46 KAPAK GALATA MEVLEVÎHÂNESİ MÜZESİ KİTABI GALATA MEVLEVÎHÂNESİ MÜZESİ KİTABI

Transkript

1 46 KAPAK GALATA MEVLEVÎHÂNESİ MÜZESİ KİTABI / GALATA MEVLEVÎHÂNESİ MÜZESİ KİTABI

2

3 SUNUŞ 1 Dr. Bülent KATKAK Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı Değerli Üyelerimiz ve Okuyucularımız, İlkokuldan üniversiteye bütün eğitim kurumlarımızın tatile çıktığı yaz mevsiminin bu ilk günlerinde, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu da, İstanbul Genel Merkez ve Ankara Büromuzda üyeleri ve bursiyer öğrencileri için tertiplediği kültür-sanat ve eğitim faaliyetlerine kısa bir ara veriyor. Türk Seyyahin Cemiyeti ismiyle kurulduğu 1923 yılından bugüne kadar kamu yararına sunduğu hizmetlerini sürdüren Derneğimizin İstanbul ve Ankara daki salon ve dersliklerinde bu ders yılında toplam 273 kültür-sanat etkinliği gerçekleştirildi. Şehir içi, yurt içi ve yurt dışına 23 kültür-eğitim gezisi düzenlenerek geleceğimizin teminatı gençlerimize müzelerimiz, şehirlerimiz, Orta Doğu ve Balkanlardaki medeniyetimizin izleri tanıtıldı. Yine bu ders yılında 478 öğrencimiz İngilizce, Fransızca, Arapça, İspanyolca, YDS, ALES, KPSS, Fotoğrafçılık, Osmanlıca, Diksiyon, Satranç ve Sunum Teknikleri kurslarımıza devam etti. Kültür-sanat ve eğitim etkinliklerimize ait haberleri üç ayda bir muntazaman yayınlamakta olduğumuz Turing dergilerimizin sayfalarında bulabilirsiniz. Kültür-sanat, eğitim ve gezi faaliyetlerimiz, üyelerimiz ve öğrencilerimiz arzuları doğrultusunda Temmuzdan itibaren yaz aylarında da devam edecek ders yılında Turing den burs almış olan, 83 üniversitenin 112 farklı bölümünde öğrenimine devam eden 601 bursiyerimizden 123 ü bu yıl okullarından mezun oluyorlar. Kendilerini tebrik ediyor, başarılarının ömür boyu devamını diliyorum. Dergimizin bu sayısıyla birlikte sizlere çok emek verilen bir çalışmayı Galata Mevlevihanesi Müzesi kitabını gönderiyoruz. Kapak dosyamızda takdimini yaptığımız bu yeni yayınımızı da beğeneceğinizi umuyorum. Kurucu başkanımız merhum Reşit Saffet Atabinen in gayretleriyle 1946 yılında yıkılmaktan kurtulan Galata Mevlevihanesi, 1975 yılında Divan Edebiyatı Müzesi olarak açılmış, Divan Edebiyatı Müzesi kitabı da Kurumumuz tarafından 7. Başkanımız merhum Feridun Dirimtekin döneminde yayınlanmıştır yılında kapsamlı bir restorasyondan geçirilen Mevlevihane nihayet 2011 Kasımında asıl kimliğine kavuşarak Galata Mevlevihanesi Müzesi olarak ziyarete açılmış; Turing in 72 senedir devam etmekte olan ilgisi ile de Galata Mevlevihanesi Müzesi kitabı yine Kurumumuz tarafından yayınlanmıştır. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Dergimizin bu sayısında eski başkanvekillerimizden gazeteci Ali Ömer Kırkpınar ile yapılmış doyumsuz bir söyleşi bulacaksınız, kendilerine sağlıklı, huzurlu, uzun bir ömür diliyorum. Dergimizin itina ile hazırlanan 394. sayısını da ilgiyle, severek ve beğenerek okuyacağınızı umuyor, yaklaşan Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor, Selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

4 2 İÇİNDEKİLER İçindekiler Haziran 2018 / Sayı: 394 Sohbet ALİ ÖMER KIRKPINAR Tülay Taşdemir Taşkın Mişe 22 Kapak GALATA MEVLEVİHANESİ MÜZESİ KİTABI Tülay Taşdemir Ercan Arslan Turing TURİNG DE ÇOCUK OLMAK Selen İlgen Turing ÇOCUK ŞENLİĞİ ETKİNLİĞİ Merve Özbek 34 Nostalji 1962 MERCEDES-BENZ Ural Ataman Klasik Otomobil Müzesi Arşivi Dünya SLOVENYA 8 Gamze Gümüş Bülent Katkak Mimari İSTANBUL UN SU TERAZİLERİ 38 Elifnur Dayıcı & İsmail Büyükseçgin

5 İÇİNDEKİLER 3 Türkiye GÖKÇEADA Test Sürüşü FIAT Begüm Yavaş Turing MİMAR SİNAN GEZİ ROTALARI HARİTASI SEMİNERİ Turing BİR PAYİTAHTTAN DİĞERİNE YOLCULUK LANSMANI Harun Avcı Ceyda Akyol Fiat Arşivi HAZİRAN 2018 / SAYI: 394 TÜRKİYE TURİNG ve OTOMOBİL KURUMU Adına Sahibi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Bülent Katkak Yönetim Kurulu Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili, Av. Nurettin Yaşar Y. Mimar İsmail Büyükseçgin, Mim. İlhan Turan Ali Düşmez, Harun Maden, Av. Şeref Dursun Özdemir İçin, Prof. Dr. Cemalettin Şahin Seyit Ali Demirer Denetim Kurulu Celil Güngör, Hacı Biner, Özcan Tunçel Onur Kurulu Tevfik Sulu, Prof. Dr. Vahdettin Engin Prof. Dr. Ahmet Arı Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Tülay Taşdemir Genel Yayın Yönetmeni Tuğba Subaşıoğlu Görsel Yönetmen Selim Cayık Çeviri Ezgi Arslan Yapım-Yayın Turing KÜLTÜR SANAT Begüm Yavaş TURİNG ANKARA DA KÜLTÜR SANAT Recai Bayram Turing EĞİTİM Tülay Taşdemir 2018 TÜRKİYE TIRMANMA ŞAMPİYONASI NA TURİNG DESTEĞİ Ümit Yürek ENGLISH SUMMARY MTT İletişim ve Reklam Hizmetleri Şehit Muhtar Cad. Tan Apt. No: 13/13 Taksim İstanbul Tel: / Faks: mottoproject.com / info@mottoproject.com Baskı Ajans Es Litros Yolu 2.Matbaacılar Sitesi No:ZC 7 P.K Topkapı/İstanbul Tel: Sertifika No: Yayın Türü Yerel, Süreli Turing Dergisi, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu nun ücretsiz olarak 3 ayda bir yayınladığı kurumsal dergidir. Turing Dergisi, MTT İletişim ve Reklam Hizmetleri tarafından T.C. Yasalarına uygun olarak yayınlanmaktadır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf, ilüstrasyon ve konuların her türlü hakkı mahfuzdur. İzinsiz kaynak dahi gösterilerek alıntı yapılamaz. Adres: Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Sanayi Mahallesi, Seyrantepe Girişi / İstanbul Tel: (4 Hat) Faks: / turing@turing.org.tr

6 4 KAPAK GALATA MEVLEVÎHÂNESİ MÜZESİ KİTABI GALATA MEVLEVÎHÂNESİ MÜZESİ KİTABI Tülay Taşdemir / tulay.tasdemir@turing.org.tr Ercan Arslan Evrensel değerlere sahip kültürel mirasımızı koruyarak yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak, ulusal ve uluslararası boyutta daha geniş kitlelerce kültür zenginliklerimizin tanınmasını sağlamak amacıyla çalışmalarını hızla devam ettiren Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, Galata Mevlevihanesi Müzesi Kitabı ile kültür tarihimizi tanıtmaya yönelik yayınlarına bir yenisini daha eklemenin gururunu yaşamaktadır. Galata Mevlevihanesi nin günümüze ulaşmasında TTOK un ilk Başkanı Reşit Saffet Atabinen in gayretlerini yâd ederken, bu manada kitabın Turing tarafından basılması daha da anlam kazanmıştır.

7 KAPAK GALATA MEVLEVÎHÂNESİ MÜZESİ KİTABI 5 Merhum Başkanımız, Mevlevihane nin atıl durumu hakkında kamuoyu oluşturarak, 1946 yılında yapılan restorasyon çalışmalarının gerçekleşmesinde öncü olmuştur yılında Mevlevihane, Divan Edebiyatı Müzesi olarak açıldığında ise bu kez Turing, Divan Edebiyatı Müzesi Kitabı ile kültürel mirasımızın herkes tarafından tanınmasına katkı sağlamıştır yılından itibaren gerçekleşen restorasyon çalışmalarının ardından asıl kimliğine kavuşan bu kıymetli eser Galata Mevlevihanesi Müzesi olarak faaliyet göstermeye başlamıştır. Müze, her geçen gün artan ziyaretçi sayısıyla, Beyoğlu nun en önemli Osmanlı eserleri arasında yer almasıyla ve İstanbul un ilk Mevlevihanesi olması ile ayrıca bir öneme sahiptir. UNESCO İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Kültürel Mirası Başyapıtları Programı çerçevesinde Başyapıt olarak ilan edilen Mevlevî Sema Töreni, 2008 yılında ise UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi ne ülkemiz adına girmesiyle Galata Mevlevihanesi Müzesi daha da değer kazanmıştır.

8 6 KAPAK GALATA MEVLEVÎHÂNESİ MÜZESİ KİTABI Yalnızca tasavvuf alanında insan yetiştirmekten ziyade İstanbul ile iç içe geçmiş yüzlerce yıl süren bir kültürü ortaya koyan Mevlevihanelerde; padişahlardan esnaflara, müzisyenlerden vezirlere hemen her kesimden insanlar bu kültürün devamında rol oynamışlardır. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, kültürel miraslarımızın korunması, daha geniş çevrelerce tanınması ve bu alanda bilinçlenmeyi sağlamak amacıyla yayınladığı, İstanbul un kültür tarihi açısından kaynak niteliğindeki bu kitapla kültür varlıklarımıza verdiği önemi bir kez daha göstermiştir. Müze hakkında güncel bir kaynağın olmaması kitabın yayınlanmasında en büyük etken olmuştur. Galata Mevlevihanesi Müze Müdürü Arkeolog Yavuz Özdemir in özenli çalışmaları sonucu hazırlanan kitap ile Mevlevilik, Mevlevihaneler, tasavvuf inancı, sema mukabeleleri, Galata Mevlevihanesi nin geçirdiği tarihi süreç, müze oluşum dönemleri, müze envanterine kayıtlı tarikat eşyaları, Mevlevi kıyafetleri, hat levhaları ve diğer eserlerin belge niteliği taşıyacak bilgileri arşiv ve güncel fotoğraflarla birlikte okuyucuların beğenisine sunulmuştur.

9 KAPAK GALATA MEVLEVÎHÂNESİ MÜZESİ KİTABI 7 Dergimizin bu sayısında Galata Mevlevihanesi Müzesi Kitabını, siz değerli okuyucularımıza ulaştırmanın sevincini yaşarken kitabımızın yazarı Sayın Yavuz Özdemir ile yaptığımız söyleşiyi de sizlerle paylaşmak istedik. Yavuz Bey sizi tanıyabilir miyiz, okuyucularımıza kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz? 1967 yılında İstanbul da, Topkapı Sarayı içinde Aya İrini nin yanındaki eski Askeri Müze binası olan lojmanda doğdum. Bu nedenle müze ve kültürel mirasın içinde büyüdüm diyebilirim. Düşünsenize pencerenizden baktığınızda bir tarafta tüm ihtişamıyla Topkapı Sarayı, bir tarafta Sur-i Sultani ve Aya İrini, arkanızda sanat ve mimarlık tarihinin baş yapıtlarından Ayasofya tabi bir de boğazın eşsiz manzarası bir insan başka ne isteyebilir ki. İçinde bulunduğum ortamın da tesiriyle İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Klasik Arkeoloji bölümünü bitirdim yılında Kültür Bakanlığı na bağlı İstanbul Arkeoloji Müzelerinde çalışmaya başladım. Sonra sırasıyla İstanbul Türbeler Müzesi, Ayasofya Müzesi ve nihayetinde 2004 yılında vekaleten 2007 yılında ise müdürlük sınavını kazanarak o zamanki adı ile Divan Edebiyatı (Galata Mevlevihanesi) Müzesi Müdürlüğüne asaleten atandım. Galata Mevlevihanesi Müzesi kitabını yazmaya nasıl karar verdiniz? Divan Edebiyatı Müzesi nde yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü denetiminde, yıllarında ise 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı katkılarıyla Müze Teşhir Tanzim ve Çevre Düzenlemesi Çalışmaları gerçekleştirilirken tüm aşamaları fotoğraflayıp, belgeledim. Bu sırada Galata Mevlevihanesi Müzesi nin Çağdaş Müzecilik Anlayışı ile Yeniden Yapılanması konulu tezimi tamamladım. Tez konum müzede uygulanarak 11 Kasım 2011 günü Galata Mevlevihanesi Müzesi yeniden ziyarete açıldı. Bu kitabın başlangıç noktası tezim ve kültürel tarihimiz açısında oldukça önemli olan bu yapıda geçirdiğim 14 yılın birikimini herkesle paylaşmak oldu. Kitabınızın içerdiği konulardan bahsedebilir misiniz? Galata Mevlevihanesi Müzesi teşhir tanzim çalışması ve uygulamasının yanında kitapta tümden gelerek Galata Mevlevihanesi Müzesi konusu işlenmeden önce; Türklerin Müslüman oluşu, tarikatler, Mevlevilik, İstanbul Mevleviliği, Galata Mevlevihanesi anlatıldı. Bu arada müzede edindiğim bilgi, belge ve birikimler de aktarılmıştır yılı mayıs ayına kadar Galata Mevlevihanesi kompleksine ilişkin geçmişe yönelik bulabildiğim belge ve birikimleri aktardığımı sanıyorum. Bunlar arasında önceden bilinmeyen İlk Mektep ve lojman olarak kullanıldığı dönemlerin önemli bilgiler olduğunu düşünüyorum. Ayrıca hazirede ilk defa kimlerin metfun olduğunu yayınladık. Kitabın neden Turing tarafından yayınlanmasını istediniz? Kitabın yayınlanması TTOK sayesinde olmuştur diyebilirim. Kitabın rastgele bir yayınevi tarafından yayınlanmasını istemedim. Turing gibi kamu yararı gözeten, kültürel mirasın korunmasından başka bir kaygı gözetmeyen bir kurum tarafından basılması en doğrusu olacaktı ve öyle de oldu. Herhangi bir hatamız ve eksiğimiz olduysa affola! der herkese saygılarımı sunarım.

10

11

12 10 DÜNYA SLOVENYA Bir tek meridyen ve paralellerin teveccüh etmediği, sobelenmeye hiç niyeti olmayan tatlı muzur bir diyar var, bir yüzü Avrupa ya bir yüzü Balkanlar a bakar Slovenya Kelime anlamı ile Slavların Diyarı. Bir kere misafir olduktan sonra ise, masallar diyarı olarak nitelemekten insanın kendini alamadığı Avrupa nın ortasında Van kadar bir toprak burası. Yaklaşık %60 ının ormanlarla kaplı olması hasebiyle, devlet-i cihanda az rastlanır sıhhat li nefes ler vaad ediyor misafirlerine. Zaten geri kalanının da Monet tabloları misali muhteşem çimenliklerden ve pırlanta berraklığındaki akarsu ve göllerden oluştuğunu söylemek mümkün. Öylesine temiz ve düzgün ki her şey bu ülkede, bir an bile masaldan kopmanıza izin vermiyor size. Bu dünyaya ait olamayacağını düşündüren tabii güzellikler öylesine titizlikle muhafaza edilmiş ki; tabiatta yaşayan ne kadar bitki, hayvan, canlı çeşidi varsa %1 inden fazlasına mesken olmuş aynı zamanda Slovenya.

