ERİŞKİNLERDEKİ ADENOİD HİPERTROFİSİ VARLIĞININ KRONİK RİNOSİNÜZİT İLE İLİŞKİSİNİN ARAŞTIRILMASI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ERİŞKİNLERDEKİ ADENOİD HİPERTROFİSİ VARLIĞININ KRONİK RİNOSİNÜZİT İLE İLİŞKİSİNİN ARAŞTIRILMASI"

Transkript

1 T.C. TAKSİM EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ VE BAŞ BOYUN CERRAHİSİ KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: DOÇ. DR. MEHMET KÜLEKÇİ ERİŞKİNLERDEKİ ADENOİD HİPERTROFİSİ VARLIĞININ KRONİK RİNOSİNÜZİT İLE İLİŞKİSİNİN ARAŞTIRILMASI DR. HALİDE GÜNEŞ ÇİFTÇİ UZMANLIK TEZİ İSTANBUL 2009

2 T.C. TAKSİM EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ VE BAŞ BOYUN CERRAHİSİ KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: DOÇ. DR. MEHMET KÜLEKÇİ ERİŞKİNLERDEKİ ADENOİD HİPERTROFİSİ VARLIĞININ KRONİK RİNOSİNÜZİT İLE İLİŞKİSİNİN ARAŞTIRILMASI DR. HALİDE GÜNEŞ ÇİFTÇİ UZMANLIK TEZİ İSTANBUL 2009

3 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim süresince engin bilgi ve deneyimlerini bizlere aktarmaktan mutluluk duyan, desteğini ve sevgisini her zaman hissettiğim değerli hocam Doç. Dr. Mehmet Külekçi ye en içten saygı ve teşekkürlerimi sunarım. Tezimde emeği geçen ve eğitimime katkıda bulunan, asistanlığım süresince tüm sıkıntılarımı rahatça paylaşabildiğim şef yardımcımız Op. Dr. Ömer Necati Develioğlu na, asistanlık eğitimime katkısı olan, her zaman sabırlı ve anlayışlı davranan şef yardımcımız Op. Dr. Murat Topak a, bilgi ve tecrübesiyle bize yol gösteren başasistanımız Op. Dr. A. Aslı Şahin Yılmaz a saygı ve teşekkürlerimi sunarım. Asistanlık hayatım boyunca her zaman dostluğunu hissettiğim, en sıkıntılı anlarımda bile beni eğlendirebilen sevgili arkadaşım Op. Dr. Özlem Saatci ye, birlikte gülüp birlikte hüzünlendiğim ve beraber asistanlığa başlayıp aynı yolda birlikte yürüdüğüm sevgili arkadaşım Dr. Fulya Gülden Güzelderen e sevgi ve teşekkürlerimi sunarım. Birlikte zevkle çalıştığımız tüm asistan arkadaşlarıma, hemşirelere ve hastane personeline sevgi ve teşekkürlerimi sunarım. Sonsuz sevgilerini, maddi ve manevi desteklerini her zaman hissettiğim aileme ve tezimde emeği geçen sevgili kardeşim Güzide Gül Güneş e sevgi ve teşekkürlerimi sunarım. Her zaman yanımda olan ve olacağını bildiğim, hayatımı güzel ve anlamlı kılan, aynı zamanda tezimde de emeği geçen sevgili eşim Op. Dr. Zafer Çiftçi ye sevgi ve teşekkürlerimi sunarım. Saygılarımla. Dr. Halide Güneş Çiftçi 1

4 İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR.1 İÇİNDEKİLER 2 KISALTMALAR.3 ŞEKİLLER TABLOLAR.5 ÖZET...6 SUMMARY..7 I. GİRİŞ VE AMAÇ 8 II. GENEL BİLGİLER 10 III. HASTALAR VE YÖNTEM.43 IV. BULGULAR..46 V. TARTIŞMA.52 VI. SONUÇ...54 VII. KAYNAKLAR.55 2

5 KISALTMALAR KRS : Kronik Rinosinüzit TEAH : Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB : Kulak Burun Boğaz PNS : Paranazal sinüs BT : Bilgisayarlı tomografi SNOT 20 : Sinonazal outcome test ANOVA : Analysis of Variance n : Nervus a : Arteria ARS : Akut Rinosinüzit ABRS : Akut Bakteriyel Rinosinüzit AVRS : Akut Viral Rinosinüzit AFS : Allerjik Fungal Sinüzit 3

6 TABLOLAR Tablo II.1 Tablo II.2 Tablo II.3 Tablo III.1 Tablo III.2 Tablo III.3 Tablo IV.1 Tablo IV.2 Tablo IV.3 Tablo IV.4 Tablo IV.5 Tablo IV.6 Tablo IV.7 Tablo IV.8 Tablo IV.9 Tablo IV.10 Tablo IV.11 : Paranazal Sinüslerin Olası Fizyolojik Fonksiyonları Üzerine Öne Sürülen Hipotezler : Sinüzitin Patofizyolojisinde Rol Oynayan Konak ve Mikrobiyal Faktörler : Rinosinüzitin Patogenezinde Rol Oynayan Potansiyel Etiyolojik Faktörler : Önerilen Adenoid Evreleme Sistemi : Lund Mackay radyolojik skorlama sistemi : SNOT 20 test : Hasta ve kontrol grubu için parametrelerin karşılaştırılması : Adenoid evresi ile Lund Mackay skorları arasındaki Spearman korelasyonu : Adenoid evresi ile SNOT 20 semptom skorları arasındaki Spearman korelasyonu : Adenoid büyüklüğü (grade) ile cinsiyet ilişkisi (t- test) : Hasta grubunda Lund Mackay ile SNOT 20 korelasyonu : Hasta grubunda cinsiyet ve SNOT 20 ilişkisi (T- Test) : Hasta grubunda cinsiyet ve Lund Mackay ilişkisi : Kontrol grubunda Lund Mackay ile SNOT 20 korelasyonu : Kontrol grubunda cinsiyet ve SNOT 20 ilişkisi (T- Test) : Kontrol grubunda cinsiyet ve Lund Mackay ilişkisi (T- Test) : Adenoid büyüklüğü ile Lund Mackay skoru lişkisi (T- Test) 4

7 ŞEKİLLER Şekil II.1 : Adenoid dokusu Şekil II.2 : Osteomeatal kompleks Şekil II.3 : Unsinat prosesin varyasyonları Şekil IV.1: Hasta ve kontrol grubunun yaş dağılımları Şekil IV.2: Hasta ve kontrol grubunun cinsiyet dağılımları 5

8 ÖZET GİRİŞ: Adenoid hipertrofisi üst solunum yolu enfeksiyonlarında önemli bir rol oynar. Major semptomları ağzı açık uyuma ve horlama, ağızdan ve burundan su gelmesi, uykuda solunum durması, hiponazal konuşma, dental oklüzyon bozuklukları ve midfasiyal gelişim geriliği gibi semptomlardır. Daha çok pediatrik popülasyonda karşılaşılan adenoid hipertrofisine erişkinlerde de rastlanılabilmektedir. Bugüne kadar, pediatrik popülasyonda adenoid hipertrofisi varlığı ile sinonazal enfeksiyonlar arasında ilişki olduğunu gösteren çeşitli çalışmalar yapılmıştır, ancak bildiğimiz kadarıyla yetişkin döneme kadar varlığını sürdüren adenoid hipertrofisi varlığı ile kronik rinosinüzit (KRS) insidansı arasındaki ilişkiyi inceleyen herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. AMAÇ: Çalışmamızdaki amacımız erişkin hasta popülasyonunda izlenen adenoid hipertrofisi varlığının, rinosinüzit insidansında artışa yol açan bir faktör olup olmadığının belirlenmesiydi. HASTALAR VE YÖNTEM: Çalışma grubu, yılları arasında Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB (TEAH KBB) polikliniğine başvuran ve yapılan nazal endoskopik incelemelerinde evre 2, evre 3 ve evre 4 adenoid hipertrofisi tanısı alan 50 hastadan oluşmaktaydı. Hastaların koronal planda çekilen paranazal sinüs bilgisayarlı tomografileri (PNS BT) Lund Mackay sistemine göre skorlandı. Hastaların yaşları arasında değişmekteydi. Tüm hastalar spesifik yaşam kalitesi ölçeği Sinonasal outcome test 20 (SNOT 20) ile değerlendirildi. Kontrol grubu ise polikliniğimize çeşitli nedenlerle başvurmuş olan ve koronal planda BT istediğimiz hastalar arasından rastgele seçilmiş olup yaşları arasında değişen 50 hastadan oluşuyordu. Nazal endoskopilerinde adenoid hipertrofisi izlenmeyen bu hastaların da PNS BT leri Lund Mackay evreleme sistemine göre değerlendirilmiştir. Aynı şekilde tüm hastalar spesifik yaşam kalitesi ölçeği SNOT 20 ile değerlendirildi. İki grubun ortalamaları arasında farklılıklar oneway ANOVA (Analysis of Variance) test ile değerlendirilmiş ve iki değişken arasındaki ilişkiyi test etmek için ise iki grup için de Spearman testi kullanılmıştır. Sonuçlar % 95 lik güven aralığında, anlamlılık p<0,05 önem seviyesinde değerlendirilmiştir. SONUÇLAR: Gruplar arasında ortalama faklılıklar test edildi, yaş ortalamaları ve Lund Mackay skor ortalamaları gruplar arasında istatistiksel olarak herhangi bir farklılık göstermemektedir. Sonuç olarak yaptığımız çalışmada adenoid hipertrofisi varlığı ve büyüklüğünün kronik rinosinüzit arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığını saptadık. 6

9 SUMMARY INTRODUCTION: Adenoid hypertrophy plays an important role in the etiopathogenesis of upper respiratory tract infections. The major symptoms of adenoid hypertrophy are snoring, open-mouth sleeping, drooling during sleep, apneic episodes, hyponasal speech, dental malocclusion and impaired midfacial growth. Although frequently encountered in the pediatric population, this disorder may also be observed in the adults. So far, numerous studies showing the association between adenoid hypertophy and sinonasal infections have been performed. However, to our knowledge, there is no study investigating the relationship between adenoid hypertrophy and the incidence of chronic sinusitis in the adults. OBJECTİVE: The objective of our study is to determine whether the presence of adenoid hypertrophy in the adults leads to an increase in the incidence of rhinosinusitis. PATIENTS AND METHOD: The study gorup consisted of 50 patients who attended to the Taksim Trainig and Research Hospital Otorhinolarngology Department between and diagnosed as having grade2, 3 and 4 adenoid hypertrophy according to the nasal endoscopy findings. Coronal computerized tomography scans of the paranasal sinuses of the patients were obtained and evaluated using Lund Mackay grading system. The patients age ranged from SNOT 20 test, a specific life quality scale, was applied to all patients. The control group was consisted of 50 patients randomly selected among patients who attended to our department with various complaints and who had their coronal CT scans of the paranasal sinuses were taken. The nasal endoscopy revealed no adenoid hypertrophy and their CT scans were also evaluated using Lund Mackay grading system. SNOT 20 was also applied to all patients in the control group. The differences between the averages of two groups were evalauted using ANOVA (Analysis of Variance) test and for both of the two groups Spearman test was used to observe the correlation between two variables. Results were evaluated using a confidence interval of 95% and significance was evaluated in the level p<0,05. RESULTS: Average differences among the groups were tested. No statistically significant difference was found between the Lund Mackay scores of the two groups. As a result, we found that there is no significant relation between the presence and grade of adenoid hypertropy and chronic rhinosinusitis in adults. 7

10 I. GİRİŞ VE AMAÇ Nazofarengeal tonsiller olarak da adlandırılan adenoid dokusu, nazofarenksin posterosuperiorunda lokalize olup, germinal merkezler şeklinde organize olmuş kapsülsüz lenfoid dokular tarafından meydana getirilmiştir. Üst solunum yolu hastalıklarında önemli rol oynar (1) yaş arasında fizyolojik olarak hipertrofiktir ve genellikle 16 yaşından sonra atrofiye uğrar (2). Çocukluk döneminde görülen burun tıkanıklıklarında en sık karşılaşılan neden, adenoid dokusunun hipertrofisi sonucu nazofarengeal hava kolonunun daralması veya tamamen oblitere olmasıdır. Adenoid hipertrofisinin başlıca semptomları arasında ağzı açık uyuma ve horlama, ağızdan ve burundan su gelmesi, uykuda solunum durması, hiponazal konuşma, dental oklüzyon bozuklukları ve midfasiyal gelişim geriliği gibi semptomlar bulunur. Tabloya tekrarlayan sinüzit veya otitis media atakları eşlik edebilir. Erişkin popülasyonda da burun tıkanıklığına yol açan nedenler arasında adenoid hipertrofisi bulunmaktadır. Çoğu vakada, uygun olmayan anamnez ve muayene tekniklerinin kullanımı sonucunda adenoid hipertrofisi tanısı geç konulmakta veya hiç konulamamaktadır. Adenoid hipertrofisinin kraniyofasiyal yapıların gelişiminde de defektlere neden olabileceği bildirilmiştir. Bu durum zorunlu orofarengeal solunum yapılmasına bağlı olarak nazal havayolunun kullanılamaması sonucu ortaya çıkar. Zorunlu orofarengeal solunumun uzun süre devam etmesine neden olan bir başka faktör, tekrarlayan sinonazal enfeksiyon varlığıdır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda, pediatrik popülasyonda adenoid hipertrofisi varlığı ile sinonazal enfeksiyonlar arasında ilişki olduğunu gösteren çeşitli çalışmalar yapılmıştır, ancak bildiğimiz kadarıyla yetişkin döneme kadar varlığını sürdüren ve zorunlu orofarengeal solunuma yol açan adenoid hipertrofisi varlığı ile kronik sinüzit insidansı arasındaki ilişkiyi inceleyen herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Biz bu çalışmamızda adenoid hipertrofisi olan yetişkin hastaların nazal endoskopik ve radyolojik bulgularını inceledik. Kontrol grubu ise adenoid hipertrofisi olmayan ancak baş ağrısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı gibi nonspesifik semptomlar nedeniyle paranazal sinüs BT tetkiki yapılmış hastalardan oluşmaktaydı. 8

