12. Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik Kongresi Özel Sayısı

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "12. Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik Kongresi Özel Sayısı"

Transkript

1 Jinekoloji ve Neonatoloji NeonatolojiTıpTıpDergisi Dergisi Jinekoloji-- Obstetrik Obstetrik ve The Obstetricsand andneonatology Neonatology TheJournal JournalofofGynecology Gynecology - Obstetrics ÖZELAralık SAYI ://December (SUPPLEMENT Cilt/ Vol: / Vol:/ /Sayı:4 Sayı:4 Aralık December Cilt 04 - I) ISSN ISSN - 55 ISSN İstemli gebeliksonlandırılması, sonlandırılması,bir biraile aile planlaması planlaması yöntemi İstemli gebelik yöntemi midir? midir? Is voluntary termination of pregnancy a family planning method? Is voluntary termination of pregnancy a family planning method? Sistosel grand multipar gebelerde doğumun aktif faz süresini uzatan bir risk faktörü müdür? Sistosel grand multipar gebelerde doğumun aktif faz süresini uzatan bir risk faktörü müdür? Is cystocele a risk factor for prolonged active phase of labour in grandmultipar pregnancies? Is cystocele a risk factor for prolonged active phase of labour in grandmultipar pregnancies?. Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik Kongresi Özel Sayısı Romatoid artrit ve gebelik: 5 olgu sunumu Romatoid artrit ve gebelik: 5 olgu sunumu Rheumatoid Arthritis and Pregnancy: 5 case report Rheumatoid Arthritis and Pregnancy: 5 case report İlk antenatal vizit sırasında maternal mikrobesin düzeylerinin değerlendirilmesi İlkEvaluation antenatalof vizit sırasında maternal levels mikrobesin düzeylerinin maternal micronutrient in first antenatal visitdeğerlendirilmesi Evaluation of maternal micronutrient levels in first antenatal visit Healthcare professionals attitude and knowledge on double test and pregnancy termination for Down syndrome Healthcare professionals attitude and knowledge on double test and pregnancy termination for Hekimlerin ikili test hakkında bilgi düzeyi, düşünceleri ve Down sendromunda terminasyon kararları Down syndrome Hekimlerin ikili test hakkında bilgi düzeyi, düşünceleri ve Down sendromunda terminasyon kararları Relationship between first trimester low pregnancy associated plasma protein a levels with second trimester uterine artery Doppler, placental size and adverse obstetric outcomes Relationship between first trimester low pregnancy associated plasma protein a levels with second Birinci trimester gebelikle ilişkili plasma protein-a düzeyinin, ikinci trimester uterin arter Doppler, plasental trimester uterine artery Doppler, placental size and adverse obstetric outcomes boyut ve kötü obstetrik sonuçlarla ilişkisi Birinci trimester gebelikle ilişkili plasma protein-a düzeyinin, ikinci trimester uterin arter Doppler, plasental boyut vegebelik kötü obstetrik sonuçlarla ilişkisi olarak değerlendirilmesi ve gebelik sonuçları ile ilişkisi Erken kesesinin ultrasonografik Ultrasonographic assessment of early gestational sac and its association with pregnancy outcomes Erken gebelik kesesinin ultrasonografik olarak değerlendirilmesi ve gebelik sonuçları ile ilişkisi Torakoamniyotikassessment şant uygulamasi: tersiyer bir merkezde gözden Ultrasonographic of early gestational sac and0 itsvakanın association withgeçirilmesi pregnancy outcomes Thoracoamniotic shunt procedure: review of 0 cases at a tertiary setting Torakoamniyotik şant uygulamasi: tersiyer bir merkezde 0 vakanın gözden geçirilmesi YÜT kullanılan olgularda. gün vereview. günofembriyo transferi sonuçlarının Thoracoamniotic shunt procedure: 0 cases at a tertiary setting retrospektif olarak karşılaştırılması Retrospective comparison of results of day and embryo transfers in ART YÜT kullanılan olgularda. gün ve. gün embriyo transferi sonuçlarının retrospektif olarak karşılaştırılması ADAMTS gen ailesinin obstetrik ve jinekolojideki yeri Retrospective comparison of results of day and embryo transfers in ART Role of ADAMTS gene family in obstetrics and gynecology ADAMTS gen ailesinin obstetrik ve jinekolojideki yeri Gebelikte tiroid hastalıkları ve neonatal sonuçları Role of ADAMTS family inand obstetrics gynecology Thyroid disease gene in pregnancy neonataland outcome Gebelikte tiroid hastalıkları ve neonatal sonuçları Kutis marmorata telenjiektatika konjenita: Bir olgu sunumu Thyroid disease in pregnancy and neonatal outcome Cutis marmorata telangiectatica congenita: A case report HİSTEROSKOPİ KURSU Kutis marmorata konjenita: Bir Bir olguolgu sunumu Rektumu perforetelenjiektatika eden kayıp intrauterin araç: sunumu Translocated intrauterine devicecongenita: leading to rectal perforation: A case report Cutis marmorata telangiectatica A case report MODERATÖR: Prof. Dr. Osama SHAWKI BAKAN LIĞ I Rektumu perfore eden kayıp intrauterin araç: Bir olgu sunumu Translocated intrauterine device leading to rectal perforation: A case report S Z.T IN. BU RAK KAD ŞT IRM Sİ A HASTANE IK ĞL SA Kasım 05 Tarihinde Prof. Dr. Osama SHAWKI moderatörlüğünde Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi nde AĞ A LIĞ AR I EĞİTİM VE BAKAN LIĞ I Z.T IN. BU RAK KAD IRM Sİ A HASTANE IK ĞL SA

2

3 Jinekoloji - Obstetrik ve Neonatoloji Tıp Dergisi The Journal of Gynecology - Obstetrics and Neonatology I ZEKAİ ZEKAİ TAHİR TAHİR BURAK KADIN SAĞLIĞI EĞİTİM EĞİTİM VE VE ARAŞTIRMA ARAŞTIRMA HASTANESİ HASTANESİ ADINA ADINA İMTİYAZ İMTİYAZ SAHİBİ SAHİBİ Dr. Salim ERKAYA Dr. Halil (salimerkaya@yahoo.com.tr) İbrahim YAKUT SORUMLU YAZI YAZI İŞLERİ İŞLERİ MÜDÜRÜ MÜDÜRÜ Dr. Hasan Onur Dr. TOPÇU Mehmet (dronurtopcu@gmail.com) Ş.ÖZKAN BAŞ EDİTÖR Dr. Dr. Salim ERKAYA (salimerkaya@yahoo.com.tr) EDİTÖRLER EDİTÖRLER Dr. Dr. Yaprak Yaprak ÜSTÜN ÜSTÜN (ustunyaprak@yahoo.com) (ustunyaprak@yahoo.com) Dr. Esma SARIKAYA (sudesarikaya@hotmail.com) Dr. Suna OĞUZ (serifesuna@gmail.com) Dr. Suna OĞUZ (serifesuna@gmail.com) Dr. Esma SARIKAYA (sudesarikaya@hotmail.com) EDİTÖRLER YARDIMCILARI Dr. Halil Dr. İbrahim Halil İbrahim YAKUT YAKUT (dribrahimyakut@gmail.com) Dr. Evrim Dr. Evrim DİZDAR DİZDAR ALYAMAÇ ALYAMAÇ (drevrim@yahoo.com) (drevrim@yahoo.com) Dr. Emre Dr. Emre CANPOLAT CANPOLAT (femrecan@gmail.com) (femrecan@gmail.com) Dr. Melike Dr. Zeynep DOĞANAY ERAS (drmelikedoganay@gmail.com) (zeyneperas@yahoo.com) Dr. Zeynep Dr. Ayşe ERAS Seval (zeyneperas@yahoo.com) ERDİNÇ (sevalerdinc@gmail.com) Dr. Ayşe Dr. Seval Özlem ERDİNÇ EVLİYAOĞLU (sevalerdinc@gmail.com) (ozlemdr0@gmail.com) Dr. Özlem EVLİYAOĞLU (ozlemdr0@gmail.com) Dr. Tayfun GÜNGÖR (gungortayfun@yahoo.com Dr. Tayfun GÜNGÖR (gungortayfun@yahoo.com Dr. Nafiye KARAKAŞ YILMAZ Dr. Nafiye (nafiyekarakas@yahoo.com) KARAKAŞ YILMAZ (nafiyekarakas@yahoo.com) Dr. Şebnem ŞEN ÖZYER Dr. (sebnemsenozyer@yahoo.com) Özlem MORALOĞLU (ozlem.moraloglu@hotmail.com) Dr. Nurdan URAŞ (nurdanuras@yahoo.com) Dr. Şebnem ŞEN ÖZYER (sebnemsenozyer@yahoo.com) Dr. Dilek UYGUR (dilekuygur@gmail.com) Dr. Nurdan URAŞ (nurdanuras@yahoo.com) Dr. Aykan YÜCEL (aykanyucel@gmail.com) Dr. Dilek UYGUR (dilekuygur@gmail.com) Dr. Aykan YÜCEL (aykanyucel@gmail.com) DANIŞMA DANIŞMA KURULU KURULU Dr. Ateş KARATEKE (Yeditepe Üniv.) Dr. Ali Dr. ACAR Ali ACAR (Necmettin (Necmettin Erbakan Erbakan Üniv.) Üniv.) Dr. Yakup KUMTEPE (Atatürk Dr. Gözde Üniv.) KANMAZ (ZTB) Dr. Münire Dr. Münire Erman Erman AKAR AKAR (Akdeniz (Akdeniz Üniv.) Üniv.) Dr. Esra KUŞÇU (Başkent Dr. Üniv.) Ateş KARATEKE (Yeditepe Üniv.) Dr. Orhan Dr. Orhan AKSAKAL AKSAKAL (ZTB) (ZTB) Dr. İrfan KUTLAR (Gaziantep Dr. Yakup Üniv.) KUMTEPE (Atatürk Üniv.) Dr. Cem Dr. ATABEKOĞLU Cem ATABEKOĞLU (Ankara (Ankara Üniv.) Üniv.) Dr. Rıza MADAZLI (İstanbul Dr. Esra Cerrahpaşa) KUŞÇU (Başkent Üniv.) Dr. Erkut Dr. Ramazan ATTAR (İstanbul ATAK (İnönü Üniv. İst. Üniv.) Tıp) Dr. Mehmet Mutlu MEYDANLI Dr. İrfan (ZTB) KUTLAR (Gaziantep Üniv.) Dr. Filiz Dr. AVŞAR Erkut ATTAR (Yıldırım (İstanbul Beyazıt Üniv.) Üniv. İst. Tıp) Dr. Özlem MORALOĞLU Dr. (ZTB) Rıza MADAZLI (İstanbul Cerrahpaşa) Dr. Ali Dr. AYHAN Filiz AVŞAR (Başkent (Yıldırım Üniv. Hast.) Beyazıt Üniv.) Dr. M. Tamer MUNGAN Dr. (Ankara) Mehmet Mutlu MEYDANLI (ZTB) Dr. Ahmet Dr. Ali Yağmur AYHAN BAŞ (Başkent (Etlik Zübeyde Üniv. Hast.) Hanım EAH) Dr. Nurullah OKUMUŞ (Dr. Dr. Sami M. Tamer Ulus EAH) MUNGAN (Ankara) Dr. İskender Dr. Ahmet BAŞER Yağmur (Ufuk BAŞ Üniv. (Etlik Ankara) Zübeyde Hanım EAH) Dr. Fahri OVALI (Zeynep Dr. Kamil Nurullah EAH) OKUMUŞ (Dr. Sami Ulus EAH) Dr. Ülkü Dr. BAYAR İskender (Zonguldak BAŞER (Ufuk Karaelmas Üniv. Ankara) Üniv.) Dr. Rahmi ÖRS (Selçuk Dr. Üniv.) Fahri OVALI (İstanbul Medeniyet Üniv.) Dr. M. Dr. Sinan Ülkü BEKSAÇ BAYAR (Hacettepe (Zonguldak Üniv.) Karaelmas Üniv.) Dr. Gülnur ÖZAKŞİT (Kafkas Dr. Rahmi Üniv.) ÖRS (Selçuk Üniv.) Dr. Nuray Dr. M. BOZKURT Sinan BEKSAÇ (Gazi Üniv.) (Hacettepe Üniv.) Dr. Bülent ÖZDAL (ZTB) Dr. Gülnur ÖZAKŞİT (Kafkas Üniv.) Dr. A.Turhan Dr. Nuray ÇAĞLAR BOZKURT (ZTB) (Gazi Üniv.) Dr. Selçuk ÖZDEN (Sakarya Dr. Bülent Üniv.) ÖZDAL (ZTB) Dr. Şevki Dr. A.Turhan ÇELEN (ZTB) ÇAĞLAR (ZTB) Dr. Semih ÖZEREN (Kocaeli Dr. Selçuk Üniv.) ÖZDEN (Sakarya Üniv.) Dr. M. Dr. Nedim Şevki ÇİÇEK ÇELEN (ZTB) (ZTB) Dr. Recai PABUÇCU (Ufuk Dr. Üniv.) Semih ÖZEREN (Kocaeli Üniv.) Dr. A.Nuri Dr. M. DANIŞMAN Nedim ÇİÇEK (ZTB) (ZTB) Dr. Berna SEÇKİN (ZTB) Dr. Recai PABUÇCU (Ufuk Üniv.) Dr. İnci Dr. DAVAS A.Nuri (İstanbul) DANIŞMAN (ZTB) Dr. Murat SÖNMEZER (Ankara Dr. Fatmanur Üniv.) SARI (ZTB) Dr. Hülya Dr. İnci DEDE DAVAS (ZTB) (İstanbul) Dr. Feride SÖYLEMEZ (Ankara Dr. Berna Üniv.) SEÇKİN (ZTB) Dr. Namık Dr. Namık DEMİR DEMİR (İzmir) (İzmir) Dr. Ayhan SUCAK (ZTB) Dr. Murat SÖNMEZER (Ankara Üniv.) Dr. Özgür Dr. Özgür DEREN DEREN ( Hacettepe ( Hacettepe Üniv.) Üniv.) Dr. Güler ŞAHİN (Van Yüzüncü Dr. Feride Yıl Üniv.) SÖYLEMEZ (Ankara Üniv.) Dr. Serdar Dr. Serdar DİLBAZ DİLBAZ (Düzce (Etlik Üniv.) Zübeyde Hanım EAH) Dr. Yılmaz ŞAHİN (Erciyes Dr. Üniv.) Ayhan SUCAK (ZTB) Dr. Uğur Dr. Berna DİLMEN DİLBAZ (Yıldırım (Etlik Beyazıt Zübeyde Üniv.) Hanım EAH) Dr. Cihat ŞEN (İstanbul Cerrahpaşa) Dr. Güler ŞAHİN (Van Yüzüncü Yıl Üniv.) Dr. Berna Dr. Dilek DİLBAZ DİLLİ (Etlik (Dr. Zübeyde Sami Ulus Hanım Çocuk EAH) Hast.) Dr. Şebnem ŞEN ÖZYER Dr. (ZTB) Yılmaz ŞAHİN (Erciyes Üniv.) Dr. Dilek Dr. Melike DİLLİ (Dr. DOĞANAY Sami Ulus (ZTB) Çocuk Hast.) Dr. Ömer Yavuz ŞİMŞEK Dr. (Kırıkkale Cihat ŞEN Üniv.) (İstanbul Cerrahpaşa) Dr. Fatih Dr. Fatih DURMUŞOĞLU DURMUŞOĞLU (İstanbul) (İstanbul) Dr. Zeki TANER (Gazi Üniv.) Dr. Zeki TANER (Gazi Üniv.) Dr. Ömer Dr. Ömer ERDEVE ERDEVE (Ankara (Ankara Üniv.) Üniv.) Dr. Nurten TARLAN ( ZTB) Dr. Nurten TARLAN ( ZTB) Dr. Mithat Dr. Mithat ERENUS ERENUS (İstanbul (İstanbul Üniv.) Üniv.) Dr. Yasemin TAŞÇI (ZTB) Dr. Yasemin TAŞÇI (ZTB) Dr. Bülent Dr. Bülent ERGÜN ERGÜN (İstanbul (İstanbul Çapa) Çapa) Dr. Selçuk TUNCER (Hacettepe Dr. Cüneyt Üniv.) TAYMAN (ZTB) Dr. Bülent Dr. Bülent GÜLEKLİ GÜLEKLİ (Dokuz (Dokuz Eylül Üniv.) Eylül Üniv.) Dr. Cem TURHAN (Kartal Dr. EAH) Selçuk TUNCER (Hacettepe Üniv.) Dr. Cavidan Dr. Cavidan GÜLERMAN GÜLERMAN (Karabük (Karabük Üniv.) Üniv.) Dr. Gürkan UNCU (Uludağ Dr. Üniv.) Cem TURHAN (Kartal EAH) Dr. Özlem Dr. Özlem GÜN ERYILMAZ GÜN ERYILMAZ (ZTB) (ZTB) Dr. Cihat ÜNLÜ (Acıbadem Dr. Hast.) Gürkan UNCU (Uludağ Üniv.) Dr. Tayfun Dr. Tayfun GÜNGÖR GÜNGÖR (ZTB) (ZTB) Dr. Yusuf ÜSTÜN (Düzce Dr. Üniv.) Cihat ÜNLÜ (Acıbadem Hast.) Dr. Hüseyin Dr. Mete GÖRKEMLİ GÜNGÖR (Necmettin (Acıbadem Erbakan Hast.) Üniv.) Dr. Elif Gül YAPAR EYİ (ZTB) Dr. Yusuf ÜSTÜN (Ankara) Dr. Ali Dr. HABERAL Hüseyin (Başkent GÖRKEMLİ Üniv.) (Necmettin Erbakan Üniv.) Dr. Ahmet YEŞİLYURT(Dışkapı Dr. Elif Yıldırım Gül YAPAR Beyazıt EYİ EAH) (ZTB) Dr. Hikmet Dr. Ali HASSA HABERAL (Osmangazi (Başkent Üniv.) Üniv.) Dr. Hüseyin YEŞİLYURT (ZTB) Dr. Ahmet YEŞİLYURT(Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH) Dr. Babür Dr. Hikmet KALELİ HASSA (Pamukkale (Osmangazi Üniv.) Üniv.) Dr. Ayşegül ZENCİRLİOĞLU Dr. Hüseyin (Sami Ulus YEŞİLYURT EAH) (ZTB) Dr. Ahmet Dr. Babür KARADAĞ KALELİ (İnönü (Pamukkale Üniv.) Üniv.) Dr. Sema ZERGEROĞLU Dr. (ZTB) Sema ZERGEROĞLU (ZTB) YAYIN SEKRETERLERİ Op. Op. Dr. Dr. Sabri Sabri CAVKAYTAR (sabri.cavkaytar@gmail.com) Op. Op. Dr. Dr. Emre Emre ÖZGÜ (emreozgu@hotmail.com) YAZI YAZI İŞLERİ SEKRETERİ Döndü Döndü DAŞKIN DAŞKIN (ztbyayin@gmail.com)

4 Editörden Size Size // / Editorial Değerli Okuyucular, Değerli Okuyucular, Değerli Okuyucular, Jinekoloji Obstetrik ve Neonatoloji Tıp Dergisi 04 yılı son sayısıyla sizlerin huzurundayız. Bu sayımızda dokuz özgün araştırma, iki derleme ve Jinekoloji Jinekoloji Obstetrik Obstetrik ve Neonatoloji ve Neonatoloji Tıp Dergisi Tıp 04 Dergisi yılı 04 son sayısıyla yılı son sayısıyla sizlerin huzurundayız. sizlerin huzurundayız. Bu sayımızda Bu sayımızda dokuz özgün dokuz araştırma, özgün araştırma, iki derleme iki derleme ve ve iki olgu sunumu olmak üzere toplam on üç adet bilimsel yazı yer almaktadır. İstemli gebelik sonlandırmasının bir aile planlanması yöntemi olmadığı iki olgu sunumu iki olgu olmak sunumu üzere olmak toplam üzere on toplam üç adet on bilimsel üç adet yazı bilimsel yer almaktadır. yazı yer almaktadır. İstemli gebelik İstemli sonlandırmasının gebelik sonlandırmasının bir aile planlanması bir aile planlanması yöntemi yöntemi olmadığı olmadığı mesajının verildiği makalede aile planlaması yöntemlerinin geniş kitlelere ulaştırılması gerekliliği üzerinde durulmaktadır. mesajının mesajının verildiği makalede verildiği makalede aile planlaması aile planlaması yöntemlerinin yöntemlerinin geniş kitlelere geniş ulaştırılması kitlelere ulaştırılması gerekliliği gerekliliği üzerinde üzerinde durulmaktadır. durulmaktadır. Değerli Okuyucular, Yine torakoamniyotik şant uygulamalarının değerlendirildiği makalede fetal hidrotoraks varlığında torakoamniyotik şant uygulamasının perinatal sonuçlar -4 üzerine Kasım olumlu etkisi 05 olduğu tarihinde belirtilmektedir. JW Marriot Otel de gerçekleştirdiğimiz. ZEKAİ TAHİR BURAK JİNEKOLOJİ Yine torakoamniyotik Yine torakoamniyotik şant uygulamalarının şant uygulamalarının değerlendirildiği değerlendirildiği makalede makalede fetal hidrotoraks fetal hidrotoraks varlığında varlığında torakoamniyotik torakoamniyotik şant uygulamasının şant uygulamasının perinatal perinatal sonuçlar üzerine lar olumlu üzerine etkisi olumlu olduğu etkisi belirtilmektedir. olduğu belirtilmektedir. sonuç- VE OBSTETRİK KONGRESİ nin poster ve sözel sunumlarını bulacağınız kongre özel sayımızı yayınlamaktan okurlarımıza mutluluk Tüm okurlarımıza iyi duyuyorum. bir yıl geçirmeleri iyi bir yıl geçirmeleri dileğiyle, saygılarımı dileğiyle, saygılarımı sunarım. sunarım. Tüm okurlarımıza iyi bir yıl geçirmeleri dileğiyle, saygılarımı sunarım. Tüm Kongremize desteğini esirgemeyen değerli hocalarımıza ve tüm meslektaşlarımıza Zekai Tahir Burak ailesi olarak teşekkür ederiz. Doç. Dr. Salim ERKAYA Doç. Dr. Salim Doç. Dr. ERKAYA Salim ERKAYA Jinekoloji Obstetrik ve Neonatoloji Jinekoloji Jinekoloji Obstetrik Obstetrik ve Neonatoloji ve Neonatoloji Tıp Dergisi Baş Editörü Tıp Dergisi Tıp Baş Dergisi Editörü Baş Editörü Doç. Dr. Salim ERKAYA Jinekoloji Obstetrik ve Neonatoloji Tıp Dergisi Baş Editörü

