SINIF KARŞILAŞMALARI. (Birgün Yazıları) Necmi Erdoğan

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "SINIF KARŞILAŞMALARI. (Birgün Yazıları) Necmi Erdoğan"

Transkript

1 SINIF KARŞILAŞMALARI (Birgün Yazıları) Necmi Erdoğan Kapıcının Kızı, 17 Eylül Entelektüel ve (gündelikçi) 'kadın', 16 Kasım TOGO İŞÇİSİ CEMAL: Umut, umudu getirecek, 11 Haziran GENÇ TOGO DİRENİŞÇİSİ ÜMİT: Ökçesini ben yapmıştım!, 24 Haziran MOLDOVALI HİZMETÇİ OLGA: Geldiğimiz andan itibaren kendimize ait değiliz, 11 Temmuz SEKS İŞÇİSİ BURCU: Vaktim olsa, bak nasıl olurmuş örgütlenmek!, 26 Temmuz Devlet okullarında sınıflar ve 'sınıflar', 31 Temmuz AVM İŞÇİSİ KEMAL USANMAZ: Müşterinin gözünde orda yokuz zaten, 5 Ağustos 'Beyaz adamlar' ve 'Apaçiler', 7 Ağustos Bezmen ve (devrimci) işçiler, 14 Ağustos Abdestli Kapitalistler ve Emekçiler, 22 Ağustos Ağaoğlu, Kürt yoksullar ve ulusalcı seçkinler, 10 Eylül

2 Kapıcının Kızı, 17 Eylül 2010 [link] Geçenlerde yalnızca bir iki gazetenin üçüncü sayfa sında küçük bir yer bulabilen ve birkaç internet yorumu haricinde pek kimsenin konu etmediği bir haber yayınlandı: Mersin de 12 yaşındaki S., oturdukları apartmanda kapıcılık yapan bir ailenin 11 yaşındaki kızları Ebru yu saçını kendisiyle aynı modelde kestirdiği için kıskanarak merdivenden iteklemiş. Merdivenlerden yuvarlanan ve binanın giriş kapısının camından dışarıya fırlayan Ebru nun kesik oluşan bacağına 35 dikiş atılmış ve kırılan ayağı da alçıya alınmış. Ebru halen yürüyememe tehlikesiyle karşı karşıya. Annesi aynen şunları söylüyor: Olaydan önce S.Ö. kapımıza sürekli gelerek sizler kapıcısınız diyerek küçük görüyor, alay ediyordu. Çocuktur diye bir şey demedik. Ancak kızım bayram için saçlarını kestirince bu kötü olay yaşandı. Şimdi kızım yatağa mahkûm oldu. Fakir olmak suç mu? Eşim, alnının teriyle çalışıp bizlere bakıyor. Kapıcı olmak suç mu? Türkiye toplumunun yakın tarihini yazacak olanların 12 Eylül referandumundan bir gün önceki tarihli bu üçüncü sayfalık habere konu olan şiddetli karşılaşmayı siyaseten bölünmüş coğrafya haberlerinin yanına koyması lazım. Ama bu olayın yepyeni olduğunu söyleyemeyiz. Walter Benjamin in deyişiyle aslında tek bir felaketten ibaret olan ezilenler tarihinin tekrar edip duran anlarından biri bu çünkü. Osmanlı toplumunda konağın sahibi olan kadınlarla aynı kıyafetleri giymelerine izin verilmeyen -adları bile kendilerine özel olan- cariyeler, tıpkı yine Ebru gibi saç modelleri veya kılık kıyafetleri ile orta sınıf modasına veya imaj merakına özendikleri için sperm israfı olarak görülen apaçiler vb ile Ebru arasında bir akrabalık var. G. Özyeğin in kapıcılarla ilgili belki de tek çalışma olan Başkalarının Kiri başlıklı kitabının hemen başında ailesinin kapıcılık yaptığını utandığı için kendisinden gizlemesinin hikâyesini anlattığı okul arkadaşı kız ile Ebru arasındaki yakınlık ise fazlasıyla aşikâr. Artık kapıcı çocukları ile orta sınıf çocukları aynı okullarda pek yan yana gelmez olduklarına göre, Ebru nun onun gibi yapmasına gerek kalmıyor olabilir. Ama onun utancı ile Ebru nun ve annesinin gazetelere resmi basılmaktan duymuş olabilecekleri utanç aynı yaraya, sınıfın gizli yarasına işaret ediyor. Gazeteye çıkmayı istemeleri veya kabul etmeleri de, ezilenlerin içlerinde açılan yarayı bir başka yaralayıcı şeyle pansuman ettiklerini gösteriyor. EBRULAR A DÜŞEN ROL... Kısacası sınıfsallığın türlü fizik ve sembolik şiddetlerinin tarihsel olarak küçük, ama Ebru için büyük bir tezahürü ile karşı karşıyayız. Ancak Türkiye toplumsal tarihi düşünüldüğünde, sınıf ilişkileri ve hiyerarşilerinin bu derece keskin ve dramatik biçimler almasının görece yeni olduğunu da kaydetmeliyiz. Zira Ebru nun dünyası, okuduğu Kemalettin Tuğcu romanlarıyla bodrumda veya karşıdaki gecekondularda yaşayanlara romantik bir ilgi ve şefkatle yaklaşan apartman sakinlerinin kaybolmaya yüz tuttuğu bir dünya. Böyle bir dünyada Ebru lara düşen rol de ortasına düştükleri sömürü ve gösteriş dünyasına karşı kendi ahlaki silahlarına sarılmak değil de, imajların hükmünü kabullenerek -Bourdieu nun deyişiyle- egemen sınıfın gırtlağı ile konuşmak (allodoxia) olabiliyor. (İmajlar planındaki sınıf karşılaşmalarının günümüzdeki önemli örneklerinden biri olan apaçi imajı nı bir başka yazıda ele alacağım.) Tabii bunda köyden gelmiş Kezban ın yalıdaki zenginlerin kendisini aşağılamalarına karşı iç güzellik silahıyla çıkmasının devrinin geçmiş görünmesinin de payını unutmamak lazım. Türkiye 2

3 toplumunun bugününü anlamak için iyi bir hareket noktası, Yeşilçam filmlerinin klişe sahnesi olan şımarık zengin kızın kenar mahalleli veya köylü kızla karşılaşması ve onunla alay etmesinin ( zengin oğlan ve fakir kız aşkı ekonomik, kültürel ve mekânsal süreçlerin başka dünyaların insanları nı bambaşka dünyaların insanları haline getirdiği ölçüde artık gerçekten masal haline gelmişse de) şimdi daha bariz veya dramatik bir şekilde yaşanmasına rağmen artık pek de konu edilmez olmuş olması değil midir? O filmlere ağlayanlar biraz da Ebru lara ağlamışlardı. O gözyaşlarında Türkiye toplumunun tarihindeki bir yara olarak sınıfsallığa gücenmenin, sınıfsallığın tümüyle içselleştirilememiş tarihsel bir travma olmasının izlerini bulabiliriz. Bu sınıfsallığın ve onun travmasının çocuklar arasındaki ilişkilere sirayet etmesi ise çok daha çarpıcı bir durum tabii. Özel okul çocukları ile devlet okulu çocuklarının birbirinden apayrı dünyalarda yaşadıkları ve bunu da doğal saymak gerektiğinin vazedildiği bir yerde, çocuk zalimliğinin böyle biçimler almasına şaşmamak gerek. (S. nin sınıfsal konumunun bilinmediği ve Ebru nunkinden çok da farklı olmayabileceği, diyelim kirada oturan bir memur ailesinin çocuğu olabileceği gibi bir itirazda bulunulabilir. Böyle bir durum pekâlâ mümkündür. Ancak bir toplumsal ilişki olarak Ebru ile S. nin ilişkisini düzenleyen mantığın sınıfsal olmasıdır bizim için önemli olan.) Olayın yaşandığı apartmanı bir mikrokozmos olarak düşünelim: Bu apartmanın farklı özne konumlarına sahip sakinlerini bir arada tutan şey paylaştıkları veya çatıştıkları değerler ve kodlardan çok, Ebru ya karşı işlenende olduğu gibi kolektif -ve asla S. ye yıkılamayacak olanbir suçtur belki de. Kimsenin açıkça telaffuz etmediği ve üstlenmediği, ikrar edilmesi durumunda sakinler arasındaki bağın çözüleceği, işlenmemiş ve işlenmiyormuş gibi yapılan bir günah: Bir suç ortaklığı olarak sınıfsallık. Oysa bu muhayyel apartman hakkındaki egemen (ve kısmen de hegemonik) ideolojiye sorarsak, apartmanda var olan asli iktidar defalarca apartman yönetimine el koymuş olan emekli albayın iktidarıdır; dahası küçük Ebru nun başına gelenleri mevzu edenler de gizli gizli albayın iktidarına hizmet eden, demokrasi düşmanı, geri kafalı solculardır. Bu söylemle yine hegemonik bir dirsek teması içindeki sol bir söylem ise ya Ebru nun başına geleni dert etmeyi anlamsız bir sınıf takıntısı olarak görüyor ya da Ebru nun sorunu ile ancak albayın iktidarına son verilmesinden sonra meşgul olunabileceğini söyleyerek ileri bir tarihe randevu veriyor. Emekli albayın vaktiyle hem site yönetiminin ve hem de apartmanın aynı zamanda müteahhidi olan kat malikinin destek ve teşvikleri ile binanın müştemilatına kapatıp türlü ezalar çektirdiği mahallenin uslanmaz çocukları şimdiki yönetici ve kat malikleri tarafından onun gizli müttefiki olmakla suçlanıyorlar bugün. Bu suçlamanın kendisi sembolik de olsa bir eza olduğu ölçüde o şarabi eşkıyalar ile Ebru arasında da bir akrabalık ve kader birliği var. Yine o uslanmaz çocukların Ebru ların merdivenden yuvarlandırılmasına karşı durdukları ve binanın katlarını düzleme mücadelesi verdikleri için eza çekmiş olduklarından Ebru nun haberdar olamaması ise, hep Vay yenilenlerin haline! demiş olan tarihin hiç de garip olmayan bir cilvesi. (Ama tabii melodramların Ben senin babanım yavrum! cümleli sahnesindeki gibi bir kucaklaşma veya bizzat Ebru ların o yaramaz çocuklar haline gelmeleri yine o tarih açısından zorunlu bir olasılık.) Onlar müştemilata atılırken albaya alkış tutan veya onların müştemilattan gelen çığlıklarına kulak tıkayanlar şimdi albay hakkındaki anlatılarına bu hikâyeleri -tabii kendilerini katmadan- arsızca 3

