Abdülhakim Hilmi (Altaylı) (Bahçesaray, )

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Abdülhakim Hilmi (Altaylı) (Bahçesaray, )"

Transkript

1 Abdülhakim Hilmi (Altaylı) (Bahçesaray, ) * 1920'li yılların sonunda katliama uğrayan eski aydınlarımız arasında Kırım-Tatar sözünün kuvvetli ustası Abdülhakim Hilmi (edebi mahlası "Altaylı") de vardı. Abdülhakim Hilmi, 1887 yılında Bahçesaray bölgesinin Eski-el köyünde Hacı Arif Efendinin ailesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Kırım'da alıp, sonra o devrin bir çok gençleri gibi Türkiye'ye giderek İstanbul Üniversitesi'nde okudu. Siyasi hareketlere iştirak etti. Kırım'da Çar hakimiyetinden kurtulmak maksadıyla kurulan "Kırım-Tatar Öğrenci Cemiyeti" ne başkan oldu. Numan Çelebicihan, Cafer Seydamet, Habibullah Odabaş gibi öncü gençlerle arkadaş oldu. Üniversitede okurken Kırımlı Alim Giray'ın 1870 yılında İstanbul'da basılan "Gülbun-i Hanân" (Hanların Gül Bahçesi) eserini sade bir Türkçe'ye çevirip çeşitli izahatlar ile yeniden neşretti yılında "Tercüman" da onun Birinci Cihan Harbi konusunda "Çubanm, balam" adlı hikayesi yayınladı. Hilmi okulunu bitirip Kırım'a döndükten sonra hocalık faaliyetine başladı yılında Tavdayır medresesinin müderresi olarak çalıştı. Gazetecilikte belli bir mahareti olduğu için 1916 yıllında bir iki ay boyunca H.S. Ayvazov'un yerine Bahçesaray'da "Tercüman"ın baş muharriri vazifesinde bulundu yılının 20 Haziran'ında ise Akmescit'te "Kırım Ocağı" adlı gazeteyi neşretmeye başladı. Aynı yılın 26 Aralık'mda H.S. Ayvazov ve C. Ablayev ile beraber Kırım-Tatar Millî Parlamentosunun reisliğine seçildi yılında da hocalık faaliyetini devam ettiren A. Hilmi "Zincirli" medresesinde coğrafya dersleri verdi yıllarında Kırım Türkçesi ile ilgili makaleleri ve 1926 yılında "Açlık Hatıraları", AÇLIK XATİRELERİ (Sündüsin xatire defterinden) povest Açıqqanda, ne açıqqanım! Açköz ecel maddesi tırmalay, suvara, közlerim kâde qarara, sone ki, kâde aqıya, alıqlaşa. Ax, bilseniz de, ne yaman aşaycağım kele!.. Endi qayda barayım? Qomşuqulum çoqtan bezdi, doğruldığımı korseler, qapubacanı yapıp, içke saqlanalar. Qısım-aqraba desek, olar da çoqtan yüz çevirdi. Dayım, yengepçem evde yoq da. Evel ara-sıra çağırıp, bir tilim ötmek aşata turğan ediler. Şimdi:-Endi, tuvğanım, biz de bittik",-dep el çektiler. Anamın qızlıqtan qalma "Sündüs'ün Hatıra Defterinden" ayrı bir kitap hâlinde neşredildi. Fakat o sene Veli İbrahimov'un mahkemesinden sonra bütün eski hoca, yazar ve alimlerimiz katliama uğramıştır. Bazı arşiv materyallerine göre A.Hilmi 1928 yılı Aralık 2'de OGPU mensupları tarafından tutuklandı; hapis müddeti dolduktan sonra da Kırım'a dönmeyip Ukrayna'da bir işyerinde camcı olarak çalıştı. Almanlarla savaş zamanında karısı ile buluşup Romanya'ya kaçtı de Mecidiye şehrinde vefat etti. Eserleri: Halim Geray'ın "Gülbûn-i Hânân" isimli eserinin izahatlarla genişletilerek neşri, İstanbul 1909; "Zincirli" (Medresenin geçmişi, geleceği ve işleyişindeki kusurlar ile ilgili), Tercüman, 30 Mart 1913; "Kırım'da Darü'l-Muallim'in Münasebetile" Tercüman, 12 Nisan 1913; "İdareye Mektup" (Kırım'daki medreselerin ıslahı hakkında), Tercüman, 25 Nisan 1913; "Çabalarım Balam" (hikâye), -Tercüman, 1 Kasım 1914; "Okuv, Terbiye Dolayısıle Sıkıt İçtimaimize Dair", "Yanı Çolpan, 1923, No: 2, s.13-16; "Açlık Hatireleri" Sündüsin Hatire Defterinden" (Povest), İleri, 1926, No. 6-7, s.78-82; 1927, No. 1, s ; No.2, s.76-78; No. 3, s ; No. 11, s ; No. 12, s.53-60; 1928, No. 1, s ; No. 2, s ; No. 3-4, s.63-70, No. 6, s ; "Çjurtçu Bekirçik (Hikâye), Akmescit Kaynakça: Kerimov, î., "Yanı Hayal ve Eski Zaman" (A. Hilmi'nin hayatı ve "Açlık Hatıraları" povestin teksti, Yıldız, 1990, No. 6, s ; 1991, No. 1, s ; Kırımer, C.S., Bazı Hatıralar, İstanbul 1993, s. 71, 73, 96, 124, 152, 182, 247; Çobanzâde B., Son Devir Kırım-Tatar Edebiyatı, Akmescit 1928, s.89. AÇLIK HATIRALARI (Sündüs 'ün hatıra defterinden) Amma da acıkmışım! Açgözlü ecel maddesi tırmalıyor, suluyor, gözlerim arada kararıyor, sönüyor arada da fal taşı gibi açılıyor, alıklaşıyor. Ah bilseniz ne kadar çok yemek yiyesim geliyor!... Şimdi nereye gideyim? Konu-komşu çoktan bezdi, ayağa kalktığımı gördüklerinde, kapıyı, bacayı kapatıp içeri saklanıyorlar. Hısım-akraba dersen, onlar da çoktan yüz çevirdiler. Dayım ve yengem evde yoklar. Daha önceleri ara sıra çağırıp bir dilim ekmek yedirirlerdi. Şimdi ise "Kardeşim, artık biz de bittik" diye el çektiler. Annemin kız-

2 dostu Saniye dudum meni kâde çağırıp toydura turğan. Mana bola, qocasından kötek aşağanından berli o da vazgeçgi. Sen dünyanın xucurlığını baq. İnsan bazıda" cemi-cemaat arasında, qısım-aqraba ortasında, tuvğan yerinde de yapa-yahnız qala ekeni Sanki mevlâm yolunda adalıp qalğansın... O öpkeler endi bir yaqta tursun, neler tapıp aşayım eken?.. İsteyim, bermeyler. Tutıp almağa küçüm yetmey. Xırsızlap tapmanı tüşünem-qorqam. Zaten ortalıqta qıyırılacaqday şey de yoq! Fuqarcler barın-yoqun asap bitirdi, baylar da aşalacaqday nesi bar, nesi yoq-saqladılar. Ortalıqta kene de ulaq-toqul yüre ama, bar alçı, baqayım. Qaltırap turğan bir canın bar, tip-tiriley suvurıp çıqarırlar... Garip Qurtiy ağama neler yaptılar: quturğan köpekday quvalap, tutıp bulğalap öldürdiler. Aman, Yarabbim, bu insan canavarlığı bir şeyge oşamay eken!. Ne aşayım eken?.. Tüşünem, tüşünem üyde azbarda çalmağa cartı çarıq, islav eskisi bile qalmadı. Ot aşar ekensin, ortalıq tam-taqır. Toban, piçen, çalı-çırpı çaynar ekensin, avuz qarıştı, taqat yetmey!.. Men bu açlıq sarğoşlığınen azbarğa çıqtım. Çitler arasında çivildeşken torğayçıqlarğa suqlanam, tiş qayrayım amma, nasıl tutasın?.. Sofi, birden birge, közüm çaptaki mezarhqqa ilişe, titreyim. Ölüm qorqusmen qarışıq cennet aşları közümin öğüne kele. Ay, deyim, şu quşçuqlar cennette ögüme qavurıhp kelecegine şimdiçik kele qoysa da, gacır gucur bir aşasam. Lâkin qaydan alasın... uçıp yürgen bir ayvan öz başına qızarırmı. İşte, uçtı qaçtılar, tapsan aşa. Böyle qızartmalar olsa-olsa, menday açların xayalından kelip keçkendir. Ne ise çare yoq, nasılda olsa, tapıp aşamaq kerek. İstep al, tutıp al, xırsızlap al... doğrusı, babamlarday ölip ketecegim kelmey. Garip babam öldi. Mezarını bile tapamadıq. Anam desen, kefinsiz kömüldi. Maiîa kelgende, işte alım-çulum: ortalıqta qalğan çullu, cirençli, öksüz bir qız... Ebet, kene yaşayacağım kele. Bu azaph ömürimi bir kün daa uzatmaq xatiri içün, masallarda aytuvlı padişa balalarının baldırlarını kesip, minek quşuna qaptırğanday, men de baldırımdan bir parça kesip çip-çiy aşaycağım kele. Kele amma! Ona da yürek çıdaymı ya... Ax, Yarabbim, bu insan açıqmasa, ne ola eken?! Qaş qararğan. Men şay çekişip turğanda, burunıma keskin bir qatlama qoqusı ura. Nasıl anlatayım, cançığım, bir şey olsa "misnin ğanber qoqusı" dey turğanlar, ama bu qoquğa ne misin ayri kele, ne ğanber. Men bir baş yolğa fırlap çıqam. Qoqu kelgen yaqqa taba deliday çapam. Yolda birisi qarşıma çıqıp -"Sündüs, qayda barasın?'-dep meni toqtata, qoynundan çıqarıp mana bir çiy qar- lıktan kalma dostu olan Saniye Dudu'm ara sıra beni çağırıp doyuruyordu. Benim yüzümden, kocasından dayak yediğinden beri o da vazgeçti. Sen şu dünyanın garipliğine bak! İnsan bazen ce maat içinde, hısım-akraba ortasında, doğduğu yerde de yapayalnız kalırmış! Sanki, Mevlâm yolunda şaşırıp kalmışsın. Şimdi o öfkeler artık bir tarafta dursun, neler bulup yesem, acaba?... İstiyorum vermiyorlar. Tutup al maya gücüm yetmiyor. Çalarak bulmayı düşünüyorum, korkuyorum. Zaten ortalıkta çalınacak gibi bir şey de yok. Fukaralar varını yoğunu yiyip bitirdi. Zeginler de yenebilecek nesi var nesi yoksa hepsini sakladılar. Or talıkta gene de ufak tefek bir şeyler var, ama git de al ba kayım. Titreyip duran bir canın var, onu da diri diri çekip çıkanverirler. Zavallı Kurtiy Ağam'a neler yap tılar. Kuduz köpek gibi kovalayarak, boğarak öldürdüler. Aman, Yarabbim! Bu insan canavarlığı hiç bir şeye benzemiyormuş!..ne yiyeyim acaba? Düşünüyorum, dü şünüyorum, evde, bahçede çalmak için eski çarık, pa çavra eskisi bile kalmadı. Ot yersin ama, ortalık tamtakır. Saman, biçilmiş ot, çalı-çırpı çiğnemek is tesem, ağız karıştı, takat yetmiyor. Ben bu açlık sarhoşluğu ile bahçeye çıktım. Çitlerin arasında cıvıldaşan serçelere imreniyorum, diş biliyorum ama, nasıl tutacaksın?... Sonra birden bire gözüm karşı yamaçtaki mezarlığa ilişiyor, titriyorum. Ölüm korkusuyla karışık cennet yemekleri gözümün önüne geliyor. Ah, diyorum, şu kuşlar cennette önüme kavrulup geleceğine şimdi geliverse de gacur-gucur bir yesem. Fakat nereden alırsın... uçup duran bir hayvan kendi kendine kızarır mı? İşte, uçtu kaçtılar, Bulursan ye. Böyle kızartmalar, olsa olsa benim gibi açların hayalinden gelip geçmiştir. Neyse, çare yok, herhangi bir şekilde bulup yemek gerek, (ister) isteyerek al, (ister) elinden çekip al, (ister) hırsızlık yaparak al... doğrusu, babamlar gibi ölüp gitmek istemiyorum. Zavallı babam öldü. Mezarını bile bulamadık. Annem dersen, kefensiz gömüldü. Bana gelince, işte halim çulum, Ortalıkta kalmış çulsuz, iğrenç, öksüz bir kız... Evet, gene de yaşamak istiyorum. Bu eziyetli ömrümü bir gün daha uzatmanın hatırı için - masallarda meşhur padişah çocuklarının baldırını kesip minek kuşuna vermesi gibi- benim de baldırımdan bir parça kesip, çiğ çiğ yiyesim geliyor. Geliyor ama! Ona da yürek dayanır mı ya... Ah, yarabbim, bu insan aakmasa ne olurdu sanki! Hava kararıyor. Ben böyle can çekişip dururken, burnuma keskin bir katlama kokusu vuruyor. Nasıl anlatayım, canım, bir şey olsa "misk-i amber kokusu" derler, ama ne mis ne de amber kokusu, bu kokunun yerini alamaz. Ben bir anda yola fırlatıp çıkıyorum. Kokunun geldiği tarafa deli gibi koşuyorum. Yolda birisi karşıma çıkıp "Sündüs nereye gidiyorsun?" diye beni durduruyor, koynundan çıkartıp elime bir çiğ pa-