11 tarihleri arasında TEAH KBB polikliniğine başvuran ve yapılan nazal endoskopilerinde evre 2, evre 3 ve evre 4 adenoid hipertrofisi izlenen 21 kadın 29 erkek hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Yaşları arasında değişen bu hastaların koronal planda çekilen paranazal sinüs BT leri Lund Mackay sistemine göre skorlandı. Aynı şekilde tüm hastalar spesifik yaşam kalitesi ölçeği SNOT 20 ile değerlendirildi. Aynı işlemler kontrol grubundaki hastalara da uygulandı. Kontrol grubu herhangi bir nedenle paranazal sinüs BT istenen ve adenoid hipertrofisi izlenmeyen, yaşları arasında değişen 22 kadın, 28 erkek hastadan oluşmaktaydı. Her iki gruptaki hastalara nazal endoskopi yapılmış, nazal polipozis izlenen ve astım ve bronşektazi anamnezi olan hastalar çalışma dışında tutulmuştur. Hasta grubunda yaşları arasında değişen 50 hasta, kontrol grubunda ise yaşları arasında değişen 50 hasta yer almaktaydı. Çalışmamızdaki amacımız zamanında hekim tarafından uygun tanı yöntemleri kullanılmadığı için teşhis edilememesi veya hastanın ihmali nedeniyle ya da asemptomatik oluşları nedeniyle erişkin hasta populasyonunda izlenen adenoid hipertrofisi varlığının, pediatrik popülasyondakine benzer bir şekilde, rinosinüzit insidansında artışa yol açan bir faktör olup olmadığının belirlenmesiydi. 9

12 II. GENEL BİLGİLER II.1 WALDEYER LENFATİK HALKASININ EMBRİYOLOJİSİ Waldeyer lenfatik halkası solunum ve sindirim yolu girişinde olması nedeniyle viral ve bakteriyel patojenlere karşı antikor cevabı oluşturan beş farklı lenfoid dokudan oluşur. Bunlar üstte ortada adenoid, üst yanlarda tubal tonsiller, arkada lateral farengeal bandlar, ön altta palatin tonsiller ve arka altta lingual tonsillerdir. Adenoid dokusu oluşmaya fötal gelişimin 3. ayında başlar. Posterior nazofarenkste yer alan glandüler primordiyal lenfositlerin infiltrasyonu sonucu ortaya çıkar. 5. ayda farengeal kriptleri oluşturan sagittal katlantılar ortaya çıkar. Bu oluşumun yüzeyi yalancı çok katlı silyalı epitel tarafından kaplanır. Fötal gelişimin 7. ayında adenoidlerin gelişimi tamamlanır. Tonsilla palatinanın da gelişimi adenoidler gibi intrauterin 3. ayda başlar. İkinci farengeal kesenin ventralinden köken alır. Skuamöz epitel farenks duvarında yaklaşık 8 10 tomurcuk oluşturur. Tomurcukların merkezinde tonsil kriptleri gelişir ve bu kriptlerin lenfositler tarafından infiltrasyonunu takiben üçüncü trimestrda lenfoid dokusu organize olarak folikülleri oluşturur. Östaki tüpünün nazofarenkse açıldığı yerin arkasında yer alan tubal tonsiller de aynı süreçte gelişir. Lingual tonsillerin gelişimi ise intrauterin 5. ayda başlar. Dil kökü lenfoid hücreler tarafından infiltre edilir ve takiben lenfoid foliküller gelişir (3). II.2 WALDEYER LENFATİK HALKASININ ANATOMİ VE HİSTOLOJİSİ Heinrich Waldeyer tarafından ilk defa 1884 te tanımlanan bu oluşumu nazofarenks ve orofarenkste yer alan lenfoid dokular oluşturur. Bunlar Waldeyer halkasının üst zincirini oluşturan ve nazofarenste lokalize olan farengeal tonsil (adenoid), orofarenksin posterolateraline yerleşmiş olan palatin tonsiller, östaki 10

13 tüplerinin farenks açılımında yerleşmiş olan tubal tonsiller, glossoepiglottik bölgede bulunan lingual tonsiller, lateral farengeal bandlar ve submukozal lenfoid foliküllerdir (4). Farengeal Tonsiller Adenoidler ve sebep oldukları rahatsızlıklar eski çağlardan beri bilinmektedir. Hastalığın akla yatkın bir şekilde tedavisi, ancak XIX. yüzyılın ikinci yarısında Danimarkalı cerrah Wilhelm Meyer ( ) tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu hastalığın bütün belirtilerini gösteren genç bir kadını muayene ederken, yeni geliştirilmiş olan bir aynayı kullanmasını bilmediğinden, hastasının boğazının bu bölümünü parmağı ile inceleyen Meyer, ellediği alanın solucan kümesini andıran bir et fazlalığı ile kaplı olduğunu farketmiş ve sonra bu fazlalığın oradan koparılması sonucunda, hastanın şikayetlerinin kaybolduğunu saptamıştı. Adenoidler (farengeal tonsiller) kutuya benzeyen nazofarenksin posterior duvarında lokalize lenfoid dokuların oluşturduğu bir triangüler kitledir. Nazofarenks inspire edilen hava ve sinonazal sekresyonların nazal kaviteden orofarenkse geçişinde görevli bir yoldur. Konuşmada rezonans kutusu gibi görev yapar ve östaki tüpü, orta kulak ve mastoid kompleksinin drenaj alanıdır. Embriyogenezin 3-7. aylarında oluşur. Doğumda vardır ve hayatın ilk haftalarında da bakteri kolonizasyonu başlar. Erken ve orta çocukluk döneminde virüs, bakteri, allerjenler, yiyecek ve çevresel irritanlar gibi antijenik uyarılara yanıt olarak büyür, çoğu zaman püberte ve erişkinlik döneminin ilk zamanlarında regrese olur (5). Adenoidler küçük çocukta nazofarenks tavanı ve arka duvarının birleşim yerinden önde nazal septuma doğru piramit şeklinde bir kabarıklık oluşturur. Adenoidler histamin ve prostoglandin içeren mast hücrelerinden zengindir. Nazofarenksteki bu lenfoid dokular farengeal bursanın periferinde bulunurlar. Farengeal bursa (Luscka poşu) adenoid tabanında kör bir reses şeklindedir. Bu ortadaki median çukurluktan öne ve yanlara doğru yayılan mukozal kabartılar diffüz lenfoid doku ve derin müköz glandlar içerir. Adenoidler derin oluklarla lobüler parçalara ayrılmışlardır. Tonsillerdeki kriptalardan farklılık gösterirler. Tipik kriptaları yoktur. Lenf nodüllerinin sayısı ve büyüklüğüne göre hacmi değişen adenoidler yüzey epiteli ile örtülüdürler. Silyalı, psödostratifiye kolumnar, stratifiye skuamöz ve 11

14 transizyonel epitel olmak üzere üç tip yüzey epiteli ile örtülüdür. Epitel tabakası antijenlerle bunları sunan hücreleri içerir. Farengeal tonsil derin oluklarla lobüllere ayrılmıştır. Lenfatikleri retrofarengeal ve üst derin servikal lenf nodlarına drene olur. Farengeal tonsil tekrarlayan otit ve sinüzit oluşumunda hem kitle etkisi hem de içerdiği mikroflora ile rol oynar. Florasında H. influenza, S. pneumonia, S. aureus gibi bakteriler bulunur. İçerdiği mast hücrelerinden enfeksiyon, travma, allerji gibi durumlarda salınan histamin ve diğer immün mediatörler çevre dokularda vasküler permeabiliteyi artırıp ödeme neden olurlar. Bu durumda tuba etkilenir ve burun tıkanıklığı yaparak orofasiyal gelişim bozulur (6). Şekil II.1: Adenoid dokusu ( adresinden alınmıştır). Damarlanması Adenoidin arteriyel kanlanması asendan farengeal arter, fasiyal arterin dalı olan asendan palatin ve tonsiller arter, maksiller arterin farengeal dalı ve pterigoid kanal arterinden sağlanır. Venleri farengeal ve pterigoid pleksus aracılığıyla fasiyal ve internal juguler vene boşalır. Sinirleri Sensoriyel innervasyon nervus (n) glossofarengeus ve n. vagus ile sağlanır. Bu nedenle adenoidektomi sonrası veya aktif enfeksiyon varlığında kulağa ve boğaza vuran ağrı olabilir. 12

15 Lenfatikleri Adenoidin efferent lenfatikleri retrofarengeal, farengomaksiller boşluk ve üst derin servikal lenf nodlarına drene olur. Palatin Tonsiller Orofarenkste anteriorda palatoglossal ve posteriorda palatofarengeal kasların oluşturduğu ön ve arka plikaların arasındaki bölgede yer alırlar. 5 6 yaşından sonra hipertrofiye uğrar, pubertede en büyük hacmine ulaşır, sonra yaş ilerledikçe küçülmeye başlarlar. Medial yüzeyi serbest olup dendritik hücreler ve makrofajları içeren stratifiye skuamöz epitelle örtülüdür. Bu epitel derinlere doğru inerek adet kript oluşturur. Tonsilin dış kısmında farengobaziller fasya tarafından oluşturulan kapsül bulunur. Kapsül gevşek bir fibröz doku aracılığıyla süperior konstriktör adaleye komşudur. Üst kutbun 1/3 ü küçük çocuklarda yumuşak damakla örtülüdür. Tonsil alt kutupta dil kökündeki lingual tonsille devam eder. İki oluşum arasındaki bölgeyi dolduran, histolojik olarak lingual tonsile benzerlik gösteren lenfatik doku infratonsiller lenf nodu olarak adlandırılır. Lenfatikleri üst derin servikal lenf nodlarına, posterior üçgen ve spinal aksesuar zincirdeki lenf nodlarına drene olur (6). Damarlanması Arteriyel kan akımı fasiyal arterin tonsiller ve palatina asendens dalları, lingual arterin dorsal lingual dalı, maksiller arterin palatin dalı ve asendan farengeal arter tarafından sağlanır. Venöz dönüşü ise tonsiller kapsülün lateralinde anostomoz yaparak peritonsiller pleksusu oluşturan venler aracılığıyla lingual ve farengeal venlere, sonrasında da internal juguler vene drene olur. İnnervasyonu Sfenopalatin gangliondan çıkan n. palatina minör ve n. glossofarengeus tarafından innerve edilir. 13

16 Lenfatikleri Lenfatikleri üst derin servikal lenf nodlarına, posterior üçgen ve spinal aksesuar zincirdeki lenf nodlarına drene olur. Tubal Tonsiller (Gerlach Bademciği) Östaki tüpü ve Rosenmüller fossa mukozasının etrafındaki küçük lenfoid doku topluluklarıdır. Farengeal tonsilin lateral uzantılarından oluşur. Her iki östaki tüpünün ostiumlarının arka kısmında bulunur. Kapsülsüzdür ve Rosenmüller fossası ve östaki tüpünün lenfatiklerini içerir. Yalancı çok katlı prizmatik epitelle örtülüdür. Lingual Tonsiller Dilin arka 1/3 ünde sirküler papilliform kitlelerdir. Genellikle her birinin mukoza yüzeyinde tübüler gland veya kript şeklinde tek bir ağız vardır. Önde sirkumvallat papillaların oluşturduğu sulkus terminalis, arkada vallekula ile sınırlıdır. Parenkimi kriptalarla belirgin olarak ayrılmıştır. Yüzeyi non keratinize çok katlı yassı epitelle döşelidir. Waldeyer halkasının diğer elemanlarından farklı olarak puberte sonrası yaş ilerledikçe bir miktar hiperplaziye uğrar yaşından sonra aktif hale geçerler, lenf foliküllerinin sayısı artan yaşla beraber azalır, kriptaların sayısı ise çoğalır. Lenfatikleri suprahyoid, derin servikal ve submandibuler lenf nodlarına drene olur. Lateral Farengeal Bandlar (Passavant Kabartıları) Her iki yanda östaki borusu ağzı ile arka plika arasında yer alan subepitelyal lenfoid doku içeren, şerit şeklinde mukozal kabartılardır. Yutma sırasında nazofarenks ile orofarenks arasındaki istmusun kapanmasına yardımcı olurlar. Farenks enfeksiyonlarında hiperplaziye uğrarlar. 14

17 II.3 NAZOFARENKS ASSOSİYE LENF DOKUSU VE İMMÜN CEVAP İnsan vücudu hem ağız hem de burun yoluyla çoğunluğu zararsız olan antijenlere sürekli maruz kalmaktadır. Tehlike oluşturabilecek antijenlerin hızlı ve etkili bir şekilde elimine edilerek kalıcı bağışıklık oluşması gerekmektedir. Bu nedenle solunum ve sindirim sisteminin müköz membranlarında dalak ve lenf nodlarından anatomik ve fonksiyonel olarak farklı ve bağımsız bir immün sistem gelişmiştir. Mukoza ile ilişkili lenfoid doku (MALT) denilen sistem hem antijenin yakalanmasını hem de efektör ve hafıza immün cevabın oluşmasını sağlar. Bu sistemin üst solunum yolundaki elemanına nazofarenks ile ilişkili lenfoid doku (NALT) denmektedir. NALT solunum ve gastrointestinal sistem için ortak giriş yeri olan ağız ve orofarenksi içeren bölgede farengeal duvarın lamina propriasında lokalize lenfoid hücre agregatlarından oluşan sekonder lenfoid dokudur. İlk kez 1884 yılında Waldeyer tarafından insan farenksinde lenfoid doku halkası olarak tanımlanmıştır. Waldeyer halkası olarak da bilinen bu doku farenksin arka duvarına yerleşmiş nazofarengeal tonsil, östaki borusunun farengeal ostiumunda bulunan bir çift tubal tonsil, orofarenkste lokalize bir çift palatin tonsil ve glossoepiglottik boşlukta yer alan lingual tonsil olmak üzere dört ayrı tonsil dokusundan oluşmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu bölge patojenlere karşı lokal ve sistemik cevabın indüklendiği ve sistemik immün sistemden bağımsız olarak immünolojik hafızanın geliştiği bir bölge olarak tanımlanmıştır. Tonsiller histolojik olarak dört mikrokompartmandan oluşur. Bunlar kript epiteli, ona paralel olarak yerleşen foliküler germinal merkez, bunları taç şeklinde çevreleyen mantle zone ve bunların arasında daha çok T lenfositlerin bulunduğu interfoliküler bölgelerdir. Kriptler antijenlerin yakalanması için en uygun yapılardır. Aynı zamanda tonsil yüzey alanını da arttırırlar. Kript epiteli antijenin yakalanmasını takiben immün cevabın başlatılmasında anahtar rolü oynar. T ve B lenfositlerin sayısı hemen hemen birbirine eşittir. Foliküler germinal merkezdeki hücrelerin çoğunu B lenfositler oluştururken, interfoliküler alandakilerin çoğunluğunu yardımcı T lenfositler oluşturur. Orofarengeal kaviteye giren antijenler kript epitelindeki M hücreleri tarafından yakalanarak immün cevabın ilk basamağı 15

