LARENGOFARENGEAL REFLÜ HASTALARINDA ORAL KAVİTE PATOLOJİLERİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "LARENGOFARENGEAL REFLÜ HASTALARINDA ORAL KAVİTE PATOLOJİLERİ"

Transkript

1 T.C. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı LARENGOFARENGEAL REFLÜ HASTALARINDA ORAL KAVİTE PATOLOJİLERİ BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi Gözde AKDAĞ Danışman Öğretim Üyesi: Yrd. Doç. Dr. Kerem ÖZTÜRK İZMİR-2012

2 ÖNSÖZ Larengofarengeal reflü hastalarında oral kavite patolojileri konulu tezimin hazırlanmasında bana yol gösteren, yaptığım çalışmalarda bana destek veren ve yardımını hiç esirgemeyen değerli hocam Yrd. Dç. Dr Kerem Öztürk ve bütün zorluklara karşı beni destekleyen aileme sonsuz teşekkürlerimi sunarım. İZMİR,2012 Stj. Diş Hekimi Gözde AKDAĞ

3 İÇİNDEKİLER 1.GİRİŞ Sayfa 2.GENEL BİLGİLER GASTROÖZOFAGAL REFLÜ (GÖR) GASTROÖZEFAJİAL REFLÜ HASTALIĞININ RİSK FAKTÖRLERİ LARENGOFARENGEAL REFLÜ (LFR) GÖR VE LFR FİZYOPATOLOJİSİ TANI SEMPTOMLAR FİZİK MUAYENE TEDAVİ GASTROÖZEFAJİAL REFLÜ HASTALIĞININ DİŞ SAĞLIĞI AÇISINDAN ÖNEMİ VE ORAL KLİNİK TABLOSU LARENGOFARENGEAL REFLÜ HASTALARINDA EROZYON SIKLIĞININ ARAŞTIRILMASI BULGULAR GASTROÖZEFAJİAL REFLÜ HASTALIĞINDA DENTAL TEDAVİ KAYNAKLAR ÖZGEÇMİŞ... 30

4 1.GİRİŞ Gastroösefageal reflünün (GÖR) atipik klinik şekillerinden biri olan larengofarengeal reflü (LFR), mide içeriğinin öğürme veya kusma olmaksızın üst ösefageal sfinkterin üzerine erişecek şiddetteki geri kaçışıdır. Mide içeriğindeki asit ve pepsinin larenks, trakea, farenks ve oral kavite mukozası ile teması, üst solunum ve sindirim sisteminde non-spesifik irritasyon semptomlarına ve mukoza lezyonlarına neden olabilir. GÖR ün tipik semptomları olan retrosternal yanma ve regürjitasyon, LFR ile ilişkili semptom ve lezyonları nedeniyle Kulak-BurunBoğaz Hastalıkları uzmanlarına başvuran hastaların çoğunda yoktur. LFR tanısına dikkatli bir semptom sorgulamasına, larenksin detaylı olarak incelendiği tam KBB muayenesine, reflüyü tespit etmeye ve ölçmeye yönelik laboratuar incelemelerine ve gerektiğinde ampirik reflü tedavisine alınan cevaba ait bilgilerin sentezi sonucunda ulaşılabilir.

5 2.GENEL BİLGİLER 2.1 GASTROÖSEFAGEAL REFLÜ (GÖR) Gelişmiş Gastroösefageal Reflü (GÖR), gastrointestinal rahatsızlığın yaygın bir hastalığıdır. Genellikle alt özofageal sfinkterin gevşemesi sonucu, mide içeriklerinin ösefagusa geri gelmesi ile meydana gelir. Normal bireylerde gün içerisinde kısa süreli, semptomlara ve ösefagusta hasara yol açmayan GÖR atakları olabilir. Bu durum fizyolojik bir olaydır. Ösefagusa geri kaçan mide içeriği semptomlara veya ösefagusta hasara veya her ikisine birden yol açarsa bu durumda GÖR hastalığından söz edilir. Ösefagusa kaçan mide içeriğinin ösefagusta endoskopik olarak saptanan erozyonlara yol açması ise reflü özofajit olarak bilinir. Buna karşılık bir hastada reflüye ait semptomlar var fakat endoskopik bir hasar yoksa bu durum eroziv olmayan reflü hastalığı olarak tanımlanır.(1) GASTROÖSSEFAGEAL REFLÜ HASTALIĞININ RİSK FAKTÖRLERİ Pozitif aile öyküsü, ileri yaş, şişmanlık, hiatus hernisi (midenin bir bölümünün hiatus özefagus çevresindeki zayıflık nedeniyle göğüs boşluğuna doğru yaptığı çıkıklık), ilaç kullanımına bağlı özefajial zedelenme, sigara, alkol, psikolojik stres risk faktörlerini oluşturmaktadır. Yağlı yiyecekler alt özefajial sfinkter (AÖS) basıncını azaltarak gastrik içeriklerin ösefagus içine geçmesine izin verirler. Yağlı yiyeceklerin aynı zamanda GÖR riskini artıran gastrik emilimi de geciktirdikleri gösterilmiştir. GÖR ü provake ettiği bilinen diğer yiyecek ve içecekler ise çikolata, kahve, kola, alkol, nane ve baharatlı yiyeceklerdir. Alkolün GÖR için major bir stimülan olduğu bilinmektedir. Alkol AÖS(alt ösefageal sflinktr) basıncının azalmasında ve gastrik emilimin gecikmesinde rol oynar ve aynı zamanda ösefagus 3

6 ve mide için mukozal bir iritandır. Kullanımının kesilmesiyle AÖS basıncı normal değerine dönmekte ve GÖR semptomları azalmaktadır. Bartlett ve arkadaşlarının4 yaptığı bir çalışmada, GÖR hastalarından endoskopi sırasında alınan gastrik sıvının asitli kola ürünlerine göre çok daha fazla eroziv potansiyele sahip olduğu bulunmuştur. GÖR genellikle gündüz ve ayaktayken oluşur. Bu pozisyonda ösefagus vertikal konumdadır. GÖR oluşsa bile, yerçekimi asitin temizlenmesine yardımcı olur. Geceleri yatar konumda iken ise ösefagus horizontal konumdadır. Reflü sonrasında oluşan asidin temizlenmesi azalır. Ayrıca uykuda yutkunma sayısı ve tükürük sekresyonu azalmaktadır. Bu yüzden retrosternal yanma kişiyi geceleri daha fazla rahatsız eder. Antispazmolitik ilaçlar, non-steroidal antieflamatuarlar, antikolinerjikler, teofilin, kalsiyum kanal antagonistleri ve düz kas inhibitörleri, AÖS basıncını azaltarak veya gastrik ve özefajial mukozada direkt mukozal irritan etki oluşturarak reflüyü arttırırlar. Hamilelik ve obesite durumlarında ise intragastrik ve intraabdominal basıncın artması AÖS basıncını azaltarak GÖR ü provake edebilmektedir.(2) 2.2 LARENGOFARENGEAL REFLÜ (LFR) Klinik olarak GÖR ün tipik şekli, alt ösefageal segmentte ösefajitin neden olduğu retrosternal yanma ve regürjitasyon semptomları ile karakterlidir. Tipik semptomların ön planda olmadığı atipik GÖR klinik şekilleri ise, semptom veya bulgularının ortaya çıktığı sistem ve organlara göre çeşitlilikler gösterir. Ekstraösefageal klinik tablolar, veya supraösefageal komplikasyonlar olarak da adlandırılan bu atipik hastalık şekillerinde larenks, farenks, oral kavite, burun, paranazal sinüsler ve akciğerlere ait semptom ve bulgulara rastlanabilir. GÖR ün bu atipik şekillerinin oral kavite aftlarına, gingivitlere, diş çürüklerine ve diş şekil bozukluklarına, ülseratif oral mukoza lezyonlarına, kronik rinosinüzite, asthmaya, 4

7 kronik interstisiyel akciğer hastalıklarına, ve ani bebek ölümlerine neden olabildiği bilinmektedir. Atipik klinik şekiller arasında geniş bir hasta grubunda görülen LFR nin de kronik larenjit, larenksin kontakt ülserleri ve granülomları, vokal fold nodülleri, Reinke ödemi, subglottik stenoz, larengotrakeal stenoz, paroksismal larenks spazmları, kronik öksürük, globus farengeus, larenksve hipofarenks karsinomları gibi çeşitli Kulak-Burun-Boğaz (KBB) patolojileri ve semptomları ile ilişkili olduğuna dair çalışmalar vardır. Bütün dünyada son dekat içinde gerek GÖR, gerekse LFR nin önemine hekimlerin dikkati ve sık görülen bu toplum sağlığı problemi hakkındaki yayınların sayısı artmıştır. Gastroösefageal reflü ile ilişkisi olduğu gösterilen ilk KBB lezyonları larenksin kontakt ülserleri ve granülomları olmuştur. Larenks üst ösefageal sfinkter üzerinde sindirim kanalına en yakın komşuluğu olan organdır ve larenksin hipofarenkse komşu posterior kısmında görülen bu lezyonların etyolojisinde reflüden şüphe edilmiş olması doğaldır. GÖR ün üst solunum sistemi mukozasındaki etkisi hayvanlarda ve insanlarda incelenmiş, bu çalışmalarda gastrik asitle birlikte pepsinin de üst solunum yolu epiteli hasarında rolü olduğu görülmüştür. Asit ve pepsinin yarattığı bu hasar, LFR ile ilişkilendirilen larenks patolojilerinin hepsinin oluşum mekanizmasını teorik olarak açıklayabilir. İnteraritenoid bölgedeki epitel hiperplazisi (pakidermi), vokal foldların posterior kısmındaki aritenoid vokal çıkıntıları üzerinde görülen kontakt ülserler, subepitelial fibrozis ile karakterli vokal fold nodülleri, hasar zemininde gelişen posterior larenks granülomları ve subglottik larenks stenozunun etiyolojisinde reflünün rolünün bulunması olasıdır.(3) 5

8 2.3 GÖR VE LFR FİZYOPATOLOJİSİ Gastroösefageal reflü ve LFR nin fizyopatolojisinde ösefagogastrik bileşke morfolojisi ve basıncı, ösefageal klirens, ösefagus mukoza direnci, ösefageal motilite, üst ösefageal sfinkter basıncı ve bunların kombinasyonlarına ait çeşitli faktörlerin rol oynadığı bilinmektedir. Bu anatomik yapılar ve fizyolojik olaylar yanında larenks, farenks ve akciğerler ile ösefagus arasındaki fonksiyonel ilişkiler de reflü olaylarını muhtemelen etkilemektedir. Ösefagusta anti-reflü bariyer görevi yapan elemanlar, 1.normal yutma mekanizması, 2.alt ösefageal sfinkter, 3.ösefageal asit klirensi, 4.mukoza direnci ve 5.üst ösefageal sfinkterdir. Reflü, ösefagusun anti-reflü bariyerlerinin yapısında veya fonksiyonlarında bozulma sonucunda ortaya çıkar.reflünün başlamasıyla anti-reflü bariyerlerdeki disfonksiyon giderek artar ve oluşan kısır döngü nedeniyle reflü süreklilik kazanır. Anti-reflü bariyerlerin disfonksiyonunda ve reflü oluşumunda çeşitli mekanizmalar rol oynayabilir: (4) 1. Alt ösefageal sfinkter tonusunda azalma: Diafragmanın yapısı, ösefagogastrik açı, ösefagusun intra-abdominal segmentinin boyu, freno-ösefageal ligaman, alt ösefageal sfinkterin nöral innervasyonu ve hormonal etkiler alt ösefageal sfinkter tonusunu etkilerler. Hiatal herni, diyetle alınan gıdalar (yağ, alkol, çikolata, kola, nane), çeşitli ilaçlar ve maddeler (kafein, nikotin, teofilin, nitratlar, antikolinerjikler, dopamin, morfin, meperidin, nitorprussid, lidokain, diazepam, kalsiyum kanal blokörleri, beta-adrenerjik ajanlar, alfa-adrenerjik antagonistleri, oral kontraseptifler), hormonlar (sekretin, kolesistokinin, glukagon, gastrik inhibitör 6

