22 Haziran 2014 Pazar

Transkript

1 22 Haziran 2014 Pazar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Mustafa Öztürk, Gediz Havzası suyunun tarımda kullanılmasının sakıncalı olduğunu belirterek, "Türkiye'nin tarım üretiminin yüzde 10'unu burası karşılıyor. Bu su ile devam edersek, bölgedeki tarımı 15 yılda kaybederiz" dedi İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kordon ve Pasaport esnafından, yer altına alınan çöp konteynerlerinin kullanımına özen gösterilmesini ve büyük çöp poşetlerinin doğrudan çöp kamyonlarına verilmesini istedi. 9'da

2 SAYFA 02 MAVI KIRMIZI SARI 22 Haziran 2014 Pazar Türk sineması 100'ncü doğum gününü Çeşme'de kutlayacak Alimoğlu Kültür Sanat Araştırma Derneği, Antalya Musiki Derneği ve Çeşme Kültür ve Sanat Derneği üyelerinden oluşan 150 kişilik koro Türk Film Şarkıları konseri verecek. Konser halka açık olacak Türk sinemasının doğuşunun yüzüncü yılı, Çeşme'de düzenlenecek 'Türk Film Şarkıları' konseriyle kutlanacak; 170 kişilik koro, sinemamızın unutulmaz klasiklerini seslendirecek yılında Fuat Uzkınay tarafından çekilen belgeselle doğan Türk sinemasının 100'ncü doğum günü, turizm cenneti Çeşme'de düzenlenen konserle kutlanacak. Çeşme Belediyesi'nin destekleriyle; Alimoğlu Kültür Sanat Araştırma Derneği (AKSAM), Antalya Musiki Derneği ve Çeşme Kültür ve Sanat Derneği üyelerinden oluşan, aralarında TRT sanatçılarının da bulunduğu 150 kişilik koro, 20 kişilik saz ekibiyle birlikte "Türk Film Şarkıları" konseri verecek. Yeşilçam ve Türk müziğinin vazgeçilmez klasikleri Çeşme'de tekrar hayat bulacak. Halka açık olacak Şef Burhan Kul yönetiminde gerçekleşecek konserde, "Artık Sevmeyeceğim", "Seven Ne Yapmaz", "Yalancı Yarim", "Gümüş Gerdanlık" gibi Yeşilçam'ın unutulmaz klasiklerine 'ses veren' eserler kulakların pasını silecek. Sinemamızın 100'ncü yaşını kutlamak amacıyla düzenlenen etkinliğe, Yeşilçam'a yıllarını vermiş sanatçılar da onur konuğu olarak katılacak. Yarın saat 21.00'de Çeşme Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçekleşecek konserin halka açık olduğu bilgisini veren Çeşme Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç, "Yeşilçam hayranları ve Türk sanat müziği sevenleri, bu anlamlı geceye şahit olmaya davet ediyoruz" diye konuştu. İlk film: Rus Abidesi'nin Yıkılışı Türk sinemasının ilk filmi olan "Ayastefonas'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı", Osmanlı, 1'nci dünya harbine girdikten 3 gün sonra çekildi. Bu film, 93 Harbi'nde yaşanan Rus yenilgisinin 'hatırası' olarak dikilen Yeşilköy'deki (Ayastefanos) 150 metre yüksekliğindeki 'Rus Abidesi'nin yıkılışını anlatır. Anıtın dinamitle patlatılmasını görüntülemeye gelen Avusturyalı firmanın çalışanları, filmin bir Türk tarafından çekilmesi gerektiği düşüncesiyle gösterilen tepkiden sonra, Fuat Uzkınay'a projeksiyon makinesini kullanmayı öğretir. Uzkınay'ın görüntülediği belgesel niteliğindeki film, Türk sinemasının ilk eseri olarak kayıtlara geçer. (HABER MERKEZİ) Bir AH çekti dünya ikincisi oldu Dünyanın En İyi Genç Yazarları Yarışması'nda ikinci olan 19 yaşındaki Mehmet Duraklı, lise yıllarında yaşadığı "aşk acısını" yazdığı "AH!" isimli kitabı 30 bin sattı. Genç yazar Duraklı, "Okuyucularımla, etkilendiğim durumları paylaşmaya çalıştım. İnsan, böyle sıkıntıları paylaşmak ister. Ben de bütün sıkıntılarımı 30 bin kişiyle paylaştım" dedi Stanford üniversitesinin desteğiyle düzenlenen "2014 Dünyanın En İyi Genç Yazarları Yarışması"nda ikinci olan 19 yaşındaki Mehmet Duraklı, lisede yaşadığı aşk acısından esinlenerek yazdığı "AH!" isimli kitabı 30 bin sattı. Aksaray Hüseyin Cahit Korkmaz Anadolu Sağlık Meslek Lisesinden mezun olan Mehmet Duraklı, 4 yıl boyunca aşık olduğu kız arkadaşından ayrıldı. Kısa süre sonra aldatıldığını öğrenen Duraklı, çok etkilendiği bu durumu yazarak unutmak istedi. Üç ay boyunca günde 10 saatten fazla yazarak "aldatılış" hikayesini kitaplaştıran Duraklı, "AH!" adını verdiği çalışmasını yayıncılara gönderdi. Bir yayıncı tarafından basılan kitap, 2 ay gibi kısa sürede 30 bin okura ulaştı. Eseriyle, "2014 Dünyanın En İyi Genç Yazarı Yarışması"na da katılan Duraklı, buradaki oylamada 607 bin 999 oy alarak 2. seçildi. 10 oy farkla birinciliği kaybeden Duraklı, İsviçre'de düzenlenecek ödül törenine katılmaya hazırlanıyor. Mehmet Duraklı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geçen sene öğrenim gördüğü lisede kız arkadaşı tarafından aldatıldığını söyledi. Bu durumdan fazlasıyla etkilendiğini anlatan Duraklı, "Onunla 4 yıl arkadaşlığımız oldu. Daha sonra o kız tarafından aldatıldığımı öğrendim. Bu durum, beni derinden etkiledi. Yazarlık küçüklüğümden beri hayalimdi. Yaşadığım bu sıkıntılı durumu yazmaya karar verdim. Kitap haline getirdikten sonra yayın evlerine gönderdim. Daha sonra kabul gören kitap basıldı. Kısa sürede kitabım 30 bin sattı" dedi. - Sadakati anlattı Duraklı, kitabı yazarken yaşadıklarını satırlara dökmeye çalıştığını belirterek, şunları anlattı: "Okuyucularımla, etkilendiğim durumları paylaşmaya çalıştım. İnsan, böyle sıkıntıları paylaşmak ister. Ben de bütün sıkıntılarımı 30 bin kişiyle paylaştım. Okuyucularıma, ilişkilerde sadık kalmayı, olumsuz bir durumun kişinin hayatına mal olabileceğini anlattım. Böyle olumsuz durumlar, insanları psikolojik bunalımlara sokabiliyor. Herkesin ilişkisinde dikkatli olmasını ve sadık kalmasını önerdim." Mehmet Duraklı, kendisini tebrik edenlerin yanı sıra eleştiride bulunanların da olduğunu sözlerine ekledi. (AA) Bornova da kahkaha tufanı Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu nun Dünya nın sonu.net isimli oyunu Bornova da komedi tufanı estirdi. Bornova Belediyesi nin organizasyonuyla Aşık Veysel Rekreasyon Alanı nda tiyatroseverlerle buluşan Süheyl-Behzat Uygur kardeşler ve ekibi büyük ilgi gördü. Bornova Belediyesi, usta tiyatrocu Nejat Uygur un geleneğini sürdüren oğulları Süheyl ve Behzat Uygur kardeşleri Bornovalılarla buluşturdu. Süheyl&Behzat Uygur Tiyatrosu nun Dünya nın sonu.net isimli müzikli, şarkılı ve danslı iki bölümlük komedi büyük bir ilgiyle izlendi. Aşık Veysel Rekreasyon Alanı Amfi Tiyatrosu nu dolduran her yaştan izleyici, eğlenceli vakit geçirdi. Oyunun sonunda Süheyl ve Behzat Uygur kardeşlere bir plaket vererek teşekkür eden Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila, Bu gecenin yaşanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Nejat Uygur ustayı da saygıyla anıyorum dedi. İzmir e küçük bir çocukken 1969 yılında geldiklerini söyleyen Behzat Uygur, Bu yüzden İzmir ve İzmirliler için çok bizim için özel ve önemli. Bizi hiçbir zaman yalnız bırakmıyor. Bizleri onlarla buluşturan Bornova Belediyesi ne çok teşekkür ediyoruz dedi. (HABER MERKEZİ) Benden selam söyle Anadolu ya Urla da Kültür sanat çalışmalarına büyük önem veren Urla Belediyesi, sanatseverleri bu kez de ünlü bir oyunla buluşturuyor. Aydın doğumlu yazar Dido Sotiriyu nun aynı adlı romanından uyarlanan ve YERYÜZÜ Sahnesi, İzmir tarafından sahnelenen iki bölümlük oyun, Urla Atatürk Kültür Merkezi nde sanatseverlere merhaba/kalimera! diyecek. Ücretsiz olan oyun Urla Belediyesinin kültür ve sanat etkinliği olarak, sanatseverlere sunuluyor. Atilla Tokatlı nın çevirisinden ve Hüseyin Kaplan ın uyarlama çalışmasından yola çıkılarak yazılan Benden Selam Söyle Anadolu ya, ülkemizde ve dünyada ilk kez sahneleniyor. Roman, 1982 de Türk-Yunan Barış ve Dostluk Ödülüne değer görülmüştü. Oyun, sahnelenmeye başladığı günden bu yana, büyük bir ilgi ve beğeniyle izleniyor. Oyunda, 1.Dünya Savaşı öncesinde başlayıp, İzmir in Kurtuluşu ile biten bir dönem, Şirince de doğup, Yunanistan a mülteci olarak göçmek zorunda kalan Manoli Aksiyotis in gözünden anlatılıyor. Oyunu, topluluğun genel sanat yönetmeni Haluk Işık yazdı ve yönetti. Kentimizin saygın bir tiyatrosunu Urlalılar ile buluşturacağımız için çok mutluyuz diyen Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar, Kültür ve sanatın vazgeçilmez değerler olduğunu düşünüyoruz. Sanat kurumlarının tasfiye edilmeye çalışıldığı bir süreçte, sanata ve sanatçılarımıza sahip çıkmak hem birey olarak hem de Urla Belediyesi olarak öncelikli ödevimizdir. Urlamız ın kültür ve sanat yaşamını istenen düzeye çıkaracak proje ve uygulamalarımızla, üstümüze düşenleri yerine getirmek için çalışıyoruz diye konuştu. Oyun, 23 Haziran pazartesi günü saat: 20:30 da sergilenecek. (HABER MERKEZİ) Yıl: 3 Sahibi Saykar Basın Yayın Gaz. Mat. Kır. San. ve Tic. A.Ş. adına Eflatun SAYGILI Yazı İşleri Müdürü- Yayın Sahibi Temsilcisi Azime MOLLA Haber Müdürü Gülseren KUMRU Sayfa Editörü Nur Gülmez BEL Turgut KOÇ Denizli Temsilcisi Sedat KAYA sedatkaya20@hotmail.com. Sayı: Haziran 2014 Pazar Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Fikret DAĞTEKİN İdari Merkez Şehit Fethi Bey Cad. Kızılkanat İş Merkezi 45/803 Gümrük - Konak / İZMİR Tel: (Pbx) Mail: info@sondakikagazetesi.com Dağıtım: Hakkı SARIÖZ Yayın türü: Yerel Basıldığı Yer Star Medya Yayıncılık A.Ş Gaziemir Tren İstasyonu Karşısı Eski Beton Taş Tesisleri İçi No: 29 Gaziemir / İZMİR Tel: SON DAKİKA Basın Meslek İlkelerine Uymaya Söz Vermiştir

3 SAYFA 3 SONDAKiKA GAZETESİ >>3 ASAYiŞ Haziran Şubat Perşembe Pazar Kocam evimizi kundakladı SIRA BENİ ÖLDÜRMEYE GELDİ İzmir'de polise başvuran 2 çocuk annesi kadın, şiddet gördüğü gerekçesiyle terk ettiği kocasının evlerini kundakladığını, kendisini ve ailesini de ölümle tehdit ettiğini ileri sürdü İzmir'de polise başvuran kadın, şiddet gördüğü için terk ettiği kocasının evlerini kundakladığını, kendisini ve ailesini de ölümle tehdit ettiğini ileri sürdü. Konak ilçesi Gültepe semtinde İbrahim O. (29) ve Rabia O. (22) çifti ile 2 çocuklarının yaşadığı evde çıkan yangın itfaiye ekiplerince söndürüldü. Olayı öğrenen Rabia O. polise başvurarak kocası İbrahim O'nun evi kundakladığını ileri sürerek şikayetçi oldu. - "Can güvenliğim yok" Yanan evde gazetecilere açıklama yapan Rabia O, 4 yıldır evli olduğu İbrahim O.'dan şiddet gördüğünü, iki gün önce yaşadıkları son tartışma üzerine 2 çocuğunu alarak evi terk etmek istediğini, tornovida ile üzerine saldıran kocasının elinden canını zor kurtardığını öne sürdü. Babasının evine sığındığını, kendini telefonla arayan kocasının tehditlerde bulunduğunu aktaran Rabia O. şunları söyledi: "Dönmezsem evimizi yakacağını söyledi. Ayrıca babamın evini ve arabasını da yakacağı, beni, anne ve babamı öldüreceği tehdidinde bulundu. Ertesi gün evimizin yandığını öğrendim polise, savcılığa giderek durumu anlattım. İfadesi alınıp bırakılmış. Bir şey yapamayacaklarını söylüyorlar. Telefonla tehditlerine devam ediyor. Koruma istedim, vermediler. Şu anda çok korkuyorum. Yarım saat önce yine aradı öldüreceğini söyledi, korkudan kapıdan dışarı çıkamıyorum." Rabia O, kadın sığınma evine gitmesi önerisinde bulunulduğunu, çocuklarının elinden alınacağı endişesiyle buna yanaşmadığını ifade etti. Rabia O. can güvenliği için yetkililerden yardım beklediğini söyledi. (AA) Yanlış teşhis iddiası Ödemiş ilçesinde hastanenin acil servisine getirilen 14 yaşındaki ortaokul öğrencisi kız çocuğunun, yanlış teşhis nedeniyle yoğun bakıma alındığı iddia edildi. Fatma Çavdar, AA muhabirine yaptığı açıklamada karın ağrısı şikayetiyle 3 kez Ödemiş Devlet Hastanesi acil servisine götürdükleri kızları Mine Çavdar'a detaylı inceleme yapılmadığını, apandisiti patlamak üzere olan kızlarının geçen sürede hayati tehlike atlattı- MAHKEMELİK OLDU! ğını iddia etti. Çavdar, ihmali olduğunu iddia ettiği gerektirecek bir durumla karşılaşılmadığını belirten Yurdakonar, 9. gün sonunda doktorların, bu Ödemiş ilçesinde 14 acil servis doktorlarından şikayetçi olduklarını ifade etti. Ödemiş Devlet Hastanesi Yöneticisi Ziya tarz ameliyatlarda karşılaşılması muhtemel karın yaşında bir kızın, hastanedeki ihmal nede- Yurdakonar ise AA muhabirine yaptığı açıklamada, 14 yaşındaki Mine Çavdar'ın karın ağrısı şika- içinde bir enfeksiyon tespit ettiğini aktardı. Yurdakonar, şöyle konuştu: niyle yoğun bakıma yetiyle üç gün üst üste hastanelerine müracaat ettiği, tanı konulamaması nedeniyle apandisitin patladığı yönündeki haberlerin doğru olmadığını savun- "Söz konusu hasta kızımız, hastanemize 3 gün alındığı iddia edildi. boyunca değil, aynı gün 3 kez gelmiş, bir hafta Kızın annesi Fatma du. sonra tekrar geldiğinde gerekli tanı konularak ameliyatı yapılmış, 9 gün süreyle de servislerimizde kontrol altında tutulmuştur. Bu süreçte yoğun Ortaokul öğrencisi Çavdar'ın 24 Mayıs tarihinde 00.30'da acil servisten Ödemiş Devlet Hastane- Çavdar, "İhmali olan bakıma hiçbir zaman girmeyen kızımız, zaman zaman benle de konuşmuş, hastanemizin bahçesinde doktorlar hakkında şikayetçi olduk" dedi. gezmiş, genel durumu iyi halde tedavisini sürsi'ne girişinin yapıldığı bilgisini veren Yurdakonar, karın ağrısı ve boğaz ağrısı şikayetinde bulunan hastaya acilde görevli doktorların müdahale ettiğini söyledi. Aynı gün 18:30'da hastanelerine tekrar dürmüştür. Ancak, enfeksiyon nedeniyle, hasta kızımızın ailesinin ilk gün yaşadıkları nedeniyle olu- Ödemiş Devlet Hastanesi Yöneticisi Ziya gelen hastaya bir başka doktorun da müdahale ettiğini ve idrar yollarında tespit ettiği enfeksiyon nemak sağlık kuruluşunda tedavisinin uygun olacağı şan hassasiyetleri de dikkate alınarak bir üst basa- Yurdakonar ise, deniyle ilaç tedavisine başladığı bilgisini veren düşünüldü. Bu nedenle de kızımızı yürür vaziyette Yurdakonar, gece geç saatlerde tekrar gelen hastaya bir iki gün ilaçları kullanması tavsiyesinde bukültesi Hastanesi'ne sevk ettik." ambulansa bindirerek, 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fa- "Kusuru olan varsa cezası da verilecek" lunulduğunu, hastaya ağrılarının geçmemesi durumunda tekrar gelmesinin söylendiğini ifade etti. dedi - "Kızımızı yürür vaziyette ambulansa bindirerek, hastaneye sevkettik" Mine Çavdar'ın 5. gün Ödemiş'teki özel bir sağlık kuruluşuna gittikten sonra 6. gün tekrar hastanelerine geldiğinin belirlendiğini ifade eden Yurdakonar, ilgili uzman hekimin hastaya apandisit teşhisi koyduğunu ve vakit geçirmeden ameliyata aldığını kaydetti. Mine Çavdar isimli hastanın 9 gün süreyle hastanelerinin servislerinde tedavisinin sürdüğünü, hiçbir zaman yoğun bakıma alınmasını - "Kusuru olan varsa cezası verilecek" Hasta yakınlarının Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi'ne (SABİM) bir başvurularının olduğunu kaydeden Yurdakonar "Önceliğimiz çocuğumuzun sağlık durumunun iyi olmasıdır, gerekli inceleme başlatıldı. Kusuru olan varsa cezası verilecek" şeklinde konuştu. Öte yandan, 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edilen Mine Çavdar'ın hastanenin Çocuk Cerrahisi Servisi'nde tedavisinin sürdüğü ve genel durumunun iyi olduğu bildirildi. (AA) Parayı verdi motoru alamadı Bursa nın Gemlik ilçesinde, bir internet sitesinden 3 bin 150 liraya anlaştığı deniz motorunun parasını yatıran vatandaş, deniz motorunu göndermeyen kişiyi polis merkezine şikayet etti. Gemlik İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği ne giden E.K., bir internet sitesinden deniz motoru almak için S.K. ile 3 bin 150 lira karşılığında anlaştı. Parayı S.K. nın hesabına yatıran E.K., satıcının istediği 200 lira kargo parasını da hesaba yatırdı. Şüphelinin parayı almasına rağmen deniz motorunu göndermediğini öne süren E.K., Gemlik Emniyet Müdürlüğü ne gelerek satıcıdan şikayetçi oldu. Öte yandan, Kestel ilçesinde, cep telefonundan arayan bir kişinin anlattıklarına inanarak verilen hesaba bin 570 lira yatıran M.S., polis merkezine giderek şikayetçi oldu. M.S. nin yatırdığı parayı Şanlıurfa dan çektiği belirlenen M.S. isimli bir kişi ise gözaltına alındı. (CİHAN) Polisler tebdil-i kıyafetle minibüsleri denetledi İzmir de toplu taşıma araçlarının trafik kurallarına uymasını sağlamak için ilginç bir uygulama başlatıldı. Her an trafikte bulunan ve bu sebeple diğer sürücülerden daha fazla kazaya karışma riski olan ticari hatlı minibüslere yönelik, resmî trafik ekiplerinin yanısıra tebdil i kıyafetle yolcu olarak binen sivil polisler tarafından da denetim yapıldı. Ekipler, 1 Mayıs 9 Haziran 2014 arasında sabah ve akşam trafiğiyle yolcu yoğunluğunun fazla olduğu zaman dilimlerinde, bin 763 ticari minibüsü denetledi. Taşıma sınırı üstünde yolcu alan bin 553, indirme bindirme kurallarını ihlâl eden 42, şerit izleme ve değiştirme kuralını ihlâl eden 6, taşıt yolu üzerinde duraklama yapan 12, trafik güvenliği yasaklarına uymayan 2, emniyet kemeri kullanmayan 4 minibüs şoförüne, toplam bin 647 lira ceza kesildi. İzmir İl Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, trafik denetimlerine etkin ve kararlı şekilde devam edileceğini bildirdi. (CİHAN) Motosiklet kamyonetle çarpıştı: 2 ölü İzmir in Torbalı ilçesindeki trafik kazasında 2 kişi hayatını kaybetti. Kaza, dün gece İzmir-Aydın karayolunun Pamukyazı Mahallesi kesiminde yaşandı. Selçuk yönüne seyreden 18 yaşındaki Mustafa Köken idaresindeki 09 ADS 65 plakalı motosiklet, karşı yönden gelen Süleyman Y. yönetimindeki 35 TTT 26 plakalı kamyonetle çarpıştı. Sürücü Köken ve arkasında oturan 18 yaşındaki Harun Karaca, yola savrularak asfalt zemine düştü. Vatandaşların durumu bildirmesi üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri tarafından yapılan kontrolde, ikisinin de hayatını kaybettiği belirlendi. Kontrolden çıkarak yan yatan kamyonetin sürücüsü ise kazayı yara almadan atlattı. Kask takmadıkları belirtilen Köken ve Karaca nın cenazeleri, otopsi yapılmak üzere İzmir Adli Tıp Kurumu na gönderildi. Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı. (CİHAN)

