sözlerle ifade eder: Bir makine gibi ne yaptıımı bilmeden çalıtım Bir nebat gibi, ikâyetsiz, uursuz, iradesiz, yaayıp gidiyordum. Yava yava hislerim kütlemiti. Hiçbir eyden müteessir olmuyor, hiçbir eye sevinemiyordum. (Ali, 2009: ). Raif Efendi robot insan olarak ailede baba, i yerinde bir memur rolünü üstlenerek insanın sıradanlaması anlamındaki genel yabancılamayı üst seviyeye çıkarır. Kafka nın Dönüüm öyküsündeki Gregor Samsa gibi düünmeyen, sorgulamayan ve sadece fizikî ihtiyaçlarını karılayan biri olur. Yaadıı hayal kırıklıından dolayı kendine de yabancılaarak ruhu yerine bedeninin sesine dinlemeyi tercih eder. Bu bakımdan hastalıı sırasında göstermi olduu aırı tepkiler, sadece bedeni için yaayan bir kii görüntüsünü ortaya koyar Kitapların, Resmin ve Akın Tutkusu: Özel Yabancılama Tutku ve feti derecesinde bir eye balanarak insanın dı dünyadan kendisini soyutlaması manasına gelen özel yabancılama, Raif Efendi nin yaamında önce kitaplar, ardından resim ve sonrasında da Maria Puder e olan akıyla varlıını gösterir. Onun sözü edilen bu tutkuları, hayatı hem ailesiyle hem de etrafında bulunan insanlarla birlikte yaamaktan alı koyar ve bir ömür boyu yanlı bir insan olarak deerlendirilmesine sebep olur. O ise, bütün bu yanlı deerlendirmeleri umursamadıını hatıra defterinde dile getirerek yazdıklarını okuyacak birkaç okurun kendisini anlamasını yeterli görür. Raif Efendi nin ilk tutkusu olan kitaplar, hem aile hem de arkada çevresiyle kuramadıı bir iletiimsizlikle küçük yata hayatına girer. Oldukça kırılgan bir yapıya sahip olan Raif Efendi, kitaplardaki dünyayı ve karakterleri çok sever ve onlar gibi hareket ederek bir bovarist tavır gösterir. 3 nsan, onun bu döneminde sadece hayallerini süsleyen bir varlık olarak yer alır ve gerçekte ise o insandan olabildiince kaçmaya çalıır. Çokça okuyan ve hayal kuran Raif Efendi, muhayyilesinde yeeren his ve düünceleri dıarı vurmak korkusu ve lüzumsuz ürkeklii (Ali, 2009: 50) yüzünden yazıya dökemez. Ne 3 Bovarizm: Yüzyıl sonunda iç yoksunluunu anlatmak için kullanılan edebî terim adını, Flaubert in kadın kahramanlarından, okuduu ak romanlarının etkisiyle yasak aka sürüklenen, yutarcasına okuduu romanlar yüzünden bir dı tan ibaret kalan Emma Bovary den almıtı. Jules de Gaultier 1892 de Madam Bovary den hareketle yazdıı ünlü demelerinde bovarizmi bir içsel telkin eksiklii olarak tarif eder. Kendi balarına bir hiç olan bu kiiler kendi yerlerine koyduklarına bir imgeyle özdeleiyor, olmak istedikleri kiiyi taklit ediyor, kendilerini öteki olarak algılıyorlardı. Bir yabancı hayale, bir sahte kendilie, bir ödünç ahsiyete sıınma eilimi; bir tür züppelik. Nurdan Gürbilek, Kör Ayna, Kayıp ark, Metis Yayınları, 2.bs., stanbul 2007, s.164.

14 olursa olsun kimseye içini açmamakta kararlıdır. stanbul da Sanayi Nefise (güzel sanatlar) mektebinde resim yaparken de aynı korkuyu yaar ve iç dünyasını aksettirdii resimlerini kimseye göstermeyerek mahremiyetini sürdürür. Raif Efendi nin bu eiliminde, toplumdan uzaklaarak sanatın dünyasına sıınması ve orayı daha sahici bularak çevresine yabancılaması dikkat çeker. Raif Efendi, resim ve edebiyat dıında her eye kayıtsız, hatta bunlarla bile ilgilendiini ve donanımlı olduunu kimseyle paylamayacak kadar ketumdur. Nitekim Almanya ya bir ideal için deil [b]ir ecnebi dil öreneceimi, bu dilde kitaplar okuyacaımı, ve asıl, imdiye kadar sadece romanlarda rastladıım insanları ite bu Avrupa da bulacaımı tahmin ediyordum. Zaten muhitimden uzak duruumun, vahiliimin bir sebebi de kitaplarda tanıtıım ve benimsediim insanları muhitimde bulamayıım deil miydi? (Ali, 2009: 51) sözleriyle de ifade ederek o hayalî insanı aramak için gider. Toplumla uzla(a)mayan ve onlar gibi olmayan bir insanın bir insanı araması yıllar sonra Yusuf Atılgan ın Aylak Adam romanında da derinlemesine incelenecektir. Ancak burada bir parantez açmak gerekir ki Aylak Adam daki C. karakteri hayalindeki kadını bulmak için topluma karıırken, Raif Efendi, toplumdan kaçarak nesneler aracılııyla o insanı bulmaya çalıır. Almanya da bir pansiyona yerleen Raif Efendi, kitaplar vasıtasıyla tanıtıı ve zihninde tasarladıı masal Avrupa yı bulamayınca hayal kırıklıına urar. Onu hayrete düürecek bir vukuat ve bir durumla henüz karılamamıtır. Canı sıkılınca ehrin müzelerini, hayvanat bahçesini ve resim galerilerini gezerek bir nevi flâneur görüntüsü ortaya çıkarır. Ancak, flâneur kalabalıkla beslenirken, Raif Efendi, sadece nesneyle hayat bulmaktadır. Pansiyondaki insanlarla da bir iletiime geçmeyince bir feti, bir tutku derecesinde kitap okumakla vaktini geçirir. Bilhassa Rus yazarlarından Turgenyef in öykülerindeki karakterleri içselletirip ruh ikizini kitaplarda bulmaya çalıır. Kendisi Olmayan nsan kitabında kitapların dünyasına sıınarak, gerçek yaamı unutan ve topluma adapte olma zorluu çeken aydının yabancılatıı tespitinde bulunan Ali eriati nin (2010: 296) bu düüncesinin bir aydın olmasa da bir entelektüel olarak Raif Efendi için yerinde olduunu söylemek mümkündür. Çünkü O, kitaplarla konumakta, onlarla düünmekte ve kendisini onlarla anlamlandırmaktadır. Bu kitap tutkusu artık onda özel yabancılamaya dönümütür: Bir müddet sonra bu adeta bir iptila halini aldı. Yataın üzerine yüzükoyun yatarak kitabı önüme açar, yanı baıma eski ve kalın lügat kitabını kor, saatlerce kalırdım Gözümün önünde yepyeni bir dünya açılır gibiydi. Bu sefer okuduklarım, çocukluumun ve ilk gençliimin tercüme veya telif kitapları gibi sadece kahramanlardan, fevkalade insanlardan ve görülmemi maceralardan bahsetmiyorlardı. Hemen hemen hepsinde kendimden, etrafımdan, gördüklerim ve duyduklarımdan birer parça buluyordum. Evvelce içinde yaadıım halde anlamadıım, görmediim eyleri birdenbire hatırlıyor, onlara imdi hakiki manalarını verdiimi zannediyordum (Ali, 2009: 53-54). Kitap okuyan ve okuduklarını paylaan birçok entelektüelin aksine Raif Efendi nin böyle bir eilimi olmamıtır. Gerçi onun okuduu kitapların öykü ve roman olduu düülünce sorunun cevabı da açıa çıkmı olur. Raif Efendi, roman okuyan ve okuduklarından etkilenerek hayata bakan kadın okuyucu gibidir. Bundan dolayı ki gerek aile gerek ak ilikisinde onun bu naif tarafı hep vurgulanmıtır. Almanya da bir yılı kitap okuyarak ve ehrin sanat merkezlerini gezerek geçiren Raif Efendi, bir gün gezdii bir resim sergisinde Kürk Mantolu Madonna, tablosundan çok etkilenir. Bu tabloda biraz vahilik, biraz gurur ve kuvvetli bir ifade sezen Raif Efendi, o ana kadar okuduu ve etkilendii kitaplardaki kadın karakterlerin terkibi olarak bu tabloyu deerlendirir. Yıllardır kitaplar vasıtasıyla aradıı kadının bu tablodaki kadın olduunu düünür. Tabloya bir tutku derecesinde balanarak, her gün sadece bu tabloyu uzun uzun seyretmek için sergiye gelir. Raif Efendi, yine bir nesneyi feti konumuna getirir ve tablo, ressamın kendi portresi olmasına ramen ressamını bulmak yerine nesne/ tabloyla yakınlamak ister. Pansiyona döndüünde, hemen odasına çekilerek gündüz gördüünü hayalinde canlandırmaya balar. Odasında bulduu bir gazeteden bu tablo ve ressamı hakkında yazılan yazıyı okuyunca heyecanlanır. Çünkü o zamana kadar tablonun ressamıyla ilgilenmeyen Raif Efendi, imdi bu

