ö ü ü ü ö ö ö RAMAZAN TAKVİMİ 16 IU(j',lı. y...iıııj ilk Ellili

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ö ü ü ü ö ö ö RAMAZAN TAKVİMİ 16 IU(j',lı. y...iıııj ilk Ellili"

Transkript

1 KEL HASAN - 3 ö ü ü ü ö ö ö gm ı M RAMAZAN TAKVİMİ 16 IU(j',lı. y...iıııj ilk Ellili Hayalhane-i Osmani Kumpanyası İdare Haşan Kumpanyamızın birinci smıf aktrislerinden Peruz Hanım ın menfaatine mahsus Birinci defa olarak gayet şaşaalı ve mutantan (parıltılı ve görkemli) surette sahne-i temaşaya vazolunacaktır (sahneye konulacaktır). VAH Yahut Korfabo Gölü Köprüsü Vak ası Feeri oyun 5 perde Kumpanyamız Muharriri ve Mürettibi Kâmil Efendi Kumpanyamız muharriri tarafından tertip olunup (düzenlenip) Peruz Hanım m menfaatine mahsus o- iarak icra olunacak işbu (bu) Vah yahut Korfabo Gölü Köprüsü Vakası nam (adındaki) lubiyatın provası hitam bulmuş bulduğundan bu gece tekmil (tüm) levazımatıyla (donatımı ile) beraber gayet muntazam (düzenli) ve mutantan (görkemli) surette mevki-i temaşaya konulacaktır. Perdelerin suret-i ahvali (içeriği) Birinci perde: Şeytan fırıldağı - Rekabet-i âşıkane-ahmak sayüan " \ Haşan - Kardeş sayılan âşık - Müthiş bir hatıra - Mevut (vadedilmiş) mükâfat - İkinci perde: Aşıkla maşuka - Sevday-i intikam-kaybolmuş gerdanlık - Şüphe- Üçüncü perde: Aldanmış zevç - ölüm - Dehşetli vaka - ölmüş zannolunan kız- Dördüncü perde: Fedakâr kız - Budalanın sadakati - ölmüş zannolunan sağ imiş- Beşinci perde: İki gencin mesudiyeti! (mutluluğu) - Bir budala u- şağın sedakati - Korfano Köprüsü - Vah... Ayrıca gülünçlü komedi 1 perde Mehmed Efendi tarafından v Altı kişiden mürekkeb mükemmel saz takımı tarafından fevkalâde bir surette icray-i teganni olunacaktır. Perde aralarında Müsyü Aiber in orkestra kumpanyası opera parçalan icray-i ahenk edecektir. Yeni yeni kantolar Victor Hanım tarafından, Düeto yeni kantolar A- malya Hanım ve Todori ve Rafail e- fendiler tarafından. y K el H asan E fen d i FBI ABİİ, bu müsamerede asıl büyük H numarayı Hasan Bey in icra edeceği komik kantoların (parodi) yanı sıra gecenin yıldızı Peruz Hanım'ın o geceye mahsus olarak hazırladığı yine(yeni yeni) kantoları oluşturuyordu. KUMPANYANIN MUHARRİRİ Bilmem, Kâmü Efendi için kullanılan (kumpanyamız muharriri) sıfatı dikkatinizi çekti mi? Batı tiyatrolarının çoğunda da o tarihte (Haus-dichter = kumpanyanın özel yazarı) deyimine rastlıyoruz. Bununla sırf o tiyatroya ve o tiyatronun belli oyuncularına ısmarlama oyunlar yazan sanatçılar kastedilirdi. Hasan Efendi de demek, bilerek bilmeyerek, bu usulü uygularmış. Daha sonra ama çok sonra bunun bir benzerini Muammer Karaca kendi tiyatrosunda uyguladı. Rahmetli Refik Kordağ a.trupa uygun bir Fransız vodvili çevirtir ve kumpanyanın yazan rahmetli Beliğ Selönü ye onu yerlileştirtir, mahallî esprilerle donattırır oynardı. Muammer tiyatrosundan çok önce yine Direklerarası mn (Millî Sahne) sinde Şadi Bey e Habib Neccar daki unutulmaz kompozisyonunu, Bican Efendi deki erişilmez başansını sağlayan îbnürrefik Ahmed Nuri de Millî Sahne trupunun bu kabil bir (kumpanya muharriri) sayılabilirdi. Bunlara kıyasla çok yeni olan Totolu, Celalli, Muzafferli.Vedatlı,İlhan Danerli, Ali ve A e v Sururili İstanbul Tiyatrosunun da böyle bir özel muharriri ve dramaturgu vardı! Rahmetli dostum Yusuf Sururi Bey. Çok daha genç seyirciler haus-dichter in daha da yeni bir örneğini hatırlayacaklardır de Gen-Ar da ilk defa tanıttığım ve sevdirdiğim, 1969 da üç genç arkadaşımla birlikte devamlı bir tiyatro haline getirdiğimiz kabare türünün tek tiyatrosu Devekuşu nun oyunlarının çoğunu da bu satırların yazan, yazar ve düzenlerdi. VEFA İDADİSİ Direklerarası Veznecilerle Vefa Lisesi - nin bulunduğu sokak başına kadar uzardı. Bu şenliğin içindeki Vefa Lisesi nin o zamanki öğrencileri içinde elbet tiyatroya tutulanlar da çıkacaktı. Bunlardan biri Ertuğrul Sadi Tek ustamızdır. Daha okul sıralannda sahneye çıkan, sonra okulu da bırakıp heyet kuran Ertuğrul Sadi çok kişili oyunlarında bedava figüran olarak arkadaşlannı kullanırmış. Elif Naci üstadımız sahneye ilk böyle çıkmış. Vefa Lisesi de hani Vefa Lisesi imiş. Edebiyat hocası İbrahim Necmi Dilmen, resim hocası Şevket Dağ... Ertuğrul Sadi nin sımf arkadaştan içinde daha sonraki dönemin nice ünlü kişileri var: Sıddık Sami Onar, Süheyl Derbil, Ali Nihad Tarlan, Haşan Ali Yücel, Peyami Safa, Ekrem Hakkı Ayverdi daha sayayım mı?

2 KARAGÖZ Karagöz muhavelerinden en sevilenlerden biri yanlış anlama güldürüsüne dayanan öyle denmez muhaveresidir. Bir fikir vermesi için aşağıya alıyoruz. HACİVAT Akşam şerifler hayr olsun! KARAGÖZ Bugün gidemem HACİVAT - Nereye? KARAGÖZ Bahşiş dağılan yere. HACİVAT Ulan, ben sana bahşiş dedim mi? KARAGÖZ Ben de sana hediye dedim mi? (diye haeivata vurur.) HACİVAT - Safa geldin. KARAGÖZ Evde unuttum. HACİVAT - Neyi? KARAGÖZ Sopayı. HACİVAT Ulan, ben sana sopa dedim mi? (der Karagöz e vurur.) KARAGÖZ Ben de sana çelik, ço mak dedim mi? (der, Hacivat'a vurur.) HACİVAT Aman efendim, her ne hal ise!.. Başıma bir fes almıştım da, gelirken yorgunluk almak üzere Karagöz üme uğrayayım demiştim. KARAGÖZ Ne yapayım fes aldıysan? HACİVAT Ulan, öyle mi derler? KARAGÖZ Ya nasıl derler? HACİVAT Ulan, Güle güle başında paralansın! demek yok mu? KARAGÖZ Güle güle başında paralansın! HACİVAT Haa, aferim, işte öyle demeli yaa!.. Derken efendim, onun ü- zerine evde odun bitmiş, Biraz odun al dediler, Odunkapısı na gidip beş-on çeki odun aldım. KARAGÖZ Güle güle başında paralansın! HACİVAT Ulan, sus! Bu fes değil, odun aldım, odun. KARAGÖZ Güle güle başında paralansın! HACİVAT Ulan, başım gözüm yarılır. KARAGÖZ Güle güle başında paralansın! HACİVAT Ulan, öyle demezler. KARAGÖZ Ne bileyim, sen öğrettin. HACİVAT Ulan, o fese göreydi. KARAGÖZ Ey, ne deyim? HACİVAT Güle güle yak, otur da külüne bak! demek yok mu? KARAGÖZ Yok yok, var mı? Güle güle yak, otur da külüne bak! HACİVAT Haa, aferim, işte öyle söyle! KARAGÖZ Güle güle yak, otur da külüne bak! HACİVAT Derken efendim, geçen günkü yağmur, malûm ya, evin kiremitleri filân kırılmış, bütün yağmur e- vin içine akmış, bari bir - iki dülger çağırayım da hem kiremitleri, hem de yıkık bazı yerlerini yaptırayım, dedim; e- vi bir güzelce tamir ettirdim. KARAGÖZ Güle güle yak, otur da külüne bak! HACİVAT Ulan, bu ev! Yeni tamir ettirdim daha. KARAGÖZ Güle güle yak, otur da külüne bak! HACİVAT Ulan, yazık değil mi? KARAGÖZ Güle güle yak, otur da külüne bak! HACİVAT öyle denmez. KARAGÖZ Ya ne denir? HACİVAT - Ulan, Oh oh, maşallah, pek memnun oldum! Güle güle oturunuz, içinde hiç eksik olmayınız! demek istemez mi? KARAGÖZ İs... is... ister... şey... Oh oh, maşallah, pek memnun oldum! Güle güle oturunuz, içinde hiç eksik olmayınız! HACİVAT Sonra, bilader, borçlunun biri, Hacivat zenginleşmiş, evi yaptırıyor deyip para almaya gelir; benim de param bitmiş olduğundan, borçluyla boğaz boğaza kavga ederiz; sonra dava edip bizi hapse atarlar. KARAGÖZ Oh oh, maşallah, pek memnun oldum! Güle güle oturunuz. 1- çinde hiç eksik olmayınız! HACİVAT Aman bilâder, hapisteyim hapiste! KARAGÖZ Oh oh, maşallah, pek memnun oldum! Güle güle oturunuz, i- çinde hiç eksik olrnayımz! HACİVAT Bilâder, yazık değil mi? KARAGÖZ Oh, oh, maşallah, pek memnun oldum! Güle güle oturunuz, i- çinde hiç eksik olmayınız! HACİVAT Ulan, öyle demezler. KARAGÖZ Ya nasıl derler? Ne bileyim ben, sen öğrettin. HACİVAT Ulan, ben öğrettiysem ev için öğrettim, buna da öyle mi derler? KARAGÖZ Ne derler? HACİVAT İnşallah efendim yakında biri sebep olur da çıkarır, siz merak etmeyin; inşallah ötekini de çıkarırlar! KARAGÖZ İnşallah efendim yakında bir sebep olur da çıkarır, siz merak etmeyin; inşallah yakında ötekini de çıkarırlar! HACİVAT Haa! Sonra Karagöz, neyse, biz bununla iyice uğraşırız, neyse bizi hapisten çıkarırlar, ben o sevinçle koşa koşa eve gelirken fırıncının biri fırından ekmek çıkarıyormuş, aceleyle küreğin sapı bir gözüme dokunup g ö zümün biri çıkmaz mı? KARAGÖZ inşallah efendim, yakında biri sebep olur da çıkarır, siz merak etmeyin, inşallah ötekini de çıkarırlar! HACİVAT Ulan gözüm çıktı! KARAGÖZ İnşallah efendim yakında biri sebep olur da çıkarır, siz merak etmeyin, inşallah yakında ötekini de çıkarırlar! HACİVAT Ulan, öteki de mi çıksın? KARAGÖZ İnşallah efendim yakında biri sebep olur da çıkarır, siz merak etmeyin; inşallah ötekini de çıkarırlar! HACİVAT Ulan, inşallah şifâ bulursunuz, yakında hiç görmemişe dönersiniz diyeceksin. Memnun oldum e- fendim, memnun! KARAGÖZ Ben de maymun oldum efendim, maymun! HACİVAT Ulan, maymun değil, memnun! KARAGÖZ O ne demek? HACİVAT Sevindim, haz ettim demek. KARAGÖZ öyle desene ya! Somun oldum, limon oldum deyip duruyorsun. HACİVAT Hay terbiyesiz hay! U- lan seni validen terbiye etmedi mi? KARAGÖZ - Etti. HACİVAT Böyle mi etti? KARAGÖZ Yoo! Geçen gün mutfakta idim, bir yumurta, iki de limon sıkıp birbirine karıştırdı, sonra başıma döküp güzelce beni bir terbiyeledi. HACİVAT Hay meczub köpek hay! KARAGÖZ Zirzop s ensin!