4 dahil ediyorlar. Albayın o çocukları asmasıyla aynı esnada apartmandaki ışık lı evlerde oturanları beslediğini es geçtikleri gibi, uzak tarihteki ev ayini baskınlarının hatırası ile bir zulüm anlatısı kurarken, albayın yakın tarihlerde apartman sakinlerine attığı nutuklardaki ilahi alıntıları unutturuyorlar. (O zulme konu olduğunu söyledikleri kutsal kitabın Ebru lar hakkındaki buyruklarını ise kendileri unutmak istiyor.) SİHİRBAZ NUMARALARI Bu egemen söylem ne kadar kendi egemenliğini sihirbaz numarasıyla gizleyecek bir örtü olarak apartmana adabımuaşeret, ahlak ve disiplin getirmek isteyen emekli albayın kendinden kaynaklı iktidarından dem vurup dursa da, albay çoktan yaşlanmış ve evine kapanmıştır. Ondan geriye kalan tek şey bina girişinde hâlâ asılı duran balkona şortla çıkma yasağıdır; ama bu yasak da fiilen delinmektedir. Ayrıca emekli albayın eskiden de site yönetiminin buyruklarıyla hareket ettiği, inşaat şirketinin yönetim kurulu üyeliği yaptığı ve hatta bizzat müteahhitliğe soyunduğu için kendi başına hareket etmediği ve zamane yöneticisi ile akraba olduğu da söylenebilir. Zaten adı bile plaza özentisi ( Plaza Sitesi ) olan bir apartman artık albayın bina girişine astığı yazılı emirlerle zapturapt altına alınabilecek bir yer olmaktan çıkmıştır. Zira apartmana giriş çıkışları albayınki gibi bir nizama sokmanın devri çoktan geçmiş, apartmandaki internet trafiğini otomatik olarak izleyecek teknikler devri başlamıştır. Albayın bilmem kaç numaralı bildirisindeki apartman sağlığı (diyelim sağlıklı yaşam için spor ) ile ilgili emirleri de çoktan hükümsüz kalmış ve apartman sakinleri oturma odalarındaki televizyonları karşısında medyatik doktorların kolesterolle ilgili uyarılarını kendi iradeleriyle ve can kulağıyla dinler olmuşlardır. (Böyle bir biyo-iktidar diğerinden daha mı az iktidardır?) Muhtemeldir ki apartman yönetimi diğer kat maliklerinin ve hatta kiracıların çoğunluğunun desteğini alan sivil müteahhidin veya hempalarının işidir artık. Bir başka ihtimal, apartman yönetiminin işletme mantığı ile tümüyle profesyonelleştirilmiş ve güvenliğin de -yine sivil- özel şirketlere ve onların asgari ücretle çalıştırdıkları yetişkin Ebru lara sağlatılıyor olmasıdır. (Zaten site yönetimi de apartmanlara yaptığı önleyici müdahaleleri profesyonel şirketlere havale etmeye çoktan başlamıştır.) En muhtemel olanı da, sentezlere pek meraklı olunan bu binada grotesk bir melezleştirme gerçekleştirerek geleneksel-patrimonyal zihniyet ile gözetim ve denetim toplumu mantığının hercümerç edilmiş olmasıdır. Yani zamane yöneticisinin (apartmandaki 23 Nisan törenlerinde koltuğunu devrettiği -elbette Ebru dan başka bir- çocuğa söylediği üzere) astığı astık, kestiği kestik tavrı ile kameralı ve optik okuyuculu giriş çıkış düzenlemelerinin çoğunluk iradesi süsüyle bezenmiş terkibi. Böylece güzide bir üniversitemizde sağlanmaya çalışıldığı gibi, Ebru ların S. ler ile yan yana gelmesini veya karşılaşmasını -üstelik de otomatik olarakönlemek de mümkün olmuş olabilir. Tabii Ebru nun binanın altındaki dükkânda çalışan abisi veya ablasının işyerinde tuvalete ancak kartını optik okuyucuya okutarak girebiliyor olması ile zamane yöneticisinin bu duruma itiraz edenlere ayakların baş olması fırçası atmasının bir aradalığını da bu kutsal sentezin bir başka tezahürü olarak düşünebiliriz. ÜST KATTAKİLER VE İKTİDAR İLİŞKİLERİ Apartmanın kanaat önderi görünümlü yeni din adamlarının disiplin ve denetim teknolojilerinin sermayenin tiranlığı ile iç içe bir şekilde bu derece geliştiği ve derinleştiği bir binada iktidarı hâlâ emekli albayın kışla disiplininden ibaret bir şey olarak göstermekte ısrar etmelerindeki sinizmi bir tarafa bırakalım. Tabii apartmandaki iktidar ilişkilerinin hikâyesi horlamalarla sınırlı değildir. Bina hazine arazisi rüşvetle ucuza kapatılarak kondurulduğu, inşaatında çalışan işçiler sigortasız 4

5 ve güvenlikten yoksun bir şekilde çalıştırıldığı (iskeleden düşerek öldüklerinde kimse tınmadığı), daire sahibi serbest meslek erbabı türlü dolaplarla konduğu parayı gayrimenkule yatırdığı vs. bir vakıa olduğu ölçüde sermayenin maddi hayat süreçlerinde mündemiç iktidarı da apartmanın asli zemini demektir. Ebru ile S. arasında - sivil toplumun kendi içinde - kurulan hiyerarşik ilişki ve antagonizmanın ötesinde, bizzat saç modeli sermayenin bir imaj şeklinde birikmiş haline işaret ettiği ölçüde iktidar ilişkilerinin bir parçasıdır. Tabii bir de bahsi geçen yeni din adamlarının sabah akşam apartmana yaydıkları lafların fikri iktidarı vardır ki bütün sakinlere kutsal mazlumluk andı içirmek, binanın tek hakikati olarak albayın geçmiş kötülüklerini belletmek ve bu kötülüklerin de onun kendi habis ruhundan neşet ettiğini düşündürmek istemektedir. Albay ın ilan ettiği olağanüstü hal bitmişse de Ebru ların yaşadıkları olağanüstü hal devam etmektedir. Çünkü onların zamanı deja vu nun zamanıdır; o zaman da, bu zaman da neredeyse tıpatıp aynısı yaşanan bir felaketin zamanıdır. İstisna değil, kural olan ve sömürü ve tahakküm ilişkileri sürdükçe sürecek bir olağanüstü haldir bu. Üst kattakilerle karşılaşılan apartman merdivenlerinde, korunaksız gemi iskelelerinde, gaz algılayıcısı kapatılmış maden ocaklarında, kapısına dışarıdan kilit vurulmuş tekstil atölyelerinde, boyacı kıyafetlerinin girmeye engel teşkil ettiği alışveriş merkezi kapılarında, resimleriyle alay edilen internet sitelerinde, temizliği yapılan evlerde kirinden sakınılmak için ayrılan bardaklarda hüküm süren bir alarm durumu... Bu hale son vermek ise, Ebru ların zayıf da olsa mesyanik gücü ne, mahallenin eski uslanmaz çocuklarının yerlerini almalarına bağlıdır. Benjamin vaktiyle çocuk bilinci ile devrimci bilinci birbirine benzetmişti. İkisi de bakarak ve tefekküre dalarak değil, dokunarak ve kurcalayarak (pratikle) işledikleri, şeylerin doğal görünen düzenini tanımadan iş gördükleri için. Bu olağanüstü hale son verecek ilahi adalet Ebru ların şahsında bu iki bilincin tekrar cisimleşmesinin eseri olacaktır. Ebru nun yatağa uzanmış ve annesinin de yanına ilişmiş bir halde göründüğü gazete resmine bakarken, sınıfsallığın şiddetine karşı bir ilahi şiddet ( şiddet olmayan şiddet ) olarak ezilenlerin çığlığını duymak mümkün. Bize düşen ise o çığlığı yükseltmek. 5

6 Entelektüel ve (gündelikçi) 'kadın', 16 Kasım 2010 [link] Muhafazakar-liberal hegemonik bloğun organik entelektüellerinden biri olan ve çokkültürcülük, melezleşme ve farklılıkların diyalogu bayraktarlığı yapan Hasan Bülent Kahraman yıllar önce kentin halk kesimi ile Etiler kesimini karşılaştırırken şöyle yazmıştı: Büyük nüfus hareketlerinin getirdiği kent işgalleri ortalığı kasıp kavuruyor. İstanbul'da çıkın Beyoğlu'na, inin Etiler'e, gidin Boğaz'a karşılaşacağınız kitle bir güruh olacaktır. İşsiz güçsüz, başıboş, karamsar ve karanlık bir kitle kentin içinde salınmaktadır... Ve artık 'İstanbul ağrısı' başka bir şey değildir. O kütle ne kültür ne coğrafya olarak İstanbul'la ilişkiliyken kentlilik bilincini kim, nasıl oluşturacak?.. Kent sadece karnınızın doyduğu yer değildir. 'Ben'inizi, 'ego'nuzu doyurduğunuz yerdir. Bu da para kazandığınız yerde değil ancak harcadığınız yerde oluşan bir duygudur. Kaldı ki, 'gerçek kentli' için mutlaka 'şu' değildir kent; içinde kendisini fantezileriyle yaşayabildiği, var edebildiği, ona bu olanağı sunan her yerdir onun kenti... Etiler galiba bunun için kent. Hem, boşuna mı demişler 'evli evine köylü köyüne' diye. [1] Çokkültürcü entelektüelimizin aşağı olan kitle veya güruh ile karşılaştığı anda hoşgörüyü bir kenara bırakıp evli evine köylü köyüne şiarına sarılması bu hoşgörünün ancak otoriter bir şekilde, baskıcı hoşgörü (Adorno) olarak kendini var edebildiğini gösteriyor. Bu çokkültürcü söylemin kentten kovduğu güruh kentte ancak medenileştirilmiş, ıslah ve terbiye edilmiş, ehlileştirilmiş sembolik kültürel temsilleriyle (mutfakları, giysi desenleri vb.) var olabilir. Güvenlikli lüks sitelerde ve kentsel dönüşüm projelerinde yıllardır maddileştirilmeye devam eden böyle bir soylulaştırmayı nihai olarak imkânsız veya sorunlu kılan iki nedenden söz edebiliriz: Birincisi, gerçek kentli nin maddi yaşam süreçlerinin aşağılanan ve kovulanların emekgücü olmadan devam edememesi; ikincisi ise, bu güruhun onun siyasal ve kültürel bilinçdışında bir heyula olarak dolaşmaya devam etmesi ve hatta onun fantezileriyle yaşamasının önünde engel olarak görülen bu güruh mensuplarının o fantezilerde üreyen arzunun karanlık nesnesi ni cisimleştiren figürler olabilmesidir. Şimdilerde Tayyip Erdoğan ın kendisinin vaktiyle kentten kovduğu- yeni göçerler in yoksul da olsalar gelecek umutlarını diri tutabilmelerini sağladığı yollu AKP methiyeleri[2] düzmekle meşgul olan çokkültürcü entelektüelimiz, reel öteki söz konusu olunca alt sınıfları aşağılamanın örneklerini de araya sıkıştırıyor: Kadın bulmanın zor iş olduğunu söyleyen entelektüelimiz, evine girip çıkan gündelikçi kadınlardan bir kadın türü olarak söz ediyor ve bu türün verdiği sıkıntıları sayıp döküyor.[3] Bu kadınların lakayt, hatta laubali davranışlarına, serkeşliğine, sakarlığına, dikkatsizliğine, özensizliğine dayanamadığını, usul erkân öğrenmelerini bekleyemediği için tez elden yol verdiğini, dostu Ayşe Kadıoğlu nun elindeki kadınları tekrar ve tekrar kendisine ayarladığını anlatıyor. Kadınların hep hamile kalıp evi terk etmesinden mustarip olan entelektüelimiz, muamma sözcüğüne hakkını vererek, kadınların eve gelip kusmasının veya hiç hali olmadığı söyleyerek geri gitmek istemelerinin ayrı bir muamma olduğunu da saptıyor! Entelektüelimizin bu derdinde yalnız olmadığını biliyoruz. Aynı kadın türü nün bir başka çeşidi olan bakıcı kadınlar hakkında bir başka ama bu defa kadın- köşe yazarının yazdıklarını hatırlamamız yeter: Dokuz aylık bebeğiyle mavi yolculuğa çıkma deli cesaretini gösteren Sibel 6