15 kadının bir yerlerde yaadıını düünerek hem panikler hem de onu görmek ister. Onun her gün gittii sergide tabloyu seyrederken yaadıı vecd hâli yine bir özel yabancılama yaamasına neden olur. Kitap tutkusu yerini bu sefer tabloya bırakır. Bütün vaktini bu tabloyu seyretmek ve düünmekle geçirir. Sergideki dier tablolara ve kiilere dikkat etmez. Öyle ki resmin sahibi ressam Maria Puder, yanına gelip konutuu zaman, dikkatli bir ekilde ona bakmaz. Maria Puder in kendisiyle dalga geçerek konutuunu düünür ve sırrının ifa edilmesinden korkarak bir daha buraya gelmeme kararı alır: Artık bu sergiye ayak basamayacaımı biliyordum. nsanlar, birbirlerinden hiçbir ey anlamayan insanlar, beni buradan da kaçırıyorlardı (Ali, 2009: 61). Tabloyla hayatı renklenen, muhayyilesi zenginleen Raif Efendi nin bu hâli, sergiye gitmeme kararından sonra her eyin bo ve manasız olmasına doru evrilir. Gittikçe insanlardan daha çok kaçar ve sanki onların aradıı insanı kendisinden uzaklatırdıını düünerek içine saklanır. Yalnız, yabancı ve küskün biri olarak pansiyonda ve ehirde yaamını devam ettirir. Hiçbir insan ona sahici ve samimi gelmez. Aradıını bulamayacaını anlayınca hayalden vazgeçip gelecee yönelik i planları yapsa da bir saplantı, bir tutku haline getirdii o insanı arama iinden kendini kurtaramaz. Zihninde sürekli olarak tablonun sahibini bulmayı ve onunla konumayı geçirir. Nihayet bir akam Maria Puder i bir sokakta görür ve onu takibe balar. Maria Puder Atlantik adı verilen bu yerde keman arkıcısıdır. Onu bu ekilde görmek Raif Efendi de hayal kırıklıı yaratır. Çünkü, tablodaki kadın Meryem Ana nın masumiyetini ve kitaplardaki kadın karakterlerin safiyetini üzerinde toplamıtı. arkısını bitiren Maria Puder, Raif Efendi nin masasına gelir ve onunla tanıır. nsanı gözlemleme hususunda Raif Efendi kadar baarılı olan Maria Puder, onun dier erkeklere benzemediini düünerek arkada olmalarını teklif eder. Raif Efendi ye böyle bir teklifte bulunmak ve açık açık konumakla bir kadın gibi olmadıını gösterir. Raif Efendi yi ise utanması ve mahcubiyetiyle bir çocuk ve bir genç kıza benzetir. Bu durumda ikisi de toplumun kadın ve erkee biçtii rolün dıında, cinsiyetlerine yabancı bir karakterle ortaya çıkmaktadır. Her ikisini birletiren bu aykırılıkla birlikte asıl o insanı arama düüncesidir. Raif Efendi, aradıı insanı bulduunu düünerek, kitap ve resimden sonra nihayet özne/ insana doru yönelir: O zamana kadar bütün insanlardan esirgediim alaka, hiç kimseye karı tam manasıyla duymadıım sevgi sanki hep birikmi ve muazzam bir kütle halinde imdi bu kadına karı meydana çıkmıtı (Ali, 2009: 85). Raif Efendi, bu akı yalnızlıının ve yabancılamasının bir sonu olarak görür. Yıllardır sadece kitaplardan okuduu akı imdi canlı canlı yaayacak ve yaatacaktır. En önemlisi bir türlü ortaya çıkaramadıı ruhunun varlıını imdi Maria Puder le ortaya dökecek ve her insana bu beni anlamaz dedii cümleyi nihayet bu beni anlar a dönütürecektir. Raif Efendi ve Maria Puder, ehri gezdikçe birbirlerini yakından tanıma imkânı bulurlar. Babası Yahudi, annesi Alman olan Maria Puder, burada kendini hep yabancı ve gurbette hissetmitir. Dindar bir Yahudi olmadıını, ecdadının vatanlarından koparılıp dünyanın birçok yerine daıldıını ve uzak vatanına hasret duyduunu ifade eder. Zygmunt Bauman ın Almanya da Yahudi müphemliini ve asimilasyonu ele aldıı Modernlik ve Müphemlik kitabında bütün bireyler yerlerinden edinmitir; daimi ve varolusal olarak. Nerede olurlarsa olsunlar ve ne yaparlarsa yapsınlar. Her yerde yabancıdırlar; bundan kurtulmak için verdikleri bütün çabalara ramen (Bauman, 2003: 257) sözlerinde vurguladıı gibi Maria Puder de Berlin de hem bir Yahudi olarak hem de aradıı insanı bulamama noktasında yabancı bir kiidir. Ruhunu, gezdii nebatat bahçesindeki aaçlara benzeterek onlarla arasında bir yakınlık kurar: Ben buradaki nebatları seyrederken biraz da kendimi düünüyorum! dedi. Belki asırlarca evvel bu aaçlarla, bu garip çiçeklerle aynı yerlerde yaamı olan ecdadımı hatırlıyorum. Biz de bunlar gibi yerimizden sökülüp daıtılmı deil miyiz?... Göreceksiniz ya ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaayan bir insanım (Ali, 2009: 92). Maria Puder in Yahudi olması, gerçek insan ve akın peinde koan Raif Efendi için önemli bir unsur tekil etmez.

16 Maria Puder le Raif Efendi kadın erkek ilikilerini deerlendirdii zaman, ikisinin de o ana kadar neden yalnız ve yabancı kaldıklarının cevabı da ortaya çıkmı olur. Maria Puder, erkeklerin kadını sadece bedeni için arzuladıklarını ve bu bedene sahip olmak için para harcadıklarını söyleyerek erkeklere olan sevgisizliini ve güvensizliini dile getirir. Dier kadınlar gibi olamayınca da erkekler tarafından terk edildiini ve yalnız kaldıını vurgular. Maria Puder burada, Heideegger in Das Man (Kızıltan, 1986: 118) olarak tanımladıı sistemin, insanı sıradanlatırarak genel yabancılamaya doru sürükledii görüünü erkeklerle olan ilikisinde bu sistemin dıına çıkarak bozmu ve Melvin Seeeman ın yabancılatırma türlerinden saydıı yalnızlıı da toplumdan kendini izole ederek yaamıtır. O, toplumda kadın ve erkek ilikilerini [n]eden? Niçin daima biz kaçacaız ve siz kovalayacaksınız? Niçin daima biz teslim olacaız ve siz teslim alacaksınız? Niçin siz yalvarılarınızda bile bir tahakküm, bizim reddedilerimizde bile bir âciz bulunacak? Çocukluumdan beri buna daima isyan ettim, bunu asla kabul edemedim. Niçin böyleyim, niçin dier kadınların farkına bile varamadıkları bir nokta bana bu kadar ehemmiyetli görünüyor? Bunun üzerinde çok düündüm. Acaba bende anormal bir taraf mı var, dedim. Hayır, bilakis, belki dier kadınlardan daha normal olduum için böyle düünüyorum. (Ali, 2009: 97) sözleriyle ezber rollerden ibaret olarak görmekte ve kendini de bu sistemin dıında düünmektedir. Hayalindeki erkei ise bir kadına sevmek dıında herhangi bir amaçla yaklamayan ve doallıını yitirmeyen biri olarak tanımlar. Anlaıldıı üzere, Maria Puder de Raif Efendi gibi, gerçek sevginin ve akın peinde olan biridir. Bu sevgi ya da ak ne menfaatle, ne parayla, ne de ehvetle kirletilmeyecek kadar özeldir. Maria Puder in toplumda eletirdii bir dier durumlar ise paranın insanları tanınmayacak kadar deitirmesi ve yılbaında insanların bütün sorunlar halledilmi gibi sahte bir mutlulukla bu günü geçirmeleridir. Maria Puder in eletirileri görüldüü gibi modern yaama yöneliktir. Erich Fromm un çada toplumlardaki yabancılamaya dikkat çektii [ç]ada insan kendisinden, çevresindeki insanlardan ve doadan yabancılatırılmıtır. nsan bir meta haline dönütürülmü, yaam güçlerini var olan pazar koulları altında kendisine en fazla kârı getirecek alana yatırması salanmıtır. nsan ilikileri, kendi güvenliklerini sürüye balı olmakta, düünce, duygu ve eylem yönünden dierlerinden ayrı olmakta gören, birbirine yabancılamı otomatların ilikileri haline getirilmitir. (Fromm, 1997: 87) sözleri burada Maria Puder in tespitlerini dorulamaktadır. Dolaysıyla O, yaadıı toplumun insanına benzemeyerek yalnızlıını ve yabancılamasını kaçınılmaz kılmıtır. Raif Efendi, Maria Puder in de kendisi gibi hakikî insanın peinde olduunu anlayınca onu kaybetmek istemez. Ona bu insanı bulmak için yıllarca insanlardan kaçtıını, kimi zaman da tabiata sıındıını söyleyerek yalnız ve yabancı olan geçmiini anlatır. ki karakterin de insanlardan kaçıp tabiata sıınması, J.J. Rousseau nun tabiat anlayıında olduu gibi doal ve saf olanın tabiatta bulunduu düüncesinin benimsendiini gösterir. Raif Efendi kendine ait ne varsa, bütün çıplaklııyla Maria Puder e anlatarak saklı olan duygularını açıa çıkartır. Kendini anlatmak ve anlaıldıını hissetmek Raif Efendi nin hayata bakıını ve karakterini deitirir. Utangaç ve sıkılgan hâli, yerini ilk kez bir insanının karısında konukan birine bırakır. Günlerce Maria Puder le birlikte ehri gezip ak, sevgi ve insan ilikileri üzerine konuurlar. Raif Efendi, bu akı da bir tutkuya dönütürür ve hiçbir zaman dahil olmadıı sosyal yaamdan kendini yine soyutlayarak bir özel yabancılama yaar. Bütün günleri, Maria Puder le gezmek ve onu düünmekle geçer. Bir yılbaı günü birlikte olurlar. Ancak sabah uyandıkları zaman Maria Puder, içindeki boluun birlikte olmakla da doldurulamayacaını söyleyip ilikilerine bir ara vermek gerektiini söyler. Bu durum, modern bir kadın olan Maria nın samimi ve hakikî bir akı arama noktasında toplumsal pratikteki ak ilikileri, kafa karıtırıcı, belirsiz ve gerilim yüklüdür ve derin endielere yol açar. Akın popüler yorumunda, ak ilikisinin, yalnızca samimi olması ve hakiki duygular la duyulması durumunda etkin olabilecei varsayıldıı için, pratikteki bütün ilikileri, ein samimi olması gereken duyguları rol icabı yaayarak karısındakini aldatabilecei dorultusundaki kahredici bir kukuyla lekelenmeye mahkûmdur. Nitekim, modern varlık kipinin belirledii, dolaysıyla da daha önce yaanan deneyimler ne denli acı olursa olsun, her daim yeniden giriilmeye mahkûm olan bu ak arayıı, ta baından beri salıksız bir aldatılma korkusuyla iç içedir. Bunun sonucunda da, bu