3 ORTA OYUNU «RTA oyunu orta oyunu deyip gidiyoruz. Eskiler bunu az çok biliyor. Ama bugünün çocukları ki okuyucularımız içinde onlar da var içeriğini bilmedikleri bir kavramı ve onun ustalarım, konuya tam giremeden izlemenin sıkmtısmdalar. Bunu bana sözle, yazı ile yansıtanlar çok oldu. Müsaadeniz olursa bugünkü takvimi onlara bu konuda özet bilgi vermeye ayıralım. (Orta oyunu) adından da anlaşıldığı gribi (ortada) oynanan bir oyundur. Tiyatro tarihinde, sahne salonun bir köşesini oluşturmadan çok önce, böyle perdesiz olarak ortada oynanırmış oyunlar. Sahne ve perde çok daha sonraları bulunmuş. Ama (ortada) oynanan oyunlar da yine görülmüş... Romalılar da, (Attelan Oyunu) denilen oyunlar, Orta*Çağ'da bazı panayır temsilleri bizim (köy seyirlik oyunlarımız) hep ortada oynanan oyunlar soyomdandır. Bizim orta oyunumuz İtalyanların (Commedia Dell Arte) denilen halk güldürülerine de benzer. Orta oyunu için (yere inmiş bir Karagöz dür) diyenler haksız sayılamazlar. Karagözün Hacivat m buradaki koşutları Kavuklu ile Pişekârdır. öbür tipler de Karagöz oyunundaki taklidli tiplerin benzeridirler. Oyunun çatısı da Karagöz deki gibi Başlangıç, Muhavere, Fasıl (yani asıl oyun) ve bitirişden oluşur. Pişakâr bu oyunun bir çeşit yöneticisidir. Meydana gelip iki eliyle yerden temenna ettikten sonra oyunculara! gireceği ve çalgıcıların oturduğu tarafa seslenir: Pişekâr - Ha... H a... H a... Benim pehlivanım. Bir ses Buyurun ustacığım. Pişekâr Bu da hesap değildir. Bir ses Nedir hesabın? Pişekâr...oyununun taklidini aldım, çal usûl û ile efendilerimize temaşa ettirelim, der.çalgı başlar. Kavuklu meydana gelir. Aralarında bir muhavere başlar. Olmayacak bir şeyi olmuş gibi gösteren bir vakanın anlatıldığı tekerlemeler burada kullanılır. Size bir vesile ile daha önce bu takvimde sunduğumuz (B e desten) mesela böyle bir tekerlemedir. Mesela yine başka bir vesile ile verdiğimiz (Öyle Denmez) başka bir tekerlemedir. Tanınmış tekerlemeler hep adları ile nnılır (Evi vapur yapmak) - (Beygir kuyruğu) - (Çeşmeye düşmek) - (Uçmak) - (Pehlivan) - (Tımarhane) - (Yalıda Ziyafet) ve benzerleri...pişekâr m elindebir şak şak bulunur. Buna orta oyuncular (Postan) derler. Rahmetli ve aziz dostum Ulvi Uraz kendi tiyatrosunun program dergisine de bu güzel adı vermişti. Orta oyunu giysilerine (Pusat), orta oyunu mahalline (Meydan-ı Sunan) tiyatrocu argosunda da (palanka), soyundukları mahalle (Pusat Odası) denirdi. Muhtelif rollerin de belirli isimleri vardı. Mesela sarhoş taklidi yapana (Matiz), bekçiye (Hırbo), aşçıya 1Yalama), kadına (Gaco), çalman zurnaya (Papara), defe (Anadili),sahaya dikilen içi boş paravanaya (Yeni Dünya), orta' oyununa da (Keriz) derlerdi. Kavuklu alana girdiği zaman arkasında abdal rolünü yapan bir (Kavuklu Arkası) bulunur,kavuklu onunla konuşa konuşa alanın ortasına gelir. Pişekâr uzaktan şöyle seslenir: Hoş geldin sefa geldin, rengi solmuş, her tarafı parça parça olmuş, frenk halısı. Kavuklu cevabı yapıştırır: Hoş bulduk safa bulduk, çerçeveleri dökülmüş, lodosta kiremitleri denizi doldurmuş, kaplamaları parça parça olmuş Akmtıbumu'nda züğürt yalm. Be adam ben yolumda giderken ne diye çeviriyorsun? Siz beni bilemediniz mi? Nerden bileyim yavrum. Efendim, bendeniz,akdeniz'in haritası, Karadeniz'in martısı,.meydan-1 Suhanın bülbülü, ufacık tefecik, mini minnacık Küçük İsmail kullan. Aman bütün bu gürültülü laflar senin adın mı? Eğer senin adın ise mührün de bir arşın boyunda olmalı. Genç okuyucularım bugün televizyonda orta oyununa benzer sahneler karşısında, Bu orta oyununun neresi komik, eskiler buna mı gülüyorlarmış? gibi bir duyguya kapılabilirler. Pek haksız da sayılmazlar. Ama unuttukları bu-, bir değil, birkaç, şey var. Orta oyunu bir ekran oyunu değildir, halk ortasında, seyirci ile elektrik alışverişi ile gerçekleşen bir canlı olaydır bir (yaşantı)dır, bu bir... Orta oyunu söz ustalığına dayanan ancak çok sıcak, çok şeytan tüylü, sempatik ve güçlü kişiler tarafından, Komik-i Şehirler tarafından oynanınca inşam kavrar. Ya çok iyi oynanmalı ya hiç oynanmamalıdır. Bu da iki... Ama içerik bakımından o günkü basit seyirciyi eğlendirmesine karşın b u günün insanlarım doyurmaktan uzak o l duğu da muhakkak ki bir gerçektir. Herşeyi kendi zamanı ve ortamı içinde değerlendirmek gerek. Bugünün gözlüğü ile bakıldıkta orta oyunu sadece eski temaşa tarihimizin renkli, sıcak, ama içeriği oldukça yavan bir koludur.

4 SON TULUATÇI Ismail Dümbüllü'yü ortaoyununun son temsilcisi sayanlar çoktu, öyle mi idi, değil mi, bu konu hayli tartışma götürebilir. Çünkü Hamdi yi, Abdürrezzak ı, Haşan ı, Naşid i, Kavuklu da görenlerin bir çoğu, Dümbüllü yü, hele başlangıçta biraz yadırgamalardır. Bunun bir sebebi, insan muhayyilesinin göçüp gitmiş kişileri, olduğundan-daha da büyütme eğilimi ise bir başka sebebi de aynı kişilerin, saydığımız ustaları doruk döneminde Dümbüllü yü ise henüz çırak iken tanımış ve belleklerindeki bu ilk izlenimin etkisinden tam kurtulamamış olmalarıdır. Gerçekten de Dümbüllü nün adını ilk duyurmaya başlaması, Haşan m ortadan çekildiği, Naşid in de çaptan düşmeye başladığı tarihlere rastlar. Artık kâr-ı kadîm ortaoyunu yerini Nev-icad ortaoyunu na, hatta tulûat güldürüsü çeşnisine bırakmıştır. Ahdilerin, Hamdilerin, Küçük îsmaillerin kâr-ı kadîm, dört başı mamur oyunlarının tiryakisi olanlar elbette bu dönemi bir soysuzlaşma dönemi olarak göreceklerdi. Bunda haklıydılar. Haksız oldukları yan, bunun sorumluluğunu Dümbüllü ye yüklemeye kalkmalarıdır. TİPİK TÜRK KOMİĞİ Dümbüllü nün sanatçı olarak, Türk halk komiği olarak özellikleri nelerdi? Bir kere en büyük avantaj doğuşu ile birlikte dünyaya geldiği tipi idi. Yüzü, yüzünün en karakteristik yeri olan kaim kaşları, kulakları, bakışı, sonra ağzı ve nihayet ufak tefek, sevimli mi sevimli vücut yapısı, cüssesi, içine doğru çarpık kısa bacakları... İsmail in yüzünde en büyük rol kaşlara düşerdi. İsmail, kaşları ile şaşar, kaşları ile kızar, kaşları ile sevinir, kaşları ile şaka ederdi. Bu kaşlar bazen âdeta yüzün yarısını kaplar gibi olurdu. Kaşlardan sonra en belirli mimiklerin kaynağı ağzı idi. Bu ağzın ölçülü mimiklerine yanağın biri ve gözler, yaygın mimiklerine ise yüzün bütün alt tarafı ile burnu da katılırdı. Bütün eski halk sanatçılarımız gibi yüz adalelerinin her birine söz geçirebiliyordu. D ü m b ü llü, K avuklu ro lü n d e... Halk kitlelerine duygularını bu aynadan iletiyor, ayrıca görüntü güldürüsü sağlamak bakımından da aynı yola başvuruyordu. Dümbüllü İsmail in vücut yapısı da onun güldürücülüğünde ayrı bir yar- dımcı unsuru. Bu ufak-tefek, kaim kaşlı, sevimli bakışlı, babacan adam, her şeyden önce halktan bir adamdı, bir halk adamı idi. Yüzde yüz halktı. Dümbüllü yüzde yüz Türk tü. Halkla özdeleşmesi için ayrı bir çaba gerekmiyordu. Görünmesi ile şaşılacak bir özdeşleşme meydana geliyordu. Ve artık ne yapsa, ne etse, ne söylese, hemen benimseniyordu. Sıcak sıcak. Yaratılıştan avantajlarından biri de, kişiliğine çok uyan ve klaviyatürü fakir, ama tam tipinin gerektirdiği Karagöz ve Kavuklu sesi idi. «UNDER-PLAY» USTASI OLABİLİRDİ Yaratılıştan gelen avantajları yanında Dümbüllü, oyunculuk sanatının bazı inceliklerini ya ustalarından öğrenip ya da kendi kendine arayıp bularak, sonradan edinmişti. Bunların içinde de kendi kişiliğine en uygun olanları geliştirip sanki onu doğal bir niteliği imiş sandıracak hale erişmişti. Meselâ, yüz mimiklerinde bazen çok abartıya kaçmasına karşın, bazen de rolün gereğine göre, çok ölçülü, yaman bir under-play ustası olabilirdi. Bu under-play tutumuna, renksiz hissi veren o ağır tempolu, kaim. Karagöz, ses tonu da çok yakışırdı. Bu ses tonu ile ve saf görünüşü ile en olmadık nükteleri hiç Önemsemeden şöyle bir atıp geçivermesi büyük halk kalabalıklarının tadına doymadığı bir güldürü kaynağı olurdu. Bunu, seyircinin unddr-play oyununu bilinçli olarak değerlendirmesinden çok, Türk halkının alçak-gönüllülüğü- hangi alanda olursa olsun - bilinç altından sevişine, sayışına bağlamak galiba daha doğru olur. Dümbüllü İsmail in bu genel alçak g ö nüllülüğünü destekleyen bir özelliği, halka olan, seyirciye olan içten saygısı idi. İstanbul efendilerine özgü, bu olgun ve çelebi tavır sahnedeki tutumuna, sesinin tonuna, jestlerine, mimiklerine kadar sinmişti. Bu saygı çoğu sanatçıda görülegeldiği gibi klişe, zoraki yapma bir poz değildi, içten gelmeydi. İsmail i boyutlu bir halk sanatçısı yapan da belki buydu. (Devamı var)