9 peptid-gip, vazoaktif intestinal peptid- VIP, progesteron, nörotensin, hipotiroidi) sfinkter basıncını düşürmekte ve reflüye neden olabilmektedir. GÖR hastalarında alt ösefageal sfinkter basıncının düşük, normal ve yüksek bulunduğu çalışmalar vardır. Bu değişken veriler, alt ösefageal sfinkter basıncının tek başına GÖR fizyopatolojisini açıklayamayacağını göstermiştir ve GÖR ün, nöral kontrolu mezensefalon tarafından sağlanan ve yutkunmadan bağımsız olarak ortaya çıkan geçici alt ösefageal sfinkter relaksasyonları nedeniyle geliştiği fikri ortaya atılmıştır. 2. Ösefageal asit klirensinde bozulma: Ösefagusun primer ve sekonder peristaltizmi ile, tükrük bikarbonatı ösefageal asit klirensini sağlayan mekanizmalardır. Nöromusküler hastalıklarda, total larenjektomiden sonra gelişen ösefageal motilite bozukluklarında ve tükrük bikarbonatının azaldığı durumlarda reflü ve semptomları ortaya çıkabilir18. Bilinen başka bir hastalığı bulunmayan posterior larenjitli hastalarda primer ve sekonder peristaltizm normal bulunmuştur; bu nedenle peristaltizm bozukluğunun LFR ye neden olan primer mekanizma olduğunu söylemek mümkün değildir. 3. Ösefagus mukoza direncinin azalması: Mukus,yüzey bikarbonatı, epitelial hücre membranı ile intersellüler bağlantılar ve post-epitelial metabolik tamponlama sistemi, ösefagus mukoza direncini oluşturan elemanlardır. Mukoza direncindeki bozulma primer olarak epitele ait faktörler nedeniyle olabileceği gibi, tükrük miktarının veya mukus yapımının azalması sonucunda da ortaya çıkabilir. Mukus ve tükrük miktarını azaltan, ösefagusta motilite bozukluğuna da yol açan sorunlardan baş-boyun bölgesine radyoterapi, Sjögren sendromu, skleroderma, kistik fibrozis, progresif sistemik skleroz ösefagus mukoza direncinin azalmasıyla hem GÖR'in 7

10 ortaya çıkmasına, hem de GÖR komplikasyonlarının oluşmasına zemin hazırlayabilmektedir. 4. Üst ösefageal sfinkter disfonksiyonu: Üst ösefageal sfinkter, istirihatte farengoösefageal bileşkenin kapalı durmasını sağlayan yüksek basınçlı bir alandır. Çok sık olarak ve dakikalık değişiklikler gösteren üst ösefageal sfinkter basıncı, uykuda belirgin olarak düşer. Bu düşüşün LFR için zemin hazırlayacağı ve LFR ataklarının da üst ösefageal sfinkter basıncında düşme olduğu anlarda gerçekleşebileceği düşünülebilir. Oysa, posterior larenjitli hastalar ile asemptomatik normal kişiler arasında üst ösefageal sfinkter istirihat basıncı değerlerinde farklılık saptanmamıştır. Reflü atakları sırasında ölçülen üst ösefageal sfinkter basıncı değerlerine ait veriler de değişkendir; GÖR hastalarında ve normal kişilerde reflü atakları sırasında üst ösefageal sfinkter basıncının değişmediğini, veya arttığını bildiren çelişkili çalışmalar vardır. Bu veriler, LFR fizyopatolojisini açıklamada sadece üst ösefageal sfinkter basıncı değişikliklerinin yeterli olmadığını göstermektedir. LFR, muhtemelen üst ösefageal sfinkter kontrolunu sağlayan kompleks nörofizyolojik mekanizmalardaki bozukluklar sonucunda ortaya çıkmaktadır. Farenkse yükselen asidik içeriğin farenksle daha fazla temasını engelleyen farengo-sfinkterik kontraktil refleks veya larenksle temas eden reflü içeriğinin aspirasyonunu önleyen farengoglottal kapanma refleksi nin afferent sensoriyel yollarında fonksiyon bozuklukları bulunuyor olabilir. 5. Mide boşalmasında gecikme: Öğünlerde yüksek hacimli ve yağlı gıda alımı, alkol ve tütün kullanımı, mide çıkışında duedenal ülser, neoplazi veya nörojenik nedenlere bağlı obstrüksiyon mide boşalmasında gecikmeye ve reflüye neden olabilir. 8

11 6. Gastrik hipersekresyon: Stres ve alkol alımı, mideden asit ve pepsin sekresyonunu artırarak reflünün olumsuz etkilerini artırıcı rol oynayabilmektedir.gastro-ösefageal reflü geliştikten sonra semptom ve patolojilerin ortaya çıkmasında ise temel iki mekanizma sorumludur: 1. Gastrik irritanların teması: GÖR'de doku hasarı için primer hedef organ ösefagus olmakla birlikte, gastrik irritanların temas ettiği her organ epiteli hastalıktan etkilenebilir. 2. Refleks nörojenik mekanizmalar: GÖR nedeniyle oluşabildiği bilinen bradikardi, larengospazm ve bronkospazm, muhtemelen ösefagustaki spesifik reseptörlerden kaynaklanan refleks nörojenik mekanizmalar sonucunda ortaya çıkmaktadır.(6) 2.4 TANI Tipik GÖR semptomları, yani retrosternal yanması ve regürjitasyonu ön planda olan hastalar genellikle gastroenterologlara başvururlar; ancak, retrosternal yanmayı kardiak veya torakal ağrı olarak değerlendiren hastaların ilk müracaatlarını kardiyologlara veya göğüs hastalıkları uzmanlarına yapmaları da mümkündür. Atipik GÖR semptomları bulunan hastalar ise, ön planda olan en şiddetli semptomlarına göre, KBB, göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisi, çocuk hastalıkları, çocuk cerrahisi ve psikiatri uzmanlarına da başvurabilirler. Larengofarengeal reflüsü bulunan ve genellikle KBB hastalıkları uzmanlarına başvuran hastalarda sıklıkla kronik, tekrarlayan ve LFR için spesifik olmayan semptomlara rastlanır. KBB uzmanlarına başvuran hastaların %5-10 unu LFR ile ilgili semptom ve bulgulara sahip hastalar oluşturmaktadır. LFR semptomları üst solunum ve sindirim sisteminin diğer hastalıklarında da ortaya çıkabildiğinden, tanı için hekimlerin öncelikle semptomların LFR ile ilşkili olabileceği konusunda bilgili ve şüpheci olmaları gerekir. Bilinen bir larenks veya farenks hastalığı anamnezi bulunmayan hastalarda 9

12 larengofarengeal semptomların varlığı LFR şüphesini doğurmalıdır. Tanıya ancak dikkatli bir semptom sorgulamasına, tam KBB muayenesine, laboratuar incelemelerine ve gerektiğinde ampirik reflü tedavisine alınan cevaba ait bilgilerin sentezi sonucunda ulaşılabilir.(7) 2.5 SEMPTOMLAR Larengofarengeal reflü ile ilişkili olabilen larengeal ve farengeal semptomlar tablo 1 de gösterilmiştir. Bu semptomlara sahip hastalarda GÖR e neden olabilecek faktörlerden tütün ve alkol kullanımı, beslenme alışkanlıkları, meslek, sürekli kullanılan ilaçlar ile, tipik GÖR semptomları olan retrosternal yanma ve regürjitasyonun varlığı dikkatle sorgulanmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, atipik GÖR hastalarında tipik semptomların bulunma olasılığı %50 nin altındadır; yani hastaların çoğunda sorgulandığında bile tipik semptomlar yoktur. KBB hastalarında tipik semptomlara rastlanma sıklığı değişik çalışmalarda %20, %35 ve %43 olarak bildirilmiştir.(8) 10

13 Tablo 1: Larengofarengeal Reflü İle İlişkili KBB Semptomları(9) Larengeal semptomlar Farengeal semptomlar Kronik veya sık tekrarlayan öksürük Globus farengeus Sık balgam çıkarma ihtiyacı Ses kısıklığı Boğaz ağrısı Yutkunma güçlüğü Ses yorgunluğu Odinofaji (ağrılı yutma) Seste çatallanma Disfaji (yutma güçlüğü) Yüksek frekanslı seslerin çıkartılmasında güçlük Larengospazm atakları Ses bozuklukları, larenks seviyesine olan reflünün sık rastlanan belirtilerindendir. En sık rastlanan ses bozukluğu şekli ses kısıklığıdır ve reflü içeriğinin vokal kord mukozasında neden olduğu hasarın derecesine göre ses kısıklığının süre ve şiddeti değişkenlik gösterir. Vokal kord mukozasındaki değişiklikler erken inflamasyon evresinde ise, hastanın şikayeti genellikle sık sık tekrarlayan, hafif dereceli ses kısıklığı olmaktadır. LFR'de henüz ses kısıklığı ortaya çıkmadan gelişen erken belirtiler arasında seste çatallanma ve kırılmalar ile, yüksek frekanslı tiz seslerin çıkartılamaması sayılabilir; ancak, bu belirtiler genellikle ses sanatçıları başta olmak üzere daha çok profesyonel ses kullanıcıları tarafından farkedilebilmektedir. Larengofarengeal reflünün uzun süre farkedilmemesi ve tedavi 11

14 edilmemesi sonucunda vokal kord mukozasında kalıcı morfolojik değişiklikler meydana gelmesi ile ses kısıklığı sürekli hale gelir ve şiddetlenir.(10) Kronik veya tekrarlayan öksürük ve sıksık boğaz temizleme alışkanlığı, larengo-farengeal reflünün neden olduğu irritasyon ve refleks mekanizmaların aktive olması sonucunda ortaya çıkar. Hastalarda ön planda olan semptom, nedeni aydınlatılamayan kuru öksürüktür ve sorulduğunda sık sık boğazı temizleme ve balgam çıkarma ihtiyacı duyduklarını da bildirirler. Öksürük ve boğaz temizleme alışkanlığı vokal kordların birbirlerine şiddetli temasına neden olur ve bu iki patolojik mekanizma bizzat kendileri vokal kord epitelinde inflamasyonu artırıcı etki yaptığından hastaların semptomları giderek şiddetlenmekte ve kalıcı hale gelmektedir. Reflünün alt solunum yollarında neden olabileceği irritrasyona, aspirasyon pnömonisine, astma aktivasyonuna, hatta kronik interstisiyel akciğer hastalığına bağlı olarak kronik öksürük ve nefes darlığı görülebilir. Bir çalışmada post-nasal akıntı ve astmadan sonra, öksürüğün üçüncü en sık nedeninin %21 oranla GÖR olduğu bildirilmiştir; aynı çalışmada GÖR bulunan hastaların %43'ünde hekime başvurma nedeni tek başına öksürüktür.(11) Larengospazm atakları, reflü içeriğinin doğrudan solunum sistemi mukozasına temas etmesi, veya ösefagustaki bazı spesifik reseptörlerden kaynaklanan refleks nörojenik mekanizmalar sonucunda ortaya çıkabilir. Hava açlığı ile uykudan uyanma semptomu bulunan hastalarda reflü araştırılmalı ve obstrüktif uyku apnesinden ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Globus farengeus, yaklaşık 2000 yıl önce ilk kez Hippocrates tarafından tarif edilmiştir. "Boğazdaçıkartılmak istenen yabancı bir madde varmış hissi" şeklinde tanımlanan globus şikayeti, KBB hekimlerine yapılan başvuru şikayetlerinin yaklaşık %4'ünü oluşturmaktadır ve nadiren psikojenik nedenlidir. 12