5 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik SÖZEL SUNUMLAR [Abstract:04][SS-00] PKOS, Myoma Uteri Ve Endometriomalı Hastalarda Endometriyel Reseptivitenin Değerlendirilmesinde Endometriyal Yıkama Sıvısı Αvβ İntegrin, Glikodelin Ve PGFα Düzeyleri Bülent Yılmaz, Mustafa Demir, Onur İnce, Bülent Özkan, Sefa Kelekçi, Recep Sütçü 4 İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, İzmir İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik A.B.D, İzmir 4 İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya A.B.D, İzmir Amaç: Embriyonun uterusa başarılı implantasyonu, fertil kadınlarda menstrüel döngünün implantasyon penceresinde kısa bir dönem için sağlanabilen reseptif bir endometrium gerektirir. Endometrial sekresyonların analizi, endometrial reseptivite ve embriyo implantasyonun belirlenmesinde kilit rol oynadığı gösterilen sekresyon içeriklerinin değerlendirilmesine yönelik anlamlı bulgular verir. αvβ integrin, glikodelin ve PGFα, insan embriyonik implantasyonuna dahil olan markerlardır. Bu çalışmanın amacı polikistik over sendromu (PKOS), endometrioma, myoma uteri tanısı alan hastalar ile daha önce doğum yapmış infertilite hikayesi olmayan sağlıklı kadınların endometrial yıkama sıvısında endometrial reseptivite belirteçleri olan αvβ integrin, glikodelin ve PGFα düzeylerinin karşılaştırılmasıdır. Yöntem: Bu kesitsel çalışma 0 ün Ocak ve Haziran ayları arasında üniversite hastanesine başvuran, PKOS (n=0), myoma uteri (n=0), endometrioma (n=9) tanısı alan ve sağlıklı (n=0) kadınları kapsayan toplamda 79 hasta üzerinde yapılmıştır. Endometrial yıkama sıvıları ovulatuar gönüllülerin midluteal fazında toplanmıştır. Örnekler -80 C de depolanmış ve sonrasında ELISA kullanılarak αvβ integrin, glikodelin ve PGFα seviyeleri analiz edilmiştir. Bulgular: Gruplar arasında yaş (sırasıyla PKOS, myoma uteri, endometrioma ve kontrol gruplarında; 8.90±5.45, 7.5±.7,.84±6.6 ve 7.5±.7), vücut kitle indeksi, gravidite, parite ve midluteal serum progesteron seviyeleri açısından anlamlı farklar saptanmıştır. αvβ integrin seviyeleri (ng/ml) ayrı gruplar arasında karşılaştırıldığında, endometriomalı hastalarda (9.70±.7); myoma uteri (8.4±.5) ve kontrol gruplarına (7.64±.4) göre istatistiksel açıdan anlamlı olarak yüksek saptanırken, PKOS grubuyla (9.5±.5) anlamlı fark izlenmemiştir. Benzer şekilde, endometriomalı grupta (4.04±9.) glikodelin seviyeleri (ng/ml); PKOS (6.9±87.8; P<0.0), myoma uteri (0.7±67.77; P<0.00) ve kontrol grubuna (±8.5; P<0.00) göre anlamlı olarak yüksek saptanmıştır. Dahası, PGFα seviyeleri PKOS lu hastalarda (50.04± ng/ml); myoma uteri (9.55±87.4; P<0.00), endometrioma (5.9 ±70.59; P<0.05), ve kontrol grubuyla (94.98±4.89; P<0.05) karşılaştırıldığında, istatistiki olarak yüksek saptanmıştır. Sonuç: PKOS ve endometrioma hastalarının endometrial yıkama sıvısında, sırasıyla PGFα ve glikodelin seviyelerinde belirli ölçüde artış saptanmıştır. Literatürdeki bu tür çalışmaların yetersizliği nedeniyle PKOS, myoma uteri ve endometriomalı hastaların endometrial yıkama sıvısındaki αvβ integrin, glikodelin ve PGFα seviyelerini değerlendiren daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Endometrial reseptivite, αvβ integrin, glikodelin, pgfα, infertilite [Abstract:07][SS-00] Endometriosizin Gelişmesinde Angiogenez Ve Apoptosizin Yeri Savaş Karakuş, Enver Sancakdar, Özlem Bozoklu Akkar, Çağlar Yıldız, Özlem Demirpence, Ali Çetin Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D,Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyokimya A.B.D,Sivas Amaç: Endometriumun gland ve stromal hücrelerinin uterin kavite dışında bulunması olarak tanımlanan endometriosiz; infertilite, disparoni ve pelvik ağrı gibi klinik probleme neden olan östrojen bağımlı, kronik bir jinekolojik hastalıktır. Hastalığın nedeni halen tartışmalı olmakla beraber, günümüzde retrograd menstrüasyon sonrasında birçok faktörün patogenezde rol aldıkları düşünülmektedir. Patofizyolojisi net olarak bilinmeyen endometriosizin gelişmesinde apopitosiz ve angiogenez belirteçlerin rolünü ortaya koymayı amaçladık. Yöntem: Laparoskopik cerrahi veya histerektomi sonrasında histopatolojik olarak 0 endometriosiz tanısı konan hastalar ile rutin kontrollere gelen 0 sağlıklı olan gönüllü hastalar çalışmaya alındı. Çalışma gruplarında, hücre yüzey belirteci olan ve aynı zamanda apoptosizin tetikleyici moleküllerinden olan CD95 ile angiogenez belirteci olan, endotel trozin kinaz- ve hipoksi ile indüklenen faktör-alfa (HIF-α) nın serum düzeyleri çalışıldı. Bulgular: Endometriosiz tanısı konan hasta ile kontrol gurubu karşılaştırıldığı zaman, sosyodemografik ve hematolojik parametreler yönünden anlamlı fark yoktu (p>0.05). Her iki grup arasında serum Tie- düzeyi açısından fark yok iken (p>0.05), hasta gurubunda serum CD95 ve HIF- α düzeyleri istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.05). Sonuç: Endometriosiz daha çok üreme çağındaki kadınları etkileyen patofizyolojisi halen tartışmalı olan bir hastalık olmasına rağmen, son yıllarda, angiogenez ve apoptozisin hastalığın patogenezi ile ilgili dikkat çeken bir konu olarak incelenmektedir. Çalışmamızda da gösterdiğimiz gibi, endometriosiz patofizyolojisinde bazı angiogenez ve apoptosiz belirteçlerinin salgılandığı bilinmektedir. Endometriosiz patofizyolojisinde yer alan apoptosizin, angiogenesiz sonucu gelişen dokuların büyümesinde ve anormal fonksiyonlu hücrelerin pelvik organlarda yayılmasında önemli rolü olduğu düşünülebilir. Apoptotik belirteçler bu amaçla kullanılabilir. Anahtar Kelimeler: Endometriosiz, angiogenez, apoptosiz [Abstract:00][SS-00] İnfertil Kadınların Eş Uyumunun Ve Aile Içi Şiddete Maruz Kalma Durumlarının Belirlenmesi Nilüfer Tuğut, Gülbahtiyar Demirel, Meral Karataş Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Ebelik Bölümü, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi, Sivas Amaç: Bu araştırmada infertil kadınların eş uyumunun ve aile içi şiddete maruz kalma durumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırmanın evrenini bir üniversite hastanesinde bir yıllık süre içinde Doğum-Kadın Hastalıkları kliniğine başvuran infertil kadınlar oluşturmuştur. 0 yılında bu hastaneye 9 infertil kadın başvurmuştur. Örneklem %95 güvenirlik ve %5 yanılma payı ile 98 kadın olarak belirlenmiştir. Araştırma verileri Tanıtıcı Bilgi Formu, Yenilenmiş Çift Uyum Ölçeği (YÇUÖ) ve Aile İçi Şiddet Tarama Formu kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 6.0 yazılım programında değerlendirilmiştir. Bulgular: İnfertil kadınların yaş ortalamasının 0.97±7.96, eş yaş ortalamasının 5.8±8. ve evlilik yılı yaş ortalamasının 7.9±8.4 olduğu ve %65. ünün anlaşarak evlendiği belirlenmiştir. İnfertil kadınların %59. sinin, eşlerinin %74.5 inin eğitim düzeyi 6 yıl ve üzeridir. İnfertil kadınların %87.8 i herhangi bir işte çalışmazken, eşlerinin %87.5 i herhangi bir işte çalışmaktadır. İnfertil kadınların %6. ü şehirde, %67. ü çekirdek ailede yaşarken %78.6 sının gelir durumlarının orta düzey olduğu belirlenmiştir. İnfertilite nedenlerinin; %4.7 sinin açıklanamadığı, %.7 sinin kadına ait, %0.4 ünün erkeğe ait, %. sinin her ikisine ait nedenler olduğu saptanmıştır. İnfertil kadınların yaşadığı yer, aile tipi, çalışma durumu, gelir, eş çalışma durumuna göre YÇUÖ puan ortalamasının istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur (p<0.05). Kadınların %4.7 si infertilite tanısı almadan aile içi şiddete maruz kaldığını belirtmiştir. Bu kadınların; %66 sı duygusal ve sözel şiddete, %.6 sı cinsel şiddete, %. si fiziksel şiddete ve %8. si ekonomik şiddete maruz kalmıştır. İnfertilite tanısı aldıktan sonra ise kadınların %44.9 unun aile içi şiddet yaşadığı belirlenmiştir. Bu kadınların; %54.5 i duygusal/sözel şiddet, %7.6 sı cinsel şiddet, %0.8 i fiziksel şiddet ve %7. i ekonomik şiddete maruz kalmaktadır. İnfertil kadınların YÇUÖ toplam puan ortalaması 4.66±5.70 olarak bulunmuştur. Şiddet yaşayan infertil kadınların YÇUÖ puan ortalamaları şiddet yaşamayanlara göre düşük ve istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Sonuç: İnfertilite tanısı sonrası kadınların daha fazla şiddete maruz kaldığı ve şiddet türü olarak cinsel şiddetin arttığı bulunmuştur. Bu durumdan infertil kadınların çift uyumlarının olumsuz yönde etkilendiği belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: İnfertilite, eş uyumu, aile içi şiddet

6 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik [Abstract:098][SS-004] Gebe Ratlarda Vitamin C Kullanımının Kardinal Ve Sakrouterin Ligament Kollajen Yapısına Etkisi Rahime Bedir Fındık, Fatih İlkaya, Servet Güreşci, Hasan Güzel, Şefika Karabulu, Jale Karakaya 4 Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Obsetrik ve Jinekoloji Bölümü, Ankara Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Farmakoloji A.B.D, Samsun Numune Eğitim Araştırma Hastanesi, Patoloji A.B.D, Ankara 4 Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Bioistatistik A.B.D, Ankara Amaç: Askorbik asit (AA) kollajen metabolizmasında önemli rol oynamaktadır. Bu çalışmada amacımız gebeliği boyunca AA verilen ratların kardinal ve skrauterin ligamentlerindeki kollajen yapısındaki değişiklikleri araştırmaktır. Metod: 8 dişi rat gruba ayrıldı. A grubu: Gebeliği boyunca,5 mg/ ml içme suyuna AA verilen 6 rat B grubu: Gebe olmayan hiç doğum yapmamış 6 rat C grubu: Gebeliği boyunca C vit verilmeyen 6 rat Doğumdan 5 gün sonra tüm ratların uterusu çıkarıldı. İmmunohistokimyasal olarak kardinal ve sakrouterin ligamentlerdeki Tip ve Tip kollajen intencity ve extentleri ile H skorları ve elastic fiber intensity incelendi. Bulgular: Independent-samples ve Kruskal -Wallis testi kullanılarak yapılan değerlendirmede Tip I Intencity, Tip I extent, Tip III Intencity, Tip III extent, Tip I H Scor, Tip III H Scor, Tip III/Tip I H Scor değerlerinin her biri gruplar arasında anlamlı farklı tespit edilmiştir (Table ). C vit verilen gebe ratlarda (A group), gebe olmayan ratlara göre (B group) tüm değerlerde istatiksel anlamlı artış görüldü (Tip kollagen intencity p=0,00; tip extent p=0; tip h scor p=0;tip intencyty p= 0,00; tip extent p= 0,007; tip h scor p= 0,07; tip h scor/tip h scor p= 0,09; elastic fiber p= 0,097) C vit verilen (A group ) gebe ratlarda verilmeyen gebe ratlara (C group) göre tip ııı/tip ı kollojen h skorları arasında anlamlı farklılık (p=0,00) izlendi. Tartışma: Artan gebelik ve doğum sayısı ile POP(pelvik organ prolapsusu ) ve UI (üriner inkontinans) artmakta ve bu durum gebelik boyunca kardinal ligamentte kollajen ve elastik lif yapısında değişikliklerle ilişkilendirilmektedir. Gebe ratlara gebelik boyunca AA uygulaması ile kardinal lişgamentteki kollajen yapısı olumlu etkilenmektedir. Bu sonuç ise gebelikte C vit takviyesinin POP ve UI gibi hastalıklarda korunmada önemli olabileceğini düşündürmektedir. Konuyla ilgili ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Vitamin C, kardinal ligament, sakrouterin ligament, pelvic organ prolapse, kollagen [Abstract:09][SS-005] Anormal Doppler Bulguları Olan Gebelerin Kordon Kanı CD Ve Eritropoetin Seviyelerinin Normal Gebelerle Karşılaştırılması Nilay Karaca, Gökhan Bolluk, Yaşam Kemal Akpak, Aslıhan Erken 4, Serkan Oral 5 Bezmialem Üniversitesi Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, İstanbul Lütfiye Nuri Burat Devlet Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, İstanbul Ankara Mevki Asker Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Ankara 4 Bayrampaşa Devlet Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, İstanbul 5 LIV Hastanesi, Tüp Bebek Ünitesi, İstanbul Amaç: Bu çalışmada umbilikal ve uterin arter doppler ultrason (USG) incelemede anormallik saptanan gebelerin umbilikal kord kanı Siglec- (CD ) ve eritropoetin değerlerinin irdelenmesi ve bunların normal gebelerle karşılaştırılması amaçlandı. Yöntem: Doğumları kliniğimizde gerçekleştirilen toplam 40 hasta çalışmaya dahil edildi. Bu hastalardan 0 sinde umbilikal ve uterin arter doppler USG incelemede anormallik saptanırken, diğer 0 sinde doppler USG incelemede bir anormallik saptanmamıştı. Bu hastalardan, doğumdan sonra her iki taraftan çift klemplenmiş umbilikal kordonda, umbilikal arterden kan gazı, eritropoetin ve CD ölçümleri için kan örnekleri alındı. Sosyodemografik veriler, antepartum, intrapartum test sonuçları, eylem ve doğum özellikleri ile yenidoğan bebeklerin muayene bulguları, doppler USG yapılma zamanı ile doğum arasındaki süre kaydedildi. Gruplar arasındaki kan gazı parametreleri, eritropoetin ve CD düzeylerinin birbirleriyle olan ilişkileri araştırıldı. İstatistiksel yöntem olarak t-testi ve Mann-Whitney U testi kullanıldı. Bulgular: Gruplar arasında parite, gebelik yaşları, gebelik haftası ve yenidoğan bebeklerin doğum ağrıları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktu. doppler USG incelemede anormallik saptanan grupta diğer gruba göre kordon kanında anlamlı derecede yüksek CD ve eritropoetin değerleri saptandı. Sonuç: Kronik hipoksemiyle doppler USG anormalliğinin iç içe olduğunu ve özellikle son yıllarda kordon kanı transplantasyonu için kullanımı tercih edilen yüksek CD değerli kanların anormal doppler USG bulguları saptanan gebelerin kordon kanı için de geçerli olabileceği sonucuna varabiliriz. Anahtar Kelimeler: Antenatal Bakım, CD, doppler ultrasonografi, eritropoetin, perinatoloji Abstract:009][SS-006] Is Anti Mullerian Hormone A Good Diagnostic Marker For Adolescent And Young Adult Turkish Patients With Polycystic Ovary Syndrome? Aytekin Tokmak, Hakan Timur, Nafiye Yılmaz Department of Gynecology and Obstetrics, Dr. Zekai Tahir Burak Women s Health Research and Education Hospital, Ankara, Turkey Objective: The aim of this study was to evaluate the serum anti mullerian hormone (AMH) levels in adolescent and young adult (AYA) Turkish patients with polycystic ovary syndrome (PCOS), and to determine whether it had a diagnostic value. Methods: A total of 90 AYA patients were recruited for this study. The study group consisted of 4 patients diagnosed with PCOS, and the control group was 47 age-matched patients. The diagnosis of PCOS was dependent upon the recent Amsterdam ESHRE/ASRM proposal and the presence of all three of the Rotterdam criteria for diagnosing PCOS in adolescents was required. In all patients, serum AMH levels were measured by enzyme linked immune assay. Receiver operator characteristics (ROC) curve analysis was performed to reveal diagnostic potential of AMH. Results: Serum AMH levels was higher in PCOS group when compared with the controls, but the difference was not statistically significant (0.±6.9 ng/ml vs. 9.4±5.5 ng/ml, p=0.98). There was a significant age-related decrease in AMH levels in both study and control groups (r = -0., p=0.00). Also there was significant inverse correlation between serum AMH and FSH levels in all patients (r= -0.7, p=0.0). ROC analyses demonstrated that the AUC indicative of AMH value for discriminating PCOS was with a confidence interval (CI) of (p=0.98). The cut-off value according to the highest Youden index was calculated to be 4.0 ng/ml with a 48.8% of sensitivity and 77.% of specificity. Conclusion: Serum AMH levels are slightly higher in AYA patients with PCOS than in the controls. However, AMH is not a good marker for the diagnosis of PCOS in AYA patients. Keywords: Anti Mullerian hormone, adolescent, polycystic ovary syndrome [Abstract:005][SS-007] İnfertilite İle Depresyon Ve Anksiyete İlişkisinin Araştırılması Mine İslimye Taskin, Akın Usta, Coşkun Cüce, Ertan Adalı, Mehmet Arslan Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, Balıkesir Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı A.B.D, Balıkesir Amaç: İnfertilite tedavisinde amaç gebelik ve canlı doğum amaçlandığı için hastaların mental durumu genellikle ihmal edilir. Bazı çalışmalarda infertil hastalarda depresyon oranının yüksek olduğu saptanmıştır. Bu çalışmada infertilite tedavisi alan kadınlar ile infertil olmayan grupta depresyon ve anksiyete skorlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Bu kesitsel çalışmaya hastanemiz kadın hastalıkları ve doğum

7 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik polikliniğine başvuran 8-40 yaş arası 77 infertil kadın ile yine aynı yaş grubunda infertilite öyküsü olmayan 5 kadın dahil edilmiştir. Çalışma Ağustos 04 ile Ekim 05 tarihleri arasında polikliniğe başvuran hastalarda uygulanmış; hastaların demografik bilgilerini içeren soru formları verilmiş; depresyon durumlarını belirlemek için Beck Depresyon ölçeği; anksiyete düzeylerinin belirlenmesi için The State-Trait Anxiety Inventory (STAI) anksiyete ölçeği kullanılmış; elde edilen veriler SPSS.0 programı kullanılarak istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: İnfertil grupta Beck depresyon skorlarına göre hafif depresyon %9,; orta dereceli depresyon %,; ağır depresyon bulguları %, idi. Fertil grupta ise bu değerler sırasıyla %8,4, %8,, %,4 olup infertil grup ile fertil grup arasında istatistiksel fark saptanmadı (p=0,4). Anksiyete değerlendirmesinde STAI-S (anlık-güncel anksiyete skoru) ve STAI-T (genel anksiyete skoru) skorları iki grup arasında benzerdi (p=0,4 ve p=0,8). Korelasyon analizi yapıldığında STAI-S ile gebe kalamama süresi ve tedavi süresi arasında korelasyon saptanmazken; STAI-T skoru ile tedavi süresi arasında düşük dereceli lineer pozitif korelasyon saptandı. İnfertil ve kontrol grubu mesleklere göre değerlendirildiğinde ev hanımlarının STAI-T skoru daha yüksekti. İnfertilite nedeni olarak hem erkeğe hem de kadına ait faktörlerin rol oynadığı durumlarda infertil kadınlardaki STAI-S skorunun daha yüksek olduğu saptandı. Sonuç: Bizim çalışma grubumuzda infertil ve fertil gruplarda anksiyete ve depresyon skorları benzerdir. Bu sonuçlara göre; infertilite psikososyal iyilik haline etki etmiyor gibi gözükmekle beraber; tedavi süresinin uzaması, kadınların çalışma hayatından uzak kalması ve infertilite nedeninin hem kadın hem de erkeğe bağlı olduğu durumlarda anksiyete skorları artmaktadır. Anahtar Kelimeler: Fertilite, infertilite, anksiyete, depresyon [Abstract:076][SS-008] Ebelerin Empati Eğitimi Alma Dönemlerine Göre, Vajinal Doğum Yapan Annelerin Doğumdan Memnuniyet Düzeylerinin Karşılaştırılması: Bir İzlem Çalışması Songül Aktaş, Türkan Pasinlioğlu, Kıymet Yeşilçiçek Çalık Karadeniz Teknik Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Trabzon Atatürk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Erzurum Amaç: Ebelerin empati eğitimi alma dönemlerine göre, doğum yapan annelerin doğumdan memnuniyet düzeylerinin karşılaştırılmasıdır. Yöntem: İzleme dayalı deneysel olan çalışma, Şubat 0- Ocak 04 tarihlerinde Trabzon KEA hastanesinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evrenini vajinal doğum yapan anneler, örneklemini ise güç analizine göre belirlenen 74 şer anne (toplam ) oluşturmaktadır. Çalışmada; etik kurul izni ve annelerden yazılı onam alınmıştır. Doğum salonunda çalışan 5 ebenin vajinal doğumuna yardım ettiği (doğumun.,.,. ve doğumdan sonraki ilk saat ) anneler, çalışma kapsamına alınmıştır. Ebelere empati eğitimi; alanında uzmanlarca didaktik anlatım, yaratıcı drama, psikodrama, video gösterimi vb teknikleriyle 8 oturumda saatte verilmiştir. Veriler ebelerin empati eğitim öncesi (EEEÖDA), eğitimden hemen (EEESDA) ve 8 hafta sonrası doğuran anneler (EEE8HSDA) olmak üzere; üç aşamada toplanmıştır. Anneler; sosyo- demografik (yaş, eğitim, aile tipi), obstetrik (primipar- multipar, gebelik haftası, gebeliği planlama, antenatal bakım), doğumdaki tıbbi müdahaleler (oksitosin, epizyotomi ) gibi özellikleriyle gruplararası homojen tutulmuştur. Veriler soru formu ve NDAMDÖ le (normal doğumda anne memnuniyeti değerlendirme ölçeği) toplanmış; Ki-Kare, Mann W-U analizleriyle değerlendirilmiştir. Çalışmadaki cronbach s alpha arasındadır. Bulgular: Annelerin NDAMDÖ toplam puan ortalamaları; EEEÖDA ile EEESDA ve EEESDA ile EEE8HSDA arasında gruplararası ikişerli karşılaştırılmıştır. NDAMDÖ puan ortalaması EEEÖDA de 6.8±.; EE- ESDA de ise 84.8±7. e yükselmiştir(p<0.05) (Tablo ). EEESDA de 84.8±7. olan puan ortalaması, EEE8HSDA de 7.5±8.75 e düşmüştür (p<0.05). Ölçeğin kesme noktasına göre memnuniyet düzeyi yüksek anne oranı; EEEÖDA lerde %9.5, EEESDA lerde %9., EEE8HSDA lerde %86.5 olarak belirlenmiştir (p<0.05) (Şekil ). NDAM- DÖ nin ölçeğinin tüm alt boyutları olan sağlık ekibini algılayışı, ebelik bakımı,rahatlatma, kararlara katma, bebekle tanışma, pospartum bakım, hastane odası, mahremiyete saygı, beklentilerin karşılanması, hastane olanakları puanı EEESDA de; EEEÖDA e göre yüksek bulunmuştur (p<0.05). EEE8HSDA de; sağlık ekibini algılayış, ebelik bakımı, rahatlatma, kararlara katma puan ortalamaları EEESDA e göre düşük (p<0.05), diğer alt boyutlarının puan ortalamalarındaysa gruplararası fark saptanmamıştır (p>0.05) (Tablo ). Sonuç: Ebelerin empati eğitimi alma dönemlerine göre; annelerin memnuniyet düzeyi değişmektedir. Anahtar Kelimeler: Doğum salonu, doğumdan memnuniyet, ebe, empati eğitimi, izlem [Abstract:05][SS-009] Hipogonadotropik Hipogonadizm Tanılı Erkek Hastalarda Kisspeptin Düzeyleri Ve Glikoz-İnsülin Dinamiği Üzerine Etkisi Hasan Öztin, Eylem Çağıltay, Sinan Çağlayan, Mustafa Kaplan 4, Yaşam Kemal Akpak 5, Nilay Karaca 6, Mesut Tığlıoğlu 7 GATA Askeri Tıp Fakültesi Hastanesi, İç Hastalıkları A.B.D, Geriatri Kliniği, Ankara İzmir Asker Hastanesi, İç Hastalıkları Kliniği, İzmir Medipol Üniversitesi Hastanesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kliniği, İstanbul 4 GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi, İç Hastalıkları Kliniği, İstanbul 5 Ankara Mevki Asker Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Ankara 6 Bezmialem Üniversitesi Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Istanbul 7 Çanakkale Asker Hastanesi, İç Hastalıkları Kliniği, Çanakkale Amaç: Erkek hipogonadizmi testisler tarafından sentezlenen testosteron ve sperm üretiminin veya her ikisinin yetersizliği olarak tanımlanır. Hipogonadizmin nedenleri primer yani testisküler, sekonder yani hipotalomohipofizer olabilir. Hipogonadotropik hipogonadizm de hipotalamik veya hipofizer nedenlerle gonadotropik hormonlarda yetersizlik meydana gelir. Gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) başta lüteinize edici hormon (LH) olmak üzere follikül stimülan hormonun (FSH) salınmasında önemli bir uyarıcıdır. GnRH hormonu da birçok hormonal veya uyarıcı faktör etkisindedir. Kisspeptin hipotalamik anteroventral periventriküler nükleus ve arcuat nükleusta daha fazla olmak üzere birçok yerde bulunmaktadır. Kiss tarafından sentezlenen kisspeptin meme kanseri ve malign melanom metaztazları gibi birçok tümör metaztazında supresor etkisi vardır ve bu yüzden metastin olarak isimlendirilmektedir. Kisspeptin GnRH nın güçlü bir stimülanıdır. İdiyopatik hipogonadotropik hipogonadizm (İHH) etyolojisinde ise net olarak açıklanamayan gonadotropik hormon salınımında yetersizlik mevcuttur. Yöntem: Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Servisine müracaat eden 8 yaşından büyük toplam 0 erkek hipogonadotropik hipogonadizm tanılı hasta çalışmaya alındı. Çalışmamızda kontrol grubuyla karşılaştırarak hipogonadotropik hipogonadizmli erkek hastalarda kisspeptinin etkisi ve hipogonadizm hastalarında gelişen insülin direnci üzerine olan etkisi araştırıldı. Bulgular: Grupların kisspeptin ölçümleri ortalamaları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı farklılık saptandı (p<0,0). Hasta grupta bulunan olguların kisspeptin ölçümleri anlamlı şekilde yüksek tespit edildi. Kisspeptin ile LH/FSH düzeyleri arasında istatiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı. Hasta grubu olguların kisspeptin ölçümleriyle HOMA-IR ölçümleri arasındaki pozitif yönlü zayıf ilişki saptanmasına rağmen bu ilişki, istatistiksel olarak anlamlı değildi. Hasta grup ile kontrol grubu HO- MA-IR açısından karşılaştırıldığında istatiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı. Sonuç: Kisspeptin düzeylerinin kontrol grubuna göre hasta grupta yüksek çıkmasının sebebi GPR54 direnç ya da GnRH nöronal ileti yolağında bir defekt olabileceğini akla getirmektedir. Hasta grup ile kontrol grubu HOMA-IR açısından karşılaştırıldığında istatiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmaması hastaların çoğunluğunun testesteron replasman tedavisi almaları nedeniyle ortaya çıktığını düşündürmüştür. Kisspeptinin hipogonadotropik hipogonadizm nedenlerinden biri olduğunu ve insülin direnci üzerinde daha az etkisinin olduğu düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: İdiopatik hipogonadotropik hipogonadizm, kisspeptin, glikoz, insülin, insülin direnci