13 DÜNYA SLOVENYA 11 Gezegenimizde kapladığı alan ise %0.004 Bu oran bizleri dosdoğru küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk deyimine taşırken, rakamlar aynı şarkıyı terennüm etmeye devam ededursun, 2 milyon kadar insan nefes alıyor bu coğrafyada. Baştanbaşa uzandığınızda; batısında üzüm bağları, kuzeyinde Alp Dağları, güneyinde Akdeniz, doğusunda 8000 adet yeraltı mağarasından müteşekkil karstik arazileri müşahede edersiniz Balkan kumaşına, İtalyan tasarımı Slovenlerin, Muhteşem coğrafya eşliğinde termal şifa dilerseniz, Bled e bekleriz. çağrılarına uyduk, yola koyulduk ve Bled e vurulduk

14 12 DÜNYA SLOVENYA

15 DÜNYA SLOVENYA 13

16 14 DÜNYA SLOVENYA

17 DÜNYA SLOVENYA 15 Başkent Lubiyana nın 55 km kuzeybatısında yer alan Bled şehri, Slovenya nın alamet-i farikası adeta. Başkentten önce zikredilmesi de bundan ötürü elbette. Kutsal Roma İmparatoru II. Henry zamanında ilk olarak 10 Nisan 1004 yılında Brixen piskoposu Albuin e devredilişinde tarih sahnesinde adı geçen Bled, günümüzde ise daha ziyade Alman ve İtalyan misafirlerin coğrafi yakınlığı fırsat bilerek tadını çıkardığı termal turizme ve kürek şampiyonalarına ev sahipliği yapıyor yılı itibariyle 4 üncüsünü tecrübe eden Bled; 68 ülkeden 455 sporcunun iştiraki ve ziyaretçilerin akınıyla, tam bir görsel şölen havası yaşatıyor teveccüh edenlere.

18 16 DÜNYA SLOVENYA Avusturya görgüsü, İtalyan estetiği ve Balkan sıcaklığını karakterinde birleştiren Slovenler, muhafaza edebilme istidatlarına binaen her şeyi en güzel sofrada en güzel hizmetle sunabiliyorlar. Bled Gölü nde motorlu taşıt kullanılmıyor kesinlikle. Pletne adı verilen geleneksel tekneler ile sadece tabiatın eşlik ettiği minik yolculuklara davet edilirsiniz, fısıltılar çağırır ancak sizi

19 DÜNYA SLOVENYA 17 Ya da kışın Julien Alpleri nin gölgesi olan Karavanke Dağları nın kristalleri adeta Bled pastasına Hindistan cevizi serpiştirilmişçesine size masalsı ve asil bir yürüyüş vaat eder göl üzerinde. Hac yolu üzerinde bulunduğu için, gölün ortasında bir biblo gibi duran Bled Adası ndaki Aziz Meryem Kilisesi ni yüzyıllardır ziyaret eden hacıların, buranın doğasına el değmemesi için dualar ettiğini düşünürsünüz ister istemez.

20 18 DÜNYA SLOVENYA 1854 yılında İsviçreli Arnold Rikli termal-göl, su, güneş ve havanın muhteşem bir şifahi etkisi olduğunu keşfeder ve tam da tarihi Bled Kalesi nin hemen altındaki park bölgesine kamp alanları kurar. Hatta Avusturya-Macaristan İmparatorluğu zamanında, 1903 te Viyana da uluslararası düzenlenen kaplıca turizmi yarışmasında altın madalyayı mütevazı evine götüren şehir olur.

21 DÜNYA SLOVENYA 19 Sonrasında annesi Sloven olan Yugoslav lider Tito nun göle nazır yazlık sarayında ağırlanan devlet erkânı misafirleri vesilesi ile adını biraz daha duyurur yatak kapasitesine ulaşarak, İngiltere den dahi özel müdavimler girer ziyaretçi listesine de Slovenya nın bağımsızlığını ilan ettiği günlerde rölantiye geçse de, 1 Mayıs 2004 te Avrupa Birliği kapısından girer ve 2007 başlarında ise Euro ya geçişleri ile Lidyalıları anarlar.

22 20 DÜNYA SLOVENYA

23 DÜNYA SLOVENYA 21 Tecrübeyle sabittir ki; Slovenya ya gidilir, havası içinize çekilir ve her yeri görülür, çok beğenilir ama biraz zor dönülür. Çünkü daha 2012 Avrupa Kültür Başkenti olan Maribor u, literatüre karst kelimesini kazandıran film setinden güzel kireç taşı mağaraları, dünyaca meşhur sarkıt ve dikitleri var Aynadan daha berrak Bohin Gölü, bu manzarayı size 2500 metreden tefekkür ettiren Alpler deki Triglav Dağı, şırıl şırıl Sava Nehri nin kolları var Çikolata kokulu Lesce si, Adriatik bekçisi Piran ı, tam kalbinde Lubiyana da Tromostovje si (3 lü köprü) var Bir de Türk korkusu varmış ki, Viyana ya dayanan ecdad 383 km ötesine kadar salmış bu korkuyu belli ki. Nereden bellisine gelince, başkentin orta yerindeki Aziz Nikola Katedrali nin bronz kapısındaki tasvire bakmak göze gönle kâfi Velhasıl; görebilen gözlere, Hüda nın sonsuz nimetleri var

24 22 SOHBET ALİ ÖMER KIRKPINAR

25 SOHBET ALİ ÖMER KIRKPINAR 23 ALI ÖMER KIRKPINAR Tülay Taşdemir / tulay.tasdemir@turing.org.tr Taşkın Mişe Dergimizin bu sayısında 50 yıl boyunca gazetecilik yapmış çok sayıda medya kuruluşunda görev almış, aynı zamanda Türkiye Turing ve Otomobil Kurumunda Başkan Vekilliği, Yönetim Kurulu Üyeliği, Yayın Koordinatörlüğü, Basın Müşavirliği görevlerini de üstlenmiş Sayın Ali Ömer Kırkpınar ile sohbet ettik. Bir cumartesi günü Turing merkezimizde kendisini ağırlayıp, hoş sohbet eşliğinde geçmişi yad ederek geleceğe bakmak adına gerçekleştirdiğimiz bu güzel buluşmanın diğer buluşmalarımıza başlangıç olması dileğiyle.

26 24 SOHBET ALİ ÖMER KIRKPINAR Bize kendinizden bahsedebilir misiniz? 3 Haziran 1945 yılında İstanbul, Sütlüce de dünyaya gelmişim. Babam Çankırılı, annem ise Ispartalıdır. 6 yaşındayken annem ve babam ayrıldığı için pul ve vergi müfettişi olan babam ile maalesef çok vakit geçirememişim. Tek çocuğum. Öğrenimimi sırasıyla Erenköy Zihni Paşa İlkokulu, Kadıköy Ortaokulu ve Haydarpaşa Lisesinde tamamladım. Sonrasında Yıldız Teknik Üniversitesine bağlanan Işık Mühendislik Mimarlık Yüksek Okulu İnşaat Bölümüne kayıt oldum. Okul 5 yıldı, öğrenciyken bir yandan da gazeteciliğe başlamıştım. Gazetecilik tutkumun her geçen gün artması sebebiyle 1968 de üniversitenin 3. yılında okulumu bıraktım. Yaşamımı nasıl yönlendireceğime karar vermiş, gazetecilik mesleğini seçmiştim. 50 yıl gazetecilik yaptım yılında gazeteci bir arkadaşımın vesilesiyle eşim Serap Hanım ile tanıştım ve aynı yıl evlendik, çocuğumuz bulunmamakta. Gazetecilik neden sizi nasıl bu kadar etkiledi? Araştırmaya çok meraklı bir kişiydim. Sözel anlatım kabiliyetimin yüksek olduğunu söylerdi okuldaki hocalarım. Yazı yazmayı çok seviyordum. Kompozisyon yazılarımdaki gözlem ve konuları detaylı bir şekilde anlatışım edebiyat hocamın da dikkatini çekmiş.bir gün beni yanına çağırarak yazılarımın güzel, gözlemlerimin de çok başarılı olduğunu, ileride iyi bir yazar olabileceğimi, bu konuda mutlaka kendimi geliştirmem gerektiğini belirtmiş ve çok kitap okumam konusunda telkinde bulunmuştu. Öğretmenimin bu konuşması aklımın hep bir köşesinde kalmış ve beni yazı yazmaya daha da teşvik etmişti. Annem ve babam ben küçükken ayrıldığından dedemin Erenköy deki konağında yaşardık. Tek çocuk olmamdan mütevellit annem üzerime titrer, her şeyim ile özenle ilgilenirdi. Rahmetli annem iyi bir meslek seçiminin ne kadar önemli olduğunu vurgular, bu yüzden her fırsatta yüksek tahsil yapmam konusunda nasihatlerde bulunurdu. Liseyi bitirdik-

27 SOHBET ALİ ÖMER KIRKPINAR 25 ten sonra ailemin ısrarıyla Mühendislik Mimarlık Yüksek Okulu İnşaat Bölümüne kayıt olmuştum. Bu okulda tam 3 yıl okudum. Okula giderken bir yandan da gazetede muhabirlik yapmaya da başlamıştım. Bir süre sonra gazeteciliğin bende bir tutkuya dönüştüğünü hissetmiş, okula gitmemeye karar vermiştim. Gazetecilik dışında başka ne yaparsam yapayım mutlu olamayacağımı anlamıştım. Bir gün tüm cesaretimi toplayarak anneme konuyu açtım, annem çok üzülmesine rağmen bu konudaki kararlılığımı farkına varmış olmalı ki onun da rızasını alarak okulumu bırakmıştım. Bundan sonra benim için yeni bir dönem başlamıştı. Gerçekten istediğim mesleği yapabilmek için önümde hiçbir engel kalmamıştı. Gazeteciliğin bana çok şey kattığını gün geçtikçe daha da iyi anlıyordum. Ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal olayları izleyip konular arasında mukayese yapabilme yetim hızla gelişiyordu. Aynı zamanda sosyal araştırmalara oldukça merakım vardı. Hangi olayın araştırılmaya değer olduğunu saptayıp, araştıracağım olaylar hakkında kimlere nasıl ulaşacağımı belirleyerek sözlü veya yazılı olarak topladığım bilgilerin doğruluğunu kontrol eder, anlaşılır bir dil ile haberi oluşturur, önemli noktaları da mutlaka vurgulardım. Başkaları ile iletişim kurmaktan çok keyif aldığım için bir süre sonra bu zevkimi röportajlarla yazıya dökmeye de başlamıştım. Gazeteciliğe muhabirlik yaparak başlayıp, spor yazarı olarak devam ettim. Haber servislerinde çalıştım, araştırma yazıları ve haberleri yazdım. Gazetelerde genel yayın yönetmenliği, haber müdürlüğü, grup başkanlığı, çeşitli ulusal ve yerel gazetelerde de ilçe temsilciliği, çeşitli tv. kanallarının haber bölümlerinde yöneticilik yaptım. Çok sayıda cumhurbaşkanı, başbakan ve siyasi liderlerle çalıştım. Dünyaca ünlü futbolcu Pele nin İstanbul gezisinde ona eşlik etmek ise unutulmaz anılarım arasında yer aldı. İşim gereği çok sayıda ülkeyi gezme ve tanıma şansına sahip oldum, Kuzey Afrika dan Uzakdoğu ya gitmediğim yer kalmadı. Sürekli Basın Kartı sahibiyim. Mesleğimin bana kattığı en önemli şeylerden birisi de fotoğrafçılık yanımın gelişmesi oldu. Hatırı sayılır bir fotoğraf arşivim oluştu. Çok sayıda fotoğraf makinesi eskittim.

28 26 SOHBET ALİ ÖMER KIRKPINAR Turing ile yollarınız nasıl kesişti? 1982 yılında Turing Genel Müdürü Çelik Gülersoy ile röportaj yapacaktım. Kendisiyle Çamlıca daki Çadır Köşkü nde buluşmuş, o dönemde Turing in yapmış olduğu restorasyon çalışmalarıyla ilgili sohbet etmiştik. İlerleyen zamanlarda kendisiyle sıkça bir araya geldik. Bir süre sonra Turing üyesi oldum, sonraki yıllarda da Turing de çalışmaya başladım. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu nda 3 yıl süreyle Yayın Koordinatörlüğü yaparak 35 e yakın kitabın yayımlanmasında görev aldım. Bunlar arasında; Çelik Gülersoy, Prof. Dr. Önder Küçükerman, Prof. Dr. Semavi Eyice, Prof. Dr. Vedia Dökmeci, Prof. Dr. Ruşen Dora, Prof. Jak Deleon gibi birçok kıymetli isim bulunuyor. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu nda 7 yıl Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkan Vekilliği, yılları arasında ise 10 yıl süreyle Turing in Basın Müşavirliğini yaptım. Ayrıca Turing dergisinde yazı ve makalelerim de yer almakta.

29 SOHBET ALİ ÖMER KIRKPINAR 27 Birçok dernek üyeliğiniz ve ödülleriniz olduğunu biliyoruz biraz bunlardan bahsedebilir misiniz? Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Spor Yazarları Derneği, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Üyesi, Beşiktaş Jimnastik Kulüp Divan Kurulu Üyesi, Türkiye Gezginler Kulübü, Collection Club üyesiyim. Meslek yaşamı boyunca çeşitli ödüllerin yanı sıra Çevre Bakanlığı nın İzmir Kuş Cenneti ni konu alan yarışmasında (1994) kısa metrajlı TV Filmi Dalında Türkiye İkinciliği; aynı yarışmada Fotoğraf Dalında Mansiyon, 1995 te Türkiye Spor Yazarları Derneği nin 25 nci yıl Onur Ödülü, 2001 de Milli Eğitim Bakanlığı nın Fotoğraf Sanatçısı Ödülü, 2005 te Beşiktaş Jimnastik Kulübü Onur Ödülü, 2007 de Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Onur Ödülü nü, 2017 yılında ise Türkiye Gazeteciler Cemiyeti nin 50 yıl gazetecilik yapmış ve yaşı yetmişi geçmiş olan gazetecilere verdiği Burhan Felek Ödülü nü aldım. Çok sayıda sergi açtım de Kırkpınar Güreşleri sırasında Edirne de Olimpiyat Temalı Rozet Sergisi, 2002 de Yapı Kredi Bankası Vedat Nedim Tör Müzesi nde Top Bir Dünyadır adlı karma sergide Futbol Rozetleri ve Pele Fotoğrafları temalı koleksiyon sunumu, 2007 de Yıldız Sarayı Şehir Müzesi nde Collection Club bünyesinde İstanbul Kulüpleri ve İstanbul da Yapılan Spor Müsabakaları temalı rozet sergisi. 2008, 2009 ve 2010 da Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi nde yine Collection Clup bünyesinde karma sergiler ile Pele-Dünya Kupası kişisel sergisi, 2011 de karma sergisi ve 2012 de Galatasaray Kültür ve Sanat Merkezi nde karma sergisi bunlardan hatırlayabildiklerim.

