OSMANLI MÜELLİFLERİNİN KALEMİNDEN AYASOFYA NIN İNŞASI. (Yüksek Lisans Tezi) Hüseyin SARI. Kütahya 2018

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "OSMANLI MÜELLİFLERİNİN KALEMİNDEN AYASOFYA NIN İNŞASI. (Yüksek Lisans Tezi) Hüseyin SARI. Kütahya 2018"

Transkript

1 1 OSMANLI MÜELLİFLERİNİN KALEMİNDEN AYASOFYA NIN İNŞASI (Yüksek Lisans Tezi) Hüseyin SARI Kütahya 2018

2 2 T.C. DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Tarih Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi OSMANLI MÜELLİFLERİNİN KALEMİNDEN AYASOFYA NIN İNŞASI Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Şakir TURAN Hazırlayan: Hüseyin SARI Kütahya 2018

3 3 Kabul ve Onay Hüseyin SARI nın hazırladığı Osmanlı Müelliflerinin Kaleminden Ayasofya nın İnşası başlıklı Yüksek Lisans tez çalışması, jüri tarafından lisansüstü yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre değerlendirilip oybirliği / oyçokluğu ile kabul edilmiştir..../.../2018 Tez Jürisi Kabul İmza Red Prof. Dr. Hasan Basri KARADENİZ Dr. Öğr. Üyesi Şakir TURAN (Danışman) Dr. Öğr. Üyesi Refik ARIKAN Doç. Dr. Ayhan KAHRAMAN Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

4 4 Yemin Metni Yüksek lisans tezi olarak sunduğum Osmanlı Müelliflerinin Kaleminden Ayasofya nın İnşası adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım kaynakların kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım..../.../2018 Hüseyin SARI

5 5 Özgeçmiş tarihinde Aydın da doğdu yılında Namık Kemal İlkokulu ndan, 1998 yılında Eyüp İmam Hatip Orta Okulundan dan, 2002 de Eyüp Lisesi nden, 2008 de İstanbul Üniversitesi Fen-Edebebiyat Fakültesi Bilgi Belge Yönetimi Bölümünden mezun oldu. Dumlupınar Üniversitesi Yeniçağ Tarih inde yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. İstanbul da hâlen Süleymaniye Kütüphanesinde çalışmaktadır.

6 v ÖZET OSMANLI MÜELLİFLERİNİN KALEMİNDEN AYASOFYA NIN İNŞASI SARI, Hüseyin Yüksek Lisans Tezi, Tarih Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Dr. Öğr. Üyesi Şakir TURAN Haziran, 2018, 140 sayfa Dünya tarihinin önemli miraslarından biri Ayasofya dır. Bu önemli miras, tarihin değişik dönemlerinde ilgi odağı olmuş, tarih ve daha pek çok ilim dallarında araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Bu çalışmada Ayasofya hakkında Fatih dönemiyle birlikte meydana getirilen Osmanlı Türkçesi eserlerden bazıları incelenerek ilim camiasının tartışmasına sunulmuştur. Kendine has özeliklere sahip olan Ayasofya nın yapımına ilk defa 360 lı yıllarda başlanmış, 415 te ikinci defa inşa edilmiş, Justinianus devrinde ise üçüncü ve son yapımına ulaşmıştır. Ayasofya her dönemin gözbebeği olmuş, siyasi iradenin değişmesiyle niteliği de değişmiştir. Kilise olarak meydana getirilen Ayasofya, Latin istilasında yağmalanmaktan kurtulamamıştır. Osmanlı imparatorluğu hâkimiyetinde camiye dönüştürülmüş gördüğü onarım ve güçlendirme çalışmalarıyla günümüze ulaşmış günümüzde müze olarak canlılığını devam ettirmektedir. Yüksek lisans tezi olarak yaptığım bu çalışma Fatih dönemi yazmalarından Şemseddin Karamanî nin Haze Tarih-i Beyanı Bina-yı Ayasofya-i Kebir eseri çerçevesine oluşturulmuş, Fatih dönemi ve sonrası Ayasofya Tarihi ile ilgili diğer Osmanlıca eserlerle birlikte değerlendilmiştir. Bu çerçevede eserlerden elde edilen bilgi ve bulgulardan yola çıkarak Ayasofya inşasının aşamaları safhalarıyla incelemiş ve bilim dünyasının tarttışmasına sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Ayasofya, İgnatios, Agnadyus, Ustuyanoş, (Justiniaus) Mimar, Karamanî, Abdulkayyum, Ayasofya Tarihi

7 vi ABSTRACT THE CONSTRUCTION OF AYASOFYA IN THE WRITINGS OF OTTOMAN SCHOLARS SARI, Hüseyin Master Thesis, Department of History Thesis Adviser: Asst. Prof. ŞAKİR TURAN June, 2018, 140 pages One of the most significant heritage of world history is Hagia Sophia. This significant heritage has been attractive for researchers interested in especially history and other discipline of sciences among the different periods of history. In this study, the results obtained by being investigated some of Ottoman Turkish works which is regarding Hagia Sophia and discovered among Fatih term is presented to scientific discussions. Hagia Sophia, which has its own characteristics, was first built in the 360, it was constructed second time in 415 and became the ultimate state in Justiniaus term. Hagia Sophia has been dearest in all periods and its character has changed many times due to changing of politicians. Constructed as a church at first, Hagia Sophia was exposed to plunder at Latin invasion. It was turned into a mosque at Ottoman term and has reached to now via some strengthening reparations. It is a museum nowadays. This study, which is my master thesis, arised in point of the work of Şemseddin Karamanî Haze Tarih-i Beyanı Bina-yı Ayasofya-i Kebir, which is one of the manuscripts at Fatih term, and it is investigated with the Ottoman works at Fatih term and later regarding the history of Hagia Sophia. The stages of the construciton of Hagia Sophia are deeply investigated via the knowledge and results obtained by the works, and are presented to scientific discussions. Keywords: Hagia Sophia, İgnatios, Agnadyus, Ustuyanoş, Justiniaus, Architect, Karamanî, Abdulkayyum, The history of Hagia Sophia

8 vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET... v ABSTRACT... vi İÇİNDEKİLER... vii KISALTMALAR... ix GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM AYASOFYA İLE İLGİLİ TÜRKÇE ESERLERİN TANITILMASI 1.1. SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİNDEKİ AYASOFYA TARİHİ İLE İLGİLİ ESERLER HAKKINDA BİLGİLER Farsça Yazmalar Tarih-i Ayasofya Tarih-i Ayasofya Kıla -i Kostantiniyye ve Bina-i Ayasofya Ayasofya Türkçe Yazmalar Haze Tarih-i Beyan-ı Bina-yı Ayasofya-i Kebir Haze Tarih-i Beyan-ı Bina-yı Ayasofya-i Kebir Tarih-i Ayasofya Risale-i Şerife Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul ma a Ayasofya-i Kebir Bina-yı Âlâ-yı lâ-nazîr Tevarih-i Kostantiniyye ve Ayasofya -Ba zı Hikayat Ayasofya Cami inin Tarihi ile Mahmud Paşa Menkıbesi Tevârîh-i Camii Şerif-i Ayasofya Bi l-icmal Der-Beyân-ı Sûr-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir Feth-i Kostantiniyye ve Tarif-i Ayasofya Ayasofya Tarihi SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ DIŞINDAKİ AYASOFYA TARİHİ İLE İLGİLİ BAZI YAZMALAR Târih-i Ayasofya Ayasofya Tarihi Tercemesi Der Beyân-ı Ayasofiyye Risale-i Mergûbe Tevarih-i Ayasofya-i Şerif Min Telif-i Nişancı rahimehullah Ayasofya Cami i Binâsı ESERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE İLMİ KATKILARI İKİNCİ BÖLÜM AYASOFYA NIN İNŞASI 2.1. DÖNEMİN SİYASİ VE SOSYAL TARİHİNE GENEL BAKIŞ... 34

9 viii Iustinianos-Justinianus-Ustuyanuş Dönemi ve Nika İsyanı ESERLERE GÖRE İNŞAATIN AŞAMALARI Ayasofya İnşaati Öncesi Ayasofya dan Önceki Dini Yapılar Günümüz Çalışmalarında I. Ayasofya Günümüz Çalışmalarında II. Ayasofya Ayasofya Fikrinin Ortaya Çıkışı ve Yapılmasına Sebepler Ayasofya ya Malzemelerin Toplanması Ayasofya Mimarları İnşaat İçin Arsa İstimlâki Yapım Aşaması Ayasofya isminin ortaya çıkışı Ayasofya da Temel Atma Töreni Ayasofya nın Yapımında Yaşanan Ekonomik Sıkıntılar Ayasofya nın Fiziki Özellikleri Ayasofya nın Kubbesi Ayasofya nın İç ve Dış Görünümü Ayasofya nın Kapıları Tırabzanların İnşası Ayasofya nın Yapım Süresi, Maliyeti ve Bitirilişi Ayasofya nın Açılış Merasimi Yapım Sonrası Ayasofya Vakfının Kurulması Justiniaus un Hastalanması, Vasiyeti ve Vefatı Mimarbaşı Ağnadiyos a Ceza Verilmesi Kubbenin Depremlerde Yıkılması VI. yy dan Sonra Ayasofya SONUÇ EKLER KAYNAKÇA DİZİN

10 ix a.g.e. a.g.m. a.g.t. Ayas. Adı Geçen Eser Adı Geçen Makale Adı Geçen Tez Ayasofya KISALTMALAR B. İbni Bknz. Çev. DİA Bakınız Çeviri Diyanet İslam Ansiklopedisi H. Hicri Haz. Hz. İA İbt. İst. Kost. Hazırlayan Hazreti İslam Ansiklopedisi İbtida-i İstanbul Kostantınıyye M. Miladi Müs. str. Tev. vr. Müstensih Satır Tevarih-i Varak

11 TEZ METNİ x

12 1 GİRİŞ Kutsal bilge, İlahi Hikmet anlamları taşıyan Ayasofya her dönemde ilgi çeken, üzerinde çalışılan, efsaneler üretilen, İstanbul a gelen seyyahların, elçilerin, imparatorların dikkatini çeken bir şaheserdir. Ayasofya mimari özelliği ile ayrı bir öneme sahip olduğu gibi kendisine atfedilen sembolik kavramlara da sahiptir. Farklı milletler, farklı inanç sahibleri Ayasofya ya sahip çıkmıştır. Mimarisi bir mimarı etkilediği gibi, bir şairin dizelerine yön verebilmiş, bir ressamın fırçasına, bir müzisyenin bestesine konu olmuştur. Ayasofya, şehrine ve devletine her zaman itibar ve prestij kazandırmıştır. Ayasofya bu özelliğini Osmanlı İmparatorluğu öncesinde, sonrasında ve günümüzde korumuştur. Ayasofya nın dikkat çeken bu yönü yayın dünyasına da yansımış, hakkında pek çok çalışma yapılmıştır. Hasan Diker Fırat ın doktora tezi olan ve Ayasofya Müzesi tarafından yayınlanan Ayasofya ve Onarımları, Feridun Dirimtekin in Resimli Ayasofya Klavuzu, Ayasofya nın günümüzdeki son halini anlatan Ayasofya Müzesi eski müdürlerinden A.Haluk Dursun un Ayasofya Müzesi Kültür Envanteri, Işın Demirkent in Bizans çalışmaları, Semavi Eyice nin Diyanet İslam Ansiklopedisindeki Ayasofya maddesi ve Ayasofya 1, Ayasofya 2 ve Ayasofya 3 adlı eserleri ve Eski İstanbul dan Notlar adlı çok değerli çalışmaları, Jane Taylor un İmparatorlukların Başkenti İstanbul, Elif Keser Kayaalp in Bizans İstanbul u (Kostantinopolis), İsmail Kandemir in Ulu Mabed Ayasofya, Arif Müfid Mansel in İslam Ansiklopedisinde bulunan Ayasofya maddesi, Aydın H. Polatkan nın, Iustinianus Ayasofyası Üzerine Bir Anlam Araştırması adlı yüksek lisans tezi, Ayasofya Müzesi eski müdürlerinden Sabahattin Türkoğlu nun Ayasofya nın Öyküsü, Prokopis in Bizansın Gizli Tarihi, A.A.Vasiliev in Bizans İmparatorluğu Tarihi gibi daha pek çok eserlerde Ayasofya ya dair bilgiler verilmiştir. Son yıllarda Osmanlı yazmalarına dair çalışmalardan olarak Stefanos Yerasimos un Kostantiniyye ve Ayasofya Efsaneleri, A. Akgündüz, S. Öztürk ve Y.Baş ın birlikte kaleme aldıkları Üç devirde bir Mabed ve Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii adlı eserler bulunmaktadır. Bu çalışmalara ilaveten bizde müstakil olarak Fatih dönemi ve daha sonraki dönemlerde telif edilmiş yazma ve matbu eserleri inceleyip karşılaştırarak ve güncel kaynaklarla değerlendirmeye tabi tuttuk.

13 2 Ayasofya nın tarihi, kapsadığı dönemin genişliğinden dolayı araştırılması zor olan konulardan biridir. M.s 300 lü yıllardan günümüze kadar geçen uzun süre içerisin de Ayasofya ile ilgili dökümanların tamamına ulaşmak hemen hemen imkânsız gibidir. Oysa bu kaynakların tamamı incelenmeden sağlıklı bir neticeye ulaşmak zordur. Ayasofya ile ilgili çalışmalarda Roma, Yunan ve Bizans kaynaklarının incelenmesi için Latince ve Yunanca ya hâkimiyet gerekmektedir. İlgili sahaların tarihi, siyasi, ekonomik koşulları göz önünde bulundurulmakla birlikte İstanbul a gelen seyyahların, elçilerin ve diğer devlet görevlilerin Ayasofya ile ilgili notlarının incelenmesi ayrıca önemlidir. Çalışmamıza konu olan Osmanlı dönemi yazmalarının incelenmesi Ayasofya ile ilgili çalışmalara mütevazı bir katkı sağlayacak ve kollektif çalışmaların önünü açaçaktır. Ayasofya hakkında Roma döneminden başlayarak Bizans döneminde, İstanbul fethinin öncesi ve sonrası Osmanlı döneminden günümüze kadar pek çok eser telif edilmiştir. Başta İstanbul, Viyana, Berlin, Fransa devlet kütüphaneleri olmak üzere yurt içi ve yurt dışındaki kütüphanelerde Ayasofya ile ilgili muhtelif yazmalar bulunmaktadır. Yaptığımız çalışma Ayasofya nın tarihinin genel bir incelenmesi değildir. Bu çalışmanın gayesi Süleymaniye Kütüphanesi başta olmak üzere diğer yazma eser kütüphanelerinde bulunan Ayasofya inşası ile ilgili yazma ve matbu eserlerden oluşan on dört adet Türkçe yazma eserde Ayasofya nın Justinianus 1 dönemindeki inşaat sürecini ele almaktır. Tezimizde Justinianus 2 döneminde Ayasofya da yapılan inşaat çalışmalarını incelemiş ve takip eden dönemdeki gelişmeler ele alınmıştır. Yöntem olarak Fatih dönemine ait en eski Osmanlı Türkçesi yazma latinize edilmiş, Fatih ve sonraki dönemlerde oluşturulan diğer yazmalar ile karşılaştırılmalar yapılmıştır. Ayasofya nın imar çalışmalarına ilave olarak İstanbul un fethinden sonra yapılan bazı çalışmalara ait bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca yazmalarda ele alınan konuları değerlendirirken sağlıklı bir sonuca ulaşmak için Ayasofya hakkında günümüzde yapılmış çalışmalardan istifade yoluna gidilmiştir. 1 Justinianus, Bizansta yılları arasında hükümdarlık yapmıştır. Döneminde Nika İsyanı çıkmıştır. İmparatorluk üzerinde imar ve yenileme çalışmaları dikkat çekicidir. İçte hâkimiyeti sağladığı gibi dış seferlerde de yoğun olarak bulunmuştur. Ayrıca hazırlattığı hukuk nizamnamesi dikkat çeken çalışmalarındandır. Çalışkanlığı ve hırsıyla birlikte oteriterliği ile de bilinmektedir. 2 Yazmalarda Ustuyanoş, Ustunyanu, Ustanubano şeklinde geçmektedir.

14 3 Yazma eserlerde konuya giriş yönüyle aralarında farklılıklar bulunmaktadır. Ali Arabî İlyas ve Nişancı ve Abdullah Konevî konuya Roma dönemi öncesi ile başlarken, Şemseddin Karamani ve Müstensih İbrahim Efendi ilk insandan, Abdulkayyum, Yusuf bin Musa ve Yusuf bin İlyas Justinianus döneminden başlamaktadır. Ayrıca bu eserlerde İstanbul fethi ve sonrasına ait bilgiler aktarılmazken, Aleksandr Kostandinidi nin Ayasofya Tarihi (h.1285) eserinde ondokuzuncu yüzyıla kadar Ayasofya ait bilgiler verilmektedir. İncelenen eserler ekseriyetle aktardığı bilgiler için kaynak göstermemiştir. Ele alınan eserlerde Ayasofya nın yapım sürecinde sık sık ilahi müdahalelere yer verildiği görülmektedir. Osmanlı yazmalarında görülen bu tarz değerlendirmeler, Rum ve Yunan kaynaklarında da geçmektedir. Bu tarz anlatımların Ayasofya ya kudsiyyet atfedilerek toplumun dikkatini çekmek için yapıldığı değerlendirilmiştir. Fethedilen herhangi bir yerin, yeni yapılan bir şaheserin toplum tarafından kabulü, toplumun o yeri sahiplenmesi belirli bir sürede gerçekleşir. Kabul döneminin daha kısa sürede olması ve toplum tarafından daha kolay benimsenmesini sağlamak için bu gibi yerlere kudsiyet atfedilir. Kudsiyet atfetmekle buralara olan ilginin daha kısa sürede gerçekleşmesi sağlanır. Bu uygulamanın Ayasofya için de yapıldığını görmekteyiz. Atfedilen kudsiyetin bir yansıması olarak Bizans döneminde imparatorun taç giyme merasimi, vaftiz törenleri, büyük ayinler, kutlamalar Ayasofya da yapılmıştır. Hatta İmparator a yapılan saldırılarda aile üyelerinin saklanma ve korunma yeri olmuştur. İmparator için Ayia Sophia ya (Ayasofya) görevli atamak bir ayrıcalık vesilisesiydi 3. Ayasofya daki bu merasimler Osmanlı İmparatorluğu döneminde devam etmiştir. Sultan Ahmet Camii yapılıncaya kadar devlet erkânının katıldığı resmi devlet merasimleri Ayasofya Camii nde yapılmıştır. Osmanlı sultanları, mübarek gecelerde Ayasofya camisine gelirlerdi. Ayasofya, saray camisi olarak anılmakta, büyük olaylarda, cülus törenlerinde, cenaze namazlarında padişah ve erkânının teşriflerine sahne olmuş hatta hanedandan biri öldüğünde salâ buradan verilmiştir 4. 3 Ioannes Zonaras, Tarihlerin Özeti, Çev. Bilge Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2008, s.48,160, 167.; Niketas Khoniates, Historia (Ioanees ve Manuel Kommenos Devirleri), Çev. Fikret Işıltan, TTK Yayınları, Ankara 1995, s Pelin Çift, Erhan Altunay, Ayasofya nın Gizli Tarihi, Beyaz Baykuş Yayınları, İstanbul 2015, s.164

15 4 Günümüzde müze olarak hizmet veren Ayasofya da toplam 311 pencere vardır. Alt salonda toplam 134, kuzey ve doğu cephe (mihrap) üzerinde 21, güney cephe üzerinde 28, batıda iç nartekste 14, dış nartekste 10 adet toplamda nartekslerde 24 adet pencere bulunmaktadır. Ana kubbe etrafında 40 adet pencere vardır. Üst galerinin kuzey kısmında 28 ahşap, 18 mermer; güneyde 17 ahşap, 15 mermer; doğuda 10 ahşap, 12 mermer pencere ile batı cephesi üzerindeki 50 ahşap, 27 mermer pencere ile toplam 177 pencere yer alır 5. Hiçbir çalışma Ayasofya ile ilgili çalışmaları tamamlamış olmayacaktır. Tartışmalar iddialar devam edecek en eski devirlerden itibaren insanların ilgisini çektiği gibi bundan sonra da merak edilmeye devam edecektir. Bu çalışma ile ilgili tarıtışmaların bir kısmına katkı sağlanmış olmasını ümit ederiz. Bu çalışma süresince yardımlarını esirgemeyen, başta danışmanım Dr. Öğr. Üyesi Şakir Turan olmak üzere hocalarım Prof. Dr. Hasan Basri Karadeniz ve Süleymaniye Kütüphanesi yazma eser uzmanlarından Ali Arslan, Sadullah Kaya ya ve Süleymaniye Kütüphanesi okuma salonu personellerinden Mehmet Çiçek Bey ve Nesrin Atabek Hanım a, İSAM çalışanlarına, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi personellerine, isimlerini zikredemediğim kendilerinden istifâde ettiğim arkadaşlarıma, kıymetli ve sabırlı eşime teşekkürlerimi sunuyorum. 5 A.Haluk Dursun, Ayasofya Müzesi Kültür Envanteri, İstanbul Kültür Mirası ve Kültür Ekonomisi Kültür Envanteri 1, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları İstanbul 2011, s.93.

16 5 BİRİNCİ BÖLÜM AYASOFYA İLE İLGİLİ TÜRKÇE ESERLERİN TANITILMASI

17 SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİNDEKİ AYASOFYA TARİHİ İLE İLGİLİ ESERLER HAKKINDA BİLGİLER Süleymaniye Kütüphanesinde Ayasofya Binası Tarihi ile ilgili on sekiz eser bulunmaktadır. Bunların on dört tanesi Türkçe, dört tanesi ise Farsça dır. Tezimizde esas aldığımız Şemseddin Karamanî nin eseri, Rumca dan Farsça ya ve Türkçe ye çevirilmiştir Farsça Yazmalar Tarih-i Ayasofya Tarih-i Ayasofya isimli eserin müellifi Derviş Şemseddin dir. Tezimize esas aldığımız eserin yazarı Karamanî, Türkçe çevirisinde Şemseddin Karamanî ismini, Farsça çevirisinde Derviş Şemseddin ismini kullanmıştır. Bu eser Fatih Sultan Mehmet in isteği üzerine H. 883 te (M.1478) Rumca dan tercüme edilmiştir. Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya koleksiyonunda 3025 numaralı demirbaşta kayıtlı bulunmaktadır. Eserin Farsça nüshası Türkçe den tercüme edilmiştir Tarih-i Ayasofya Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya koleksiyonunda numaralı demirbaşta kayıtlı bulunan ikinci yazma eserin ismi de Tarih-i Ayasofya dır. Müellifi belli değildir. Tarihi ise H.885/M.1480 dir. Müellif eserini fetihten yirmi sekiz yıl sonra fars lisanıyla yazdığını belirtmektedir Kıla -i Kostantiniyye ve Bina-i Ayasofya Müellifi Ahmed b. Ahmed el-münşi Ceylani dir. II. Beyazid döneminde H.905/M.1499 tarihinde yazılmıştır. Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya koleksiyonunda 3024 numaralı demirbaşta kayıtlı bulunmaktadır. Ahmed Münşi kendisinden önce yazılmış ve Rumca dan çevrilmiş bir eserin varlığından söz etmektedir 6. Muhtemelen bu eser, tezimize esas aldığımız Şemseddin Karamanî nin 6 İstanbul da Rumca dan, Farsça ya çevrilmiş Ayasofya binası ile ilgili bir kitap okudum. Eksik olduğu ve ba zı hatalar içerdiği için bu konuda tekrar bir kitap yazmaya karar verdim. Ahmed b. Ahmed el-

18 7 eseridir. Bu üç eser en eski Farsça çevirilerdir. Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan diğer Türkçe yazmalar bu Farsça çevirilerden tercüme edilmiş görünmektedir. Yusuf Bin Musa ve Yusuf bin İlyas Tarih-i Ayasofya adlı eserlerini doğrudan Rumca dan tercüme etmişlerdir Ayasofya Süleymaniye Kütüphanesinde Ali Nihat Tarlan koleksiyonunda numaralı demirbaşta kayıtlı, on iki sayfalı matbu bir eserdir. H.1330/M tarihli yeni bir eserdir. Eserin katalog bilgisi mevcut olup, pdf i sisteme henüz yüklenmemiştir Türkçe Yazmalar Haze Tarih-i Beyan-ı Bina-yı Ayasofya-i Kebir Eserin müellifi Şemseddin Karamanî Şemseddin Mahmud b. Ahmed dir. Karamanî, eserini H.882/M.1477 yazmıştır 7. 1 Rebiülevvel 1128 (24 Şubat 1716) tarihinde Katib Ali tarafından istinsah edilmiştir. Osmanlı Türkçesi ile nesih hatta yazılmıştır. Süleymaniye Kütüphanesinde, Süleymaniye koleksiyonunda, numaralı demirbaşta kayıtlıdır. Otuz varak, on yedi satırdır. Sayfa boyu 212*155, yazı alanı da 160*85 mm dir. Eser Fatih Sultan Mehmet e takdim edilmek için yazmıştır. Karamanî, İstanbul un fethinden sonra H.882/M.1447 yılında eserini yazdığını, kaynak olarak Ayasofya Tarihi kitaplarını kullandığını belirtmiştir. Karamanî pek çok yerde ravi sözcüğünü kullanmış, bir kaynaktan aktardığını belirtmiştir. İhtiyaç gördüğü yerlerde bu söz sahihtir diyerek vurgulamıştır 8. Eser: Hamd-i bi kıyas ve senai pür esas ol Sanii pür senayı ın zat-ı pakine kim bustan kalıb-ı insani küllü akılla müzeyyen kıldı ve gülşeni civan-ı meşail ibadatla Münşi el-ceylani, Kıla'-i Kostantiniyye ve Bina-yı Ayasofya, Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya Koleksiyonu 3024, vr.3a. 7 Şemseddin Karamani, Tarih-i Beyan-ı Bina-yı Ayasofya, Süleymaniye Kütüphanesi, Süleymaniye Koleksiyonu, 818, vr.30 a, str Hikayet, imdi bu hikâyenin rivayeti şöyle nakildir ki nakl-i sahih ve delâil iledir. Şemseddin Karamani, a.g.e.,vr.2a, str ; Ayasofya kubbesinin nısfı dahi mihrab canibine mayildir yıkıldı. Pes Enuşirvan vâkıfolup ziyadesiyle meblağ gönderup ta ki kubbe-i meremmat edip gereği gibi ta mir kıldılar ve bu rivayet kavl-i sahihdir.şemseddin Karamani, a.g.e., vr.30a, str.1-4.

19 8 münevver eyledi. Ve menazil-i sabitat-ı dekaik ve derecat anın iradatıyla muazzez oldu. Anın emriyle bu gerdun atlası mu allakdurdu ba de ez-sena ber-hazreti bârî azze ismehu salla salâvat ol hace-i kâinat ve ruh -ı mutahharına türbe-i münevverlerine olsun ki maksud-i külli kâinatın ve mukaddeme-i kâffe-i mahlûkattır aleyhisselam dûd-ı nâmadud âline ve ashabına olsun rıdvanullahi teala aleyhim ecmain. Emma ba de sözleriye başlayıp, Tarih-i pes ey azizun şöyle belkim çün tarih-i hebut Âdem Nebi aleyhisselam. Beş bin dokuz yüz altıncı yıla irdi. Ustuynuş un kemal-i devletine zev al idüb dünyadan gitti. Tarih-i Sultan Muhammed Han ve çün tarih-i hicret-i nebevi aleyhisselam sekiz yüz seksen ikinci yıla vardı. Tığ-ı cihan-ı kebir sultan Muhammed Han Gazi tâbe sarrahu hıtta-i İstanbulî feth eyledi. İmdi evsâf-ı bina-yi Ayasofya tarih kitaplarında bu minvâl üzere tahrir olunmuş idi ki takrir olundi ve beyaza geldi. Vallahu a lemu bissavab. Temmet muharrerül-hakir. Pûr taksir- Katib Ali. Fi gurre-i rebiülevvel sene Her kim okur kitabı hayr ile yâd ola Kâtib Ali. cümleleriyle bitmiştir. Akıcı bir dile sahip olan eser araştırmalarımıza göre Süleymaniye Kütüphanesinde bu konudaki en eski eserdir. Konu anlatımı genellikle tarihsel akış içinde verilmiştir. Eserin girişinde At Meydanı ndaki karışıklığa dair kısa bir bilgi bulunmakta ve duası makbul Eftehyu adlı kişiden söz edilmektedir. Eserde, Bizans İmparatoru Kostantin e gelene kadar İstanbul a ait kısa bilgiler verilmektedir. Bu esere içerik olarak en yakın eserlerden biri de Molla Abdünnasır Abdülkayyum un eseridir. Her iki eserin birbirine benzer yönleri fazlaca bulunmaktadır. Bu durum kaynaklarının aynı olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir. Her iki eserin farklı olduğu kısımlar da vardır. Sayısal verilerde aralarında farlılık olduğu görülmektedir Haze Tarih-i Beyan-ı Bina-yı Ayasofya-i Kebir Tezimize esas aldığımız Tarih-i Ayasofya nın matbu halidir. Müellifin tam ismi bu nüshada Şemseddin Karamanî Şemseddin Mahmud b. Ahmed olarak verilmiştir. Süleymaniye Kütüphanesinde tercüman koleksiyonunda bulunmaktadır. Demirbaş numarası 486 dır.

20 Tarih-i Ayasofya Süleymaniye Kütüphanesinde yazma bağışlar koleksiyonunda demirbaş numarasında bulunan eser, İbn Müneccim-Yusuf b. Musa b. Musa el- Balıkesirî 9 tarafından nesih hattıyla Türkçe yazılmıştır. Üç varak, altı sayfadır. (128b- 131a) Sayfa boyu 213*133, yazı alanı 150*71mm dir. Özet hükmündedir. Bu eserin önemli özelliği müellifi Yusuf Bin Musa tarafından H. 884/M.1479 Rumca dan Türkçe ye çevrilmiş olmasıdır 10. Kronolojik bir sıra takip edilmemiştir. Bu yazmanın en önemli özellikleri, incelediğimiz eserler arasında Fatih Sultan Mehmet döneminde yazılmış ikinci Türkçe eser olması ve Rumca dan doğrudan çevrilmesidir 11. Elimizdeki nüshasında müstensih eserin sonunda Osmanlı padişahları hakkında kısa notlar düşmüş, III. Murad da bitirmiştir. Bu durum da eserin III. Murad H /M döneminde istinsah edildiği kanaatini uyandırmaktadır. Yusuf bin Musa ya ait eserin başka bir nüshası ise H. 966/M da çoğaltılmıştır. Yazılma tarihi H. 884/ M senesidir 12. Eser, Bu hakir-i zayıf Yusuf Bin Musa Bin Musa El-Balıkesirî eş-şehîr bi nnecm eydür ki bir gün Rumların tevarihi kitabına nazar ederke Ayasofya binasının harcını ve tarihini gördüm. Bi garip hikâyet Rum dilinden Türkî ye tercüme eyledim ki bâ is-i du â-yı hayr ola. Merhum mağfurlehu Sultan Mehmed Gazi nin saltanatı yılındaki feth-i Kostantiniyye dir, tarih-i hicretin sekiz yüz seksen dördüncü yılında idi. Mübarek mah-ı şa banın evveli idi sözleriyle başlamaktadır. Zikrolunan Ayasofya Hazret-i İsa dan (a.s) dörtyüz sekiz yıldan sonra bina olundı. Tarih-i mezbûrdan tarih-i tercümeye gelince bin beş yüz otuz üç yıldır. Vallahu a lem. Al-i Osman zamanında olan fütuh-u tevarihidir. Feth-i Bursa 736, feth-i Gelibolu 743,vefat-ı Süleyman Paşa 755, feth-i Edirne ifadeleriyle bitmektedir. 9 İbn-Müneccim-Yusuf b. Musa, Osmanlı tarih yazarlarının eskilerinden olup Balıkesir lidir.(15.yüzyıl) Tarih-i Kostantiniyye ismindeki eserinin önsözünde İbn-i Müneccim ismi ile şöhret bulmuştur. Eserini genişleterek Yunanca dan tercüme etmek suretiyle H.884 /M.1479 tarihinde yazmıştır. Tarih-i Ayasofya isminde tercüme edilmiş bir tarihçesi vardır. Bursalı Mehmet Tahir Efendi, Osmanlı Müellifleri ( ), İsmail Özen (Haz.), C.III., Meral Yayınevi, İstanbul 1975, s Yusuf bin Musa Balıkesirî, Tarih-i Ayasofya, Süleymaniye Kütüphanesi Yazma Bağışlar 2057, vr.128b, str Yusuf bin Musa Balıkesirî, a.g.e, vr.128b, str Yusuf bin Musa Balıkesirî, Tarih-i Ayasofya, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, Türkçe Yazmalar Katoloğu 2545, vr.101a. 13 Yusuf bin Musa Balıkesirî, vr.128b,131a, str.1-6, 6-8.

21 10 Bilindiği üzere Fatih, fetihten sonra Yunanca dan çeviriler yaptırmıştır. Bu çeviriler içerisinde 1471 de esir Mihail Aihmalotos un, İstanbul şehir tarihlerini (patria) 14 anlatan bir öyküsü de bulunmaktadır. Eserin Yunanca kopyası Topkapı Sarayı kütüphanesinde bulunmaktadır. Günümüz tarihçilerinden Stefanos Yerasimos, Yusuf bin Musa Balıkesirî nin Rumca dan çevirdiği eserin bu kitap olduğunu iddia etmektedir. Ayasofya Tarihî eserinin Bizans patrialarındaki (İstanbul Şehir Tarihi) Ayasofya İnşaatının Öyküsü nün özeti olduğunu belirtmiştir Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul ma a Ayasofya-i Kebir Bina-yı Âlâ-yı lâ- Nazîr Ali Arabî İlyas ın kaleme aldığı eserdir. Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi koleksiyonu demirbaş numarasında kayıtlıdır. Eser H. 970 /M yılında yazılmıştır. Koleksiyonun 161b-176a varakları arasında geçmektedir. Eserin diğerlerinden önemli bir farkı yazı sitilindedir. Talik hatla, her sayfanın sağ köşesinden başlayıp çapraz yazılmış ve sol alt köşesinde sayfa bitirilmiştir. Eserin giriş kısmında yazar hakkında kısa bir bilgi yer almaktadır. Buna göre Ali Arabî İlyas, Kanuni Sultan Süleyman dönemi sadrazamlarından Semiz Ali Paşa nın hizmetinde bulunmakta ve muallimlik yapmaktadır 16. Eserde Justiniaus un Ayasofya yı yaptırmasına dair gördüğü rüya, Ayasofya için arsa istimlâki, Ayasofya nın planı ve adı, mimarın kaybolması, ekonomik darlığa düşüldüğünde gönderilen hazineye dair iki farklı rivayet ile mimarın cezalandırılması ve 14 Patria, Bizans devrinde yazılmış İstanbul şehir tarihini anlatan eserlerdir. 15 Stefanos Yerasimos, Kostantiniyye ve Ayasofya Efsaneleri, Çev.Şirin Tekeli, İletişim Yayınları, İstanbul 1993, s Resulullah aleyhiselâm hazretlerinin hicret-i şerîflerinden dokuz yüz yetmiş yıl munkazî olmuştur, bu hakîr u mu terifu t-taksîr Alî Arabî İlyâs el-fakîrü l-muallim fî hizmeti hazreti l-vezîr a nî bihi eddüstûru l-a zam, ve sâhibu l-efhâm ve l-ekrem el-kâyim bi-tedbîri l-memâliki fî tariki l-insâf a delü lmesâlik-i mazharu l-fadli ve l-imtinân mazhar-ı fehvâ-yı İnn [Allâhe] ye muru bi l-adli ve l-ihsâni alleme l-hüdâ keyfe l-verâ muhibbu l-fuzelâ men fi l-ulemâ sâhibü s-seyf ve sahibü l-kalem melâzülhalk ve melce ü l-ümem dediğim Hazret-i Ali Paşa sânehû rabbünâ ani l-fahşâ ve ebbeda llâhu te âlâ eyyâme Devleti l-aliyyeti ve sebbetee esâse rif atihî ve se âdetihi s-seniyyeti mâ imtidâdü z-zamân vahtelefe l-melevân, bâb-ı sa adet-menâb ve i tâb-ı devât-esbâblarının çâkeri edîne olup Lâ-hayle indeke tühdihâ ve lâ mâle / Fe-leyse n-nutku in lem yes adü l-hâli 16 muktezâsınca bir muhtasar tuhfe-i bahâ edip bu Türkî risalede şehr-i İstanbul un ibtidâsından bu zamana gelince vakı olan ahvâlini ve Ayasofya nın ve ba zı meşhûr ve zikri lâzım olan binâların tafsilâtını kimini tevârîhden ve kimi ağızdan ve kimi müşâhededen tena ace ve tahrîr ve tebyîn ve takrîr edip sâhib-i sa âdetin cenâb-ı ni me l-mâyelerine hidmet-i hakîrâne eyledim. Ali Arabî İlyas, Risâletü ş-şerîfe Tevârîh-i İbtidâ-i Şehr-i İstanbul ma a Ayasofya-i Kebîr-i Binâ-yı A lâ-yı lâ-nazîr, Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi Koleksiyonu, , vr.161b-162a, str.9-19,1-3.

22 11 Hz. Muhammed in veladeti gecesinde kubbenin yıkılmasına dair efsaneler yer almaktadır. Eserin girişi Sipâs-ı bedî i l- esâs ve hamd-i bî-hadd u kıyâs ol Alâ-yı azîm ve ma bûd-ı Hayy-i Kerîm hazretlerine olsun ki bünyâd-ı âlemi bî-pâ vü peşt ü dîvâr yürütdi ve kubbe-i felek-i a zamı hareket üzerine ve küre-i hâkî ber-karâr etti. Ve salavât-ı tayyibât ve teslimât-ı zâkiyât ol hâtemü n-nebiyyîn ve habîbu Rabbi l-âlemîn el-müşerref bi-şerefi vemâ erselnâke illâ rahmeten li l-âlemîn Muhammedu seyyidü l-mürselîn ve akrebu l-mukarrabîn üzerine olsun ki âl u ikbâl ve ashâbına kemâl birle binâ-yı şehr-i dîn ve hisâr-ı imân u yakîn te sîsi ve imâret ve zabt u hırâset eyledi cümleleriyle başlamaktadır 17. Eserin sonu Tarih bi-manend dokuz yüz altmış yedi. Hak subhanehu ve Teâlâ saadetimizin zıll-i re fetini ibâd üzerine memdûd ve binâ-dâşt-ı şeriflerini ke l-beyti lma mûr ve s-sakfi l-merfû ebede l-mevcûd eyleye. Âmîn Kad vaka a l-ferâgu min tahrîri haze r-risaletüş-şerifetü min-şuhuru şehr-i cemâziye l-âhir sene erbaʻa ve erbaʻîn ve elf. (1044) cümleriyle bitmektedir 18. Bu eserde yer alan Kral ile Patrik Ayasofya nın içinde el ele mihraba kadar yürümüşlerdir ifadesi Ayasofya nın açılış merasimini anlatan günümüz eserlerinde yer almaktadır. Bu bilgi incelediğimiz yazmalarda arasında yalnızca bu eserde geçmektedir Tevarih-i Kostantiniyye ve Ayasofya -Ba zı Hikayat Ali Arabî İlyas ın kaleme aldığı başka bir eserdir. Süleymaniye Kütüphanesi fotokopi koleksiyonu demirbaş numarasında kayıtlıdır. Eser Berlin Kütüphanesi mikrofilminde 232 demirbaş numarasında kayıtlıdır de mübadele ile temin edilmiştir. Eserin aslı Berlin Kütüphanesi nde bulunmaktadır. Osmanlı Türkçesi ile yazılmış yetmiş dört sayfadır. Müellif kitabın sonunda Osmanlı padişahlarının isimlerini zikretmiş, Kanuni Sultan Süleyman da H. 970/ M bitirmiştir. Bu kayıttan Kanuni Süleyman döneminde yazılmış olduğu anlaşılmaktadır. Ali Arabî İlyas, eserine, bismillah... Şehr-i, Kostantiniyye ekberi emsârdır harresehallahu teâlâ ani l-âfât ve hafize sahibeha ani l-beliyye. Eşşehr-i memalik ve ekber-i emsâl ve içinde ve dışında eski ve yeni imaretler a cebi acaib-i rüzgardır. Ve bu 17 Ali Arabi İlyas, a.g.e., vr.161b, str Ali Arabi İlyas, a.g.e., vr.175b,176a, str.21-31,1-5.

23 12 zamanda ki Resulullah aleyhisselatü vesselam hazretlerinin hicret-i şeriflerinden dokuz yüz yetmiş iki yıl mütefattır olmuşdi. Bu hakir-i muteref-ül tafsir Ali el Arabi İlyas el fıkra el muallimi.. hizmet-i hazretil vezir 19 ifadeleriyle başlamıştır. Eserini Ayasofya-i Kebir tulen yüz on zira arzen doksan beş zira Camii Sultan Mehmed Han tulen yetmiş beş zira arzen elli dört Camii merhum Sultan Beyazıd tulen elli zira arzen kırkbeş sultan Selim tulen ikiyüz altı zira arzen otuz zira Sultan Süleyman seksen yedi zira arzen seksen yedi zira merhum koca mimar başının tezkiresinde bu vechle nakl ve ihraç olunmuştur ifadeleriyle bitirmiştir 20. Eser iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm Kostantiniyye tarihine aittir. Eserin takriben yarısını oluşturan ikinci bölümde ise Ayasofya nın yapımından önceki dönemine dair bilgiler verilmektedir. İstanbul la özdeşleşmiş olan yeditepe burada tarif edilmiştir. Bu tepeler, Ayasofya nın bulunduğu konum, Tavuk Pazarındaki Dikili Taş mevkii, Eski Saray yeri, Fatih Camii mevkii, Yavuz Selim Camii tarafı, Türkmen Tekkesi mevkii ve Edirnekapı tarafıdır. Bu sebepten Araplar ve Acemler İstanbul u Cezire-i Heft Cebel ismiyle tanımlamışlardır 21. Bununla birlikte şehre hükümdar Kostantin e nisbetle Kostantiniyye ismi verildiği kaynağımızda geçmektedir Ayasofya Cami inin Tarihi ile Mahmud Paşa Menkıbesi Eserin yazarı Molla Abdünnasır Abdülkayyum dur. Türkçe bir eserdir. Süleymaniye Kütüphanesi Bağdatlı Vehbi koleksiyonunda demirbaş numarasında kayıtlıdır. Menakıb-ı Mahmud Paşa-yı Veli ve Süleyman Divanı adlı iki risaleyi daha içeren koleksiyonda Ayasofya ile ilgili kısmı 7b-18b varakları arasında yer almaktadır. Herbir varak ondokuz satır, sayfa boyu 185*120, yazı alanı da 153*80 mm dir. Eser 1031 yılında (1622) tercüme edilmiştir. Nüsha 15 Zilkâde 1188 de (1774) veya bu tarihe yakın bir dönemde istinsah edilmiştir. Farsça dan Türkçe ye çevrilmiştir. Yazma eserlerin başlangıcında yazılması adet olan dua ve hürmet ifadelerini bu kaynakta yer almamaktadır. İlk satır ile konuya giriş yapmıştır. Eserin sonunda yazıldığı tarihe dair notlar bulunmaktadır. 19 Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye ve Ayasofya ya Ait Hikayat, Süleymaniye Kütüphanesi, Fotokobi Koleksiyonu 192, vr.2a-2b, str.7-11,1,2. 20 Ali Arabî İlyas, a.g.e.,vr.2b-3a, str.7-11, Ali Arabî İlyas, a.g.e., vr 4a, str Ali Arabî İlyas, a.g.e., vr.7a, str.3-4.

24 13 Abdulkayyum esere, Ayasofya nın menkıbesidir ki zikr olunur: Üstenobano zuhur edip ve vâkı a görüp saltanatı yıldızı saâdet ufkundan tulu edip şâhlık kendiye teveccüh edip her vilâyetin pâdişâhları bî-nazîr tuhfeler ile geldiler ve kendisine ita at hizmet kıldılar. Üstenobano her birine ta zîm ve tekrîm ve azîm ziyafetler eyledi. 23 ifadeleriyle başlamıştır. Eserin sonunda Tarih-i fetihden yirmi sekiz sene geçtikten sonra Sultan Mehmed Han Gazi nin emri ile bu hikâyâtı kâfir dilinden Türkî ye tercüme eylediler. Andan sonra bu hakir u fakir Abdulkayyum eydür: Bu hikâyât benim elime düşdü, Farsî dilince yazılmış idi, ben dahi dostların himmetleriyle Farsî dilinden terceme eyledim ve ol terceme tarihinde yüz kırk altı sene geçtikten sonra bir hafta içinde terceme eyledim. Temmet tarih-i Ayasofya. 24 ifadelerine yer vermiştir. Abdulkayyum un tercüme ettim dediği Farsça eser, Fatih in fetihten yirmi sekiz sene 25 sonra hazırlattığı eser olduğunu tahmin ediyoruz. Bu eser, Farsça yazmalar başlığında ikinci maddede tanıtılmıştır Tevârîh-i Camii Şerif-i Ayasofya Bi l-icmal Süleymaniye Kütüphanesi yazma bağışlar koleksiyonunda demirbaş numaralı mecmuada bulunmaktadır. Koleksiyonun altıncı kısmı, 45b-52b varakları arasındadır. Talik ile yazılmıştır. Fiziksel özellikleri 204*140*, 160*90 dır. İstanbul un fethinden sonra yazılan bir eserdir. Rumca dan çevrilmiştir. Eser, İslambol un ibtida ma mur olduğun beyân eder: Evvelden bu makâmın ismi Cezire-i Heft Cebel idi, yani cezireki anın içinde yedi dağ ola. Ba dehu Kostantiniyye ta bir olundu, haber rivâyet edenler ve rûzigârın tevârihin nakl edenler rivâyet ederler ki Âdem nebi aleyhisselam cennetten çıktığı tarihinden beş bin yıl geçtikten sonra Vezend adlı bir pâdişah zuhur eyledi. Cezire-i Heft Cebel ki yedi başlı ejdere benzerdi 27. cümleleriyle başlar. 23 Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.7b, str.1-6.; Abdülnasır Abdulkayyum imparatorun ismini bu şekilde اوستنوبانو yazmıştır. 24 Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.18b, str Fatih Sultan Mehmet, İstanbul un fethinden sonra İstanbul Tarihine dair çalışmalar yaptırmıştır. İncelediğimiz elimizdeki eserde, bu çalışmalar doğrultusunda 885 yılında hazırlanmıştır. 26 Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya koleksiyonu demirbaş nr Bkz. s İbrahim Efendi(Müs.), Tevarih-i Camii Şerif Ayasofya Bil İcmal, Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma bağışlar, 6728, vr.45b, str.1-3.