8 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik POSTER SUNUMLARI [Abstract:08][PS-00] Maternal Beden Kütle İndeksi Ve Gebelikte Vücut Ağırlığı Artışının Perinatal Sonuçlara Etkisi Nilüfer Akgün, Hüseyin Levent Keskin, Işık Üstüner, Gülden Pekcan, Ayşe Filiz Yavuz Avşar Ankara Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Ankara Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Beslenme Bilimleri, Ankara Amaç: Gebelikte vücut ağırlığı kazanımında etkili olan pregestasyonel beden kütle indeksi (BKİ), yaş, parite, sigara gibi alışkanlıkların gebelikte vücut ağırlığı kazanımındaki etkisini incelemek; ayrıca gebelikte kazanılan vücut ağırlığının doğum süreci, yenidoğan vücut ağırlığı, annedeki komplikasyonlar ile ilişkisini saptamaktır. Yöntem: Retrospektif olarak Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği nde gebelik izlemleri yapılan 986 gebe değerlendirmeye alınmıştır. Gebelerin yaşı, gebelik sayısı, paritesi, gebelik haftası, gebelik öncesi vücut ağırlığı, boy uzunluğu, BKİ, doğum öncesi son vücut ağırlığı, gebelikte kazanılan aylık vücut ağırlığı artışı, mesleği, sigara kullanımı, bebeğin doğum ağırlığı ve cinsiyeti, maternal komplikasyonlar değerlendirilmiştir. p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: Toplam 986 gebenin vücut ağırlığı, boy uzunluğu ve BKİ ortalaması (±S) sırasıyla 6.6 ±.6 kg, 6.5±6. cm ve.6±4. kg/m olarak saptanmıştır. Grupların gebelik süresince vücut ağırlığının artışı parite, çalışma durumu ve sigara içimi ile anlamlı fark mevcut iken (p<0.05), gebelik süresince vücut ağırlığı kazanımı ile maternal komplikasyon oranları ve doğum şekli arasında anlamlı ilişki gözlenmemiştir (p>0.05). Gebelik başlangıç BKİ ne göre veriler değerlendirildiğinde ise gebelik başlangıç BKİ arttıkça olguların maternal komplikasyon oranı, sezaryen sayısı istatistiksel olarak anlamlı saptanmıştır (p<0.05). Olguların %75. ünde maternal komplikasyon gözlenmezken, en sık komplikasyon olarak %4.6 ile fetal distres saptanmış, bunu %9.7 ile gestasyonel diyabet takip etmiştir. Gebelik başlangıç BKİ arttıkça bebek doğum ağırlığı artışı istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur(p<0.05). Sonuç: Gebelik döneminde vücut ağırlık kazanımı ve gebeliğe başlangıç BKİ değeri maternal komplikasyonları ve neonatal sonuçlara etkisi bulunmaktadır. Gebelikte önerilen miktar kadar ağırlık artışı önemlidir ancak gebeliğe başlangıç BKİ maternal komplikasyonlar açısından daha ön planda değerlendirilmelidir. İdeal bir BKİ ile gebeliğe başlamak sağlıklı anne ve sağlıklı yenidoğan ilkesinin gerçekleştirilmesinde yardımcı olacaktır. Anahtar Kelimeler: Gebelik, ağırlık kazancı, beden kütle indeksi, maternal komplikasyonlar [Abstract:09][PS-00] Nadir Bir Olgu Sunumu; Bilateral Fetal Kardiyak Rhabdomyoma Bergen Laleli, Hakan Timur, Zeynep Ataman, Aykan Yücel, Dilek Uygur Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Giriş: Rhabdomyomlar (RM) en sık görülen fetal kardiyak tümörlerdir. Primer fetal kardiyak tümörlerin yaklaşık üçte ikisini oluştururlar. RM genellikle cok sayıda ve enkapsüledirler. Karakteristik olarak geç orataya çıkan rabdomyomalar neonatal dönemde kendiliğinden kaybolurlar. RM sonografik olarak hiperekoik, düzgün sınırlı, nodüler multiple lezyon görünümdedirler. Biz burada prenatal ultrasonografide saptadığımız tuberoskleroz un eşlik etmediği izole bilateral kardiyak rhabdomyom olgusunu sunmayı amaçladık. Olgu: Düzenli antenatal kontrollerine gelen 4 yaşında gp0y0a0 olan hastaya 8. haftada yapılan rutin ultrasonografide sağ ventrikülde büyüklüğü yaklaşık x4 mm, sol ventrikülde 9x9 mm boyutlarında bilateral hiperekojenik nodül izlendi. Gebelik takiplerinde kitlede büyüme, fetal aritmi, hidrops ve kalp yetmezliği bulguları gelişmeyen fetus 9. Haftada 0 gr sefalopelvik uyumsuzluk nedeniyle sezeryan ile doğurtulmuştur. Neonatal takiplerinde tuberoskleroz izlenmeyen hastanın kardiyak kitlesi spontan regrese olmuştur. Sonuç: RM genellikle dört odacık kesitinde rahatlıkla gözlenebilir.iyi sınırlı,yuvarlak yada oval ve çevre dokudan kolaylıkla ayırt edilebilen yapılardır. RM myokardın herhangi bir yerinden köken alabilir. Benign ve spontan regrese olma eğilimindedirler. Bu tümörler. Haftaya kadar büyüme gösterir, sonrasında kademeli olarak spontan regresyona uğrar. Fetal kardiyak RM olan tüm gebeliklere tüberoskleroz ayırıcı tanısı için genetik konsültasyon ve prenatal moleküler genetik testler mutlaka önerilmelidir. Anahtar Kelimeler: Rhabdomyoma, kardiyak tümör [Abstract:00][PS-00] Epitelyal Over Kanseri Hastalarında Postoperatif Albumin Düzeylerinin Erken Dönem Komplikasyonlar Ve Morbidite İle İlişkisi Murat Öz, Emin Levent Aksoy, Nilufer Cetinkaya, Eyüp Gökhan Durmuş, Burak Ersak, Mehmet Mutlu Meydanlı Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Sitoredüktif cerrahi yapılan epitelyal over kanseri (EOK) hastalarında preoperatif hipoalbuminemi saptanmasının artmış postoperatif morbidite ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Çalışmamızda postoperatif 0. gün ve. gün saptanan hipoalbumineminin erken dönem morbidite üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Yöntem: Retrospektif kohort çalışması olarak tasarlanan çalışmamıza Ocak 008-Aralık 05 tarihleri arasında merkezimizde malign over kanseri ve borderline over tümörü nedeniyle sitoredüktif cerrahi yapılan hastalar dahil edilmiştir. Hipoalbuminemi sınırı.5 g/dl olarak belirlenmiştir. Post operatif komplikasyonlar Clavien-Dindo sınıflaması (CDS) kullanılarak gruplandırıldı. Postoperatif 0. Gün ve. gün albumin düzeyleri ile postoperatif komplikasyon oranları, yoğun bakımda ve hastanede kalış süreleri arasındaki ilişki Fisher Exact testi, Pearson korelasyon testi ve Lojistik regresyon testleri kullanılarak araştırıldı. Bulgular: Çalışmada incelenen tarihler arasında toplam 00 hastanın bilgilerine ulaşıldı. Hastaların ortalama yaşı 5± (8-8 arasında), 4 hasta (6%) EOK, 5 hasta (.5%) seks kord stromal tümör (SKST), 0 hasta (5%) germ hücreli tümör (GHT), 4 hasta (0.5%) borderline over tümörü (BOT) endikasyonu ile evreleme cerrahisi yapıldı. Hastaların 8 tanesine (4%) fertilite koruyucu evreleme yapılırken 7 tanesine (86%) debulking cerrahisi yapıldı. 0 hasta (65%) evre B ve daha erken evredeyken 70 hasta (%5) evre A ve daha ileri evre idi. Hastaların 85 inde (9.5%) postoperatif 0. Gün hipoalbuminemi saptanırken,89 inde (94.5%) post operatif. günde hipoalbuminemi saptandı. Toplamda 04 hastada (5%) CDS grade ve üzeri komplikasyon izlendi. Postoperatif erken dönem hipoalbuminemi saptanan olgularda CDS grade ve üzeri komplikasyon daha sık gözlendi (p<0.05, OR.5 (95% CI )). Ayrıca post operatif albumin düzeyleri ile yoğun bakım ve serviste yatış süreleri arasında anlamlı ve ters orantılı ilişki saptandı (p<0.00). Sonuç: Over kanseri nedeniyle debulking cerrahisi yapılan hastalarda postoperatif hipoalbuminemi gelişmesi erken dönem artmış morbidite ile ilişkili bulunmuştur, ayrıca bu hastalarda yoğun bakım ve serviste yatış süreleri anlamlı olarak artmıştır. Anahtar Kelimeler: Over Kanseri, debulking, hipoalbuminemi, komplikasyon, morbidite [Abstract:00][PS-004] Hemşirelik Eğitiminde Mini-CEX İle Gebe Muayenesi Simülasyonunun Değerlendirilmesi: Afyonkarahisar Deneyimi Ayşe Koyun, Dilek Öcalan Afyon Kocatepe Üniversitesi Afyon Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü, Afyonkarahisar Amaç: Simülasyonun kullanımı hemşirelikte beceri değerlendirilmesi için güçlü bir eğitim stratejisi olarak tavsiye edilmektedir. Bu çalışma hemşirelik eğitiminde Mini-Klinik Değerlendirme Egzersizi (Mini-CEX) ile gebe muayenesi simülasyonunun değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Bu çalışma tek gruplu yarı deneysel bir çalışmadır. Çalışma Afyon Kocatepe Üniversitesi Afyon Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü üçüncü sınıf öğrencileri (n=09) ile 4 Eylül - 4 Aralık 04 tarihleri arasında ile yapılmıştır. Öğrencilere obstetrik simulator ve modeller kullanılarak gebe muayenesi simülasyonunun temel prosedürleri öğretilmiştir. Veriler, hemşirelik öğrencilerinin klinik yeterlilik düzeyini ölçen Mini-CEX, simülasyon uygulaması ile ilgili öğrencilerin memnuniyet düzeylerini ve düşüncelerini ölçen aynı 0 maddeden oluşan Simülasyon Öncesi Geribildirim Formu (SÖGF) ve Simülasyon Sonrası Geribildirim Formu 4

9 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik (SSGF) kullanılarak toplanmıştır. SÖGF ve SSGF maddeleri katılmıyorum, fikrim yok, katılıyorum şeklinde değerlendirilmiştir. Öğrencilerin bireysel gebe muayenesi simülasyon uygulama basamakları, Mini-CEX in maddelerine (hemşirelik görüşme becerileri, fizik muayene becerileri, iletişim becerileri, hastanın bakımı, klinik karar verme, organizasyon becerileri ve genel klinik yeterlilik) göre beklenenin altında, beklenen düzeyde ve beklenen düzeyin üzerinde olarak değerlendirilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler, t-test ve korelasyon katsayısı kullanılmıştır. Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalaması,8±,0 dir. Öğrencilerin %8,5 i kızdır. Öğrencilerin Mini-CEX puan ortalamaları,8±0, olarak tespit edilmiştir. Mini-CEX in maddelerin arasında pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir (0,4 <= r <= 0,80). SSÖGB ve SSDF nin puanları arasındaki farklılık istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur (. ve 6. maddeleri hariç). Simülasyon sonunda öğrencilerin geri bildirimlerinin daha olumlu oldu tespit edilmiştir. Sonuç: Öğrenciler genel olarak simülasyon uygulamalarının klinik uygulamalarında yararlı olacağını ifade etmişlerdir. Hemşirelik öğrencilerinin klinik yeterliliklerini ve böylece bakımın kalitesini arttıracağı düşünülerek, hemşirelik eğitiminde simülasyon uygulamalarının arttırılması önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Gebe muayenesi, hemşirelik eğitimi, mini-klinik değerlendirme egzersizi, simülasyon [Abstract:08][PS-005] Doğumdaki Ebe Sayısı Ve Ebeden Memnuniyet Düzeyi İle Annelerin Doğum Memnuniyeti Arasında Bir İlişki Var Mı? Songül Aktaş Karadeniz Teknik Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Trabzon Amaç: Doğumdaki ebe sayısı ve ebeden memnuniyet düzeyi ile annelerin doğum memnuniyeti arasındaki ilişkiyi incelemektir. Yöntem: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı özellikte olan bu çalışma, Şubat 0- Ocak 04 tarihleri arasında Trabzon KEA hastanesinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evrenini vajinal doğum yapan anneler; örneklemini ise doğumun. Evresinin aktif fazında doğum salonuna başvuran ve doğumunu vajinal yolla gerçekleştiren anne ( primipar, multipar) oluşturmaktadır. 5 ebenin bizzat doğumuna yardım ettiği (doğumun.,.,. ve doğum sonrası ilk saat içerisinde) anneler çalışma kapsamına alınmıştır. Çalışma; etik kurul ve annelerden yazılı onam alınarak yapılmıştır. Veriler; soru formu, ebe gözlem formu ve NDAMDÖ (Normal Doğumda Anne Memnuniyeti Değerlendirme Ölçeği) ile toplanmış, Spearman korelasyon analiziyle değerlendirilmiştir. Bulgular: Annelerin yaş ortalaması 6.68±0., %88.7 si ev hanımı, %99.7 si çekirdek aile, %86.9 u orta gelir ve gebelik haftası 9.±0.57 dir. Çalışmada annelerin NDAMDÖ toplam puanı ile; doğum eylemi boyunca ona yardım eden ebe sayısı arasında orta düzeyde, negatif yönde bir ilişki saptanmıştır (Tablo ). Bir diğer ifadeyle doğum eylemi boyunca tek bir ebeden bakım alan annelerin doğumdan memnuniyet puanı; iki ve daha fazla sayıda ebeden bakım alanlara göre daha yüksek saptanmıştır. Yine araştırmada, annelerin doğum eylemindeki ebe / ebelerden memnuniyet düzeyleri (memnun değil, kısmen memnun, memnun) ile NDAMDÖ toplam puanı arasında; iyi düzeyde pozitif yönde bir ilişkinin olduğu, annelerin ebeden memnuniyetlerinin artmasıyla doğum memnuniyetlerininde önemli oranda arttığı belirlenmiştir (Tablo ). Sonuç: Doğumda kadına yardım eden ebe sayısı ile annenin doğum memnuniyeti arasında negatif; annenin ebeden memnuniyet düzeyi ile doğum memnuniyeti arasında pozitif yönde bir ilişki vardır. Çalışmanın bu sonucu; doğum çiftliği olan ebe Ina May Gaskin inde (05 ) belirttiği gibi anneler doğumuna yardım eden en az sayıda ebe ile; doğumda daha az yabancılık, müdahale ve bilinmezlik yaşayarak, ebesiyle daha duygudaş bir bağ kurduğu ve memnuniyeti yüksek bir doğum deneyimlediği şeklinde yorumlanabilir. Bu çalışma S67 nolu TÜBİTAK projesi tarafından desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Anne memnuniyeti, ebe sayısı, ebeden memnuniyet, vajinal doğum Tablo. Annelerin NDAMDÖ toplam puan ortalaması ile doğumdaki ebe sayısı ve ebeden memnuniyet düzeyi arasında ilişkinin incelenmesi Değişkenler r p Doğum eylemi boyunca anneye yardım eden ebe sayısı ile NDAMDÖ puan ort. arasında ilişki -,48* Annelerin doğumuna yardım ettiği ebelerden memnuniyet,655* düzeyi ile NDAMDÖ puan ort. arasında ilişki *İstatistiksel değerlendirme Spearman Korelasyon analizi ile yapılmıştır. [Abstract:07][PS-006] Konizasyon Yapılan Hastalarda Cerrahi Sınır Pozitifliği İçin Risk Faktörlerinin Araştırılması Ayşegül Baylas, Aslı Oskovi, Sinem Tavşan, Aybala Gürsoy, Hasan Onur Topçu, Mehmet Mutlu Meydanlı Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Yüksek gradeli servikal intraepitelyal lezyonların (CIN -) tedavisinde lezyonun histolojik konfirmasyonunun sağlanması, invaziv kanserin dışlanması, cerrahi sınırın incelenebilmesi ve fertilitenin korunması açısından, konizasyon standart cerrahi prosedür olarak uygulanmaktadır. Bu çalışmada konizasyon sonrası cerrahi sınır pozitifliğinin öngörülebilmesi için olası risk faktörlerinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Ankara Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Jinekolojik Onkoloji kliniğinde 0-05 yılları arasında konizasyon operasyonu geçiren 48 hasta retrospektif olarak; cerrahi sınır pozitifliği, yaş, gravida-parite, menopoz durumu, servikal sitoloji, HPV tipi, servikal biyopsi sonucu, endoservikal tutulum varlığı açısından değerlendirildi. Bulgular: Cerrahi sınırı negatif olan 74 hasta ile cerrahi sınır pozitifliği olan 74 hastanın karşılaştırılmasında ileri yaş (sırası ile 9.59 ± 0.9 vs ± 9,74; p=0.00), menopozda olmamak (sırası ile n=0; 7% vs. n=; 4.9%) cerrahi sınır pozitifliği riski açısından istatistiksel anlamlı iken; gravida-parite, HPV pozitifliği ve endoservikal tutulum açısından anlamlı fark izlenmedi. Yetmiş iki hastada HPV pozitifliği mevcuttu. En sık saptanan HPV tipi HPV6 iken; HPV tipi cerrahi sınır pozitifliği açısından istatistiksel anlamlı bir risk faktörü olarak bulunmadı (p= 0.496). Her iki grup arasında konizasyon öncesi alınan servikal sitoloji ve servikal biyopsi sonuçları açısından anlamlı fark saptanmadı (p=0.75 ve p=0.68). Sonuç: Hastanın ileri yaşta olması ve pre-menopozal dönemde olması cerrahi sınır pozitifliği açısından risk taşımaktadır. Konizasyon sonrası cerrahi sınır pozitifliği olan olguların yönetimi rezidüel hastalık ve invaziv kansere ilerleme riski açısından önemlidir. Cerrahi sınır pozitifliği açısından risk taşıyan grupların belirlenmesi, tedavi yönetiminde hem gereksiz aşırı tedavinin hem de kesin tedavide gecikmenin önlenmesi açısından yol gösterici olacaktır. Anahtar Kelimeler: Konizasyon, cerrahi sınır pozitifliği [Abstract:006][PS-007] Anne Sütü Eğitiminin Emzirme Başarısı Üzerindeki Etkisi Elif Yılmaz, Mehmet Fatih Karslı, Zehra Yılmaz, Meryem Ceyhan, Selma Mahmutoğlu, İsmail Burak Gültekin, Osman Fadıl Kara, Tuncay Küçüközkan Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Çalışmanın amacı emzirme danışmanlığı eğitimi almış uzman doktor ve ebe hemşireler tarafından emzirme eğitimi verilen lohusaların emzirme başarılarında fark olup olmadığının araştırılmasıdır. Yöntem: Çalışma Mayıs-Haziran 05 tarihleri arasında Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları EAH Doğum Kliniği nde miadında ilk doğumunu yapmış olan 00 lohusa üzerinde yapılmıştır. Haftanın belirli üç gününde ebe, iki gün ise doktor tarafından anne doğum sonrası yatağına alınıp durumu stabil hale geldikten sonra emzirme eğitimi verilmiştir. Farklı bir araştırmacı tarafından anne bebeğini emzirirken gözlenerek LATCH Emzirme Tanılama Ölçeği doldurulmuştur. Her annenin LATCH puanı hesaplandıktan sonra eğitim veren kişilere göre iki grup emzirme başarıları açısından karşılaştırılmıştır. Analizler için SPSS- 5

10 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik 5 programı kullanılmış, frekanslar, ortalama, standart sapma, minimum, maksimum değerler hesaplanmıştır. Karşılaştırmalar X² testi ile yapılmıştır. Önemlilik düzeyi p<0.05 olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Lohusaların yaş ortalaması 4.8±4. ( ) idi. %66 sı ilköğretim, %4.5 i lise, %9.5 i yüksekokul mezunu idi. %94 ünün sağlık güvencesi vardı. Tüm grubun toplam LATCH ortalaması 8.9±.6 (.0-0.0) iken, doktorlar tarafından eğitim verilen lohusaların ortalaması 8.±.9 (.0-0.0) ebeler tarafından eğitim verilen grubun ortalaması 9.5±. ( ) olarak bulunmuş olup aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.05). LATCH Skorunu oluşturan maddeler değerlendirildiğinde sırasıyla ebelerin eğitim verdiği grupta ve doktorların eğitim verdiği grupta memeyi tutma skoru ortalaması.9±0.4,.5±0.7, yutma hareketi ortalaması.9±0.4,.5±0.7, meme ucu tipi ortalaması.0±0.,.8±0.5, meme ucunda yara ortalaması.0±0.,.7±0.5, bebeği tutuş puanı ortalaması.9±0.4,.8±0.5 olarak bulunmuş olup, bebeği tutuş haricindeki tüm maddelerde istatistiksel olarak anlamlı fark izlenmiştir (p<0.05). Sonuç: Anneye iyi bir emzirme eğitimi verilmesi emzirmenin başlatılmasında, devamlığının sağlanmasında ve emzirme başarısının arttırılmasında çok önemlidir. Ebelerin verdiği eğitimin daha etkili olmasında hem hastalar tarafından daha kolay ulaşılabilir olmalarının, hem de onlarla daha iyi iletişim kurmalarının etkisi vardır. Ebeler emzirme konusunda ne kadar önemli bir yere sahip olduklarını unutmamalıdırlar. Anahtar Kelimeler: Emzirme eğitimi, LATCH, ebe, doktor [Abstract:094][PS-008] Servikal Adenokarsinomlarda Kaba Sağ Kalım Süresi Üzerine Etkili Prognostik Faktörler Nilüfer Çetinkaya Kocadal, Sevda Baş, Mine Çavdar Atlı, Nilüfer Alagöz, Mehmet Mutlu Meydanlı Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Servikal adenokarsinom nedeniyle tedavi edilen olguların histolojik özelliklerinin değerlendirilmesiyle kaba sağ kalım üzerine etkili faktörlerin değerlendirilmesi. Yöntem: Servikal adenokarsinom nedeniyle yılları arasında tedavi edilmiş 40 olgunun verileri retrospektif olarak incelendi. Olguların demografik özellikleri, histopatolojik incelemedeki tümör çapı, invazyon derecesi, lenfovasküler boşluk tutulumu, lenf nodu metastazı varlığı ve adjuvan tedavi uygulamaları kaydedildi. Olguların ortalama kaba sağ kalım süresi ve 5-yıllık kümülatif sağ kalım oranları hesaplandı. Kaba sağ kalım süresine etkili prognostik faktörler belirlendi. Bulgular:Tanı anında ortalama yaş 48.7±. idi. Klinik değerlendirmede Evre IB-IIA hastalık nedeniyle 8 hasta (%95) opere edildi. Patolojik incelemede ortalama tümör çapı.8±.7 cm olarak saptandı. Olguların 8 inde (%70) serviks stroması / den fazla tutulu iken, 4 olguda (%5) tam kat stromal invazyon görüldü. 4 hastada (%60) lenfovasküler boşluk tutulumu ve 6 hastada (%40) lenf nodu metastazı saptandı. Parametriyal tutulum oranı %5 (N: ) olarak belirlendi. Sadece 8 olgu (%0) adjuvan tedavisiz takibe alındı. Olguların medyan takip süresi 6 ay (dağılım: -0 ay) idi. Takip süresince bir olguda (%.5) nüks saptandı. Ortalama kaba sağ kalım süresi 77.±8. ay, 5-yıllık kümülatif sağ kalım oranı ise %60.9 olarak hesaplandı. Tam kat servikal stromal tutulum varlığı, lenfovasküler boşluk tutulumu, lenf nodu metastazı ve parametriyal tutulum varlığında kaba sağ kalım süresinin anlamlı düzeyde kısaldığı görüldü (P< 0.05). Sonuç: Servikal adenokarsinomlarda, tam kat servikal stromal tutulum, lenfovasküler boşluk tutulumu, lenf nodu metastazı ve parametriyal tutulum kaba sağ kalım süresi üzerine etkili önemli prognostik faktörlerdir. Anahtar Kelimeler: Servikal adenokarsinom, sağ kalım, prognoz [Abstract:096][PS-009] Vulva Kanserinde Tek Merkez Sonuçları - Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Deneyimi Nilüfer Çetinkaya Kocadal, Sevda Baş, Nilüfer Alagöz, Mine Çavdar Atlı, Mehmet Mutlu Meydanlı Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Vulva kanserinin genital traktüs tümörleri içerisinde nadir görülen bir tümör tipi olması nedeniyle prognostik açıdan sağ kalım üzerine etkili faktörler halen tartışmalıdır. Bu çalışmada, vulva kanseri nedeniyle tedavi edilmiş olguların klinik ve histopatolojik özelliklerinin değerlendirilerek hastalık prognozuna etkili faktörlerin belirlenmesi amaçlandı. Yöntem: Vulva kanseri nedeniyle yılları arasında tedavi edilmiş 0 olgunun verileri retrospektif olarak incelendi. Olguların demografik özellikleri, histopatolojik incelemedeki tümör tipi, tümör çapı, invazyon derecesi, lenfovasküler boşluk tutulumu, lenf nodu metastazı varlığı ve postoperatif dönemdeki adjuvan tedavi gereksinimleri kaydedildi. Olguların 5-yıllık kümülatif sağ kalım oranı ve kaba sağ kalım süreleri hesaplandı. Kaba sağ kalım süresine etki eden prognostik faktörler belirlendi. Bulgular:Tanı anında ortalama yaş 66.6±.7 idi. Toplam 7 hastaya histolojik tanı sonrası radikal vulvektomi vebilateral inguinofemoral lenf nodu diseksiyonu yapıldı. Nihai patolojik incelemede, ortalama tümör çapı ve invazyon derinliği.4±.7 cm ve 0.4±8.5 mm olarak saptandı. Olguların 5 inde (%8.5) ortalama tümör çapı 4 cm in üzerinde, 8 inde ise (%9.6) ortalama stromal invazyon derinliği 0 mm den fazla idi. Sadece 7 olguda (%5.9) lenf nodu metastazı saptandı. Ortalama kaba sağ kalım süresi 5.5±0.6 ay olarak hesaplandı. Olguların 5-yıllık kümülatif sağ kalım oranı ise %40. idi. Tümör çapı ve stromal invazyon derinliğinin kaba sağ kalım süresi üzerine istatistiksel olarak anlamlı derecede etkisi görülmezken, lenf nodu metastazı varlığında kaba sağ kalım süresinin anlamlı düzeyde kısaldığı görüldü (p= 0.04). Sonuç:Vulva kanseri olgularında, lenf nodu metastazı kaba sağ kalım süresi üzerine etkili en önemli prognostik faktördür. Anahtar Kelimeler: Vulva Kanseri, kaba sağ kalım, prognostik faktör Abstract:07][PS-00] Türkiye de Prenatal Diagnostik İnvaziv Girişime Bağlı Meydana Gelen Anne Ölümleri Bekir Keskinkılıç, Hüseyin Levent Keskin, Sema Sanisoğlu, Yaprak Engin Üstün, Dilek Uygur, Ayşe Özcan, Selma Karaahmetoğlu, Meral Esen, İrfan Şencan T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Anne Ölümleri Öninceleme Komisyonu, Ankara Amaç: Prenatal tanı veya tedavi amacıyla yapılan invaziv girişimlere bağlı meydana gelen maternal mortalite olgularını incelemek ve bu konuya dikkat çekmektir. Yöntem: yılları arasında Türkiye de meydana gelen ve Ölüm Bildirim Sistemi üzerinden Halk Sağlığı Kurumu na zorunlu bildirimleri yapılan tüm anne ölümleri Sağlık Bakanlığı Anne Ölümleri Öninceleme Komisyonu tarafından değerlendirildi. Bu süre içinde doğrudan veya dolaylı sebeplerle gerçekleşmiş 788 anne ölümünden 4 ünde gebeliği sırasında tanı veya tedavi amacıyla prenatal invaziv girişim (amniosentez (A/S), koryon villus örneklemesi (CVS)) yapıldığı saptandı. Bu olgulardan 0 unda prenatal invaziv işlem (A/S 9 olgu, CVS olgu) sonrasında koryoamnionit gelişmesine bağlı doğrudan maternal ölüm meydana geldiği görüldü. Olgular demografik verileri, risk faktörleri ve DSÖ kriterlerine göre gecikme modelleri yönünden incelendi. Bulgular: Olguların yaş ortalaması. ±7.6 (ortanca: 6, en az: 8 en çok: 4) yıl idi. Prenatal invaziv girişimin yapıldığı gebelik haftası ortanca 7.hafta idi. İnvaziv girişimler 9 olguda karyotip tayini, olguda ise mutasyon (orak hücreli anemi) tayini amacıyla, 6 olguda üniversite hastanesinde olguda Eğitim Araştırma Hastanesi nde, olguda ise özel merkezde yapılmıştı. olguda birden çok kez girişim yapılmıştı. Olguların 8 inde maternal risk faktörü mevcuttu. Olgularında 8 inde son muayenede intrauterin ex gerçekleştiği saptanmıştı. 4 olguda gebelik medikal terminasyon ile olguda ise spontan vajinal doğum ile sonlandırılmıştı. olguda ise prostaglandin ile medikal terminasyon işlemi başlandıktan sonra uterus rüptürü gelişmesi üzerine L/T ile gebelik sonlandırıldı. olguda ise halen gebelik devam ederken anne ölümü gerçekleşmişti. Yapılan girişimle ölüm arasında geçen süre ortalama 5. ±9.6 gün olarak hesaplandı. Gecikme modellerine göre değerlendirildiğinde 6 olguda gecikme saptanmamış iken, olguda.gecikme modelinin, bir olguda ise hem. hem de.gecikme modelinin yaşandığı görülmüştür. Sonuç: Prenatal diagnostik invaziv girişimler anne ölümleri için bir risk faktörüdür ve işlem sonrasında gelişen koryoamnionit doğrudan anne ölümleri sebeplerinden birisidir. Anahtar Kelimeler: Anne Ölümü, prenatal invaziv girişim, amniosentez, koryoamnionit 6