5 öüöüöööi RAMAZAN TAKVİMİ 21 2 AĞUSTOS 1980 SON TULUATÇI (2) DÜMBÜLLÜ Aslına bakacak olursanız İsmail in nükteleri de, bütün halk sanatçılannınki gibi, biraz kaba ve yüzeyde şeylerdi. Ama İsmail bunları, bu saygının ve ustalığının imbiğinden geçirip bize sunduğu zaman çok daha kapsamlı anlamlar taşıyan sehl-i mümtenilermiş sandırabiliyordu. İsmail, bütün tuluat oyuncularımız gibi, aynı anda hem rolde, hem rol dışında olabilme yeteneğine sahipti. Batılı oyuncuların ayrı kurslardan geçmeden beceremediği bu hüneri o ustalarından öğrenmiş, su içer, nefes alır gibi doğal bir alışkanlık haline getirmişti. İsmail, büyük bir (timing) ustası idi. Pişekânn dişi sözüne cevabım, erkek sözünü, frenklerin deyimi ile Pointe sini yapıştırmadan önce tam dozunda bir duraksaması vardı ki, bu ona, biraz sonra patlatacağı nükteye bir gerilim vurgulaması sağlar, hem de bu susku ile yarattığı bir anlık bönlük aldatmacasını hiç beklenmedik esprisinin kahkahaları içinde eritmek fırsatını verirdi. Her konuda olduğu gibi özellikle tuluat esprisinin timingi konusunda ustayı dört beş gece ısrarla izleyip bir şeyler kapmaya çalışan Altan Erbulak tan dinlemiştim. Belli bir kuram peşindeki acemi çırak Altan afallamış. Bu değişikliğin nedenini sorduğunda - Dümbüllü den aldığı cevap şu olmuş: Evlât, suali kaç kere tekrarlatacağımı ben de bümem. Onu halk bilir. Tam bir halk komiğine yaraşacak sehli mümteni bir cevap. HAZİN BİR YAZGI Bu eski halk sanatçıları yaratılıştan çok alçak gönüllü, hattâ biraz da aşağılık kompleksli oluyorlar. Dümbüllü nün geçkin yaştaki son evliliğinin ürünü kızı Serpil i bir gün bana LCC ye getirip: Biz alaydan yetiştik. Bunun okuldan yetişmesini istiyorum, kızımı üstad Muhsin Ertuğrul a ve size emanet ediyorum, deyişinde çok şaşmıştım. Mesut Üstünel in ısrarı ile kurduğum daha sonra da rahmetli hocam Muhsin Ertuğrul un, dostum Yıldız ve Müşfik Kenter in, Alganlar m da katılmasını sağlayarak çağdaş bir özel konservatuvar haline dönüştürdüğümüz bu okulda onun kızına öğretilecek elbet çok şey vardı. Ama Dümbüllü nün kendi öğretebilecekleri bizde eksikti. O alanın tek hocası Dümbüllü idi. Tulıîat ustasımn büyük ustasının tuluat sanatının geleceğinden umudu kesip sevgili kızını yeni tiyatro akımlarına uygun yetiştirmek gereksinimini duyuşu beni hüzünlendirmişti. Yannsızlık kadar bir sanatçıyı yıkan şey yoktur. İsmail, işte böyle bir ruh halinde idi. Siz şu garip tecelliye bakın ki, Dümbüllü bize gelip kızı için batı tiyatrosu tekniğine tajip olurken, ben o tarihte Kanunî Esası kahvesinden çıkmıyor, Adil Güldürür den, Niko dan eski tulûatçılardan ortaoyunu kolpolan, tulûat oyunu defterleri derlemeye çalışıyordum. Tevfik in: E vet ama ne hakla? repliğini Dümbüllü duymamışlıktan gelip, yineletmiş: Ne dedin, ne dedin? Evet ama na hakla? Duymadım Tevfik, ne diyorsun? Ne hakla efendim, ne hakla? Otuzbeşe bakla! Seyirci esprisinin patlaması ile gürr diye gülüyormuş. Altan, Demek bunun usulü bu demiş. Üç kere yineleyeceksin, sonra patlatacaksın. Ama ertesi gece aynı yer gelince bakmıştı ki usta, Tevfik in: Ne hakla? repliğine hiç beklemeden: Otuz beşe bakla, cevabmı yapıştırmış. Halk yine gürr. B ir film d e D ü m b ü llü, Vahi Ö z ve S ad ri A lış ık 'la b irlik te.

6 YİNE SOYUT M İZAH ÜZERİNE BİR KARAGÖZ MUHAVERESİ KARAGÖZ İyi ama, benim görüşmeye keyfim var mı? HACİVAT Hayrola, nen var? KARAGÖZ Nem yok ki... Dün bizim abla ile gene kavga ettik. Malûm ya, fukara evinde her gün olan şey. Ama bu sefer artık çok kızdım. Benden üst-baş istiyor. Aynalı Penbe nin kızı maşacı Ibo ya varacakmış, düğüne gitmek için elbise lâzımmış. HACİVAT - Sonra? KARAGÖZ Sonrası, bugünlerde meteliğe kurşun atıyorum. Cepte mangiz yok, elbise yapmaya da çare yok. HACİVAT - Ey, sonra? KARAGÖZ Cammm sıkıntısından sokağa fırladım, öfkemi söndürmek için bir gezinti yapayım, dedim. Tâ Okmeydanı na kadar gitmiştim. HACİVAT Vay, Karagöz üm, sonra? KARAGÖZ Sonra, orada bir oktaşının yanına oturmuş bir adama tesadüf ettim. Galiba o da benim gibi öfkeliydi, oturmuş fosur fosur sigara içiyor. HACİVAT (Telâşla) Aman, sonra? KARAGÖZ Dur, patlama! Benim canım da bir sigara istedi. Adamın yanına çöktüm. Hal hatır ettikten sonra bir sigara istemek için lâkırdı aramaya başladım. HACİVAT Açıl Karagöz, açıl! KARAGÖZ Nereye, ulan? Denizde değilim. Okmeydanı'ndayım, anlamıyor musun? HACİVAT Hayır, canım, Söyleyiver demek istiyorum. KARAGÖZ Biçimine getirdim, istedim. Adamcağız verdi, öfke ile, bir nefes, bir nefes daha... HACİVAT - Çek! Çek! KARAGÖZ Ulan, tepelerim! Ne çekeyim? Yedek mi? Sana Okmeydanı ndayım diyorum. HACİVAT - Sonra? KARAGÖZ Birkaç nefes içtikten sonra bir fırtınadır başladı... H A C İV A T - Aman! KARAG Ö Z Amam zamanı yok. Rüzgâr beni kapınca yallah havaya!.. H A C İV A T Aman birader, sıkı tutun! r \ KARAG ÖZ Tutunmak mümkün mü? Rüzgâr beni önüne kattı, doğru Piyale bostanlarına... H ACİVAT Düştün mü? KARAG ÖZ Düştüm ama, bereket versin bir yerime bir şey olmadı. Bir de ne bakayım, bostan kuyusunun içinde değil miyim? H A C İV A T -(A ğla r gibi.) Vah, birader! Çık, çık! KARAG ÖZ Ulan, nasıl çıkarsın? Kuyu derin. Bereket versin kuyunun i- çinde bir incir ağacı varmış, ona tutundum da, suya düşmedim. H A C İV A T Neyse, bu da bir şey! Sonra ne yaptın? KARAG Ö Z Akşam serinliğine kadar bekledim. Kuyunun dolabı dönmeye başladı. Galiba bostancı dolaba eşeği koşup işine gitmiş olacak. Kova nın birine girdim. Haydi kova ile beraber suyun içine!.. H ACİV A T (Ağlar gibi.) Aman, a- man! KARAG ÖZ Nasılsa sıkı tutundum. Kova doldu, yukarıya çıktık. Kovadaki su oluğa boşalırken, ben de beraber... H A C İV A T - Derken... KARAG Ö Z Derken, haydi su yoluna, oradan da lahana tarlasına... H A C İV A T - Haydi, artık kaç! KARAG ÖZ Ben de kaçmak istedim ama, ne mümkün? Bir de ne göreyim? On adım ötede bahçıvan kocaman bir bıçakla lâhana kesiyor. Herif beni görse hırsız zannedecek ve işimi bitirecek. H A C İV A T Ey, ne yaptın? Nasreddin hocamızın bazı fıkraları da soyut mizahın nefis örnekleri olabilir. Şu fıkraya bakın... Hoca bir gün yolda karşılaştığı adamla uzun uzun konuşup yarenlik ettikten sonra birden beri sormuş. Yahu sen kimsin? Adam. Birader demiş, madem beni tanımıyordun, öyleyse neden bunca saat k o nuştun, Hoca: Baktım demiş Kaftanın kaftam- K ARAG Ö Z Yam-başımda bir büyük lâhana vardı. Hemen yapraklarım açıp içine saklandım. H A C İV A T Aman, birader, sığabildin mi? KARAG ÖZ Elbette! Sen sonunu dinle.-bahçıvan bizim lâhanaya bıçak salladı. Haydi babam küfeye! Derken, zerzevatçı dükkânına; oradan da, satılıp, bir eve! H A C İV A T A birader, kaçmaya hiç fırsat bulamadın mı? KARAG ÖZ Ne gezer!.. Evde bizi kaynar suya atmasınlar mı? H ACİV A T Aman! ne diyorsun? KARAG ÖZ Sorma, birader! O aralık ben kan ter içinde gözlerimi açmışım, bir de ne göreyim? H ACİV A T Aman! ne gördün? KARAG ÖZ Hani adam bana sigara vermedi miydi? H A C İV A T - Evet. KARAG ÖZ Meğer sigarada esrar varmış. Ben de içince orada sızmışım. Herif ben uyurken gitmiş. Orada otlayan sözüm ona bir eşek gelmiş, suratıma sıcak sıcak işemeğe başlamamış mı? H ACİV A T Hay Allah müstahakını versin! Esrar dalgası desen e! K AR AG Ö Z (Tokat atar.) Ne zannettin, a zırtakoz? (Hacivat kaçar.) Ulan, hiç insan su dolabı kovasına, oluğa lâhana içine sığar mı?..- Her ne hal ise! Sen gidersin de beni buraya kazıklamadılar.ya! Ben de gideyim köşe pencereme de, devrânın eşkâlini seyredeyim. (Gider).) NASREDDİN HOCA'DAN İKİ SOYUT FIKRA DAHA... ma, sarığın sarığıma benziyor, seni ken dim sandım. Hoca evde yüzüğünü kaybetmiş, aramış taramış bulamamış. Bu defa sokağa çıkıp orada aramaya başlamış. Görenler sormuşlar. Ne arıyorsun Hoca efendi? Evde yüzüğümü kaybettim onu arıyorum. Niçin evde aramıyorsun. Ev çok karanlık hiçbir şey görünmüyor. O yüzden burada arıyorum. J