7 Arna, bebeğinin bakıcısının denize girmek istemek veya ailesinin de orada olmasını sayıklamak gibi arızalarından şikâyet etmiş, o da insan diyerek denizi görünce giresi gelmesine hak verir gibi yapmakla birlikte derhal çalıştığını unutmaması gerektiğini hatırlatmış ve bir arkadaşının tatil köyünde bir saat ortadan kaybolan bakıcısından bahisle, kendisinin dalma kursuna gitmek isteyen bu kadının kafasını suya tüpsüz gömebileceğini belirtmişti.[4] Her iki örnekte de, sınıfsal hiyerarşinin (sınıfsal kibrin ve horlamanın) yakın dönemin medyatik-kültürel ikliminin mahremiyeti kamusallaştırma (Nurdan Gürbilek in deyişiyle vitrinde yaşama ) düsturu ile iç içe geçmiş bir şekilde alenen ve arsızca dillendirilmesi ile karşı karşıyayız. Asıl konumuz olan gündelikçi kadın karşısındaki entelektüelimiz örneğine dönerek vurgulayalım ki gündelikçi kadın modern Türkiye deki düşünce ve zihniyet tarihinde bir söylem nesnesi olarak sık sık karşımıza çıkar. Ona geçmeden önce, ev emeği ve hizmetçiliğin Batı Avrupa toplumsal tarihindeki sınıf karşılaşmalarında da önemli bir yere sahip olduğunu hatırlatmakta yarar var. Edebiyattaki sayısız örneğini bir kenara bırakırsak, sinemada bu karşılaşmanın türlü biçimlerinin temsil edildiğini görürüz. Louis Bunuel in Oda Hizmetçisinin Günlüğü (1964) filmi alt sınıf kadınlarının arzu nesnesi olmalarının ve lümpen proleterlerin efendinin malikânesini altüst etmelerinin hikâyesini anlatır. Joseph Losey in Hizmetkâr ı (1963) ise, efendi karı koca ile hizmetkârın rollerinin değişmesinin ve evdeki hiyerarşinin tersine çevrilmesinin yarattığı ürküntü ve korkuya işaret ederek, tehlikeli sınıflar imgesini gözler önüne serer. Claude Chabrol un Seremoni si (1995) de hizmetçi ile yanında çalıştığı burjuva ailenin ilişkisi üstünden sınıf kini ni konu eder. Türkiye entelektüel-kültürel tarihi içinde alt sınıf kadınlarının (cariyeler, gündelikçi ve hizmetçi kadınlar, köylü kadın vb.) hangi biçimlerde temsil edildiğine bakmak Türkiye de sınıf zihniyetinin oluşum ve dönüşüm biçimlerine ilişkin ciddi ipuçları verebilir. Bu konu ayrı bir çalışmayı hak etmekle birlikte şu kadarını söyleyelim: Bugünün sömürü ve tahakküm düzenine demokrasi ve milli irade adına alkış tutan muhafazakârların entelektüel gıdalarını aldıkları kaynaklarda bile hizmetçi veya gündelikçi figürü zulmün timsali olarak görünür. En iyi örnek koca Anadolu nun asırlarca bir İstanbul a hizmetçi hazırlamasından mustarip olan Nurettin Topçu nun Taşralı başlıklı hikâyesindeki Emine dir[5]: Çocuk yaştaki kızıyla Şebinkarahisar dan İstanbul a gelen Emine, doktor muayenehanelerinde ve evlerinde çalışmaya başlar ama zalim doktorun evinde çalıştırırken hamile bıraktığı kızını kaybeder; sonunda da intihar eder. Remzi Oğuz Arık da, köyünü terk edip şehre gelen köylü kadınının hedefsiz bir süs ömrü geçiren renksiz adaşlarının uşaklığını, lüks hademeliğini yapmasından yakınır[6]. Günümüz Türk muhafazakârlığı mukaddes azabın sermayeye tahvil edilmesiyle bu gibi romantik imgeleri çoktan unutmuştur tabii. Şehirlerin paryasından dem vuranlardan fabrikasında çalışan kadını hakkını aradığı için kapıya koyan sefil iştahlı lara geçiş malum olduğu üzere liberal bir entelektüel lojistik eşliğinde gerçekleşmiştir. Bu lojistiği sağlayan bir entelektüelin dünyasındaki gündelikçi kadın imgesinin Topçu nun dünyasındakinden epeyce farklı olmasında şaşırtıcı bir yan yoktur. Ama tabii bir başka muhafazakâr entelektüel olan Samiha Ayverdi nin hanımına özendiği için ezel taksimine ve ilahi takdire itiraz ederek haddini aşmış bulunan cariyeden bahisle dillendirdiği yerimizi bilelim ve sınıf farkı bir yaradılış emridir şiarları entelektüelimizin dünyasına fazlasıyla yakındır. Fakat bu dünyada, aristokrasi nostaljisiyle yaşayan Ayverdi nin eserlerindeki patrimonyal vurgudan ( Türk-İslam geleneğinde hizmet çemberi içinde olanlara yediğini yedirmenin ve hizmetkâr sınıfını kendi hayat şartlarından pek ayırt etmemenin yeri vb.) bile eser olmaması dikkat çekicidir.[7] 7

8 Ama entelektüelimizin hakkını yememek gerekir; kendisi soru da sorar: Bunca büyük sayıda insanın emek ürettiği bir alanda bu işin örgütlenmemesi izah edilebilir mi? Lakin yazıdan anlaşılan odur ki buradaki örgütlenme işçinin değil, işin örgütlenmesidir. Ev İşçileri Derneği Girişimi nin açıklamasında vurgulandığı gibi, akademisyen olan entelektüelimizden yine bir akademisyen olan E. P. Thompson ınki gibi çalışmalar beklemek boşunadır.[8] Kendisi, evinde çalışan Lakshme nin belgeselini yapmaya soyunan -ve tabii üst kasttan olan- Hintli entelektüel (Nishtha Jain, Lakshme ve Ben, 2007) gibi bir meraka da sahip değildir. Tabii Türkiye de gündelikçi kadın servisi sağlayan şirketlerin olmamasına değinir ama güvencesizlerin niye örgütlenemediğine ve nasıl örgütlenebileceğine kafa yormasını bekleyemeyiz. Hindistan da güvencesiz çalışan kadınların örgütlenebildiği bilgisini kendisinden beklemek ise fazlasıyla nafiledir. İstanbul da göçmen-yabancı kadın işçi pazarı (bir çeşit amele pazarı ) olduğundan da, özel istihdam bürolarının işlediğinden de bihaber olan entelektüelimiz, bir tek telefon edip ihtiyacınızı karşılayacağınız, size temizlikçi bulacak şirket, kurum, kuruluş yok diye şikâyet eder ve hala eş-dost ilişkilerine dayanıldığından dem vurur. Kadim modernleşme paradigmasına başvurarak tahlilini de ekler: Türkiye de altyapı modernleşmiş ama kentsel kültür modernleşememiştir. Burada da vurgu, kadınların kentli bir ailenin ne istediğini bilip ona göre davranmamaları ve ailelerin kadınlardan ne bekleyeceklerinin bilincinde olmamalarınadır. Yine hakkını yememek gerekir; entelektüelimiz bunların hayatlarını da sorun eder. Ama sadece çalıştıkları evlerde gördükleri hayatla kendi hayatları arasındaki farkı nasıl aştıkları ya da aşamadıkları açısından! Entelektüelimizin Öte yandan bunların sigortası yok, hakkı yok, görev tanımı yok, kendilerini koruyacak bir kuvvet yok dedikten sonra sorduğu Peki bu iş niye böyle? sorusunun bir önceki cümleye göndermede bulunmadığı ve emeğin örgütlenmesi veya Türkiye kapitalizmi ile ilgili bir soru olarak sorulmadığı da açık. Zira ardından gelen modernleşme açıklamasını buna yoracak olursak, güvencesizlerin yaşadığı sömürüyü onların ve onları istihdam edenlerin kentsel kültür den nasiplerini almamış olmalarına bağlamamız gerekecektir! Fehmi Yaşar ın 1990 tarihli filmi Camdan Kalp in kahramanı olan sinema yönetmeni Kirpi, evine temizliğe gelen Kiraz ı koca dayağından ve kocasının onun üstüne kuma getirmesinden kurtarmak ister; bunun için de Kiraz ın yaşadığı gecekondu mahallesine ve Doğu daki köyüne gider. Zamanımızın entelektüeli için böyle bir edim düşünülemez bile. Ama Kirpi nin başkalarının hayatını değiştiremeyeceğini anlaması ile zamane entelektüelinin başkalarını yalnızca kendisi için sorun oldukları ölçüde sorun etmesi arasında bir bağ var tabii. Narodnik bir tarzda halka gitme nin eleştirisinin (ve hatta alaya alınmasının) vardığı noktanın kendi kendisiyle meşgul bir sınıf seçkinciliği olması dikkate değerdir. Öte yandan Camdan Kalp te Kirpi nin yaşadığı hayati tehlike, onun Kiraz ı kurtarmak istemesinden kaynaklanmıştır. Entelektüelimizin dünyasında ise böyle bir kurtarma kaygısı yoktur; bilakis gündelikçi kadının kendisi tehlikelidir. Kimleri eve soktuğumuzu soran entelektüelimiz Herhangi birisinin bir uyuşturucu işi olsa, farkında olmadan sizi de bulaştırsa diyerek korkusunu açık eder. Böylece tehlikeli sınıflar imgesini dillendiren entelektüelimizin bu korkusunun bir adım sonrası Losey in Hizmetkâr ındakine benzer bir kâbus yaşama korkusudur. Neyse ki oluşumuna katkıda bulunduğu hegemonik blok onu bu tür veya daha beter kâbuslardan korumaktadır. (Şimdilik tabii!) Buradaki göz (erkek) egemenin gözü olduğu için, gündelikçi kadının yaşayabildiği korkuları -sözgelimi yalnız yaşadığı anlaşılan entelektüelimizin 8