3 top tuttura. Bir de baqsam, o çapqın-quddus eken. Men om körgenimnen- "qaydan kelesin ya, ulan, bu qartoplarnı qaydan aldm?" dep sorağance, o- qıçırma, cür qaçayıq, Sündüs-dep başqa bir laf qoşmayvp, meni öz evlerine süyrep alıp kete. Qudduslarm evi de bizim evday çır-çıplaq, köpek yuvasına oşap qalğan. Ax, Sale dudum, garip savlığmda onı qutuçıqday tutar edi. Er şeyçigi temiz, er şeyçigi yerli-yerinde bulunır edi. Baq, şimdi ne alğa kirgen! Ax, bu açlıq kimlerni öldürmedi de, kimlerni öldürmedi... Quddusm mal değende, bir baqır çaynigi qalğan. Sale dudumın savlığında yılımyılım yıltırağan bu çaynigin içi-tışı küye biylep qalğan. Ne ise biz şu arada qartoplamm birazını şuna toldırıp, ateşke astıq. Bir azını da külge kömdik. Bir yaqtan çiyli-pişkenli ç.ıqanp-çıqarıp asap turğanda, zırp etip içeri Asiye yengem kirdi de közlerini yaşlandırıp- balalar, men yançıq qave öğünden keçip kelem, Muradşa bay qıyamet qoparıp bara yata. Sen, balam, onın" kilerine dalğansıfi, "onı da ağasınday öldürmek kerek"-deyler. Canım, balam, saqlanınız, sizlerni tapsalar, parça-kesek eterler. Quddus bu xaberni anlap abdıraqladı. "Men bu qartoplarnı onınkilerinden alğanda, apayı sezgenday olğan edi... Aysa duyğanlar. Endi mağa bu köy aram. Men artıq Aqyarğa ketem. Keteyik, Sündüs. Bu qartoplar meni de, seni de bar-yoq Aqyarğa alıp keter. İstesen, aydı sen de!" Biz bu xaber qorqusmen, qaş qararğanda, apansızdan yolğa cıqtıq. Men daa bu yaşıma qadar öz başıma köyden tışqa çıqqan bala değil edim. Özüm Aqyarm adıncn çoqtan tanış edim. Özüni ne körgen, ne de körmek aqılıma kelmegen edi. Men şu qızğmlıqnen yolğa çıqsam da, birden-birge köyden ayırılmaq, özü de köyden ayırılıp bir qazaq şeerine ketmege mana yaman xucur keldi. Artıma aylanıp baqqan sayın köynin, qılıy közday çaltıldağan idareçikleri uzaqtan uzaqqa köz qırıpıp, meni çağırğanday ola başladı. Bir taraftan aqşam qaranlığı, tumanday burum-burum cılğaları toldura, bayırlarnı qaplay edi. Küznin sert yelleri uzaqlardan qatmerli qara bulutlarnı qamçılay-qamçılay bizge doğru ayday, dağların şuvlata edi. Ava sert, gece qaranlıq, yol uzun edi. Quddusın aytışına köre, bütün gece yürsek, kene sabağa qadar Aqyarğa barmaycaq edik. Ya bir de yağmur yağsa, qayda sığmacaq edik? Kene de öz köyün başqa-xorlağan olsa, acığanda tapıla. Temirşa baylar bizni dögecek olğan olsa, Asiye yengem kelip bizni acır, qurtarmağa tırışır edi. Ya yolda-izde qalsaq, bizni kim tanır da, qorçalar? Bir-eki aydan berli ölü-tiri yaşadıq, taqan-tuqan kene de yaşar keter edik. Tezden "payok da kelecek dey ediler... Men bu şeylerni tüşünip Quddusqa: "Aydı, qaytayıq", deyim. Lâkin o yarana cuvuq almay. tates tutuşturuyor. Bir de baksam, o yaramaz, Kud~ dusmuş. Ben onu görür görmez "Nereden geliyorsun, ulan, bu patatesleri nereden aldın?" diye sorunca, o, "bağırma, yürü kaçalım, Sündüs" diye -başka bir şey söylemeden- beni kendi evlerine sürükleyerek götürüyor. Kudduslar'ın evi de bizim ev gibi çırılçıplak, köpek yuvasına benzemiş. Ah, Sale Dudum, zavalu sağlığında onu kutu gibi tutardı. Her şeyi temiz, her şeyi yerli yerinde bulunurdu. Bak şimdi ne hâle girmiş. Ah, bu açlık kimleri kimleri öldürmedi. Kuddus'un eşya denecek bir bakır çaydanlığı kalmış. Sale Dudu'mun sağlığında pırıl pırıl parlayan bu çaydanlığın içi dışı" is bağlayıp kalmış. Neyse biz bu arada patateslerin birazını ona doldurup, ateşin üstüne koyduk. Birazını da küle gömdük. Bir yandan da çiğpişmiş demeden çıkarıp çıkarıp yerken, zıp diye içeri Asiye yengem girdi ve gözleri yaşlanmış bir şekilde, "Çocuklar, ben şimdi kahvenin önünden geçip geliyorum. Muradşah Ağa kıyamet koparıp gidiyor. Sen, yavrum, onun kilerine dalmışsın, onu da ağabeyi gibi öldürmek gerek, diyorlar. Canım, yavrum, saklanın, sizleri bulurlarsa parça parça ederler." Kuddus bu haberi alınca telâşlandı. "Ben bu patatesleri onun kilerinden alırken, karısı sezmiş gibi olmuştu... Öyleyse fark etmişler. Artık bana bu köy haram. Ben artık Akyar'a gidiyorum. Gidelim, Sündüs. Bu patatesler beni de seni de hemen hemen Akyar 'a götürür. Sen de istersen, haydi!" Biz bu haberin korkusuyla akşam olurken, aniden yola çıktık. Ben daha bu yaşıma kadar, kendi başıma köyden dışarı çıkmış çocuk değildim. Akyar'in adını çoktan beri biliyordum. Ama ne görmüştüm, ne de görmek aklıma gelmişti. Bu kızgınlıkla yola çıksam da, birdenbire köyden ayrılıp hem de bir kazak şehrine gitmek bana çok tuhaf geldi. Arkama dönüp baktıkça, köyün çekik göz gibi parlayan lambaları, uzaktan uzağa, göz kırpıp beni çağırıyor gibi olmaya başladı. Bir taraftan akşam karanlığı duman gibi buramburam, vadileri dolduruyor, bayırları kaplıyordu. Sonbaharın sert yelleri, uzaklardan katmerli kara bulutları, kamçılayarak bize doğru sürüyor, dağlarını uğultuyla dolduruyordu. Hava sert, gece karanlık, yol uzundu. Kuddus'un söylediğine göre, bütün gece yürüsek, gene de sabaha kadar Akyar'a varamayacaktık. Ya bir de yağmur yağarsa, nereye sığınacaktık? Gene de kendi köyün başka, horlayan olsa bile acıyan da bulunur. Temirşa ağalar bizi dövecek olsa Asiye yengem gelip bize acır ve kurtarmaya çalışırdı. Ya yolda izde kalsak, bizi kim tanır da korur? Bir iki aydan beri, yan ölü yan diri yaşadık, şöyle böyle gene de yaşar giderdik. Tez vakitte "kumanya" gelecek diyorlardı... Ben bunları düşünüp Kuddus'a, "Haydi geri dönelim." diyorum. Ama o yanına yaklaştırmıyor. Beni köpek gibi iyice azarlıyor. "Köy, anne ve ba-