17 arayı ikide bir belirsizlikten kurtulma ve sahteliklerin ayıklanması ve gerçek ak ın, ein yaptıı numaralardan ayırdedilmesinin güvenilir yollarını bulma çabalarıyla kesilir (Bauman, 2003: ) sözlerinde dile getirilen ayrılık endiesiyle örtümektedir. Modern yaamda kiiler, kalabalıkta yaasalar da insana güvenmek ve inanmak hususunda mesafeli olup bir yabancılama kıskacına girdiklerinden dolayı iki kiilik ilikilerinde sınama yöntemine sık sık bavururlar. Raif Efendi, bu ayrılıı bir türlü kabul etmek istemez. Zira, yıllarca özlemini çektii ve bulduuna inandıı bir insanın bu ekilde elinden kayıp gitmesine razı olmaz. Tekrar baka birini aramak, ona içini açmak niyetinde deildir artık. Ancak için için de Maria Puder in kendisini sevmediini düününce, aradıı insan için yıllarca kitleden ayrılmanın bir hususiyet, bir fazlalık deil, bir sakatlık demek olduunu hisse[der] (Ali, 2009: 124) ve bunun kendisini hayat boyu bir bolua yuvarladıının hesabının yaparak lüzumsuz ve faydasız bir insan olduuna kanaat getirip saçmanın sınırına gelir: Muhakkak ki dünyanın en lüzumsuz adamıydım. Hayat beni kaybetmekle hiçbir ey ziyan etmeyecekti. Hiç kimsenin benden bir ey bekledii ve benim hiç kimseden bir ey beklediim yoktu (Ali, 2009: 124). Raif Efendi nin göstermi olduu bu tepki Melvin Seeman ın yabancılamanın türleri arasında yer verdii anlamsızlık teorisine uymaktadır. Bireyin neye inanması gerektii konusunda net olmadıı, bireyin karar almada asgarî açıklık standartlarının karılanmadıı durumlarda anlamsızlık anlamında yabancılamadan söz edilebilir. Seeman a göre birey, alternatif yorumlar konusunda seçim yapmamakta; çünkü ilevsel akılcılıktaki artı ve uzmanlama ve üretim üzerindeki vurgusu böylesi bir seçimi olanaksızlatırmaktadır (Özbudun- Màrkus-Demirer, 2008: 42). Kendini dıarı atan Raif Efendi, saatlerce yürüdüü sokakta hayatının en anlamlı dedii ak devresinin bittiini ve manasını yitirdiini düünür. Bir anda, Maria Puder i tanımadan önceki renksiz ve cansız hayatına döneceini hissederek kaygılanmaya balar. Daha önce de hayatında biri olmamakla birlikte o sıkıcı hayatını kitaplardaki karakterlerle ve hayal kurmakla yaanılır hâle getirirken imdi hayalindeki kadını gerçek hayatta bulmuken kaybetmeyi göze alamaz. Ayakları onu, Wansee adı verilen gölün kıyısına getirir. Bu gölü onun için anlamlı kılan durum da Alman air Kleist ile sevgilisinin birlikte burada intihar etmi olmalarıdır. Hayatın anlamsız ve saçma olduunu düünen Raif Efendi için de yapılacak olan tek eylem kalmıtır: ntihar. Zihninde intihar senaryoları yazan Raif Efendi, Albert Camus un deyiiyle bedenine uygulayamadıı yani bedeni sıvıtıı için (Camus, 2008: 19) intiharını gerçekletiremez. Çünkü Raif Efendi, hayatı boyunca bir eylem adamı deil, hayalleriyle yaayan biri olmutur. O, eyleme dökmeden de hayalinde akı, sevgiyi, kahramanlıı ve intiharı yaamı bir kiidir. ehre geldii zaman, bir insanı bu kadar geç bulmuken onu kaybetmemek için çaba göstermesi gerektiini anlayarak Maria Puder in evinin etrafında gezinerek onun dıarı çıkmasını bekler. Be gündür bekleyen Raif Efendi, karı komunun hizmetçisinden Maria Puder in hastalandıını ve hastahaneye kaldırıldıını örenir. Maria Puder, yirmi be gün hastanede kalınca her gün onu ziyarete gider ve taburcu olunca da evinde ona bakar. Maria Puder, hastalıı müddetince Raif Efendi nin kendisiyle yakından ilgilenmesinden son derece etkilenir ve yıllarca içinde oluan boluun sebebini bulur: nanmak. imdi ise bir insana inanması ve güvenmesi gerektiini Raif Efendi nin sevgisinde ve inancında görür. Böylece ikisi de aradıkları insanı bulmanın sevincini paylaırlar. Erich Fromm un Sevme Sanat kitabında sevgi, ancak iki kiinin birbirlerine varlıklarının özünden balanır, her biri kendisini varlıının özünden tanırsa, gerçekleir. nsan gerçei de, canlılıı da sevgisinin temeli de ite bu özden tanıma deneyimidir (Fromm, 1997: 102) cümlesinde tanımladıı sevgiyi Raif Efendiy le Maria Puder hakikî bir ekilde yaarlar. Raif Efendi, hakiki sevgiyi bulsa da, toplumun içerisine karımak ve sosyallemek gibi durumları yaa(ya)madıı için toplumla arasında olan yabancılamayı üzerinden atamaz. O bütün varlıını tek bir insana hasrederek, dı dünyayla olan baını yine koparır. Aslında, Raif Efendi nin Maria Puder le olan ilikisi, onun zihninde tasarladıı ütopyanın bir karılııdır. Sanatla ve edebiyatla zenginleen bu ütopik dünyada baka bir insana yer yoktur. Ancak hayatın gerçei bir ekilde varlıını duyurunca Raif Efendi de ütopik yaamdan reel yaama dahil olur ve bütün bir ömrünü bu ütopyanın yıkılıına sessiz bir ekilde isyan ederek geçirir.