25 14 Eserin sonunda Ben bir kimseye tercüme ettürem. Nüshayı benden aldı, bir kimseye virdi. Ol kimse tercüme edecek oldı, bir iki yıl miktârı oldu her bir nüshayı taleb eyledikçe inşaallahu teâlâ bugün ve yarın tamam eder deyü bana cevab verdi. Sonra nüshayı bana verdi, henüz dahi tercüme olunmamış. Tekrar bana ibrâm eyledi. Bende anın ibrâmıyla mübâşeret eyledim. Evvelki tercümenin tarihinden yüz kırk altı yıl geçtikten sonra bir haftanın içinde Fars dilinden Türkî ye tercüme eyledim. 28 ifadelerine yer vermiştir. Müellifi hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadığımız eserin Kadı Ali Efendi nin zamanında mahkeme kâtibi İbrahim Efendi tarafından 23 Şubat 1117 de (10 Zilkade) istinsah edildiğine dair bir kayıt vardır. Recep bin Ramazan, 6 Eylül 1622 de (evahir-i şevval 1031) eseri yazmıştır. Müstensih eserin yazılış sürecini şu şekilde anlatmıştır. Dikkat çekici olduğu için bu kısmı aynen aktarıyoruz. Ayasofyâ Ustunyanu nun emriyle tamam oldı. Çünki ol tarihte dokuz yüz seksen iki yıl geçdiyse Sultânü l-islâm ve l-müslimin Ebul Feth Muhammed Han gazi aleyh rahmetü l-bâri ol zaman şemşîr-i cihân-gîr ile kal a-i Kostantiniye yi feth eyledi. Ol zamandan tâ bu ana gelince ehl-i İslam Ayasofya da namaz kıldılar. Tarih-i fethden yirmi sekiz yıl geçdikten sonra Sultan Muhammed Han emriyle bu hikâyâtı Rûmî dilinden tercüme eylediler. Andan sonra bu hakîr u fakîr Abdulkayyum eydür. Bu hikâyâtı benim elime düşdi. Amma Fars diliyle yazılmıştı. Ben dahi yazdım. Bugün esnâ-yı müsâhebetde dostlarımızdan kubbe altında olan efendilerden birine dedim ki bende Ayasofya nın bir menâkıbı vardır. Anlar dediler ki getür görelim ne asıl nesnedir. Ben alup gitdim. Gördiler, gayet mahzuz oldular ve dediler bir kimse olsa bu hikâyâtı Fars dilinden Türkî ye tercüme eylese. Galiba bu sözden işâret bana olmağın mâzeret eyledim. Ve dedim ki benim imlâm ve inşâm bu diyarın imlâ ve inşâsına uymaz. Dediki sen nüshayı bana vir. Ben bir kimseye tercüme ettürem Nüshayı benden aldı, bir kimseye virdi. Ol kimse tercüme edecek oldı, bir iki yıl miktârı oldu her bir nüshayı taleb eyledikçe inşaallahu teâlâ bugün ve yarın tamam eder deyü bana cevab verdi. Sonra nüshayı bana verdi, henüz dahi tercüme olunmamış. Tekrar bana ibrâm eyledi. Bende anın ibrâmıyla mübâşeret eyledim. Evvelki tercümenin tarihinden 28 İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.52b, str

26 15 yüz kırk altı yıl geçtikten sonra bir haftanın içinde Fars dilinden Türkî ye tercüme eyledim Der-Beyân-ı Sûr-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir Süleymaniye Kütüphanesi yazma bağışlar koleksiyonunda demirbaş numarasında yer alan eser, 18. yüzyıl hattıyla yazılmış bir risalenin üçünçü bölümüdür. Risalenin otuzbir-otuzüçüncü sayfalarında geçmektedir. Varak sayısının azlığıyla birlikte çok küçük yazıldığı ve her sayfada otuz sekiz-kırküç arası satır olduğu için takribi yedi-sekiz tutarında vardır. Türkçe bir eserdir ve talik ile yazılmıştır. Boyutu 270*170, yazı alanı da 235*155 mm dir. Yazım yanlışları ve noktalama hataları bulunmaktadır. Müstensih, esere Çunin güft ân suhan-guy-i kühen-zâd Ki bûdeş dâstânhâ-yı kühen-yâd 30 ki Ebu l-beşer Hz. Âdem alâ nebiyyinâ ve aleyhisselam hubûtundan beru beş bin elli iki yıl mürûr ettikte Vezendo nâm bir pâdişâh zuhûr edip memâlik-i Rûm ve Frenk ve Cezayir-i Yunaniyye de hükmü câri olup esbâb-ı şevket ve ihtişâm-ı tamam ve mülük-i afâk emrine râm oldu. Kalem-rûy olan memaliği zabt için şimâl ve cenub deryalarının mültekasında İstanbul hisarına bünyad urdu 31. ifadeleriyle başlamıştır. Eserini Ol mesned-nişîni târim-i çârim âlem-i eflâke su ûd ettikten sonra Kostantin nâm bir pâdişâh-ı sâhib-ihtişâm peydâ olup tanassur (Hristiyanlaşma) eyledi. Ve tervîci nasârâ nusârâ-yı himmeti idi. Ol şehri ta mir etmekle nâmına müntehî oldu. Ve Kostaniyye ismiyle iştihâr buldu. Ve Sofya nâm hâtûnu vefat edip benât-ı selâtinden(padişah kızı olmağın) olmağın emvâl-i kesîresi kalıp anın muhallefâtıyla vasiyyeti mûcebi üzere Ayasofya binâ olunup anınçün bu nâm ile tesmiye olundu ve ba zı rivâyâtta ol sâkı(hâtunun) Aydıncık ta Temaşâluk demekle ma rûf olan binâ-yı Süleymânîde nakl olunmuştur. Vallâhu a lemu bî-hakikâti l-hâl. cümleleriyle bitirmiştir. Seyyid Muhammed Ata tarafından H.1088/M Aralık ayında Selanik te istinsah edilmiştir. Bir satırda Kanuni Sultan Süleyman için cennet mekân 29 İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.52b, str Söz söyleyen yaşlı şöyle dedi, asırlardır zikredilen hikayeler oldu. 31 Der-Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir, Süleymaniye Kütüphanesi, Yazma Bağışlar , vr.31a, str.1-3.

27 16 sıfatı kullanılması ve Kanuni döneminde Ayasofya da yapılan imar çalışmalarından söz etmesi 1600 lerden önce telif edildiği ihtimalini güçlendirmeketedir. Müellif, deprem tehlikesine karşı bina altının oyuk tutulduğunu, içlerinde kayık ile hareket edilebildiğini ve Sultan İkinci Beyazıd döneminde sarayda vazifeli olan annesinin kayıkları gördüğünü ve kendisine anlattığını aktarmıştır. Müellifin annesi Sultan Selim döneminde saray hizmetinde çalışmıştır Feth-i Kostantiniyye ve Tarif-i Ayasofya Eserin müellifi İmamzade-Muhammed Es ad b. Abdullah Konevi dir. Beyğolu Kışlası İstihkâm Alayları Taşbaskı tezgâhında basılmıştır. Süleymaniye Kütüphanesi Hüdai Efendi koleksiyonu 1026 demirbaş numarasında kayıtlıdır. Yayın tarihi H.1273/M dir. Tamamı 60 sayfadır arası Ayasofya ile ilgili kısmıdır. Giriş kısmında fihristi vardır. Bir nüshada Toronto Üniversitesi Kütüphanesinde bulunmaktadır 33. Yazar, Elhamdülilahillezi şerrefel müslimine bi-şerefi t-tâ âti ve yessirlî sefera l-ardi l-mukaddesetive seyyaha l-hazari l-bilâdi ve z-ziyarati. Ve s-salâtu ve sselamu ol mahbub-i Hudâ şefi -i rûz-i cezâ a nî bihi Muhammedini l-mustafa sallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin üzerine olsun ki cemî -i dünya ve ma-fi-ha rûy-i saâdetleri hürmetine halk olunmuştur ve âli evlâd-ı güzîn ve sahabe-i saâdet-karîn üzerine olsunkim herbiri binây-ı din-i mübîn ve hayri l-mücahidîn fâtih-i Mekke-i Mükerreme ve Hayber ve Bedr, Huneyn ve niçe bunun emsâli fütûhâtları kılmıştır ol iki cihan serveri Fahr-i Âlem sallahu te âlâ aleyhi ve sellem hazretleri Kostantiniyye fethine tergîb buyurduğu hadis-i şerîf zikridir sözleriyle esere giriş yapar. Eserin sonunda ehl-i islam sağ ve sâlim geri gitmeğe nasıl edelim deyu Kostantiniyye tekvuru sual eyledi bir rey tasvir eylediler ki âna göre hareket edip işimiz 32 Ol sevâd-i a zam leb-i deryâda olmağın mahall-i terâküm içre ve tesâvüm-i emvice olup mazanne-i hudus-ı zelâzil olduğu cihetten ebniyeyi âliyyesinin altını mücevvef etmek ol diyâr mi mârlarının vaz -ı kâdîm ve tavr-ı müstedîmleri olmağın ol bünyân-ı bülend-erkânın dahi tahtını mücevvef edip esâsını sütûnlar üzere bina olunmuş tâklar üstüne vaz ettiler. Ol serdâb sert âb ile memlûdur. İçine zevrak ile hareket müyesserdir. Anın gibi sert âb ile memlû bir serdâb dahi saray-ı âmire-i Sultâniyye de bi l-fi il mevcûd idi ki sikâtdan menkûldur, merhûm valide dahi şâh-ı behişt-mekân Sultan Selim Hân ibn-i Sultan Bâyezîd Hân elbesehuma llahu hilele r-rıdvân hizmetlerinde mukîm iken ol serdâb vasi ve içinde olan zevrakları gördüğün bu hakîre nakl etmiştir. Yazma Bağışlar 3054, vr.31b, str Eser, Süleymaniye Kütüphanesi Hüdai Efendi Koleksiyonundan başka Toronto Univeristesi Kütüphanesi Dr 502 F demirbaş numarasında da kayıtlıdır.

28 17 rast gelsin keşiş eyitti asâkir-i islam ile müdâra tarikıyle sulhdan gayrı yoktur tecviz edip sureti nezâketle çaresine baktılar islam tarafına adam gönderip mal ile riâyet olunup yine geldikleri me vâlarına azimet edip binihâye fütuhat ile Şam-ı Şerîfe avdetleri müyesser olup anda karar-ı keyfiyeti Fatih meşar ileyhe ve birazı Sultan Beyazıd-ı Veli Han hazretlerine ifade olunduğu işbu mahalle şerh olunup söz burada tamam olunduğu işbu mahalle şerh olunup söz burada tamam ve hıtam olundu. Vallahu alemu bissavâb saye-i ihsan vâye-i hazret-i mülûkânede bey oğlu feşlâk hümayununda istihkâm alayları taş destahgalarında işbu Ayasofya tarifi bin ikiyüz yetmiş üç senesi ma-i ramazan-ı şerîf evâilinde tab u temsil olmuştur 34. cümleleriyle bitirmiştir. Hz. Süleyman zamanı ve İstanbul un kadim tarihine ait bilgiler yer almaktadır. Ayrıca Müslüman devletlerin yaptığı İstanbul kuşatmaları hakkında bigler verimiştir. Müellif diğer eserler de uygulanan metodlardan farklı bir yol izleyerek konuları aktarırken tartışmış, olaylara kuşku ile yaklaşmış, tartışma ve karşılaştırma örneklerini kullanmıştır. Eserde rivayetler arasında mantık silsilesi kurularak, Hulefa-i Raşidin ve İslam Tarihi ile ilgili bilgiler değerlendirilmiştir Ayasofya Tarihi Aleksandır Kostantinidi nin eseridir. H.1285 yılında İstanbul da Ceride-i Havadis Matbaasında basılmıştır. Süleymaniye Kütüphanesi Nafiz Paşa koleksiyonu 1077 demirbaş numarasında ve Revnakoğlu koleksiyonu 110 demirbaş numarasında kayıtlıdır. Koleksiyonda üç farklı eser vardır. Son onbeş sayfada Aleksandır Kostantinidi ye ait Ayasofya Tarihi yer alır.(8 varaktır.) Ayrıca İBB Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet koleksiyonu /03 demirbaş numarasında kayıtlı bir nüsha online erişime açılmıştır. Yazar eserine, İstanbul da gerek cesâmet ve gerek fenn-i mimari ve sanatça şâyân-ı dikkat birçok enbiye ve âsâr-ı atika mevcud olup bunların her biri erbâbı 34 Abdullah Konevi, Feth-i Kostantiniyye ve Tarif-i Ayasofya, İstihkâm Alayları Litografya, İstanbul 1273(1858), s.2, Söz gelemi mermerlerin gelişi ile bilgi verirken şöyle der: her ne dürlü renk isterlerse ol renk üzere karışdırub bir zaman durdikden sonra dökilub anda mermer olur imişdirler. Bu beyan vaki olsa gerek idi kim. Bu zamanda olan halk dahi sanatda mahir bulunur idi. Zira o mukaddem ki zamanda her ne sanat var ise bu vaktin üstadlarından bilur adam bulunur idi. Bu cihetle ol mermer direkleri i mal eden adam bulunur idi. Eğer yek renk olsa idi cümle vakı dır dimiş olaydı, üç dürlü renk bir mermer olmak mahaldir akıl kabul etmez. Abdullah Konevi, a.g.e., s.45.

29 18 indinde bir güncine-i âlem-bahâdır. Asâr-ı mezkûrenin azâmı olan Ayasofya Camii şerifinin tarihi cümleye ve bâhusus Der-saâdet ahalisine nisbetle sezâvâr ıtla olduğundan olbabda kütüb-ü mutebereden istinbat edebildiğim malumatın arz ve beyanına mücâseret kılındı 36. sözleriyle başlamıştır. Eserin sonunda Ayasofya nın şekli bahsine gelince mürebbi olup Fransalı Mösyö şövalyenin hesabına nazar atvelî Alman kadîmiyle ikiyüz yetmiş ve arzı ikiyüz kırk ve İngiliz Mösyö Delavay ın kavline göre tûli ikiyüz altmış dokuz ve arzı ikiyüz kırk üç kadem ve kubbenin irtifâ ı seksen yedi zira ve altı rub u ve şövalyeye göre yüz elli beş kademdir. Bina yerin Ayasofya Camii şerîfi tûlen Roma da vakı Senpietro kilisesinden üç yüz kırk bir arzen on beş ve irtifâen ikiyüz bir kadem ve Londra da vakı Senpol kilisesinden tûlen ikiyüzbeş ve irtifâ an otuz altı kadem küçük ise de arzen Ayasofya Senpol dan kırk kadem vasi dir 37. ifadeleriyle bitirmiştir. Müellif, Ayasofya Tarihi ni bu konudaki eserlerin derlemesiyle oluşturmuştur. Kitab-ı mezkure den istinbat edebildiğim ma lumatın arz ve beyanına mücaseret kılındı ifadesiyle bu durumu belirtmiştir 38. Miladi yılları arasında Roma döneminden Sultan Abdulmecid dönemine kadar geçen sürede Ayasofya ile ilgili gelişmeler anlatılmıştır SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ DIŞINDAKİ AYASOFYA TARİHİ İLE İLGİLİ BAZI YAZMALAR Târih-i Ayasofya Eserin müellifi Yusuf b. İlyas el Balıkesirî dir. Eser Kütahya Vahid Paşa Yazma Eser Kütüphanesi nde bulunmaktadır. H.884 (M.1479/1480) yılında kaleme alınması itibariyle dönemin ilklerindendir. Fethin yirmi yedinci yılında Şaban ayında yazılmıştır. Demirbaş numarası 577 olup iki varaktır. İbn Müneccim-Yusuf b. Musa Balıkesirî tarafından yazılan Ayasofya Tarihi ile içerik olarak aynıdır. Verdiği tarihler ve bilgiler bu esere yakındır. Yusuf bin İlyas eseri oluştururken Yusuf bin Musa bin Musa dan istifade ettiği anlaşılmaktadır. 36 Aleksandr Kostantinidi, Tarih-i Ayasofya, Ceride-i Havadis Matbaası, İstanbul 1285, s Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s.2.

30 19 Bu iki eserin aynı eser olma ihtimali de çok yüksektir. Her iki eserin ismi aynı, tarihleri aynı, içerikleri aynıdır. Ayasofya isminin ortaya çıkışına dair her iki eserde aynı serüven anlatılmıştır. Müellif Bu hakîr u za îf Yusuf bin İlyas el-balıkserî eydür: Günlerden bir gün Rumlar kitab-ı tevârihi içinde görürken Ayasofya binâsı ve harcını ve tarihini buldum. Çünkü gördüm bir garîb hikâyât nasrânîler dilinden Sultan Muhammed Gazi nin yirmi yedinci yılında ki feth-i Kostantiniyye ve tarih-i hicretin sekiz yüz seksen dördüncü yılı ider ki mübârek mah-ı şâbanın evveliydi ki terceme olundu 39 ifadeleriyle başlamaktadır. Eser, Andan sonra Sultan Muhammed Han ibn-i Murad ibn-i Sultan Bâyezîd Han Gazi [ibn-i] Murad Han Gazi ibn-i Orhan ibn-i Osman Han feth etti, sene 850.Ve dahi Ayasofya Hazret-i İsa aleyhisselam dörtyüz seksen yıldan sonra binâ olundu ve hâliyâ dokuz yüz kırkdır, zikr olunan tarihden bin yüz otuz üç yıldır vesselam. 40 ifadeleriyle bitmektedir Ayasofya Tarihi Tercemesi Der Beyân-ı Ayasofiyye Risale-i Mergûbe Millet yazma eserler kütüphanesi Ali Emiri Trh koleksiyonunda bulunan Hayalî-zade İbrahim Efendi nin tercüme ettiği Ayasofya Camii Binası eserinin devamında yer alır. Azmizade tarafından yazılmış, 10 varaklık bir risale olup, eserin 15b-25b varakları arasındadır. Talik hatla yazılmış, 21 satırdan ibarettir. Sultan I.Ahmed ( ) devrinde istinsah edilme ihtimali oldukça fazladır. Risale Bu risâlenin aslı Fârisî lisân olup sa âdetlü pâdişâh-ı zıllullahi hazretleri hazînede bulup lisân-ı Türkîye tercüme olunmak murâd-ı şerîfleri olmağın Azmizâde Efendi hazretlerine irsâl olunup anlar dahi sem an ve tâ aten deyip mektûb olan inşâ-i latîf üzere tercüme edip rikâb-ı hümâyunlarına arz etmişler. sözleriyle başlar. Eserin son kısmı, benim suretimi at üzerinde mutallâ bakırdan düzdürüp ol direk üzerinde koyasın. Ve bir elime bir elma verip bir elimi açık koyasın, temaşâ edenler ma lûm ola ki rub ı meskûnun hukûmeti bir elma gibi elimde tuttum, âkıbet şimdi elim hâli kaldı. Bu sözde iken mergi-câni bu dar-ı mekân mihnetten kalkıp âdem-i sahrâsına pervaz eyledi. 39 Yusuf b. İlyas Balıkesirî, a.g.e., vr.1a, str Yusuf b. İlyas Balıkesirî, a.g.e., vr.2b, str

31 20 O yerde yatdığınca yâ İlâhî - Müebbedkıl şeh-i âlem binâsı Kosun ruy-i zemîn üzere eserler - Ana dâim nasîb olsun zaferler Ki ursun dem-be-dem lütfa o bünyâd - Cihanı eylesin adl ile âbâd. Cümleleri ve dörtlüğü ile bitmiştir Tevarih-i Ayasofya-i Şerif Min Telif-i Nişancı rahimehullah Eserin müellifi Nişancı dır. İsminin mi yoksa ünvanın mı Nişancı olduğuna dair malumat yoktur. H.1161/M.1748 tarihinde Berber İbrahim tarafından istinsah edilmiştir. Elimizdeki nüsha Abdullatif adında bir kimseye aittir. Eserin üzerinde Sofyada bulunan El Hac Halil Vakfiye sinin mührü vardır. Eserin dışkapağı 19,5*13,5 cm, yazı alanı da 12,5* 7 cm dir. Yüz otuz sayfa, her bir varak on üç satırdır. Açık ve okunaklı nesih hattına sahiptir. Eser Bulgaristan Milli Kütüphanesi nde yer almakta ve elektronik erişime açıktır. Müellif esere, Hamd-i bî-hadd ü senâ-yı bî- add ol Sani aki dest-i meşiet [silinmiş] tıbak-i seb i kıbab piruzı Zeberced-i Bâm-ı eflâke devâzde zernigâr-i kungure ile binâ-yı ârâste edüp zuhura getürdi ve deyr-i suffei çeş-deri çehre-firûzân-bütân ezvey kevâkible bezedi. Ve dürûd-ı firâvân ol mühendisi şerîat ve mü essis-i kavâ id-i tarike olsun ki Îzid Celle ve âlâ Bihter-i mehter-i âlem ve ser-defter-i benî Âdem eyledi. 41 ifadeleriyle başlamıştır. Eserin sonunda, Bu kelâm-ı hikmet izan et ey ehl-i cinân, Cenneti ebnâ-yı insana Huda keşf eylese, Sâkin olmaz Hak nasib etmese düşme vesvese, Ve ne müşkildir behişte gireler sen bakasın, Dûzah içine girip kendini oda yakasın, Ey diriğâ eremedim diyesin ağlayasın, Dağ-ı firkatle yürek ah edip ağlayasın. Harrahu l-hakîrü abdü l-zaîf kalîlü l-cirm ve kesirü l-cürm pîr u züefâ Berber İbrahim gafera llahu zünubehuma ve setera uyubehumâ senete sözleriyle bitmiştir. Âdem Nebi Aleyhisselam ile konuya başlayan eserin verdiği tarihler diğer kaynaklarla kısmen uyuşmaktadır. Eserin sonlarında kronoloji takip edilmemiştir. Bazı yerlerde atlamalar vardır. Konu içerisinde Farsça beyt, şiir ve övgüye çokça yer verilmiştir. Başlıklara yer verilmesi konunun takibini kolaylaştırmıştır. 41 Nişancı, Tevarih-i Ayasofya-i Şerif Min Telif-i Nişancı, Bulgaristan Milli Kütüphanesi, vr.1b, str Nişancı, a.g.e., vr.62b, str.3-13.

32 Ayasofya Cami i Binâsı Müellifi mütercim Hayalizade İbrahim dir. H yılında kaleme alınmıştır. Değerlendirdiğimiz nüshası Millet Yazma Eser Kütüphanesi Ali Emiri Trh 9 demirbaşına kayıtlıdır. Talik hatla yazılmış olup 12 varak, 21 satırdır. Ali bin el Mustafa tarafından istinsah edilmiştir. İstinsah tarihi kaydedilmemiştir. Eserin derkenarlarında Ayasofya, Süleymaniye, Sultan Ahmed Camii hakkında bilgiler ve Ayasofya, Fatih, Beyazıd, Süleymaniye camilerinin en ve boy ölçüleri vardır. Sultan Ahmed Camii hakkında bilgi vermesi hasebiyle Sultan I. Ahmed devrinde istinsah edilmiş olması ihtimal dâhilindedir. Eserin Sipas-ı mevfûr ve senâ-i nâ-mahsur ol Sâni -i Nakkâş-ı Ezele sezâvar ve lâyıktır ki kudret ve irâdet-i meşîet ile tıbâk-ı seb i kıbâb-ı firûz-fâm ve zeberced-bâm olan eflâki âreste edip ve âpreh ve ber-mînârının ve çehar suffe-keş ve dide-i kevâkibtebân âzürînin çehrelerin firuzân edip pirâstekıldı. Ve vurud-ı nâ-ma dud ol mühendis-i bünyân-ı şerî at ve müessis-i erkân-ı tarîkat olan Muhammed Mustafa aleyhi efdâlü ssalât ve ekmelü t-tahiyyât hazretine ki vücud-ı pür-cûdları tetmîm-i vücûd-ı halk-ı âlem içün meb ûs ve mürseldir ifadeleriyle başlayıp, Ba dehu bu fakîr-i kesîrü t-taksîr kalîlü l-bidâ a Hayâlî-Zâde İbrâhim-i biçâre Türkî lisâna tercüme kılıp Fârisîden behre-ver olmayan yârân behre-mend olalar deyü küstâhlıkla ikdâm eyledim. İhvânın eltâf-ı keremlerinden recâ ederiz ki arada vâkı olan noksânını kemâl-i lutflarından ıslâh buyurup duâ-i hayrdan yâd edeler, yâ edeler. Beyt: Çeşm dârem zi-ehl-i fazl u hüner Ki tâ sabâh-ı haşr efkend nazar 44 Temme tahrîru hâze l-kelâm an-yedi az afu l-ibâd Ali bini l-mustafa gaffare llâhu lehum fî şehri şa bâni l-mu azzam 45. sözleriyle bitmiştir. 43 Müellifi, Mütercim Hayalizade İbrahim tarihinde kaleme almıştır. 44 Marifet ve hüner sahiplerinden beklentim odur ki [bu kitaba] kıyamet sabahına dek nazar edeler. 45 Bu yazının tamamlanması Ali bin Mustafa nın elinde şaban ayında gerçekleşmiştir.

33 ESERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE İLMİ KATKILARI Ayasofya hakkında yazılan ilk eserlerin Yunanca ve Latince eserler olduğu bilinmektedir. Bu eserlerin çeviri çalışmaları ulaşabildiğimiz en eski Türkçe kaynaklardır. Bizans kaynaklarından yapılan çeviri çalışmaları Fatih döneminde İstanbul un fethinden sonra başlamıştır. Süleymaniye Kütüphanesi bu kaynakların Farsça ve Osmanlıca nüshalarına sahiptir. Süleymaniye Kütüphanesi dışında da bu tür çalışmalar mevcuttur. Roma döneminde ortaya çıkan Ayasofya, şehrin dikkat çeken yapısı olmuş, Bizans döneminde de artan bir ilgiye sahip olup şehrin önemli aktiviteleri Ayasofya da yapılmıştır. Bu ilgi Ayasofya hakkında yazılan eserlerin ve yapılan çalışmaların artmasına sebep olmuştur. Zamanla Ayasofya ya farklı yorumlar atfedilmiş halk arasında kutsiyet kazanmıştır. Ustuyanuş döneminde yapılan Ayasofya nın muhteşemliği karşışında bu yapının insan gücü ile yapılamayacağı konuşulmaya başlanmış, insanüstü güçlerle açıklayan efsaneler oluşmuştur. Efsaneler; halkın yaşanmış tarihi olaylara millî, dinî duyguları ile örf ve âdetlerini katmasıyla oluşur 46. Ayasofya nın taşıdığı misyon bu konuda yazılan eserleri farklı bir şekle büründürerek tarihi gerçekleri toplumdaki yerleşmiş duygularla yoğurup efsanevi bir şekle dönüştürmüştür. Ayrıca bu eserlerin yeni bir dile çevrilmesi, yeni bir kültür ortamında ele alınıp tartışılması ve özellikle de eserde var olan efsanevi öğelerin, çevrilen dilin etkisiyle yeni anlamlar kazandırılması demektir. Ayasofya nın yapıldığı dönemdeki diğer yapılardan mimari üstünlüğü, yapımında yaşanan sıkıntıların imparator ve mimarları tarafından çözülmesi ve Bizans ta halkın imparatorluk mefkûresi, Ayasofya hakkında oluşan efsanelerin imparatorla özdeşleşmesine sebebiyet vermiştir. Bizans toplumunda imparator yalnızca salt bir imparator, sezar değildir. Bizans ta imparator sadece ordunun başkumandanı, en yüksek hâkim ve yegâne kanun koruyucusu olmakla kalmaz, aynı zamanda kilisenin ve doğru inancın koruyucusudur. 46 Mehmet Şükrü Nar, Günümüzde Mitler: Anadolu Halk Efsaneleri Üzerine Genel Bir Değerlendirme, Folklor/Edebiyat, Folklor/Edebiyat, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, Üç Aylık Halkbilim, Antropoloji, İletişim, Sosyoloji, Eğitim, Tarih, Müzik, Dil ve Edebiyat Dergisi, C.20, S.79, Lefkoşa 2014, s.75.; Salih Yakın, Kütahya Efsaneleri, Yüksek Lisans Tezi, Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çankırı 2017, s.10-13; Fatmanur İlhan, Efsane ve Mitlerin İşlevleri ve Modern Toplumdaki Yansımaları:Sarıkız Örneği, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa 2014, s.22-25

34 23 Tanrı nın seçtiği kişidir ve bu sıfatla sadece hâkim ve efendi değil, aynı zamanda Tanrı nın kendisine emanet ettiği Hıristiyan devletinin yaşayan sembolüdür. İmparator, fanî-beşerî atmosferin dışında Tanrı ile doğrudan doğruya ilişkili olup kendine özgü bir siyasi-dini kültün konusudur 47. Bu mefkûredendir ki Roma ve Bizans geleneğinde Tanrı-imparator düşüncesinin yerleşmesinde önemli rol oynamıştır. Bizans toplumundaki bu imparator algısı, imparatorlar hakkında efsanevi hadiselerin türetilmesine zemin oluşturmuştur. Bizans imparatorluğunda bu türlü ideolojiler Kostantinus ile daha çok görülmeye başlamıştır 48. Doğal olarak söz konusu Bizans imparatoru hakkında olağanüstü kabuller daha çok zikredilmeye başlamıştır. Nitekim bunun sonucu olarak bu dönemde Bizans imparatorluğunun başkenti Kostantinopolis olmuş, dini üstünlüğün sağlanması adına kiliseler yapılmıştır. Aya İrini Kilisesi, (St. İrene Kilisesi) Aziz Havariler Kilisesi, Kostantin e atfedilen kiliselerden bazılarıdır. Fakat bunların içerisinde Ayasofya yı ayrı tutmak gerekmektedir. Tanrı nın yeryüzündeki gölgesi olarak tasavvur edilen imparator ve onun tarafından yaptırılan Ayasofya nın elbette impratorluk ideolosinin göründüğü ve şekillendiği bir eser olarak ortaya çıkması gerekmektedir. Bu düşüncenin etkisiyle kilisenin içerisi pagan tapınaklarının mimari tarzı ile inşa edilmiştir 49. Ayasofya Tarihi risalelerinin oluşmasında temelde Bizans ideolojisi pay sahibidir. Bu ideoloji içeresinde, Doğu Roma nın siyasi üstünlük sağlama isteği, imparatorluk ideolojisi, Batı Roma ya karşı dini üstünlük arzusu başlıca kendisini göstermiştir 50. Robet Ousterhout, Master Builders of Byzantium adlı eserinde, Ayasofya'nın inşaası sırasında yapısal problemler oluştuğunda, inşaatçılar kendileri bir çözüm bulma konusunda umudunu yitirmiş ve tavsiye için ilahi ilhama sahip (vahiy gelen/vahiy alan) 47 Georg Ostrogorsky, Bizans Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu Yayınları, İstanbul 2005, s A. A. Vasiliev, Bizans İmparatorluğu Tarihi, Çev. Arif Müfid Mansel, C.I, Maarif Matbaası, Ankara 1943, s Aydın H. Polatkan, Iustinianus Ayasofyası Üzerine Bir Anlam Araştırması, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1997, s.127,165,167.; Jane Taylor, İmpatorlukların Başşehri İstanbul, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2000 s Aydın H. Polatkan, a.g.t., s.177,178.

35 24 imparatorlarına başvurmuşlardır ifadeleri Bizans ta Tanrı-İmparator ideolojisini ortaya koymaktadır 51. Ayasofya efsanelerinde, Bizans taki imparatorluk ideolojisi ve imparatorluk ideolojisinin Ayasofya mimarisine yansıtılması ve Tanrı-İmparator düşüncesi vurgulanmıştır. Ayasofya nın yapılışı sürecinde malzemelerin o dönemdeki imkânlar dâhilinde geliş hikâyesi, inşaatın yerinin belirlenmesi, çevresindeki arazilerin alınışı, mimari yapının şekillenmesi, Ayasofya isminin ortaya çıkması, yapım sürecinde yaşanan mali sıkıntılar ve mali sıkıntıların üstesinden gelinmesi, kubbe yapımında yaşananlar, hükümdarın vasiyeti ve vefatı, yeğeninin tahtın yeni sahibi olması, kubbenin yıkılması ve tekrar yapılması, mimarın kaçması ve tekrar geri gelmesi gibi olaylar efsanelerin başlıca konuları olmuştur. Değerlendirme kısmında ana metnimiz Şemseddin Karamanî nin yazma eseri olmuştur. Karamanî nin anlattığı olay diğer yazmalardaki benzer veya farklı kısımlarla birlikte değerlendirilmiştir. Bazı yerlerde aynen aktararak, bazı yerlerde ise latinize edip bu kısımları değerlendirmeye çalıştık. Eserlerin eksik veya ilave kısımlarını özellikle zikrederek ilim dünyasının tartışmasına açmaya çalıştık. Her ne kadar Stefanos Yerasimos gibi bazı tarihçiler bu konudaki Osmanlı eserlerinin yazılma sebeplerini tartışırken henüz imparatorluğa yeni ulaşan Osmanlının, hâkimiyetin ve gücün vurgusunu yaparak bu temayı güçlendirme amacını hedef tuttuğunu iddia ederlerse de 52, hadiseyi sadece bununla sınırlamak müelliflere haksızlık olacaktır. Müellifler, eserlerinin neşir sürecinde kendi bakış açılarını vermiş olsalar dahi birçok olayın sonraki nesillere aktarılması onların bu çalışmaları neticesiyle mümkün olabilmiştir. Genel olarak yazma eserlerin istinsah nüshalarında eklemelerle karşılaşmaktayız. Nitekim Bizans kaynaklarında, Ayasofya nın inşası tamamlanınca İmparator Justiyanus un, Süleyman peygamberin mabedine atfen, seni geçtim Süleyman dediği ifade edilirken, bu ifade Osmanlı kaynaklarında yeryüzünde 51 When structural problems occured during construction, the builders despaired of finding a solution themselves and turned to the divinely inspired emperor for guidance. Robert Ousterhout, Master Builders of Byzantium, University of Penysylvania Museum of Archaeologyand Anthropology, Philadelphia 2008, s Stefanos Yerasimos, a.g.e., s

36 25 Âdem den beri hiçbir krala nasip olmayan bir kilise kurdum şekline dönüştürülmüştür. Ayasofya konusunda Farsça bir yazmanın müellifi Ahmed Gilani ise bu ifadeyi yeryüzünde Âdem den beri hiçbir krala nasip olmayan bir kilise kurdum, bundan sonra da olmayacak şekliyle ifade etmiştir 53. Bunun yanında Osmanlı kaynaklarının dayandığı Bizans kaynaklarında sık sık beyaz giyinmiş bir melek işlenirken, harika işler de bu meleğin etrafında anlatılmıştır. Ancak böyle bir temsil Osmanlı tebaasında kabul görse de Osmanlı ulemasında kabul göremeyeceği aşikârdır. Bu temsili melek, Osmanlı müellifleri tarafından Hızır a çevrilerek Osmanlı ilim dünyasının da kabulünün kolaylaştırılması sağlanmıştır 54. Ayrıca Bizans kaynaklarında Ayasofya nın yapım süreci Tanrı nın yardımına ve hristiyanlık inancına dayandırılırken, Osmanlı da ise Allah ın inayetine, Hz. Muhammed e ve islamî akîdeye dayandırılmıştır 55. Değerlendirdiğimiz yazma eserlerden İbn Müneccim-Yusuf b. Musa b. Musa el-balıkesirî ye ait Tarih-i Ayasofya adlı eser diğer kaynaklarımıza göre muhtasar olduğundan Ayasofya ile ilgili ayrıntıya girilmemiştir. Bu eserde Karamanî nin eserinden farklı olarak Ayasofya nın üç yüz elli beş kapıya sahip olduğu, kapıların ağaç ve abanozdan (abnus) yapıldığı iddia edilmiştir. Kapıların adedi konusunda Karamanî beş yüz altmış sayısını ifade etmektedir. Balıkesirî bunlara ilaveten Ayasofya için vakfedilen şehir sayısı ve harcanan para miktarı konusunda da diğer eserlerden ayrılırken, Ayasofya nın yapılış süresi, malzemelerin geliş serüveni, mimari plan üzerindeki müzakereler, kubbenin yapımı, inşaatın süresi ve Ayasofya yı kıyamete kadar koruyacak melek konusunun yanında Ayasofya nın iç mimari özelliklerine de eserinde yer vermiştir. Diğer taraftan Karamanî nin eserinde eserinde zikredilen Pir in İmparator a Ayasofya yı yapmasına dair işaret ettiği rüya, Ayasofya ismi ve Ayasofya nın mimari planının imparatora anlatıldığı rüya, hazine darlığının çözümü, Hindli ustanın harç yapımında kullandığı bitkisel karışım, Vezirlerin Ayasofya da kullanılan değerli madenler konusunda imparatorla müzakereleri, imparatorun kendisinden sonra yeğenini tahta vasiyet etmesi, imparatorun veliahtı olan yeğeninden kendi heykelini 53 Stefanos Yerasimos, a.g.e., s Stefanos Yerasimos, a.g.e., s Ahmet Akgündüz vd., Üç devirde bir mabed, s.87.

37 26 yapmasını istemesi, kubbenin yıkılması, mimara ceza verilmesi, mimarın kaçması, daha sonra geri gelmesi gibi mevzulara Yusuf bin Musa eserinde hiç değinmemiştir. Ali Arabî İlyas ın kaleme aldığı Tevarih-i Kostantiniyye ve Ayasofya Ba zı Hikâyat adlı yazma eserde farklı bir metodoloji kullanılarak önce sonuç verilmiş, sonrasında onu meydana getiren sebepler anlatılmıştır. Böylelikle belki de farkında olunmadan ana başlıklar oluşturularak alt başlıklar tespit edilip konuyu kısımlara ayırma imkânı oluşmuştur. Zikredilen eserde bilgiler teferruatla aktarılmaktadır. Nitekim sadece Ayasofya nın iç süslemesi yaklaşık üç varakta anlatılabilmiştir. Bununla birlikte eserde Süleyman peygamber ve İskender-i Rumî den bahsedilmekte, Süleyman peygamberin İstanbul u beğendiği, almak istediği, ancak vahy ile ömrünün az kaldığını öğrendiğinden vazgeçtiği belirtilmektedir. Eserde Ayasofya nın İstanbul un fethinden sonraki imar çalışmalarına fazlaca yer verilirken diğerlerinden farklı olarak Ayasofya daki sosyal faaliyetler, uluslararası devlet ricalinin Ayasofyayı ziyaretleri, şehrin fetih süreci ve sonraki Osmanlı hükümdarları hakkında bilgiler verilmiştir. Eser Ayasofya mimarının inşaat başladıktan bir süre sonra kaybolduğuna dair verdiği farklı bilgi ile diğerlerinden ayrılırken, kubbenin yıkılmasından sonra imparatorun cezasından kurtulmak için kaçan mimarın, İstanbul a geri döndükten sonra Justiniaus ile görüşmeleri anlatılmıştır. Aynı zamanda eser, Ayasofya daki faaliyetler hakkında bilgi verirken bununla birlikte İran Şahı Anuşirvan ın Ayasofya yı ziyareti, kubbenin tamir edilmesi gibi ayrıntıları da ifade edilmektedir. Eserde Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerine ait bazı bilgiler verilmekle birlikte, İstanbul un fethinde gemilerin karadan yürütüldüğü bilgisi de dikkat çekmektedir. Eser padişah isimleri belirtilerek Sultan Kanuni dönemiyle sonlandırılmıştır. Ayrıca hicretten dokuz yüz yetmiş iki yıl geçtiği ifadesine yer verilirken, bu tarih Kanun Sultan Süleyman dönemine tekabül etmektedir Ali Arabî İlyas, a.g.e.,vr.2a, str.11.

38 27 Molla Abdü n-nâsırabdulkayyum un Ayasofya Camii nin Tarihi ile Mahmut Paşa Menkıbesi adlı yazma eserinde 57 Ayasofya da kubbenin yıkılması ile Hz. Muhammedin doğumu esnasında meydana gelen olaylar arasında bağlantı kurularak 58 hadise bu süreçteki olağanüstü durumlara bağlanmıştır. Her ne kadar müellif, eserinde Karamanî den faydalanmış olsa da 59, sayısal ifadelerde kendisi daha net bilgiler vermektedir. Bu ise müellifin sadece Karamanî ile sınırlı kalmayıp başka eserlerden de istifade ettiğini göstermektedir. Nitekim bazı eserler Anuşirvan ın kubbenin yıkılması esnasında Ayasofya ziyaretini konu edinirken 60, Karamanî ve Abdulkayyum bu konuya değinmeyip tamirat için Anuşirvan tarafından yüklü miktarda para gönderdiğinden bahsetmektedir 61. H.10 Zilkade 1117 de Kâtip İbrahim tarafından istinsah edilen Tevârih-i Camii Şerif-i Ayasofya adlı eserde İstanbul, Cezire-i Heft Cebel denilerek yedi başlı ejdere benzetilmiştir 62. Diğer yazmalarda ismi Ustunyanu olarak geçen hükümdar bu yazmada Ustunbanu ismiyle geçmektedir. Bu yazmada, arsa istimlâki sürecinde evini vermeyen yaşlı kadının vakıası 63, hazinenin mali krize girmesi üzerine bir pirin işareti 57 Ayasofya Camii nin Tarihi ile Mahmut Paşa Menkıbesi adlı eserin 7b-18b arası Ayasofya Camii nin Tarihi, 19a-31a arası Mahmut Paşa Menkıbesi şeklindedir. 58 Buradaki iddianın zorlama bir iddia olduğunu düşünüyoruz. İslam Tarihi kaynaklarında Mevlid-i Şerif gecesinde gerçekleşen hadiselerde Ayasofya ya dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. 59 Karamani de geçen harç yapımında kullanılan bitkisel karışım, kubbe kenarına konulan tırabzan, Hind den gelen mahir usta, İstanbul un Kostantin dönemi ve daha önceki dönemleri, efsanevi krallar Yanko bin Maydan ve Vejendo hakkında Abdünnasır Abdulkayyumun eserinde hiçbir bilgi verilmemiştir. 60 Ali Arabi İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye ve Ayasofya Ba zı Hikâyat, vr.174b-175a. 61 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.30a, str.2-4.; Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.18a, str İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.45b, str Emr eyledi ki havâlisinde olan evleri sahiblerinin rızasıyla kıymetin verip alalar. Zirâ bu binâyı mahsus Allah için yaparım bir kimesnenin hatırı rencide olduğun istemem dedi. Meğer ol mahalde bir koca-karı var idi. Anın evi için seksen lüdre altun gönderdiler kabul eylemedi, dedi ki Eğer bin lüdre vireler ise de evimi virmezin. Bu hâli pâdişaha arz eyleyeler, pâdişah buyurdu ki Ehl-i divânın ulularından birkaç kimse ol koca karının evine varalar, her ne isterse vereler. Divan halkı vardılar, ne kadar ki mübalağa ettiler, razı olmadı. Akıbet pâdişah kendi bizzat atlanır. Ol koca karının evine vardı. Ol karı pâdişahın geldiğinden haberdar oldu, istikbâl edip atının ayağına düştü ve dedi ki Ey pâdişah-ı zaman! Benim her nem var ise cümle senindir ammâ bu fakîrin garazı bu bahâneden budur ki şöyle mesmu oldu ki bir ibâdethane yapmak istersen ben evimi halis ve muhlis Allah için veririm, kabul edesiz lâkin sizden ricâm budur ki ben fakîre bu âlem-i faniden ol âlem-i bâkîye intikâl ettikte benim ten-i hâkimi ol ibâdethanede defn edeler, böyle ki ol ibâdethane hürmetine cehennem azabından halâs olâm. Pâdişah bu ricayı kabul eyledi, âkıbet ol karıyı mihrâbın sol cânibinde olan kapının önünde defn eylediler. Ve sâir evleri dahi her birin bir vechile aldılar. Çün Ayasofya nın yerini düzdiler. İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.47a-47b, str.21,1-16.

39 28 ile Silivrikapı taraflarında bir hazinenin bulunması 64 ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Eserin içerdiği konular Karamanî de de geçmektedir. Bu yüzden eserin örüntüsünde Karamanî nin nüshasının da kaynak olarak kullanmış olabileceğini düşünüyouz. Kâtip İbrahim in istinsah ettiği Tevârih-i Camii Şerif-i Ayasofya eserinin en orijinal tarafı Ayasofya nın kubbe yapımı için Rodas a giden mimarların isimlerinin bulunmasıdır 65. Abdulkayyum, Hayalizâde İbrahim Efendi, Azmizâde Efendi nin eserleri ile Kâtip İbrahim in istinsah ettiği Tevârih-i Camii Şerif-i Ayasofya eserinin ortak noktaları bulunmaktadır. Tesbitimize göre Hayalizade İbrahim in 1603 te, Abdulkayyum eserini 1622 de telif ettiği görülmektedir. Bunu yanında Kâtip İbrahim istinsah ettiği Tevârih-i Camii Şerif-i Ayasofya adlı eseri ise 1622 de telif edilmiştir. Aşağıda sunacağımız tesbitler çerçevesinde bu yazmaların müelliflerinin aynı kaynak veya kaynakları kullanmış olabileceği fikri bizde oluşmaktadır. Nitekim yazılış tarihlerinin yakın olması, konu içeriklerinde benzerlikler olması, başlıklarının birbirine yakın olması ve aynı konu sırasının takip edilmesi, konuya girişlerinin aynı veya çok yakın olması, aynı özel isimlerin kullanılması 66, Justiniaus a bağlı devletler, diğer yazmalarda farklı farklı karşımıza çıkarken bu dört eserde aynı şekilde belirtilmesi kaynaklarının ortak olabileceği fikrini uyandırmıştır. 18. yüzyılda istinsah edilen Der-Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir adlı müellifini bilemediğimiz eser, farisi beyitle başlamış 67, anlatımda beyit ve şiirlere yer verilmiştir. Farsça ibare ve sözcükler ile süslü, sanatlı bir üslûb kullanılmıştır. Diğer kaynaklardan farklı olarak Kostantiniyye de yapılan surlar 64 Üstunbano buyurdu: Mimar Agnadyus ol vaktin patrikleri ve bir nice kimse kendi ve has âdemlerinden atlandırlar ve Silivri kapısından çıktılar. Çünkü ol direğe yetiştiler, pâdişah buyurdu, direk dibin kazdılar bir dehliz peydâ oldu, bu dehlizin içerisinde bir demir kapı buldular altın kufl ile kuflenmiş(kilitlemek) idi. Üstunbano sonunda geldi, kufl[ı]kopardı. İçeri girdiler, gördüler ki yedi tane bakır küp cümle sikkeli altın ile dolu. Buyurdu, develere ve katırlar getirdiler, her deveye yüz bin altın ve her katıra elli bin altın yüklettiler. Şehre geldiler, pâdişah buyurdu, at meydanın tezyin eylediler. Ümerâ ve vüzerâ ve ekâbir-i şehir cümle at meydanına cem oldular. Her taraftan simât-ı şâhî şehrî ve sipahî önüne çektiler. Ol buldukların hazineden dört bin altın fukâraya ve gurebâya tasadduk eylediler. İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.49a-49b, str.18-23, İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.49b, str Yeluterho(Peluterho), Esut suyu, Medâyin, Urliyâ (Orliyâ), Amu şehri, Alyo adlı kilise gibi aynı isimler verilmiştir. 67 Çenin güft ân suhan-guy-i kühen-zâd ki budeş dâstânh-yi kühen-yâd. O söz söyleyen pir-i fani şöyle söyledi ki onun yanında eski destanlar (hikâyeler) var idi.