11 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik [Abstract:049][PS-0] Virgo Hastada Pelvik Organ Prolapsusu İle Prezente Olan Nabothi Kisti Olgusu Rampia Nizam, Cem Akaltun, Barış Korkmaz, Halide Gül Okuducu, Tayfur Çift, Emin Üstünyurt Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Bursa Giriş: Pelvik organ prolapsusu sıklıkla postmenapozal kadınlarda görülen pelvik organların herniasyonu ile karakterize bir durumdur. Olguda 0 yaşında virgo bir hastada total uterin prolapsus şeklinde prezente olan bir nabothi kistini sunuyoruz. Olgu: Jinekoloji polikliniğine 0 yaşında, bekar bir hasta vajenden dışarı çıkan, ele gelen kitle nedeniyle başvurdu. Ayrıntılı olarak alınan anamnezde, hastanın yıl önce vajende eline gelen kitleyi fark ettiği bu dönem boyunca kitle boyutunda bir artış olmadığı öğrenildi. Hastanın özgeçmiş ve soy geçmişinde bir özellik saptanmadı. Hastanın litotomi pozisyonunda yapılan jinekolojik muayenesinde, serviksin hymenden yaklaşık cm kadar dışarıda olduğu ve serviksi sola doğru deplase eden yaklaşık 5x 4cm ebadında serviksten kaynaklı bir kistik kitle bulunduğu gözlendi. Mevcut bulgularla operasyona alınan hastada spinal anestezi altında serviks kaynaklı kistik kitle eksize edildi. İçerisinde müsinöz materyal gözlendi. Kistin eksizyonunu takiben serviksin hymenin yaklaşık cm yukarı seviyesine gerilediği gözlenmesi üzerine, operasyona son verildi. Serviks kaynaklı kistik kitlenin histopatolojisi nabothi kisti olarak rapor edildi. Sonuç: Nabothi kisti üreme çağındaki kadınlarda sık görülen genel olarak tedavi gerektirmeyen küçük boyutlu servikal kitlelerdir. Genç hastalarda gözlenen pelvik organ prolapsus olgularında bu duruma servikal bir kitlenin eşlik edebileceği akılda tutulmalı ve bu olgularda prolapsusu düzeltmeye yönelik ek bir cerrahi işlem kararı, bu kitlelerin eksizyonu sonrası tekrar değerlendirme yapılarak verilmelidir. Anahtar Kelimeler: Nabothi kisti, uterin prolapsus, primer cerrahi [Abstract:0][PS-0] STAT Molekülü Eksikliğine Bağlı Hiper Ige Sendromu İçin İnsan Lökosit Antijenleri Tiplendirmesi Amacıyla Uygulanmış Preimplantasyon Genetik Tarama: Olgu Sunumu Yeşim Bardakçı, Yaprak Engin Üstün, Nafiye Yılmaz, Mustafa Kurt, Cavidan Gülerman Reprodüktif Endokrinoloji Bölümü, Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara, Türkiye Giriş: HLA (Human Leukocyte Antigens) doku uyum antijenleri olarak bilinir. Embriyoların HLA antijenlerinin tiplemeleri hasta çocukla uyumlu HLA antijenleri olan fetusun doğarak hasta çocuğa kord kanı verilmesine olanak tanır. Olgu: Çiftimizin STAT molekülü eksikliğine bağlı hiper immünglobulin M sendromlu bir çocuğu olup kendilerine hematologlar tarafından HLA doku grupları uyumlu bir bebek dünyaya getirirlerse kemik iliği transplantasyonu şansı olabileceği söylenmiştir. İn vitro fertilizasyon ve preimplantasyon genetik tarama (PGT) önerilmiştir. Hiper immünglobulin M sendromu IgG, IgA, IgG düzeylerinde azalma varken serum IgM düzeyinin yüksek olması ile karakterize bir immün yetmezlik tablosudur. Tekrarlayan piyojenik enfeksiyonlar, otoimmün bozukluklar ve malign lenfoproliferatif hastalıklara yatkınlık söz konusudur. Çiftimizin kadın yaşı 6, erkek yaşı 4 idi. Oral kontraseptif + uzun agonist + rekombinant folikül uyarıcı hormon (rec FSH) protokolü başlandı. Altı gün 00 IU rec FSH verilerek 8. gün human koryonik gonadotropin yapıldı. Oosit toplama işleminde 0 u metafaz II olan 7 oosit toplandı. İntrasitoplazmik sperm enjeksiyonu sonrası toplanan oositlerden 7 si fertilize oldu, 6 sı yarıklandı. Elde edilen 6 embriyonun HLA antijenlerine bakılarak HLA doku grubu uyumlu embriyo 5. gün transfer edildi ve gebelik elde edildi. Sağlıklı doğum gerçekleşti ve hasta kardeşine umut oldu. Sonuç: HLA tipleme çalışmaları ile PGT, ailelerin sağlıklı bir bebek sahibi olmasını sağlarken hasta çocukların doğan kardeşlerinden alınan HLA uyumlu kök hücreler ile tedavi olabilmesini de mümkün kılmıştır. Anahtar Kelimeler: İnsan lökosit antijenleri, preimplantasyon genetik tanı [Abstract:086][PS-0] Atipik Glandüler Hücrelerin Yüksek Dereceli Servikal Patolojiler Üzerine Etkisi İlker Selcuk, Zeliha Fırat Cüylan, Derya Solmaz, Aslı Oskovi, Tayfun Güngör, Mehmet Mutlu Meydanlı Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Jinekolojik Onkoloji Ünitesi, Ankara Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, Çorum Amaç: Atipik glandüler hücreler (AGC) olarak sonuçlanan servikal sitolojilerin yüksek dereceli servikal patolojiler üzerine etkisini araştırmak. Yöntem: Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi nde 0 Ocak ve 05 Haziran ayları arasında servikal sitoloji sonucu AGC olan hastalar dosyalarından retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: Toplamda 9 hasta değerlendirilmiştir. Hastaların median yaşı 4.5 olup, ortalama yaş 44.0±9. dir. Yirmiiki (%.9) hasta postmenopozal ve ondört (%5.) hasta semptomatikti. En sık semptom postkoital kanamaydı (s=7,%50). En sık kolposkopi bulgusu asetik asit ile beyaz (ASB) alan tespitiydi (s=54, %58.6), bu hastaların 5 inde (%7.7) ise den fazla alanda ASB bulgu mevcuttu. Servikal biyopsi sonucunda 6 (%6.5) hastanın sonucu CIN olarak gelirken, (%4.) hasta CIN ve bir (%.) hasta da servikal adenokarsinom tanısı aldı. Tüm hastalara endometrial biopsi yapıldı; bir hasta atipili hiperplazi tanısı alırken, bir hasta da endometrioid adenokarsinom tanısı aldı. CIN üzeri lezyonların den fazla farklı alanda ASB alan bulgusu (p=0.005) olan hastalarla ve semptomatik hastalarla (p<0.00) istatistiksel olarak anlamlı beraberliği izlenirken; yaş, menopozal durum ve endometrial patolojiler ile anlamlı ilişkisi tespit edilmedi. Sonuç: Servikal smear sonucunda AGC gelen hastalar eğer semptomatik ise ve kolposkopide ikiden fazla alanda ASB alan bulgusu mevcut ise yüksek dereceli bir servikal patoloji açısından dikkatli olmak gerekir. Anahtar Kelimeler: AGC, CIN, postkoital kanama, kolposkopi, aseto-beyaz [Abstract:075][PS-04] Plateletcrit Ve Trigliserid/Yüksek Dansiteli Liporotein Oranının Prematür Ovaryan Yetmezlikle İlişkisi Hatice Işık, Ahmet Şahbaz, Hakan Timur, Öner Aynıoğlu, Hüsnü Alptekin, Ülkü Özmen Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, Zonguldak Zekai Tahir Burak Doğumevi, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Ankara Mevlana Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, Konya Amaç: Prematür ovaryen yetmezlikde (POY) kardiyovasküler hastalık riski arttığı bilinmektedir. Bu çalışmada serum plateletcrit değerleri ve kardiyovasküler hastalıkların belirteci için kulanılan TG/HDL oranın POY ile ilişkisini araştırmak istedik. Yöntem: Çalışmaya Mart 04- Haziran 05 tarihleri arasında Bülent Ecevit Üniversitesi Jinekoloji polikliniğine gelen 0 POY ve 0 sağlıklı kontrol hasta alındı. Hastaların tam kan parametreleri, rutin biyokimya ve 5-OH Vit D değerleri karşılaştırıldı. Bulgular: Hastaların yaş ve vücut kitle indeksleri (VKİ) arasında fark yoktu. Platelet ve plateletcrit değerleri POY lu hastalarda kontrol grubuna göre belirgin artmıştı (p<0.00). Yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) düzeyleri POY lu hastalarda düşerken(p= 0.008) düşük dansiteli lipoprotein (LDL) ve total kolesterol (TC) düzeyleri artmış olarak bulundu (sırasıyla p=0.0 ve p=0.007 ). TG/HDL oranı POY lu hastalarda kontrole göre artmış olarak bulundu(p=0.0). Nötrofil-lenfosit oranı (NLR) iki grup arasında fark yoktu. 5-OH Vit D seviyeleri de kontrol hastalar göre POY lu hastalarda belirgin olarak düşmüştü (p<0.00). FSH seviyeleri ile PLT,P- CT, PDW,MPV ve TG/HDL oranı arasında pozitif korelasyon, FSH ile Vit D arasında negatif korelasyon vardı. Sonuç: Plateletcrit, MPV, TG/HDL düzeylerinin POY lu hastalarda yükselmesi ve düşük Vit D düzeyleri kardiyovasküler risk artışı için belirteç olabilir. Anahtar Kelimeler: Prematür ovaryen yetmezlik, plateletcrit, TG/HDL, vitamin D 7

12 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik Tablo Değişkenler (n=60) FSH PCT TG/HDL PLT PCT MPV PDW r= p<0.00 r= p<0.00 r= 0.60 p= r= p<0.00 r= 0.45 p< 0.00 r=0.65 p=0.04 r= 0.58 p<0.00 r= 0.80 p= 0.0 r= 0.55 p=0.049 NS Vitamin D r= -0,49 p= 0.0 r= -0.7 p= 0.0 NLO NS NS NS NS NS TG/HDL r= 0.88 p= 0.06 r= 0,45 p<0.00 FSH ile PLT, PCT, PDW, MPV, Dvit, NLR ve HDL/TC arasındaki korelasyon. FSH: follikül stimüle edici hormon, PLT: platelet, PCT: plateletcrit, PDW: platelet dağılım aralığı, NLO: nötrofil lenfosit oranı, TG/HDL: Trigliserid /yüksek dansite lipoprotein, NS: nonspesifik [Abstract:0][PS-05] Erken Evre Uterin Endometrioid Adenokarsinomun Sonografik Morfolojisi Metin Kaplan, Tuğba Kınay, Fulya Kayıkçıoğlu Ankara Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Erken evre endometrioid adenokarsinomun sonografik morfolojisi ve renkli Doppler bulgularını tanımlamak. Yöntem: Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, endometrial biyopsi materyalinin histopatolojik incelenmesi sonucu endometrioid adenokarsinom tanısı almış ve cerrahi evreleme yapılmış yedi hasta olgu serisine dahil edildi. Operasyon öncesinde hastalar transvajinal ultrasonografi ile değerlendirildi. Endometriyal kalınlık, ekojenite, Endomyometriyal sınırın düzenliliği, endo- myometriyal sınırdaki damar sayısı, damarlardaki dallanma, renkli Doppler skoru incelendi. Bulgular: Cerrahi evreleme sonucunda, olgu serisine dahil edilen hastaların beşinde evre IA, ikisinde evre IB endometrioid adenokarsinom saptandı. Hastaların preoperatif ultrasonografik incelemesinde kalınlaşmış endometrium içinde düzenli yerleşim gösteren hiperekoik ve hipoekoik alanlar izlendi. Myometriumdan daha hipoekoik endometriyal kavite içinde ince hiperekoik çizgilerin birleşmesi ile oluşan geniş tabanlı demetler izlendi. Geniş tabanları endo myometriyal sınırda olan hiperekoik demetler endometriyal orta hata doğru incelerek uzanmaktaydı. Renkli Doppler ultrasonografi ile tüm olgularda endometrial vaskularizasyonun arttığı saptandı. Multifokal orijinli, endometrium içinde dallanan vaskuler yapılar izlendi. Endometriyumun renkli Doppler skoru idi. Sonuç: Erken evre uterin endometrioid adenokarsinomun kendine özgü sonografik morfolojisi vardır. Tanımlanan ultrasonografik bulgular cerrahi evreleme ve tedavi öncesinde hastalığın evresinin tahmininde faydalı olacaktır. Anahtar Kelimeler: Endometrioid adenokarsinom, endometriyum, erken evre, ultrasonografi [Abstract:056][PS-06] Gebelerin Algıladıkları Sosyal Destek Yapılarının Doğum Korkusu/ Doğum Beklentisi Üzerine Etkisi Fatma Deniz Sayıner, Aladdin Ünsal, Ayşegül Özkaya, Yasemin Hamlacı, Burcu Tuncer Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Ebelik A.B.D., Eskişehir Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Halksağlığı A.B.D., Eskişehir Amaç: Çalışma gebelerin algıladıkları sosyal destek yapılarının doğum korkusu/beklentisi üzerine etkisini belirlemek ve değerlendirmek amacıyla tanımlayıcı olarak planlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya Ocak 04-Mayıs 04 tarihleri arasında Eskişehir il merkezinde bulunan üç ayrı aile sağlığı merkezine başvuran, son trimesterda olan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 0 gebe dahil edilmiştir. Verilerin toplanmasında tanımlayıcı bilgi formu, Wijma Doğum Beklentisi/ Deneyimi Ölçeği( WDB/DÖ) ve Sosyal Destek Ölçeği (SDÖ) kullanılmıştır. Veriler yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde IBM SPSS (sürüm 0.0) istatistik paket programı kullanılmıştır. Veriler, student t testi, tek yönlü varyans analizi ve Spearman korelasyon testleri ile analiz edilmiş ve istatistiksel anlamlılık değeri olarak p<0.05 kabul edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya alınan gebelerin yaşları 7-8 arasında olup, ortalama 6.±4.8 yıldır. Gebelik haftası 8-0 olan gebe sayısı 66 (%0.0), - olan gebe sayısı 5 (%.6), 4-6 olan gebe sayısı 46 (%0.9) ve 7-40 olan gebe sayısı 56 (%5.5) dır.gebelerin WDB/DÖ puanları 5-0 arasında değişmekte olup, ortalama 56.6±8.8 dir. Gebelerin aile SDÖ den aldıkları puanlar arasında olup, ortalama puan 0.0; arkadaş SDÖ den aldıkları puanlar ise arasında olup, ortalama.0 dır. Gebelikte doğuma ilişkin yaşanan endişe nedenleri ile doğum korkusu arasında istatistiksel bir fark bulunamamıştır (F=.960; p=0.086).aile SDÖ puanlar ile WDB/DÖ den alınan puanlar arasında pozitif yönde zayıf bir ilişki görülmüştür (r=0.; p=0.00).yine arkadaş SDÖ den alınan puanlar ile WDB/DÖ den alınan puanlar arasında da pozitif yönde çok zayıf bir ilişki bulunmuştur (r=0.57; p=0.00). Sonuç : Gebelerin algıladıkları hem aile hem de arkadaş sosyal destek düzeyi ile doğum deneyimi beklentisi arasında pozitif yönde zayıf bir ilişki olduğu saptanmıştır. Bununla beraber sonuçların güvenirliliği ve geçerliliği açısından konu ile ilgili daha büyük örneklem grupları ile çalışmaların yapılması gerekmektedir. Doğum korkusunun azaltılmasında ve olumlu doğum deneyimi beklentisinin oluşturulmasında sosyal destek gruplarından çok sağlık profesyonellerinin özellikle ebelerin katkısının daha fazla olması beklenmektedir. Ebeler, doğum korkusu ve beklentisinin olumlu yönde etkilenmesi için sosyal destek sistemlerinin güçlendirilmesinde önemli rol almalıdırlar. Anahtar Kelimeler: Doğum, doğum beklentisi, gebe, sosyal destek [Abstract:040][PS-07] ASCUS Sitolojisi Sonrası Kolposkopik Biyopsi Sonucu HGSIL Gelen Hastaların Eksizyonel Tedavi ve Takip Sonuçları Mustafa Erkan Sarı, Nazlı Topfedaisi Özkan, Can Tercan, Onur Arzık, Mehmet Mutlu Meydanlı Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Servikal smear sonucu, önemi belirlenemeyen atipik skuamöz hücreler (ASCUS) olarak değerlendirilip kolposkopik biyopside yüksek dereceli servikal lezyon tespit edilen hastaların eksizyonel tedavi ve ortalama yıllık takip sonuçlarının analizi Yöntem: Ağustos 008-Ocak 04 yılları arası Ankara Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Jinekolojik Onkoloji Polikliniğine başvuran veya refere edilen, servikal smear sonucu ascus olarak değerlendirilip kolposkopik biyopside yüksek dereceli servikal lezyon tespit edilen 67 hastanın eksizyonel tedavi sonrası patoloji sonuçları (Lezyon yok-servikal İntraepitelyal Neoplazi (CIN)I-II-III-invaziv karsinom) ve ortalama yılllık takip sonuçları değerlendirildi. Bulgular: Hastaların ortalama yaşı 4 iken median takip süresi,4 ay idi. 7 hastada (%0,4)lezyon izlenmedi, 7 hastada CIN I(%5,), 4(%64,) hastada CIN II-III lezyonlar izlenirken eksizyonel tedavi sonrası hiçbir hastada invaziv karsinom izlenmedi. Yüksek dereceli lezyon(cin II-III) izlenen ve cerrahi sınır pozitif olan 8 hastanın 4 ünün rekonizasyon sonucu cerrahi sınırlar negatif olarak geldi. Ortalama yaşı 54 olan hastaya uygulanan histerektomi sonucu invaziv karsinom izlenmedi. Cerrahi sınır negatif olan 5 hastanın takiplerinde 6 hastada ASCUS sitolojisi sonrası alınan kolposkopik biyopsi sonuçları normal gelirken, hastada düşük dereceli servikal intraepitelyal lezyon(lgsil) sitolojileri sonrası kolposkopik biyopsiler normal olarak değerlendirildi. hastada takipte ASC-H sitolojisi sonrası alınan kolposkopik biyopsi CIN III gelmesi üzerine rekonizasyon uygulandı. Sonuç: Hastanemizde ASCUS sitolojik tanısı refere olgulardan dolayı yüksek(%7,6) olmakla beraber ASCUS a yüksek grade li lezyon eşlik etme olasılığı literatürle benzer (% 5,) görünmektedir. Smear sonucu ASCUS gelip kolposkopik biyopsi sonucu CIN II-III gelen hastalarda konizasyon sonucu invaziv karsinom izlemedik. Bu hasta grubunda cerrahi sınır pozitiflik oranları(%) biyopsi öncesi sitolojisi LGSIL veya yüksek dereceli servikal intraepitelyal lezyon(hgsil) olan eksizyonel tedavi gruplarına göre daha düşük görünmektedir. Anahtar Kelimeler: ASCUS, kolposkopik biyopsi, konizasyon 8

13 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik [Abstract:0][PS-08] Postpuerperal Dönemde Saptanan Ve Termde Normal Doğumu Takiben Gelişen Geç Postpartum Kanamanın Nadir Bir Nedeni Rezidüel Trofoblatik Doku: Olgu Sunumu İlker Gülbaşaran, Aytekin Tokmak, Esma Sarıkaya Kadın Hastalıkları ve Doğum, Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Giriş: Postpartum kanama (PPK) doğumdan sonraki 4 saat içinde 500 cc den fazla kanama olarak tanımlanır. 4 saat-6 hafta arasındaki kanamalar geç PPK olarak adlandırılır. Geç PPK nın en sık nedenleri rezidüel trofoblastik doku (RTD), submüköz myom ve endometriyal poliplerdir. RTD, retansiyone plasenta fragmanları, plasental kalıntı ve konsepsiyon ürünlerinin retansiyonu olarak da isimlendirilmektedir. RTD tüm gebeliklerin yaklaşık % ini komplike eder ve genellikle gebelik terminasyonlarından sonra görülür. Ancak, RTD nadiren term/preterm vajinal doğum ile seksiyo sonrasında da oluşabilir. Hastalar genellikle uzamış PPK şikayeti ile başvururlar. Ultrasonografi ilk tanısal araçken, altın standart tanı-tedavi yöntemi histeroskopidir(hs). HS güvenli-efektif, düşük komplikasyonlu minimal invaziv bir prosedürdür. RTD nin kesin tanısı cerrahi eksplorasyon sonrasında yapılan histopatolojik değerlendirme ile konulur. Burada, geç PPK şikâyeti ile başvuran ve RTD tanısı konulan iki olguyu sunmayı amaçladık. Olgu: yaşında (GP) hasta vajinal kanama şikayeti ile başvurdu. Anamnezinde 45 gün önce miadında vajinal doğum yaptığını belirtti. Pelvik muayenesinde minimal vajinal kanama dışında patoloji saptanmadı. Gebelik testi negatif ve rutin laboratuvar testleri normaldi. Transvajinal ultrasonografide (TVUS) endometriyum 4 mm, myometriyum ve adneksler normaldi. Ayrıca, kavitede 4 mm boyutunda hiperekojenite izlendi. Ofis HS de ön duvardan köken alan yaklaşık cm geniş tabanlı lezyon saptandı. Rest plasenta/ submüköz myom öntanılarıyla operatif HS yapılan hastadaki lezyon rezeke edildi. Histopatojik tanı, dejeneratif değişiklikler içeren koryonik elemanlar oldu. Olgu: 7 yaşında kadın hasta (GP), vajinal kanamayla başvurdu. 50 gün önce termde normal doğum yaptığını belirten hastanın mens vasfında kanaması saptandı. β-hcg negatif ve rutinleri normaldi. TVUS de endometrium 0 mm, myometrium homojen, overler normaldi. Kavitede 4 ve 8 mm boyutunlarında rest plasenta ile uyumlu solid görünümler izlendi. Ofis HS sonrası operatif HS ye alınan hastada uterin fundustaki 4 cm lik düzensiz lezyon rezeke edildi.histopatojik olarak değerlendirilen materyal plasental dokular olarak raporlandı. Sonuç: RTD, 6 haftadan uzun süren PPK ların ayırıcı tanısında göz önünde bulundurulmalıdır. HS, RTD lerin tanı ve tedavisinde etkili, güvenli ve minimal invaziv bir cerrahi prosedürdür. Kesin tanı cerrahi sonrası histopatolojik değerlendirmede konulur. Anahtar Kelimeler: Geç postpartum kanama, histeroskopi, rezidüel trofoblastik doku [Abstract:06][PS-09] Balıkesir Üniversitesi Hastanesine Başvuran Kadınlarda Yüksek Riskli HPV Tiplerinin Servikal Swap Örneklerinde Real Time PCR ile Belirlenmesi ve Tiplendirilmesi Mine İslimye Taskin, Ertan Adalı, Tevfik Yavuz, Coşkun Cüce, Mehmet Ünlü Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, Balıkesir Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji A.B.D, Balıkesir Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk sağlığı A.B.D, Balıkesir Amaç: Onkojenik human papilloma virus tipleri (HPV) yüksek oranda servikal kanser gelişim riski ile beraberdir ve bu çalışma Balıkesir ilindeki kadınlarda yüksek riskli HPV tiplerinin (HR-HPV) prevelansının araştırılması için düzenlenmiştir. Yöntem: 04 kadın hastanın servikal örnekleri servikal sitolojik değerlendirme ve Xpert HPV PCR testi ile HR-HPV tiplerinin belirlenmesi için toplanmıştır. HR-HPV prevelansı ve sitolojik sonuçlar ile ilişkisi ve epidemiyolojik veriler SPSS programı ile değerlendirilmiştir. Bulgular: HR-HPV sıklığı%5.4 bulunmuştur (04 hastanın ü). Anormal servikal sitolojili kadınlarda HR-HPV pozitifliğinin normal sitolojili kadınlara göre daha yüksek olduğu saptanmıştır (%. vs.%46.7) (p<0.0). İlk cinsel ilişki yaşı ve abortusların sayısı ile HR-HPV pozitifliği korele iken (p<0.05); yaş, seksüel partner sayısı ya da kullanılan kontraseptif metod HR-HPV pozitifliği ile korele bulunmamıştır. Çalışmamızın sonuçları göstermiştir ki bizim popülasyonumuz için HPV 6 ve 8 dışındaki yüksek riskli tipler en yüksek orana sahip saptanmıştır. HR-HPV, ASCUS, LSIL, HSIL için sırasıyla %6.7, %80, %50 pozitif saptanmıştır. Sonuç: Bizim bölgemizde HR-HPV sıklığı %5.4 bulunmuş olup daha büyük hasta grupları ile yapılan calışmalarla yeni tarama metotlarının ve ikinci jenerasyon HPV aşılarının geliştirilmesinin mümkün olacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: HPV, HR-HPV Tipleri, servikal kanser, PCR [Abstract:06][PS-00] Uterin Sarkomlarda Cerrahi Evre İle Preoperatif Servikal Sitoloji Ve Endometriyal Örneklemenin İlişkisi Elmas Korkmaz, Servet Çalıkoğlu, Murat Öz, Emin Levent Aksoy, Zafer Arık, Tayfun Güngör, Mehmet Mutlu Meydanlı Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Uterin sarkomlarda cerrahi evre ile preoperatif dönemde alınan servikal sitoloji ve endometriyal örnekleme sonuçlarının arasında herhangi bir ilişki olup olmadığını araştırmak Yöntem: Ankara Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Jinekolojik Onkoloji Kliniği nde Temmuz 008-Temmuz 05 tarihleri arasında ameliyat edilen ve uterin sarkom tanısı alan 44 hasta retrospektif olarak tarandı; cerrahi evre, servikal sitoloji ve endometriyal örnekleme sonuçları kaydedildi. Cerrahi evre - erken evre, evre -4 ise ileri evre olarak kabul edildi. Bulgular: Uterin sarkom tanısı alan 44 hastadan 7 si (%5,9) ileri evre; 7 si (%84,) erken evreydi. Preoperatif servikal sitolojilerine ulaşılabilen 5 hasta değerlendirildiğinde erken evre olan 9 hastanın 4 ünde, ileri evre olan 6 hastanın ünde anormal sitolojik bulgular saptandı. İki grup karşılaştırıldığında ileri evre olgularda servikal sitolojinin tanıya katkısı anlamlı olarak daha yüksek bulundu (p=0,044). Endometriyal örneklemenin tanıya katkısı açısından karşılaştırıldığında iki grup arasında anlamlı fark saptanmadı (erken evrede 8/7; ileri evrede /6). Sonuç: Uterin sarkomlar preoperatif tanı koyulması zor malign tümörlerdir. Tanı koydurucu olmamakla birlikte servikal biyopsi sonuçları malignite göstermeyen anormal servikal sitolojik bulgular ve olgularımızda olduğu gibi malign mezenkimal hücreler gösteren endometriyal örneklemeler ileri evre hastalık açısından uyarıcı olabilir, bu da operasyon planı açısından fayda sağlayabilir. Anahtar Kelimeler: Endometriyal örnekleme, servikal sitoloji, uterin sarkom [Abstract:095][PS-0] Skuamöz Hücreli Serviks Kanserinde Prognostik Faktörler Nilüfer Çetinkaya Kocadal, Sevda Baş, Mine Çavdar Atlı, Nilüfer Alagöz, Mehmet Mutlu Meydanlı Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Skuamöz hücreli serviks kanseri nedeniyle tedavi edilen olguların histopatolojik özelliklerinin değerlendirilmesiyle kaba sağ kalım süresi üzerine etkili faktörlerin incelenmesi. Yöntem: Skuamöz hücreli serviks kanseri nedeniyle yılları arasında tedavi edilmiş 56 olgunun verileri retrospektif olarak incelendi. Olguların demografik özellikleri, histopatolojik incelemedeki tümör çapı, invazyon derecesi, lenfovasküler boşluk tutulumu, lenf nodu metastazı varlığı ve adjuvan tedavi uygulamaları kaydedildi. Olguların ortalama kaba sağ kalım süresi, 5 ve 8-yıllık kümülatif sağ kalım oranları hesaplandı. Kaba sağ kalım süresine etkili prognostik faktörler belirlendi. Bulgular: Tanı anında ortalama yaş 5.±. idi. Klinik değerlendirmede Evre IB-IIA hastalık nedeniyle hasta (%84) opere edildi. Nihai patoloji sonuçlarında ortalama tümör çapı.0±.4 cm olarak saptandı. Olguların 97 sinde (%6.) serviks stroması %50 den fazla tutulu iken, 55 olguda (%5.) tam kat stromal invazyon görüldü. 96 hastada (%6.5) lenfovasküler boşluk tutulumu ve 57 hastada (%6.5) lenf nodu metastazı saptandı. Parametriyal tutulum oranı %0. (N: 6) olarak belirlendi. Sadece 6 olgu (%0.) adjuvant tedavisiz takibe alındı. Olguların medyan takip süresi 9 ay (dağılım: -6 ay) idi. Takip süresince 4 olguda (%.6) nüks saptandı. Ortalama kaba sağ kalım süresi 78.6±4.4 ay, 5 ve 8-yıllık kümülatif sağ kalım oranları ise %66.7 ve %6.5 olarak hesap- 9