30 28 SOHBET ALİ ÖMER KIRKPINAR Neler yapmaktan hoşlanırsınız? Mesleğimin gereği olan fotoğrafçılık aynı zamanda en haz aldığım uğraşlarımdan. 73 yaşındayım hala fotoğraf makinesi benim için bir tutkudur. Ahbaplarım yeni bir fotoğraf makinesi alırken benden de mutlaka fikir alırlar. Hatta onların çocukları bile fotoğraf makinesi alırken aradıkları olur. Sağolsunlar ben de onlar sayesinde yeni modelleri tanıma şansına sahip oluyorum. Bir başka tutkum ise Türk Müziği dinlemektir. Sabah kalktığımda ilk işim radyoyu açmak olur. Bu çocukluğumdan kalma bir alışkanlık. Türk Müziği ile tanışmamın benim için çok anlamlı bir hikayesi de var. Lisedeyken müzik dersinden bütünlemeye kalmıştım. Ders geçmek şimdilerdeki gibi kolay değildi, gerçekten büyük emekler vermek gerekiyordu. Müzikten bütünlemeye kaldığımda evde bir telaş olduğunu hatırlıyorum. O dönemde Erenköy de dedemin konağında kalıyorduk. Annemin aklına komşumuz olan ünlü bestekâr Yesari Asım Arsoy gelmiş. Annem kendisine müzik dersiyle alakalı durumumu anlatmış, üstat da çocuğu bana gönderin bir görüşeyim demiş. Ertesi gün annem ile Yesari Bey in Erenköy deki evine gitmiştim. Yesari Bey, ismimi sorduğunda sessiz, utangaç bir tavırla Ömer demiştim ve ismimin manası üzerine biraz konuşup, ardından musiki ile olan münasebetimi anlayacak sorular sormaya başlamıştı. Suratındaki ifadeden suallerine verdiğim cevapların çok yeterli olmadığını anlamış, mahcup olmuştum. Kısa bir görüşmenin ardından üstat anneme dönerek yarın öğleden sonra derslere başlayabileceğimizi söylemişti. Aslında Yesari Asım Arsoy lütuf gösterip, bir annenin ricasını kırmamıştı. Üstatla tanışma hikayemiz böyle başlamıştı, her gün evine gidip, beraber ders çalışıyorduk. Bu sayede sıkı bir şekilde imtihana hazırlanmış, girdiğim sınavda birinci olmuştum. Sonrasında Yesari Bey den usul dersleri almaya başladım. Rahmetli annem sayesinde Türk Sanat Müziğine çok değerli eserler kazandırmış olan Yesari Asım Arsoy u tanıma şerefine nail olmuştum. Nazik, zarif, mütevazı, bu kıymetli bestekârın Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacak, Seni Herkesten Kıskanıyorum, Ümitlerim Hep Kırıldı, Yine Kalbim Coşar Ağlar Bu Gece, Ada Sahillerinde Bekliyorum, Menekşe Gözler Hülyalı, Yar Saçların Lüle Lüle, Adalardan Bir yar Gelir, Sazlar Çalınır Çamlıca nın Bahçelerinde, Perişan Saçların, Fariğ Olmam Meşreb-i Rindaneden, Akasyalar Açarken gibi muazzam eserleri ise hayatımda her daim terennüm ettiğim şarkılar olmuştu. Hatta bir dönem Doktor Bülent Gündem in kurduğu Dar ül İlham Yesari

31 SOHBET ALİ ÖMER KIRKPINAR 29 Asım Arsoy u Yaşatma Topluluğuna dâhil oldum. Bu toplulukta korist olarak bulunup, konserlere katıldım. Bu konuyu bu kadar detaylı anlatmamın sebebine gelince bugün Turing sayesinde çok güzel bir Rast Faslı konseri dinleme şansına sahip oldum. Konser beni maziye götürdü, bu vesile ile geçmişi yad ettim. Dinleyiciler arasında salondaki gençlerin ilgisi oldukça dikkatimi çekti. Türk Müziği denilince akla hep bizim kuşaklar gelir, oysa ben konser salonunda genç, pırıl pırıl, gelecek vadeden öğrenciler gördüm. Turing dergisinde yapılan faaliyetleri yakından takip ediyordum, ama bu havayı teneffüs etmekten ayrı bir haz aldım. Bugün Turing in bahçesinde gezerken sanki bir üniversite kampüsünde dolaşıyormuşum hissine kapıldım. Geçmişi düşündüğümde burası öğrencilerle daha da anlamlı olmuş, bir canlılık, bir neşe gelmiş. Maalesef artık gençleri bu tür etkinliklerde bir arada göremiyoruz. Koleksiyonculuğunuzdan da bahsedebilir misiniz? Türkiye nin belli başlı koleksiyoncuları arasında yer alıyorum. Bu tutkum, spor yazarlığına başladığım dönemde elime geçen kulüp rozetlerini toplamakla başladı. Zamanla sporla ilgili bütün rozetleri büyük bir merakla ve zevkle biriktirdim. Sayısı 5000 bini geçen spor rozetleri koleksiyonum bulunmakta. Bu özelliğimden dolayı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş nin yayımladığı İstanbul un 100 leri serisinde yer alan İstanbul un 100 Koleksiyoneri kitabında bana da yer verildi. Koleksiyonumda çok nadir olan rozetlerin yanı sıra bazı yabancı futbol kulüp yöneticilerinin özel olarak yaptırdığı rozetler, dünya ülkelerinin olimpiyat komiteleri, yaz ve kış olimpiyat oyunları resmi rozetleri, FİFA ya kayıtlı tüm dünya futbol federasyonları, Dünya ve Avrupa Futbol Şampiyonaları, Şampiyonlar Ligi, ülkelerin ulusal olimpiyat komiteleri rozetleri (NOC) bulunmakta. Bir cumartesi günü baharın gelmesiyle daha da renklenen Turing in bahçesinde yaptığımız bu samimi sohbet için Ali Ömer Kırkpınar a çok teşekkür ediyor, kendisine ve eşine mutlu, sağlıklı ömürler diliyoruz.

32 30 TURİNG TURİNG DE ÇOCUK OLMAK ETKİNLİĞİ Selen İlgen / selenilgen@hotmail.com Turing bursiyerlerinin gönüllü olarak bir araya gelmesi ile oluşturulan gruplardan Turing Gençlik Çocuk Gönüllüleri olarak 29 Nisan 2018 Pazar günü, Atlıkarınca Gönüllüleri ile Turing de Çocuk Olmak etkinliğimizin ikincisini gerçekleştirdik. 45 gönüllü bursiyerin katılımıyla gerçekleşen etkinlik kapsamında 35 misafirimizi ağırladık. Saat de başlayan etkinliğimiz a kadar devam etti. Bu süre zarfında biz gönüllüler olarak çocuklara yönelik yaratıcı drama oyunları, boyama etkinlikleri, onların fiziksel enerjilerini atabilecekleri çeşitli oyunlar hazırladık ve çocuklarla tanışıp kaynaşabileceğimiz uygun ortamlar oluşturduk. Etkinlik öncesinde her gönüllünün bir misafirimiz ile eşleşmesi sağlandı ve bu eşler gün sonuna kadar birlikte oldular ve oyunlar sırasındaki etkileşimleriyle de aralarındaki ilişkiyi ilerletme imkânı buldular. Yaratıcı drama oyunlarımız Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünde okuyan İpek Akdoğan, Naciye Tezcan ve Selen İlgen; Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünde okuyan Safiye Zeynep Canbaz ve Tarih Öğretmenliği mezunu Cahide Kayış arkadaşlarımızın liderliğinde saat ye kadar devam etti ve yaratıcı drama ile çocuklar ortama uyum sağladı. Yaratıcı drama oyunlarından sonra yorulan ve acıkan misafirlerimizle birlikte saatleri arasında öğle yemeği yendi. Öğle yemeğinden sonra saat e kadar Maske Boyama etkinliği yapıldı. Tüm misafirler ve gönüllülerimiz maskelerini diledikleri şekilde

33 TURİNG 31 boyadılar. Boyanan maskeler hakkında yorumlar yapılarak, beğenilere sunuldu. Çeşitli ara renklerin bazı ekiplerce nasıl elde edildiği ise merak konusu oldu. Boyaların renkleri sınırlıydı belki ama bizim hayal gücümüz sınırsızdı. Saat a kadar misafirlerimizle birlikte sosis balonlardan çeşitli şekiller yaptık, halaylar çektik, oyun havalarında dans ettik.bu oyunlar neticesinde yine yorulan ve acıkan misafirlerimize ara öğün olarak yaş pasta ve süt ikramımız oldu. Saat ile arasında ise hızımızı hiç kesmeden çuval yarışı ile oyunlarımıza devam ettik. Gönüllü arkadaşlarımızın eğlenceli sunumu ve hakemliği, misafirlerimizin de tezahüratları eşliğinde ilk olarak erkekler sonrasında da kızlar arasında yapılan turnuvada birinci, ikinci ve üçüncü yarışmacılarımızı belirledik.yarışmaya katılamayacak kadar küçük misafirlerimiz ise gönüllü ablaları ve ağabeylerinin ufak yardımlarıyla bitiş çizgisine ulaştılar. Hepsi tabii ki gönlümüzün birincisiydiler. Ardından İp Atlama oyunumuz için Turing in büyük bahçesine geçiş yaptık. Burada en küçük misafirimizden en büyük gönüllümüze kadar herkes ip atlarken, diğer bir grup da futbol maçı oynadı. Gün sonunda ise boyadığımız maskeleri de takarak hatıra fotoğrafı çektirdik. Dönüş yolculuğunda misafirlerimizin tatlı yorgunluklarıyla otobüste uyuyakaldıklarını görmek bizim için her şeye bedeldi.

34 32 TURİNG TURİNG ÇOCUK ŞENLİĞİ ETKİNLİĞİ Merve Özbek / evremozbek@gmail.com Turing bursiyerlerinin gönüllü olarak bir araya gelmesi ile oluşturulan gruplardan Turing Gençlik Çocuk Gönüllüleri olarak 4 Mayıs 2018 Cuma günü KAÇUV Aile Evi ile Turing Çocuk Şenliği etkinliğimizin ikincisini gerçekleştirdik. Gönüllüler olarak sabahın erken saatlerindeki hazırlıklarımız misafirlerimiz Kurumumuza ulaşana kadar tamamlandı. Cerrahpaşa daki Kaçuv Aile Evi nden alınan misafirlerimizin de katılımıyla da başlayan etkinliklerimiz a kadar sürdü ve ilk olarak yaratıcı drama ile gönüllüler olarak çocuklarla iletişimimizi pekiştirecek, kaynaşmaya yönelik oyunlar oynadık. Saat dan ye kadar Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünde okuyan Selen İlgen arkadaşımızın önderliğinde devam eden yaratıcı drama etkinlikleri ile çocukların adapte olmaları sağlanmış oldu. Çocukların sağlık durumları nedeniyle özel olarak hazırlanan öğle yemeğinin ardından hep beraber kilden tasarımlar yapıp, şekiller verdik. Kurumaya bıraktığımız killerimizi, çocukların aile evine döndükten sonra boyayabilmeleri için hazırlayıp, onlara teslim ettik. Artık beklenen an gelmişti, boyalarla buluşma vaktiydi. Oyunlardan sonra tamamen boyalar alemine daldığımız o anlarda her birimize ait boyanmayı bekleyen birer maskemiz bulunmaktaydı. Kendince figürler geliştiren, boyamada farklı stiller deneyen, bir maskeyi bitirip, yeni maske için can atan çocuklarla beraber maskelerimizi de hazır etmiştik. Geçen sene de yaptığımız tişört boyama etkinliğimizi bu sene de gerçekleştirdik. Fırçaları elimizden bırakıp, boya kalemlerimize geçiş yapmanın zamanıydı. Gönüllü bursiyerlerle beraber etkinlik öncesi boyamaya hazırladığımız tişörtlerimizin de renklenmesiyle giderek gün sonuna yaklaşıyorduk. Tişörtlerinin boyamasını bitiren çocuklarla saklambaç, jenga gibi oyunlar oynayıp, sohbet ettik.

35 TURİNG 33 Bir yanda çalan müzikler, bir yanda çocuklarını bize emanet edip, kendi aralarında sohbetleri koyulaşan ebeveynler, dayanamayıp çocuğu ile birlikte boyama yapan anneler, müziği duyup yerinde duramayan çocuklar Her gülümseme aslında vesile olduğumuz şeylerin ne kadar değerli olduğunu bizlere bir kere daha göstermişti. Sona yaklaştığımız etkinliğimizin veda fotoğrafını hazırladığımız maskelerle birlikte vermek ise işin en eğlenceli yanıydı kuşkusuz. Vedalaşmadan önce kucaklaşmalar, seneye de görüşmek üzere diye başlayan cümlelere eşlik eden tebessümlerimizle bir etkinliği daha gerçekleştirmenin verdiği huzur her şeye değerdi. Biz gönüllüler olarak böyle güzel bir etkinlik içerisinde yer almaktan ve bu etkinliğin bir parçası olmaktan çok mutlu ve gururluyuz.

36 34 NOSTALJİ 1962 MERCEDES-BENZ 1962 MERCEDES-BENZ 190 SL ROADSTER Ural Ataman Klasik Otomobil Müzesi Arşivi Müzede ziyaret edebileceğiniz 1962 Mercedes-Benz her ne kadar Sedan temeline oturmuş bir spor ise de, son derece zarif ve esnek bir yapıya sahip 190 SL, aslında 300 SL in küçültülmüş bir kopyası den beri geliştirilen ve ilk fotoğrafları 1954 Ocak ayında görülen ve yıl sonunda 300 SL ile beraber 1954 New York Auto Show da, üretiminden biraz farklı prototipi ile sergilenen 190 SL, Ponton olarak bilinen gövde stilinin 180 (W 120) modelinin, geliştirilmiş 190 (W 121) Sedan şasisi üzerine oturtulmuş 4 silindirli bir Roadster Mayıs, 1963 Şubat ayları arasında üretilen 190 SL, Amerika da bir ev fiyatına eşit bir fiyatla satılan 300 SL in küçük versiyonu olarak tanıtıldı. 300 SL ile beraber satılan 190 SL de, 1955 de 3998 dolar olan yine yüksek fiyatına karşın 1727 adet sattı. Bir yıl sonra 1956 da, satış 4032 ye fırladı. Ve son yılı 1963 de sadece 104 adet üretildi. 9 senelik üretimin toplamı ise 25,881 adet.

37 NOSTALJİ 1962 MERCEDES-BENZ SL in stili, mühendisliği ve detayları 300 SL ile aynı. Tamamı bağımsız ön süspansiyonunda da bir fark yok. Önlerde çift salıncağa, arkada (otomobilin üretiminin ve teslimatının 15 ay gecikmesine sebep olan) esnek yarım aksa sahip. Fakat 300 SL in uzay şasisinden farklı olarak, W 121 platformunun monokok, yani kaynaklı tek parça şasi /gövde sistemi ile imal edildi. Motor, şanzıman ve ön dingil, önde, sökülebilen şasi uzantısına oturmakta. 300 SL in 6 silindirli motoru esasına göre yapılan 1.9 litre (1897cc), cu.inch düz 4 silindirli, Daimler Benz in M 121 B II motoru 5800 devirli ve 105 beygir gücünde. Şef motor tasarımcısı Josef Müller tarafından tasarlanan bu motorun çift şoklu, iki Solex karbüratörü, sonraları 180 ve 190 Sedanlarda da kullanıldı. 190 SL in 4 silindirli, üstten kam milli bu motoru, Mercedes de bir ilk. Silindir çapı 300 SL in motoru ile aynı fakat şasiye oturuş şekli, 300 SL in motoru gibi 50 derece sağa yatık değil, dik. Yerden vitesli 4-hızlı düz şanzımanı da tamamen senkronize.