40 29 hakkında bilgiler vermektedir. Surların, Jendun 68 ismiyle bilinen kral tarafından Hz. Yahya için yaptırıldığı ifade etmektedir. Bununla birlikte eserde Ayasofya için toplanan malzemelerin dört bir yandan getirildiği ifade edilirken, Medinet ül-hükemâ (felsefeciler şehri) olarak isimlendirilen Atina şehrinde Hz. İbrahim zamanında yaşamış olan Ulyano ismindeki kralın yaptırdığı kilisenin direklerinin Ayasofya için kullanıldığı ifade edilmektedir. Söz konusu anonim eserde diğer yazmalardan farklı olarak Silivri de bulunan hazine ile ilgili teferruatlı bilgiler aktarılmakla beraber tasvirlere de fazlasıyla yer verilmiştir. Bunun yanında kubbe yıkıldığında içlerinde patrik ve rahiplerinde bulunduğu, dört yüzden fazla kimsenin helak olduğu eserde verilen bilgiler arasındadır. Diğer yazmalarda kısmen bahsedilen kubbenin yıkılmasından sorumlu mimarın ceza almamak için Edirne ye kaçtığı, dokuz yıl sonra rahip şekliyle geri döndüğü eserde ayrıntılı olarak verilmektedir. Aynı zamanda eserde Ayasofya nın deprem riski göz önünde bulundurularak yeniden yapıldığı, inşaatın sütunlar üzerine yerleştirilen taklar üstüne yeniden bina edildiği rivayet edilmektedir. Nişancının Tevarih-i Ayasofya-i Şerif Min Telif-i Nişancı Rahimehullah ve istinsahını Seyyid Muhammed Ata nın yaptığı Der-Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir adlı eserler ve Aleksandr Kostantinidi nin Tarih-i Ayasofya eserinde Ayasofya isminin veriliş süreci ile ilgili olarak ve aynı olay örgüsü ifade edilmekte ve bu konuda diğer kaynaklardan ayrılmaktadırlar. Karamanî ve Abdulkayyum ise Hızır ın yönlendirmesi ile Ayasofya isminin konulduğunu ifade etmektedirler. Bu iki eserde mimar, usta ve işçilerin yemeğe gittikleri sırada malzemeleri korumak üzere bir çocuğun görevlendirildiği ve bu çocuğun onları teftişe gelen nurani bir kişiyle görüşmeleri anlatılmaktadır 69. Gelen şahs-ı nurani varlık, çocuğa 68 İstanbul ve Roma tarihinin ilk yıllarında Jendun ve bazı kaynaklarda da Vezendo adlı isimlere ulaşılan tamamen hayali bir şahsiyettir. Bu ismin tarihi kaynağını bulamadık. İstanbul ve Ayasofya efsanelerinde geçen İstanbul un kurucularından sayılan bir şahsiyettir. 69 Pâdişâh-ı mezbûr melâlet-i tehir bina-yı makâm-ı şerîfe çıkıp efkâr-ı hayrette iken bir gün vakt-i duhayı kübrada ustalar paydos avazesini işitip yemek yemeğe geydürler. Mi mâr-ı mezkûr ustekârlerin âbâdânlığın beklemeye anda bir şakird kor. İttifaken bekleyip dururken bir şahs-ı ruhanî melek-i rahmânî sîmasında peyda olup gelir, oğlana der: Bu ibâdethâne-i hâlâyık ve kârhâne-i layık niçin yapılmaz? Şakird eyitti: Ustekârlar yemek yemeğe gittiler, melek-i mezbûr eydür: Çağır gelsinler, yapıyı yapmağa başlasınlar zirâ Allah evin yapanlar iken yemek yemeğe meşgul olmazlar. Oğlan eydür: Üstadımdan korkarın beni bunda esbab beklemeğe kodular. Ol melek-i sade rû eydür: Ol Allah hakkı için ki ben anın emriyle bunda geldim. Sen gelmeyince ben dahi gitmem çünkim oğlan ol melekten bu sözü işitti, seğirtip

41 30 yemin ederek inşaat malzemelerinin yanından gitmeyeceğini ifade etmiştir. Konuşmayı öğrenip konuya vâkıf olan hükümdar ise gelenin bir melek olduğu kanaatına ve bu olayın İlahi hikmete dayandığı hükmüne varmıştır. Bu sebepten İlahi bilge (hikmet) anlamında ki Ayasofya ismini vermeyi uygun görmüştür. Nişancının eserini diğer yazmalardan ayıran, Hz.Muhammed in sohbetlerinde Ayasofya dan bahsettiği ve Ayasofya nın kubbesinin on iki kez tamirden geçtiği şeklinde rivayetlere yer vermesidir. Ayrıca İstanbul da medfun olan sahabeden Ebu Eyyub-el Ensari nin İstanbul a geliş ve şehit oluş süreci aktarılmaktadır. Esere göre İstanbul u kuşatan Müslümanlar, Ayasofya da iki rekât namaz kılmak şartıyla kuşatmayı kaldıracaklarını hükümdara iletirler. Hükümdar kabul edince burada ibadette bulunurlar. İstanbul da, o dönemde üç yüz altmış yaşında Can Alıcı 70 kilisesinde bulunan bir Okturyus adlı bir keşiş 71 hükümdarı müslümanlar buradan sağ çıkarsa ibadet etmemiz caiz olmaz şeklinde tahrik etmiştir. Bunun üzerine hükümdar üç bin üstadı yanına vardı, ahvali sergüzeşte-i ma hüve l-vakı takrir eyledi. Fi l-hal mi mâr mezkûr oğlanı pâdişâh huzuruna iletti ve melek-i mukarebden işittiği kelimâtı birebir söyledi, pâdişâh oğlana eyitti eğer bir dahi ol şahs-ı sade rûyi görürsen bilir misin? oğlana eyitti. Bilürün. Pâdişâh buyurdu ki dergâhında ne denlü sade ru gılman nîk-hu (iyi huylu) varsa getirip göstereler, varıp getirdiklerinde, pâdişâh bunlara benzer mi? Eyitti melek-i mezbûr dedi ki işbu makâm-ı şerîfin adı Ayasofya dır. Çünkim pâdişâh bu kelimâtı şakirdden işitti. Eyitti herkez melek yalan söylemez oğlanı bir aher memlekete gönderelim melek-i mezbûr ol makâm-ı şerîfde kalsun deyu, oğlanı hemândem bir vilâyete dahî gönderdiler. Melek görür ki ustekârlar yemekten gelmeğe başladılar, hemân ol durduğu yerden gâib olur. Hâliya ol yir tuç kaplı mermer direk dibidir. Nişancı, a.g.e., vr.31b-33a, str.5-13,1-13,1-3.; Bir gün amele takımı mi marı Agnatyus un (İgnatyus) on dört yaşında bir oğlunu alet ve edâvâtlarının muhafazasıçun binânın üzerine bırakıp taâm etmeğe gittiklerinde saray hademesi kıyafetinde kırmızı yanaklı ve beyaz libaslı bir zat zuhur edip binâ-yı İlahi yi niçin çabuk bitirmiyorlar ve cümlesini birden niçin bırağıp taâma gittiler diye merkûm çocuğa itab ile hıtâb etti. Çocuk kemal-i havf ve dehşetle efendim şimdi avdet edeceklerdir deyu cevap verdikte, git çabuk çağır gelsinler demiş ise de çocuk beklediği edâvâtı sirkat ederler havfıyla yerinden hareket etmemiş olduğundan şahs-ı merkûm bir kat daha izhar-ı hiddetle git şunlara haber ver bu binanin mensub olduğu hikmet-i Baliğa hakkıçun sen gelinceye kadar bir yere gitmem dedikte derhal çocuk gidip vuku u hali pederine hikâye ve pederi dahî imparâtora beyan eyledi müşârünileyh hareket-i mezkûreyi hademesinden birinin mizahına haml ile bunların cümlesini celb ve çocuğa irâe etmiş ise de çocuk bunlardan hiçbirini tanımadığından şahs-ı merkûmun min-tarafillah mebûs bir melek olduğuna zehâb ile ifâ-yı merâsimi şükrâniyet etmiştir. Ol vakte kadar imparâtor işbû kiliseye ne tesmiye edeceğini düşünmekte iken şu vak a üzerine Ayasofya tesmiyesine karar vermiş olduğu mervîdir. Aleksandr Kostantinidi, a.g.e, s H.926/M.1519 tarihli Ayasofya Vakıf Defterinde Dülgeroğlu câmiinin tamamının veya bir kısmının "Can alıcı Kilisesi"nin arsası üzerine kurulduğu belirtilmektedir. Söz konusu tarihte kilisenin mevcut olduğu vakfiyeden anlaşılmaktadır. E.H. Ayverdi, Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri ( ), İstanbul Fetih Cemiyeti İstanbul Enstitüsü, İstanbul 1989, c.iii., s a.g.e., Nişancı, استانبولده اجيوز التى ياشنده جان الجى كليساسنده ساكن اولو بر كشيش وار ايدى ادنا اوقتوريوس درلردي vr.55b, str.1-3.

42 31 silahlı neferini, ehl-i İslâm ı helak etmek için göndermiş, içeride ibadet halinde bulunan müslümanlar şehre gidip kurtulmaya çalışsalar da içlerinden bazıları şehid olmuştur. İmamzade-Muhammed Es ad b. Abdullah Konevi nin Feth-i Kostantiniyye ve Tarif-i Ayasofya adlı eserinde bu konudaki diğer eserlerden farklı olarak İstanbul un önceki isimlerine rastlanılmaktadır. İmparator Konstantin bu şehri bina ettiği için şehrin adı Kostantiniyye olmuştur. Esere göre İstanbul şehrinin Kostantiniyye den önceki adları Yanko bin Madyan ve Yanko bin Madyan ın oğlu Bozantin e atıfla Bozantin daha sonraları ise Kostantiniyye 72 olarak ifade edilmiştir. Eserde, Bizans imparatorlarından Justiniaus öncesi imparatorlardan kısaca bahsedilirken Kostantin dönemi ( ) geniş olarak anlatılmaktadır. I. Ayasofya nın inşasına dair bilgiler açık olarak belirtilirken, II. ve III. Ayasofya ya dair bilgiler kronolojiye dikkat edilmeden karışık verilmiş, III. Ayasofya için anlatılan efsanevi olaylar I. Ayasofya ya atfen anlatılmıştır. Aynı zamanda eserde İmparator Kostantin in I. Ayasofya yı yapmak için ustaları topladığı ancak yapmaya kimsenin yanaşmadığı belirtilmiştir. İnşaatı yapmak üzere Frengistan dan gelen bir mimarın sorumluluk aldığı, onunda hünerment ve kâmil mühendis olduğu anlatılmaktadır. Fakat bu mimar yapım esnasında kaybolmuş, sonradan Frengistan a gittiği öğrenilmiş bir süre sonrada tekrar ortaya çıkmıştır. Bu yüzden Ayasofya inşaatı on seneye yakın gecikmiş, imparator ise bu durumdan gayet mahzun olmuştur 73. Eserin devamında diğer eserlerde anlatıldığı şekilde Hz. Muhammed in doğum gecesi Ayasofya da ve sair yerlerde meydana gelen yıkımlar ve İstanbul un fethinden sonra Ayasofya nın yeniden oluşturulma süreci hakkında bilgiler verilmiştir. Bununla birlikte Ebu Eyyub el Ensari ve islam mücahitlerinin İstanbul a gelip şehri muhasara altına almaları, Ayasofya da iki rekât namaz kılmak istemeleri, büyük sahabinin şehit düşme süreci ve İstanbul a yapılan diğer seferler anlatılmıştır 74. Kaynaklarımızdan Aleksandr Kostandinîdî nin Ayasofya Tarihi adlı eserinde, diğer kaynaklarda rastlanılmayan şahıs isimlerine yer verilmiştir. Eserde mimar İgnatios un (Ağnadiyos) eşinin ismi Leyla olarak belirtilirken, Ayasofya nın 72 Abdullah Konevi, a.g.e., s Abdullah Konevi, a.g.e., s Abdullah Konevi, a.g.e., s

43 32 arsası için evini vermeyen yaşlı kadının ismi ise Anna olarak ifade edilmektedir. Bunlardan başka mimar İgnatios dışında iki farklı mimarın ismi ve evini vermek istemeyen yaşlı kadından ayrı olarak iki şahıs ismi daha geçmektedir. Ayasofya da çalışan ustalar ve isçiler, arasındaki iş bölümü teferruatıyla anlatılmıştır 75. İstanbul da yazılması ve diğer eserlerle ortak muhtevaya sahip olması müellifin bu konuda yazılan diğer eserlerden istifade ettiği kanaatini uyandırmaktadır. 75 Ayasofya nın inşâsında erbâb-ı mehâret ve iştihardan yüz mi mar ve bunlardan her birinin refâkatinde yüz amele ki cem an on bin kişi istihdam olunmuş ve işbu amelenin nısfı binanın cânibi yemini ve nısfı diğer cânibi yesârını deruhte edip bu cihetle bunlarda rekabet hâsıl olduğundan her biri müteahhit olduğun tarafın sür at-i ikmâline gayret ve ikdam ederlerdi. İmparator-ı müşârünileyhin dahi fenn-i cerr-i eskâlde ma lûmât-ı kâmilesi olduğu halde binanın iktiza eden resimlerini tanzim ve umur-ı sâiresine nezâret etmek üzere meşâhîr-i mi marândan üç nazîr tayin eylemiştir Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s.6.

44 33 İKİNCİ BÖLÜM AYASOFYA NIN İNŞASI

45 DÖNEMİN SİYASİ VE SOSYAL TARİHİNE GENEL BAKIŞ I. Kostantinos, 28 Ekim 312 tarihinde Ponte Milvio Savaşı'nda Maxentius'un ordusuna karşı kazandığı zaferle Batı Roma nın imparatoru, 324 tarihinde ise Doğu Roma İmparatoru Licinius u yenerek tek başına Roma İmparatorluğu'nun mutlak hâkimi olmanın yolunu kendisine açmıştı 76. Böylece babasının ölümü ile tahta geçen Konstantinos, kendine muhalif olanları ortadan kaldırıp Roma İmparatorluğu nun tek hâkimi olmuştur 77. I. Kostantinos hâkimiyeti sağladıktan sonra imparatorluk bünyesinde pek çok çalışmalar yapararak, şehirleri yeniden imar edip yenilemiştir. I. Kostantinos un faaliyetleri içerisinde bu çalışmamazı ilgilendiren asıl konu I. Ayasofya nın yapımı olacaktır. Roma imparatorluğu bu dönemde yeniden yükselmeye başlamış, İmparator, 330 da Yeni Roma veya kendi adına atfen Konstantinopolis i kurmuştur. Kurulan bu şehir deniz yollarına hâkim olduğu için Asya ile Avrupa trafiğine sahip olarak dönemin ticaret merkezi olmuştur 78. Konstantinos, ekonomik alanda bir dizi yeniliğe giderek, sağlam bir malî sistem oluşturmaya çalışmıştır. Oluşturulan sağlam ekonomik sistem, askerî ve idarî alanlarda bir takım yeniliklerle desteklenmiş ve bu şekilde merkeziyetçi yapı sağlamlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu süreçte askeri ve sivil idare birbirinden ayrılmış 79, ordu hareketli birlikler ve sınır kuvvetleri adı altında iki gruba dönüştürülmüştür. Bu dönemde Kontantinopolis, Roma dan sonra imparatorluğun ikinci büyük şehri olmuştur 80. Roma tarihinin önemli isimlerinden olan I. Kostantin, imparatorluğun başkentini Byzantin a taşıyarak yeni bir başkent oluşturmuştur 81. Roma kısa zamanda ticaretle zenginleşmeye başlamış, Haliç dünyanın en hareketli ve zengin limanlarından biri olmuştur. Haliç e (Altın Boynuz) ismini 76 A. A. Vasiliev, a.g.e., s.52-53,66,79.; Gürhan Bahadır, Kuruluşundan IV. Yüzyıla Kadar Antakya, Mustafa Kemal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.7, S.13, Hatay 2010, s Experte Valesiana, Valesius Seçkileri, Çev. Turhan Kaçar, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2008, s Georg Ostrogorsky, Bizans Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu Yayınları, İstanbul 2005, s Işın Demirkent, a.g.m., s Erdem Yücel, Ayasofya, Anadolu Yayınları, İstanbul 2010, s M.V. Levtchenko, Bizans Tarihi, Çev. Maide Selen, Doruk Yayınları, İstanbul 2007, s.12.

46 35 Romalılar koymuştur. Bu gelişmeler bölgeyi uluslararası kullanıma açmış 82, artık IV. yüzyıldan itibaren İstanbul, tüm dünya teknelerinin yelken açtığı sürekli gelişen önemli bir liman konumuna yükselmiştir 83. Bütün bu ekonomik gelişmelerin yanında hristiyanlık kabul edilmiş, yoğun hristiyanlaştırma politikaları uygulanmaya başlamıştır. Hristiyanlığı yasaklı bir din olmaktan çıkarıp resmi din olarak kabul etmiştir. Şehirde pek çok kilise yapılmış, devlet imkânları sonuna kadar kilisenin emrine tahsis edilmiştir. Hristiyanlığın kabulü ile birlikte şehirde pekçok kilise yapılmaya başlanmıştır. İmparator neredeyse savaş halindeyken bile piskoposların problemleriyle bizzat meşgul olmuştur. II. Kostantios dönemi hristiyanlık tarihi açısından en az babası Konstantinos dönemi kadar önemlidir. Çünkü politikaları hristiyanlığı geri dönülemez hale getirmiştir 84. II. Kostantinos tarafından yaptırılan kiliselerin sayısı bilinmese de bu dönemde ibadet mekânlarının fazlaca yapıldığı tahmin edilmektedir. Bunlardan bazıları Havariyyun, Aya İrini ve din yolunda şehit olan Mokkios ve Akakios a adanan kiliselerdir 85. Hristiyanlığın kabul edilmesiyle birlikte putperestlik artık kanun dışı haline gelmiştir 86. Bu dönemde İstanbul ve çevresi taşra yönetiminden ayrı tutularak İstanbul un önemi artırılmış 87, Roma nın sahip olduğu imtiyazlar İstanbul a da tanınmıştır 88. Roma nın Mısır dan karşılıksız buğday alma imtiyazı İstanbul u kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu süreçte İmparator Büyük Kostantin tarafından yeni başkentin parlaklığını ve zenginliğini arttırmak konusunda hiçbir şey esirgenmemiştir 89. Nitekim İstanbul, Roma, Atina ve imparatorluğun diğer kentlerinden taşınan antik sanat eserleriyle donatılmış, şehir merkezine Roma daki gibi saray, form ve hipodrom 82 Tamara Talbot Rice, Bizans ta Günlük Yaşam Bizans ın Mücevheri Kostantinopolis, Çev.Bilgi Altınok, Göçebe Yayınları, İstanbul 1998, s M.V. Levtchenko, a.g.e, s Turhan Kaçar, Geç Antikçağ da Hristiyanlık, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2009, s.95.; M.V. Levtchenko, a.g.e., s Semavi Eyice, Türkiye de Bizans Sanatı, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, C.III, İstanbul 1982, s Havariyyun Kilisesi şimdiki Fatih Camiin olduğu yerdeydi. Fatih burayı yıktırıp yerine kendi adına cami ve külliyeyi yaptırmıştır. Bu kilisede Roma ve Bizans imparatorlarının lahitleri (sandık şeklinde mezar) bulunmaktaydı. Pelin Çift-Erhan Altunay, a.g.e., s.152.; Işın Demirkent, a.g.m., s M.V. Levtchenko, a.g.e., s Georg Ostrogorsky, a.g.e., s Georg Ostrogorsky, a.g.e., s.42.

47 36 yapılmıştır 90. Tüm bunların yanında bu dönemin en önemli iki konusu Hristiyanlığın resmen tanınması ve payitahtın Tiber kıyılarından Boğaziçi sahillerine, yani antik Roma dan Yeni Roma ya yahut İstanbul a nakli olmuştur 91. Roma imparatorluğu Yunanlılar, Anadolu nun çeşitli boyları, Ermeniler, Suriyeliler, Koptlar, Trakyalılar ve Latinleşmiş İlliryalılar şeklinde bir kabileler ve kavimler mozaiği sergilemektedir. Halk, üst sınıf 92 ile alt sınıf 93 şeklinde ikiye bölünmüştür. Yasalar, alt sınıfa karşı çok daha sert uygulanmaktadır. Aynı suçu birinci grup işlediğinde sürgünle, ikinci grup işlediğinde ölümle cezalandırılmaktadır. Halkın çoğunluğunu oluşturan alt sınıf, acımasız bir sömürüye boyun eğmiştir. Toplumsal katmanda en altta köleler bulunmaktadır. Köle ticareti, Anadolu, Karadeniz havzası, İstanbul pazarında yapılmaktadır. Roma soylularının saraylarındaki kölelerin sayısı binlerle ifade edilmektedir. Bundan bıkan, usanan halk bu duruma başkaldırmış, yapılan düzenlemelerle kölelik artık bir nesne veya eşya olmaktan çıkarılmış, köle sömürüsü sınırlandırılmıştır. Bu düzenlemelerle azat etme kolaylaştırılarak bir kölenin ölümü, özgür birinin öldürülmesiyle eş tutulmuştur 94. Alt tabakada dört sınıf vardı. Bunlar, kendi toprağını işleyen küçük çiftçiler, büyük ya da küçük tüccarlar, zanaatçılar, kolon kategorisinde tarım işçileridir. Sosyal hayatın önemli bir kuralı da baba mesleğinin devam ettirilmesidir. Bir zanaatçı, üyesi olduğu gruptan ayrılamazdı, ayrılırsa kızgın demirle dağlanarak cezalandırılmaktadır 95. Bu süreçte sosyal hayattaki dengesizlikler ve bir tarafın devamlı ezilmesi, özellikle VI. yüzyılda büyük isyana sebebiyet verecektir. Roma ta görülen isyanlar, bastırılan ve ezilen halkın başkaldırmasıdır. Bu isyanlarda şehir merkezleri harap olmuş, özellikle de antik ve tarihi eserler harap olmuştur. Bu isyanlardan en çok zarar görenlerin başında Ayasofya gelmektedir. Hz. İsa üzerinde başlayan tartışmalar dini konulardaki fikir ayrılıklarının başlamasına sebep oldu. Yaklaşık yüz elli, iki yüz yıl içerisinde bu ayrım derinleşerek 90 M.V. Levtchenko, a.g.e., s. gös.yer. 91 A.A. Vasiliev, a.g.e., s Honestus, toplumun soylu, aristokratik, burjuva kısmı demektir. M.V. Levtchenko, a.g.e., s Humilas, toplumun alt kısmını ifade etmektedir. M.V. Levtchenko, a.g.e., s M.V. Levtchenko, a.g.e., s M.V. Levtchenko, a.g.e., s.19.

48 37 zıtlaşmaya kadar gitti. Devamlı çekişen ve birbirine düşman olan iki büyük grup oluştu. Bu iki büyük grup, Yeşiller ve Maviler idi 96. İnanç kaynaklı fikirlerde başlayan ayrılıklar fikir akımlarını etkilemiş, şiddetli dini, felsefi tartışmalar meydana gelmiştir. Putprestliğin Hristiyanlıkla bağı olup olmadığı gibi tartışmalar grupların arasını açmıştır. Hristiyan halk farkında olmaksızın putperest elbiseler giymişti 97. Anastasios 98, ölen imparatorun dul eşi ile evlenmiş, bu şekilde imparator olmuştur. Ancak yeni imparator Ortodosluğ a karşı olmuş Monofizit fikri savunmuştur. Şehrin toplum temsilcileri olan Maviler ve Yeşiller ise zıt fikirdeydiler. Maviler üst düzey Romalıları, yeşiller ise doğulu halkı temsil ediyorlardı. Yeşiller Ortodoks, maviler ise monofizit inanca sahiptiler. Bu ayrılık Kostantinopolis te bir isyana sebep olmuş, hükümdar Anastasio un, Mavileri desteklemesi ise var olan kutuplaşmayı her geçen gün daha da attırmıştır. Nika isyanından önce şehirde tansiyon yükselmiş, kamu binaları yakılmış, imparatorun heykelleri yıkılmış, imparatora hakaretler edilmiştir 99. Bu süreçte ayaklanma bastırılmış, ancak bu döneme kadar yapılan imar çalışmaları zarar görmüştür 100. İmparator Arkadios ile oğlu II. Theodosios ( ) dönemlerinde, Hz. İsa nın keyfiyeti üzerinden kutuplaşan inanç kavgalarının yanında Hunların tehdidi ile karşı karşıya kalınmıştır. Roma yaklaşan bu tehlikeden ancak Hunların batıya doğru yönelmesiyle kurtulabilmiştir 101. Bu dönemde Kostantinopolis bu saldırılara karşı surlarla çevrilmiştir. Bugün hâlâ görülen surlar, II. Theodosios döneminin surlarıdır. Bu surlar şehrin ele geçirilmesini uzun süre engellemiştir 102. Atilla ölüp Hun Devletinin dağılmasıyla Roma imparatorluğu ancak bu tehlikeden kurtulabilmiştir Jane Taylor, İstanbul İmparatorlukların Başkenti, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2000, s A.A. Vasiliev, a.g.e., s Anastasios, yıllar arasında Bizans imparatorudur. Bizans imparatorluğuna Anastasios tan sonra sırasıyla I.Justin, daha sonrasında Justinianus geçmiştir. Işın Demirkent, a.g.m., s Georg Ostrogorsky, a.g.e., s Peter Brown, Geç Antikçağ da Roma ve Bizans Dünyası, Çev. Turhan Kaçar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2000, s Işın Demirkent, a.g.m., s Peter Brown, a.g.e., s Işın Demirkent, a.g.m., s.232.

49 38 Büyük Roma İmparatorluğu nun yeni başkenti, 395 te imparatorluğun ikiye ayrılmasıyla Doğu yarısının merkezi olmuştur. Roma V. yüzyıldaki saldırılarla toprak kaybetmeye ve iç idaredeki bozukluklar ile dini ve askeri sorunlar sebebiyle siyasi gücünü yitirmeye başlamıştır 104. II. Theodosios dönemini önemli kılan hususlardan bir diğeri de eğitim ve hukuk ve imar alanlarında yapmış olduğu çalışmalardır. Nitekim bu süreçte Roma Hukuku ilk kez yazılı hale getirilmiş, 438 de Codex Theodosianus adı altında yayınlanmıştır 105. Codex, efsane hükümdar Costantinus tan Theodosius a kadar hristiyan imparatorların çıkartıkları kararnamelerin bir derlemesidir. Doğu ve Batı imparatorluklarında benimsenen Codex, barbar krallıkların hukuku üstünde büyük bir etki yapmıştır. Codex ile gelenek ve görenek hukuku yasalaştırılarak, yönetim makamları sağlamlaştırılmış ve bu şekilde büyük toprak mülkiyet sistemi yerleştirilmek istenmiştir 106. İlk çağlardan itibaren İstanbul da imar çalışmaları devam etmiştir 107. II. Theodosios döneminde belediyecilik çalışmaları da yapılmış geceleri Kostantinopolis sokakları aydınlatılmaya başlanmıştır 108. Sarayburnu nda tiyatro, Mısır dan getirilen dikilitaş bu dönemden kalma eserlerdir. Roma döneminde şehrin forum denilen büyük meydanları da bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla Ayasofya önünde ki Augousteon Meydanı, Oval meydan 109 ve Beyazıd Meydanı dır 110. İstanbul ve Roma nın ilk dönemleri incelendiğinde dikkat çeken yapılardan bir diğeri hipodromlardır. Bu yapılar şehrin tansiyonun ölçüldüğü yerlerdir. Sultan Ahmet meydanındaki hipodrom bunun en önemli örneklerindendir. Hipodromda şehrin önemli aktiviteleri yapıldığından toplumun nabzı buradaki içtimalardan anlaşılabilmektedir Işın Demirkent, Fetih Öncesinde Bizans ın Siyasi Durumu, Bizans Tarihi Yazıları Makaleler, Bildirimler İncelemeler, Dünya Yayıncılık A.Ş. Globus Dünya Basımevi, İstanbul 2005, s Jane Taylor, a.g.e., s M.V. Levtchenko, a.g.e., s Semavi Eyice, Eski İstanbul dan Notlar, Küre Yayınları, İstanbul 2006, s Jane Taylor, a.g.e., s Burası zaman içerisinde kaybolmuştur. 110 Semavi Eyice, a.g.e., s Hipodromlarda yarışlar düzenlenir, bu yarışlarda yeşiller, maviler olarak halkın temsilcileri bulunmaktadır. Hükümdar ise bunlardan birini tutar ve tarafını açıkça belli ederdi.

50 39 Aynı zamanda bu yapılar kutlamalar, taç giymeler ve ölüm cezalarının uygulandığı yapılardır Iustinianos-Justinianus-Ustuyanuş Dönemi ve Nika İsyanı İstanbul un yenilenmesinin ve Ayasofya nın tekrar yapılmasının önemli sebeplerinden olan Nika isyanını anlayabilmek ancak bu isyana uzanan serüveni takip etmekle mümkündür. Nitekim bu dönem toplumunu ifade eden maviler ve yeşiller gruplarını anlamak ve bunların toplumsal etkilerini çözebilmek dönemi anlamaya yardımcı olacaktır. Nika isyanı, Geç Roma ve Erken Bizans döneminin toplumsal olayları içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. İmparator, ailesi, komuta kademesi ve imparatorun çevresinin anlaşılması için Nika isyanındaki izledikleri tutumu araştırmak gerekmektedir. Roma imparatorluğunun ve erken Bizans dönemininin sosyal yapısını incelemek, toplum yapısını anlamak için Nika isyanını, öncesini ve sonrasını değerlendirmek gerekmektedir. Aynı zamanda Nika İsyanının konumuza bakan önemli bir özelliği, II. Ayasofya nın yerine şimdiki III. Ayasofya nın yapılmasını başlatan tarihi isyan hadisesi olmasıdır. Justinianus, İlyricum un bugünde Latince konuşulan Makedonya ile Arnavutluk sınırındaki Scupi dolaylarında yerleşmiş İlliryalı köylü bir ailenin çocuğu ve hükümdar Justinos un yeğenidir. Justinos u 113 tahtın basamaklarına ulaştıran askerlik kariyeri Justinianus u yönetim aristokrasisine sokmuştur. Mükemmel bir eğitimden geçmesi ona eski Roma nın görkemini kavrama imkânı sağlamıştır. Bu donanım Justinianus un henüz tahta çıkmadan saray muhafızlarının başına tayin edilmesini sağlamıştır. Bu şekilde iktidar çevresine girme imkânını bulan Justinianus, amcasının devrinde Roma ile bozulan arayı düzeltmeye çalışmıştır 114. Şemseddin Karamani tesbitlerimize göre Justinianus tan Ustuyanoş olarak bahsetmektedir 115. Aleksandr Kostandinidi ye göre Kostantin den yüz yetmiş ve 112 Judith Herrin, Bizans Bir Ortaçağ İmparatorluğu nun Şaşırtıcı Yaşamı, Çev. Uygur Kocabaşoğlu, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s Justinos, Justinianus tan bir önceki Bizans imparatorudur yıllarında hüküm sürmüştür. 114 John Julius Norwich, Bizans Erken Dönem (Ms ), Çev. Hamide Kalkan, Kabalcı Yayınları, İstanbul 2013, s.159.; M.V. Levcthenko, a.g.e., s Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s.3.; Güncel kaynalarda İustinianos, Justinianus ismiyle geçmektedir. Örneğin Stefanos Yerasimos Justinianus ismini kullankatadır. Stefanos Yerasimos, a.g.e., s.9.; G.L.

51 40 İbrahim Efendi ye göre yüz seksen yıl sonra iktidara gelmiştir 116. Müellif Karamani ye göre Justiniaus gayet zeki ve tedbirli biridir. Hz. İsa nın dinine tabi olmuş ve hâkimiyetini giderek genişletmiş ve Justiniaus un tahta geçişinden bahisle, ona bağlı devletlerin hediyeleriyle birlikte bağlılıklarını ifade ederek imparatoru tebriklerinden bahsetmektedir. İmparator onları kabul edip her birini kendi yerlerine göndermiştir 117. Justinianus gece gündüz devamlı çalışarak tüm hayatını devletine adamıştır. Çalışma gücü ve azmi çağdaşlarını öylesine etkilemiştir ki hakkında hayatında iken inanılmaz efsaneler türetilmiştir. Düşmanları onun için insan değil, dinlenme ihtiyacı duymayan bir şeytan olduğunu söylemişlerdir. Fetihlerin yayılma alanı ve diktiği binaların görkemiyle tüm Roma imparatorlarını geride bırakmıştır 118. Bir Balkan eyaletinde doğmuş köylü bir çocuk olan Justinianus 119, asrının en aydın ve en bilgin kişilerinden olmuş, Doğu Roma nın başşehri İstanbul u medenileştirme yolunda çalışmıştır. Yazma eserlerde onun âdil ve ilmiyle âmil olduğu özellikle vurgulanmıştır 120. Justinianus un kişisel büyüklüğünün tartışmasız isbatı, onun siyasi hedeflerinin bütün dünyayı kapsayan genişliği ve şümullü faaliyetleridir. Bu faaliyetleri elbette kollektif düşünmek gerekmektedir. Nitekim Roma nın bu döneminde başarılı fetihlerin sağlanmasında Belisarios ve Narses i, hukuk düzenlenmelerinde Tribonianos u 121, idari tedbirlerde Kappodokial İoannes i 122 zikretmek gerekmektedir. Bütün bu koordinasyonun başında ve ruhunda ise Justinianus bulunmaktadır 123. Seidler eserinde Iustinianos ismini kullanmıştır. G.L. Seidler, Bizans Siyasal Düşüncesi, Çev. Mete Tunçay, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları no. 451, Ankara 1980, s.36. Justinianus ismi kaynaklarımızda müellifleri tarafından farklı farklı verilmiştir. Şemseddin Karamani, Ustuyanoş, Yusuf bin Musa el-balıkesirî Ustuyanos, Yusuf Bin İlyas Balıkesiri Ustunyanos, Aleksandr Kostantinidi Cuntinyanus, Tevarih-i Camii Şerif-i Ayasofya Bi l-icmâl de Üstunbano, Abdünnasır Abdulkayyum Üstenobano, Hayâli-zâde İbrahim Ustunbâno, Azmizâde Efendi Ustunbâno, Nişancı da Ustunyano ve Ali Arabî İlyas da Ustunbano, Der-Beyân-ı Surr-ı Kostantiniyye-i Kebir de Ustunbano şeklinde geçmektedir. 116 Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s.3, İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.46a., str Bu durumu afak-ı saadetten, evc-i âsimana irdi sözleriyle ifade etmiştir. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.3b, str.1-4.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.46a, str.3,6-9.; Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.7b, str M.V. Levcthenko, a.g.e.,s İustianianos. 120 Ali Arabî İlyas, a.g.e., vr.47a,47b, str.11, Tribonianus (Tribonian), Justinianus döneminde adalet bakanıdır. Çok tecrübeli, bilgili bir hukukçu olup Codex in de yazarıdır. G.L. Seidler, a.g.e., s.25, Kappadokialı İoannes, çok iyi eğitim görmüş, uzun yıllar imparatordan sonra durumunda bulunmuştur. G.L. Seidler, a.g.e, s.52.; Amansız muhalifi Prokopios, Kappadokialı İoannes i çağının en güçlü beyni

52 41 Bu dönemde bir komiyon kurularak 528 de oluşturulan Codex Theodsianus un hukuki geçerliliğini yitiren maddeleri elenerek yeniden gözden geçirilmiş ve tek kitapta toplanmış, 529 da ise Codex Iustinianus başlığıyla yayımlanmıştır. On dört ayda hazırlanan bu eserle yasa ve kararnamelerdeki tezat ve tekrarlar giderilmiş Hristiyan öğretiyle uyuşmazlığın olmadığı vurgulanmıştır 124. Bu çalışma devrinin en büyük ve en uzun ömre sahip olmuş bir çalışması olup, Roma hukukunun kodeks haline getirilmesidir 125. Roma ticaret ve sanayisinin Justinianus döneminde güçlenmesi ve gelişmesi etrafındaki rakiplerini kendisine karşı tahrik etmeye başlamıştır. Ekonomik olarak güçlenen Roma ise paydaşlarını saf dışı etmeyi deneyerek bu amaçla birçok savaşın içerisinde olmuştur. Nitekim İpek ticaretine tek başına sahip olma isteği İran la olan mücadelelerinin sebebini teşkil etse de, uzun süren İtalya seferleri bu iyileşmenin tam olarak sağlanmasına izin vermemiştir 126. Ardı arkası kesilmeyen savaşlar Roma bürokrasisini yıpratarak imparatorluğun askeri örgütlenmesini zayıflatmıştır. Bu durum sıkıntıda olan insanları daha da zora sokarak halkın büyük çoğunluğunu ekonomik olarak yıpratmış, baskı altında bırakmış ve köleleştirmiştir. Buna ağır vergiler, barbar istilaları, görevlilerin zor yoluyla haksız vergi tahsilleri eklenince doğal olarak sosyal hayatta alt tabaka devamlı ezilmiştir. Bu ise IV. ve V. yüzyıllarda Roma ın kırsal kesiminin boşalmasına etki etmiştir. Bu dönemde Roma taki huzursuzluğun bir diğer sebebi senatörler olmuşlardır. Senatörler imparatorluğun en büyük ve zengin toprak sahipleridir. Senatodaki toprak sahipleri, imparatorluğun doğal gücünü, kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışıyorlardı. Vergi konusunda üst sınıf temsilcileri, yüksek memurlar ve kilisenin ileri gelenleri birçok ayrıcalıktan ve kolaylıktan yararlanmanın yanında, imparatorluk fermanıyla halkın alt sınıflarını ezen buğday harmanı, su vb. gibi angaryalardan da olarak tanımlamıştı. M.V. Levcthenko, a.g.e., s.65.; Başka bir yayında Kappadokialı İoannes hakkında kaba, incelikten nasibini alamamış pek eğitimli olmadığı geçmektedir. John Julius Norwich, a.g.e., s Georg Ostrogorsky, a.g.e., s M.V. Levcthenko, a.g.e., s.72.; John Julius Norwich, a.g.e., s Georg Ostrogorsky, a.g.e., s M.V. Levcthenko, a.g.e., s.90,92,93,97.

53 42 resmen muaftırlar 127. Kısacası sivil halk, memurlar kastı tarafından haklardan yoksun yalnızca vergi ödeyen bir sürü olarak görülmektedir 128. Bu olumsuz hadiseler kendi toprakları üstünde siyasal haklar türetmeye girişen ve devletin birliği için tehlike oluşturmaya başlayan bazı büyük tarım magnatlarının 129 bağımsızlığının belirginleşmesine yol açılmış, örgütlenmenin gizlice sürdüğü köle ve kolon isyanlarının önü açılmıştır 130. Tehlikeyi gören despotik ve bürokratik Roma imparatorluğu, halk kitlelerini kamu işlerine katılımın tamamen dışında tutmaya çalışmakla birlikte, V. ve VI. yüzyıllarda bunu tam anlamıyla başaramadı. Bu iki asırda deme'ler 131 ya da hipodrom hizipleri olan Maviler ve Yeşiller hem eski demokrasinin bir kalıntısı hem de önemli bir siyasal etken olarak görünmüşlerdir. Bu şekilde sivil ve askeri yapıda geniş özerk örgütlere dönüşen demeler bazen hipodramdaki spor oyunlarının taraftarları, bazen de Roma mahallelerinin siyasal örgütleri olmuşlardır. Arabacılar giydikleri üstlüklerin rengine göre adlandırılmışlar ve zaman içerisinde grupların simgesi olmuşlardır. Bunlar mavi, yeşil, beyaz ve kırmızı gruplardır. Bunların içerisinden etkin olanları maviler ve yeşillerdir. Hükümet demelerin arasındaki gizli çekişmelerden yararlanarak, çoğunlukla birine yüklenmek için diğerine dayanmıştır. Fakat bu siyaset her zaman yürütülememiş, bazen birlikte hareket ederlerken 132, bazen ayrı düşebilmişlerdir. Bunun en belirgin örneği Nika isyanında görülmüştür. Ekonomik sıkıntılar, imparator ve onun vergi memurlarına duyulan nefret, Nika isyanından önce şehirlerde tansiyonu yükseltmiştir. İsyan süreci iki grubu 127 M.V. Levtchenko, a.g.e., s.20-23, M.V. Levtchenko, a.g.e., s Magmat, Latince magnotus tan (seçkin kişi). Sözlük anlamıyla Macaristan ve Polonya da baronlar, sarayda görevli kontesler, danışmanlar vs. gibi başlıca saray görevlileri. Sonraları, toprak sahibi tüm soyluları kapsayan bir unvan.burada Bizans sarayı çevresinde toplanan bir tür toprak ağalığı sistemini belirtmek amacıyla kullanılmıştır. M.V. Levtchenko, a.g.e., s M.V. Levtchenko, a.g.e., s Deme, Yunanca Demos tan. Eski Yunan da sitelerin özellikle Atina nın yönetsel bölgesi, mahalle. Bizans ta başkentte ve büyük kentlerde halkın tuttuğu yarı siyasi yarı askeri hizipler. M.V. Levtchenko, a.g.e., s.306; Deme (Demos) 5-6. yüzyılda şehir halk gruplarıdır. Işın Demirkent, 12. Yüzyıla Kadar Bizans ta Loncalar, Bizans Tarihi Yazıları Makaleler Bildiriler İncelemeler, Dünya Yayıncılık, Globus Dünya Basınevi, İstanul 2005, s.160,161.; Atina da Kleisthenes tarafından oluşturulan nahiye (ilçe) sistemi. Bunların toplam sayıları otuzdur. Murat Karatağ, Klasik Arkeoloji Sözlüğü Yunan-Roma, Midas Kitap, Ankara 2013, s.122; Georg Ostrogorsky, deme'lerden, demos ve dem' sözcükleriyle bilgi verir. Georg Ostrogorsky, a.g.e., s.27,61,67,76,78,131,184, M.V. Levtchenko, a.g.e., s

54 43 birleştirmiş, grupların birleşmesi ise isyanı kuvvetlendirmiştir. Bu süreçte kamu binaları ve imparatorun heykelleri yıkılmış, imparatora hakaretler edilmiştir 133. İki grup birleşerek, hipodramda alışılmamış bir surette çok yaşasın fukarayı koruyan yeşiller ve maviler! sesleri yükselmiş, ayaklanma büyük boyutlara ulaşmıştır 134. İsyancılar, Justinianus tan 135 iki mahkûmun salınmasını istediklerinden reddedilmesine kızıp, kalabalıklar halinde hapishaneye saldırmışlar, mahkûmları çıkarıp hapishaneyi ateşe vermişlerdir 136. Bu süreçte İstanbul alevler içerisinde kalmış 532 de idarenin keyfiliklerinden usanan maviler ve yeşiller ilk kez birleşerek Nika Nika çığlıklarıyla şehri yakıp yıkmışlardır 137. İmparator Justinianus isyancılara tavizler vermeye çalışsa da geç kalmış, isyancılar I.Anastasios un yeğeni Hypatios u imparator ilan etmişlerdir. Hypatios a isyancılar tarafından hipodromda imparatorlara mahsus erguvanî elbise (purpur) giydirilmiştir 138. Öfkeli kalabalık sakinleşmediğinden imparator yenilgiyi kabul etmiş, fakat imparatorun eşi Theodara şehirden kaçmayı değil mücadeleyi tercih etmiş bu ise imparatoru yeniden cesaretlendirmiştir. Cesaretlenen imparator isyanı çok kanlı şekilde bastırmıştır. Narses, mavilerle müzakereye girişerek âsilerin birleşmiş cephesini parçalamış, Belisarios ise imparatorluğa sadık savaş birliği ile hipodroma saldırarak şaşkına dönen asileri kılıçtan geçirmiştir 139. İmparatorun etkili komutanlarından Belisarios 140 ve Narses in ciddiyet, kararlılık ve becerikliği, imparatorun şahsını ve idareyi yok olmaktan kurtarabilmiştir. 133 Georg Ostrogorsky, a.g.e., s Çalıştığımız eserlerden olan Şemseddin Karamani, Nika isyanına dair Ustuyanoş un at meydanında hazırlık yapılmasını isteyerek şehirde olan âlim ve rahipleri at meydanına çağırdığından, rahip ve âlimlerin bu şekilde bir araya geldiklerinden ve puta tapanlarla Hristiyanlar arasında niza çıktığından bahsetmektedir. 135 Bizans imparatoru güncel kaynaklarda Justinianus şeklinde ifade edilirken yazma eserlerde Ustuyanoş- Ustunyano-Ustunbâno-Üstenobanoşeklinde geçmektedir. 136 Peter Brown, a.g.e., s Jane Taylor, a.g.e., s M.V. Levtchenko, a.g.e. s.70.; Erguvanî elbise (purpur) imparatora mahsus bir elbisedir. Georg Ostrogorsky, a.g.e., s Umut Var, Erken Bizans Dönemimde İstanbul, Ulusal Tarih Öğrenci Sempozyumu Bildirileri, Isparta 2013, s ; Georg Ostrogorsky, a.g.e., s.67., M.V Levtchenko, a.g.e., s Belisarios (Belisar), Nika isyanının bastırılmasında önemli rol sahibi olan bir devlet adamıdır. A.A. Vasiliev, a.g.e., s.173.