9 evinde başına gelebilecekleri- göremez. Başta Aksu Bora nın çalışması olmak üzere[9] Türkiye deki literatürden bile bihaber olan entelektüelimizin Hizmetçiler ülkesi Sri Lanka dan gelip Suudi Arabistan veya Lübnan da çeşitli taciz ve eziyetlere maruz kalan -ve hatta Lübnan örneğinde haftada ortalama bir tanesi intihara sürüklenebilen- yüz binlerce kadının yaşadığı korkuyu bilmesini ve dert etmesini beklemek ise ondan çok fazla şey istemektir.[10] Entelektüelimizin yazısında, Batı da burjuva tahayyülün kurulmasında hizmetçi figürünün aynı zamanda bir arzu nesnesi olarak kurulmasına paralel bir cinsel atıfla da karşılaşıyoruz. Halka gitmek gibi arkaik-popülist kaygılardan uzak olan zamane entelektüelinin Michelet gibi yapması ve evinde çalışan kadınla evlenerek onun içinde saklı olan halk ruhu nu açığa çıkarmaya girişmesi beklenemez elbette. Salt emeğe işaret eden kadın dan bu kez genç kız ve orta yaşlı kadın diye söz ederek zihnimizi mevzuya hazırlayan entelektüelimiz, çocukluk yıllarındaki gündelikçi kadınlarla ilgili mahrem hatıralarının bazılarını sakladığını ve belki ileride yazacağını söylüyor. Entelektüelimizin hatıralarını bilemiyoruz ama alt sınıf kadınının cinsel gevşekliği, kontrolsüzlüğü, açıklığına ilişkin imgelerin fantezileri besleyebildiğini biliyoruz. O nedenle, entelektüelimizin bu vaadini yerine getirmesi sınıf ilişkileri tarihini yazacak olanlar için elbette yararlı olacaktır. Bu arada, evindeki binlerce kitabın içinde burjuva mahremiyetinde hizmetçi kadınla ilgili değinmeler de olabileceğini kendisine hatırlatmamız hatıralarını yazarken işine yarayabilir. Ayrıca Freud un meşhur ödipal vakalarında rastlanan domalmış kadın imgesinin asıl kaynağının burjuva ailesinin erkek çocuğunun bu pozisyonda gördüğü tek kadın olan - dörtayak üstünde- yeri silen hizmetçi kadın olduğu yönündeki tartışmalara bakarak hatıralarına analitik bir boyut kazandırması bile mümkündür.[11] (Yerli malı temizlikçi kadın fantezileri ni ve cinsel temsillerini merak edenler internet sitelerinde yazılanlara, sözgelimi ergen bir erkeğin evde kadın varken odasının kapısını açık bırakarak mastürbasyon yapması türünden itiraflara göz atabilirler. Melih Cevdet Anday ın Aylaklar ından Yusuf Atılgan ın Aylak Adam ına çok çeşitli metinlerde izi sürülebilecek olan edebiyatımızdaki cariye, gündelikçi ve hizmetçi cinselliği temsilleri ise ayrı bir konu.) Lakin alt sınıfa ilişkin imgelerin iki yönlü olduğunu, büyülenme ile aşağılamanın, arzulama ile tiksinmenin iç içe geçebildiğini söylemeliyiz. Yani mahrem hatıralar ile -ister yukarıdaki türden tehlike algıları şeklinde olsun, isterse de kirlenme ve bulaştırılma korkusu şeklinde olsun- fobik alt sınıf temsilleri arasında bir bağ var. Nitekim entelektüelimiz yazısının sonunda nasıl taksi, nasıl temizlik, nasıl ter kokusu, nasıl fahiş fiyat sorununu çözemediysek, bu sorunu da çözemedik diyerek bu bağı göstermiş oluyor. Başka bir yazısından da anlıyoruz ki, entelektüelimizin derd-i azim i yalnızca gündelikçi kadınlarla değil, aynı zamanda taksi şoförleriyle ilgilidir.[12] Gündelikçi kadınlar örneğinde olduğu gibi şoförlerin sosyal güvencesinin olmaması, ücretli olarak çalışmaları ve aşırı çalıştırılmaları gibi çarpıcı gerçeklere de dokunan entelektüelimiz, evini temizleyen alt sınıf kadınlarını çoğu zaman hiç görmezken her sabah alt sınıf erkekleriyle karşılaşmakta ve hatta diyaloga girebilmektedir. Entelektüelimizin anlatısında taksi şoförlerinden erkek diye söz edilmiyor tabii. Ama anlıyoruz ki, usul erken bilmemeleri, lakaytlıkları ve cahillikleri ile kadın ların erkek karşılıkları oluyorlar. Biri hangi dosyayı hangi rafa koyacağını, diğeri ise hangi sokaktan dönmesi gerektiğini bilemiyor; o kadar. Sınıf ilişkilerinin sömürü ilişkileri olduğu gibi, aynı zamanda koku ilişkileri olduğunu biliyoruz. Nitekim alt sınıfların kokusundan tiksinme, temas korkusu ve hijyen takıntısı Batı Avrupa sınıf 9

10 ilişkileri tarihinde kayda değer bir yere sahiptir. Türkiye de de benzer bir tablonun oluştuğunu gösteren birçok örnek var: Evinde çalışan kadının kıyafetlerini eve girer girmez, kapının yanındaki tuvalette değiştirten, kadın ın yemek yiyebileceği tabağı ve su içeceği bardağı ayıran, eve gelen yaşlı tesisatçıya bardak olmadığı için kola şişesinde su veren insanlar vb. Entelektüelimiz evine gelen ve kendi pisliğini temizleyen kadınların ter kokusu veya pisliği hususuna girmemiş. Fakat onun şoför anlatısı sınıf karşılaşmalarının kokusal ve hijyenik boyutuna delalet ediyor: Adamcağız belki haftalardır su yüzü görmemiştir, arabanın içi kokudan girilmeyecek haldedir... Sigara yasağı bilinir, ama sizden önce fosur fosur içilmiş, sadece duman dışarı atılmıştır, gene koku üstünüze başınıza sinecektir. Arabalar temizlik nedir, bilmez. Oturduğunuz koltuğa ilişmek basbayağı cesaret işidir. Gündelikçi kadın ile şoförün sınıfsal konumunun ortaklığını hesaba katarsak, entelektüelimizin evinin pisliğini temizleyen kadının kocasının ter kokmasından ve (ücretli olarak çalıştığı) arabasının kirli olmasından şikâyet etmesi durumuyla karşı karşıyayız diyebiliriz. Başka bir yerde Bugün bütün düzeylerde bir melez ülke olarak yaşıyor Türkiye diyerek melezleşme güzellemesi yapan entelektüelimiz[13] evini temizleyen kadınların dünyasıyla kendi dünyası arasında nasıl bir melezleşme olduğunu söylemez bize. Yine aynı bahiste, uzaktan (Amerika dan okuyun N.E.) bakınca Türkiye de yaşandığını söylediği katı, kapalı, donuk, iletişimsiz bir modelden farklılıklar arasındaki diyaloga dönüşme de gündelikçi kadınlara nasıl bir rol düştüğünü de söylemez. Farklılıklar arasındaki diyalogdan kasıt somut bir farklılık olarak gündelikçi kadın ile evini temizlediği entelektüel arasındaki bir diyalog olmasa gerektir. Zira yazısında o kadınların sesini duymayız. Entelektüelimizin pek meraklı göründüğü farklılık, çoğulculuk ve diyalog oyununda o kadınların yeri yoktur belli ki. Hülasa farklılık oyunlarına meraklı entelektüelin pratiklerinde ataerki ile iç içe geçen sınıf ilişkileri, sömürüsü ve tahakkümü maddileşir. Diyalog demişken, uzaktan, Brezilya dan bir filme, Fernando Meirelles ve Nando Olival ın Hizmetçiler ine (2001) atıfla bitirelim: Annesi -entelektüelimiz gibi- bir orta sınıf erkeğinin evinde hizmetçilik yapan Gilvan filmin başlarında arkadaşına görünmez olmak istediğini söyler ; arkadaşının cevabı ise, farkında olmayabilirsin ama sen zaten görünmezsin dir. Filmin sonunda, annesinin yanında çalıştığı ve oğlunu da tanıştırmış olduğu orta sınıf erkeği, kendi binasında asansörde kapalı kalan Gilvan adını bağırıp kendisini hatırlatmaya çalışmasına rağmen oralı olmaz; saatler sonra asansörden kurtulan Gilvan ise binanın duvarlarına ve adamın arabası da dâhil garajdaki arabaların üstüne Benim adım Gilvan yazar. Böylece görünür olmuştur. Kıssadan hisse, güvencesizler içinde önemli bir yere sahip olan gündelikçi kadınların veya onların çocuklarının kendilerini görünür kılmaları, entelektüelimizle onun dem vurduğundan bambaşka türden farklılık diyaloglarına girmeleri ihtimal dâhilindedir. [1] Hasan Bülent Kahraman, Kentli-Köylü, Radikal, [2] Hasan Bülent Kahraman, Erdoğan Neyi Başardı?, Sabah, [3] Hasan Bülent Kahraman, Kadın Bulmak Zor İştir, Sabah Pazar, [4] Sibel Arna, Dokuz aylık bebekle mavi yolculuk, Hürriyet, [5] Bkz. Nurettin Topçu, Kültür ve Medeniyet, Dergâh Yayınları, İstanbul 1998, s. 38 ve Taşralı, 10

11 Dergâh Yayınları, İstanbul 1998, s [6] Remzi Oğuz Arık, Meseleler, Hareket Yayınları, İstanbul 1974, s. 21, [7] Samiha Ayverdi, Hey Gidi Günler Hey, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul 1988, s , 90. [8] Hasan Bülent Kahraman'a Ev İşçileri Derneği'nden Yanıt, [9] Aksu Bora, Kadınların Sınıfı, İletişim Yayınları, İstanbul [10] Modern Kölelik Örneği: Ortadoğu da Ev Hizmetlileri, [11] Bu tartışma ve genel olarak burjuva aile romansında hizmetçinin yeri için bkz. Peter Stallybrass ve Allon White, The Politics and Poetics of Transgression, Cornell University Press, New York [12] Hasan Bülent Kahraman, Taksi Şoförü, Sabah Pazar, [13] Hasan Bülent Kahraman, Nasıl Görünüyor Uzaktan Türkiye?, Sabah,