38 36 NOSTALJİ 1962 MERCEDES-BENZ Performansından dolayı, 190 SL e 4 silindirli bir otomobil demek çok zor. 80 mil (128.7 km) hız ile sürüldüğünde son derece rahat. Bir galon (3.785 litre) benzin ile mil ( km) yol yapması da, 1440 kg. ağırlığındaki bir araba için hiç de fena değil. Önce Sports Racing adı verilen, önde tek kişilik deri bir koltuk ve küçük perspex ön camlı aluminyum kapılı bir prototip olarak tasarlanan 190 SL, tanınmış bir tasarımcının elinden çıkmış değil. 300 SL den kopya edilen çizgiler dışında, hatlar ve detaylar Walter Hacker ile Hermann Ahrens e ait sonunda satışa çıkarılan 190 SL, tanıtılan prototipten oldukça farklı bir görünüşe sahip. Motor kapağı üzerindeki dikdörtgen vantilasyon girişi yok ve görünen kriko delikleri kapaklarla gizli. Köşeli park lambalarının yerinde yuvarlak lambalar var. Ön çamurluklardaki kaş, 300 SL de olduğu gibi, arka çamurluklarda da bulunuyor. Önceki farklı ön panjurun yerini 300 SL in panjuru aldı, iki tampona boynuzlar ilave edildi. Yan gövde eteklerindeki krom çıta ile arka çamurluklardaki krom parça da prototipte görünmüyor yılında fiyatı 5129 dolara erişen bu Roadsterde, 1959 yılı ortalarında, sert tavanlarda yanlara dönen bombeli arka cam kullanılmaya başlandı. 20 kg. ağırlıkta sert tavanı olan Roadster aynı yıl 17,650 DM a (4,295 dolar) satılırken, tenteli Convertible 16,500 DM a (3,998 dolar) satıldı. Arkada bir çocuğun ancak yan oturabileceği üçüncü koltuk ise seçenek olarak sunuldu. Sert tavan, deri döşeme ve Becker Mexico radyo ile, 1961 yılında Roadster in fiyatı 5750 doları buldu. Yatırım için çok iyi bir koleksiyon arabası olarak kabul edilen Amerika da, Mercedes distribütörü Max Hoffman ın girişimi neticesi 300 SL ile beraber tanınan ve satılan bu 190 SL, 1993 yılında Almanya da düzenlenen müzayedeye İsveç li sahibi tarafından sürülerek getirildi. Müze tarafından aynı gün satın alınan Roadster, Müze nin İstanbul daki tesisinde tamamen restore edildi.

39 NOSTALJİ 1962 MERCEDES-BENZ 37 ÖZELLİKLER Motor Çap x Strok Vites Kutusu En Yüksek Hız Daimler-Benz M121 B II, 4 Silindir, Düz, SOHC, Benzinli 1897 cc. ( cu. inch), 105 Beygir, 5800 Devir 85 x 83.6 mm Düz, 4-ileri, senkronize, yerden 171 kms. Hızlanma kms s. Gövde / Şasi Süspansiyon Çelik, birleştirilmiş tek parça Ön, çift salıncak, helezon yay. Arka, yarım aks, helezon yay Elektrik Sistemi 12 Volt / 56 Amper s. Frenler Dingiller Arası Uzunluk Genişlik Yükseklik Ağırlık Ön İz Genişliği Arka İz Genişliği Lastik Ölçüsü Hidrolik, ön, arka kampana, Servo 2400 mm 4290 mm 1740 mm 1320 mm 1160 kg 1430 mm 1475 mm 6.40 x 13 Sport

40 38 MİMARİ İSTANBUL UN SU TERAZİLERİ İSTANBUL UN SU TERAZİLERİ Elifnur Dayıcı İsmail Büyükseçgin / seckinmimarlik@ttmail.com Son yapılan Marmaray kazılarında bulunan Neolitik dönem kalıntılarını göz ardı edersek, bugünkü İstanbul yerleşiminin temelleri, M.Ö. 7. yüzyılda tarihi yarımadanın uç bölgesinde kurulan Byzantion şehrine uzanır. İmparator I. Constantinus, kendi adıyla özdeşleştirerek 11 Mayıs 330 tarihinde kentin adını Constantinopolis olarak ilan etmiş ve kenti Roma İmparatorluğu nun yeni başkenti yapmıştır. Yaklaşık 1000 yıllık Roma-Bizans hâkimiyeti ve 500 yıllık Osmanlı hâkimiyetinde başkentlik yapan şehrin kuruluşundan itibaren en önemli sorunu içilebilir ve kullanılabilir su kaynaklarının şehre uzakta olmasıydı. Dülgerzade Camii Su Terazisi. (Fatih - Saraçhane) Günümüze ulaşmamıştır. Fotoğraf: İ.A.M. Encümen Arşivi Tarihi yarımada içerisinde şehrin su ihtiyacını karşılayacak kadar akarsu mevcut değildir. Yakınındaki Likos un (Bayrampaşa deresi) verimli bir akarsu olmamasından dolayı, engebeli topografyaya sahip şehre, başka su kaynaklarından su taşınması zorunlu olmuştur. Bu yüzden ilk kez Roma İmparatoru Hadrianus ( ) tarafından İstanbul a su getirilmesi ciddi bir gündem haline gelmiştir. İstanbul a suyun Romalılar tarafından, batıdan Pınarhisar havalisinden toplanarak taşındığı bilinmektedir. Valens ( ) ve I. Theodosius ( ) tarafından yaptırılan su yolları ile şehrin su gereksinimi büyük ölçüde karşılanmıştır. Osmanlı döneminde ise Kırkçeşme, Halkalı, Taksim, Üsküdar, Terkos ve Hamidiye su yolları ilave edilmiştir.

41 MİMARİ İSTANBUL UN SU TERAZİLERİ 39 Şehzade Camisi Su Terazisi

42 40 MİMARİ İSTANBUL UN SU TERAZİLERİ Topkapı Sarayı 1 Avlu Su Terazisi. Fotoğraf: Robertson (1850 ler) Suyun taşınması için yapılan su yolları üzerinde; su kemerleri ve su terazileri gibi yapısal öğeler vardır. Su terazileri, engebeli arazide cazibesiyle akan suyun basıncını dengelemek amacıyla inşa edilmiş yapılardır. Günümüze kadar yapılan araştırmalarda, Alman Profesör Heinz Otto Lamprecht Opus Caementitium: Bautechnik der Römer (Beton işçiliği: Roma yapım tekniği) kitabında, M.S. 79 yılında Vezüv Yanardağının patlamasıyla yok olan İtalya daki Pompei şehrinde, tarihte yapılan ilk su terazisinin varlığından bahseder. Su terazileri, künk borularla hızla gelen suyu, kule şeklindeki mimarisi sayesinde en üst bölümündeki hazneye ulaştırır, suyu durdurur. Burada tortusu da çökelen suyu, kullanım için çeşmelere, şadırvanlara, sebillere yine borularla sakinlikle gönderir. Ana dağıtım ve ara dağıtım için yapılan su terazilerinin boyları 1 metre ile 15 metre arasında değişmektedir. Topkapı Sarayı 1. avlu Su Terazisi (günümüz hali)

43 MİMARİ İSTANBUL UN SU TERAZİLERİ 41 Taksim Su Terazisi Kesme taş, almaşık örgü ve tuğla olarak yapılan su terazilerinin, haznesine bakım yapmak amaçlı ulaşabilmek için yapıldığı tahmin edilen taş ya da demir basamakları, hazne üzerini dış etkenlere karşı örten kapak ya da başlığı ve boruları korumak için yapılan boru nişleri belirgin mimari elemanlarıdır. İstanbul da Ayasofya Meydanı nda, Yerebatan Sarnıcı nın yanında, Beşir Ağa Çeşmesi nin önünde tüm ihtişamıyla var olan yapı, su terazisi işleviyle Roma döneminde yapılmıştır. Su terazisinin hemen yanında Romalıların, sıfır noktası ve Roma ya giden büyük yolun başlangıcı olarak kabul ettikleri Million Taşı bulunmaktadır. İSKİ Yayınları nın 1990 lı yıllarda basmış olduğu Kazım Çeçen e ait kitaplarda, Osmanlı dönemindeki su sistemleri anlatılırken, su yolları üzerinde 200 metrede bir inşa edilen su terazilerinden bahsedilir. Bu sebeple Osmanlı döneminde yapılan çok sayıda su terazisinin var olduğu düşünülebilir. Ancak İstanbul da günümüze ulaşan 73 adet su terazisi bulunmaktadır. Bunlardan 64 tanesi Osmanlı döneminde yapılmıştır. Beylerbeyi Camii Su Terazisi (Günümüze ulaşmamıştır) Fotoğraf: Ferrier, Claude-Marie (1890 lar)

44 42 MİMARİ İSTANBUL UN SU TERAZİLERİ Karacaahmet Su Terazisi - Üsküdar Bayrampaşa (Altıntepsi) Su Terazisi - Terazidere Bu dönemin Anadolu yakasındaki en güzel örneklerinden Karacaahmet Su Terazisi, Üsküdar dan Kadıköy e giden dolmuş güzergâhında, Karacaahmet Mezarlığı nın köşesindeki kaldırımın üzerinde yaklaşık 15 metre boyuyla ve heybetiyle günümüzde durmaktadır. II. Abdülhamit döneminde yapılan Hamidiye Su Terazisi, günümüzde Yenikapı-Hacıosman Metrosu nun Sanayi Durağı ndan çıkıldığında görülüyor. Topkapı Sarayı ziyaret edildiğinde I. Avlu da yer alan su terazisini de keşfetmek gerekir. Haseki Su Terazisi Haznesi Haseki Su Terazisi

45 MİMARİ İSTANBUL UN SU TERAZİLERİ 43 Ayasofya Su Terazisi Hamidiye Su Terazisi Fotoğraf: Yıldız Koleksiyonu Hamidiye Su Terazisi (Levent Sanayi Mahallesi) Yine Taksim Gezi Parkı ile Divan Oteli arasında duran Taksim Su Terazisi dikkat çekicidir. Bir diğer dikkat çeken su terazisi Bayrampaşa da Emin Nihat Sözeri Caddesi üzerindeki parkın içinde yer alır. Su terazilerinin birçoğu işlevini kaybettiği için; yol geçmesi, yapı yapılması gibi imar faaliyetleri nedeniyle bilinçli bir şekilde yıkılmıştır. Endüstriyel kültür mirası ve mühendislik harikası olan su terazileri kültür turizmine katılabilir. Restorasyonu yapılıp bilinir hale getirilmesi faydalı olacaktır. İstanbul da yürürken çevrenize daha dikkatli bakarsanız her an bir su terazisiyle karşılaşabilirsiniz.

46 44 TÜRKİYE GÖKÇEADA SAKİN YAŞAYAN ŞEHİR GÖKÇEADA Begüm Yavaş / begum.yavas@turing.org.tr

47 TÜRKİYE GÖKÇEADA 45 Tarihi Rum köyleri, tertemiz sahilleri, bozulmamış doğası, kültürel çeşitliliği, sessiz sakin yaşantısı ve gizli kalmış güzellikleriyle bâkir bir Çanakkale ilçesi olan Gökçeada, Türkiye nin en büyük adasıdır. Stratejik konumundan dolayı birçok medeniyetin gelip geçtiği ada; antik dönemde İmbros, Osmanlı döneminden itibaren rüzgârlı ada anlamına gelen İmroz, 1970 te ise Gökçeada olarak adlandırılmış. Ada, Cittaslow hareketine üye ve dünyada salyangoz logosuyla temsil edilen özel şehirlerden biri aynı zamanda.1999 yılında İtalya nın Greve in Chianti kentinde doğan Cittaslow felsefesi; yerel farklılıkların zamana yenik düştüğü; tek tip, hızlı ve tüketim odaklı yaşamın hâkim olduğu günümüz dünyasında, bu gidişata karşı durarak kendi geleneksel dokusunu, kültürünü ve hayat tarzını korumayı hedefleyen şehirleri bir araya getiriyor. Küresel dünyanın parçası olmayı reddeden Gökçeada da 2011 yılında Yaşamın Kolay Olduğu Kentlerin Uluslararası Ağı olan Cittaslow hareketine katılarak dünyanın ilk ve tek sakin yaşayan adası olmayı başarmış. Kış aylarında sakinliğin hâkimiyet kurduğu ada, yazın deniz turizmi ve düzenlenen şenliklerle hareketlenir. Havaların ısınmaya başladığı, ağaçların çiçeklendiği, tabiatın yavaş yavaş uyandığı ilkbahar ise doğal ritmindeki ada yaşantısını görmek için belki de en cazip zamandır. Gökçeada ya günün belli saatlerinde Çanakkale nin Kabatepe Limanı ndan kalkan arabalı feribotlarla ulaşım sağlanıyor. Ege nin uçsuz bucaksız maviliğinde yaklaşık 1 buçuk saat süren yolculuktan sonra adanın Kuzu Limanı na yanaşıyor feribot. İlk bakışta dağlık, kurak ve renksiz bir tablo çıksa da karşınıza, bu manzara hemen hayal kırıklığı yaşatmasın size. Uzaktan bakanlara güzelliğini sergilemekte pek cömert değil; biraz sabır ve merak gerektirir Gökçeada. Limandan uzaklaşıp adaya sokuldukça işin rengi değişmeye başlar; yani sizin anlayacağınız, hiç ummadığınız bir anda pek çok güzelliğe rastlayabilirsiniz burada.

48 46 TÜRKİYE GÖKÇEADA Gökçeada denince Rum köyleri gelir önce akla. Taş evleri, kiliseleri, çamaşırhaneleri, kahvehaneleri, zeytinyağı ve sabun atölyeleriyle adanın sembolik değerleri olan bu köyler, geçmişte korsan saldırıları nedeniyle genellikle iç kesimlere, dağların yamacına kurulmuş. Ada merkezine oldukça yakın olan Kaleköy ise diğerlerinden farklı olarak deniz kenarında almış yerini. Hediyelik eşya satan dükkânları, sıra sıra dizilmiş kafe ve restoranları, irili ufaklı balıkçı teknelerinin süslediği kordon boyuyla Kaleköy den başlayabilirsiniz adayı gezmeye.

49 TÜRKİYE GÖKÇEADA 47 Ben öyle yapıyorum; adanın ilk limanı özelliğini taşıyan Kaleköy Limanı nı gördükten sonra, Kraliçe Valentina Yolu yazılı tabelanın işaret ettiği dik ve patika bir yoldan Yukarı Kaleköy e yürüyorum. Etrafta kimseleri göremediğim bu yolun, Orta Çağ dan kalma kale kalıntıları ve Ege Denizi ile Semadirek Adası nı içine alan muhteşem bir manzaraya çıktığını görünce şaşırıyorum doğrusu. Üstelik sadece bununla da sınırlı değil, sizi bekleyenler burada. Biraz ilerideki İmroza Sabun Atölyesi, rengârenk bir dünyaya misafir ediyor gelenleri. Yağmur suyu, keçi sütü ve çeşit çeşit bitkilerden üretilen sabunları; limon ve portakal kolonyaları; kekik, biberiye, adaçayı ve lavanta gibi birçok bitkinin süslediği yemyeşil bahçesiyle

50 48 TÜRKİYE GÖKÇEADA Aya Marina Kilisesi ve kilisenin avlusundaki Mustafa nın Kayfesi adlı kafeterya da burada görülmesi gereken yerler arasında. Kiliseyi gezdikten sonra asırlık çınar ağacının gölgelediği kafenin serin bahçesinde oturup, soluklanıyorum bir süre. Sonra sıra manzaranın tadını çıkarmaya geliyor. Kale kalıntılarının yakınındaki Poseidon Restoran da tatlı esen rüzgârın eşliğinde, ufuktaki Semadirek Adası ve masmavi Ege nin kızıla boyanışını seyrediyorum.

51 TÜRKİYE GÖKÇEADA 49 Ertesi gün ilk durağım, ada merkezine en yakın köylerden bir diğeri Zeytinliköy oluyor. Adından da anlaşılacağı gibi bu köyün etrafı, ada ekonomisinin en önemli parçasını oluşturan yüzyıllık zeytin ağaçlarıyla çevrili. Köyün mis gibi kokan çiçekli sokakları ve taş evleri çok şirin. Adanın en eski kilisesi olan Agios Georgios Kilisesi, Fener Rum Ortadoks Patriği Bartholomeos un doğduğu ev ve 1964 te kapatılıp yakın zamanda yeniden eğitim hayatına başlayan Rum İlkokulu Aya Todori de bu köyde Kıbrıs krizi ve sonrasında devam eden siyasi gerginlik üzerine adadaki Rum okulları da kapanmış. Rumca eğitimin sona ermesi, adada kendileri ve çocukları için bir gelecek kalmadığını düşünen Rumların göçünü hızlandırmışsa da Aya Todori İlkokulu nun 2013 te tekrar eğitim hayatına başlaması, asırlar boyunca birlikte yaşamış halkların ayrılığına son verecek bir adım, adaya geri dönüş için yepyeni bir umut olmuş.