55 44 Bu süreçte Narses 141 dostları aracılığıyla mavilerle yeşillerin ittifakını en uygun zamanda bozmayı başarmış, mavilerle müzakere ederek birleşmiş asiler grubunu parçalamıştır. İmparatorun komutanlarından Belisaros ve Narses bu durumdan yararlanarak, paralı askerle arenaya girmişler, isyanı katliam yaparak bastırmışlardır 142. Bu süreçte yaklaşık otuz bin kişi katledilmiştir 143. Her ne kadar bu ayaklanma bastırılabilmiş olsada, bu döneme kadar yapılan imar çalışmaları büyük zarar görmüştür 144. Bu süreçte imar çalışmaları iki yüz yıldır devam eden şehir, harabeye dönerken Ayasofya da bundan nasibini almıştır. Ayasofya nın yakınlarında yer alan putperestlere ait bir tapınak yakılmış ve Zöksip hamamı, Aya İrini Kilisesi, Samson Hastanesi ve diğer iki hastane binası tahrip edilmiştir 145. I. Ayasofya, şimdiki Ayasofya dan çok daha küçük ve basit bir bazilikal bir yapı olduğu tahmin edilse de halen izlerine ulaşılabilmiş değildir 146. II. Ayasofya uzun süre varlığını devam ettirirken Nika isyanı sonrasında kullanılamaz hale gelmiştir. Başta tez çalışmasına esas kabul edilen Şemseddin Karamanî nin eseri ve diğer Türkçe kayanaklar III. Ayasofya nın inşaat çalışmalarını ele almaktadır ESERLERE GÖRE İNŞAATIN AŞAMALARI Ayasofya İnşaati Öncesi 141 Narses, strateji sahasında kendini isbat eden, mahir bir Bizans komutanıdır. Emekli olduktan sonra Roma da öldü. A.A. Vasiliev, a.g.e., s Şemseddin Karamani ve Abdünnasır Abdulkayyum un eserlerinde ve İbrahim Efendi nin istinsah ettiği Tevarih-i Cami i Şerif Ayasofya-i bil-icmal de bu ayaklanmada at meydanında beş bin adam öldürüldüğü, ölenlerin içerisinde puta tapanların çoğunluğu oluşturduğu, onlardan sağ kalanların ise hükümdar Ustuyanoş a getirildiği, hükümdarın onlara ağır ceza verdiği, kutsal kitaba inanmadıklarından ateşe atıldıklarını ifade etmişler, Aleksandr Kostantinidi ise otuz beş bin kişi çldüğünü belirtmekte, Ali Arabî İlyas a göre de bir saat içinde beş bin kişinin öldürüldüğü belirtilmektedir. Bknz. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.4b, str.2-3.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.46a, str.12.; Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.7b, str.7-11.; Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s.2.; Ali Arabî İlyas, a.g.e., vr.42b, str M.V. Levtchenko, a.g.e, s Peter Brown, a.g.e., s Feridun Dirimtekin, Ayasofya, İstanbul Ansiklopedisi, C. III, İstanbul 1960, s Hasan Fırat Diker, Ayasofya ve Onarımları, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Yayınları 21, İstanbul 2016, s.7

56 45 Karamanî yazmasında Ayasofya nın üçüncü ve son yapılışı anlatılırken Ayasofya nın daha önce iki defa daha yapıldığı ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. Çalışmamızın bu kısmında yazmalar çerçevesinde birinci ve ikinci Ayasofya nın yapılışını ve dönemin siyasi değerlendirmesini yapmaya çalışacağız Ayasofya dan Önceki Dini Yapılar Ayasofya nın yapıldığı yerde veya yakın çevrelerinde bugünkü adıyla Sultan Ahmet meydanında İstanbul un ilk dönemlerinden itibaren dini yapıların bulunduğuna dair yorumlar yapılmaktadır. Dini yapılarla ilgili bilgiler sadece yorum boyutunda kalmayıp yazma eserlerdeki bir takım işaretler bu konuya farklı bir boyut kazandırmaktadır. Nitekim günümüzde yapılan son çalışmalar da önceki inşaların varlığını destekler mahiyettedir. Osmanlı kaynaklarına göre Ayasofya civarındaki ilk ibadethane, Hz. İsa nın dünyaya gelişinden 615 yıl veya bazı rivayetlere göre 1200 yıl önce efsanevi Kral Yanko bin Madyan 147 tarafından Yahya peygambere atfen yapılmıştır. Şemseddin Karamanî bu mabedin kalıntılarının kendi dönemine ulaşması ile ilgili Henüz muazzam direklerden bir nicesi mevcuttur ifadelerini kullanmaktadır 148. Bazı yazmalara göre, Yanko bin Madyan zamanında yapılan büyük ibadethane Yanko dönemindeki büyük deprem ile yıkılıp yok olmuştur 149. Müstensih İbrahim Efendi Ayasofya önündeki kalıntıların, Yahya peygambere atf ettiği Deyr-i Azrail isminde bir kiliseye ait olduğunu ileri sürer 150. Şemseddin Karamanî, Deyr-i Azrail in Can Alıcı 147 Yanko bin Madyan, efsanelerde oluşturulan hayali bir şahsiyettir. Başlıca özelliği Bizans a adını veren Byzas tan daha eskiye giden bir kurucu olmasıdır. Ancak Yunan döneminden beri bilinen kaynaklarda şehrin ilk kurucusu olarak hep Byzas gösterildiği gibi, Yanko Bin Madyan adına XV. yüzyıldan önceki kaynaklarda rastlamıyoruz. Hz. Süleyman ın soyundan değil, efsanevi Arap krallarının soyundan ve Ad ırkındandır. Yanko nun sahip olduğu ya da kontrolü altında tuttuğu ülkelerle ilgili bilgiler, onu evrensel bir hükümdar yapmaya yeterlidir. Roma imparatorluğuyla kurulan bağlantı, XV. yüzyılda Osmanlıların hâkim oldukları jeopolitik mekânda Roma geleneğinin hâlâ ne kadar güçlü olduğunun bir kanıtıdır. J.H. Mordmann, Yanko bin Madyan isminin Nikomedya dan türetilmilş olabileceğini ifade etmiştir. Stefanos Yerasimos, a.g.e., s.9,63,73.; Rivâyetlere nazaran İstanbul u bina eden kurucusudur. Şem dânizâde Fındıklılı Süleyman Efendi Tarihi, Mür i t-tevârih II.A, İstanbul Üniversitesi Fakültesi Yayınları, İstanbul 1978, No. 2366, s. 85, Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.3a, str.2-4., İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.45b, str Ahmet Akgündüz vd., Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii, s İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e, vr.45b, str

57 46 Kilisesi olduğunu belirtir 151. Ayasofya vakıf defterine göre Can Alıcı kilisesi İstanbul Fatih ilçesinde Saraçhane de bulunan Dülgerzade Camii nin bulunduğu yerdedir 152. Ayasofya nın bulunduğu Sarayburnu tepesi İstanbul un en gösterişli yüksek tepelerinden biridir. Burada ilk Ayasofya yapılmadan önce Ana Tanrı ça Tapınağı bulunuyordu. Artemis Tapınağı da bu bölgeye inşa edildi. Roma İmparatorluğu döneminin gizemli dinlerinden biri olan Mitra 153 dininin izlerine Sarayburnu nda rastlanılmıştır 154. Nişancı, Justiniaus un Ayasofya nın yapıldığı yerde daha önceden var olan ve putperestlere ait olduğu için yıktırdığı tapınağın Sebuduş 155 namında bir hükümdara ait olduğunu söylemektedir 156. Müellife göre aynı mevkide Ayasofya dan önce 366 yılında bir kilisenin yapıldığı 157, Topkapı sarayında birinci avluda Ayasofya nın kardeşi sayılan ve aynı dönemden kalma Aya İrini Kilisesi nin varlığı, bunlardan başka bölgede farklı dini yapıların olabileceğini kanıtlamaktadır Günümüz Çalışmalarında I. Ayasofya I.Ayasofya nın yapılma süreci hakkında kaynaklarda farklı bilgiler geçmekle birlikte genel olarak yapım çalışmaları I. Kostantin ( ) veya oğlu Kostantius a ( ) dayandırılmaktadır. Kilise tarihi yazarı Sokrates ( ), Ayasofya nın yapımını imparator Kostantius a ( ) dayandırırken 159, bazıları hristiyanlığı kabul 151 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.3a, str E.H. Ayverdi, a.g.e., s Mitra, Antik Arilerde güneş ışığıyla ilişkilendirilmiş bir tanrı idi. Zerdüşt ten önce etkili olan bu inanç Zerdüşt sonrası dönemde daha güçlü bir konumda ortaya çıkmış ve Roma ya kadar geniş bir alana yayılmıştır. Magilerin çalışmaları ile bu kült gittiği her yerde yerel inançlarla etkileşime geçmiştir. Mezopotamya ve Anadolu inançlarıyla etkileşime giren Mithra kültü, Helenistik dönemde yeni etkileşimlerle beraber senkretik bir dine dönüşmüştür. Roma İmparatorluğuna kadar yayılmış ve Roma da Mithras ın Sırları adını almış bu kült sonraları tüm imparatorlukta en etkili din haline gelmiştir. Özellikle askerler arasında yaygın olmuş bu din Hıristiyanlığın Roma imparatorluğunda etkili olması üzerine zayıflamış ve tarihten silinmiştir. Hayreddin Kızıl, Mitra dan Mithras ın Sırları na Mitraizm in Kuruluş Serüveni, EKEV Akademi Dergisi, Yıl:17, S.55, Erzurum 2013, s Pelin Çift-Erhan Altunay, a.g.e., s Nişancı da geçen efsanevi bir imparatordır. Kaynaklarda herhangi bir bilgiye ulaşamadığımızdan efsanevî bir şahsiyet olduğunu düşünüyoruz. 156 str.7. Nişancı, a.g.e., vr.20b., شبودوش نام پادشاه 157 Nişancı, a.g.e., s Zeynep Tarım Altuğ, Topkapı Sarayı, DİA, C.41, İstanbul 2012, s Semavi Eyice, Ayasofya 1, Yapı Kredi Kültür ve Sanat, İstanbul 1984, s.4.; Mehmet U. Sakioğlu, Ayasofya nın Sırrı/Kostantius, Fatih ve Da Vinci Şifresi, Karakutu Yayınları, İstanbul 2006, s.99; İsmail

58 47 etmesini göz önüne alarak ilk Ayasofya nın I. Kostantin in hükümdarlığının son yılında bitirildiğini ifade etmişlerdir 160. I. Ayasofya nın Kostantin ( ) tarafından yapıldığını ileri süren ilk kişi Teofanes tır 161. Fakat tarihçi Evsebios, imparatorun böyle bir kilise yaptırdığından bahsetmemiştir. Evsebios a göre ilk Ayasofya, ilk çağ İstanbulunun merkezinde, tepe üzerinde dördüncü yüzyılda ahşap çatılı bazilika biçiminde yapılmış, Kostantius ( ) zamanında bitirilmiştir 162. Ayasofya nın yapılışı ile ilgili olarak Kostantinidi, Tefanes ve Evsebios tan biraz daha farklı bir bilgiler vermektedir. Kostantinidi, M. 327 de I. Kostantin in ahşaptan kare şeklinde bir kilise yaptırdığını ve bu kilisenin dönemin büyük kilisesi olduğunu belirtmektedir. Kostantinidi nin I. Kostantin tarafından yapıldığından bahsettiği bu kilise, ahşap olmasına rağmen dönemine göre heybetli bir görünüme sahiptir. Bu bilgilerin yanında bazı Bizans kaynakları Ayasofya nın ince uzun dikdörtgen planında, taş duvarlı ve beş nefli olduğundan ve üzerinin kırma bir çatı ile ahşapla kapatıldığından bahsetmektedirler. Diğer taraftan Ayasofya Müzesi müdürlerinden Muzaffer Ramazanoğlu, ilk Ayasofya nın mozaik ve fresklerle 163 süslendiğini ileri sürmektedir. Ramazanoğlu yaptığı kazı çalışmalarında iki küçük fresk parçasını ele geçirmiş, ancak çok bozuk durumda olduğu için teşhir edilememiştir. Ayrıca V. yüzyıla ait olduğu sanılan Bizans keramik parçaları ele geçmiştir yılındaki çalışmalarında ise, ilk yapıya ait üzeri damgalı bir kiremit parçası elde edilmiştir 164. Kandemir, Ulu Mabed Ayasofya, Ekip Matbaaa, İstanbul 2004, s.14.; Jane Taylor, a.g.e., s.68; Feridun Dirimtekin, Resimli Ayasofya Klavuzu, Maarif Basımevi, İstanbul 1996, s Hasan Fırat Diker, a.g.e., s.7.; Erdem Yücel, a.g.e., s Stefanos Yerasimos, a.g.e., s.182.; Mehmet U. Sakioğlu, a.g.e., s Semavi Eyice, Ayasofya, DİA, C.4, İstanbul, s.207.; Mehmet U. Sakioğlu, a.g.e., gös. yer. 163 Fresk, İtalyanca taze manasına frescodan. Duvarlara ve sıva üzerine yapılan dini resimlerdir. Duvarların sıvası üzerine daha sıva yaşken sürülerek bir yaş sıva tabakası içine nüfuz eden ve derinlere kadar giren boyalardan vücuda getirilen bir nevi sulu boya resimdir. Bu usulde boyalar sıvanın içine geçerek kalınca bir renkli sıva tabakası hâsıl ettiğinden yapılan resim çok sağlamdır. Orta Asya da Turfan ve Kaça şehirlerinde keşf olunan mâbetlerin duvarlarında Türkler tarafından bu usül ile yapılmış güzel resimlere tesadüf edilmiştir. Romalılar bu usüldeki resimleri çok yapmışlardır. Avrupa da bu resimler en çok İtalya da yayılmıştır. Fransa da fresk yerine nakışlı camlar ve duvar kumaşları daha çok kullanılmıştır. Celal Esad Arseven, Fresk, Sanat Ansiklopedisi, C.II, Mill Eğitim Basımevi, İstanbul 1947, s Erdem Yücel, a.g.e., s.14

59 48 Güvenilir rivayetlere göre çok sağlam olmayan ilk Ayasofya meydana gelen depremde tahrip olmuştur. Yıkılan Ayasofya nın yerine I.Kostantin in oğlu Kostantius tarafından, öncekinden daha geniş ölçülerde yeniden yapılarak 360 yılında açılmış, çok kısa bir süre sonra türbe ve kürsisi yeniden yıkılmıştır 165. Yazma eserlerde Ayasofya nın yerinde daha önceden yapılan yer için puthane, ibâdethane, kilise tabirleri kullanılmaktadır. Muhtemelen bu şekilde ortak olarak Ayasofya nın yerinde yapılan tapınaklar ifade edilmek istenmiştir. Justinianus un tarihçisi Prokopius Nika isyanını anlatırken Ayasofya yerinde bulunan bir bazilikanın 166 ateşe verildiğinden bahsetmektedir 167. İmparator Arkadius ( ) döneminde, Arkodius un eşi Eudoksia nın gümüş kaplamalı bir heykelinin Ayasofya önüne dikilmesine, patrik İonnes Khrysostomos karşı çıkmıştır 168. Patrik Krisostom, Antiochia da (Antakya) çok iyi bir eğitim almış, Hristiyanlık tarihinde önemli bir yeri olan aziz mertebesine yükseltilen bir din adamıdır. Saraydaki yaşamı lüks bulmakta ve savurganlığa ve tüm yaşam tarzına, yaptığı konuşmalarla sık sık karşı çıkmaktadır 169. Bu tepkilere halkta katılınca olaylar meydana gelmiş ve Patrik Anadolu ya sürgüne gönderilmiştir 170. Patriğin Anadolu ya sürgün edilmesi olayları daha da büyütmüş ayaklanmaları şiddetlendirmiş ve nihayetinde ahşap durumdaki 171 Ayasofya 20 Haziran 404 de tamamen tahrip 165 Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s Bazilika orta kısmı yüksek ve geniş, yanları iki katlı daha dar ve alçak olmak üzere iki sıra sütunla üç bölüme ayrılmış olan ve mezat yeri, gerektiğinde de mahkeme olarak kullanılan çatılı Roma yapısıdır. Kubbe altı Lügatı, C.1, Kubbe Altı Yayınları, İstanbul 2006, s.310. Bazilika, Roma İmparatorluğu nda yasal yönetimin merkezi olmuştur. Yasemin Er, Klasik Arkeoloji Sözlüğü, Phoenix Yayınevi, Ankara 2004, s Prokopius, Bizans ın Gizli Tarihi, Çev. Orhan Duru, Türkiye İş Bankası, Kültür Yayınları, İstanbul 2001, s Erdem Yücel, a.g.e., s Sabahattin Türkoğlu, Ayasofya nın Öyküsü 2, Yazıcı Basım, İzmir 2002, s İstanbul patriği Yuhanna Krisostom imparator Arkadius un eşi imparatoriçe Eudoksia ile uzun zamandır mücadele içerisindeydi. İmparatoriçe gümüş kaplamalı bir heykeli kilisenin yakınına diktirmek istemişti. Patrik ise buna şiddetle karşı çıkmıştı. Meydana gelen hadiseler sonucu patrik 404 te Anadolu ya sürgüne gönderildi. Halk sürgüne karşı çıkmıştı. Olaylar büyümüş, çıkan ayaklanmanın sonucunda Ayasofya yıkılmıştır.feridun Dirimtekin, Ayasofya, İstanbul Ansiklopedisi, C. III, İstanbul 1960, s.1439,; Erdem Yücel, a.g.e. s Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s.3.

60 49 edilmiştir 172. Bundan sonra on bir yıl boyunca yeni Ayasofya açılıncaya kadar Aya İrini (Hagia Eirene) katedral görevini üstlenmiştir Günümüz Çalışmalarında II. Ayasofya 20 Haziran 404 de yıkılmasından dolayı yenilenme ihtiyacı ortaya çıkan Ayasofya nın yeniden yapılmasına muhtemelen Arkadius döneminde karar verilmiş, İmparator II. Theodosios ( ) zamanında ise yeni Ayasofya yı yapmak için mimar Ruffinos görevlendirilmiştir. Bu yapımda, birinci Ayasofya nın temellerinden faydalanılarak inşa başlatılmış, tavanı kemerli, bazilika tarzında beş nefli olarak yapılmış ve 10 Ekim 415 te açılmıştır 174. Aleksandr Kostantinidi ye göre Ayasofya 404 te tamamen yıkılmamış, sadece sakfı ile mihrabı yanmış sair yerler kurtulmuştur. II. Theodosius döneminde ise sakfı kemerli olarak yeniden inşa edilmiş, yüz on yedi sene sonraki Nika ihtilaline kadar faaliyet göstermiştir 175. Söz konusu inşa ile birlikte 415 den 532 tarihine kadar şehrin en büyük kilisesi yine Ayasofya olarak kalmıştır. Prof. Dr. A. M. Schneider, 1935 te ki kazı çalışmalarında bu kalıntılara ulaşmış, kiliseye altı ayak bir merdivenle ulaşıldığını belirlemiştir 176. Yapılan çalışmalar sonucu elde edilen kalıntılarda Ayasofya nın altmış metre genişliğinde olduğu belirlenirken, aynı zamanda II. Ayasofya da Hz. İsa nın on iki havarisini simgeleyen mermer üzerine işlenmiş on iki adet kuzu oyması da bulunmuştur. Simgenin yapılması o dönem hristiyanlığında yahudilik izlerini görme imkânı vermiştir. Ayasofya sütunlarındaki havari simgeleri ise o dönemdeki İbraniliğin Hristiyanlık üzerine etkisini dışa vurmaktadır Hasan Fırat Diker, a.g.e., s.8.; Wolfgang Müller-Wiener, İstanbul un Tarihsel Topografyası, Çev. Ülker Sayın, İstanbul 2001, s.84; Erdem Yücel, a.g.e., s.15.; II.Ayasofya nın yakıldığı bilgisi Erdem Yücel e, yakılıp yıkıldığı Hasan Fırat Diker e ve yakılıp harab olduğu bilgisi ise Wolfgang Müller- Wiener e dayanmaktadır. 173 Jane Taylor, a.g.e., s Erdem Yücel, a.g.e., s Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s Feridun Dirimtekin, Resimli Ayasofya Klavuzu, s Mehmet U.Sakioğlu, a.g.e., s.130,133.

61 50 İncelediğimiz yazmalar Ayasofya nın yerinde veya yakınlarında daha önceden var olan bir ibadethanenin tamamen yıkıldığı konusunda hem fikirdir. Ancak Alpaslan Koyunlu nun yaptığı arkeolojik çalışmalarda Nika ihtilalinde yanan II. Ayasofya nın kalıntılarına ulaşılabilmiştir te yapılan kazı çalışmalarında mermer döşemelere ve kalın duvarlara rastlanılmıştır 178. Karamanî, her ne kadar binanın temelinden tamamen temizlendiğini belirtse de günümüz çalışmalarında ortaya çıkan arkeolojik kalıntılar böyle olmadığını göstermektedir Ayasofya Fikrinin Ortaya Çıkışı ve Yapılmasına Sebepler Roma toplumunda imparatorluk yönetiminden duyulan rahatsızlığın giderek artması, idarenin toplumun bir kısmını ayrıcalıklı görerek sosyal sınıflar arasındaki uçurumu artırmasına toplumdaki dini ve siyasi fikir ayrılıklarıda eklenince Nika isyanı kaçınılmaz olmuştur. Bu isyan ile özellikle Hristiyanlığın kabulünden sonra imarına başlanan ve iki yüz yıla yakındır yapılan imar çalışmaları ile güzelleşen şehir harab olmuş, hatta bu isyanda imparatorluğun arşivleri bile yakılmıştır 179. İsyan bastırılıp hayat normale döndürüldükten sonra şehir yeniden imar edilmiştir. Yazma eserlere göre bu süreçte İmparator Justiniaus un gördüğü rüya üzerine isyandan nasibini alan Ayasofya nın yeniden inşasına karar verilmiştir. Justiniaus, putperestlerin ibadethanesinin yıkıldığı gece rüyasında yeşil ve ak libaslı bir pir-i nuraninin kendi sarayına geldiğini görür. Ve İsa dinine tabi isen, bu dini yaymak, yüceltmek ve diğer hükümdarlara üstün gelmek için malını din yoluna sarf etmelisin ve bunun için bir ibadethane yaptırmalısın der. Yaptıracağı binanın nadir olmasını, diğer kilise ve benzeri yerlerden farklı olmasını tavsiye eder 180. Bu rüya üzerine hükümdar Ayasofya yı yeni baştan inşa etmeye karar verdi ve bu fikrini yönetimdeki yakın çevresine açtı. Onlar da hükümdarın fikrine destek verdiler Ahmet Akgündüz, a.g.e., Kiliseden Müzeye Ayasofya, s Arif Müfid Mansel, Ayasofya, İA, C.II, s Şemseddin Karamani, a.g.e.,vr.4b-5a, str.16-17,1-5.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e.,vr.46a,46b, str.18-19,1-3.; Mütercimzade Hayalizade İbrahim, a.g.e.,vr.2b, str.11; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e.,vr.17a, str ; Bu dini diğer dinlere, mezheblere tercih ettirmek istersen, onlardan daha üstün olmasını sağlamak istersen bir büyük kilise yapdırasın. Nişancı, a.g.e.,vr.16a., str Şemseddin Karamani, a.g.e.,vr.5b, str ; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.17b, str.4-7.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e.,vr.46b, str.8-10.

62 51 Justiniaus Ayasofya yı yaparken hristiyanlığın diğer dinlerden daha üstün olduğunu göstermenin yanında, 532 yılında otuzbeş bin insanın ölümüne sebep olan Nika isyanından kurtulmanın bir şükrü ve âlemde kendisine bir yadigâr bırakmak düşüncesi etkili olmuştur Ayasofya ya Malzemelerin Toplanması Roma İmparatorluğu Ayasofya nın yapım yıllarında Karadeniz, Akdeniz, Balkanlar ve Anadolu ya kadar uzanmış 183, Yemen (Hıtta-i Yemen) Hind, Türkistan, Cezire-i Bahreyn, Avrupa, Çin, Huzistan bağlı duruma getirilmiştir. Nika isyanını atlatan Roma devletinde ilk iş şehrin yeniden imarı olmuş, Ayasofya nın yapım hazırlıklarına başlanmıştır. İmparator Justiniaus, yaptıracağı bu ibadethane ile hristiyanlığa ihtişam vermek istediği için inşada normalden daha farklı bir yol izlenmiş, kullanılacak malzemeler dünyanın dörtbir yanından toplanmış ve sadece Kostantin deki malzelerle yetinilmemiştir. Hükümdar İstanbul dan nameler ve elçiler yollayarak meliklere, büyük bir hristiyan ibadethanesini yaptırmak istediğini belirtmiş ve hükmettikleri yerlerde bu inşaatta kullanılabilecek önemli malzemeleri İstanbul a göndererek Ayasofya da hatıra sahibi olmalırın önermiştir 184. Bu yolla imparatorluğa bağlı eyaletlerde metruk ve harabeye uğramış eski ibadethane binalarının kıymetli inşaat malzemeleri, antika madenleri ve mermerleri İstanbul a getirtilmiştir senesinde (Custinyanus) eyyam-ı hükûmetinde zuhur edip otuz beş bin âdem telefini mucib olan ihtilâl-i azîm esnasında Ayasofya dahi külliyâ muhterik olmuştu. İşbu ihtilâlin indifa ından sonra imparator-ımüşârünileyh öyle bir muhâtara-i azîmeden kurtulduğundan dolayı şükrâne-i selamet olmak ve saha-i âlemde kendisinin bir yâdigârı bulunmak üzere evvelkinden daha vâsi ve cesîm olarak müceddeden inşasına ibtidâr ve levâzımının tehiyye ve irsâli için bi l-cümle memûrîn-i mülkiyyesine evâmir-i ekîde ısdâr edip bunlar dahi matlûbdan a lâ sütun ve ahcâr-ı nefîse ve sâir iktizâ eden şeyleri tedârik ve irsâl eylediler. Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s Stefanos Yerasimos, a.g.e., s Ey mülük-ü ekâlim-i seb a! Şöyle ma lum ola ki sevad-ı Kostantin de ben ki Ustuyanoş em. Din-i İsevî üzerine bir acaib deyr-i âli bina edip ibadethane etsem gerektir. Eyle olsa buyurdum ki herbirinizin vilayetlerinizde her ne türlü mermer ma deni var ise anda âli direkler ve garaib ferşler kesdirüp her ne tarikiyle mümkün ise lutfedip benim imaretime göndermek ardınca olasız ta sizin dâhi imaretde yadigârınız kalup bu muhibbinize minnet-i azimedir. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.6b, str.1-7., Hayalizade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.3a-3b, str.19-21,1-3.; Feridun Dirimtekin, Ayasofya", İstanbul Ansiklopedisi, C.III, İstanbul 1960, s.1440.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e.,vr.46b, str Üstenobano buyurdu ki Rub -ı meskûn pâdişâhlarına elçiler gönderip nâmeler yazdılar, taht-ı tasarrufunuzda olan vilâyetlere mermer direkler ve elvân mermerler ve münakkaş levhâlar bulsunlar. Köhne yerlerden yahut madenlerden çıkarıp bu cânibe irsal edesiz. Cümle pâdişâhlar ittifak ettiler ki herbiri miktarınca bu ibâdethaneye yardım edeler, her binadaki bir mermer levh ve her yerdeki bir ma den buldular ve ba zı direkler ve elvân levhâlar tıraş edip mühendisler büyük kalyonlara koyup âsân vechile gönderdiler.. Abdulkayum, a.g.e., vr.8b, str.6-11.

63 52 Ayasofya da kullanılan madenlerin ve malzemelerin pek çoğu Ayasuluğ, Mihaliç, Habeş, Yunan vilayeti ve Marmara Adası ndan nakledilmiş, yeşil mermerler Ayasuluğ tan 185, ak mermerler Marmara Adasından, sarı damarlı kızıl mermerlerin Mihaliç ten 186 beyaza bezenmiş sarı mermerler Yunan vilayetinden, sekiz somaki 187 mermerler Habeş vilayetinden getirilmiştir 188. Bu konuda müstensih İbrahim Efendi, Abdülkayyum, Nişancı, Musa El Balıkesirî aynı bilgileri verirler 189. Azmizâde Mustafa Efendi ise üzerinde beyaz hatlar bulunan sarı mermerlerin Karaman dan 190, Balikesirî ise Ayasofya nın taşlarının Aydıncık 191 şehrinden getirildiğini söylerler 192. Hz.İbrahim yaşadığı dönemde Medayin bölgesinde yapılan mabetten kalan malzemelerin de buraya getirildiği kaynaklarda belirtilmektedir 193. Ayrıca İran da viran haldeki bir ibadethanenin somaki (kızıl ve yeşil renkli) direkleri, adalarda harab kiliselerin ve hamamların taşları 194, Hindistan dan yeşim taşına benzeyen ak ve saf mermerler İstanbul a gönderilmiş 195 ve mabedin değişik yerlerinde kullanılmıştır. Habeşten gönderilen sekiz sumaki direkler ise kubbenin altındaki tabakaların altına konulmuştur 196. Müellif Abdülkayyum, Hz.İbrahim döneminde yapılan mabetten kalan malzemelerin Ayasofya ya getirilmesi ile ilgili bilgileri Yeluterhu (Yeluterahu) adlı 185 Ayasluğ,(آياسلوغ) Efes, Selçuk bölgesidir. Tahir Sezen, Osmanlı Yer Adları, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara 2006, s Mihaliç, Karacabey, Hudavendigar, Bursa. Tahir Sezen, a.g.e., s.377.; Hayalizade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.3b, str Somaki(Summak- summaki) Çok sert ve damarlı, kızıl ve yeşil renkli bir mermer. Kubbe Altı Lugatı, C.3, s Ali Arabî İlyas, malzemelerin geldiği yerleri daha farklı ifade etmektedir. Ona göre şeffaf mermerler Yunan vilayetinden, sarı mermerler Akdeniz de Marmara Ceziresinden, yeşil mermerler Habeş vilayetinden gelmiştir. Bknz. Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.46b, str.2-3., Ali Arabi İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul, vr.170a, str Şemseddin Karamani, a.g.e.,vr.8a, str.3-9.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.46b, str.4-9.; Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e.,vr.16-17, str.4-5,8.; Yusuf bin Musa el-balıkesirî, a.g.e., vr.129a-129b, Nişancı, a.g.e.,vr.18a-20a, str.7-13, Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e.,vr.18a, str Stefanos Yerasimos, Aydıncık denilen yerin Kyzikos olduğunu belirtmiştir. Stefanos Yerasimos, a.g.e.,s Yusuf bin Musa Balıkesirî, a.g.e.,vr.128b. str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.7a, str.2-5.; Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.9a, str ; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e.,vr.47a, str Yusuf bin İlyas El Balıkesirî, a.g.e., vr.1b, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.7b, str Yusuf bin İlyas Balıkesirî, a.g.e., vr.1b, str.2.

64 53 rahibe dayandırmakta ve Haberdar adlı bir Acem padişahının on direk ve elli levh 197 mermer gönderdiğini ifade etmektedir. Hz.İbrahim e mabed inşa eden kralın ismi Karamanî de Urliyon, Hayalizade İbrahim Efendi ve Azmizade Mustafa Efendi de Urliya, İbrahim Efendi de Dara, Abdulkayyum da Haberdar ismiyle geçmektedir 198. Ayrıca Ali Arabî İlyas, Uluyor adında ki hükümdarın, Hz.İbrahim için yaptırdığı ibadethanenin zamanla viran olduğunu, bahsi geçen direklerin buradan çıkarıp getirildiğini ifade etmiştir 199. Mevcut on direkten iki tanesi hurda olmuş, sekiz tanesi İstanbul a ulaşmıştır. Gelen direkler nakil esnasında zarar görmüş fakat bu değerde başka direk bulanamadığından bakır ile kuşatılıp inşada kullanılmıştır. Ali Arabî İlyas eksik kalan bazı direklerin İran tarafından getirildiğini 200 ifade etmektedir. Ayrıca Mısır Heliopolis ten sekiz büyük kırmızı porfir sütun, Kyzikos (Kapıdağ yarımadası) Artemiz mabedinden ve Suriye Baalbek ten, Batı Anadolu da Efesos tan (Selçuk) sütunlar getirilmiştir 201. Ayasofya da kullanılan, dışarıdan getirilen tuğlalar üzerinde ise Megale Ekklisios veya Mamas, Domonos, Typlon, Presbyters Magnos, Kostantinapolis gibi damgaların bulunduğu bilinmektedir 202. Ayasofya inşaatında kullanılmak için uzak mesafelerden getirilen yapı malzemelerinin sevkiyatı ve Kostantin e ulaştırılması gibi lojistik işlemler Justiniaus un hazinedarı tarafından takib edilmiştir. Bu süreçte gelen malzemeler arasında altın sarı ve parlak şamdanlar, 203 ağır ve pahalı micmerler, 204 yayvan ve dilimli mor taşlar 205 ile bina için iki yüzbin kindinar altın bulunmaktadır. 197 Levh: Üzerine yazı yazılabilecek ve resim yapabilecek yassı düz nesne veya yüzey. Kubbe Altı Lügatı, C. 2. s a.g.e., Abdünnasır Abdulkayyum, پادشاهادجبردارادلوبر vr.7a,; Şemseddin Karamani, a.g.e., اورليونآم vr.9a, str. دارا ادلو ;. 3 İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.47a, str.13.;, اورليا Hayalizade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.3b, str.14.; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.18a, str Süleyman peygamberin zamanından kalan mermer direklerin Ayasofya ya getirilmesi ve Ayasofya da kullanılması kousunda Abdullah Konevi nin eserinde de bilgiler bulunmaktadır. Bknz. Abdullah Konevi, a.g.e. s Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr. 170a, str. 11., Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr. 44b,45a, str.6-11,1-7.; Hayalizade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.3b, str İsmail Kandemir, a.g.e, s Feridun Dirimtekin, a.g.e., s Üzerine mum dikilen aydınlatma aletleridir. 204 İçinde tütsü yalılan kablardır. 205 Ayasofya nın aslı harcı Ustunyanus hazinedarı ma rifetiyle oldu ki beyler taraf taraf (bölge bölge) gönderdikleri tuhfelerden gayri ol kandiller ve zerrin şamdanlar ve ağır bahalu müzeyyen micmerler ve murassa çıraklardan gayr-ı mücerred binanın harcı otuz altı bin iki yüzkindinar altun harc olunmuş idi ki her kindinar bir varil filoriydi. Ve dahi Ustuyanu hüküm eyledi etrafdan olan beyler nameler yazdılar. Rub u meskune elçiler gönderdiler her kande kıymeti derkar var ise rengin ve ablak ve şerh ve benefşe taşlar ki buldular cümle

65 54 Bugün itibariyle Ayasofya da Roma dönemine ait yüz dört adet sütun bulunmaktadır. Üst galeride altmış dört adet, üst galerinin kuzeyinde ve güneyinde otuz, batısında ise dört adet sütun bulunmaktadır. Alt salonda ise kırk, kuzey ve güneyde yirmişer adet sütun bulunmaktadır. Osmanlı döneminde ise müezzin mahfiline on yedi adet, güney cephe ve kütüphaneye on bir adet, batıya dört adet sütun eklenmiştir. Ayasofya da alt galeriyi taşıyan kırk adet sütundan, sekiz adedi kare paye şeklinde ve beyaz renkli, sekiz adedi kırmızı porfir renkli, yirmi dördü yeşil, siyah ve beyazla karışık renklidir. Üst galeride sekiz tanesi yarım, iki tanesi çifte sütun olmak üzere toplamda altmış dört adet sütun bulunmakta, yirmi dördü beyaz, kırkı karışık renktedir 206. Justiniaus, Ayasofya da kullanılacak malzemelerin getirilmesinde Roma devletinin siyasi gücünü kullanmıştır. Kendisini Roma imparatorlarının halefi gören Justiniaus, Roma İmparatorluğu nun topraklarına tekrar ulaşmak için İtalya yı, Ostrogotlar dan ve Kuzey Afrika yı Vandallar dan almıştır. İspanya nın güneydoğusunu topraklarına katan Justiniaus, sahip olduğu bu iktidar gücünün yanında inanç faktörünü, dini duyguları da aktif olarak kullanmıştır. Koyu bir Hristiyan olan ve Hristiyanlığa ait konularda tutucu olan imparator Ustuyanos, Hristiyanlığı yayma ve yüceltme duygusunu da ön plana çıkarmıştır Ayasofya Mimarları Ayasofya inşaatı için malzemelerin İstanbul a gönderilmeye başlanmasıyla birlikte Ayasofya yı yapacak mimar arayışı başlamıştır. İmparatorun zihnindeki yapı ses getirecek bir mimari yapı olacağı için mimarlarının da bu konuda ehliyet ve liyâkat sahibi olması gerekmektedir. Özellikle başmimar, imparatorluktan özenle seçilen rüşdünü isbatlamış kişi olmalıdır. İmparator Justiniaus, zeki ve iş yapıcı mimarların Kostantinopolis e getirilmesini istemiş bunun üzerine her biri döneminin en seçkin mimarlarından olan İstanbul a gönderdiler. Çünkü Ayasofya divarları ayakları ta büyük kemerlu haddine sumaki direkleri ve yeşil mermer direkleri yerlu yerine dikdiler cümle mühendisler ve bennalar büyük kubbede ittifak eylediler. Yusuf Bin Musa Balıkesirî, a.g.e., vr.128b,129b, str.11-15, A.Haluk Dursun, a.g.e., s Işın Demirkent, a.g.m., s.232.; M.V. Levtchenko, a.g.e.,s.64.

66 55 yüz mimar getirilmiştir. Justiniaus bu yüz mimar arasından İgnatios 208 adında hüner sahibi, matematik ve geometri ilminde kâmil bir mühendisi 209 baş mimar olarak tayin tayin etmiştir 210. Aleksandr Kostantinidi eserinde üç mimardan ve onların özelliklerinden bahsetmektedir. Bunlardan birincisi Entemiyus tur. Kendisi matematik ilminde çok geniş bilgiye sahip ve alanında mahir bir ustadır. Ayasofya yapımında buhardan istifade edilmesini sağlamıştır 211. Müellif ikinci mimarın ismini vermemiş, mimari alanda özelliklede caraskalde 212 üstün yeteneği olduğunu belirtmiştir. Üçüncüsü ise her eserde ismi geçen mimar İgnatios tur 213. Aleksandr Kostantinidi mimar ve işçilerin çalışması hakkında şu bilgileri vermektedir. Ayasofya inşasında yüz mimar ve bunlardan her birinin refakatinde yüz amele ki toplam da on bin kişi istihdam olunmuş ve amelenin yarısı binanın sağ tarafında ve nısfı diğeri sol tarafında çalışıp aralarında rekabet hâsıl olduğundan her biri usta olduğu tarafın bitirilmesine hızlıca çalışırlardı. İmparatorda binanın iktiza eden resimlerini tanzim ve umur-u sâiresine nezaret etmek üzere meşahir-i mi marandan üç nazır ta yin eylemişdir Ignadiyos, Agnadyos, Agnadiyos şeklindede teleffuz edilmektedir. 209 İmparator Ustuyanoş zeki ve iş yapıcı, işi bilen mimarların gelmesini istedi. Yüz mimar geldi. Her biri ilminde mahir ve feridüzzaman yani zamanında tekti. Onlara hediyeler takdim etti. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.7b, str.13.; Bahsi geçen mimarın has mimarı olduğunu belirtiyor. Ustanubano nun Agnadiyos isimli bir has mimarı var idi. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.9a, str.6,7. ;İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e.,vr.47a, str ; Hayalizade İbrahim Efendi, a.g.e. vr.3b, str ; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.18a, str.15.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr. 170a, str.27.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.46b, str Şemseddin Karamani, Abdünnasır Abdulkayyum, Nişancı, Hayalîzade İbrahim Efendi, Azmizade Mustafa Efendi, Balıkesirî, Aleksandr Kostantinidi, Ali Arabî İlyas, İbrahim Efendi eserlerinde baş mimar konusunda Agnadiyos isminde mutabıktırlar. 211 Ulumu riyaziyede yedi tula sahibi olan Entemiyus nam zattır. Kostantinidi, a.g.e, s.6; Ulum-u riyaziye: matematik, riyazî ilimler, Yed-i tula sahibi: Alanında çok geniş bilgi sahibi olan, hüner ve sanatında meharet sahibi olan kimse. Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara 2007, s.895, Ağır yükleri çekmek ve kaldırmakta kullanılan düzenektir. Kubbe Altı Lugatı, c.1, s Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s.6.

67 56 Balıkesirî, mimar İgnatios ve diğer mimarların işlerinde mahir olduğunu 215, her mimara yüz ustabaşı, her ustabaşının emrinde ise beş bin elli ırgad çalıştığını aktarmıştır. Mimar başı İgnatios mühendislikte mahir biridir 216. Onun emrinde yüz üstad, herbirisinin hizmetinde yüzer dülger, ırgad ve taş kırıcı var idi 217. Usta sayısının bine yakın olduğu, bin kişi de çamur işlerinde çalıştığı, on bin kişinin de taş tıraş ettiği toplamda otuzbin yüz kişi inşaatta çalışmıştır 218. Ali Arabî İlyas diğer eserlerden farklı olarak mimar İgnatios un Ayasofya yapımı sırasında ansızın kaybolduğunu, bu sürede inşanın durduğunu, beş yıl bir rivayete göre de on sekiz yıl sonra geldiğini iddia etmektedir 219. Rivayete göre padişaha özür beyan etmiş, ortadan kaybolmaması halinde inşaata devam etme mecburiyetinde kalacağını, temeller tamamen kurumadan yerleşmeyeceği için kurulacak kubbenin çökme tehlikesi taşıyacağını anlatmış, imparator da özrünü kabul etmiştir 220. Yazma eserlerle batılı kaynaklar arasında mimarların ismi konusunda farklı ifadeler bulunmaktadır. Karamanî ve diğer Ayasofya risalesi tercümelerinde İgnatios ismi baş mimar olarak geçmektedir. Batılı kaynaklar ise mimarların Trallesli (Aydın- Sultanhisar) Antemios ve Miletli (Balat-Söke) İsidoros olduğunu belirtmişlerdir. Yazma eserlerin kaynağınında Yunan kaynakları olduğu düşünüldüğünde Antemios isminin telaffuz farklılığı ile İgnatios-Agnadyos şeklinde yazmalara geçmesi ihtimal dairesindedir. Her ne kadar Antheimos isminin yazmalara İgnatios şeklinde nasıl geçtiği bilinemese de her iki isim arasında ses benzerliği olduğu muhakkaktır. Dolayısıyla her iki kaynak türünde verilen ismin aynı mimara ait olması kuvvetle muhtemeldir Bu kaynakta da mimar Agnadiyos un ilminde mahir olduğunu belirtiyor. Ayasofya nın binası üzerine yüz mühendis mi mar var idi ki her birisi rub u meskûnda bulunmaz idi.ve mi marın başının adı Agnadiyos idi. İlm-i hendesede kâmil idi. Yusuf bin Musa el-balıkesirî, vr.129a, str Abdülkayyum a göre mimarlar içinde Agnadiyos un âlemde bir benzeri yoktur. Bknz. Abdülkayyum, a.g.e., vr.9b, str ; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.19a, str.14, Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.47a, str.1-3.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.170a, str İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.48a, str Ali Arabî İlyas ın bu rivâyeti diğer kaynaklarda geçmemektedir. Özellikle batılı kaynaklarda Ayasofya nın yapımı beş yıl, yazmalarda ise ortalama on altı yıl olması göz önüne alındığında bu bilginin zayıf kaldığını söyleyebiliriz. 220 Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.52b, str.1-4,10-11; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.171b, str Ahmet Akgündüz, Üç devirde Bir Mabed Ayasofya, s.107.

68 İnşaat İçin Arsa İstimlâki Ayasofya nın yerinde olan ibadethanenin düşünülen büyük kilise için oldukça dar olduğunu düşünen İmparator yeni istimlâk alanları oluşturmaya çalışmıştır. Justiniaus geniş ibadethane inşasının dışında, ibadethanenin sınırlarında sağlam bir inanç temelleri oluşturmaya çalışmış olmalıdır ki, putperest tapınağını iz kalmamak ve tapınağa ait herhangi bir malzeme bulunmamak kaydıyla yıktırıp arazisinin de kiliseye katılmasını emretmiştir 222. Justiniaus, arsa istimlâkinde gönüllülüğü esas almış, mülklerini vermek istemeyenleri razı etmek için beklemiş 223, istimlakı yapılan yerlerin ücretleri ödenmiş, hiç kimse incitilmemiştir 224. İstimlaka razı olmayan bir yaşlı kadının hikâyesi bir kısım eserlerde yer almıştır. Kostantinidi bu yaşlı kadının ismini Anna, 225 Nişancı Nukrane, 226 Azmizâde Efendi Gerâne olarak verir 227. İstimlakı kabul etmeyen dul kadını devlet erkânı iknada zorlanınca 228 hükümdar bizzat görüşmek zorunda kalmıştır. Kendisini ziyarete gelen hükümdarı saygı ve dualarla karşılayan yaşlı kadın vefatından sonra ibadethanenin bir kenarında defnedilmesi şartıyla bu istimlakı kabul edeceğini belirtir ve hükümdarın bu isteği kabul etmesiyle istimlâk gerçekleşmiş olur Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.7b-8a, str.16-17,1-2. ; Hayalizade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.3b, str Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.47b-48a, str.1-11,1-11; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.170b, str.6-8.; Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.8b, str ; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.18a, str ; İbrahim Efendi (Müs.), a.g.e., vr.47b, str Nişancı, a.g.e.,vr.26b,27a, str.13, yüzyıl sonlarında, 20.yüzyılın başlarında yaşayan Aleksandr Kostantinidi bu ismin Anna olduğunu ifade etmiştir. Günümüz tarihçilerinden Stefanos Yerasimos da muhtemelen Aleksandr Kostantinidi den alarak bu ismi kullanmıştır. Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s.4.; Stefanos Yerasimos, a.g.e., s Nişancı, a.g.e., vr.3a, str İttifâken ol mahalde bir dul var idi, adına Gerâne derler idi, evine seksen lüdre verdiler, kabul etmedi. Azmizâde Efendi, a.g.e, vr.19b. str İkna çabaları çerçevesinde yaşlı kadına Abdülkayyum seksen altın, Nişancı iki bin altın verildiğini ifade etmektedir. 229 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.8b-9b, str.10-17,1-17,1-6.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.4a,4b str.3-21,1-5.; Azmizâde Mustafa Efendi, a.g.e., vr.18b, str.1-15.; İbrahim Efendi (Müs.), a.g.e., vr.47b, str.1-15.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye., vr.48a,49b, str.10,1-2.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.170b, str ; Nişancı, a.g.e., vr.23a,24a,24b, str.8-13, 9-10, 8-12.; Yaşlı kadını ikna çabalarını ve hükümdarla olan görüşmelerini eserlerden aynen naklediyoruz. Ol mahalde bir koca karının evi vardı ki ana seksen lüdre altın gönderdi, kabul eylemedi ve eyitti ki eğer yüz bin altın dahi verirler iseben evimi vermem. Pâdişâha i lam ettiler, buyurdu ki divan ulularından nice kimesneler ol koca karının evine varıp ne ister ise vereler deyu divan halkı dahi varıp

69 58 Ali Arabî İlyas yaşlı kadının Ayasofyada defni konusunu herhangi bir yer vermeden izah ederken 230, Abdulkayyum ve Karamanî bu konuda mihrabın sol tarafındaki kubbe önünü işaret etmektedir 231. Aleksandr Kostantinidi bu olay hakkında bilgi verirken Ayasofya da defn konusuna değinmemektedir 232. Kostantinidi ise eserinde arsa alımında üç kişinin ismini zikretmektedir. Bunlardan birincisi, bahsi geçen dul hatun Anna dır. Mülkünü vermek istemeyen bu kadına karşı devlet erkânının istimlâk için nasıl bir yol izlediği teferruatıyla anlatılmıştır 233. Evini vermek istemeyen ikinci kişi Antiyohus 234 dur. Antiyohus, bilirkişinin tespit ettiği elli altını az bulmuş, vezirler, şehirde at yarışlarının mübalağa eylediler, râzı olmadı. Âkıbet pâdişâh kendileri atlanıp koca karının kapısına vardı. Ol karı dahi pâdişâhı istikbâl edip anın ayağına düştü ve dedi ki ey pâdişâh-ı zamân, benim her nem var ise cümle senindir amma bu bahaneden garaz budur ki sem imiz oldu ki bir ibâdethane yapmak isterseniz ben evimi hâlis muhlis Allah için kabul edesiz, lakin sizden bir ricâm budur ki bu âlem-i fânîden ol âlem-i bekâya intikâl eyledikte benim ol cenazemi bina eylediğin ibâdethanede defn edesiz, böyle ki anın hürmetine nârı cehennemden halas olam dedi. Pâdişâh bu hâli kabul eyledi, ol karı vefat ettikte mihrabın sol cânibinde olan kapı önünde defn eylediler. Abdukkayyum, a.g.e.,vr.9a-9b., str.13-19,1-11. Aleksandr Kostantinidi farklı olarak dul hatunun isminin Anna olduğunu belirtiyor. emlâk-ı mezkûre sahiplerinden birisi (Anna) isminde bir dul hatun olup kendisine hânesinin değerinden ziyâde akçe teklîf olunmuş ise de bir vechile ırza olunamamış ve hatta iltizamına sa y eylemek üzere vükelâ-yı devletten ba zı zevât dahî nezdine gönderilmiş isede muhalefette ısrar ederek tahsil-i rızasına imkan bulunamamış olduğundan imparator-ı müşarunileyh bizzat hanesine azimetiyle olbabda iknâ ına mübâderet eyledikte merkûme tebdil-i lisân ile şu ısrarı ziyade akçe olmak veyahut diğer bir menfaat-ı mâddiye istihsâl eylemek maksadına menbi olmayıp ancak yapılacak kiliseyi kemâl-i hürmetinden nâşîhânesini meccânen terk edip kendisinin dahi işbu ma bed-i muazzâmanın inşasına say edenlerden ma dûd olmak şerefini ihrâz etmek ve bu vechile kilisede nâmını hayr ile yâd ettirmek üzere olduğunu beyân etmekle imparator, merkûmenin işbu niyyet-i hayriyesini tahsîn ve istîdâsını kabûl ile hâne-i mezkûru ahz eylemiştir. Bir diğer hane sahibide dürzi olup ondan da evin alınma süreci anlatılıyor. Iştırası lazım gelen hanelerden birinin mutasarrıfı اكسنوفون Ksefenon (Aksinofon) isminde bir dürzi olup merkum mal ve şöhret tahsiline fevkal-gâye haris olduğundan hanesi mukabilinde değerine nisbetle pel ziyade olarak on dörtbaltından başka at koşuşu günü yüksek bir sandalye üzerine oturup geçecek arabacıların kendisine serfuru etmelerini taleb eyledi. (galiba gayz etmek istemiştir) Merkumun şu müddeası her ne kadar millet meclisi tarafından kabul olunmamış ise de diğer suretle ırzası çaresi dahî bulunamadığından koşu esnasında koşu esnasında taht-ı hükümdârının arkasında bir sandalyede oturduğu halde mürûru eden arabacılar icra-yı resm-i tazim etmek şartıyla imparator merkumun istidasını kabul eylemiştir diğer iki hane sahibleri bilâ-muhalefeten tahmin olunan bedel mukabelesinde hanelerini terk eylemişlerdir. Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vb.170b, str ; Andan sonra mezkûr pirezan vârını ve emlakini ve cem i alat ve esbabını Hak Teala nın yoluna kodi. Ve kendüsi bel bağlayup ırgadlarla Ayasofya nın ta mirine olanca çalıştı. Ve fevt olduğu zamanda ta zim ve ihtiramla ve terkim-i ihtimamla tecehhüz ve tekfin eylediler. Ali Arabî İlyas, Tev. Kost. ve Ayas. ve ba 'zı Hikâyât, vr.48b, str Abdukkayyum, a.g.e, vr.9b, str.9-11.;şemseddin Karamani, a.g.e., vr.9a, str s Kostandinidi, a.g.e., انا اسمنده بر طول خاتون 233 Kostandinidi,a.g.e., s a.g.e.,s.4. Aleksandr Kostantinidi, املاك مذكوره اصحابندن بريى دخى انتيوحوس نامنده بر آدم