18 başlatılmış olur. M hücreleri, makrofajlar, B lenfositler ve dendritik hücreler antijenlerle birlikte kript epitelini geçtikten sonra interfolliküler bölge veya lenfoid foliküllere ulaşırlar. Burada antijenleri aktif T lenfositlere sunarak antijen spesifik T hücre bağımlı immün cevabın oluşmasını sağlarlar. T lenfositlerinin proliferasyonu ile çeşitli sitokinler salınarak B lenfosit aktivasyonu ve proliferasyonu ile T lenfosit diferansiasyonu gerçekleşir. T ve B lenfositlerinin aktivasyonu ve birbirleriyle etkileşimleri sonucunda primer lenfoid foliküllerde germinal merkezler oluşur ve sekonder lenfoid folikül haline gelirler. Bu bölgelerde B lenfositlerin maturasyonu, proliferasyonu ve immünglobülin izotip değişimi sonucu hafıza ve plazma hücrelerine dönüşümleri gerçekleşir. Tonsiller antijen spesifik primer T hücre cevabı dışında sekonder immün cevap da oluşturabilmektedir. Sekonder immün cevap sırasında masif A interfoliküler plazma hücre reaksiyonu olurken çok az miktarda germinal merkez reaksiyonu olur (7,8). II.4 ADENOİD DOKU VE ADENOİD HASTALIKLARI Adenoidlerin boyutu çocuktan çocuğa değişiklik gösterir. Çocuk büyüdükçe de bu boyut değişikliği devam eder. Genelde, normal adenoid dokusu maksimum boyutlarına 3 7 yaş arasında ulaşır ve daha sonra geriler. Adenoidlerin olası zararlı etkilerini tahmin etmede adenoid dokunun boyutu değil, adenoid dokunun nazofarenkse olan oranı önemlidir. Bir üst solunum yolu enfeksiyonu adenoidleri etkileyebilir ve lenfoid dokuların büyümesi ve çoğalması sonucu dokunun hiperplazisine neden olur. Bununla birlikte allerjik atakların da adenoid boyutunu artırdığı öne sürülmektedir. Genelde adenoidlerin boyutları nedeniyle hastalıklara yol açtığı kabul edilirse de, bazen kronik enfekte adenoidlerin olabileceği de kabul edilmektedir. Bu durumun olduğuna dair çok az kanıt vardır ve adenoid dokuların histolojik incelemelerinde septik odaklar ve mikroabseler izlenmemiştir. Kronik adenoidit, bu yüzden, kronik tonsillit gibi varlığı kabul görmüş bir klinik durum değildir. Bu yüzden adenoid hastalıklarından bahsederken akut enfeksiyonlardan ve kronik hipertrofilerden bahsetmek daha uygun olacaktır. Akut enfeksiyonlar: Çok kısa bir süre öncesine kadar akut adenotonsillit kelimesi kullanılmıyordu ancak adenoidlerin ve tonsillerin birbirlerinden bağımsız 16

19 bir şekilde enfekte olabilmeleri mümkün değildir. Akut enfeksiyonu esnasında tonsilleri görmek daha kolaydır ve bu yüzden sıklıkla akut tonsillit terimi kullanılır. Ama adenoidlerin de aynı zamanda enfekte olduğu mutlaktır. Adenoid Hipertrofisi: Gerçek boyutundan çok, nazofarenkste kapladıkları yer önemlidir. Böyle bir hipertrofi nazal obstrüksiyona yol açarak ve östaki tüp ağızlarını kapatarak sorunlara yol açabilir. a) Nazal Obstrüksiyon: Adenoid hipertrofisine bağlı obstrüksiyon sonucu horlama, hiponazal konuşma ve zorunlu ağız solunumu izlenir. Çocukların klinik muayenesinde anterior rinoskopi normal olarak izlenebilir veya artmış sekresyon varlığı ve alt konka hipertrofisi veya hiperemisi görülebilir. Postnazal ayna kullanılarak adenoidlerin büyüklükleri incelenebilir ancak bunu her çocukta başarabilmek münkün değildir. Lateral grafilerle ve rijid veya fleksibl fiberoptik nazal endoskoplar kullanılarak hem adenoid dokunun büyüklüğü hem de nazofarenkste kapladığı yer daha detaylı olarak değerlendirilebilir. Adenoid yüz: Büyük adenoidleri olan çocukların karakteristik bir yüz görünümleri olduğu söylenir. Bu görünümde: 1. Açık dudak postürü vardır. Üst dişler belirgindir ve üst dudak kısadır. Fakat bu durumun adenoid hipertrofiye değil, persistan parmak emme veya emzik kullanımına bağlı olduğu görüşü de hakimdir. 2. Hipoplastik maksilla, ince ve dar bir burun, sığ üst alveoler ark ve yüksek arklı ( kubbe) damak izlenir. b) Adenoidlerin Kulaklara Etkileri: Bu durum uzun süreden beri tartışmalı bir durumdur. Klasik yaklaşım, adenoidlerin hipertrofisi veya tekrarlayan enfeksiyonları rekürren akut otitis media veya efüzyonlu otitis mediaya yol açtığıdır. Yapılan çalışmalarla bu hastalarda adenoidektomi sonrası şikayetlerin ortadan kalktığı gösterilmiştir. Ancak adenoidektomi sonrası bile akut otitis media veya rekürren efüzyonlu otitis media izlenen çocuklar olabilmektedir ve bu da altta yatan başka sebepler olduğunu düşündürmektedir. Bu nedenle, temel neden olmasa bile, adenoidektominin tekrarlayan otitis media ataklarını azaltmada faydalı olabileceği görüşü kabul görmektedir (8). 17

20 II.5 PARANAZAL SİNÜSLERİN EMBRİYOLOJİSİ Klasik anatomik yayınlarda paranazal sinüslerin gelişiminin başlangıcı lateral nazal duvardaki etmoturbinal denilen çıkıntılarla başlar (9). Gelişimin 8. haftasında lateral nazal duvarda etmoturbinal denen 5 6 adet çıkıntı belirir, regresyon ve füzyon sonucunda geriye üç ile dört çıkıntı kalır. İlk etmotürbinalin asendan parçası agger nazi (nazoturbinal) yi oluşturur, desendan parça ise unsinat prosesi oluşturur. İkinci etmoturbinal ise orta konkayı oluşturur. Üçüncü etmoturbinal superior konkayı, dördüncü ve beşinci etmoturbinaller ise birleşerek supreme konkayı yapar. Bu oluşumların tamamının embriyolojik olarak etmoid kaynaklı olduğu kabul edilir (10). Diğer bir çıkıntı olan maksilloturbinal çıkıntı da bu oluşumların inferiorundan kaynaklanır (11). Bu çıkıntı da sonuçta alt konkayı oluşturur. Ancak bu oluşum embriyolojik olarak etmoturbinalle ilişkisizdir. Etmoturbinaller arasında oluklar vardır. Birinci ve ikinci etmoturbinaller arasında uzanan ilk primer oluğun desendan parçası etmoidal infundibulum, hiatus semilunaris ve orta meayı oluşturur. Asendan parçası ise frontal resesi oluşturur. Primordial maksiller sinüs ise etmoid infundibulumun inferior bölümünden gelişir (12.13). İkinci primer oluk superior meatusu, üçüncü primer oluk ise suprem meatusu oluşturur. Etmoturbinaller, etmoid kompleksi geçerek, orbitanın lamina papireseasına ve kafa tabanına tutunan kemiksel oluşumları yaparlar. Oluklar ise prosesler ve reseslere dönüşürler. Zamanla maksilla ve etmoturbinaller arasından, lateral nazal duvardan sekonder girinti ve çıkıntı ortaya çıkmaya başlar (14, 11). Çıkıntılar sekonder veya aksesuar konka, girintiler ise sekonder oluk veya aksesuar veya orta nazal meatus olarak isimlendirilirler (11). Primordial etmoid bullanın sekonder lateral nazal duvar evaginasyonundan ve primordial supra ve retrobullar reseslerin (sinüs lateralis) ise etmoid bullanın üst arkasında oluşan sekonder oluktan meydana geldikleri kabul edilir (14). Sekizinci haftada üç yumuşak doku kabarıklığı veya pretürbinatlar üst, orta ve alt konkayı işaret eder. Dozuncu ve onuncu haftada iki kartilajenöz çıkıntı yumuşak doku preturbinatlarının içerisine girer ve ek bir yumuşak doku elevasyonu altta yatan kartilajenöz tomurcuktan köken alır ve gelecekte unsinat proses adı verilen çıkıntı oluşur. Bu yapı genişleyerek 13. ve 14. haftada bir etmoid infundibuluma karşılık 18

21 gelen bir boşluk oluşturur. Onaltıncı haftada gelecekteki maksiller sinüs infundibulumun inferiorundan gelişmeye başlar, kartilajenöz yapılar rezorbe olur veya kemikleşir. Kartilajenöz kapsül bu yüzden sinonazal gelişimde önemli bir rol oynar (10). Bingham ve ark. konkaların her üçünün de lateral kartilajinöz kapsülden kaynaklandığını ortaya koymuşlardır. Bu yüzden ayrı ayrı gelişen konkalara farklı ve doğru olmayan isimler vermenin gereksiz olduğunu ve etmoturbinal ya da maksilloturbinal gibi ayrımların yanlış ya da gereksiz olduğunu düşünmüşler ve alt konkanın bağımsız bir kemik olarak gelişmediğini belirtmişler, bu nedenle de "maksilloturbinal" terimine karşı olduklarını ifade etmişlerdir. Her üçünün de lateral kartilajenöz nazal kapsülden oluştuğunu düşünmektedirler (15). Kartilaj nazal kapsülün önemi Wang ve ark. tarafından daha kuvvetli bir şekilde vurgulanmıştır. Bu yazarlar, dört paranazal sinüs çiftinin tamamının kartilajinöz nazal kapsülden kaynaklandığını ve nazal müköz membranların sadece sekonder bir fenomen olduklarını ve sinonazal gelişiminde primer bir güç olmadığını düşünmüşlerdir (16). Araştırmacılar paranazal sinüslerin embriyolojisinin ince ayrıntıları konusunda fikir birliği sağlamasalar da, büyük sinüslerin etmoid bölgeden kaynaklandıkları açıktır (11). Belli etmoid hücreler, büyük sinüsleri oluşturacakları yüz kemikleri içine doğru pnömatize olarak sonuçta bu sinüsleri oluştururlar. Paranazal sinüslerin klasik embriyolojik organizasyonunu temel olarak anlamak, karmaşık ve değişiklikler gösteren erişkin etmoid labirentin anlaşılmasını kolaylaştırır. Sfenoid sinüsün gelişimi özel bir ilgiyi gerektirir. Fötal gelişimin 3. ayında, nazal mukoza kartilajinöz nazal kapsülün posterior bölümüne ilerleyerek kartilajenöz reses olarak bilinen bir boşluk oluşturur (17). Bu kartilaji çevreleyen duvar, fötal gelişimin ilerleyen aylarında ossifiye olur. Bertini kemikçiği olarak adlandırılan kompleksi oluşturur. İkinci ve üçüncü yıllarda aradaki kartilaj resorbe olur, Ossiculum Bertini sfenoidin korpusuna tutunur ve kavite de sfenoide dönüşür. Pnömatizasyon posteriora, lateral ve inferiora doğru devam eder ve 6 7. yıllarda pterigoid kanal sinirine (vidian sinir) kadar ulaşır. Gelişim devam ederse anterior klinoid ve pterigoid proses de pnömatize olabilir. İnsanların çoğunda sinüslerin pnömatizasyonu 9 12 yaşları arasında tamamlanır (18,19). 19