14 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik landı. Cerrahi inoperabilite, lenf nodu metastazı, parametriyal tutulum ve rekürren hastalık varlığında kaba sağ kalım süresinin anlamlı düzeyde kısaldığı görüldü (P< 0.05). Sonuç: Skuamöz hücreli serviks kanseri olgularında, cerrahi operabilite, lenf nodu metastazı, parametriyal tutulum ve rekürren hastalık kaba sağ kalım süresi üzerine etkili önemli prognostik faktörlerdir. Anahtar Kelimeler: Serviks kanseri, sağ kalım, prognoz [Abstract:08][PS-0] Bir Serviko-İstmik Gebelik Öyküsü Özge Erdoğan Kunt, Özlem Ece Başaran, Süleyman Bekirçavuşoğlu, Cavit Kart, Emine Seda Güvendağ Güven, Süleyman Güven Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları Ve Doğum A.B.D, Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji A.B.D, Trabzon Giriş: Servikal gebelik ektopik gebeliklerin nadir bir formudur.insidansı 9000 gebelikte dir.risk faktörleri arasında yardımcı üreme teknikleri,- geçirilmiş servikal veya uterin cerrahi(c/s ve küretaj) gösterilebilir.in-vitrofertilizasyonla(ivf) elde edilen gebeliklerin % 0, i ve IVF sonrası gelişen ektopik gebeliklerin %,7 si servikal gebeliktir. Olgu: 8 yaşında bir abortus sonrası küretaj öyküsü olan ve IVF yardımı ile son adet tarihine göre 9 haftalık gebeliği varken yapılan ultrasonografisinde serviks süperior kesiminde yerleşimli gestasyon kesesi ve kese içerisinde 8 hafta 6 gün ile uyumlu tek canlı embriyo izlendi. Kesenin %40 ı servikal kanala yerleşip, inferiorundaki servikal kanal uzunluğu mm olarak ölçüldü. Serviko-istmik gebelik tanısı alan olgu gebeliğin seyri ve riskleri konusunda bilgilendirildi, gebeliğin devamını istemesi üzerine rutin gebelik takibine alındı.takipleri sorunsuz devam eden olgunun 9 haftalıkken yapılan ayrıntılı ultrasonografisinde plasenta servikal kanal içerisine uzanım göstermekte, plasenta dışında kalan serviks vertikal uzunluğu 6 mm idi.0 haftalıkken yapılan manyetik rezonans görüntülemede intrauterin korpus inferior-serviks superior kesimde yerleşimli fetus izlendi.plasenta serviks içerisine uzanım göstermekte ve kanalı tamamen kapatmaktaydı.inferiorda yaklaşık 0 mm uzunluğunda normal serviks dokusu izlenmekteydi. (Resim ) Olgu hafta günlük gebeliği varken kanama ve sancı şikayeti ile başvurdu,preterm eylem tanısı ile betametazon uygulanması sonrasında sezeryan planlandı. Masif kanama, histerektomi ve maternal mortalite riski nedeniyle kanamanın kontrol edilmesi amacıyla her iki internal iliak artere geçici balon okluzyonu yapılması planlandı.her iki internal iliak artere 8x40 mm lik balon anjioplasti kateteri yerleştirilerek sezeryan ile /8 apgar,800 gr,kız bebek doğurtuldu.plasenta çıkartıldıktan sonra kanama kontrolu yapılıncaya kadar balonlar internal iliak arterlerde tutuldu. Buna rağmen plasental yatakta kanamanın devam etmesi üzerine kese ağzı dikişiyle (purse string) plasental yatak sütüre edildi. Operasyon bittikten sonra balonlar indirilerek çıkartıldı.(resim )Postoperatif dönemde komplikasyon gelişmemesi üzerine üçüncü günde bebeğiyle şifa ile taburcu edildi. Sonuç: Servikste plasentanın yerleşimi uterin arterlerde erozyona yol açarak, plasenta çıkarılırken masif kanamaya yol açabilir ve sıklıkla histerektomiyle sonuçlanabilir.plasentanın çıkarılması esnasında masif kanama riskini azaltmak için uygulanan internal iliak artere geçici balon oklüzyonu yöntemi,maternal mortalite ve morbiditeyi azaltıp, fertiliteyi korumada yardımcıdır. Anahtar Kelimeler: Balon oklüzyon, fertilite, plasenta previa, serviko-istmik gebelik [Abstract:099][PS-0] Lenfovasküler Alan Tutulumu Tubal Kanserlerde Rekürrensi Gösterebilir Mi? Zeliha Fırat Cüylan, İlker Selçuk, Mülkiye Kabakçı, Buğra Coşkun, Tayfun Güngör, Mehmet Mutlu Meydanlı Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Jinekolojik Onkoloji Ünitesi, Ankara Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, Çorum Amaç: Primer fallop tüpü kaynaklı kanserlerde rekürrens ile ilişkili faktörleri saptamak. Yöntem: Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Jinekolojik Onkoloji Ünitesi nde 008 Ocak ve 05 Ocak arasında malignite şüphesi ile opere edilen hastalar kanser kayıt sisteminden taranarak primer fallop tüpü kökenli kanser hastaları dosyalarından yaş, preoperatif tümör marker, semptom, sonografi, patoloji sonucu ve rekürrens açısından araştırılmıştır. Bulgular: Toplamda 5 hasta değerlendirilmiştir. Hastalar rekürrens varlığına göre iki gruba ayrıldığında (%48) hastada rekürrens gözlenirken hastada rekürrens gözlenmemiştir. Rekürens izlenen ve izlenmeyen grupta sırasıyla median yaş 59, 6; kitle boyutu 6, 6cm; Ca 5, 8. IU/mL; Ca 9-9 6, 6. IU/mL; Ca 5-4.6, 7 IU/mL olarak izlenmiş olup aralarında anlamlı fark saptanmamıştır. Her iki grupta da hastalar çoğunlukla postmenopozal olup en sık gözlenen semptom kasık ağrısı olarak izlenmiştir. Preoperatif sonografide esasen kompleks kistik lezyon görülmüştür; unilateralite veya bilateralite açısından anlamlı fark tespit edilmemiştir. Rekürrens görülen grupta seröz histopatoloji %00 olarak gözlenmiş olup bu hastaların %0 u evre olarak tespit edilmiştir; bu hastaların %75 inde lenfovasküler alan tutulumu görülmüştür ve asit %4 hastada tespit edilmiştir. Bu parametreler rekürrens izlenmeyen grupta sırasıyla %6.6, %45.5, %. ve %. olarak tespit edilmiştir. Değerlendirilen parametreler içinde rekürrens ile sadece lenfovasküler alan tutulumu anlamlı olarak ilişkili bulunmuştur (p=0.07). Sonuç: Lenfovasküler alan tutulumu primer fallop tüpü kanserlerine rekürrensi öngörmede anlamlı bir parametre olarak kullanılabilir. Anahtar Kelimeler: Fallop tüpü, kanser, lenfovasküler alan, rekürrens [Abstract:06][PS-04] Erken Postpartum Dönemde Annelerde Depresyon, Anksiyete ve Yaşam Kalitesi Gülseren Dağlar, Dilek Bilgiç Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü, Sivas Amaç: Postpartum dönem, aile için olumlu, doyum sağlayan, aile bağlarının güçlendiği bir dönem olarak yaşanabileceği gibi kriz dönemi de olabilmektedir. Bu dönemde yaşanan stres, anksiyete ve depresyon annenin fonksiyonel durumunu ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Çalışmada, annelerin postpartum dönemde anksiyete, depresyon ve yaşam kalitesi düzeyleri ve arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Kesitsel olarak planlanan çalışma üç aylık sürede, postpartum birinci haftada olan, Aile Sağlığı Merkezi ne (ASM) gelen 6 anne ile yapılmıştır. Çalışma Sivas Merkezde bulunan 4 ASM arasından sistematik örnekleme yöntemiyle seçilen 6 ASM de yüzyüze görüşme yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılmayı kabul edenlere Bireysel Tanıtım Formu, Epidemiyolojik Araştırmalar Merkezi Depresyon Skalası, Beck Anksiyete Envanteri (BAE) ve Yaşam Kalitesi Ölçeği (WHOQOL- BREF(TR)) doldurulmuştur. Verilerin değerlendirilmesinde Tanımlayıcı İstatistik Ölçütleri, t testi, Mann-Whitney U Testi, Kruskal Wallis Varyans Analizi ve Korelasyon Katsayısı kullanılmış, p<0.05 alınmıştır. BulgularAnnelerin yaş ortalaması 7.4±5.49 yıldır. Annelerin %46. ünün lise ve üzeri eğitimi olduğu, %7.7 sinin üçüncü ve üzeri gebelik yaşadığı saptanmıştır. Postpartum depresyon riski %., BAE puan ortalaması,±7.58 (0-9) olarak belirlenmiştir. Depresyon ve anksiyete düzeyi ile yaşam kalitesi ölçeği alt boyutları puan ortalamaları arasında anlamlı ve negatif (fiziksel alan r= -0.0, p=0.000/ r= -0, p=0.000; ruhsal alan r= , p=0.000/ r= -0.46, p=0.000; sosyal alan r= -0.09, p=0.008/ r= -0.7, p=0.004; ulusal çevresel alan r= -0.0, p=0.007/ r= -0.70, p=0.0) ilişki belirlenmiştir. Sonuç: Doğum sonrası annelerin depresyon ve anksiyete düzeyleri arttıkça yaşam kalitesi ölçeğinin fiziksel, ruhsal, sosyal ve ulusal çevresel alan alt boyutları olumsuz etkilenmektedir. Sağlık çalışanının annenin ruhsal sağlığını etkileyen faktörleri belirlemesi ve bu faktörlerin anneyi etkilemesini önlenmesi postpartum dönemin anne ve aile için olumlu, doyum sağlayan, aile bağlarının güçlendiği bir dönem olarak yaşanabilmesine katkı sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Anksiyete, depresyon, yaşam kalitesi, postpartum dönem, ebelik [Abstract:060][PS-05] Doğum Salonunda Çalışan Ebelere Verilen Empati Eğitiminin; Annelerin Ebeden Memnuniyet İfadelerine Etkisi Songül Aktaş, Türkan Pasinlioğlu, Kıymet Yeşilçiçek Çalık Karadeniz Teknik Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Trabzon Atatürk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Erzurum 0

15 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik Amaç: Ebelere verilen empati eğitiminin; annelerin doğumuna yardım eden ebeden memnuniyet ifadelerine etkisinin incelenmesidir. Yöntem: Deneysel olan çalışma, Şubat 0- Ocak 04 tarihlerinde Trabzon KEA hastanesinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evrenini vajinal doğum yapan anneler, örneklemini ise güç analizine göre belirlenen 74 şer anne (toplam ) oluşturmaktadır. Çalışmada; etik kurul izni ve yazılı onam alınmıştır. Doğum salonunda çalışan 5 ebenin vajinal doğumuna yardım ettiği (doğumun.,.,. ve doğumdan sonraki ilk saat) anneler, çalışma kapsamındadır. Ebelere empati eğitimi; didaktik anlatım, yaratıcı drama, psikodrama, video gösterimi vb teknikleriyle saatte verilmiştir. Veriler ebelerin empati eğitim öncesi (EEEÖDA), eğitimden hemen (EEESDA) ve 8 hafta sonrası doğuran anneler (EEE8HSDA) olmak üzere; üç aşamada toplanmıştır. Anneler; sosyo- demografik, obstetrik, tıbbi müdahaleler gibi özellikleriyle gruplararası homojendir. Veriler anne soru formuyla toplanmış; yüzdelik oranlarıyla değerlendirilmiştir. Bulgular: Doğumuna yardım eden ebeleri EEEÖDA in %7.6 sı, EE- ESDA in %9.6 sı, EEE8HSDA in %.7 si güleryüzlü, sevecen ; EE- EÖDA in % i, EEESDA in %8. si, EEE8HSDA in %.7 si anlayışlı ; EEEÖDA in %5.7 si, EEESDA in %44.9 u, EEE8HSDA in %9. ü güven verici ; EEEÖDA in %9.5 si, EEESDA in %9.8 i, EEE8HSDA in %40.6 sı cesaretlendirici, motive edici ; EEEÖDA in %. i, EEESDA in %7.5 i, EEE8HSDA in %40.4 ü mahcup etmeyen (yargılamayan) ; EE- EÖDA in %5. ü, EEESDA ve EEE8HSDA in %47.4 ü yaptığı muayenede izin alan, EEEÖDA in %9.8 i, EEESDA in %45.6 sı, EEE8HSDA in %5. i sorduğumda istediğim bilgiyi verici, sorularıma yanıt vermesi, EEEÖDA in %.5 i, EEESDA in %.8 i, EEE8HSDA in %4.8 i doğum eyleminde fundal bası uygulamayışları gibi ifadelerle memnuniyet verici bulmuşlardır. Ebelerden memnun kalmadıklarını belirten annelerinse başlıca ifadeleri şöyledir: EEEÖDA in %55. ü, EEESDA in %7 si, EE- E8HSDA in %7.7 si yeterince ilgili olmayışı ; EEEÖDA in %56.9 u, EE- ESDA in %7.6 sı, EEE8HSDA in %5.5 i etkili dinlemeyişi ; EEEÖDA in %5. si, EEESDA in %7 si, EEE8HSDA in %9.8 i yargılayıcı, mahcup edici ; EEEÖDA in %56. si, EEESDA in %5.6 sı, EEE8HSDA in %8. i yüz ifadelerinin sert oluşu ; EEEÖDA in %5.5 i, EEESDA in %. ü, EEE8HSDA in %6. si yaptığı uygulamalarda yeterince özenli olmayışı EEEÖDA in %8 i, EEESDA ın %7.4 ü ve EEE8HSDA in %.6 sı uygulamalarda yeterince açıklayıcı, bilgi verici olmayışı şeklindedir. Sonuç: Ebelere verilen empati eğitimi, annelerin ebeden memnuniyet ifadelerini olumlu etkilemektedir. Bu çalışma, S67 nolu TÜBİTAK projesi kapsamında desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Doğum salonu, ebe, ebeden memnuniyet, empati eğitimi, annelerin ifadeleri [Abstract:0][PS-06] Nadir Bir Geç Post-Partum Kanama Sebebi: Edinsel Hemofili A Fatoş Dilan Köseoğlu, Deniz Şimşek, Çağdaş Şahin, Ali Akdemir, Çağrı Güven, Fahri Şahin, Güray Saydam Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Hematoloji A.B.D, İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları Ve Doğum A.B.D, İzmir Giriş: Post partum kanama, obstetrik gelişmelere rağmen halen gelişmekte olan ülkelerde en sık gebe ölümü nedenidir. Edinsel Hemofili, milyonda 0.- sıklıkla görülen ve nedeni en sık Faktör VIII e karşı inhibitör gelişimiyle seyreden, geç post-partum kanamaya neden olabilen kanama hastalığıdır. Edinsel hemofili hastaları sıklıkla hayati tehlike taşıyan olgular şeklinde karşımıza çıkar ve en sık doğum sonrası uzamış kanama nedeni ile yapılan tetkiklerle tanı alır. Daha önceden hemostaz sistemi normal bir bireyde ani ortaya çıkan kanama varlığında veya kanama olmaksızın PZ normal ve aptz si uzamış bulunan olgularda edinsel hemofilinin laboratuar araştırması yapılmalıdır. Olgu: 4 yaşında GP, eski sezaryenli 7-8 haftalık gebe 0cm servikal açıklık nedeni ile dış merkeze başvurmuş acil sezaryen ile doğumu gerçekleştirilmiştir. Post-partum. günde yoğun vajinal kanama, kan transfüzyonuna rağmen hemogram değerlerinde düşme olması üzerine hasta yeniden operasyona alınmış, sağ parametrial alanda 000cc lik hematom alanı izlenmiş ve drene edilmiştir. Hasta 7. günde taburcu edilmiş ancak vajinal kanaması devam etmesi üzerine yeniden hospitalize edilmiştir. Bakri-Balon uygulanmış ancak devam eden kanama nedeniyle hasta kliniğimize sevk edilmiştir. Hasta kliniğimizce kabul edildiğinde aktif vajinal kanaması ve uzamış aptz değeri olması üzerine hematoloji hekimlerinin önerileri ile kan ve TDP replasmanı yapıldı. Kanaması devam eden hastaya histerektomi ve bilateral hipogastrik arter ligasyonu yapılmıştır. Post-operatif dönemde hastaya kan, TDP ve faktör 8 takviyesi yapılmıştır. Hastanın hematolojik tetkikler sonunda hastada faktör 8 inhibitörü saptanması üzerine hasta edinsel hemofili A tanısı ile rekombinan faktör 7a tedavisine başlanılmıştır. Kanama kontrolü sağlanan hasta post-operatif 7. günde hematoloji takibine alınarak taburcu edilmiştir. Sonuç: Edinsel hemofili nadir görülen ancak morbidite ve mortalitesi yüksek bir tablodur ve en sık gözlendiği hasta gruplarından birisi obstetrik hastalardır. Tedavide amaç akut dönemde kanama kontrolünün sağlanması olmakla birlikte izleyen sürede oluşan inhibitör aktivitesini yok etmek mutlak gereklidir.edinsel hemofili A hastalığı tedavisinde kadın hastalıkları ve doğum ve Hematoloji hekimlerinin multidisipliner bir yaklaşımı hayati tehdit eden bu akut obstetrik acil durumlarda çok önemlidir. Anahtar Kelimeler: Geç post partum kanama, edinsel hemofili a [Abstract:0][PS-07] Gebelikte Hospitalizasyon Gerektiren Influenza Enfeksiyonunun Gebelik Üzerine Etkileri Ali Ozgur Ersoy, Serpil Unlu, Sibel Ozler, Dilek Uygur, Aykan Yucel Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Ankara Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları, Ankara Amaç: Gebelikte Influenza enfeksiyonu, yüksek ateş, öksürük, boğaz ağrısı, myalji belirtileri gösterebilen, ciddiyeti artınca arteryel oksijen satürasyonu düşmelerine ve mekanik ventilasyona kadar gidebilen yoğun bakım endikasyonu doğurabilen bir klinik durumdur. Çalışmamızın amacı, hastanemize Influenza klinik bulguları ile gelen hastalarda Influenza tiplendirmesi sonuçlarını ve gebelik sonuçlarını irdelemektir. Yöntem: Hastanemize Eylül 04- Mayıs 05 arasında üst solunum yolu enfeksiyonu tanısı ile yatıp Influenza virüs enfeksiyonu bulguları gösteren gebe kadınların Influenza real-time reverse-transkriptaz yöntemiyle Influenza tiplendirmesi, gebelik sonuçları ve maternal ek morbiditeleri araştırıldı. Bulgular: Influenza enfeksiyonu kliniği olan 47 gebenin hepsine Nöraminidaz inhibitörü Oseltamivir 75 mg. ( saatte bir) tedavisi başlandı. Bu gebelerin sine tiplendirme yapılamadı. Tiplendirme yapılan 5 gebeden sinde HN enfeksiyonu, 0 unda Influenza B enfeksiyonu, geriye kalan 5 gebede de negatif Influenza tiplendirmesi saptandı. Hastaların yaşları 0,06±5,85 şeklinde dağılmaktaydı. Bir hasta 5 haftalık iken tanı alıp, 7 haftalık iken düşük yaptı. 7 hasta preterm doğum yaptı (%4,8). Sonuç: Erken tanı, tedavi ve temas izolasyonu, enfeksiyondan en az zarar görme noktasında oldukça önemlidir. Influenza enfeksiyonu gebelikte daha ağır seyretmekte olup, Amerikan Kadın Hastalıkları Ve Doğum Uzmanları Birliği (ACOG), Hastalık Kontrol Ve Önleme Merkezi (CDC), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tüm gebelere Influenza aşısı önermektedir. Influenza pnömonisi düşünülen gebelere infiltrasyonun yaygınlığını görmek için akciğer grafisi çekilmelidir. Anahtar Kelimeler: Gebelik, gebelik sonuçları, Influenza, neonatal sonuçlar [Abstract:085][PS-08] Azalmış Oksidatif Stresin Plasenta Akreata Sürecindeki Rolü Sibel Özler, Efser Öztaş, Merve Ergin, Özcan Erel, Ali Turhan Çağlar, Aykan Yücel, Dilek Uygur, Nuri Danışman Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Perinatoloji Kliniği Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyokimya A.B.D, Ankara Amaç: Bu çalışmada, plasenta akreata olan gebeler ile plasental invazyon anomalisi olmayan sağlıklı gebelerin serum total oksidan düzeyi (TOS), oksidatif stres indeksini (OSI) ve aril esteraz (ARES) düzeyini belirlemeyi amaçladık. Yöntem: Çalışmaya yaş, body mass indexi (BMI) ve doğum haftası homojenize edilen toplam 57 gebe dahil edilmiştir, bunlardan 7 si klinik ve patolojik olarak plasenta akreata, 0 u ise plasental invazyon anomalisi olmayan sağlıklı gebelerdi. Maternal serum TAS, TOS, OSI ve ARES düzeyleri yeni otomatize kalorimetrik yöntem ile belirlendi. Bulgular: Plasenta akreata ve kontrol grubu arasında klinik, antropometik ve laboratuvar verilerinin karşılaştırılması tablo de gö-

16 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik rülmektedir. Plasenta akreata grubunda OSI düzeyinin anlamlı olarak azaldığı (OR=0.999, 95%CI: , P=0.05) ve ARES düzeyinin anlamlı olarak arttığı (OR=0.98, 95%CI: , P=0.00) belirlendi. Maternal serum TOS, TAS, OSI ve ARES düzeylerinin olumsuz perinatal sonuçlar ile ilişkisi saptanmadı (p>0.05). Sonuç: Plasenta akreata hastalarının serum OSI düzeyindeki azalma ve ARES düzeyindeki artış anormal plasental invazyon sürecine katkıda bulunabilir. Anahtar Kelimeler: Aril esteraz, oksidatif stres indeksi, total antioksidan status, total oksidatif status [Abstract:055][PS-09] Benign Vajinal Kistlerin Retrospektif Analizi Burcu Kisa Karakaya, Hatice Kansu Çelik, Mehmet Keçecioğlu, Özlem Evliyaoğlu, Esma Sarıkaya, Salim Erkaya Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim Araştırma Hastanesi,Ankara Amaç: Vajinal kistler genellikle jinekolojik muayene esnasında insidental olarak saptanan, konjenital kökenli ve asemptomatik oluşumlardır. Biz bu çalışmamızda vajinal kistlerin demografik, klinik ve patolojik özelliklerini ortaya koymayı amaçladık. Yöntem: Çalışmaya Kasım 00-Haziran 05 tarihleri arasında Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim Araştırma Hastanesi jinekoloji polikliniğine başvuran ve vajinal kist tanısı ile opere olan hastalar dâhil edildi. Bartolin bezi kistleri ve subüretral kistler çalışma dışı bırakıldı. Hastaların yaş, semptomları, kistlerin boyutu, lokalizasyonu ve nihayi patoloji sonuçları retrospektif olarak yatış dosyalarından incelendi. Bulgular: Otuz beş hastada benign vajinal kist saptandı. Hastaların ortalama yaşı 45,74±9,04 dü. Hastaların % 65 i (n=) asemptomikti. Kistlerin ortalama çapı,88±,7 cm idi. Lezyonların %6,85 i (n=) lateral ve %8 i (n=0) anterior duvarda lokalize idi. En sık karşılaşılan tipler Müllerian kistler (%40, n=4) ve skuamoz inklüzyon kistleri (%,4, n=) idi. Patoloji sonucu kist hidatik saptanan bir olguda operasyon esnasında üretrada laserasyon oluşup takibinde laparatomiye geçilerek uç uca anastomoz yapıldı ve antihelmintik tedavi başlandı. Sonuç: Asemptomatik ve çoğunlukla insidental olarak karşımıza çıkan vajinal kistler sıklıkla vajenin lateral ve anterior duvarından kaynaklanmaktadır. En sık histopatolojik tanıyı müllerian kistler ve inklüzyon kistleri oluşturur. Kistlerin total eksizyonu küratif tedavidir. Vajinal kistlerin çok nadir bir nedeni olan kist hidatik Echinococcus granulosus un neden olduğu paraziter bir enfeksiyondur. Vakalardan biri önceden olgu sunumu olarak yayınlanan kist hidatik literatürde toplam 5 vaka olarak bildirilmiştir. Cerrahi morbiditesi yüksek olan bu olguların preoperatif tanısı zor olmakla birlikte ayırıcı tanıda akılda tutulmalıdır. Anterior yerleşimli vajinal kistlerin yaklaşımında müllerian kaynaklı olması ve muhtemel üriner trakt ile bağlantısı göz önünde bulundurulmalıdır. Pre-post operatif süreçte sistoskopik değerlendirme gerekebilmektedir. Anahtar Kelimeler: Vajinal kist, müllerian kist, inklüzyon kisti, kist hidatik [Abstract:04][PS-00] İnfertil Olguların Değerlendirmesinde Histerosalpingografi Sonuçlarının Karşılaştırılması Özge Erdoğan Kunt, Tuba Bıyık, Cavit Kart, Emine Seda Güvendağ Güven, Süleyman Güven Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları Ve Doğum A.B.D, Trabzon Amaç: En az yıl herhangi bir korunma yöntemi uygulanmaksızın, haftada - kere girilen cinsel ilişkiye rağmen gebelik elde edilmemesi infertilite olarak adlandırılır.tek bir aydaki %5 olan gebelik elde etme şansı(- fertilite) bir yılın sonunda %85 e çıkar.yani bir yıl sonunda her 00 çiftten 85 inde gebelik elde edilecektir.geri kalan 5 çift ise infertilite ile karşı karşıya demektir.infertilite araştırılırken kullanılan tanısal yöntemlerden biri histerosalpingografi(hsg)dir. Yöntem: Çalışmamızda hastanemizde tarihleri arasında infertilite nedeniyle başvuran ve HSG çekilen 84 olgu retrospektif olarak incelendik.hsg çekilen olguları hiç gebe kalmamış,,, ve daha fazla abort yapan olgular olarak sınıflandırdık ve HSG lerini karşılaştırdık.patolojik olarak değerlendirdiğimiz HSG lerde bulgular tubal obstrüksiyon,bikornu uterus,unikornu uterus,arkuat uterus,servikal stenoz ve uterin sineşiydi. Bulgular: Hiç gebe kalmamış olgularda HSG de patoloji saptanma oranı %7.5 iken, abortusu olan olgularda abortus sayısı arttıkça HSG de patoloji saptanma oranları arasında korelasyon bulunmadı.olgularda en sık saptanan patoloji tubal obstrüksiyon iken,en sık saptanan uterin patoloji ise arkuat uterustu. Sonuç: İnfertilite nedeniyle değerlendirilen tüm olgularda %60.9 oranında HSG normal olarak değerlendirilirken,geriye kalan HSG de en az bir patoloji saptanan %9. olguda en sık tubal obstrüksiyon saptandı.bu bağlamda her grupta en sık saptanan patoloji tubal faktörler olduğu için tüm infertil olgularda değerlendirmede,tanı ve tedaviye katkı sağlaması nedeniyle HSG ile değerlendirme gereklidir. Anahtar Kelimeler: Abortus, histerosalpingografi, infertilite [Abstract:075][PS-0] Gebelik Öncesi Serolojik Durumu Bilinmeyen Gebelerde Sitomegalovirus Enfeksiyonu Taraması Akın Usta, Mine İslimye Taskin, Ceyda Sancaklı Usta, Eylem Şen Dalkıran, Osman Kılınç 4, Elif Duş Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, Balıkesir Balıkesir Atatürk Devlet Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Balıkesir Balıkesir Atatürk Devlet Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Balıkesir 4 Balıkesir Atatürk Devlet Hastanesi, Mikrobiyoloji, Balıkesir Amaç: Sitomegalovirus (CMV) konjenital enfeksiyona en sık neden olan patojenlerden biri olarak bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı gebelik öncesi serolojik durumu bilinmeyen gebelerde CMV seroprevalansını değerlendirmektir. Yöntem: Bu çalışma Ocak 04-Ocak 05 tarihleri arasında ilk gebelik muayenelerinde (6- hafta) CMV IgG ve IgM CMV taraması yapılan gebelerde dizayn edildi. Tüm kadınlar CMV IgG ve IgM sonuçlarına göre seropozitif, seronegatif ve CMV enfeksiyonu olarak sınıflandırıldı. CMV enfeksiyonu tespit edilen gebelerde primer enfeksiyonu ve rekurrensi (latent enfeksiyonun reaktive olması veya daha önce CMV enfeksiyonu geçirmiş olan hastanın yeni bir CMV subgrubu ile tekrar enfekte olması) ayırt edebilmek için anti-cmv IgG avidite testi yapıldı. Test sonucuna göre primer CMV enfeksiyonu tespit edilen hastalar perinatal bakım ünitesine refere edildi. Rekurrens tespit edilen hastalar konjenital enfeksiyon açısından ultrasonografi yardımıyla doğuma kadar takip edildi. Doğum sonrası tüm yenidoğanlar uzman çocuk doktoru tarafından muayene edildi. Bulgular: Bu çalışma süresince toplam gebe tarandı. Taranan gebelerdeki CMV seropozitifitesi ve seronegativitesi sırasıyla %97.9 ve %. olarak bulundu. Gebelerdeki CMV enfeksiyon oranı %. (4 hasta) olarak bulundu. Bu hastalar içinde primer enfeksiyon ve rekürrens oranı sırayla %0. ve %0.8 olarak bulundu. Doğuma kadar takip edilen hastaların doğum sonu yapılan yenidoğan muayenelerinde primer CMV enfeksiyonunu gösterir majör bir bulguya rastlanmadı. Sonuç: Gebelerde CMV IgM pozitifliğinin ardından yapılan IgG avidite değerlendirmesi rekürrens CMV infeksiyonunu ayırd etmek için kabul edilebilir bir yöntemdir. Anahtar Kelimeler: CMV, Ig G avidite, konjenital enfeksiyon [Abstract:089][PS-0] Gestasyonel Diabetes Mellitus Tedavisindeki Prediktif Risk Faktörleri Lebriz Hale Aktun, Betül Yorgunlar, Nilay Karaca, Yaşam Kemal Akpak Medipol Üniversitesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Istanbul Bezmialem Üniversitesi Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Istanbul Ankara Mevki Asker Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Ankara Amaç: Bu çalışmanın amacı gestasyonel diabetes mellitus (GDM) tedavisinde prediktif risk faktörlerini incelemektir. Yöntem: Gebeliğin 4-8 haftalarında 75 g oral glukoz tolerans testi (OGTT) uygulanan toplam 56 gebe kadın Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre çalışmaya alındı. Hastaların yaşı, paritesi, ailesel diyabet öy-