70 59 düzenleneceği gün adam tutuklattırılmış, at yarışlarını çok seven adam yarışlara katılabilmek için evini satmaya razı olmuştur. 235 İstimlâk için evini vermeyen üçüncü kişi ise Ksenofon dur 236. Ksenofon evine karşılık on dört altın istemiş ayrıca vaktiyle kavgalı olduğu arabacıların, at koşusu günü önünden geçmelerini ve kendisini selamlamalarını istemiştir. Her ne kadar bu fikir dönemin millet meclisi tarafından kabul edilmemiş olsa da başka bir yol bulunamadığından mecbur kalınmıştır. Ksenofon koşu günü hükümdarın arkasında bir sandalyeye oturtulmuş, hükümdarın önünden geçen arabacılar hükümdara resm-i ta zimde bulunurlarken aynı anda Ksenofon un da önünden geçilme şartı yerine getirilmişiır 237. Nişancı Kostantinidi nin istimlaka yanaşmayan kişiler arasında gösterdiği Ksenofon un devrin filozoflarından Emtâfonus olduğunu ileri sürmektedir Ayrıca bu kaynakta farklı olarak bir hane ve sahibinden bahdedilmiş bu evi alabilmek için elli altundan ziyade verildiğini muvafakat göstermediğini buna dair hükümet adamlarının strateji geliştirdiğini aktarmıştır. emlak-ı mezkure ashabından birisi dahi انتيوحوس Antiyohos namında bir âdem olup hanesi için erbab-ı hibre marifetiyle elli altın tahmin ve kendisine bu mikdardan ziyade akçe teklif olunmuş ise de bervechile muvâfakat göstermemiş ve olbabda haber alınmak dahi istenilmemiş olduğundan bu keyfiyet vükelây-ı devlete muceb-i hayrat olmuştu imparatorun hazinedârı bu hususda zuhur eden müşkilât-ı gördükte hane-i mezkûru sahibinin rızasıyla ahzını der uhde edip şöyle ki sahib-i mülkü merkumun at koşusuna ziyade merakı olduğunu bildiğinden ve ol aralık şayan-ı temâşa bir koşu icrası musammem olduğundan koşu günü ber-nihâye ile mezburu mahbusa ilkâ ve koşuya gidecek halkın güzergâhında nâzır bir pencereden bakmasına ruhsat-ı i ta etmiş ve biçare herif halkın güruh güruh koşu meydanına gittiğini gördükte bu mahrumiyete tahammül edemeyerek tazallüm ve istirhama ibtidâr ve sebili tahliye olunur ise derhal hanesini teslim edeceğini va d ettiğinden seksen altın bedel ile hane-i mezbur ıştıra olunmuştur.. Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s Ksenofon. Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s.4.; Müelliflerden Nişancı da aynı şahıştan bilgi اكسنوفون vermiş, hatta sıfatlarını ve feylesof olduğunu belirtmiş ancak ismini Emtâfonus aslı Ankarus dirlerdi ifadesiyle Aleksandr Kostantinidi nin bildirdiği Ksenofon dan farklı bir isim vermiştir.nişancı, a.g.e., vr.25b, str Bir diğer hane sahibide dürzi olup ondan da evin alınma süreci anlatılıyor. işterası lazım gelen hanelerden birinin mutasarrıfı اكسنوفون isminde bir dürzi olup merkum mal u şöhret tahsiline fevkal gaye-i haris olduğundan hanesi mukabilinde diğerine nisbetle pek ziyade olarak on dört altundan başka at koşusu günü yüksek bir sandalye üzerine oturup geçecek arabacıların kendüsüne serfüru etmelerini teleb eyledi. (galiben vaktiyle merkum ile arabacılar beyninde bir vazgeçdi olup bu suretle teşfi i gayz etmek istemiştir) merkumun müddeası her ne kadar millet meclisi tarafından kabul olunmamış ise de diğer suretle ırzasına çare dahi bulunamadığından koşu esnasında taht hükümdarının arkasında bir sandalye de oturduğu halde mürur eden arabacılar icrası resi ta zim etmek şartıyla imparator merkumun istid asını kabul eylemişdir. Diğer iki hane sahibleri bilamuhalefete tahmin olunan bedel mukabelesinde hanelerini terk eylemişlerdir. Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s Ve makâm-ı şerîfin yerinde bir feylisof libâsı sûfi zîfünun-ı cihân ve makbul ruhbânân evi vardı. Adına Emtâfonus aslı Ankarus dirlerdi. Anın dahi varup evin istediler iki bin altun virdiler, virmedi. Ol vakit virurun ki pâdişâh At Meydanı nda dîvanhâne-i muallâsında yedinci tabakasında yani serir-i müstehakda otururken bende dahi dördüncü tabakada varup oturam. Pâdişâha, ekâbir u edânîden her ne vechle selâma ve ta zîme gelirlerse, bana dahi öylece geleler dedi. Pâdişâha arz eylediler, kabul eyledi. İttifâkan bir gün pâdişâh At Meydan ında serir-i fevkânîde tabaka-i heftemde oturup âdet-i şehinşâhî muktezasın edâ ederken mezkûr feylesof dahi ol güngelip tabaka-i cihârımda oturdu, ehl-i divân pâdişâha ve ana selâma geldiklerinde pâdişâhın bir mikdar arkası tarafı şahs-ı mezbûrun yüzü canibine vakı olup ana filcümle manayı ihanet ve şerr-i mesâri hâsıl olmuş idi ve kalkıp gittikte iki bin altın onun bahâsı

71 Yapım Aşaması Ayasofya da kullanılacak malzemeler gelmiş, mimarlar ve ustalar belirlenmiş, işçiler hazırlanıp, tasnif edilmiş, sıra Ayasofya nın mimari şeklinin belirlenmesine gelmiştir. Müellifler İmparator un Ayasofya da kullanılacak malzemeler konusundaki hassasiyetini mimari şeklin belirlenmesinde de gösterdiğini ifade etmektedirler. Nitekim farklı farklı mimari tasvir ve resimler çizilip kendisine takdim edildiğinde hükümdar mimarlara teşekkür etmekte fakat hiç birini beğenmemektedir 239. Bu problem de yeni bir rüya ile çözülmüştür. Eserler hükümdarın bu konuyla ilgili bir rüyasından söz edeler. Yaşlı bir adam kilisenin yapılacağı yerde Justiniaus a, üzerinde Ayasofya nın resmi olan bir levha vermiş, ibadethaneyi buna göre yap şeklinde telkinde bulunmuş 240 ve imparator elinde levha ile uyanmıştır 241. Mimar İgnatios ta benzer şeyleri rüyasında görmüş, gördüklerini resmetmiştir. Hükümdar rüyasında gördüklerini mimarına bildirmek için çağırdığında her ikiside şaşkınlıklarını gizleyemeyip binayı kendilerine bildirildiği şekilde yapmaya karar vermişlerdir 242. Ali Arabî İlyas, Nişancı ve Müstensih İbrahim Efendi bu konuda Karamanî ile aynı bilgileri 243 vermelerine rağmen Abdulkayyum, Ayasofya planının ortaya çıkışına verilip adını cehennem ademisi koydular. Zira gurur-u tabiatta fikr-i nâ-pesendîde edip kendini görmüş idi. Nişancı, a.g.e., vr. 25b-27a, str.12-13, Mühendisler ve mimarlar bir yere cem olup bina içun dürlü dürlü resimler çekup padişaha arz erdiler. Padişah ol resimleri alırdı. Mimarlara tahsinler eder idi amma kabul kılmazdı. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.9b, str.3-17.; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e.,vr.18b, str ; Mühendisler taksim-i mihrabda ve kubbelerde ihtilaf eylediler. Her biri aklınca birer şekil çizdiler. Padişah hiçbirini kabul eylemedi. Cümlesi aciz kaldılar yedi gün bu minval üzere oldular. Yedinci gün gice Ustanubano vakıasında gördü ki bir pir-i mübarek ta binanın üzerinde gezer elinde gümüşden bir levh üzre bir diyrin sureti çekilmiş, Ustanubano (Usyunyano) eydür ki ol nakşı havabda gördüğim gibi gönlüme bu geldikim noliydi bu levh benim elime düşseydi ol binayı bu resme yapaydım dedi. Henüz bu fikirde iken ol pir levhi elime verdi dedi kiayasofya nın suretidir bunca zamandır levh hazır yazılmışdır. Şimdi vakti geldi getürem dedi. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.10b, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.9b, str.3-6,11-17.;hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.5a, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.9b, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.10a-11b, str.1-17,1-11.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.5b. str ; İbrahim Efendi (Müs.), a.g.e., vr.48a, str ; Abdülkayyum, a.g.e., vr.11a, str İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.48a, str ; Ali Arabî İlyas, Tev. Kost. ve Ayas. ve ba'zı Hikâyât, vr.50b,51a, str.6-13,1-13. Rivâyettir ki bina-yı camii Ayasofya derece-i rükne eriştikde mimâran, mühendis mihrab u kibâb ve dehlizler mâbeyninde pencereler taksimin eylediklerinde aralarında ihtilaf vakı olup ser-m imârân huzurunda mimârân esnafa davayı lâf-ı güzâf eylediler ve herbirinin bâb-ı sanatta ve fenn-i rağbette hüsn-ü iltifatları pâdişâha arz olundukta mezkûr mi mar Agnadyos eyitti: Bu hususta birkaç gün efkâr-ı isti câl tehir olunsun, takdîr-i Subhanî ne vechile zâhir olur görelim. Meğer bir gece pâdişâh hâb-ı istirahatta iken âlem-i rüyada görür ki bir hûb-u sûret-i zîbâ ve heyet-i sıfat-ı rûhanî ve şekl-i cismanî sade rû oğlan simasında gelir, önünde durur. Ve bina-yı şerîfin hususun söyleşir. Pâdişâh andan istidâ-yi kaziye ve ahvâl-i marziye istifsâr eydür. Mülk-ü mezbûr ol ihtilaf olunan yerlerin resmini kâğıda gösterip resm-i dehlizânî ve ebvâbı ve pencereleri tayin edip ba dehu söylediği yerde

72 61 biraz daha farklı yaklaşmış, mimarların mihrab ve kubbe tasvirinde farklı görüşler ileri sürdüğünü iddia etmiştir 244. Müellifler kendi inançları çerçevesinde hadiseyi değerlendirerek planı veren kişiyle ilgili olarak Hızır yakıştırmasını yapmışlardır 245. hemân gâib olur çünkim pâdişâh ol işârat-i pir-i beşâretten uyanıp alâmet-i hayırdır deyu şükr-ü sübhani ve senâ-yı yezdân eyledi ve mimâr-ı mezkûre haber gönderip huzuruna getirdi ve eyitti: Bu gece vâkı amda görürün ki bir melek sâde rû tal at-ı zîbâ hoş gelip önümde durdu ve eyitti: Ahsin kable en yefûtuke l-ihsan ba dehu sezâvâr bina-yı takrîr edip yerlu yerin gösterdi ve mi mâr-ı mezkûr dahi pâdişâha eyitti: Bu gece âlem-i rüyada ben kulun dahi bir melek-i rûhanî gördüm. Bina-yı şerîfin resmini kâğıd üzre edip elime sundu işbu kâğıt ol kâğıttır. Pâdişâh eyitti: Elhamdülillahi ve l minne bu makâm-ı şerîfin muallimi melek-i ruhânîdir. Çünkim sabah oldu. Ustekârler işe geldiler, ol resme göre yapmağa başladılar. Nişancı, a.g.e., vr. 29b-31a, str.7-13,1-13,1-13,1-4. Çün bina zemin üzerine çıktı, mühendisler taksîm-i mihrabta ve kubbelerde ihtilaf eylediler. Her biri aklınca bir şekil çektiler, pâdişâh hiçbirini kabul eylemedi, cümlesi âciz kaldılar. Yedi gün bu minvâl üzere oldular, yedinci gün gecesi Üstenobano vâkı asında gördü ki bir pîr-i mübârek tâ binanın üzerinde gezer, elinde gümüşten bir levh üzre bir deyr sûreti çekilmiş. Üstenobano eydür ki ol nakşı hâbda gördüğüm gibi gönlüme bu geldi kim n olaydı bu levh benim elime düşeydi, ol binayı bu resme yapaydım dedi. Henüz bu fikirde iken ol pir levhi elime verdi ve dedi ki Ayasofya nın sûretidir bu nice zamândır levh hâzır yazılmıştır. Şimdi vakti geldi getürem dedi. Üstenobano eydür ki Ya şeyh Ayasofya demek nedir? Cevap eyledi ki ol ibâdethanedir eğer sen yapmak istersen ânın ismi Ayasofya tesmiye olunmuştur, evvel âhir bu isimle Îsâyîlerin ıstılâhında ve beytullah ve cem iyyethâne-i ehlullah demektir. Üstenobano çünkü havâbdan uyandı Allahu Teâlâ ya çok şükür eyledi ve dediki bişr-i saâdet ancak bu ibâdethânenin ismi Hak Teâlâ nın cânibinden olduğuna şükür eyledi. Fi l-hâl Agnadyos a haber gönderip getirdi, ittifak ol dahi resim zamîrinde (içinde) iken bir kâğıda şeklini yapıp henüz tamam etmişti, pâdişâha gelip utbesin öptü ve resmi pâdişâh yerine getirdi ve câminin resmini önüne koydu pâdişâh görüp taaccüb etti ve dediki bu resmi kanden görüp getirdin? deyu sual eyledi, Agnadyos düşte gördügün hikâyat eyledi pâdişâh mütehayyir oldu ki bu hal Allahu Teâlâ cânibinden zuhur eyledi deyu çok şükürler kıldı. Bu Ayasofya nın resmin ve şeklin gece vâkı ada Hızır Aleyisselamı görüp bunlara haber verdi ki üzere âfitâb-ı zerrin-i misâl-i levh semine yazdılar mühendisân kârgâh-ı kaza vü kader âyine-i câm-ı cihân gûş-ı hasîs-i nilgûndan burc-ı gerdûn-ı bî-sütûna çıkardı. Üstenobano şâd u handân olup divan ulularını getirtip mi marlarıyla binaya geldi ve ol levhi getirip açtı, cümle görenler beğenip tahsin eylediler ve ol binayı ol sim ne gûneliyse öylece şürû eylediler, hâzır olanlar cân u dilden kabul eyleyip, mi marlar ve üstâdlar herbiri işe mukayyed oldular. Direkleri ve küçük kubbeleri tamâm oldu, hemân büyük kubbe kaldı. Abdünnasır Abdulkayum, a.g.e., vr.10b,11a,11b, str.16-19,1-19, Çün bina yer üzerine çıktı, mühendisler taksim-i mihrâbda ve kubbelerde ihtilaf eylediler. Her biri kendi aklınca bir şekil çektiler tâ pâdişaha makbul ola. Pâdişah hiç birin kabul eylemedi, cümle âciz kaldılar, yedi gün bu minvâl üzere kaldılar, yedinci günün gecesi Üstunbano vâkı asında gördü ki bir pir-i mübarek-sâl binanın üzerinde gezer, elinde gümüşten bir levh ve üzerinde bir deyrin sureti çekilmiş. Üstunbano böyle haber verdi ki, Ol nakşı gördüğüm gibi hatırıma geldi ki nolaydı bu levh benim elime düşeydi. Ol binayı bu resme yapardım. Henüz bu fikirde idim, ol pîr elime verdi ve dedi ki bu Ayasofya nın sûretidir, bu niçe zamandan beri levh-i kazâda yazılmıştır, şimdi vakti geldi getirdim dedi. İbrahim Efendi (Müs), a.g.e., vr.48a., str ; Çün bina zemin üzerine çıktı, mühendisler taksîm-i mihrabta ve kubbelerde ihtilaf eylediler. Her biri aklınca bir şekil çektiler, pâdişâh hiçbirini kabul eylemedi, cümlesi âciz kaldılar. Yedi gün bu minvâl üzere oldular, yedinci gün gecesi Üstenobano vâkı asında gördü ki bir pîr-i mübârek tâ binanın üzerinde gezer, elinde gümüşten bir levh üzre bir deyr sûreti çekilmiş. Üstenobano eydür ki ol nakşı hâbda gördüğüm gibi gönlüme bu geldi kim n olaydı bu levh benim elime düşeydi, ol binayı bu resme yapaydım dedi. Henüz bu fikirde iken ol pir levhi elime verdi ve dedi ki Ayasofya nın sûretidir bu nice zamândır levh hâzır yazılmıştır. Şimdi vakti geldi getürem dedi. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.10b, str.8-17.; Rivâyettir ki yine âdet-i evvel üzere yapıyı yapmağa başladılar. Te hir-i bina idi. Eyyü mikdârî olup ba dehu binaya mübaşeret olundu. Mi mârân mühendisân ve ırgadân ve mezâvân ve mutemedân maslahat-ı güzerân cem olup Ayasofya makâmın yapabururken pâdişâh-ı mezkûr gelip eyitti ki mihrab önünün yanlarında ikişer camdan pencereler olsun ve ikişer muhtasar kemerler mermer direklerle yapılsın deyu işaret edip âdet ol üzere sarayına giderken ol mahal-i pâdişâh mezkûr suretinde melek-i rahmânî

73 62 Ayasofya mimarisinin ortaya çıkışı ile ilgili farklı yorumlar bulunmakla birlikte hadisenin daha çok efsanevi bir boyuta taşındığı görülmektedir. Hükümdar, baş mimar ve heyetlerinin günler belki de haftalar boyunca mimari planı ortaya çıkarmak için fikir alışverişinde bulunmaları doğal olarak konunun rüyalara taşınmasını sağlayacaktır. Her ne kadar anlatımlarda izahı mümkün olamayacak bazı hadiselere yer verilmiş olsa da bu yolla nihayetinde Ayasofya mükemmel bir mimariye sahip olmuştur. Bazı araştırmacılar Ayasofya nın mükemmel bir mimariye sahip olmasını öncesinde benzer bir tarzın bulunmasına bağlarlar. Nitekim Ayasofya planının küçüğü, Küçük Ayasofya adı ile bilinen St. Sergious-Bakhos Kilisesinde uygulanmıştır 246. Eserlerde Ayasofya nın yapımı esnasında hükümdarın kendisi için sarayından gizli bir dehlizle geçilebildiği bir kilise daha yaptırdığından sözedilmektedir. Nitekim hükümdar bu mabedin yapılmasında da gereken hassasiyeti göstermektedir. Buranın inşasına Justiniaus un henüz imparator olduğu günlerde başlanmıştır. Küçük Ayasofya da Ayasofya için model kabul edilen plan uygulanmış, sonra da Ayasofya için faaliyete geçilmiştir. Bu kilise Ayasofya dan bir yıl önce tamamlanmıştır. Charls Diehl, de bu benzerliğe dikkat çekmektedir. Ona göre Küçük Ayasofya (St. Sergios-Bachchus Kilisesi) planı ikiye bölünüp iki yarım kubbe üstüne daha yüksek ve bunlara dayanan bir kubbe eklendiğinde ortaya Ayasofya çıkacağı belirtilmektedir Ayasofya isminin ortaya çıkışı Ayasofya nın yapılışına dair fikrin oluşması ve mimari tarzının belirlenmesinde olduğu gibi yeni ibadethaneye verilecek ismin ortaya çıkışı da imparatorun gördüğü bir rüyaya dayandırılmaktadır. Karamanî, Abdulkayyum ve İbrahim Efendi, Hayalizade İbrahim Efendi, Azmizade Mustafa Efendi gibi müellifler ismi rüya çerçevesinde efsanevi bir tarzda izah etmişlerdir. Söz konusu rüyada görünür üçer olsun deyu tenbiye eder ve doğru sarayına gider bir zamândan sonra mi mâr-ı mezkûr Ağniyadiyos pâdişâha varıp ider ki: Pencereler ve kemerler evvel ikişer olsun deyu buyurdunuz sâniyen üçer olsun denilmek sebebi nedir? Pâdişâh ferâsetle malum edinir ki Hak cânibinden gelen melek-i rahmânîdir. Üçer olsun deyu ol dahî işaret buyurur. Nişancı, a.g.e., vr.38b,39a, str.3-13, Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.11a, str Bu yapı, bugün küçük Ayasofya adıyla bilinir. Hipodromun güney ucunda, deniz surlarının hemen ardında, halen ayaktadır. Justinianus gençliğinden beri kilisenin iki hamisine, Hristiyanlığa dönmüş ve bu nedenle inançları uğrunda şehit olmuş iki Romalı yüz kişilik bölük komutanına, özel bir değer veriridi. John Julius Norwich, a.g.e.,s Sabahattin Türkoğlu, a.g.e., s.35,38.

74 63 imparator gizemli yaşlı kişiye binaya ne ad vereceklerini sorduğunda Ayasofya, onun ne demek olduğunu sorduğunda ise ibadethane cevabını almıştır 248. Musa bin Musa Balıkesirî, Aleksandr Kostandinîdî, Yusuf bin Musa Balıkesirî, Seyyid Muhammed Ata ve Nişancı ise Ayasofya isminin ortaya çıkışını daha farklı bir efsane ile izah etmektedirler. Nitekim bu efsanede işçilerin yemeğe gittiği esnada saray hademesi kıyafetinde bir zat malzemeleri koruyan çocuğun yanına gelip İlahi Hikmet adına yemin etmiş ve binanın neden bitirilmediğini sormuş ve kaybolmuştur 249. Hadiseden etkilenen hükümdar ve heyeti bu gizemli kişiyi bir melek olarak kabul edip mabedin adını İlahi Hikmet karşılığı Ayasofya olarak belirlemişlerdir 250. Şemseddin Karamanî mabedin adının belirlenmesi ile ilgili yukarıda bahsettiğimiz efsaneye değinmezken bazı güncel eserlerde ve Roma kaynaklarında meleğin sürekli Ayasofya da kalmasını temin için çocuğun Ege adalarına gönderildiği anlatılmaktadır tarihli bir Rus anoniminde ise çocuğun dünyanın sonuna kadar kilisede kalacağına söz verdiği, Piri Reis ten yapılan bir nakilde ise çocuğun Delos adasında öldüğü ifade edilmektedir Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.9b, str.2-15.; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.19b, str Yusuf bin Musa Balıkesirî, a.g.e., vr.130b-131a, str.15-19,1-2,; İlyas bin Musa Balıkesirî, a.g.e., vr.2b, str.5-11,; Seyyid Muhammed Ata, a.g.e., vr.32b, str.28-34,; Nişancı, a.g.e., vr.31b-33a, str.1-13,1-13,1-5.; Bir gün amele takımı mi marı Agnatyus un (İgnatyus) on dört yaşında bir oğlunu alet ve edâvâtlarının muhafazasıçun binânın üzerine bırakıp taâm etmeğe gittiklerinde saray hademesi kıyafetinde kırmızı yanaklı ve beyaz libaslı bir zat zuhur edip binâ-yı İlahi yi niçin çabuk bitirmiyorlar ve cümlesini birden niçin bırağıp taâma gittiler diye merkûm çocuğa itab ile hıtâb etti. Çocuk kemal-i havf ve dehşetle efendim şimdi avdet edeceklerdir deyu cevap verdikte, git çabuk çağır gelsinler demiş ise de çocuk beklediği edâvâtı sirkat ederler havfıyla yerinden hareket etmemiş olduğundan şahs-ı merkûm bir kat daha izhar-ı hiddetle git şunlara haber ver bu binanin mensub olduğu hikmet-i Baliğa hakkıçun sen gelinceye kadar bir yere gitmem dedikte derhal çocuk gidip vuku u hali pederine hikâye ve pederi dahî imparâtora beyan eyledi müşârünileyh hareket-i mezkûreyi hademesinden birinin mizahına haml ile bunların cümlesini celb ve çocuğa irâe etmiş ise de çocuk bunlardan hiçbirini tanımadığından şahs-ı merkûmun min-tarafillah mebûs bir melek olduğuna zehâb ile ifâ-yı merâsimi şükrâniyet etmiştir. Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s.7,; Yusuf bin Musa el-balıkesirî, a.g.e., vr.130b-131a, str.15-19,1-2,;yusuf bin İlyas Balıkesirî, a.g.e., vr.2b, str.11-16,; Seyyid Muhammed Ata, a.g.e., vr.32b, str Bizans öyküsü çırağı Ege adlarına gönderir. Yedi yüzyıl sonra Türk Denizcisi Piri Reis 1525 te yazdığı Kitab-ı Bahriyye adlı denizcilikle ilgili bu kitabında, Sığırcıklar Adası olarak adlandırdığı Delos Adasından söz ederken şöyle der: Tevarih-i kadimde iş bu Sığırcıklar adalarının (herhalde Delos adaları ve onun yanındaki Reneia adaları) hakkında şöyle hikayat olunur ki Ayasofya nın binasının mimarı İgnatu nun oğlunu mezkûr adaya getürüb bırakmışlar, mezkûr adada fevt olmuş. Daha sonra Piri Reis melekle çırak öyküsünü anlatırken, meleği yaşlı bir adam olarak değil, bir hadım olarak niteler ve şu sonuca varır: Ulular, maslahatdır diyü, zikr olan oğlanı iş bu Sığırcık adalarına getirüb dirlik iderler korlar giderler, zira mezkûr adada Ayasofya bina olunurken bu zikr olan adalardan mermer keserlermiş, ekser mermer Ayasofya binasına iş bu Sığırcık adalarından kesilmiştir derler. Stefanos Yerasimos, a.g.e., s.140,141.

75 64 Ayasofya isminin ortaya çıkışıyla ilgili bazı eserlerde Sofia adlı bir kadına atfen bu ismin verildiği ifade edilmiş olsa da, ismin verilişiyle ilintilendirilmeye çalışılan Roma da II. asırda yaşamış Sofia isimli kadının herhangi bir alakasının olmadığını belirtenler de olmuştur 252. Kilise ilk yapıldığında Büyük Kilise anlamına gelen Megale Ekklesia olarak da ifade edilmiş ve son araştırmalarda ortaya Megale Ekklesia damgalı tuğlalar bu iddiayı güçlendirmiştir Ayasofya da Temel Atma Töreni İncelenen eserlerde Ayasofya nın temel atma merasimi ile ilgili geniş bilgilere yer verilmiştir. Büyük bir kalabalığın katıldığı temel törenine ilk harcı İmparator Justiniaus koymuştur. İmparatorun Ayasofya ını ismi ve planı ile ile ilgili olarak gördüğü rüyalar onu heyecanlandırmıştır. Bu yaşadıklarına bir şükür nişanesi olarak beş bin koyun, üç bin sığır ve bin deve kurban ve buna ilaveten üç bin dinar sadakanın fukaraya dağıtılması emrini verdiği belirtilmektedir 254. Ayrıca imparator inşaatın kendi zamanında bitirilmesi için dua niyetiyle bin altın sadaka vereceğini 255 ve zindanda olanları affedeceğini belirtmiştir 256. Bu adakların dışında inşaatın hayırla ve hızlı bir şekilde bitirilmesi için halk tarafından kabul görmüş mübarek şahısların da manevi destekleri aranmıştır. Nitekim duası makbul kabul edilen (İftehyu) adında bir pir, inşaat alanına getirilmiş ve dua ettirilmiştir 257. Ayasofya nın temelleri derin kazılmıştır. Karamanî ve Nişancı ayrıca mihrabın yapıldığı yerle ilgili bilgiler verirler. Karamanî mihrabın bir kaya üzerine yapıldığını 252 Feridun Dirimtekin, Ayasofya, İstanbul Ansiklopedisi, C.III, İstanbul 1960, s Muzaffer Ramazonoğlu, yılları arasında Ayasofya Müzesi nin müdürlüğünü yapmış ve arası Ayasofya nın içinde ve dışında Ayasofya nın tarihi serüvenine yönelik çalışmalar yapmıştır. 254 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.12b, str.5-10.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.49a, str. 5-7.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vb.170b, str ; Sayıları daha az vermekle aynı bilgiler geçmektedir. Bin koyun, bin sığır, yüz deve kurban edilmiştir. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr. 9b, str Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.10a, str.1-5.; Bu konuda eserler arasında farklı bilgiler bulunmaktadır. Ali Arabî İlyas, padişahın temel atma sırasında Ayasofya bitiminde hayatta olursam üç yüz bin altun tasadduk edeceğim diye söz verdiğini ve inşaat bittikten sonra bu sözünü yerini getirdiği belitmektedir. Ali Arabî İlyas, a.g.e., vr.49a, str Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.10a, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.12a, str.16,17.; Ol zamanda dört yüz elli yaşında bir keşiş vardı. Cümle ruhbananla ol vakit anda hazır olurlar. Mezbur sal hurde keşiş sair kissisler ve patrikler ile binayı mübarekliğiçun el kaldırup dua eylediler. Nişancı, vr.28a, str.8-12.

76 65 belirtirken 258, Nişancı yuvarlak yassı büyük bir taş şeklinde kayayı tarif eder. 259 Binanın altında büyük taşlar ve kemerlerli sarnıçlar ortaya çıkmıştır. Sarnıçların on yıl yağmursuzluk çekilse bile ihtiyaca kâfi gelecek şekilde su saklayacak kadar büyüktür. Der Beyân-ı Sur-i Kostantiniyye-i Kebir adlı eserde, Ayasofya altındaki sarnıçlara dair dikkat çekici bilgi yer almaktadır. Ayasofya nın altında tıpkı Saray-ı Âmire gibi kayıklar ile hareket etme imkânı bulunan su ile dolu sarnıçlar vardır. Müellifin annesi sarayda Yavuz Sultan Selim in hizmetinde olduğu günlerde Saray-ı Âmire nin altında bulunan serdablar içinde zevrakların, kayıkların yüzdüğünü görmüştür. Müellif bu bilgiyi annesinin kendisine nakl etiğini belirtmiştir Ayasofya nın Yapımında Yaşanan Ekonomik Sıkıntılar Ayasofya nın inşa çalışmaları devam ederken para sıkıntısı baş göstermiş, hükümdarın hazinesi ancak direklere ve hurde kubbelere yetebilmiştir. Ayasofya için yapılan harcamalardan anlaşıldığına göre hazineden on dört kere yüzbin kindinar kullanılmıştır 261. Harcamaların miktarı konusunda eserlerde farklı bilgiler zikredilmektedir. Bu konuda Abdulkayyum, iki bin dörtyüz elli kere bin altın; Ali Arabî, iki bin dörtyüz elli kindinar takriben on bin altın; 262 İbrahim Efendi, ikibin dörtyüz elli altın; Hayalîzade İbrahim Efendi, dörtbin dörtyüz elli kindinar; Azmizâde Mustafa Efendi ise dörtyüz elli bin dinar harcandığını belirtmektedirler 263. Hazinede 258 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.12b, str Nişancı, a.g.e., vr.27b, str Ol sevâd-i a zam leb-i deryâda olmağın mahall-i terâküm içre ve tesâvüm-i emvice olup mazanne-i hudus-ı zelâzil olduğu cihetten ebniyeyi âliyyesinin altını mücevvef etmek ol diyâr mi mârlarının vaz -ı kâdîm ve tavr-ı müstedîmleri olmağın ol bünyân-ı bülend-erkânın dahi tahtını mücevvef edip esâsını sütûnlar üzere bina olunmuş tâklar üstüne vaz ettiler. Ol serdâb sert âb ile memlûdur. İçine zevrak ile hareket müyesserdir. Anın gibi sert âb ile memlû bir serdâb dahi saray-ı âmire-i Sultâniyye de bi l-fi il mevcûd idi ki sikâtdan menkûldur, merhûm valide dahi şâh-ı behişt-mekân Sultan Selim Hân ibn-i Sultan Bâyezîd Hân elbesehuma llahu hilele r-rıdvân hizmetlerinde mukîm iken ol serdâb vasi ve içinde olan zevrakları gördüğün bu hakîre nakl etmiştir. Der beyân-ı Sur-i Kostantiniyye-i Kebir , vr.31b, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.13a, str ; Kentar, kentenarya veya kendnar şeklinde de ifade edilir. Stefanos Yerasimos,a.g.e., s.146. Kendnar.. Rumiler ıstılahında bin ledre altundur. derkenarda not düşülmüştür. Hayalîzade İbrahim Efendi, vr.5b.; ol zamanın ıstılahinda her kentar bin bedrezerdir. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.13a, str Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.53a, str.4-6.; Kilinder: Osmanlı Devletinde kullanılan kalay ve tenekeden bir kürek.yunanca kylindros tan geliyor.hacim ölçüsü olarak iki okkaya= ya eşittir. Bknz. Walter Hinz, İslam da Ölçü Sistemleri, Çev. Acar Sevim. İstanbul Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.6a, str.5-6.; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.20a, str

77 66 para kalmadığını öğrenen hükümdar çok üzülmüş bizim hazinemiz bitti ise O nun hazinesi tükenmez diyerek Allah a yönelmiştir 264. Ekonomik sıkıntılardan dolayı Ayasofya nın bitirilemeyeceği endişesi hükümdarın uykularını kaçırmaktadır. Zira bu süreçte tasarruf için okullar kapatılmış, öğretmenlere para verilememiştir 265. Hükümdar böyle bir dönemde, endişeli ruh haliyle geceyi dua ve niyazda geçiriri ve sabaha yakın daldığı uykuda yeni bir rüya görür. Eserler bu rüyayı Ayasofya nın plan aşamasında görülen rüya ile bağlantılı ve islami motiflerle örüntü bir halde zikretmişlerdir. Hükümdar daha önce rüyada gördüğü nur yüzlü ve beyaz elbiseli adamı tekrar görmüştür. Gelen Hızır dır ve inşaat için paranın bittiğini söyleyen hükümdara Silivri kapısından çıktıktan sonra üç tepe aşacak, tepelerin yakınında yaş bir direk ve direğin dibinde bir hazine bulacaksın! Bu hazineyi inşaata harca! demiştir 266. Bu rüya ve hazinenin bulunması konsunuda eserlerde ittifak vardır. Nişancı ya göre rüyada tarif edilen yere giden Hükümdar Justiniaus değil, mimar Ağnadiyus tur 267. Ali Arabî İlyas a göreyse işçiler ve ustalar ekonomik sıkıntıdan iki gün çalışamadılar. Üçüncü gün bir kişi bina yanında durup âlât, edâvat ve binayı beklerken nurlu yüzlü bir âdem ile olan muhaveresini aktardığı olayı rivayet etmiştir Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e.,vr.11b, str.5-15; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.53b, str.3-4.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.171b, str.15.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.49a, str.3-6.; Padişah sordu. Hazinemde ne kaldı. Aldığı cevap padişahı hayrete düşürdü. Dediler ki, hükümdarımız sağ olsun ancak hazinende asla nesne kalmadı hepsi harcandı. Padişah fikir deryasına dalmıştı. Büyük kubbenin çalışmalarına henüz yeni başlamışlardı. Ben bu ibadethaneyi halisan Allah için ve ehlullahe makam olmak için başladım, Hak Teâlâ yardım eder, kolaylık verir verip natamam kalmaz, bizim hazinemiz yetmezse O nun hazinesi yeter dedi, üzüntülü ve düşünceli şekilde halvethanesine geldi. Ustuyanoş sahib-i defterlerinden sual edip eyitti kim Hazinemde ne miktar bedre mevcut buluna eyittiler Ey padişah-ı âlem şöyle bilkilkim hazinende asla nesne kalmadı mecmu nukud harca sürüldi. Eyle olsa padişahın gamı ziyade olup fikir deryasına gark olup sergerdan kaldı zira ol büyük kubbenin devrine henüz başlanmış idi. Pes Ustuyanoş hayrete düşüp eyitti pes bu ibadethane-i halisan Allah içun ve ehlullahe makam olmağçun binaya şurū eyledim ümizdir ki Hak Teâlâ tevfik verip nâ-tamam kalmaya pes kalb-i hazinle makamına geldi ve halvethanesine girdi ol gice nısfu l-leyle değin Hak Teâlâ dergâhına niyaz-ı cebîn-i toprağa sürüp tazarru ve zâri kıldı. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.13a-13b, str.15-17, Sabahattin Türkoğlu, a.g.e., s Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.13b-14b, str.17,1-17,1-6.; Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.11b- 12a, str.15-19,1-19.; İbrahim Efendi, a.g.e., vr.6-16.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.55a 55b, str.1-13,1-4.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.171b, str ; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.20b,21a, str.1-21, Nişancı, a.g.e., vr.36a, str Bir iki gün bennâlar ve dülgerler ve ırgâdlar işlemediler. Üçüncü gün yapıcı şâkirlerinden bir kişi bina yanında durup âlât binayı beklerdi. Bir yüzü nurlu müşekkil ferişteye benzer âdem gelip binayı seyr eyledi ve ol oğlana eyitti Niçin bunu tamam eylemezler? Oğlan eyitti Padişahımızın hazinesi dökündü ve memleket harâcı gelince muattal kalsa gerektir dedi. Pir eyitti var üstadını bana çağır ana bir yerde

78 67 Abdulkayyum a göre hükümdarın adamları Hızır ın tarif ettiği yerde direğe ulaşmış, dibini kazdıklarında ise bir sokağa çıkmışlar, sokakta kapısı kilitli büyük demir kapıyla karşılaşmışlardır. Hükümdara durumdan bahsedilince bizzat kendisi gelip kapıyı zorlayarak açmış ve içeride yedi adet altın dolu bakırdan küp bulmuştur. Küpler develere ve katırlara yüklenip şehre devlet erkânı ve halkın bulunduğu at meydanına getirilmiştir 269. Hükümdar bu duruma çok sevinmiş ve şükür nişanesi olarak halka izzet ve ikramda bulunup mahkûmları azad etmiştir 270. Ali Arabî İlyas ise aynı rüyayı Ayasofya isminin belirlenmesinde zikredilen çocuk meselesiyle beraber zikretmiş, çocukla görüşen nurânî adamın hazinenin yerini söylediği ve bu paranın Ayasofya ya harcandığını belirtilmiştir 271. mal göstereyin, çıkarsınlar ve buna sarf eylesinler ve bu kadar cüz i nesne için şöyle mu attal kalmasın. Oğlan vardı, ustasına haber eyledi. Ol dahi bir-iki adamlar ile gelip gördüler ki oğlanın dediği bir âdem durur. Hemân bunları gördüğü gibi ıraktan parmağıyla bir yere işâret eyledi ve eyitti. Bu yeri kazın ve her ne bulursanız bunun imaretine ve levazımına sarf eyleyin dedi. Bunlar ol halden te accüb edip acaba dediği gerçek mi ki deyip işâret eylediği yere bakıştılar durdular. Anlar bu halde iken mezkûr âdem gâib oldu. Ne bilirler ki göğe çıktı yohsa yer içine mi? Öyle olsabildiler ki Hak Teâlâ cânibinden olmuştur. Heman dediği yeri kazmaya meşgul oldular. Pâdişah dahi binefsihî zikrolunan yerin üzerine geldi, gördü ki kendinin harç eylediği maldan ez âf u muzâ af var idi Hak Teâlâya ziyade şükreyledi. Ve mezkûr malı hep zapteyledi ve Ayasofyanın imaretine sarfeyledi. Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.171b, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.14a-14b, str.14-17,4-7,11-17.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.6a-6b, Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.20b,21a, str.7-21,1-21.; İbrahim Efendi, a.g.e., vr.49a, str.18-23,1-3.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.55b-56a, str.4-11,1-10.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul, vr.172, str.7-22.; Nâzırlar ve defter yazanlar harcı cem edip hesab eylediler, el uhde ala r-ravi, iki bin dörtyüz elli kere bin altun harc olmuş andan sonra hazinedâr ider ki hazinede zerre ve şemmeden bir nesne kalmadı deyu cevap verdi, pâdişâh bu haberden mütegayyir ve gamnâk oldu, cevap eyledi ki bu binâ-yı azîmi hâlis muhlis Allahu Teâlâ Celle Celaluh rızâsına bina ederim ümîdim budur ki bu benim bin am nâ-tamam kalmaz Allahu Teâlâ gönderir deyu ol gece Üstenobano tâ be-sabâh Hüdây-ı bî-çûne arz u niyaz edip sabâha yakın bir miktar uykuya vardı gördü ki ol yere sâbıkan zikr olunmuştu, gördüm yeşil libaslar giymiş binanın üzerine gelmiş gezer, hemân vardım dedim ki Ey Allah ın has ve makbûl kulu sizler kimler siz dedi cevap eyledi ki Ben Hızır aleyhisselam Allahu Teâlâ nın emriyle biçare kalanlara gelir yetişirim bu vakitte bana emr oldu ki bu ibâdethanenin mesalihini göreyim" deyince hemândem dedi ki Ey sâhib-i Kudret hazretine ma lumdur ki harc eylemeğe bir nesne kalmadı, dedi ki gam yeme sabâh-ul hayırdan bir nice ukalâ ile Silivri kapısından taşra üç tepe vardır ol tepelerin kurbunda bir mâi direk vardır emr eyle ol direğin dibin kazsınlar her ne bulunursa ol ibâdethaneye harc edesiz. Çünkim uykudan uyandım Allahu Teâlâ hazretine çok şükür eyledim bu şehirde olan ehl-i zindan mahpusları azâd eyledim. Çün sabah oldu Üstenobano emr eyledi mi mar Agnadyos a, kendinin has adamların alıp Silivri kapısından çıkıp çünkü ol direk dibine vardılar, pâdişâh emr eyledi direğin dibin kazdılar bir dehliz peydah oldu ol dehlizin içerisinden bir demir kapı buldular altın kufl ile kiltlenmiş, bu kerre Üstenobano kendisi ol kiliti kırıp içeriye girdi gördü ki yedi tane bakırdan küp dizilmiş içerisi dolu cümle sikkeli altın buyurdu develer ve kâtırlar getirdiler ve yüklettiler. Pâdişâh buyurdu At Meydanı nı tezyin eylediler emr üzere ve cümle ricâl-i devlet At Meydan ına cem olup her taraftan simât-ı şâhi çekilip askere ziyafet olundu, ba dehu hazineden dört bin altın fukarâya tasdik olundu. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.11b-12a, str.3-17, İbrahim Efendi (Müs), a.g.e., vr.51a, str.16.; Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e, vr.12a, str.3-4.; İbrahim Efendi, a.g.e., vr.49a, str Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.53b,54a,54b, str.8-11,1-13,1-6. ; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.171b, str.22-26

79 Ayasofya nın Fiziki Özellikleri Ayasofya nın Kubbesi Kilise mimarisinde çatının daha önceki kiliselerdeki gibi dizayn edilme imkânı vardı. Ancak Ayasofya nın kubbesi önceki yapıların kubbesinden farklı olmalıydı. Bu yüzden çatı oluşturulurken ateş ve zelzeleye dayanıklı olması için ahşap tercih edilmemiş aynı zamanda kemer ve kubbelerle desteklenmişti 272. Kubbenin büyük ve yüksek tasarlanması çökme ihtimalini düşündürmüş bu yüzden daha hafif toprak arayışı gündeme gelmiştir. Bu çerçevede yapılan ölçümlerde Rodos toprağının hafif olduğu görülmüş 273 ve mabedin çatısı buradan elde edilen malzemeler kullanılarak yapılmıştır 274. Nişancı Rodos toprağının diğerlerinden on iki kat hafif olduğunu belirtirken 275, Ali Arabî İlyas Rodos un dokuz kiremidinin İstanbul un bir kiremidine denk geldiğini ileri sürer 276. Hükümdar lûtf edip dini ihya etme yolunda Ayasofya hayrına sen dahi tabi olup cezirenizin toprağından bu ibadethaneye pişmiş kerpiç buyurunuz şeklinde Rodos hâkimine mektup yazmış ve bir heyet Rodos a gidip ihtiyaç duyulan kerpiçleri hazırlamıştır 277. İbrahim Efendi eserinde Rodos a gönderilen mimarların isimlerini de 272 Arif Müfid Mansel, Ayasofya, İA, C.II, s Ali Arabî İlyas, Abdünnasır Abdulkayyum, Nişancı, Balıkesirî, Aleksandr Kostantinidi büyük kubbenin yapımında toprağın Rodos tan getirilmesinde ittifak halindedirler. 274 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.15b, str.1-9.; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.21a, str ; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.7a, Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.56b, str.3-7.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.172a, str.23-27; İbrahim Efendi, a.g.e., vr.49b, str.6-8.; Kubbenin kiremidi gâyette yeyni ve hafîf gerektir ki kubbeye ağırlık getirmeye. Her vilayetin toprağından getirdiler, teraziye vezn eylediler, cümlesinden Rodos ceziresinin hâki hafif geldi, şöyleki Rodos toprağı ağırlığı kalan vilayetin toprağına geldi. Yusuf bin Musa Balıkesirî, a.g.e.,vr.129b., str.6-9. Cümle mühendisler ve mi marlar ittifak eylediler ki bu binanın kubbesine konulan tuğla gayet ile hafif olmak gerektir zirâ bu kubbenin binâsı gâyet yüksektir, eğer hafif olursa metin ve muhkem olur, her vilâyetten ve her cezireden toprak getirdiler cezire-i Rodos un toprağı cümlesinden hafif geldiğinden Üstenobano buyurdu hedâyâ ve tuhfeler ile Rodos pâdişâhına elçiler gönderip nâme yazdılar ki siz dahi dininiz kavî olduğun isterseniz sizler dahi bu hayra yardım edip tuğla yaptırmasına iânet edesiz deyip birkaç tuğlacı üstadlar Rodos a gönderip ve Rodos un pâdişâhı bunlara ikram ve müsâ ade edip vâfir kârhaneler bünyâd edip ve ustalar mi mar Agnadyos un verdiği kalıp üzere işe başladılar. Ve ba zı râviler rivâyet eder ki büyük kubbenin tuğlasını bir hafif taş vardır mücellidler istî mal ederler ândan döküp tuğla ettiler. Ammâ esah rivayet budur ki Rodos toprağındandır. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e, vr.12a-12b, str.15-19, Nişancı, a.g.e., vr.40b, str.3, Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.57a, str.7-9.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.172b, str Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.57a, str.1-2.