4 22 Haziran 2014 Pazar Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış AŞ Pazarlama Direktörü Akdağ: "Corolla, efsane bir marka. Bugüne kadar 41 milyona (dünya genelinde) yakın sattı.satışımızın yaklaşık yüzde 60'ı Corolla'dan geliyor. Bu, ciddi bir oran.hedeflerimize uygun olarak ilerliyoruz. İlk 5 aydaki satışlarımız planladığımız seviyelerde gidiyor. Bu yılı, 30 ila 40 bin arasında bir rakamda bitireceğiz"dedi Lansmanı geçen yıl haziran ayında yapılan ve Toyota'nın "amiral gemisi" olan Yeni Corolla'nın, Türkiye'de 18 bin 950 adet satıldığı bildirildi.toyota Türkiye Pazarlama ve Satış AŞ Pazarlama Direktörü Murat Akdağ, bir programa katılmak için geldiği Sivas'ta, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de de ürettikleri Corolla ile gurur duyduklarını söyledi.corolla'nın Toyota'nın en önemli marka değeri olduğunu belirten Akdağ, 11. nesil Corollaların 2013 yılında trafiğe çıkmaya başladığını anımsattı.corolla'nın geçen sene haziran ayında yapılan lansmanının ardından Türkiye'de 2013 yılını 13 bin 161 satış rakamıyla kapattığını, bu yılın ilk 5 ayında da 5 bin 789 adet satıldığını aktaran Akdağ, yurt genelinde toplamda 18 bin 950 adete ulaştıklarını ifade etti.akdağ, Corolla'nın, Toyota'nın toplam satışında ciddi bir yer tuttuğuna dikkati çekerek, "Corolla, efsane bir marka. Bugüne kadar 41 milyona (dünya genelinde) yakın sattı. Corolla, üretiminin bir kısmı da Türkiye'de yapılıyor. Dolayısıyla Corolla hem dünyada hem de Türkiye'de bir efsane, bizim en iyi sattığımız model. Satışımızın yaklaşık yüzde 60'ı Corolla'- dan geliyor. Bu, ciddi bir oran. Corolla, hem dış hem de iç dizayn itibarıyla son derece kuvvetli bir konumda. Pazarda da oldukça iddialı" diye konuştu. Ağırlıklı olarak geçen yılın ikinci yarısında Corolla satışlarının arttığına dikkati çeken Akdağ, bu yıl ise Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) artışı ve ödeme koşullarındaki düzenlemelerden bütün otomotiv pazarı gibi kendilerinin de etkilendiğini belirtti.akdağ, geçen yılla aradaki farkı kapatmak için çalıştıklarını dile getirerek, Corolla ile ivme kazanan satışlarla açığı ciddi anlamda kapatmaya başladıklarını söyledi.özellikle perakende satışlarda son derece iyi konumda olduklarını belirten Akdağ, filo satışlarında da kendilerini geliştirmeleri gerektiğini kaydetti.türkiye'de bu yıl o- tomotiv pazarında yaklaşık 650 bin adet araç satılmasının beklendiğini ifade e- den Akdağ, "Bunun bin arası muhtemelen binek araba olacak. Toyota'nın pazar payı da yüzde 5'ler düzeyinde. Hedeflerimize uygun olarak ilerliyoruz. İlk 5 aydaki satışlarımız planladığımız seviyelerde gidiyor. Bu yılı, 30 ila 40 bin arasında bir rakamda bitireceğiz" diye konuştu.ötv artışı ve ödeme koşullarına ilişkin yapılan düzenlemeler nedeniyle Türkiye'de araç satışlarının geçen yıla göre yüzde geride seyrettiğini belirten Akdağ, "Eskiden bir tüketici bayiye gelip herhangi bir ön ödeme yapmadan 72 ay kredi kullanarak bir araca sahip olabiliyordu. Düzenlemelerden sonra hem ÖTV oranları artırıldı hem de yüzde 30 ön ödeme şartı getirildi. Geri kalanı da kredilendirirse, bunun da 48 ay içerisinde ödenmesi gerekiyor. Bu durum, otomobil satışlarını etkiledi" dedi.akdağ, 2014'ün sektörün tamamı için güzel geçmesini diledi. (AA) Şehircilik ve Kent İhtiyaçları Fuarı (KENT EXPO), bu yıl Ekim arasında İzmir Uluslararası Fuar Alanı'nda ikinci defa düzenlenecek. Bir yandan yerel yönetimlerin gereksinim duydukları ürün ve hizmetlere ulaşmasına katkı sağlarken bir yandan da katılımcı firmalara, kendilerini başta belediyeler olmak üzere ilgililere en verimli şekilde tanıtma olanağı sunacak Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) koordinasyonunda, Ege ve Batı Akdeniz Sanayici ve İşadamları Federasyonu (ESİDEF) organizasyonunda Kanada, Mozambik, Pakistan, Ruanda ve Sırbistan dan gelen 40 firma ve 55 işadamı İzmir de ağırlandı Türkiye nin önde gelen perakende zinciri Kipa, ünlü komedyen Sefa Doğanay ın da sahne alacağı bir partiyle Kuşadası nda yaza merhaba diyor.

5 1Şubat 22 Haziran Perşembe Pazar "Dünya kayısı başkenti" olarak bilinen Malatya'da zirai donun ardından yaşanan ekonomik sıkıntıların, evlilik hazırlığı yapan bazı çiftlerin, düğün salonlarındaki rezervasyonlarını iptal etmesine neden olduğu bildirildi. Düğün salonu sahibi Samanoğlu: "Geçen seneye göre, rezervasyonlardaki doluluk oranımız yüzde düştü" şeklinde konuştu TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Sosyal Politikalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (ETÜ SPM) Direktörü Prof. Dr. Serdar Sayan, Türkiye nin mevcut eğitim sistemiyle yüksek teknolojili ürün üretmeden 2023 yılındaki 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmasının mümkün olmadığını söyledi Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesi (UMEM-Beceri'10 )'un Denizli'de yeni döneminin ilk toplantısı yapıldı. Denizli Sanayi Odası (DSO)'ndaki toplantıya DSO Başkanı Müjdat Keçeci, İş-Kur İl Müdürü Ferudun Giresun ve projede çalışan ilgili yöneticiler katıldı.toplantıda, ülke genelinde ve Denizli sanayisinin ihtiyaç duyduğu nitelikli ara eleman açığının çok yüksek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Sayan, Bunu kapatacak UMEM gibi dev, meslek öğreten, iş garantili bir projeye bile katılım çok az. İşsizlerimiz, meslek sahibi olarak çalışma hayatına katılmalarının anahtarını maalesef kullanmıyor. Örneğin Denizli'de işveren, proje kapsamında 5 bin 280 istihdam talebinde bulunmuş. Açılan 110 kursa ise bin 972 başvuru olmuş. Bunların büyük kısmı yarıda bırakmış ya da başarısız olmuş. Başarıyla tamamlayan ve meslek sahibi olan kişi sayısı bin 346, yani işverenin istihdam etmek için talepte bulunduğu sayının toplam dörtte biri. Bu kadar insan işsizken, işsizlikten yakınıyorken kurslara gelip meslek sahibi olarak çalışma hayatına girmiyor. Bu büyük bir sıkıntı. Bu da sanayinin, nitelikli ara eleman bulamadığı için üretimine ve kalitesine yansıyor, yani ekonomiyi baltalıyor." dedi.acil adım atılmazsa Türkiye nin orta gelir tuzağında kalma ihtimalinin yüksek olduğunu belirten Sayan, Burada kalıp bir türlü çıkma başarısı gösteremeyen ülkelere en iyi örnek Arjantin dir. Büyük kaynaklara ve kalkınma potansiyeline sahip olduğu halde uzun süredir bir türlü bir üst gelir seviyesine çıkamıyor. Bu aşamayı geçmek için en önemli konu, eğitim ve işgücüdür. İnovasyona, yenilikçiliğe önem vermemiz lazım. Maalesef bizim okul sistemimiz bunu çok iyi başaramıyor. Nitelik olarak almamız gereken çok mesafe var. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sıralamasında Türkiye, bu gidişle 2020 yılına kadar son üçlerde yer alacak. Diğer iki rakibi, Şili ve Meksika olacaktır. Kalitede çok ciddi bir sorun var. Çok ezberci bir eğitim. diye konuştu. Gezi Parkı olaylarına değindiği için okul birinciliği elinden alınan Işıtan Önder'i örnek veren Sayan, Bir çocuk, Berkin Elvan ın ölümünden üzüntü duyduğunu söylediği için elinden birinciliği aldılar. Böyle bir ortamda çocuk, orijinal fikir nasıl söyleyecek? O zaman buluş da çıkmıyor, yenilikçi süreçte hiçbir şey çıkmıyor. Çocuklar, meramını anlatacak derlitoplu mantıksal sıra içinde kompozisyon bile yazamıyor. Orta gelir tuzağını aşacaksak, bu eğitim sistemi acilen gözden geçirmelidir. dedi.hükümetin 2023 yılı 500 milyar dolar hedefinin mevcut şartlar dahilinde mümkün olmadığını savunan Serdar Sayan, şunları kaydetti: Türkiye nin mevcut işgücü profiliyle, mevcut yedi yıllık eğitim düzeyiyle, orta 2'den terk bir nüfusla 500 milyar dolar ihracat yapmanız mümkün değil. Nokta. Getirin altına imzamı atayım te 500 milyar dolar olmayacak. Artık ara elemanların, milyon dolarlık makineler kullanması gerekiyor. CNC tezgâhı dediğimiz şey bilgisayardır. Bilgisayar bilmesi lazım adamın, sıkıntı orada zaten. Orta 2 den terk adama milyon dolarlık makineyi verirsen, bir şey üretememe bir yana, o makinenin bozulmasında sebep olabilir. Yüksek teknolojili ürün ihracının mamul mal ihracına oranında, OECD ülkelerine ek olarak Brezilya, Çin, Rusya ve Güney Afrika nın arasında Türkiye maalesef en düşük seviyededir. (CİHAN) İHKİB Başkanı Tanrıverdi: "Türkiye'den yapılan denim giysi ihracatının değer o- larak yarısı kadın denim pantolonları oldu.artık denim konusunda uzman ülkelerden biriyiz. Hemen hemen bütün dünya markalarına denim üretimi gerçekleştiriyoruz"şeklinde konuştu

6 1Şubat 22 Haziran Perşembe Pazar Verdiği çoğu soru önergesini birkaç kez yineleyen ve her defasında soru önergelerinin işlevini yitirmeden cevaplandırılmasını isteyen CHP PM Üyesi ve İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hülya Güven, Başbakan ve Bakanlara yöneltilen soru önergelerinin neden cevap verilmediğinin araştırılması istemiyle Meclis Başkanlığına araştırma önergesi sundu Soma da meydana gelen faciadan 9 gün sonra Ankara ya giderek, Başbakanla, Bakanlarla ve Meclis teki siyasi partilerle görüşen 9 kişilik heyetin içinde yer alan madenciler Plan ve Bütçe Komisyonu na k- endilerine verilen sözleri hatırlatmak için dilekçe yazdılar. Dilekçeyi CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel e teslim eden madenciler 15 maddede verilen sözleri tek tek saydılar. Önceki gün Plan ve Bütçe Komisyonu nu görüşmeleri sırasında CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel söz alarak, Başbakan Erdoğan ın madencilere verdiği sözleri tutmadığını ifade etmişti. CHP li Özel yaptığı konuşmasında işçilere söz verilen 6 saatlik çalışma süresinde değişikliğe gidilmesini sert bir dille eleştirmiş ve Başbakanın geri vitesinin bir tek madenciye işlediğinin altını çizmişti. CHP li Özel yaptığı önceki gün Plan Bütçe Komisyonunda yaptığı konuşmasında şunları söylemişti: Ankara ya ziyarete gelen madencilere çalışma saatinin yedi buçuk saatten altı saate indirilmesi konusu doğrudan Başbakan tarafından verilen bir taahhüt var. Oradaki işçilerden Tevrat Çün e Başbakan Yedi buçuk saat çalışıyormuşsunuz, dünya altı saat çalışıyor, biz bunu altı saate indireceğiz, haftalık da o- tuz altı saati geçmeyecek, hatta ayda dört gün de fazladan izin verelim mi size ha Tevrat? demiş. Tevrat da heyetteki madencilerden; Siz bilirsiniz, çok iyi olur Başbakanım. demiş. Tevrat çıktı anlattı bunları bütün televizyonlara. Şimdi, Tevrat oradaki tane arkadaşının yüzüne nasıl bakacak? Bu altı saatlik çalışma süresinde esas tartışma şu: Mevcut düzenlemede yazan 7,5 saatlik çalışma süresi dahi evden eve on üç saat sürüyor, alana girildikten sonra dokuz saat sürüyor. İşin gerçeği hiç bir zaman madende iş değişimi dışarıda yapılmıyor. Siz bunu, bu düzenlemeyi böyle yapmakla birçok maden için yedi buçuk saatten de daha kötü bir duruma getiriyorsunuz. Yer altında nasıl değişim olduğunu, anlattık. Yetmedi, Soma Komisyonu Soma ya geldi. Orada durumu doğrudan, yerinde gördük. Mesele bizim anlattığımız gibi, bize anlatıldığı gibi. Ama şimdi burada o altı saat için çalışma süresinin yanına yer altı ibaresini koyup madde 3 ile madde 6 yı birlikte yorumladığınızda doğrudan fazla çalışma veriyorsunuz bu arkadaşlara. Bu, durumu eskiden daha kötüye götürmektir. MADENCİYE İHANET EDİYORSUNUZ Şimdi, gelinen noktada, yaptığınız iş madenciye iyilik değil, madenciye kötülük yapıyorsunuz. Yaptığınız iş gerçek anlamda madenciye bir ihanet. Bir söz verilmiş, o sözü tutmanız beklenirken onu tersine döndürmeye çalışıyorsunuz ve bu söz yürütmenin en başı tarafından verilmiş. O maden patladıktan üç gün sonra gelip bunları konuşup otuz üç gün sonra bu noktaya getirmek ne samimiyetle bağdaşır ne de siyaseten affedilir bir şey değildir, doğru bir iş yapmıyorsunuz. Bunu sıkılmadan yapıyor olmanıza ve böyle bir özgüvenle yapıyor olmanıza, bunu böyle bir alaycı tavırla savunabiliyor olmanıza da şaşırıyorum gerçekten. dedi.

7 SAYFA 7 SONDAKiKA GAZETESİ >>7 SİYASET Haziran Şubat Perşembe Pazar Ortada çocuğumuz yok ben barıştan ne anladım Kaçırılan 14 yaşındaki Eşref'in amcası Mahmut Kılıç Çocuğumuz 4 kilometre mesafedeyken kolumuz kanadımız bağlı. Ciğerimiz oradayken biz yanıp kavruluyoruz. Şuana kadar 11 milletvekili içinde telefon açan olmadı. Bu saatten sonra arayana da cevap vermeyeceğim dedi Kamalak'tan İhsanoğlu na tam destek Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, CHP ve MHP tarafından ortak cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilen Ekmeleddin İhsanoğlu nun yabana atılacak bir kişi olmadığını söyledi. CHP nin, İhsanoğlu nu aday göstermesinin Türkiye nin tarihi seyri bakımından son derece önemli olduğunu vurgulayan Kamalak, Kanaatimce bu hem Türkiye bakımından hem milletimiz açısından hem de CHP bakımından sevindirici bir durum. dedi. Saadet Partisi Genel Merkezi nde partililerle toplantı yapan Kamalak, cumhurbaşkanlığı seçim sürecini değerlendirdi. İhsanoğlu nun ortak aday gösterilmesine ilişkin düşüncelerini açıklayan Kamalak, CHP ile MHP Ekmeleddin İhsanoğlu Bey'i ortak cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdiler. İhsanoğlu nun kişiliği üzerinde duracak değilim. Yabana atılacak bir kişi olmadığı malum. Öbür taraftan ifa ettiği görev kanaatimce kişiliğinin çok çok üzerinde. 10 küsur yıldır İslam İşbirliği Teşkilatı nın Genel Sekreterliği ni yapmıştır. CHP nin böyle bir ismi cumhurbaşkanlığına aday olarak göstermesi Türkiye nin tarihi seyri bakımından son derece önemlidir. Neredeyse Allah kelamına hatta lafza-i celale bile karşı çıkan bir zihniyet neticede İslam İşbirliği Teşkilatı nın Genel Sekreterliği ni yapmış olan bir ismi ortak aday olarak sunabiliyor. Bu, kanaatimce hem Türkiye bakımından hem milletimiz açısından hem de CHP bakımından sevindirici bir durum. Her şey ama her şey aslına rücu edecektir. ifadelerini kullandı. SAADET PARTİSİ HANGİ ADAYI DESTEKLEYECEK? Saadet Partisi nin aday tercihi konusunda henüz karar vermediğini belirten Kamalak, Saadet Partisi nin tutumu ne olacak, hangi adayı destekleyecek? diye soruyorlar. Bizim için kimin cumhurbaşkanı olacağından ziyade nasıl bir cumhurbaşkanı olacağı sorusu bizim için önemlidir. Cumhurbaşkanı bu milletin ruh köküne bağlı mazlumun hakkını koruyan birisi olmalıdır diyoruz. Bu münasebetle partimizin yetkili organları ile gönüldaşlarımızla bir araya gelip durumu değerlendireceğiz. İlk etapta diğer adayları da görelim. 50 gün var seçime. Bu zamana kadar değerlendirme yapacak zamanımız var. Biz Saadet Partisi olarak adayın niteliğine vasıflarına bakacağız. şeklinde konuştu. BU İKTİDAR BİZE DARBE YAPILIYOR DİYE MİLLETTEN OY ALDI Balyoz hükümlülerinin serbest bırakılmasına ilişkin değerlendirmeler de yapan Kamalak, şöyle devam etti: Mevcut iktidar seçim meydanlarında iktidara karşı darbe yapılıyor sloganları ile aziz milletimizden oy istedi ve aldı. Mevcut iktidarın en önemli icraatlarından birisi darbeye karşı göğüs germesi, dik durmasıydı. Böyle lanse ediliyordu. Aziz milletimizden bu doğrultuda oy talep etti ve aldı. Gün geldi, başta Başbakan ın başdanışmanı olmak üzere milli orduya kumpas kurulduğunu söyledi. Başbakan da aynı şekilde kumpas kurulduğunu ifade etti. Başbakan Yardımcısı da aynı şekilde kumpastan bahsetti. Eğer ortada kumpas varsa başka konuları tartışmanın hiçbir anlamı yoktur. 'HİZMET HAREKETİNİ BİTİRME PLANI' İDDİALARI Konuşmasının ardından Kamalak, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı. Hizmet Hareketi'ne yönelik kumpas kurulduğu yönündeki iddialara karşılık Kamalak, Önergenin mahiyetini bilemiyorum. Ortada bir kumpas varsa bunu iktidar yetkililerinin kurduğu kanaatindeyim. şeklinde yanıtladı. (CİHAN) 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 34 yıl geçtikten sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Evren ve kuvvet komutanı Şahinkaya'nın müebbet hapse mahkum edilmesini sevinçle karşılayan de 12 Eylül Mağduru Ülkücüler Komisyon Başkanı Remzi Çayır, "Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı" dedi 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 34 yıl geçtikten sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve kuvvet komutanı Tahsin Şahinkaya, müebbet hapse mahkum edildi. Kararın ardından o dönemin mağduru olan binlerce insan, geçmişte yaşadıkları acıların bugün hesabının sorulduğunu söyledi. O dönemin acılarını yaşayan isimlerden biri de 12 Eylül Mağduru Ülkücüler Komisyon Başkanı Remzi Çayır. 12 Eylül davasının ardından yıllar önce kaldığı Ankara Ulucanlar Cezaevi'ne gelen Çayır, Buraya geldiğimde artık daha huzurluyum. ifadelerini kullandı. 20 li yaşlarını hapishanelerde geçirdiklerini ve birçok insanın idam ve işkenceyle hayatını kaybettiğini söyleyen Çayır, Hayatını işkencede kaybedenler, idam edilen sağcısı, solcusu herkese Allah tan rahmet diliyorum. İnşallah verilen ceza neticesinde mezarda da olsa, az da olsa kemikleri ve ruhları mutlu olmuştur. diye konuştu. 12 Eylül dönemi mağduru Çayır, cezaevine birlikte geldiği Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici'ye, kaldığı koğuşu gezdirdi. O dönemin cezaevi şartlarını anlatan Çayır, "Allah bir daha o günleri göstermesin." ifadelerini kullandı. Çayır ve Destici, Ulucanlar Cezaevi avlusunda volta atarak, duvarda asılı bulunan panolarda idam edilen ve hayatını kaybedenlerin fotoğraflarına baktı. Daha sonra cezaevinin zindanlarını gezdirerek, o dönemde yapılan işkenceleri ve birlikte kaldığı ülkücü ve devrimciler ile aralarında geçen olayları yerinde anlattı. Çayır, cezaevinde çektirdi fotoğrafı da Genel Başkan Destici ye göstererek, o günleri yeniden hatırladı. "DESTİCİ'Yİ DUYGULANDIRAN YAZICIOĞLU MEKTUBU" Ulucanlar Cezaevi'nde bir dönem yatan BBP'nin merhum lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun kaldığı koğuşa gelen Destici ve beraberindekiler, Yazıcıoğlu'nun eşi tarafından cezaevine bağışlanan Yazıcıoğlu'nun kişisel eşyalarını inceledi. Bu sırada Destici, eşyalar arasında yer alan Muhsin Yazıcıoğlu'nun anneler gününde annesine yazdığı metubu okudu. Mektupta, Yazıcıoğlu nun annesine olan özlemini anlattığı bölümü okurken duygulanan Destici, daha sonra Yazıcıoğlu'nun hapishanede kaldığı ve bir dönem İskilipli Atıf Hoca'nın da kaldığı ranzayı inceledi. AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu, PKK tarafından kaçırılan ve Suriye'de alıkonulduğu iddia edilen 14 yaşındaki Eşref Kılıç'ın ailesini ziyaret etti. Ziyarette Eşref'in amcası Mahmut Kılıç, AK Partili Zeynep Karahan Uslu ya, Siz barıştan bahsediyorsunuz, ortada çocuk yok. Peki ben barıştan ne anladım?12 yaşındaki çocuklar da ortadan kayboluyorsa, buna barış mı diyeceğiz. diye sordu. Zeynep Karahan Uslu ise aileyi, KCK'nın 18 yaşından küçük çocukların serbest bırakılacağı yönündeki açıklamasıyla teselli etmeyi tercih etti. Şanlıurfa milletvekili Zeynep Karahan Uslu, çocuklarının Şanlıurfa Suruç a komşu Suriye Kobani de PKK tarafından alıkonulduğunu ifade eden Kılıç ailesiyle evinde görüştü. Anne Medine Kılıç tarafından kapıda karşılanan milletvekili Uslu'ya aile; çocuklarının PKK ya sempati duymadığını, zorla alıkonulduğunu söyledi. Ziyarette anne Medine Kılıç milletvekiline oğlunun odasını, ders çalıştığı kitaplarını gözyaşları eşliğinde gösterdi. "11 MİLLETVEKİLİNDEN ARAYAN OLMADI" Kaçırılan 14 yaşındaki Eşref'in amcası Mahmut Kılıç ise Şanlıurfa milletvekili Uslu'ya tepki gösterdi. Kılıç, Çocuğumuz 4 kilometre mesafedeyken kolumuz kanadımız bağlı. Ciğerimiz oradayken biz yanıp kavruluyoruz. Şuana kadar 11 milletvekili içinde telefon açan olmadı. Bu saatten sonra arayana da cevap vermeyeceğim. dedi. Barış sürecinin anlamsız kaldığını savunan amca Kılıç şunları kaydetti: Barış süreci başlamış. Siz barıştan bahsediyorsunuz ama çocuk ortada yok. Eee, peki ben barıştan ne anladım? Biz şuanda çalışmaya gitmiyoruz. Barış var ee, çocuk ortada yok! Madem ki barış süreci başlamışsa 12 yaşındaki çocuklar da ortadan kayboluyorsa, buna barış mı diyeceğiz. Yoksa aileler daha acı çekecek günleri mi görecek. Bunu anlamıyorum. İki tarafa da sesleniyorum. Barış süreci başlamışsa, iki tarafından bu gün uzatmaması gerekir. İçimden geçenleri size anlatabilseydim. Her aile ferdimiz birer hastalığa yakalandı. "NE YEDİĞİMİZ NE İÇTİĞİMİZ BELLİ" Baba Celal Kılıç ise Ne içtiğimiz var, ne yediğimiz. Ailem kendini salmış. Her an gelecek haberi bekliyoruz. şeklinde konuştu. Anne Medine Kılıç daa oğlu dışında hiç birşeyi istemediğini vurguladı. AK PARTİLİ VEKİL KCK NIN BEYANATLARI İLE AİLEYİ TESELLİ ETTİ Milletvekili Zeynep Karahan Uslu aileyi dinledikten sonra çözüm sürecindeki gelişmelere değindi. Uslu, aileyi KCK nın 18 yaşın altındaki çocukların bırakılacağı yönündeki beyanatı ile teselli etti. Uslu, Artık yanlışta ısrar edildiği değil, doğruda birleşildiği günlere geliyoruz. Barış süreci bu demek, herkesin adım atması gerek. Medyadan takip ediyoruz umarım, doğrudur. 18 yaşından küçük kendi iradesini kullanamayan evlatlarımızın geri dönüşüne yönelik bir takım beyanlar var. Buna katkılar da bir şekilde sürüyor. ifadelerini kullandı. (CİHAN) 12 Eylül de işkence gördüğü cezaevine gülümseyerek girdi 20 Lİ YAŞLARIMIZI ZİNDANLARDA TÜKETTİK 12 Eylül ve öncesinde, hapishanenin avlusunda bulunan kavak ağacının altında gerçekleşen idamların olduğu yerde açıklamalarda bulunan Remzi Çayır, ilk kez Türkiye de darbe yapanların cezalandırıldığını söyledi. Bunun tarihi bir karar olduğunu ve mahkeme salonunda karar açıklandığı anda çok duygulandığını belirten Çayır, Darbeyi tamama erdirenler ve teşebbüste kalmayanlar, darbenin sonucunda kendini cumhurbaşkanı seçtirenler müebbet hapse mahkum oldular. Ölenler öldü, sağ kalanlar hapse mahkum oldular. Bu, insanlık, demokrasi açısından tarihi bir dönüm noktasıdır. Buna emek veren sağcısı, solcusu, devrimcisi, ülkücüsü herkese teşekkür ediyorum. Hep birlikte artık işkencesiz bir dünyayı özlediğimizi söyledik. Kimse millet iradesini alaşağı etmemeli. Demokrasiyi yaşatmalı. Problemleri darbeyle çözmemeliyiz. Bunu söyledik. Bu hepimizi sevindirdi. Çok duygulandım mahkeme salonunda. Burayı gezerken de duygulandım. Burada 20 li yaşlarımızı bu zindanlarda tükettik. dedi. SIRADA DARBE ANAYASASINDAN KURTULMAK VAR Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya ya verilen müebbet hapis cezasının bir başka anlamı olduğuna da dikkat çeken Çayır, şöyle devam etti: Müebbettin bir işaret fişeği de şudur. Hükümet ve muhalefet lütfen darbecilerin yaptığı Anayasa yı yok edin. Darbecilerin bütün yönetmeliklerini ve yasalarını yok edin. Yeniden Anayasa ve yeniden insanca yasalar yapın dedi bu müebbetti vererek. Bundan sonraki basamak, kimsenin darbe teşebbüsü etmemesi gerektiği ve yeniden yeni bir dünya kurmamız gerektiği, yeni bir anayasa kurmamızın gerektiğiydi. Çayır, verilen kararın, o dönemin mağduru olan herkesi mutlu ettiğini belirterek, Hayatını işkencede kaybedenler, idam edilen sağcısı solcusu herkese Allah tan rahmet diliyorum. İnşallah verilen ceza neticesinde mezarda da olsa, az da olsa kemikleri ve ruhları mutlu olmuştur. ifadelerini kullandı. İNSANLARIN AHI YERDE KALMADI BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ise adaletin, gecikmiş de olsa yerini bulduğunu söyledi. O dönemin mağdurlarının ahını yerde kalmayarak, beklenen adaletin bugün tecelli ettiğini belirten Destici, 12 Eylül ün mağduru, haksız yere idam edilen insanlarımız, işkenceyle öldürülen insanlar, hayatı zindan edilenler, geleceği karartılanlar, dağıtılan aileler, gözü yaşlı analar bütün bunların ahı yerde kalmadı. Tam anlamıyla bir adaletin tecelli ettiğini söyleyemeyiz. Sadece iki kişi ömür boyu hapse mahkum edilmesi bütün bu idamın izlerini silmez. Sembolik de olsa çok önemli bir şeydir. 12 Eylül referandumunda eksik ama evet dedik. O gün 12 Eylül ihtilalcilerinin ve darbecilerinin yargılanmayacağı iddia ediliyordu. Neticede yargılandılar ve ömür boyu hapse mahkum oldular. Bu Türkiye de bir ilk oldu ve inşallah bir daha kimse bu tür bir darbe girişiminde bulunmaz. Türkiye inşallah bir daha darbeler yaşamaz. diye konuştu. (CİHAN)