12 TOGO İŞÇİSİ CEMAL: Umut, umudu getirecek, 11 Haziran 2012 [link] İki haftada bir yayımlanacak olan bu mülakatlar dizisinde Türkiye toplumunun ezilen, sömürülen, hesaba katılmayan, görünmez kılınan, sözü dinlemeye değer sayılmayan, esamisi okunmayan sıradan insanları ile hayat hikâyelerini, gündelik hayatın türlü gailelerini, dertlerini ve mücadelelerini konuşacağım. Konuştuğumuz konular mülakatı veren insanın haline göre farklılaşacak tabii ki. Ama Türkiye kapitalizminin insanları maruz bıraktığı veya mahkûm etmiş göründüğü toplumsal-sınıfsal ilişkilere ilişkin tanıklıklar, düşünceler ve duygular; hayat kavgası nda başa gelenler ve izlenen yollar; siyasal ve ideolojik süreçlere bakışlar özel bir yer tutacak. Gündelik hayatta sık sık karşılaştığımız gibi, kimi durumlarda egemenlerin gırtlağıyla konuşulduğu da olacak elbette. Her halükârda, halk kitlelerinin içinden konuştuğu anlam haritalarını yakından takip etmek, sosyalist-devrimci bir siyasal pratik ve dil geliştirmeyi dert edenler için hayati bir iş. Bu mülakatların bu arayışa küçük ve dolaylı da olsa bir katkıda bulunacağını umuyorum. (Üç kısa not: 1. Orijinal halleri epey uzun olan mülakatları aynen yayımlamak, gazetenin ayırabileceği yer kısıtlı olduğu için imkânsız. Bu nedenle mülakatların belli kısımlarını seçmek zorundayım. 2. Birçok durumda insanlar kimliklerinin gizlenmesini istediği için adlarını ve bazı kişisel bilgilerini değiştirdim. 3. Yazıya aktarırken konuşma dili ve şive özelliklerini korumanın anlamlı olacağını düşündüm.) TOGO İŞÇİSİ CEMAL: Umut, umudu getirecek Cemal 40 yaşında ve 20 küsur yıl Ankara daki Togo ayakkabı fabrikasında çalışmış bir işçi. Evli ve biri, üniversite sınavı için dershaneye giden üç çocuğu var. Karısı zaman zaman gündelikçilik yapıyor. Ankara nın en yoksul mahallelerinden birinde kirada oturuyorlar. Cemal, sendikaya üye olduğu için 34 arkadaşıyla birlikte 27 Nisan da işten atılmış. Atılmadan önce TL civarında ücret alıyormuş. Bu da kıdemli bir işçinin ücreti! Yoksa işçilerin birçoğunun ücreti TL civarında. Cemal ve arkadaşlarının işten atıldıktan sonra Eskişehir yolu üzerindeki fabrikanın önünde başlattıkları eylem, polisin onları üç defa gözaltına almasına rağmen hâlâ devam ediyor. Eyleme üyesi oldukları Deri-İş Sendikasının yanı sıra, çeşitli partiler ve bu arada fabrikanın tam karşısındaki ODTÜ kampusundan gelen öğrenciler de destek veriyor. Yoğun bir araba trafiğinin olduğu Eskişehir yolundan geçen kimi arabaların korna çalarak destek vermeleri de işçilere moral veriyor. >>>> İlk girdiğin zamandan beri ne değişti fabrikada? İlk girdiğimiz zaman devlet dairesi gibiydi diyebilirim. Yol param vardı, ikramiyem vardı, mesailerinm yüzde 100 dü. Aile, kömür yardımları da olurdu. Ama şu on senede, 2001 krizinden sonra her şeyimizi elimizden aldılar. İkramiye, yol parasını kaldırdı, maaşınıza ekliycem dedi. Ama düşünemedik ki yol parasını eklediği zaman yol parasına gelen zamdan gaybedecez. Her şeyi gaybedecemizi biz düşünemedik. Bi de beş-altı sene öncesine kadar, fabrika dört ortaktı, iki ortağa düştüler. Onların borcunu ödeyelim, Elinizi daşın altına goyun, bizim yanımızda olanın biz de yanında olacaz dediler. Ama bizim elimiz daşın altından bi türlü çıkmadı. Her sene zam isteyince Daha iyi olacak, bu fabrika sizin dendi, Siz benim evlatlarımsınız filan... Baktık, yıllar geçtikçe biz daha kötüye gittik, ama patronlarımız daha iyiye gidiyo. Üç mağzadan on üç 12

13 mağzaya çıktılar. Bize bi gatkısı olmadığı için en son yılbaşında otuz kırk arkadaş yukarıya çıkıldı, zam istendi. Çünkü yüzde üç, dört, beş zam verdiler; o da otuz kırk milyon bi şey ediyo. >>>> Patron ne dedi? Dedi ki Ben üç-dört ay sonrasını göremiyorum, Ne haliniz varsa görün Bunları diyince insanların artık iyice gelmiş burasına kadar. Patron öyle diyince örgütlenme yoluna gitmeye karar verdik. Başardık da bunu. Sendikaya üye olduğumuzu bi ay sakladık, kimse duymadı... >>>> Niye böyle değişti patronlar? Valla bence patronların değişmesinin tek şeyi, kendilerinin ellerini çekip çocuklarının gelmesi. Onlar çekirdekten yetişmedi, okuyup geldiler... Sadece yukarda oturmakla kaldılar. İşin içine girmedikleri için işçinin ne çile çektiğini bilmiyolar, nası şartlarda çalıştığını bilmiyolar... Yüz göz olmazlardı. Ondan yani. Bilinçsiz, çekirdekten yetişme olmadığı için. >>>> Size katılmayan işçilerin katılmama sebebi neydi? Valla, korktular mı desem, patrona yakınlar mı desem, anlayamadık. Patrondan, ben bilmiyom, arkadaş olmaz. Seni gorumaz patron. Yarın bir gün işine gelmediği zaman gönderecek, bu iki iki daha dört... Biz katılmıycaz dediler; halbuki bize de sendikalaşalım diyen onlardı... >>>> Şimdi size selam bile vermiyorlarmış? Tanımıyolar bile. >>>> Peki, hasbelkader tekrar işe başladınız, ne olacak o zaman? Biz gene onları gucaklayacaz. Bizim amacımız gucaklamak, birlik. Sınıf mücadelesi de birlik, mücadele, zafer. Onlar da paylaşsınlar bu zaferi. Biz kazanıp girersek onlar da alsınlar haklarını. >>>> Varsay ki patron biraz daha yüksek bir ücret verdi, sendikayı da kabul etti; sorun biter mi fabrikada? Bi anda bitmez, çünkü iş yerine alıp belki de bize kin tutucak. Belki bi gaç ay sonra teker teker gönderecek. Ama biz onu da gonuşuyoruz... Bi gaç ay sonra, bi kişi de gönderse, biz gene biriz. >>>> Bundan sonra ne olur peki? Biz bu yoldan dönmeyiz... Biz onlardan, onların zenginliğini istemedik. Arabasını istemedik, evini istemedik, fabrikasını istemedik. Sadece insanca yaşamak istedik. Ee, ben ürettikçe sen gazanıyosun, ver biraz da ben gazanıyım... Gece gündüz çalışmak zorunda deyilim ki ben. Benim de bi dinlenme saatim olması lazım, eve gidip de tekrar iş mi yapıyım? Beş altı tane arkadaşımız ek iş yapıyo. >>>> Ne yapıyolar? Taksicilik, gece bekçiliği, hamallık... >>>> Peki, fabrikada hayat nasıldı? Patron nası davranıyodu? Patronlar sürekli sıkardı. Hani, Gafanızı kaldırmayın, sürekli çalışın. Tuvaletlerimiz kitli; okulda öğrenciler izin alır ya ben tuvalete gidebilir miyim diye, o şekilde gideceksin. Ya ustabaşından, ya patrondan izin alıcaksın tuvalete gidebilmek için. Anahtar güvenlikte dururdu, gider anahtarı alırdık, işimizi görür, geri kitler verirdik. 13

14 >>>> Peki, niye böyle bir şey yaptı? Sözde işçiler gaytarıyomuş, tuvalete çok gidiliyomuş. Bu tuvalete gittiğimiz molaları da biz akşamları kendimiz çalışarak telafi ediyoduk. >>>> Ne hissediyordun böyle olunca? İnanın zoruma gidiyordu yani. Ben çocuk değilim, izin alıp mı tuvalete gidecem? Yani afedersiniz, altımıza mı edelim? Köleyiz biz yani. Açıkça kölelik. Açık cezaevi gibiydi yani. Gapılar kitlensin, demirler çekilsin, kimse kimseyi görmesin... Afedersin rahatsızlığımız oluyor, çok sıkışıyosun, gidemiyosun. Acaba bi laf diycek mi diye insanlar çekiniyodu. İnsanlık dışı bi şey yani bu. >>>> Bir de kameralar varmış ha? Her yerde var. Çoğu noktaları gözetlemek için. Tuvalette bile vardı, onu iptal ettiler gerçi. Artık çalışıyo mu bilmiyoduk, ama vardı. >>>> Birinin kolu kesilmiş, yara bandı sorun olmuş, öyle mi? Evet, kolu kesilince, patron Yarana bakayım demiş. Patron bunu der mi ya! Ecza dolabına gidip de bi şey bulamıyosun, patronun yanında. Elini gösteriyon, kesiğin küçükse önemli değil ama büyükse yara bandı verecek sana. Sen canından gaybetmişin, önemi yok. Yeter ki o malına mal gatsın. Artık kendimiz yarabandımızı yanımızda daşıyoduk. Alıyoduk çekmecelerimize goyuyoduk. Olur ya, bıçakla çalışıyoruz... >>>> Togo da çalışıyorsunuz ama çoğunuzun ayağında Togo ayakkabı yok? Öyle. Zaten ayakkabı vermiyolardı. Bu haktı ama onu da iptal ettiler. Senede iki sefer ayakkabı verilirdi. Ayakkabıyı satıyosunuz diyip onu da galdırdılar. Verdikleri ayakkabı da zaten müşterinin giyemediği, iade olmuş ayakkabı, bi ay giymiş, iki ay giymiş... Onu işçiye dağıtıyodu. Onu da kesip çöpe atıyolardı, vermiyolardı işçiye. >>>> Sattıkları ayakkabılar epey pahalı değil mi? İki yüz elli üç yüzden aşşâ ayakkabı yok. >>>> Yani bir ayda sana verdiği, üç çift ayakkabının parası. Onu hepimiz düşünüyoz yani. Evde de düşünüyoz. Çoluğumuzla çocuğumuzla, eşimizle de düşünüyoz. Ha, diyoz, üç çift ayakkabıya çalışıyoz... >>>> Memlekette işçinin hakkını savunan kimse var mı? O da galmamış ya inan ki. Sendikalara bakıyorum, mesela Türk-İş in içinde on sendika bi yere ayrılmış; bunlar birbirine sahip çıkıyo; öbürleri hiç bakmıyolar bile. Sendikalar sahip çıkmazsa hakkını savunacan hiç bi yer kalmıyo. İnsanlar hakkını savunamıyo yani. >>>> Peki siyasetçiler, partiler... Gelecez diyolar, siyasetçisi olsun, partiler olsun; ama tam sahip çıkan yok. >>>> Senin var mı bir siyasi eğilimin, tercihin? Hiçbi şeyim yoktu. >>>> Seçimde kime oy verdin? 14