80 69 zikreder. Bunlar Kayod, Vetor, Felerpo, Vuslati, Mihal, Kosta, Di(e)miri, Banu ve Paço dur 278. Müellifler, kubbe yapımında ve inşaatın diğer evrelerinde kullanılan sıva malzemeleri hakkında hakkında bilgi vermiştir. Ali Arabi ye göre lisanü l fur ağacının kabuğunu arpa suyuyla pişirip kireçle yoğurmuşlar ortaya çıkan harcı kubbe yapımında kullanmışlardır 279. Su yerine büyük kazanlarda kaynatılan arpa suyu kullanılmış, istiridye, kavak ağacı kabuğu ve diğer bazı bitkiler ezilirek kireçle birlikte terkib haline getirilmiştir. Bu macun harç yapımında kullanılmış taşların araları sıvanıp sağlamlaştırılmıştır 280. Karamanî kireç terkibinde çiçeksiz diş budak ağacının kullanıldığını belirtir. Mimar İgnatios kerpiçi yapıştırmak için lisanü l fur un (çiçeksiz diş budak agacı) 281 yaprağının suyunu kaynatıp kirece katmış ve bu şekilde kirecin sertleşip taşa dönüşmesini sağlamıştır. Nitekim daha önce denenip sağlam bir yapı malzemesi olduğu görülen bu karışım tutkal gibi yağmur, kar ve fırtınaya karşı dayanıklılık sağlayacaktır 282. Diğer eserler de hafif kerpiç ve dayanıklı siva malzemesine değinirler 283. Karamanî ve diğer bazı yazmalar kubbenin sağlamlaştırılması için vefat etmiş peygamberlerin kemiklerinden birer parenin kubbenin farklı yerlerine konulduğundan bahsederler İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e.,vr.49b, str Ve içlerinde lisan il-usfur adlı bir ma rûf ağacın kabuğuyla arpa suyu pişirdiler. Tutkal gibi oldu. Andan sonra kireci anınla yoğurdular ve kubbeyi andan bünyâd ettiler. Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul... vr.172b. 280 Aleksandr Kostantinidi, Ayasofya da sıva işlemlerinde kullanılan malzemeyi tarif etmiştir. Arpa kaynatılıp çamur haraçta su yerine, kireç, kavak, isterdiye ağaç kabuğunu mezc edip macun yapıp sıva yerine kullanıldığını belirtmiştir. Ayasofya nın hîn-i inşasında gayet cesim kazganlar ile arpa kaynadılıp çamur ve harc için su yerine isti mal olunur idi ve kireç ve istirdiye ve kavak ağacı kabuğu ve diğer ba zı şeyleri sahk ve mezcile bir nev î ma cun i mal ve taşların araları bununla sıvanıp tahkim olunurdu. Aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s Lisanül asafir de denir. Diş budak ağacıdır. Kökü belli değildir. Yalnız Türkiye Türkçesinde kullanılır.iki çenekliler sınıfının zeytingiller familyasından, kışın yaprağını döken, çok uzun ömürlü, koyu gölgeli, diş diş yapraklı, boyu otuz beş metreyi bulabilen, sert, parlak sarımsı ve beyaz renkteki odunu mobilya, âlet, fıçı, kasnak vb. yapımında kullanılan, kabuklarında ve yapraklarında romatizmaya iyi gelen, ateş düşürücü, idrar söktürücü, iç sürdürücü hassalar bulunan orman ağacı. İlhan Ayverdi, Diş budak(lisanül asafir), Kubbe Altı Lügatı, C.I, s Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.16b, str Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr. 12b-13a, Ali Arabî İlyas, Tevarih-i. Kostantiniyye, vr. 57a, str.10.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.7a, str.16-18; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.21b, str.9-11.; Nişancı, a.g.e., vr.31a, str.7-8.; İbrahim Efendi (Müs.), a.g.e., vr.49b, str.17.; Ali Arabi İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.172b, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr. 16b, str.5.; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.21b, str ; İbrahim Efendi (Müs.), a.g.e., vr.49b, str ; Agnadyos buyurdu ki kireç ve horasana su döküp ve

81 70 Son dönem araştırmacılarından John Julius Norwichise kubbenin çapının otuz üç metre ve yüksekliğinin sığ bir fincan tabağı görüntüsünde olduğuna, kenarlarına kırk pencere açıldığına Norwich, kubbenin bu yüzden altın zincirle gökyüzüne asılmış gibi durduğuna değinmektedir. Kubbeyi kaplayan yıldızların üstünde duran büyük mücevherli haç kaybolmuştur 285. Yaklaşık metreyi bulacak şekilde örülen kubbe ve kubbeye gelecek baskıları azaltmak için batı-doğu ekseni üzerine kademeler halinde inen ve ufalan yarım kubbeler 286 zamanının imkânları dâhilinde büyük bir cesaret örneği olarak görülmektedir 287. Ayasofya nın en çok dikkat çeken tarafı muhteşem büyük kubbe ve diğer küçük kubbeler olacaktır Ayasofya nın İç ve Dış Görünümü Ayasofya inşaatında en ayrıntılı anlatım tasvirlere ayrılmıştır. Dönemin en güzel mimari eseri olarak planlanan ve bu şekilde imar edilen Ayasofya hemen herkesi etkilemiş, seyahatnamelere konu olmuştur. Nitekim mimarinin bir parçası olarak kubbe ve özellikle de orta kubbenin etrafındaki pencerelere Karamanî ve İbrahim Efendi tarafından dikkat çekilmiştir 288. Nişancı kubbenin üçyüzaltmış altı penceresinin bulunduğunu ve camlarında değerli yazıların işlendiğini belirtir 289. Karamanî ve Abdulkayyum kubbeye Hz. İsa nın altından portresinin resmedildiği, ağız ve dudakların inci ve mücevherlerle oluşturulduğunu belirtirler 290. Abdullah Konevi kubbenin dört köşesine birer melek sureti nakşedildiğini, 291 Ali Arabî İlyas kubbenin ortasına meyveler ve çiçekler çizildiğini belirtir 292. Pencere çerçeveleri pirinç ile kaplanmış, türlü cevherler ve çiçeklerle süslenmiş, kubbe başına altın bir hac yerleştirilmiştir. tuğlaların arasına koydular ol kadar yapışır ki cümlesi bir olur gibi olur. Lâkin kubbe iki kat yapılıp iki kubbenin arasına seleflerinden geçen enbiyâların kemiklerini doldurdular kubbenin istihkâmına ol enbiyâ kemiklerinden istimdad ve talep eylediler. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.12b, str John Julius Norwich, a.g.e., s Semavi Eyice, Ayasofya, DİA, C. 4, İstanbul 1991, s İsmail Kandemir, a.g.e., s Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.17a, str.3.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.49b, str Nişancı, a.g.e., vr.42b, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.17a-18b, str.3.; Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.12a, str Abdullah Konevi, a.g.e.,s Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.58b, str.3-6

82 71 Abdulkayyum a göre kubbelerin iç yüzüne kireç yerine ufak sırçalar sürülmüş, dört köşeli kubbeler ufak altın sırçalarla süslenmiştir 293. Ayasofya ya değer biçilemeyecek kadar kıymetli büyük bir mihrap konulmuştur. Mihrabın karşışında ki sofaya yakuttan kızılağaçlar, zümrütten rengârenk çiçekler, farklı farklı cevher taşları ile nakşedilmiştir. Mihrabın üstüne Hz. İsa tasvir edilmiştir. Sol tarafına sâfi yeşim taştan bir merdiven konulmuş ve üstü tamamen billur kaplı safi altın ile örtülmüştür. Mihrabın sağ ve solunda sekiz şamdan bulunmakta ve beyaz kâfûrî 294 mumlar yanmaktadır 295. İki bin altun top ibrişim saçaklar asılmış, dehlizler ve hücreler on bin sırça kandille aydınlatılmıştır. Kubbenin içindeki kandillerin zincirleri ise altından imal edilmiştir 296. Ayasofya ya gelen sokaklarda geceleri sırçadan kandiller yanmaktadır 297. Mihrabın üzerindeki kürsi altın ve kıymetli taşlarla karıştırılarak meydana getirilmiştir. Çevresindeki gümüş sütunlar kudas dolabını taşımaktadır 298. Mihrabın önünde İncil okumak için dört ayrı kürsü konulmuştur 299. Hükümdar için abanus ağacından, payeleri gümüşten, tırabzanları altundan bir kürsi yapılmıştır 300. Ali Arabî İlyas Ayasofya nın ortasına sumaki taşlardan bir havuz yapılıp onun üzerine bir kubbe yerleştirildiğinden bahsetmektedir. Kubbenin yan duvarlarına Hz. İsa nın on iki havarisinin suretleri, kubbenin üstüne ise Justiniaus a kadar gelen imparatorların resimleri nakş edilmiştir. Müellif, bu kısmın Fatih dönemine kadar ayakta kaldığından bahsetmektedir 301. Ayrıca Şemdeddin Karamanî ve Ali Arabî İlyas, Ayasofya nın dört köşesinde her biri ağır pahalı taşlardan yapılmış dört havuzun varlığından bahsetmekte ve hatta bunların cennettteki havuzları temsil ettiklerini ileri 293 Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e.,vr.12a, str sıf. (Ar. kāfūr ve nispet eki -і ile kāfūrі) Kâfurla ilgili, kâfurdan yapılma: Şem -i كافورى kâfûrî: Kâfurdan yapılmış mum. Kâfur renginde olan, çok beyaz: Kâfûrî sırtında kamçıların mor damgaları (Refik H. Karay). 295 Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.58b-59a, str.7-11,1-13.; Ali Arabi İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.172b, str.21, 296 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.17a, str Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.12a, str Pelin Çift, Erhan Altunay, a.g.e., s Nişancı, a.g.e., vr.43a, str Nişancı, a.g.e., vr.43a, str Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.62b-63a, str.7-11,1.; Ali Arabi İlyas, Tev. İbt. Şehr-i İst.ve Aya. Kebir-i Bina., vr.173b, str

83 72 sürmektedirler 302. Onlara göre bu dört havuzun biri süt, biri bal, biri şarap ve biri de su ile doludur. Ziyaretçiler dilediğinden içer ve Hak Teâlâ dan mağfiret talep ederlerdi 303. Harem içinde yer alan şadırvan Yunan kralı tarafından hediye olarak gönderilmiştir. Şadırvanın etrafında sekiz tane servi ağacı dikilmiştir. Karamanî eserini yazdığı dönemde bu ağaçlardan iki tanesi yerinde durmaktadır 304. Şadırvan üzerindeki kubbede Hz.İsa ve havarileri ile Justiniaus a gelinceye kadar tahta geçen imparatorlar tasvir edilmişlerdir. Abdulkayyum ayrıca şadırvan mukabelesi tabirine yer vermekte ve her ikindi vaktinde Ayasofya da devamlı İncil okuyan kıssıslerden bahsetmektedir 305. Topkapı Sarayı nda devamlı Kur an-ı Kerim okuma âdeti bu geleneğin İslamileştirilmiş şekli olarak düşünülebilir. Kilise mimarisinin tamamlayıcı bir bölümü narteks tir. Cami ile kıyaslandığında son cemaat yeri olarak ifade etmek mümkündür 306. Ayasofya da bulunan dış ve iç narteksin 307 kapıları orijinaldir. Justiniaus devrinden kaldığı üzerlerinde bulunan bronz levhalardan anlaşılmaktadır. Ayasofya da bugün dış narteksten üç kapı ile avluya çıkılmaktadır. Mevcut yedi kapıdan dördü bugün örülmüş haldedir. İç narteksten asıl binaya girmeyi sağlayan kapı ise imparator kapısıdır. Gümüş levha ve altın yaldızla kaplı olduğu ileri sürelen kapıların yerinde günümüzde ahşap 302 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.20b, str.7-13; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.62b, str Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e.,vr.14b-15a, str.17-19, 1-2. ; İbrahim Efendi (Müs.), a.g.e., vr.50b, ; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.23a, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.20b-21a, str.13-17, Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.20b., str.6-13.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.61a, str.4-7.; ve ol şâdırvan ki Ayasofya nın taşra hareminde vardır Boyân vilâyetinden göndermişler idi, ol vakit anın etrafında sekiz tane direk dikmişler idi ve ol şâdırvan üzerine bir kubbe yapmışlardı ve ol kubbede hazret-i Îsâ aleyhisselâmın meclis tasvirin edip ve on iki kimesneki havâriyyun demekle meşhurdur Îsâ aleyhisselâm ashâbıdır, Kostantiniye den Ustunubânu ya gelince pâdişâhların cümle suretin ol kubbe üzerine tasvir eylemişler idi ol hücerât ki matbak şadırvanın etrâfında var idi, patriklerden İncil okuyan kıssisler için idi ve şâdırvan mukbelesinden iki taraflı iki büyük havuz var idi herbirinin direği yirmi arşun idi. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.15a, str Bazilika şeklinde Hristiyan kiliselerinin medhal tarafında bulunan revaklı kısım. Bunların bazen çift olanları vardır ki dışaraıdakilere dış narteks ve iç taraftakilerine iç narteks denir. Ayasofya da olduğu gibi. Narteksler genellikle kiliseye girmek için dinen lazım gelen evsafı taşımayanlara mahsustur. Camilerde bunlara tekabül eden kısımlara son cemaat yeri de denir. Celal Esad Arseven, Narteks, Sanat Ansiklopedisi, C.3, İstanbul 1950, s Narteks sözlük anlamıyla son cemaat yeri demektir. Başka bir tarifle cami veya kilisede çıkışa en yakın alandır. Ayasofya binasına girildiğinde ilk karşımıza çıkan ince uzun bölüm dış narteks, bir sonraki ince uzun alan ise iç nartekstir. Dış nartekste bugün Ayasofya Tarihine dair sinevizyon gösterimi yapılmakta ve Ayasofya Müze Arşivine ait bilgilendirme tabloları sergilenmektedir. İç narteksten çıkış kapısı istikametinde Güzel Kapı karşımıza çıkmaktadır. İç ve dış nartekste tavanda görülen altın işlemeler, mozaikler İmparator Ustuyanuş döneminden günümüze gelmektedir.

84 73 kapılar vardır 308. Robert de Clari kilisedeki kapı, menteşe, sürgü ve bunlara benzer şeylerin gümüşten, çan şeklindeki dolabın som gümüşten yapıldığını belirtmektedir. Bunun yanında büyük gümüş kapının halkasında hangi karışımdan yapıldığı bilinmeyen, çoban kavalı boynunda boru asılı olduğunu, bu borunun bazı hastalıkların tedavisinde kullanıldığı ifade edilmektedir 309. Ayasofya mimarisini tamamlayan bölümlerden birisi de apsistir. Yarım daire şeklinde olan ve mihrabı içeren kilise bölümüne apsis denmektedir. Apsis veya apsidin kökeni Roma bazilikalarında bulunan apsidalara dayanmaktadır 310. Ayasofya içerisinde bugün görülen mozaikler sonraki dönemlerde yapılan işlemelerdir. Örneğin apsisin yarım kubbesinde kucağında çocuk İsa ile Meryem Ana mozaiği, 843 yılında ikonoların 311 iade-i itibar sonrası yapılan Ayasofya daki ilk figüratif mozaiğidir. Bu mozaik 14.yüzyılda önemli derece restore edilmiştir 312. Ayasofya nın büyük kubbenin altındaki orta mahallinde tabanı kaplayan beyaz mermer döşemelerin bulunduğu yerin ortasında 5.63 m. genişliğinde ve 5.80 m. uzunluğunda yeşil mermer döşenmiş bir alan vardır. Bu kısma Omphalion denilir ve taç giyme törenin gerçekleştrildiği yerdir 313. Bu alan günümüzde etrafı çevrilerek koruma altına alınmıştır Ayasofya nın Kapıları Ayasofya da yapılan süslemelerden en fazla payı kapılar almıştır. Büyüklük, süslemeler, mükemmel işçilik ve sayılarının çokluğu binanın ihtişamı artıran özelliklerin başında gelmektedir. İmparator eserine ihtişam katmak için her türlü imkânı değerlendirmek istemiştir. Ayasofya da kullanılan kapıların sıradan kapılar olmadığı, yabancı ve yerli araştırmacıların hem fikir olduğu bir konudur. Celal Esad, Justiniaus devrindeki Ayasofya kapılarının selvi, abanoz ve fildişinden imal edildiğini 308 Feridun Dirimtekin, Resimli Ayasofya Klavuzu, s Pelin Çift-Erhan Altunay, a.g.e., s Bir tapınak mekânı içerisinde doğrultu belirleyen, yarım daire planı ve mihrabı içeren bölüm. Apsidin kökeni Roma bazilikalarında apsidalara dayanmaktadır. Secda Saltuk, Arkeoloji Sözlüğü, İnkılap Kitapevi, İstanbul 1997, s.27. Apsis: Klasik bir yapı ya da bir kilisenin yarım daire şeklindeki ucu. Yasemin Er, Klasik Arkeoloji Sözlüğü, Phoenix Yayınevi, Ankara 2004, s Ortodokslar da Hz. İsa, Hz. Meryem veya azizlerin tahta üzerine yapılan resimlere verilen ad. Kubbe Altı Lügatı, C.2, s Jane Taylor, a.g.e., s A.Haluk Dursun, a.g.e.,s.92

85 74 belirtirken 314, büyük kapının yaldız kaplama gümüşten yapıldığını ifade edenler de olmuştur 315. Evliya Çelebi kapılardaki süslemelere dikkat çekmiş, 1402 yılında İstanbul a gelen Castille elçisi Clavijo da Ayasofya nın bronz kapılarından söz etmiştir 316. Mihrab tarafında ruhban ve kıssislere mahsus kapının çerçeveleri tamamen gümüş ve altın suyu ile kaplanmıştır. Çerçevelerin tahtaları ak gümüş olup buna da altın halkalar takılmıştır 317. Ayasofya kapılarının sayısı konusunda farklı tespitler vardır. Karamanî bu konuda beşyüz altmış sayısını zikrederken her kapıda iki görevli bulunduğunu ifade etmektedir 318. Abdulkayyum üç yüz altmış sayısını verir. Musa Balıkesirî kapıların yapıldığı malzemeyi sayarken üç yüz elli beş sayısını vermektedir 319. Balıkesiri ye göre mihrabın karşısına açılan kapı Nuh peygamberin gemisinden artan tahtalardan yapılmıştır 320. Bu bilgi diğer eserlerde de yer almaktadır 321. Jane Taylor Conbesis ve Anonym Banduride imparator kapısının Nuh un gemisinden alınma gümüş kaplı, altın yaldızlı kapılar olduğunu belirtmişlerdir 322. İbn-i Kemal, Tevarih-i Ali Osman adlı eserinde mihrabın karşısındaki kapının Nuh peygambere dayandırılması fikrini akla yatkın bulmamış uğur getirmesi amacıyla bu şekilde kabul edildiğini iddia etmiştir 323. Kanaatimizce de Ayasofya da kullanılan malzemelerin Hz. Nuh, Hz.Yahya ve Hz İbrahim e kadar dayandırma Ayasofya nın saygınlığını arttırmaya yönelik çabalardır. Böylece dönemin en büyük kilisesine karşı halkın merakı ve ilgisi arttırılıp, kiliseyi ziyaret etmeye teşvik edilecektir. Nitekim bu çabayla İstanbul daki hareketlilik artacak, ticaret hacmi yükselecek, para dolaşımı hızlanacak, tüccar daha fazla ticaret yapma imkânına sahib olacaktır. 314 Celal Esad Arseven, Eski İstanbul Aidat Mebanisi, Haz. Dilek Yelkenci, Çelik Gülersoy Vakfı, İstanbul 1989, s Ahmet Akgündüz, Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii, s Ahmet Akgündüz, Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii, s Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.19a, str.6-11, Ali Arabî İlyas, a.g.e., s.61, 318 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.19b, str Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.14a, str Ayasofya nın üç yüz elli beş kapısı var idi. B a zı kapuları ağaç ve abnusdan fesuskâri idi. Yusuf bin İlyas Balıkesirî, a.g.e., vr.2b, str.6,7.; Musa Balıkesirî, a.g.e.,vr.130a, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.19a., str ; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.8a, str ; Abdullah Konevi, a.g.e., vr.45, str.10.; Ali Arabi İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.173a, str.2.; Nişancı, a.g.e., vr.44a, str Jane Taylor, a.g.e., s İbn-i Kemal, Tevarih-i Ali Osman, VII. Defter, Haz. Şerafettin Turan, Ankara 1991, s.87.

86 75 Günümüzde Ayasofya da dış narteksten içeri geçerken beş kapı bulunmaktadır. İç narteksten içeriye girişte kapı sayısı dokuz adettir. İmparator kapısı dışarıdan ölçüldüğünde 6.60 m. yükseklik ve genişliğe sahiptir 324. İcra olunan dini merasimlerde imparatorların Ayasofya ya hangi kapıdan gireceği, nerede duracağı, merasimin ne suretle ifa edileceği İmparator Kostantinos Porphyrogrnnetos tarafından hazırlanan meşhur, Cérémonies 325 kitabında yazılmıştır. Buna göre imparatorlar ibadet mahalline girişte hali hazırdaki minberin simetriğinde bulunan gümüş parmaklıktan içeri girerken üzerinde haç bulunan kapıyı öperek minberin arkasında bulunan altın haçın önünde ibadet ederlerdi 326. Nitekim Justiniaus, Ayasofya nın açılışında kiliseye geldiğinde Patrik Menas imparatoru Orea Porta denilen güzel kapıda karşılamış ve bu kapıdan içeri girmişlerdir 327. Asıl binaya giren dokuz kapıdan üçü imparator kapıları olup, bunların ortasındaki diğerlerinden büyük ve yüksek kapı ise imparatorun ve patriğin büyük merasimlerde girdikleri kapıdır Tırabzanların İnşası Tırabzan (Trapzan), farsça derbezin, darabzin sözcüklerinden gelmekte, merdiven parmaklığı anlamında kullanılmaktadır 329. Daimi aralıklı ve parmaklık şeklinde olup, dolma olanları korkuluk şeklinde tabir edilmiştir 330. Abdulkayyum tırabzan ismini kullanmamakla birlikte aynı maksadla kullanılan kirişlerden bahsetmektedir. Tırabzanların kastedildiğini düşündüğümüz kirişlerin yapımında altın, gümüş, kalay, bakır, kurşun, pirinç ve demir kaynatılarak göz alıcı bir karışım elde edilmiştir. Özel kalıplarla döküm yapılmıştır 331. İmparator Justiniaus, direklerin arasını 324 A.Haluk Dursun, a.g.e., s Cérémonies, tam adıyla De Ceremoniis Aulae Byzantinae, Bizans sarayının teşrifat usulleri kitabıdır. Bizans İmparatorlarından Konstantinos VII. ( ) döneminde hazırlanmıştır. Kitap sarayın resmi vesikalarına kaleme alınmıştır. Eser, imparatorun vaftizi, düğünleri, taç giyme ve imparator ve imparatoriçenin cenaze törenleri, yüksek devlet ya da saray görevlilerinin terfileri, hipodromdaki oyunlar, ordunun ve halkın yaptığı tezahüratlar, giyilen kıyafetler, muhtelif dini bayramar, yabancı elçilerin kabulü, ünvanlar ve hayatın diğer safhalarına dair konuları barındırmaktadır. A. A. Vasiliev, a.g.e., s.459.; John Julius Norwich, Bizans Yükseliş Dönemi(MS ), Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2013, s Celal Esad Arseven, Eski İstanbul, s Jane Taylor, a.g.e., s Feridun Dirimtekin, Resimli Ayasofya. Klavuzu, s Kubbe altı Lügatı, C.III., s Celal Esad Arseven, Sanat Ansiklopedisi, C.III., s Ustunubânu dilediki yukarı tabakada olan yeşil direklerin kirişini gümüşten yaptıra lâkin ol asrın ukalâsı dediler ki ey pâdişâh-ı bülend-himmet câizki senden sonra bu vilâyete hâkim olan kimesnenin gözü sizler gibi tok olmayıp tama edip bu binanın içerisin ve taşrasın harâb u yebâb edip altın ve gümüş

87 76 altın tırabzanlar ile süsletmiş, hususi ibadet kısımları yaptırmıştır. Kubbenin tırabzanlarını da altından yaptırmak istemektedir 332. Hükümdara; her insanın bir gün öleceği, yerine geçecek zatın dünyaya tama edip bu altınları şahsi menfaatı için harcayabileceği anlatılmış ve bu fikrinden vazgeçirilmiştir. Nihayetinde zamanla güzel ve değerli madenleri çalmak isteyenlerin binaya zarar verebileceği düşünülmeye başlanmıştır 333. Hindistan dan gelen bir usta, trabzanların demir, bakır ve kalay ile altın görünümünde bir karışımdan dökmesi için görevlendirilmiştir 334. Sonraki dönemde yaşanan talanlar vezirlerin bu görüşünü doğru çıkarmıştır. İmparator Justiyanus döneminde Ayasofya nın tezyininde kullanılan eserlerin çok azı günümüze kadar gelebilmiştir. İç narteksin çapraz tonozlarında 335 görülen süslemenin renkli ve yaldızlı satıhları bunlardan bazılarıdır. Bugün görülen figürlü mozaiklerin tamamı İkonoklaşma akımı sonrasında yapılan sülemelerdir. koparalar Üstenobano eyitti ki bu reyi ne yanadan yaptıralım deyu sual ettiler, ol arada bir mimar vardı Hind vilâyetinden gelmiş idi dediki Ey pâdişâh-ı âlem yedi türlü nesneden cem edip kaynadalar yani altın ve gümüş ve bakır ve kurşun ve pirinç ve demir bunların sureti gümüşten iyi olur ve kıymeti noksan olur pâdişâh dediki Eğer edebilirsen eyle dedi, cümle levâzımın müheyyâ eyledi, bildiğin gibi eyle dedi üstad bunları cümle eritip kalıba döktü ve henüz dökmeden cevâhir ile münakkaş eyledi ve sonra saykal verdi bir dâne mücevher ve münakkaş ve musaykal olmuş ki bakdıkça gözler kamaşır, Üstenobano görüp beğendi emr eylediki fevkânide olan direklerin cümlesinin kirişi böyle ola. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e.,vr.14a-14b; Ahmet Akgündüz vd., Üç devirde bir mabed, s İbn-i Kemal, a.g.e., s İbrahim Efendi (Müs.), a.g.e., vr.50a, str ; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.23a, str.3-7.; Ali Arabi İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.173a, str ; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.60b-61a, str.7-11,1-3. Ol asırda ukela müttefik olup eyittiler ki Ey padişah-ı âlîhimmet. Serefraz-ı zamir-i münîrinize mahfî değildir ki safây-ı dünyayıdun ve bi vefây-ı çarh-ı bukalemun bir karar üzerene bâki değildir ve devlet-i âlem gaddâr u haşmet nâ-payidardır. Mümkündür ki zamanla bir hâkim dun-u himmet ve bir zalim bi-devlet bu mübarek hıttaya hükm edip hırs belasına uğrayıp bunca zahmetle hâsıl olmuş eşyanın zer u simine tama edup tırabzanları çıkarup bina-yı latiflerin harab edup heba ederler. Pes Ustuyanoş bu kelamı müvecceh görüp kabul kıldı. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.19b, str.6-16.; Ol zamânın vüzerâsı pâdişâha eyittiler: Saltanat bakî değildir, caizdir ki sizden sonra gelen pâdişâhlar tama edip mermerlerden altın ve gümüşü söktürüp alalar. Çünkim pâdişâh bu haberi vüzerâdan işitti, ettirmeden ferâgat eyledi. Nişancı, a.g.e.,vr.43b-44a, str.11-13, Hind vilayetinden gelmişbir üstad-ı gerdan ilerü gelup eyitti. Ey ser-defter-i şahân eğer emr-i âlî olup ben bendeye mültefit olursa ümîzdir ki tuncdan ve bakırdan ve kalaydan ve demürden bir terkip va z edup zuhura getürem. Ânı gören altundan fark etmeyeler ve harcı muhtasar ola. Şemseddin Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.20a, str.2-15.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.173a, str.18-21; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.60b-61a, str.4-11, Bir kemer açıklığının devamı suretiyle yapılan kârgir inşaata denir. Tonozlar, kavislerinin şekline göre muhtelif olurlar. En basiti yarım daire kavsinde olan ve beşik tonozlardır. Romalıların kullandıkları bu şekil tonozlar, Bizans larda kubbe tonoz şeklini almış, Ortaçağ mimarilerinde geçme tonoz yani manastır tonozu şekillerini almıştır. Kemer ve tonoz Avrupa ya şarktan ve Türk lerden gelmiştir. Tonoz kelimesinin aslı Türkçe de kemer manasına olan tol kelimesidir. Osmanlılar kemer ve kubbe tabirlerini kullanmışlardır. Bununla birlikte bir kubbeye kemer diyemeyiz, fakat tonoz diyebiliriz. Celal Esad Arseven, Tonoz, Sanat Ansiklopedisi, C. IV., s.2012

88 77 Ayasofya süslemeleri arasında mozaiklerden bahseden hiçbir kayda rastlanmamıştır. Şayet varsa da İkonoklaşma 336 akımı sırasında kazındığı tahmin edilmektedir 337. Bizans XIII. yydan itibaren güçlenmeye başlayınca Ayasofya da da yeniden süslemeleri başlatmıştır 338. Ne varki İstanbul un putperestlerin istilasına maruz kalması üzerine bu süslemeler tekrar tahrip edilmiştir. Tırabzanların dış görünüşüne aldanan istilacılar değerli maden zannedip söküp götürmüşlerdi 339. Ayasofya nın mermerlerine zarar vermişlerdi. Ali Arabî İlyas, bu bilgileri Ayasofya nın doğusunda bulunan Yunanca kitabelerden ileri sürmektedir 340. Ayasofya Osmanlı ya intikal ettikten sonra tarihi dokusu korunmuş. Zaman zaman bu maksatla çalışmalar yapılmıştır. Sultan Abdülmecid döneminde Ayasofya daki mozaiklerin ortaya çıkarılması amacıyla çalışmalar başlatılmış, sıva ve badana altındaki bütün mozaikler meydana çıkarılmıştır. Mozaiklerin ortaya çıkarılması için 1932 de başlatılan bir diğer çalışma 1970 lere kadar sürmüştür. Amerikalı araştırmacı Thomas Whittemore nin yedi yıllık çalışmalarımız boyunca, mozaiklerde hiçbir kasıtlı tahrip ve yüzlerinde zedelenme izine rastlamadık şeklindeki ifadeleri Osmanlı döneminde Ayasofya nın özenle korunduğunu göstermesi açısından ilginçtir Ayasofya nın Yapım Süresi, Maliyeti ve Bitirilişi Ayasofya inşaatının ne kadar sürede tamamlandığı konusunda yazma eserler ile günümüzde yapılan araştırmalar arasında farklı bilgiler bulunmaktadır. Karamanî, 336 İkon, Ortodoks Hristiyanların kilise ve evlerde tahta üzerine yapılmış İsa, Meryem ve aziz tasvirleri ki bunların karşısında ibadet ederler. İkonoklast ise ikon aleyhdârı ve tasvir kırıcı demektir. Bizans İmparatoru III. Leon Isaureüien in VIII. asırda tasvire tapmağı yasak etmesi üzerine birçokları bu emre itaat etmediklerinden kiliselerdeki mukaddes resimleri bozdurmuş ve ortadan kaldırtmıştı. Bu yüzden birçok güzel resim eserleri de mahvolmuştur. 787 yılında İznik şehrinde toplanan Hristiyan Meclisi ruhanisi bir karar ile bu resimleri tekrar Ortodoks kiliselerinde bulundurulmasını tasvib etmesi üzerine ikonlar yeniden kiliselere asılmış ve ikon karşısında ibadet etmek dini bir mahiyet almıştır. Celal Esad Arseven, İkon, Sanat Ansiklopedisi, C.II, İstanbul 1950, s.769, Semavi Eyice, Ayasofya 2, Yapı Kredi Bankası Kültür ve Sanat Hizmetleri, İstanbul 1984, s Semavi Eyice, Ayasofya 2, s Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.62a, str Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye, vr.62a, str.6-9.; Nitekim bu dediğimiz kıssalar ale t-tafsîl Ayasofya içinde şark tarafından Yunan yazısıyla yazılmış birkaç mermer tahtalar vardır. Anların içinde kazılmıştır. Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.173b, str Semavi Eyice, Ayasofya 2, s.8.; Sabahattin Türkoğlu, a.g.e., s.152

89 78 Abdulkayyum, Mütercim Hayalîzade İbrahim, Musa Balıkesirî, İbrahim Efendi ve Ali Arabî İlyas, yedi buçuk senede malzemelerin toplandığı ve sekiz sene on ayda inşaatın tamamlandığı konusunda hemfikirdirler 342. Seyyid Muhammed Ata bu süreyi yedi yıl üç ay malzeme toplanması, sekiz yıl yapılış süreci olarak ifade ederken 343, Nişancı, altı yıl malzeme tedariki, yedi yıl üç ay ise inşaat süresi verir 344. Kostantinidi daha farklı bir süre vermiş, inşaatın başlaması ile açılış töreni arasında beş sene on bir ay on bir gün geçtiğini, inşaat malzemelerinin toplanması için yedi sene on bir ay beklendiğini belirtmiştir. Farklı bir rivayette toplamda on yedi senede tamalandığını belirtmiştir 345. Kostantinidi nin eseri on dokuzuncu yüzyıl eserlerindendir. Ayasofya inşaatının bitirilmesi ile ilgili verdiği süre, yazma eserlerdeki tarihlere yakındır. Günümüzde yazılan eserlerde ise Ayasofya inşaatının daha kısa sürede tamamlandığı ileri sürülmektedir. Bu konuda Feridun Dirimtekin, 5 sene 10 ay 4 gün, Jane Taylor, 5 yıl 10 ay, Semavi Eyice ise 6 yılda bittiğini belirtmektedirler 346. Bu değerlendirmelerde inşaat süresi ile malzeme toplama süresinin birbirinden ayrı tutulduğu anlaşılmaktadır. İnşaatta çalışanların sayısı konusunda onbirbinden yüzbine kadar farklı rakamlarla karşı karşıyayız 347. Bu farklılık inşaat masrafları konusunda da vardır. 342 Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.9a, str.6-9.;ibrahim Efendi, a.g.e., vr.51a, str ; Yusuf bin Musa Balıkesirî, a.g.e., vr.128b, str Ayasofya önünde bir taht kurdular, emr u vüzerâ ekâbir u ayan pir u civan cümle hâzır oldular, ol gün binanın tamam olmağçun bin koyun ve dört yüz sığır ve altı yüz ahu ve üç yüz kaz ve beşyüz tavuk kurban ve otuz bin kile buğdayı ve beş bin altın nezr etmişti, cümle fukarâya ve gurebâya tasadduk ettiler. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.15b, str.1-9.; Yusuf bin Musa Balıkesirî ye göre, Ayasofya binasının esbabı yedi buçuk yılda hâzır oldu. Andan sonra on bin yüz nefer adam safay-ı kalb ile her gün muttasıl sekiz yıl on ay işe meşgul oldular. Dükeli bina tamam oldu. On altı yıl dört ay içinde dikerus ayının on ikinci günüydi. Balıkesirî, a.g.e., vr.128b, str ; Abdünnasır Abdulkayyum, Ayasofya nın binası yedi buçuk senede tamam oldu. On kerre yüz bin adam sekiz sene mikdarı temellerine ve sairlerine çalışmışlar idi. Cümlesi on altı sene ve dört ayda tamam oldu. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.15b, str Seyyid Muhammed Ata, a.g.e., vr.32a, str Nişancı, a.g.e., vr.58b., str Aleksandr Kostantinidi ise farklı tarih vermiştir. Ayasofya nın esası vaz olunduğu günden resm-i küşadı gününe kadar beş sene on bir mah on bir gün mürur edüp levazımat-ı inşaiyesi dahi yedi sene on bir mah ve a la rivayet-i ahiri on yedi sene zarfında cem u tedarik olunmuşdur.aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s Feridun Dirimtekin, a.g.e.,s.1442; Jane Taylor, a.g.e., s.70,; Semavi Eyice, a.g.e., s Ayasofya esbabını yedi buçuk yılda gördüler. Andan sonra binaya el durdiler. İbtidasından intihasına değin her gün bîküsur on bir bin yüz âdemi işlerde kara aşçılardan maada ve dahi sekiz yıl on ayda ol bina-i mübarek şitmam buldu. Elkıssa on altı yıldan iki ay eksikde tamam irdi. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.21b-22a, vr.12-17,1-2. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e.,vr.15b, str.19.

90 79 Karamanî Ayasofya için on dört kere yüz bin kendnar 348 rakamını verirken Abdulkayyum, üç yüz bin kantar altın 349, Yusuf bin Musa Balıkesirî kendnar altın 351, Ali Arabî İlyas ise kubbeye kadar 2450 kendnar altın, toplamda on iki kere altın 352, Konstandinidi ise üç yüz yirmi kantar altın olarak ifade etmektedirler 353. Abdullah Konevi maliyetin fazlalığına inşaatta kullanılan malzemelerin uzak yerlerden getirilmesine bağlamaktadır 354. Günümüzde yazılan eserlerde Ayasofya inşaatının maliyeti ile ilgili olarak Feridun Dirimtekin, 1956 yılının değeriyle yetmiş beş milyon dolara mal olduğunu ifade ederken 355 Celal Esad Arseven, Kodinos a dayandırdğı bilgiye göre Ayasofya nın 361 milyona mal olduğunu belirtmiştir 356. Ayasofya nın açılış tarihine dair de müellifler farklı tarihler vermişlerdir. Onların bu tutumları bilgi karmaşasından değil farklı başlangıç zamanı belirlemelerindendir. Konstandinidi açılış için miladi beş yüz otuz sekiz kanuni evvelinin yirmi ikinci günü yani 22 Aralık 538 tarihini net olarak verirken bazıları net bir tarih vermekten ziyade daha çok dönem aralığı vermeyi tercih etmişlerdir. Nitekim Musa Balıkesirî iki farklı tarihe dikkat çekmektedir. Bunlardan birisi Kostantin den iki yüz altı sene sonra diğeri Hz. İsa dan 408 yıl sonra yapıldığıdır. Yusuf ibn-i İlyas Balıkesirî Ayasofya nın Kostantin den iki yüz elli yıl sonra yapıldığını belirtmekle birlikte ayrıca Hz.İsa dan dört yüz seksen yıl sonra yapıldığını da ifade etmektedir Bir kednar altın altın para karşılığı demektir. Her kendnar ise 1000 bedre altındır. On dört kere yüzbin ise bedre (بدره)) i. (Ar. Bedre) Oğlak derisinden yapılmış, içi altın dolu para kesesidir. altınına denk gelecektir. Bknz. Stefanos Yerasimos, a.g.e., s Üç yüz bin kantar altun bedre altın değerindedir. 350 Müellifin verdiği rakama hediye gelen kandiller, şamdanlar, altınlar, değerli zinetli mücevher, lambalardan başka bina masrafları için yapılan tüm harcamalar dâhildir kendnar altın altın para harcanmıştır. Her kednar dakyanus altınıdır. Bu hesaba göre dakyanus altınıdır.; Yusuf bin Musa Balıkesirî, a.g.e., vr.129a., str Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.53a,65a, str.4-6,1.; Ahmet Akgündüz, vd., Üç Devirde Bir Mabed, s Ayasofya milâdın beşyüz otuz sekiz senesi şehr-i kânûni evvelin yirmi iki günü resîde-i had hıtâm olup teşekküren imparâtor tarafından bin sığır ve bin koyun altı yüz geyik ve on bin tavuk ile birkaç bin tuyur-u sâire zebh ve fukarâya otuz bin kile hınta ve külliyetli nukud tevzi olunduktan sonra imparator dahi hâzır olduğu halde gayet mutantan olarak resm-i küşâdı icra kılınmıştır.aleksandr Kostantinidi, a.g.e., s Abdullah Konevi, a.g.e., s Feridun Dirimtekin, a.g.e., s Celal Esad Arseven, Eski İstanbul, s Her iki eserin elimizde bulunan nüshaları müellif hattı değildir. H.940[1533] tarihinde istinsah edilmiş nüshalarıdır.

91 Ayasofya nın Açılış Merasimi Yeni Ayasofya öncekilerden daha haşmetli ve görkemlidir. Ayasofya nın güneyinde Justinianus un atlı bir heykelinin bulunduğu Augusteum Meydanı vardır. Bu meydan milli toplantılara, alaylara mahsustur. Mabedin doğusunda şimdiki Topkapı sarayının kale duvarlarından biraz içeride imparatora mahsus kiliseler, meşhur manastırlar, saray erkânının konakları ve imparatorun sarayı bulunmaktadır 358. Justiniaus ve devlet erkânı Ayasofya nın açılış günü heyecan içindedirler. Halk açılışa gelmiş ve yeni mabedin görkeminden fazlaca etkilenmişlerdir. İnşaat esnasında çekilen zahmetler gitmiş, yerini sevince bırakmıştır. Daha öncesinde ahşap ve küçük olan Ayasofya, bu sefer daha geniş ve büyük olarak inşa edilmiş, yakınında bulunan küçük binaların ve iş yerlerinin yanında azametli halde yükselmektedir 359. İmparator inşaatın bitmesinden duyduğu memnuniyet ve mesruriyeti yapmış olduğu ikram ve izzetlerle gösterecektir. İmparator tebrikleri kabul ederek büyük bir ziyafet vermiş, fakir fukaraya sadakalar dağıtmıştır 360. Bu ziyafette bin sığır, bin koyun, altı yüz geyik, bin ördek, bin kaz, altı yüz kara geyik, bin horoz, on bin tavuk ve birkaç bin sair kuş türünü şükür olarak kurban ettirmiştir. Fakirlere ve gariblere üç yüz bin altın 361, otuz bin kile buğday, otuz bin mud buğdayı sadaka olarak dağıtmıştır Arif Müfid Mansel, Ayasofya, İA, C.II., s Karamani, a.g.e, vr. 15b, Ali Arabi İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr. 174a, Hayalizade İbrahim Efendi, a.g.e., vr. 9a, İbrahim Efendi, a.g.e. vr. 51a, Azmizade Efendi, a.g.e., vr. 25a, Nişancı, a.g.e., vr. 46b, 47a, Yusuf bin İlyas, a.g.e, vr. 2b, Yusuf bin Musa, a.g.e., vr. 130b. 360 Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.173b,174a, str.24-27,1-7.; Mütercim Hayalîzade İbrahim, a.g.e., vr.9a, str ; Ayasofya binasını Ustuyanoş tamam ettirdi, müheyya kıldı. Vüzerası ve ümerası ve hâs u a vâm ve za y-ı şerif gani ü fakir pirü civan misafir-i mücavir şehirde ve civanda halayık pişimâr cem olup. Her bir haline ve kudretine münasip tuhfe ve hedaya alup padişahın huzuruna gelüp ibadethaneyi mübarek hüccete olsun deyü tebrik eylediler. Padişah dahi a yan ve ekâbiri ve dügeli halayıka ziyafet içun ta am kayıdın gördüler. Ve padişah icün ol şadırvanın kenarında tahı şahi kurdular. Padişah haşmetü şevket ile gelüp müsned-i hükümete geçup oturdu. Ekâbir-i ayan her biri zerrin kürsiler üzerine karâr tutup oturdular. Ve guleman-ı simin bir mâh peykerler leal gevherle müzeyyen kemerler kuşanup tac ı murassa ve kabây-ı mülemma giyup serv-i hıreman gibiayak üzerine durup Ustuyanoş a hizmet kıldılar. Ve muganniler gelüp sazlar ile ol zeyne demsaz olup uşşak içun havay-ı rast itdiler. Ve ırak ve ısfahan ve Hicaz makamından gelen gûyende perdeleraçup aklın hasadın feth ettiler. Âlim ilmi işret ferşi meynudan arşu minaya çekdi. Ve sâday-ı ehl-i safa felek a laya irdi. Ravi eydur ki ol gün taam içun Ustuyanoş matbahında bin sığır ve dörtbin koyun ve üçbin kaz ve tavuk ve dahi beşbin kurban eylediler ve ol günde ziyafet için yedi bin dörtyüz altmış keyl (hububat ölçüsü kile) buğday ve yüzyirmi kese dinar mesakin ve fukaraya tevzi ve tasadduk ettiler. Ve dahi ol zaman Ayasofya da mütearif üç bin ruhban var idi. Her biri birer şem ai kâfuri yakıp padişah huzuruna mübarek b ad içun geldiler. Pes padişah dahi anların her birine biner dinarin am eyledi. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.22a-22b, str.3-17, Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.64a, str Ayasofya tamam olduğu gün Üstüyano buyurdu,binanın tamamlığı şükranesine altı bin koyun ve üç yüz sığır ve altı yüz kuzunun ve yağmurca ve sığın ve üç bin kaz bin horoz ve üç bin tavuk kurban

92 81 Ayasofya çalışanlarına fazlaca maaş verilmiş imparatorun kendi malından giydirilmişlerdir 363. İmparator Justiniaus sevincinden kendisini kaybederek protokol kurallarını uygulamamış, açılışa dört katlı bir zafer arabasıyla gelmiştir. Kendisini devlet erkânı takip etmiş, Patrik Menas ise karşılayanların başında bulunmuştur. Teşrifat kaidesince imparatorun patrikle elele içeri girmesi gerekirken, Justiniaus mabedin haşmetinden heyecanıp mihrabın yanına kadar koşmuş ve Süleyman peygamberim Kudüs ü Şerif-i yaptı amma bu ondan iyidir diye bağırmıştı 364. Törene hükümdarı tebrik için üç bin ruhban katılmış, Justiniaus her birine biner dinar ihsan etmiştir. Ayrıca hükümdar şükürler olsun, benim gibi zayıf bir kula, Ayasofya gibi bir ibadethanenin imareti bana müyesser kılındı. Âdem devrinden bu zamana gelinceye kadar böyle bir durum hiç bir hükümdara nasip olmadı demiştir 365. Ayasofya açıldıktan sonra Justiniaus üç bin ruhbana mertebelerine göre yer göstermiş, herbirinden ibadetleriyle meşgul olmalarını ve imparatorun ve devletin devamına dua etmelerini talep etmiştir. Açılış sonrasındaki günlerde imparator Justiniaus her gün fakirlere ikram ve ihsanda bulunmuş, artık ölse de bu ibadethane sebebiyle hayr dua ile yâd edileceğini ifade etmiştir. 366 Ayasofya nın bitirilmesi sadece imparator, devlet erkânı ve İstanbul halkına değil Hristiyan dünyasına sevinç ve mutluluk getirmiştir. Hristiyan dünyası İstanbul a ziyarete gelmiş ve burada ibadet etmenin ayrı bir sevabı ve manevi hazzı olduğuna inanmaya başlamıştır. Hayalizâde İbrahim Efendi, Ayasofya haberinin yedi iklime eyledi ve otuz bin müd buğdayı fukaraya sadaka eyledi. Yusuf bin Musa Balıkesirî, a.g.e., vr.130a, str ; Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.22b, str.7-11.; İbrahim Efendi, a.g.e., vr.51a, str ; Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.15b, str.6-10.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.64a, str.4-9.; İlyas Balıkesirî, a.g.e., vr.2a, str Abdullah Konevi, a.g.e., s Yusuf bin Musa el-balıkesirî, a.g.e., vr.2b, str.4.; Feridun Dirimtekin, Resimli Ayasofya.., s.6., Üstüyano dahi cümle beyler ve sipahilerle içeri girdi. Ferahından tâ mihrâba değin şükretti ve eyitti. Minnet Allahu teâlâ hazretine ki fazl ve hidayetinden bunculayın ibâdethane yapmak müyesser eyledi. Hiç bir pâdişaha olmadı, eğerçi Süleyman peygamber aleyhisselam Kudus-i Şerif i yaptı amma bu ondan yeğdir dedi. Yusuf bin Musa Balıkesirî, a.g.e., vr.130b, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.23a, str.1,2.; Nişancı, vr.47a, str.4-6.; Ol vaktin patriki üç bin kıssis ile herbiri birer kâfuri şem a ile binanın mübarekliğine geldiler, Üstenobano patriklerin elinden tutup büyük dervâzdan mihrâba varınca gitti ve dedi ki minnet Hüda ya ki ben böyle âli bir ibâdethane yaptım ve kimseye böyle binâ-yı âli yapmak müyesser olmadı. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.15b, str Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.16a., str ; Nişancı, a.g.e., vr.47a, str.6,7.; İbrahim Efendi (Müs.), a.g.e., vr.51b., str.5,6.