22 II.6 PARANAZAL SİNÜSLERİN ANATOMİSİ Zuckerkandl 1882 yılında daha sonraları standart bir referans kaynağı haline gelen Burun Anatomisi ve Burnun Pnömatik Eklentileri adlı eserini yayınlamıştır. Zuckerkandl anterior ve posterior etmoid sinüsler arasındaki fonksiyonel ayrımı vurgulamış ve bir etmoid hücresinin topografik oryantasyonuyla ilgili değişmeyen tek referans noktası, çıkış deliğidir. ifadesini kullanmıştır (20). Onodi çok sayıda anatomik örneğin tüm hazırlık aşamalarını tamamlayarak elde edilen kesitler üzerinde yürüttüğü detaylı çalışmalar sonucunda paranazal sinüslerin karmaşık anatomik yapısını ortaya koymuştur (20). Nazal Kavite Nazal kavite anteriorda nostrilden, posteriorda koanaya, orta hatta nazal septumla sağ ve sol olmak üzere iki boşluğa ayrılan bir boşluktur. Nazal kavitenin anterior girişinde nazal vestibül yer alır. Nazal kavite lateral nazal duvar, nazal septum, nazal tavan ve nazal taban tarafından sınırlandırılmaktadır. Lateral nazal duvarını alt, orta ve üst konkalar oluşturur. İnsanların % 50 sinde de üst konkanın üzerinde süpreme konka yer alır. Tabanının anterior ¾ ünü maksillanın palatin çıkıntısı, posterior ¼ ünü ise palatin kemiğin horizontal çıkıntısı yapar. Tavanını anteriordan posteriora doğru frontonazal, etmoidal ve sfenoidal kısımlar oluşturur. Nazal kavite tavanının en yüksek kısmında etmoid kemiğin kribriform laminası bulunur. Bu bölgede nazal kavitenin lateral ve medial duvarlarına doğru da uzanım gösteren olfaktör epitel vardır. Nazal kavite içerisinde havayolu direncini oluşturan ana bölge nazal valv bölgesidir. Nazal valv süperiorda üst lateral kartilaj ve nazal septum arasındaki açı, posteriorda alt konkanın anterior ucu, laterallerde apertura piriformis ve inferiorda burun tabanı tarafından sınırlandırılmıştır (21). Nazal konkalar nazal kaviteyi alt, orta ve üst meatuslara ayırır ve böylece nazal mukozal yüzeyi cm 2 kadar arttırırlar. Alt konka ile taban arasındaki kısım alt meatus, alt ve orta konka arasındaki kısım orta meatus, üst konkanın altındaki kısım ise üst meatustur. Üst konkanın posterosüperiorundaki alan sfenoetmoidal resestir. 20

23 Sfenoetmoidal resese sfenoid sinüs, üst meatusa posterior etmoid hücreler, orta meatusa frontal, maksiller ve anterior etmoid hücreler, alt meatusa ise nazolakrimal duktus açılır. Üst ve orta konkalar etmoid kemiğin uzantılarıdır, alt konka ise lateral nazal duvara üst sınırı ile bağlı olan ayrı bir kemiktir. Her iki orta ve alt konkalar ön kısımları dışında yalancı çok katlı silyalı prizmatik epitelle kaplıdır. Ön kısımları ise kübik veya skuamöz epitelle kaplıdır. Orta konkanın epitel stroması pek çok gland içermektedir. Lateral nazal duvarda orta konka kaldırıldığında ortaya çıkan kemik kabartı bulla etmoidalistir. Etmoid kemiğin iç yan yüzüne tutunarak başlayan ve bulla etmoidalisin altından geçerek arkaya doğru uzanan kemik yapıya unsinat proses adı verilir. Unsinat proses ile bulla etmoidalis arasında kalan boşluğa hiatus semilunaris, hiatus semilunarisin önündeki çıkmaza infundibulum adı verilir (22,23). Damarlanması Nazal kavitenin arterleri arteria (a) karotis eksterna ve internanın dallarından gelir. A. karotis internanın oftalmik dalı fissura orbitalis süperiordan orbita içine girer ve posterior etmoid arter dalını verir. Foramen etmoidalis posteriordan geçip ön kraniyal fossaya gelir. Daha sonra aşağı dönüp kribriform plateden geçerek burun içine girer. Üst konka ve septumun posterosüperioruna dağılır. Anterior etmoid arter dalı ise foramen etmoidalisten orbitayı terk ederek ön kraniyal fossaya gelir. Kribriform plate i geçerek burun içinde lateral duvar ve septumun ön üst bölümünü besler. Arteria karotis eksternanın fasiyal dalı üst dudak hizasında a. labialis süperior dalını verir. Bu dalın nazal septumun ön alt bölümünü besleyen septal dalı mevcuttur. A. karotis eksternanın sfenopalatin arter dalı foramen sfenopalatinadan geçip nazal kaviteye girer. Burada lateral duvarın posterior kısmını ve septumun posterior kısmını besleyen iki dala ayrılır. A. karotis eksternanın diğer uç dalı olan a. maksillaris interna fossa pterygopalatina içinde a. palatina desendens dalını verir. Bu dal foramen palatina majus ve minüsten geçerken a. palatina majus ve minüs adını alır. A. palatina majus öne doğru ilerler ve foramen insisivumdan geçip septumu besleyen bir dal verir. 21

24 Septumda anterior naresin yaklaşık 1 cm. uzağında a. etmoidalis anterior, a. labialis süperior, a. palatina majus ve a. sfenopalatinanın dalları geniş bir anostomoz ağı yapar. Buraya Kisselbach ya da Little bölgesi adı verilir. Burun kanamaları genellikle bu bölgeden olur. Nazal kavitenin venleri etmoidal venler ve oftalmik ven aracılığıyla kavernöz sinüse, arka kısmının venleri sfenopalatin ven aracılığıyla pterigoid venöz pleksusa, ön kısmı da anterior fasiyal ven aracılığıyla eksternal ve internal juguler venlere dökülür. Lenfatik drenaj Nazal kavitenin ön kısmının lenfatik drenajı submandibuler nodlara, arka kısmın lenfatik drenajı derin servikal nodlara olur. İnnervasyonu Koku duyusunu sağlayan sinir, n. olfaktoriustur. Bu sinir nazal kaviteyi örten mukozanın 1/3 kısmında bulunan olfaktor hücrelerin aksonları tarafından oluşturulur. Nazal kavitenin sensöriyel innervasyonu trigeminal sinirin oftalmik ve maksiller dalları ile olur. Maksiller Sinüs Paranazal sinüslerin en büyüğü olan maksiller sinüs drene olduğu orta meatusun lateralinde yer almaktadır. İlk defa 1651 de Highmore tarafından tanımlanan bu bölgeye antrum adı da verilmektedir. Maksiller sinüs embriyolojik olarak ilk gelişen sinüstür. İntrauterin hayatın 65. gününde infundibulumdan gelişmeye başlar. Doğumda maksiler sinüsün hacmi tahminen 6 8 ml. dir (20,23). Erişkinde ise yaklaşık 15 ml. hacmine ulaşır. Maksiller sinüsün büyüme hızı sabit değildir. Sekiz yaşına kadar maksiller sinüs her yıl vertikal eksende 2 mm, anteroposterior doğrultuda ise 3 mm büyümektedir. Doğum sonrasından başlayarak 2 yaşına kadar, 7,5 yaşından 10 yaşına kadar ve 10 yaşından 12 yaşına kadar geçen dönemde maksiller sinüs büyümesi hızlanmaktadır. Daha sonrasında ise

25 yaşına kadar daha yavaş ve sabit bir hızla büyüme devam etmektedir. İntrauterin 7 aylıktan doğuma kadar geçen sürede sinüsün ortalama anteroposterior uzunluğunun 7 16 mm süperoinferior uzunluğunun ise 2 13 mm olduğu tespit edilmiştir. Yenidoğanların maksiller sinüsleri üzerine araştırma yapan Onodi, sinüsün 7 mm derinliğinde, 4 mm yüksekliğinde ve 3 mm genişliğinde olduğunu saptamıştır (24). Maksiller sinüs superiorda orbita, inferiorda maksillanın sert damak, alveolus ve dental kısımları, lateralde zigomatik çıkıntı, posteriorda kaviteyi infratemporal ve pterigopalatin fossadan ayıran ince bir kemik lamel ve medialde ise unsinat proses, fontaneller ve alt konka ile sınırlandırılmış tek bir boşluktur. Maksiller ostium ise infundibulumun en posteroinferior kısmının 1/3 dış kısmında bulunur (10). Etmoid Sinüs Fetal yaşamın 3. ayında, ön ve orta etmoid hücreler orta meatusa uyan bölgede, lateral nazal duvarda çıkıntı şeklinde belirirler. Bundan hemen sonra, üst meatusta arka etmoid hücreler nazal mukozaya doğru ilerlerler ve fetal dönem süresince gelişmeye devam ederler. Sadece maksiller ve etmoid hücreler doğum sırasında klinik olarak rinosinüzite neden olacak kadar yeterli büyüklüktedirler (25). Doğumda radyolojik olarak etmoid sinüslerin görülebilmesi maksiller sinüslere göre daha zordur. Eğer iyi gelişmişlerse 1 yaşındaki bebeğin radyolojik filmlerinde görülebilirler. On iki yaş civarında etmoid hücreler hemen hemen erişkindeki boyutlarına ulaşırlar. Puberteden sonra da etmoid kemik dışındaki kemiklerde pnömatizasyon devam eder. Genellikle ön etmoid hücreler arkadakilerden daha fazla ve daha küçüktür (23). Frontal Sinüs Frontal kemik iki parçadan oluşmaktadır: alnı oluşturan vertikal ya da skuamöz parça ve anterior kraniyal fossanın tabanını ve orbitanın tavanını oluşturan vertikal ya da orbital parça. Frontal sinüsler vertikal parçanın ön ve arka duvarları arasında kalan piramit şeklindeki genişlemiş hava hücreleridir. Sinüsün tabanı medial orbital rim üzerinde çeşitli mesafelere kadar uzanım gösterebilmekte, apeks ise süperiorda yer almaktadır. Sinüsler genellikle çifttir ancak tek taraflı bir adet sinüs, üçüncü 23

26 intersinüs hücresi ya da komplet hipoplazi gibi değişik olasılıklara da rastlanılmaktadır. Frontal sinüs bir ya da daha fazla sayıda anterior süperior etmoid hücresinin bir uzantısı olarak gelişmektedir. Doğum sırasında rudimenter düzeyde olan frontal sinüs ilk olarak 6 ile 8 yaşları arasında belirgin bir yapı olarak fark edilebilir hale gelmektedir. Frontal sinüs kadınlarda 12 14, erkeklerde ise yaşları arasında gelişimini tamamlamaktadır. Erişkinlerde frontal sinüs ortalama 3 cm. yüksekliğinde 2.5 cm genişliğinde ve 1.9 cm derinliğinde olmaktadır. 37 ml ye kadar yükselebilen iç hacim ortalama olarak ml değerindedir. Frontal sinüs sıklıkla inkomplet septalar tarafından bölümlere ayrılmaktadır. Frontal sinüsten burnun orta meatusuna doğru yönelen mukosiliyer klirensin izlendiği son yol frontal reses üzerinden geçmektedir. Bu bölge medialde orta konka, posteriorda etmoid bulla, lateralde lamina papiresea ve anteriorda maksillanın frontal çıkıntısı tarafından sınırlandırılmaktadır. Unsinat prosesin konfigürasyonu ve çevredeki osseöz bölümlerin değişken nitelikteki pnömatizasyonu, frontal resesin angülasyonuna etki etmektedir. Frontal sinüsün frontal reses üzerinden geçen son drenaj yolu tam olarak tespit edilememektedir. Bu yolun ya unsinat prosesin lateralinde anterior etmoid hücrelerinin labirentinden geçen sarmal bir döngü içinde etmoidal infundibuluma ulaştığı, ya da unsinat prosesin medialinden geçerek direkt olarak orta meatusa açıldığı tahmin edilebilmektedir. Frontal resesin anatomik varyasyonlarının anlaşılabilmesi açısından kilit önem taşıyan etmoidal infundibulumdur. Frontal reses frontal sinüs ile ilişkisini sağlayan anterior etmoid hücrelerin anterosüperior kısmıdır (20,26). Sfenoid Sinüs Sfenoid sinüs sfenoetmoid reseste mukozanın evajinasyonu ile 3. fötal ayda belirmeye başlar. Beş yaşından sonra sfenoid kemiğin invazyonu daha hızlıdır. Yedi yaşına kadar sinüs arkaya doğru ilerleyerek sella tursika seviyesine ulaşır. Daha sonra yetişkin döneme kadar büyümeye devam eder. Paranazal sinüsler içinde erişkin boyutlarına ilk ulaşan sinüs sfenoid sinüstür. Sfenoid sinüslerin pnömatizasyonu önemli derecede farklılıklar gösterir. Üç tip sfenoid sinüs havalanması tarif edilmiştir. Bireylerin % 90'ında görülen sellar tipte, 24

27 havalanma erken erişkin döneme kadar tüberkülum sellanın arkasına ulaşır. Bu bireylerin %20'sinde de havalanma sella tursikanın altına veya hatta onun da altından bazioksiputa ilerler. Presellar tip popülasyonun %10'unda görülür. Sellanın sinüs içinde hiçbir kabarıklığı yoktur. Konkal tip ise toplumun %2 3'ünde mevcuttur. Pnömatizasyon bebeklik dönemindeki rudimanter düzeydedir ve o seviyenin arkasına ilerlemez (23). Osteomeatal Kompleks Osteomeatal kompleks tam tanımlanmış bir anatomik bölgeden ziyade orta meatusta yer alan çeşitli yapıların birbirleri ile ilişkilerinden oluşur. Unsinat proses, etmoid infundibulum, ön etmoid hücreler, ön etmoid hücrelerin ostiumları ve maksiller ve frontal sinüsler osteomeatal kompleksi oluşturan yapılardır. Osteomeatal kompleks anatomik bir bölgeden ziyade sinüzit patofizyolojisinde rolü olan fonksiyonel bir ünitedir (27). (resim II.2) Şekil II.2: Ostiomeatal kompleks koyu alanla gösterilmiştir. Maksiler sinüs ostiiumu, the anterior etmoid hücreler ve ostiumları, etmoid infundibulum, hiatus semilunaris, ve orta konka (10). Unsinat Proses Processus uncinatus (Latince anlamı: çengel tarzında dışa büyüme) normalde çok ince yapıda ve orak şeklinde bir kemiktir. Bu kemik anterosüperiorda lateral nazal duvara, posteroinferiorda ise orta konkaya yapışır. Kadavrada orta konka 25