15 Seçimde, ben şimdi ne yalan söyleyim, sağ partiye verdim. >>>> AKP ye mi? AKP ye verdim. Ama şimdi şuraya bakıyorum, etrafıma bakıyorum bi tane yok. Gittiler, arkadaşlarımız adımıza ziyaret ettiler, CHP ye gittiler, ordan da AKP ye gittiler.. Patron değil mi?, Maaşını vermiyo mu?, Tazminatını ödemedi mi?, Mal onun değil mi? İster yapar ister yapmaz gibisinden laflar etmişler. >>>> AKP de mi? Evet. Bu yaklaşımı görünce insan daha bi değişik bakıyo artık partiye. Ben gerçi, içine girip de üye olmadım. Ama oraya veriyoduk. Öyle görüyoduk. Ama değişiyo insanlar yani. >>>> Şimdi pişman mısın oy verdiğine? Ya, şu anda pişmanım. Bana sahip çıkmıyo, mal olarak vermiyo, ama öbürleri? Gucak açmışlar. Bana ve arkadaşlarıma burda gucak açıyo. Bi lokma ekmeği getirip paylaşıyo. >>>> Kim paylaşan? Alt partiler yani. CHP gibi zengin deyil. MHP gibi zengin olmayan partiler. >>>> Peki, AKP deyince, nasıl yönetiyorlar memleketi sence? Ee, bazı yönlerden iyi gözüküyo ama işin içini hiç kimse bilmiyor. Yani insanlara güzel gösteriyor; ama arka tarafında neler dönüyo bilmiyoruz. >>>> Neyi iyi yapıyor görünüyorlar? İlacımızı ezzaneden rahat alır olduk, hastaneye gittiğimiz zaman belki çok beklemiyoz. Ama insanlara geçim derdi olarak herhangi bir yaklaşım yok... Geçinemedikten sonra şurası güzel olmuş, Togo çok güzel, AKP bunu yapmış der misin? Demezsin. Biliyosun ki ora zengin yaşıyo; sen burda eziliyosun. Hani, her şeyi güzel gözle göremiyosun. >>>> Ama kendini sağ diye düşünüyorsun? Öyle düşünüyorum. Ama solu da hiç bi yere atmam. O da benim. Sol da benim, sağ da benim. >>>> Peki, dindar mısındır? Ya dini görevlerimi yapmaya çalışırım. Elimden geldiğince. Namazımı kılmaya çalışırım, orucumu tutarım. Ama bu demek deyil ki kendimi cidden ayırd ediyorum. Ben şu adamın yanına yaklaşamam; o yok yani. >>>> Bir de cemaatlerden söz ediliyor. Onlara ne diyorsun? Biz ilgilenmiyoruz onlarla. Hiç içlerine de girmedim, girmeyi de düşünmem; çünki... Hani bakıyorum şeylerine bazen, bi kaç arkadaşımdan bildiğim için... Farklı şeyler; onu yaşadığın zaman her hayatın biter yani... >>>> Sizin direnişe bir grup ODTÜ öğrencisi destek verdi. Onlar hakkında daha önce ne düşünüyordunuz, şimdi ne düşünüyorsunuz? Bi bilinçlilik yoktu. Okuyolar ama her gün hır gür çıkarıyolar, bunlar ne yapıyolar derdik. Ama şimdi daha farklı bakıyorum. Yani haklı bi mücadeleleri varmış. Parasız okul istiyolar. Türkiye de şartların daha değişik ve güzel olmasını istiyolar. Tekel eylemine biz gitmedik. İyi 15

16 maaş alıyolar, güzel geçiniyolar, niye gelip de burda duruyolar dedik. >>>> Ha, eleştiriyordunuz onları? Evet, hepimiz öyle dedik. Ama şimdi bakıyom, olması gereken buymuş. Gazanmak için o insanların yaptığı haklı bi mücadeleymiş, bunu gördük, öğrendik. Burası bizim için bi üniversite, bi hayat okulu. Arkadaşlarla beraber öğreniyoz işte. >>>> Hayat okulu diye burayı kastediyorsun sen? Evet, yani dışarısı. İçerde bi şey öğrenemiyosun. Çalışırken bi şey göremiyosun. Ama şu direnişe, örgütlenmeye girdikten sonra güzel şeyler öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz. >>>> Çok şey değişti mi diyorsun? Değişti. Özellikle gafada çok şey değişti. Eskiden kötü gözle baktığım insanlar şimdi benim yoldaşım oldu, gardeşim oldu. Mücadelenin ne demek olduğunu gördüm. Sınıf dayanışması diyolar, sınıf dayanışmasının ne olduğunu gördüm. Ben sağım belki; ama soldaki insanın da bana nasıl yaklaştığını gördüm ve benim ona nası yaklaşmam gerektiğini gördüm. İnsanlar birbirini ayırd ediyomuş, yani bu devlet politikası felan ayırd ediyomuş. Hâlbuki hepimiz biriz. Ne için beraber? Herkes, daha iyi bi yaşam için... Onun istediği hak benim için de geçerli. Onun okulda istediği hak, benim çocuğum için de geçerli. Benim istediğim hak da onun çocuğu için geçerli olacak. Bunu öğrendim. Güzel şeyler öğrendik yani. >>>> Peki, geleceğe ilişkin umudun var mı? Umutluyum. Ben bu birlikteliği gördükçe gendimi güçlü hissediyom. Ben gazanırsam, benim alt tabakam da gazanacak. İşçi sınıfı da gazanacak. Çünkü beni gören bir başkasına da adamlar başardı biz de başarabiliriz diycek. Bunlar hep bir umut olcak. Umut, umudu getirecek beraberinde. >>>> Bir endişen yok mu? Ne yaparım, ne ederim? Yok. Ekmek parasını bi şekilde gazanırız. Bura olmadı, öbür taraf... Ama çok umutluyum ben. Bigün beraber oturup masaya, garşılıklı anlaşacamıza eminim. Arkadaşlarım da öyle görüyo. Gırgınlık yok. Bütün patronlar aynı diyoruz >>>> Patronlar nasıl insanlar sence? Bence kötü insanlar deyiller ama parayı niye bu gadar kendine şey yapmış bilmiyom. Ya paylaşmak en güzel şey bence. Patron olarak sen benle paylaşmıcaksan, ben seni kötü görürüm. Bütün patronlara da öyle bakıyom. Çünkü niye? Onlarda paylaşım yok. Başka yerlerde de bizimkiyle aynı. Demek ki bütün patronlar aynı diyoruz. Arkadaşım zam isterken demiş ki Çocuğuma süt alamıyom. Çocuğu yaparken bana mı sordun diyor. Patron bunu derse, bu patrona nası bi gözle bakacan? Bana Krediyle maaşınızı ödüyom diyon ama en lüks şekilde yaşıyosun, mersedeslere biniyosun. Ha, bin. Bizim gözümüz yok. Ama bizim gözümüze baka baka yapma. Ama bu tür patronlar da böyledir heralde. Hepsi öyledir yani. Paylaşmak yok onlarda. Ha, vardır içinde belki, hepsi de bir deyil... Sen yükseldikçe ben aşşada bi yere çöküyom. Bana hiç bi şey yok. >>>> Peki, yalnız sizin patronlar değil, lüks arabalar geçiyor şuradan... Onları görünce ne 16

17 düşünüyorsun? Gözümüz yok. Binsin; ama hakkıyla binsin. Altındaki insanı ezmesin. Versin. Yav, birazcını paylaşsalar zaten her şey, çark yerine oturacak. Kimse kimseyi ayırd edemeycek. Ben senin gibi gidip de villada oturmak istemiyorum. Biz o yaşamı da istemiyoruz. Ama adam -bi insan- gibi yaşamak istiyoruz. Onları gördükçe üzülüyo insan... >>>> Peki, sence memlekette zengin nasıl zengin oluyor? Hakkıyla zengin olan, ben zannetmiyom, çok azdır. Geri galanlar bi şekilde vurgunu vurmuşdur. Vergiden gaçıran, teşvik primleri alan... Bi türlü hırsızlık diyelim ona. O da resmi hırsızlık yani... >>>> Peki, fakir fukara niye fakir? Fakir fukara çalmadığı için, dürüs yaşadığı için fakir. Hakkıyla gazanıyo amma emeğinin garşısını alamadığı için fakir. Hırsızlık yapan zengin diyorum ben. Fakir fukara hırsızlık yapmıyor. Alt tabakayı sürekli ez. Bütün her yerde aynı. Birlik olan herkes gazanır; bunu gördüm >>>> Şu yirmi yılda hiç unutamadığın bi olay, içine dert olan bişi oldu mu? Oldu. Benim on altı-on yedi sene önce çocuğum yeni doğmuştu. O zaman üç milyon bi maaş alıyodum. Çocuğumu hastaneye götürdüm, doktorun yazdığı ilacı alamadım. Bi milyondu ilaç. Geldim patronumun yanına, bana ilaç parası lazım dedim. Bana dedi ki, Sana vericek param yok, durumum yok. Ben bunu hiç, asla unutamam. >>>> Ne hissettin öyle diyince? Şok oldum. Çok üzüldüm. Patron için bi milyon, o zamanın parasıyla bi lira. Ama bana Sana vericek param yok demesi beni çok yıprattı. Ben aileme de anlattım bunu. Onlar da çok üzüldüler; ama ekmek parası dedik, çıkıp gitmedik. Her zaman ukdedir bu benim içimde. >>>> İnsan yerine konulmamak gibi... Öyle. Biz insanlığı istedik ama, ne bilim, olmadı. Yaşayamadık yani. >>>> Peki, değişir mi bu? Değişçek. Bu düzen mutlaka değişmeli. Birlikle ama! Tek kişiyle değişmez, üç-beş kişiyle değişmez. İşçi sınıfının bilinçlenerek, örgütlenerek her şeyi değiştireceğine inanıyorum ben. Üç ay önce desen inanmazdım; ama şimdi buna can-ı gönülden inandım. >>> Türkiye de başka bir düzen kurulur diyorsun? Gurulur. Mutlaka gurulur; ama birlikle. Birlik olan herkes gazanır; bunu gördüm. 17

18 GENÇ TOGO DİRENİŞÇİSİ ÜMİT: Ökçesini ben yapmıştım!, 24 Haziran 2012 [link] Ankara daki Togo ayakkabı fabrikasında çalışırken sendikalaştıkları için işten atılan ve haftalardır fabrika önünde direnen işçilerle yaptığım mülakatlara genç bir direnişçi ile devam ediyorum. 19 yaşındaki Ümit, üç yıl Togo da çalışmış. Babası konfeksiyon işçiliğinden emekli ama hâlâ ara ara çalışıyor; annesi ise ev kadını. Elvankent te oturuyorlar. 17 yaşındaki küçük kardeşi de üç yıldır sigortasız olarak Togo da çalışıyor. Ümit 6. sınıftan itibaren okul sonrası kuaför dükkânında çalışmaya başlamış; sonra kuaförlük okuluna da gitmiş. Daha sonra gittiği meslek lisesinden kendilerinden haraç istenmesi üzerine çıkan bir kavga nedeniyle atılmış. Togo da çalışırken de hafta sonları kuaförlük yapıyormuş; halen de yapıyor. Cemal ile mülakatımızda işçilerin mücadelesi konusunda yeterince bilgi olduğu için, Ümit ile mülakatımızın genç işçiliğin görece farklı hallerini gösteren noktalarını öne çıkardım. Bana göre Ümit inki bir bakıma bir ayakkabılar hikâyesi. İçinde Tayyip Erdoğan ın ayakkabısının da, ökçesini kendi yaptığı halde alıp giyemediği ayakkabının da, o ayakkabıyı giyebilenlerin internette onunla Apaçi diye alay etmelerine malzeme olabilen taklit ayakkabının da olduğu bir hikâye.» Okulu bırakmasaydım dediğin oldu mu? Bundan bi sene önce pişmandım ama şu anda değilim. Askere gidenleri gördükçe... Okusaydım belki kısa dönem olarak gitçektim. Ama okusaydım, belki de işçi arkadaşlarımla bu dayanışmayı göremezdim. Bu daha iyi. Gine bilgilenmiş olduk.» Kuaförlük yaparken kazandığın para buradan aldığından daha iyi değil miydi? Nasıldı? Daha iyiydi. Günlük iki-üç yüz lira para alıyodum ben. Orayı bıraktım, buraya geldim.» Niye kuaförlükte devam etmedin? Sigorta olmadığı için. Sigorta yapılmıyodu kuaförlükte; her yerde bu böyle. Askerden önce de dükkân açamıyosun; ustalık belgesini vermiyolar. Sigortalı bi işe giriyim, sigorta başlangıcım olsun dedim, buraya geldim. Yedi ay beklettiler; sonra sigortam oldu.» Askerden sonra kuaförlük mü yapacaksın? Bundan önce kuaförlük yapmayı düşünüyodum. Ama şu an, şu şartları gördükten sonra, içeriye girersek giricez de- sendikalı olarak çalışırsak burda çalışmayı düşünüyorum.» Niye öyle bi karar verdin? E, burda şartlarım daha iyi gözüküyo. Sendikalı olduğumuzdan her şeyimizi insanca yaşıycaz. Tatillerimiz, her şeyimiz olcak.» Peki, fabrikadaki hayat nasıldı? Memnun muydun? Ya, çok da memnun değildim. Herkes, ben hariç, işten eve evden işe gidiyolardı. Bi şey belirlemişler; hiç dışarıya bakmıyolardı yani. Ben bu sendika olayını duyunca çok sevinmiştim. Arkadaşlara da biz söyledik zaten. Sağolsunlar geldiler. Herkesin zaten burasına kadar gelmiş. 18