7 T O Ü Ü Ü Ö Ö RAMAZAN TAKVİMİ 2 i HAJ.DUN TANER O PERET Meddah, Karagöz, Ortaoyunu, Kukla, Tulûat ve Melodram, Direklerarası Türk seyircisinin alışık olduğu temaşa kolları idi. Operet e gelince... O, bunların tam tersine yeni bir türdü. Ama ilk saydıklarımız nasıl alışılmışlıklarmdan ötürü rağbet görüyor idiyse, operet de tam tersine yeniliğinden ötürü Direklerarası seyircisini çekiyordu. Üstelik de operet, renkli, müzikli, neşeli, tuzu kuru bir Avrupa yaşamını yansıttığı için gençlere, aydınlara, modem gidişe aklınca ayak uydurmak isteyenlere çekici gelmekte idi. Türkiye, operet i ilkin yabancı tüme truplarının Naum Efendi Tiyatrosu ndaki temsillerinden görmemişse de hiç değilse duymuştu. Hristaki Pasajı mn köşesindeki sonraları yanan bu tiyatroda verilen operet temsillerini daha çok Dersaadet (îstanbul) daki yabancı sefaret erkâm, azınlıkların kaymak tabakaları, çok az sayıda saray mensubu izleyebiliyorlardı. Şehrin öbür yakasında ise, tek sesli alaturka müzikli bazı operetler verilmiyor değildi. Kaptanzâde İsmail Hakkı Bey in beste tekelindeki İstanbul Opereti bunlardan biri idi. Ama ondan da önce'türkçe operetler oynananların başında yine Gedikpaşa daki Güllü Agop Tiyatrosu gelir. Tiyatromuza büyük hizmeti geçen ve birçok ünlü aktörün yetişmesine imkân veren Güllü Agop, müzikli oyunlar alanında da öncülük etmişti. (Güzel Helena), (Girofle Girofla), (Örfe Cehennemde) gibi Fransız operetlerini Türk seyirciye bu Gedikpaşa Tiyatrosu sunmuştu. Daha sonra 1910 da Sahne-yi Millî-yi Osmâniyye adlı bir teşekkül de (Nasreddin Hoca), (Ağamız Eğleniyor) gibi revü mahiyetinde müzikli oyunlar oynamıştır. Küçük Benliya nm başı çektiği Millî Operet Kumpanyası, özellikle Dikran Çuhaciyan ın (Leblebici Horhor) opereti ile çalışmaya başlamış ve birçok müzikli oyunlar sunmuştur. MUHLİS SABAHATTİN Operet dünyamızın bu ünlü isimleri arasına, o sırada henüz genç bir yetenek olarak ilk opereti olan Hilâl-i Ahmer Çiçeği eserini besteleyen Muhlis Sabahattin de karışmıştır. Muhlis Sabahattin daha sonra Çâresâz ı da yazmıştır. K ü çü k B enliyan a d ı ile m e ş h u r o lan s a n a t ç ın ın a s ıl adı A rşak H açad u ryan olup yılları arasında yaşam ıştır, İstanbulludu r. On yıl boyu devam lı operetle rd e b o y g ö s te rm iş tir. A rkadaşı aktö r M a d a t, K. B e n liy a n ın a h ım şahım b ir sesi o lm a d ığ ın ı, m ü zik li yerlerd e seyircin in onu d in le m e d iğ in i, a n cak ro l yaptığ ı za m a n, h e le köylü tip le rin i c a n la n d ırd ığ ı zam an u n u tu lm a z k o m p o z is y o n la r y a ra ttığ ın ı sö ylü yo r. L e b le b ic i H o rh o r ro lü ile k e n d in i h alka o k a d a r sevd irm iş k i herkes sokakta onu görü n ce L e b le b ic i H orhor'u g ö rü r g ib i olurm u ş. J Y y?. A j) - * * * y i ^...!... ~...- = - * =... İs ta n b u l o p ereti te m s ille rin e m ahsus d a im i p aso. Tiyatro d ü n yam ıza kurduğu ve ç o k iy i y ö n e ttiğ i G ed ikp aşa O sm anli Tiyatrosu ile b üyük h izm e tle r yapan G ü llü A g o p (Y a- k u p ) Türk s e yircilere ilk o p e re tle ri su n m ak yolunda da o lu m lu g iriş im le rd e b u lu n m u ş tu. D ik ra n Ç u h aciyan, B e y o ğ lu n d a N a u m Tiyatrosu nda Italyan o p e r e t tr u p la r ın ın verdiği turne te m sille rin i kaçırm ayan b ir g en ç o p e re t tu tku lu su olarak 1860 y ılın da M ila n o ya g id ip konservatuvarda o kum u ş. Yurda d ö n ü şünde k e n d i o p e re tle rin i b estelem eye b a ş la m ış tır. En çok tutunan eseri (L eb leb ic i H o rh o r) dur. B u nun d ışın d a (Z em ire), (K ö se K âh ya) g ib i o p eretleri de vardır. K. B enliyan'ın eşi R o za ii B enliyan da e ş i ile b irlik te operet d ü n y a m ız d a t a n ın m ış b ir o yuncu o l m u ş tu. F o to ğ r a fta onu (M a tm a z e l K lar e t in 28 G ünlük A s kerliğ i) a d lı o p erette görüyo rsunuz.

8 Daha sonra Operet Kralı Cemal Sahir, kraliçesi de Nuvart Hanım olacaklardır. Cemal Sahir, Macaristan a ticaret ö ğ renimine gitmiş ama oradan Macar ve Viyana operetlerinin hayranı bir operet tutkunu olarak dönmüştü. Ferah Tiyatrosu nda sazla bir operet kurulmuş. Rejisörü Ahmet Fehim Efendi. Oynanan oyun, Müsahipzade Celâl in İstanbul Efendisi. Fahri Kopuz, Kaptanzade Ali Rıza Bey aracı olup Peşte Konservatuvarı nda okumuş bir genç var diye beni tavsiye ettiler. Üçüncü sınıf figüran olarak 35 lira aylıkla işe alındım. Cemal Sahir in daha doğrusu Mehmet Cemalettin in kafasındaki tasanlar için bu ilk rol, sadece bir basamaktı. O öyle geçici heyetlerde körlenecek bir yetenek saymıyordu kendini. Maksadı elebaşı olmaktı. Yine kendi anlatısına geçelim. Sazla operet olamazdı. Sesler ayrılmalı idi. Macarların Paçita adlı operetini Bülbül diye adapte ettim. O zaman her opereti ille İsmail Hakkı B ey in bestelemesi lazımdı. Ben onu ikna ettim. Yine siz besteleyin, ama arada Lehar ın da bir-iki şarkısı bulunsun, dedim. Bu ilk adim oldu. Sonra babama çıktım: Hayatımzda benden bir şey görmek istiyorsanız, bana para verin, dedim. Ben, ikinci planda kalacak insan değilim. A b lamı gelin ettiniz. Bana da bir şans tanıyınız, diye dayattım. Bu para ile kurduğu (Sahir Opereti) kısa zamanda büyük rağbet sağladı, öğrenci matinelerinde alkışlar dinmek bilmezdi. ÇARDAŞ FURSTIN Çardaş Filrstin Cemal Sahir in en çok sevdiği operet, Edvin rolü ise en severek oynadığı roldü. Cemal Sahir' Emmerich Kalman'm bu operetini Budapeşte de 1916 yılında ilk oynanış gecesinde seyredenlerden biri olmakla övünürdü de yalnız bir gece için özellikle ecnebilere Fransız Tiyatrosu'nda verdiği bir Kontes Maritza galasını da hiç unutamazdı. Yıllarca sonra beş-on kuruş alabilsin diye yaptığımız bir jübile temsilinde üçte ikisi boş aynı salona balkondan bakarken bana zayıf ve titrek eliyle sahneyi gösterip,. "Bütün alt kat localar yabancı O PERET sefaretlere ayrılmıştı demişti. Davetiyede Türk gençlerinin böyle bir eserde başarısını görmek istemez misiniz, diye yazmıştım. Baba Kapocelli'nin idaresindeki otuz kişilik orkestra, orkestra çukuruna sığmamış, müzisyenlerden bir kısmı sahnenin hemen bitişiğindeki localara yerleş tirilmişti. Bakınız Haldun Bey, dün gibi görüyorum demişti. Şu locada İngiltere Sefir-i Kebiri Sir George Clark, onun tam karşısına gelen şu locada ise Alman B ü yükelçisi Graf Wangeheim ailesi ile oturuyorlardı. Finalde perde tam sekiz defa açılıp kapanmıştı. öyle bir cezbe ve coşku içinde idi ki anlattığı şahane manzara ile o jübilenin sefil görünümü arasındaki farkı görmüyordu. Başka operetlerde mesleğe başlayan ama asıl Sahir Operetinde büyük üne kavuşan Nuvart Hanım hem müzik yeteneği hem ölçülü işvesi ve kadınlığı ile seyircilerin haklı hayranlığım çekerdi. Bu hayranlardan biri de bendim. Onun Çardaş Fürstin de Sylva rolünde sahne içindeki sahnede dans edişi, şampanya içip kadehini kırışı ve dekolte omuzlarını, cilve ile dalgalandırıp şuh kahkahalar atışı gece düşlerime girerdi. Çardaş Fürstin in melodileri onun hayalinin çağrışımı olduğu için dilimden, ıslığımdan düşmezdi. Onun sevgilisi Edvin i için için kıskanırdım. Operetçi olmanm böyle güzel kadınlara rol için dahi olsa yaklaşma sağlaması bana gıptaya değer görünürdü. Bu duygularımı yıllar ve yıllar sonra Avusturya Kültür Ofisinde Prof. Kasperin Volkstheater başrejisörünü Türk operet dünyasının eski asları ile tanıştırma kokteylinde Nuvart Hanıma ilk defa itiraf etmiştim. Yetmiş yaşında olmasma karşın yine zarif, yine hanımefendi ve güzeldi. Sevilerek geçmiş yaşam kadınlara her yaşta kadınlığını kaybettirmiyor olacak. Gözleri doldu. Gülümsedi. Teşekkür ederim dedi. Teşekkür borçlu olan biri varsa o da bendim. ACIKLI SON Direklerarasının bu iki büyük yıldızı, yere yama konmayan iki ünlü operet sanatçısı, sefalet ve yalnızlık içinde öldüler. Son yolculuklarına dört taşıyıcıdan başka uğurlayıcısız çıktılar. Bir mezar taşı yazısı: Dur azıcık karşıma Bakma hele yaşıma Akıbet toprak oldum Taş dikildi başıma Şu yalandır bu yalan Git sen de biraz oyalan.