15 Globus semptomu genellikle ösefajit, ösefagus motilite bozukluğu, krikofarengeal gerginlik veya larengeal yapıların irritasyonuna bağlıdır. Reflü ve globus arasında kuvvetli bir ilişki bulunduğu çeşitli araştırmacılar tarafından gösterilmiştir. Boğaz ağrısı, reflünün non-spesifik belirtilerinden birisidir. Boğaz ağrısı şikayeti olan hastanın muayenesinde ağrının nedenini izah edebilecek patolojik muayene bulgusuna rastlanmadığı ve belli bir hastalık tanısına ulaşılamadığı durumlarda reflüden şüphelenilmelidir. Odinofaji (yutma sırasında ağrı) ve disfaji (yutma güçlüğü), genellikle primer hipofarenks ve ösefagus hastalıklarının belirtileri olarak kabul edilirler. Bu semptomların varlığında ilk akla gelen malignitenin ve diğer ösefagus hastalıklarının ekarte edilmesinden sonra tanı konamadığı durumlarda reflü akla gelmelidir.(12) 2.6 FİZİK MUAYENE Larengofarengeal reflü şüphesi uyanan hastalarda larenksin ve hipofarenksin muayenesi indirekt larengoskopi, fiberoptik laringoskopi, rigid larengoskopi, veya videostroboskopi ile yapılabilir. Bütün bu muayene yöntemleri larenks morfolojisi konusunda önemli bilgiler sağlarken, videostroboskopinin henüz yapısal değişiklikler meydana gelmemiş hastalarda vokal foldların vibrasyon fonksiyonlarındaki değişikliklerin tespit edilmesinde diğer değerlendirme yöntemlerine göre avantajı vardır. LFR li hastalarda lareksin muayenesinde en sık rastlanan bulgular Şekil 2 de gösterilmiştir.(13) 13

16 Şekil 1: Soldaki fotoğraf, fiberoptik muayenede pseudosulcus vocalisin reflü bulgularını gösteren demodur. LFR, pseudosulkusa neden olur. Ancak gerçek sulkus bilinmediği için, büyük ihtimalle enflamatuar hastalık veya vokal travmadan meydana gelen bir durum söz konusudur.(14) 2.7 TEDAVİ Reflü tedavisinde üç seçenek vardır: yaşam tarzında ve günlük alışkanlıklarda yapılan sosyal düzenlemeler, asit supresyon tedavisi ve cerrahi Antireflü bariyer fonksiyonlarını bozduğu bilinen günlük alışkanlık ve yaşam koşullarının ortadan kaldırılması veya düzenlenmesi, bütün hastaların tedavinin her aşamasında almaları gereken önlemlerdir. Yağlı diyetin alt ösefageal sfinkter basıncında düşüşe ve mide boşalmasında gecikmeye, protein alımının ise bunun 14

17 aksine alt ösefageal sfinkter basıncında artışa neden olduğu için yağdan fakir, proteinden zengin gıda tercih edilmeli ve çikolata, mint, gazlı meşrubatlar, kafein ve alkol alımı kısıtlanmalıdır. Hasta öğünlerde fazla yememeli ve yatmadan içinde gıda alımından kaçınmalıdırlar. Varsa tütün kullanımı sona erdirilmeli, dar giysilerden kaçınılmalı, kilo fazlası olan kişiler zayıflamalı, uyurken yatak başı cm yükseltilmelidir. Posterior larenjiti olan hastalarda sadece sosyal düzenlemeler ile hastaların %51 inde larengeal semptomların ve inflamasyonun hafiflediği gösterilmiştir. Reflünün farmakolojik tedavisinde antiasitler, aljinik asit, H2 reseptör blokörleri, proton pompa inhibitörleri ve prokinetik ajanlar kullanılmıştır. Anti-asitler ve aljinik asit, asit nötralizasyonu sağlayarak hafif dereceli GÖR semptomları olan hastalarda yararlı olabilmektedir ancak, LFR deki tedavi etkinlikleri kanıtlanmamıştır. H2 reseptör blokörleri (cimetidine, ranitidine, famotidine), H2 reseptörler seviyesinde histaminin pariyetal hücre stimülasyonunu selektif olarak inhibe ederek gastrin, kolinerjik uyarım ve gıda alımı ile olan mide asit sekresyonunu azaltırlar ancak, diğer hidrojen iyonu yapım yollarına etkili olmadıklarından total asit supresyonu sağlamazlar. Klinik çalışmalarda H 2 reseptör blokörlerinin şiddetli reflü ösefajit bulunan olgularda yeterli tedavi etkinliğine sahip olmadıkları ve nüks oranının yüksek olduğu bildirilmiştir. Reflüye bağlı kronik larenjiti olan hastalarda da H 2 reseptör blokörleri ile hastaların ancak %54 ünde semptomatik cevap elde edilmiş, tedavinin kesilmesini takiben %92 nüks bildirilmiştir. Proton pompasını inhibe ederek midede asit supresyonu sağlayan ajanlar olan proton pompa inhibitörleri (PPI), günümüzde reflünün farmakolojik tedavisinde en etkin olan ilaçlardır. Omeprazole ve lansoprazole, üzerinde klinik çalışmaların en fazla yapıldığı PPI ajanlardır. PPI ların LFR hastalarında hem plasebo kontrollara, hem de H2 reseptör blokörlerine göre daha yüksek tedavi 15

18 başarısına sahip oldukları ve H2 reseptör blokörleriyle tedavi cevabı alınamayan hastalarda da semptomlarda düzelme sağladıkları gösterilmiştir. LFR de tedavi süresi çift doz PPI (2x30 mg lansoprazole veya 2x20 mg omeprazole) ile 3 aydan kısa olmamalı ve bunu takibeden 3 ayda da standart dozda (1x30 mg lansoprazole veya 1x20 mg omeprazole) idame tedaviye devam edilmelidir. Farmakolojik tedaviden yarar görmeyen, tedavi kesildikten sonra semptom ve bulgularında sık nüksler görülen, şiddetli reflüye bağlı üst solunum sistemi komplikasyonları (subglottik stenoz, epitelial displazi gibi) bulunan hastalarda antireflü cerrahi tedavi endikasyonu vardır. Cerrahi tedavi ile farmakolojik tedaviye cevap alınamayan hastalarda %75 ve üzerinde başarı elde edilmektedir. Günümüzde cerrahi tedavide fundoplikasyon operasyonları (Nissen veya Toupe) laparoskopik olarak da uygulanabilmekte ve hastalar kısa sürede günlük sosyal aktivitelerine geri dönebilmektedirler.(15) 3. GASTROÖSEFAGEAL REFLÜ HASTALIĞININ DİŞ SAĞLIĞI AÇISINDAN ÖNEMİ VE ORAL KLİNİK TABLOSU Mideden ösefagusa doğru reflüsü olan gastrik içerikler ağız ortamında tüm dental ve periodontal dokularla temasa geçer. Gastrik asit ph sı yaklaşık olarak 1-1,5 arasındadır. Gastrik asidin düzenli olarak ağız ortamında bulunması,ağız içindeki ph değerinin minenin çözünürlüğü için kritik ph değeri olan 5.5 in altına kolayca inmesinde önemli bir faktördür. Gastrik asidin dişlerde erozyon meydana getirebilmesi için en azından 1-2 senelik sürede haftada birkaç kez düzenli olarak 16

19 dişlerle temas etmesi gerektiği belirtilmektedir. Genel olarak sert diş dokularının bakteri içermeksizin kaybı olarak tarif edilen erozyon, dişte patolojik, kronik, lokalize ve ağrısız olarak gelişir. Erozyonun genel belirtisi diş yüzeyinde içbükey bir kayıp şeklinde olmaktadır. Başlangıçta erozyon yüzey cilasının kaybı şeklinde görülmekte ve sadece mine temiz ve kuru olduğu zaman fark edilmektedir. Diş dokusu kaybı genelde sekonder ve tersiyer dentin oluşumuna izin verecek ölçüde yavaş bir hızla seyrettiği için duyarlılık güvenilir bir bulgu değildir. Ağrı, genellikle ilerlemiş aktif lezyonlardan hızlı bir doku kaybı nedeniyle olmaktadır. Dental erozyonda dişin hassasiyetini etkileyen faktörlerden bazılarının bireye bağlı, bazılarının da tümüyle bağımsız olduğu belirtilmektedir. Örneğin; tükürüğün tamponlama kapasitesi ve dişin asitler karşısındaki çözünülebilirliği bireyden bağımsız nedenlere, genel sağlık durumu ve bireyin beslenme alışkanlıkları ise bireye bağlı nedenlere örnek olabilmektedir. GÖR nedeniyle oluşan erozyonun şiddeti, gözlenen GÖR ün süresi ve regürjitasyonun sıklığına bağlıdır. Hastalarda senelerce süren reflü şikayetlerinde eğer reflü çok sık veya devamlı değil ise, dental erozyon oluşumu için yeterli olmayabilir. Bunun yanında kısa bir süreden beri GÖR şikayeti duyan bir bireyde, her gün ve günde birkaç kez reflü oluşuyorsa şiddetli dental erozyon gözlenebilir. Burada tükürüğün yapısı ve minenin bileşimi önemlidir. Jarvinen ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, GÖR nedeniyle erozyona en fazla maruz kalan bölgenin üst dişlerin palatinal yüzeyleri olduğu bildirilmiştir. Bu durumu da farenksten ağıza kuvvetli regürjitasyon sonucu asidin ilk karşılaştığı bölge olmasından ve buna ek olarak palatal yüzeylerin major tükürük bezlerinden ve dilden daha uzak olmasıyla ilişkilendirmişlerdir. Erozyona neden olan faktörlerin devam etmesiyle üst premolar ve molarların palatinal yüzeylerinin yanında oklüzal yüzeyleri de erozyona uğramaktadır. Erken dönemde dilin koruyucu etkisinden 17