19 » Çalışma koşulları ağır mı içerde? Biraz öyle. Tuvaletler kitleniyodu. Mola saatleri haricinde tuvalete gitmek yasak, sigara içmek yasak, çay-kahve içmek yasak. Sadece öğlen yemekten sonra çay. Molalarda da insan tuvalete mi gitçek, yemeğini mi yiycek, sigarasını mı içicek; yoksa oturup dinlenicek mi?» Patronlar niye böyle yapıyor sence? İşçileri küçük görüyolar. Daha çok iş çıkartsın, bize daha çok çalışsın; ama az para alsın. Öyle görüyolar. Ama şu anda arkadaşlarım da bilgilendi. Abilerimin çoğu bilmiyolardı bu işleri. Şu anda daha iyiler...» Patronların davranışı konusunda senin başından geçen bir hikâye var mı? Beni bi kere çağırdılar bunlar, çıkartılmadan bi hafta önce. Büyük patronlardan birisiyle kavga ettik.» Niye kavga ettiniz? Bize beş-altı arkadaş- Siz haftasonu geleceniz dedi. Niye gelcem? dedim. Haftasonu çalışma var dedi. İçerde mi? dedim. Yok, dışarda bahçe işleriyle uğraşçaksınız dedi. Ben gelmem dedim. Senin dokuz günlük gelecen var izinden kalan, onları alacaz dedi. Paramdan kes dedim. Baya bi ş aptı işte. Ondan sonrasında ustabaşlarına sertelmiş, Siz çocuklara güç yetiremiyonuz da bize laf ediyolar falan diye. Akşam oldu, bizi gene çektiler, Geliceksiniz dediler. Ben gelmem, isterseniz maaşımdan kesin, isterseniz gönderin beni dedim. Ustabaşı - patron konuşmuyo, ustabaşı konuşuyo- dedi ki Siz böyle devam ederseniz, sizinle ilişkiyi kesecez. İyi tamam, ben gidiyorum o zaman dedim, çıktım. Ertesi gün beni arıyolar, Biz öyle bi şey söylemek istemedik. Gelin işinizin başına geçin diye. Bi hafta sonra da pişman olmuştur kesin göndermediğine. Sendikalı olduğumuzu duydular. O zaman gönderse hiçbi şey talep edemiycektim. BABAMLA AYNI KADERİ PAYLAŞTIK» Kardeşin sigortasız çalışıyormuş. O, üç sene sigortasız çalıştı. Kaza da geçirdi, kolu kesildi. Sigortasız olduğunu sendikacı abilerimizle konuştuk. Dava açıldı onla ilgili. Geriye dönük sigortası falan yatırılıyomuş; sigorta yapması mecburmuş.» Kaza geçirince ne oldu? Hastaneye gittik. İş kazası diye hastane polisi el koydu. Sonra patron bi şekilde polisle konuşuyo. İki çift ayakkabıya anlaşıyolar. Öyle olunca dükkâna ceza felan gelmedi. Kardeşime de dikiş atıp gönderdiler. Şimdi işte dava açılınca anlattık biz bunları. Sonra patron bizi aradı, on bin veriyim de kapatın diye.» Kabul ettiniz mi? Yok etmedik. Dava da sonuçlandı zaten şimdi. Kazandık. Yani geriye dönük sigortasını yatırdılar on iki bin. Ama iş kazası davası hâlâ sürüyo.» Sendikayı daha önce duymuş muydun? Yoksa burada mı duydun? Burda duydum. Duyduktan sonra da babama danışdım. Babam da, daha önceden tekstilde böyle bi şey yapmışlar, önderlerden birisiymiş. Arkadaşları bu baskıya dayanamamış, bizim gibi 19

20 olmamışlar. Fazla uzatamamışlar. İlk gönderilenlerden birisi de babam. Babama anlattım böyle böyle diye. Kopma olmuycaksa, arkadaşların birlik olcaksa gidin dedi. Ben seni desteklerim dedi. O desteklediği için de geldim.» Babanla aynı kaderi paylaştın yani. Aynı kaderi paylaştık. İşten atıldığımızda biraz üzüldü. Biz gözaltındayken buraya geldi. Kardeşim küçük olduğu için onu karakoldan çıkartmaya gelmişler. Otuzbeş kişinin otuzbeşini de burda görünce, kopmayın, devam edin dedi.» Peki, baban bunu yaşamış; şimdi sen yaşıyosun. İlerde senin çocuğun da mı bunu yaşıycak? Bunu yaşamaması için uğraşçaz. Yaşarsa da, babası gibi olsun.» Babanın siyasi bir tercihi, partisi var mı? Yoksa ilgisi yok mu hiç öyle şeylerle? Babam fazla ş apmaz. AKP ye verdi sanırım. Ama hatalı olduğunu da anladı. Onu da ben anlattıktan sonra anladı. Bize dedim ne Ak Parti geldi, ne onun bi şeyi. Ak Parti ye konuşmaya gitti bizim abiler, Ak Parti de O patron, sen işçisin, atarsa atar demiş. Ama arkanızdayız demiş. Yani, yalandan öylesine demiş. Bunu babama anlatınca nası sinirlenmişti.»senin var mı kendine yakın bulduğun, desteklediğin? Yakın bulduğum... CHP ye veriyom ben. İlk oyumu CHP ye vermiştim. BAŞBAKAN, ONA YAPTIĞIMIZ AYAKKABIYI BEĞENMEDİ» Peki, memleketin durumuna ne diyorsun? Nasıl yönetiyorlar? Şu anda iyi yönetmiyolar diye düşünüyorum. Onların her şeyleri var. Mesela, şöyle söyleyim, Tayyip Erdoğan ın hanımı beş yüz liralık türban takıyo. Ben bunu internetten araştırdım. Beşyüz ya! Ne demek? Ayakkabıları zaten burda özel olarak yapılıyodu.» Onların ayakkabıları mı? Başbakan Erdoğan ın. En son çıkarken biz Erdoğan a ayakkabı yapıyoduk. İlk ayakkabılarını gönderdik; beğenmedi. Tekrar bi daha yaptık.» Senin ayağındaki ayakkabı buradan değil? Yok, değil.» Bir ayakkabı vermiyorlar mı? Ne yapıyolar? Ayakkabı vermiyolardı bize. İade, yanları yırtık ayakkabılar oluyodu; onları da ben giymem, çünkü başkasının ayakkabısı. Giyilmiş ayakkabıyı bize veriyodu. Ben de almadım hiçbi zaman. Giderim on liraya alırım, onu giyerim.» Bu ayakkabılar da taklit mi? Nedir? Taklit.» Peki burada, piyasada iki yüz üç yüz liraya satılan ayakkabılar üretiyorsun; kendin on liralık ayakkabı giyiyosun. Nasıl iş bu? Adaletsiz bi durum. Kendi yaptığımız ayakkabıyı giyemiyoz. 20

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz İstanbul YDK: 1 Mayıs itibariyle başlamış olan Eme(K)adın kampanyamız kapsamında güvencesiz, görünmeyen ve yok sayılan kadın emeği üzerine araştırmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu kez bu konuda sendikal

Detaylı

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

Kadınların Çalışma Deneyimleri

Kadınların Çalışma Deneyimleri Belkıs Kümbetoğlu: Kadınların Çalışma Deneyimleri Herhangi bir mağazanın, atıyorum işte, özellikle şey, markaların mağazalarına... Gece gidip, işte elimizde cihazla şeyleri, ürünleri sayıyoruz.bunu yapıyoruz

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

10SORUDA AİLE SİGORTASI

10SORUDA AİLE SİGORTASI 10 SORUDA AİLE SİGORTASI T.C. ANAYASASI MADDE 60: Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar. 1. AİLE SİGORTASI Nedir? Aile Sigortası,

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Sizi tanıyabilirmiyiz? 1953 Söke doğumluyum. Evli, 2

Detaylı

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. TÜRKÇE 12-13: OKUMA - ANLAMA - YAZMA OKUMA - ANLAMA 1: Rezervasyon Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. Duşlu olması şart. Otel görevlisi: Tek kişilik odamız kalmadı

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi

22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi 22.05.2014 Perşembe İzmir Gündemi GÜNAH KEÇİSİ BULUNDU! Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tancan Uysal, Soma daki kömür faciası hakkında çok tartışılacak bir yazı kaleme aldı.

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. 1934 -. Akhisar dan Akın - Hakkı Babayı Anlatıyor- : Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. Hakkı Baba 18

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı Einstufungstest / Seviye tespit sınavı Dil: Türkçe Seviye: A1/A2 1. Günaydın, benim adım Lavin, soyadım Çeşme. (a) Günaydın ben adım Lavin, soyadım Çeşme. Günaydın benim ad Lavin, soyad Çeşme. 2. Ben doktorum,

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ 2011-2012 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: 1 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik BURCU ŞENTÜRK 1984 yılında Eskişehir de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü nü bitirdi. ODTÜ Sosyoloji Bölümü nde yüksek

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

CÜMLENİN ÖGELERİ YÜKLEM / ÖZNE

CÜMLENİN ÖGELERİ YÜKLEM / ÖZNE CÜMLENİN ÖGELERİ YÜKLEM / ÖZNE YÜKLEM Cümlede işi, oluşu, durumu bildiren öğeye yüklem denir. Diğer öğeleri bulmak için bütün sorular yükleme yöneltilir. Dilimizde her türlü sözcük ve söz öbeği yüklem

Detaylı

(5) Meslek Lisesi (6) İmam Hatip Lisesi (7) Ön lisans (8) Lisans

(5) Meslek Lisesi (6) İmam Hatip Lisesi (7) Ön lisans (8) Lisans Değerli Katılımcı; Bu anket çalışması Türkiye de çalışmakta olan ya da çalışmak isteyip iş bulamayan gençliğinin eğitim olanakları, çalışma şartları ve sosyal durumları üzerine bilimsel araştırma yapma

Detaylı

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et! ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme Mücadele Et! Boyun Eğme Mücadele Et! Patronlar meslek lisesi öğrencilerini sömürülecek işçi olarak görüyorlar!