4 Mana yaxşı bir köpek taziri ura. "Köy babaanalarımızm başını aşadı, banmıznı-yoqumıznı köy baylan talap aldı... Yedi yaşımdan berli el qapusmda çalıştım da, bugün meni yol ortasına köterip attılar. Babam balalığından berli Muradşa bayların qapusmda ırğatlıq etti de, qara künlerde onı bir qış asrap çiqaramadılar. Ağam köyün ortalıca bir ırgatı edi. Abqadır aqaym bir buzavı içün tepelep öldürdiler. Muradşa bay özümin saçqan, babamın suvarıp çapalağan qartoplarından beş-on qartop alğanım içün, baq, meni de öldürecek ola eken. Bizge Sündüs, bu aram köyden xayır yoq. Biz qısmetimizni başqa yerden qıdırayıq. Men doğrulıp yerimden qaytmam. Sen istesefi, işte köy, mma yol - dey. Sofi o mana Aqyarda bizday aç balalar içün maxsus yerler açılğanmı, yuqarı mailelerden Ayşeçigi de emcesi anda yerleştirip kelgenini, andaki ötmek bolluğmı, balalarğa pilâv, pasta aşatqanlarmı eşitkenini anlatıp, meni yanı baştan çoştırdı. Biz laf qızğınlığmen bayağı yol alğanmız. Köy endi körünmey. Baxtımızğa bulutlar da çezilgen, yel de mavuqqan edi. Quddusm gürleri, niyetinin qattilığı yüreğimde ona qarşi işanç, saygı uyandırdı. Aqyarğa sıcaqlana başladım. Boldurğan ayaqlarıma tamla-tamla quvet aqtığmı sezgenday oldım. Quddus: "Aydı, anavı ateş başında bir yal alayıq... demegen olsa, daa yürecek edim. Bu ateş bes-belli, bizday cayav yolcuların tutaştınp taşlağan ateşi edi. Quddus çalı-çırıpınen bum şu arada tutaştırdı. Balaban, zevqh bir ocaq başı oldı. Biz qalğan qartoplarnı kene külge kömdik. Sıcak-sıcaq aşadıq. Gece dağ içinde, ateş başında o sıcaq qartoplarnı aşamaq mana ne yaman lezzetli kelgen edi. Men yorulğanım. Onı oturğan son duydım. Bir yaqtanda ateş yorgun vucudımı balavuzday yımşattı. Bu yorğunluqnen men Quddusın tizine yantayıp, yuqlağanda qalğarum... Balaban bir saray içinde ekenim. Etrafı meydan bağçalıq. Şu arada anda anam da tapıldı, qolumdan tu tıp meni bir talay balalar içine taşlap ketti. Men anamın ketkenini körip abdıradım, çalımsıramağa başladım. Anavı kızlar meni quşatıp aldılar. Menden kelip kelip bir şeyler soramağa başladılar. Qollarında birer tilim beyaz ötmek mağa uzatalar. Men de alıp aşayım değende, Quddus meni uyata, men oran uyatqamna açuvlana da: - Aman, Quddus, meni ne uyata qoydıfi, tüşümde olsa da, barem ötmegimi aşağaydım da, sofi uyatqaydın! Ötmek pek sağındım... Men turğanda, ateş başı ğumralıq edi. Aqyarğa ketken-qaytqan cayavlar ateş körip toqtalğanlar. İçlerinde yaş tatar apayları da bar ekenler. Garipler Aqyarğa kömür alıp kete ekenler. Bosağasından atlap tışqa çıqmağan tatar apayları şimdi çalpan-çarıq balarımızın başını yedi, varımızı, yoğumuzu köy ağalan kaptı. Yedi yaşından beri el kapısında çalıştım gene de bugün beni yol ortasına kaldırıp attılar. Babam çocukluğundan beri Muradşah Ağanın kapısında ırgatlık etti ama, kara günlerde onu sadece kış mevsiminde bile besleyemediler. Ağabeyim köyün orta karar bir ırgatıydı. Abkadır ağanın bir buzağısı için döverek öldürdüler. Muradşa ağa benim ektiğim, babamın sulayıp çapaladığı patateslerden beş-on patates aldığım için, bak, beni de öldürmek istiyormuş. Sündüs, artık bize bu pis köyden bir hayır yok. Biz kısmetimizi başka yerde arayalım. Ben gittiğim yoldan geri dönmem. Sen istersen, işte köy, işte yol!" diyor. Sonra bana, Akyar'da bizim gibi aç çocuklar için özel yerler açıldığını, yukarı mahallelerden Ayşeciği de amcasının oraya yerleştirip geldiğini, oradaki ekmek bolluğunu, çocuklara pilav, pasta yedirdiklerini işittiğini anlatıp beni yeni baştan coşturdu. Biz konuşmanın kızgınlığıyla epey yol almışız. Köy artık görünmüyor. Şansımıza bulutlar dağılmış, rüzgâr da sakinleşmişti. Kuddus'un cesareti ve ka rarlılığı, yüreğimde ona karşı güven ve saygı uyan dırdı. Akyar'a kanım ısınmaya başladı. Yorulan ayak lanma damla damla kuvvet aktığını sezer gibi oldum. Kuddus/'Haydi, şu ateşin başında biraz dinlenelim" demeseydi daha yürüyecektim. Bu ateş besbelli, bizim gibi yaya yolcuların tutuşturup bıraktığı ateşti. Kuddus, çah-çırpı ile bunu hemen tutuşturdu. Büyük, zevkli bir ocak başı oldu. Biz kalan patatesleri gene küle gömdük. Sıcak sıcak yedik. Gece, dağ içinde, ateş başında o sıcacık patatesleri yemek bana ne kadar lezzetli gelmişti. Yorulmuşum. Bunu oturduktan sonra fark ettim. Bir yandan da ateş, yorgun vücudumu bal mumu gibi yumşattı. Bu yorgunlukla ben Kuddus'un dizine dayanıp, uyuya kalmışım... Büyük bir sarayın içindeymişim. Etraf geniş bahçe. O arada orada annem de bulundu, elimden tutup beni bir grup çocuğun içine bırakıp gitti. Annemin gittiğini görünce, şaşırdım, peşinden gitmeye başladım. Öbür kızlar etrafımı kuşattı. Bana gelip bir şeyler sormaya başladılar. Ellerindeki birer dilim beyaz ekmeği bana uzatıyorlar. Ben alıp yiyeyim dediğim sırada, Kuddus beni uyandırıyor, ben onun uyandırmasına sinirleniyor ve, "Aman Kuddus beni niye uyandırıverdin, düşümde de olsa bari ekmeğimi yeseydim, sonra uyandır say din. Ekmeği çok özledim..." Ben kalktığım zaman, ateşin başı kalabalıktı. Akyar 'a giden dönen yayalar ateşi görüp durmuşlar. İçlerinde genç Tatar kadınları da varmış. Zavallılar, Akyar'a kömür alıp gidiyorlarmış. Evinin eşiğinden atlayıp dışarıya çıkmamış Tatar kadınları şimdi zar zor

5 kömür alış-verişine yapışqanlar. Otuz-qırq vörstlik yerge cayav çalpı kömür taşıylar. Aralarında otuz yaşlarında bir maruşke, biz qararlannda eki qazaq balası, qırqlıq bir de tatar aqayı bar. Maruşke iş qıdınp, yalı boyuna kete eken. Aqyarda iş tapmağan, qazaq balalannın aytışlarına köre, sırt betten kelgenler. Qarılğaçlarday, ava suvğan sayın taypına-taypma Aqyarğa kelgenler, anda da baş soqacaq yer tapamağanlar da, Yaltanı sıcaq dep eşitkenler, anda avuşa ekenler. Üst-başları çullu olsa da özleri tiri, aydamaq ballar. Onlar dünyanı dolaşacaq, açtan ölecekke benzemeyler. Tatar aqayı garip pek farığan, beti şişik, közlerinin nuru sönük, tili kürmeklengen, laqırdısı da aruv afilaşılmay. Ğaripnin o qadar çoq derdi bar, kitaplarğa sığmaycaq. Tek anlatmağa mecali yoq. O öz özüni bilgenden berli eki qolunen çahşqan. Beş canlıq çiyildeme xorantanı eki qolnen asrağan. Xorantanm değirmeni onıfi arqasında çekilip kelir, yaqarı onıfi arqasında taşılır, ötmegi onıfi omuzında taşılıp çekilir eken. Çalışqan-çapalağan son, tamla quvetine qadar tırışqan, xorantasını şimdige qadar keçirgen, amma kesatlıq, işsizlik onı büs-bütün şaşırğan. Xorantası, bozulğan bir quş yuvasıday, dağılğan. Özü de son, başını alğan çıqqan eken. Garip o qadarğa kelgen, bilmem Aqyarğa etip olurmı? Yetse de, o Aqyarda ne yapar? Ax, şimdi yollar içinde kim bilsin ne qadar böyle xoranta başları sürünip yüreler. Ne ise biz çalpan-çarıq Aqyarnı taptıq. Ne xucur şey: men dünyada bizim köyden balaban yer olğanıra bilmey edim. Aqyar-o ne balaban bir yer ekeh! Nasıl anlatayım. O eki para Baydarava köylerini bir yerge qoşsafv, bir Aqyar ya olur, ya olmaz. Em anda ne yaman çoq da qazaq bar eken. Bu qadar xalq qaydan cıyılışqan?.. Ya o balaban, yaraşıqlı saraylar desen, nasıl yasalıp baş olğan. Bu qadar taşnı qaydan ketirip töşegenler. Anavı kibbar kilse, kök qaldırımlar, çarılıp, eşilip yasalğan basamaqlar... Aqıllarğa ayret... Bizim köyün xalqı çeşmege ketken yolğa bir ayaq qaldırımçıq töşemek içün er yıl bütün qış boyu toplaşıp-toplaşıp ğarıldaşa da başına çıqmay. Bunlar ise bütün yol, özü yoquşlarını, cılğalarını qayraq taşlarnen qaldırımlağan çıqqanlar! Em ne raatlıq ya! Ne qadar yağmur yağsa, ne çamur olacaq, ne qar tıyılıp turacaq... Bir de töpege baqsam, ne köreyim-kök yüzü tellemen yuvanqaşlanıp çıqqan. Bunların ne marefetleri bar eken? Bu teller quşçuqlarğa qonaq ekenmi desem, ortalıqta quş-muş da körünmey. Ya o xalqın yaşayışına ne dersin? Anavı maruşkelerge baq, fistanları, paltoları balq-çalq ete. Ya o qızçıqlar desen, çiçekday kiyingen, başların tiklegen, saçlarını caydırğan donk-donk yüreler, çıraylarıgülday!.. Yarabbim, bu xalq qazaq olğanı içünmi, yoqsa şeerli olğanı içünmi böyle aruv yaşay ekenler? Ne olsa da, kömür alış-verişi yapıyorlar. Otuz kırk vörstlük yere yayan kömür taşıyorlar. Aralarında, otuz yaşlarında bir Rus kadını, bizim yaşımızda iki Kazak çocuğu, kırk yaşlarında bir de Tatar adam var. Rus kadını, iş aramak için Yalıboyu'na gidiyormuş. Akyar'da iş bulamamış, Kazak çocuklarının söylediklerine göre, kuzeyden gelmişler. Kırlangıçlar gibi hava soğudukça kaça kaça Akyar'a gelmişler, orada da başlarını sokacak bir yer bulamamışlar da, Yalta'nın sıcak olduğunu duymuşlar, oraya geçiyorlarmış. Üstleri başlan eski olsa da, kendileri canlı, haşan çocuklar. Onlar dünyayı dolaşacak, açlıktan öleceğe benzemiyorlar. Tatar adam ise, garip çok fakirleşmiş, yüzü şişmiş, gözlerinin nuru sönük, dili dolaşmış, söyledikleri de iyi anlaşılmıyor. Garibin o kadar çok derdi var ki, kitaplara sığmaz. Fakat anlatmaya mecali yok. O, kendini bildiğinden beri, iki eliyle (tek başına) çalışmış. Beş kişilik bakıma muhtaç aileyi iki eliyle (tek başına) beslemiş. Ailenin değirmeni onun sırtında çekilir, yakacağı onun sırtında taşınır, ekmeği onun omzunda çekilirmiş. Çalışıp çabalaladıktan sonra, damla kuvvetine kadar didinmiş, ailesini şimdiye kadar geçindirmiş, ama kesatlık, işsizlik onu büsbütün şaşırtmış. Ailesi, bozulmuş bir kuş yuvası gibi dağılmış. Sonra kendisi de başını alıp gitmiş.zavallı, buraya kadar gemiş, bilmem Akyar'a ulaşa bilir mi? Ulaşsa bile, o Akyar'da ne yapar? Ah, şimdi yollarda kim bilir ne kadar böyle aile reisi sürünüyor. Ne ise biz zar zor Akyar'a geldik. Ne acayip şey, ben dünyada bizim köyden büyük bir yer olduğunu bilmiyordum. Akyar, ne kadar büyük bir yermişi Nasıl anlatsam. İki paralık Baydarava köylerini bir yere koysan, bir Akyar ya olur ya olmaz. Hem orada ne kadar çok Kazak varmış. Bu kadar insan nereden toplanmış?.. Ya o büyük, gösterişli saraylar nasıl yapılıp da baş edilmiş? Bu kadar taşı nereden getirip döşemişler? Şu kibar kilise, şu boz kaldırımlar, kazılıp yapılan basamaklar... Akıllara durgunluk verecek gibi... Bizim köyün halkı çeşmeye giden yola bir adım kaldırım döşemek için her yıl bütün kış boyunca toplanıp toplanıp harıl harıl çalışıyor" da gene baş edemiyor (bitiremiyor). Bunlar ise bütün yollan, hem de yokuşlarını, yamaçlarını kaygan taşlarla kaldırım yapmışlar. Hem, ne rahatlık 1. Ne kadar yağmur yağarsa yağsın, ne çamur olacak, ne de kar yığılıp kalacak... Bir de yukarı doğru baktım ki, ne göreyim! Gökyüzü tellerle örülmüş! Bunların ne marifeti var acaba? Bu teller, kuşlara yuva mı desem, ortalıkta kuş-muş da görünmüyor. Ya o halkın yaşayışına ne demeli? Şu Rus kadınlarına bak, elbiseleri, paltoları, pırıl pırıl parlıyor. Ya şu kızlar, çiçek gibi giyinmiş, başlarını dikmiş, saçlarını sermiş donk donk yürüyorlar. Yüzlerinin rengi gül gibi Yarabbim, bu halk Kazak olduğu için mi, yoksa şehirli olduğu için nü böyle iyi yaşıyorlar acaba?" Neyse,