20 dolayı alt dişler erozyondan etkilenmemektedirler. Bunun yanında bazı şiddetli vakalarda erozyon alt dişlerin oklüzal ve bukkal yüzeylerini de etkileyebilmektedir. Bireysel özellikler erozyon lezyonlarının büyüklüğünü ve yayılmasını etkileyebilir. Asidin diş yüzeyleri ile teması, temas süresi, dudak ve yanak hareketleri, yutma alışkanlıkları ve tükürük etken faktörlerdir. Öncelikle tükürük eroziv materyali oral floradan temizler veya dilüe eder ve diyet asitlerini tamponlayarak nötralize olmalarını sağlar. Ayrıca tükürük içindeki Ca ve P nedeniyle mine dış yüzeyinde bir doygunluk oluşturarak ve diş yüzeyi üzerinde pelikıl oluşumunu sağlayarak asit ataklarına karşı sert diş dokularını korur. Ayrıca eroziv ataklar sonrası oluşan demineralizasyonu remineralizasyona çevirmek için gerekli olan F, Ca, P ı sağlayarak erozyona karşı koruyucu faktör olarak önemli bir görev üstlenir. Tükürüğün tamponlama kapasitesi, akış oranı ve ph sı, bunun yanı sıra minenin kimyasal ve fiziksel özellikleri, dişlerin kontur ve şekli de erozyonda etkili faktörlerdendir. Meurman tükürük sekresyon miktarının erozyonun önlenmesinde etkin rol oynadığını bildirmişlerdir. Gudmundsson ve arkadaşları, tükürüğün düşük tamponlama kapasitesi ve düşük akış hızı nedeniyle özefajial asitin yeterli miktarda temizlenemediğini ve bu durumunda yüksek erozyon riski oluşturduğunu açıklamışlardır. Tükürük pelikılı, seçici membran gibi rol oynayarak asitlerin nötralizasyonunu, tamponlamasını ve eroziv ajanın temizlenmesini sağlayarak asit demineralizasyonuna karşı mine yüzeyini korumaktadır. Ağızda farklı bölgelerde pelikılın kalınlığı farklıdır ve bu da erozyonun şiddetini etkilemektedir. GÖR hastalarından alınan palatal mukoza örneklerinin, sağlıklı olanlarla karşılaştırıldığı bir çalışmada; palatal epitelyumun histopatolojisinin kontrol grubuna göre varyasyon göstermediği saptanmıştır. Her iki grupta da ortokeratoz, parakeratoz, minimal enflamatuar geçiş, görülebilir granüloz tabaka ve bu tabakada seyrek 18

21 vakuolizasyonlar, epitelyal hiperplazi gözlenmiştir. Morfometrik analiz sonuçlarında ise istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur. Bazal ve eksternal yüzey arası oran küçüldükçe, epitelyumda daha şiddetli harabiyet oluşmuştur. Epitelyal atrofi ve fibroblast yoğunluğunun fazla olması daha şiddetli reflü hastalarında gözlenmiştir. Reflü şiddeti daha fazla olan hastalarda daha fazla etkilenmiş epitelyuma rastlanılmıştır. GÖR hastalarında dental erozyon ve periodontal sağlık durumunun araştırıldığı bir çalışmada, dental erozyon gözlenen bölgelerde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde dişeti çekilmesinin varlığı gözlenmiştir. Yine buna benzer başka bir çalışmada, bu hastalarda normal sağlıklı gruplara kıyasla daha fazla gingival hasar gözlenmiştir. Dişlerdeki erozyon, aşınmış dişin karşıt dişe doğru zaması, diastema oluşumu, vertikal boyutun kaybına bağlı olarak aşırı örtülü kapanış ve mandibulanın otorotasyonuna neden olan over-jet azalması ve başabaş kapanış gibi patolojik değişimlerle sonuçlanmaktadır. Yeme zorluğu, dentin hassasiyeti veya ağrı, özellikle erozyonun hızlı ve çabuk ilerlediği hastalarda yaygın bir problemdir. GÖR hastalığı çocuklarda da görülen bir hastalıktır. Çocuklarda doğru bir anamnez alınamayacağı için bu hastalığın araştırma yapılmadan teşhis edilmesi güçtür. Tam olarak teşhis konulabilmesi için 24 saatlik ph monitorizasyonu gereklidir. Süt dişlerinin minesi daha az mineralize ve daha ince olduğu için asit erozyonuna karşı daha eğimlidirler. Bu sebepten bu hastalığa sahip çocuklar rutin diş muayenesinden geçirilmelidir. Çocuklarda erozyonun süt dişlerinde ilerlemesini gösteren bir çalışma yoktur. Süt dişlerinin yüzeyinde genelde aprizmatik mine vardır ve kimyasal kompozisyonları daimi dişlerden farklılık gösterir. Süt dişlerindeki eroziv lezyonlar elektron mikroskobu ile incelendiğinde derin bir pörözite göstermektedir. Gelişimi tamamlanmamış dişlerde ise dental erozyon nedeniyle diş yapısında hızlı bir kayıp olmakta ve pulpanın geniş olması da pulpa inflamasyonuna ve pulpanın açılmasına 19

22 yol açmaktadır. Dental erozyon yalnızca yetişkinlerde değil aynı zamanda çocuklar ve genç erişkinlerde de diş kaybının önemli bir nedeni olarak bilinmektedir. Gastrointestinal bozukluklarla dental erozyonun ilişkisinin araştırıldığı bir çalışmada, gastrointestinal bozukluğu olan bireylerde sağlıklı kontrol grubuna göre diş kayıplarının istatistiksel olarak daha fazla bulunduğu gözlenmiştir. Bu kaybın sebebinin tam olarak bilinmemesinin yanında, bu durumdan erozyonun sorumlu olabileceği bildirilmiştir.(16) 4. LARENGOFARENGEAL REFLÜ HASTALARINDA EROZYON SIKLIĞININ ARAŞTIRILMASI Çalışma larengofarengeal reflü hastalığı olan 25 kişi ve 25 kişi kontrol grubu olmak üzere 50 kişi üzerinde yapıldı. Tüm hastalar için kişisel bilgileri, sistemik rahatsızlıklar, çeşitli semptomları sorgulayan ve ağız bulgularını içeren bir form dolduruldu. Hastalar oral hijyen durumlarına göre iyi ve kötü olmak üzere değerlendirildi. Hastada bruksizm olup olmadığı, asidik yiyecek ve içecek tüketim sıklığı, diş fırçalama alışkanlıkları, kullanmakta olduğu veya kullanmakta olduğu ilaçlar gibi etkenler göz önüne alınarak tanı ve tedavi planı bu doğrultuda 20

23 oluşturuldu. Diş aşınmalarına sebep olan bruksizmli hastalar, LFR nun diğler üzerindeki etkisini belirlemek amacı ile çalışma dışı bırakıldı. reflü rahatsızlığı olmayan ve dişlerde aşınmalara sebep olabilecek sistemik hiçbir rahatsızlığı olmayan kişiler kontrol grubu olarak seçildi. Kontrol grubu 11 i erkek 11 i bayan ve yaş ortalaması 37.9 yaş ortalamasına sahip kişiler oluşturdu. Reflü grubunu ise 12 si erkek 13 ü bayan ve yaş ortalaması yaş ortalamasına sahip kişiler oluşturdu. Hasta ve kontrol grubunun ağız içi muayeneleri detaylı bir şekilde yapıldı. Dişlerde aşınma olup olmadığı, varsa aşınmanın yeri ve derecesi belirlendi. Derecelendirme ise Eccles skalasına göre yapıldı.(17) Eccles ve Jenkins in erozyon skalası 0. derece Erozyon Yok 1. derece Mine yüzeyinde değişiklik 2. derece Dentin etkilenmiş, kronun 1/3 den az erozyon 3. derece 1/3 den fazla kron kaybı 4.1 BULGULAR Çalışma 25 i LFR 25 i kontrol grubu üzerinde yapıldı. Bu 25 kişinin %80 inde diş aşınmaları olduğu görülmüştür. Kontrol grubundaki hastaların %28 inde diş aşınmaları olduğu görülmüştür. LFR hastalarının %60 ı 1,%16 sı 2 ve %4 ü 3 aşınma olduğu tespit edildi. Kontrol grubunda ise %24 ü 1, %4 ü 2 aşınma olduğu tespit edilmiştir.lfr hastalarının yüzde 56 sında 14 hastada ön palatinal bölgede, yüzde 24 ünde ise bukkal ve palatinal bölgelerde aşınma olduğu tespit edilmiştir. Cinsiyet yönünden ise LFR lü erkeklerin, reflülü bayan hastalara göre daha fazla diş aşınmalarının olduğunu göstermiştir. Çalışmadaki hastaların çoğunda üst keser dişlerin palatinal yüzlerinde erozyon görülürken, daha az olarak 21

24 posterior dişlerin çeşitli bölgelerinde erozyon görüldü. Bu bilgiler aşağıdaki tablolarda daha ayrıntılı şekilde verilmiştir. Tablo 2: LFR Grubu ve Kontrol Grubunun Temel Özellikleri TEMEL ÖZELLİKLER GRUP YAŞ CİNSİYET EROZYON ORAL HİYJEN EROZYON YERİ ERKEK KADIN ERKEK KADIN İYİ KÖTÜ ÖN PALATİNAL DİĞER LARENGOPHARENGEAL REFLÜ HASTASI n= KONTROL n= Tablo 3: Laregofarengeal Reflü Hastaları Ve Kontrol Grubundaki Diş Aşınmaları LARENGOFARENGEAL REFLÜ HASTALARI VE KONTROL GRUBUNDAKİ DİŞ AŞINMALARI ECLESS EROZYON SKALASI LFR GRUBU KONTROL GRUBU AŞINMA YOK

25 Şekil 2: Larengofarengeal Reflü Hastaları Aşınma Dereceleri LARENGOFARENGEAL REFLÜ HASTALARI AŞINMA DERECELERİ 3 4% AŞINMA YOK 20% 2 16% 1 60% Şekil 3: Kontrol Grubundaki Diş Aşınma Yüzdeleri 23

26 KONTROL GRUBUNDAKİ DİŞ AŞINMA YÜZDELERİ 1 24% 2 4% AŞINMA YOK 72% 3 0% Tablo 4: Mann-Whitney Testi ile Biyoistatistiksel Veriler Mann-Whitney Testi ORTALAMALAR GRUP N SIRALAMA ORTALAMASI TOPLAM SIRALAMA FREKANS LFR HASTA KONTROL GRUBU TOPLAM 50 Tablo 5: Biyoistatistiksel Test Verileri 24

27 TEST İSTATİSTİKLERİ a FREKANS Mann-Whitney U Z Asymp. Sig. (2-tailed),000 a.grouping Variable: grup Yani LFR hastasındaki erozyon derecelerinin istatistiksel açıdan anlamlı derecede Kontrol grubundaki erozyon derecelerinden farklı olduğunu gösterir. Bu bilgiler de bu verilerin istatistiksel açıdan anlamlı derecede olduğunu gösterir. 4.2 GASTROÖSEFAGEAL REFLÜ HASTALIĞINDA DENTAL TEDAVİ Eğer hastada dental erozyon nedeni olarak reflüden şüpheleniliyorsa hemen gerekli önlemler alınmalıdır. Hastaya reflüye neden olan yiyecekleri kontrol altına alan diyet verilmeli ve aktif reflü atakları boyunca diş fırçalama işleminden kaçınması öğütlenmelidir. Florlu ürünler kullanılarak demineralize minenin remineralizasyonu sağlanmalıdır. Eğer mine ya da dentin asit ataklarla demineralize olmuşsa, fırçalama esnasında daha fazla diş dokusu kaldırılır ve bu da erozyonu hızlandırır. Ayrıca dişlerde organik artıkları ve kazanılmış pelikılı kaldırma özelliğine sahip olan diş beyazlatma ajanları da erozyona yatkınlığı arttırmaktadır. Yapılan çalışmalar, içeceklere flor ilavesinin ya da florun dişlere topikal uygulanmasının erozyon miktarını azalttığını göstermiştir. GÖR hastalarında düşük tükürük akış hızı ve tamponlama etkisi olduğu için tükürük miktarını artırıcı yöntemler uygulanmalıdır. İstirahat halinde düşük tükürük akım oranına sahip olan 25