52 50 TÜRKİYE GÖKÇEADA Gökçeada denince akla gelenlerden biri de Dibek Kahvesi dir. En lezzetli Dibek Kahvesi ise Zeytinliköy de içildiğinden kısa bir mola vermek üzere bu lezzetin peşine düşüyorum. Adanın en meşhur kahvehanelerinden Madam ın Özel Dibek Kahvesi ne uğruyorum önce. Ne yazık ki Madam ın ve ardından oğlu Kosta nın vefat etmesi nedeniyle burası şimdilik kapalı tutuluyormuş. Dışarıdan bakınca renkli çiçeklerin, içeride ise siyah beyaz fotoğrafların süslediği Nostos Kafe çekiyor dikkatimi sonra. Geleneksel Dibek Kahvesi kültürünü 1860 yılından beri yaşatan bu otantik kafede, her gün taze taze öğütülen kahvenin hazırlanışını seyretmek mümkün. Kafenin sahibi Thanasis Karadimitris, önce kavrulan kahve çekirdeklerini dibek adı verilen taş oyukta demirle dövüyor, ardından da öğüttüğü kahveyi elekten geçirerek bakır cezvede ve odun ateşinde pişiriyor.

53 TÜRKİYE GÖKÇEADA 51 Yaklaşık 40 sene Yunanistan da yaşadıktan sonra adaya dönen ve dedesinden kalma bu kafeteryayı çalıştırmaya başlayan Karadimitris ten Nostos un Rumca geri dönüş anlamına geldiğini öğrenince, Gökçeada çok gizemli bir yer diye düşünmeden edemiyorum. Tıpkı güzellikleri gibi hüznü de ayrıntılarda gizli. Adaya karşıdan bakarsanız sadece, güneşli ve mavi bir manzaraya aldanırsınız. Özdemir Asaf ın ifade ettiği gibi: Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden / İnanırdım saadetli yolculuklara / Adalar var zannederdim güneşli, mavi, dertsiz. İkinci durağım Rum nüfusun en fazla yaşadığı Tepeköy. Adından da anlaşılacağı üzere burası adanın en yüksek köyü. Araçla yaklaşık 15 dakika dar, dönemeçli ve dik bir yamaca tırmanıyorum. Yolum Tepeköy ün girişindeki Pınarbaşı na ulaşıyor önce. Piknik alanı olarak da kullanılan Pınarbaşı nın tam ortasında 625 yaşında olduğu tahmin edilen ihtişamlı bir çınar ağacı ve çınarın hemen yanı başında ise tarihi bir çeşme yer alıyor. Hava puslu değilse eğer, Semadirek Adası nı oldukça yakından görmek ve Gökçeada nın en güzel manzaralarından birini daha seyretmek mümkün bu noktadan. Her sene 15 Ağustos ta düzenlenen ünlü Meryem Ana Şenlikleri ile büyük bir kalabalığa ev sahipliği yapan Tepeköy ise şenliklerden başka Evangelismos Teotoku Kilisesi, Rum Mezarlığı ve geleneksel Yunan müziği ezgileriyle eğlenebileceğiniz Barba Yorgo nun Tavernası yla çekiyor dikkatleri.

54 52 TÜRKİYE GÖKÇEADA Bir zamanlar, 1950 hane, 22 kahvehane, 2 sinema, çok sayıda berber, bakkal ve terzi dükkânıyla adanın; hatta Türkiye nin en büyük köyü olan Dereköy ise bugün terk edilmiş evleri ve kimsesizliği hatırlatan sokaklarıyla Hayalet Köy e dönüşmüş. Nüfus çok az da olsa ibadete açık iki kilise bulunuyor köyde. Geçmişte evlerde su olmadığı için çamaşırhane kültürünün oldukça geliştiği adada, en büyük çamaşırhaneye de yine bu köy ev sahipliği yapıyor. Eski Bademli Köyü de kilisesi, tarihi çınarı, bu çınarın kol kanat gerdiği yarı açık çamaşırhanesiyle diğer Rum köylerinden farksız. Adanın Balkonu olarak adlandırılan bu köyde asıl cazip olan ise seyrine doyum olmayan manzaradır.

55 TÜRKİYE GÖKÇEADA 53 Rum köylerinden başka; yaz aylarında tamamen kuruyarak bembeyaz bir görüntü oluşturan Tuz Gölü, Türkiye nin ilk ve tek Sualtı Milli Parkı, pırıl pırıl suların testere görünümlü enteresan kaya oluşumlarıyla birleştiği Kaşkaval Burnu ve Marmaros Şelalesi ile hayat doğayla iç içe yaşanıyor burada. Denizin, güneşin, rüzgârın ve sakinliğin diyarı Gökçeada dan ayrılma vakti gelince, merkezdeki Meydani Pastanesi nden Efibadem adı verilen adanın meşhur bademli kurabiyelerinden alıyor, Kuzu Limanı na doğru yola koyuluyorum. Feribottan son kez bakarken adaya Turgut Uyar ın şu mısraları geçiyor aklımdan: Vapur gürültüsüz ayrılır limandan / Cümle hatıralar beraberimdedir.

56 54 TURİNG FATİH SULTAN MEHMET ÜNİVERSİTESİ İLE MİMAR SİNAN GEZİ ROTALARI HARİTASI SEMİNERİ Harun Avcı / harun.avci@turing.org.tr 2015 yılında bitirdiğimiz Yeni Bir Turizm Rotası Büyük Usta Mimar Sinan projemizin işleyişi esnasında Mimar Sinan Gezi Rotaları haritasını geleneksel haritaların aksine ölçeksiz ve özgün tasarlamaya gayret edip, sıra dışı ve dikkat çekici bir görünüm kazandırmayı planlamıştık. Marmara ve Trakya Bölgeleri haritalarımızın tasarımı, çizgileri, şehir tasviri ve soyutlamaları, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Bölümünde görevli, öğrencilerine mimarlıkta soyutlama bakış açısını aktarmaya çalışan akademisyenlerin dikkatini çekmiş, 50 cmx50 cm boyutlarında bir alanda bölgenin Mimar Sinan eserleri merkezinde şehir ile beraber nasıl tasvir edildiğine odaklanarak projenin çıkış noktası, proje ekibi ile haritanın çizerini tanımak üzere etkinliği organize etmişlerdir. Mayıs ayında Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Haliç kampüsünde üniversite tarafından organize edilen seminere projenin Marmara Bölgesi ayağını sunmak üzere Türkiye Turing ve Otomobil Kurumundan Harun Avcı, Trakya Bölgesi ayağını anlatmak üzere Trakya Kalkınma Ajansından Gamze Sarıca, Harita çalışmasının detaylarına ve tek çizgi tekniği ile soyutlama kavramına değinmek üzere haritanın çizeri karikatürist Tan Cemal Genç, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesinden Prof. Dr. Suphi Saatçi ile Mimarlık bölümü akademisyenleri, öğrencileri katılmışlardır. Etkinlikte, Prof. Dr. Suphi Saatçi Trakya Bölgesi Mimar Sinan eserlerine değinmiş, Harun Avcı Turing in geçmişten günümüze turizm ile ilgili yürüttüğü projeleri ve Yeni Bir Turizm Rotası Büyük Usta Mimar Sinan projesini anlatmış, Gamze Sarıca projenin Trakya Bölgesi ayağından bahsetmiş, Tan Cemal Genç ise tek çizgi sanatı ile şehir soyutlamalarını nasıl çizdiğini, çizimlerinde neleri betimlediğini nelerden ilham aldığını örneklerle vurgulamıştır. Sunum sonrası eğitimcilerce tek çizgi ile soyutlama sanatının öğrencilere kazandırılması amacıyla atölye çalışması yapılmasının gerekliliği üzerinde durulmuştur.

57 TURİNG 55 MİMAR SİNAN IN İZİNDE: BİR PAYİTAHTTAN DİĞERİNE YOLCULUK LANSMANI Harun Avcı / harun.avci@turing.org.tr 2014 yılında Mimar Sinan ın izinde Osmanlı payitahtının merkezi olan İstanbul dan başlayan yolculuğumuzda, payitahtın 2. durağı olan, Mimar Sinan ın güzide eserleri ile taçlandırdığı Edirne deyiz yılında Trakya Kalkınma Ajansı ile kurumumuz arasında imzalanan protokole istinaden projemizin Marmara Bölgesinde uygulanan usul ve esasları ışığında, Trakya Bölgesinde bulunan eserlerinde projemize eklenmesine karar verilmişti. Günümüze kadar saha çalışmaları yapılarak eserler fotoğraflanmış mimari, tarihi, coğrafi bilgileri çıkartılmış, eğitim müfredatları belirlenerek turist rehberlerine eğitimler uygulanmış, rotalar belirlenip, anlatımları yapılmış ve haritası çizilerek somutlaştırılan yayınlar projemizin nihai çıktıları olarak, sizlerin beğenisine çıkacağı günü beklemekte idi. Projemizin çıktılarının tanıtılacağı gün, ilkbaharın tüm güzelliklerini cömertçe sergilediği bir nisan gününde, Edirne Valiliğimizin ev sahipliğinde Mimar Sinan ın Cümle bilgi ve varlığımı bu Selim Han Camii ne harcadım dediği Selimiye Camii nin avlusundayız. Konuşmalarında Edirne Valisi Günay Özdemir; Osmanlı Mimarisinin ilk ve son eserlerinin bir arada görüleceği tek şehir olan Edirne vurgusunu yapmış, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan; Mimar Sinan eserleri ve özellikle Selimiye Camii nin kente olan katkılarından bahsederek Mimar Sinan eserleri izinde Marmara ve Trakya Bölgelerinin bir rota olarak birleşmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirmiş, TTOK Başkanımız Dr. Bülent Katkak; projenin devamı niteliğinde olan çalışmaların çeşitlenerek sürdürülmesinin öneminden bahsetmiştir. TTOK Yönetim Kurulu üyeleri Prof. Dr. Cemalettin Şahin, Dr. Mimar İsmail Büyükseçgin ve Özdemir İçin in de katıldığı etkinliğimiz, projeye emeği geçen Trakya Kalkınma Ajansı yetkilileri ile akademisyenlerin Mimar Sinan ve proje çıktıları hakkında sunumları sonrası son bulmuştur.

58 56 TEST SÜRÜŞÜ FIAT 500 ZAMANSIZ BiR STiL ikonu FIAT 500 Ceyda Akyol / ceydaakyol8@gmail.com Fiat Arşivi Her zaman her yerde tüm dikkatleri üzerine toplayan; kendisi minik hikayesi büyük Fiat 500 modelinden biraz bahsedelim. Fiat 500 Ailesi nin 60. yıl buluşması kapsamında Fiat ekibiyle Eataly de bir araya geldik. Bu mekanın seçilmesi tabii ki tesadüf değildi. Fiat 500 ve Eataly arasındaki ortak noktalar oldukça fazla: İtalya nın aynı şehrinde, Torino da, hatta aynı caddede başlayan hikâyeleri dünyanın çeşitli ülkelerine yayılarak bugüne kadar geliyor. Her iki marka da yerel köklerini global vizyonlarıyla buluşturarak, İtalyan ruhunu dünyanın önde gelen şehirlerine aktarıyor li yıllar İtalya nın 2. Dünya Savaşı ndan sonra endişe ve belirsizlik döneminden çıkmaya başladığı, ekonomide toparlanmanın başladığı dönemlerdi. İşte bu dönemlerde, 4 Temmuz 1957 tarihinde yollara çıkan Fiat 500, sadece ekonomiyi canlandırmadı, bir yandan da geleceğe yönelik iyimserliğin ve ümidin de sembolü haline geldi. Fiat 500 ün tasarımcısı Dante Giacosa, sadece A noktasından B noktasına taşıyacak bir otomobil tasarlamadı. Yenilikçi bir yaklaşımla o dönemin ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak benzersiz bir tasarım ortaya koydu. Bu durum Fiat 500 ü zamansız bir stil ikonu haline dönüştürdü. Fiat 500, 18 yıl içinde toplam, 4 milyon adet üretim ve satış rakamına ulaştı. Bu başarının temelinde de, daha önce de belirttiğim gibi, Dante Giacosa nın bir otomobilin ötesinde yeni bir segment ve yeni bir sınıf yaratma başarısı yatıyordu. Fiat 500 hiçbir zaman sadece bir otomobil olmadı. O, tarihi boyunca sanata, modaya ilham verdi ve bir ikon olarak kabul edildi. Fiat 500 ün sinema tarihinde önemli bir yeri oldu. En son 2015 de vizyona giren Star Wars serisinde Stormtrooper zırhına büründüğünü birçoğunuz hatırlayacaktır. İlk kez Los Angeles ta bir fuarda sergilenen araç, Türkiye de de bazı sinema salonlarında da sergilendi ve oldukça dikkat çekti.

59 Fiat 500 doğduğu yıldan bu yana otomotiv tarihinde büyük izler bıraktı, tasarımı ile birlikte İtalyan stilinin dünya elçisi haline gelerek, sanata ve sanatçıya ilham verdi. Bu yapısı ile New York Modern Sanatlar Müzesi MOMA nın kalıcı sanat galerileri bölümüne girdi. 500F modeli böylece müzede sergilenen ilk ve tek otomobil oldu Fiat ise yılın Kurumsal Sanat Ödülü nü de kazandı. Fiat 500 ün dünyaca ünlü markalarla işbirlikleri de büyük ilgi ve beğeni uyandırdı. 60 ıncı yıl kutlamaları kapsamında ünlü İtalyan markası Bvlgari yle geliştirdiği işbirliği bunlardan biriydi. Birbirinden değerli Bvlgari mücevherlerini taşıma görevi, bir başka İtalyan tasarım harikası Fiat 500 lere verildi. Dünyanın farklı yerindeki 300 Bvlgari mağazasına bin 600 adet minyatür 500 ler dağıtıldı. Fiat 500, kusursuz tasarımlarıyla birçok sanatçıya da ilham verdi. Bu noktada şık, özgün ve sportif dokunuşlarla 500 ün unutulmaz özel serileri hayata geçti. TEST SÜRÜŞÜ FIAT

60 58 TEST SÜRÜŞÜ FIAT yılında ortaya çıkan 500 by Gucci yi hatırlayalım. Gucci nin 90 ıncı yıldönümünün kutlandığı 2011 yılında Gucci ve Fiat markaları ortak bir çalışmaya imza attı. Jant kapaklarındaki GG logoları, el yazısı Gucci logosu, İtalyan bayrağı renkleri taşıyan hem içerdeki hem de dışardaki şeritlerle Gucci markası, Fiat 500 ün ikonik tasarımına şıklık kattı. Bir diğer özel seri ise 500 by Diesel oldu. Burada Diesel markasının asi, eğlenceli ve provakatif ruhunun 500 ile buluşması söz konusuydu. Dünyanın en ünlü bebeği Barbie nin 50 nci yaş günü etkinlikleri kapsamında üretilen model ise 500 Barbie oldu. Fiat tasarım merkezi ve oyuncak üreticisi Mattel işbirliğiyle geliştirilen araç hem parıltılı hem modern bir görünüm sunan bir pembe gövde, jant kapakları, dış jant pervazlarındaki kristallerle sıra dışı bir görünüm sergiliyordu. Tüm bu geçen yıllar boyunca Fiat 500 ekibi, daha geniş kitlelere ulaşma amacıyla yeni bir ürün ailesi oluşturmak üzere kolları sıvadı. Sonunda Fiat 500, 500S, 500L ve 500X ile geniş bir aile oldu. 500 Ailesi nin tüm üyeleri Türkiye de bulunuyor. Türkiye deki performansları da oldukça başarılı; ilk yıllarından bu yana sürekli pazar payını artırmayı başardı. Lüks mini olarak tabir edilen segmentte liderliğini korurken; aynı zamanda mini sınıfının bütününe baktığımızda orada da ikincilik koltuğunda oturmaya devam ediyor.