6 ise, ammada qısmetli qullar eken. Dünyanın cennetinde yaşaylar. Xalq açtan qırıhp bite yata, bunların bir şeyden xaberleri yoq... men Aqyarğa kelecekte, anda Quddusnen menden başqa birev olmaz dep bellegen edim. Keldim, baqsam ne köreyim... Aqyarın köşesi-bucası aç tatar tolıp qalğan. O süslü xalqlar içinde çul-çubur aralaşqan açlar ne xucur körüne!.. Betlerini aydan-künden saqlağan tatar qızları, yaş apaylar, bala-çağa" çöpten közüni saqmmay. Qayda olsa soqula, aram-elâl demey ne tapsa, onı aşay, ne berseler, ora ala. Ortalıqta ne ayıp-uyat qalğan, ne ğunâx-savat!.. Asıl bu xalq neçün bir-birini acımay eken? Bazarlar da, tükânlar da rıqma-rıq azıq tolu. Bir talay xalq oburday aşay-içe, tüzene bezene zevqsefada, mınavı yaqta bir talay xalq kir-kifos içinde, çul-çubur, sürüne, can çekişe, o şeylerge tamşanatamşana soqaqlarda yıqılıp-yıqıhp öleler. Bar da, baqayım, dünyanın ketişine aqıhn yetsin... Xalqın ağızmda tespi olıp yürgen o merametler, xayırlar, sadaqalar. Ortalıqtan coyulğan ketken... Men qalabalıq bir aralıq köşesinde em Quddusnı bekley, em de aqılımdan şu arada şöyle binbir türlü tüşünceler kelip tarsıqıp turğanda, qalabahqları yarıp Quddusın çapa-çapa keleyatqanını kördim. Qolunda bir tilim beyaz ötmek! Tam menim ateş başında tüşümde kördigim ötmek! "Quddus, sen şu arada bu otmekni qaydan tapa qoydın? Meğer o şu bir saat arasında o yaqqa çapqan," bu yaqqa baş urgan, ekimizni" de "priyutqa" yazdırıp kelgen. "Quddus, sen Xıdır-İlyasmısın, nesin? Ötmek de alıp keldin! Biz priyutqa barğanda, balalar beyaz örtüli uzun sofralar başına tizilgen, ziy-çuv aş asap otura ediler. Men sofrada er balanın öğünde birer kesek ötmek, birer çanaq şorba körgenimnen, başımın töpesinde qırğıyday aylanıp yürgen aç ölümin tarpma-tarpına menden qaçqanmı sezgenday oldım. Ya ne, bu ötmekler, bu aşlar mında olğanda, barsın da, baqayım, aç ölüm menim yanıma yanaşsın. Anam ölgen son, qomşumız Safiye tatam bir eki kere daa arqamı yuvıp, başımı taray turğan. Son vazgeçken edi. Bir aydan berli üst-başım kirlenip bitlep başlağan edim. Priyutqa barğanınen, bizlerni yuvundırdılar, temiz çamaşırlar berdiler, temiz urbalar kiysettiler, sofi birer çanaq da pirniçli şorba aşattılar. Kişinin arqası yuvulsa, üstü-başı temizlenip qarını da toysa, ne yaxşı ola eken... Sanki yanıdan dünyağa kelgensifi! Gönlün güzel açıla. Miyin işley başlay. Oynap külecegin, aytıp ağlaycağın kele. Vay, anacığım m- m... o bizim keçirgenlerimiz ne balaban musibet eken. Şu eki ay arasında, kim bilsin, bizlerday ne qadar xorantalar çil yavrusıday dağılıp söndi. Kim amma da kısmetli kullarmış. Dünyanın cennetinde yaşıyorlar. Halk açlıktan kırılıp bitmek üzere, bunların bir şeyden haberi yok... Ben Akyar'a geleceğim zaman, orada Kuddus ile benden başka kimse olmaz zannediyordum. Gelip bakınca, ne göreyim. Akyar'ın köşesi bucağı aç Tatarlarla dolmuş. O süslü insanların içinde eski püskü kıyafetlerle yer alan açlar ne acayip görünüyorlar! Yüzlerini aydan, güneşten saklayan Tatar kızları, genç kadınlar, çoluk çocuk gözünü budaktan sakınmıyor. Nereye olursa olsun, sokulup haram helâl demeden ne bulurlarsa, onu yiyor, ne verirlerse onu alıyorlar. Ortalıkta ne ayıp kalmış, ne de günah. Aslında bu insanlar niçin birbirine acımıyor acaba? Pazarlarda ve dükkanlarda tıka basa yiyecek dolu. Bazı insanlar donanıp bezenerek zevk ve sefa içinde obur gibi yiyor içiyor; bu tarafta da bazı insanlar kir pas içinde, eski püskü eşyalar arasında, sürünerek, can çekişerek, o şeylere imrene imrene sokaklarda yıkılarak ölüyorlar. Hadi dünyanın gidişine akü sır erdir, bakalım. Halkın dilinde tespih olan merhamet, hayır ve sadakalar... Ortalıktan kaybolup gitmiş. Ben kalabalık bir aralığın köşesinde hem Kuddus'u beklerken,, hem de aklımdan böyle bin bir türlü düşünceler geçirerek sıkılırken, Kuddus'un kalabalığı yarıp koşa koşa geldiğini gördüm. Elinde bir dilim beyaz ekmek! Tam benim ateş başında rüyamda gördüğüm ekmek! "Kuddus, sen bu kısa zaman içinde bu ekmeği nereden buluverdin? Meğer o, bu bir saat içinde, o tarafa koşmuş, bu tarafa baş vurmuş, ikimizi de Priyut'a (çocuk yuvası), yazdırıp gelmiş. "Kuddus, sen Hıdırllyas mısın nesin? Ekmek de alıp geldin!" Biz çocuk yuvasına gittiğimiz zaman, çocuklar beyaz örtülü uzun sofraların başına dizilmiş, gürütüyle yemek yiyorlardı. Ben sofrada her çocuğun önünde bir parça ekmek, birer çanak çorba görünce, başımın üstünde aladoğan gibi dönen aç ölümün yavaş yavaş benden kaçtığını fark eder gibi oldum. Bu ekmekler, bu yiyecekler buradayken, varsın da bakalım aç ölüm benim yanıma yanaşsın. Annem öldükten sonra, komşumuz Safiye ablam bir iki kere daha sırtımı yıkayıp, başımı taramıştı. Sonra vaz geçmişti. Bir aydan beri üstüm başım kirlenmiş, bitlemeye başlamıştım. Çocuk yetiştirme yurduna ulaşır ulaşmaz, bizleri yıkadılar, temiz çamaşırlar verdiler, temiz elbiseler giydirdiler, sonra birer çanak da pirinç çorbası yedirdiler. İnsanın yıkanması, üstünün başının temizlenip karnının doyurulması ne iyi oluyormuş... Sanki yeniden dünyaya gelmişsin. Gönlün açılıyor. Beynin çalışmaya başlıyor. Oynayıp güleceğin, söyleyip ağlayacağın geliyor. Vay, anacığım... o bizim yaşadıklarımız ne büyük musibetmiş. Şu iki ay içinde, kim bilir, bizim gibi daha nice ailenin çil yavrusu gibi dağılıp söndü. Kim bilir daha ne kadar