28 bireyler daha yüksek erozyon riski gösterirler. Tükürük akışını stimüle ettiği ve tamponlama kapasitesini arttırdığı için şekersiz sakız çiğnenmesi tavsiye edilmelidir. Fakat sakız mide sekresyonunda artışa nedenolduğundan 7 yaşın altındaki gastrik reflü hastası çocuklarda önerilmez. Sadece dişlerdeki hassasiyeti azaltmak için değil aynı zamanda remineralizasyona da yardımcı olmak için; florlu ağız gargaraları ve cilalar, yüksek florlu ve düşük abrazivli diş macunları, yumuşak ya da orta sertlikte diş fırçaları tavsiye edilmelidir. Ayrıca duyarlılığı gidermek için dentin bonding ajanlarından da yararlanılabilir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda, gastrik sıvı nedeniyle erozyona uğramış mine, dentin ve sement yüzeylerine asidüle fosfat florid jeli uygulamasının eroziv demineralizasyonu büyük oranda azalttığı gösterilmiştir. Erozyonda erken tanı konularak konservatif tedavi yaklaşımları uygulanabilir. Erozyon tedavisinin temel hedefi, hem anterior hem de posterior dişlerde diş yapısının hiçbir preparasyon yapılmaksızın maksimum miktarda korunması olmalıdır. Ancak, reflü nedeniyle ağız ortamına gelen düşük ph lı gastrik sıvının sadece doğal dişleri değil, restoratif materyallerin parlak yüzeylerini de etkilediği unutulmamalıdır. Myklebost ve arkadaşları, gastrik sıvı simülasyonunun Tetric Ceram kompozit, poliasitle modifiye kompozit, rezin modifiye CIS, posterior CIS ve amalgamın yüzey pürüzlülüğüne olan etkisini inceledikleri çalışmalarında, bu materyallerin yüzey pürüzlülüklerinde anlamlı bir artış meydana geldiğini bildirmişlerdir.bu nedenle ağız içine uygulanan konservatif materyallerin yüzey polisajları çok iyi yapılmalı ve sık sık kontrol edilmelidir.erozyon diş yapısında estetik ve fonksiyon kaybına neden olmuşsa protetik tedavi yapılır. Protetik tedavi, dentin duyarlılığını azaltmak, estetiği sağlamak, aşınma nedeniyle düşen vertikal boyutu düzeltmek ve diş yapısındaki kayıpların ilerlemesini engellemek için gereklidir. Estetik kaygılar haricinde altın içerikli dental alaşımlar en ideal restoratif 26

29 materyallerdir. Bu alaşımların aşınmaya karşı dirençleri yüksektir ve karşıt minede de minimum aşınma oluştururlar. Estetik üstünlüklerinden dolayı seramikler günümüzde en çok kullanılan restoratif materyallerdir. Fakat seramiklerin eksik yanı ise karşıt mineye olan abraziv özellikleridir. Bu problem oklüzal uyumsuzluğun minimalize edilmesi ve kanin koruyuculu oklüzyonun sağlanması ile giderilebilir. Ayrıca düşük sertlikleri, kristal fazının düşük konsantrasyonda olması ve küçük kristal büyüklükleri nedeniyle doğal dişleri daha az aşındırma özelliği olan düşük ısıda fırınlanan seramik restorasyonlar tercih edilmelidir. Oral ortamdaki asidik ve alkalik sıvılardan etkilenmesinden dolayı seramik restoratif yüzeyler çok iyi cilalanmalıdır. Erozyona uğramış dental ve seramik yüzeyler disfonksiyonel oklüzyon ve bruksizm gibi parafonksiyonel alışkanlıklarla birlikte daha fazla aşınmaya uğrayabilir. Bazı durumlarda aşınmaya karşı koruyucu gece plakları önerilir. Aşınan yüzeyler ve karşıt mine ağız içi kameralar ile görüntülenerek görülen değişiklikler hastaya bildirilmeli ve gerekli uyarılar yapılarak hasta motive edilmelidir. Sonuç olarak, dişlerdeki minenin erozyonu GÖR hastalığının ilk semptomu olabilir. İyi alınan bir anamnez ve yapılan detaylı bir ağız içi muayene sonrasında diş dokusundaki madde kayıpları ve bunların lokalizasyonları belirlenmelidir. Diş hekimi hastayı gastroenteroloji uzmanına göndererek bu hastalığın tanısını koymada ilk basamağı oluşturabilir. Medikal tedavi ile asit reflüsü elimine edilmeden dental rehabilitasyona geçilmemelidir 27

30 5. KAYNAKLAR 1. Gastroözofagal Reflü Hastalığı Olan Bireylerdeki Diş Erozyon Sıklığının Araştırılması Cumhuriyet Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi Cilt: 12 Sayı: Silva Ma, Damante Jh, Stipp Ac, Tolentino Mm, Carlotto Pr, Fleury Rn. Gastroesophageal Reflux Disease: New Oral Findings. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod Larengofarengeal Reflü, Dr. İrfan Yorulmaz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, KBB Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye, Hill J, Stuart Rc, Fung Hk, Ng Ek, Cheung Fm, Chung Cs, Van Hasselt Ca: Gastroesophageal Reilux, Motility Disorders And Psychological Profiles İn The Etiology Of Globus Pharyngis. Laryngoscope 1997, 107, Ulualp So, Toohill Rj: Larngopharyngeal Reflux: State Of The Art Diagnosis And Treatment. Otolaryngol Clin North Am 2000; 33, El-Serag Hb, Lee P, Buchner A, Inadomi Jm, Gavin M, Mccarthy Dm: L 7. ansoprazole Treatment Of Patients With Chronic İdiopathic Laryngitis: A Placebo-Controlled Trial.. Am J Gastroenterol 2001; 96: Sontag Sj, O connell S, Khandelwal S, Et Al. Asthmatics With Gastroesophageal Reflux: Long Term Results Of A Randomized Trial Of Medical And Surgical Antireflux Therapies. J Gastroenterol

31 9. Bor S, Mandıracıoğlu A, Kitapçıoğlu G, Bor Cc, Gilbert Rj. Gastroesophageal Reflux Disease İn A Low İncome Region İn Turkey. Am J Gastroenterol Dabsban A, Patel H, Delaney J, Wverth A, Thomas R, Tolia V. Gastroesophageal Reflux Disease And Dental Erosion İn Children. J Pediatr 2002, 23, Baron Rp, Carmichael Rp, Marcon Ma. Dental Erosion İn Gastroesophageal Reflux Disease. J Can Dent Assoc 2003, 69, Dena Aa, Ronald Sb, Luciano Or, Edward Lm, Mahmoud Fn. Dental Erosion Caused By Silent Gastrooesophageal Reflux Disease. Jada 2002, Çelik Ç, Özgünaltay G, Attar N. Diş Aşınmaları. Hü Diş Hek Fakderg Peter C. Belafsky, Md, Phd; Gregory N. Postma, Md; James A. Koufman, Md The Laryngoscope Lippincott Williams & Wilkins, Inc., Philadelphia 2001 The American Laryngological, Rhinological And Otological Society, Inc. 15. Moynihan P. Peterson Pe Diet, Nutrition And The Preventation Of Dental Disease, Public Health Nutr. 7 (1a), , Yorulmaz İ, Küçük B, Palabıyıkoğlu M: Gastro-Özefageal Reflünin Kulak Burun Boğaz İle İlgili Belirti Ve Bulguları. Güncel Gastroenteroloji

32 17. Belinda L. Gregory-Head, Bds, Ms, Donald A. Curtis, Dmd, Lawrence Kim, Md, And John Cello, Md, Evaluation Of Dental Erosion İn Patients With Gastroesophageal Reflux Disease, Eccles Jd, Jenkins Wg. Dental Erosion And Diet. J Dent 1974, 2,153,9 ÖZGEÇMİŞ 1987 yılında Kayseri de doğdum yılında Felekşan Fırat İlköğretim Okulu nu bitirdim yılında Söke Hilmi Fırat Anadolu Lisesi nden mezun oldum ve 2007 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ni kazandım. 30

Öksürük. Pınar Çelik

Öksürük. Pınar Çelik Öksürük Pınar Çelik Öksürük Öksürük, akciğerleri aspirasyondan koruyan, sekresyonların atılmasını sağlayan, istemli veya istemsiz refleks yolla oluşan, ani patlayıcı ekspirasyon manevrasıdır. Öksürük refleksinin

Detaylı

Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi

Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi Beyin Tümörleri Çene Eklemi (TME) ve Yüz Ağrıları Merkezi Sizde mi Diş Sıkıyorsunuz? Diş sıkma ve gıcırdatma, gece ve/veya gündüz oluşabilen istemsiz bir aktivitedir.

Detaylı

Gastroösofageal Reflü Hastalığı DRATALAYŞAHİN

Gastroösofageal Reflü Hastalığı DRATALAYŞAHİN Gastroösofageal Reflü Hastalığı DRATALAYŞAHİN Tanım Gastrik muhtevanın ösofagusa anormal reflüsünün neden olduğu mukosal hasar ve semptomlar Sıklıkla kronik ve tekrarlayıcı Tipik semptomları olmayan hastalarda

Detaylı

Periodontoloji nedir?

Periodontoloji nedir? Periodontoloji 1 2 Periodontoloji Periodontoloji nedir? Periodontoloji, dişleri ve implantları çevreleyen yumuşak ve sert dokuların iltihabi hastalıkları ve bunların tedavisi ile ilgilenen bir dişhekimliği

Detaylı

Ses Kısıklığı Nedenleri:

Ses Kısıklığı Nedenleri: Sesin oluşumunda temel olarak üç sistem rol oynamaktadır. Bu sistemlerden birincisi jeneratör sistemdir. Jeneratör sistem basınçlı hava çıkışını sağlayan akciğerler tarafından oluşturulur. İkincisi vibratuar

Detaylı

Larengofarengeal Reflü

Larengofarengeal Reflü Larengofarengeal Reflü Dr. Mehmet AKDAĞ, Doç. Dr. Mehmet KÜLEKÇİ Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Kliniği, İstanbul Reflü terimi Latince geri akış anlamına

Detaylı

HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM

HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM Nadirdir!!! Üst aerodijestif sistem malinitelerinin % 5-10 u, tüm malinitelerin ise %0.5 i hipofarinks kanserleridir. Kötü seyirlidir!!! İleri evrede başvurmaları ve

Detaylı

LARENGOFARENGEAL REFLÜ

LARENGOFARENGEAL REFLÜ DERLEME LARENGOFARENGEAL REFLÜ Dr. İrfan YORULMAZ Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, KBB Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye ÖZET Gastroösefageal reflünün (GÖR) atipik klinik şekillerinden biri olan larengofarengeal

Detaylı

Sesiniz Kı. sılırsa Bunları Yapın!

Sesiniz Kı. sılırsa Bunları Yapın! Sesiniz Kı sılırsa Bunları Yapın! Ses bozukluklarının sadece sesin azalması ya da hiç çıkmaması anlamına gelmiyor. Kulak, Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Eltaf Ayça Özbal Koç, şu bilgileri verdi

Detaylı

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI Prof. Dr. Aydan Kansu Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı 7 y, ~ 1 yıldır karın ağrısı Göbek çevresinde Haftada

Detaylı

2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 2. SINIF RESTORATİF DİŞ TEDAVİSİ TEORİK DERS PROGRAMI

2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 2. SINIF RESTORATİF DİŞ TEDAVİSİ TEORİK DERS PROGRAMI 2. SINIF RESTORATİF DİŞ TEDAVİSİ TEORİK DERS PROGRAMI 1. hafta Konservatif Diş Tedavisine giriş, Diş yüzeyi terminolojisi 2. hafta Kavite sınıflandırması ve kavite terminolojisi (Sınıf I ve II kaviteler)

Detaylı

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM Dünya genelinde 300 milyon kişiyi etkilediği düşünülmekte Gelişmiş ülkelerde artan prevalansa sahip Hasta veya toplum açısından yüksek maliyetli bir hastalık

Detaylı

Periodontoloji nedir?