61 TEST SÜRÜŞÜ FIAT L ise MPV sınıfında lider konumda. Geride bıraktığımız Eylül ayında yeni Fiat 500L yollara çıktı. Yeni 500L pazardaki trendlere ayak uyduracak şekilde daha kuvvetli bir SUV karakteri ile karşımızda. Artık gözünü MPV nin de ötesine Türkiye de büyümekte olan SUV sınıfına da diktiğini söyleyebiliriz. Bu ay Fiat 500 ün keyifli hikayesini birazda olsa sizlerle paylaşmak istedim. Yıllara meydan okuyan bu ikonik tasarım belli ki daha uzun yıllar bizimle olacak.

62 60 TURİNG KÜLTÜR SANAT TURİNG DE KÜLTÜR SANAT Begüm Yavaş / begum.yavas@turing.org.tr Türk Musiki Vakfı nın işbirliğiyle Mehmet Güntekin idaresinde, sazendeler; Turgut Özüfler (kanun), Aziz Şükrü Özoğuz (keman), İbrahim Kararoğlu (ud), Volkan Ertem (viyolonsel) ile hanendeler; Alper Akaryıldız, Tolga Şekerci, Hüseyin Kıyak, Taha Aras, İbrahim Suat Erbay, Aybige Demir Okan, Merve Kıvılcımer ve Gizem Coşkun un oluşturduğu İstanbul Fasıl Topluluğu, Seyrantepe de Fasıl Meclisi adıyla Kurumumuzda her ay icra ettiği konserlerine; 3 Mart ta Uşşak, 7 Nisan da Rast ve 12 Mayıs ta Hüseyni fasıllarıyla devam etti. 3 Mart Cumartesi günü, İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuk Bölümü yüksek lisans öğrencimiz Büşra Hazal Ateş, Organ Naklinin Hukuki Boyutu başlığını verdiği sunumunda sağlık hukuku alanında bilgiler verdi. Ardından Beyazıt Meydanı nın Kültür Tarihi adlı konferansıyla konuğumuz olan Beşir Ayvazoğlu, İstanbul un kalbi olarak nitelendirdiği Beyazıt Meydanı nın kültürel derinliğini fotoğraflar üzerinden değerlendirdi. 10 Mart Cumartesi günü Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü yüksek lisans öğrencimiz Ayşegül Eşgül, 14 Mart Tıp Bayramı adlı sunumunda, 1. Dünya Savaşı yıllarında Mekteb-i Tıbbiye yi ele alarak, 14 Mart ın Tıp Bayramı olarak kutlanışının tarihsel sürecini anlattı.

63 TURİNG KÜLTÜR SANAT 61 Ardından Yeni Yüzyıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Demir Budak, Hastalık, Hasta ve Hekim başlığını verdiği söyleşisiyle aramızdaydı. Bilgi ve deneyimlerini samimi üslubuyla aktaran Demir Budak, misafirlerimiz tarafından ilgiyle dinlendi. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 4. sınıf öğrencimiz Muhammet Çokol, 17 Mart Cumartesi günü Kehf Suresi ve Günümüz başlığıyla Kehf Suresi nin anlamı ve bağlamı üzerinden bir sunum gerçekleştirdi. Ardından Turkcell Global Bilgi İnsan Kaynakları Planlama Müdürü Kenan Şahan, Mülakat ve İş Görüşmesi Teknikleri başlıklı söyleşisiyle bizlerleydi. CV/Özgeçmiş hazırlama teknikleri, mesleklerin tanınması, kişilik analizi ve mülakat konusunda bilgi veren Şahan, öğrencilerden gelen sorulara verdiği cevaplarla programını tamamladı. Aynı gün konuğumuz olan gitarist Cenk Erdoğan ise Karakutu adlı konseriyle keyifli bir dinleti gerçekleştirdi. Aynı gün Müzikli Maarif Takvimi programında ise Mart ayında dünya tarihine mâl olmuş olayların musiki dünyamıza yansımaları mercek altına alındı. Programda, müzisyenler veya olaylarla ilgili eserler, usta kanuni Turgut Özüfler, Gizem Coşkun ve İbrahim Suat Erbay tarafından icra edildi.

64 62 TURİNG KÜLTÜR SANAT 24 Mart Cumartesi günü Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi 4. sınıf öğrencimiz Sabri Melik Karahangil, Sırt Çantalı Bir Gezginin Gözünden Güney Asya başlığını verdiği sunumunda, düşük bütçe ile gerçekleştirdiği Güney Asya seyahatindeki deneyimlerini paylaştı. 31 Mart Cumartesi günü, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü 1. sınıf öğrencimiz Mahmut Köse nın Yenilenebilir Enerji ve Türleri adlı sunumunun ardından, her ay misafirlerimizle bir araya gelen Klinik Psikolog Dr. Mehmet Dinç, bu kez Rutin Neyi Öldürür başlıklı konferansıyla bizlerleydi. Genellikle olumsuz yönde değerlendirilen rutinin insan yaşamındaki olumlu yönlerine dikkat çeken Dinç, konuyu görsellerle pekiştirerek aktardı. Sunumun ardından İstanbul Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Ali Doğan, Yurtdışında Eğitim İmkanları adlı söyleşisinde, tecrübelerinden yola çıkarak yurtdışı eğitimleri konusunda bursiyer öğrencilerimize yol gösterdi. Aynı gün İBB katkılarıyla konuğumuz olan Volkan Arslan ise Kaydelerle Karadeniz adlı konserinde, Karadeniz Müziğinin geniş yelpazesinden seçtiği birbirinden değerli eserleri yorumladı. Aynı gün İstanbul Büyükşehir Belediyesi katkılarıyla konuğumuz olan Türk Halk Müziğinin usta ismi Esat Kabaklı ise seçtiği birbirinden değerli türkülerle dinleyenlere muhteşem bir müzik ziyafeti sundu.

65 TURİNG KÜLTÜR SANAT 63 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4. sınıf öğrencimiz Muhammet Emre Hayyar, 7 Nisan Cumartesi günü Zeytindalı Harekâtı ve Uluslararası Hukuk adını verdiği sunumunda Zeytindalı Harekâtı nı uluslararası hukuk çerçevesinde değerlendirdi. 14 Nisan Cumartesi, İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü doktora öğrencimiz Tanju Toka, İslam Felsefesinin Genel Mahiyeti ve Dönemlendirme Sorunu adlı sunumunda Oryantalistlerin İslâm düşüncesi hakkında yaptıkları çeşitli dönemlendirme denemelerini ele aldı. Ardından moderatörlüğünü Ziya Bilici nin yaptığı ve Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Faruk Aysan, YİTAL Mikroelektrik A.Ş. Genel Müdürü Dr. Atakan Peker ve TPİC Genel Müdürü Ahmet Türkoğlu nun konuşmacı olarak katıldığı Hayat Başlıyor! Kararını Verdin mi? adlı panel gerçekleştirildi. Üniversite öğrencilerinin çalışma hayatında akademi, özel sektör ve kamu alanlarında yapacağı seçimin ele alındığı panel, dinleyenler tarafından ilgiyle karşılandı. Sunumun ardından konuğumuz olan İBB Genel Sekreteri Dr. Hayri Baraçlı, Yerlileşme/Millileşme başlığını verdiği söyleşisinde; stratejik sektörlerde hızla gerçekleştirilen millileşmeyi görsellerle pekiştirerek anlattı.

66 64 TURİNG KÜLTÜR SANAT Aynı gün İBB katkılarıyla konuğumuz olan genç piyanist Güneş Yakartepe ise Piyano Resitali adlı konseriyle dinleyenlere Klasik Batı Müziğinden örnekler sundu. Konserin ardından bu kez Psikiyatri Uzmanı, Şair ve Yazar Prof. Dr. Kemal Sayar ile Klinik Psikolog Dr. Mehmet Dinç, Depresyon Çağı adlı bir söyleşi gerçekleştirdi. Mehmet Dinç in yönelttiği sorular karşısında bilgi ve tecrübeleriyle yol gösterici olan Kemal Sayar, misafirlerimiz tarafından ilgiyle dinlendi. 28 Nisan Cumartesi, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü doktora 1. sınıf öğrencimiz Büşra Turan, Eğitim ve Mahalleden Çıkmak başlıklı sunumunda gençlerin mekânsal deneyimleri üzerinden Eğitim ve Kent/Mekân İlişkisi ni değerlendirdi. Aynı gün Milli Eğitim Bakanlığı Yükseköğretim ve Yurtdışı Eğitim Genel Müdürlüğü Planlama ve Koordinasyon Daire Başkanı Fatih Kuzu, Bir Yurtdışı Lisansüstü Fırsatı Olarak YLSY adlı söyleşisinde, açılımı Yurtdışına Lisansüstü Öğrenim Görmek Üzere Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme sınavı olan YLSY hakkında bilgi verdi. Konferansın ardından İBB katkılarıyla konuğumuz olan, Beste Özensoy (obua), Merve Türkmen (klarnet) ve Hande Everes (fagot) in oluşturduğu İBB Oda Müziği Topluluğu seçtikleri eserlerle müzik dinletisi gerçekleştirdi.

67 TURİNG KÜLTÜR SANAT 65 Aynı gün Oxfordlular Urfa Sıra Gecesi Grubu ise muhteşem bir müzik ziyafeti sunarak dinleyenleri coşturdu. Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü yüksek lisans öğrencimiz Selim Hüsem, 5 Mayıs Cumartesi günü, Küresel Güvenlik Çerçevesinde NATO adlı sunumunda, NATO nun oluşum sürecini ve genişlemesini değerlendirdi. Ardından Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Tomar Ortadoğu nun Yok Olan Kültürel Mirası başlıklı söyleşisiyle konuğumuz oldu. Güncel meselelerimize değinen ve konuşmasını görsel öğelerle pekiştiren Tomar, öğrencilerden gelen sorulara verdiği cevaplarla programını tamamladı. Bu sezonun son programı 12 Mayıs Cumartesi günü ise İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü yüksek lisans öğrencimiz Hilal Çakmak, Entegrasyonda Eğitimin Önemi: Suriyeliler Örneği başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Ardından Roman, hikâye ve deneme türünden yazdığı kitaplarla tanınan Dr. Fatma Barbarosoğlu, Mutluluk Onay Belgesi Nasıl Yazıldı Nasıl Okundu başlıklı konuşmasıyla bizlerleydi. Barbarosoğlu nun Mutluluk Onay Belgesi adlı hikayesi çerçevesinde ele aldığı söyleşi, misafirlerimiz tarafından ilgiyle dinlendi.

68 66 TURİNG ANKARA TURİNG ANKARA DA KÜLTÜR SANAT Recai Bayram / bayramrecai@gmail.com 3 Mart Cumartesi günü Ömer Bozoğlu, Başarıda Değişimin Rolü başlıklı semineriyle konuğumuz oldu. Programda öğrencilerimizin eğitim hayatı boyunca ihtiyaç duyacağı konular ele alındı. Milli Eğitim Bakanlığı Programlar ve Öğretim Materyalleri Daire Başkanı Turgut Bağrıaçık ile 3, 17 ve 31 Mart, 14, 28 Nisan ve 12 Mayıs tarihlerinde Kitap Atölyesi programı gerçekleştirildi. Öğrencilerimizle birlikte seçtiğimiz kitapları okuyarak atölyede tartıştık ve fikir alışverişinde bulunduk. Bursiyerlerimizden Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Mücahit Kurt, 10 Mart Cumartesi günü Bildiğimiz Türkülerin Bilinmeyen Hikâyeleri konulu bir sunum yaptı. Her bir bestenin ortaya çıkış hikâyesini anlattığı ve türkülerden örnekler dinlettiği programı öğrencilerimizden yoğun ilgi gördü. Ankara Şubemizde, Kasım ayında başlayan Güzel Konuşma ve İletişim seminerleri Mayıs ın ilk haftasında sona erdi. TRT spikerlerinden Cüneyt Gündoğdu nun verdiği kursta güzel ve etkili konuşmada seslerin, telaffuzun ve mimiklerin önemi ele alınarak örnek okumalarla verimli dersler yaptık. Aynı gün, Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik Hizmetleri Daire Başkanı Seyfettin Toraman Madde ve Teknoloji Bağımlılığında Nereye Gidiyoruz? başlıklı konferansıyla öğrencilerimizle bir araya geldi. Gençlerin karşı karşıya kaldığı madde bağımlılığı tehlikesinin sebeplerini ve sonuçlarını konuştuk. Ayrıca cep telefonu ve internet bağımlılığının temel sebeplerinin ele alındığı program son derece verimli geçti.

69 TURİNG ANKARA Mart ta Hacettepe Üniversitesi Otomotiv Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Engin Tanık öğrencilerimizle buluştu. Hocamızın, Elektrikli Otomobillerin Geleceği başlıklı konuşması öğrencilerimizden yoğun ilgi gördü. Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi Başkanı Oğuzhan Akyener, 31 Mart Cumartesi günü II.Abdülhamit, Petrol ve Enerjinin Geleceği adlı söyleşisinde enerji politikalarımız ve geleceğimize dair değerli tespitlerde bulundu. Öğrencilerimizden Ali Bahadır Duran, 24 Mart Cumartesi günü Formula 1 Araçlarının Özellikleri ve Yarış Kuralları başlıklı sunumuyla merak uyandıran bilgiler verdi. 24 Mart ta Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Doç. Dr. Semih Aktekin, Yurt Dışında Üniversite Sonrası Eğitim: İmkânlar, Fırsatlar, Gereklilikler başlıklı konuşmasında; yurt dışında lisansüstü eğitime dair bilgiler vererek öğrencilerimizin konuyla ilgili sorularını cevaplandırdı. 7 Nisan da Gazi Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü öğrencimiz Işılay Kuş, Gıda Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler konulu seminerinde, katılımcılarımızla sağlıklı beslenme ve bilinçli gıda tüketicisi olmanın püf noktalarını paylaştı.

70 68 TURİNG ANKARA Öğrenci sunumunun ardından Doç. Dr. Abdülhekim Koçin II.Abdülhamit in Şair ve Yazarlarla İmtihanı başlıklı semineriyle konuğumuz oldu. Hocamızın sıra dışı bilgiler verdiği program öğrencilerimizden yoğun ilgi gördü. Öğrenci sunumlarının ardından Prof. Dr. Ahmet Çiğdem Aydınlanma Nedir? başlıklı konuşmasında, Aydınlanma nın siyasal, sosyal sonuçlarını, bu felsefi harekete dahil olarak ona katkı veren entelektüeller arasındaki farklılıkları ele aldı. 14 Nisan Cumartesi günü Günlük Hayatımızın Psikolojik Ayrıntıları konulu semineriyle Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Rıza Gökler i ağırladık. Günlük yaşamda küçük ayrıntıların psikolojimizi nasıl etkilediğinin konuşulduğu program öğrencilerimizden yoğun ilgi gördü. Turing Kıbrıs gezimize katılan öğrencilerimiz Tuğçe Erartsın ve Yasemin Öztürk, 21 Nisan da gezi izlenimlerini paylaştıkları bir sunum yaptı. Aynı gün, Erasmus la yurt dışında bir dönem geçiren öğrencimiz Nisa Nur Bilge Erasmus İzlenimleri: İtalya konulu seminer verdi. Sunumunda, yabancı ülkede bir öğrencinin hayat şartları, okula ve çevreye alışma süreci, üniversitedeki imkânları ve gündelik yaşamı gibi konularda tecrübelerini paylaştı. 28 Nisan Cumartesi günü müze ziyareti yaptık. Hacı Bayram Camii nden başlayan gezimiz Kurtuluş Savaşı Müzesi ve Cumhuriyet Müzesi ni, I. TBMM ve II. TBMM binalarını ziyaret ederek devam etti. Öğrencilerimize bu mekânların ülke tarihimiz açısından önemi ve değeri anlatıldı.