9 RAMAZAN TAKVİMİ 26 DARÜLBEDAYİ Darülbedayi (güzellikler kapısı) anlamına geliyor, önce bir tiyatro ve müzik okulu olarak kuruldu. Paris te okumuş Batı kültürü ile övür olmuş bir belediye başkanının rahmetli Prof. General Cemil Topuzlu nun ve Reşad Bey gibi yine kültürlü bilinçli bir zatm ön ayak olmasıyla. Bu ikisi Türkiye de seviyeli bir tiyatronun ancak bir yabancı rejisör yönetiminde gerçekleşebileceğine inandıklarından Paris ten André Antoine adında o dönemlerde Théâtre Libre adlı tiyatrosundaki rejileri ile dikkati çeken kişilik sahibi bir rejisörü İstanbul a getirttiler. Antoine geldi ve ilk iş olarak Veznecilerde Letafet apartmanının bir katında bu okulu kurdu Ramazanının en büyük yeniliği, Direklerarası dünyasına yabancı bir rejisör yönetimindeki bu okulun katılması oldu. Antoine, eldeki sanatçılardan buraya hoca olabilecek başlıca iki kişi bulmuştu. Mmakyan ve Ahmed Fehim Efendi. Biri dram, öbürü komedi sanatına hevesli gençlere öğretecekti. Ahmed Necip, Hüsnü Ethem, İsmail Hakkın gibi ilk Türk sanatçılarından biri olan Ahmed Fehim, bir hattatın oğluydu. Tophane de tornacı, daha sonra da Sultanahmet teki sanat okulunda ustabaşılık ederken Gedikpaşa tiyatrosuna gider olmuş, tiyatro sanatına tutulmuş, önce Güllü Agop un yamnda, sonra Tomas Fasulyeciyan m yanında, onunla gittikleri Bursa da Sersem Kocanın Kurnaz Karısı adlı oyunumuzda da yansıttığımız gibi, Ahmed Vefik Paşa mn (rahley-i tedrisinde) kendini yetiştirmişti. Mınakyanla da bir süre ortak oldu, kendi başına da truplar kurdu. Müzikli oyunlar ve sinema konusundada da belirttiğimiz gibi bu dallarda da rejisörlüt etti. Başta Galip Arcan ve Ömer Aydın olmak üzere birçok öğrenci yetiştirdi. İLK HEVESLİLER Darülbedayi kurulduğu zaman başvuran hevesliler içinde kimler yok? Ressam Elif Naci, yazar Halid Fahri, Coğrafyacı Ş e h za d e b a ş ı n d aki Ferah Tiyatrosu (a ltta ) Eliza B inem eciyan I. G alip A rcan (yanda) Faik Sabri. En küçük zorda işi bırakan daha bir sürü nev heves. Ama tabiî bunların arasında o güne göre yarının ne hazin değil mi? (yann)lar ne çabuk (dün) (evvelki gün) oluyor büyük şöhretleri Muhsin ErtuğruVlar onu asistan yapar Antoine 1 Galipler, Raşit Rıza'lar daha sonra Vasfi Rızalar, Hazımlar vardır. İkinci Dünya Savaşı mn patlaması ile iki üç ay sonra yurduna dönen Antoine den sonra Darülbedayi bir sallantı geçirir. Ama edebî heyeti oluşturan aydın kişiler ve başı çeken genç öğrenciler atılımı iyi kötü sürdürmek için çalışırlar, öğrenciler bir süre sonra Darülbedayi adı ile oyunlar vermeye başlarlar. Bunlar edebî heyetten Hüseyin Suat Bey in ve diğerlerinin Fransızca dan çevirdiği piyeslerdir. Darülbedayi aktörleri mektepten yetişme, kültürlü nezih bir tiyatro oldukları kuruntusu ve böbürü ile Direklerarası mn öbür tiyatrolarından ayrılırlar. Bölünürler, birleşirler, dağılırlar, toparlanırlar çeşitli adlar altında oyunlar verirler. Bu oyunların en gözde kadın sanatçısı hiç şüphesiz Eliza Binemeciyan hanımdır. Türkçeyi hiç lehçeye kaçmayan mükemmel bir diksiyonla konuşan ve sanat gücü kadar zerafeti ile de seyirciyi etkileyen bu büyük sanatçının partneri de çoğu zaman Raşit Rıza olur. Raşit Rıza o dönemin bir numaralı jönpörmiyesidir. Muvahhid, î. Galip, Behzad Butak. Tıbbiyenin son sınıfında okuyan Emin Beliğ de trupun öbür üyelerini oluştururlar. Muhsin Ertuğrul büyük kompozisyonların sanatçısı ve çoğu zaman bu trupların rejisörü ve beynidir. (Çoğu zaman) deyişimizin nedeni sık sık görgüsünü ve bilgisini artırmak için dış ülkelere gittiğindendir. MUHALLEBİCİDEN ALINAN BORÇ PARA İLE Direklerarası'nın yine unutulmayacak bir ismi de (Ferah Tiyatrosu ')dur. Bu tiyatroyu oluşturanlar başta Ertuğrul ve I. Galip olmak üzere çoğu eski Darülbedayi sanatçılarıdır. Bunlara Ercümend Behzad, Kemal gibi gençler ve başka truplarda rol almış Rıza Fazıl ve Nurettin Şefkati gibi olgun sanatçılar da zaman zaman katılırlar. Ferah Tiyatrosu'nun ilk kuruluş sermayesini Direklerarasının meşhur muhallebicisi Fazılin verdiği kredi oluşturmuştur.

10 KARAGÖZ Bazen Karagöz Te Hacivat ın başlangıcı üzerinde çeşitli söylentiler var. Bir söylentiye göre, Sultan Orhan çağında Hacivat duvarcı ustası, Karagöz de demirci olarak Bursa da bir camide çalışıyorlarmış. Çenebazlıkları ve şakaları ile öbür işçileri o kadar oyalarlarmış ki, cami yapımı bu yüzden bir türlü bitmezmiş. Bundan ötürü bu iki zevzeğin ölümü ferman olunmuş. Sonra güya sultan çok pişman olmuş ve Şeyh Küşteri adında biri onu avutmak için iki kurbanının gölgeleri ile bir temsil hazırlatıp oynatmış. Karagöz ün perde gazelinde bir sanatın piri olarak adı geçen Şeyh Küşteri nin işte bu Şeyh Küşteri olduğu ileri sürülür. 12. yüzyılda (Tahiyetülkübra) adlı bir eser yazan Ibnül Farz, perdedeki gölgelerin insan bedenine onu oynatan hayalciyi de insan ruhuna benzetmiştir. Oyun bitip de perde kalkınca gölgeler yok olacak ve yalmz oynatan kalacaktır. Ruh üe Tanrı nm bir olduğu anlaşılacaktır. Bu oyunda faniler birer geçici gölge olarak gösterilmektedirler. Perde gazelinde dış görüntülere aldanmamak gerektiği her şeyin geçiciliği görüntü altındaki büyük gerçeği anlamak gereği belirtilir. Gazelden sonra Karagöz İe Hacivat ın muhaveresi başlar. Gölge oyununun baş kişileri Karagözle Hacivat tır. İkisi de aynı mahalledendirler. ikisi de parasızdır. Biraz para sahibi olmak için bir iş ararlar. Hacivat, Karagöz ü işe sürüp kendi de beleşten para toplamak hevesindedir. Ortak yanlarına karşın birbirlerinden ayrı yanları da çoktur. m m m RAMAZAN TAKVİMİ 27 S ah n em izin u n u tu lm az k o m e d i s anatçısı H azım K örm ûkçü şarkı söyler, saz çala r ve n efis Karagöz o yn atırd ı. Hacivat kâtip Türkçesi konuşur. Osmanlıca lügat parçalar. Aydın sınıfların üslûbuna özenir. Karagöz halk adamıdır. Sokaktaki vatandaş diliyle konuşur. Anlayışı algılayışı da öyledir. Hacivat'ın bilgiçliği karşısmda afallar. Ters cevaplar verir. Hacivat ûsule adaba âşinâdır. Varlıklı insanlarla çok iyi anlaşır. Nabza göre şerbet verir. Eyyam adamıdır. Yüze gülücüdür. Karagöz ün baş kaygusu ekmek parasıdır. Bu yüzden her şeye katlanır. Evde nacaklı bir karısı vardır. Çocukları vardır, gıllıgıştan, politikadan anlamaz, gaflar yapar, işin sonunda hep Karagöz güme gider. Her serüvenden zararlı çıkar. Başmı belâdan kurtarmayı kâr sayar. Oyun yine iki ahbabın muhaveresi üe biter. Hacivat: Yıktın perdeyi eyledin viran. Varayım sahibine haber vereyim heman. diyerek sahneden çekilir. HALDUN TANER Karagöz oyununun tiplerine gelince, bunlar o zamanki Osmanlı toplumunun en belirli birimi olan mahallenin tipleridir. Her mahallenin kendine özgün bir havası vardır. Namus, şeref, iffet kavramı vardır. Belli değer yargılan vardır. Mahallenin insanlan üzerinde bu değer yargılanılın büyük etkisi, baskısı vardır. Mahallenin muhtan vardır, delisi vardır, kabadayısı vardır, zengini vardır, fakiri vardır, bekçisi vardır, sarhoşu vardır, şirret kocakanlan, evlenecek kızları vardır. Hasılı, o zamanki Osmanlı toplumunun belli bir kesitidir. Kadı hocayı iftara davet etmiş. Kâhyasına: Hoca çok sever. Aşçıbaşıya söyle, incir tatlısı yapsın demiş. Hoca akşama iftara gelmiş. Zeytinle iftar edümiş. Çorba içilmiş, öteki yemekler yenmiş ama incir tatlısından ses seda çıkmamış. Yatsı namazından sonra; Kadı: Hoca demiş, Bir aşır oku da zevkle dinleyelim Hoca Kur an-ı Kerim deki İncir ve zeytine and olsun" anlamına gelen Vettini vez zeytuni diye başlayan sûreyi okurken incir anlamına gelen (tı'n)i atlayıp sadece Vezzeytuni demiş. Kadı: Vettini unuttun Hocam, deyince Hoca, Onu benden önce sen unuttun" demiş. NOT: Çoğu okuyucum bu yazılarımın üstündeki kahve fincanına taktı. Onları rahatlatmak için hemen söyleyeyim ki o resim yeni değildir. Tam on yıl önce kahvenin bol olduğu dönemde çekilmiştir. Eskilerin anıldığı bir dizide on yıl eski bir fotoğrafı da her halde bağışlarsınız.