7 bilsin, daa ne qadar bala-çağa, apay, qız yollar içinde şaşıp, saçmalap yüredirler. Quddus olmağan olsa, şimdi men de, kim bilsin, qaydalarda yürer edim... Quddus, bilmem, seni ne dep alğışlayım eken?. * * * Bizim tatar priyuti defuz kenarında qurulğan. Qaleday bir sarayda. Kip-kilegi taştan yasalğan bu saray üç qatlı. Bina pek balabalan, bölmesi bar. Biz: balalar, ocalar, xızmetçiler, epimiz 120 qadar can barmız. İçinde coyula ketemiz. Beş-on künsüz men onm köşebucasını öğrenamadım. Adaşqan zamanlarım da çoq oldı. Bina o qadar qaviy yasalğan ki, dünya afantufan olsa, kene de muranmaycaq. Tısta o qadar furtunalar ola, deniz qutura, qayıqlar barmağa yer tapma. Sen içeride bir şeyçik duymaysm. O qadar qıntav bizim orman çeltegiday evimiz o yerde olsa, çoqatan külü kökke savurılır edi. Priyutta ömürimiz şay keçe. Saba erte turamız, kravatlarımızı edine berip cıyıştıramız. Biz yuvunıp, taranıp bitirgence öz nevbetçilerimiz xızmetçilirimiznen yardımlaşıp, ortalıqnı silesipire, cıyıştıra. Er yer yıhm-yılım yıltıray.son ocapçelerimiz bizlerni böölük-bölük ayırıp, birley-birley közden keçireler. Betimizni, ayaq-qollarımıznı yuvdıqmı, yoqmı? Başlarımız temizmi, tırnaqlarımız öskenmi? Bu sıqıntılı yoqlamadan son, biz çay sofrasına tizilemiz. Sütlü qave yada kakao ile beyaz ötmek aşaymız. Quşluqtan üylege qadar bizlerni oqutalar. Men köyde de azçıq oquğan edim. Şimdi em tatarca, em qazaqça oquymız. Endi men o yuvanqaş tellerin niçün qoyulğanmı ocadan sorap öğrendim. Olar quşlarğa qonaq değil, aysa kimi telefon, kimi telegramm telleri eken de, xalq olarnen laqırdı etişe, xaberleşe ekenler. O teller Aqyarnı bütün Qırım şeerlerinen, bütün dünyanen bağlay eken. Ocamız, bu tel yollarnen yayrağan elektrik ışığı aqqmda daa çoq şeyler anlattı ama, doğrusmı aytsam, çoqunı anlamadım. Ocamızm aytqanma köre, özüne kerek şeylerni yaxşıca öğrenmek içün ömürimin sonuna qadar oqumaq kerek edim, olur olmaz oqumaqlarnen değil, geceni kündüzge qatıp çahşmaq kerek. Lâkin, yazıq, keç başladıq, keç anladıq. Kene de bir şeyler öğrenmek mümkün ama, açlıqtan oldımı, yoqsa oqup alışmağanımızdanmı, oquvğa aruv eyisinip olamaymız. Bes-belli miyler uyuşqan, yürek söngen... Uylelik aşağan son, biz toplaşa berip oynaymız, yırlaymız, ginmastika yapamız. Bazı aqşamları şeerden de musafirler kele, teatrolar oynaymız. Men köyde olğanda, oyunğa pek çeber edim. Priyutta bir qaç türlü "Qaytarma" daa öğrendim. Sesim de güzel, yaxşı da yırlayım. Balalar xor yırlağanda, men en ögde bulunam. Quddus, Çoban oyun- çoluk çocuk, kadın, kız yollarda şaşırıp, ne yapacaklarını bilemeden dolaşıyorlar dır. Kuddus olmasaydı kim bilir bende şu an nerelerde olurdum. Kuddus bilmiyorum, seni nasıl methedeyim acaba? * * * Bizim Tatar çocuk yetiştirme yurdu deniz kenarında kurulmuş. Kale gibi bir sarayda: Baştan aşağı taştan yapılmış bu saray üç katlı. Bina pek büyük, kırkelli odası var. Biz çocuklar, hocalar, hizmetliler hepimiz yüz yirmi kadarız, içinde kaybolup gidiyoruz. Beş on gün geçmeden ben onun köşe bucağını öğrenemedim. Yolumu kaybettiğim zamanlar da çok oldu. Bina o kadar sağlam yapılmış ki, dünya tufan içinde kalsa bile yıkılmayacak. Dışarıda o kadar fırtınalar kopuyor, deniz kuduruyor, kayıklar gidecek yer bulamıyor; sen içeride hiçbir şeyi fark etmiyorsun. O kadar konfor, bizim orman kalburu gibi evimiz orada olsaydı, çoktan külü göğe savrulurdu. Yetiştirme yurdunda hayatımız şöyle geçiyor. Sabah erkenden kalkıyoruz, yataklarımızı büyük bir gayretle topluyoruz. Biz yıkanıp taranana kadar nöbetçilerimiz hizmetlilerimizle yardımlaşarak ortalığı silip süpürüyor, topluyorlar. Her yer pırıl pırıl parlıyorlar. Sonra hanım hocalarımız bizleri gruplara ayırarak teker teker gözden geçiriyorlar. Yüzümüzü, el ve ayaklarımızı yıkadık mı yıkamadık mı? Saçlarımız temiz mi, tırnaklarımız uzamış mı? Bu sıkıntılı yoklamadan sonra biz çay sofrasına diziliyoruz. Sütlü kahve veya kakao ile beyaz ekmek yiyoruz. Kuşluk vaktinden öğleye kadar bizi okutuyorlar. Ben köyde de birazcık okumuştum. Şimdi hem Tatarca, hem Rusça okuyorum. Artık o birbirine örülmüş tellerin niçin konduğunu hocadan sorup öğrendim. Onlar kuşlar konsun diye değil; meğer, kimi telefon, kimi telgraf telleri imiş de; halk onlar aracılığıyla konuşur, haberleşirmiş. O teller, Akyar'ı bütün Kırım şehirlerine, bütün dünyaya bağlıyormuş. Hocamız bu teller vasıtasıyla yayılan elektrik ışığı hakkında çok şeyler anlattı ama, doğrusunu söylemek gerekirse, çoğunu anlamadım. Hocamızın söylediğine göre, kendim için gerekli olan bilgileri öğrenmek için hayatımın sonuna kadar okumalıydım. Alelade bir okuma değil, geceyi gündüze katıp çalışmak gerek. Fakat, ne yazık ki geç başladık, geç anladık. Gene de bir şeyler öğrenmek mümkün ama açlıktan mı yoksa okumaya alışmadığımız için mi, okumaya kendimizi tam veremiyoruz. Besbelli zihinler uyuşmuş, yürek sönmiş... Öğle yemeğini yedikten sonra toplananıp oynuyoruz, şarkılar söylüyoruz, jimnastik yapıyoruz. Bazı akşamlan şehirden de misafirler geliyor, tiyatrolar oynuyoruz. Ben köyde iken, oyunda pek mahirdim. Yurtta bir kaç çeşit "kaytarma" daha öğrendim. Sesim de güzel, iyi şarkı söylüyorum. Çocuklar koro halinde söylerken, ben en önde bulunuyorum. Kuddus, "Çoban Oyun-

8 larında pek usta. O oynasa, menim qulaqlarıma baarde qoyunların manraşqanları, qozularm oynaşqanlarm, dağların terekleri arasında çivildeşken quşlar, dağların şuvultısı, köyün çayırları, qırlarıepisi, episi közümin öğüne kele, yüreğim taşa, közlerim sılana. Daa bizde "Odamanım balam "nı çalmağa bilmeyler, çalsalar da, Quddusm "Odamanım balam"ğa oynağanını korseniz. Onın oyunlarını ocalar da pek begeneler, bizden de bir Xayri yetişecek,- dep sevinişeler. O maqtavlı Xayrinin oyunlannı körmege şay aves etem-m... O, Aqmescitte eken. Bir quş olsan da, pr-p-r etip Aqmescitke uçıp, onın oynağanını körip kelsen... Asıl bizim priyutta tatar avalarını yaxşı çalmağa bilgen yoq. Ne yapıp-yapıp özüm ögrenmesem, olmaycaq. Qazaq avalan da bekim güzeldir, ama doğrısı menim yüreğimi çoşdırmay. Quddus oynağan sayın- "men şimdi bilsem de, ona bir Odamanım balam'nı çalsam, o da oynasa - dep tüşünem. Klub tena ekende, pianino başında qurulıp çalıp da baqam, ama çıqmay, parmaqlanm söz tutmay. Çalgıcı ocapçenin aytqanına köre, çalgı öğrenmek içün çoq oğraşmaq, sabırlı olmaq kerek. O da menim arcım işi değil. Mana şu arada ögrenile qoymadımı, nafile... * * * Biz: yüz qadar bala, on beş-yigirmi qadar ocalar baqıcılarnen birlikte temiz-pak oynay, küle, aşay, içe, oquymız. Böyleliknen, qış keçirdik, yazğa çıqtıq. Yaz ötti, kene qışqa kirdi, baarge de çıqıp barayatamız... Men endi bu bir tüs ömürden beze başladım. Bir talay vaqıtlar aşap-aşap toymağan o "borç" lar, canım-canım o kasalar, kakaolardan bıqtım, zar-zorunen aşayım. Canım omaç şorbaları arzılay. O, sarayday evimizni taş divarlan meni sıqa başladı. İlle o ocaların, xızmetçilerin yatqanına, turğanıfia etkenine, yürgenine qarışmaları açuvıma kete başladı. Özümizin cartı, püsür evciğimizi sağmam. Bir vaqıtlar öksüzligimi uyuştırğan, duygularımı oxşağan deniz, onın bazı oynaq, cilveli bazı da qaynaq, açuvlı dalgaları endi dertlerimi qozdıra, mana balalıq çağımı, babamı, anamı, doğmuşlarımı, ayaqdaşlarımı sağındıra. Er kesin anası qızını şevedir, ama rametli anamday dünyasını balası üstüne qurğan analar pek siyrektir. Biz beş oğlan, üç qız - sekiz bala edik. Bir tatamnen bir ağam yetişken qız, yetişken yiğit ola yatqanda azıp-tozdı, sararıp-soldı, öldi-öldi kettiler. Men onları azçıq bilem. Bir ağam daa bala keçinde suvğa boğulıp ölgen. Üç balamıznı da çiçek xastalığı aldı. Altın topday bir qardaşım da üstüne bir çöyün qaynaq süt tökülip öldi. Men ne ise qızamıq çıqarıp, qutulğanım. Anam, böyleliknen, episi balasının sevgisini mende toplağan edi. Sckiz-on yaşında balaban bir qız eken, o meni töşegi yanından ayırmaz, lan "nda pek usta. O oynarken, benim kulaklarıma ba harda koyunların meleyişleri, kuzuların oynaşmaları, dağların ağaçları arasında cıvıldaşan kuşlar, dağların uğultusu, köyün çayırlan, kırları, bütün hepsi gö zümün" önüne geliyor, yüreğim coşuyor, gözlerim ıs lanıyor. Daha bizde "Odamanım Balam "ı çalmayı bil miyorlar. Çalsalar da Kuddus 'un "Odamanım Balam "a oynayışını bir görseniz. Onun oyunlarını hocalar da çok beğeniyorlar, bizden de bir Hayri yetişecek, diye se viniyorlar. O meşhur Hayri'nin oyunlarını görmeye çok heves ediyorum. Akmescit'teymiş. Bir kuş olsan da, pırr diye Akmescit'e uçup, onun oynadığını görüp gelsen... Aslında bizim yurtta Kırım Tatar havalarını iyi ça labilen yok. Ne yapıp edip öğrenmezsem, olmayacak. Kazak havaları da belki güzeldir, fakat doğrusu ya, benim gönlümü coşturmuyor. Kuddus oynadıkça, "Ben şimdi bilsem de, ona bir "Odamanım Balam "ı çalsam, o da oynasa, diye düşünüyorum. Kulüp tenhayken, pi yanonun başına kurularak çalıp bakıyorum, ama olmuyor, parmaklarım söz dinlemiyor. Müzik öğ retmeninin söylediğine göre çalmayı öğrenmek için çok uğraşmak, sabırlı olmak gerek. O da benim harcım değil. Hemen öğrenemedim mi nafile... Biz yüz kadar çocuk, onbeş yirmi kadar hoca, bakıcılarla birlikte temiz-pak oynuyor, gülüyor, yiyor, içiyor, okuyoruz. Böylece kışı geçirdik, yaza çıktık. Yaz geçti gene kış geldi. Bahara da ulaşmak üzereyiz... Ben artık bu tek renk hayattan sıkılmaya başladım. Uzun bir zaman yiye yiye duyamadığım o borç çorbalarından, çok beğendiğim lapalardan, kakaolardan bıktım, zar zor yiyorum. Canım oğmaç çorbası arzu ediyor. O, saray gibi evimizin taş duvarları beni sıkmaya başladı. Hele o hocaların, hizmetçilerin yatmana, kalkmana, yapmana, dolaşmana karışmaları zoruma gitmeye başladı. Kendi eski püskü evciğimizi özlüyorum. Bir zamanlar öksüzlüğümü uyuşturan, duygularımı okşayan deniz, onun bazen oynak, cilveli, bazen hareketli, asabı dalgaları, şimdi dertlerimi canlandırıyor, bana çocukluk çağımı, babamı, annemi, kardeşlerimi, arkadaşlarımı özletiyor. Herkesin anası kızını sever, ama rahmetli anam gibi dünyasını çocuğunun üzerine kuran ana pek azdır. Biz, beş oğlan üç kız sekiz çocuktuk. Bir ablamla bir ağabeyim, genç kız, delikanlı olurken hastalandı, sararıp soldu, arka arkaya öldüler. Ben onları biraz biliyorum. Bir ağabeyim de çocukluktan çıkmak üzereyken suda boğulup ölmüş. Üç çocuğumuzu da çiçek hastalığı aldı. Altın top gibi bir kardeşim de, üstüne bir kazan kaynar süt dökülerek öldü. Ben de kızamık hastalığı atlatmıştım. Annem böylelikle bütün çocuklarının sevgisini bende toplamıştı. Sekiz-on yaşında büyük bir kız iken, o beni yatağının yanından ayırmaz, gecenin hangi