18 3.4. Yalnızlıın Dili: Yazmak Raif Efendi, küçüklüünden beri okuduu kitaplar sayesinde içinde youn duyguları barındırsa da bunları yazıya dökerek kendini ifa etmek istemez. Gülünç düme ve alaya alınma korkusu onu yazı yazmaktan alı koyar ve O, yazmak istediklerini kurduu hayallerle canlı tutmaya çalıır. Aynı çekinceyi resim yaparken de gösterir ve alıılmıın dıında yaptıı insan portrelerini herkesten saklar. Ancak, yaadıı bir ok onu yazmaya zorlar ve hayatında ilk kez Maria Puder dıında bir hatıra defteri yoluyla da olsa içini dökmeyi baarır. Raif Efendi nin içini yazıya dökmesine neden olan durum ise Ankara da tesadüfen karılatıı Frau van Tiedemann adlı bayan vasıtasıyla Maria Puder den bir çocuunun olduunu örenmesidir. Raif Efendi bunu örenince büyük bir ok yaar ve bu oktan bir nebze olsun kurtulmak için daha önce hiç yapmadıı bir i olan yazma eylemiyle baından geçenleri anlatmaya balar. O, aslında yazmadan önce yaadıklarını bakasına anlatmak ve rahatlamak ister. Ancak etrafına baktıı zaman [s]öylemek, bir eyler, birçok eyler anlatmak istiyorum... Kime? u koskocaman dünyada benim kadar yapayalnız dolaan bir insan daha var mı? Kime ne anlatabilirim? On seneden beri hiç kimseye bir ey söylediimi hatırlamıyorum (Ali, 2009: 46) sözleriyle yalnızlıını çarpıcı bir ekilde vurgulamaktadır. Bu yalnızlıkta onun yazı yazmasına ve yazı da kısmen de olsa rahatlamasına vesile olur. Burada Raif Efendi nin rahatlamak için yazının limanına sıınması, Dostoyevski nin Yer Altından Notlar romanında kitap okuyarak yabancılaan kahraman-anlatıcının bizler hayata olan alıkanlıı kaybettiimiz, topallaya topallaya yürüdüümüz için, yazdıklarımız etkili olacak (Dostoyevski, 2003: 193) sözlerinde dile getirdii hayatta anlaılmayan, ancak yazarak ruhlarını en iyi ekilde göstermeyi amaç edinen, yazıdan etkilenen ve yazıyla da etkilemeyi düünen yazarın/ aydının/ bireyin okuyucuya mesajını gösterir. Önce mizacıyla, sonrasında okumakla ve yaadıı akı iki kiilik bir toplum yaamına çevirmekle yabancılaan Raif Efendi nin ruhunu bir insana anlatmayıp, yazmakla deifre etmesi de okuyucunun çok da garipsemedii bir durum olur. Defteri okuyan kahraman-anlatıcı, Raif Efendi nin ruhunun derinliini kefetme ansını yakalar. O da bu ansı bir yazıya dökerek onunla tanımasından defteri okumasına kadar olan zamanı okuyucuyla paylaır. Roman, kahraman-anlatıcının defteri sabahleyin Raif Efendi nin evine götürmesiyle birlikte ailesinden onun öldüünü örenmesi ve i yerine gidip defteri tekrar okumasıyla biter. Sonuç Yabancılama, varlıını ilk kez teolojide hissettirdikten sonra sebebi üzerinde farklı düüncelerin domasına neden olur; ardından da dier disiplinlerde hayli üzerinde kafa yorulan ve anlamı zenginleen bir olgu olarak görülür. Yabancılama, bilhassa 19. asırda madde karısında itibarı dümeye balayan insanın kendisine, topluma, yaadıı zaman ve mekâna karı uzaklamasıyla younluunu artırır. nsanın ve toplumun turnusol kâıdı olan edebiyat özelde de roman, insan meselelerine uzak kalmayarak yabancılama olgusunu mercek altına alır. Türkçe romanda yabancılama, 1970 lerden sonra yazılan romanlarda popüler bir temaya dönümekle birlikte Tanzimat tan beri romancılarımızın zihnini megul eder. Sabahattin Ali de yılında yazdıı Kürk Mantolu Madonna romanıyla bu olguya yer verir. Romanda, aslî karakter Raif Efendi nin kendisine, ailesine ve topluma karı yabancılamasında mizacının malubu olduunu ve bu mizacın da edebiyatı, sanatı ve akı bir tutkuya dönütürerek onda özel bir yabancılama yaattıını söylemek mümkündür. Ayrıca Raif Efendi nin Maria Puder le yaadıı tutkulu akın bitmesiyle birlikte özel yabancılama dan genel yabancılama ya doru sürüklendiini de ifade edebiliriz. Onun ite bu döneminde kendi gibi edebiyatla megul olan kahraman-anlatıcı karısına çıkar ve okuyucuya gerçek insanı bulmak için merakın, gözlemin ve sabrın önemli olduunu hatırlatır. Raif Efendi nin iç dünyasının kapılarını bir hatıra defteri aracııyla da olsa açmayı baarır. Böylece kalabalıkta yabancı ve yalnız olarak görülen ya da alelade olarak itham edilen insanların zengin bir iç dünyalarının olabilecei mesajını ortaya koyar ve hiçbir zaman gerçek sevgiyi ve insanı arama noktasında pes edilmemesi gerektiini vurgular.

19 Sonuç olarak yazar, toplum tarafından önemsenmeyen, dikkate alınmayan Raif Efendi anti-karakterini, hem ona dıardan bakan bir göz hem de Raif Efendi nin kendi kalemiyle deerlendirmeye tabi tutarak kendisine ve topluma karı yabancılamasını ve yalnızlamasını psikolojik tahliller çerçevesinde vermeye çalıır. Raif Efendi yle birlikte kahraman-anlatıcı ve Maria Puder de yabancılama olgusunu çeitli cepheleriyle ortaya koyan karakterler olarak romanda yerlerini alırlar. KAYNAKÇA A dan Z ye Sabahattin Ali (2009). (Haz. Sevengül SÖNMEZ), stanbul:yky. AL, Sabahattin (2009). Kürk Mantolu Madonna, stanbul: YKY. ATILGAN, Yusuf (2008). Aylak Adam, stanbul: YKY. BAUDRILLARD, Jean (2008). Tüketim Toplumu, (Çev. Hazan Deliceçaylı-Ferda Keskin), stanbul: Ayrıntı Yayınları. BAUMAN, Zygmunt (2003). Modernlik ve Müphemlik, (Çev.smail Türkmen), stanbul: Ayrıntı Yayınları. CANETTI, Elias (2011). Körleme, stanbul: Payel Yayınları. CAMUS, Albert (2008). Sisifos Söyleni: stanbul, Can Yayınları. CAMUS, Albert (2010). Yabancı, stanbul: Can Yayınları. DOSTOYEVSK, Fedor Mihailoviç (2003). Yer Altından Notlar, stanbul: Sentez Yayınları. ECEVT, Yıldız (1998). Edebiyatta Yabancılama ve Yabancılatırma, Virgül, S.14, Aralık, s ECEVT, Yıldız (2009). Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, stanbul: letiim Yayınları. FROMM, Erich (1997). Sevme Sanatı, stanbul: Say Yayınları. GÜRBLEK, Nurdan (2007). Kör Ayna, Kayıp ark, stanbul: Metis Yayınları. HANÇERLOLU, Orhan (1973). Felsefe Ansiklopedisi, stanbul, Remzi Kitabevi. KAFKA, Franz (2004). Dava, stanbul: Can Yayınları. KAFKA, Franz (2007). Dönüüm, stanbul: Bordo Siyah Yayınları. KARPAT, Kemal H. (2006). Osmanlı da Deiim, Modernleme ve Uluslama, (Çev. Dilek Özdemir), Ankara: mge Kitabevi. KIZILTAN, Güven Sava (1986). Kiinin Silinen Yüzü Çaımızda Yabancılama Sorunu, stanbul: Metis Yayınları. KORKMAZ, Ramazan (1997). Sabahattin Ali nsan ve Eser, stanbul: YKY. MARX, Karl (2010), Yabancılama, Ankara: Sol Yayınları. ÖZBUDUN, Sibel ve MÁRKUS, George- DEMRER, Temel (2008). Yabancılama Ve, Ankara: Ütopya Yayınları. ÖZEL, smet (2009). Üç Mesele Teknik- Medeniyet- Yabancılama, stanbul: ule Yayınları. SARTRE, Jean Paul (2005). Varoluçuluk, (Çev. Asım Bezirci), stanbul: Say Yayınları. SAZYEK, Hakan (2008). Abdülhak inasi Hisar ın Romanlarında Özel Yabancılama, Ankara: Akça Yayınları. SAZYEK, Hakan (2010). Yusuf Atılgan ın Aylak Adam ı C., Kitaplık, S.142, Ekim, s SIMMEL, George (2009). Modern Kültürde Çatıma, (Çev.Tanıl Bora-Nazile Kalaycı-Elçin Gen), stanbul: letiim Yayınları. ERAT, Ali (2010). Kendisi Olmayan nsan/ nsanın Dört Zindanı, Ankara: Fecr Yayınları. TOPUZ, Hıfzı (2010). Baın Öne Eilmesin/ Sabahattin Ali nin Romanı, stanbul: Remzi Kitabevi. YALÇIN, Fatih (2010). Tahsin Yücel in Romanlarında Yabancılama ve roni, Yayımlanmamı Doktora Tezi, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Bizi biz yapan degerli ogretmenlerimizin onunde saygiyla egiliyoruz...

Bizi biz yapan degerli ogretmenlerimizin onunde saygiyla egiliyoruz... Balikesir Kepsut 'tan Sevgili Fatih ogretmenimizin yazisini ogretmenlerimize, ozellikle de YIBOlarda gorev yapan ogretmenlerimize, yoneticilerimize armagan ediyor, ogretmenler gununuzu kutluyoruz... YIBOda

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

TÜLN OTBÇER. Seminer Raporu Olarak Hazırlanmıtır.

TÜLN OTBÇER. Seminer Raporu Olarak Hazırlanmıtır. TÜLN OTBÇER Seminer Raporu Olarak Hazırlanmıtır. Ankara Hacettepe Üniversitesi Mayıs, 2004 ! - " $ - "%%&%$ - "%' $ - "(%' $ - "( ) (* $+,( $ - ") (',( $ - "- %./$ 0 1*&/1(2, %("%. 3/1(4""3%(/1-( /32 $$

Detaylı

Nazlı Yürekler için!lk Adımım

Nazlı Yürekler için!lk Adımım Bu akşam Boğaziçi Üniversitesinden ilk projesine katılan Merve yazmış, Nazlı Yüreklere İlk Adim... Gönüllüler nasıl anlatılır... Gönüllülerin çocuklara sevgisi... Ve onların çocuklara ulaşma gayretleri...