28 çıkartıldığı zaman sagital kesitlerde rahatlıkla tespit edilebilir. Unsinat proses posteromedialde bulunan ve normalde etmoid bullanın ön yüzüne paralel olarak konumlanan konkav biçimdeki serbest uca dek uzanım göstermektedir. Unsinat proses parmaksı osseöz çıkıntıların yardımıyla palatin kemiğin prosesus perpendikularisine ve alt konkanın etmoid çıkıntısına yapışmaktadır. Unsinat prosesin konveks ön kenarı, osseöz lateral nazal duvarla olan temasını yitirmeden süperiordaki lakrimal kemiğe doğru uzanım göstermektedir. Unsinatın süperior bağlantısı değişkenlik gösterebilmektedir. a. En süperior kısımda mediale yönelen bir eğri çizerek orta konkaya yapışır. b. Vertikal olarak kafa tabanına uzanım gösterir. c. Laterale yönelerek lamina papireseaya dahil olur. Bazı hastalarda serbest kenar anteromediale doğru yuvarlanmakta ve serbest uç orta konkanın lateralinde orta meatus içerisine uzanım gösterebilmektedir (Resim II.3). Lateral nazal duvarla olan bağlantısında varyasyonlar olabilse de unsinat kemik sabit bir yapı olarak nitelendirilmektedir. Unsinat prosesin serbest kenarı ile bulla etmoidalis arasında iki boyutlu bir yarık olarak konumlanan hiatus semilunaris, etmoid infundibuluma açılmaktadır. Bu dar geçit maksiller sinüs ostiumuyla direkt bağlantı kurmaktadır. Maksilla antrumundan ve anterior etmoid sinüslerden gelen mukus etmoid infundibulum kanalıyla temizlenmektedir. İntrauterin hayatın 10. haftasında unsinat proses tespit edilebilmekte ve lateral kartilajenöz kapsülün medial yüzeyinden kaynaklandığı görülmektedir. Unsinat prosesin fonksiyonu tam olarak anlaşılamamakla birlikte koruyucu bir görevi olduğu öne sürülmüştür. İnspire edilen havayı sinüslerden uzak tutan ve sonra ekspire edilmesini sağlayan unsinat kemik, büyük olasılıkla daha temiz bir havanın ventilasyon amacıyla sinüslere yönelmesine yardımcı olmaktadır. Bu sayede anterior sinüslerde allerjen maddelerin birikimi önlenebilmektedir (20). Unsinat proses sıklıkla maksiler sinüs hipoplazisinde olmak üzere bazı durumlarda laterale, polipoid hastalıklar gibi durumlarda ise mediale doğru yer değiştirmiş olabilir (10). İnfundibulumun atelektazisine eşlik eden laterale doğru yer değiştirmiş bir unsinat varlığında dikkatli olunmazsa unsinektomi insizyonu esnasında orbital hasar meydana gelebilir (28). Bazı insanlarda bu yapı da pnömatize olabilir ve maksiller sinüsün drenajını bozabilir (29). 26

29 A B C Şekil II.3 : A. En süperior kısımda mediale yönelen bir eğri çizerek orta konkaya yapışır. B. Vertikal olarak kafa tabanına uzanım gösterir. C. Laterale yönelerek lamina papireseaya dahil olur. (10). Bulla Etmoidalis Etmoid bulla ön etmoid hücrelerin en sabitlerinden ve en büyüklerinden biridir. Orta meatusta unsinat prosesin hemen arkasında ve orta konkanın bazal lamelinin önünde yer alır (10). Lamina papiraseanın medialinde ona yapışık vaziyette durur (20). Süperiorda etmoid bullanın ön duvarı kafa tabanına kadar uzanabilir ve frontal resesin arka sınırını yapabilir. Posteriorda ise ground lamella ile birlikte uzanır. Etmoid bullada anatomik varyasyonlar görülebilir. İyi pnömatize olursa en büyük etmoid hücre şeklinde orta meatusun alt kısmında görülebilir. Bazı vakalarda alçak yerleşimli bulla, infundibulumu tıkayarak mukosilier taşıma ve ventilasyonu bozar. Pnömatize olmadığı zaman lamina papireseadan uzanan bir kemik çıkıntı şeklini alır ve bu çıkıntıya torus lateralis adını alır. Bu durum vakaların % 8 inde izlenir (9). Lateral Sinüsler (Suprabullar ve Retrobullar Resesler) Sinüs lateralis etmoid bullanın arkasında ve üzerinde yer alan ve suprabullar ve retrobullar resesler olarak adlandırılan hava boşluğudur (9). Bu alanı ilk olarak Grunwald tanımlamıştır. Bazı durumlarda oldukça gelişmiş olabilir. Bu boşluk bazı vakalarda superiorda etmoid çatı, lateralde lamina papirasea, inferior ve anteriorda 27

30 etmoid bulla çatısı ve posteriorda ise orta konkanın bazal lamellası ile sınırlı olabilir. Sinüs lateralis orta konkanın bazal lamellasının önünde yerleştiği için yerleşim olarak anterior etmoid hücre olarak görülebilir. Bununla beraber bu yapı ventilasyon ve drenaj için tek bir ostiuma sahip olmadığı için anterior etmoid hücre olarak adlandırılamaz. Daha çok orta meatusla süperior semilunar hiatus aracılığıyla bağlantısı olan bir reses veya boşluktur. Stammberger, eğer etmoid bulla frontal resesin arka duvarın oluşturacak şekilde kafa tabanına kadar uzanmıyorsa lateral sinüs hem frontal reses hem de hiatus semilunaris inferior ile bağlantılı olabileceğine işaret etmiştir (9, 26). Etmoid bulla posteriorda sinüs lateralise açılır. Bu bölge hiatus semilunaris superior yolu ile orta konkayla iştirak oluşturan bir boşluk olarak tanımlanır. Etmoid bulla genellikle posteriorda sinüs lateralise açılır (10). (resim II.4) Şekil II.4: Maksiller sinüs ostiumu seviyesinde etmoid sinüs anatomisinin koronal görüntüsü (10). Frontal Reses Frontal reses anterior etmoid hücrelerin anterosüperior kısmında yer alan ve frontal sinüs ile bağlantısını sağlayan bölümdür (26). 28

31 Frontal resesin sınırlarını lateralde lamina papirasea, medialde orta konka, anteriorda agger nazi hücrelerinin (eğer mevcutsa) posterosuperior duvarı ve posteriorda da etmoid bullanın anterior duvarı oluşturur. Eğer etmoid bullanın anterior duvarı kafa tabanına ulaşmaz ve tam bir posterior duvar oluşturmazsa frontal reses suprabullar reses ile ilişkili olabilir. Frontal reses, superior yerleşimli frontal sinüsün iç kemiğine kadar daralarak ilerler ve bu seviyenin üzerinde anterior ve posterior tabakalar eski pozisyonlarına geri dönecek şekilde birleşirken tekrar genişler. Bu şekilde en dar yerini frontal ostiumun oluşturduğu kum saati benzeri bir görünüm ortaya çıkar (10). Nazofrontal bağlantının çok çeşitli varyasyonları mevcuttur. Bu bölgenin karmaşık anatomisi, agger nazi hücresi gibi etmoidal hücreler, frontal hücreler ve supraorbital hücreler gibi çevreleyen havalı boşluklar dikkate alındığında daha iyi anlaşılır. Frontal reses ile agger nazi hücresi arasında çok yakın ilişki vardır. Frontal sinüsten gelen sekresyon, frontal reses ve agger nazi hücresinin posterior ve medial yüzeyi üzerinden geçerek nazal kaviteye ulaşır. Agger nazi hücresi ileri derecede pnömatize ise frontal reses nispeten daralabilir ve bu da frontal sinüzite predispozisyon oluşturabilir. Cerrahide, aşırı pnömatize olmuş bir agger nazi, yanlışlıkla frontal sinüs ya da reses olarak tanımlanabilir. Eğer büyük bir agger nazi hücresi açılmış ve yanlışlıkla frontal sinüs olarak değerlendirilmişse, agger nazi hücresinin kalan posterosuperior duvarı posteriora etmoid tavanına doğru skatrize olarak nazofrontal bağlantının iyatrojenik stenozu veya obstrüksiyonuna yol açabilir (31). Agger nazi hücresi dışında, frontal resesle yakın ilişkisi olan başka etmoid hücreler de mevcuttur. Van Alyea, anatomik spesmenlerinde anterior etmoid hücrelerin yaklaşık % 50'sinin frontal sinüse doğru girmiş olduğunu ve bunların üçte birinin de frontal sinüs ostiumuna kadar girdiğini bildirmiştir (32). Yazar, bu hücreleri frontal hücreler olarak adlandırmıştır. Schaeffer, anterior etmoid hücrelerin frontal sinüse doğru sinüsün duplikasyonu görüntüsü verecek kadar pnömatize olabileceğini bildirmiştir. Stammberger, "frontal resesten frontal kemik içine doğru anterior etmoid hücrelerin de gelişme gösterebileceğini" vurgulamış ve bu hücreler Zuckerkandl tarafından bulla frontalis olarak adlandırılmıştır (9). Supraorbital etmoid hücre, frontal reses bölgesindeki diğer bir anatomik varyasyondur. Subraorbital etmoid hücreler genellikle frontal kemiğin orbital 29

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY DR. SADİ KONUK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ KLİNİĞİ ŞEF: DOÇ. DR. A. OKAN GÜRSEL

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY DR. SADİ KONUK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ KLİNİĞİ ŞEF: DOÇ. DR. A. OKAN GÜRSEL T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY DR. SADİ KONUK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ KLİNİĞİ ŞEF: DOÇ. DR. A. OKAN GÜRSEL ENDOSKOPİK SİNÜS CERRAHİSİ UYGULANAN NAZAL POLİPOZİSLİ HASTALARDA POSTOPERATİF

Detaylı

BAŞ-BOYUN LENF NODLARI

BAŞ-BOYUN LENF NODLARI BAŞ-BOYUN LENF NODLARI Dr. Yusuf Öner GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ RADYOLOJİ A.D. ANKARA LENFATİK SİSTEM Lenfatik sistem farklı bölgelerdeki lenf nodlarından geçerek, lenf sıvısını venöz sisteme taşıyan

Detaylı

NAZAL POLİPOZİS TANILI HASTALARDA ENDONAZAL ANATOMİK VARYASYONLARIN GÖRÜLME SIKLIĞININ TESPİTİ ve TOPLUM İLE KARŞILAŞTIRILMASI (UZMANLIK TEZİ)

NAZAL POLİPOZİS TANILI HASTALARDA ENDONAZAL ANATOMİK VARYASYONLARIN GÖRÜLME SIKLIĞININ TESPİTİ ve TOPLUM İLE KARŞILAŞTIRILMASI (UZMANLIK TEZİ) T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI İSTANBUL EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ I. KULAK BURUN BOĞAZ KLİNİĞİ ŞEF: DOÇ. DR. FATİH BORA NAZAL POLİPOZİS TANILI HASTALARDA ENDONAZAL ANATOMİK VARYASYONLARIN GÖRÜLME SIKLIĞININ

Detaylı

T. C. İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTÜTÜSÜ AĞIZ, DİŞ VE ÇENE RADYOLOJİSİ ANABİLİM DALI

T. C. İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTÜTÜSÜ AĞIZ, DİŞ VE ÇENE RADYOLOJİSİ ANABİLİM DALI T. C. İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTÜTÜSÜ AĞIZ, DİŞ VE ÇENE RADYOLOJİSİ ANABİLİM DALI BİLATERAL MAKSİLLER SİNÜS HACMİNİN ÇEVRE ANATOMİK YAPILAR, GÖMÜLÜ DİŞLER VE DİŞ EKSİKLİĞİ İLE

Detaylı

NAZOFARİNKS-OROFARİNKS-ORAL KAVİTE ANATOMİSİ. Dr. Nezahat Erdoğan İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi

NAZOFARİNKS-OROFARİNKS-ORAL KAVİTE ANATOMİSİ. Dr. Nezahat Erdoğan İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi NAZOFARİNKS-OROFARİNKS-ORAL KAVİTE ANATOMİSİ Dr. Nezahat Erdoğan İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hedefler ve sunum akışı Mukozal yüzey anatomisi Temel patolojileri Varyasyonlar / tuzaklar Radyolojik

Detaylı

BURUN (NASUS) Prof. Dr. Mürvet Tuncel. Burun solunum ve koku organıdır. Kemik ve kıkırdaktan yapılmış olup üzeri kas ve deri ile örtülüdür.