Periodontoloji nedir? Periodontoloji Periodontoloji nedir? Periodontoloji, dişleri ve implantları çevreleyen yumuşak ve sert dokuların iltihabi hastalıkları ve bunların tedavisi ile ilgilenen bir dişhekimliği dalıdır. Periodontoloji,

Detaylı

Gastroösofageal Reflü Hastalığı DRATALAYŞAHİN. Tanım

Gastroösofageal Reflü Hastalığı DRATALAYŞAHİN. Tanım Gastroösofageal Reflü Hastalığı DRATALAYŞAHİN Tanım Gastrik muhtevanın ösofagusa anormal reflüsünün neden olduğu mukosal hasar ve semptomlar Sıklıkla kronik ve tekrarlayıcı Tipik semptomları olmayan hastalarda

Detaylı

Dersin Kodu Dersin Adı Z/S T U K DPE 603 Fiziksel, psikolojik, sosyal gelişim ve davranış

Dersin Kodu Dersin Adı Z/S T U K DPE 603 Fiziksel, psikolojik, sosyal gelişim ve davranış PEDODONTİ Ders Koordinatörü: Prof. Dr. Serap Çetiner, scetiner@neu.edu.tr DersSorumluları: Prof. Dr. Serap Çetiner, scetiner@neu.edu.tr Prof.Dr. Şaziye Aras, saziye_aras@yahoo.com Prof.Dr. Leyla Durutürk,

Detaylı

Astım tedavisinde yaygın olarak yapılan yanlışlar vardır. Bu doğru bilinen yanlışların düzeltilmesi

Astım tedavisinde yaygın olarak yapılan yanlışlar vardır. Bu doğru bilinen yanlışların düzeltilmesi Bölüm 17 Astım Tedavisinde Yapılan Yanlışlar Astım Tedavisinde Yapılan Yanlışlar Dr. Gülhan AYHAN ve Dr. Ömer AYTEN Astım tedavisinde yaygın olarak yapılan yanlışlar vardır. Bu doğru bilinen yanlışların

Detaylı

Kronik Pankreatit. Prof. Dr.Ömer ŞENTÜRK KOÜ Gastroenteroloji, KOCAELİ

Kronik Pankreatit. Prof. Dr.Ömer ŞENTÜRK KOÜ Gastroenteroloji, KOCAELİ Kronik Pankreatit Prof. Dr.Ömer ŞENTÜRK KOÜ Gastroenteroloji, KOCAELİ Tanım Pankreasın endokrin ve ekzokrin yapılarının hasarı, fibröz doku gelişimi ile karakterize inflamatuvar bir olay Olay histolojik

Detaylı

ENDODONTİK TEDAVİDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ

ENDODONTİK TEDAVİDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ Prof. Dr. Feridun ŞAKLAR ENDODONTİK TEDAVİDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ BAŞARI ORANLARI Kök kanal tedavisindeki başarı oranlarının belirlenmesi için bu güne kadar çok sayıda çalışma yapılmıştır.

Detaylı

Kronik Öksürük. Dr. Kürşat Uzun N.E. Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD ve Yoğun Bakım Bilim Dalı

Kronik Öksürük. Dr. Kürşat Uzun N.E. Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD ve Yoğun Bakım Bilim Dalı Kronik Öksürük Dr. Kürşat Uzun N.E. Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD ve Yoğun Bakım Bilim Dalı Epidemiyoloji Polikliniklerde en sık 5. şikayet %88-100 neden saptanıyor Spesifik tedavi

Detaylı

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler MEME KANSERİ Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler KANSER NEDİR? Hücrelerin kontrolsüz olarak sürekli çoğalmaları sonucu yakındaki ve uzaktaki başka organlara yayılarak kötü klinik

Detaylı

Özofagusun motilite bozuklukları. Prof. Dr. Melih Paksoy

Özofagusun motilite bozuklukları. Prof. Dr. Melih Paksoy Özofagusun motilite bozuklukları Prof. Dr. Melih Paksoy Fizyoloji Yutkunmanın faringeal fazı 1.5 sn sürer, yiyeceğin geçmesi için faringoözofagial segment kasının koordine çalışması gerekir. Koordinasyonun

Detaylı

Doç. Dr. Orhan YILMAZ

Doç. Dr. Orhan YILMAZ Yazar Ad 145 Doç. Dr. Orhan YILMAZ İnsanda yaş ilerledikçe tüm organlarda görülebilen yaşlanma işitme organında da görülür ve bu arada işitme duyusu da gün geçtikçe zayıflar. Yaşlılığa bağlı olarak gelişen

Detaylı

GASTROÖZEFAJİAL REFLÜ HASTALIĞINDA DENTAL YAKLAŞIMLAR DENTAL APPROACH IN GASTROESOPHAGEAL REFLUX DISEASE

GASTROÖZEFAJİAL REFLÜ HASTALIĞINDA DENTAL YAKLAŞIMLAR DENTAL APPROACH IN GASTROESOPHAGEAL REFLUX DISEASE GASTROÖZEFAJİAL REFLÜ HASTALIĞINDA DENTAL YAKLAŞIMLAR DENTAL APPROACH IN GASTROESOPHAGEAL REFLUX DISEASE Seda Cengiz * M. İnanç Cengiz Y. Şinasi SARAÇ ÖZET Gastroözefajial reflü (GÖR) hastalığı, prevalansı

Detaylı

Günümüzde diş ve diş eti hastalıkları bütün dünyada yaygın ve önemli bir sorundur. Çünkü ağız ve diş sağlığı genel sağlığımızla yakından ilişkilidir.

Günümüzde diş ve diş eti hastalıkları bütün dünyada yaygın ve önemli bir sorundur. Çünkü ağız ve diş sağlığı genel sağlığımızla yakından ilişkilidir. Ağız ve Diş Sağlığı Günümüzde diş ve diş eti hastalıkları bütün dünyada yaygın ve önemli bir sorundur. Çünkü ağız ve diş sağlığı genel sağlığımızla yakından ilişkilidir. Ağız sağlığı: Dişler ve onları

Detaylı

Reflü Hastaları Ne Yapmalı?

Reflü Hastaları Ne Yapmalı? On5yirmi5.com Reflü Hastaları Ne Yapmalı? Reflü hastalarının, yaşam kalitelerini yükseltmek ve daha az sorun yaşamaları için yapabilecekleri basit çözümler var. Yayın Tarihi : 11 Ekim 2011 Salı (oluşturma

Detaylı

SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI

SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI Diş Eti Hastalıkları Dişeti hastalıkları (Periodontal hastalıklar) dişeti ve dişleri destekleyen diğer dokuları etkileyen hastalıklardır. Erişkinlerde diş kayıplarının %70

Detaylı

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011 Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını

Detaylı

EOZİNOFİLİK ÖZOFAJİT ANTALYA 2016 DR YÜKSEL ATEŞ BAYINDIR HASTANESİ ANKARA

EOZİNOFİLİK ÖZOFAJİT ANTALYA 2016 DR YÜKSEL ATEŞ BAYINDIR HASTANESİ ANKARA EOZİNOFİLİK ÖZOFAJİT ANTALYA 2016 DR YÜKSEL ATEŞ BAYINDIR HASTANESİ ANKARA 1. vaka S.P ERKEK 1982 DOĞUMLU YUTMA GÜÇLÜĞÜ ŞİKAYETİ MEVCUT DIŞ MERKEZDE YAPILAN ÖGD SONUCU SQUAMOZ HÜCRELİ CA TANISI ALMIŞ TEKRARLANAN

Detaylı

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak İNME Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND ye aittir. Kaynak

Detaylı

Hiatal Herniler Tanım Hiatal herni, diyafragmanın özefageal hiatusunda herhangi bir organın anormal protrüzyonu olarak tanımlanmaktadır.

Hiatal Herniler Tanım Hiatal herni, diyafragmanın özefageal hiatusunda herhangi bir organın anormal protrüzyonu olarak tanımlanmaktadır. Hiatal Herniler Tanım Hiatal herni, diyafragmanın özefageal hiatusunda herhangi bir organın anormal protrüzyonu olarak tanımlanmaktadır. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Ersin

Detaylı

LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR!

LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR! LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR! Lenfödem, lenf sıvısının dolaşımındaki yetersizlik yüzünden dokular arasında proteinden zengin sıvı birikimine bağlı olarak şişlik ve ilerleyen

Detaylı

Gazlı İçecekler Sağlığımızı Nasıl Etkiliyor?

Gazlı İçecekler Sağlığımızı Nasıl Etkiliyor? Son yıllarda özellikle sofralarımıza hakim olmuş gazlı içecekleri içmeden önce bir kez daha düşünmek de yarar var. Gazlı içecekler hakkındaki gerçekleri anlatan Judith Valentine'in makalesi, bu yabancıyı

Detaylı

Ý nsanda iletiþimin en önemli araçlarýndan biri olan ses,

Ý nsanda iletiþimin en önemli araçlarýndan biri olan ses, 1 5 Doç. Dr. Orhan YILMAZ Ý nsanda iletiþimin en önemli araçlarýndan biri olan ses, kiþinin duygusal yapýsýný yansýtan bir olaydýr. Yaþ ilerledikçe tüm organlarda görülebilen yaþlanma konuþma organýnda

Detaylı

Burun yıkama ve sağlığı

Burun yıkama ve sağlığı Burun yıkama ve sağlığı Yayınlanmış bir çok klinik çalışmada günlük yapılan nazal yıkmanın burnumuzla ilgili yaşam kalitesini arttırdığı ve sinüslerimizden kaynaklanan semptomları azalttığı gösterilmiştir.

Detaylı

diastema varlığında tedavi alternatifleri

diastema varlığında tedavi alternatifleri diastema varlığında tedavi alternatifleri Prof. Dr. L. Şebnem TÜRKÜN Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi Anabilim Dalı Etken Muayene Tedavi Planı Etiyoloji Süt/daimi diş geçiş

Detaylı

Gastoözofageal Reflü Hastalığı: Tanı ve Tedavi Prof. Dr. Ömer ŞENTÜRK

Gastoözofageal Reflü Hastalığı: Tanı ve Tedavi Prof. Dr. Ömer ŞENTÜRK Gastoözofageal Reflü Hastalığı: Tanı ve Tedavi Prof. Dr. Ömer ŞENTÜRK Gastroözofageal Reflü Hastalığı (GÖRH) Montreal de yapılan konsensus toplantısında aşağıdaki şekilde sınıflandırılmıştır. GÖRH; mide

Detaylı

Tanı ve Tedavi Planlaması. Prof.Dr. Kıvanç Kamburoğlu Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Ana Bilim Dalı

Tanı ve Tedavi Planlaması. Prof.Dr. Kıvanç Kamburoğlu Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Ana Bilim Dalı Tanı ve Tedavi Planlaması Prof.Dr. Kıvanç Kamburoğlu Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Ana Bilim Dalı Hastalıkların uygun ve doğru tedavisi için ilk koşul doğru

Detaylı

PROF. DR. TÜLİN TANER

PROF. DR. TÜLİN TANER Uyku Apne Sendromunda Diş Hekimliği Uygulamaları PROF. DR. TÜLİN TANER Hacettepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Ortodonti AnaBilim Dalı TTD Okulu Uyku Bozuklukları Merkezi Kursu Ankara 26 27 Mart

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine

Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı. Göğüs Cerrahisi. Journal of Clinical and Analytical Medicine Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Kuthan Kavaklı Göğüs Cerrahisi Akciğer Kanserinde Anamnez ve Fizik Muayene Bulguları Giriş Akciğer kanseri ülkemizde 11.5/100.000 görülme sıklığına

Detaylı

KOAH Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir?