8 SAYFA 8 MAVi KIRMIZI SARI SAYFA 9 SiYAH MAVi KIRMIZI SARI SONDAKiKA GAZETESİ >>8 GÜNCEL Haziran Şubat Perşembe Pazar SONDAKiKA GAZETESİ >>9 GÜNCEL Haziran Şubat Perşembe Pazar tgundem64@hotmail.com Timuçin GÜNDEM Mustafa ARSLAN musarslan1960@hotmail.com DAYAĞIN AKLI OLSAYDI CENNETTEN ÇIKMAZDI Bu sabah manşetlere göz atarken vicdanım yine paramparça oldu. Yüreğim sızladı. Boy boy, kadına şiddet kareleri ile doluydu manşetler her zaman ki gibi. Bir kez daha neler oluyor bize demekten kendimi alamadım. 3. Sayfa haberlerinin neredeyse tamamı kadına şiddette vardığımız noktayı gösterir vahamette. İnsanlık namına, hepsi birbirinden utanç vericiydi. Bir köşede yüzü gözü kezzapla tanınmayacak hale getirilmiş bir hanım. Diğer köşede, vücudunun bilmem kaç yerinden bıçak darbesi almış, kan revan içinde can çekişen başka bir hanım. Öte tarafta umutla döndüğü, baba ocağım dediği baba evinde töre gereği kurşunlanarak öldürülen kızlarımız. Bir diğer tarafta ise öldüresiye sevdiğini ifade ettiği eşini sokak ortasında sevgisinden sille tokat döven zavallı bir erkek. Cehaletten öte hiç bir mesnedi olmayan töre cinayetleri ile milletçe yatar kalkar olduk. Tıpkı cahiliye devrindeki cahillerin çoğunlukta olduğu aşiret ya da kabile toplumlarındaki gibi. Sanki şiddeti kanıksadık. Sesimizi yeterince duyuramadık. Bunlar son derece vahim ve üzerinde ivedilikle durulması gereken ciddi psikolojik ve sosyolojik rahatsızlıklardır. Aynı zamanda da % 99 u Müslüman olan ve bununla haklı olarak iftihar eden bir millete yakışmayan manzaralardır. Modern İslam toplumuyla böylesi pespaye manzaralar yan yana dahi gelmemeli. Buna vesile olunmamalı. Toplum olarak, erkekler olarak, karşı cinse yapılanlardan hicap duymalıyız. Utanmalıyız. Elmanın yarısı çürürse unutmayın ki, öteki yarısı da çürür. Çünkü bu sonda hepimizin, öyle ya da böyle katkısı var. Bu vahşet, adam sendecilik sınırlarını çoktan devşirmiş durumda. Kadın ve kızlarımız, insan olma haddini aşanların elinde heba oluyor. Tedbir alınmazsa, alınan tedbirler gözden geçirilmezse olmaya da devam edecekler. Tıpkı asırlardır olduğu gibi Çevremiz, sokak ortasında can verenler ve vücudu dağlanan karşı cinslerimizle dolu. Yaşamlarının ilk anından son anına kadar ki tüm safhalarında şiddetin soluğunu ensesinde hisseden kadın ve kızlarımızın çilesine ülkemizde çare bulunamadı. Bu kadın kırım ne adına onlara reva görülüyor? Oda apayrı bir muamma. Gelin, şiddete birde rakamlar cephesinden bakalım. Bunun içinde öncelikle, ülkemizin fevkalade yetersiz olan konu ile ilgili bir kaç istatistikî verisini irdeleyelim. Toplumsal cinnetimizin vardığı boyutu âlemin gözleri önüne bir bir serelim. Bakalım rakamlar kadına şiddetin boyutuna dair neler söylüyor? Kulak verelim; ülkemizdeki kadın ve kızlarımızın % sı aile içi şiddete maruz kalmakta. Yani her üç kadın ve kızımızdan biri şiddet melanetinin muhatabı durumunda. Eşlerinden boşanan hanımlarda bu oran % 76 nın üzerinde. Kadın ve kızlarımıza yönelik cinayetlerde son on yılda yüzde bin dört yüzlük bir artış var. Bu veri, ülkemizde her gün 4-5 kadın ya da kızımızın öldürüldüğünün en önemli delilidir. Bu değer, yıllık kadın cinayeti sayısının binlerle ifade edildiği anlamı taşımaktadır. Saydıklarım ülkemizin ortalama değerleridir. İç Anadolu ve ötesinde verilerin misli ile arttığı rahatlıkla görülecektir. Birde hamile bayanlara dair bir veriyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Maalesef hamile bayanlarında % 21 i aile içi şiddetten payına düşeni fazlası ile almakta. İnanılır gibi değil ama bu da ülke ortalamamız. Bu kadar mı, şefkatimizi, insafımızı yitirdik? Bu sorunun cevabı için de eldeki verilerimiz koccamannn bir evet diyor. Yitirdiniz, insafsızsınız diyor. Sonuçta, tüm veriler üst üste konduğunda ülkemizin kadına şiddet uygulayan ülkeler sıralamasında Dünya İkincisi olduğu gerçeğini görüyoruz. Yani Gana dan, Gambia dan, Trinidad Tobago, Gine Bissau ve Papua Yeni Gine den bile çok gerilerdeyiz. Bu sahada onlar kadar bile medeni değiliz. Şimdi kim yamyam onlar mı? Yoksa bizdeki zavallı şiddet sahipleri mi? Varın kararı siz verin. Böylelikle rakamların dilinin de, dayağın aklı olsaydı cennetten çıkmazdı dediğini duyar gibiyiz sanırım. Velhasıl; şiddete maruz kalan kadın ve kızlarımızda insandır. Bizlerle eşit haklara sahiptir. Onları da Allah (c.c.) yaratmıştır. Ama siz öldüresiniz, işkence edesiniz, dövüp sövesiniz diye değil! Bir ömür boyu sakat bırakasınız diye de değil!! Yere batası, saçma sapan, lanet törelerinizin kurbanı olsunlar diyeyse hiç değil!!! Toplum olarak bu illetin önüne bir an önce geçmeliyiz. Geldiğimiz nokta itibariyle mevcut yasal düzenlemelerin engelleyebildiği son raddedeyiz. Ailenin Korunmasına dair caydırıcı yeni yasal düzenlemelere acilen ihtiyaç olduğu kaçınılmaz. Sonrasında eğitime çok daha fazla önem verilmeli. Gençlerimizi şiddetten uzaklaştırmanın yolları yasal düzenlemelerin yanı sıra özellikle ve öncelikle ilim ve bilimde aranmalı. Kadınların can ve mal güvenliği sağlanmalı. Sosyo-ekonomik sıkıntılar ve geleceğe dair güvensizlik ve işsizliğin bir an önce çareleri bulunmalı. Uluslar arası sözleşme ve antlaşmalarla garanti altına alınan kadın hakları göz ardı edilmemeli. Konunun halli için taraflar ortak gayret, sevgi ve hoşgörü içerisinde olmalılar. Unutmayınız ki, hoşgörü ve sevginin olduğu yere şiddetin gölgesi bile düşemez. Mutlu yarınlara. Başkan Kocaoğlu'dan Bornova'ya tam destek İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Bornova Belediyesi ile birlikte yürüttükleri projeleri inceledi. Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila ile birlikte önce Doğanlar Stadyumu na gelen Kocaoğlu burada çalışmalarla ilgili bilgiler aldı. Daha sonra Altındağ Spor Kompleksi ne geçen Kocaoğlu ve Atila, burada da değerlendirmelerde bulunarak inşaatların bir an önce tamamlanması için gerekli talimatları verdi. Bornova Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yaparak kent için son derece önemli projeleri hayata geçiriyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila, ortak yürütülen projelerden Doğanlar Stadyumu ile Altındağ Spor Kompleksi nde incelemelerde bulundu. Başan Atila, inşaatların geldiği aşama ile ilgili olarak Başkan Kocaoğlu nu yerinde bilgilendirdi. Büyükşehir Belediyesi nin önemli desteği var Büyükşehir Belediyesi ile uyumlu bir calışma içinde olduklarını ve bu uyumun hizmetin kalitesini artırdığını ifade eden Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila, Bu kapsamda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu ile birlikte inşaatı devam eden Doğanlar Stadyumu ve Altındağ Spor Kompleksimizi ziyaret ettik. Başkanımızın projelerimiz hakkındaki fikirlerini aldık. Tecrübelerinden yararlandık. Yapacağımız bütün işlerde bu uyum ve birlikte çalışma anlayışını sürdüreceğiz. Zaten bu projelerin yürütülmesinde Büyükşehir Belediyemizin bize önemli bir destek veriyor dedi. (HABER MERKEZİ) En temiz hava Çanakkale ve Adana'da Çevre ve Şehircilik Bakanlığının verilerine göre, kış sezonunda en temiz havaya sahip iller Çanakkale ve Adana oldu. Hava kirliliğinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini önlemek, hava kalitesiyle ilgili bilgi toplamak ve uyarı eşikleri aracılığıyla halkın bilgilendirilmesini sağlamak amacıyla, 2005'ten itibaren hava kalitesi ölçüm istasyonlarıyla partikül madde ile kükürtdioksit parametrelerini ölçen Bakanlık, Kış Sezonu Hava Kalitesi'ne ilişkin bilgileri açıkladı. Buna göre, hava kirleticilerinden partiküler madde ortalamasının en düşük ölçüldüğü istasyon Çanakkale, kükürtdioksit ortalamasının en düşük ölçüldüğü istasyon ise Adana Çatalan oldu. Partiküler madde ortalamasının en düşük çıktığı istasyonlar, Çanakkale'nin ardından Tunceli, Sinop, Adana Çatalan, Artvin, Kilis, Şırnak, Yalova, Kırıkkale ve Rize olarak sıralanıyor. Kükürtdioksit ortalamasının en düşük bulunduğu istasyonlar da Adana Çatalan'ın ardından sırasıyla Antalya, İstanbul Kartal, İstanbul Üsküdar, Kilis, Eskişehir, İstanbul Alibeyköy, Beşiktaş, Ümraniye ve Sarıyer'de yer alıyor. Adana Çatalan, her iki parametrede de havası en temiz bölge olarak dikkati çekiyor. -Hava kalitesi en düşük iller Verilere göre, en yüksek partiküler madde ortalaması ise Iğdır'da ölçüldü. Partiküler madde ortalaması düşük çıkan Şırnak kükürtdioksit ortalaması en yüksek il oldu. Partiküler madde ortalamalarının en yüksek ölçüldüğü hava kalitesi izleme istasyonları, Iğdır'ın ardından sırasıyla Bolu, Düzce, Manisa, Batman, Isparta, Ankara Keçiören, Sakarya, Ankara Cebeci ve Siirt'te bulunuyor. Şırnak'tan sonra kükürtdioksit ortalaması en yüksek istasyonlar ise Muğla 2 (Yatağan), Afyon, Muğla 1, Bitlis, Yozgat, Denizli 1, Van, Karabük ve Edirne olarak sıralanıyor. (AA) Böyle giderse 15 yıl sonra tarım kalmaz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Öztürk, "Su kalitesi 4. sınıf olan Gediz Havzası suyunu tarımda kullanılabilir hale getirmek, amacımız. Bu suyun tarımda kullanılması kesinlikle sakıncalıdır" dedi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Mustafa Öztürk, Gediz Havzası suyunun tarımda kullanılmasının sakıncalı olduğunu belirterek, "Türkiye'nin tarım üretiminin yüzde 10'unu burası karşılıyor. Bu su ile devam edersek, bölgedeki tarımı 15 yılda kaybederiz" dedi. "Gediz Havzası Çevresel Altyapı Değerlendirme Toplantısı"na katılan Mustafa Öztürk, konuşmasında, Gediz Havzası'nda kirliliğe neden olan kaynakların belirlenip, tedbir alınması için yol haritası belirleneceğini söyledi. Öztürk, Gediz Havzası'nın tarımsal açıdan önemine işaret ederek, şöyle konuştu: "Su kalitesi 4. sınıf olan Gediz Havzası suyunu tarımda kullanılabilir hale getirmek, amacımız. Bu suyun tarımda kullanılması kesinlikle sakıncalıdır. Türkiye'nin tarım üretiminin yüzde 10'unu burası karşılıyor. Bu su ile devam edersek, bölgedeki tarımı 15 yılda kaybederiz. Bugünden itibaren seferberlik ilan etmeliyiz. Hepimiz, üzerimize düşen görevi yerine getirmeliyiz. Gediz'i kurtarmak istiyoruz. Suyumuzun kalitesini sağlıklı hale getirmek, tarımsal topraklarımızı kurtarmak istiyoruz." Öztürk, organize sanayi bölgelerinin, atık su arıtma tesisi kurmalarının zorunlu olduğuna değinerek, belediyelere de atık su arıtma tesisi kurmaları için 15 yıla kadar verilen kredi ödemesini, 20 yıla kadar uzatabileceklerini kaydetti. Manisa Valisi Erdoğan Bektaş ise Manisa'nın ekonomik büyüklüğünün yüzde 60'ını, tarımsal üretimin oluşturduğunu belirterek, "Hepimiz Gediz'in son durumunu biliyoruz. 4. sınıf su ile meyveleri, sebzeleri suluyoruz. İhracat da yapıyoruz. Bu, gerçekten çok kötü. Atık suları arıtmadan doğal ortama bırakamayız. Bunları çok kısa süre içinde toparlamamız lazım. Atanmışı, seçilmişi ve sanayicisiyle Gediz'i kurtarmak zorundayız" diye konuştu. (AA) Bundan sonra adı hayvan hakları insan Çevre Komisyonu Başkanı Kaya, hayvan hakları konusunda AB'ye örnek olacak bir yasa tasarısı hazırladıklarını açıkladı. Kaya, "Hayvanı kasten öldürmenin cezası 4 aydan 3 yıla kadar hapis olacak, ancak öldürme işkenceyle olursa ceza 4.5 yıl olacak. Tırnak içinde söylüyorum; artık sokakta karşılaştığınız bir hayvanı gördüğünüzde önünüzü ilikleyip iki adım geri çekileceksiniz" dedi TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Erol Kaya, hayvanları koruma kanununda değişiklik yapan tasarının AB'ye örnek olacak niteliklerinin bulunduğunu belirterek, "Hayvanı kasten öldürmenin cezası 4 aydan 3 yıla kadar olacak, ancak öldürme işkenceyle olursa ceza 4.5 yıl olacak" dedi. Kaya, komisyonda kabul edilen, Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile bu konuda yapılan değişiklikler hakkında AA muhabirine bilgi verdi. Tasarı Meclis'e geldiği zaman ilgili STK'lardan çok ciddi tepki aldıklarını belirten Kaya, "Biz tasarıya tepki nedir? diye baktığımızda, doğal hayat parkları ile müthiş bir itiraz kampanyası yapıldığını gördük. Arkasından süs hayvanları ile ilgili tepkiler oluştu. Biz de tasarının bazı yönlerinin eksik olduğunu görerek, Sayın Başbakan'ın da talimatıyla doğal hayat parklarını metinden çıkardık" dedi. -"Hayvan refahı" Kaya, tasarıyla, yasaya ilk kez "hayvan refahı" tanımı getirildiğini, "Süs hayvanları" ifadesini metinden çıkardıklarını ve pet shoplarda kedi köpek satışına yasak getirildiğini kaydetti. İl Hayvanları Koruma Kurulu'na baro temsilcisinin dahil edildiğini belirten Kaya, hayvanlara kötü muamele yapanlarla ilgili cezaların Kabahatlar Kanunu'ndan Türk Ceza Kanunu'na geçirildiğini ve çok ciddi oranda artırıldığını bildirdi. Erol Kaya, "Hayvanı kasten öldürmenin cezası 4 aydan 3 yıla kadar olacak, eğer bu öldürme işkence ile olursa ceza yarı oranında artırılacak, yani 4.5 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Tırnak içinde söylüyorum, 'artık sokakta karşılaştığınız bir hayvanı gördüğünüzde önünüzü ilikleyip iki adım geri çekileceksiniz.' Çünkü öyle bir kanun oldu. Geçmişte sosyal medyada bir hayvanın işkence ile öldürülmesi görüntüleri yer almıştı. Eğer o suç bugün işlenmiş olsaydı, bunu yapan kişi 4.5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılırdı" dedi. Komisyon Başkanı Kaya, hayvanlarla cinsel ilişki kuran kişiye 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verileceğini, başta horoz dövüşleri olmak üzere hayvan dövüşlerinin yasaklandığını, hayvan dövüştürenlere 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası getirildiğini söyledi. Kas ve çene yapısı güçlü hayvanlara ağızlık takma mecburiyeti getirildiğini ifade eden Kaya, "Eğer bunu yapmaz, hayvanınızı başıboş bırakırsanız ve hayvanınız da başkalarına zarar verirse 4 aydan 2 yıla kadar hapis cezası var" diye konuştu. Kaya, hayvanları acı ve ızdırap verecek şekilde filmlerde ve reklamlarda oynatmaya da idari para cezaları uygulanacağını kaydetti. Kaya, nüfusu 100 binin üzerindeki belediyeler ve il özel idarelerine hayvanlarla ilgili sorumluluklar getirildiğini belirterek, "Hayvanların, alındığı ortama tekrar bırakılması ile ilgili bir sorunumuz vardı. Mevcut kanunda, hayvanın okul bahçesinden, çocuk oyun parkından, hastaneden alındığında tekrar aynı ortama bırakılması zorunluluğu var. Hükümet, buralardan alınan hayvanların oluşturulacak besleme noktalarına konulmasını istedi. Fakat hayvan hakları savunucuları, buna karşı çıktı. Bunun üzerine biz de bu maddede değişiklik yaptık. Hayvan alındığı zaman öncelikle kısırlaştırılacak ve çiplenecek, hastane, ibadethane, çocuk oyun alanları ve okul bahçelerinin dışındaki alanlara bırakılacak" diye konuştu. - "Sahipsiz hayvanlar deneylerde kullanılmayacak" Hayvanların deneylerde kullanılmasıyla ilgili sorunu da çözdüklerini dile getiren Kaya, AB'nin bu konudaki prensiplerinin tasarıya dahil edildiğini söyledi. Kaya, yapılan değişikliğe göre sahipsiz hayvanların artık deneylerde kullanılamayacağını belirtti. Erol Kaya, "Pet shoplarda hayvan satışını yasakladık, Başkan Selvitopu nun makam aracı satıldı Karabağlar Belediyesi nde tasarruf uygulaması başlatan Başkan Muhittin Selvitopu nun lüks makam aracının da aralarında yer aldığı toplam 11 aracın satışı gerçekleşti. Bugün gerçekleştirilen ihalede 8 araç satılırken ilk ihalede de 3 araç satılmıştı. 11 aracın satışından toplam 420 bin lira tasarruf sağlandı. Karabağlar Belediyesi nde gereksiz harcamaların önüne geçmek, ciddi anlamda tasarruf sağlamak için düğmeye basan Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, bu doğrultuda adım atmayı sürdürüyor. Belediye meclisinin de daha önce aldığı karar gereği Daha yeşil bir Karşıyaka yaratma hayalini, yeni evlenen çiftlerin mutluluğu ile birleştiren Karşıyaka Belediyesi Mutluluk Ormanı kurdu. Bundan sonra her evlenen çift için bir ağaç dikilecek ve proje sonunda dev bir kent ormanı oluşturulacak. Başkan Hüseyin Mutlu Akpınar Doğanın katledilmediği bir kent yaratıyoruz. Mutluluklarımızı, ağaç sevgisi ile birleştiriyoruz dedi. Orman alanına ilk ağacı, Ecevit- Eser Çakartaş çifti dikti. Doğayı belediyedeki 11 aracın satışına karar verildi ve yaklaşık 2 hafta önce gerçekleştirilen ilk ihalede 3 aracın satışı gerçekleştirildi. Bunun üzerine kalan 8 araç için yeni bir muammen bedel belirlendi. Daha önce 100 bin lira muammen bedele sahip olan Başkan Selvitopu nun Audi A6 marka aracı bugünkü ihalede 85 bin 100 liraya alıcı buldu. Böylelikle başkan yardımcıları ve birim müdürlerinin de kullandığı toplam 11 aracın satışı tamamlanmış oldu. Karabağlar Belediyesi bu satışlardan toplam 420 bin lira tasarruf sağladı. (HABER MERKEZİ) ve yeşil dokuyu korumaya yönelik projelerle adından söz ettiren Karşıyaka Belediyesi, bu kez de Mutluluk Ormanı Projesi'ni hayata geçirdi. Zübeyde Hanım Mahallesi'nde oluşturulan orman alanına bundan sonra her evlenen çift için -belediye görevlilerince- bir ancak mevcut satış yapan yerlere 2.5 yıl süre verildi. Bu süreden sonra ev hayvanı satamayacaklar, ancak üretim çiftliklerindeki bir hayvanı internet üzerinden sanal ortamda satabilecekler. Hayvanlar pet shoplar yerine hayvan barınaklarından satın alınabilecek" sözlerini sarfetti. Mevcut kara ve su sirkleri ile yunus parklarının faaliyetlerine devam edeceğini, ancak yeni su sirkleri ile yunus parkları açılamayacağını vurgulayan Kaya, "Mevcutlar şube açamayacak, kapasite büyütemeyecek" dedi. Kaya, pet shoplarda kuş ve akvaryum balıklarının satışının ise serbest olacağını bildirdi. Erol Kaya, tasarının komisyonda kabul edilmesinin, milletvekilleri ve komisyona gelen hayvan hakları savunucuları tarafından alkışlarla karşılandığını, hatta bazı hayvanseverlerin sevinçten ağladığını söyledi. - "AB'ye örnek olacak bir tasarı hayata geçirildi" "Türkiye'de artık yeni bir dönem başlıyor" diyen Kaya, nüfusu 100 binin üzerindeki yerleşim yerlerine hayvan barınakları ve hastaneleri kurma zorunluluğu getirildiğini kaydetti. Kaya, yapılan bu düzenlemenin AB normlarının üstünde olduğunu ifade ederek, "Dünyanın gelişmiş ülkelerinin tamamında sokak hayvanı diye bir tanım yok, çünkü sokakta hayvan yok. O ülkelerde sokaktan hayvan alınıyor, 15 gün barınakta bekletiyor, internet üzerinden ilan ediliyor, eğer sahiplenen olmazsa öldürülüyor. Türkiye ise böyle bir düzenleme yaparak, Avrupa'nın da ötesine geçen ve hatta AB'ye örnek olacak bir tasarıyı hayata geçirdi" diye konuştu. (AA) Karşıyaka Belediyesi'nden mutluluk ormanı ağaç dikilecek. Alanın girişinde yer alan kütüklere de çiftlerin isimlerinin yer aldığı künyeler çakılacak. Genç çiftlere, kendileri için dikilen ağaçları simgelemesi için 'ağaç' şeklinde sertifika verilecek. Proje tamamlandığında, yaklaşık 10 bin ağaçlık dev bir orman yaratılmış olacak. ÖNCE NİKAH KIYDILAR, SONRA AĞAÇ DİKTİLER Fiziki şartları oluşturulan Mutluluk Ormanı için bir de açılış töreni yapıldı. Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar tarafından nikahları kıyılan Ecevit- Eser Çakartaş çifti, Mutluluk Ormanı'nın ilk misafirleri oldu. Kurdele kesiminin ardından, kütüklere isimlerini çakan genç çift, daha sonra kendi ağaçlarını dikti ve can suyu verdi. Çiçeği burnunda çifte, sertifika ve vazo hediye edildi. Açılış törenine meclis üyeleri, bürokratlar ve Çakartaş çiftinin aile bireyleri de katıldı. DAHA YEŞİL KARŞIYAKA Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, doğayı ve yeşili koruyan bir belediyecilik anlayışı ile çalıştıklarını söyledi. Akpınar Ağaç sevgimizi, yeni evlenen çiftlerimizin mutlulukları ile birleştirdik ve Mutluluk Ormanı kurduk. Her çift için bir ağaç dikeceğiz ki onların mutlulukları da bu ağaçların kökleri kadar sağlam olsun. Bu dünyada herkesin bir ağacının olması demek, kentlerin kurtulması demektir. Gelecek nesillere daha sağlıklı ve daha yeşil bir Karşıyaka bırakacağız dedi. (HABER MERKEZİ) Gediz'den bin 750 kişiye ücretsiz girişimcilik eğitimi Buca Belediyesi ile KESK e bağlı TÜM- BELSEN arasında imzalanan toplu sözleşme için düzenlenen tören renkli görüntülere sahne oldu. Sözleşmenin ardından 38 inci yaşına giren Başkan Piriştina ya sürpriz doğum günü kutlaması gerçekleşti. Başkan Piriştina, TÜMBELSEN 2 Nolu Şube Başkanı Zülfü Palut a elleriyle pasta ikram etti. Katılanlar, En tatlı sözleşme yorumunda bulundu. Toplu sözleşme töreni, Buca Belediyesi çalışanları ve sendika temsilcilerinin katılımıyla belediye binası yemekhane salonunda gerçekleşti. Başkan Piriştina ya adaylık sürecinden bu yana emeğin yanında bir tavır sergilediği için teşekkür eden TÜMBELSEN 2 Nolu Şube Başkanı Hüseyin Palut, İzmir de öncü olabilecek bir toplu sözleşme imzaladık. Halka hizmet için buradayız. Başkanımıza destek vermeliyiz. Başkanımızın bugün de doğum günüymüş. Yeni yaşına yeni bir sayfa açarak başlıyor. Bu sözleşmenin her iki tarafa da hayırlı olmasını diliyorum diye konuştu. Başkan Piriştina ise, sözleşmenin çok önemli olduğunu belirterek, doğum Gediz Üniversitesi, ülke ekonomisine yeni girişimciler kazandırmak için bir rekora koşuyor. Yıl sonuna kadar bin 750 kişi ücretsiz eğitime alınacak. Geçen sene 600 kişinin faydalandığı programı başarıyla tamamlayanlar, KOSGEB desteğiyle işyeri kurabilecek. Gediz Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (GESEM), İzmir in girişimcilik okulu gibi çalışmaya devam ediyor. İş-Kur ve KOSGEB işbirliğiyle düzenlenen Girişimcilik Proje Destek Programı'nda bu yıl bir rekor kırılacak. Yıl sonuna kadar bin 750 kişi, ücretsiz eğitime alınacak. Gediz in geçen sene de 600 kişiye verdiği 70 saatlik programı bitirenler, 30 bin lirası hibe olmak üzere 100 bin liralık devlet desteğinden faydalanıp kendi işyerini kurabilecek. İşsizlere kurs süresince günlük 20 lira harçlığın verildiği, ayrıca SGK primlerinin de ödendiği eğitim, başlar başlamaz yine yoğun ilgi gördü. Gelenlerin büyük bölümünü, önceki yıllardaki gibi kadınlar oluşturdu. Kursiyerler girişimcilik, iş geliştirme, pazar araştırması, pazarlama, üretim, yönetim, iş planlama ve finans konularında ders görüyor. Başarıyla tamamlayanlar, sertifika almaya hak kazanacak. Bu belgeyle İş-Kur a gidenler, KOSGEB hibesiyle hayallerini süsleyen işyerini açma şansı yakalayacak. Programa katılmak isteyenlerin, Gediz Üniversitesi Çankaya Yerleşkesi ne başvurması gerekiyor. Ayrıca GESEM in numaralı telefonundan da bilgi alınabiliyor. Gediz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyfullah Çevik, bu eğitimi bir sosyal sorumluluk projesi olarak gördüklerini ve kapsamını her sene genişlettiklerini açıkladı. Türkiye'nin daha çok girişimciye ihtiyacı bulunduğunu, özellikle kadınların ilgisinin sevindirici olduğunu belirterek, Ekonomimizin güçlenmesi, kişi başına düşen gelirin yükselmesi ve de işsizliğin azalması, girişimci sayımızın artmasına ve yeni yatırımlara bağlı. Girişimcilik Proje Destek Programı na bu nedenle özel önem veriyoruz. Bu eğitim sayesinde önümüzdeki dönem, iş dünyamızda yeni girişimciler göreceğiz. Her kursiyerimizin yakın gelecekte istihdam sağlayan, vergi ödeyen, ekonominin çarklarını döndüren işletmeler kuracağına yürekten inanıyorum. Gediz Üniversitesi olarak, bu başarının bir parçası olmanın da mutluluğunu yaşıyoruz. Toplumumuza girişimcilik ruhu aşılamaya devam edeceğiz. dedi. (HABER MERKEZİ) En tatlı sözleşme Buca Belediyesi'nden gününü kutlayan herkese minnettar olduğunu dile getirdi. Piriştina, En kötü günümüz böyle olsun dedi. Yapılan ve memurları kapsayan toplu sözleşme doğrultusunda yılda 3 kez alınan 900 liralık ikramiye bedeli 1100 liraya yükseldi. Aylık maaşlara ise 110 liralık bir artış yapıldı. 31 Aralık 2015 te son bulacak sözleşmenin ortalama zam oranı yüzde 20 oldu. Çalışanlar da artıştan memnun olduklarını ifade etti. (HABER MERKEZİ) İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kordon ve Pasaport esnafından, yer altına alınan çöp konteynerlerinin kullanımına özen gösterilmesini ve büyük çöp poşetlerinin doğrudan çöp kamyonlarına verilmesini istedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi, çöplerini yer altına alınan konteynerlere boşaltan Kordon ve Pasaport esnafını uyardı. Daha önce ev ve işletmelerden çıkan çöplerin kötü görüntü oluşturduğu ve çevre kirliği yarattığı güzergahta hayata geçirilen yeni uygulamanın daha verimli olması amacıyla bir bilgilendirme broşürü hazırlayan Büyükşehir Belediyesi, broşürleri Kordon ve Pasaport taki esnafa tek tek dağıttı. İşyeri sahipleri ve çalışanlarına daha temiz bir çevre için, çöplerin belli kurallara uyularak atılması gerektiği hakkında kısa bilgilendirme de yapan belediye ekipleri, yeni sistemin sağlıklı çalışması için konteynerlerin kullanımında daha özenli olunmasını ve konteynerlere sığmayan büyük çöp poşetlerinin 23 Haziran 2014 Pazartesi den itibaren günde üç kez geçecek çöp kamyonlarına atılmasını istedi. Günde üç kez toplanacak Daha temiz İzmir için el ele başlığı ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu nun imzasıyla hazırlanan broşürde, esnafın çöp poşetlerini, Atatürk Caddesi nden (1.Kordon) , ve saatleri arasında geçen çöp kamyonlarına atması gerektiği bilgisi yer alıyor. Bilgilendirme metninde, çöp- DEVLET OYUNA MI GELDİ? Devlet, herhangi bir konuyu müzakere ederken A, B, C, D, planları olmalıdır. Planın birisinin ters köşe olması durumunda diğerleri sırasına göre devreye sokulmalıdır. Eğer tek planla görüşmeye oturursanız, düşündüğünüzün olmaması halinde ortada kalırsınız. Görüşmelere oturulduğu zaman, APO, narsist bir adam olduğundan kendi rahatını sağlamak için terör örgütünün sınır dışına çıkmasını isteyecek. Örgüt ise iç ve dış destekçilerinden bazılarının muhalefeti üzerine bu isteği yerine getirmeyecek. Apo taraftarları ile muhalifleri arasında çatışmalar yaşanacak. Devlet ise bu çatışmalardan istifade edecek, diye düşünülüyordu. Doğrusu ben de ilk başta böyle düşünüyordum. Fakat öyle olmadı. Yurt dışına çıkanlar, Sayın Başbakanın ifadesiyle % 20 yi bile bulmadı. Onlar da hasta ve yaşlılardı. Örgüt bununla göz boyadı ve zaman kazandı. Silah da bırakmadılar. Devlet yetkililerinin müdahale etmediği bu süre içerisinde rahat hareket imkanı elde etti. AK Parti Diyarbakır Milletvekili Sayın Ensarioğlu - nun da açıkladığı gibi dağa binlerce kişi çıkardı. Fakat bunların büyük kısmını da teröristlik için çıkarmadı. Biz devletle anlaştık. Kendi devletimizi kuruyoruz. Sizler de memur olacaksınız vadiyle götürdü. Devletin bu mevzuda B planı yok gibi. Ne yapacağını bilemez durumda bekliyor. Bazıları B planının Apo ya yalvarmak olduğunu yazıyor ve söylüyorlar. İnşallah bu doğru değildir. İşin en kötü yanlarından birisi de, yetkililerimizin terör örgütünü Kürt halkının temsilcisi görüp müzakereye oturmalarıdır. Eğer medyada ve ortada dolaşan söylentiler doğruysa terör örgütü üyeleri, polis ve jandarma gibi kolluk kuvveti olarak maaş alacaklar. Örgüt güç kazandıktan sonra, daha önce devletin yanında yer almış samimi Kürtler hakkında ne düşünecek? Çocuklarını dağa göndermeyi düşünmeyen ailelere ne yapacak? Habur da aynı hataya düşülmüştü. Yetkililer: Biz bunların böyle yapacaklarını düşünmemiştik dediler. Yine ortalıkta dolaşan sözlerden olan, Devlet yetkililerinin Kürt halkına demokratik haklarını vermesi için terörden başka çare yok. Bakın yıllardan beri kim hangi hakkı aldı? Ama PKK şiddete başvurdu. Devlet onları muhatap almak zorunda kaldı ve hakları vermeye başladı. Onun için örgüte destek olmak her kürdün boynunun borcudur ifadeleri acaba gerçek mi oluyor? Devlet her türlü davranışı hesap eder ve tedbirini hazırlar. Eğer Sayın Başbakan ın karizması olmasaydı bu hatalarla ne kadar yetkili kelleleri giderdi. Terör örgütünün veya onlarla yurt dışında görüşmeler yapılırken şahit olarak bulunanların sözlerine ne kadar güvenilir? Anlaşılan o ki, tekrar başa dönüyoruz. Olan millete ve devlete oluyor. Teröristler doymazlar. Verdikçe daha çok isterler. Devletimizi kendilerine bağlayıp bizleri köle yapmaları bile onları tatmin etmez. Çare olarak yetkililerimiz, önce kolluk kuvvetleriyle halkın güvenliğini sağlamalı, teröre prim tanımamalı, evrensel hukuka göre Kürt halkının haklarını vermeli, halkın devletin yanında yer almasını temin edecek eğitim faaliyetlerine girişmeli, ülkemizin her tarafındaki insanları kaynaştırıp kardeşlik tesis etmelidirler. Kordon ve Pasaport esnafına son uyarı lerin dükkanların önüne bırakılmaması ve çöp kamyonun geçtiği zaman çıkarılması gerektiği bilgisi dikkat çekiyor. Broşürde ayrıca, katı atıkların kolay parçalanmayan ve sızdırmaz poşetler içinde biriktirilmesi, ambalaj ve yemek atıklarının ayrı poşetlere konulması uyarısı da var. Yer altında 38 konteyner var Çöp konteynerleri, Kıyı Tasarımı Projesi kapsamında Alsancak Limanı ile Konak Pier arasındaki bölgede yerin altına alındı. Görüntü ve çevre kirliliğinin önüne geçilmesi hedeflenen uygulama kapsamında özel olarak üretilen 3 metreküp hacmindeki 38 adet konteyner, 17 noktaya yerleştirildi. Kıyı şeridinin estetiğini bozmayacak şekilde tasarlanan konteynerler, kapaklarının pedalla açılması nedeniyle kötü kokunun dışarı çıkmasını engellerken görüntü kirliliğinin de önüne geçiyor. Konteynerlerin kapağı sokak hayvanlarının içine girmemesi ve atılan çöpleri karıştırmaması için yukarı doğru değil, öne doğru açılıyor ve çöpler kapağa yerleştirilen hazneye atılıyor. Kapak kapandığı zaman çöpler konteynerin içine düşüyor. Biriken çöpler yine özel olarak üretilen vinçlerin kullanıldığı çöp kamyonlarıyla toplanıyor. Görüntü ve çevre kirliliğinin önüne geçilmesi için her ayrıntının düşünüldüğü yeni sistem, toplama işlemi sırasında sızıntı ve taşma yaşanmasına da izin vermiyor. (HABER MERKEZİ)