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek Aralık 08, 2011-4:57:28 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Büyük Anadolu Otel'de düzenlenen Türk-İş 21. Olağan Genel Kurulu'nda konuştu. Çalışma

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: A ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar. Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙ ΕΙΑΣ, ΙΑ ΒΙΟΥ ΜΑΘΗΣΗΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Eğitim, Hayatboyu Öğrenme ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri

Detaylı

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! TEMMUZ 2016 İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! Taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro! Kıdem tazminatıma dokunma! Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ne hayır! TAŞERON İŞÇİLERE KAYITSIZ ŞARTSIZ KADRO! AKP hükümeti

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Çalışma hayatında barış egemen olmalı Çalışma hayatında barış egemen olmalı Ocak 19, 2012-3:31:16 olduğunu belirtti. olduğunu belirterek, ''Bu bakış açısı çerçevesinde diyalog merkezli çalışmalarımızı özellikle son 7 aydır yoğun bir şekilde

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή: ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ ΜΑΘΗΜΑ: ΣΟΤΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: Γ ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

ANLATIM BOZUKLUKLARI

ANLATIM BOZUKLUKLARI ANLATIM BOZUKLUKLARI 1. Dün beklenmedik bir sürprizle karşılaştık. Gereksiz Sözcük Kullanımı 2. Yoğun sis sayesinde kaza yapmışlar. Sözcüğü Yanlış Anlamda Kullanma 3. Trafik kazasında yaralananlara başınız

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR!

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR! SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR! Şehir ve Medeniyet İÇGÜDÜSEL DEĞİL, BİLİNÇLİ TERCİH: ŞEHİR Şehir dediğimiz vakıayı, olguyu dışarıdan bir bakışla müşahede edelim Şehir denildiğinde herkes kendine göre bir

Detaylı

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor.

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor. Babalarını Yola Getiren Kızlar! Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 28 Aralık 2014 Yakın geçmişte Cübbeli Ahmet Hoca hakkında bir yazı yazdım. Özellikle dindar geçinen

Detaylı

Destek Personeli Eğitimleri

Destek Personeli Eğitimleri 2.Dönem eczane çalışanlarının Destek Personeli Eğitimleri 28 Aralık 2009 tarihinde başladı 9 Valimiz Sayın Zübeyir KEMELEK 15 Aralık 2009 tarihinde Yönetim Kurulumuzu ziyaret etti.. İstanbul Ecza Koop'la

Detaylı

Kari m ve eşi Kelly alti sonra çocuk sahi bi olmak i sti yor

Kari m ve eşi Kelly alti sonra çocuk sahi bi olmak i sti yor Kari m ve eşi Kelly alti sonra çocuk sahi bi olmak i sti yor Karim in eşi Kelly altı ay sonra hamile olmak istiyor 1. Karim in eşi Kelly altı ay sonra hamile olmak istiyor Karim in eşi Kelly hamile olmak

Detaylı

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan Karganın Rengi Siyah! Siyah mı? Evet Emre, siyah. Kara değil mi? Ha kara, ha siyah Cenk, bence kara ile siyah arasında fark var. Arkadaşım Cenk le hâlâ aynı şeyi, kargaların rengini tartışıyoruz. Galiba

Detaylı

KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri

KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri 14 Haziran 2005, Salı A company of Pazarlama yönetimini geliştirmek için ilerleyebileceğimiz alanlar Hedef kitleyi geleneksel

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve HAREKETLİLİK TOPLUMSAL TABAKALAŞMA Ü s t S ı n ı f Orta Sınıf Alt Sınıf TOPLUMSAL TABAKALAŞMA Toplumsal tabakalaşma dünya yüzeyindeki jeolojik katmanlara benzetilebilir. Toplumların,

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: EDAT-BAĞLAÇ-ÜNLEM EDATLAR Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: 1-GİBİ Cümleye benzerlik, eşitlik,

Detaylı

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları

ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları ONUR BAKIR HAKLARIMIZ VAR! İŞÇİ KADINLAR SORUYOR, EKMEK VE GÜL YANITLIYOR 2018 yılından 100 soru ve 100 yanıtta kadın işçilerin hakları ÖNSÖZ 11 I. BÖLÜM / ÜCRET, AGİ, FAZLA MESAİ, TATİL GÜNÜ ÇALIŞMASI

Detaylı

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20 Düğünlerde Takılan Sahte Paralar Yüksek eğitimini tamamlamış, babası ticaretle uğraşan, annesi ise bir bankada görevli bulunan bir ailenin tek kızıydı. Okul arkadaşı ile evlenmeye karar vermişlerdi. Damat

Detaylı

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 MART TA ALANLARA! 8 Mart, kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadeleyi yaşamlarıyla ödedikleri bir

Detaylı

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır. Dersin Adı Tema Adı Kazanım Konu Süre : İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi : İnsan Olmak : Y4.1.2. İnsanın doğuştan gelen temel ve vazgeçilmez hakları olduğunu bilir. : Doğuştan Gelen Haklarımız :

Detaylı

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΥΟΛΙΚΗ ΥΡΟΝΙΑ: 2012-2013 Μάθημα: Σοσρκικά

Detaylı

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken Engin Deniz İpek 21301292 Üniversite Üzerine Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken formüllerden ya da analitik zekayı çalıştırma bahanesiyle öğrencilerin önüne

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, hareket halindeki enerjidir. Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, insanın yaşam kalitesini belirleyen en önemli kaynaktır.

Detaylı

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ Cumhuriyet Halk Partisi 25.Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Adayı Efsane Başkan Kamil Dalkara memleketi Pazarcık ta Gövde gösteri yaptı. CHP Kahramanmaraş Milletvekili

Detaylı

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, 17.00 Haberleri, 20.10.2013).

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, 17.00 Haberleri, 20.10.2013). Takdim Biliyor musunuz? Bir televizyon haberine göre Türkiye de 2014 yerel seçimlerinde muhtar adaylarıyla birlikte 830 bin kişinin aday olması bekleniyordu. Bu, Türkiye de yaklaşık her 90 kişiden birinin

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı Haziran 17, 2016-1:22:00 Başbakan Yıldırım, "Terör örgütünün telkinlerine gençlerimiz asla ve asla itibar etmesinler. Onlar bizim

Detaylı

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5 Magozwe Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5 Kalabalık bir şehir olan Nairobi de, sıcak bir yuvası olmayan bir grup evsiz çocuk yaşıyormuş. Her gün onlar için yeni ve bilinmeyen bir

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

2013 YILI Faaliyet Raporu

2013 YILI Faaliyet Raporu 222 YILI Raporu YILI YILI R a proayili rpuo r u 223 İçindekiler 8 Mar t Dünya Emekçi Kadınlar Günü 10 Kasım Atatürk ü Anma G ı d a G ü v e n l i ğ i Pa n e l i ( 1 9 O c a k 2 0 1 3 ) P l a s t i k K a

Detaylı

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz. Aşağıda Emek vererek Yazmış olduğumuz yazı ve bilgileri 5 dakika ayırıp okur inceler ve bizden ücretsiz bir örnek kayıt dosyası talep ederseniz. Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi Murat Çokgezen Prof. Dr. Marmara Üniversitesi 183 SORULAR 1. Ne zaman, nasıl, hangi olayların, okumaların, faktörlerin veya kişilerin tesiriyle ve nasıl bir süreçle liberal oldunuz? 2. Liberalleşmeniz

Detaylı

BAĞLAÇ. Eş görevli sözcük ve sözcük gruplarını, anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere "bağlaç" denir.

BAĞLAÇ. Eş görevli sözcük ve sözcük gruplarını, anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere bağlaç denir. BAĞLAÇ Eş görevli sözcük ve sözcük gruplarını, anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere "bağlaç" denir. Bağlaçlar da edatlar gibi tek başlarına anlamı olmayan sözcüklerdir. Bağlaçlar her

Detaylı

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır. TÜRKİYE'DEKİ GÖÇLER VE GÖÇMENLER Göç güçtür.hem güç ve zor bir iştir hem de güç katan bir iştir. Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

MADEN İŞÇİSİYLE EV Lİ:

MADEN İŞÇİSİYLE EV Lİ: MADEN İŞÇİSİYLE EV Lİ: BURADA KADINLAR HİÇ DURMAZ KIZIM Coşku ÇELİK Ecehan BALTA hayatları ile bizim hayatlarımıza dokunmuş, şimdi aramızda olmayan iki güzel arkadaşımıza, iki güzel kadına: Ceren Tecim

Detaylı

ZEYYAT MANDALİNCİ OKULU ÖĞRENCİSİ

ZEYYAT MANDALİNCİ OKULU ÖĞRENCİSİ ZEYYAT MANDALİNCİ OKULU ÖĞRENCİSİ 9 YAŞINDAKİ BEREN, PAPATYA KIZ ADLI HİKAYE KİTABINI ÇIKARTTI Bodrum da ilköğretim öğrencisi 9 yaşındaki Beren Korkmaz, kitap yazdı. Turgutreis Mahallesi ndeki Zeyyat Mandalinci

Detaylı

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması 8 Aralık öğlen saat 12 de Mecidiyeköy de toplanan DİSK yönetimi ve işçiler asgari değil insanca yaşam, asgari ücret, bin dokuz yüz net taleplerini dile

Detaylı

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam SÖZCÜKTE ANLAM 1 Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam BADEM AÐACI Ýlkbahar gelmiþti. Hava bazen çok güzel oluyordu. Güneþ

Detaylı

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Püsküllü Deve Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Seyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok.

Seyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok. eyfi Teoman Kısa film çekmeyi düşünmüyorum, çünkü maliyeti çok yüksek, geri dönüşü yok. 14 Ekim 2004 de yönetmen eyfi Teoman ile Yamaç Okur un moderatörlüğünde bir söyleşi gerçekleştirildi. Teoman ın ilk

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Cumhuriyet Halk Partisi AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy Türkiye de temaslarına CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile görüşerek başladı. Görüşmeye katılan Loğoğlu açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Detaylı

SİZİN WEB SİTENİZ BİR TANEDİR!

SİZİN WEB SİTENİZ BİR TANEDİR! 1 SİZİN WEB SİTENİZ BİR TANEDİR! Tabi şu da bir gerçek ki, sizin siteniz 350 milyon ve hala artmakta olan siteden bir tanesidir. Sitenizin diğerlerinden ayrılması ve ayakta kalması için ne yapabilirsiniz?

Detaylı