BURUN (NASUS) Prof. Dr. Mürvet Tuncel. Burun solunum ve koku organıdır. Kemik ve kıkırdaktan yapılmış olup üzeri kas ve deri ile örtülüdür. BURUN (NASUS) Prof. Dr. Mürvet Tuncel Burun solunum ve koku organıdır. Kemik ve kıkırdaktan yapılmış olup üzeri kas ve deri ile örtülüdür. Yapısı iki kısımda incelenir: - Nasus externus (dış burun) - Cavitas

Detaylı

PEDİATRİK YAŞ GRUBUNDA EPİFORA VE ENDOSKOPİK DAKRİYOSİSTORİNOSTOMİ

PEDİATRİK YAŞ GRUBUNDA EPİFORA VE ENDOSKOPİK DAKRİYOSİSTORİNOSTOMİ PEDİATRİK YAŞ GRUBUNDA EPİFORA VE ENDOSKOPİK DAKRİYOSİSTORİNOSTOMİ Dr. Fulya YAYLACIOĞLU TUNCAY Doç. Dr. Onur KONUK GÜTF GÖZ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI İÇERİK NAZOLAKRİMAL SİSTEM -ANATOMİSİ -EMBRİYOLOJİSİ

Detaylı

NAZAL OBSTRÜKSİYON DR H HAKAN COŞKUN

NAZAL OBSTRÜKSİYON DR H HAKAN COŞKUN NAZAL OBSTRÜKSİYON DR H HAKAN COŞKUN BURUN ANATOMİSİ BURUN FİZYOLOJİSİ Burun fonksiyonları Nefes alma Normal nefes alma yolu nazal solunum Yenidoğanlar mutlak burun solunumu yapar (bilateral koanal atrezi

Detaylı

HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM

HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM Nadirdir!!! Üst aerodijestif sistem malinitelerinin % 5-10 u, tüm malinitelerin ise %0.5 i hipofarinks kanserleridir. Kötü seyirlidir!!! İleri evrede başvurmaları ve

Detaylı

LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014

LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014 LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014 Lenfoid Sistem Lenfositlerin, mononükleer fagositlerin ve diğer yardımcı rol oynayan hücrelerin bulunduğu, yabancı antijenlerin taşınıp yoğunlaştırıldığı, Antijenin

Detaylı

Sinonazal Anatomik Varyasyonların Paranazal Sinüs Enfeksiyonlarına Etkisi*

Sinonazal Anatomik Varyasyonların Paranazal Sinüs Enfeksiyonlarına Etkisi* Kocatepe Tıp Dergisi The Medical Journal of Kocatepe 5: 43-47 Ocak 2004 Afyon Kocatepe Üniversitesi Sinonazal Anatomik Varyasyonların Paranazal Sinüs Enfeksiyonlarına Etkisi* Effects of Sinonasal Anatomical

Detaylı

Kafa Kaidesi ve Kubbesinin Prenatal ve Postnatal büyüme - gelişimi. Prof. Dr. M. Okan Akçam

Kafa Kaidesi ve Kubbesinin Prenatal ve Postnatal büyüme - gelişimi. Prof. Dr. M. Okan Akçam Kafa Kaidesi ve Kubbesinin Prenatal ve Postnatal büyüme - gelişimi Prof. Dr. M. Okan Akçam Kondrokranium nedir? kıkırdak halindeki embriyonik kafatası kafa kemikleri sınırlarının henüz belli omadığı, kemiklerin

Detaylı

Nazal kavite ve osteomeatal kompleks anatomik varyasyonları. Anatomic variations of nasal cavity and osteomeatal complex

Nazal kavite ve osteomeatal kompleks anatomik varyasyonları. Anatomic variations of nasal cavity and osteomeatal complex Nazal kavite ve osteomeatal kompleks anatomik varyasyonları Anatomic variations of nasal cavity and osteomeatal complex Muhammed Akif Sümbüllü, DDS, PhD, a Oğuzhan Altun, DDS, PhD, b Doğan Durna, DDS,

Detaylı

NAZOFARİNKS-OROFARİNKS-ORAL KAVİTE ANATOMİSİ. Dr. Nezahat Erdoğan İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi

NAZOFARİNKS-OROFARİNKS-ORAL KAVİTE ANATOMİSİ. Dr. Nezahat Erdoğan İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi NAZOFARİNKS-OROFARİNKS-ORAL KAVİTE ANATOMİSİ Dr. Nezahat Erdoğan İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hedefler ve sunum akışı Mukozal yüzey anatomisi Varyasyonlar / tuzaklar Radyolojik değerlendirmede

Detaylı

Özofagus Mide Histolojisi

Özofagus Mide Histolojisi Özofagus Mide Histolojisi Sindirim kanalını oluşturan yapılar Gastroıntestınal kanal özafagustan başlayıp anüse değin devam eden değişik çaptaki bir borudur.. Ağız, Farinks (yutak), özafagus(yemek borusu),

Detaylı

ALLERJİK RİNİT ve EŞLİK EDEN HASTALIKLAR

ALLERJİK RİNİT ve EŞLİK EDEN HASTALIKLAR ALLERJİK RİNİT ve EŞLİK EDEN HASTALIKLAR Dr. İpek Türktaş Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara Çocuklarda: %8.6-15.4 Erişkinde: %20 AKINTI KAŞINTI Allerjik Selam Allerjik Rinit Bulguları AKSIRMA ATAKLARI

Detaylı

Paranazal Sinüs Anatomik Varyasyonlarının Bilgisayarlı Tomografi ile Analizi

Paranazal Sinüs Anatomik Varyasyonlarının Bilgisayarlı Tomografi ile Analizi doi: 10.5505/abantmedj.2014.84803 Abant MedicalJournal Orijinal Makale / OriginalArticle Volume Cilt 3 Issue Sayı 2 Year Yıl 2014 Paranazal Sinüs Anatomik Varyasyonlarının Bilgisayarlı Tomografi ile Analizi

Detaylı

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalp kası beyinden sonra en fazla kana gereksinim duyan organdır. Kalp kendini besleyen kanı aortadan ayrılan arterlerden alır. Bu arterlere koroner

Detaylı

MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ

MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ Dr. N. Zafer Utkan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Meme Kanseri Sempozyumu Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 10 Mart 2010 Lenfatik Sistemin Genel

Detaylı

TONSİLLEKTOMİ VE ADENOİDEKTOMİ

TONSİLLEKTOMİ VE ADENOİDEKTOMİ TONSİLLEKTOMİ VE ADENOİDEKTOMİ Toplumda tonsil ve adenoid dokusundan kaynaklanan sağlık sorunları çok önemli bir yer tutmaktadır. Azalma göstermekle beraber adenotonsillektomi en sık girişim olarak yerini

Detaylı

SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI

SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI Yardım edin sinüslerim beni öldürüyor! Bunu daha önce hiç söylediniz mi?. Eğer cevabınız hayır ise siz çok şanslısınız demektir. Çünkü her yıl milyonlarca lira sinüs problemleri

Detaylı

28.02.2015. Sarkoidoz. MSS granülomatozları. Sarkoidoz. Sarkoidoz. Granülom / Granülomatoz reaksiyon

28.02.2015. Sarkoidoz. MSS granülomatozları. Sarkoidoz. Sarkoidoz. Granülom / Granülomatoz reaksiyon Granülom / Granülomatoz reaksiyon Non-enfektif granülomatozlar: Sinir sistemi tutulumu ve görüntüleme Küçük nodül Bağışıklık sisteminin, elimine edemediği yabancı patojenlere karşı geliştirdiği ve izole

Detaylı

Uzm. Dr. Haldun Akoğlu

Uzm. Dr. Haldun Akoğlu Uzm. Dr. Haldun Akoğlu Genel Bilgiler Çoğu intrakranyal lezyon kolayca ayırt edilebilen BT bulguları ortaya koyar. Temel bir yaklaşım olarak BT yorumlama simetriye odaklı olarak sol ve sağ yarıların karşılaştırılmasına

Detaylı

Sinonazal Varyasyonların BT Analizi ve Sinüzit İle İlişkisi

Sinonazal Varyasyonların BT Analizi ve Sinüzit İle İlişkisi Sinonazal Varyasyonların BT Analizi ve Sinüzit İle İlişkisi Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Tomographic Analysis of Sinonasal Variations and Relationship with Sinusitis Yüksel KAPLAN *, Suphi MÜDERRİS**,

Detaylı

H 1 KBB 7002 KULAK BURUN BOĞAZ ONKOLOJİ KONSEYİ

H 1 KBB 7002 KULAK BURUN BOĞAZ ONKOLOJİ KONSEYİ KBB 21 KULAK BURUN BOĞAZ VE BAŞ BOYUN CERRAHİSİ Dr. Mustafa KAZKAYASI / 1 Dr. Nuray Bayar MULUK / 2 Dr. Rahmi KILIÇ / 3 KOD DERS ADI ÖÜ T P KREDİ AKTS KBB 7001 MAKALE VE SEMİNER SAATİ K.B.B. A.D. de tıpta

Detaylı

Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir!

Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir! On5yirmi5.com Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir! Mevsim değişimlerinde geniz akıntısı, burnunuzda tıkanıklılık ve bağ ağrılarınızdan şikayetiniz varsa, üst solunum yolu enfeksiyonlarınız 10

Detaylı

Burun yıkama ve sağlığı

Burun yıkama ve sağlığı Burun yıkama ve sağlığı Yayınlanmış bir çok klinik çalışmada günlük yapılan nazal yıkmanın burnumuzla ilgili yaşam kalitesini arttırdığı ve sinüslerimizden kaynaklanan semptomları azalttığı gösterilmiştir.

Detaylı

NAZAL KAVİTE VE PARANAZAL SİNÜSLERİN ANATOMİK VARYASYONLARININ DENTAL VOLUMETRİK TOMOGRAFİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ

NAZAL KAVİTE VE PARANAZAL SİNÜSLERİN ANATOMİK VARYASYONLARININ DENTAL VOLUMETRİK TOMOGRAFİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ NAZAL KAVİTE VE PARANAZAL SİNÜSLERİN ANATOMİK VARYASYONLARININ DENTAL VOLUMETRİK TOMOGRAFİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ Dt. Numan DEDEOĞLU Ağız Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı Tez Danışmanı Prof. Dr. Osman

Detaylı

Dr. Murat DAŞ Çanakkale Onsekiz Mart Ünivetsitesi Acil Tıp AD.

Dr. Murat DAŞ Çanakkale Onsekiz Mart Ünivetsitesi Acil Tıp AD. Dr. Murat DAŞ Çanakkale Onsekiz Mart Ünivetsitesi Acil Tıp AD. Giriş-Amaç Travma 40 yaş altındaki populasyonda ölüm sebepleri arasında üst sıralardadır. Genel vücut travması olan hastalarda, kranial yaralanma

Detaylı

BAŞ VE BOYUN DAMARLARI

BAŞ VE BOYUN DAMARLARI BAŞ VE BOYUN DAMARLARI DR. A. MURAT ÖZER ŞUBAT 2019 BAŞ VE BOYUN ARTERLERİ A. Carotis externa Boyun, yüz ve saçlı derideki yapıların arteriel beslenmesini sağlar. Ayrıca dil ve maxilla yı da kanlandırır.

Detaylı

BİLDİRİ. 3 (Bildiri ID: 60)/Travmatik orbital leptomeningeal kist Poster Bildiri

BİLDİRİ. 3 (Bildiri ID: 60)/Travmatik orbital leptomeningeal kist Poster Bildiri BAŞ-BOYUN RADYOLOJİSİ DEĞERLENDİRME Kabul Şekli 1 ( ID: 30)/İnfantil Subglottik Hemanjioma: Tedavi Öncesi Ve Sonrası Bilgisayarlı Tomografi Bulguları 3 ( ID: 60)/Travmatik orbital leptomeningeal kist Poster

Detaylı

Prof. Dr. Gökhan AKSOY

Prof. Dr. Gökhan AKSOY Prof. Dr. Gökhan AKSOY * Çiğneme, Beslenme * Yutkunma, * Estetik, * Konuşma, * Psikolojik Kriterler * Sosyolojik Kriterler Mandibüler: alt çene kemiğine ait, alt çene kemiğiyle ilgili Örnek: * mandibüler

Detaylı

KRONİK RİNOSİNÜZİT HASTALARINDAKİ NAZAL POLİPLERDE MYELOPEROKSİDAZ AKTİVİTESİ UZMANLIK TEZİ DR. A.BURÇİN SARISOY

KRONİK RİNOSİNÜZİT HASTALARINDAKİ NAZAL POLİPLERDE MYELOPEROKSİDAZ AKTİVİTESİ UZMANLIK TEZİ DR. A.BURÇİN SARISOY T.C. Sağlık Bakanlığı Dr Lütfi Kırdar Kartal Eğitim Ve Araştırma Hastanesi II. Kulak Burun Boğaz Kliniği Klinik Şefi: Dr.Arif ŞANLI KRONİK RİNOSİNÜZİT HASTALARINDAKİ NAZAL POLİPLERDE MYELOPEROKSİDAZ AKTİVİTESİ

Detaylı

SEKONDER LENFOİD ORGANLAR

SEKONDER LENFOİD ORGANLAR SEKONDER LENFOİD ORGANLAR 2-SEKONDER LENFOİD ORGANLAR Fetal devrenin sonuna doğru mezodermden meydana gelirler ve bütün hayat devresinde organizmada kalan organlardır. Antijenik uyarılmalara cevap veren

Detaylı

Sinonazal bölge anatomik varyasyonları ve sinüs hastalıkları ile olan ilişkisi

Sinonazal bölge anatomik varyasyonları ve sinüs hastalıkları ile olan ilişkisi doi:10.5222/terh.2017.236 Araştırma Sinonazal bölge anatomik varyasyonları ve sinüs hastalıkları ile olan ilişkisi Anatomical variations of the sinonasal region and its relationship with sinus diseases

Detaylı

Unilateral konka büllozanin alt konka üzerine etkisi: CT değerlendirmesi

Unilateral konka büllozanin alt konka üzerine etkisi: CT değerlendirmesi TKBB & BBCD 2011 doi: 10.5152/tao.2011.07 RESEARCH ARTICLE / ARAfiTIRMA Unilateral konka büllozanin alt konka üzerine etkisi: CT değerlendirmesi T. Apuhan, F. Aksoy, Y. S. Yıldırım, B. Veyseller, O. Özturan

Detaylı

KRANİYOFASİYAL YAPININ BÜTÜN OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof. Dr. Hatice Gökalp

KRANİYOFASİYAL YAPININ BÜTÜN OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof. Dr. Hatice Gökalp KRANİYOFASİYAL YAPININ BÜTÜN OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ Prof. Dr. Hatice Gökalp KAFATASI KAFA KAİDESİ MAKSİLLA MANDİBULA Kartilajın doku oluşumudur kartilajdan kemik oluşmasıdır Undiferansiye mezenşimal

Detaylı

Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını. birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların

Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını. birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların uzandığı fibroelastik bir kapsülle sarılıdır. Dalağın orta çizgisindeki hilumda kapsül

Detaylı

EPİSTAKSİS. Dr. Selçuk SEVİNÇ

EPİSTAKSİS. Dr. Selçuk SEVİNÇ EPİSTAKSİS Dr. Selçuk SEVİNÇ 1 Epistaksis ( burun kanaması ) genellikle kendiliğinden veya müdahale ile duran bir kanama olmasına rağmen bazen de hayatı tehdit edici boyutlara erişebilir. 2 Hayat boyu

Detaylı

T AD. Fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi sonuçlarımız ARAŞTIRMA. Mehmet Fatih Garça 1, Öner Çelik 2, Erdoğan Gültekin 3, Mehmet Külekçi 4