9 SAYFA 10 SONDAKiKA GAZETESİ >>10 RÖPORTAJ Haziran Şubat Perşembe Pazar Bu halka çok şey borçluyum Çocuk kitapları ile ün salan yazar İzgü, halkına çok şey borçlu olduğunu belirti. İzgü, Şuana kadar 154 kitap yazdım hala borcumu ödeyemedim. Bu halk vergisinden beni okuttu, yedirdi, içirdi, ayakkabımı, çamaşırımı verdi. 3 yıl yatılı okuttu. Ben bunu asla unutamıyorum. Bu halkın parasıyla okudum ben dedi UTKUCAN AKKAŞ- BATUHAN ERSEK Çocukluğumuzda okuduğumuz ve etik değerlerimizin temellerini atmamızda önemli yeri olan Ökkeş karakterinin ve başka nice karakterin yazarı Muzaffer İzgü hocanın evinde onunla sohbet etme fırsatı yakaladık. Kendisinin çalışma odasına girdiğimizde gördüğümüz çok sayıdaki oyuncak Muzaffer hocanın çocukların dünyasına nasıl bu denli girebildiğini, onları nasıl bu denli anlatabildiğini görmemizi sağladı. Şimdiye kadar 154 kitabı okuyucuyla buluşan Muzaffer İzgü nün dünyasına sorularımızla kısa bir yolculuk yaptık. Bize gösterdiği alçak gönüllü ve babacan tavırları bir halk yazarının nasıl olması gerektiğiyle ilgili çok öğreticiydi. İzgü tavırları ile bize küçük Muzaffer olmaktan hiç vazgeçmediğini fısıldadı. Kurduğu her cümlede bir öğretici mesaj barındıran Muzaffer İzgü ile sohbetimizi sizlere sunuyoruz. Adanalı bir yazar olarak İzmir de yaşıyorsunuz, birçok yazar yaşamak için İstanbul u seçerken sizin İzmir i seçmenizde ki neden nedir? İzmir in edebiyatınıza ne gibi bir katkısı olduğunu düşünüyorsunuz? Ben de eşim de Aydın da uzun yıllar öğretmenlik yaptık, ikimizin de okul kapısından sonra öğretmenliği bitmezdi. Öğrencilerimizle dışarıda da sürekli ilgilenirdik. Şuanda Aydın da Aydın Belediyesi Şehir Tiyatrosu Muzaffer İzgü Sahnesi var. Koca tiyatro salonu var ve ben Aydınlı da değilim ama tüm öğrencilerimin aklında kalan bir öğretmen olduğum için herhalde Belediye Meclisi, adımı böyle bir yere verdiler. Aydın da 22 yıl kaldıktan sonra emekli olmama yakın kızlarım Ege Üniversitesi ni kazandılar. Biz de bunun üzerine artık İzmir e gidelim, dedik. İzmir, zaten çok sevdiğim bir kent, bir Adana gibi yani. İklimi, ürünleri, sıcaklığı, içtenliği her şeyi ben burada yaşıyorum. İstanbul da yaşayamam ben, İstanbul çok zor kent. Evet müzedir, şudur budur Kabul ediyorum ama zor kent, yaşamak çok zor. Bana zamanında yayınlanan Akbaba dergisi yöneticiliğini Ergin Ortaç önerdi, onu dahi kabul etmedim. Hayır ben İstanbul da yaşamayı ben hiçbir zaman düşünmedim. İzmir i ben çok seviyorum. Edebiyatıma elbette katkısı çok büyük. Hangi yazar fil dişi kulesine çekilmişse o yazar biter. Ben halkın içindeyim, otobüse binerim. İzmir in uç mahallelerine gidip oralardaki kahvelerde oturan insanların arasına katılabilirim, onlarla konuşabilirim. Pazaryerlerine giderim, ne anlatıyorlar birbirlerine bunların hepsini dinlerim. Elbette bir yazarın havasını solduğu, suyunu içtiği kente borcu vardır. İzmir de beni çok etkiledi. Kaçak Kız, İçimde Çiçekler Açınca, Bütün Sabahlarım Senin Olsun adlarında 3 tane gençlik romanı yazdım. Bunlar en çok satılan kitaplarımdandır. Konusu tamamen İzmir de geçen kitaplardır bunlar. Onun için kent etkiler insanı eğer etkilenmemiş olsaydım ben buradan bu gençlik romanlarını yazamazdım. Türkiye de ki araştırmacılar mizah yazarı denildiğinde 3 isim sayıyor. Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin ve siz. Bu fikre katılır mısınız? Kesinlikle katılıyorum. Biz birlikte Akbaba dergisini çıkarıyorduk. O dergi bir gülmece ansiklopedisiydi bence. Çarşambaları çıkardı. Tirajı da o günkü koşullarda hayli iyiydi. Tuhaftır; o dergiyi berber dükkanları çok alırdı, her berber dükkanında bir tane mutlaka olurdu. O zamanlar tabi bir dergiyi çok sayıda kişi okurdu. Biz Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve ben çıkarırdık o dergiyi.yusuf Ziya Ortaç bey her ne kadar bizim kafamızda olmasa dahi bizim bir sözcüğümüzü bile değiştirmezdi. O dergide romanlar tefrika edilirdi, benimki biter Rıfat Ilgaz ın ki başlar. O biter Aziz Nesin inki başlardı. Böylece ben orada bir çok yazdığım roman, hatta Adana yı anlattığım Zıkkımın Kökü bile ilk orada yayınlanmış ondan sonra kitap haline getirilmiştir. Toplumsal gerçekçi yazar olarak sizi adlandırmamız doğru olur mu? Tabii ki. Az öncede söyledim toplumsal bir yazar olabilmek için halkın arasında olacaksınız, onun elini tutacak, soluğunu dinleyeceksiniz yoksa fil dişi kulene çekilip, ben toplumsal gerçekçi yazarım demek olmaz. Ben halkımdan aldığımı kendi edebiyat ve düşünce süzgecimden geçirdikten sonra halkıma veren bir yazarım. Adana ile ne zaman, nasıl bağınız koptu? Gidip geliyor musunuz? Ben 18 yaşında Adana dan ayrıldım. Diyarbakır Öğretmen Okulu nda öğrencilik yaptım, okulu birincilikle bitirdim. Sonrada bir daha dönmedim Adana ya. Eşimle tanıştım, evlendik. Daha sonra eşimle meslek için Silvan a gittik. Oradan da Aydın a geçtik. Sonrada Adana da uzun süre oturmadım. Yazları arada yaylaya çıkardık Toroslara çıkar, 15 gün tatil yapar dönerdik. Ondan başkada Adana ya dönemedim. Adana daki sosyal durumun sizde bir yeri var mı? Ben halkıma çok şey borçluyum. Şuana kadar 154 kitap yazdım hala borcumu ödeyemedim. Bu halk vergisinden beni okuttu, yedirdi, içirdi, ayakkabımı, çamaşırımı verdi. 3 yıl yatılı okuttu. Ben bunu asla unutamıyorum. Bu halkın parasıyla okudum ben. Babam o zamanlar bana çok güzel bir ders verdi. Köy Enstitüleri var o zamanlar. 4. sınıftan itibaren köy çocuklarını alıp yatılı okutuyorlar. Şehirden çocuk alınmıyor. Biz de şehirdeyiz. Bende o zaman yakında ki bir köye gittim, muhtara yalvardım Ne olur amca, şöyle yoksuluz böyle yoksuluz diye adam da verdi bir kağıt. Sevinç içinde koşa koşa eve gittim. Babama, Babacığım ben kurtuldum dedim mutlulukla. Ne olduğunu sordu. Kurtuldum babacığım ben. Düziçi ne gideceğim okula dedim. Babam okudu ve yırtıp attı kağıdı. Sen bir köy çocuğunun hakkını nasıl yersin dedi. O yoksullukta babam böyle bir ders verdi bana. Şimdi olsa Aslan oğlum be kurtuldu falan denir. Sonra orta okulun son sınıfında Tepebağ Ortaokulu nda okuyorum. O zaman okul müdürüne yalvardım, ağladım da galiba. O zaman bana Muzaffer ben duyuyorum senin ne kadar çalışkan olduğunu seni seçmeyeceğiz de kimi seçeceğiz. Ben isterim sen tıp oku. Ben de Hayır ben öğretmen olacağım dedim. Seçtiler beni Diyarbakır Öğretmen Okulu nu bitirdim. Son olarak Adana dan bu kadar sanatçı ve aydının çıkmasını neye bağlıyorsunuz? Çukurova bir bereket ovasıdır. Bu da o bereketi kullanmak için ırgat, işçi gerek demektir. Çapa zamanı, pamuk toplama zamanı oldu muydu tüm Anadolu yu dolanan gelirdi oraya. Güneydoğu Anadolu ya haberler gelirdi aman işçi yok yetişin diye. Yalandı tabi. İşçi gündelikleri düşsün, diye yapılırdı bu. Dünyanın işçisi gelir Irgatpazarı nda seçilir çalışılacak yere götürülürlerdi. Öyle koşullar vardı ki yaşam çok zor, bir de kumara alıştırırlardı verdikleri parayı da geri alırlardı böylelikle. Şimdi ilk makineleşme olgusu, ilk toprak işçiliğinin harman olduğu yerdi Çukurova. Örneğin Adana ya ilk gelen traktör markasını hatırlıyorum ben: Hanomak tı. Bu kaç işçinin işine son veriyordu düşünebiliyor musunuz? Buradan ne oluyor? Bir işçi topluluğu oluşuyor, bunların yaşamı, çektikleri İşte Orhan Kemal in de yazdıkları sıkıntıları söz konusu. Bir de Adana dan da büyük bir göç başlıyor. Ben de bir gün yorganımı aldım sırtıma, yarısını altına yarısını üstüne serersin onun. Gittim pamuk topladım. İş yok güç yok. Biraz da öğretmen okuluna para biriktirmek için. Yani Adana da işçi sınıfı bu şekilde oluşuyor. Daha sonra fabrikalar çoğaldı Adana da. Ben öğretmen okulu için gittim Diyarbakır a. o zaman sordum burada fabrika var mı hiç? Dedim. Şayak fabrikası var, dediler. 22 işçi varmış içinde. 22 işçiyle olacak iş değil. Adana da fabrikalarda 8-10 bin civarı işçi çalışıyor. Kentin nüfusu da 80 bin civarı olduğuna göre 8 de 1 i işçi. Bu sorunlar da anlatılıyor. Evlilikleri, yaşayışları, Adana ya gelişleri bunların Adana ya bakışları, Adana nın bunlara bakma biçimleri ve bu sosyal hayatın zenginliği Yılmaz Güney leri, Orhan Kemal leri, Yaşar Kemal leri, Demirtaş Ceyhun ları çıkaracaktır. Ve bir de Adana da ki bar, pavyon kültürü tabii. Mesela Ağa o pavyonları kapatırdı tek başına eğlenecek içeride. Düşünün ki bir tarafta açlıktan ölen insanlar bir tarafta içeride yirmi kadının çalıştığı pavyonu kapatıp, eğlenen ağa böyle zengin bir kent. Bu saydıklarım ve hatta daha da eklenmesi gereken toplumsal koşullar, yazar, çizer ve düşünce insanı anlamında Adana yı zengin kılmıştır, diyebiliriz.