93 82 yayıldığını, her taraftan ziyarete gelip, hediyeler getirenler olduğunu belirtmektedir 367. Bu süreçte İstanbul a malzeme gönderen beyler, hükümdarlar, melikler buraya gelmişler ya da elçilerini göndermişlerdi. Ayasofya sadece İstanbul un değil, Hristiyan dünyasının göz bebeği olmuş, ibadet edilecek bir mekân olmanın yanında bir sembol ve üstünlük kaynağı rolünü üstlenmiştir Yapım Sonrası Ayasofya Vakfının Kurulması Ayasofya inşasının tamamlanmasıyla İstanbul muhteşem bir esere sahip olmuştu. Yeni mabedde her zaman ibadette bulunup incil okuyan rahiplerin yanında mutad görevleri yürüten hizmetliler de bulunmaktaydı. Ayrıca ziyaretçilere verilecek hizmetlerin devamı için bir organizasyon gerekli olmuş, imparator Justiniaus, bu işler için vakıf kurulmasını istemiştir. Karamanî, Nişancı, İbrahim Efendi, Ali Arabî İlyas, Musa Balıkesirî, Abdulkayyum, Azmizâde Mustafa Efendi, Hayalizade İbrahim Efendi, Arap, Acem, Rum ve Kuzey Afrika bölgelerinden üç yüz kadar şehrin mabedin devamlılığını sağlamak için vakfedildiğinden bahsetmektedir. Ali Arabî İlyas bu vakfın açılıştan yedi gün sonra oluşturulduğunu, vakfiyesinin de bu süreçte meydana getirildiğini yazmaktadır 368. Mabedin uzun yıllar ayakta kalabilmesini sağlamak için şartnameye bir lanetleme bölümü eklenmiştir Çün bu makûle ibâdethanenin sît u sadâsı ekâlim-i seb aya münteşir oldu, her taraftan mulûk-i asr ziyarete gelip tuhfehây-ı garib ve hediyehâ-yı acîb ile Ustunbâno ya gelip mülâkat edip her ruz safâ-yı derûn ile ıyş ve dest-i lutf u ihsânı derpiş kılıp daimâ Hakk a şükür ve senâ ederdi. Hayalizâde İbrahim Efendi, a.g.e., vr.9b., str Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.174a, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.23b, str.3-14.; Ali Arabî İlyas, Tev. Kost. ve Ayas.. Hikâyât, vr.64b, str.9.; Ali Arabi İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.174a, str.12.; İbrahim Efendi (Müs.), a.g.e., vr.51b, str.1-2.; Yusuf bin Musa Balıkesirî, a.g.e. vr.130a, str.3-4.; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.24a,24b, str.18-21,1-2.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.9b, str ; Vilâyet-i Arab ve Acem ve Rum ve Türkistan ve Hindistan da üç yüz ma mur şehirler vakf tayin olunup ve bin üç yüz hücerat etrafında süknâ-yı ruhbânân için yapılıp zikrolunan evkâfın hâsılı her yıl bunlar için gelirdi. Nişancı, a.g.e., vr.45a,46a, str.9-13,1.; Patrika emr etti şimdiden sonra hiç kimse ta addî elin uzatmaya ve gelene gidene eziyet olmaya patrik dahi vakfiyesine pâdişâhımın emrin böyle yazdı ki bu ibâdethanenin hüddâmlarına ve kıssislerîne âyende ve revende misâfirlerine ve gurebâ için Arap ve Acem vilâyetlerinden Rum ve cezire-i Frenk şehirlerinden üçyüz şehir ve şehr-i Kostantiniyye bi t-tamâm vakf eyledi.. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.16a, str.1-7.;

94 Justiniaus un Hastalanması, Vasiyeti ve Vefatı Ayasofya nın devamlılığını kurdurduğu vakıflar aracılığı ile temin eden imparator madden ve manen huzura erişmiş durumdaydı. Karamanî, imparatorun ölümü kendisine yakıştırmaya başladığını serzenişli ifadelerle anlatır 370. İmparator kendisini ziyarete gelenlere mabedin müdavimi olmaları, hayır dua etmeleri ve kendisini adaletle yâd etmeleri konusunda vasiyetlerde bulunmaktadır 371. Abdulkayyum un verdiği bilgilere göre 372 İmparator, yeğeni II. Justin i 373 tahta geçirmiş 374 etrafındakilerle vedalaşıp yeğenine adil ve cömert olmasını fakat mağrur olmamasını tavsiye etmiştir. İmparatorun bu tavsiyeleri arasına bir de heykel yaptırılması isteği vardır. Ali Arabî İlyas, heykel hakkında bilgi verir: Ayasofya nın çarşı kapısı önünde bir direk üzerinde imparatoru bir eli açık diğer eli altın dolu gösteren tunçdan bir heykel yapılmıştır 375. Karamanî, Nişancı, Hayalîzade İbrahim Efendi, Azmizade Mustafa Efendi de heykel hakkında bilgiler verirler. Karamanî bu heykelin kendi zamanlarına kadar ulaştığını fakat Fatih Sultan Mehmet e gammazlanıp yıktırıldığını aktarırken 376, Ali Arabî İlyas, heykelin Sultan Süleyman dönemine kadar kaldığını iddia etmiştir 377. Abdulkayyum bu bilgilere imparatorun vasiyetin hemen sonrasında vefat ettiği notunu Ey kavm-i beni İsrail in âlimleri, gerektir ki bu mübarek bina içun tarihi kayd idesüz ve bu binanın ta mirine sebep bir vakf yazasız. Ve bir nice şehirleri ve cezayirleri benim emlakimden ihraç edip vakıfnamede derc edip lanetnâme ile idesüz. Ta ki bizden sonra bu diyara hâkim padişahlar benim hayrıma mani ve mezahim olmayalar. Şemseddin Karamani, a.g.e.,vr.23a-23b, str.15-17, Ey zaman-ı gaddâr. Ve ey cihan-ı nâ-payidar semmine hayatımı mematla bağladın. Sinemi âteş-i kîne dağladın. Ey bî-vefa-yı zaman. Seni kim ki yâd eder, bünyâd-ı ömrün yıkuben târumar eder. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.24b, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.24b, str Nişancı bu tarihi dokuz yüz kırk sekiz muharremi olarak ifade etmektedir. Nişancı, a.g.e., vr.47b, str.1-8. Ancak bu tarihte yanlışlık olduğu açıktır. Nitekim bu tarih Ustuyanoş un vefat tarihinden takribi iki yüz elli yıldan sonrasıdır. 373 Yazma eserlerde Ustuynuş şeklinde yazılmaktadır. 374 ehl-i divanı çağırdıp dedi ki ben ölürsem evladım yokdur karındaşım Ustanubânos benim yerime nasib eyleyesiz ümidim vardir ki benim vasiyetimi bir hoşçe tutasız dedi. Ehl-i divan bu sözü işitip nâle ve zâr edip gamnak olup avâzları ayyûka çıktı. Padişah emreyledi Şamata etmeyiniz feragat edesiz. Zirâ tâkatim yoktur. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.16a-16b, str.18-19,1-4. Benzer bilgilere Nişancı, a.g.e., vr.47b, str 6-13.; Ali Arabî İlyas, Kos.ve Ayas.. Hikayat, vr.65a, str.7.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.174a, str.15; Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.25a, str.3-10.; İbrahim Efendi(Müs.) a.g.e., vr.51b, str rastlanmaktadır. 375 Ali Arabî İlyas, Kos. ve Ayas.. Hikayat, vr.65a, 65b, str.8-11, Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.26a., str Ali Arabî İlyas, Kos. ve Ayas.. Hikayat, vr.65b, str.1-2.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.174a, str.17.

95 84 da eklemektedir 378. Prokopis, Iustinianus Döneminde Yapılar adlı eserinde bu heykeli, yürür vaziyette bir ayağı yukarıda ata binmeye çalışan bir tasarım olarak tarif eder. Ona göre sol elinde gücün, karaların ve denizlerin hâkimi olduğunu gösteren ve üzerinde haç bulunan bir küre bulunmaktadır. Sağ elini yukarı kaldırmış, imparatorluğun sınırlarına hürmet etmek amacıyla İranlılara işaret etmektedir 379. Justiniaus un vefatı ile ilgili eserlerde farklı bilgiler bulunmaktadır. Müellifler bu konuda mabedin bitişini esas almışlardır. Müelliflere göre Ayasofya inşaatının bitişinden altı ay veya altı yıl sonra Justiniaus hastalanmıştır. Abdulkayyum, Hayalîzade İbrahim Efendi, İbrahim Efendi(Müs.), Azmizade Mustafa Efendi ve Nişancı altı ay sonra hastalandığını ifade etmişlerdir 380. Güncel kaynaklarda ise bu bilgilerin dışında Justinyenin -Ustuyanoş- ölüm tarihi 565 olarak verilmiş, bu ise Ayasofya nın açılışından yirmi sekiz sene sonrasına rast gelmektedir Mimarbaşı Ağnadiyos a Ceza Verilmesi Ayasofya nın yapımında son derece hassas davranılmasına rağmen muhteşem kubbenin yıkılmış olması II. Justin i (Ustuynuş) rahatsız etmiştir. Yeni imparator, Ayasofya yı inşa eden mimarları kubbenin yıkılmasından sorumlu tutmuştur. Mimarbaşı İgnatios, kubbenin yıkılmasında önceki imparator Ustuyanuş u hedef 378 Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.25b, str.1-12.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr. 10a,10b, str.9-21,1-5.; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.25a, str.1-5.; Ali Arabî İlyas, Kos. ve Aya.. Hikayat, vr.65a- 65b, str.3-11,1-2. Ali Arabî İlyas, Tev. İbt. Şehr-i İst. ve Ayas. Kebir-i Bina., vr.174a, str.16.; Nişancı, a.g.e., vr.60a- 60b, str.12-13,1-4.; zirâ tâkatim yoktur deyip karındaşı Ustunubânos yanına çağırıp dediki ey benim has karındaşım beni hâke defn ettikten sonra Ayasofya önünde bir direk nasip edesin ve benim heykelimi bakırdan düzesin, bir elimde bir altın top ve bir elim boş tasvir edesiz tâ kim bilsinler ki rub u meskûni cümle elime getirdim şimdi dünyadan eli boş gittim deyip ruhu pervâz eyledi. Abdülkayyum, a.g.e.,16b, str.4-10.; Rivayettir ki Ustunbos pâdişâh vefat eden ammisi Ustunyano nun tasvirin bakırdan ettirip buyurdu ki, mi mâr-ı mezkûr Ayasofya yanında bir mil yapıp üstünde koya. Meğer Ustunyano pâdişâh vakt-i rıhlette ammîzâdesine vasiyet eylemiş idikim: Benüm suretimi düzdürüp bir mil üzerinde kodurdasın ve bir elim içine altından top ve bir elim içini açuk edesin. Görenler fikredeler ki dünyada rub -ı meskûnun zabtını elime aldım, hükmeyledim ve bir elim açık kaldığına sebeb budur ki dünyadan nesne alıp gidemedim. Nişancı, a.g.e., vr.60a-60b, str.10-13, Prokopis, Iustinianus Döneminde Yapılar, Çev. Erendiz Özbayoğlu, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 1994, s.24.; Ekler, s Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e.,vr.16a, str.16.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.10a, str.5.; Azmizade Mustafa Efendi, a.g.e., vr.24b, str.11.; Nişancı, a.g.e., vr.47b, str.1-2.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.51b, str M.V.Levcthenko, a.g.e., s.63,314; John Julius Norwich, a.g.e., s.316.

96 85 göstermesi ve olayın sorumluluğunu onun verdiği kararlara bağlaması II. Justin in öfkesini üzerine çekmesine sebep olmuştur 382. II. Justin, yaşanan bu yıkımın sorumlusu kabul ettiği mimarbaşı İgnatios u cezalandırmaya karar vermiştir. Vezirlerinin de tavsiyesiyle kubbe üzerine yerleştirilecek bir tasvir için mimarbaşının görevlendirilmesine, kubbeye çıktıktan sonra güvenlik halatının kesilip orada mahsur kalmasına karar verilmiştir. Kubbe üzerinde mahsur kalacak mimarbaşı İgnatios, açlık ve susuzluk çekerek yahut kubbeden düşerek ölecek ve bu şekilde cezalandırılmış olacaktır. Kararlaştırılan bu ceza uygulanmış mimarbaşı kubbe üzerinde mahsur kalmıştır 383. Ancak Mimarbaşı İgnatios, Kostandinidi nin ismini Leyla olarak verdiği 384 eşinin yardımıyla kubbenin üzerinden inmeyi başarmış ve rahip kılığına girerek şehirden gizlice kaçmıştır 385. Mimar İgnatios Edirne de dokuz yıl geçirmesinin ardından İstanbul a geri gelmiş Ayasofya ya yakın bir kilisede rahip şeklinde yaşamaya başlamıştır 386. İmparator 382 Karamani, a.g.e., vr. 26b, Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr. 16a,16b, Nişancı, a.g.e., vr. 48a, Seyyid Muhammed Ata, a.g.e., vr. 32a, İbrahim Efendi, a.g.e., vr.174a, Hayalizade İbrahim, a.g.e., vr. 12a. 383 Karamani, a.g.e., vr. 27a,27b, Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.17b, Seyyid Muhammed Ata, a.g.e., vr. 32a, İbrahim Efendi, a.g.e., vr.174a-174b, Hayalizade İbrahim, a.g.e., vr. 12b. 384 هالك اولمق اوزره اورادا براغلمشدر اشبو مصيبتدن طولاي زوجه سى ليال فريادو فغان ايدرك تصويرك اطرافنده طولاشديغى حالده Mimarınمرقومه eşinin isminin Leyla olduğunu söylüyor.işbu musîbetten dolayı zevcesi Leylâ feryâd u ي figân ederek tasvirin etrâfında dolaştığı hâlde merkûmeye git bana kalın ve uzun bir ip tedârik edip zifte batırdıktan sonra getir deyip zevcesi dahi ol vecihle ipi tehyi e ederek getirmiş.kostandinidi, a.g.e., s Nişancı, a.g.e., vr.61a-61b, str.1-13,1-8.; Ali Arabî İlyas, Kos.ve Aya.. Hikayat, vr. 66a-67b, str.6-11,1-11,1-11,1-1-9.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.174b, str.1-15.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.52a, str.7-20.; Bir zaman padişah mi mar Agnadyos un helakine kast eyledi ki binanın harcını mükerrer ettiği ecelden pes emir ve vüzerasına meşveret kılup eyittiler ki Ey padişah-ı âlem anın kanına girmen reva değildir. Amma onun helâkine tedbir oldur ki Agnadyos mimarı emir edesiz ol milin üzerine çıka ol bakır atı üzerinde olan sureti meremmet eyleye ta zamanıyla halel olmaya. Çünkü mimar milin üzerine çıka biz anın ipin lu able (hile) elinden alıp ve nerdeban giderup ta mimar ol milin üzerinde açlıktan helak ola. Veyahud bir gece gaflet galabe edip milden düşüp pare pare ola ile olsa, padişah bu tedbiri beğendi. Pes bu güne Ağnadyus mimar hazır kılup Şemseddin Karamani, a.g.e., vr. 27b-28a, str.1-17,1-6.; Nihâyet Üstenobano nun tasvirin mil üzerine koysun, ya düşe pâre pâre ola yâ açlıktan yahud susuzluktan gidedirler, bu sözü ma kul görüp Agnadyos sûretî milin üzerine koyup inmek üzere iken ipi çektiler, bu kerre Agnadyos milin üzerinde kaldı bu veçhile inmeğe mecal yoktur, bildikim helâkine kasd etmişlerdir, bâşın ceyb-i tefekküre çekti bir kimseye bir cevap söyletmedi. Vaktâkim gece oldu, Agnadyos un hâtunu âh edip gözyaşı dökerek seylegelip nazar eyledi Agnadyos dahi aşağa nazar eyledi, hâtunun gördü, meğer endâze ipi yanında kalmıştı, ipi hatun cânibine uzattı ve dedi ki var biraz zifte batır, gene bana getir aşağa ineyim dedi. Hâtun fi l-hâl vardı ipi zifte batırdı geldi endâze ipinin ucunu bağladı çekti yukarı aldı fi l-hâl libaslarını cümle çıkârıp milin üzerinde koyup kendisi aşağa indi, ol ziftli ipi ateşe verip cümle yaktı bir eser kalmadı. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.17b, str İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.52a, str.20.; Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.29a, str.7.; Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.18a, str.2-8. tamam dokuz sene mikdarı etraf-ı âlemi seyran eyledi. Yine bu

97 86 Ustuynus bu kiliseyi ziyaretinde mimar İgnatios ile karşılaşmıştır. Mimar başından geçenleri İmparator Ustuynus a anlatmış imparatorun affına nail olmuş 387 görevine iade edilmiş ve maaşını artırmıştır 388. Mimarın geri gelişi Nişancı ya göre üç yıl, Hayalizâde İbrahim Efendi ye göre on yıl, Ali Arabî İlyas a göre ise birkaç yıl sonra gerçekleşmiştir 389. Yusuf Bin Musa Balıkesirî, İlyas Bin Musa Balıkesirî, Aleksandr Kostandinidi, Azmizade Efendi mimarın kaçışı ve geri gelişi hakkında herhangi bir bilgi aktarmamışlardır Kubbenin Depremlerde Yıkılması Müelliflerin ortaklaşa verdikleri bir bilgiye göre İstanbul da meydana gelen bir deprem sonrasında Ayasofya nın büyük kubbesi yıkılmıştır. Farklı detayları ile birlikte bu hadise geniş olarak eserlerimizde anlatılmaktadır. Deprem İmparator II. Justin in iktidara geçişinin ikinci yılı meydana gelmiştir. Bazılarında depremin oluş saati şehre geldi. Agnadiyos un ruhban kıyafetiyle Edirne ye gittiğini, halkın onu yerinde bulamayınca göğe çıktığını zannettiğini aktarıyor. ferdası gün halk gelip mi marı tasvirin üzerinde bulamadıklarından kuvve-i kudsiyye ile semâya urûc eylediğine zâhib(o görüşte) oldular. Mi marı mûmâileyh ol vechile bâlây-ı tasvirden nüzûlü anda evlad ve iyalini istishab ile ruhban kıyafetinde Edirne ye azimet eyledi. Kostandinidi, a.g.e., s Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.29b., str Üç yıl miktârı memâlik-i sehân edip ba dehu Kostantiniyye şehrine gelip ve Can Alıcı kilisesinde sâkin olur ittifak bir gün pâdişâh kilisayı mezkûrde olan esnam-ı mezbûrî ziyaret edip senân-ı butlâna tapmağa gelir, mi mâr-ı mezbûrde keşiş suretinde gelir, pâdişâh huzurunda durur. Pâdişâh eydür: Ey ruhbânân ne yerden geldin? Mi mâr eydür: Ağniyadiyus um. Pâdişâh eydür: Ölü dirilir mi? Mi mâr sergüzeşti pâdişâha takrir eder. Pâdişâha hoş gelir, mezkûri geri mi mâr edinir. Ba dehu ana nice kilisâyı dahi yaptırır. Nişancı, a.g.e., vr.61b,62a, str.10-13,1-10.; Bir gün Ustunubânos deyr-i Azrail e ziyarete gitti Agnadyos elin kavuşturup karşısına gelip duâ eyledi. Pâdişâh dedi ki ne âdemsin, üstad dedi ki ben kulun Agnadyos um bildi kim öldü te accüb edip fikre vardı ve özre başladı ve ağır ziyâfetlerve nice hil atler verdi, yine kendilerine mi mar eyledi. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.18a, str.5-10.; Agnadyos tebessüm edip eyitti ben evvel ol kimesneyim ki beni helak etmeğe kasd eyledin. Ama Hak Teâlâ lütfundan beni kurtardı. Hâsılı kelam macerasını söyledi.ve özür diledi. Padişah bundan ziyade taaccüb eyledi. Ve itdüğüne pişmanlık eyitti. Agnadiyos a ziyade ta zim ve tekrim eyleyip evvelki ulûfesinden ve riayetinde dahi ziyade eyleyip sonra cümlesi ahirete intikâl eylediler. Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.68a-68b, str.5-11, Nişancı, a.g.e., vr.61b, str.11.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.12a, str.6.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.67b, str.9.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.174b, str.16.; İbrahim Efendi (Müs.), a.g.e., vr.52a, str

98 87 verilmiş 390, bazılarında deprem anındaki halet-i ruhiye zikredilmiş, bazılarında ise can ve mal kaybı detaylarıyla anlatılmıştır. Abdulkayyum depremin perşembe günü saat altı civarında meydana geldiğini o esnada rahiplerin Ayasofya da İncil okumakta olduklarını anlatır. Korkunç bir sesle başlayan depremde Ayasofya nın kubbesi yıkılmış, kubbe altında beş bin kırk adam kalmıştır, nakışlı kürsiler ve ferşler parçalanmıştır 391. Seyyid Muhammed Ata ise dört yüzden ziyade patrik ve rahibin bu esnada öldüğünü zikretmektedir 392. Abdulkayyum, II. Justin in yaşanan bu hadiseden derin üzüntü duyduğunu, mimarbaşı Ağnadiyos ve diğer mimarlara kubbede meydana gelen bu yıkımın sebebini sorduğunu belirtmektedir. Başmimar Ağnadiyos kubbe yapım sürecinde ihtiyaç duyulan malzemenin gereğinden fazla kullanıldığı, kubbenin normal sınırlardan yüksek tutulduğu için yıkıldığı cevabını vermiştir. Ayrıca kubbenin harcının kuruması için beklenmesi gereken sürenin beklenmediğini, yaş malzeme kullanılmasının bu çöküşe sebebiyet verdiğini ifade etmiştir Bu minvâl üzere iki sene geçti penc-şenbe(perşembe) günü altıncı saatte Ayasofya nın büyük kubbesi bi l-külliye yıkıldı, ol acâib ve garâib mahfilde ve minberde olan tefârikler cümlesi kırılıp hurdâ oldu. Abdünnasır Abdulkayyum, vr.16b, str Şemseddin Karamani, a.g.e.,vr.26b, str.1-3.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.10b-11a, str.20-21,1-5.; Nişancı, a.g.e., vr.48a, str.2-10.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.51b, str ; Andan sonra iki yıl mikdarı geçince bir azim zelzele vaki oldu. Ve Ayasofya nın büyük kubbesi nir yerden düşdi ve içinde olan mahiyelerin ekseri bozuldi ve bu kadar emek çekdiler zâyi oldu. Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.65b, str Seyyid Muhammed Ata, a.g.e., vr.32a, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.26b, str.5-17.; İbrahim Efendi (Müs.), vr.51b, str ; Nişancı, a.g.e., vr. 48a, str.13.; Üstenobano cümle vasiyyetini yerine getirdiler bu minvâl üzere iki sene geçti penc-şenbe (perşembe) günü altıncı saatte Ayasofya nın büyük kubbesi bi l-külliye yıkıldı, ol acâib ve garâib mahfilde ve minberde olan tefârikler cümlesi kırılıp hurdâ oldu ve ba zı şeylere zarar olmadı, şehrin âdemleri mütehayyir oldular, Ustunubânus (Ustunbus) mimar Agnadus u çağırdıp dediki Bu kubbenin yıkılmasına sebep nedir gayri kubbeler yıkılmadı dedi. Agnadyos dediki Ey pâdişâh-ı âlem merhum karındaşın Üstenobano acele eyledi henüz kubbenin binası ber hoşçe kurumadı üzerine döşediler ve bir dahi bukim kubbe miktarından yüksek yaptırdı, bu kadar söyledim dinlemedi. Pâdişâh gayet gamnâk oldu fikre vardı erkân-ı devlet dediler pâdişâh-ı âlem olan oldu teessüf çekmenin faidesi iki pâdişâhımın himmeti birletekrar şöyle ma mur olur ki kıyâmete değin halel vakı olmaya dirler bu söz ile gönlü teselli buldu Agnadyos u çağırıp dedi ki tekrar kubbe bina oluna. Agnadyos dedi ki fermân ederseniz tekrâr cezire-i Rodos dan tuğla getirmeğe muhtaçtır. Bu söze ittifâk edip esbâbın müheyyâ eylediler, sonra kubbe binâsı muhkem eylediler ammâ evvelki kubbeden kaddi beş arşın alçak koydular ve bir sene miktarı döşemediler tâ kim birhoşça kurudu, ammâ mahfilî ve minberî evvelki gibi edemediler, evvel altından olanı gümüşten yaptılar, gümüşten olânı bâkırdan yaptılar ve mermerden yaptılar ve dahi ferşin mermerlerin evvelki gibi ıslâh mermer bulamayıp alçak mermer döşediler. Çün kubbe bu minvâl üzere tamâm oldu, pâdişâh buyurdu ki Üstenobano nun suretin yaldızlı bakırdan düzüp bir direk üzerine koydular pâdişâh hâtırında böyle tutmakla Agnadiyus a bir mazarrat yetüre, zirâ kubbenin harcını iki kat miktârından ziyade etmişti.abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.16b-17b, str.14-19,1-3.

99 88 II. Justin in yaptırdığı incelemeler sonucunda kubbe yüksekliğinin normal sınırlardan daha yüksek olduğu anlaşılmıştır. Mimarın tavsiyeleri dikkate alınarak kubbe yeniden inşa edilmiş, harcın kuruması için yeterli süre beklendikten sonra kubbe tekrar inşa edilmiştir. Ali Arabi İlyas, Abdulkayyum ve Karamanî kubbenin yıkılmasıyla zayi olan altın ve gümüş malzemelerin tamirat esnasında harç yapımında kullanıldığını, mihrap ve minber üzerinde bulunan altın işlemeler gümüşe, gümüş işlemeler ise bakıra dönüştürüldüğünü belirtmişlerdir 394. Müstensih İbrahim Efendi, kubbe yüksekliğinin beş endaze 395 boyu aşağı çekildiğini ifade eder 396. Karamanî de bu bilgiyi destekler 397. Kostandinidi, tamir esnasında kubbe yüksekliğinin azaltılması ile ilgili bilgilerin bir kısım tarihlerde yer almadığını belirtmiştir. Günümüz yazarlarından Arif Müfid Mansel ise tamamen aksi bir görüşü savunmaktadır. Ona göre evvelce basık olarak inşa edilen kubbe yenilenme esnasında yirmi kadem daha kaldırılmış ve ayaklarının dayanakları istinat ayakları ile güçlendirilmiştir Ali Arabî İlyas, Kos.ve Aya.Aid Ba zı Hikayat, vr.66a, str.1-4.;abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.17a, str ; Pes Agnadyos eyitti kim ey padişah-ı felek, evvela tedbir budur ki geri Rodas a elçi gönderup pişmiş kireç kubbe içun ol cezirede pişirup hal-i hazırladasın. Zira hafifdir. İnşaallahu teâla bu defa bir kubbe bina ideruz ki ta ilâ inkiraz-ı âlem ana elem-i havadis zarar görmeye. Eyle olsa kubbenin ciddu cehdiyle kaydın görüp gereği gibi ihtiyatıyla yaptılar. Amma evvelki binasından beş arşın miktarı alçak tutup yaptılar. Amma minber ve mihrabın vaz ını evvelki tarik üzere bina edup suret vermediler. Zira evvelki binasına mübalağa hazine sarf olunmuştu. Pes her esbabına zerden düzülmişti. Bunlar simden düzdiler ve sim ile düzülenleri bakırdan düzdüler. Ol sim ve zerden olan alât ve esbabı binanın meremmatına harç eylediler ve ol mevvac ve şeffaf mermerleri ve ferşlerievvelki halinegöre vaz edemediler. Zira ana ol döşedikleri ferşler toprak ve taş altında kaldı pare pare olmuş idi. Ma hâsıl binayı ihtisar üzerine yapıp tamam eylediler. Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.27a, str Bir endaze mimari ölçüde 75,8 dir. Toplamda ise 379 cm dir. Kumaş ölçümünde ise 65 cm dir toplamda 325 cm öncekine göre aşağı çekilmiştir. Arşın, metrenin resmen kabulünden önce kullanılan eski uzunluk ölçüsü, orta parmak ucu ile omuz başı arasındaki mesafe. (Arşının uzunluğu çeşitlerine, kullanıldığı yerlere göre çok değişmiştir. Mimarî arşını (zirâa-i mimari) 75,8 cm, çarşı arşını 65 cm dir. Yalnız ipekli kumaşlar için olan ve endaze denen arşın ise yaklaşık 65 cm dir. Kubbealtı Lügatı, C.1, s Nişancı, a.g.e., vr.59b, str.1-2.; Hayalîzade İbrahim Efendi, a.g.e., vr.11a, str.20.; Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.27a, str.5., Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.17a, str ; Andan sonra kubbenin binâsın muhkem eylediler. Ammâ evvelkiden beş endâze alçak koydular ve bir yıl miktârı döşemediler tâ bina bir hoşça kuruya ve binâsın esası muhkem ola. İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.52a, str.2, Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.27a, str Arif Müfid Mansel, Ayasofya, İA, C.II., s.48.

100 89 Ayasofya nın kubbesi farklı dönemlerde depremler ve yapılış hataları gibi sebeplerle yıkılıp tekrar yapılmıştır. Nişancı nın iddiasına göre Ayasofya nın kubbesi toplamda on iki defa yıkılmıştır /558 yıllarında yaşanan depremlerden hasar gören kubbe tekrar yapılmıştır. Bu esnada altı metre kadar yükseltilmiş ve kubbeye yukarı doğru hafifçe bir eğim verilmiştir. Kubbe Ayasofya nın açılışından yirmi sene kadar sonra yüksek yapılması nedeniyle tekrar yıkılmış beş sene sonra 562 yahut 563 yılında yeniden açılmıştır 400. Bu kubbe batı kemerleriyle birlikte 985 yılında tekrar çökmüştü da doğu kemeri yıkıldığı için kubbeyi yeniden yapmak gerekmişti. Günümüze kadar gelmiş olan dördüncü kubbe 1860 yılında İtalyan mimar Gasper Fossati tarafından gerçekleştirilen ana restorasyonda demir zincirlerle takviye edilmiştir 401. Son şekliyle Ayasofya kubbesinin yerden yüksekliği 55,60 m dir. Zaman içinde geçirdiği bir takım tadilatlar sebebiyle kubbe tam bir daire şeklinden çıkıp elips görünümü kazanmıştır. Kubbe kuzey-güney doğrultusunda 31,87 m, doğu-batı doğrultusunda ise 30,86 m dir. Kubbenin kasnaktan yüksekliği ise 24,30 m dir 402. Kaynaklarımızda Ayasofya nın kubbesi ile ilgili dikkat çekici iki husus bulunmaktadır. Bunlardan birincisi kubbenin yıkılışının ardından zarar görmüş olan minber ve mahfil gibi unsurların tekrar tamir edilmeleri esnasında ilk yapılışlarında kullanılan malzemeden daha basit bir malzeme kullanılarak yapılmış olmalarıdır. 399 Rivâyetdirki ol zamânda şehr-i mezkûre pâdişâh olanlar on iki defa kubbe-i bülenti yaptırdılar, karar bağlayıp durmadı, muttasıl yıkıldı. Nişancı, a.g.e., vr.51b, str John Julius Norwich, a.g.e., s.169; İstanbul da 556,557 senelerinde mütevelliyâ hareket-i arzdan vuku bulup bahusus 557 senesi teşrin-i evvelinde zuhura gelen zelzele (Niyofanis) nâm müverrihin kavline nazaran itmâmı on gün devam ederek harâbiyet-i azimeyi mucib olup bu sırada Ayasofya nın kubbesi dahi münhedim olmuş olduğundan mayısın yedinci salı günü saat beşte yani küşâdından yirmi sene sonra kubbe tamir olunur iken mihrâbın şarkî tarafı yıkıldığından kürsi ile mihrâbın ön tarafı harab olmuş idi. Bâlâ da mezkûr (Kodiynus) un rivâyetine göre Ayasofya nın resmen küşadından on yedi sene sonra imparator Custinyanus un yeğeni Custiynus kâid-i sandâlî hükûmet olduktan iki sene sonra kubbesi yıkılarak gâyet musanna' yapılmış olan kürsi ile diğer ba'zı mahalleri harab olmuş ise de kemer ve direklerine ve sâir taraflarına bir gunâ zarar isabet etmemişti. Ve kubbenin sebeb-i inhidâmı (Custiynus) tarafından tahrir ve tahkik olundukta derce-i irtifaı' hadd-i lâyıkından ziyâde olmasından neş et eylediği anlaşıldığından hadd-i i'tidalde inşâ ettirilmiştir. Sâir Bizantin müverrihleri (Kodiynus un) işbû rivâyetini cerh etmişlerdir. Her ne hâl ise ta'mirât-ı mukteziye tekmil olduktan sonra 562 ve âlâ rivâyet 563 senesi kânûn-ı evvelin yirmi dördüncü günü yani inhidâmından beş sene mürûrunda tekrâr resm-i küşâdı icrâ olunmuştur.kostandindi, a.g.e., s.10, John Julius Norwich, a.g.e., s Erdem Yücel, a.g.e., s.30.

101 90 Örneğin altından yapılmış olan unsurlar gümüşten yapılırken gümüşten olanları ise bakırdan yapılmıştır 403. Dikkat çekici ikinci husus el yazmalarında kubbe yüksekliğinin azaltıldığı ifade edilirken güncel kaynaklarda ise kubbe yüksekliğinin artırıldığına yönelik bilgilerin bulunmasıdır. Nitekim Semavi Eyice kubbenin yıkılan doğu tarafının evvelkinden yirmi kadem (6,25 m) kadar yükseltilerek onarıldığından bahsetmektedir 404. Ayasofya kubbesinin yeniden inşası ile ilgili en dikkat çekici rivayetlerden biri o dönemde Pers şahı olan Nuşirevan 405 önemli miktarda para gönderip kubbenin tekrar yaptırılmasına yardımcı olduğu iddiasıdır. Bu konu müellifini bilemediğimiz Der- Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir adlı eserde, Nuşirevân ol kubbe ta miri çün meblağ-ı kesîr iblâğ etti ânınla tersîm olmuştur ifadeleriyle geçmektedir 406. Abdulkayyum, Ali Arabî İlyas ve Müstensih İbrahim Efendi Pers şahı Nuşirevan dan ve Nuşirevan ın gönderdiği para hakkında bilgi paylaşmışlardır. Ayasofya kubbesinin tekrar yapımı için Nuşirevan ın ifa ettiği meblağ yardımının doğru olduğunu Karamanî ifade etmiştir 407. Bu rivayetlerden ikincisi Hz. Muhammed in doğumunda gerçekleşen hadiseler içerisinde Ayasofya nın kubbesinin de yıkıldığı iddiasıdır. Karamanî ye göre Ayasofya kubbesinin yarısı, mihrap tarafına yakın olan kısmı bu gecede yıkılmıştır Ayasofya daki minber binasın vaz üzere etmediler.altından olanı gümüşten eylediler ve gümüşten olanı mermerden eylediler. Ma hâsıl-ı kelam Ustunyanu pâdişah devrinde vaz olduğu gibi yapmadılar. Nişancı, a.g.e., vr.59b, str.5-8.; Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.27a., str Ammâ mahfili ve minberî evvelki gibi edemediler, evvel ol altından olanı gümüşten yaptılar, gümüşten olânı bakırdan yaptılar ve mermerden yaptılar ve dahi ferşin mermerlerin evvelki gibi ıslâh mermer bulamayup alçak mermer döşediler. Çün kubbe bu minvâl üzere tamam oldu. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e.,vr.17a, str Semavi Eyice, Ayasofya, DİA, C.4, s Nuşirvan-Nuş-u Revân-ı Âdil şeklinde de yazmalarda geçmektedir.; Nuşirevan hakkında ayrıntılı bilgi için bak. Peter Brown, a.g.e., s Der-Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir, vr.32b.str Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr.68b, str.4-5.; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i İbtida-i Şehr-i İstanbul..., vr.174b, str.27.; Şemseddin Karamani, a.g.e., vr.30a, str.2-4.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.52a, str ; Nişancı, a.g.e., vr.59b, str.13.; Ol zaman Nuş-u Revân-ı Adil yedi iklimin padişahı idi. Mal ve kervan gönderup ta kim kubbe müremat itdiler. Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr.18a, str Şemseddin Karamani, a.g.e., vr. 29b-30a, str , 1-2.;Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr. 18a., ; Ali Arabî İlyas, Tevarih-i Kostantiniyye..., vr. 68b, str.7-10.; İbrahim Efendi(Müs.), a.g.e., vr.52a, str.25-27; Der Beyan-ı Sur-ı Kostantiniyye ve Ayasofya-i Kebir, vr.32b, str

102 91 Abdulkayyum a göre kubbenin mihrab kısmı yıkılmıştır 409. Ali Arabî İlyas ve Müstensih İbrahim Efendi de eserlerinde bu hadiseyi belirtmişlerdir. Der-Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir adlı eserde o gece meydana gelen hadiseler zikredilmiştir 410. Anonim Osmanlı Kroniği adlı eserde mevlüt gecesinde ateşperestlerin taptığı ateşin söndüğü, Nuşirevan ın sarayı ve pek çok kilise kubbesi ile birlikte Ayasofya kubbesinin de çöktüğü, kubbenin yenileme çalışmalarının başarılı olmadığı, en sonunda Herakliesus ( ) tarafından gönderilen elçi vasıtasıyla Hz. Muhammed in izni alınınca kubbenin eskisi gibi yapılabildiği rivayetlerine yer verilmiştir 411. Kubbenin tekrar yapımında Nuşirevana dayandırılan hadisenin sonradan Osmanlı yazmalarında Hazreti Muhammed e atfedildiği akla gelmektedir. Yazmaların müellifleri ile yazmaları istinsah eden müstensihler kendi duygu ve düşüncelerini, inançlarını, örf ve adetlerini Ayasofya Tarihi eserlerinde yansıtmışlardır VI. yy dan Sonra Ayasofya İncelenen eserler genellikle Ayasofya Tarihini, Ayasofya nın açılışından iki yıl sonra kubbenin yıkılması ve yeniden yapılması ile bitirmişlerdir. Karamanî kubbenin yıkılmasıından sorumlu tutulan başmimarın hikayesinden sonra Hz. Muhammed in veladetine geçerek eserini bitirmiştir. Veladet gecesi gerçekleşen mucizelere dikkat çekerek Ayasofya ile aralarında bağ kurulmaya çalışılmıştır. Şemseddin Karamanî, Abdulkayyum, Yusuf bin Musa Balıkesirî, İlyas Bin Musa Balıkesirî, Hayalizâde İbrahim Efendi, Müstensih İbrahim Efendi, Azmizâde Efendi, Nişancı, eserlerinde ve Der-Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir adlı eserde Ayasofya ile ilgili olarak 6. yüzyıldan sonraki dönemler için bilgi vermemişlerdir. Aleksandr Kostandinîdi 409 Abdünnasır Abdulkayyum, a.g.e., vr. 18a, str Mübeşşirât-ı halâyık kevkebe-i ikbâl-i Muhammedî zuhûr edip âfitâb vücûd-ı bâhiru s-su ûdu âleme ziyâ verdikte azîmet-i âsâr-ı meşhûre ve acâib-i etvâr-ı garîbe mahsûre-i hayyîz zuhura geldiği müdevvenât-ı mu teberede mastûrdur. Cümleden [biri] Fâris ve Azerbeycân vilâyetlerinde olan âteşgedelerin hâmûd ve itfâsı ve Sava bahrinin gûr ve intifâsı ve eyvân-ı Kisrâ tâkının kesri ve niçe puthânelerin inhidâmı vuku buldu. Ol hengâmda Ayasofya kubbesinin cânib-i şarkîsinden nısf mikdârı münhedim olup ol binâ-yı kavîm ve deyr-i kadîme halel-i azîm tetarruk eyledi. Der-Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir, vr.32b. 411 Anonim Osmanlı Kroniği( ), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, Haz. Necdet Öztürk, İstanbul 2000, s

103 92 VI. yy dan sonraki döneme ait geniş bilgiler sunmuştur. Bu bölümde bu bilgileri değerlendireceğiz. İmparator Vasilyus Ayasofya nın doğu tarafı yıkılma tehlikesi baş gösterince pâyandalar ile sağlamlaştırmış ancak 867 senesinde yaşanan depremde duvarların birçok yeri yıkılmaya yüz tutmuştur. 892 de Mihail döneminde Venedik Dukası Ayasofya ya makineli bir çan hediye etmiş, İstanbul un fethiden sonra bu çan yerinden çıkartılmıştır senesinde teşrîni evvelin 25 inde İstanbul da daha önce görülmemiş ciddi bir deprem daha meydana gelmiştir 413. Ayasofya nın üst tarafı ile sağ tarafındaki kemerler yıkılmış, hükümdar Vasilyus bu kemerleri yeniletmiştir senesinde İstanbul, Frengler tarafından istilâ edilmiştir. Bu asırda Katolik başkilisesi olarak kabul edilen Ayasofya 1261 e kadar böyle kalmıştır. Döstiyös ve Hunyanis adlı tarihçilerin nakline göre, Fregler İstanbul u istilâ ettiklerinde Ayasofya nın derununda bulunan iki altun bahurdanlık ve şamdanı, farklı dillerde yazılmış kitapları, ruhban elbiselerini ve sair kıymetli eşyaların hepsini çalarak ülkelerine götürmüşlerdir. Uzun bir süre onarım görmeyen Ayasofya nın 1317 de mihrabının sağ tarafı zarar görmüştür. İmparator II. Andronikos annesinden kendisine kalan mirasdan masraflarını karşılamıştır te bir gece yarısı, mihrap tarafındaki mermerler yıkılmış ve etrafını tahrip etmiştir.halkın yardımıyla otuz günde tamiri tamalanmıştır senesinde V. Yuennis (Yannis) ile validesi Anna nın birlikte hükümet oldukları dönemde birbirini takip eden depremler sebebiyle Ayasofya fazlasıyla harap olmuştur 414. Bu yüzden İmparator İoannes Kantakuzens in düğünü ve İoannes in kızı Eleni nin nikâhı Ayasofya yerne Vlaherna kilisesinde gerçekleştirilmek zorunda kalınmıştır. Anna ile Kantakuzens daha sonra Ayasofya nın zarar gören kısımlarını tamir ettirmişlerdir Kostantinîdi, a.g.e., s Kostandinîdi bu konudaki düşüncesini misl-i nâmesbuk ile ifade etmiştir. 414 Kostandinîdi, a.g.e., s Kostandinîdi, a.g.e., s

104 93 Ayasofya Fatih in İstanbul u fethetmesinden sonra Cami olarak hizmet vermeye başlamıştır. Aleksandr Kostandinîdi eserinde Fatih in İstanbul u fethi sonrasında doğruca Ayasofya ya gittiğini, Ayasofya yı dikkatle ve hayretle temaşa ettiğini ve bu vakitten sonra Ayasofya nın ehl-i İslama hizmet ettiğini belirtmiştir 416. Ayasofya cami haliyle kişilik cemaatin aynı anda namaz kılabildiği düşünülmektedir. Parça parça bakıldığında Cami-i harim bölümü m², iç narteks 603m², dış narteks 353m², güzel kapı sahası ise 82 m² dir 417. Der-Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir isimli eserde sonrası dönem hakkında bir cümlelik yorumda bulunmuştur: fetih Ayasofya Osmanlı sultanlarına geçmesiyle bilâ temsil Kâbe gibi duaların kabul edildiği yer olmuştur 418. Osmanlı sultanları Ayasofya yı korumak için gereli dikkati göstermişlerdir. Sultan İkinci Bayezid zamanında Fatih in yaptırdığı minareye ek olarak bugün gördüğümüz tuğla minare yapılmıştır 419. II. Selim Ayasofya ya minare ilave etmiş, Fatih Sultan Mehmet in minaresi 1574 yılında Mimar Sinan ın onarımı döneminde yıkılmıştır. II. Selim döneminde Ayasofya da çevre düzenlemesine gidilmiş, Ayasofya nın etrafı onu saran ve yapıya zarar veren evlerden kurtarılmıştır 420. II. Selim in üzerinde Rumca ibarelerin bulunduğu dört mermer levhayı indirttiği ve bunların üçünün bu esnada kırıldığına dair bir rivayet vardır. Dördüncü levhayı babasının türbesi üzerine vaz ettirilmiştir. Restrosyon işleri tamamlanmadan yeni bir deprem daha meydana gelmiş tamirat ancak III. Murad döneminde tamamlanmıştır 421. Kostantinîdi ye göre Ayasofya Fatih ten sonra uzun süre ciddi bir tamir görmemiştir. Birçok kısmı imar çalışmalarına muhtaç duruma gelmiştir. Sultan Abdülmecid döneminde meşhur İtalyalı Fossati kardeşler tarafından ciddi bir çalışmayla 416 Kostandinîdi, a.g.e., s Haluk Dursun, a.g.e., s Mesâ î-i cemîle-i selâtîn-i Osmanî aynî ile ka be-i kavâfil-hâcât ve kıble-i revâhil-da vât u münâcât olmuştur. Der-Beyân-ı Sur-ı Kostantınıyye ve Ayasofya-i Kebir, vr. 32b, str Pelin Çift- Erhan Altunay, a.g.e., s Semavi Eyice, Ayasofya DİA, C.4, s Kostandinîdi, a.g.e., s.14.

105 94 restore edilmiş, 1849 senesi Temmuz ayının birinci Cuma günü açılmıştır. Sultan Abdulmecid mimarlara birer madalya vermiştir 422. Ayasofya 24 EKİM 1934 te bakanlar kurulu kararıyla camiden müzeye dönüştürülmüştür EKİM 1934 ten günümüze kadar müze şeklinde gelen Ayasofya, yıllık iki milyon ziyaretçisiyle dünyanın ve Türkiye nin en çok ziyaret edilen mekânları arasında yer almaktadır. VI. asrın ilk yarısında inşa edilen Ayasofya on beş asırdır dünyanın göz bebeklerinden bir olmaya ve canlılığını korumaya devam etmektedir. 422 Kostandinîdi, a.g.e., s Semavi Eyice, Ayasofya, DİA, C.4, s.209.

106 95 SONUÇ Ayasofya yapıldığı dönemden bugüne kadar hep ilgi odağı olmuştur. Hristiyan dünyası ile özdeşleşen Ayasofya nın birinci ve ikinci yapımına ait yeterli bilgi bulunmamaktadır. Ayasofya ile ilgili araştırmalar batı dünyasında 1400 lü yıllardan sonra başlamıştır. Roma İmparatorluğu nda kilise inşaatları başlamıştı. Hristiyanlığı kabul eden ve dinini yüceltmek ve imparatorluğun simgesi olabilecek kalıcı bir eser ortaya koymak isteyen I. Justinianus (Ustuyanoş) Ayasofya gibi muhteşem bir yapı ortaya koymayı başarmıştır. Ayasofya nın oldukça dikkat çekici bir inşa aşaması vardır. Bu çalışma, fetih dönemi ve sonraki yüzyıllarda müellifler ve müstensihler tarafından üçüncü Ayasofyan nın inşa sürecini tespit etmeye çalışmıştır. Ayasofya farklı mimarîleri tek çatı altında toplamasıyla önem kazanmıştır ve bu önemini günümüzde de korumaktadır. Mimarisinde dönemin İran sanatı daha fazla aksettirilmiştir. Zamanın imkânlarıyla böylesine kapsamlı bir eserin ortaya konması ise takdire şayan bir çalışmadır. Ayasofya dikkat çekici sanat ve mimari özelliklere sahiptir. Öyleki bu özelliklerin etrafında bir takım efsaneler üretilmiş, yapının taşıdığı azamet, dönemin imkânları ile izah edilemediği için sık sık ilâhi tecelli ve yardımlara başvurulmuştur. Bizans kaynakları inşaatın, hemen her safhasının beyazlar giymiş bir meleğin gözetiminde tamamlandığını ileri sürerler. Osmanlı kaynaklarında beyaz meleğin yerini Hızır veya yeşiller içerisinde bir pir-i fani alır. Devrinin mühendislik bilgileri, sanat ve estetik anlayışının orijinal bir numunesi olan Ayasofya kendisinden sonraki Hristiyan ve Müslüman mimarları etkileyecek sürekli Ayasofya dan daha güzel eserler yapmak için çalışacaklardı. Gerek Müslüman gerekse Hristiyanların yaşadıkları şehirde mabedlerinde Ayasofya ismini vermeleri ondan ne kadar etkilendiklerini göstermesi yönüyle önemlidir. Ayasofya nın diğer bir yönü ise iki büyük dinin tarihinde önemli hatıraları barındırmasıdır. Farklı inanç ve kültür sahiplerinin günümüzde Ayasofya ya ilgilerinin ilk günkü gibi canlı olduğu bilinmektedir. Türkiye nin sınırları dışında en fazla bilinen Türk şehri İstanbul dur. İstanbul da en fazla bilinen tarihi mekân ise Ayasofya dır.