11 BURHANETTİN BEY Direklerarası mn en şanslı isimlerinden biri de bir parlayıp bir sönen Burhanettin (Tepsi) Bey oldu. Paris ten âlâyı vâlâ ile Sylvain in şakir-i marifeti (sanat çırağı) olarak Şehzadebaşı na gelen üstad mehabedli endamı, vakur tavırları,ciddî bakışı ile hemen öbür sanatçılardan ayrılıyordu.' Burhanettin Bey oynadığı piyesler bakımından da öbürlerinden ayrılırdı. Abdülhak Hamid in Eşber i, Tezer i, gibi ağır rolleri severdi. Napoleon adlı bir oyun oynardı. Muhsin Ertuğrul, Minakyan Papazyan yanmda Burhanettin Bey e de anılarında saygın bir yer ayırır. Ay dm insandı diyordu, kendisiyle yaptığım bir röportajda. Ondan çok şey öğrendik. Sezgisi kuvvetli idi. Yetenekli olduğuna inandığı gençlerle ilgilenir,onlara yardım ederdi. Üstad Vasfi Rıza Zobu, Burhanettin Bey in büyükler nezdinde itibarı büyüktü, istese daha o gün Devlet Tiyatrosunu kurdurur başına da geçebilirdi. Ama azimkâr ve sebatkâr değildi, diyor. Direklerarası'nm ünlü sanatçılarından biri de Otello Kâmil'dir. Tahmin edeceğiniz gibi Otello rolünü oynayışta gösterdiği başarıdan dolayı bu ad onun lakabı olarak kalmıştır. Oluşum halindeki Türk tiyatrosunun cefakeş sanatçılarından olan bu sanatçı daha sonra bir kaza sonucu iki bacağını diz kapağından yitirdi. Çoğu sanatçılarımız gibi yoksulluk içinde dünyadan ayrıldı. Otello Kâmil geçim derdinden çeşitli kumpanyalarla çalışmak zorunda idi. Gezici bir kumpanyada çalışırken rejisör Kâmil e sorar, Orman sahnesinin dekorları iyi olmuş. Yalnız daha vurucu olması için uzaktan aç kurt sesleri de işittirmek gerek seyirciye, aç kurt sesi teklidi yapacak birkaç sanatçı bulmamış gerek, acaba ne yapsak? Aman efendim aramaya ne hacet, Siz aç kurt gibi uluyacak adam arayın. Tiyatronun bütün oyuncuları ne güne duruyor? 75Ö75ÜÖÖÖ1 RAMAZAN TAKVİMİ 29 B urhanettin Tepsi Otello Kâmil in Burhaneddin Bey le oynadığı zamana ait de bir anekdotu vardır. Burhaneddin Bey Napoleon rolünü oynuyor. Çok tutunduğu kanısında olduğu için rolünü baştan sona ezberlemek gereğini duymamış bazen elindeki dosyalara kâğıtlara bakar gibi yapıp bazı pasajları okuyarak oynamakta. Oyunun bir yerinde çavuş rolünü yapan Kâmil bir generalinden Napoleon a yazılmış bir mektup getirecek. Burhaneddin Bey bu mektubu iri harflerle güzelce yazdırmış. Mektup nasıl olsa elime veriliyor. Oradan okurum diye güveniyor. Nitekim bir kere iki kere beş kere herşey aksamadan gitmiş, ama yazılı kâğıt getirmekten usanan ve belli bir şey ki, biraz da patronuna kızan Kâmil, ona bir oyun oynamış. Bir keresinde boş bir kâğıt getirmiş. Burhaneddin Bey tam yüksek sesle okumaya hazırlanırken birden sararmış. Kâğıt bomboş. Her gün okumasına karşın o sırada içeriği de aklından uçup gitmemiş mi?.. Ne yapsın? Al çavuş oku şunu bakalım demiş, Generalimiz ne yazmış? Tersoya düşen Kâmil bunun da hazırlığım tasarlamış bulunduğu için kendisine uzatılan kâğıdı saygıyla tekrar imparatora uzatmış. İmparator hazretleri şaka ediyorlar herhalde demiş. Çok iyi bilirsiniz ki benim okumam yazmam yoktur. Siz okuyunuz haşmetmaab. Ramazanı şerif münasebetiyle, dostum Ali Asgar Aga ya uğradım. Ramazan geldi Ali Asgar Aga, oruç tutuyor musun? diye sual ettim. Beli Sururi Efendi. Hemide cündüz hemide gice tutirim. Gündüzü anladım da, gece nasıl tutuyorsun? Sururi Efendi, akşam yimeğini yidikten sonra safura kadar hiçbir şey yimerim. Yalnız galyan içirem. Oruç duturam. Safurda yimek yiyende kenem oruca niyet edirem. Çaydan galyandan başka hiçbir şey içmirem, sabahdan galkanda oruçlu galkirem, ahşama gadar da galyandan başka bir şey içmirem. Hemide gice, hemide cündüz oruçli oluram ha!... Peki, çay ve nargile orucu bozmaz mı? Bozar ve laçin özüm orucu bozmak niyetine içmirem. O başka, Ali Asgar Efendi. Siz İran da ramazan gecelerini nasıl geçirirsiniz? Camilerde cemaat çok olur mu? Tiyatrolar, sinemalar var mı? Beli vardır Sururi Efendi. İran ın camileri çok galabalık olduğu kimin (gibi) tiyatroları, sinemaları da vardır. Mesela bizim Darülbedayi artistlerinden Ertuğrul Muhsin Bey ve komik Vasfi Rıza, Muvahhid, Galib. Bedia Muvahhid Hamm gibi sanatkârlarımız var mıdır? Güldü: Sururi Efendi, sen ölesin (büyük yemin). Ertuğrul Muhsin, Vasfi Rıza, Muvahhid Galib Bey Bedia Muvahhid Hanım, tiyatroculuğu İran da öğrenmişlerdi. Onları İran da çok oynattık. Sanırım Naşid Bev i tanımıyorsun? Tanırım aga, illa o İran a çelmedi. Ve laçin (ve lâkin) sanatı Valde Hanı nda öğrenmişti aga. Her ne ise, bizim camilerde olduğu gibi sizin de camilerinizde mahya kurulur mu? Sururi Efendi, sizde mahiya, bir camiin minaresinden öteki minaresine gurulur. İran da bile böyle değildir. Tahran daki camün minaresinden, İsfahan daki camiin minaresine mahya gurarlar. Çok yahşi olur aga. Meddah Saruri nin sevilen monologları o tarihte plak yapılmıştı. Bunlardan bazılarını bugün Bitpazarı nda ya da Yüksek kaldırmak düşürmek mümkün oluyor. İşte sevgili komşularımızı kendilerine yakıştırılan abartı çabaları içinde gösteren bu küçük hikâyesi.

12 KAYBOLAN SESLER Direklerarası nın en meşhur meddahı, Meddah Sururi yi Çok yakmdan tamdım. Hikâyelerini, monologlarını izlemek fırsatı buldum. Taklit yeteneği dışında sıcakkanlı bir adamdı. Ama, o dönemin çoğu halk sanatçıları gibi sadece zeki idi. Bir kültürü yoktu. Kimbilir, belki de bundan dolayı çok sevilirdi. Çoğu hikâyeleri plağa alınmıştı. Bu da, İstanbul dışındakilere, onun popülaritesini yaymaya yarıyordu. Bugün dahi bu meddah plaklarını bitpazarında ya da Yüksekkaldınm da düşürmek mümkün olabiliyor. Cazırtılı cuzurtulu da olsa, yine de ondan kalmış bir sestir. Anlatı sanatı hakkmda erbabına bir fikir verebilir, öbür sanatçılarımızın çoğunun bu kadarcık bile bir eserleri, nişaneleri yok de Münir özkul ve Çetin İpekkaya ile birlikte kurduğumuz (Bizim Tiyatro)da (Sersem Kocanın Kurnaz Kansı)nı hazırlarken, telli rulo tekniği ile çekilmiş Mmakyan Efendi nin sesini bir yerden bulmuştuk. (Paris paçvaracılan)ndan çekilmiş bu kısa pasajda, Mınakyan Efendi nin tüm ses ustalığı, vurgu sanatı, ifade renkliliği ortaya çıkıyordu. Hele bir yerinde ses âdeta hıçkırıklarını boğuyordu. O canım rulo, Mınakyan m sanatının galiba tek tanığı idi. Ne yazık ki, getirip bize dinleten zat dahil şimdi onun de olduğunu bilen yok. Hazin. Daha TV yokken, 1968 de bir radyo reklam şirketi, benden Türk tiyatro tarihi konulu onbeşer dakikalık beş tanıtıcı belgesel metin istemişti. Bu onbeş dakikanın yedi dakikası, anlatılan dönemin tipik bir Türk eserinden de bir pasajı içeriyordu. Ahmet Vefik Paşa döneminden (Meraki)yi seçmiştim. Eserin başındaki Behzad Butak m tek kişilik sahnesini banda almalarım önerdim. Şirket Baba ile gidip konuşmuş. O zamanın parası ile sanırım üstad beşyüz lira istemiş. Şirket fazla buldu. Siz koca programı beşyüz liraya yazıyorsunuz. Üç dakika için beşyüz lira istedi Behzad Bey diye de kendilerini haklı göstermeye kalktılar. Ayıptır dedim. Koca Türkiye de.devletin radyo arşivinde bile sesi olmayan böyle büyük bir sanatkâr, sizden beşyüz değil, beş bin lira da istese, elini öpüp hemen kabul edecektiniz. Üstad ne istiyorsa münakaşasız verin. İleride inşallah Türkiye de bir tiyatro müzesi kurulur da bizim de onlara sözümüz geçerse, bu ücretin size on mislini verip oraya alırız. Bunun üzerine Behzad ın sesinin hiç değilse üç dakikalığı ölmezliğe kavuştu. Eğer o şirketin ses arşivi de hâlâ yerinde duruyorsa... Evet, gelelim şimdi Sünni nin plağa okuduğu hikâyesine: Behzad Butak O zamanki adı ile Behzad Hâki kendinden çok genç olan Ercümend den ayrılmak için Büyük Behzad diye de anılan bu gerçekten de büyük sanatçımız aslmda Bursalıdır. Muhsin Ertuğrul dan bir yıl daha yaşlı olduğu için Şehir Tiyatrosu ndaki adı Baba Behzad dı. Behzad Butak yurt içinde ve dışında tanıdığım aktörlerin en sempatiği ve en yeteneklilerinden biriydi. Lokomotif rolleri olduğu kadar küçük komdozisvonlan da aynı şevkle oynar, hatta bu İkincileri silinmeyecek bir mükemmelliğe eriştirip ebedileştirirdi. Taklid ve mimik kabiliyetinin yanı sura role girmekteki psikolojik özdeşleşmesi insanı şaşırtacak kertede idi. Büyük de bir makyaj ustası idi. Yaşlı rolüne çıkacaksa elinin üstündeki damarları bile boyardı. Elbiselerine havi gitmiş bir hal vermek gereğini duyunca üşenmez saatlerce külle uğardı. ömründe Viyana - ya gitmediği halde Yarasa daki gardiyan Fresch rolünü Viyana daki meslekdaşmdan çok daha gerçek oynayışına tanık olan Volks öper rejisörü Paulik afallayıp kalmış, bu mucizeye akla yatkın bir izah şekli bulamamıştı. Behzad Butak, sahneye ilk adımım Burhaneddin Bey in tiyatrosunda atmıştı. Yine Muhsin Ertuğrul anlatıyor: Behzad'la Mercan idadisi'nden arkadaştık. Behzad gitti. Burhanettin B ey le görüştü. Kumpanyasına girdi. Ben de isterdim ama gidip Burhaneddin Bey'e beni al diyemezdim. Mesire yerlerinde oynarlardı, uzaktan onları seyrederdim. Daha sonra Rap Selahattin'le tamştım. O aldırdı beni Burhaneddin B ey trupuna. Muhsin Ertuğrul'un tiyatroya eşsiz tutkunluğunu yakmdan tanımayı nasıl yaşamımın mutlu bir olayı sayıyorsam, Behzad Butak ı, bu sekseninde bile hâlâ sekiz yaşında muzip ebedî çocuğu ve cidden büyük ustayı yakından tanımış olmamı öyle bir kazanç sayıyorum.