10 SAYFA 11 SONDAKiKA GAZETESİ >> 11 DÜŞÜNENLERİN DÜŞÜNCESİ Haziran Şubat Perşembe Pazar Bu Amerikalıların kafaları çalışmıyor mu? Mehmet BARLAS SABAH GAZETESİ Acaba Amerikan siyasetine ve düşünce hayatına yön veren kişileri Türkiye'ye davet etsek ve onlara "Siyaset öyle yapılmaz böyle yapılır" diyerek bazı kolay yolları göstersek, bu müttefikimizin istikrarına katkıda bulunmuş olmaz mıyız? Maliki'nin askerlerinin hiç çarpışmadan Musul'u bir avuç eylemciye teslim etmesinden bu yana, Amerikalılar "Irak'taki fiyaskonun sorumlusu kimdir" içerikli bir arayışa girdiler. Neo-Con'ların görüşlerini yansıtan The Wall Street Journal'e bir makale gönderen eski Başkan Bush'un yardımcısı ve Irak'a askeri müdahalenin mimarlarından olan Cheney, "Fiyaskonun sorumlusu, Irak'tan ABD askerlerini çeken Başkan Obama'dır" diyerek konuya girdi... Cheney daha da ileri giderek "Obama sade Irak fiyaskosunun değil Suriye krizinin de sorumlusudur" benzeri düşünceler seslendirdi. Sorumlu kimdir? Buna karşı Amerikan liberallerinin görüşlerini yansıtan The New York Times da, "Irak fiyaskosunun sorumluları Irak'a askeri müdahale kararını v- eren Bush yönetimi ve Neo-Conlar'dır" çizgisindeki yorumlara ağırlık vermeye başladı. Örneğin dün Roger Cohen Irak'a askeri müdahalenin bedelinin 4 trilyon dolar ve 4000 ABD askerinin ölümü olduğunu hatırlatıyordu... Bu bedel her Amerikan evine 35 bin dolar kayıp olarak yansımış... Şimdi de "Irak'a yeniden asker gönderip bu ülkenin bütünlüğünü İŞID tehdidinden kurtarmak için, acaba önce Sünnileri aşağılayan Başbakan Maliki'yi mi devirelim" içerikli bir tartışma sürmekte... ABD'de siyasetçilerin ve düşünce üreten odakların bu tür tartışmalarla zamanı geçirmelerini, biz Türkler hayret ve ibretle seyretmekteyiz. Erdoğan ve Davutoğlu Çünkü bize göre Suriye'de de, Irak'ta da, Mısır'da da ve başka coğrafyalarda da ne oluyorsa, bunların hepsinin birinci sorumlusunu Başbakan Tayyip Erdoğan ve ikinci sorumlusunu da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu olarak ilan etmek, zaman kaybını da, gerçekleri aramak gibi zor bir uğraşı da devre dışı bırakır. Bu bakımdan yazının başında önerdiğimiz gibi ABD siyasetine ve düşünce hayatına yön veren k- işileri Türkiye'ye davet etsek ve onlara "Siyaset öyle yapılmaz böyle yapılır" diyerek bazı kolay yolları göstersek, bu müttefikimizin istikrarına katkıda bulunmuş olmaz mıyız? Eğer bu proje gerçekleşirse, Obama yanlıları da, ona karşı olan Neo- Con'lar ve "Çay Partisi"nin muhafazakâr üyeleri de birbirlerini suçlamayı bırakırlar ve "Her şeyin sorumlusu Türkiye'nin Başbakanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'dur" diyerek aralarındaki didişmeyi sona erdirirler. Amerika'ya bir çatı adayı... Bu gelişmenin olumlu sonuçlarını gördükten sonra da ABD-Rus gerginliğinin, Ukrayna krizinin ve hatta Uzakdoğu'daki olumsuz gelişmelerin de sorumluluğunu, Erdoğan ile Davutoğlu'na yükleyebilirler. Bakarsınız önümüzdeki ABD Başkanlık seçimlerinde de Demokratlar ve Cumhuriyetçiler bir Çatı Aday göstererek aralarındaki rekabeti rafa kaldırırlar. Bakarsınız bunun için de ABD Anayasası'ndaki "Başkan Amerika'da doğmuş olmalıdır" hükmünü değiştirler... Çatı'nın Başkan Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Başkan Yardımcısı da Devlet Bahçeli olur... Seçimden sonra CIA'nın başına Fethullah Gülen, Dışişleri'ne de Ekmeleddin İhsanoğlu gelir... Böylece bizler de onlar da rahatlarız Abdurrahman D L PAK YENİ AKİT GAZETESİ Taşlar yerine oturmuyor Teoriye göre, sağ ve sol iki ayrı kamptır.. Bunlar siyasi yelpazede bugün CHP ve MHP tarafından temsil ediliyor.. Bunlar soğuk savaş günlerinin düşman kamplarıdır. Aralarında kan davaları vardır.. Ama artık bunlar kardeştir.. CHP Ergenekon un, MHP Balyoz un avukatlığını üstlenmiştir.. Ergenekon ve Balyoz davasının savcısı rolünü üstlenen ise Paralel Yapı, Cemaattir.. Ama Cemaat ve CHP-MHP bugün birlikte hareket etmektedirler.. Doğan Mediası ve Koç grubu bu koalisyonun arkasındadır.. CHP ve MHP senaryoya göre Ulusalcı/Milliyetçidir, ama Koç, uluslararası düzeni temsil eder. CHP sözde emeği temsil eder, Koç sermayeyi. Hem zaten Halkçı CHP, İş Bankası nın yöneticisi değil mi aynı zamanda.. Bu tabloda taşlar bir türlü yerine oturmuyor.. CHP geçen seçimde, ilk kez Laiklik, İrtica Şeriat ve Atatürk ten söz etmedi.. Gel gör ki, bu koalisyonun çatı adayı Mülayim Müslüman Ekmeleddin İhsanoğlu, yani CHP nin sürgüne gönderdiği İH- SAN EFENDİ nin oğlu Ekmel bey, CHP Genel Başkanı tarafından adaylığı açıklandı. O dindar/dini kimliği ile o a- daylığa seçilmişti ama, beyefendi gitti, ilk mülakatını Cumhuriyet e verdi ve Atatürk e bağlılık ve sadakatini yenileyerek işe başladı.. Bu savrulmanın mantığını anlayan var mı? Kim kimdir bu senaryoda, kimin eli, kimin cebindedir.. Roller karıştı.. İmam elbisesi giyenin boynuna haç takıp, eline İncil veriyorsun, papaz dediğine sarık sardırıyorsun.. Halkçı dediğin adam holding patronuna oynuyor.. Maskeli balo gibi bir durum.. CHP dindarlaşıyor, Ekmel bey laikleşiyor, Devlet bey global-liberal bir çizgiye savruluyor.. Cemaat sekülerleşiyor.. İşe bakar mısınız CHP ve MHP el ele vermişler, Hocaefendinin etrafında toplanıp, AK Parti nin karşısına çıkıp iktidar o- lacak yeni bir parti için çalışıyorlar. Ya hu kelin ilacı olsa kendi başına çalar. Kendisi himmete muhtaç bir dede, nerdeki gayrıya himmet ede.. Bu öfkesi aklından büyük bir takım adamların çaresizliğini ve siyasi sarhoşlunu, ne yapacağını bilememenin sebeb olduğu gariplikleri ifade ediyor.. Ne yapacaklar şimdi.. Ekmel bey rolünü sevmiş gözüküyor. Hani ben çekiliyorum dese birileri çok rahat edecek, ama demeyecek gibi. Sen çekil derseler ne olur? Demezlerse CH- P liler sandığa gitmeyecek. Yeni bir aday daha çıkartsalar, çatı başlarına göçer.. Onlar dört işlemle kafalarında sorunu çözmüşlerdi. AK Parti nin oyu % 45, AK Parti nin dışında % 55 var, biz bu oya talibiz. Ama kardeşim, MHP nin adayına CHP, CHP nin adayına MHP oy vermez.. Bir de BDP var.. Kim kime oy verecek.. Şöyle bir aday bulmaları lazım, CHP kadar Kemalist, MHP kadar milliyetçi, Cemaat kadar diyalogcu, SP kadar dindar, B- DP kadar Kürtçü, Koç kadar Amerikancı. Ekmel beyin tanıtım kataloğuna Sisi yle, Putin le, Obama ile, Esed le, Suudi Kıralı ile, Merkel le, İngiliz Kraliçesi, İsrail Başbakanı ile ve tabi Papa ile kol kola çekilmiş resimlerinin yanına Kâbe yi tavaf fotoğrafı, bir de Anıtkabir ziyareti eklemek gerek.. Sarıgül bile bu kadar renkli değildi.. Erdoğan karşısında, AK Parti açısından bundan daha iyi bir aday bulamazlardı.. Adaletin kestiği parmak... Fehmi KORU STAR GAZETESİ İki yıl önce yapılan anayasa referandumuna Yetmez, ama evet dedikleri için pişmanlık duyanlar, bu hafta meydana gelen iki gelişme sonrasında, Evet oyu kullanmakla yanlış yapmadıklarını herhalde anlamışlardır. Bunlardan ilki, anayasada mevcut bir geçici madde yüzünden yargılanmaları imkânsız olan 12 Eylül (1980) darbecilerinin müebbet hapse mahkûm edilmeleridir... Diğeri de, Yargıtay tarafından onandığı için kesinleşmiş olan Balyoz davasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi nin devreye girmesi ve mahkûmiyet almış olanlara yeniden yargılanma yolunun açılması... Mahkûm oldukları halde yeniden yargılanma yolu açıldığı için cezaevinden tahliye edilenler muhtemelen referandumda Hayır oyu kullanmışlardır, ama olsun; sonuçta özgürlüklerine, bizlerin oylarımızla gerçekleşen anayasa değişiklikleri sayesinde kavuştular... Dilimizde, adalet konusunda, Adalet mülkün temelidir den Adaletin kestiği parmak acımaz a kadar sayısız övücü güzel söz var. Ancak dilimiz o güzellikleri ifade etse bile, aklımız ülkemizde adaletin hassas biçimde tevzi edildiğine kolay kolay inanmaz... Haksız da değildir inanmayanlar; yarısının diğer yarısıyla mahkemelik olduğu bir toplumda, hemen herkesin anlatabileceği birden fazla çarpık karar örneği mutlaka vardır. Haklı sonunda hakkını almış olsa bile, yargılamaların uzaması yüzünden, çoğu kez iş işten geçmiş olur. Son yıllarda şikâyet konularına daha öncekilerden vahim bir yenisi eklendi: Yargıya müdahale... Kimi siyasi kimlik taşıyanların, kimi de siyasete ilgi duyan başka güç odaklarının yönlendirmesiyle kararlar verildiğini, yönlendirilmiş davalar yüzünden pek çok k- işinin mağduriyet yaşadığını ileri sürüyor. Artık bir iddia olmaktan çıktı bu son şikâyet konusu, özellikle de Anayasa Mahkemesi nin verdiği yeniden yargılama kararından sonra... Yargıya yargı dışından müdahaleler yalnızca adalet duygusunu zayıflatmakla kalmıyor, davaları çerçevesi dışına çıkartarak doğru kararlara ulaşılmasını da imkânsız hale getiriyor. Balyoz davası sözgelimi; aslında ülkemizin son 50 yılda alıştırıldığı bir siyasete müdahale girişimiyle ilgili olduğu için ve zamanlaması itibariyle, dört başı mamur bir yargılamaya müsaitti; ancak müdahaleler yüzünden içinden çıkılmaz bir hal aldığı gibi, çıkan kararlar da adalet duygusunu tatmin etmedi. Darbe girişimi ile irtibatlı olduğu ve darbeler genellikle askerin en tepe kademelerinde kotarıldığı halde, Balyoz davası kapsamında, çok sayıda küçük rütbeli de yargılandı. Anayasa Mahkemesi temel iki tanığın dinlenmemesini ve en belirgin kanıtın yeterince incelemeye tâbi tutulmamasını yeniden yargılama gerekçesi saydı. Eksiklik neden/nereden kaynaklanmış olabilir dersiniz? Evet, yersiz müdahalelerden... Hep öyle olur; özellikle hukuk alanında, adalet dağıtılırken, şartları zorlar ve yanlışlıklar yapılmasına izin verirseniz, bununla erişmeyi umduğunuzun tam tersi bir tabloyla karşılaşmanız mukadderdir. Bazen sanık sayısını gereksiz yere çoğaltır, kanıt icat eder, tanıklıkları engellersiniz, bu yolla husumetiniz olan bir kadroya zarar vermeyi amaçlarsınız; ama sizin müdahaleleriniz yüzünden gerçekten suçlu olanlar da cezasız kalabilir... Adaletin eksiksiz ve müdahalesiz gerçekleştiği bir hukuk devleti olma arzunuz kursağınızda kalır. Ele güne rezil olmanız da cabası... İyi ki referandumla anayasa değişiklikleri gerçekleşti; hiç değilse bu gerçeği daha iyi görebiliyoruz Erdoğan, Ekmel İhsanoğlu na muhatap bile almayacağa benziyor. Artık CHP bile kendi açıkladığı adayı savunamaz halde. Bahçeli zaten hemen geri çekildi. Cemaat asılıyor, o da CHP açısından artı bir dezavantaj.. Aydınlar Ocağı çevresine geri adım atacaktır.. Kaybedeceği baştan belli bir adaya kim oynamak ister ki! Siyaset gözü kör eder derler ya, Ekmel beyin gözü kamaştı galiba. Vakıayı sanırım göremiyor.. Bu işin acemisi olduğu çok açık belli.. Böyle bir siyaset amatörüne de kimse ülkeyi emanet etmez.. Bu işin kimse vebalini ve sorumluluğunu üstlenemez.. Ekmeleddin İhsanoğlu, yol yakınken dönse iyi eder. Yoksa siyaset onun için dua ile istenen bir belaya dönüşebilir. Tosya ya pirince giderken evdeki bulgurdan olabilir. Ağrımaz başını ağrıtabilir. Gelecek günler onun için geçen günleri aratabilir.. Bu tartışma burada kalmaz. Başka yerlere uzar.. Bana kalırsa Ekmel bey kurtlar vadisinde, mayınlı bir arazide top koşturmaya kalkıyor.. Onu bu işe itenler, ona dost olamazlar.. Büyük bir kumpasın içine çekmek istiyorlar.. Daha ilk günden bu oyun deşifre oldu, plan da çöktü, çatı da.. Ama devam etmek istiyorsa, elbette demokratik hakkını kullanabilir. İhtiyaç duyulan imza sayısını bulmak hiç de güç olmayacaktır.. Henüz fol yok, yumurta yok. Resmi adaylık başvurusu yapılmadı ki, istifa ya da geri çekilme olsun.. Ekmeleddin İhsanoğlu nun misafir olacağı iftar sofralarında işin rengi belli o- lacaktır zaten.. Ramazan sonrasında da seçim var.. Sokağın n- abzını tutmak için fazla bir zamanı yok.. Hangi kanalda kime ne anlatacak onu da göreceğiz ama, sosyal mediada durum hiç de içaçıcı değil. İhsanoğlu nun oy alacağı tek kesim var, o da Erdoğan ın yerine kim olursa olsun, kabulümdür diyecek olan küçük bir grup ve cemaatin yönlendirdiği oylar, hepsi o kadar.. İhsanoğlu, niye birilerinin Erdoğan la kan davasında, o- nunla hesaplaşmak için intikam savaşının aracısı olmak ister ki! Bunu anlamak zor, yine de aday olmak istiyorsa, buyursun, Halep orada ise arşın burada. Selam ve dua ile