KOAH Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir? KOAH NE DEMEKTİR? KOAH Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir? Hastalar için özet bilgiler KOAH nedir? KOAH, hastalığın belli başlı özelliklerinin tanımını içinde barındıran Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı teriminin

Detaylı

Hisar Intercontinental Hospital

Hisar Intercontinental Hospital Varisler BR.HLİ.92 Venöz Hastalıklar (Toplardamarlar) Varis Hastalığı: Bacaklarımızda kirli kanı yukarı taşımak üzere görev alan iki ana ven sistemi bulunur. Yüzeyel ve derin ven sistemi olarak adlandırılan

Detaylı

TÜM MİDE BİYOPSİLERİNE RUTİN OLARAK GIEMSA VE ALCIAN BLUE UYGULAMALI MIYIZ?

TÜM MİDE BİYOPSİLERİNE RUTİN OLARAK GIEMSA VE ALCIAN BLUE UYGULAMALI MIYIZ? TÜM MİDE BİYOPSİLERİNE RUTİN OLARAK GIEMSA VE ALCIAN BLUE UYGULAMALI MIYIZ? PROF. DR. SÜLEN SARIOĞLU¹, DR. EVREN UZUN¹, DOÇ. DR. MEHTAT ÜNLܹ, PROF. DR. HÜLYA ELLİDOKUZ² DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIBBİ

Detaylı

Uykudan önce ASLA!!!

Uykudan önce ASLA!!! Uykudan önce ASLA!!! ŞEKER TÜKETİMİ-5 BAŞARAMAZSAN!!! Şekeri tükettikten hemen sonraki ALIŞKANLIĞI OTURTMAYA ÇALIŞ ; Macunlu ya da macunsuz fırçalasın, Ağzını suyla çalkalasın, Peynir-yoğurt yesin ya da

Detaylı

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D.

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. Multipl Myeloma Nedir? Vücuda bakteri veya virusler girdiğinde bazı B-lenfositler plazma hücrelerine

Detaylı

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu. Yaşlı Bakım-Ebelik. YB 205 Beslenme İkeleri

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu. Yaşlı Bakım-Ebelik. YB 205 Beslenme İkeleri Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yaşlı Bakım-Ebelik YB 205 Beslenme İkeleri Uzm. Dyt. Emine Ömerağa emine.omeraga@neu.edu.tr YAŞLANMA Amerika da yaşlı bireyler eskiye göre

Detaylı

21.12.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi

21.12.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi 21.12.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi MANİSA HABER Soğuklarla birlikte sinüzit vakalarında artış yaşanıyor Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ercan Pınar, havaların

Detaylı

GIS Perforasyonları. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK-2012

GIS Perforasyonları. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK-2012 GIS Perforasyonları Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK-2012 Sunum Planı Özefagus perforasyonu Ülser perforasyonları Tanım Epidemiyoloji Klinik Tanı Ayırıcı tanı Tedavi Özefagus Perforasyonu

Detaylı

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi Uzm. Dr. Sinem AKKAYA IŞIK Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi AIDS CMV; nadir ölümcül İlk vaka 1983 Etkili ART sıklık azalmakta, tedavi şansı

Detaylı

Gastroenteroloji. Fonksiyonel karın ağrısı özellikleri. Organik nedenler ekarte edilmiştir. Genelde 4-18 yaş arası. Normal fizik muayene

Gastroenteroloji. Fonksiyonel karın ağrısı özellikleri. Organik nedenler ekarte edilmiştir. Genelde 4-18 yaş arası. Normal fizik muayene Fonksiyonel karın ağrısı özellikleri Organik nedenler ekarte edilmiştir Gastroenteroloji Genelde 4-18 yaş arası Normal fizik muayene Gaitada gizli kan negatif Uyarıcı belirti ve bulgular yok 1 2 Kronik

Detaylı

Lokal Hastalıkta Hangi Hasta Opere Edilmeli? Doç. Dr. Serdar Akyıldız E ge Ü n i v e r sitesi Tı p Fakültesi K B B Hastalıkları Anabilim D a l ı

Lokal Hastalıkta Hangi Hasta Opere Edilmeli? Doç. Dr. Serdar Akyıldız E ge Ü n i v e r sitesi Tı p Fakültesi K B B Hastalıkları Anabilim D a l ı Lokal Hastalıkta Hangi Hasta Opere Edilmeli? Doç. Dr. Serdar Akyıldız E ge Ü n i v e r sitesi Tı p Fakültesi K B B Hastalıkları Anabilim D a l ı Genel olarak; Tümör hacmi arttıkça Evre ilerledikçe Kombine

Detaylı

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen hemen tüm insanlar değişik nedenlerle baş ağrısından

Detaylı

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer Solunum sistemi farmakolojisi Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 2 1 3 Havayolu, damar ve salgı bezlerinin regülasyonu Hava yollarının aferent lifleri İrritan reseptörler ve C lifleri, eksojen kimyasallara,

Detaylı

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden

Detaylı

İMPLANT VAKALARININ SINIFLANDIRILMASI

İMPLANT VAKALARININ SINIFLANDIRILMASI İMPLANT VAKALARININ SINIFLANDIRILMASI Prof. Dr. HALDUN İPLİKÇİOĞLU İmplant vakaları neden sınıflandırılmalıdır? İmplantoloji yüksek düzeyde bilgi ve deneyim gerektiren bir alandır. Bu konuda çalışmalar

Detaylı

YAŞLI DEĞERLENDİRME FORMU. Boy/kilo / BKİ):

YAŞLI DEĞERLENDİRME FORMU. Boy/kilo / BKİ): ÖYKÜ YAŞLI DEĞERLENDİRME FORMU Adı Soyadı: Doğum tarihi/yaş: Cinsiyeti: Eğitimi: Medeni durumu: Çocuk sayısı: İşi-mesleği: Gelir kaynakları: Boy/kilo / BKİ): Şu anki sağlık sorunları: Sosyal güvence: Emeklilik

Detaylı

Sunum planı. Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet

Sunum planı. Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet Sunum planı Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet En sık hekime başvuru nedeni Okul çağındaki çocuklarda %35-40 viral enfeksiyonlar sonrası 10 gün %10 çocukta 25 günü geçer. Neye öksürük

Detaylı

Alevlenmelerin en yaygın nedeni, trakeobronşiyal enfeksiyonlar ve hava kirliliğidir. Şiddetli alevlenmelerin üçte birinde neden saptanamamaktadır

Alevlenmelerin en yaygın nedeni, trakeobronşiyal enfeksiyonlar ve hava kirliliğidir. Şiddetli alevlenmelerin üçte birinde neden saptanamamaktadır Toraks Derneği, Göğüs Hastalıkları Uzmanları ve solunum hastalıkları alanında çalışan diğer uzmanlık dallarındaki hekimler tarafından 1992 de kurulan bir ulusal uzmanlık derneğidir. Toraks Derneği nin

Detaylı

BAŞ BOYUN KANSELERİ. Uyarıcı işaretlerin bilinmesi:

BAŞ BOYUN KANSELERİ. Uyarıcı işaretlerin bilinmesi: BAŞ BOYUN KANSELERİ Uyarıcı işaretlerin bilinmesi: Bir yılda 55000 Amerikalıda baş ve boyun bölgesinde kanser tesbit edildiğini, bunların 13000 ünün öldüğünü ve yine bunların önlenebileceğini biliyor muydunuz?

Detaylı

Sunu planı. Solunum yetmezliği NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON NIMV

Sunu planı. Solunum yetmezliği NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON NIMV Sunu planı NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON DOÇ. DR. HAKAN TOPAÇOĞLU İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Neden Endikasyonlar Kontrendikasyonlar Hasta seçilmesi Komplikasyonlar Solunum yetmezliği IMV

Detaylı

TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI

TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI Akut tonsillofarenjit veya çocukluk çağında daha sık karşılaşılan klinik tablosu ile tonsillit, farinks ve tonsil dokusunun inflamasyonudur ve doktora başvuruların

Detaylı

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu

Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma. Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Cerrahi Hastada Beslenme ve Metabolizma Prof.Dr. İsmail Hamzaoğlu Travma ve cerrahiye ilk yanıt Total vücut enerji harcaması artar Üriner nitrojen atılımı azalır Hastanın ilk resüsitasyonundan sonra Artmış

Detaylı

Baş Boyun Radyoterapisi Yan Etkileri. Yrd. Doç. Dr. Banu Atalar Acıbadem Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi A.D.

Baş Boyun Radyoterapisi Yan Etkileri. Yrd. Doç. Dr. Banu Atalar Acıbadem Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi A.D. Baş Boyun Radyoterapisi Yan Etkileri Yrd. Doç. Dr. Banu Atalar Acıbadem Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi A.D. Baş Boyun Radyoterapisinin Önemi Cerrahi ile eşit sonuç alınması Uzun yaşam beklentisi Organ

Detaylı

GEBELİKTE SIK GÖRÜLEN RAHATSIZLIKLAR VE ALINACAK ÖNLEMLER

GEBELİKTE SIK GÖRÜLEN RAHATSIZLIKLAR VE ALINACAK ÖNLEMLER GEBELİKTE SIK GÖRÜLEN RAHATSIZLIKLAR VE ALINACAK ÖNLEMLER Bulantı-Kusma Gebe kadınların 1/2 sinde bulantı, 1/3 ünde kusma genelde ilk üç ay içinde görülür. Gebeliğin sonuna doğru, bebeğin mideyi yukarı

Detaylı

Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar.

Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar. Bakır (Cu) Bakır anemi de kritik bir rol oynar. Vücutta küçük miktarda bakır varlığı olmaz ise demirin intestinal yolaktan emilimi ve kc de depolanması mümkün değildir. Bakır hemoglobin yapımı için de

Detaylı

KULAK BURUN BOĞAZ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİM PROGRAMLARI. KBB-007 KBB Ab.D. Burun ve Paranazal Sinüs Hastalıkları Teorik Dersleri

KULAK BURUN BOĞAZ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİM PROGRAMLARI. KBB-007 KBB Ab.D. Burun ve Paranazal Sinüs Hastalıkları Teorik Dersleri KULAK BURUN BOĞAZ ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK EĞİTİM PROGRAMLARI KBB-001: KBB Ab.D. KBB nin temelleri Teorik Dersleri KBB-002: KBB Ab.D. Seminer, Makale ve Olgu tartışması saati KBB-003: KBB Ab.D. KBB

Detaylı

Değerlendirme. Seksüel Anamnez Detaylı bir medikal ve psikolojik anamnez Partnerle görüşme Medikal anamnez Seksüel anamnez

Değerlendirme. Seksüel Anamnez Detaylı bir medikal ve psikolojik anamnez Partnerle görüşme Medikal anamnez Seksüel anamnez Dr. MANSUR DAĞGÜLLİ Epidemiyoloji Memnun edici seksüel performansa izin verecek yeterli ereksiyonu sağlamak ve devam ettirmedeki kalıcı yetersizlik Hem etkilenen kişiler hem de onların partner ve ailelerinin

Detaylı

BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI

BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI Bariatrik ameliyatlar sadece kilo kaybı sağlayarak fiziksel değişim sağlamazlar, asıl önemli olan kilo kaybı sonrası vücudumuz için bu 7 önemli

Detaylı

Etkin Madde Klorheksidin glukonat (%1)tır. Yardımcı madde olarak; Kuş üzümü aroması, Kiraz aroması ve Nane esansı içerir.