Detaylı

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama...24 2. Haftanýn Testi...25

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama...24 2. Haftanýn Testi...25 ÝÇÝNDEKÝLER A. BÝRÝNCÝ TEMA: BÝREY VE TOPLUM Küçük Cemil...11 Bilgi Hazinemiz (Hikâye Yazmaya Ýlk Adým)...14 Güzel Dilimiz (Çaðrýþtýran Kelimeler - Karþýlaþtýrma - Þekil, Sembol ve Ýþaretler - Eþ Anlamlý

Detaylı

KOÇ ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER (KÜSB) KULÜBÜ TÜZÜÜ

KOÇ ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER (KÜSB) KULÜBÜ TÜZÜÜ KOÇ ÜNVERSTES SOSYAL BLMLER (KÜSB) KULÜBÜ TÜZÜÜ YAPI Madde 1. Koç Üniversitesi Sosyal Bilimler Kulübü, kısa adıyla K.Ü.S.B., Koç Üniversitesi örenci kulüpleri tüzüüne balı ve Koç Üniversitesi örencilerinin

Detaylı

OTSTK ÇOCUKLARIN ALELERNE YÖNELK GRUP REHBERL NN ANNE BABALARIN DEPRESYON VE BENLK SAYGISINA ETKS

OTSTK ÇOCUKLARIN ALELERNE YÖNELK GRUP REHBERL NN ANNE BABALARIN DEPRESYON VE BENLK SAYGISINA ETKS Bu aratırma 2005 yılında 1. Uluslararası zmir Özel Eitim ve Otizm Sempozyumu'nda poster bildiri olarak sunulmutur. OTSTK ÇOCUKLARIN ALELERNE YÖNELK GRUP REHBERL NN ANNE BABALARIN DEPRESYON VE BENLK SAYGISINA

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri Dil Gelişimi Yaş gruplarına göre g temel dil gelişimi imi bilgileri Çocuklarda Dil ve İletişim im Doğumdan umdan itibaren çocukların çevresiyle iletişim im kurma çabaları hem sözel s hem de sözel olmayan

Detaylı

BilgiEdinmeHakki.Org Raporu Bilgi Edinme Hakkı Kanunu nun Salık Bakanlıı Tarafından Uygulanmasındaki Yanlılıklar

BilgiEdinmeHakki.Org Raporu Bilgi Edinme Hakkı Kanunu nun Salık Bakanlıı Tarafından Uygulanmasındaki Yanlılıklar BilgiEdinmeHakki.Org Raporu Bilgi Edinme Hakkı Kanunu nun Salık Bakanlıı Tarafından Uygulanmasındaki Yanlılıklar Sürüm 1.0 21 Ekim 2004 Dr. Yaman AKDENIZ * akdeniz@bilgiedinmehakki.org Bilgiedinmehakki.org

Detaylı

Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi letmeleri A.. 30.06.2013 Tarihi tibarıyla Sona Eren Hesap Dönemine likin Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporu

Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi letmeleri A.. 30.06.2013 Tarihi tibarıyla Sona Eren Hesap Dönemine likin Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporu Sayfa No: 1 Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi letmeleri A.. 30.06.2013 Tarihi tibarıyla Sona Eren Hesap Dönemine likin Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporu Sayfa No: 2 Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi

Detaylı

TLL Uygulama. Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Hüseyin Rahmi Gürpınar a ilişkin bilgi doğru değildir?

TLL Uygulama. Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Hüseyin Rahmi Gürpınar a ilişkin bilgi doğru değildir? TLL1004 4. Uygulama 38. Aşağıdakilerden hangisinin türü ötekilerden farklıdır? D. Ötelerin Çocuğu Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde Hüseyin Rahmi Gürpınar a ilişkin bilgi doğru değildir? E) Tekniği kusursuz

Detaylı

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER Fowler ın kuramını oluşturma sürecinde, 300 kişinin yaşam hikayelerini dinlerken iki şey dikkatini çekmiştir: 1. İlk çocukluğun gücü. 2. İman ile kişisel

Detaylı

BELEDYELERDE NORM KADRO ÇALIMASI ESASLARI

BELEDYELERDE NORM KADRO ÇALIMASI ESASLARI BELEDYELERDE NORM KADRO ÇALIMASI ESASLARI Belediyelerin görevlerini etkin ve verimli bir ekilde yerine getirebilmeleri için ihtiyaç duydukları optimal (ihtiyaçtan ne fazla ne de az) kadronun nicelik ve

Detaylı

T.C. BÜYÜKÇEKMECE BELEDYES

T.C. BÜYÜKÇEKMECE BELEDYES Sayfa No 1 / 23 Sayfa No 2 / 23 PERFORMANS YÖNETM Gözlem ve Takip (kontrol ) Hedefleri konusunda nereye kadar ulatıklarını, gelitiklerini düzenli olarak sorun, takip edin htiyaçlarını belirleyin Gözlem

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Albert Camus Yabancı. Sevgisiz. Tolga İlikli

Albert Camus Yabancı. Sevgisiz. Tolga İlikli Tolga İlikli Albert Camus Yabancı Sevgisiz Kitabın isminin Yabancı olması ve kitabın 1957 Nobel Edebiyat ödülünü alması, anlayamadığım bir şekilde dikkatimi çekti ve tereddüt etmeden aldım. Belki de yabancı

Detaylı

MÜZK ETM YÖNETM ve DEERLENDRME LKLER *

MÜZK ETM YÖNETM ve DEERLENDRME LKLER * MÜZK ETM YÖNETM ve DEERLENDRME LKLER * Prof. Dr. lknur OKATAN *1924-2004 Musiki Muallim Mektebinden Günümüze Müzik Öretmeni Yetitirme Sempozyumu Bildirisi SDÜ, 7-10 Nisan 2004, Isparta Sunu Sayın Bakan

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

KADIKÖY ANADOLU LİSESİ

KADIKÖY ANADOLU LİSESİ KADIKÖY ANADOLU LİSESİ KÜTÜPHANECİLİK KULÜBÜ OKUMA ANKETİ 1 İÇİNDEKİLER Kapsam 3 Sınırlamalar 3 Giriş 4 Anket 5 Bulgular 7 Analiz/Değerlendirme 9 Öneriler 10 2 KAPSAM Kadıköy Anadolu Lisesi öğrencilerinin

Detaylı

TÜRK DİZİLERİ. Türk dizilerinde bu ay konumuz MEDCEZİR KARAKTERLERİMİZ MİRA BEYLİCE SELİM SEREZ ASIM ŞEKİP KAYA BEREN BEYLİCE FARUK BEYLİCE TUĞÇE

TÜRK DİZİLERİ. Türk dizilerinde bu ay konumuz MEDCEZİR KARAKTERLERİMİZ MİRA BEYLİCE SELİM SEREZ ASIM ŞEKİP KAYA BEREN BEYLİCE FARUK BEYLİCE TUĞÇE TÜRK DİZİLERİ CİLT I, SAYI 1 3.12.2014 Türk dizilerinde bu ay konumuz MEDCEZİR KARAKTERLERİMİZ YAMAN KOPER MİRA BEYLİCE EYLÜL BULUTER MERT ASIM SEREZ SELİM SEREZ SEDEF KAYA SUDE KAYA ASIM ŞEKİP KAYA KENAN

Detaylı

Degerli ILK YAR'larimizin Degerli Dostlari, Hepimizin yuregini yakan Soma faciasindan sonra cesitli teklifler ve sorular geldi...

Degerli ILK YAR'larimizin Degerli Dostlari, Hepimizin yuregini yakan Soma faciasindan sonra cesitli teklifler ve sorular geldi... Degerli ILK YAR'larimizin Degerli Dostlari, Hepimizin yuregini yakan Soma faciasindan sonra cesitli teklifler ve sorular geldi... ILKYAR olarak Soma'daki guzel cocuklar icin cesitli dusuncelerimiz var.

Detaylı

Sami Paþazade Sezai Kedi Öykülerinin En Güzelini Yazdý

Sami Paþazade Sezai Kedi Öykülerinin En Güzelini Yazdý Ö m e r A y h a n Sami Paþazade Sezai Kedi Öykülerinin En Güzelini Yazdý Tanzimat edebiyatýnýn düzyazý yazarlarý, öyküden çok romana eðilmiþ, öykü türündeki verimleri, neredeyse romana yaklaþan oylumlarýyla

Detaylı

EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn Sabahattin GÜLTEKİN 1

EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn Sabahattin GÜLTEKİN 1 Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 4(2): 245-249 EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn978-975-267-891-0.

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları. HASTA İŞİ İnsanların içlerinde barındırdıkları ve çoğunlukla kaçmaya çalıştıkları bir benlikleri vardır. O benliklerin içinde yaşadıkları olaylar ve onlardan arta kalan üzüntüler barınır, zaten bu yüzdendir

Detaylı

AHMET HAMD TANPINAR IN ROMANLARINDA ZAMAN VE MEKÂN BALAMINDA YABANCILAMANIN TEZAHÜRLER

AHMET HAMD TANPINAR IN ROMANLARINDA ZAMAN VE MEKÂN BALAMINDA YABANCILAMANIN TEZAHÜRLER ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Aratırmaları Dergisi Issn: 1309-9302 http://sobiad.odu.edu.tr Cilt: 3 Sayı: 5 Haziran 2012 AHMET HAMD TANPINAR IN ROMANLARINDA ZAMAN VE MEKÂN BALAMINDA YABANCILAMANIN

Detaylı

Metin Edebi Metin nedir?