13 TAKVİMİN SON YAPRAĞI Şuradan buradan derken, DlREKLER- ARASI Takvimi nin son yaprağına gelmiş bulunuyoruz. Koca Ramazan da işte geldi geçti. Otuz günlük bir takvim içinde elbet o âlemin her kişisini, her ayrıntısını eksiksiz hatırlamaya, onları yansıtmaya imkân olamazdı. Hatırlayabildiklerimizi, hafızamızın ve dilimizin uçuna gelenleri bir-iki çizgi ile biriki anekdotla vermekle yetindik. Zaten başka türlüsüne ne yerimiz, ne zamanımız elverirdi. Böyle bir DÎREKLERARASI A N ILA RI Takvimi, elbet metodik, mükemmel ve objektif olmak iddiaları da taşıyamaz, taşısa zaten tadı tuzu kalmazdı. Bu arada, eskiyi eksik de olsa yansıtma çabama yardım eden, beni zengin arşivlerinden yararlandıran dostlanma, özellikle saym Taha Toros a, Sayın Agop Ayvaz a, sağladıktan ve çoğu başka hiçbir yerde çıkmamış resim dokümanlarından ötürü candan teşekkürü borç bilirim. Eskiye el atan her araştırmacının düştüğü zorlukların başında, arşivcilikteki içler acısı durumumuz gelir. Ne zamandır kurulması için didindiğimiz tiyatro müzesi projesi, hâlâ gerçekleşemedi. Böyle bir müze ve arşiv kurulsa, belki onun adından utanıp kaybolup giden, küçümsenip unutulan tarihi dokümanları ve kalıntılan saygı ile toplamanın, toplananı titizlikle muhafaza etmenin başlıca uygarlık ödevlerinden biri olduğunu daha iyi hatırlarız. Neyse, tatlı başlayıp tatlı süren bir takvim dizisini son günlerinde acımtrak takazalarla bozmayalım. Çocukluğu Şehzadebaşı'nda geçmiş, tiyatrosever bir teyzenin dizi dibinde, o zamanın Direklerarası'nm çoğu temaşası- na küçük yaştan tanık olmuş, daha sonra tiyatrocularla seyirci ilişkisinden de öte dostluklar kurmuş bir insan olarak, bütün anılarımı, gördüklerimi, duyduklarımı, bildiklerimi, işten güçten, günlük gailelerden boşalabildiğim günlerde, eğer o günler gelirse daha ayrıntılı bir şekilde yansıtmayı bir gün deneyebilirim. Ne demişler: İşte geldik gidiyoruz Şen olasın Halep şehri Ahır yine hhk olur (vak olur Ibu tenler Bilmem niye kibreder edenler «Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken vartadır. Yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız. Görorum hepiniz gardroba koşmağa hazırlanorsunuz. Birazdan teatro bomboş kalacak. Ama teatro işte o zaman yaşamağa başlar. Çünkü Satenik'ln bir şarkısı ştı perdelerden birine takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. Hıranuş'la Virjinya'nın bir diyaloğu eski kostümlerin birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar, o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde yine sahneye dökülürler... Ama artık yoğuz. Seyirciler de kalmadı. Ama repliklerimiz, ftsıldaşır dururlar sabaha kadar... Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır. Perde...» HALDUN TANER'in (Sersem Kocanın Kurnaz Karısı) oyunundan, 3. Perde. Fasulyeciyan'ın tiradı. Artık ne o sevroş suflör var, ne zeki ve uyanık Ahmed Fehim ne de hazırcevap Küçük İsmail. Hepsine Tanrı rahmet eyleye. Dalgacı Holas, şık ve zarif Hıranuş Virjinya, Zagakyan, Satenik ve kulunuz Tomas Fasulyeciyan da dünya deniştirdik. Bizim de topragımık bol olsun. Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken vanzdır. Yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız. Görorum hepiniz gardroba koşmayahazırlanorsunuz. Birazdan teatro bomboş kalacak. TEŞEKKÜR Ramazan ın otuz günü, değerli ilgi ve dikkatlerini şu takvimin naçiz yapraklarından da esirgememiş olan sevgili okuyucularıma teşekkürü borç bilirim. Bazı hususlarda >sürc-i lisan eyledikse affetmelerini, hoş görmelerini dilerim. Sırf benim dikkatsizliğimden, bazı resimaltları yanlış çıkmışsa, bağışlayacaklarım umarım. Bir büyük teşekkürü de böyle ivicach bir diziyi sahifeye geçirirken, tüm zevkini ve sabrım gösteren, mizanpaj mı çekici hale getiren Tümer Argın ve Funda Eren e, dizgisini üstlenen dizgici arkadaşlara ve özellikle dikkatli musahhih arkadaşlara borçluyum. Bu candan şükran borcumu da yerine getirdikten sonra, şimdi galiba son sözü çoğu zaman yaptığımız gibi yine (Sersem Kocanın Kurnaz Kansı)nın, yazandan çok okuyandan dolayı büyük sevgi toplamış finaline bırakabilirim. Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Satenik in bir şarkısı şu perdelerden birine takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. Ahmed Fehim le Virjinya nm bir diyalogu, eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar, o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde yine sahneye dökülürler. Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama, repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar. Gün ağarır,, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır. PERDE. İstan b u l Şehir Ü niversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Oynatılış Tekniği. Karagöz Oyununda Bölümler

Oynatılış Tekniği. Karagöz Oyununda Bölümler Yazı İçerik Karagöz Oyunu Karagöz Oyunu Oynatılış Tekniği Karagöz Oyununda Bölümler Örnek Karagöz Oyunu Karagöz Oyunu Karagöz oyunu baş oyuncularından Karagöz'ün adıyla anılan bir gölge oyunudur. Oyunun

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. C i h a n D e m i r c i Damdaki Mizahçý 90 Yaþýnda Eskimeyen Bir Usta: Haldun Taner Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. 1986'da yitirdiðimiz Haldun Taner

Detaylı

dündündür 70. SANAT YILINDA B E D I A MUVAHHIT Büyükada'da unutulmaz çocukluk günleri Türk kadınının çalışma yaşamında yer alışının ilk adımları

dündündür 70. SANAT YILINDA B E D I A MUVAHHIT Büyükada'da unutulmaz çocukluk günleri Türk kadınının çalışma yaşamında yer alışının ilk adımları ŞUBAT 93 dündündür G Ö K H A N A K Ç U R A 70. SANAT YILINDA B E D I A MUVAHHIT Büyükada'da unutulmaz çocukluk günleri "Çok güzel bir hayatımız vardı. Büyükada'da güzel bir evimiz, arabamız, aşçımız, hizmetçimiz

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut Havada bulut Sen bunu unut 8 TEK TEK TEKERLEME Öğrendiğim ilk tekerlemeyi hatırlamıyorum ama; çocukluğuma dönüp, baktığımda onlarca tekerleme arasından ikisinin öne çıktığını çok net görüyorum. Bir tanesi,

Detaylı

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ TÜRK-İŞ Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi 14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ 25-27 Mayıs 2012 Nova, İbis Hotel - İstanbul Oturumlar Panel

Detaylı

TÜRK HALK TİYATROSU TÜRLERİ

TÜRK HALK TİYATROSU TÜRLERİ TÜRK HALK TİYATROSU TÜRLERİ KARAGÖZ Karagöz, bir gölge oyunudur. Bu oyun deriden kesilen ve tasvir adı verilen birtakım şekillerin (insan, hayvan, bitki, eşya vb.) arkadan ışıklandırılmış beyaz bir perde

Detaylı

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır. İÇ - AĞAÇ EV SALONU - GÜNDÜZ Salon kapısının altından içeri bir mektup süzülür. mektubu almak için koşar. zarfı çevirir, üstünde yazmaktadır. Oo, posta gelmiş! Hey,, bu sana! mektubu omzunun üstünden fırlatır.

Detaylı

Yusuf Ziya Ortaç ve Tiyatro Eserleri

Yusuf Ziya Ortaç ve Tiyatro Eserleri TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ABD YENİ TÜRK EDEBİYATI BİLİM DALI SEMİNER ÇALIŞMASI Yusuf Ziya Ortaç ve Tiyatro Eserleri Konuşmacı Emre ERDOĞAN Beylerbeyi nde doğmuşum, bostanlara karşı bir evde yıl 1895 babam,

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98 HALDUN TANER -rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98 I Kapak Düzeni: Dr. Ahmet SINAV ISBN 975-17-0262-3 Kültür ve Turizm Bakanlığı,

Detaylı

SAKA (SAtır KApama) Ağustos Umut & Yeşim Uludağ SAKA V. 1.0

SAKA (SAtır KApama) Ağustos Umut & Yeşim Uludağ SAKA V. 1.0 SAKA (SAtır KApama) Kişi Sayısı: Yaş grubu: Oyun Türü: 2 (ve üstü) 8 yaş ve üstü Kelime şifreleme SAKA oyunundaki her bir oyuncu (bu açıklamada 2 adet oyuncu olduğu varsayılacaktır), Kayıp Hattat 1 12

Detaylı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu -KAPANIŞ KONUŞMASI- M. Recai KUTAN 7 Kasım 2014 I. DÜNYA SAVAŞININ 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU TARİH: / /2017 1. Öncelikle adınız nedir? Adınızın anlamı nedir? 2. Annenizden doğma, babanızdan olma, sizden başka evde yaşayan biri var mı? Varsa sizden büyük mü küçük mü?

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ 1 Değerli Velimiz, İnsan yetiştirmek başka hiç bir canlıyı yetiştirmeye benzemez.

Detaylı

Osmanlı denize küskün müydü? Nice denizlerde hüküm sürmüştü de neden denize girmek yerine sahildeki kahvehanelerden onu seyretmekle yetinmişti?

Osmanlı denize küskün müydü? Nice denizlerde hüküm sürmüştü de neden denize girmek yerine sahildeki kahvehanelerden onu seyretmekle yetinmişti? Osmanlı denize küskün müydü? Nice denizlerde hüküm sürmüştü de neden denize girmek yerine sahildeki kahvehanelerden onu seyretmekle yetinmişti? Denize girmediği gibi, denizden çıkanı da mutfağına sokmamıştı

Detaylı

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 27.03.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

UFUK GÜRBÜZDAL TURK 102-3

UFUK GÜRBÜZDAL TURK 102-3 UFUK GÜRBÜZDAL 21302411 TURK 102-3 (Ayhan Türker/ Çiçekçi / turkerart.com) BÜTÜN YEMİŞLER DALLARINIZDADIR Çiçekçi bir abi var kireci dökülen binamızın önünde, yaşı binanın kapısından bakınca kırk, kırk

Detaylı

H.CAHİT DERMAN 18. KİŞİSEL RESİM SERGİSİ 30 MART-13 NİSAN

H.CAHİT DERMAN 18. KİŞİSEL RESİM SERGİSİ 30 MART-13 NİSAN H.CAHİT DERMAN 18. KİŞİSEL RESİM SERGİSİ 30 MART-13 NİSAN 1987 Açılış: 17.00-19.00 Çiçek gönderilmemesi rica olunur. AZMİN ZAFERİ 1966 yılınınbireylül günü. Besim Usta'nm atölyesinde resim çalışıyordum.

Detaylı

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil 1 Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez Senaryo: Sadık Şendil Müzik: Kemani Sebuh Efendi- Kürdilihicazkar Longa Filmin

Detaylı

Tekirdağ Seyirlik Köy Oyunları ( Gelin Verme Oyunu- Kimde Kabahat Oyunu)

Tekirdağ Seyirlik Köy Oyunları ( Gelin Verme Oyunu- Kimde Kabahat Oyunu) Tekirdağ Seyirlik Köy Oyunları ( Gelin Verme Oyunu- Kimde Kabahat Oyunu) Prof. Dr. Erman Artun GELİN VERME OYUNU Gelinlerin anasının üç kızıyla oyun alanına gelmesiyle başlar. "Haydee gelin satıyorum,

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Beterin Beteri Var Mehmet işten çıkarılır. Eve gelip durumu bildirince, hanımı içeri almaz. Gidecek yeri olmadığından Şeyhin dergahına gider. Bu sırada şeyh talebeleriyle sohbet etmektedir. Bu arada börek

Detaylı

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

&[1Ô A w - ' ,,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ .... CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. (Şapkasını takar.) Nasıl oldu Mimiciğim? Ay çok hoş! (Saçlarına taktığı çiçekleri gösterir.) Ne

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

20 Derste Eski Türkçe

20 Derste Eski Türkçe !! 20 Derste Eski Türkçe Ders Notları!!!!!! Cüneyt Ölçer! !!! ÖNSÖZ Türk Nümismatik Derneği olarak Osmanlı ve İslam paraları koleksiyoncularına faydalı olmak arzu ve isteği île bu özel sayımızı çıkartmış

Detaylı

OKULUMUZDAN HABERLER. -Çakma Külkedisi. Okulumuzda yoğun bir sınav haftası geçti. Bu sayımızda sizden gelenler daha çok yer vereceğiz.

OKULUMUZDAN HABERLER. -Çakma Külkedisi. Okulumuzda yoğun bir sınav haftası geçti. Bu sayımızda sizden gelenler daha çok yer vereceğiz. ESKİŞEHİR ATATÜRK LİSESİ YAYIN ORGANI AYDA BİR ÇIKAR 2015 ARALIK OKULUMUZDAN HABERLER Okulumuzda yoğun bir sınav haftası geçti. Bu sayımızda sizden gelenler daha çok yer vereceğiz. Belki de zamanı iyi

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

BEBEĞİNİZİN BİR SORUNU VAR

BEBEĞİNİZİN BİR SORUNU VAR BEBEĞİNİZİN BİR SORUNU VAR Kemal ORUÇ (Telefon çalar. telefonu açar.) : Evet, benim. Ne? Belma doğuruyor mu? Doğurdu mu? Ben baba Baba ben Tamam tamam, hemen geliyorum. Heyt be! Baba olmuşum! (Işık kapanır.