Etkin Madde Klorheksidin glukonat (%1)tır. Yardımcı madde olarak; Kuş üzümü aroması, Kiraz aroması ve Nane esansı içerir. KULLANIM KILAVUZU KLORHEX ORAL JEL Birim Formülü Etkin Madde Klorheksidin glukonat (%1)tır. Yardımcı madde olarak; Kuş üzümü aroması, Kiraz aroması ve Nane esansı içerir. Tıbbi Özellikleri Klorheksidin

Detaylı

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI Gebelikte ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler Sodyum ve su retansiyonu Sistemik kan basıncında azalma Böbrek boyutunda artma ve toplayıcı sistemde dilatasyon Böbrek kan

Detaylı

Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları

Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları [Çocuklarda Akılcı İlaç Kullanımı] Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları Ayşın Bakkaloğlu Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Pediatrik Nefroloji Ünitesi İlaç Metabolizması Esas organ

Detaylı

Kan Kanserleri (Lösemiler)

Kan Kanserleri (Lösemiler) Lösemi Nedir? Lösemi bir kanser türüdür. Kanser, sayısı 100'den fazla olan bir hastalık grubunun ortak adıdır. Kanserde iki önemli özellik bulunur. İlk önce bedendeki bazı hücreler anormalleşir. İkinci

Detaylı

KARBONHİDRATLAR, DİŞ ÇÜRÜĞÜ, BESLENME BİLGİSİ

KARBONHİDRATLAR, DİŞ ÇÜRÜĞÜ, BESLENME BİLGİSİ KARBONHİDRATLAR, DİŞ ÇÜRÜĞÜ, BESLENME BİLGİSİ Karbonhidratların diş çürüğünün oluşumundaki rolünü, çürük oluşumunda etkili diğer biyo-medikal ve psiko-sosyal etkenlerle birlikte değerlendirmek gerekir

Detaylı

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri Kansızlık (anemi) kandaki hemoglobin miktarının yaş ve cinsiyete göre kabul edilen değerlerin altında olmasıdır. Bu değerler erişkin erkeklerde 13.5 g/dl, kadınlarda 12 g/dl nin altı kabul edilir. Kansızlığın

Detaylı

DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR?

DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR? DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR? Tuvalet eğitimi döneminde, nörolojik olarak normal bazı çocuklarda yanlış edinilmiş işeme alışkanlıkları neticesinde ortaya çıkan işeme fazındaki

Detaylı

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ Erhan Çalışıcı, Birgül Varan, Mahmut Gökdemir, Nimet Cındık, Özge Orbay Başkent Üniversitesi Çocuk Sağ.Has.ABD Göğüs ağrısı, çocukluk ve adölesan

Detaylı

KANITLARIN KATEGORİSİ

KANITLARIN KATEGORİSİ EPOS 2007 AMAÇLAR VE HEDEFLER Rinosinüzit, topluma büyük bir mali yük oluşturan, önemli ve gittikçe artan bir sağlık sorunudur. Bu el kitabı, rinosinüzitin tanısı ve tedavisi hakkında kanıta dayalı öneriler

Detaylı

Endometriozis. (Çikolata kisti)

Endometriozis. (Çikolata kisti) Endometriozis (Çikolata kisti) Bugün Neler Konuşacağız? Endometriozis Nedir? Belirtileri Nelerdir? Ne Sıklıkta Görülür? Hangi Sorunlara Neden Olur? Nasıl Tanı Konur? Nasıl Tedavi Edilir? Endometriozis

Detaylı

Kanser Hastalarında Dental Yaklaşım. Dr.Kıvanç Bektaş-Kayhan İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş, Çene Cerrahisi Anabilim Dalı

Kanser Hastalarında Dental Yaklaşım. Dr.Kıvanç Bektaş-Kayhan İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş, Çene Cerrahisi Anabilim Dalı Kanser Hastalarında Dental Yaklaşım Dr.Kıvanç Bektaş-Kayhan İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş, Çene Cerrahisi Anabilim Dalı İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi- İstanbul

Detaylı

Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir!

Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir! On5yirmi5.com Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir! Mevsim değişimlerinde geniz akıntısı, burnunuzda tıkanıklılık ve bağ ağrılarınızdan şikayetiniz varsa, üst solunum yolu enfeksiyonlarınız 10

Detaylı

İnmede Tedavisi BR.HLİ.102

İnmede Tedavisi BR.HLİ.102 BR.HLİ.102 Serebral Felç (İnme) ve Spastisitede Botoks Spastisite Nedir? Spastisite belirli kasların aşırı aktif hale gelerek, adale katılığına, sertliğine ya da spazmlarına neden olmasıyla ortaya çıkan

Detaylı

BEL AĞRISI. Dahili Servisler

BEL AĞRISI. Dahili Servisler BEL AĞRISI Dahili Servisler İnsan omurgası vücut ağırlığını taşımak, hareketine izin vermek ve spinal kolonu korumak için dizayn edilmiştir. Omurga kolonu, birbiri üzerine dizilmiş olan 24 ayrı omur adı

Detaylı

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ İnsomni Dr. Selda KORKMAZ Uykuya başlama zorluğu Uykuyu sürdürme zorluğu Çok erken uyanma Kronik şekilde dinlendirici olmayan uyku yakınması Kötü kalitede uyku yakınması Genel populasyonda en sık görülen

Detaylı

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM Gastrointestinal Sistem Hastalıkları Dr. Nazan ÇALBAYRAM ÇÖLYAK HASTALIĞI Çölyak hastalığı bir malabsorbsiyon sendromudur. Hastalık; gluten içeren unlu gıdalara karşı genetik bazda immünojik bir intolerans

Detaylı

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi Etiyoloji Tanı Klinik Tedavi TANIM-EPİDEMİYOLOJİ Adrenal

Detaylı

KULLANMA TALİMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

KULLANMA TALİMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir. KULLANMA TALİMATI LEVOSOL 30 mg/5 ml Şurup Ağızdan alınır. Etkin madde: 1 ml de 6 mg levodropropizin içerir. Yardımcı maddeler: Sakkaroz, metil parahidroksi benzoat, propil parahidroksi benzoat, sodyum

Detaylı

HORLAMA VE TIKAYICI UYKU APNESĠ HASTALIĞI. Prof. Dr. Ali Vefa YÜCETÜRK Celal Bayar Ün. Tıp Fak. KBB AD Öğretim Üyesi

HORLAMA VE TIKAYICI UYKU APNESĠ HASTALIĞI. Prof. Dr. Ali Vefa YÜCETÜRK Celal Bayar Ün. Tıp Fak. KBB AD Öğretim Üyesi HORLAMA VE TIKAYICI UYKU APNESĠ HASTALIĞI Prof. Dr. Ali Vefa YÜCETÜRK Celal Bayar Ün. Tıp Fak. KBB AD Öğretim Üyesi TANIM Horlama ve buna eşlik eden solunum düzensizlikleri ile karakterize klinik tablolardır.

Detaylı

TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma

TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma TDB AKADEMİ Oral İmplantoloji Programı Temel Eğitim (20 kişi) 1. Modül 29 Eylül 2017, Cuma Oral İmplantolojide Temel Kavramlar, Teşhis ve Tedavi Planlaması 13.30-15.00 Dental implantların kısa tarihçesi

Detaylı

Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı

Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi. Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı Yüksekte Çalışması İçin Onay Verilecek Çalışanın İç Hastalıkları Açısından Değerlendirilmesi Dr.Emel Bayrak İç Hastalıkları Uzmanı Çalışan açısından, yüksekte güvenle çalışabilirliği belirleyen etkenler:

Detaylı

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği

Detaylı

Genel Önlemler. Dr. Bülent Çiftçi Sanatoryum Hastanesi Keçiören-Ankara

Genel Önlemler. Dr. Bülent Çiftçi Sanatoryum Hastanesi Keçiören-Ankara Genel Önlemler Dr. Bülent Çiftçi Sanatoryum Hastanesi Keçiören-Ankara OSAS tedavisinde altın standart tedavi yöntemi PAP tedavisidir. Yaşam tarzı değişikliği Obezite Alkol Sigara Egzersiz(aşırı yorgunluk!!!)

Detaylı

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU)

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU) Op.Dr. Tuncer GÜNEY Göz Hastalıkları Uzmanı GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU) HASTALIĞINI BİLİYOR MUSUNUZ? Glokom=Göz Tansiyonu Hastalığı : Yüksek göz içi basıncı ile giden,görme hücrelerinin ölümüne

Detaylı

Hamilelik Döneminde İlaçların Farmakokinetiği ve Farmakodinamiği

Hamilelik Döneminde İlaçların Farmakokinetiği ve Farmakodinamiği Hamilelik Döneminde İlaçların Farmakokinetiği ve Farmakodinamiği İlaçlar hamilelik esnasında rutin olarak kullanılmaktadır. Kronik hastalığı olan (astım, diyabet, hipertansiyon, epilepsi, depresyon ve

Detaylı

BİR VAKA NEDENİYLE KRONİK KUSMALI HASTALARDA EROZYON* Tezer BERK** Gönen ÖZCAN*** Yavuz BURGAZ****

BİR VAKA NEDENİYLE KRONİK KUSMALI HASTALARDA EROZYON* Tezer BERK** Gönen ÖZCAN*** Yavuz BURGAZ**** G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 169-174, 1985 BİR VAKA NEDENİYLE KRONİK KUSMALI HASTALARDA EROZYON* Tezer BERK** Gönen ÖZCAN*** Yavuz BURGAZ**** Erozyon, dişin kalsifiye yapısının kimyasal

Detaylı

Türkiye'de Yıllara Göre Yeni Verem Hasta Sayıları. 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1995 2000 2005 2007 Yıllar

Türkiye'de Yıllara Göre Yeni Verem Hasta Sayıları. 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1995 2000 2005 2007 Yıllar Verem Haftası etkinlikleri çerçevesinde Akkuş İlçe Sağlık Grup Başkanımız Dr. Mustafa AKDOĞAN 18/01/2010 tarihinde ilçemizde çalışan din adamları ve halka yönelik verem hastalığı ile ilgili çeşitli bilgiler

Detaylı

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ

PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ PROSTAT BÜYÜMESİ Prostat her erkekte doğumdan itibaren bulunan, idrar torbasının hemen altında yer alan bir organdır. Yaklaşık 20 gr ağırlığındadır ve idrar torbasındaki idrarı

Detaylı

SAĞLIKLI OBEZLERDE FİZYOTERAPİ VE REFLEKSOLOJİ UYGULAMALARININ ZAYIFLAMAYA ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

SAĞLIKLI OBEZLERDE FİZYOTERAPİ VE REFLEKSOLOJİ UYGULAMALARININ ZAYIFLAMAYA ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ SAĞLIKLI OBEZLERDE FİZYOTERAPİ VE REFLEKSOLOJİ UYGULAMALARININ ZAYIFLAMAYA ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ HAZIRLAYAN:FZT.MELTEM ERASLAN DANIŞMAN:PROF.DR.İSMET MELEK Obezite (şişmanlık),vücutta aşırı ölçüde

Detaylı

ATRİYAL FİBRİLASYON Atriyal fibrilasyon En sık görülen aritmi Epidemiyoloji Aritmiye bağlı hastaneye yatanların 1/3 ü AF li. ABD de tahmini 2.3 milyon, Avrupa da 4.5 milyon insan AF ye sahip. Sıklığı

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

OROHEKS % 0,2 ORAL SPREY

OROHEKS % 0,2 ORAL SPREY OROHEKS % 0,2 ORAL SPREY FORMÜL %0.2 klorheksidin glukonat içerir. Yardımcı madde olarak; gliserin, limon esansı ve nane esansı içerir. Bir püskürtme 0.15 ml dir ve 0.0003 g klorheksidin glukonat içerir.

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI 11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI Canlılar hayatsal faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için ATP ye ihtiyaç duyarlar. ATP yi ise besinlerden sağlarlar. Bu nedenle

Detaylı