T AD. Fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi sonuçlarımız ARAŞTIRMA. Mehmet Fatih Garça 1, Öner Çelik 2, Erdoğan Gültekin 3, Mehmet Külekçi 4 Tıp Araştırmaları Dergisi: 00 : () :9-9 T AD ARAŞTIRMA Fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi sonuçlarımız Mehmet Fatih Garça, Öner Çelik, Erdoğan Gültekin, Mehmet Külekçi 4 Van İpekyolu Devlet Hastanesi,

Detaylı

NASUS. Prof. Dr. S. Ayda DEMİRANT

NASUS. Prof. Dr. S. Ayda DEMİRANT NASUS Prof. Dr. S. Ayda DEMİRANT Nasus-Burun Solunum ve koku alma organı Kemik ve kıkırdaklardan yapılmış, kas ve deri ile örtülü Havanın ısıtılması, nemlendirilmesi, süzülmesi Kokunun alınması Sesin amplifikasyonu

Detaylı

ADENOİDEKTOMİ VE TONSİLLEKTOMİ YAPILAN ÇOCUKLARDA BÜYÜME VE GELİŞMENİN KLİNİK VE BİYOKİMYASAL TAKİBİ

ADENOİDEKTOMİ VE TONSİLLEKTOMİ YAPILAN ÇOCUKLARDA BÜYÜME VE GELİŞMENİN KLİNİK VE BİYOKİMYASAL TAKİBİ T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI GÖZTEPE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KBB KLİNİĞİ KLİNİK ŞEFİ: DOÇ. DR. MUHAMMET TEKİN ADENOİDEKTOMİ VE TONSİLLEKTOMİ YAPILAN ÇOCUKLARDA BÜYÜME VE GELİŞMENİN KLİNİK VE BİYOKİMYASAL

Detaylı

TRD KIŞ OKULU KURS 1, Gün 5. Sorular

TRD KIŞ OKULU KURS 1, Gün 5. Sorular TRD KIŞ OKULU KURS 1, Gün 5 Sorular Soru 1 T1 ve T2 ağırlıklı spin eko sekanslarda hiperintens görülen hematom kavitesinin evresini belirtiniz? a) Akut dönem b) Hiperakut dönem c) Subakut erken dönem d)

Detaylı

Uzm. Dr. Haldun Akoğlu

Uzm. Dr. Haldun Akoğlu Uzm. Dr. Haldun Akoğlu Genel Bilgiler Çoğu intrakranyal lezyon kolayca ayırt edilebilen BT bulguları ortaya koyar. Temel bir yaklaşım olarak BT yorumlama simetriye odaklı olarak sol ve sağ yarıların karşılaştırılmasına

Detaylı

BAŞ ve BOYUN KANSERLERİ Prof.Dr.İrfan PAPİLA. BaĢ Boyun Kanserleri

BAŞ ve BOYUN KANSERLERİ Prof.Dr.İrfan PAPİLA. BaĢ Boyun Kanserleri BAŞ ve BOYUN KANSERLERİ Prof.Dr.İrfan PAPİLA BaĢ Boyun Kanserleri NAZOFARENKS Kafa tabanının hemen altında ve burnun gerisinde kuboit bir yapıdır. (postnazal boģluk,epifarenks) Ön :Nazal kavite arka kısmı

Detaylı

Columna vertebralis (omurga); vücudun arka ve orta kısmında yer alır, kemikten ve kıkırdaktan oluşur ve içinde omuriliği barındırır.

Columna vertebralis (omurga); vücudun arka ve orta kısmında yer alır, kemikten ve kıkırdaktan oluşur ve içinde omuriliği barındırır. Columna vertebralis (omurga); vücudun arka ve orta kısmında yer alır, kemikten ve kıkırdaktan oluşur ve içinde omuriliği barındırır. İskeletin önemli bir bölümüdür ve temel eksenidir. Sırt boyunca uzanır

Detaylı

Kalın Barsak Mukoza. Villi yoktur Kıvrımlar yoktur. Distal bölümde (Rectal) vardır DR. OKTAY ARDA

Kalın Barsak Mukoza. Villi yoktur Kıvrımlar yoktur. Distal bölümde (Rectal) vardır DR. OKTAY ARDA Dr. Oktay Arda 2 Kalın Barsak Mukoza Villi yoktur Kıvrımlar yoktur Distal bölümde (Rectal) vardır 3 Kalın BarsakGuddelri Uzundur Çok sayıda: Goblet Hücresi Absorbsiyon Hücresi Silindirik Kısa, düzensiz

Detaylı

VÜCUT EKSENLERİ ve HAREKET SİSTEMİ

VÜCUT EKSENLERİ ve HAREKET SİSTEMİ VÜCUT EKSENLERİ ve HAREKET SİSTEMİ 1 Bu ana eksenler şunlardır: Sagittal eksen, Vertical eksen, Transvers eksen. 2 Sagittal Eksen Anatomik durumda bulunan bir vücut düşünüldüğünde, önden arkaya doğru uzanan

Detaylı

Diagnostik Görüntüleme ve Teknikleri

Diagnostik Görüntüleme ve Teknikleri Diagnostik Görüntüleme ve Teknikleri Diagnostik görüntüleme ve teknikleri, implant ekibi ve hasta için çok amaçlı tedavi planının uygulanması ve geliştirilmesine yardımcı olur. 1. Aşama Görüntüleme Aşamaları

Detaylı

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI Organizmalarda daha öncede belirtildiği gibi hücresel ve humoral bağışıklık bağışıklık reaksiyonları vardır. Bunlara ilave olarak immünoljik tolerans adı verilen

Detaylı

ARCHIVES OF PEDIATRICS

ARCHIVES OF PEDIATRICS VOLUME 2 NUMBER 1 SEPTEMBER 2017 ARCHIVES OF PEDIATRICS ARAŞTIRMA YAZISI / RESEARCH ARTICLE Çocuklarda Sinonazal Bölge Anatomik Varyasyonları ve Rinosinüzitler ile İlişkisi Sinonasal Area Anatomic Variations

Detaylı

SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI

SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI Diş Eti Hastalıkları Dişeti hastalıkları (Periodontal hastalıklar) dişeti ve dişleri destekleyen diğer dokuları etkileyen hastalıklardır. Erişkinlerde diş kayıplarının %70

Detaylı

Paranazal Sinüsler ve Nazal Kavitenin Anatomik Varyasyonlar : Bilgiyasarl Tomografi Çal flmas. Özet

Paranazal Sinüsler ve Nazal Kavitenin Anatomik Varyasyonlar : Bilgiyasarl Tomografi Çal flmas. Özet TKBBV 2005 Accepted / Kabul tarihi: May s / May 13, 2004 Türk Otolarengoloji Turkish Archives of Otolaryngology Arflivi ARAfiTIRMALAR / RESEARCH ARTICLES Paranazal Sinüsler ve Nazal Kavitenin Anatomik

Detaylı

MAKSİLLER ANESTEZİ TEKNKLERİ

MAKSİLLER ANESTEZİ TEKNKLERİ MAKSİLLER ANESTEZİ TEKNKLERİ Trigeminal Sinirin Dalları N. ophthalmicus N. maxillaris N. mandibularis Maksiller Sinirin Dalları N. infraorbitalis N.zygomaticus N.alveolaris superioris anterioris N.alveolaris

Detaylı

SPOR BiYOMEKANiĞiNiN BiYOLOJiK TEMELLERi

SPOR BiYOMEKANiĞiNiN BiYOLOJiK TEMELLERi SPOR BiYOMEKANiĞiNiN BiYOLOJiK TEMELLERi Anatomik referans duruşu; * ayaklar birbirinden biraz uzak, * kollar vücudun yanında serbestçe uzanmış, * avuç içlerinin öne baktığı,duruştur. Bu duruş, doğal dik

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 2 Aralık 2016 Cuma İnt. Dr.

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 2 Aralık 2016 Cuma İnt. Dr. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 2 Aralık 2016 Cuma İnt. Dr. Şeniz Şengül GENEL ÇOCUK POLİKLİNİĞİ OLGU SUNUMU Int.Dr.Şeniz Şengül

Detaylı

ADENOĐD HĐPERTROFĐSĐNDE MEDĐKAL TEDAVĐ SEÇENEĞĐ: FLUTĐCASONE PROPĐONAT NAZAL DAMLA

ADENOĐD HĐPERTROFĐSĐNDE MEDĐKAL TEDAVĐ SEÇENEĞĐ: FLUTĐCASONE PROPĐONAT NAZAL DAMLA T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI HASEKĐ EĞĐTĐM VE ARAŞTIRMA HASTANESĐ I. KBB KLĐNĐĞĐ KLĐNĐK ŞEFĐ: PROF. DR. ORHAN ÖZTURAN ADENOĐD HĐPERTROFĐSĐNDE MEDĐKAL TEDAVĐ SEÇENEĞĐ: FLUTĐCASONE PROPĐONAT NAZAL DAMLA TIPTA UZMANLIK

Detaylı

NAZAL POLİPOZİSLİ HASTALARDA SEMPTOMATOLOJİ VE NAZAL POLİPOZİSİN ALERJİ İLE İLİŞKİSİNİN ARAŞTIRILMASI

NAZAL POLİPOZİSLİ HASTALARDA SEMPTOMATOLOJİ VE NAZAL POLİPOZİSİN ALERJİ İLE İLİŞKİSİNİN ARAŞTIRILMASI T.C. Sağlık Bakanlığı Bezm-i Alem Valide Sultan Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi I. Kulak Burun Boğaz Kliniği ŞEF: Doç.Dr.M.Haluk ÖZKUL NAZAL POLİPOZİSLİ HASTALARDA SEMPTOMATOLOJİ VE NAZAL POLİPOZİSİN

Detaylı

Çocuklarda Paranazal Sinüsler ve Nazal Kavitenin Anatomik Varyasyon ve Tehlikeli Bölgelerinin Radyolojik Görüntülenmesi

Çocuklarda Paranazal Sinüsler ve Nazal Kavitenin Anatomik Varyasyon ve Tehlikeli Bölgelerinin Radyolojik Görüntülenmesi İKSST Derg 2018;10(1):3642 doi:10.5222/iksst.2018.035 Klinik Araştırma larda Paranazal Sinüsler ve Nazal Kavitenin Anatomik Varyasyon ve Tehlikeli Bölgelerinin Radyolojik Görüntülenmesi Imaging of the

Detaylı

PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ

PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ N Emiralioğlu, U Özçelik, G Tuğcu, E Yalçın, D Doğru, N Kiper Hacettepe Üniversitesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Genel Bilgiler Primer

Detaylı

ANTRAL EKTOPİK DİŞ ECTOPIC TOOTH IN MAXILLARY SINUS ANTRUM Rinoloji

ANTRAL EKTOPİK DİŞ ECTOPIC TOOTH IN MAXILLARY SINUS ANTRUM Rinoloji ANTRAL EKTOPİK DİŞ ECTOPIC TOOTH IN MAXILLARY SINUS ANTRUM Rinoloji Başvuru: 07.11.2015 Kabul: 18.12.2015 Yayın: 18.12.2015 Özlem Çelebi Erdivanlı1, Kadir Çağdaş Kazıkdaş2, Zerrin Özergin Coşkun1, Abdulkadir

Detaylı

ORBİTA ORBİTA KİTLELERİ 1- LAKRİMAL BEZ KİTLELERİ: - Lenfoid prolefilasyonlar - Epitel kökenli iyi ya da kötü huylu tümörler

ORBİTA ORBİTA KİTLELERİ 1- LAKRİMAL BEZ KİTLELERİ: - Lenfoid prolefilasyonlar - Epitel kökenli iyi ya da kötü huylu tümörler ORBİTA ORBİTA ANATOMİSİ Orbita bulbus okuli, ekstraoküler kaslar, optik siniri içeren yağ ve bağ dokusundan zengin kavitedir.sık rastlanan orbita hastalıkları, tanı ve tedavi yöntemlerinden kısaca bahsedecek

Detaylı

TORAKS DUVARI ANATOMİSİ (Kemik yapılar ve yumuşak dokular) Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir

TORAKS DUVARI ANATOMİSİ (Kemik yapılar ve yumuşak dokular) Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir TORAKS DUVARI ANATOMİSİ (Kemik yapılar ve yumuşak dokular) Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir Özet: Göğüs duvarı anatomisi Kesitsel anatomi Varyasyonel görünümler Toraks

Detaylı

Sınıf II Div 1 Anomaliler ve Tedavi Prensipleri

Sınıf II Div 1 Anomaliler ve Tedavi Prensipleri Dr. Levent Vahdettin Sınıf II Div 1 Anomaliler ve Tedavi Prensipleri Ortodontik tedavilerin başlıca hedeflerinden biri de yüz estetiği ve güzelliğini sağlayıp, geliştirmektir. Yüz profilindeki değişiklikler,

Detaylı

Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri. Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı

Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri. Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Aksillanın Görüntülenmesi ve Biyopsi Teknikleri Prof. Dr. Meltem Gülsün Akpınar Hacettepe Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Meme kanserli hastalarda ana prognostik faktörler: Primer tümörün büyüklüğü

Detaylı

Orta Kulak İltihabı (Otitis Media)

Orta Kulak İltihabı (Otitis Media) Orta Kulak İltihabı (Otitis Media) Orta Kulak Neresidir : Kulak; Dış, Orta ve İç kulak olmak üzere 3 kısma ayrılarak incelenir.dış kulak yolunun sonunda kulak zarı bulunur. Kulak zarı dış ve orta kulağı

Detaylı

SİNDİRİM SİSTEMİ 8. HAFTA. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN

SİNDİRİM SİSTEMİ 8. HAFTA. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN SİNDİRİM SİSTEMİ 8. HAFTA Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN SİNDİRİM SİSTEMİNİN İŞLEYİŞİ Canlı organizmaların hayatlarını devam ettirebilmeleri için enerji almaları gerekmektedir.