107 96 Yabancı ziyaretçilerin en çok görmek istedikleri mekânın Ayasofya olması bu ilginin halen devam ettiğini gösterir. Ayasofya kubbe mimarisi ve yaşı itibarıyla dünyanın en değerli yapılarından biridir. Ayasofya ya olan sevgi ve ilgi güzel sanatlardan resim ve müzikte kendini göstermiş edebî eserlere konu olmuştur. Hakkında methiyeler dizilmiştir yılında yabancı toplumsal kuruluşlar tarafından dünyanın yedi harikasından birine aday gösterilmesi sahip olduğu ilginin boyutlarını göstermesi açısından ilginçtir. Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı Devleti Ayasofya yı dikkatli bir şekilde korumuşlardır. İstanbul da Ayasofya ya yüklenen misyon Anadolu da Ulu camilerle İslamileştirilerek devam ettirilmiştir. İstanbul ve Ayasofya en karanlık dönemini Latin işgalinde yaşamıştır. Latinler, Ayasofya nın değerli süslemelerini tahrip etmişler, bir kısmını söküp götürmüşlerdi. İstanbul Bizanslıların eline tekrar geçtiğinde, Latinlerin tahribatını tamir yoluna gitmişlerdir. Ancak orijinal şekilde yenilemek mümkün olmamıştır. Ayasofya, Çin Seddi, Rumeli Hisarı gibi muharebeye ve dayanıklılık üzerine kurulan bir yapı eseri değildir. Sedler, kaleler korunma amacıyla yapıldığı için sağlam ve dayanıklı yapılardır. Sanat ve görsellikten çok, sağlam olması ön plana alınır. Asırlar boyunca varlığını devam ettirirler. Ayasofya ibadethane olmak üzere yapıldığı için sanat, görsellik ve zerafet unsurlarını barındırır. İstanbul pek çok deprem yaşaması ve istila görmesine rağmen Ayasofya nın 1600 yıldır varlığını koruması dikkat çeken yönlerinden biridir. Ayasofya ile ilgili kaynaklar arasında Türkçe yazma eserler önemli bir yer tutmaktadır. Bunların bir kısmı Rum kaynaklarından çevrilmiştir. Değerlendirilen yazmalar arasında Aleksandr Kostantinidi nin eseri dışında naklettiği bilginin kaynağını zikreden olmamıştır. Yazmalarda geçen efsaneler tamamen doğru kabul edilemeyeceği gibi bütün bütün de değerlendirme dışında tutulamaz. Ayasofya ile ilgili bilgilerin Rum ve Bizans yazmalarına dayanan kısımları doğruya daha yakın görünmektedir. Ayasofya nın yapıldığı döneme daha yakın olmaları bu hükmü vermemizin bir sebebidir. İstanbul un fethiyle Ayasofya ile ilgili eserler Yunanca ve Latince den Türkçe ye çevrilmeye

108 97 başlanmıştır. İslam dünyasında gelişen bazı olayları Ayasofya ile ilişkilendirme çalışmaları efsaneden öteye geçememiştir. Şemseddin Karamanî nin Tarih-i Beyan-ı Bina-yı Ayasofya adlı eseri tezimizde ilk defa ele alınmış verdiği bilgiler dönemin diğer kaynakları ile karşılaştırılmıştır. Karamanî nin ve diğer müelliflerin anlatımında olaylar arasındaki bütünlülük yer yer kaybolmaktadır. Ayasofya nın zemininin altındaki su mahzeni konusundan birden mihrabın yapılışına geçmiştir. Ayrıca bir takım yazım hatalarının bulunduğuna burada işaret etmek gerekir 424. Yazmalarda tam olarak yer almayan veya kısaca belirtilen Nika isyanı, ikinci Ayasofya nın inşası gibi bazı tamamlayıcı bilgiler dönemle ilgili yardımcı eserlerden alınmıştır. Bunun yanında yazmalar orijinal bilgilere de sahiptir. Arsası istimlâk edilen kadının ismi Anna ya da Gerâde, sıvada kullanılan Rodos toprağı bunlar arasındadır. Ayrıca Rodos a gönderilen mimarların isimleri Tevarih-i Cami i Şerif-i Ayasofya Bi licmal adlı yazmadan tesbit edilmiştir. İstanbul için kullanılan farklı isimleri değerlendirme kısmında belirttik. Cezirei Heft Cebel, Yanko ibn-i Mudyan, Buzantın, Kabasara-i Rum gibi farklı isimlerin İstanbul için kullanıldığını dönemle ilgili farklı yazmalardan belirleyip ilim dünyasının tartışmasına sunduk. Ayasofya nın yapımında görülen ilâhi yardımlar kaynaklarda geçen ortak bilgilerdir. Hazine bulunması, planın çizilmesi, Ayasofya isminin verilmesi, binanın korunması için peygamberlerin kemiklerinden konulması bunlar arasındadır. İlk olarak 4. yüzyılda yapılan Ayasofya şimdiki haline kıyasla oldukça küçük bir binadır. Çatısının ahşap olduğu ve bir depremde yıkıldığı bilinmektedir. 415 yılında ikincisi yapılmış Nika isyanında tahrib edilmiştir. Çalışmamızda anlatılan üçüncü Ayasofya dır. Çalışmamızda eksiklerimiz, gözden kaçırdığımız kısımlar mutlaka olacağından bu konuda anlayışınıza sığınıyoruz. Bu çalışmamız yurtdışındaki yazmalar 424 Tahıl ölçeği anlamındaki sa sehven sağ yazılmıştır.

109 98 ile Yunanca ve Latince kaynaklar da dâhil edilerek daha kapsamlı araştırmalara başlangıç olabilirse kendini başarılı sayacaktır.

110 EKLER 99

111 100 EK. 1: Resimler Arabacı Porphyrios Kaidesi, İstanbul Arkeoloji MÜZELERİ. Hippodrom/At Medanı İstanbul Tarih Sahnesi, C.1, Pera Müzesi Yayını, İstanbul 2010, s.252

112 101 Ayasayofa Müzesinin bahçesinde bulunan lisanü l fur un (çiçeksiz diş budak ağacı) DİKER, Hasan Fırat, Ayasofya ve Onarımları, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Yayınları 21, İstanbul 2016, s.16. ÇİFT Pelin ve Erhan ALTUNAY, (2015), Ayasofya nın Gizli Tarihi, Beyaz Baykuş Yayınları, İstanbul, s.59.

113 102 ÇİFT Pelin ve Erhan ALTUNAY, (2015), Ayasofya nın Gizli Tarihi, Beyaz Baykuş Yayınları, İstanbul, s.17.

114 103 ÇİFT Pelin ve Erhan ALTUNAY, (2015), Ayasofya nın Gizli Tarihi, Beyaz Baykuş Yayınları, İstanbul, s.69.

115 Ek 2: Metin Örnekleri 104

116 105

117 106

118 107

119 108

120 109

121 110

122 111

123 112

124 113

125 114

126 115

127 116

128 117

129 118

130 119

131 120

132 121

133 122

134 123

135 124

136 125

137 126

138 127

139 128

140 129

141 130

142 131

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik OSMANLI YAPILARINDA İZNİK ÇİNİLERİ Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik Çinileri, KültK ltür r Bakanlığı Osmanlı Eserleri, Ankara 1999 Adana Ramazanoğlu Camii Caminin kitabelerinden yapımına 16. yy da Ramazanoğlu

Detaylı

SELANİK HORTACI CAMİSİ

SELANİK HORTACI CAMİSİ SELANİK HORTACI CAMİSİ BAKİ SARISAKAL SELANİK HORTACI CAMİSİ Portakapı Mahallesinde günümüzde Egnatia Caddesinin üzerinde Erken dördüncü yüzyılda inşa edilmiştir. İlk başta bir pagan tapınak ya da türbe

Detaylı

FOSSATİ'NİN "AYASOFYA" ALBÜMÜ

FOSSATİ'NİN AYASOFYA ALBÜMÜ FOSSATİ'NİN "AYASOFYA" ALBÜMÜ Ayasofya, her dönem şehrin kilit dini merkezi haline gelmiştir. Doğu Roma İmparatorluğu'nun İstanbul'da inşa ettirdiği en büyük kilisedir. Aynı zamanda dönemin imparatorlarının

Detaylı

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. Yayın Kataloğu

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. Yayın Kataloğu Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayın Kataloğu 2013 2 TAHRÎRU USÛLİ L-HENDESE VE L-HİSÂB EUKLEIDES İN ELEMANLAR KİTABININ TAHRİRİ Nasîruddin Tûsî (ö. 1274) Meşhur Matematikçi Eukleides in (m.ö.

Detaylı

AZİZZÂDE HÜSEYİN RÂMİZ EFENDİ NİN ZÜBDETÜ L-VÂKI ÂT ADLI ESERİ NİN TAHLİL ve TENKİTLİ METNİ

AZİZZÂDE HÜSEYİN RÂMİZ EFENDİ NİN ZÜBDETÜ L-VÂKI ÂT ADLI ESERİ NİN TAHLİL ve TENKİTLİ METNİ T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ AZİZZÂDE HÜSEYİN RÂMİZ EFENDİ NİN ZÜBDETÜ L-VÂKI ÂT ADLI ESERİ NİN TAHLİL ve TENKİTLİ METNİ

Detaylı

SELANİK AYASOFYA CAMİSİ

SELANİK AYASOFYA CAMİSİ SELANİK AYASOFYA CAMİSİ BAKİ SARI SAKAL SELANİK AYASOFYA CAMİSİ Aya Sofya (Azize Sofya) tapınağı Selanik in merkezinde, Ayasofya ve Ermou sokaklarının kesiştiği noktadadır. Kutsal İsa ya, Tanrının gerçek

Detaylı

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ ENSTİTÜSÜ TEZ YAZIM KURALLARI

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ ENSTİTÜSÜ TEZ YAZIM KURALLARI ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ ENSTİTÜSÜ TEZ YAZIM KURALLARI 1. GİRİŞ Bu kılavuzun amacı; Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü nde hazırlanan yüksek

Detaylı

SİVEREK'TE TARİHİ ESERLER VE CAMİLER

SİVEREK'TE TARİHİ ESERLER VE CAMİLER SİVEREK'TE TARİHİ ESERLER VE CAMİLER» Genel Bilgi» Ulu Camii» Gülabibey Camii» Sulu Camii» Haliliye Camii» Eski Hükümet Konağı ve Gazipaşa İlkokulu» Yeraltı Hamamı» Abdalağa Hamamı» Hanlar» Serap Çeşmesi...»

Detaylı

Mahmûd Paşa Kütüphanesinin Yeniden Açılışı *

Mahmûd Paşa Kütüphanesinin Yeniden Açılışı * - 56 - Mahmûd Paşa Kütüphanesinin Yeniden Açılışı * Daru s-sa adetu ş-şerîfe ağası hazretlerinin nezareti âliyelerinde olan evkâftan Mahmûd Paşa yı veli tâb-ı serâh 1 hazretlerinin mahmiyye-i İstanbul

Detaylı

KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ

KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ 2 www.mirasimiz.org.tr KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ Kudüs, Müslümanlarca kutsal sayılan bir şehirdir. Yeryüzündeki ikinci mescid, Müslümanların ilk

Detaylı

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69. İÇİNDEKİLER TARİHÇE 5 SULTANAHMET CAMİ YAPI TOPLULUĞU 8 SULTAN I. AHMET 12 SULTAN I. AHMET İN CAMİYİ YAPTIRMAYA KARAR VERMESİ 15 SEDEFKAR MEHMET AĞA 20 SULTANAHMET CAMİİ NİN YAPILMAYA BAŞLANMASI 24 SULTANAHMET

Detaylı

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar Tur Danışmanımız: Doç. Dr. Deniz Esemenli, Sanat Tarihçisi Buluşma Noktası: Üsküdar Meydanı, III. Ahmet Çeşmesi önü Tur başlama saati: 09.00 Gezimizin

Detaylı

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ a. 14.Yüzyıl Orta Asya Sahası Türk Edebiyatı ( Harezm Sahası ve Kıpçak Sahası ) b. 14.Yüzyılda Doğu Türkçesi ile Yazılmış Yazarı Bilinmeyen Eserler c.

Detaylı

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19 Önsöz Kur an tefsirleri üzerine yapılan araştırmalar bir hayli zenginleşmesine karşın, yüzlerce örneğiyle sekiz-dokuz asırlık bir gelenek olan tefsir hâşiyeciliği, çok az incelenmiştir. Tefsir hâşiye literatürü;

Detaylı

BEDÎÜZZAMAN HAZRETLERİNİN İSİM VE ÜNVANLARI

BEDÎÜZZAMAN HAZRETLERİNİN İSİM VE ÜNVANLARI BEDÎÜZZAMAN HAZRETLERİNİN İSİM VE ÜNVANLARI 1-Bedîüzzaman 2-Allâme-i Asır 3-Allâme-i Zîfünun 4-Nüsha-i Nâdire-i Zaman 5-Allâme-i Bedîüzzaman 6-Define-i Ulûm 7-Define-i Fünun 8-Bedîülbeyan 9-Lisan-ül Hak

Detaylı

Hüseyin Odabaş. (2007). "İstanbul Kütüphanelerindeki Kitapların Sayımı ve Toplu Kataloğunun Hazırlanmasına Dair". Osmanlıca Metinler: Matbaacılık,

Hüseyin Odabaş. (2007). İstanbul Kütüphanelerindeki Kitapların Sayımı ve Toplu Kataloğunun Hazırlanmasına Dair. Osmanlıca Metinler: Matbaacılık, İstanbul Kütüphanelerindeki Kitapların Sayımı ve Toplu Kataloğunun Hazırlanmasına Dair * Eslâf-ı salâtin-i izam hazeratıyla sâ ir ashâb-ı hayrat taraflarından inşâlarına himmet buyrulan dersa âdet ve bilâd-ı

Detaylı

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Edirne Camileri - Eski Cami Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Aralık 25, 2006 2 İçindekiler 0.1 Eski Cami (Cami-i Atik - Ulu Cami).............. 4 0.1.1 Eski Cami ve Hacı Bayram Veli Söylencesi.......

Detaylı

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108. Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: 23108 Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4 Fakrnâme Vîrânî Abdal Yayına Hazırlayan Fatih Usluer ISBN: 978-605-64527-9-6 1. Baskı:

Detaylı

Asr-ı Saadette İçtihat

Asr-ı Saadette İçtihat Mehmedkirkinci.com Asr-ı Saadette İçtihat Sual: Hazret-i Peygamber zamanında içtihat yapılmış mıdır? Her güzel şey, her hayır Nebi ler eliyle meydana geldiği gibi, küllî bir hayır olan içtihadı da ilk

Detaylı

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ VE YAYIN LİSTESİ 1. Adı Soyadı : Muharrem KESİK İletişim Bilgileri Adres : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) 521 81 00 Mail : muharremkesik@gmail.com 2. Doğum -

Detaylı

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ 2 Meserret DĐRĐÖZ PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ ÖZGEÇMĐŞĐ: Enis Alapaytaç ve Hafize Hanım ın kızları olarak 1923 te Tarsus ta doğdu. Đlkokul ve ortaokulu Tarsus ta, liseyi de Đstanbul da Kandilli Kız Lisesi

Detaylı

KİTAP ŞİFAHANESİ VE ARŞİV DAİRESİ BAŞKANLIĞI 2014 YILI FAALİYET RAPORU MİLLET YEK.(İSTANBUL)

KİTAP ŞİFAHANESİ VE ARŞİV DAİRESİ BAŞKANLIĞI 2014 YILI FAALİYET RAPORU MİLLET YEK.(İSTANBUL) KİTAP ŞİFAHANESİ VE ARŞİV DAİRESİ BAŞKANLIĞI 2014 YILI FAALİYET RAPORU DÜŞÜK SICAKLIK UYGULAMASI YAPILAN ESER BELGELEMESİ YAPILAN ESER SÜLEYMANİYE YEK.(İSTANBUL) MİLLET YEK.(İSTANBUL) BEYAZID YEK.(AMASYA)

Detaylı

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir. Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir. Kuzeyde Sırbistan ve Kosova batıda Arnavutluk, güneyde Yunanistan,

Detaylı

İstanbul u İstanbul un Öğrencileri Keşfediyor.

İstanbul u İstanbul un Öğrencileri Keşfediyor. MICROSOFT YENİLİKÇİ ÖĞRETMENLER PROGRAMI 2008 TÜRKİYE FORUMU İstanbul u İstanbul un Öğrencileri Keşfediyor. İOO İSTANBUL MERVE ERBEN merverben@yahoo.co.uk 1 Hepimiz İstanbul da doğduk. Burada okula gidiyoruz.

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ KİMLİK BİLGİLERİ

ÖZGEÇMİŞ KİMLİK BİLGİLERİ ÖZGEÇMİŞ KİMLİK BİLGİLERİ Adı ve Soyadı: Arif KOLAY Doğum Yeri: Kütahya Doğum Tarihi: 17.03.1973 Medeni Hali: Evli Yabancı Dil: İngilizce Yabancı Dil Puanları: ÜDS: 60 KPDS: 61 Bölümü/Anabilim Dalı: Tarih

Detaylı

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır. İslam çok yüce bir dindir. Onun yüceliği ve büyüklüğü Kur an-ı Kerim in tam ve mükemmel talimatları ile Hazret-i Resûlüllah (S.A.V.) in bu talimatları kendi yaşamında bizzat uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Detaylı

: 1490/ 905.1 1514/ 920.2. [ 998] 1590

: 1490/ 905.1 1514/ 920.2. [ 998] 1590 ....... 1501. -... : 1490/ 905.1.. 1514/ 920.2.. 984 ] 1577 1555/ 961.3. 24 [.4. [ 998] 1590 : : -..... : 30 - 174-1391.(Genç.Karaca:1992:82). 71..(1002 25).. :..1..2..3..4..5..6.( ).7..8..9.10..11.. -.

Detaylı

SELANİK ESKİ CUMA CAMİSİ

SELANİK ESKİ CUMA CAMİSİ SELANİK ESKİ CUMA CAMİSİ BAKİ SARISAKAL SELANİK ESKİ CUMA CAMİSİ (AHEİROPİİTOS KİLİSESİ) Ahiropiitos Kilisesi, Egnatia Caddesinin kuzeyinde Ayasofya Sokağında bulunuyor. M.S. 451 yılında Halkidona da Selanik

Detaylı

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci Eylül 2017 Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci Aziz Ogan, 30 Aralık 1888 tarihinde Edremitli Hacı Halilzade Ahmed Bey'in oğlu olarak İstanbul'da dünyaya geldi. Kataloglama

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM YAYIN LİSTESİ

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM YAYIN LİSTESİ Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM YAYIN LİSTESİ KİTAP - Osmanlı Kuruluş Dönemi Bursa Vakfiyeleri, Yayına Hazırlayanlar, Yrd. Doç. Dr. Sezai Sevim- Dr. Hasan Basri Öcalan, Osmangazi Belediyesi Yayınları, İstanbul

Detaylı

İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI

İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI Güncelleme: İslâm Araştırmaları Dergisi nin son sayısında görüleceği üzere, dipnot gösterimlerinde belirli bir neşir hakkında okuyucunun

Detaylı

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin /

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin / 50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin / seckinmimarlik@ttmail.com Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin / seckinmimarlik@ttmail.com MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ

Detaylı

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular. Müminlerin annesi... İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular. Hazret-i Meymune, Hazret-i Abbas ın hanımı Ümm-i Fadl ın kızkardeşi idi. İlk

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR...11 GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi...13 BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...27 5 İKİNCİ BÖLÜM Husrev ü Şirin Mesnevisinin İncelenmesi...57

Detaylı

Birinci İtiraz: Cevap:

Birinci İtiraz: Cevap: Bazı din bilginleri tutulmalarla ilgili bazı itirazlarda bulunarak bu konuda şüpheler uyandırmaya çalışmışlardır. Ulemaların itirazlarından bazıları cevaplarıyla birlikte aşağıya sıralanmıştır. Birinci

Detaylı

Murat Dursun Tosun ŞEBİNKARAHİSAR TARİHİNDEN GÜNÜMÜZE YANSIYAN BİRKAÇ OLAY

Murat Dursun Tosun ŞEBİNKARAHİSAR TARİHİNDEN GÜNÜMÜZE YANSIYAN BİRKAÇ OLAY ŞEBİNKARAHİSAR TARİHİNDEN GÜNÜMÜZE YANSIYAN BİRKAÇ OLAY 1 1893 tarihli belgede Çeçezade Ömer isimli bir şahsa ait üç adet dükkanın yandığından yangından sonra Osman Bey isimli nüfuzlu birisinin yanan dükkânlardan

Detaylı

ALİ HİMMET BERKÎ SEMPOZYUMU KASIM Hukuk Fakültesi Konferans Salonu, Kampüs / ANTALYA. Düzenleyenler

ALİ HİMMET BERKÎ SEMPOZYUMU KASIM Hukuk Fakültesi Konferans Salonu, Kampüs / ANTALYA. Düzenleyenler ALİ HİMMET BERKÎ SEMPOZYUMU 23-24 KASIM 2018 Hukuk Fakültesi Konferans Salonu, Kampüs / ANTALYA Düzenleyenler Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Antalya İl Müftülüğü

Detaylı

SEMPOZYUM DAVETİYESİ ve PROGRAMI

SEMPOZYUM DAVETİYESİ ve PROGRAMI SEMPOZYUM DAVETİYESİ ve PROGRAMI Sayfa 2 Kuşadası Kurşunlu Han-Kervansaray Kuşadası Güvencin ada Kalesi Sayfa 3 01-03 Nisan 2016 tarihlerinde gerçekleştirilecek olan Kuşadası ve Civarında Tasavvufî Hayat

Detaylı

Yer Esnaf/Dükkan İsim Nefer Aded Arşiv İsmi

Yer Esnaf/Dükkan İsim Nefer Aded Arşiv İsmi Yer Esnaf/Dükkan İsim Nefer Aded Arşiv İsmi Sayf a No Koskada Kızıltaş mahallesi Mehmed şeriki Ali A.DV.d 827 s.4-5 Aksaray da Camcılar Câmii Halil Kalfa ve şakirdi 3 nefer A.DV.d 827 s.4-5 Hüsrev Paşa

Detaylı

EVLİYA ÇELEBİYE GÖRE YANYA CAMİLERİ

EVLİYA ÇELEBİYE GÖRE YANYA CAMİLERİ EVLİYA ÇELEBİYE GÖRE YANYA CAMİLERİ BAKİ SARISAKAL Evliya ÇELEBİ YE GÖRE YANYA CAMİLERİ Yanya Câmileri: Büyük Hisar da dört adet mihrap vardır. Hepsinden mükellefi ve mükemmeli Selâtîn Câmii benzeri, cemaati

Detaylı

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma Question İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma (s.a)'nın mushafı hakkındaki sözleri idi. Allah-u Teâlâ tarafından Hz. Fatıma Zehra (s.a)'ya ilham edilen

Detaylı

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA Ankara da SELÇUKLU MİRASI Arslanhane Camii (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA Çizim: Yük. Mim. Mehmet Emin Yılmaz 11. yüzyıldan başlayarak Anadolu ya yerleşmeye başlayan Türkler, doğuda Ermeni ve Gürcü yapıları,

Detaylı

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 8

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 8 SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 8 BAKİ SARISAKAL SEYAHAT PROGRAMI Padişahımızın Seyahat Programı: Padişahımızın gerek Selanik teki ikamet ve gerek Kosova, Piriştina ve Manastır a seyahatlerinde

Detaylı

GÜZ DÖNEMİ DERS PROGRAMI II.Ö/İLA.7.YY. İstanbul Üniversitesi / İlahiyat Fakültesi I.Ö/ 7 ve II.Ö/1 I.Ö/8 ve II.Ö/2 II.Ö/ 4.

GÜZ DÖNEMİ DERS PROGRAMI II.Ö/İLA.7.YY. İstanbul Üniversitesi / İlahiyat Fakültesi I.Ö/ 7 ve II.Ö/1 I.Ö/8 ve II.Ö/2 II.Ö/ 4. II.Ö/İLA.7.YY TOPLANTI SALONU SEÇMELİ II.Ö/ 7.YY Paleografi Doç. Dr. Nurettin GEMİCİ SEÇMELİ II.Ö/ 7.YY Türk Tasavvuf Musikisi DİN FELSEFESİ I Doç. Dr. Recep ALPYAĞIL TOPLANTI SALONU SEÇMELİ II.Ö/ 7.YY

Detaylı

SȖDȂN SEYAHȂTNȂMESİ: METİN VE İNCELEME

SȖDȂN SEYAHȂTNȂMESİ: METİN VE İNCELEME T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI SȖDȂN SEYAHȂTNȂMESİ: METİN VE İNCELEME Khalid Khater Mohemed Ali 130101036 TEZ DANIŞMANI Prof.

Detaylı

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray 1-MERKEZ TEŞKİLATI A- Hükümdar B- Saray MERKEZ TEŞKİLATI Önceki Türk ve Türk-İslam devletlerinden farklı olarak Osmanlı Devleti nde daha merkezi bir yönetim oluşturulmuştu.hükümet, ordu ve eyaletler doğrudan

Detaylı

III. MİLLETLER ARASI TÜRKOLOJİ KONGRESİ Y A Z M A ESERLERDE SERGİSİ. 24 Eylül - 5 Ekim 1979 SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ.

III. MİLLETLER ARASI TÜRKOLOJİ KONGRESİ Y A Z M A ESERLERDE SERGİSİ. 24 Eylül - 5 Ekim 1979 SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ. III. MİLLETLER ARASI TÜRKOLOJİ KONGRESİ Y A Z M A ESERLERDE V A K IF M Ü H Ü R L E R İ SERGİSİ 24 Eylül - 5 Ekim 1979 SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ H azırlayanlar : Dr. GÜNAY KUT NİM ET BAYRAKTAR Süleyman şâh

Detaylı

T.C. AKSARAY ÜNİVERSİTESİ BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR YÜKSEKOKULU BEDEN EĞİTİMİ ÖĞRETMENLİĞİ BÖLÜM BAŞKANLIĞI ARAŞTIRMA PROJESİ ÖNERİ FORMU

T.C. AKSARAY ÜNİVERSİTESİ BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR YÜKSEKOKULU BEDEN EĞİTİMİ ÖĞRETMENLİĞİ BÖLÜM BAŞKANLIĞI ARAŞTIRMA PROJESİ ÖNERİ FORMU Öğrencinin Adı Soyadı Numarası: Danışmanın Adı Soyadı Proje Süresi (Başl. ve Bit. Dönemi) Proje başlığı: T.C. AKSARAY ÜNİVERSİTESİ BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR YÜKSEKOKULU BEDEN EĞİTİMİ ÖĞRETMENLİĞİ BÖLÜM BAŞKANLIĞI

Detaylı

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları KURTALAN İLÇESİ Siirt deki Kültür Varlıkları 163 3.5. KURTALAN İLÇESİ 3.5.1. ERZEN ŞEHRİ VE KALESİ Son yapılan araştırmalara kadar tam olarak yeri tespit edilemeyen Erzen şehri, Siirt İli Kurtalan İlçesi

Detaylı

TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI

TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI Kitâbü Takrîbi l-garîb Kāsım b. Kutluboğa (ö. 879 h. / 1474 m.) Tahkik Dr. Öğr. Üyesi Osman Keskiner TÜRKİYE DİYANET VAKFI YAYINLARI Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 743 İSAM Yayınları 200 Klasik

Detaylı

OSMANLICA öğrenmek isteyenlere kaynaklar

OSMANLICA öğrenmek isteyenlere kaynaklar OSMANLICA öğrenmek isteyenlere kaynaklar Eda Yeşilpınar Hemen her bölümün kuşkusuz zorlayıcı bir dersi vardır. Öğrencilerin genellikle bu derse karşı tepkileri olumlu olmaz. Bu olumsuz tepkilerin nedeni;

Detaylı

Surre Alayı. Surre-i Hümâyun. Altınoluk. Surre Alayının Güzergâhları. Surre Alayının Güvenliği. Surre Alayının Yola Çıkması

Surre Alayı. Surre-i Hümâyun. Altınoluk. Surre Alayının Güzergâhları. Surre Alayının Güvenliği. Surre Alayının Yola Çıkması Surre-i Hümâyun Altınoluk Surre Alayının Güzergâhları Surre Alayının Güvenliği Surre Alayının Yola Çıkması Surrenin Vapur ve Trenle Yollanması Surre Alayının Dönüşü Kaynakça Surre Alayı Surre-i Hümâyun

Detaylı

SELANİK KALE SURLARININ YIKILMASI

SELANİK KALE SURLARININ YIKILMASI SELANİK KALE SURLARININ YIKILMASI BAKİ SARISAKAL SELANİK KALE SURLARININ YIKILMASI Mümeyyiz 1 Kasım 1869 İzmir de Neşrolunan Empirasyon Gazetesinin Selanik ten Aldığı Tahriratın Sureti mütercimesidir:

Detaylı

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI ŞEHİR TANITIM YAYINLARI 1 Yayın Adı: Şiir Şehir Urfa Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi Hazırlayan: Mehmet KURTOĞLU Sayfa Sayısı: 160 Toplam Baskı

Detaylı

Şerif Kocadon için mevlit

Şerif Kocadon için mevlit Şerif Kocadon için mevlit 85 yaşında aramızdan ayrılan Bekir Şerif Kocadon için evinde mevlit okundu. Bodrum eşrafından merhum Mehmet Kocadon un oğlu, Fatma Kocadon un eşi; Bodrum Belediye Başkanı Mehmet

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi 1996. Ortadoğu Enstitüsü. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi 1996. Ortadoğu Enstitüsü. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Nurdan Şafak 2. Doğum Tarihi ve Yeri:. Unvanı: Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi 1996 Yüksek Siyasi Tarih ve Marmara

Detaylı

SELANİK ALACA İMARET CAMİSİ

SELANİK ALACA İMARET CAMİSİ SELANİK ALACA İMARET CAMİSİ BAKİ SARISAKAL SELANİK ALACA İMARET CAMİSİ (İSHAK PAŞA CAMİSİ) Selanik Alaca İmaret Camisi Alaca İmaret Camisi Selanik şehir merkezinin kuzey bölümünde bulunmaktadır. Aziz Dimitris

Detaylı

Doç. Dr. Mustafa Alkan

Doç. Dr. Mustafa Alkan Doç. Dr. Mustafa Alkan, Manisa nın Kula ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Manisa da tamamladı. 1988 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fatih Eğitim Fakültesi, Tarih Bölümü nden mezun oldu.

Detaylı

ARZU ATİK, Yard. Doç. Dr.

ARZU ATİK, Yard. Doç. Dr. ARZU ATİK, Yard. Doç. Dr. arzuuatik@gmail.com EĞİTİM Doktora 2003-2009: Marmara Üniversitesi, Eski Türk Edebiyatı Anabilim Dalı, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Tez konusu:

Detaylı

ESKİ İRAN DA DİN VE TOPLUM (MS ) Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK

ESKİ İRAN DA DİN VE TOPLUM (MS ) Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK ESKİ İRAN DA DİN VE TOPLUM (MS. 226 652) Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK Eski İran da Din ve Toplum (M.S. 226-652) Yazar: Yrd. Doç. Dr. Ahmet Altungök Yayınevi Editörü: Prof. Dr. Mustafa Demirci HİKMETEVİ

Detaylı

İ.Caner GENÇ İLYAS AĞAOĞLU S.T.C. İ.G HACI HALİL PAŞA

İ.Caner GENÇ İLYAS AĞAOĞLU S.T.C. İ.G HACI HALİL PAŞA Buradaki bilgilerde eksiklikler vardır. Yardımseverlerimiz tarih sırasında yazılmaya çalışılmıştır. Sökeli ha İ.Caner GENÇ İLYAS AĞAOĞLU 1808 1839 yıllan arasında, otuzbiryıl saltanatta kalan otuzuncu

Detaylı

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6] K U R B A N Şartlarını hâiz olub,allah a yaklaşmak amacıyla kesilen kurban;hz. Âdem in çocuklarıyla başlayıp [1],Hz. İbrahim-in oğlu İsmail-in kurban edilmesinin emredilmesi[2],daha sonra onun yerine koç

Detaylı

T.C. ÇANKIRI MÜFTÜLÜĞÜ RAMAZAN BULUŞMALARI

T.C. ÇANKIRI MÜFTÜLÜĞÜ RAMAZAN BULUŞMALARI T.C. RAMAZAN BULUŞMALARI (Atama I Daire Başkanı Dursun Ali ÇOŞKUN ve Kastamonu Eğitim Merkezi Müdürü Ahmet AÇIK ın Çankırı Ziyaretleri) 31 Mayıs- 02 Haziran 2018 www.cankiri.diyanet.gov.tr 31 MAYIS 2018

Detaylı

ÖZ GEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş

ÖZ GEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş ÖZ GEÇMİŞ I. Adı Soyadı (Unvanı) Mustafa ARSLAN (Yrd.Doç.Dr.) Doktora: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007. E-posta: (kurum/özel) marslan@ybu.edu.tr; musarslan19@gmail.com Web sayfası

Detaylı

CAMİ MİMARİSİ EMEVİLER EMEVİLER DEVRİ EMEVİLER DEVRİ EMEVİLER DEVRİ ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ OSMANLI MİMARLIĞI

CAMİ MİMARİSİ EMEVİLER EMEVİLER DEVRİ EMEVİLER DEVRİ EMEVİLER DEVRİ ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ OSMANLI MİMARLIĞI CAMİ MİMARİSİ EMEVİLER 661-750 Y. Doç. Dr. UZAY YERGÜN EMEVİLER DEVRİ EMEVİLER DEVRİ TUNUS KAYRAVAN 670-726 (F: A.Ç., 2006) ŞAM EMEVİYE, 706-714 EMEVİLER DEVRİ ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ 756-1031 KUDÜS MESCİD-ÜL

Detaylı

Jale Baysal ( )

Jale Baysal ( ) ÖZEL ARŞİVLER KOLEKSİYONU Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı Jale Baysal Özel Arşivi Jale Baysal (1925-2009) Kütüphaneci, Yazar JALE BAYSAL ARŞİVİ Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi

Detaylı

Hoca Abdülkadir e Atfedilen Terkipler Erol BAŞARA *

Hoca Abdülkadir e Atfedilen Terkipler Erol BAŞARA * C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi XII/2-2008, 253-260 Hoca Abdülkadir e Atfedilen Terkipler Erol BAŞARA * Özet Bu çalışmada, Türk Müziğinin elyazması kaynaklarından, müstensihi ve yazarı belli olmayan, Yapı-Kredi

Detaylı

Edirne Köprüleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Edirne Köprüleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Edirne Köprüleri Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Aralık 25, 2006 2 İçindekiler 0.1 Edirne Köprüleri......................... 4 0.1.1 Gazimihal Köprüsü.................... 4 0.1.2 Beyazid Köprüsü.....................

Detaylı

T.C. AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI BİTİRME ÇALIŞMASI YAZIM KURALLARI

T.C. AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI BİTİRME ÇALIŞMASI YAZIM KURALLARI T.C. AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI BİTİRME ÇALIŞMASI YAZIM KURALLARI Tarih Bölümünde 4. Sınıfta (Örgün ve II. Öğretim) okutulmakta olan Bitirme Çalışması dersinde

Detaylı

BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM

BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM Prof. Dr. Cazim HADZİMEJLİS* BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM Osmanlıların Balkanlarda çok büyük bir rolü var. Bosna Hersek te Osmanlıların çok büyük mirası

Detaylı

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Aralık 25, 2006 2 İçindekiler 0.1 Antik Yerleşimler......................... 4 0.2 Roma - Bizans Dönemi Kalıntıları...............

Detaylı

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa. Elveda Rumeli Merhaba Rumeli İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa. Hamdi Fırat BÜYÜK* Balkan Savaşları nın 100. yılı anısına Kitap Yayınevi tarafından yayınlanan Elveda Rumeli Merhaba

Detaylı

Müşterek Şiirler Divanı

Müşterek Şiirler Divanı Müşterek Şiirler Divanı Yazar İ. Hakkı Aksoyak ISBN: 978-605-9247-54-2 1. Baskı Nisan, 2017 / Ankara 1000 Adet Yayınları Yayın No: 228 Web: grafikeryayin.com Kapak ve Sayfa Tasarımı Baskı ve Cilt Grafik-Ofset

Detaylı

DOI: /fsmia

DOI: /fsmia FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi FSM Scholarly Studies Journal of Humanities and Social Sciences Sayı/Number 8 Yıl/Year 2016 Güz/Autumn 2016 Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi

Detaylı

ARAPÇA YAZMA ESERLERİN DİZGİSİNDE TAKİP EDİLECEK YAZIM KURALLARI

ARAPÇA YAZMA ESERLERİN DİZGİSİNDE TAKİP EDİLECEK YAZIM KURALLARI ARAPÇA YAZMA ESERLERİN DİZGİSİNDE TAKİP EDİLECEK YAZIM KURALLARI 1. Âyetlerin yazımında Resm-i Osmânî esas alınacaktır. Diğer metinlerde ise güncel Arapça imlâ kurallarına riâyet edilecek, ancak özel imlâsını

Detaylı

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ 1 SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ Gürbüz MIZRAK Süleyman Şah Türbesi ve bulunduğu alan Suriye'nin Halep ilinin Karakozak Köyü sınırları içerisindeydi. Burası Türkiye'nin kendi sınırları dışında sahip olduğu tek toprak

Detaylı

Avrupa İslam Üniversitesi İSLAM ARAŞTIRMALARI. Journal of Islamic Research البحوث االسالمية

Avrupa İslam Üniversitesi İSLAM ARAŞTIRMALARI. Journal of Islamic Research البحوث االسالمية Avrupa İslam Üniversitesi İSLAM ARAŞTIRMALARI Journal of Islamic Research البحوث االسالمية Yıl 3 Sayı 1 Mayıs 2010 .. / Özet: Hadislerin anlaşılmasında aklın putlaştırılması Batıyla geniş bir etkileşim

Detaylı

Bâlî Paþa Camii. Âbideler Þehri Ýstanbul

Bâlî Paþa Camii. Âbideler Þehri Ýstanbul 191 Camii minaresi Camii, Ýstanbul un Fatih ilçesinde, Hýrka-i Þerif civarýnda, Hüsrev Paþa Türbesi yakýnýnda, caddesi, Hoca Efendi sokaðýnda bulunmaktadýr. Bu camiin bânîsi, Sultan Ýkinci Bayezid in veziri

Detaylı

T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR YÜKSEKOKULU ANTRENÖRLÜK EĞİTİMİ BÖLÜMÜ BİTİRME TEZİ KILAVUZU

T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR YÜKSEKOKULU ANTRENÖRLÜK EĞİTİMİ BÖLÜMÜ BİTİRME TEZİ KILAVUZU T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR YÜKSEKOKULU ANTRENÖRLÜK EĞİTİMİ BÖLÜMÜ BİTİRME TEZİ KILAVUZU 1.BİTİRME TEZİ GENEL İLKELERİ 1.1. Tez dili Türkçedir ve olabildiğince Türkçe

Detaylı

DERGÂH YAYINLARI 786 Felsefe 53 İslâm Felsefesi Dizisi 3 Sertifika No ISBN Baskı Mayıs Dizi Editörü Cahid Şenel

DERGÂH YAYINLARI 786 Felsefe 53 İslâm Felsefesi Dizisi 3 Sertifika No ISBN Baskı Mayıs Dizi Editörü Cahid Şenel DERGÂH YAYINLARI 786 Felsefe 53 İslâm Felsefesi Dizisi 3 Sertifika No 14420 ISBN 978-975-995-900-5 1. Baskı Mayıs 2018 Dizi Editörü Cahid Şenel Dizi Kapak Tasarımı Işıl Döneray Kapak Uygulama Ercan Patlak

Detaylı

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5 SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5 BAKİ SARISAKAL SELANİK Selanik 26 Mayıs: Selanik Limanında Padişahın Gelişini Bekleyen Selanik Valisi İbrahim Bey ve Hükümet Erkânı Selanik Limanında Padişahı Bekleyen

Detaylı

SELANİK HAMAMLARI BAKİ SARISAKAL

SELANİK HAMAMLARI BAKİ SARISAKAL SELANİK HAMAMLARI BAKİ SARISAKAL SELANİK BEY HAMAMI Selanik Bey Hamamı Selanik Türk hâkimiyeti altındayken, şehirde birçok hamam yaptırılmıştır. Evliya Çelebi bunlardan on bir tanesinin çok güzel olduğundan

Detaylı

DEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ BAHAR DÖNEMİ MAZERET SINAV TAKVİMİ

DEÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ BAHAR DÖNEMİ MAZERET SINAV TAKVİMİ I. SINIFLAR 02.05.2017 10:00-11:00 İLA 1124-Arap Dili ve Edebiyatı II (ARP) ALİ EJDER DERTLİOĞLUGİL 02.05.2017 10:00-11:00 İLA 1124-Arap Dili ve Edebiyatı II (ARP) MUHAMMED MURTAZA CAVUS 02.05.2017 13:00-14:00

Detaylı

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı) TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV (Panel Tanıtımı) Mehmet DEMİRTAŞ * Bir şehri kendisi yapan, ona şehir bilinci katan unsurların başında o şehrin tarihî ve kültürel

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı Yasemin ERTEK MORKOÇ Unvanı Görev Yeri Daha Önce Bulunduğu Görevler Anabilim Dalı Yabancı Dili Akademik Aşamaları Yrd. Doç. Dr. Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk

Detaylı

Türkçeye Tercüme Edilen Hadis Kitaplarında Geçen Zayıf Hadislerin Numaraları

Türkçeye Tercüme Edilen Hadis Kitaplarında Geçen Zayıf Hadislerin Numaraları Türkçeye Tercüme Edilen Hadis Kitaplarında Geçen Zayıf Hadislerin Numaraları Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace, Nesai, Edebu l-mufred, Muvatta, İbn Carud, Taberani (Mucemu s-sagir) İçindekiler 1- Sünenu İbn

Detaylı

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23 İÇİNDEKİLER KISALTMALAR 11 ÖNSÖZ 13 G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23 B r nc Bölüm KLASİK İSLÂMÎ PARADİGMA ve ORYANTALİST PARADİGMA 25 I. ORYANTALİST PARADİGMA ve KURUCU

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler OLAY ÇEVRESINDE GELIŞEN EDEBI METINLER Oğuz Türkçesinin Anadolu daki ilk ürünleri Anadolu Selçuklu Devleti

Detaylı

Osmanlı nın ilk hastanesi:

Osmanlı nın ilk hastanesi: mekan Osmanlı nın ilk hastanesi: Yıldırım Darüşşifası YAPIMI 1394 TE TAMAMLANAN VE OSMANLI DEVLETİ NİN İLK HASTANESİ OLARAK KABUL EDİLEN BURSA DAKİ YILDIRIM DARÜŞŞİFASI, OSMANLI NIN YAPI ALANINDA DEVLET

Detaylı

PT/Mo SA/Tu ÇA/We PE/Th CU/Fr CT/Sa PA/Su

PT/Mo SA/Tu ÇA/We PE/Th CU/Fr CT/Sa PA/Su (Ey Muhammed!) İman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru kılsınlar, alışveriş ve dostluğun olmayacağı günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah için) gizli-açık harcasınlar.

Detaylı

İstanbul u Fethinin Dahi Stratejisi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

İstanbul u Fethinin Dahi Stratejisi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Fetih 1453 gösterime girdi. Yönetmenliğini ve yapımcılığını Faruk Aksoy'un yaptığı, başrollerinde Devrim Evin, İbrahim Çelikkol ve Dilek Serbest'in yer aldığı İstanbul'un Fethi ni konu alan Türk film 17

Detaylı

HİCRETTEN EVVEL OLAN OLAYLAR. -6212 :Hz.Âdem in Yaratılışı. -3974: Hz.Nuh Tufanı. -3548:Mısır ın ilk İmarı,oluşumu. -2570:Hz.İbrahim in Doğumu.

HİCRETTEN EVVEL OLAN OLAYLAR. -6212 :Hz.Âdem in Yaratılışı. -3974: Hz.Nuh Tufanı. -3548:Mısır ın ilk İmarı,oluşumu. -2570:Hz.İbrahim in Doğumu. BAZI MEŞHUR OLAYLAR HİCRETTEN EVVEL OLAN OLAYLAR -6212 :Hz.Âdem in Yaratılışı. -3974: Hz.Nuh Tufanı. -3548:Mısır ın ilk İmarı,oluşumu. -2570:Hz.İbrahim in Doğumu. -2470:Hz.İsmail in Sünnet Edilmesi. -2317:Hz.Yakub

Detaylı

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI Tıbb-ı Nebevi İslam coğrafyasında gelişen tıp tarihi üzerine çalışan bilim adamlarının bir kısmı İslam Tıbbı adını verdikleri., ayetler ve hadisler ışığında oluşan bir yapı olarak

Detaylı

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ...

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ... İÇİNDEKİLER GİRİŞ... 1 I. ARAŞTIRMANIN METODU... 1 II. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI... 3 A. Tarihler... 4 B. Vakayi-Nâmeler/Kronikler... 10 C. Sikkeler/Paralar ve Kitabeler... 13 D. Çağdaş Araştırmalar... 14

Detaylı

EDİRNE ROTARY KULÜBÜ DÖNEM BÜLTENİ

EDİRNE ROTARY KULÜBÜ DÖNEM BÜLTENİ EDİRNE ROTARY KULÜBÜ 2017 2018 DÖNEM BÜLTENİ Ian H.S. RISELEY (UR Bşk.) Mustafa Kaan KOBAKOĞLU (2420. Böl. Guv.) Güzin CİRAVOĞLU (Guv. Yard.) Tarih Bülten No : : 21.11.2017 1533 Kulüp Toplantı No : 2009

Detaylı

Kur ân ve iman hakikatlerine ulaşmanın adresi

Kur ân ve iman hakikatlerine ulaşmanın adresi Kur ân ve iman hakikatlerine ulaşmanın adresi Adres: İ.O.S.B. Turgut Özal Cad. B-Blok No: 126 K: 3 Başakşehir/İSTANBUL Tel: +9 0212 696 13 70 - Fax: +9 0212 696 13 71 www.altinbasaknesriyat.com R İ S Â

Detaylı

VEFEYÂT. Doç. Dr. Musa Süreyya Şahin

VEFEYÂT. Doç. Dr. Musa Süreyya Şahin İslâm Araştırmaları Dergisi, Sayı 22, 2009, 155-181 VEFEYÂT Doç. Dr. Musa Süreyya Şahin Doç. Dr. M. Süreyya Şahin i 24 Ocak 2008 tarihinde Hakk ın rahmetine tevdi ile ebedî yolculuğuna uğurladık. Akademik

Detaylı

2011 2012 KUBBEALTI SOHBETLERİ

2011 2012 KUBBEALTI SOHBETLERİ 2011 2012 KUBBEALTI SOHBETLERİ 1.Sohbet Fuzûlî ve Bestelenmiş Şiirleri (Sohbet ve Mûsıkî Programı) Konuşmacı: Özcan Ergiydiren Konu: Fuzûlî ve Bestelenmiş Şiirleri (Sohbet ve Mûsıkî Programı) Tarih: 1

Detaylı

İlk Selatin Camii: Fatih Camii

İlk Selatin Camii: Fatih Camii On5yirmi5.com İlk Selatin Camii: Fatih Camii İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından 1470 yılında büyük bir külliye ile yaptırılan Fatih Camii, ilk 'selatin cami' olma özelliğini taşıyor.

Detaylı