71 TURİNG ANKARA 69 5 Mayıs Cumartesi günü Turing Ankara şubemizde "İstanbul un Tarihi Yapıları" başlıklı semineriyle Mehmet Akif Köseoğlu, katılımcılarımıza sanal bir İstanbul gezisi imkânı sundu. Bizans'tan günümüze önemli yapılardan bahsederek Tarihî Yarımada'nın değişimini anlattı. Aynı gün bursiyerlerimizden İngilizce öğretmeni adayı Cansu Ayvalı, Anadolu da Bir Eğitim Serüveni: Köy Enstitüleri konulu seminerinde, köylerdeki öğretmen eksiğini gidermek amacıyla açılan Köy Enstitüleri nin tarihinden bahsetti. Enstitülerin yetiştirdiği kadroların nitelikleri, eğitim metotları ve kapatılma sürecini anlatarak faydalı bir sunum yaptı. 12 Mayıs Cumartesi günü Milli Eğitim Bakanlığı İç Denetim Birimi nden Şener Gönülaçar konuğumuzdu. Hocamız, Eğitim Sistemimiz ve Bilgi Arayışı temalı konuşmasında net rakamlar vererek okuma alışkanlıklarının bilgi arayışını nasıl etkilediğini, ihtiyaçlar listesinde bilginin hangi konumda olduğunu ve gelişmişlik açısından bilginin değerini ele aldı. 19 Mayıs Cumartesi günü iftarda öğrencilerimizle bir araya geldik. TTOK Ankara Şubesi nde Ramazan ayı boyunca her cumartesi iftar programı yapıldı.

72 70 TURİNG EĞİTİM TURİNG DE EĞİTİMLER Tülay Taşdemir / tulay.tasdemir@turing.org.tr Yabancı dil, akademik ya da kültürel açıdan kendisini donatmak, bu alanda ilerleme kaydetmek isteyen öğrencilerimizin dönem başındaki talepleri Turing Eğitim birimi tarafından değerlendirilerek planlanmaktadır. Ekonomik olarak herhangi bir bütçe ayırmadan konunun uzmanı eğitmenler eşliğinde, kitap, ders materyal ve yemek masraflarının tamamen Turing tarafından karşılandığı kurslarımızdan tüm öğrencilerimiz faydalanabilmektedir yılının ikinci döneminde öğrencilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda hazırladığımız 18 farklı eğitim programına, 407 bursiyerimiz katılım göstermiştir. İkinci dönem; Pre-Intermadiate, Upper, Fransızca A2, İspanyolca B1, Almanca, Konuşma Kulübü (İngilizce), Arapça A2, Arapça B2 programları ile öğrencilerimizin yabancı dil kullanım becerilerini bir seviye daha ilerletmeleri sağlanmıştır. Yabancı dil kursları dışında Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS), İngilizce Yabancı Dil Sınavı (YDS), Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Sınavı (ALES) kursları ile Osmanlıca (Başlangıç, Rika), Sunum Teknikleri, Tefsir ve Satranç dersleri ile ikinci dönem Turing eğitimleri Mayıs ayı itibariyle tamamlanmıştır. Dönem sonunda yapılan Yabancı Dil Sınavı (YDS) ve Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Sınavı na (ALES) katılan öğrencilerimizden aldığımız başarılı sonuç bildirimleri ise eğitimlerimizin verimliliğini göstermesi açısından oldukça önemlidir. İlk kez bu dönem Kültür Tarihçisi Prof. Dr. Haluk Dursun ile Gençlerle Baş Başa seminerleri yapılmıştır. Sınırlı kontenjan nedeniyle sadece 35 öğrencimizin katılabildiği program, 7 hafta sürmüştür. Temelinde insan, şehir, kültür ve medeniyet konularının yer aldığı seminerlerde; geleneksel kültürümüz ve geçmişe yönelik örnek kimlikler tanıtılarak, tarih, kültürel miras, edebiyat, mimari, hukuk, estetik, güzel sanatlar, inanç, yaşam ve konuşma üslubu gibi pek çok konu ele alınmıştır. Yıl içerisinde öğrencilerimizin akademik ve sosyal gelişimlerine katkı sunarken, yazın da adeta bir yaz okulu gibi hızlandırılmış kurslarımızla öğrencilerimizin ihtiyaçlarına cevap vermeye devam etmekteyiz. Eğitim faaliyetlerimize, kısa bir aranın ardından öğrencilerimizin talepleri doğrultusunda, Temmuz ayında yaz dönemi kursları ile tekrar başlanacaktır.

73 TURİNG EĞİTİM TÜRKİYE TIRMANMA ŞAMPİYONASI NA TURİNG DESTEĞİ Ümit Yürek / umit.yurek@turing.org.tr İstanbul Otomobil Sporları Kulübü (İSOK) tarafından her yıl organize edilen Mapfre Sigorta Tırmanma Yarışı Mayıs 2018 tarihlerinde Yeni Darlık - Teke yolunda gerçekleştirildi. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu olarak yarış dışında kalan araçların çekilmesi ve kurtarılması kapsamında destek verdiğimiz Şampiyona nın ikinci yarışı 19 Mayıs Cumartesi günü Yeni Şile Marina da seremonik start ve drift gösterileri ile başladı. 20 Mayıs Pazar günü ise 5 km uzunluğundaki Teke - Yeni Darlık Köyü arasındaki parkurda 3 çıkış üzerinden gerçekleştirilen yarış sonunda Kategori 1 de Ankara dan Fiat Palio ile ilk yarışına katılan Şule Berkcan birinciliği kazanırken, Kategori 3 te GP Garage My Team den Peugeot 207 S2000 ile Hakkı Ağaoğlu ve Kategori 4 te de yine GP Garage My Team den Mitsubishi Lancer EVO IX ile Emin Cem Yalın birinciliğin sahibi oldu. Ağaoğlu ayrıca 02.42:79 ile günün en hızlı çıkışını da kaydeden isim oldu. Aynı gün aynı parkurda Klasik Araç Sporları Kulübü (KASK) tarafından düzenlenen mahalli Klasik Tırmanma Yarış ına da farklı marka ve modelde 13 klasik otomobil katıldı. Bu organizasyon ile ilk kez trafiğe kapalı bir parkurda klasik otomobiller, ralli otomobilleri ve drift araçları birlikte yarışmış oldular.

74 72 TURİNG SUMMARY Page 1 I PRESENTATION Dr. Bülent Katkak TTOK President Page 4 I COVER Galata Mevlevi Lodge Museum Book Dear Members and Readers, Touring and Automobile Club of Turkey will be taking a short break from educational activities held in İstanbul Headquarters and Ankara Branch due to students going on summer holiday. Our Club, which was founded with the name Travelers Association of Turkey, continues to hold culture and arts activities in İstanbul and Ankara, with a total of 273 events this year. Our scholarship students were taken on 23 cultural/educational local, national and abroad trips, where they traveled to the Middle East and the Balkans. Throughout this academic year, 478 students received French, Arabic, Spanish, YDS, ALES, KPSS, Photography, Ottoman language, Eloquence, Chess and Presentation Techniques courses. You may find information about all our activities and events in all issues of our magazine. These activities will continue in July upon the request of our members and students. Out of 601 scholarship students who attended our courses in academic year, 123 are graduating this semester. We would like to congratulate them all and wish them a successful academic life. In this issue, we present a publication upon which we worked very hard Galata Mevlevi Lodge Museum book, which I sincerely hope that you enjoy. The Galata Mevlevi Lodge was saved from being demolished in 1946 thanks to the efforts of our founder Reşit Saffet Atabinen. The building was re-opened as Divan Literature Museum and our Club published a book about it during the period of our 7th chairman Feridun Dİrimtekin. In 2010, massive restoration works were performed, the Lodge found its true identity and it was opened as the Galata Mevlevi Lodge Museum in This year, the Touring Club published a book about the structure as it is today, named Galata Mevlevi Lodge Museum. I would like to thank all those who contributed. In this issue of our magazine, you will find an interview with journalist Ali Ömer Kırkpınar, who is a former deputy chairman. I wish him a healthy and happy life. I hope that you enjoy his 394th issue of Touring Club Magazine. With love and best regards. Touring and Automobile Club of Turkey works in order to preserve and protect our cultural heritage, to pass it down to next generations and to promote our rich cultural and social values both domestically and internationally. Within this scope, the Club has made another publication, which is a book on Galata Mevlevi Lodge Museum, with the purpose of promoting our cultural history. Hereby, we commemorate our founder and first chairman Reşit Saffet Atabinen, who was an important figure in supporting the Galata Mevlevi Lodge, an effort which ensured that it has survived to the day. In 1946, our late chairman pioneered the restoration of the lodge by creating a public opinion about its inactive situation.in 1975, the lodge war opened as a Divan Literature Museum and Touring Club helped promote this museum by publishing a book about it. Thanks to the restoration works carried out since 2010, the building found its true identity and began to function as Galata Mevlevi Lodge Museum. With an ever-increasing number of visitors each day, the museum is one of the most important Ottoman architectural works in İstanbul and also is known to be İstanbul s first Mevlevi lodge. With Mevlevi Sama Ceremony (whirling dervishes) being included in the UNE- SCO Intangible Cultural Heritage List in 2008 as a Turkish cultural value, Galata Mevleci Lodge earned even more reputation. Mevlevi lodges not only train mystics, but also constitute a significant cultural element since Ottoman era. Touring and Automobile Club of Turkey is now contributing to this tradition and supporting our cultural assets once more with the publications of the Galata Mevlevi Lodge Museum book. The need for this publication arose from the lack of any contemporary resources about this building. Museum Director Archaeologist Yavuz Özdemir has worked very hard in preparing the book, helping to find information and documentation about mysticism, sama proceedings, the history of Galata Mevlevi Lodge, the formation of the museum, Sufi and Mevlevi articles and clothes, calligraphy plates and much more.

75 TURİNG SUMMARY 73 Page 8 I WORLD Slovenia The word Slovenia literally means the land of the Slavic people, but you cannot help call it the land of fairytales once you visit. Slovenia is a very small country in Central Europe and 60% of its land is covered with forests and the rest is spectacular rivers and lakes. The most outstanding point is that each natural beauty is very well-preserved, so that the country looks from out of this world. Compared to its physical space (0.004½ of the Earth), Slovenia is host to an abundant number of plant and animal species (1% of all species on Earth). As to the population, the country is home to approximately 2 million people. If we examine the geography of the country, we see the Adriatic Sea in the south, the Alps in the north, vineyards in the west and a myriad of carstic caves in the east. We heard that Slovenia is known for its thermal healing facilities in the city of Bled, so our first stop was there. We loved this city, located 55 km northwest of Ljubljana, and we believe that it s the first place to see here even before the capital. The city is also known for hosting rowing championships, where athletes from 68 countries come together with spectators and visitors. Slovenian people embody Austrian manners, Italian aesthetics and Balkan warmness in themselves. On Lake Bled, no motor vehicles are allowed only traditional boats called pletne can be used for small getaways in nature. In winter, one can walk on the frozen lake as if floating on a coconut-sprinkled white cake. Bled is also on the pilgrimage route and pilgrims have visited the town and the Church of Mary the Queen for centuries and maybe prayed for this natural beauty to remain untouched? One would believe so by visiting. The history of thermal healing tourism in Slovenia can be summarized as follows: In 1854, Swedish Arnold Rikli discovers the healing properties of thermal springs coupled with the sun and the clean, fresh air. He establishes a camping site near Bled Castle to accommodate visitors seeking health. In 1903, he even receives a medal in an international thermal tourism competition in Vienna. Later, Yugoslav leader Tito, whose mother was Slovenian, helps promote the facility. After modern Slovenia was founded, the business comes nearly to a standstill until the country becomes an EU member in 2004 and enters the Euro zone in In our experience, all in all, Slovenia is great to visit but hard to leave. You will love breathing in its fresh air, visiting world-famous carstic caves, enjoying spectacular lakes and rivers and seeing its natural wonders, but you will surely have a hard time when it s time to return home.

76 74 TURİNG SUMMARY Page 22 I INTERVIEW Ali Ömer Kırkpınar Would you please tell us about yourself? I was born in 1945 in Sütlüce district of İstanbul. My parents got a divorce when I was 8 years old and I could not see my father as often as I pleased, as he worked away from home. I am an only child. After completing elementary and secondary school, I went to Işık Engineering and Architecture College Department of Civil Engineering, which later became part of Yıldız Technical University. While I was studying, I began to work as a journalist. This became a passion and I dropped out of college in my third year in After that, I worked as a journalist for 50 years. In 1976, a friend of mine introduced me to Serap, who is no my wife. We don t have children. Why did journalism appeal to you that much? Research was in my character. I started out as a reporter and continued to work as a sports columnist. I worked at news desks, hunting and writing news pieces. In the following years, I worked as executive editor, news director, group president and district representative for several media outlets. I also worked with prominent political figures, including prime ministers and presidents. When famous football player Pele came to İstanbul, I was the one who accompanied him and this still remains one of my unforgettable memories. I had the chance to travel around the world because of my job. How did you cross paths with Touring Club? In 1982, I was to interview Touring Club General Manager Çelik Gülersoy, whom I met at Çadır Köşk (Çadır Mansion) in Çamlıca and spoke about its restoration by Touring and Automobile Club of Turkey. Following our encounter, we kept in touch and eventually I became an active Touring Club member. I worked as publishing coordinator for 3 years at the Club and took charge in the publication of 35 books. You are an active member in several foundations and have received many awards. Could you tell us about these? I am a member of Journalists Association of Turkey, Sportswriters Association of Turkey, Touring and Automobile Club of Turkey and National Olympic Committee of Turkey. I am also a council board member in Beşiktaş Gymnastics Club and a collection club member in Travelers Club of Turkey. I have also received several awards during my professional years as a photographer and journalist. Your hobbies? As part of my occupation, I love photography. I am currently 73 years old and I still cannot let go of my camera. Another one of my passions is Turkish classical music. Although this genre is perceived to only appeal to older generations, it fills me with joy to see young people at the concert hall. I have been following the Club s events and Turkish music concerts, but it was a wonderful experience to attend myself and see college students it felt like a university campus. I am very happy to see members of younger generations to attend Turkish classical music concerts. Could you tell us about your passion for collecting? I am one of the most prominent collectors in Turkey. This is a passion that started when I began to collect sports club badges during my first years as a sportswriter. In time, I began to collect all kinds of sports badges and they are now part of a collection which consists of more than 5 thousand badges.

77 TURİNG SUMMARY 75 Page 30 I TURING Being A Child At Touring Club Page 34 I NOSTALGIA 1962 Mercedes-Benz Touring Club Youth Volunteers for Children, which was formed by volunteering Touring Club scholarship students, held an event on 29 April 2018 with the collaboration of Atlıkarınca Volunteers. This year, the event called Being a Child at Touring Club, was organized for the second time. We hosted 35 guests with the help of 45 volunteers, who prepared several games and craft activities for children. Before the event, each volunteer was matched with a participant and the pairs played together the whole day, strengthening the bond between them as the day progressed. Among the activities were mask painting, balloon forming, folkloric dances, rope skipping and a football match. At the end of this enjoyable day, all members, participants and volunteers came together and took a photo wearing the masks they painted themselves. Page 32 I TURING Touring Club Children s Festival Touring Club Youth Volunteers for Children, which was formed by volunteering Touring Club scholarship students, held the Touring Club Children s Festival on 4 May 2018 with the collaboration of KAÇUV Home for Families. The first activity of the event was creative drama, where the interaction between volunteers and children was reinforced. Also, games were prepared for the same purpose with the help of Selen İlgen, who is a student in Psychological Guidance department. This year, we held a t-shirt painting activity as we did last year. After the children were done painting, we played several games like hide-and-seek and Jenga. After all activities were performed, we took a group photo with all volunteers and children. We exchanged wishes to see each other next year. Volunteers were extremely happy and proud to take part in such an event. With its sports car characteristics on a sedan body, 190SL is the smaller version of 300SL. It is a 4-cylinder roadster placed upon a 190 (W 121) sedan chassis with the body style of 180 (W 120), widely known as Ponton. 190 SL was produced between May 1955 and February 1963 and was actually promoted as the smaller version of 300 SL. With its front double suspension arms and rear half-axle, the suspension members are the same. However, different from 300 SL s space frame chassis, the W 121 platform is monocoque, meaning it is produced with welded single piece chassis/body system. The engine, transmission and front axle are all placed on the removable front chassis extension. It was designed by chief engine designer Josef Müller and its two double-shock Solex carburetors were also used in 180 and 190 sedan models. It s difficult to believe that the 190 SL is a 4-cylinder car due to its 4 forward manual transmission and completely synchronized performance. 190 SL was designed by Walter Hacker and Hermann Ahrens as a prototype which was primarily called Sports Racing. However, the 190 SL launched in 1955 looked much more different than the prototype in its engine design, body elements and lighting accessories. In 1959, the hard roof consisting of curved rear window was included in the design. The price of this roadster was 4295 USD with hard roof and 3998 USD with convertible tent roof. In 1961, the price reached 5750 USD with the car consisting of a hard roof, leather upholstery and Becker Mexico radio. The 190 SL in our museum was conceived as a great collection car, introduced to the market by Mercedes US distributor Max Hoffman together with 300 SL and sold in auction in Germany in 1993, driven there by its Swedish owner. Our museum bought the roadster the same day and brought it to Istanbul branch, where it underwent a full overhaul.