Metin Edebi Metin nedir? Metin Nedir? Metin, belirli bir iletişim bağlamında, bir ya da birden çok kişi tarafından sözlü ya da yazılı olarak üretilen anlamlı bir yapıdır. Metin çok farklı düzeylerde dille iletişimde bulunmak amacıyla

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

TAKIM KURMA. 4) Üyeler arasýnda yüksek derecede güven duygusu geliþmiþtir. 2. TAKIM ÝLE ÇALIÞMA GRUBU ARASINDAKÝ FARKLILIKLAR :

TAKIM KURMA. 4) Üyeler arasýnda yüksek derecede güven duygusu geliþmiþtir. 2. TAKIM ÝLE ÇALIÞMA GRUBU ARASINDAKÝ FARKLILIKLAR : NOT : Bu bölüm önümüzdeki günlerde Prof.Dr. Hüner Þencan ýn incelemesinden sonra daha da geliþtirilerek son halini alacaktýr. Zaman kaybý olmamasý için büyük ölçüde- tamamlanmýþ olan bu bölüm web e konmuþtur.

Detaylı

lk Dönem Türk Romanlarında Yanlı Batılıla ma Sonucu Yabancıla an Karakterler

lk Dönem Türk Romanlarında Yanlı Batılıla ma Sonucu Yabancıla an Karakterler LK DÖNEM TÜRK ROMANLARINDA YANLI BATILILAMA SONUCU YABANCILAAN KARAKTERLER THE ALIENATED CHARACTERS IN THE EARLY TURKISH NOVELS DUE TO THE MISCONCEPTION OF WESTERNIATION Ahmet ALVER Öz Osmanlı Devleti,

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana.

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana. Konu: "Woyzeck ve "Matmazel Julie Adlı Eserlerde Kullanılan İmge ve Simgelerin Eserlerin Tezlerine Katkısı Adı-Soyadı: Halil İbrahim Yüksel No: 149 Sınıfı: 11-D WOYZECK VE MATMAZEL JULIE DE İMGE VE SİMGE

Detaylı

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK

3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? OCAK 3. SINIFLAR BU AY NELER ÖĞRENECEĞİZ? 04 22 OCAK TÜRKÇE ÖĞRENME ALANI: DİNLEME 1. Dinleme Kurallarını Uygulama 1. Dinlemeye hazırlık yapar. 2. Dinleme amacını belirler. 3. Dinleme amacına uygun yöntem belirler.

Detaylı

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz? DEĞERLER EĞİTİMİ SELAMLAŞMA Selam ne demektir? Selâm, kelime olarak; huzur, barış, sağlık ve iyi dileklerini sunma anlamlarına gelir. Selamlaşmak; insanların karşılıklı olarak birbirlerine sağlık, huzur,

Detaylı

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim.

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim. Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim. SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz? MUHAMMED AKBULUT-

Detaylı

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin AŞKIN ACABA HÂLİ Varoluştan bu yana herhangi bir metoda uydurulup bu doğrultuda devam edilemeyen belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin hatlarla

Detaylı

Çin Konferansı Panel Bölümü Notları

Çin Konferansı Panel Bölümü Notları Çin Konferansı Panel Bölümü Notları Çin Konferansı kapsamında düzenlenen Çin ve Türkiye: Yatırımda ve Dı Ticarette Sorunlar, Fırsatlar, birlikleri konulu Panel, Çin ile ilikileri olan irketlerin temsilcilerini

Detaylı

Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ;

Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ; Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ; Anne babalar için çocuklarının ilk kelimelerini duymak heyecan verici bir deneyimdir. Duyduğu yeni kelimeleri

Detaylı

Bugün uzaklardaki bir YİBO'dan İLKYAR'ın yıllar önce gittiği bir YİBO'dan değerli fedakar YİBO öğretmenlerimizden biri yazmış...

Bugün uzaklardaki bir YİBO'dan İLKYAR'ın yıllar önce gittiği bir YİBO'dan değerli fedakar YİBO öğretmenlerimizden biri yazmış... Bugün uzaklardaki bir YİBO'dan İLKYAR'ın yıllar önce gittiği bir YİBO'dan değerli fedakar YİBO öğretmenlerimizden biri yazmış... Doğuda görev yapmamış, oradaki güzel çocukları görmemiş onlara sarılmamış

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

INTOSAI KAMU KES M Ç KONTROL STANDARTLARI REHBER. Özet Çeviri Baran Özeren Sayı tay Uzman Denetiçisi

INTOSAI KAMU KES M Ç KONTROL STANDARTLARI REHBER. Özet Çeviri Baran Özeren Sayı tay Uzman Denetiçisi INTOSAI KAMU KESMÇ KONTROL STANDARTLARI REHBER Özet Çeviri Baran Özeren Sayıtay Uzman Denetiçisi 2 Haziran 2004 Çevirenin Notu Denetim meslei ile ilgili kamu ve özel sektör organizasyonları, son yirmi

Detaylı

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR.YAPTIĞIN İŞİ ADAM GİBİ YAPMAYI VE GELİŞİMİN ÖNEMİNİ ONUN HAYATINDA ÖĞRENDİM SORU-Bize kısaca kendinizi

Detaylı

İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ 2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ 2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ 2013-2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU Yaş Dönem Özellikleri BÜYÜME VE GELİŞME Gelişme kavramı düzenli, sürekli ve uyumlu bir ilerlemeyi dile

Detaylı

BURSA DA GÖREV YAPAN MÜZK ÖRETMENLERNN ULUDA ÜNVERSTES ETM FAKÜLTES GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM DALI LE LETM VE ETKLEM

BURSA DA GÖREV YAPAN MÜZK ÖRETMENLERNN ULUDA ÜNVERSTES ETM FAKÜLTES GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM DALI LE LETM VE ETKLEM BURSA DA GÖREV YAPAN MÜZK ÖRETMENLERNN ULUDA ÜNVERSTES ETM FAKÜLTES GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM DALI LE LETM VE ETKLEM Dr. Ayhan HELVACI *1924-2004 Musiki Muallim Mektebinden Günümüze Müzik

Detaylı

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya MOTİVASYON Nilüfer ALÇALAR 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya Motivayon nedir? Motivasyon kaynaklarımız Motivasyon engelleri İşimizde motivasyon

Detaylı

Aratırma Koordinatörü: Prof. Dr. Faruk en. Hazırlayanlar: Gülay Kızılocak Cem entürk Dr. Martina Sauer

Aratırma Koordinatörü: Prof. Dr. Faruk en. Hazırlayanlar: Gülay Kızılocak Cem entürk Dr. Martina Sauer Download von www.bteu.de / Avrupali Türk Isadamlari Birligi Hannover / TAM Vakfi Yayinlari!" #"# Aratırma Koordinatörü: Prof. Dr. Faruk en Hazırlayanlar: Gülay Kızılocak Cem entürk Dr. Martina Sauer Bu

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

ÖZ GEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Oğuzhan KARABURGU 2. Doğum Tarihi: 1975 3. Unvanı: Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu:

ÖZ GEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Oğuzhan KARABURGU 2. Doğum Tarihi: 1975 3. Unvanı: Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu: ÖZ GEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Oğuzhan KARABURGU 2. Doğum Tarihi: 1975 3. Unvanı: Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Erciyes Üniversitesi 1998 Y. Lisans Yeni

Detaylı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK k İl u ok l ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI BABA ve ÇOCUK PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ - OCAK 2013 Tarihsel Süreç İçinde Baba Olma Kavramı Sosyo-ekonomik ve bilimsel gelişmeler, geleneksel aile

Detaylı

ARKADAŞ SEÇİMİNİN ÖNEMİ

ARKADAŞ SEÇİMİNİN ÖNEMİ ARKADAŞ SEÇİMİNİN ÖNEMİ Değerli anne babalar; Her insan, yaşamını sürdürmek ve gelişmek için başka insanlara ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçları karşılamak için arkadaşlık ilişkileri, sosyal alandaki en önemli

Detaylı

OTSTK BR OLGUNUN DUYGULARI ANLAMA VE FADE ETME BECERSNN KAZANDIRILMASINA YÖNELK DÜZENLENEN KISA SÜREL BR E TM PROGRAMININ NCELENMES

OTSTK BR OLGUNUN DUYGULARI ANLAMA VE FADE ETME BECERSNN KAZANDIRILMASINA YÖNELK DÜZENLENEN KISA SÜREL BR E TM PROGRAMININ NCELENMES Bu aratırma 005 yılında 1. Uluslararası zmir Özel Eitim ve Otizm Sempozyumu'nda poster bildiri olarak sunulmutur. OTSTK BR OLGUNUN DUYGULARI ANLAMA VE FADE ETME BECERSNN KAZANDIRILMASINA YÖNELK DÜZENLENEN

Detaylı

Aşağıda sayın Kurdaş için dikilen çınarın kampüste bulunduğu yerdeki pano:

Aşağıda sayın Kurdaş için dikilen çınarın kampüste bulunduğu yerdeki pano: Bugün Boğaziçi Üniversitesinden kıymetli gönüllümüz sevgili Sıdıka nın izlenimini yayınlıyoruz... ODTÜ'yü ODTÜ yapan cumhuriyetimize güzel bir kurum hediye eden ve geçenlerde vefat eden Rektörümüz Sayın

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

OTSTK ÇOCUKLARDA TEACCH PROGRAMININ GELMSEL DÜZEYE ETKS: OLGU SUNUMU

OTSTK ÇOCUKLARDA TEACCH PROGRAMININ GELMSEL DÜZEYE ETKS: OLGU SUNUMU Bu aratırma 2005 yılında 1. Uluslararası zmir Özel Eitim ve Otizm Sempozyumu'nda poster bildiri olarak sunulmutur. OTSTK ÇOCUKLARDA TEACCH PROGRAMININ GELMSEL DÜZEYE ETKS: OLGU SUNUMU Psk. Deniz VARIR

Detaylı

Güzellerden Güzellemeler...