9 gecenin angi saatında şmşıqlap közümi açsam, anamı başım ucunda tapar, gür saçlarımı sıypap, köküs keçirgenini sezer edim. Böylelikle, men pek nazlı ösken edim. Men nazlı olğanım qadar da eriş edim. Bir az babamdan saqınır, lâkin anamın sözüni iç tutmaz edim. Kene de olsa, anam meni babamdan da qorçalar edi. Balalığımda men, anama oşap, pek perişan edim. Bugün kiygen anterimi yarmğa yuvğuçday kirletir edim. Babam üstüme başıma baqıp: "Ay, seni pılasmet!" - dep söge edi. Bazı balaban qabaatlarım olur, babam körmese, anam onları örter, körip de sögünecek olsa, çipçesini qorçalağan tavuqday, meni qorçalar, babama urdurmaz edi. Menim yaramazlığıma da qarar olmaz edi. Evde ufaq-tüfek, közüme ilişken anavı-mmavını alır, coyar, qırar ya da balalarğa dağıtır edim. Anam pek xastacan edi. Ona baştaları, onın musubiyanı (musabin) bar -dep afiyon aşatqanlar, kelinliginde qorqqan-dep qorquhq tökkenler, azizlerge kötürgenler, altınlıq duvaları yazdırğanlar, bir şeyçik xayır etmegen. Anam xastacan olğanındanmı, bilmem neden edi, ele çoq qulaq asmaz edi. Aş-suvları da vaqıtmda azırlağan. Axıldar, yataqlar yürer edi. Qocalan kündüz evinde olmağan qomşu-qulum çoqu bizim evde toplaşırlardı. Köynifi tul apayları da onlarğa aralaşır, ocaq başı keyfi çatarlardı. Laqırdı er kesin öz derdinden, öz xastalığmdan başlar, sofi bütün köy öşeklenirdi. Men o zaman bu laqırdılardan bir şey anlamasam da, dinler otunrdım. Babamnen anam çoq qavğa eterlerdi. Babam ona açuvlanğan sayın: "Saqat toqul! Denbel köpek! Çolpa..."-dep sögerdi. Ara-sırada çartlandırır edi. Pek açuvlansa, ayınlıqqa bile çıqarğan zamanları olurdı. Anam da, "ölgen at börüden qorqmağanday", ondan qorqmay, lafına laf qay tara turğan. Pek açuvlansa: "Rabbim, tez künde, tez saatde menim canımı al da, bunıfi qaarinden meni qurtar - dep öz-özüni qarğay turğan. Vay anam, olar qavğa etse, olacaq şey mana ola edi. Anama darılacaq olam, babama yalvaracaq olam - birisinin çaresini tapmay, son ökürip ağlay turğan edim. Men ağlap mavuqqance, ya onlar mavuqıp aqlaşa, ya da babam vazgeçip, evden çıqıp kete turğan edi. Babam aksine sağlam, cıynaqlı, çahşqır ve gönülcek bir adam edi... O bizim arman kölemi olur olmaz azbarımızı saray azbarlarınday qullanırdı. Azbar işarının bir taşçığı yerinden oynamaz, onın azbar qapusıday yaraşıqlı örülgen qapu, bir evde bulunmaz edi. Qaluv belâdan qalma bir evciğimiz bar edi. Onın saçağında, kirişinde, qapu, qapu-bacasında bir perişanlıq köze çarpmaz edi. Baltasını, çotunı, lesker - çapasını bir usta aletleri kibi, keskin, nizamlı qullamr edi. saatinde mızıldanarak gözümü açsam, anamı başımın ucunda bulur, gür saçlarımı okşayarak iç geçirişini hissederdim. Böylelikle ben de çok nazlı büyümüştüm. Ben nazlı olduğum kadar da inattım. Babamdan biraz çekinir, ama annemin sözünü hiç dinlemezdim. Böyle olmasına rağmen, annem beni babamdan korurdu. Çocukluğumda ben, annem gibi, çok pejmürdeydim. Bugün giydiğim elbiseyi yarına paçavra gibi kirletirdim. Babanı, üstüme başıma bakıp, "Hay, seni pasaklı!" diye kızıyordu. Bazen büyük kabahatlerim olur, babam görmezse anam onları örter, görüp de kızacak olsa, civcivini koruyan tavuk gibi beni korur, babama vur durmazdı. Benim yaramazlığımın da kararı yoktu. Evde ufak tefek gözüme ilişen onu bunu alır, kaybeder, kırar ya da çocuklara dağı tirdim. Annem pek hastalıklıydı. Ona önce hastalığı var diye afyon yedirmişler, gelin olduğu zaman korkmuş diye, korkuluk dökmüşler, hocalara götürmüşler, altınlık duaları yazdırmışlar, hiçbirinin faydası olmamış. Annem hastalıklı olduğundan mı bilmem nedense, ele pek kulak aşmazdı. Yemeği de vaktinde hazırlamış. Ahlaya oflaya yata kalka dolaşırdı. Kocaları gündüz evde olmayan konu komşunun çoğu bizim evde toplanırdı. Köyün dul kadınları da onlara katılır, ocak başı keyfi ça tarlardı. Sohbete, herkes kendi derdi, kendi hastalığıyla başlar, sonra bütün köyün dedikodusu yapılırdı. Ben o zaman bu konuşmadan bir şey anlamasam da, din lerdim. Babamla annem çok kavga ederlerdi. Babam ona sinirlendikçe, "sakat toaul!, tembel köpek! Beceriksiz..." diye söverdi. Ara sıra döverdi. Çok sinirlendiği zaman, ayırdığı zamanlar bile olurdu. Anam da ölen atın kurttan korkmaması gibi, ondan korkmaz, lafına lafla karşılık verirdi. Çok sinirlenirse, "Rabbim, tez günde, tez saatte benim canımı al da, beni bunun kahrından kurtar!" diye kendisine beddua ederdi. Vay anam, onlar kavga ederse, olan bana olurdu. Anama darılacak olurum, babama yalvaracak olurum, sonunda çare bulamadığım için, bağıra bağıra ağlardım. Ben ağlayıp üzülünce, ya onlar da üzülüp ağlaşırlar, ya da babam vazgeçip evden çıkıp giderdi. Babam, aksine, sağlıklı, tertipli, çalışkan ve şen bir adamdı... O, bizim harman vakti olunca, bahçemizi, saray bahçesi gibi kullanırdı. Bahçe duvarının bir taşçığı yerinden oynamaz, onun bahçe kapısı gibi düzgün örülmüş kapı hiç bir evde bulunmazdı. Kalubelâdan kalma bir evciğimiz vardı. Onun saçağında, kirişinde, kapı bacasında, hiçbir dağınıklık göze çarpmazdı. Baltasını, keserini, küreğini, çapasını bir usta aletleri gibi, keskin, ve düzenli kullanırdı.

10 Azbarırrazda üzüm asmasından tut da kiraz, vişne, erik, şeftali, alma, armut, frenk üzümine qadar - er şey tapılır edi. Kelgen kişi bizim azbarımızğa suqlanıp keter edi. Azbarımız içinden çıqılmaycaqday olsa, yaraşıqlı evimiz oturılmaycaqday perişan edi. Mende neden bilmem ev cıyıştırıp, anama yardım etecek yerde, azbar tüzeminen çekişip, babama yardım eter edim. Babamın bir qusurı olsa, o da onın inamçaqlığı, boş-qollığı edi. Garip çalışır, çapqalar qışlığımızı toplar edi. Lâkin qoluna aqça tüştümi, xalq onıfi peşine tüşer "atan yaxşı, anan yaxşı, sen de ondan yaxşı - dep qolundan, avuçındakini talar alırlardı. Ev-elge kirgen anavı-rmnavı da anamın tutumsızlığı yüzünden betsiz-bereketsiz aşalıp biter. Bu suretle biz mal arttıramazdıqtan başqa, pek zorlu keçinir edik. Em qışta keçinmemiz pek tarlaşır edi. Böyle tarhq zamanlarında anam babama: "Qazanğanıfinı xalqqa dağıta ciberesin", - dep darılır. Babam da anamı: "Qazanğanımi qomşu-qolumğa aşa ta bi tiresin!" - dep söger edi. Babamın baş zenaatı kündelikcilik edi. Azbuçuq ustalığı da bar edi. Er şeyge qolu yaraşırdı. İşar qapar, ev çatar edi. Kündelik yoqta boş oturmaz, azbarda oğraşır. Tütün, fide asrar, terek aşlar, xasıh çapalar tururdı. O, qışta bile boş oturmaz, can sıqısından senek, tırnavuç, lesker, sap yasap satar edi. Qıtlıq bizi, paqılday, babam xasta olğan yılı yaqaladı. Bütün yaz babam çalışmağa yaramadı. Sırqavlıqtan başqa, babamın qoluna yarçık kirgen edi. Onı çıqaracaq olıp inenen çuquçlağan, suv qaçırğan edi. Qolu şişti. Yarası aşqınlandı. O qadar qaviycanlı kişi ağrılardan yerin-suvun tapamadı. Onıfi qoluna yaqılmağan melem, yaqılmağan irim qalmadı. Kene çare bulmadı. Ne ise, bir çoban aqay, sağ olsun garip, onı baqıp yaxşı etti. Tek bir parmağı xayır" etmedi. Çürip tüşti. Babamnın qolu savuldı ama, o zamanğa qadar ortalıqtan iş-küç de köterildi. Babam garip o yaqqa baş urdı, bu yaqqa çaptı bir şeyçik qazanıp bulamadı. Keçen yıldan qalma bir parça tütünimiz, bir qaç senek, tırnavuçımiz bar edi. Babam onları bir qomşumızın arabasına qoyıp çöl yaqqa yibergen edi. Lâkin qomşumız da onlardan bizge navalı bir şey köstermedi. Böylelikle, biz kün başından abdırap başladıq. Ötmek almaq içün mıtlaq bir şeyler satmaq kerek oldı. Anamın kelinlikliginden qalma yigirmi çeçeklisi, bir yipişli quşağı, bir qadife anteri, bir qaçda kölmek, marama, poşu, yüzbez kibi sandiq şeyleri bar edi. Vaqtında satılğan olsa, onlar bize bir qişhq aşlıq ketirecek edi ama, anam: (babam "satayıq, Sayde!" - değen sayın) "Men onları qızıma saqlayım. Nege aqay olğansın! Qıdır, tap!' - dep razı olmay edi. Babamın bir cartı evinen azbarmdan başqa, bir şeyi yoq edi. Evi satılsa, ortalıqta qalacaq edik. Az- Bahçemizde üzüm asmasından tutun da kiraz, vişne, erik, şeftali, elma, armut, firenk üzümüne kadar her şey bulunurdu. Gelen adam bizim bahçemize imrenerek giderdi.bahçemiz içinden çıkılmak istenmeyecek kadar düzenli olmasına rağmen, güzel evimiz içinde oturulmayacak kadar dağınık olurdu. Ben de nedense evi toplayıp anneme yardım edeceğime, bahçe düzeni için uğraşıp, babama yardım ederdim. Babamın bir kusuru varsa o da hemen inanması ve elinin çok açık olmasıydı. Zavallı çalışır, çabalar, kışlığımızı toplardı. Fakat eline para geçti mi millet onun peşine düşer "Atan iyi, anan iyi, sen ondan da iyisin" diye elindekini, avucundakini kapışır alırlardı. Eve elimize geçen öte beri de anamın tutumsuzluğu yüzünden betsiz bereketsiz bir şekilde yenilip biter. Bu suretle biz, mal arttıramadığımız gibi kıt kanaat geçinirdik. Hele kışın geçimimiz çok zorlaşırdı. Böyle darlık zamanlarında anam babama "Kazandığını el âleme dağıtıp bittiriyorsun" diye kızar. Babam da anamı "Kazandığımı konu komşuya yedirip bitiriyorsun" diye azarlardı. Babamın esas sanatı günlük işçilikti. Az buçuk ustalığı da vardı. Eli her şeye yaraşırdı. Duvar örer, ev yapardı. Günlük iş yoksa boş oturmaz, bahçede uğraşır. Tütün, fide yetiştirir, kavak aşılar hasılı çabalar dururdu. O, kışın bile boş oturmaz can sıkıntısından yaba, tırmık, kürek, sap yapıp satardı. Kıtlık bizi, aksi gibi babamın hasta olduğu yıl yakaladı. Bütün yaz babam çalışamadı. Hastalığının yanı sıra babamın eline kıymık girmişti. Onu çıkarmak için, iğne ile karıştırmış, su kaçırmıştı. Eli şişti. Yarası azdı. O kadar dayanıklı olan adam, ağrılar yüzünden yerini yurdunu bilemedi. Eline sürülmeyen merhem, sürülmeyen ilaç kalmadı. Gene çare bulunamadı. Ne ise, bir çoban, sağ olsun adamcağız, onu bakıp iyileştirdi. Ancak bir parmağı iyileşmedi. Çürüyüp düştü. Babamın eli iyileşti ama, o zamana kadar ortalıkta iş güç kalmadı. Babam, zavallı, o yana başvurdu, bu yana koştu bir şey kazanamadı. Geçen yıldan kalma bir parça tütünümüz, bir kaç yabamız, tırmığımız vardı. Babam onları bir komşumuzun arabasına koyup çöl tarafına göndermişti. Fakat komşumuz da onlardan bize doğru dürüst bir şey göstermedi. Böylece biz daha günün başında şaşırmaya başladık. Ekmek almak için muhakkak bir şeyler satmamız gerekti. Anamın gelinliğinden kalma yirmi çiçeklisi, bir işlemeli kuşağı, bir kadife elbise, bir kaç tane de gömlek, baş örtüsü, şal, havlu gibi sandık eşyaları vardı. Zamanında satılmış olsaydı onlar bize bir kışlık yiyecek sağlayacaktı, ama anam, -babam, "Satalım Say del" dedikçe- "Ben. onları kızıma saklıyorum, Niye adam olmuşsun 1. Ara, bul!" diye razı olmuyordu. Babamın eski bir evi ve bahçesinden başka bir şeyi yoktu. Ev satılsa ortalıkta kalacaktık. Avluyu sat-