78 76 TURİNG SUMMARY Page 38 I ARCHITECTURE İstanbul s Water Towers The settlement in today s İstanbul dates back to Byzantine times, approximately 7th century BC. In 330 AD, Byzantine emperor Constantinus I announced the city the empire s capital and named it after himself. Constantinople served as capital city to the Byzantine Empire for 1000 years and then İstanbul was the capital city of the Ottoman Empire for 500 years. All throughout this time, the most serious problem of the city was that potable and usable water sources were outside the city. The water sources within today s historical peninsula were not sufficient for the population, therefore bringing water from further sources became vital in time. The first time that this issue was handled was during Roman Emperor Hadrianus rule ( AD). Valens ( ) Theodosius I ( ) followed him in this need. Upon these water courses, aqueducts and water towers were constructed. Water towers were functional in balancing the water pressure on rough terrain. Research has shown that the first water tower of history was the one in Italy, Pompeii, built in 79 AD. Thanks to their architecture, water towers collect high-pressure water in an elevated tank and stops the current. Here, the residue in water settles, deeming the water usable, and the clear water is sent to fountains, tanks and taps through pipes. There are two kinds of water towers (for preliminary distribution and intermediary distribution) whose height ranges between 1 meter and 15 meters. The architecture of water towers consist of a stone frame, a stone or iron ladder, a manhole and protective pipe recesses. In İstanbul s Haghia Sophia Square, next to the Sunken Cistern and in front of Beşir Agha Fountain, there is a grans water tower built by the Romans. In Kazım Çeçen s book published in 2000, Ottoman era water courses are related and the book refers to water towers erected once in 200 meters. This makes one think that there were innumerable water towers built in the Ottoman period. However, only 73 of them have survived to date. Since water towers have lost their functionality, many of them have been demolished to make room for roads or other structures. However, they could be renovated and opened for visit as artefacts. Page 44 I TURKEY Gökçeada Gökçeada, which is a district of Çanakkale province, is the largest Turkish island. During ancient ages and into the Ottoman era, the island was called İmbros and later İmroz, which mean windy. The island is one of the towns represented by a snail logo as part of the Cittaslow movement, which it joined in 2011, becoming the first island of the movement. The transportation is limited to a ferry which only travels to the island at certain times of the day from Çanakkale, Kabatepe Port. The ferry ride lasts about 1 hour and a half and ends in Kuzu Port of Gökçeada. The island is known for its old Greek villages where olive oil and soap production, stone churches, quiet coffee houses and laundry traditions are still symbolic values. Due to pirate attacks, these villages were built on the inner skirts of mountains, away from the seaside. Only Kaleköy village is close to the coast, which is known to be the first port of the island. You can walk to Upper Kaleköy where you see Mustafa s Coffee House within the courtyard of Aya Marina Church. Another village close to the center is Zeytinliköy, which literally means olive village. In this village, there are Agios Georgios Church, which is the oldest of the island, the house where Fener Greek Orthodox Patriarch Bartholomeos was born and the Greek Primary School Aya Todori, which was shut down in 1964 and reactivated recently. Another popular element of Gökçeada is dibek coffee, which is made by grinding roasted coffee beans in a stone groove called dibek and sifting the powdered coffee before cooking. My second stop was Tepeköy village, where the Greek population is highest. Every year on 15 August, Mother Mary Festival is held and the village hosts a large crowd. The sights to see here are Evangelismos Teotoku Church, the Greek Cemetery abd Barba Yorgo s Tavern, where you can enjoy traditional Greek music. My other stop was Dereköy village, which used to have 1950 homes, 22 coffee houses, 2 theaters, many barber shops, grocery stores and tailor shops but now is almost deserted. Eski Bademli Village shares a similar fate, with its deserted streets but a spectacular view, which makes people call it the terrace of the island.

79 TURİNG SUMMARY 77 Page 54 I TURING Seminar on Sinan The Architect Travel Routes Map by FSM University Page 55 I TURING Following Sinan The Architect: From One Capital To Another Project Launch Edirne is not only the one of the Ottoman capitals, but also a city that Sinan the Architect adorned with his works and the second stop of our project Following Sinan the Architect: From One Capital to Another. With a protocol signed in 2016, we had decided to add his works in Thrace to this project. Since then, we have performed field examinations, photographed the works, studied the geographical structure of the region, trained tourist guides, designated touristic routes and prepared maps as outputs of the project. The Great Master Sinan as a New Touristic Route project began in 2015 and still continues. Within the scope of the project, we created an off-scale and unique map which could be followed to see Sinan the Architect s works. Our aim was to make the map outstanding and attractive. Marmara and Thrace regions were drawn by Fatih Sultan Mehmet University Architecture and Design students and the overall style, lines, depiction strength and abstractions were admired by academics. The maps were 50x50cm in size and aimed to depict the related areas together with Sinan the Architect s works. In May, Fatih Sultan Mehmet University organized a seminar. There, Harun Avcı from Touring and Automobile Club of Turkey introduced the Marmara Region leg of the project, Gamze Sarıca from Thrace Development Agency introduced the Thrace Region leg of the project and illustrator Tan Cemal Genç spoke about the details of the mapping and abstraction works as well as his sources of inspiration while drawing for this project. Other participants were Prof. Dr. Suphi Saatçi from Fatih Sultan Mehmet University and academics and students from the department of architecture. Prof. Dr. Suphi Saatçi talked about the works of Sinan the Architect in Thrace and Harun Avcı gave details about The Great Master Sinan as a New Touristic Route project and other tourism-related projects of Touring Club. In this seminar, a workshop was held in order to promote the art of abstraction using single lines. Lastly, publications from the project were handed out to participants. On a day in April this year, these outputs were ready to be exhibited and the Governorate of Edirne hosted us in the courtyard of the Selimiye Mosque, about which Sinan the Architect said I spent all my knowledge and presence to the making of this mosque. The participants of the event were Günay Özdemir, Governor of Edirne, who stated that Edirne was the only city where the first and the last Ottoman buildings were to be seen; Recep Gürkan, Mayor of Edirne, who expressed his content for bringing together Marmara and Thrace regions of Turkey by tracing Sinan through this project; and Dr. Bülent Katkak, the Chairman of Touring Club, who spoke about the importance of multiplying this kind of efforts. Lastly, Thrace Development Agency officials and academics made presentations about the project and its outputs.

80 78 TURİNG SUMMARY Page 60 I TURING Culture and Arts at Touring Club On 3 March, Büşra Hazal Ateş made a presentation titled the Legal Scope of Organ Transplantation where she informed the audience about health law. Then, Beşir Ayazoğlu was our guest with his conference titled the Cultural History of Beyazıt Square, where he expressed that the Beyazıt Square is the heart of İstanbul and depicted its cultural depth with photographs. Mehmet Güntekin and İstanbul Fasıl Ensemble gave concerts in our headquarters on 3 March, 7 April and 12 May in different maqams. On 7 April, Muhammet Emre Hayyar made a presentation titled Operation Olive Branch and International Law. Later, Prof. Dr. Ahmet Faruk Aysan, Dr. Atakan Peker and Ahmet Türkoğlu participated in a panel moderated by Ziya Bilici, titled Life is Beginning! Have You Made a Decision? On 14 April, Tanju Toka made a presentation titled the Overall Nature of Islamic Philosophy and the Periodization Issue, where he scrutinized several periodization attempts on Islamic school of thought. Later, Dr. Hayri Baraçlı gave a speech titled Becoming Local/National. Afterwards, young pianist Güneş Yakartepe gave a piano recital. Later that day, psychiatry specialist, writer and poet Prof. Dr. Kemal Sayar and clinical psychologist Dr. Mehmet Dinç made a presentation titled the Age of Depression. On 28 April, Büşra Turan made a presentation titled Education and Escaping the Hood. Later that day, Fatih Kuzu gave a conference about graduate education opportunities abroad. After the conference, IMM Chamber Music Ensemble consisting of Özensoy, Merve Türkmen and Hande Everes gave a concert. On 10 March, Ayşegül Eşgül made a presentation on 14 March Doctors Day and spoke about the Medical School during the 1st World War. Then, Prof. Dr. Demir Budak gave a speech titled Illness, Patients and Doctors and later Cenk Erdoğan gave a concert named Karakutu (Black Box). On 17 March, Muhammet Çokol made a presentation titled the Surah Kehf and the Modern Day. Later, Kenan Şahan gave a speech titled Job Interview Techniques. The same day, the Musical Calendar event was held. On 24 March, Sabri Melik Karahangil shared his experience as a low-budget traveler in Southern Asia in his presentation titled Southern Asia from the Perspective of a Backpacker. Afterwards, Dr. Mehmet Ali Doğan gave a speech titled Education Abroad, where he informed our scholarship students about education in a foreign country based on his experience. Later that day, Esat Kabaklı, a master in Turkish Folk Music, gave a concert. On 31 March, Mahmut Köse made a presentation titled Usage and Types of Renewable Energy. Later, clinical psychologist Dr. Mehmet Dinç gave a speech titled What Does Routine Kill? The same day, Volkan Arslan gave a concert where he performed songs from the Black Sea region. On 5 May, Selim Hüsem made a presentation titled NATO from the Global Safety Perspective, where he evaluated the formation process of NATO and its expansion. Later, Prof. Dr. Cengiz Tomar gave a speech titled the Perishing Cultural Heritage of the Middle East. Later that day, a folk ensemble from Urfa gave a magnificent concert. On 12 May, Hilal Çakmak made a presentation titled the Importance of Education in Integration: The Case of Syrians. Later, Dr. Fatma Barbarosoğlu, known for her stories and essays, gave a speech titled How was Happiness Approval Certificate Written and Read? where she spoke about her story named Happiness Approval Certificate.

81 TURİNG SUMMARY 79 Page 66 I TURING Culture and Arts at Ankara Branch On 3 March, Ömer Bozoğlu gave a seminar titled the Role of Change in Success. On 3, 17 and 31 March, 14 and 28 April and 12 May, Ministry of National Education President of Department of Programs and Educational Materials Turgut Bağrıaçık held a book workshop, where we selected book together with our students and discussed them. Eloquence and Communication seminars, which began in November last year, ended in the first week of May. In these seminars, TRT anchor Cüneyt Gündoğdu had given trainings on the importance of pronunciation, intonation and gestures when it comes to eloquence. On 10 March, our scholarship student Mücahit Kurt made a presentation titled the Unknown Stories of Known Folk Songs. The same day, Seyfettin Toraman gave a conference titled Where are We Headed in Substance and Technology Abuse? On 17 March, Assoc. Prof. Dr. Engin Tanık gave a speech titled the Future of Electric Cars. On 24 March, our scholarship student Ali Bahadır Duran made an interesting presentation titled the Specifications of Formula 1 Cars and Rules of Race. Later that day, Assoc. Prof. Dr. Semih Aktekin made a speech titled Graduate Education Abroad: Opportunities and Requirements. On 31 March, Energy Strategies and Policies Research Centre President Oğuzhan Akyener gave a speech titled Abdulhamid II, Oil and the Future of Energy where he touched upon our energy policies and the future of energy in Turkey. On 7 April, our scholarship student Işılay Kuş gave a seminar titled Points to Consider in Food Selection where she shared her knowledge on healthy eating and being a conscious food consumer. Afterwards, Assoc. Prof. Dr. Abdülhekim Koçin gave a conference titled the Abdulhamid II, Poets and Writers. On 14 April, we hosted Assoc. Prof. Dr. Rıza Gökler with his seminar titled the Psychological Details of Daily Life. On 21 April, Tuğçe Erartsın and Yasemin Öztürk, students who went on our Cyprus trip, shared their experience in the form of a presentation. The same day, our scholarship student Nisa Nur Bilge, who went abroad for a semester with Erasmus program, gave a speech titled Erasmus Impressions: Italy. Later, Prof. Dr. Ahmet Çiğdem gave a speech titled What is Illumination? On 28 April, we went on a museum visit, starting from Hacı Bayram Mosque and continuing in Independence War Museum, Republic Museum, 1st and 2nd National Assembly Buildings. On 5 May, our scholarship student Cansu Ayvalı gave a seminar titled An Education Adventure in Anatolia: Village Institutes where she spoke about the period when village institutes were opened in order to make up for the lack of teachers in small villages. Later, Mehmet Akif Köseoğlu gave a seminar titled İstanbul s Historical Structures where he took the participants on a virtual tour of İstanbul. On 12 May, one of our instructors Şener Gönülaçar gave a speech titled Our Educational System and the Search for Information and talked about how reading habits affect the search for information, where information stands in the list of needs and the value of knowledge with regards to the level of development.

82 80 TURİNG SUMMARY Page 70 I EDUCATION Education in Seyrantepe This semester for the first time, cultural historian Prof. Dr. Haluk Dursun held a seminar titled Private Sessions with the Youth which lasted for 7 weeks and filled its 35- stu-dent quota. In this seminar, Dr. Dursun spoke about many subjects such as humanity, city life, culture, civilization, traditional elements of culture, law, aesthetics, literature, architecture, fine arts and eloquence. We also serve our students needs in summer through accelerated summer classes, which will begin in July. Until that, we will be giving a break and preparing for the coming season. Page 71 I TURING Touring Club Supports Turkey Climbing Championship 2018 At the beginning of each semester, Touring Club education department our educational activities according to the stated needs and requirements of our students on subjects like foreign languages, academic or cultural matters. This way, students can benefit from these activities completely free of charge courses, books, materials and meals included. In the second semester of academic year, we hosted 407 scholarship students in 18 education programs. Among these courses were Pre-intermediate and Upper-intermediate English, French A2, Spanish B1, German, English Speaking Club, Arabic A2 and Arabic B2. Besides common languages, there were courses on KPSS (Public Personnel Selection Exam), Foreign Language Exam (YDS), Academic Personnel and Graduate Education Exam (ALES), Ottoman language (Beginner, Rika style), Presentation Techniques, Interpretation and Chess. Automobile Sports Club of İstanbul (İSOK) organizes the Mapfre Sigorta Climbing Race every year. This year, the race was held on May on Yeni Darlık-Teke road. As the Touring and Automobile Club of Turkey, we contributed in towing and rescuing of the vehicles that fell out of the race. The second race of the championship took place on 19 May and it began with ceremonies and drift shows at Yeni Şile Marina. On 20 May, the race began from 3 starting points and was run at the 5-km the track between Teke and Yeni Darlık Village. The winner of Category 1 was Şule Berkcan, attending from Ankara with a Fiat Palio. The winner of Category 3 was Hakkı Ağaoğlu of GP Garage My Team with a Peugeot 207 S2000. Lastly, the winner of Category 4 was Emin Cem Yalın of GP Garage My Team with a Mitsubishi Lancer EVO IX. Hakkı Ağaoğlu also marked the fastest start of the day with 02.42:79. The same day, 13 classic cars of different brands and models participated in the Traditional Climbing Race organized by Classical Automobile Sports Club (KASK) on the same track. This event was the first time that classical automobiles, race cars and drift cars raced on the same track that was closed to traffic.

83

84