Güzellerden Güzellemeler... Güzellerden Güzellemeler... Geçen hafta Tosya Y!BO ö"rencilerinin yaptıklarını anlatmı#tım, bu hafta da kolejlerde okuyan çocuklardan bir iki örnek verece"im Alev Okullarına gitmi#tim ilk dönem, Alev Okulları

Detaylı

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi Dil - Kültür İlişkisi Kültür Nedir? 2 Bir milletin fertlerini ortak bir çatı altında toplayan maddi ve manevi değerler bütünüdür. Örf, âdet, gelenek ve inançlar kültürün manevi kısmına; giyim kuşam, yemek,

Detaylı

GELİŞİM DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ

GELİŞİM DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ GELİŞİM DÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ 3-6 yaş arasını kapsayan ve okul öncesi dönem adını verdiğimiz süreç çocukların gelişimi açısından oldukça önemlidir. Okul öncesi dönem çocukta büyümenin ve gelişimin en hızlı

Detaylı

Neden Daha Fazla Satın Alalım?

Neden Daha Fazla Satın Alalım? Neden Daha Fazla Satın Alalım? Ana Tema Önerilen Süre Kazanımlar Öğrenciye Kazandırılacak Beceriler Yöntem ve Teknikler Araç ve Gereçler Giderek artan bilinçsiz tüketim ve üretim çevreyi olumsuz etkiliyor.

Detaylı

Aşk Her Yerde mi? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Aşk Her Yerde mi? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Aşk, üç harften oluşan, ancak herkes için ayrı bir anlam taşıyan dev bir sözcük. Yüzyıllarca şairlerin, filozofların, bilim adamlarının tanımlamaya çalıştığı, herkesin kendince yaşadığı, yaşamak istediği

Detaylı

ÜNVERSTELERN GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM/ANASANAT DALI BRNC SINIF ÖRENCLERNN KSEL PROFLLER *

ÜNVERSTELERN GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM/ANASANAT DALI BRNC SINIF ÖRENCLERNN KSEL PROFLLER * ÜNVERSTELERN GÜZEL SANATLAR ETM BÖLÜMÜ MÜZK ETM ANABLM/ANASANAT DALI BRNC SINIF ÖRENCLERNN KSEL PROFLLER * Ara.Gör.Ilgım KILIÇ *1924-2004 Musiki Muallim Mektebinden Günümüze Müzik Öretmeni Yetitirme Sempozyumu

Detaylı

semih yalman hayal et ki ol çünkü hayalin kadarsın ve hayalin olacaksın dreamstalk hayal peşinde

semih yalman hayal et ki ol çünkü hayalin kadarsın ve hayalin olacaksın dreamstalk hayal peşinde semih yalman hayal et ki ol çünkü hayalin kadarsın ve hayalin olacaksın dreamstalk hayal peşinde Hayal ne? Hayalin ne? Hayalin yok mu? Hayalin var ama mı? Hayal varoluş sebebini bulmak demek. Ruhunun sesini

Detaylı

Ailenin çocuk yetiştirmedeki tutumunu ve çocuk yetiştirmeyle ilgili sorunlarını anlamak için aile tutum modeli ni bilmek yararlı bir yaklaşımdır.

Ailenin çocuk yetiştirmedeki tutumunu ve çocuk yetiştirmeyle ilgili sorunlarını anlamak için aile tutum modeli ni bilmek yararlı bir yaklaşımdır. AİLE TUTUMLARI Eğitimciler olarak bizler çocukların gelecekte uyumlu ve başarılı olabilmeleri için en sağlıklı eğitim yollarının geliştirilmesi çabası içindeyiz. Öğrenci eğitiminde ve çocuğa karşı doğru

Detaylı

REHBERLİK VE İLETİŞİM 8

REHBERLİK VE İLETİŞİM 8 REHBERLİK VE İLETİŞİM 8 Yrd. Doç. Dr. M. İsmail BAĞDATLI mismailbagdatli@yahoo.com İletişim Süreci KAYNAK Kodlama MESAJ Kod Açma ALICI KANAL Geri Besleme KANAL Sözsüz İletişim Beden dilimiz jestler, mimikler,

Detaylı

YÜRÜMEK ROMANI ÜZERNE TO WALK OVER THE STORY

YÜRÜMEK ROMANI ÜZERNE TO WALK OVER THE STORY YÜRÜMEK ROMANI ÜZERNE TO WALK OVER THE STORY Dr. Sefa YÜCE Özet Yürümek romanı Ankara nın geliim süreci içinde bireyin sorunlarını anlatır. Ankara, Cumhuriyetin simgesidir. Aynı zamanda deiim ve dönüümün

Detaylı

8-9 YAŞ ÇCUKLARININ YAŞ DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ VE OKUL-ÖDEV ÇALIŞMALARI ÖZEL ANTALYA ENVAR İLKOKULU 8-9 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİM DÖNEMLERİ ÖZELLİKLERİ

8-9 YAŞ ÇCUKLARININ YAŞ DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ VE OKUL-ÖDEV ÇALIŞMALARI ÖZEL ANTALYA ENVAR İLKOKULU 8-9 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİM DÖNEMLERİ ÖZELLİKLERİ 8-9 YAŞ ÇCUKLARININ YAŞ DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ VE OKUL-ÖDEV ÇALIŞMALARI ÖZEL ANTALYA ENVAR İLKOKULU 8-9 YAŞ ÇOCUKLARININ GELİŞİM DÖNEMLERİ ÖZELLİKLERİ ÇOCUKLARIMIZIN GELİŞİM DÖNEMİ ÖZELLİKLERİNİ BİLMEK NE

Detaylı

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI ANAOKULU PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK SERVİSİ VELİ BÜLTENİ MAYIS -2012 ÇOCUK VE KİTAP "EĞİTİM YAŞAM İÇİNDİR" 2 ÇOCUK VE KİTAP Önceleri çocuk için kitap bir oyuncaktır.

Detaylı

ÜMRANİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

ÜMRANİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ ÜMRANİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ 1 Düşüncelerini, duygularını rahat ifade edebilen, Çevresiyle olumlu ilişkiler kurabilen, Kendine güvenen, Öğrenmeye istekli, Mutlu, başarılı çocuklar yetiştirelim.

Detaylı

II) Hikâye Dışı düzlemi

II) Hikâye Dışı düzlemi HİKÂYE ETME DÜZLEMLERİ Prof. Dr. Rıza FİLİZOK Günümüz edebiyat araştırmalarında yeni bir bilim anlayışının derin izleri vardır. Özellikle yapısal metin analizinde artık temel kavramlar görecelilik ve fonksiyon

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Psikoanalitik Halkbilimi Kuram ve Yöntemleri DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2 KONULAR Psikoanalitik Halkbilimi Kuram ve Yöntemleri Kurucuları ve Okullar ( W. Wundt Okulu,

Detaylı

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 : HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 : Temel Bilgiler Hazırlayan : Prof. Dr. Rıza FİLİZOK Bir anlatıyı (récit ), hikâyeyi yazan kişidir. YAZAR = Yazar, yaşayan yahut yaşamış olan gerçek bir şahıstır! Yazarın hitap ettiği

Detaylı

Avrupa da Uyuturucu imdi Her Zamankinden Daha Ucuz

Avrupa da Uyuturucu imdi Her Zamankinden Daha Ucuz 2006 YILLIK RAPORU: UYUTURUCU FYATLARINDA DÜÜ, YAKALAMALARDA ARTI Avrupa da Uyuturucu imdi Her Zamankinden Daha Ucuz (23.11.2006, LZBON) Avrupa Uyuturucu ve Uyuturucu Baımlıı zleme Merkezi (EMCDDA), bugün

Detaylı

EL PARMAKLARINA DEERLER VEREREK KOLAY YOLDAN ÇARPMA ÖRETM YÖNTEMYLE ZHN ENGELL ÖRENCLERE ÇARPIM TABLOSU ÖRETM UYGULAMASI

EL PARMAKLARINA DEERLER VEREREK KOLAY YOLDAN ÇARPMA ÖRETM YÖNTEMYLE ZHN ENGELL ÖRENCLERE ÇARPIM TABLOSU ÖRETM UYGULAMASI Bu aratırma 2005 yılında 1. Uluslararası zmir Özel Eitim ve Otizm Sempozyumu'nda poster bildiri olarak sunulmutur. EL PARMAKLARINA DEERLER VEREREK KOLAY YOLDAN ÇARPMA ÖRETM YÖNTEMYLE ZHN ENGELL ÖRENCLERE