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e?

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e? Seçelim ve yerleştireli. erelisi iz? e i adı e u oldu erha a Türk ü sizi adı ız erelisi iz? Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu.... e? Sophie : Be i adı Sophie. Kutlu : Memnun oldum. Sophie : Be de..

Detaylı

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz Son harflerini vurgulayarak okuyunuz. bak çak fak gak hak kak pak sak şak tak yak bek dek kek pek sek tek yek bık çık sık tık yık cik bas has kas mas pas tas yas kes ses pes fıs kıs his kis pis sis pus

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz. Sesinizi

Detaylı

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

&[1Ô A w - ' ,,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ .... CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... Önce kelimeleri tek

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Yusuf Bolat. (Aluşta, 1909-1986)

Yusuf Bolat. (Aluşta, 1909-1986) Yusuf Bolat (Aluşta, 1909-1986) Ünlü Kırım yazarı Yusuf Bolat, Aluşta şehrinde, fukara bir ailede doğdu. Yusuf Bolat, köy okulunu bitirdikten sonra, Yalta'daki öğretmenler okulunda okudu. Kırım pedagoji

Detaylı

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ . CİN. ALİ'NİN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:... ilkok Adı-Soyadı:... kural tanımayan cafer Cafer evden çıkmayı pek sevmeyen, gürültücü ve hareketli bir çocuktu. Annesini ve babasını sürekli üzüyordu. Kardeşi Elif ile durmadan kavga ediyorlardı. Elif'in

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

Yakup Şakir Ali MEKTEP VE MİLLİ DİL. Parlaq fikir, teren aqıl qazanılır mektepte, Bundan maxrum qalan adam aqir olur elbette.

Yakup Şakir Ali MEKTEP VE MİLLİ DİL. Parlaq fikir, teren aqıl qazanılır mektepte, Bundan maxrum qalan adam aqir olur elbette. Yakup Şakir Ali (Bahçesaray, 1890-1930) Yakup Şakir Ali 1890 yılında Bahçesaray'da doğdu. Babası esnaf olan şâir, bahçesaray'daki orta okulu bitirdikten sonra, 1905 yılında "Tercüman" gazetesinin matbaasında

Detaylı

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) Enerji Tasarrufu Haftası (Ocak ayının ikinci haftası) GÜNE BAŞLAMA ETKİNLİKLERİ Oyun

Detaylı

3 YAŞ BİRİMİ EKİM BÜLTENİ

3 YAŞ BİRİMİ EKİM BÜLTENİ 3 YAŞ BİRİMİ EKİM BÜLTENİ 3 YAŞ BİRİMİ EKİM AYI ŞARKILARIMIZ OKULUMU SEVERİM Biz anasınıfı çocuklarıyız, Hem çalışırız,hem oynarız. Çok severiz biz okulu, Yaşasın yaşasın anaokulu. BAY MİKROP Bay mikrop

Detaylı

Derleyen: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen

Derleyen: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Derleyen: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Azerbaycan Masalı Derleyen: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Azerbaycan Masalı Var varanın, sür sürenin, vay haline izinsiz bağa girenin... Bir

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

Aşağıdaki resmin içinde yandaki eşyalar gizlenmiş. Onları bulalım ve boyayalım. -16-

Aşağıdaki resmin içinde yandaki eşyalar gizlenmiş. Onları bulalım ve boyayalım. -16- Aşağıdaki resmin içinde yandaki eşyalar gizlenmiş. Onları bulalım ve boyayalım. -16-24 - 28 NİSAN 2017 Gül, papatya, karanfil, lale - salkım söğüt, kavak, çam, elma ağacı isimlerini doğru görselin altına

Detaylı

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? 3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi

Detaylı

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI Nİsan AYI BÜLTENİ Sevgİ Kİlİmlerİmİz BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Dünya Kitap Günü (23 Nisan gününü içine alan hafta) Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (23 Nisan)

Detaylı

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi Penguenler Güney Kutup Bölgesi'nde yaşayan penguenler çok soğuk ve dondurucu olan kutuplarda rahatlıkla yaşayabilirler. Bunu sağlayan, penguenlerin derisinin altında bulunan kalın yağ tabakasıdır. Bu tabaka,

Detaylı

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 KUYUDAKİ TİLKİ 49 TİLKİ ON YAŞINDA, YAVRUSU ON BİR 51 KURT, TİLKİ

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ OCAK

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ OCAK Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ OCAK 2019 EĞİTİM BÜLTENİ KIŞ BABA Aaa bak geldi kış baba Sırtında kalın abası Elinde koca sopası Aaa bak geldi kış baba Iii kış dondurdu

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK YENİ YIL Bizlere kutlu olsun. Sizlere kutlu olsun. Eski yıl sona erdi, Yepyeni bir yıl geldi. Bu yıl olsun mutlu bir yıl, Bu yıl

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Çocuk Folklöründen Örnekler. Bala Folklormdan Numuneler. Çocuk Şiirleri. Bala Şiirleri SAYILAR

Çocuk Folklöründen Örnekler. Bala Folklormdan Numuneler. Çocuk Şiirleri. Bala Şiirleri SAYILAR Bala Şiirleri SAYILAR Bala Folklormdan Numuneler Eveleme, develeme, Deve quşnı qovalama. Appul,uppul, Çıq da qurtul. (Toplağan: I. Maya) İne ine, izet ine, Bekir ine, Şama-şara, kümüşten para, Stambuldan

Detaylı

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır. İÇ - AĞAÇ EV SALONU - GÜNDÜZ Salon kapısının altından içeri bir mektup süzülür. mektubu almak için koşar. zarfı çevirir, üstünde yazmaktadır. Oo, posta gelmiş! Hey,, bu sana! mektubu omzunun üstünden fırlatır.

Detaylı

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri Sohbetler *Kendimi tanıyorum (İlgi ve yeteneklerim, hoşlandıklarım, hoşlanmadıklarım) *Arkadaşlarımı tanıyorum *Okulumu tanıyorum

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

TİLKİ İLE AYI Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve ar

TİLKİ İLE AYI Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve ar Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve arkadaş olmuşlar. Birlikte gezip birlikte dolaşmaya başlamışlar. Yine

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR CİN ALİ'NİN. HİKAYE. KİTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI l - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ Zamanın birinde bir bahçe varmış. Bahçede bir bezelye varmış. Bezelye bahçede büyümüş. Tohum vermeye başlamış. Bir bezelye tanesi kabuğundan ayıklanmış. Evin çocuğu

Detaylı

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır 1. Bölüm Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır Savaşı nın hikâyesidir. Diğer adıyla ona Akşam Yemeği Savaşları da diyebiliriz. Aslında Hayalet Avcıları III de diyebiliriz, ama açıkçası

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

TÜRKÇE PAMUK DEDE soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. 1) Aşağıdakilerden hangisi Pamuk dede nin yaptığı işlerden birisi değildir?

TÜRKÇE PAMUK DEDE soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. 1) Aşağıdakilerden hangisi Pamuk dede nin yaptığı işlerden birisi değildir? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok TÜRKÇE PAMUK DEDE Pamuk dede hiç durmadan çalışıyordu. Çünkü o çalışmayı çok seviyordu. Her

Detaylı

2. Sınıf Çarpma işlemi Problem çözelim

2. Sınıf Çarpma işlemi Problem çözelim 6. 8 sayısının 5 katı kaçtır? 1. 4 sayısının 6 katı kaçtır? 2. 5 sayısının 7 katı kaçtır? 7. 5 sayısının 4 katının, 6 fazlası kaçtır? 3. 3 sayısının 6 katı kaçtır? 8. 9 sayısının 3 katının, 8 eksiği kaçtır?

Detaylı

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ GÜNLER EYLÜL-2017 EKİM-2017 KASIM-2017 ARALIK-2017 Pazartesi 4 11 18 25 2 9 16 23 30 6 13 20 27 4 11 18 25 Salı

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Yüreğimize Dokunan Şarkılar On5yirmi5.com Yüreğimize Dokunan Şarkılar Gelmiş geçmiş en güzel Türkçe slow şarkılar kime ait? Bakalım bizlerin ve sizlerin gönlünde yatan sanatçılar kimler? Yayın Tarihi : 6 Ocak 2010 Çarşamba (oluşturma

Detaylı

CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE. Fiil Cümlesi. *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir.

CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE. Fiil Cümlesi. *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir. CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE Fiil Cümlesi *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir. İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye erişemez. Seçilmiş birkaç kitaptan güzel ne olabilir. İsim

Detaylı

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA 1. HAFTA TARİH : 01 MART 2016 04 MART 2016 KONU : YEŞİLAY 1- Yeşilay nedir? Ne işe yara? Faaliyetleri nelerdir? Nefes akciğer yapalım. Vücudumuzu 2- Sigara ve alkolün zararlarını hep birlikte öğrenelim

Detaylı

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) ÖZEL GÜNLER Aşağıdaki önemli günlerden

Detaylı

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim Sohbetler *Tatilde neler yaptık? *Hava nedir? Hangi duyu organımızla hissederiz? *Tatildeyken hava nasıl değişimler oldu? *Müzik dendiğinde

Detaylı

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Sevgi Masalı Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu -KAPANIŞ KONUŞMASI- M. Recai KUTAN 7 Kasım 2014 I. DÜNYA SAVAŞININ 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI

Detaylı

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. 1934 -. Akhisar dan Akın - Hakkı Babayı Anlatıyor- : Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. Hakkı Baba 18

Detaylı

AĢağıdaki sözcüklerle tümceler kurunuz! 6

AĢağıdaki sözcüklerle tümceler kurunuz! 6 AĢağıdaki sözcüklerle tümceler kurunuz! 6 geldi bayramım Benim geldi Bütün çocukların bayramı Bu gün, Günü`dür Dünya Çocuklar Atatürk etti bize armağan Bu günü, Bayramı geldi Ulusal Egemenlik ve Çocuk

Detaylı

EYLÜL 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Eylül 2014 Bülten

EYLÜL 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Eylül 2014 Bülten EYLÜL 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ AYIN TEMASI: OKULUM BEN KİMİM? *Kendi isimlerimizi söyleyerek, arkadaşlarımızla tanışma. *Sınıfımızı ve öğretmenimizi öğrenme. *Arkadaşlarımızın isimlerini öğrenme. *Okula

Detaylı

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir. Hiçbir müzisyen, bülbülün ötüşünden daha güzel bir şarkı söyleyemez. Bütün bu güzel şeyleri Allah yapar ve yaratır. Allah ın güzel isimlerinden biri de HAMÎD dir. HAMÎD, övülmeye, hamd edilmeye, şükür

Detaylı

KALIPLAŞMIŞ KELİME ÖBEKLERİNDE ANLAM

KALIPLAŞMIŞ KELİME ÖBEKLERİNDE ANLAM KALIPLAŞMIŞ KELİME ÖBEKLERİNDE ANLAM . İKİLEMELER Bir sözün etkisini artır ak a a ıyla iki söz üğü kalıplaş ası yoluyla oluşa sözlerdir. İlk akışta güçlü kuvvetli iri gözüküyor. Yaptığı ı ya lış olduğu

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...

Detaylı

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ -Okul nedir? Okulumuzu tanıyoruz.okulumuzun bölümlerini tanıyoruz. -Okulda kimler çalışır ve ne iş yaparlar öğreniyoruz.

Detaylı

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Soruları cevaplayınız. OKULUMUZ Her yerden daha güzel, Bizim için burası. Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası. Güzel kitaplar burda, Birçok arkadaş burda, İnsan nasıl sevinmez,

Detaylı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar. Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Çok çok eski zamanlarda, var varken, yok yokken ahmak bir kurt, kapana yakalanmış. Kapana yakalanan

Detaylı

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO: A2 DÜZEYİ ADI SOYADI: PASAPORT NO: NOT OKUMA 1 KARADENİZ TURU Metin Bey: Merhaba! Görevli: Merhaba efendim, buyurun! Nasıl yardımcı.(1)? Metin Bey: Ben bu yaz ailem ile bir tura çıkmak istiyorum. Bana

Detaylı

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, DEŞŞET ORMANI, YARATIKKÖY Anneciğim ve Babacığım, Mektubunuzda sevgili bebeğinizin nasıl olduğunu sormuşsunuz, hımm? Ben gayet iyiyim, sormadığınız için

Detaylı

1) O, bu işin. Yukarıdaki cümle aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanırsa zor bir işi başarmak anlamına gelir?

1) O, bu işin. Yukarıdaki cümle aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanırsa zor bir işi başarmak anlamına gelir? 1) O, bu işin Yukarıdaki cümle aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanırsa zor bir işi başarmak anlamına gelir? 1. A. üstüne gider. 2. B. sonunu bilmiyor. 3. C. altından kalkar. 4. D. zor olduğunu anladı.

Detaylı

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ? 2017-2018 EKİM AYI 3-4 YAŞ PLANI EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?.HAFTA: EVİMİZ VE AİLEMİZ Evi izi Evi izi eşyaları ı ta ıyalı. Ailemizde kimler var. Çekirdek aile ve ge iş aileyi ta ıyalı. ölü leri i ta

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

MÜSLÜM ERDOĞAN İLKOKULU 1B SINIFI

MÜSLÜM ERDOĞAN İLKOKULU 1B SINIFI MÜSLÜM ERDOĞAN İLKOKULU 1B SINIFI TOPLAMA VE ÇIKARMA İŞLEMLERİ PEKİŞTİRME KİTAPÇIĞI 1. SINIF TOPLAMA İŞLEMİ PROBLEMLERİ - 1 1 ) Mert in kalemi vardı. Babası ) Ali nin tane kitabı, Ayşe nin 4 tane kalem

Detaylı

BİZE KATILIR MISINIZ?

BİZE KATILIR MISINIZ? BİZE KATILIR MISINIZ? ŞARKILAR FARECİK Bizim mutfakta bir yuvası var. Ben bilemem ki kaç yavrusu var. Her şeyi kemirdi. Her şeyi dağıttı. Annemi babamı çıldırttı. Farecik farecik, Döktün saçtın farecik,

Detaylı

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ ADALET ve CESARET ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 24 3 Sertifika no: 14452 Uğurböceği

Detaylı

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.7.2006. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: 6.7.2006. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 6.7.2006 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin

Detaylı

SİMETRİ 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. Akif ile annesi, köyün kıyısında ufacık bir evde yaşıyorlardı. Evleri bir bahçenin içindeydi. Akif'in annesi bahçeye mevsimine göre

Detaylı

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

KEREM ASLAN Her Şey Dahil KEREM ASLAN Her Şey Dahil KEREM ASLAN 1987 de Ankara da doğdu. TED Ankara Koleji ve Yahya Kemal Beyatlı Lisesi ni bitirdi, Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü nden mezun oldu. Eğitimine devam etmek için

Detaylı

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı Einstufungstest / Seviye tespit sınavı Dil: Türkçe Seviye: A1/A2 1. Günaydın, benim adım Lavin, soyadım Çeşme. (a) Günaydın ben adım Lavin, soyadım Çeşme. Günaydın benim ad Lavin, soyad Çeşme. 2. Ben doktorum,

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Acele karar vermeyin Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanıyormuş. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı ve faydalı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz.

Detaylı

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir. Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir. Gemiyle bir yolculuğa çıkmaya hazır mısın? O zaman geminin üzerindeki çiçeklerden 2 tanesini yeşile, bir tanesini pembe renge boyamalısın. Geminin pencereleri açık mavi

Detaylı

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden, Çemberlitaş taki dedesinin konağında büyüyen şair, Amerikan ve Fransız kolejlerinde başladığı ilk ve lise öğrenimini Deniz Lisesi nde tamamladı. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü nü 1924 te bitirince

Detaylı

TÜRKÇE DERSİ 1. DÖNEM 3. YAZILISI

TÜRKÇE DERSİ 1. DÖNEM 3. YAZILISI Adı - Soyadı Sınıf ve No..... TÜRKÇE DERSİ 1. DÖNEM 3. YAZILISI ÇOCUK DEMEK YARIN DEMEK Atatürk otomobille şehre gidiyordu. Küçük bir çocuk yol ortasında oyun oynuyordu. Otomobilin şoförü hem korna çalıyor

Detaylı

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni 2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI Hazırlayan İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni 1 Saçları hangisi tarar? o A) Bıçak o B) Tarak o C) Eldiven o D) Makas 2 Hangisi okul eşyası değil?

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΥΟΛΙΚΗ ΥΡΟΝΙΑ: 2012-2013 Μάθημα: Σοσρκικά

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ? 2017-2018 EKİM AYI 4-5 YAŞ PLANI EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?.HAFTA: EVİMİZ VE AİLEMİZ Evi izi Evi izi eş aları ı ta ı alı. Ailemizde kimler var. Çekirdek aile ve ge iş aile i ta ı alı. ölü leri i ta

Detaylı

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΜΑΘΗΜΑ: ΤΟΥΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: B ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ:

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

5. SINIF TÜRKÇE NOKTALAMA İŞARETLERİ TESTİ

5. SINIF TÜRKÇE NOKTALAMA İŞARETLERİ TESTİ 1- Bir gün Nasreddin Hoca şehre gelip bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış ( ) Gece yarısı arkadaşı sormuş ( ) ( ) Hocam ( ) uyudunuz mu ( ) ( ) Buyurun bir şey mi var ( ) ( ) Biraz borç para isteyecektim

Detaylı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle

Detaylı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5 Simbegwire annesi öldüğü zaman çok üzüldü. Simbegwire ın babası, kızıyla ilgilenmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

Detaylı

Esrarengiz Olaylar. Dangg Dongg Dangg

Esrarengiz Olaylar. Dangg Dongg Dangg Esrarengiz Olaylar Saatler gece yarısını çoktan geçmişti. Uzaklarda bir yerlerde, sarkaçlı duvar saatinin iç ürperten sesi yankılandı: Dangg Dongg Dangg Bir köpek uludu. Yarasalar, ince tonlu haykırışlarla,

Detaylı

2. SINIF TÜRKÇE. YAZAR Fatih KÜÇÜKAYDIN Ahmet KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE. BASKI Aydan Yayıncılık A.Ş.

2. SINIF TÜRKÇE. YAZAR Fatih KÜÇÜKAYDIN Ahmet KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE. BASKI Aydan Yayıncılık A.Ş. 2. SINIF TÜRKÇE Bu kitabın bütün hakları Fatih KÜÇÜKAYDIN a aittir. Yazarın yazılı izni olmaksızın kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright 2015 YAZAR Fatih KÜÇÜKAYDIN Ahmet KÜÇÜKAYDIN

Detaylı

timasokul.com / bilgi@timasokul.com

timasokul.com / bilgi@timasokul.com OKUMAYI SEViYORUM DiZiSi zç Yayın Yönetmeni Savaş Özdemir Hazırlayan Reşhat Yıldız Kapak Tasarım M. Aslıhan Özçelik Grafik Tasarım M. Aslıhan Özçelik Esra Bayar Resimler shutterstock.com Sevengül Sönmez

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ŞUBAT

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ŞUBAT Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ŞUBAT TELEFON Telefonun delikleri içinde Babam evde yokken telefon eder. Bütün şehri arar Ufak tefek parmakları yüzünden Ah bilseniz başımıza

Detaylı