11 SAYFA Haziran 2014 Pazar SONDAKiKA GAZETESİ >>12 GÜNCEL 17 Şubat 2013 Perşembe i s e i ACİL TELEFONLAR İtfaye 110 AKS Acil Yardım 112 Polis İmdat 155 Elektrik Arıza 186 Jandarma İmdat 156 İZSU Su Arıza 185 Doğalgaz Acil Müdahale 187 Cenaze Hizmetleri 188 Sahil Güvenlik 158 Orman Yangınları 177 YANGIN TELEFONLARI İzmir 110 Karşıyaka Kadifekale Bornova Bostanlı Buca Karabağlar Çamdibi Çiğli Balçova Evka Evka Gaziemir Hatay Narlıdere Güzelbahçe HASTANE TELEFONLARI -Devlet Hastaneleri- Aliağa N.S. İşgören Alsancak Alsancak Acil Servis Ağız ve Diş Sağlığı Alsancak Diş Hast Atatürk Devlet Behçet Uz Bornava Dev. Hast Bozyaka Eği. Hast Buca S.D. Hastanesi Çeşme A. Çizgenakat Foça Göğüs Hastanesi Konak Diş Hastanesi Karşıyaka Çiğli Dev. Hastanesi Menemen Dev. Hast Nejat Hepkon Seferihisar Hastanesi Selçuk Dev. Hast Urla Dev. Hastanesi Tepecik Dev. Hast Belediye Hastaneleri- Eşrefpaşa Bel. Hast Özel Hastaneler- Anadolu Tıp Merkezi Agora Tıp Merkezi Atakalp Kalp Hastanesi Atakent Tıp Merkezi Atagöz Göz Hastalıkları Atafizik, Fizik Ted. Mer Batıgöz Hastanesi Bornova Tıp Merkezi Bornova Özel Tıp Mer Bornova Özel Sağlık Tıp Merkezi Buca Tıp Merkezi Buca Sağlık Merkezi Central Hospital Can Tıp Merkezi Caner Göz Merkezi Çağdaş Tıp Merkezi Çankaya Tıp Merkezi Çesav Tıp Merkezi Çeşme Sissus Has Çınarlı Hastanesi Çiğli Özel Sağ Diyabet Hastanesi Diamed Dah. Dal Mer Doğa Tıp Mer Dr. Sıhhat Tıp Merkezi Efes K.B.B. Merkezi Ege Sağlık Hastanesi Ege Tüp Bebek Merkezi Egeria Çocuk Sağlık Hastanesi Dal Merkezi Ekol K.B.B. Dal Mer Ekol K.B.B. Şube El ve Mikro Cerrahi Gazi Kent Tıp Merkezi Gaziemir Tıp Merkezi Hayat Hastanesi İzmir Hastanesi İrenbe Tüp Bebek Mer Karataş Karşıyaka Tıp Merkezi Aras Kargo nun yüzde 100 elektrikli ticari filosu İzmir de Aras Kargo, %100 elektrikli araç sayısını 39 a yükseltti, Türkiye nin en geniş elektrikli ticari araç filosuna sahip oldu. 5 milyon TL yatırım maliyeti üstlenen Aras Kargo, yakıt maliyetinde ayda %10 tasarruf edecek İzmir, Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa da hizmet verecek doğa dostu araçlar sayesinde ton karbon salınımına engel olunacak. Bu da doğaya 8 yılda 18 bin yeni ağaç dikmiş kadar katkı sağlıyor. Türkiye nin öncü ve yenilikçi kargo şirketi Aras Kargo, elektrikli araç sayısını 39 a çıkararak Türkiye nin en büyük elektrikli araç filosunun sahibi oldu. Filoya eklenen 30 yeni aracın tanıtımı için düzenlenen basın toplantısı, İstanbul da Yıldız Park ında benimsenen çevreci konsepte uygun yapıldı yılında ticari filosuna elektrikli araç alan ilk Türk kargo şirketi olan Aras kargo 3 yıldır 9 araçla özellikle şehir içi dağıtımda pilot olarak çalışıyordu. Araçların hat optimizasyonuna uygun kullanılması ve şarj ünitelerinin verimlilik testlerini Aras Kargo araçların sayısını artırmaya karar verdi. Toplantıda şirketlerin en büyük sorumluluğunun çevreye ve insana dost teknolojileri deneyimleyerek, kendi iş yapış biçimlerini verimlilik üzerine inşa etmeleri olduğunu belirten Aras Kargo Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO su Evrim Aras sözlerine şöyle devam etti: Sektörümüz doğası gereği çevreci değil ne yazık ki aracımızla Türkiye yi karış karış dolaşıyor, günde 400 bine yakın gönderi taşıyoruz. Doğada önemli miktarda karbon ayakizi bırakıyoruz. Bir günde tüm filomuzu doğa dostu teknolojiyle yenileyemeyiz elbet ama bir yerden başlamamız gerekiyordu de attığımız adımı, verimliliğinden emin olunca 2014 te ilerlettik ve 5 milyon TL lik maliyet yükünü üstlendik. Bugün 39 aracımız özellikle büyük şehirlerde müşterilerine gönderilerini doğaya mümkün olduğunca koruyarak teslim ediyorlar. 18 bin ağaç dikmiş kadar katkı sağlıyor Aras Kargo nun attığı bu doğa dostu adımla elektrikli araçların ortalama araç ömrü olan 8 yılda ton karbon salınımına engel olmuş olacağına dikkat çeken Evrim Aras bunun da doğaya yaklaşık yeni 18 bin ağaç dikilmesi halinde yaratacağı faydaya eşit olduğunu söyledi. (Rakamlar carbonfootprint.com ve TEMA Vakfı hesaplamalarıyla belirlenmiştir) -Türk Telekom- Arıza 121 Bilinmeyen Numara Danışma Uyandırma 135 Posta Kodu 119 Fono Tel 141 Borç Ögrenme 163 Çağrı 133 -Sinemalar- Agora Balçova Afm Park Bornova Afm Forum Bornova Afm Ege Park Afm Passtel Minimum karbon salınımı için 430 araç gençleştirildi Elektrikli araçların İstanbul un dışında Ankara, İzmir, Bursa ve Kocaeli nde de hizmet vereceğini belirten Evrim Aras, doğa dostu adımlarından birinin de filo gençleştirme olduğuna dikkat çekti. Aras Mevcut araç filomuzda 430 aracı yeniledik. Kalan yaşlı araçların gençleşmesi adına yatırım planlarımızı 2015 te de sürdüreceğiz. Bir yandan elektrikli araçlarla çevreye olan duyarlılığımızı gösterirken aldığımız yeni araçlarla da karbon salınımını minimuma indirmeyi hedefliyoruz dedi. Evrim Aras: Avrupa da Türkiye nin tersine çevre dostu araçlar için teşvik var" Evrim Aras, konuşmasında Avrupa nın aksine şu anda elektrikli ticari araçlar için vergi avantajı sağlanmadığına da değindi. Aras, Devletin, gerek çevreye gerekse ekonomiye olan pozitif katkısını göz önünde bulundurarak elektrikli araçlar için bazı teşvikler sağlaması gerektiğine inanıyoruz dedi. Elektrikli araçların özellikle filo yönetiminde yaygın kullanılmamasının altında yatan nedenlerden birinin de müşterilerin şarj ünitelerinin yaygın olmayışına karşı tedirgin olduğunu da anlatan Evrim Aras devletin bu konu da destek olabileceğinin altını çizdi. BD Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Osman Boyner: Aras Kargo nun elektrikli araçlarını BD Otomotiv üretiyor yılından itibaren Türkiye'de gerçekleştirdiği üretim ve satış faaliyetleri ile elektrikli hafif ticari araç alanına ülkemizde yatırım yapan ilk ve tek Türk firması BD Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Osman Boyner de şöyle dedi: Firmamız ile işbirliği içerisinde olan Türkiye nin yeniliğe açık öncü firmaları ilk aşamada belli adetlerle oluşturdukları elektrikli araç filolarını, yapılan denemelerden doğan sonuçları görerek Aras Kargo nun da bugün bizi bir araya getirme sebebinde olduğu gibi, genişletme yoluna gitmektedirler. Aras Kargo farklı yük kapasitelerine sahip 9 adet araç ile oluşturulan ilk elektrikli araç filosundan edindiği deneyimlerinde verimlilik ve kullanım kolaylığı boyutlarında sergilenen performans neticesinde, BD Otomotiv ile 30 elektrikli aracı daha filosuna katma konusunda anlaşmaya Avşar Palmiye Cinebonus Cinebonus Cinebonus (Ykm) Cinecity Kipa Çiğli Çeşme Hollywood Çamlıca Deniz Karşıyaka Batı Sineması Çınar Sineması Karaca Sineması Kipa Hollywood Menemen Kültür Şan Konak Çınar Center vardı. Böylelikle Aras Kargo Türkiye'nin en büyük elektrikli ticari araç kullanan şirketi haline geldi. 400 elektrikli aracımızın bugüne kadar kat ettiği yol kilometreye ulaştı. Bunun sağladığı güven ve tecrübe ile BD Otomotiv olarak hedefimiz 2014 yılı içerisinde Aras Kargo ve diğer müşterilerimizin de filolarındaki elektrikli araç sayısını arttırmak suretiyle doğaya ve insana saygılı bu araçların konvansiyonel araçların yerini daha fazla almasını sağlamak olacak. Aras Kargo nun çevre karnesi: %100 elektrikli 9 araca ek olarak yeni 30 araç alındı. Enerji verimliliği konusu ISO Çevre Yönetim Sistemi entegre edildi. Minimum emisyon hedefiyle Hat Optimizasyon Projesi hayata geçirildi. Tüm Aras Kargo şubelerine atık kâğıtların değerlendirilmesi için geri dönüşüm kutuları yerleştirildi. Tüm kargo poşetleri doğada çözünülebilir özellikli malzemeye göre basıldı ve dağıtıldı. Elektrik tüketimlerinin azaltılmasına yönelik olarak ledli aydınlatma ve fotosel sistemlerine geçildi, %25 enerji tasarrufu sağlandı. Şebeke suyu kullanımında tasarrufa gidilmesi için debilimitörlü armatürlerin kullanımına geçildi, %25 su tasarrufu sağlandı. Şube tabelalarına zaman ayarlı aydınlatma sistemi takıldı. Şubelerde doğada %100 çözünür malzemeden yapılan malzemeler kullanılıyor. Boğaziçi Transfer merkezinde atık toplama ve su arıtma tesisi kuruldu. Sadece 2013 yılında toplanan atık miktarı 265 ton oldu Transfer merkezlerinde kullanılan forklift ve transpaletlerde akülü sisteme geçildi. Transfer merkezlerindeki ısıtma sistemleri elektrikli sistemlerden doğalgazla çalışan sistemlere çevrildi. Küresel ısınmayla mücadele etmek için ÇEKÜL Vakfı yla birlikte Yeşile Hayat Hayata Yeşil kampanyası hayata geçirildi. Kampanya kapsamında bugüne kadar 138 bin ağaç dikildi. Kırtasiye malzemelerinin tüm Türkiye genelindeki yapıda merkezi satın alınması kararı ile %20 kağıt tasarrufu sağlandı. (HABER MERKEZİ) Sema Sineması Konak Sineması Desem Sineması Karşıyaka Sineması İzmir Sİneması Tiyatro- Konak Sahnesi Ragıp Haykır Sahn İzmir Devlet Tiyat Uğur Mumcu Sahnesi İzmir Tiyatro Bab-ı Sanat Merkezi İsmet İnönü Sanat Merkezi POLİKLİNİK TELEFONLARI Borcanevi Bornova Yeni Yaşam Bozyaka Halk Bozyaka Dispanseri Buca Çözüm Cansu Karabağlar Çamdibi Derman Polik Çizgi Polik Deniz Sağlık Polik Ege Sağlık Egeform Fizik Eşrefpaşa Ö.Sağ Eşrefpaşa Zinde Polik Gaziemir Dr. Polik Gazi Kent Polik Halk Polik Hatay Özel Sağlık İhtisas Polik Karşıyaka Park Sağlık Mevlana Polik Mersinli Özel Sağlık Neron Psikiyatri Nergiz Özel Sağlık Onur Polik Özel 9 Eylüllüler Polik Özel Altındağ Özel Brn Dr. Dispanseri Özel Çiğli Polik Özel Eylül Polik Özel Gülhan Polik Özel İrem Sağlık Polik Özel İzmir Polik Özel Pınarbaşı Polik Özel Sarnıç Polik Özel Seferihisar Polik Özel Serin Polik Özel Yedigöller Polik Özel Yenişehir Polik Park Sağlık Polik Sevgi Özel Sağlık Şöferler Odası Sağlık Polik Teos Polik Vefa Polik Yeşiltepe Polik Yıkık Cami Halk Askeri Hastaneler- Hava Hastanesi Kara Hastanesi ÜNİVERSİTE TELEFONLARI Başkent Üni. Zübeyde Hanım Uyg. Merkezi Dokuz Eylül Ünv Dokuz Eylül Üni. Karşıyaka Polik Ege Üniversitesi İlaç ve Zehir Dan Ege Üni.Uyg.ve Araş.Merkezi Doğum Evleri- Ege Üni. Tıp Fak Konak Doğum Evi Tepecik Doğum Hast Kan Merkezleri- Kızılay Çocuk Hastanesi Ege Üni Tepecik Kan Merkezi ULAŞIM TELEFONLARI Denizyolları THY Rezervasyon Basm. Rezervasyon Alsancak Gar Santral Garaj Körfez Ulaşım İskeleler- Konak Karşıyaka Alsancak Bostanlı Bayraklı İskele Pasaport İskele Göztepe İskele Üçkuyular İskele Elektrik Arıza- Genel Kesinti Seb Buca Çiğli Karşıyaka Bornova Narlıdere Eşrefpasa Gaziemir Güzelbahçe Konak Çeşme

12 SAYFA 13 SONDAKiKA GAZETESİ >> 13 SAĞLIK Haziran Şubat Perşembe Pazar Çocukların beslenmesinde besin değeri out kalori in! Burun tıkanıklığı diş çürümesine yol açıyor Üst solunum yolu enfeksiyonlarının tehkileli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Toygar, "Burun tıkalıyken ağızdan nefes alma mikroorganizmaların, bakterilerin direk dişlerle temasını sağlar. Bu da diş eti sağlığını bozar ve çürümeyi hızlandırır"dedi Ege Üniversitesi (EÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurselen Toygar, kış aylarındaki hastalıkların diş ve diş eti hastalıklarına da yol açtığına dikkati çekti. Prof. Dr. Toygar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kış aylarında bakteriyel enfeksiyonların, özellikle üst solunum yolu enfeksiyonlarının artmasının vücut direnci gibi ağız içi direncini de düşürdüğünü belirtti. Ağız içerisinde bulunan faydalı mikroorganizmaların, bakterilerin üst solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle düşen vücut direnciyle zararlı hale gelmeye başladığını vurgulayan Toygar, bunların da özellikle kış aylarında ağız içinde yaraların, aftların oluşumuna neden olduğunu ifade etti. - Ağız içi aftlarının en önemli sebebi Toygar, şöyle konuştu: "Soğuk havaların etkisiyle oluşan hastalıklar diş sağlığımız da olumsuz etkiler. Kış aylarında bakteriyel enfeksiyonların artması sonucu özellikle de üst solunum yolu enfeksiyonlarının artması, sinüzit gibi hastalıkların daha da hızlanması, gribal enfeksiyon vücut direncini düşürdüğü gibi aynı zamanda ağız içi direncini de düşürür. Ağız sağlığı normal olduğu zaman ağız içinde bulunan faydalı mikroorganizmalar, bakteriler bu hastalıklar nedeniyle vücut direnci düştüğü zaman zararlı hale gelmeye başlarlar. Hastalık yaparlar ve dolayısıyla ağız içinin de direncini düşürürler. Bu da özellikle kış aylarında çok fazla görülen aftların oluşmasına neden olur. Ağızdaki aft oluşumları ve diğer yaralar da iyi beslenmeme durumunu ortaya çıkarır. Çünkü bu yaralar çoğu gıdaya karşı hassastır. Kış aylarındaki hastalıklar birbirini takip eden bir zincirlemedir. Vücut direnci düşünce enfeksiyonlar daha fazla artar ve dikkat edilmezse ciddi diş sorunları ortaya çıkar. Eğer diş fırçalaması iyi olmazsa diş eti sorunlarının, diş eti kanamalarının artmasına neden olur. Dişler üzerindeki mikroorganizmaların iyi temizlenmemesi durumunda dişi çürütecek ve diş etlerini hastalatacak diş taşları oluşmasını sağlarlar." - Burun tıkanıklığı diş çürümesini hızlandırıyor Üst solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle burunun tıkandığını ve hastanın ağızdan nefes almak zorunda kaldığına işaret eden Toygar, bunun da diş sağlığı açısından oldukça zararlı olduğunu söyledi. Burundaki bazı mekanizmalarının, salgı bezleri veya hücre tüylerinin tozları ve mikroorganizmaları tutarak bunların solunum yoluyla ağza gitmesini engellediğini anlatan Toygar, şöyle devam etti: "Nezle, grip, s- inüzit gibi hastalıklar burun tıkanıklığına dolayısıyla hastanın ağızdan nefes almasına neden olur. Burundan nefes alınamadığı için vücut bakterilere, mikroorganizmalara karşı müdafaasız kalır. Burun tıkalıyken ağızdan nefes alma mikroorganizmaların, bakterilerin direk dişlerle temasını sağlar. Bu da diş eti sağlığını bozar ve çürümeyi hızlandırır. Burun tıkanıklığını gidermek için ortamı nemli tutmak, soğuk ortamlara birden çıkmamak, kuru havaya maruz kalmamak, klima gibi direk sıcak üfleyen bazı mekanizmaların karşısında durmamak, kaloriferin kuruttuğu yerlerde nemlendirici, buharlandırıcı araçlar bulundurmak lazım." (AA) Çocukluk Çağı Obezite Araştırması Ön Raporu'na göre, 7-8 yaş grubu çocukların yüzde 66.1'i pizza, pide, lahmacun gibi yiyecekleri haftada 1-3 kez, yüzde 42.7'si ise bisküvi, kek ve kurabiyeyi haftada en az 4 kez tüketiyor. Çikolatayı her gün tüketme sıklığı yüzde 14.4, haftada 4-6 kez tüketme sıklığı ise yüzde 22 Türkiye'de 7-8 yaş grubu çocukların yüzde 66.1'i pizza, pide, lahmacun gibi yiyecekleri haftada 1-3 kez, yüzde 42.7'si ise bisküvi, kek ve kurabiyeyi haftada en az 4 kez tüketiyor. Sağlık Bakanlığı koordinasyonunda, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Milli Eğitim Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesinin yürüttüğü "Çocukluk Çağı Obezite Araştırması (COSI-TR) Ön Sonuçları" açıklandı. Ülke genelinde 163'ü kentte, 53'ü kırsalda olmak üzere toplam 216 okulda, 7-8 yaş grubundaki çocukları kapsayan araştırmada, 2 bin 541 kız, 2 bin 560 erkek öğrenciye; kentte 4 bin 2, kırsalda ise 854 olmak üzere toplam 4 bin 856 aileye ulaşıldı. -Okulların yüzde 22.7'sinde reklama engel yok Okulların beslenme politikaları ve beslenme olanaklarının da incelendiği araştırmaya göre, okulların yüzde 78,5'inde kantin, yüzde 20,6'sında yemekhane bulunuyor. Okulların yüzde 9,7'sinde taze meyve ve yüzde 8.3'ünde taze sebze tüm öğrencilere ücretsiz verilirken; okulların yüzde 61,4'ünde tüm öğrencilere ücretsiz süt dağıtılıyor. Okulların yüzde 78,5'inde beslenme eğitimi yapılıyor. Kentteki okulların yüzde 81,4'ünde tüm öğrencilere beslenme eğitimi verilirken; bu yüzde kırsal kesimde yüzde 69,8'de kalıyor. Okulların yüzde 22,7'sinde yiyecek ve içecek reklamlarına herhangi bir engelleme yapılmıyor. -Okulların yüzde 62'sinde sağlıklı yaşam aktiviteleri yapılıyor Araştırmada "Yerleşim Yerlerine Göre Okullarda Oyun Alanı Olma, Beden Eğitimi Dersi Uygulaması, Sağlıklı Yaşam Aktivitesi ve spor Etkinliklerinin Düzenlenmesi" bölümünde de çarpıcı sonuçlar elde edildi. Buna göre, okulların yüzde 62'sinde sağlıklı yaşam aktiviteleri yapılıyor ve yüzde 63.4'ünde tüm öğrencilere yönelik sportif aktiviteleri düzenleniyor. Okulların yüzde 97,2'ye denk gelen bölümünde beden eğitimi dersi yürütülüyor ve yüzde 96,3'ünde oyun alanı bulunuyor. Kentsel yerleşim birimlerinde yer alan okullarda tüm öğrencilere yönelik sağlıklı yaşam aktiviteleri ve spor etkinliği düzenleme yüzdeleri kırsal kesime göre çok daha fazla çıkıyor. -Çocukların yüzde 1,9'u hiç kahvaltı yapmıyor Ailelerin yüzde 95.9'u çocuklarının bebekken anne sütü aldığını, yüzde 4,1'i anne sütü almadığını ifade ediyor. Kahvaltı alışkanlığı konusunda ailelerin yüzde 84,6'sı çocuklarının her gün, yüzde 13,5'i haftada 2-6 defa kahvaltı yaptığını belirtiyor. Verilere göre, çocukların yüzde 1,9'u ise kahvaltı öğününü atlıyor, her 6 çocuktan 5'i her gün kahvaltı yapıyor. -Çocukların yüzde 37'si şeker içeren gazlı içecekleri hiç tüketmiyor Görüşülen ailelerin yüzde 42,8'i çocuklarının her gün taze meyve, yüzde 18,3'ü ise taze sebze tükettiğini ifade ediyor. Çocukların yüzde 35,6'sı taze sıkılmış, yüzde 21,7'si ise hazır meyve suyunu hiç içmiyor. Şeker içeren gazlı içecekleri hiç tüketmeyen çocuk yüzdesi 37, diyet gazlı içecekleri hiç tüketmeyen çocuk yüzdesi ise 85,4 olarak belirlenen araştırmada, çocuklar arasında her gün peynir tüketme oranı yüzde 51, ayran içme oranı yüzde 28,7 ve yoğurt yeme oranı yüzde 36,9. -Her 10 çocuktan biri hergün kırmızı et tüketebiliyor Et ürünlerinin tüketiminin süt ürünlerinin tüketimine göre daha az olduğu dikkati çekiyor. Görüşülen ailelerin yüzde 9,8'i çocuklarının her gün kırmızı et, tavuk ya da hindi eti yediğini belirtiyor. Kırmızı ya da beyaz eti hiç tüketmeyen çocuk yüzdesi yüzde 5,1, balık etini hiç tüketmeyen çocuk yüzdesi ise yüzde 19,7. Çocuklar arasında her gün yumurta yeme sıklığı yüzde 42,4. Çocukların yüzde 56.3'ünün kuru baklagilleri haftada 1-3 defa yediği belirtilirken, yüzde 6.2'sinin ise bu besin grubunu hiç tüketmediği ifade ediliyor. Cips, patlamış mısır yeme sıklığı haftada 1-3 defa olarak bildiriliyor. Çocukların beşte birinin bu tür yiyecekleri hiç tüketmediği ifade ediliyor. Çikolatayı her gün tüketme sıklığı yüzde 14.4, haftada 4-6 kez tüketme sıklığı ise yüzde 22 iken çocukların yüzde 7.8'i ise hiç çikolata yemiyor. Genel olarak çocukların yüzde 7,8'i ise bu tür yiyecekleri hiç tercih etmiyor. Öte yandan çocukların yüzde 66.1'i pizza, pide, lahmacun gibi yiyecekleri haftada 1-3 kez, yüzde 42.7'si ise bisküvi, kek ve kurabiyeyi haftada en az 4 kez tüketiyor Araştırma raporunda, meyve, sebze ve protein içeren gıdaların her gün tüketilmesi hedefine ulaşılamadığı; besin değeri düşük ve kalori değeri yüksek yiyecek ve içeceklerin tercih edildiği vurgulandı. (AA) Sigara ile iftar açmak kalbe büyük darbe Doç. Dr. Hasan Basri Erdoğan, karbonmonoksitin doğrudan kana karışmasının kalp aritmilerini ve kalp spazmını tetikleyebildiğini hatırlatarak, Ramazan'da iftarı sigara ile açmamak gerektiğini, art arda içilen sigarının sağlık açısından riskli olduğu uyarısında bulundu. Bu yıl Ramazan ayının yılın en sıcak ve en uzun günlerine denk geldiğini ifade eden Kayseri Özel Tekden Hastanesi Kalp Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Hasan Basri Erdoğan, özellikle hava sıcaklığının 25 derecenin üzerinde olduğu günlerde, kalp hastalarının oruç tutmaması gerektiğini dile getirdi. Dr. Erdoğan, özellikle koroner kalp hastaları, hipertansiyonu olanlar ve diyabetli olan kalp hastalarını, kesinlikle oruç tutmamaları konusunda uyardı. SIK SIK VE AZ YEMEK ÖNEMLİ Oruç tutmak isteyen kalp hastalarının ise iftar ve sahurda beslenmesine dikkat etmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Hasan Basri Erdoğan, bu saatler boyunca bol sıvı tüketilmesi önerisinde bulundu. Erdoğan, kalp hastalarının beslenme düzeni ile ilgili şunları söyledi: 15 saat oruç süresinden sonra geriye 9 saat kalıyor. Bu 9 saat, 3 öğüne bölünmeli ve ona göre beslenilmeli. İftarda bol bol tüketip sonra da y- atıp sahurda bol yemek yemek tercih edilmemeli. İftarı mutlaka su ile açılmalı, sonrasında çorba yenilmeli ve yemek yeme süresi 45 dakikaya yayılarak hafif gıdalar tüketilmeli. Tatlı tüketilecekse de sütlü ve hafif tatlılar tercih edilmeli. Kesinlikle aşırı yağlı yiyecekler, kızartmalar ve hamurlu tatlılardan uzak durulmalı. Sahurdan sonra tekrar oruç tüketene kadar da sıvı alımına dikkat etmeli ve sahurda da hafif beslenmeli. Bizim sahur alışkanlığımız, sahurdan sonra bol miktarda çay ve kahve tüketmek. Ancak kalp hastaları bundan uzak durmalı. Çünkü aşırı çay ve kahve tüketimi kalp hastaları için zararlı. SİGARA İLE İFTAR AÇILMAMALI Kalp hastalarının, öğle saatlerinde 1 saat uyuyarak vücutlarını dinlendirmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Hasan Basri Erdoğan, sigara ile iftar açılmamasının da altını çizdi. Erdoğan, Tiryaki olanlar genelde iftarını sigarayla açıyor ve sahurdan sonra gün boyu tüketemeyeceği için birkaç dal sigarayı art arda tüketiyor. Karbonmonoksitin doğrudan kana karışması kalp aritmilerini ve kalp spazmını tetikleyebilir. İlla ki sigara içecekse önce su ile iftar açılmalı, ardından çorba içilmeli ve sonra sigara içilmeli. Sahurda da art arda sigara tüketilmemeli. ifadelerini kullandı. (CİHAN) Ayak tırnaklarınızda oje varken çizme giymeyin! Ayak Sağlığı Uzmanı Tuncel,"Botun içindeki ayaklar, hapisteki insan gibidir. Havasız kaldığı için dolaşım olmaz ve kılcal damarlar görevini yapamaz" dedi Ayak Sağlığı Uzmanı (Podiatrist) İsmail Tuncel, ojeli ayak tırnaklarının uzun süre bot veya çizmede kalmasının, varis, tırnak batması, şekil bozukluğu, mantar enfeksiyonu gibi rahatsızlıklara yol açabileceği uyarısında bulundu. Bursa'da faaliyet gösteren bir ayak sağlığı merkezinin sahibi de olan Tuncel, özellikle kadınların, ayakkabı, bot ve çizme tercihinde bazı konulara dikkat etmesi gerektiğini söyledi. Her insanın ayağında 19 damar kası ve 7 bin 200 sinir ucu bulunduğuna dikkati çeken Tuncel, yanlış tercihlerin, çeşitli sağlık sorunlarına neden olabileceğini anlattı. Zorunlu olarak kış aylarında herkesin kapalı ayakkabı giydiğini dile getiren Tuncel, "Ayakkabı seçiminin, ayak yapısıyla direkt ilgisi vardır. Yanlış ayakkabı seçimi, devamında idrar yolları enfeksiyonu, bel ağrısı, uzun süre ayakta duramama şikayetleri gibi birçok sorunu beraberinde getirebilir, mantar enfeksiyonu kaçınılmaz olur. Her akşam eve gelindiğinde ayaklar sabunlu suyla yıkanmalıdır" dedi. Tuncel, kimi kadınların şık görünmek için sağlık sorunlarına neden olabilecek hatalar yaptığını savundu. (AA) Obezite; birçok hastalığı içinde barındıran ciddi bir sağlık sorunu Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Obezite, Diyebet ve Tiroid Merkezi Sorumlusu Yrd. Doç. Dr. Halil Kutlu Erol, obezitenin vücutta aşırı yağ birikimi olarak tanımlandığını söyledi. Bu durumun kilolu olmak ile başlayıp, yağ fazlalığı haline dönüştüğünü söyleyen Erol, "Bu duruma sıklıkla insülin direnci, kan basıncı ve kolesterol yüksekliği, karaciğer yağlanması, kalp-damar hastalıkları eşlik ediyor. Yani obezite, sadece kozmetik bir sorun değil, birçok hastalığı içinde barındıran ciddi bir sağlık sorunları kompleksi." dedi. Kilolu olmanın fiziksel bir sorun olmaktan çıkarak ciddi bir sağlık problemi haline geldiğinden yakınan Yrd. Doç. Dr. Halil Kutlu Erol, hareketsizlik ve günlük yaşamın sonu gelmez koşuşturmasının da obeziteyi salgın hale getirdiğini vurguladı. Obezitenin, sadece çok yemekten kaynaklanmadığını, dolayısıyla basit bir şişmanlık veya kozmetik bir sorun olarak görülemeyeceğini belirten Erol, "Genetik yatkınlık, durağan hayat tarzı, fiziksel aktivite azlığı ve yemek yeme alışkanlıklarındaki yanlışlıklar, obezitede önemli rol oynar. Obezite; tip 2 diyabet, kalp-damar hastalıkları, damar sertliği, safra kesesi hastalıkları, eklem hastalıkları gibi hastalıkların ortaya çıkmasını kolaylaştırır. En önemlisi bazı kanser türleri ile doğrudan ilişkilidir, zira obeziteye sebep olan beslenme alışkanlıkları, kansere yol açan sağlıksız alışkanlıklarla da birliktelik gösterir. Meme kanseri, bağırsak kanseri, mide kanseri gibi kanser türleri, daha çok obez insanlarda görülür." bilgisini verdi. Bütün hastalıkların kaynağının 'dolu mide' olduğuna dikkat çeken Erol, şu uyarılarda bulundu: "Mideyi çok fazla doldurmamak gerekir. En zengin öğün kahvaltı; en hafif öğün ise akşam yemeği olmalıdır. Özellikle gece geç saatlerde yemek yemekten kaçınmak gerekir. Yemekler en az dakikada, yalnız başına değil, sofrada, mümkünse ailece, çok iyi çiğneyerek yenilmelidir. Beyin doyma sinyalini yemeğe başladıktan ancak 20 dakika sonra alır. Bu nedenle, sofradan 20 dakikadan önce kalkmamak gerekir. Yemekten hemen sonra çay, kahve veya tatlı tüketmek de çok doğru değil. Meyve bile hemen yemek üzerine yenmemeli; daha çok bir ara öğün olarak düşünülmelidir. Porsiyon miktarlarını biraz küçültmek gerekiyor. Tabağımızın hepsini doldurmaktan ziyade, azar azar yemek almalı, doymazsak bir miktar daha koyabilecek şekilde bir miktar yer bırakmalıyız. Uzun süre aç kalmamak da önemli. Öğün aralarını çok uzatmamak ve ana öğünler arasında fındık, ceviz, badem, leblebi, kuru üzüm, incir, hurma gibi sağlıklı atıştırmalıklardan ölçülü miktarda yemek veya 1 porsiyon meyve + yoğurt şeklinde bir ara öğün tüketmek faydalı olabilir. Ayrıca düzenli ve kaliteli bir uyku olmazsa, iştah artabilir ve kilo alımına sebep olabilir." (CİHAN)