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Sinema filmi yapmak istiyorum

Sinema filmi yapmak istiyorum On5yirmi5.com Sinema filmi yapmak istiyorum Türk tiyatrosunun en önemli artistlerinden biri olan Gülriz Sururi ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Yayın Tarihi : 7 Mart 2012 Çarşamba (oluşturma :

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. 1934 -. Akhisar dan Akın - Hakkı Babayı Anlatıyor- : Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. Hakkı Baba 18

Detaylı

Orhan benim için şarkı yazardı

Orhan benim için şarkı yazardı 70'li yılların ünlü ses sanatçısı ve sinema oyuncusu Yıldız Tezcan, 21 yaşındayken Orhan Gencebay ile büyük aşk yaşadığını, ancak o dönem çöpçatanlıklarını yapan Sevim Emre'nin sonradan Gencebay'ı elinden

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

tellidetay.wordpres.com

tellidetay.wordpres.com Peşin Alınmış Ücret Gecenin oldukça ilerlemiş bir vaktinde özel bir kliniğin önünde duran taksiden üç kişi indi. Şoför yarı baygın yaşlıca bir adamın bir koluna aynı yaşlarda görünen hanımı ise diğer koluna

Detaylı

TARSUS DA BİR GÜN...BELKİ DE İKİ... Adanalılar...Mersinliler...Gaziantep, Hatay ve Osmaniyeliler...Türkiye nin gezmeyi sever insanları...

TARSUS DA BİR GÜN...BELKİ DE İKİ... Adanalılar...Mersinliler...Gaziantep, Hatay ve Osmaniyeliler...Türkiye nin gezmeyi sever insanları... TARSUS DA BİR GÜN...BELKİ DE İKİ... Adanalılar...Mersinliler...Gaziantep, Hatay ve Osmaniyeliler...Türkiye nin gezmeyi sever insanları... Hatta Tarsuslular. Dünyanın öbür ucundan gelen Japonlar,Koreliler,Almanlar

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin)

1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin) Birnci vize 1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin) a)... su b)... otel c)... kahve ç)... çay d)... yemek e)... boylu f)... adam g)... kız

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ŞUBAT

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ŞUBAT Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ŞUBAT TELEFON Telefonun delikleri içinde Babam evde yokken telefon eder. Bütün şehri arar Ufak tefek parmakları yüzünden Ah bilseniz başımıza

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 15 ARALIK -19 ARALIK 2014

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 15 ARALIK -19 ARALIK 2014 15 ARALIK PAZARTESİ Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 15 ARALIK -19 ARALIK 2014 SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ: Çocuklarla selamlaşıldı. İstedikleri ilgi köşelerinde(evcilik, kitap, puzzle,

Detaylı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman

Detaylı

KİŞİLER SOFİ: SES: IŞIK: EFE: DENİZ:

KİŞİLER SOFİ: SES: IŞIK: EFE: DENİZ: KİŞİLER : Kim bilir kaç bin yaşında. Tiyatronun cini. Eski bir tiyatro binasında, sofitada yaşar. Sahne tozu ve repliklerle beslenir. Çok bilgili, huysuz bir ihtiyar. : Sesi yankılı güzel bir peri kızı.

Detaylı

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi : Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1

Detaylı

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına. Z NESLİ VE TORUNUM EZGİ! Değerli Okur! Bu köşe yazısı; Ülkemizde nüfusun üçte birini oluşturan geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklar(ımız) la ilgili neler yapıyoruz? Çocuklarımız bu zorlu yaşam yolculuklarında

Detaylı

KUKLA ÇOCUK TİYATROSU

KUKLA ÇOCUK TİYATROSU KUKLA ÇOCUK TİYATROSU +3 yaş çocuklara yönelik "Guguklu Saat isimli kukla tiyatro oyunumuzla buluşalım... Kelebek Kukla Hediyemiz! EKİM AYI OYUNLARI HEDİYELİ! Guguklu Saat isimli oyunumuzu sergilediğimiz

Detaylı

5. SINIF TÜRKÇE NOKTALAMA İŞARETLERİ TESTİ

5. SINIF TÜRKÇE NOKTALAMA İŞARETLERİ TESTİ 1- Bir gün Nasreddin Hoca şehre gelip bir arkadaşıyla birlikte handa kalmış ( ) Gece yarısı arkadaşı sormuş ( ) ( ) Hocam ( ) uyudunuz mu ( ) ( ) Buyurun bir şey mi var ( ) ( ) Biraz borç para isteyecektim

Detaylı

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı.

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı. Düş Kırıklığı Karnı iyice acıkmıştı. Harabeler içinde bulunan bekçi kulübesinin ardındaki, begonvil, yasemin ve incir ağaçlarıyla çevrili alana doğru koştu. Leziz yemeğinin tadını uzaktan bile duyumsuyordu.

Detaylı

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) Enerji Tasarrufu Haftası (Ocak ayının ikinci haftası) GÜNE BAŞLAMA ETKİNLİKLERİ Oyun

Detaylı

EYLÜL 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Eylül 2014 Bülten

EYLÜL 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Eylül 2014 Bülten EYLÜL 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ AYIN TEMASI: OKULUM BEN KİMİM? *Kendi isimlerimizi söyleyerek, arkadaşlarımızla tanışma. *Sınıfımızı ve öğretmenimizi öğrenme. *Arkadaşlarımızın isimlerini öğrenme. *Okula

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Aşağıda verilen isimleri örnekteki gibi tamamlayınız. Örnek: Ayakkabı--------uç : Ayakkabının ucu İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Kalem sap Çanta renk Araba boya Masa kenar Deniz mavi Rüzgar şiddet

Detaylı

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri Sohbetler *Kendimi tanıyorum (İlgi ve yeteneklerim, hoşlandıklarım, hoşlanmadıklarım) *Arkadaşlarımı tanıyorum *Okulumu tanıyorum

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı ve faydalı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz.

Detaylı

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO: A2 DÜZEYİ ADI SOYADI: PASAPORT NO: NOT OKUMA 1 KARADENİZ TURU Metin Bey: Merhaba! Görevli: Merhaba efendim, buyurun! Nasıl yardımcı.(1)? Metin Bey: Ben bu yaz ailem ile bir tura çıkmak istiyorum. Bana

Detaylı

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik..

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik.. Ünlü hiciv ustamız Tevfik hakkında çok güzel bir yazı. Sami Özey'in kaleminden... YÜZ KARASI Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Tevfik.. Yaptığı her hareketle, yazdığı

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

KEREM ASLAN Her Şey Dahil KEREM ASLAN Her Şey Dahil KEREM ASLAN 1987 de Ankara da doğdu. TED Ankara Koleji ve Yahya Kemal Beyatlı Lisesi ni bitirdi, Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü nden mezun oldu. Eğitimine devam etmek için

Detaylı

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA 1. HAFTA TARİH : 01 MART 2016 04 MART 2016 KONU : YEŞİLAY 1- Yeşilay nedir? Ne işe yara? Faaliyetleri nelerdir? Nefes akciğer yapalım. Vücudumuzu 2- Sigara ve alkolün zararlarını hep birlikte öğrenelim

Detaylı

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz PROF. DR. 133 Prof. Dr. Alaattin AKÖZ SÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Hiç unutmadım ki! Akademik olarak hem yüksek lisans, hem de doktora

Detaylı

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Yusuf Yeşilkaya www.yusufyesilkaya.com yusufyesilkaya@gmail.com 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul Çemberlitaş ta dünyaya gelen Necip Fazıl, hem kültürlü hem de varlıklı bir ailenin çocuğudur. Dört-beş yaşında

Detaylı

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. 1. Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1. Sence, farklı insanların, farklı tanımlar yapmasına

Detaylı

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!.

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!. HEY GİDİ KOCA SİNAN.. MEKANIN CENNET OLSUN!.. Kanuni Sultan Süleyman devri.. O vakitler İstanbul da su sıkıntısı var.. Problemi çözmek için Sultan Süleyman, Mimar Sinan ı makama çağırır ve Mimarbaşı, milletin

Detaylı

Ali VAROL'un Blog Sitesi

Ali VAROL'un Blog Sitesi Ali VAROL'un Blog Sitesi Ali Varol, farklı alanlara ilgi duyan, becerileri ve çalışkanlığıyla kendine daima yeni uğraşılar edinen farklı bir kişilik. Onun uğraşı alanlarından biri de arıcılık. Bu yazıda

Detaylı

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e?

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e? Seçelim ve yerleştireli. erelisi iz? e i adı e u oldu erha a Türk ü sizi adı ız erelisi iz? Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu.... e? Sophie : Be i adı Sophie. Kutlu : Memnun oldum. Sophie : Be de..

Detaylı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İşitme Engelliler Milli Hentbol Takımının en genç oyuncusu Mustafa SEMİZ : Planlı çalışarak, disiplinli çalışarak zamanını ve gününü ayarlayarak nerede ve ne zaman is yapacağıma ayarlarım ondan sonra Her

Detaylı

iyi günler sevgili ilk yar'larımızın değerli dostları, Bugün geçmişlere gideceğiz, çünkü yakınlarda kulaklarını çok çınlatmıştık... Ne kadar güzel bir örnek çalışmaydı öğretmenlerimizin sevgili Ahmet Hocamızın

Detaylı

Küçüklerin Büyük Soruları-3

Küçüklerin Büyük Soruları-3 Küçüklerin Büyük Soruları-3 Yayın no: 185 ALLAH IN GÜZEL İSİMLERİNİ NEDEN ÖĞRENMELİYİM? Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen/kapak: Zafer Yayınları Isbn: 978 605 4965 09 0 Sertifika no: 14452 Uğurböceği

Detaylı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır?

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır? 1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır? 1. A. Şehirde yaşıyanlar bazı kurallara uymak zorunda. 2. B. Suriye, Türkiye nin güney komşusudur. 3. C. Kırlarda benbeyaz papatyalar vardı.

Detaylı

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK YARATICI OKUMA DİZİSİ Şiir Resimleyen: Yasemin Ezberci Yaratıcı Okuma Dosyası: Nilser Utku 2 BASIM Betül Tarıman UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK Resimleyen: Yasemin Ezberci

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ? 2017-2018 EKİM AYI 4-5 YAŞ PLANI EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?.HAFTA: EVİMİZ VE AİLEMİZ Evi izi Evi izi eş aları ı ta ı alı. Ailemizde kimler var. Çekirdek aile ve ge iş aile i ta ı alı. ölü leri i ta

Detaylı

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı On5yirmi5.com Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı Türkiye ve İstanbul çapında verilecek olan Yaz Kur an Kursu eğitimlerini İstanbul Müftü Yardımcısı Mehmet Yaman ile konuştuk Yayın Tarihi : 15

Detaylı

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon un davetiyle Bodrum a gelen Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor. Van Mustafa Cengiz Ortaokulu Mor Menekşeler

Detaylı

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ o /i@ ( ) (1 il )..... CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 -

Detaylı

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI SÜRE YÖNTEM- TEKNİKLER ETKİNLİKLER ARAÇ- GEREÇLER GEZİ- GÖZLEM- İNCELEME ATATÜRKÇÜLÜK ÖLÇME- DEĞERLENDİRME..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; 1.-2.-3.-4

Detaylı