Detaylı

ZONGULDAKLI GENÇ ŞAİR VE BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMNENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ UFUK SİLİK ŞİİR İLE HAYATIM YENİDEN ŞEKİLLENDİ

ZONGULDAKLI GENÇ ŞAİR VE BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMNENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ UFUK SİLİK ŞİİR İLE HAYATIM YENİDEN ŞEKİLLENDİ ZONGULDAKLI GENÇ ŞAİR VE BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMNENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ UFUK SİLİK ŞİİR İLE HAYATIM YENİDEN ŞEKİLLENDİ SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız ve hangi okulları

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

Döviz Kuru Hareketleri ve Enflasyon Dinamii: Türkiye Örnei

Döviz Kuru Hareketleri ve Enflasyon Dinamii: Türkiye Örnei Döviz Kuru Hareketleri ve Enflasyon Dinamii: Türkiye Örnei Hakan Berument Bilkent Üniversitesi Ankara Tel: + 312 266 2529 Faks: + 312 266 5140 e-posta: berument@bilkent.edu.tr Mart 2002 1. Giri: 1995 Meksika

Detaylı

BRSA BRDGESTONE SABANCI LASTK SANAY VE TCARET A. BLGLENDRME POLTKASI

BRSA BRDGESTONE SABANCI LASTK SANAY VE TCARET A. BLGLENDRME POLTKASI BRSA BRDGESTONE SABANCI LASTK SANAY VE TCARET A. BLGLENDRME POLTKASI Amaç Brisa, hissedarlarıyla effaf ve yakın bir iletiim içinde olmayı ilke edinmitir. Bu kapsamda Brisa yönetimi stratejik planları uygulayıp,

Detaylı

! "!! # $ % &'( )#!* )%" +!! $ %! + ')!

! !! # $ % &'( )#!* )% +!! $ %! + ')! ! "!! # $ % &'( )#!* )%" +!! $ %! + ')! &( '!#,-.! /,! 0 + # ' #! * #! 0 #! 0! ) '! '1# + $ # )' * #! 0!! #! 0! "! '!% # #! 0 " 2 3) # ' $ 4!# ) '.*,5 '# 0! )'* $ $! 6 )' '+ " 7 ) 2#!3)# ' $ 4!# '#"'1

Detaylı

TÜRKYE BÜYÜK HAMLELERE GEBEDR T ÜRKYE aslında güçlü memlekettir. Ve bütün tarihi sürp. rizlerle doludur. Onun metodsuz kaldıı için çeitli çalkantı, lar arasında yolunu aramasını akınlık zannedenler, kısa

Detaylı

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi Çocukları günlük bakımcıya veya kreşe gidecek olan vede başlamış olan ebeveynlere Århus Kommune Børn og Unge Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi Tyrkisk, Türkçe 9-14 aylık çocuklar hakkında durum ve

Detaylı

Yöntem Ara tırma Modeli Evren ve Örneklem Veri Toplama Aracı Verilerin Analizi Bulgular

Yöntem Ara tırma Modeli Evren ve Örneklem Veri Toplama Aracı Verilerin Analizi Bulgular Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 8 Sayı: 38 Volume: 8 Issue: 38 Haziran 2015 June 2015 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 ÖRETMENLK UYGULAMASI

Detaylı

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden 2 Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden mezun oldu. Farklı kurumlarda çalıştıktan sonra 2 arkadaşı

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

ÖZEL BİLGE OKULLARI 3. SINIFLAR ŞUBAT AYI BÜLTENİ

ÖZEL BİLGE OKULLARI 3. SINIFLAR ŞUBAT AYI BÜLTENİ ÖZEL BİLGE OKULLARI 3. SINIFLAR ŞUBAT AYI BÜLTENİ Şubat Ayı Kazanımlarımız Türkçe, Matematik Fen Bilimleri ve Hayat Bilgisi Dersi Konularımız 3. SINIFLAR ŞUBAT AYI BULTENI BÜLTENİMİZDE NELER VAR? Şubat

Detaylı

e.t.t.e tüketim endeksi

e.t.t.e tüketim endeksi Kartlı alıverie dayalı e.t.t.e tüketim endeksi.sayı Ercan Türkan (ercan.turkan@tcmb.gov.tr) 22 Ocak 09 Özet Aralık 08 itibariyle tüketim endeksi, nominal olarak yıllık bazda yüzde 3,3 oranında artı göstermitir.

Detaylı

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019 EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019 FANTASTİK EDEBİYAT, DİSTOPYA VE FELSEFE 8 OCAK 2019, SALI 14.30 /BURÇAK EYÜBOĞLU ODİTORYUMU

Detaylı

A: Algılama gücü ve mantık yürütme kabiliyeti yüksek kişiliği temsil eder.

A: Algılama gücü ve mantık yürütme kabiliyeti yüksek kişiliği temsil eder. Karşınızdaki kişinin ismine bakarak onun hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Bunun için söz konusu isimdeki fiziksel, zihinsel, duygusal, ruhsal enerji sembollerinin açıklamalarına bakmak gerek. İsimdeki

Detaylı

İyi Aksamlar, Bir gönüllümüzün annesinin mektubu da ekte yer alıyor... Bir de 12 sene sonra gelen mesaj...

İyi Aksamlar, Bir gönüllümüzün annesinin mektubu da ekte yer alıyor... Bir de 12 sene sonra gelen mesaj... İyi Aksamlar, İLKYAR projelerinden dönerken proje değerlendirilir... Projeye ilk defa katılan "kelebekler" değerlendirmeye baslar, daha sonra 2., 3. nesil "kelebekler" konuşur... Konuşma o kadar sürer

Detaylı

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar Ahlâk Kavramı Yrd. Doç. Dr. Rıza DEMİR İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İnsan Yönetimine Etik Yaklaşım Dersi Etik Türleri Mesleki Etik Türleri 2017 Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim

Detaylı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı Atatürk ün Kişisel Özellikleri Atatürk cesur ve iyi bir liderdir Atatürk iyi bir lider olmak için gerekli bütün özelliklere sahiptir. Dürüstlüğü ve davranışları ile her zaman örnek olmuştur. Gerek devlet

Detaylı

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam SÖZCÜKTE ANLAM 1 Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam BADEM AÐACI Ýlkbahar gelmiþti. Hava bazen çok güzel oluyordu. Güneþ

Detaylı

Ye aya Gelece i Görüyor

Ye aya Gelece i Görüyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Ye aya Gelece i Görüyor Yazari: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Tercüme eden: Nurcan Duran Uyarlayan: Mary-Anne S. Türkçe 60. Hikayenin 27.si www.m1914.org Bible

Detaylı

ÖZEL BİLGE OKULLARI 2. SINIFLAR NİSAN AYI BÜLTENİ

ÖZEL BİLGE OKULLARI 2. SINIFLAR NİSAN AYI BÜLTENİ ÖZEL BİLGE OKULLARI 2. SINIFLAR NİSAN AYI BÜLTENİ Nisan Ayı Kazanımlarımız Türkçe, Matematik ve Hayat Bilgisi Dersi Konularımız 2. SINIFLAR NİSAN AYI BÜLTENİ BÜLTENİMİZDE NELER VAR? Nisan ayı kazanımlarımız

Detaylı

Çocukların karnesini elimize aldığımız zaman karnedeki notları görmekten öte bizler, bu çocuklar için neler yaptık? diye düşünmemiz gerekir.

Çocukların karnesini elimize aldığımız zaman karnedeki notları görmekten öte bizler, bu çocuklar için neler yaptık? diye düşünmemiz gerekir. Çocukların Karnesindeki Notlar Kimin? Çocukların okul başarılarının temelinde, ailenin çocuğa ve okula karşı tutumuyla yakından ilgilidir. Ailenin çocuğa ve okula karşı tutumu, çocuğun karnesini etkilemektedir.

Detaylı

TÜRKYE SERMAYE PYASASI ARACI KURULULARI BRL SCL TUTMA ESASLARI

TÜRKYE SERMAYE PYASASI ARACI KURULULARI BRL SCL TUTMA ESASLARI Amaç ve Kapsam TÜRKYE SERMAYE PYASASI ARACI KURULULARI BRL SCL TUTMA ESASLARI Madde 1 Bu Esasların amacı, aracı kurulu, portföy yönetim irketi, yatırım fonu, yatırım ortaklıı (menkul kıymetler, gayrimenkul

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz PROF. DR. 133 Prof. Dr. Alaattin AKÖZ SÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Hiç unutmadım ki! Akademik olarak hem yüksek lisans, hem de doktora

Detaylı

14 Şuba a Mardin'de...

14 Şuba a Mardin'de... 14 Şuba a Mardin'de... Bu aksam sevgili Yakup, şubat projesi izlenimlerinden kısa bir bölümünü bizimle paylaşmış... Biz de Yakup'un dileğine katılıyoruz, 14 Şubat YIBO'lular Günü olmalı... İLKYAR Gönüllüleri

Detaylı