13 SAYFA 14 SONDAKiKA GAZETESİ >> 14 GÜNCEL7 22 7ubat Haziran Perşembe Pazar YARALANAN BABASININ EŞYALARI ONU DA ASKER YAPTI Balıkesir'de 1987 yılından bu yana TSK'nın teknik, idari ve komuta kadrosuna astsubaylar yetiştiren Astsubay Meslek Yüksekokulunda 26'sı kadın 2 bin 112 öğrenci eğitim görüyor Balıkesir'de 1987 yılından bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) teknik, idari ve komuta kadrosuna astsubaylar yetiştiren Astsubay Meslek Yüksekokulunda (MYO) 26'sı kadın 2 bin 112 öğrenci eğitim görüyor. Geleceğin kadın astsubayları olmak için erkeklerden ayrılmadan her türlü zorluğuna rağmen bütün eğitimleri alan öğrencilerin, her birinin farklı hedef ve idealleri bulunuyor. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, 2003'te "Kara Kuvvetleri Astsubay Meslek Yüksek Okulu" adıyla yeniden yapılandırılarak mevcut konumuna kavuşturulan okul, 1987'den bu yana TSK'nın teknik, idari ve komuta kadrosuna, Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı astsubayları yetiştiriyor. İşletme yönetimi, elektrik, elektronik haberleşme teknolojisi, otomotiv teknolojisi, inşaat teknolojisi, yapı tesisat teknolojisi, bilgisayar teknolojisi ve mekatronik programlarında iki yıl ön lisans eğitiminin verildiği Astsubay MYO'dan her türlü şartta çalışabilecek donanımda mezun olan astsubaylar, ordunun bel kemiği sayılırken, tank, ileri teknoloji silah sistemleri, obüs ve diğer araçların yürümesi, silahların bakımı ve ateşlenmesi, mühimmat, komuta gibi alanlarda görev yapıyor. Kritik görevler üstlenen astsubayların yetiştiği MYO'da bu yıl, 1. ve 2. sınıflarda olmak üzere toplam 2 bin 112 öğrenci eğitim görüyor. Bu öğrencilerden 26'sını oluşturan kadın astsubay a- dayları, erkeklerden ayrılmadan her türlü zorluğuna rağmen bütün eğitimleri alıyor. Her birinin okula gelme amaçları gibi hedefleri ve idealleri de farklı olan kadın öğrenciler, genç kızlara bu saygın kuruma ve mesleğe gelmeleri çağrısında bulunuyor. - Askerliği öğretmenliğe tercih etti Lisans ve ön lisans eğitimi almış üniversite mezunlarına verilen, altı aylık "Astsubay Temel Askerlik ve Astsubaylık Anlayışı Kazandırma (AST- TASAK)" eğitimine gelen Süleyman Demirel Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği mezunu Ayşe Şener, fakülteyi bitirdikten sonra coğrafya bölümünde yüksek lisans yaptığını, bir süre çalıştıktan sonra evlendiğini söyledi. Eşinin Maltepe Askeri Lisesinde İngilizce öğretmeni olması dolayısıyla askerliği öğretmenliğe tercih ettiğini dile getiren Şener, "Öğretmenliğe giderken de isteyerek gittim, hiç kimsenin zoruyla gitmedim. Öğretmenlik de çok kutsal bir meslek. Fakat bu üniformayı giydiğim anda gerçekten bu mesleğin benim kişilik yapıma daha uygun olduğunu bir kez daha anlamış oldum" dedi. Eğitimlerinin özellikle bir bayan için zor olduğunu vurgulayan Şener, şöyle devam etti: "Fakat her başarının arkasında kesinlikle çekmemiz gereken bazı zorluklar vardır. Bir başarıya u- laşmak için çekilen zorluklar her zaman kutsaldır. Aldığımız bu eğitimler sonucunda gerçekten hepimizin başarılı birer astsubay olacağına eminim. Beni kimse zorlamadı, ben eşimle evlendikten sonra askerlik mesleğini tanımış oldum. Daha öncesinde bu kadar bilgim yoktu. Ojeli eller savunmada Askerlik mesleğini tanıdıktan sonra daha da özendim. 1,5 yıllık evliyim. Evlendikten sonraki 1,5 yıl içinde asker olmayı istedim." -Üniformalı üsteğmen eşine tekmil verdi Şener, her asker gibi kendisinin de bu mesleği en iyi şekilde yapacağına inandığını, bu doğrultuda eğitim aldığını dile getirerek, "Burada eğitimlere başladıktan bir süre sonra eşim beni görmeye geldi. İlk görüşme günümüzde üsteğmen eşimin üzerinde üniforması vardı. Karşımda görünce birden selam durup, tekmil verdim. Benden rütbeli sonuçta. O anda böyle bir olay yaşandı" ifadesini kullandı. Öğrencilerden Yasemin Harmandar ise kişisel ve fiziksel olarak bu mesleğe çok yeterli ve dayanıklı olduğunu düşündüğü için asker olmaya karar verdiğini anlattı. Bu yıl 30 Ağustos'ta mezun olacağını belirten Harmandar, "Bu şerefli üniformayı en iyi şekilde taşıyacağıma inanıyorum. Çok gururluyum bu mesleği tercih ettiğim için. Teyzemin oğlu jandarma astsubay çavuş, o da bir nevi benim desteğimle asker oldu, ben yöneltmiş oldum. O üniversiteden sonra 6 ay AST- TASAK eğitimi alarak asker oldu" dedi. - İlk kadın komando astsubay olmak istiyor Sadece astsubaylıkta değil bütün mesleklerin kendine göre zor yanlarının bulunduğunu vurgulayan Harmandar, şunları kaydetti: "Bayan için bu meslek biraz daha zor a- ma zorluğa katlanmadan da hiçbir şeyin sefası sürülmüyor. Ben komando olmayı düşünüyorum. Komando temel kursunu zaten bulunduğu branş itibarıyla zorunlu alıyorum. Komandoluğu bedensel yeteneklerimin iyi olduğuna ve yapabileceğime inandığım için istiyorum. Daha önceden bunu yapmış bir bayan astsubay yok. Bu konuda ilk olmak istiyorum. Buraya çiçekler arasında dolaşmaya gelmedim, beni nelerin beklediğini bilerek, hedeflerim ve ideallerim doğrultusunda geldim. Askerlik bir meslek değil yaşam tarzı. Ben zaten bunu seçerek yaşam tarzımı belirlemiş oluyorum. Ondan dolayı komandoda sıkıntı yaşayacağımı düşünmüyorum. Bunu da severek ve isteyerek yapmak istiyorum." Öğrencilerden Arzu Oğuz, ülke şartlarında iyi bir meslek olmasının yanı sıra üniforma taşımanın ayrı bir heyecanı olduğunu düşündüğünü söyledi. Astsubay olan babasının yaklaşık 6 yıl önce Şırnak'ta terör örgütünün saldırısı sonucu yaralandığını ve gazi olduğunu anlatan Oğuz, şöyle konuştu: "Saldırının olduğu günlerde askeri yetkililer sürekli bizi arayıp, ihtiyacımızın olup olmadığını soruyorlardı. Babama ulaşamıyorduk. Bu ilginin artması bizi şüphelendirdi. Bir saldırı sonucunda babamla birlikte çalışan arkadaşının şehit olduğunu öğrendik. Bizi bu korkuttu çünkü babam onunla görevdeydi. Birkaç hafta sonra babamın da komada olduğunu öğrendik. Daha sonra eve babamın eşyalarını gönderdiler. Babamın eşyalarını görünce asker olmaya, buraya gelmeye karar verdim. Bunun için çalıştım, çaba harcadım ve bugün burada olduğum için onurluyum, gururluyum." Oğuz, 3 kardeşin en büyüğü olduğunu belirterek, "Benden küçük kız kardeşim lise 3. sınıfta, GATA istiyor. Babam ülkesi için canını vermekten çekinmemiş bir vatansever. Ben de onun kızı olduğum için gurur duyuyorum, o da aynı şekilde benimle gurur duyuyordur ve bu okula gelmeden önce de arkamdaydı destekledi hep beni" dedi. - Babası teknisyen başçavuş kendisi öğrenci Yönetim bölümü öğrencisi Merve Yavuzsoy ise Astsubay Meslek Yüksekokulunda bilgi işlem teknisyeni olarak görev yapan Kıdemli Başçavuş Teoman Yavuzsoy'un kızı olduğunu söyledi. Babasının bulunduğu okulda askeri eğitim almanın çok güzel bir duygu olduğunu söyleyen Yavuzsoy, "Babam da bu sıralardan geçerek astsubay oldu. Aynı sıralardan geçtiğini hissetmek, benim geçtiğim yerlerden geçtiğini düşünmek bile benim için gayet gurur verici. Ben bu zamana kadar bir askeri ortamın içinde büyüdüm. Babam önümde her zaman büyük bir örnekti. Disiplini, düzeni olsun her zaman bunu gösteriyordu, bize karşı olumlu bir etkisi oldu" ifadesini kullandı. Bir asker çocuğu olduğu için astsubaylığın zor gelmeyeceğini vurgulayan Yavuzsoy, şunları kaydetti: "Bence bir insan için en önemli şey, işinde düzenin ve disiplinin olmasıdır. Askerlik bayan için zor bir meslek değil. Eğer gerçekten istiyorlarsa ve burada yapabileceklerini düşünüyorlarsa, en önemlisi de sevmek bu işi sevmiyorsa insan bu işi yapamaz. Gerçekten gönül vermek gerekiyor. Eğer seviyorsanız ve istiyorsanız buraya gelebilirsiniz. Babamın bu okulda olduğunu komutanlarım biliyorlardı bana ayrıcalıklı davranmadılar kesinlikle. Diğer öğrenciler nasılsa bana da öyle yaklaştılar. İ- leride astsubaylıkla alakalı bilgilendirmeyi ve nasıl davranmamız gerektiğini öğrettiler. Her türlü bilgiye sahip olduk." Yavuzsoy, üniversite sınavlarında hem bu okulu tercih ettiğini hem de Afyon Kocatepe Üniversitesi sınıf öğretmenliği bölümünü kazandığını belirterek, tercihini öğretmenlik yerine astsubaylık için kullandığını söyledi. - Görev yaptığı yerde kızı eğitim görüyor Baba Teoman Yavuzsoy da Merve'nin üç çocuğun ortancası olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Büyük kızımız kendi istediği yer yerine bizim arzuladığımız okula gitti. İkincisine Merve'ye hiç karışmadık. O da asker olmak istedi. Ben de hep severek yaptım 24 yıl bu mesleği. Herhalde onun etkisi olacak. O da sevdi mesleğimizi. Büyük kızım asker olmak istemişti ama gözünden rahatsızlığı olduğu için ona nasip olmadı. Oğlumuz da geçen yıl askeri lise sınavlarına girdi fakat o da puanı yetmediği için giremedi. Ama Merve kızımızdan hiç beklemiyorduk asker olacağını. Hep öğretmen olarak hayal etmiştik çünkü. Merve de asker olunca bayağı şaşırdık ama çok da sevindik." Görev yaptığı yerde kızının okuyor olmasının farklı bir duygu olduğunu anlatan Yavuzsoy, "Kızınızın asker olması daha farklı bir duygu. Sevinçle karışık gurur ve onur. İşinizi sevdiğiniz zaman her türlü zorluk sizin için artık bir oyun veya bir eğlenceye dönüşüyor. Tavsiyem bütün öğrenciler için, askerliği tercih edecekler ve bu mesleği yapanlar için de geçerli. Silahlı kuvvetlerde bir bayan olmanız veya bir başka konumda çalışmanız sevmenizle alakalı" ifadesini kullandı. (AA) Dünkü bulmacanın cevapları Soldan sağa: 1. Afyon ilinin bir ilçesi. At üretilen çiftlik. 2. İhtimal. 3. Kiloamperin simgesi. Sonra, en sonra, sonunda. 4. CİHAN.. ( Aktör ). Kesin yargı. 5. Kitap getirmemiş peygamber. Verme, ödeme. 6. Bir elektrotta artı uç. Bir nota. Suçu bağışlama. 7. Rutubet. Bir Hint çalgısı. 8. Erkek sesinde bir perde. 9. Nitelik. Seciye, karakter. 10. Avrupa da bir başkent. Paylama, itap. 11. Olumsuzluk anlatan önek. Deniz suyunda bulunur. Bir nota. 12. Dinlence. Uzun omuz atkısı. 13. Aylardan biri. 14. Nezir. Suriye nin başkenti. 15. Yıkanmış şeyleri duru sudan geçirme. 16. Kül, toz gibi şeyleri karıştırma. Bir yüzey ölçüsü birimi. 17. Eski Mısır da bir tanrı. Gümüşün simgesi. Tırpana balığı. 18. Güney Amerika da yaşayan siyah renkli tukan kuşu. İridyumun simgesi. 19. Bir renk. Bazı içkilere katılan sıvı madde. 20. Gürbüz kundak çocuğu. İddia, tez. Yukarıdan aşağıya: 1. Belge, vesika. Damarlarda dolaşan hayatı sıvı. Film çeken makine. 2. Duyuru. Bitki bilimi, botanik. Alkollü bir içki. 3. Sodyumun simgesi. Sapaklık, aykırılık. Bir işi yapmaya hazır. Kekliğin boynundaki siyah halka. 4. Soyluluk. Burun iltihabı. İşitme organımız. 5. Yazıdaki mürekkebi kurutmak için dökülen çok ince ve renkli bir tür kum. Övme, övgü. Bir tür yarış teknesi. 6. Kolaylıkla paraya çevrilebilme özelliği fazla olan varlıklar. Teşekkül. Satrançta özel bir hareket. 7. Zayıf, çelimsiz, cılız. Bazı kelimelerin birleşimine girerek kendi kendine anlamını veren önek. Binek hayvanı. Bale yapan kadın sanatçı. 8. Bir renk. Endonezya nın plaka işareti. Ekin biçildikten sonra tarlada kalan köklü sap. Balmumuna batırılmış fitil. Duman karası. 9. Posta sürücüsü. Gözlem. Gemilerde, ambarlara ve makine bölümüne hava vermek için güverteye açılan baca. 10. Pişirilerek hazırlanmış yemek. Sergen. Balık ağlarının üst ve alt yanlarına geçirilen keçi kılından yapılmış ip. Çoğu kıldan dokunmuş büyük çuval.