17 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik küsü, GDM tanısı sırasında ve gebelik öncesindeki kilosu dahil demografik özellikleri kaydedildi. Tanı anındaki açlık insülin ve hemoglobin Ac (HbAc) değerleri değerlendirildi. Amerikan Diyabet Derneği önerilerine göre hastalar iki gruba ayrıldı: Gebelik sırasında insülin tedavisi gerektiren grup (insülin grubu, n=89) ve diyet tedavisi gören grup (diyet grubu, n=67). Bulgular: GDM li gebelerin %4,76 sı insülin tedavisine alındı. Bu hastaların yaş ortalaması, gebelik öncesi vücut kitle indeksi ortalamaları ve OGTT sırasındaki açlık kan glikozu değerleri diyet grubuyla karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı oranda yüksekti [sırasıyla, 4.9±0.6 yıl/.9±0.6 yıl (P= 0.004); ±0.9 kg/m/9±0.7 kg/m (P= 0.004); 05,6±, mg/dl ve 96.7±. mg/dl (P< 0.00)]. Her iki grup arasında açlık plazma glikozu açısından anlamlı farklılık yok iken (P= 0.069), ikinci saat plazma glikozu değerleri insülin grubunda 6.±6.8 mg/dl iken diyet grubunda 45.±.7 mg/dl olarak saptandı (P= 0.07). Diyet grubuyla karşılaştırıldığında, insülin grubundaki GDM tanısı anında bakılan HbAc değerleri anlamlı derecede yüksek bulundu (5.± 0./4.9±0.; P= 0.00). Gruplar arasında açlık kan glikozu ve homeostasis model assessment-insülin direnci (HOMA-IR) açısından anlamlı farklılı saptanmadı (P= 0.908, P= 0.07). Sonuç: Çalışmamız sonuçlarına göre yaş, ailede diyabet öyküsü, gebelik öncesi hastanın kilosu, açlık kan glikozu ve HbAc değerleri insülin tedavisinin gerekliliğinin belirleyicisidir. Anahtar Kelimeler: Açlık kan şekeri, gebelik, antenatal takip, oral glikoz tolerans testi, hemoglobin Ac [Abstract:067][PS-0] Gebelikte Bilateral Femur Başı Aseptik Nekrozu (FBAN): Oldukça Nadir Görülen Bir Olgu Nadi Keskin, Suna Kabil Kucur, Kadriye Beril Yüksel, Ali Seven, Nuh Mehmet Erbakırcı Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, Kütahya Giriş: Femur başı aseptik nekrozu, femur başında kanlanmanın bozulması nedeniyle oluştuğu düşünülen bir patolojidir. Genellikle alkolizm, travma veya steroid kullanımı öyküsü mevcuttur. Gebelikte oldukça nadir görülen bilateral femurbaşı aseptik nekrozu olan hastayı literatür eşliğinde sunmayı amaçladık. Olgu: Otuziki yaşında olan hasta gittikçe artan kalça ağrısı ve eklem hareket kısıtlığı ile. gebelik haftasında polikliniğimize başvurdu. Ortopedi bölümünce konsültasyonu yapılan hastanın yapılan muayenesinde kalça ekleminde hareket kısıtlılığı olduğu izlenmesi üzerine çekilen MRI da sağda daha belirgin olmak üzere bilateral femur başı nekrozu izlendi. Hikâyesinde bir nedene bağlanmamış tekrarlayan gebelik kayıpları ve sekonder infertilitesi mevcuttu. Hastanın öyküsünde ovulasyon indüksiyonu ile oluşan gebeliğinde DMAH ve 00 mg Aspirin kullanımı vardı. Hastanın takibinde miyadında doğumu gerçekleştirilmiş olup postpartum takiplerinde FBAN nun gerilediği izlenmiştir. Sonuç: Gebelikle ilişkili FBAN çok nadir bir durumdur. Etyopatogenezi net açıklanamamış olup multifaktöryel olduğu düşünülür. Gebelikte artmış koagulabilite, hormonal etkenler, venöz staz ve mekanik stresin etkili olabileceği öne sürülmüştür. Ayrıca, gebelikte kortizol yapımı artmasa da serbest kortizol miktarı da artmaktadır. Progesteronun da kortizol benzeri etkileri olduğu bildirilmiştir. Ayrıca olgumuzda olduğu gibi ovulasyon indüksiyonu da koagulasyon ve fibrinolitik sistemi aktive ederek katkıda bulunabilir. Gebelikte kalça ağrısı sıklıkla izlenebilen bir durum olduğundan dolayı tanıda gecikmeler olabilir. Bu nedenle postpartum dönemde tanı almış olgular bildirilmiştir. Anamnez, klinik muayene ve MRI tanıya yardımcıdır. Sonuç olarak, gebelikle ilişkili FBAN nadir görülüp nedeni ve optimal tedavisi net aydınlatılmamış bir durumdur. Anahtar Kelimeler: Gebelik, femur başı aseptik nekrozu, osteonekroz [Abstract:060][PS-04] Risk Faktörü Olmadan Meydana Gelen Plasenta Dekolmanları Önceden Öngörülebilir Mi? Mehmet Keçecioğlu, Sezen Bozkurt Köseoğlu, Aytekin Tokmak, Tuğban Seçkin Keçecioğlu, Burcu Kısa Karakaya, Ebru Ersoy, Yasemin Taşçı Ankara Dr. Zekai Tahir Burak Eğitim ve Araştırma Hastanesi,Ankara Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Muğla Amaç: Literatürde gebeliğin birinci ve ikinci trimesterindeki serum analit düzeylerinin plasentasyon bozuklukları ile ilişkili olduğunu ortaya koyan çok sayıda çalışma olmasına karşılık bu belirteçlerin plasental dekolman olgularını ön görmedeki rolü tartışmalıdır. Özellikle plasenta dekolmanı için tanımlanan risk faktörleri olan, grand multiparite,hipertansiyon, preterm doğum ve/veya dekolman plasenta öyküsü gibi risk faktörleri olmadan plasenta dekolmanı gelişen gebelerde. ve. trimester serum belirteçlerinin dekolmanı ön görmedeki rolü ile ilgili yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı plasenta dekolmanı termde gebelikle ilişkili hipertansiyon, erken membran ruptürü, ya da plasenta previa gibi peripartum risk faktörleri olmaksızın gelişen bir obstetrik popülasyonda ilk ve ikinci trimester anöplodi taramasında kullanılan belirteçlerin dekolmanı ön görmedeki rolünü araştırmaktır Yöntem: Bu retrospektif çalışmaya sezaryanla doğum yapmış 0 term gebe kadın dahil edilmiştir. Prekonsepsiyonel ya da konsepsiyonel herhangi bir risk faktörü olmadan plasenta dekolmanı nedeniyle sezeryan olan 40 gebeye ait. Ve. Trimester serum belirteç düzeyleri (PAPP-A, free β-hcg, ue ve AFP) olgu/kontrol oranı e olacak şekilde ve prezentasyon bozukluğu ve önceki sezaryan operasyonu nedeniyle sezaryan uygulanan 80 gebeden oluşan kontrol grubuna ait değerler ile karşılaştırılmıştır. Bulgular: Çalışma ve kontrol grubundaki olgular yaş, gravida, parite,yaşayan, abortus ve gebelik haftası bakımından benzerdi. Gruplar arasında yenidoğanın doğum ağırlığı, PAPP-A, free β-hcg, ue ve AFP değerleri benzer olarak saptandı. Fetal ense saydamlığı (NT) ölçüm değerleri dekolman grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel anlamlı yüksek değerlerde izlendi (p<0,00). Plasenta dekolmanının ön görmede NT için cut off değer %70 sensitivite ve %66 spesifite ile 0,84 mm olarak hesaplandı. Sonuç: Ablasyo plasenta günümüzde halen maternal ve fetal morbidite ve mortalitenin sık nedenlerinden birisidir. Gebeliğin birinci ve ikinci trimesterlarında plasenta dekolmanının ön görülebilmesi olası maternal ve fetal komplikasyonların önüne geçilmesini sağlayabilir. Bu çalışmada bilinen risk faktörleri olmadan termde plasenta dekolmanı gelişen olguları ön görmede birinci ve ikinci trimesterda bakılan biyomarkerlardan ziyade fetal ense saydamlığında artışın önemli olabileceği vurgulanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Antenatal tarama testleri, fetal ense kalınlığı, plasenta dekolmanı [Abstract:044][PS-05] Hipertansiyon Ve Diabetes Mellitus Pelvik Organ Prolapsusu İçin Birer Risk Faktörü Müdür? Hatice Işık, Öner Aynıoğlu, Ahmet Şahbaz, Refika Selimoğlu, Hakan Timur Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, Zonguldak Mevlana Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, Konya Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum, Perinatoloji Kliniği, Ankara Amaç:Pelvik organ prolapsusu (POP) birçok etyolojik faktörü olan önemli bir jinekolojik patolojidir. Bu çalışmanın amacı hipertansiyon (HT) ve diabetes mellitus (DM)un POP daki rolünü araştırmaktır. Yöntem: Çalışmaya Eylül 0-Nisan 05 tarihleri arasında Bülent Ecevit Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'ne histerektomi için yatırılan 586 hasta alındı. Hastaların 86 'sında POP vardı, 400'ünde ise POP yoktu. Hastaların demografik özellikleri, yaşı, vücut kitle indeksi(vki), obstetrik öyküsü, doğum şekli, eşlik eden hastalıklar ve benign jinekolojik patolojileri kaydedildi. HT, DM veya HT+DM birlikteliği eşlik eden hastalıklar olarak değerlendirildi. Bulgular: POP lu hastaların medyan gravida, parite, ve canlı doğum sayıları POP olmayan hastalara göre belirgin yüksekti (p<0.00). POPlu hastalar POP lu olmayan hastalara göre daha obezdi (p<0.00). Vajinal doğum beraberinde sezeryan öyküsü olsun veya olmasın POP frekansını %5.8 arttırmıştı.(p<0.00). İki grup arasında endometrit, endometrial polipler, endometrial hiperplazi açısından fark yoktu(p>0.05). Eşlik eden hastalıklar açısından anlamlı farklılık vardı (p<0.00). Logistik regresyon analizinde yaş, vaginal doğum, VKİ ve HT+DM birlikteliği POP riskini belirgin artırmıştı (p<0.05, OR:.9, %95 CI:.-.6). Sonuç: HT+DM birlikteliği POP riskini arttıran bir faktör olarak değerlendirilebilir. HT+DM olan hastalarda POP gelişimini önlemek için bu hastalar yaşam sitillerini değiştirmeye özendirilmelidir.

18 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik Anahtar Kelimeler: Pelvik organ prolapsus, risk faktör, hipertansiyon, diabetes mellitus [Abstract:07][PS-06] Miadında Gebenin Posterior Maksillasında Solid Bir Kitle Can Engin Durmaz, Aydın Gülses, Yaşam Kemal Akpak, Nilay Karaca Ankara Mevki Asker Hastanesi, Diş Hastalıkları Kliniği, Ankara Ankara Mevki Asker Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Ankara Bezmialem Üniversitesi Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Istanbul Giriş: Oral lezyonlar, gebelik esnasında, alışılmışın dışında klinik bulgularla seyredebilirler. Bunun yanında, söz konusu lezyonlara diş hekimleri ve jinekologlar uzmanlarınca tanı konulması, zaman zaman güç olabilmektedir. Biz bu olgu sunumunda gebe bir hastada tanı konan maksiller bir solid kitlenin yönetimini değerlendirmeyi amaçladık. Olgu: Gebeliğinin üçüncü trimesterinde bulunan yaşındaki bayan hasta sağ maksiller bölgede ağrı ve akıntı şikâyetiyle başvurdu. Hastanın dental muayenesinde sürmüş odontoma ve ekspoze nekrotik kemik ayırıcı tanısı ile maksiller lezyonu değerlendirildi. Hastanın yapılan konsültasyonlar sonrası panaromik film çekimi ile cerrahi işlemi doğum sonrasına ertelendi. Postpartum sürecinin 4. haftasında hastaya panoramik film çekildi. Radyoopak kitle ve iyi tanımlanamayan gömülü büyük azı dişleri tespit edildi Genel anestezi altında yapılan cerrahi girişim sonrasında patolojik değerlendirmede, ossifiye fibroma tanısına karar verildi. Sonuç: Ossifiye fibromalar, genellikle fibro-osseöz lezyonlar grubundan olduğu kabul edilen, iyi huylu kemik neoplasmlardır. Bu lezyonlar hem maksillada, hem de mandibulada gözlenirler. Alışılmışın dışında klinik ve radyolojik bulgulara sahip fibro-osseöz lezyonlar, diş hekimini ve hastayı tedirgin edebilirler. Diş hekimi ve jinekoloji uzmanının koopere çalışması, gebelik döneminde ortaya çıkan oral lezyonların tanı ve tedavisinde oldukça yararlı olabilmektedir. Anahtar Kelimeler: Diş cerrahisi, dişeti büyümesi, fibro-osseöz lezyonlar, postpartum, gebelik [Abstract:05][PS-07] Hepatosteatoz Endometrium Kanseri İçin Bir Risk Faktörü Müdür? Nazlı Topfedaisi Özkan, Mustafa Erkan Sarı, Ali Onur Arzık, Can Tercan, Özlem Evliyaoğlu, Mehmet Mutlu Meydanlı Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Obezite ve metabolik sendrom endometrium kanseri için tanımlanmış risk faktörleridir. Obez ve metabolik sendromu olan bireylerde NAFLD (non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı/ hepatosteatoz) görülme sıklığı normal populasyona göre daha fazladır. NAFLD ve kanser arasında nedeni tam olarak açıklanamayan bir ilişki mevcuttur. NAFLD, insülin rezistansı ve düşük dereceli sistemik bir enflamasyon ile birliktelik gösterir. İnsülin ve insülin like growth faktör- apoptozu önlerken hücresel proliferasyonu tetikler. Kronik enflamasyon sürecinde rol oynayan TNF-α, IL6 ve diğer proinflamatuar sitokinler de kanser gelişiminde rol oynamaktadır. Çalışmamızın amacı endometrium kanseri olan olgularda, preoperatif yapılan rutin abdominal ultrasonografik görüntüleme ile belirlenmiş NAFLD arasındaki ilişkiyi kantitatif olarak belirlemektir. Yöntem: Çalışmamızda, hastanemizde 0-05 yılları arasında endometrium kanseri nedeni ile opere olmuş 07 hasta, kontrol grubu olarak malignansi öyküsü olmayan 4 jinekolojik hasta randomize olarak seçilmiştir. Hasta ve kontrol grubunun demografik özellikleri, komorbid hastalıkları ve histopatolojik sonuçları dosya kayıtlarından elde edildi. Karaciğer dansiteleri ultrasonografik olarak derecelendirildi ve serum aminotransferaz değerleri hasta ve kontrol grubu için preoperatif alınan kan örnekleri sonuçlarına göre karşılaştırıldı. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS for Windows programı kullanıldı. Kategorik değişkenler ki-kare testi kullanılarak, devamlı değişkenler ise student s t testi kullanılarak analiz edildi. Binary lojistik regresyon analizi ile endometrial kanser oluşumuna yol açabilecek risk faktörlerinin Odss Ratio değerleri hesaplandı. Bulgular: Hasta ve kontrol grubu yaş,hipertansiyon, diabetes mellitus varlığı, AST, ALT düzeyleri ve hepatosteatoz varlığına göre değerlendirildiğinde yaş, hipertansiyon ve hepatosteatoz varlığı hasta grubunda anlamlı olarak yüksek bulundu. Yaş, diabetes mellitus, hipertansiyon ve hepatosteatoz varlığı için lojistik regresyon analizi yapıldığında, yaş ve hepatosteatoz varlığının endometrium kanseri için bağımsız risk faktörleri olduğu belirlendi. Tüm çalışma grubu içinde hepatosteatozu olan grupta endometrium kanseri olma oranı daha yüksek bulundu. Sonuç: Metabolik sendrom ve obezitenin endometrium kanseri için risk faktörü olduğu bilinmektedir. Bununla ilişkili olarak hepatosteatoz endometrium kanseri için risk faktörü olabilir. Anahtar Kelimeler: Endometrium kanseri, hepatosteatoz, non-alkolik yağli karaciğer hastaliği [Abstract:090][PS-08] Ankara İlinin Yılları Arasındaki Anne Ölümlerinin Analizi Rukiye Gül, Yıldız Aras, Ayten Türkay, Şazimet Arıcan, Nazan Çetin, Elif Birsen, Asiye Çiğdem Şimşek, Süleyman Rahmi Acar Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü Amaç: 007 yılından itibaren Bakanlığımız tarafından Anne Ölümleri İzleme Değerlendirme Programı yürütülmektedir. Ülkemizde meydana gelen tüm anne ölümleri ICD-0 koduna, gecikme modeline ve önlenebilirlik durumuna göre incelenip değerlendirilmektedir. Bu çalışmada; Ankara ilinde, yılları arasında meydana gelen anne ölümleri nedenlerine, gecikme modellerine ve önlenebilirlik durumuna göre incelenip değerlendirilmiştir. Yöntem:Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü Anne Ölümleri İl Bildirim Formu, Ölüm Bilgi Sistemi, birinci, ikinci ve. Basamak sağlık kuruluşu, üniversite ve özel hastane kayıtları, Anne Ölümleri İl İnceleme Komisyonu, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Anne Ölümü Ön inceleme ve Merkez Komisyon raporları incelenmiş ve Excel tabloda analizleri yapılmıştır. Bulgular: İlimizin son beş yılın anne ölüm oranı yüzbinde 9,6, ölümlerin %54,8 i doğrudan, %5,7 si dolaylı nedenlerdendir. %4,8 ine tanı konamamıştır. Doğrudan nedenler; kanama,9, preeklampsi eklampsi,8, emboli4,, enfeksiyon 4,8. Dolaylı nedenler; kardiyovasküler sistem hastalıkları %6,7, serebrovasküler sistem hastalıkları %,9, enfeksiyonlar %,4, diğer dolaylı nedenler %4,8. Gecikme modelleri; ölümlerin %59,5 inde gecikme yaşanmamıştır.. Gecikme %4,,. Gecikme %9 olarak gerçekleşmiştir. Önlenebilirlik; önlenebilir anne ölümü % olup, %59,5 önlenemez anne ölümüdür. %4,8 ine karar verilememiştir. Anne ölümlerinin %7,4 ü postpartum dönemde meydana gelmiş olup, ölümlerin %0 u preeklampsi eklampsi, %6,6 sı kanama, %0 u emboli nedeni iledir. Sonuç: İlimizdeki anne ölüm oranı Türkiye ortalamasının altında gerçekleşmiştir. Nedensel dağılımda; doğrudan nedenlerle meydana gelen ölümlerin daha yüksek olduğu, preeklampsi-eklampsi gibi hipertansif hastalıklardan ölümlerin birinci, embolinin ikinci, kanamanın üçüncü sırada yer aldığını görmekteyiz. Dolaylı nedenler içinde; kardiyovasküler sistem hastalıkları birinci, serebrovasküler sistem hastalıkları ikinci sırada yer almaktadır. Öncelikle; -Gebelik öncesi dönemde 5-49 yaş kadın izlemlerinde risk tespitinin, - Doğum Öncesi Bakım Yönetim Rehberi ne göre gebe, - Doğum Sonu Bakım Yönetim Rehberi ne göre lohusa izlemlerinin yapılması, - Gebeliği sırasında mutlaka hekim tarafından en az bir kez sistemik muayenesinin gerçekleştirilmesi, - Acil obstetrik bakım sisteminin gözden geçirilmesi gerekir. Anahtar Kelimeler: Ankara, anne ölümü, nedensel dağilim [Abstract:007][PS-09] ZTB Hastanesi 0-04 Yılları Arasında Hiperemezis Gravidarum Tanısıyla Hospitalize Edilmiş Gebelerin Maternal Sonuçları Gökçe Naz Küçükbaş, Fahrünnisa Sevinç, Necati Hançerlioğulları, Dilek Uygur, Özlem Moraloğlu, Salim Erkaya Zekai Tahir Burak Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi, Ankara Amaç: Bulantı ve kusma ilk trimesterde gebeliklerin yarısından fazlasını etkilemektedir. Ciddi bulantı ve kusma ile seyreden hiperemezis gravidarum (HEG) hastalığı ise gebeliklerin % ünde görülmektedir. Dehidratasyon ve kilo kaybı ile seyreden bu hastalık, erken gebelikte hospitalizasyon endikasyonu doğurur. Çalışmanın amacı, hospitalize edilen HEG li gebelerin maternal sonuçlarının incelenmesidir. Yöntem: Ankara Zekai Tahir Burak Hastanesi ne (AZTHB)