Detaylı

Kan Kanserleri (Lösemiler)

Kan Kanserleri (Lösemiler) Lösemi Nedir? Lösemi bir kanser türüdür. Kanser, sayısı 100'den fazla olan bir hastalık grubunun ortak adıdır. Kanserde iki önemli özellik bulunur. İlk önce bedendeki bazı hücreler anormalleşir. İkinci

Detaylı

21.12.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi

21.12.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi 21.12.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi MANİSA HABER Soğuklarla birlikte sinüzit vakalarında artış yaşanıyor Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ercan Pınar, havaların

Detaylı

Cinsiyetler arasındaki sinonazal varyasyon sıklığının paranazal sinüs tomografisi ile değerlendirilmesi

Cinsiyetler arasındaki sinonazal varyasyon sıklığının paranazal sinüs tomografisi ile değerlendirilmesi Medeniyet Medical Journal 3(1):26-34, 15 doi:1.5222/mmj.15.26 KLİNİK ARAŞTIRMA/CLINICAL INVESTIGATIONS ISSN 2149-42 Radiology Cinsiyetler arasındaki sinonazal varyasyon sıklığının paranazal sinüs tomografisi

Detaylı

Türk Toplumunda Etmoid Çatı ve Kafa Tabanı Analizi

Türk Toplumunda Etmoid Çatı ve Kafa Tabanı Analizi KBB ve BBC Dergisi 15 (1):1-6, 2007 Türk Toplumunda Etmoid Çatı ve Kafa Tabanı Analizi Analysis of Ethmoid Roof and Cranial Base in Turkish Population Dr. Caner ŞAHĐN, Dr. Yavuz Fuat YILMAZ, Dr. Ali TĐTĐZ,

Detaylı

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan oluşur. Bu kemik ve kıkırdak yapılar toraks kafesini

Detaylı

DÖNEM III KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI

DÖNEM III KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI DÖNEM III KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI Konu: KBB hastalıklarında tanı ve muayene yöntemleri Amaç: Bu dersin sonunda dönem 3 öğrencileri KBB hastalıklarında tanı ve muayene yöntemlerini KBB hastalıklarında

Detaylı

İNVAZİF ASPERGİLLOZ Radyolojik Tanı. Dr. Recep SAVAŞ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir

İNVAZİF ASPERGİLLOZ Radyolojik Tanı. Dr. Recep SAVAŞ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir İNVAZİF ASPERGİLLOZ Radyolojik Tanı Dr. Recep SAVAŞ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir AMAÇ Radyolojik olarak algoritm Tanı ve bulgular Tedavi sonrası takip İnvazif Asperjilloz Akciğer

Detaylı

Anatomi Terminolojisi ve Temel Bilgiler

Anatomi Terminolojisi ve Temel Bilgiler Anatomi Terminolojisi ve Temel Bilgiler Öğr.Gör.Dr. Nurullah YÜCEL Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü Temel Anatomi ve Fizyoloji Dersi SBF 122 Anatomi Terminolojisi ve Temel Bilgiler

Detaylı

Adenoid Hipertrofisi ve Uykuda Solunum Bozukluğu Olan Çocuk Hastalarda Kısa Süreli Oral Kortikosteroid Tedavisi

Adenoid Hipertrofisi ve Uykuda Solunum Bozukluğu Olan Çocuk Hastalarda Kısa Süreli Oral Kortikosteroid Tedavisi Adenoid Hipertrofisi ve Uykuda Solunum Bozukluğu Olan Çocuk Hastalarda Kısa Süreli Oral Kortikosteroid Tedavisi Ekrem Said Kankılıç 1, Ali Osman Köksal 2, Mehtap Acar 3, Ayşe Türkmen 2, Selen Güler Selen

Detaylı

Sunum planı. Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet

Sunum planı. Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet Sunum planı Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet En sık hekime başvuru nedeni Okul çağındaki çocuklarda %35-40 viral enfeksiyonlar sonrası 10 gün %10 çocukta 25 günü geçer. Neye öksürük

Detaylı

Rinosinüzitler Editör / Prof. Dr. Atilla Tekat 30 Yazar kat l m yla 16.5 x 23.5 cm, X+182 Sayfa 163 Resim, 9 fiekil, 16 Tablo ISBN 978-975-8882-29-8

Rinosinüzitler Editör / Prof. Dr. Atilla Tekat 30 Yazar kat l m yla 16.5 x 23.5 cm, X+182 Sayfa 163 Resim, 9 fiekil, 16 Tablo ISBN 978-975-8882-29-8 Deomed Medikal Yay nc l k Rinosinüzitler Editör / Prof. Dr. Atilla Tekat 30 Yazar kat l m yla 16.5 x 23.5 cm, X+182 Sayfa 163 Resim, 9 fiekil, 16 Tablo ISBN 978-975-8882-29-8 Türk Kulak Burun Bo az ve

Detaylı

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan oluşur. Bu kemik ve kıkırdak yapılar toraks kafesini

Detaylı

Dr Gökhan ORCAN, Dr Figen PALABIYIK, Dr Zeynep YAZICI Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Radyolojisi Bilim Dalı, Bursa

Dr Gökhan ORCAN, Dr Figen PALABIYIK, Dr Zeynep YAZICI Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Radyolojisi Bilim Dalı, Bursa Dr Gökhan ORCN, Dr Figen PLIYIK, Dr Zeynep YZICI Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Radyolojisi ilim Dalı, ursa İkiz eşi olarak 37. gebelik haftasında doğan kız bebek, doğumdan itibaren özellikle

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Yüksek Lisans Tıp Doktoru

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Yüksek Lisans Tıp Doktoru 1. Adı Soyadı : Ahmet Hamdi Kepekçi ÖZGEÇMİŞ İletişim Bilgileri Adres Telefon Mail : Haznedar Mahallesi Ergene Sokağı No:52 (Bağcılar Caddesi Üzeri) 34160 Güngören / İSTANBUL : (212)-644-2200 : dr.kepekci@gmail.com

Detaylı

4. Haftada embriyo. Dışarıdan bakıldığında C harfi şeklindedir. Kalp bölgesi ventralde büyük bir şişkinlik gözlenir.

4. Haftada embriyo. Dışarıdan bakıldığında C harfi şeklindedir. Kalp bölgesi ventralde büyük bir şişkinlik gözlenir. 4. Haftada embriyo 2-3.5 mm uzunluktadır. 4-12 somitli dönemdir Dışarıdan bakıldığında C harfi şeklindedir. Kalp bölgesi ventralde büyük bir şişkinlik gözlenir. Otik çukur, lens plakodu, kol ve bacak tomurcukları

Detaylı

KANITLARIN KATEGORİSİ

KANITLARIN KATEGORİSİ EPOS 2007 AMAÇLAR VE HEDEFLER Rinosinüzit, topluma büyük bir mali yük oluşturan, önemli ve gittikçe artan bir sağlık sorunudur. Bu el kitabı, rinosinüzitin tanısı ve tedavisi hakkında kanıta dayalı öneriler

Detaylı

BAŞ BOYUN KANSERLERİNDE ADAPTİF RADYOTERAPİ. Medikal Fizik Uzmanı Yonca YAHŞİ

BAŞ BOYUN KANSERLERİNDE ADAPTİF RADYOTERAPİ. Medikal Fizik Uzmanı Yonca YAHŞİ BAŞ BOYUN KANSERLERİNDE ADAPTİF RADYOTERAPİ Medikal Fizik Uzmanı Yonca YAHŞİ GİRİŞ Baş boyun tümörleri için radyoterapi alan hastanın anatomisi tedavi süresince anlamlı olarak değişir. Tümörün büyümesi

Detaylı

Burun ve Paranazal Sinüs Tümörleri. MALİGN TÜMÖRLER Prof Dr Harun Cansız

Burun ve Paranazal Sinüs Tümörleri. MALİGN TÜMÖRLER Prof Dr Harun Cansız Burun ve Paranazal Sinüs Tümörleri MALİGN TÜMÖRLER Prof Dr Harun Cansız PNST Malign Tm Tüm malignitelerin % 1 i, Erkek kadın oranı 2/1, Beş ve yedinci dekatlarda fazla Lenfatik drenaj Burun derisi submandibuler

Detaylı

Frontal Hücre Varlığının Frontal Sinüzit ve Anatomik Varyasyonlar ile İlişkisi

Frontal Hücre Varlığının Frontal Sinüzit ve Anatomik Varyasyonlar ile İlişkisi Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Frontal Hücre Varlığının Frontal Sinüzit ve Anatomik Varyasyonlar ile İlişkisi Presence of Frontal Cell in Frontal Sinusitis And Its Association With Anatomic Variations

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD

Yrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD Yrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD KOMPLEMAN SİSTEMİ Kompleman sistem, (Compleman system) veya tamamlayıcı sistem, bir canlıdan patojenlerin temizlenmesine yardım eden biyokimyasal

Detaylı

Çocukluk ça sinüzitleri

Çocukluk ça sinüzitleri DERLEME Hacettepe T p Dergisi 2005; 36:157-162 Çocukluk ça sinüzitleri Ö. Taflk n Yücel 1 1 Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Ankara PARANAZAL S NÜSLER N GEL

Detaylı

TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI

TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI Akut tonsillofarenjit veya çocukluk çağında daha sık karşılaşılan klinik tablosu ile tonsillit, farinks ve tonsil dokusunun inflamasyonudur ve doktora başvuruların

Detaylı

Pediatrik Hastalarda Baş ve Boyun Blokları

Pediatrik Hastalarda Baş ve Boyun Blokları Pediatrik Hastalarda Baş ve Boyun Blokları Baş ve boyun blokları genel anestezi altındaki çocuklara postoperatif ağrı kontrolü amacıyla yapılabilir. Bu bloklar başağrısı gibi kronik ağrılı durumları olan

Detaylı

Dr. A. Nimet Karadayı. Hastanesi, Patoloji Kliniği

Dr. A. Nimet Karadayı. Hastanesi, Patoloji Kliniği Dr. A. Nimet Karadayı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Patoloji Kliniği MEME TÜMÖRLERİNDE PATOLOJİ RAPORLARINDA STANDARDİZASYON Amaç, hasta

Detaylı

CERRAHİ SONRASI YUMUŞAK DAMAK DEFEKTLERİNİN PROTETİK REHABİLİTASYONU. Yavuz ASLAN* Mehmet AVCI** ÖZET

CERRAHİ SONRASI YUMUŞAK DAMAK DEFEKTLERİNİN PROTETİK REHABİLİTASYONU. Yavuz ASLAN* Mehmet AVCI** ÖZET G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt VII. Sayı 1, Sayfa 147-152, 1990 CERRAHİ SONRASI YUMUŞAK DAMAK DEFEKTLERİNİN PROTETİK REHABİLİTASYONU Yavuz ASLAN* Mehmet AVCI** ÖZET Bu makalede, cerrahi rezeksiyon sonucunda

Detaylı

Dr. Ayşin ÇETİNER KALE

Dr. Ayşin ÇETİNER KALE Dr. Ayşin ÇETİNER KALE İç genital organlar (Organa genitalia feminina interna) Ovarium Tuba uterina Uterus Vagina Tuba Uterina Ovarium Uterus Vagina Ovarium Dişi germ hücrelerini barındırır Östrojen ve

Detaylı

Endoskopik sinüs cerrahisinde anatomik varyasyonlar n önemi

Endoskopik sinüs cerrahisinde anatomik varyasyonlar n önemi ARAfiTIRMA / RESEARCH ARTICLE Endoskopik sinüs cerrahisinde anatomik varyasyonlar n önemi TKBBV 2008 Gelifl tarihi / Received: May s / May 5, 2005 Düzelti sonras kabul tarihi / Accepted after revision:

Detaylı

Normal popülasyonda ve frontal rinosinüzitli olgularda resessus frontalisin anatomik varyasyonlar n n radyolojik olarak de erlendirilmesi*

Normal popülasyonda ve frontal rinosinüzitli olgularda resessus frontalisin anatomik varyasyonlar n n radyolojik olarak de erlendirilmesi* Araflt rma / Research Article J Med Updates 2012;2(2):47-52 doi:10.2399/jmu.2012002001 Normal popülasyonda ve frontal rinosinüzitli olgularda resessus frontalisin anatomik varyasyonlar n n radyolojik olarak

Detaylı

ÜRÜN BİLGİSİ. ETACİD, erişkinler, 12 yaş ve üzerindeki adolesanlarda mevsimsel alerjik rinitin profilaksisinde endikedir.

ÜRÜN BİLGİSİ. ETACİD, erişkinler, 12 yaş ve üzerindeki adolesanlarda mevsimsel alerjik rinitin profilaksisinde endikedir. ÜRÜN BİLGİSİ 1. ÜRÜN ADI ETACİD % 0,05 Nazal Sprey 2. BİLEŞİM Etkin madde: Mometazon furoat 50 mikrogram/püskürtme 3. TERAPÖTİK ENDİKASYONLAR ETACİD erişkinler, adolesanlar ve 6-11 yaş arasındaki çocuklarda

Detaylı

LENF DÜĞÜMÜ DR. OKTAY ARDA

LENF DÜĞÜMÜ DR. OKTAY ARDA LENF DÜĞÜMÜ DR. OKTAY ARDA 2 GENELYAPI KAPSÜLLÜ KÜREMSİ (BÖBREK GİBİ) 3 NEREDE? KOLTUK ALTI KASIK BOYNUN BÜYÜK DAMARLARI ETRAFINDA TORAX ABDOMEN MEZENTER 4 DOKU SIVISI LENF 5 DOKU SIVISI LENF FİLİTRELERİ

Detaylı

RADYOLOJİ RADYODİAGNOSTİK ANABİLİM DALI-DÜTF- DİYARBAKIR

RADYOLOJİ RADYODİAGNOSTİK ANABİLİM DALI-DÜTF- DİYARBAKIR NÖRORADYOLOJİ NÖRORADYOLOJİDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ ve GİRİŞİMSEL RADYOLOJİ RADYODİAGNOSTİK ANABİLİM DALI-DÜTF- DİYARBAKIR Dr. Faysal EKİCİ İNCELEME YÖNTEMLERİ DİREKT GRAFİLER BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ MANYETİK

Detaylı