14 SAYFA 15 SONDAKiKA GAZETESİ >>15 SPOR Haziran Şubat Perşembe Pazar İzmir Büyükşehir'in bayan güreşçisi Avrupa şampiyonu oldu Avrupa yı salladı Altınordu, Engin Güngör'ün sözleşmesini uzattı PTT 1. Lig ekiplerinden Altınordu, Engin Güngör ün sözleşmesini 2 yıl uzattı. Kızı Erva Naz ın doğumundan sonra İzmir e gelen Engin Güngör, yaptığı görüşmenin ardından 2 yıllık sözleşme imzaladı. İki şampiyonluk yaşadığı Altınordu nun, kariyerinde önemli bir yeri olduğunu bildiren Engin Güngör, şunları kaydetti: Bu ailenin bir ferdi olmaktan her zaman gurur duydum. Son iki sezonda kazanılan iki şampiyonlukla isteyerek, çalışarak, öğrenerek ve gelişerek neleri başarabileceğimizi gösterdik. Yeni dönemde de hedeflerimizden ödün vermeden yolumuza devam edeceğimize eminim. Futbol direktörü Murat Dizdar da Engin Güngör ün takım içindeki rekabeti artıran bir oyuncu olduğunu belirterek, Kazandığımız iki şampiyonluğa önemli katkı sağladı. İki yıllık yeni dönemin de hem onun, hem de takımımız açısından başarılı olmasını diliyorum dedi. (CİHAN) Genç Bayanlar Avrupa Güreş Şampiyonası nda mücadele eden İzmir Büyükşehir Belediyesi sporcuları uluslararası başarılarına yeni halkalar ekledi. Kulüp sporcusu Buse Tosun, Polonya daki şampiyonada tüm rakiplerini yenerek altın madalyaya ulaştı. Büyükşehir Belediyesi sporcularından Bediha Gün ve Gamze Durukan da elde bronz madalyalarla ülke puanına katkıda bulundular. İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü Bayan Güreş Takımı nın başarılı sporcularından Buse Tosun, bir kez daha göğsümüzü kabarttı. Polonya nın Katowice kentinde yapılan Genç Bayanlar Avrupa Güreş Şampiyonası nda mindere çıkan Tosun, finalde karşılaştığı Azeri rakibini teknik üstünlükle yenerek, üst üste ikinci kez Avrupa şampiyonu oldu. Şampiyonada Büyükşehir Belediyesi nin diğer sporcuları Bediha Gün ve Gamze Durukan ise bronz madalya elde ettiler. Bu başarıların ardından Türkiye, ülke puanını 43.5 e yükselten Türkiye şampiyonayı 3. olarak tamamladı. Buse den ikinci altın 63 kg'da Buse Tosun, ilk turda İsveçli Theresa Persson'u 12-2 teknik üstünlükle, çeyrek finalde Rus Luibov Ovcharova'ı yenerek yarı finale çıktı. Yarı finalde Ukraynalı Karyna Stankova'yı da 8-4 yenen Buse Tosun, adını finale yazdırdı. Tosun, finalde Azeri Elmira Gambarova karşısında altın madalya mücadelesi verdi. Maçın başından sonuna kadar üstün güreşen geçen yılın Avrupa Gençler Şampiyonu Buse Tosun, unvanını korudu. Tosun, Azeri sporcu karşısında 20-9 teknik üstünlükle kazanarak 2. defa Avrupa şampiyonu oldu. Bu sonuçla Türkiye, bayanlarda ilk altın madalyasını da kazanmış oldu. Bediha Gün'den bronz 55 kg'da Bediha Gün, Polonyalı Natalia Kubaty'ı 8-0, Moldovalı Robu Ekaterina'yı 10-0 yenerek yarı finale yükseldi. Gün, yarı finalde geçen yılın şampiyonu Rus Olga Khoroshavtseva'ya yenildi ve bronz madalya mücadelesinde Ukrayna'dan Kıt Tetiana ile karşılaştı. Karşılaşmanın hemen başında yakaladığı 3-0'lık skoru maç sonuna kadar koruyan Bediha Gün, karşılaşmayı kazanarak Avrupa üçüncüsü oldu. Gamze bronzu söke söke kazandı 72 kg'da Gamze Durukan ise 1. turda Romanyalı İleana Denisa'yı, çeyrek finalde ise Alman Fransy Radelt'i tuşla geçerek yarı finale yükseldi. Ancak yarı final karşılaşmasında Macar Nemeth Zsanette'ye 3-2 kaybeden Durukan, akşam seansında bronz madalya için Azeri, Sabira Aliyeva ile karşılaştı. Karşılaşmada hakem hatalarının ön planda olmasına rağmen Durukan, maçı 11-8 kazanarak Avrupa üçüncüsü olarak, bronz madalyanın sahibi oldu. (HABER MERKEZİ) Gelen çok, giden yok Gelecek sezon için şampiyonluğa oynayacak kadro kurmak için transferlerine devam eden Trabzonspor, şuana kadar 6 yerli futbolcuyu kadrosuna kattı. Yeni transferlerle kadrosundaki oyuncu sayısı 34 e çıkan bordo-mavililer, bazı yerli oyuncuların yanı sıra hem yabancı sınırlaması tutturmak hem de alınacak yeni yabancılara yer açmak için elindeki bazı isimleri göndermek zorunda Deniz Yılmaz, Serdar Gürler, Serhat Çakmak, Anıl Demir, Gökhan Karadeniz ve Turgut Doğan Şahin ile sözleşme imzalayan bordomavililer, görüşmelerini sürdürdüğü Kasımpaşalı Adem Büyük ve Kardemir Karabükspor dan İshak Doğan ı da alarak yerli transferi kapatmayı planlıyor. Karadeniz ekibi, yapacağı yabancı takviyelerle de yeni sezon hazırlıklarına kadar transferi bitirmeyi hedefliyor. Şuana kadar Adrian ı satan ve Gökhan Alsan ı da kiralık gönderen bordo-mavililer, gelecek sezon kadroyu 27 futbolcuyla sınırlayacak. Geçtiğimiz sezon kiralık olarak başka takımlarda forma giyen Aykut Akgün, Batuhan Karadeniz, Hasan Ahmet Sarı, Celutska ve Jebrin kadroda düşünülmeyen futbolcuların başında geliyor. Gustavo Colma, Marc Janko, Bamba ve Malouda da elden çıkartılmak istenin diğer isimler. Yabancılardan Bosingwa ve Bourceanu yu kadroda tutmak isteyen Trabzonspor, Henrique yi de cazip bir teklif gelmesi halinde satmayı planlıyor. Ancak, Henrique dışındaki diğer yabancılara ciddi bir resmi teklifin gelmemesi Karadeniz kurmaylarının elini kolunu bağlıyor. Kadrosunda şu an 9 yabancısı olan Trabzonspor, 5+3 kuralı ve yapılacak yeni transferler yer açmak için bu oyuncuların bir çoğunu satmak zorunda. (CİHAN) Potada Fenerbahçe şampiyon Türkiye Basketbol Federasyonu (TBF) Yönetim Kurulu, Fenerbahçe Ülker'in sezonu şampiyon olarak ilan ettiğini tesciline karar verdi. Bugün toplanan TBF Yönetim Kurulu, Fenerbahçe Ülker - Galatasaray Liv Hospital karşılaşmasına ait hakem raporunu değerlendirdi. Sonrasında yönetim kurulunun değerlendirmesi sonucunda alınan kararlar şöyle: a. Karşılaşmanın sonucunun Galatasaray Liv Hospital takımının 20-0 hükmen yenilgisi olarak tesciline, b. Oynanan maçın sezonu Beko Basketbol Ligi Play Off Final serisi final maçı olması, sezon öncesi ilan edilen statüye göre yedi maç üzerinden oynanacak maçlarda seriyi dört galibiyetle bitirecek takımın şampiyon olacağı, bu müsabakadan önce oynanan altı maçta her iki takımın üçer galibiyet aldığı dikkate alınarak son maçı kazanan takım olarak Fenerbahçe Ülker takımının sezon şampiyonu olarak tesciline ve ilanına, kupa ve madalyaların en kısa sürede teslimine, c. Karşılaşmaya çıkmayarak hükmen yenilmiş olan Galatasaray Liv Hospital takımının bu eylemiyle gerek maça çıkmaması nedeniyle sebep olduğu maddi, gerekse basketbolun tüm unsurlarına vermiş olduğu maddi ve manevi zararlardan dolayı, konuların içeriğine uygun olarak hukuk ve disiplin kurullarına sevkine karar verilmiştir. (C HAN) Turgut, Trabzon da Trabzonspor, Anıl Demir ve Gökhan Karadeniz in ardından Gaziantepspor ile yollarını ayıran Turgut Doğan Şahin le de sözleşme imzaladı. Bordo mavililerin, daha önce anlaşmaya vardığı ve bugün Trabzon a getirdiği tecrübeli futbolcuyla, sağlık kontrolünün ardından Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri nde sözleşme imzalandı. Turgut, basına kapalı gerçekleşen imza töreninde, kendisini 2 yıllığına bordo-mavili renklere bağlayan sözleşmeye imza attı. Bonservisi elinde olan futbolcuya, futbol sezonu için 2 milyon 635 bin TL garanti ücret ve 30 bin TL maç başı ücret, futbol sezonu için 2 milyon 400 bin TL garanti ücret ve 33 bin TL maç başı ücreti ödeneceği belirtildi. (CİHAN)

15 SAYFA Haziran 2014 Pazar Madenci çocukları için açılan okullara HÜKÜMET ENGELİ Kiraz Festivali nin açılış töreninde konuşan Kocaoğlu, İZELMAN Anaokulları nın Kınık ilçesinin iki köyünde madenci çocuklarının rehabilitasyonu için açtığı okullara engel çıkartıldığını söyledi Kiraz Festivali nin açılış töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Soma daki maden faciasının ardından İZEL- MAN Anaokulları nın Kınık ilçesinin iki köyünde madenci çocuklarının rehabilitasyonu için açtığı okulların faaliyetlerinin engellendiğini, ailelere ise çocuklarını bu okullara göndermemeleri için baskı yapıldığını söyledi. Başkan Kocaoğlu, yapılanları ayrımcılık ve kamplaştırma olarak nitelendirdi. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Kiraz Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen 1. Kiraz Festivali Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, CHP İzmir Milletvekili Hülya Güven, Kiraz Belediye Başkanı Saliha Şengül, ilçe belediye başkanları ve çok sayıda davetlinin katılımıyla başladı. Festivalin açılışı Kiraz Belediyesi önünden başlayan kortej yürüyüşü ile yapıldı. Başkan Aziz Kocaoğlu ve davetliler İzmir Büyükşehir Belediye Bandosu eşliğinde tören alanına dek halkı selamlayarak yürüdü. Burada vatandaşlara seslenen Başkan Kocaoğlu, kiraz yetiştiriciliği yapılan ilçede böyle bir festivalin düzenlenmesinin son derece doğal olduğunu belirterek, Başka ilçelerdeki festivalleri nasıl destekliyorsak, Kiraz daki festivale de aynı şekilde maddi manevi destek veriyoruz dedi. Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu, 30 ilçenin hiçbirini diğerinden ayırmadan, hepsine eşit adil hizmet götürdüklerini söyledi. Anaokullarını kapatın talimatı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, geçtiğimiz ay Soma da yaşanan maden faciasının ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak her konuda yardımcı olmaya çalıştıklarını, ancak karşılaştıkları bir durumun kendisini fazlasıyla üzdüğünü dile getirdi. Faciada şehit veren ilçelerden Kınık taki Elmadere ve Köseler köylerindeki faaliyetlerinin engellendiğini ifade eden Başkan Kocaoğlu şöyle devam etti: Biliyorsunuz Soma ile Kınık, biri İzmir diğeri Manisa ya bağlı iç içe geçmiş iki ilçe. Kınık ta da birçok şehit verildi. Kendi belediye sınırlarımız içinde, belediye şirketimiz İZEL- MAN anaokulları ile ve Türkiye nin tek belediye hastanesi Eşrefpaşa Hastanesi ile iki köyümüzde çocuklara sosyal ve psikolojik destek vermek üzere ekiplerimizi götürdük. İzin aldık, okullar açıldı, çalışmaya başladık. Üç dört gün geçmedi. Milli Eğitim e bağlı Rehberlik Araştırma Merkezleri Genel Müdürlüğü çocukların annelerinin yanında kalması daha uygun görülmüştür gerekçeyle geliyor bizi okullardan atıyor. Ailelere de çocukları bu etkinliğe götürseniz size yardımı keseriz diye baskı yapılıyor. Bunu sadece ülkede ayrımcılığın, kamplaşmanın, ötekileştirmenin hangi boyuta geldiğini paylaşmak için söylüyorum. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, bu konudaki kararlılıklarını hiçbir şeyin engelleyemeyeceğini belirterek Okullarda olmazsa, orada prefabrik bina yapacağız, konteynerler götüreceğiz bu işi yapacağız. Çünkü yaptığımız işin kimseye bir zararı yok dedi. Vali nin görüşleri gerçeği yansıtmıyor Başkan Aziz Kocaoğlu, son günlerde İzmir Valisi Mustafa Toprak ın basında yer alan değerlendirmelerini de şöyle yanıtladı: Sayın Valimiz ideolojik davrandığımızı söylemiş. On senedir belediye başkanlığınızı yapıyorum. Gündemi değiştirmeye çalıştığımızı, işleri yapamadığımızı ve İl Özel İdaresi nin mal varlıkları ile gündemi değiştirmeye çalıştığımızı söylemiş. Sayın Mustafa Toprak benim dönemimdeki dördüncü vali. Üç vali geldi geçti. İzmir de toplumun bilinç düzeyinden dolayı protestolarda kolay kolay olay çıkmaz. Sayın Vali geldiği günden itibaren, kentteki bütün hak arama eylemlerinde olay çıkmıştır. Belinde tabanca, elinde sopa, sivil kıyafetli polisler insanları, çolukları, çocukları yerlerde sürüklediler. Bunu deşifre ettik. Eski emniyet müdürü, Evet bunlar polistir dedi. Sırt çantalı olduğu söylenen provokatörler ile karşı karşıyayız, ben valilik olarak yasal zeminde buna izin vermeyeceğim demiş. İzin alınan yere gelmeden TOMA ları koyup, insanların üstüne su sıkıyorsunuz. Bizim derdimiz şov yapmak değil. On senedir yapmadık. Bunlarla işimiz yok. Vali Bey in bir senesi dolmadı. Bizim çok şükür on senemiz oldu. İzmir de belediyecilik tarihinde olmayan bir şekilde İzmirli hemşerilerimiz bize üst üste 3 üncü dönemdir seçim kazandırdı. Ben de bu göreve layık olmaya çalışıyorum. Körü körüne siyaset İzmir İl Özel İdaresi nin Hazine ye devredilen malları konusunda da görüşlerini dile getiren Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, şunları dile getirdi: Bizim görev anlayışımız, bu mallara sahip çıkmaktır. Önce aşkta, sonra sağlıkta kazandılar 22 CHP li 2 MHP li belediye başkanımıza teşekkür ediyorum. Hepsi bu konu hakkında destek olarak bir bildiri yayınladılar. İktidar partisinin milletvekilleri dahi bu konuda konuşmuyorlar. Çünkü konuşmaları kendilerine zarar verecek. Dört milyonluk İzmir de AK Parti deki üç dört kişiden başka kimse karşı çıkmadı. İzmirli hemşerilerimiz, herkes, bu mallar İzmir in hakkıdır, yerel yönetimlerin hakkıdır diyor. Bu arkadaşlar bu hatalarını sadece kendilerine değil, evdeki eşlerine değil, evlatlarına değil, torunlarına bile anlatamazlar. Bu körü körüne siyasettir. Bunun başka bir anlamı yoktur. Biz tüm inananlarla birlikte, İl Özel İdaresi nin mallarının İzmir de kalması için, canhıraş mücadelemize devam edeceğiz. Kiraz Belediye Başkanı Saliha Şengül ise, Yüzyıllardır biriktirdiğimiz sevgi ile sizleri kucaklıyoruz. Kiraz kimileri için bir meyvedir ama bizim için yaşanacak bir şehirdir diyerek festivalin ilçe halkına hayırlı olmasını diledi. Başkan Aziz Kocaoğlu ve davetliler festivalin açılış kurdelesini estikten sonra kiraz üreticilerinin stantlarını ziyaret etti. (HABER MERKEZİ) Muğla'nın Fethiye ilçesindeki bir diyaliz merkezinde tanışan ve ailelerinin itirazına rağmen evlenen iki böbrek hastası, evlendikten 6 yıl sonra kadavradan sağlanan böbreklerle sağlıklarına kavuştu. 13 yaşından bu yana böbreklerinin fonksiyonlarını yerine getirememesi nedeniyle diyalize giren Sevgi Çağdaş ile böbrek yetmezliği nedeniyle 10 yıl önce diyalize girmeye başlayan Selahattin Çağdaş, Fethiye'deki bir diyaliz merkezinin düzenlediği yılbaşı etkinliğinde tanıştı. Etkinlikten sonra 2 yıl boyunca birbirlerini görmeyen bu kişiler, aynı ilçede farklı bir etkinlikte tekrar karşılaştı. Bir gün içinde evlilik kararı alan kişiler, konuyu aileleriyle paylaştı ancak ikisinin de böbrek hastası olması ve diyalize girmeleri nedeniyle aileleri evlenmelerini istemedi. Birbirleriyle mutlu olabileceklerine inanan çift, ailelerine inat bir hafta içinde evlendi. Nakile kadar birlikte diyalize giren, diyalizin yüklediği sorunları birlikte göğüs geren çift, umutsuz anlarında birbirlerine umut oldu. Çift, sağlıklarına kavuşma hayalini neredeyse kaybettikleri bir anda Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Tuncer Karpuzoğlu Organ Nakli Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezinden gelen haberle hayata yeniden sarıldı. Selahattin Çağdaş bir yıl, eşi Sevgi Çağdaş ise 6 ay önce kadavradan sağlanan böbreklerle nakil yapılarak sağlıklarına kavuştu. 7 yıl boyunca birbirlerinin yaşam umudu olan Çağdaş çifti, uzun bir mücadelenin ardından sağlıklarına kavuştuklarına hala inanamıyor. - "Birbirimize olan aşkımız bizi hayata bağladı" Selahattin Çağdaş, yaşama sevincini yitirdiği anda eşi ile tanıştığını ve çevrelerindeki insanların olumsuz görüşlerine rağmen 7 yıl boyunca mutlu bir evlilik yaşadıklarını söyledi. Diyalize bağlı bir hayat sürmenin çok zor olduğunu anlatan Çağdaş, tüm zorlukları birbirlerine aşıladıkları sevgiyle aştıklarını vurguladı. Hastalıkla yaptıkları zorlu savaştan zaferle çıktıklarını dile getiren Çağdaş, "Birbirimize olan aşkımız bizi hayata bağladı. Bu mutluluğu tatmamış olsaydık, belki de bugün yaşamıyor, yaşam savaşından mağlup ayrılmış olabilirdik" dedi. "Eşimle birbirimizi tamamlıyoruz" diyen Sevgi Çağdaş ise toplumda "Hasta insanlar evlenemez" gibi bir algı bulunduğunu, bunun da hastaları daha fazla üzdüğünü kaydetti. Eşi ve kendisinin de böbrek hastası olmaları nedeniyle bu tür eleştirilere maruz kaldıklarını ifade eden Çağdaş, "İnsanların bana acıyarak bakmalarından sıkılmıştım. Eşim ile yaşadığımız sorunları bildiğimiz için birbirimize acıyarak değil, sevgiyle baktık. Birbirimize güç verdik ve birbirimiz için yaşamamız gerektiğini öğrettik" diye konuştu. - Tek istekleri sağlıklı bir çocuk Nakillerle sağlıklarına kavuşan Çağdaş çiftinin şimdiki isteği ise sağlıklı bir çocuk. Taşlardan, boncuklardan takı yaparak geçimlerini sağlayan çift, çocuk için nakilden sonraki bir yılın geçmesini bekliyor. Doktorların önerdiği bir dönemde çocuk sahibi olmak istediklerini söyleyen Sevgi Çağdaş, "Eşimle önce aşkı, sonra sağlığı bulduk, bu mutluluğun da bir meyvesi olmasını istiyoruz" ifadesini kullandı. Ayrıca diyalize girmeleri ve ailelerinin itirazları nedeniyle kına gecesi yapamadıklarını belirten Çağdaş, "Kına gecesi için zamanımız olmamıştı. Doyasıya eğlenerek bir kına gecesi yapmak istiyoruz" diye konuştu. Çağdaş çifti, nakil bekleyen arkadaşlarına da evliliği önerdi. (AA) Yağmadan 1000 drahmiye kurtarıldı Sadece, Secde ve Kasas sureleri arasındaki 29 sayfalık bölümü sağlam kalmış el yazması Kur'an-ı Kerim, taşıdığı manevi ve sanatsal değerinin yanı sıra kurtarılma hikayesiyle de 1945'ten bu yana koruma altında tutulduğu İzmir Milli Kütüphanesi'nin en değerli eserleri arasında yer alıyor Grit Adası'nın Yunanistan'a bırakılmasının ardından adadaki camilerin yağmalanması sırasında zarar gören ve o dönem sayfaları eksik de olsa bin drahmiye satın alınarak kurtarılan el yazması Kur'an-ı Kerim, İzmir Milli Kütüphane'nin en değerli eserleri arasında yer alıyor. Adada yaşayan Giritli Türklerden Latifzade Sami oğlu Ahmet Esat'ın, satın alarak yok olmaktan kurtarılan el yazması nüsha, taşıdığı manevi ve sanatsal değerinin yanı sıra hikayesiyle de 1945'ten bu yana koruma altında tutulduğu İzmir Milli Kütüphanesi'ne değer katıyor. Grit Adası'nın Yunanistan'a bırakılmak zorunda kalındığı 1913'te adadaki kargaşadan nasibini alan Defterdar Camisi'nin yağmalanması sırasında yaşlarında bir çocuğun elinde gördüğü el yazması Kur'an-ı Kerim'i, bin drahmi karşılığı satın alan Ahmet Esat, sadece Secde ve Kasas sureleri arasındaki 29 sayfalık bölümü sağlam kalmış bu değerli nüshayı, eksik de olsa günümüze kadar taşınmasını sağlamış oldu. Mübadele döneminde İzmir'e göç eden Ahmet Esat'ın yakınları tarafından dönemin Alsancak muhtarı aracılığıyla 1945 yılında İzmir Milli Kütüphanesi'ne bağışlanan eser, çok sayıda değerli el yazması esere ev sahipliği yapan kütüphanenin, büyük kağıt ebadına sahip oluşu ve altın varaklarıyla en nadide eseri. -"Hikayesiyle de çok değerli bir eser" İzmir Milli Kütüphanesi Vakfı Başkanı Ulvi Puğ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bünyesinde yıllık paha biçilmez el yazmaları bulunduran kütüphanelerinin, geçmişe ışık tutmak anlamında çok önemli bir kaynak olduğunu ifade etti. Kütüphanenin 4 bin el yazmalık koleksiyonunun, ana binaları olan Konak'taki Elhamra yerine Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi'nde tahsis edilen, nem düzeyi ayarlanmış bölümde özel olarak muhafaza edildiğini anlatan Puğ, 4 bin el yazması eserden 80 kadarının Kur'an-ı Kerim nüshalarından oluştuğunu kaydetti. Puğ, bu el yazması Kur'an-ı Kerim nüshaları arasında, Girit'teki yağmadan 29 sayfası sağlam kalabilmiş halde kurtarılan Kur'anın özel bir değer taşıdığını dile getirerek, "Bu Kur'an, hem kitap olarak hem de bizim elimize geçiş hikayesiyle çok değerli. O dönemde bu büyüklükte bir el yazması Kur'an yazmak çok olası bir şey değildi. Bu kağıtlar çok özel kağıtlar. Bu kağıtları bu büyüklükte hazırlamak başlı başına büyük hizmet, altın varaklarla süslemek de ayrıca çok değerli" diye konuştu. -"Acil olarak yeni bir binaya ihtiyacımız var" Araştırmacılara Konak'taki tarihi Elhamra binasında hizmet veren kütüphanelerinin, el yazması eserlerin yanı sıra 1 milyonun üzerinde kitap koleksiyonuna sahip olduğuna işaret eden Puğ, mevcut kütüphane binasının uzun süredir yetersiz kaldığını ve acil olarak yeni binaya ihtiyaç duyduklarını söyledi. Puğ, tarihi binalarını sadece arşivlerindeki özel eserlerin sergileneceği bir "kitap müzesi" olarak değerlendirmek, kütüphanecilik hizmetini ise kazandırmak istedikleri yeni binada vermeyi istediklerini ifade etti. Geleceğin, her zaman kitaba, bilgiye sarılmakta olduğunun unutulmaması gerektiğini belirten Puğ, yeni kütüphane binası için yetkililerden ve hayırseverlerden destek beklediklerini sözlerine ekledi. (AA)