19 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik yılları arasında kusma ve bulantı nedeniyle başvuran 74 gebeden, Erken Gebelik Servisi nde hospitalize edilen 698 gebe incelendi. Bu gebelerden, AZTBH de takip edilmiş ve doğumunu AZTBH de gerçekleştirmiş hastalar ayrıştırıldı. ünde gestasyonel morbidite izlenmedi, morbiditesi olan 9 hastanın dosya kayıtları doğum yöntemi, morbidite, hospitalizasyon süresi ve komplikasyon açısından tarandı. Bulgular: Yapılan tarama sonucunda 9 HEG öyküsü olup gestasyonel morbiditesi olan hastaların % 5, si sezaryen ile doğum yapmıştır. Bu hastaların %7 si gebelikte guatr,% i trombofili, %7 si hipertansiyon, %5 I diyabet tanısı almıştır; %9 u çoğul gebeliktir. Hastaların %7 si gebeliğinde depresyon tanısı almıştır. Hastaların geri kalanında astım, böbrek yetmezliği ve migren saptanmıştır. Bu hastalar, normal doğum ile ortalama ±5 saat; sezaryen ile ortalama 44 ± saat hospitalize edilmiştir. Hastaların birinde komplikasyon olarak postop selülit görülmüştür. Sonuç: HEG öykülü doğum yapan morbiditeli gebelerde %5, oranında sezaryen ile doğum görülmüştür. Bu oran hastanemizin son 5 yıllık ortalama sezaryen oranı olan %6,'le kıyaslandığında yüksektir. HEG öykülü gebelerde morbidite olarak en sık guatr görülmektedir. Bunu takiben trombofili, hipertansiyon, diyabet görülmüştür. Literatürde belirtildiği gibi HEG li gebelerde Mallory-Weiss yırtığı, Wernicke ensefalopatisine rastlanmamıştır. Ancak, trombofili ve depresyon AZTBH ye gelen HEG öyküsü olan ve doğum yapan hastalarda da görülmüştür. Hospitalizasyon süresi bakımından fark yoktur. Bunun yanı sıra sadece bir hastada komplikasyon görülmüştür. Literatürde de HEG in maternal sonuçları olumsuz yönde etkilemediğine dair çalışmalar mevcuttur. Sonuçta, HEG tanısı alan gebelerde maternal sonuçların sezaryen oranında artış bakımından olumsuz etkilendiği, hastaların hospitalizasyon süresi ve komplikasyon bakımından olumsuz yönde etkilenmediği görülmektedir. Bunun yanında HEG li hastalarda guatr ve trombofilinin eşlik edebileceğini göz önünde bulundurulmalıdır. Anahtar Kelimeler: Hiperemezis gravidarum, maternal sonuçlar, morbidite [Abstract:058][PS-040] Adneksial Kitlelerin Malign-Benign Ayrımında, Tümör Belirteçleri CA-5, HE4 ve CA-5 İle HE4 Kombinasyonu nun Pre-Operatif Değerlendirilmesi Abdül Hamid Güler, Yüksel Sayın Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, İstanbul Amaç: Malign ve benign adneksial kitlelerin pre-operatif ayırımında tümör belirteçlerinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntem: Adneksial kitle endikasyonu sonrası laparatomi ve laparaskopi yöntemi ile ardışık opere edilen 6 olgu çalışmaya dahil edildi. Benign kitleli 54 olgu ve malign ovarian kitleli dokuz olguya ait serum CA-5 ve HE4 değerleri saptanarak analizler yapıldı. Bulgular: Benign gruba ait yaş ortalaması 4,8±,, malign gruba ait ise 50,78±5,67 olarak saptandı. Serum CA-5 değişkeni benign kitlelilerde,4±9,4 IU/ml, malign olanlarda 568,8±65,47 IU/ml (p:0,000). HE4 değişkeni açısından benign ve malign gruplarda sırayla 49,9±50,9 pmol/l ve 48,6±457, pmol/l saptandı (p:0,000). Patoloji sonuçlarına göre CA-5 ve HE4 birlikte değerlendirildiğinde testin duyarlılığı %44,44 olarak; özgüllüğü %00 olarak; doğruluğu %4,85 olarak saptanmıştır. Pozitif kestirim değeri ise %00 ve negatif kestirim değeri ise %9,5 bulundu. Sonuç: Çalışmamızda CA-5 ve HE4 kombinasyonunda, spesifite değeri artarken, sensivite değeri beklendiği üzere düşük çıktı. HE4'ün benign kitleler arasındaki serum değerleri de benzerdi. Ayrıca bulgularımız serum CA-5'in değerinin yanlış olarak arttığı benign adneksial kitlelerde (endometrioma ve abse gibi ) HE4 seviyesinde belirgin değişikliğe yol açmadığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Adneksial kitle, Ca-5, He4, over kanseri [Abstract:000][PS-04] Histerektomi Hangi Yolla? Vaginal? Abdominal? Laparoskopi? Son Yılda Kliniğimizde Vajinal Histerektomi Yapılan Hastalarda Görülen Erken Komplikasyonlar Nurten Tarlan, Orhan Aksakal, Kuntay Kokanalı, Sabri Cavkaytar, Ali İrfan Güzel, Merve Erel, Zeynep Burcu Şeker, Salim Erkaya Zekai Tahir Burak Kadin Sagligi Egitim ve Arastirma Hastanesi, Ankara Giriş: Vajinal histerektominin, laparoskopik ya da abdominal histerektomiye göre daha kısa ameliyat süresi, daha kısa hastanede kalış, normal aktiviteye daha hızlı dönüş ve daha az febril komplikasyonla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Güvenli ve etkin bir yöntem olmasına rağmen vajinal histerektomide de intraoperatif ve postoperatif komplikasyonlar izlenebilir. Amaç: Vajinal histerektomi sonrası ortaya çıkan intraoperatif ve erken postoperatif komplikasyonların araştırılmasıdır. Yöntem: Çalışmamızda Ocak 0-Haziran 05 tarihleri arasında Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştrma Hastanesi Jinekoloji servisinde benign nedenlerle vajinal histerektomi yapılan 47 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların ulaşılabilen hastane kayıtları incelenerek vajinal histerektomi geçiren hastalarda intraoperatif komplikasyonlar (mesane yaralanması, barsak yaralanması) ve hemoraji (intraoperatif ve postoperatif kan transfüzyonu gerektiren, laparotomi yapılan), febril morbidite (idrar yolu enfeksiyonu, vajinal cuff enfeksiyonu gibi) gibi erken postoperatif komplikasyonlar ve erken rehospitalizasyon nedenleri incelenmiştir. Bulgular: Vajinal histerektomi yapılan 47 hastadan intraoperatif 4 hastada mesane yaralanması, 4 hastada barsak yaralanması oluşmuştur ve intraoperatif primer onarılmıştır. Bu hastaların postoperatif takiplerinde ek sıkıntı izlenmemiştir. Adneksiyal kitleleri nedeniyle intraoperatif frozen değerlendirilmesi istenen hastalardan hastanın frozen patolojisinde overde malignite ( seröz borderline tümör, endometrioid kanser) bulgusu saptanması üzerine laparotomiye geçilerek evreleme cerrahisi uygulanmıştır. Adneksiyal kitlesine vajinal yoldan ulaşılamayan hastanın ine laparoskopi (matür kistik teratom), ine laparotomi (seröz kistadenofibrom) ile salfingo-ooferektomi yapılmıştır. Vajinal histerektomi yapılan hastalarda müdahale gerektiren erken postoperatif komplikasyonlar olarak en sık hemoraji ve febril morbidite ile karşılaşılmıştır. Histerektomi sonrası laparotomiye geçilen 8 hastadan 4 ünde neden hemorajidir. Bu hastalardan i intraoperatif ünde postoperatif dönemde laparotomi uygulanmıştır. Postoperatif eksploratif laparotomi yapılan bir hasta exitus ile sonuçlanmıştır, mortalite nedeni kardiyoloji tarafından pulmoner tromboemboli olarak düşünülmüştür. Yeniden yatış nedenleri içinde postoperatif ateş %,6 ile başı çekmektedir. Sonuç: Histerektomi uygulanma yolu olarak mümkün olduğu durumlarda vajinal histerektomi seçilmesini önerilmektedir. Erken postoperatif dönemde hemorajik ve febril komplikasyonlara karşı dikkatli olunmalıdır. Anahtar Kelimeler: Vajinal histerektomi, komplikasyon [Abstract:0][PS-04] Trizomi 8 (Edward s Sendromu): Olgu Sunumu Eyüp Gökhan Turmuş, Efser Öztaş, Sibel Özler, Dilek Uygur Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Perinatoloji Kliniği Ankara Giriş: Edward s Sendromu, Down Sendromundan sonra en sık görülen otozomal trizomidir. 000 canlı doğumda 0, oranında görülmektedir. Trizomi 8 fetusların %95 i doğum aşamasına gelmeden kaybedilmektedir. %5-0 u ilk yılının sonuna kadar yaşamlarını sürdürmektedir. Edward s sendromunda en sık görülen anormallikler; el ayak anormallikleri (clenched hand, rocker-bottom feet), intrauterin gelişme geriliği, mikrosefali, mikrognati, düşük kulaklar ve kardiyak anormalliklerdir. Burada 7 yaşında 8. gestasyonel haftasında ultasonografik olarak yaygın bulguları olan Trizomi 8 sendromlu bir olgu sunmaktayız. Olgu :7 yaşında GPY, 8 gestasyonel haftasında olan gebenin yapılan ultrasonografisinde polihidroamniyos, ekstremitelerde clenched hand, rocker-bottom feet, bilateral katarakt, mikrognatti, serebellar hipoplazisi, kavum septum pellisidum ve korpus kallosum agenezisi, kraniyum belirgin hipoplastik, VSD, bilateral kulak deformitesi izlendi ve ayrıca gebelik haftasına göre yaklaşık beş haftalık gelişme geriliği saptandı. Hastanın, antenatal takiplerinde ikili ve üçlü tarama sonuçlarının trizomi 8, ve açısından risk belirlenmediği öğrenildi. Sonraki antenatal takiplerinin düzensiz olduğu öğrenilen hastanın gebeliği sonlandırıldı. tek kız fetusta prenatal ultrasonografik bulgular ile uyumlu postnatal görüntü mevcuttu (Şekil ). Yapılan sitogenetik analizi 47,XX +8 olarak belirlendi. Sonuç: Metabolik sendrom ve obezitenin endometrium kanseri için risk faktörü olduğu bilinmektedir. Bununla ilişkili olarak hepatosteatoz endometrium kanseri için risk faktörü olabilir. Anahtar Kelimeler: Trizomi 8, ultrasonografi 5

20 . Zekai Tahir Burak Jinekoloji ve Obstetrik [Abstract:006][PS-04] Doğum Eyleminin Birinci Ve İkinci Evresinde Uygulanan Sezaryen Operasyonunun Maternal Ve Perinatal Sonuçlarının Karşılaştırılması Mahmut Kuntay Kokanalı, Demet Kokanalı, Ali İrfan Güzel, Sabri Cavkaytar, Burak Elmas, Melike Doğanay Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Doğum eyleminin birinci ve ikinci evresinde uygulanan sezaryen operasyonun maternal ve perinatal sonuçlarının karşılaştırılması Yöntem: Geriye dönük olarak hazırlanan bu vaka kontrol çalışmamızda, bir yıllık süre zarfında doğum eyleminin ikinci evresinde sezaryen operasyonu ile doğumu yaptırılan gebe vaka grubunu oluşturdu. Aynı süre zarfında doğum eyleminin birinci evresinde ilerlemeyen doğum eylemi nedeniyle sezaryen operasyonu ile doğurtulan gebeler arasından rastgele seçilen gebe ise kontrol grubunu oluşturdu. İki grubun gebelik dönemi, doğum eylemi, intraoperatif ve postoperatif dönem ve perinatal sonuçlar ile ilgili verilerine hastane kayıtlarından ulaşıldı. Bulgular: Vaka ve kontrol grupları anne yaşı, parite sayısı, gebelik süresi, doğum eylemi sırasında İ.V. oksitosin uygulanımı sıklığı, yenidoğan kilosu ve hastanede kalış süresi bakımından istatistiksel olarak benzer idi. Postpartum uterin kanama-atoni, kan transfüzyonu, İ.V. antibiotik tedavisi ve yenidoğanda. ve 5. dk APGAR skorunda <7 sıklığı vaka grubunda kontrol grubuna göre daha fazla olmasına rağmen gruplar arasındaki farklar istatistiksel olarak anlamlı değildi. Buna karşın sezaryen süresi, postpartum dönemde hemoglobin seviyesindeki azalma miktarı ve yenidoğan bebeklerin yoğun bakım ünitesine başvuru sıklığı vaka grubunda kontrol grubuna göre anlamlı derecede daha fazla idi. Sonuç: Doğum eyleminin ikinci evresinde yapılan sezaryen operasyonu maternal ve perinatal morbiditeyi arttırmaktadır. Anahtar Kelimeler: Sezaryen, doğum evresi, morbidite [Abstract:007][PS-044] Birinci Trimester Prenatal Tarama Testi Parametrelerinin Doğum Kilosunu Öngörmedeki Rolü Mahmut Kuntay Kokanalı, Demet Kokanalı, Hasan Onur Topçu, Ali İrfan Güzel, Murat Tandoğan, Yasemin Taşçı Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Birinci trimester prenatal tarama testi parametrelerinin doğum kilosunu öngörmedeki rolünü değerlendirmek. Yöntem: Bu çalışmada, antenatal takipleri ve doğumları yaptırılan 45 tekil gebelik retrospektif olarak incelendi. Takiplerinde kromozomal/yapısal anomali tespit edilen, çoğul gebeliklere sahip, aktif sigara içicisi ve obez [Vücut kitle indeksi (VKİ)>=0kg/m] olan gebeler çalışma dışı bırakıldı. Hastaların verilerine hastane kayıtlarından ulaşıldı. Tüm gebelerin, -4 gebelik haftaları arasındaki ikili tarama testi biyokimyasal parametreleri, fetüsün ultrasonografik nukal translusensi (NT) kalınlık ve baş-popo (CRL) uzunluk ölçümleri, gebelik süreleri ve yeni doğanların doğum kiloları kaydedildi. Yeni doğanlar, gebelik süresi ve doğum kilolarına göre gebelik yaşına göre küçük (SGA), uygun (AGA) ve büyük (LGA) ağırlıklı diye üç gruba ayrıldı. Bulgular: 45 yeni doğanın, 46 (%0,) tanesi SGA grubunda, 4 (%7,7) tanesi AGA grubunda, 8 (%8,) tanesi ise LGA grubundaydı. Gruplar anne yaşı, ikili tarama testi sırasındaki anne VKİ, NT kalınlık ve CRL uzunluk ölçümleri, ikili test free-βhcg düzeyi ve toplam gebelik süresi bakımından istatistiksel olarak benzerdi. Buna karşın gruplar arasında ikili test PAPP-A düzeyi bakımından anlamlı derecede fark mevcuttu (p<0,00). SGA grubundaki değer (0,6±0, mom) AGA ve LGA grubundaki değerlerden (,0±0,54 mom ve,8±0,76 mom, sırasıyla) anlamlı derecede daha düşükken (p<0,00 ve p<0,00, sırasıyla), LGA grubundaki değer de AGA grubundakinden anlamlı derecede yüksekti (p<0,00)(tablo ). ROC analizinde PAPP-A değeri SGA [Eğri altında kalan alan (EAA)=0,75, Standart Hata (SH)=0,040, 95% Güven Aralığı (CI)= 0,67-0,80, p<0,00] ve LGA (EAA=0,6, SH=0,054; %95CI=0,505-0,77, p=0,06) doğanları öngörmede anlamlı bir parametre olarak tanımlanırken, bu anlam AGA (EAA=0,468, p= 0,45) doğanlar için geçerli değildi. PAPP-A için 0,95 mom luk eşik değerinin SGA doğanları %9, duyarlılık ve %5,7 özgüllükle;,005 mom luk değerin ise LGA doğanları %6,0 duyarlılık ve %6, özgüllükle öngördüğü bulundu. Sonuç: İkili tarama testi PAPP-A değeri doğum kilosunu öngörmede, özellikle de SGA ve LGA doğanları belirlemede faydalı bir parametre olabilir. Ancak, daha kesin sonuca varmak için geniş katılımlı ve prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Doğum kilosu, gebelik, tarama testi [Abstract:079][PS-045] Hiperemezisin Gebelerde Kaygı Üzerine Etkisi Zeynep Us, Ecem Baklan, Perinur Kalafat, Ömer Demirtaş, Tolga Güler Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Denizli Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D, Denizli Amaç: Bu çalışmada hafif-orta düzeyde hiperemezis tanısıyla takip edilen hastaların durumluk ve sürekli kaygı düzeylerinin belirlenmesi ve normal gebeler ile karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Hafif-orta düzeyde hiperemezisi bulunan gebelik haftasından küçük olan gebeler çalışmaya dahil edilmiştir. Yaş olarak eşlenmiş hiperemezisi bulunmayan gebeler kontrol grubu olarak alınmıştır. Hastaların sosyo-demografik özellikleri ve gebelik öyküsü sorgulanmış ve hastalara durumluk-sürekli kaygı envanteri uygulanmıştır. Anket skoru hesaplanırken, doğrudan ve tersine çevrilmiş ifadelerin toplam ağırlıklı skorları saptanarak, doğrudan ifadeler için elde edilen toplam ağırlıklı puandan, ters ifadelerin toplam ağırlıklı puanı çıkarılmıştır. Bu değere durumluk kaygı ölçeği için 50, sürekli kaygı ölçeği için 5 ilave edilerek total skorlar belirlenmiştir. Bulgular: Kontrol grubunda 0, çalışma grubunda olmak üzere, toplamda 6 hasta analize dahil edilmiştir. Hastaların ortalama yaşı kontrol grubu ve hasta grubunda sırası ile 8,7 ve 8, olarak saptanmıştır. Hastaların gravidası her iki grupta sırası ile,6 ve,7 olarak izlenmiştir. Bununla beraber hastaların doğum şekilleri ve düşük sayısı da her iki grup arasında benzer şekilde izlenmiştir. Her iki grubun sürekli kaygı düzeyleri arasında anlamlı fark bulunmamaktadır (toplam sürekli kaygı skoru sırası ile 46,4 ve 45,0, p=0,55). Aynı zamanda her iki grup durumluk kaygı skoru için de karşılaştırılmıştır. Kontrol grubunda total durumluk kaygı skoru 8,6 iken hiperemezis grubunda 8,5 olarak bulunmuştur (p=0,99). Sonuç: Hafif-orta düzeyde hiperemezisi bulunan gebelerde, durumluk-sürekli kaygı envanteri ile ölçülen kaygı düzeyi normal kontrollere göre farklı bulunmamaktadır. Bu nedenle bu hastaların anksiyete düzeyinde bir artış olmadığı düşünülmüştür. Ancak, bu hastaların ayaktan izlenen hastalar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, şiddetli hiperemezisi olan olgulardaki sonuçlar için ileri çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Hiperemezis, kaygı [Abstract:00][PS-046] Riskli Gebelerde Prenatal Bağlanma Nezide Topuz, Gamze Doğaner, Feride Alagöz, Sultan Pekşen, Merkube Özdemir, Dilek Uygur Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara Amaç: Gebelik kadın yaşamında gelişimsel bir kriz ya da kritik bir dönem olarak değerlendirilen önemli bir süreçtir. Özellikle yüksek riskli gebeliklerin kadınlarda stres düzeyini artırdığı bilinmektedir. Gebe kadın kişilik yapısı, savunma düzenekleri, ailesel ve sosyal destek sistemlerine bağlı olarak riskli gebeliğe değişik tepkiler gösterir. Genellikle bu durum anne olabilme yönünde güven sarsıcı olur ve benlik saygısı azalır. Sıkıntı, kızgınlık, korkular, kendini suçlama eğilimleri, depresif yaşantılar ve regresif davranışlar gelişebilir. Kadının prenatal dönemdeki ruhsal sağlığı ile bebeğine bağlanması ilişkilidir. Zayıf bağlanmanın postpartum anksiyete ve depresyonla ilişkili olduğu da yapılan çalışmalarla bildirilmiştir. Bu çalışma; riskli gebelerin normal gebelere oranla prenatal dönemde anne bebek bağlanması yönünden nasıl etkilendiklerini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırma S.B. Zekai Tahir Burak Hastanesi Perinatoloji Kliniğine yatışı yapılan ve günden fazla hastanede yatan 50 gebe (Vaka) ve Antenatal Polikliniği ne takip amaçlı gelen ve risk grubu olmayan 50 gebeyle (Kontrol) yapılmıştır ve gruplar prenatal bağlanmaya etkileri yönünden karşılaştırılmıştır. Veri toplanmasında gebelerin sosyo demografik ve obstetrik özelliklerini belirlemek amacıyla hazırlanan bir form ve Prenatal Bağlanma Envanteri (PBE) kullanılmıştır. Veriler araştırmacılar tarafından yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. 6

İnfertilite ile depresyon ve anksiyete ilişkisi

İnfertilite ile depresyon ve anksiyete ilişkisi İnfertilite ile depresyon ve anksiyete ilişkisi Y R D. D O Ç. D R. M İ N E İ S L İ M Y E TA Ş K I N B A L I K E S İ R Ü N İ V E R S İ T E S I TIP FA K Ü LT E S İ K A D I N H A S TA L I K L A R I V E D

Detaylı

2012-YDUS GENEL YERLEŞTİRME SONUÇLARINA İLİŞKİN EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL) 1 / 9

2012-YDUS GENEL YERLEŞTİRME SONUÇLARINA İLİŞKİN EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL) 1 / 9 2012-YDUS YERLEŞTİRME SONUÇLARINA İLİŞKİN VE LAR () 100111034 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ CERRAHİ GASTROENTEROLOJİ CERRAHİSİ 1 1 0 67,50000 67,50000 100311032 ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

2011 TIPTA YAN DAL UZMANLIK EĞİTİMİ GİRİŞ SINAVI(YDUS) MERKEZİ YERLEŞTİRME SONUÇLARINA İLİŞKİN EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL)

2011 TIPTA YAN DAL UZMANLIK EĞİTİMİ GİRİŞ SINAVI(YDUS) MERKEZİ YERLEŞTİRME SONUÇLARINA İLİŞKİN EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL) MERKEZİ YERLEŞTİRME SONUÇLARINA İLİŞKİN EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR () 1011147 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ GASTROENTEROLOJİ 1 1 0 54.500 54.500 1011155 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

Sempozyumumuza ve kurslarımıza katılım ücretsiz olup, kursiyerler ameliyat salonuna girecekler ve kurslar sonunda sertifika alacaklardır.

Sempozyumumuza ve kurslarımıza katılım ücretsiz olup, kursiyerler ameliyat salonuna girecekler ve kurslar sonunda sertifika alacaklardır. BİLİMSEL PROGRAM Kıymetli meslektaşlarımız, Her yıl düzenli olarak yapılmakta olan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Yıllık Endoskopi Sempozyumu nu bu yıl Üreme

Detaylı

2013 Eylül TUS Taban Puanları (bölüm ismine göre alfabetik sıralı liste)

2013 Eylül TUS Taban Puanları (bölüm ismine göre alfabetik sıralı liste) 2013 Eylül TUS Taban Puanları (bölüm ismine göre alfabetik sıralı liste) Abant İzzet Baysal Üniversitesi Acil Tıp K 3 - - Afyon Kocatepe Üniversitesi Acil Tıp K 2 - - Akdeniz Üniversitesi Acil Tıp K 2

Detaylı

2014 Nisan TUS Kadroları (bölüm ismine göre alfabetik sıralı liste)

2014 Nisan TUS Kadroları (bölüm ismine göre alfabetik sıralı liste) 2014 Nisan TUS Kadroları (bölüm ismine göre alfabetik sıralı liste) Abant İzzet Baysal Üniversitesi Acil Tıp 4 K 2 - - Adıyaman Üniversitesi Acil Tıp 4 K 1 - - Adnan Menderes Üniversitesi Acil Tıp 4 K

Detaylı

LOKAL ORGANİZASYON KOMİTESİ

LOKAL ORGANİZASYON KOMİTESİ uegu TÜRK JİNEKOLOJİK ONKOLOJİ DERNEĞİ Ali Ayhan Sinan Berkman M. Faruk Köse Ateş Karateke Tugan Beşe Orhan Ünal Muzaffer Sancı Aydın Özsaran Tevfik Güvenal LOKAL ORGANİZASYON KOMİTESİ Özcan Balat, Gaziantep

Detaylı

4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI (Grup 3)

4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI (Grup 3) 4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI (Grup 3) Amaç: Kadın yaşamının evreleri ve bu evrelerde karşılaşılabilecek sağlık sorunları hakkında öğrenciyi bilgilendirmek, bu sorunlara pratisyen

Detaylı

*Uzmanlık Programları ile ilgili Özel Koşullar ve Açıklamalarını mutlaka okuyunuz. 1

*Uzmanlık Programları ile ilgili Özel Koşullar ve Açıklamalarını mutlaka okuyunuz. 1 Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Asistan Sayıları Adana Şehir Hastanesi 706800101 ADANA Acil Tıp K 1 706810010 ADANA Beyin Ve Sinir Cerrahisi K 2 706800107 ADANA Genel Cerrahi

Detaylı

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Hasta Başı Eğitim / İş Başında Öğrenme Hasta viziti, poliklinik, doğumhane ve ameliyathanede pratik

1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Hasta Başı Eğitim / İş Başında Öğrenme Hasta viziti, poliklinik, doğumhane ve ameliyathanede pratik 1. HAFTA Stajın Tanıtımı Hekimlik Uygulaması Obstetrik antenatal vizit ve anamnez Puberte ve bozuklukları Hekimlik Uygulaması Jinekolojik anamnez, muayene Non-invaziv ve invaziv antenatal tetkikler Kadın

Detaylı

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2018-2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2018-2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

Doğumun Aktif Fazında Uygulanan Hidroterapinin, Doğum Süreci, Anne Memnuniyeti ve Doğum Sonrası Ebeveynlik Davranışı Üzerine Etkisi

Doğumun Aktif Fazında Uygulanan Hidroterapinin, Doğum Süreci, Anne Memnuniyeti ve Doğum Sonrası Ebeveynlik Davranışı Üzerine Etkisi Doğumun Aktif Fazında Uygulanan Hidroterapinin, Doğum Süreci, Anne Memnuniyeti ve Doğum Sonrası Ebeveynlik Davranışı Üzerine Etkisi EBE SEMRA TUNCAY* YRD. DOÇ DR. SENA KAPLAN ** DOÇ.DR. ÖZLEM MORALOĞLU

Detaylı

4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI

4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI 4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI Amaç: Kadın yaşamının evreleri ve bu evrelerde karşılaşılabilecek sağlık sorunları hakkında öğrenciyi bilgilendirmek, bu sorunlara pratisyen hekim düzeyinde

Detaylı

DÖNEM IV GRUP C DERS PROGRAMI

DÖNEM IV GRUP C DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması

Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması 20 24 Mayıs 2009 tarihleri arasında Antalya da düzenlenen 45. Ulusal Diyabet Kongresinde

Detaylı

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2018-2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

Program Kodu Program Adı Puan Türü Genel Ek Kontenjan YBU Ek Kontenjanı Özel Koşullar ve Açıklamalar*

Program Kodu Program Adı Puan Türü Genel Ek Kontenjan YBU Ek Kontenjanı Özel Koşullar ve Açıklamalar* Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Asistan Sayıları Adana Şehir Hastanesi 706800101 Acil Tıp K 3 706800106 Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları K 3 706800107 706800109 Kadın Hastalıkları

Detaylı

DÖNEM IV GRUP A DERS PROGRAMI

DÖNEM IV GRUP A DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

DÖNEM IV GRUP B DERS PROGRAMI

DÖNEM IV GRUP B DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

The Fetal Medicine Foundation

The Fetal Medicine Foundation Erken Term Dönemde İntrauterin Büyüme Geriliği Olan Fetuslarda Neonatal Asidozu Öngörmede Orta Serebral Arter Tepe Akım Hızı ve Serebroplasental Oranın Kullanımı Rauf Melekoğlu Ayşe Gülçin Baştemur Sevil

Detaylı

YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİ UYGULAMALARI VE PERİNATAL/NEONATAL ETKİLER

YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİ UYGULAMALARI VE PERİNATAL/NEONATAL ETKİLER YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİ UYGULAMALARI VE PERİNATAL/NEONATAL ETKİLER Nilüfer Güzoğlu, H. Gözde Kanmaz, Dilek Dilli, Nurdan Uras, Ömer Erdeve, Uğur Dilmen İlk tüp bebeğin 1978 de doğumundan bu yana IVF

Detaylı

2015.1 Nisan TUS Kadroları (bölüm ismine göre alfabetik sıralı liste)

2015.1 Nisan TUS Kadroları (bölüm ismine göre alfabetik sıralı liste) 2015.1 Nisan TUS Kadroları (bölüm ismine göre alfabetik sıralı liste) Kadrolar Adıyaman Üni. Tıp F. Acil 4 K 2 - - Adnan Menderes Üni. Tıp F. Acil 4 K 2 - - Afyon Kocatepe Üni. Tıp F. Acil 4 K 1 - - Akdeniz

Detaylı

Eğitim Süresi Puan Türü

Eğitim Süresi Puan Türü Program Kodu Eğitim Süresi Puan Türü Genel Kontenjan Yabancı Uyruklu Kontenjanı Tablo 3 Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerinde, Sağlık Bakanlığı Adına Tıp Program Adı Özel Koşullar ve Açıklamalar*

Detaylı

Adolesanlarda Polikistik Over Sendromu tanısında Anti Müllerien Hormon (AMH) ve İnsülin Like Peptit -3 (INSL3) ün tanısal değeri

Adolesanlarda Polikistik Over Sendromu tanısında Anti Müllerien Hormon (AMH) ve İnsülin Like Peptit -3 (INSL3) ün tanısal değeri Adolesanlarda Polikistik Over Sendromu tanısında Anti Müllerien Hormon (AMH) ve İnsülin Like Peptit -3 (INSL3) ün tanısal değeri Ayça Kömürlüoğlu 1, E. Nazlı Gönç 2, Z. Alev Özön 2, Nurgün Kandemir 2,

Detaylı

Tablo 2 Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitim Dalları ve Kontenjanları

Tablo 2 Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitim Dalları ve Kontenjanları Tablo 2 Ünirsitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitim Dalları Kontenjanları Abant İzzet Baysal Ünirsitesi 1011375 Acil Tıp 5 K 1 - - 51.745 1011139 Anesteziyoloji Reanimasyon 4 K 1 - - 56.044 1011147 Beyin Sinir

Detaylı

Tablo 2 Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Programlar ve Kontenjanları*

Tablo 2 Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Programlar ve Kontenjanları* Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitim Dalları ve Kontenjanları Abant İzzet Baysal Üniversitesi 100111016 Acil Tıp 4 K 1 - - 100111043 Anesteziyoloji ve Reanimasyon 5 K 1 - - 100111052 Beyin ve Sinir

Detaylı

2016-TUS SONBAHAR BAŞVURU KILAVUZU Tablo 2 Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Programlar ve Kontenjanları*

2016-TUS SONBAHAR BAŞVURU KILAVUZU Tablo 2 Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Programlar ve Kontenjanları* Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitim Dalları ve Kontenjanları Abant İzzet Baysal Üniversitesi 100111016 Acil Tıp 4 K 1 - - 100111043 Anesteziyoloji ve Reanimasyon 5 K 1 - - 100111052 Beyin ve Sinir

Detaylı

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Kurumları ve Kodları

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Kurumları ve Kodları Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Kurumları ve Kodları A 010 İstanbul, Adli Tıp Kurumu D 010 Adana, Çukurova Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi D 020 Ankara, Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği

Detaylı

2014-TUS SONBAHAR DÖNEMİ EK YERLEŞTİRME SONUÇLARINA GÖRE EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL)

2014-TUS SONBAHAR DÖNEMİ EK YERLEŞTİRME SONUÇLARINA GÖRE EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL) VE LAR () 100411013 AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP K 1 0 1 --- --- 101411019 ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP K 3 0 3 --- --- 700111019 ADANA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

Detaylı

20-23 Mayıs 2009 da 45. Ulusal Diyabet Kongresi nde Poster olarak sunuldu.

20-23 Mayıs 2009 da 45. Ulusal Diyabet Kongresi nde Poster olarak sunuldu. Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması 20-23 Mayıs 2009 da 45. Ulusal Diyabet Kongresi nde Poster olarak sunuldu. Özlem Serenli,

Detaylı

Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Asistan Sayıları

Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Asistan Sayıları Program Kodu Eğitim Süresi Puan Türü Genel Kontenjan Yabancı Uyruklu Kontenjanı 2015-TUS Tercih Program Adı Özel Koşullar ve Açıklamalar* (1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma

Detaylı

2012 ÖSYS TAVAN VE TABAN PUANLARI

2012 ÖSYS TAVAN VE TABAN PUANLARI 1 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ (BOLU) Tıp Fakültesi MF-3 103 103 490,69 504,86 483,72 485,47 ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ (İSTANBUL) Fizyoterapi ve Rehabilitasyon MF-3 36 36 397,16 444,53 ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

POSTPARTUM DEPRESYON VE ALGILANAN SOSYAL DESTEĞİN MATERNAL BAĞLANMAYA ETKİSİ

POSTPARTUM DEPRESYON VE ALGILANAN SOSYAL DESTEĞİN MATERNAL BAĞLANMAYA ETKİSİ POSTPARTUM DEPRESYON VE ALGILANAN SOSYAL DESTEĞİN MATERNAL BAĞLANMAYA ETKİSİ Sevil Şahin 1, İlknur Demirhan 1, Sibel Peksoy 1, Sena Kaplan 1, Gülay Dinç 2 1 Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sağlık Bilimleri

Detaylı

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI STAJ PROĞRAMI

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI STAJ PROĞRAMI TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ 2018-2019 DERS YILI 4. GRUP KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI STAJ PROĞRAMI DERS TEORİK PRATİK TOPLAM 69 (saat) 51 (saat) 120 (saat) Kadın Doğum

Detaylı

DOĞUMA HAZIRLIK EĞİTİMİNİN ANNENİN PRENATAL UYUMUNA ETKİSİ

DOĞUMA HAZIRLIK EĞİTİMİNİN ANNENİN PRENATAL UYUMUNA ETKİSİ DOĞUMA HAZIRLIK EĞİTİMİNİN ANNENİN PRENATAL UYUMUNA ETKİSİ Arş. Gör. MEHTAP UZUN AKSOY* Doç. Dr. AYTEN ŞENTÜRK ERENEL* Prof. Dr. AYDAN BİRİ** *Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü

Detaylı

fl0ral EYLÜL 2013 TUS (PUAN/BÖLÜM) PUAN TÜRÜ KONTEN JAN YERLEŞ EN DAL ADI BOŞ MİN. PUAN MAX. PUAN DAL KODU

fl0ral EYLÜL 2013 TUS (PUAN/BÖLÜM) PUAN TÜRÜ KONTEN JAN YERLEŞ EN DAL ADI BOŞ MİN. PUAN MAX. PUAN DAL KODU DAL KODU 100711019 AKDİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP K 2 2 0 59,07666 61,95058 102911011 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP K 1 1 0 55,29796 55,29796 105631018 İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA

Detaylı

DAVET. Değerli Meslektaşlarım,

DAVET. Değerli Meslektaşlarım, DAVET Değerli Meslektaşlarım, 33. Zeynep Kamil Jineko Patoloji Kongresi 7-8 Kasım 2015 tarihleri arasında Wyndham Grand İstanbul Kalamış Marina Hotel de gerçekleşecektir. Zeynep Kamil Hastanesi olarak

Detaylı

2008 NİSAN DÖNEMİ TUS MERKEZİ YERLEŞTİRME SONUÇLARINA GÖRE EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL) (SINAV TARİHİ : NİSAN 2008)

2008 NİSAN DÖNEMİ TUS MERKEZİ YERLEŞTİRME SONUÇLARINA GÖRE EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL) (SINAV TARİHİ : NİSAN 2008) 10111392 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON K 3 3 0 056.740 059.925 10112982 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ K 2 2 0 059.229 059.259

Detaylı

EYLÜL 2013 TUS (PUAN/BÖLÜM) fl0ral

EYLÜL 2013 TUS (PUAN/BÖLÜM) fl0ral KONT 100711019 AKDİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP K 2 2 0 59,07666 61,95058 102911011 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP K 1 1 0 55,29796 55,29796 105631018 İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA

Detaylı

Yoğun Bakım Ünitesinde Yatan Ventilatörle İlişkili Pnömonili Hastalarda Serum C-Reaktif Protein, Prokalsitonin, Solubl Ürokinaz Plazminojen Aktivatör Reseptörü (Supar) Ve Neopterin Düzeylerinin Tanısal

Detaylı

Tercih yaparken mutlaka ÖSYM Kılavuzunu esas alınız.

Tercih yaparken mutlaka ÖSYM Kılavuzunu esas alınız. TABLO ÜNİVERSİTE Tür ŞEHİR FAKÜLTE/YÜKSOKUL PROGRAM ADI AÇIKLAMA DİL 4 GÜLHANE ASKERİ TIP AKADEMİSİ Devlet ANKARA Askeri Tıp Fak. Askeri Tıp Fakültesi Sivil Lise-Erkek MF-3 491,589 470,441 221 17.400 4

Detaylı

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 1. GÜN 08.15-09.00 Pratik Ders Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinin Tanıtılması 09.15-10.00 Teorik Ders Jinekolojik Anamnez M. ÇOLAKOĞLU 10.15-11.00 Teorik Ders Jinekolojik

Detaylı

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI DÖNEM VI GRUP B-2 DERS PROGRAMI

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI DÖNEM VI GRUP B-2 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI DÖNEM VI GRUP E1 DERS PROGRAMI

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI DÖNEM VI GRUP E1 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2018 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI DÖNEM VI GRUP E1 DERS PROGRAMI 01 ŞUBAT 2019 28 ŞUBAT

Detaylı

DÖNEM VI GRUP F2 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP F2 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2018 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI DÖNEM VI GRUP F2 DERS PROGRAMI 01 KASIM 2018 30 KASIM

Detaylı

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER Varlık Erol, Cengiz Aydın, Levent Uğurlu, Emre Turgut, Hülya Yalçın*, Fatma Demet İnce* T.C.S.B. Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

Detaylı

Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Yan Dal Asistan Sayıları

Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Yan Dal Asistan Sayıları Uzmanlık Adı (1) (2) (3) (4) (5) (6) Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Asistan Sayıları Adana Şehir Hastanesi 801311013 Gastroenteroloji 3 1 - - 801311022 Tıbbi Onkoloji 3 1 -

Detaylı

DÖNEM VI GRUP A1 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP A1 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2018 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

İŞTE TIP FAKÜLTELERİNİ 2017 TUS BAŞARI SIRALAMALARI

İŞTE TIP FAKÜLTELERİNİ 2017 TUS BAŞARI SIRALAMALARI İŞTE TIP FAKÜLTELERİNİ 2017 TUS BAŞARI SIRALAMALARI TIP FAKÜLTESİ TUS TEMEL PUAN TUS KLİNİK PUAN 49,23365 49,27767 ACIBADEM MEHMET ALİ AYDINLAR ÜNİVERSİTESİ (İSTANBUL) (İngilizce) (Tam Burslu) 51,79166

Detaylı

DÖNEM VI GRUP F-2 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP F-2 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

DÖNEM VI GRUP F-1 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP F-1 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Asistan Sayıları

Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Asistan Sayıları Uzmanlık Dal Kodu Öğretim Süresi Puan Türü Genel Kontenjan Yabancı Uyruklu Kontenjanı 2014-TUS İlkbahar Tercih Kılavuzu Uzmanlık Dal Adı Özel Koşullar ve Açıklamalar* (1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) Sağlık

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem IV Kadın Hastalıkları ve Doğum Stajı Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Yrd. Doç. Dr. Fatih Köksal BİNNETOĞLU Yrd. Doç.

Detaylı

DÖNEM VI GRUP B-1 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP B-1 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI DÖNEM VI GRUP B1 DERS PROGRAMI

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI DÖNEM VI GRUP B1 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2018 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI DÖNEM VI GRUP B1 DERS PROGRAMI 1 AĞUSTOS 2018 31 AĞUSTOS

Detaylı

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği En İyi Genç Araştırıcı Ödülü-2011

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği En İyi Genç Araştırıcı Ödülü-2011 Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği En İyi Genç Araştırıcı Ödülü-2011 Dr. Serhat IŞIK 13.10.2011 TİROİD PARATİROİD TİROİD PARATİROİD TİROİD PARATİROİD TİROİD PARATİROİD TİROİD PARATİROİD TİROİD

Detaylı

Normal ve Sezaryen Doğum Yapan Kadınların Doğum Konfor Düzeyine Göre Karşılaştırılması

Normal ve Sezaryen Doğum Yapan Kadınların Doğum Konfor Düzeyine Göre Karşılaştırılması Normal ve Sezaryen Doğum Yapan Kadınların Doğum Konfor Düzeyine Göre Karşılaştırılması Meryem METİNOĞLU Namık Kemal Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü Giriş Doğum kadın hayatında yaşanılan

Detaylı

Alman Türk Jinekoloji Derneği (DTGG) ve Türk Alman Jinekoloji Eğitim, Araştırma ve Hizmet Vakfı (TAJEV) Joint Meeting

Alman Türk Jinekoloji Derneği (DTGG) ve Türk Alman Jinekoloji Eğitim, Araştırma ve Hizmet Vakfı (TAJEV) Joint Meeting 22-24 Mayıs 2015, İstanbul Acıbadem Ünirsitesi Tıp Fakültesi, Maslak Hastanesi Değerli Meslektaşlarımız, Jinekoloji pratiğinde mesleki eğitimin yanı sıra yaptığımız bu toplantı ile Almanya dan gelen meslektaşlarımızla

Detaylı

1)SML 2) Ön lisans 3) Lisans 4) Yüksek lisans 5) Doktora 3. Çalışma Yılı:.. yıl

1)SML 2) Ön lisans 3) Lisans 4) Yüksek lisans 5) Doktora 3. Çalışma Yılı:.. yıl Ebelerde Bilgi Beceri Kursu Eğitim Modülü Belirleme Anketi Sayın Güney Genel Sekreterliğine Bağlı Bulunan Hastanelerde Çalışan Ebe Meslektaşlarımız. Ebelik eğitimi almış, ancak daha sonraki yıllarda farklı

Detaylı

Abdominal Myomektomi Fertiliteyi Arttırıyor

Abdominal Myomektomi Fertiliteyi Arttırıyor Abdominal Myomektomi Fertiliteyi Arttırıyor Amaç: Bu çalışmanın amacı, abdominal myomektomi sonrası fertiliteyi değerlendirmek ve uterin fibroid lerin sayı, büyüklük ve lokalizasyonunun cerrahi sonrası

Detaylı

2015-YDUS GENEL YERLEŞTİRME SONUÇLARINA İLİŞKİN EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL) YAN DAL YAN DAL ADI

2015-YDUS GENEL YERLEŞTİRME SONUÇLARINA İLİŞKİN EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL) YAN DAL YAN DAL ADI 100311129 Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi / Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları / Çocuk İmmünolojisi ve Alerji Hastalıkları 1 1 0 84,06250 84,06250 100311138 Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi

Detaylı

2011 TUS İLKBAHAR DÖNEMİ MERKEZİ YERLEŞTİRME SONUÇLARINA GÖRE EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL) (SINAV TARİHİ : 15 Mayıs 2011)

2011 TUS İLKBAHAR DÖNEMİ MERKEZİ YERLEŞTİRME SONUÇLARINA GÖRE EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL) (SINAV TARİHİ : 15 Mayıs 2011) 1011163 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI K 2 2 0 57.524 57.858 1011196 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GÖĞÜS HASTALIKLARI K 1 1 0 59.979 59.979

Detaylı

DÖNEM VI GRUP B2 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP B2 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2018 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Asistan Sayıları

Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Asistan Sayıları Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Asistan Sayıları Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 700111064 Genel Cerrahi 5 K 1 - - 700111082 İç Hastalıkları 4 K 1 - - Ankara Dışkapı

Detaylı

ÜNİVERSİTE ADI 2012 BAŞARI SIRASI (0,12) 2011-ÖSYS 0,15BAŞA RI SIRASI (9) OKUL BİRİNCİSİ KONT (6) 2012-ÖSYS EN KÜÇÜK PUAN (11) PROGRAM KODU

ÜNİVERSİTE ADI 2012 BAŞARI SIRASI (0,12) 2011-ÖSYS 0,15BAŞA RI SIRASI (9) OKUL BİRİNCİSİ KONT (6) 2012-ÖSYS EN KÜÇÜK PUAN (11) PROGRAM KODU ÜNİVERSİTE ADI PROGRAM KODU PROGRAM AÇIKLAMASI GENEL KONT (5) OKUL BİRİNCİSİ KONT (6) YERLEŞEN 2011-ÖSYS 0,15BAŞA RI SIRASI (9) 2012 BAŞARI SIRASI (0,12) 2012-ÖSYS EN KÜÇÜK PUAN (11) Abant İzzet Baysal

Detaylı

Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitim Dalları ve Kontenjanları

Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitim Dalları ve Kontenjanları Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitim Dalları ve Kontenjanları Acıbadem Üniversitesi 200111024 Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları 4 K 1 - - 4, 5 200111121 Halk Sağlığı 4 K 1 - - 4, 5 Adıyaman Üniversitesi

Detaylı

KORDON KANI BANKACILIĞINDA TOPLAYICI BAĞIMSIZ PERİNATAL MATERNAL KABUL EDİLEBİLİRLİK KRİTERLERİ

KORDON KANI BANKACILIĞINDA TOPLAYICI BAĞIMSIZ PERİNATAL MATERNAL KABUL EDİLEBİLİRLİK KRİTERLERİ KORDON KANI BANKACILIĞINDA TOPLAYICI BAĞIMSIZ PERİNATAL MATERNAL KABUL EDİLEBİLİRLİK KRİTERLERİ Dr. Doruk Cevdi KATLAN Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum / Perinatoloji NEDEN

Detaylı

DÖNEM VI GRUP F DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP F DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2013 2014 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

OBEZİTE ÇOCUK SAHİBİ OLMA ORANINI AZALTIYOR! AKŞAM GAZETESİ

OBEZİTE ÇOCUK SAHİBİ OLMA ORANINI AZALTIYOR! AKŞAM GAZETESİ OBEZİTE ÇOCUK SAHİBİ OLMA ORANINI AZALTIYOR! AKŞAM GAZETESİ İnfertilite (Kısırlık); döl oluşturma yeteneğinin azalması ya da yokluğu ile karakterize edilen tıbbi bir durumdur. Hem erkeklerde, hem de kadınlarda

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Hediye KARAKOÇ 2. Doğum Tarihi : 22.07.1991 3. Unvanı : Öğretim Görevlisi 4. Öğrenim Durumu : Lisansüstü 5. Çalıştığı Kurum : KTO Karatay Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu

Detaylı

Term ve Tekil Gebeliklerde Kordon Prolapsusu ve Sonuçları

Term ve Tekil Gebeliklerde Kordon Prolapsusu ve Sonuçları Term ve Tekil Gebeliklerde Kordon Prolapsusu ve Sonuçları Şafak ÖZDEMİRCİ 1, Emre BAŞER¹, Eylem ÜNLÜBİLGİN 1,Deniz ESİNLER 1, Serdar YALVAÇ 2, Aykan YÜCEL 1, Özlem MORALOĞLU TEKİN 1 1 Etlik Zübeyde Hanım

Detaylı

31 AĞUSTOS 2016 ÇARŞAMBA

31 AĞUSTOS 2016 ÇARŞAMBA İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2016-2017 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJI D GRUBU TEORİK VE PRATİK DERS PROGRAMI 29AĞUSTOS-14 EKİM 2016 29 AĞUSTOS 2016 PAZARTESİ

Detaylı

(1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Asistan Sayıları

(1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Asistan Sayıları Uzmanlık Dal Kodu Öğretim Süresi Puan Türü Genel Kontenjan Yabancı Uyruklu Kontenjanı 2013-TUS Sonbahar Dönemi Tercih Uzmanlık Dal Adı Özel Koşullar ve Açıklamalar* (1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) Sağlık Bakanlığı

Detaylı

:Bezmialem Vakıf Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Eyüp Yerleşkesi Eyüp/İstanbul. Derece Alan Üniversite Yıl

:Bezmialem Vakıf Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Eyüp Yerleşkesi Eyüp/İstanbul. Derece Alan Üniversite Yıl KİŞİSEL BİLGİLER Adı Soyadı Adres :Elif KOYUNCUOĞLU :Bezmialem Vakıf Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Eyüp Yerleşkesi Eyüp/İstanbul Telefon-GSM : 0 542 435 42 00 e-mail Doğum yeri

Detaylı

NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ

NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ Dinç Süren 1, Mustafa Yıldırım 2, Vildan Kaya 3, Ruksan Elal 1, Ömer Tarık Selçuk 4, Üstün Osma 4, Mustafa Yıldız 5, Cem

Detaylı

Gebelerde Anti HIV Sonuçlarının Değerlendirilmesi

Gebelerde Anti HIV Sonuçlarının Değerlendirilmesi Gebelerde Anti HIV Sonuçlarının Değerlendirilmesi Ayşe İNCİ Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji DOĞUM SAYILARI 2011 : 1 241 412 2012 : 1

Detaylı

Tablo 2. Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Dallar ve Kontenjanları*

Tablo 2. Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Dallar ve Kontenjanları* Tablo 2 2013 TUS İlkbahar Dönemi Ek Yerleştirme Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Dallar ve Kontenjanları* Uzmanlık Dal Kodu Uzmanlık Dal Adı Öğretim Süresi Puan Türü Genel Kontenjan Yabancı

Detaylı

Tablo 2 Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Programlar ve Ek Kontenjanları*

Tablo 2 Üniversitelerdeki Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yapılacak Programlar ve Ek Kontenjanları* Programın Kodu Eğitim Süresi Puan Türü Genel Ek Kontenjan Yabancı Uyruklu Ek Kontenjanı 2014-TUS Ek Tercih Program Adı Özel Koşullar ve Açıklamalar* (1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) Üniversitelerdeki Tıpta

Detaylı

Tıp Fakültesi Taban Puanları ve Başarı Sıralaması

Tıp Fakültesi Taban Puanları ve Başarı Sıralaması 2017 2018 Taban ları ve Başarı Sıralaması Üniversite Adı Fakülte Adı Bölüm Adı Taban Türü Kont. Yerl. Koç Üniversitesi İstanbul Medipol Üniversitesi (Bk. 789) Uluslararası (İngilizce) (Tam Burslu) MF-3

Detaylı

DÖNEM VI GRUP D 1 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP D 1 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

DÖNEM VI GRUP C 2 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP C 2 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

DÖNEM VI GRUP A-2 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP A-2 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 1. GÜN 08.15-09.00 Pratik Ders Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinin Tanıtılması 09.15-10.00 Teorik Ders Jinekolojik Anamnez M. ÇOLAKOĞLU 10.15-11.00 Teorik Ders Jinekolojik Muayene Usulleri M. ÇOLAKOĞLU

Detaylı

Maternal serum 25 OH vitamin D düzeylerinin preterm eylem ve preterm doğumda rolü var mıdır?

Maternal serum 25 OH vitamin D düzeylerinin preterm eylem ve preterm doğumda rolü var mıdır? Maternal serum 25 OH vitamin D düzeylerinin preterm eylem ve preterm doğumda rolü var mıdır? Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD Lebriz Hale Aktün, Yeliz Aykanat, Fulya Gökdağlı

Detaylı

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI 9 Kasım 12 Kasım 13 Kasım 14 Kasım 15 Kasım 08.15-09.00 4.KAD001 4.KAD007 4.KAD011 Hasta Başı Eğitim 09.15 10.00 4.KAD002 4.KAD008 4.KAD012 4.KAD015 10.15-11.00

Detaylı

DÖNEM VI GRUP E-1 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP E-1 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

POLİKİSTİK OVER SENDROMU VE GENİTAL KANSER İLİŞKİSİ

POLİKİSTİK OVER SENDROMU VE GENİTAL KANSER İLİŞKİSİ POLİKİSTİK OVER SENDROMU VE GENİTAL KANSER İLİŞKİSİ Prof. Dr. Fırat ORTAÇ Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum AD. Jinekolojik Onkoloji Departmanı Polikistik Over Sendromu(PKOS)

Detaylı

2014-YDUS GENEL YERLEŞTİRME SONUÇLARINA İLİŞKİN EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL)

2014-YDUS GENEL YERLEŞTİRME SONUÇLARINA İLİŞKİN EN KÜÇÜK VE EN BÜYÜK PUANLAR (GENEL) GENEL KONT. BOŞ EN KÜÇÜK KONT. PUAN 100111079 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ÇOCUK NÖROLOJİSİ 1 1 0 81,56250 81,56250 100121018 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

DÖNEM VI GRUP C2 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP C2 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2018 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

Gebelerin Ağız ve Diş Sağlığına İlişkin Bilgi ve Görüşleri. Araş. Gör. Meltem MECDİ Doç.Dr. Nevin HOTUN ŞAHİN

Gebelerin Ağız ve Diş Sağlığına İlişkin Bilgi ve Görüşleri. Araş. Gör. Meltem MECDİ Doç.Dr. Nevin HOTUN ŞAHİN Gebelerin Ağız ve Diş Sağlığına İlişkin Bilgi ve Görüşleri Araş. Gör. Meltem MECDİ Doç.Dr. Nevin HOTUN ŞAHİN Giriş Gebeliğin periodontal sağlığı olumsuz etkilediği kabul edilmektedir. Diş ve diş etlerinde

Detaylı

DÖNEM VI GRUP D1 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP D1 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2018 2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı

İleri Anne Yaşı ve Gebelik Komplikasyonları İlişkisinin Araştırılması

İleri Anne Yaşı ve Gebelik Komplikasyonları İlişkisinin Araştırılması İleri Anne Yaşı ve Gebelik Komplikasyonları İlişkisinin Araştırılması Itır Aktürk, Sena Bahadıroğlu, S. Gayenur Büyükberber, Sümeyye Gürbüz Danışman: Prof. Dr. Filiz F. (Bilgin) Yanık ÖZET Bu çalışmada

Detaylı

TÜRKİYE SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMLERİ SIRALAMASI 2017 SBKY / KY İNDEKSİ 2017

TÜRKİYE SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMLERİ SIRALAMASI 2017 SBKY / KY İNDEKSİ 2017 KAYFOR 15 02 KASIM 2017 ISPARTA TÜRKİYE SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ KAMU YÖNETİMİ BÖLÜMLERİ SIRALAMASI 2017 SBKY / KY İNDEKSİ 2017 HM KİRİŞ & H GÜL SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER

Detaylı

16 KASIM 2015 ÇARŞAMBA

16 KASIM 2015 ÇARŞAMBA İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2016-2017 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJI C GRUBU TEORİK VE PRATİK DERS PROGRAMI (14.11.2016-23.12.2016) 14 KASIM 2016 PAZARTESİ 08.30-09.20

Detaylı

DOĞUMA HAZIRLIK KURSUNUN GEBELER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

DOĞUMA HAZIRLIK KURSUNUN GEBELER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ DOĞUMA HAZIRLIK KURSUNUN GEBELER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Ayfer Ayan(1) Cemile Aksoy(2) Hande Edizkan Budak(3) 1 Acıbadem Bursa Hastanesi, Hemşirelik Hizmetleri Müdürü 2 Acıbadem Bursa Hastanesi, Eğitim ve

Detaylı

2015BAŞARISIRALARIDEĞİŞİMİTAHMİNLERİ

2015BAŞARISIRALARIDEĞİŞİMİTAHMİNLERİ 2015BAŞARISIRALARIDEĞİŞİMİTAHMİNLERİ YÖNTEM Buçalışma,DoğruTercihAnalizEkibitarafındanhazırlanmışveKariyerPlanlamaDerneğiÜyelerilebirlikteyorumlanmıştır. Geçtiğimizyılardakontenjanartışveazalmalarınabakıldığında,çoğunluklaazalmanınbaşarısırasınınyükselmesine,artışlarındabaşarısırasındadüşüşe

Detaylı

Öğretim Süresi Genel. Kontenjan

Öğretim Süresi Genel. Kontenjan ı (1) (2) (3) (4) (5) (6) Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerine Alınacak Yan Dal Asistan Sayıları Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 700111019 Gastroenteroloji 3 1 - - 700111046 Tıbbi

Detaylı

DÖNEM VI GRUP C 1 DERS PROGRAMI

DÖNEM VI GRUP C 1 DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM

Detaylı