TEFSİR METİNLERİ Prof. Dr. Mehmet OKUYAN

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "TEFSİR METİNLERİ Prof. Dr. Mehmet OKUYAN"

Transkript

1 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 İlahiyat Lisans Tamamlama Programı TEFSİR METİNLERİ Prof. Dr. Mehmet OKUYAN 1

2 Ünite 5 KALEM SÛRESİNİN ÂYETLERİ Prof. Dr. Mehmet OKUYAN İçindekiler ÂYETLER Yalanlama-Yağcılık İlişkisi İtaat Edilmeyecek Bazı Ahlâkî Zaaf Sahipleri Ahlâkî Zaafın Bazı Nedenleri ve Sonuçları ÂYETLER Nankörlüğün Dünyevî Sonuçları Bahçe Sahiplerinin Sinsi Planları Yaşanan Şok ve Havada Uçuşan Pişmanlıklar Uyarı: Dünya ve Âhiret Azabı Kıssanın Öğrettikleri

3 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite ÂYETLER ف ل ت ط ع ال م ك ذ ب ني 8 و د وا ل و ت د ه ن ف ي د ه ن ون 9 و ل ت ط ع ك ح ل ف م ه ني 10 ه از م ش ا ء ب ن م مي 11 م ن اع ل ل خ ي م ع ت د ا ث مي 12 ع ت ل ب ع د ذ ل ز ن مي 13 ا ن ك ن ذ ا م ال و ب ن ني 14 ا ذ ا ت ت ل ع ل ي ه ا ي ت ن ا ق ال ا س اط ي ال و ل ني 15 س ن س م ه ع ل ال خ ر ط وم O halde, gerçeği yalanlayanlara aldırış etme/onlara boyun eğme! 9. Senin onlara, onların da sana (yani birbirinize) yumuşak davranmanızı, yağcılık yapmanızı isterler Sürekli (yalan yere) yemin edip duranlara, aşağılıklara, (herkesi) kötüleyenlere, söz götürüp getirenlere, hayra engel olan cimrilere, saldırganlara ve günaha gömülenlere, kaba-sabalık yapanlara, ardından da kötülükle damgalı olanlara (dalkavuklara) sakın ha itâat etme! (Fazlaca) malı ve oğulları var diye, böylesi bir insana âyetlerimiz okunduğu zaman, Öncekilerin masalları! der. 16. Biz yakında onun burnunu sürteceğiz. Kalem sûresinin ilk grup âyetinde Hz. Peygamber in durumu, muhataplarının ona karşı düşmanca tutumu, suçlayıcı ifadeleri ve onlara verilen cevap ele alındıktan sonra, bu âyet grubunda Hz. Peygamber ve bütün zamanların müminleri inşa edilmektedir. İnkârcı ve yalanlayıcı muhataplara kesinlikle itaat edilmemesi gerektiği vurgulanarak bir mümin şahsiyeti oluşturulmaktadır. Bu arada inkârcıların yağcılık yaptıkları ve şahsiyet sorunu yaşadıkları hatırlatıldıktan sonra vahye karşı alaycılıkları gündeme getirilmektedir Yalanlama-Yağcılık İlişkisi Yüce Allah, Mekke müşriklerinin hakkı yalanladıklarını ifade ederek, onların daha başka olumsuz yanlarının bulunduğunu da beyan etmektedir. Bu çerçevede kendilerinin tavizkâr olduğu hatırlatılarak onlara boyun bükülmemesi konusu işlenmektedir. 1. Yalancıya İtaat Edilmez O halde, gerçeği yalanlayanlara aldırış etme/onlara boyun eğme! Âyetteki ف ل ت ط ع ال م ك ذ ب ني el-mükezzibîn ال م ك ذ ب ني etmemek, lâ tutı fiili itaat etmemek, boyun eğmemek, aldırış ل ت ط ع kelimesi ise yalanlayanlar demektir. Yüce Allah, Hz. Peygamber i tebliğ faaliyetleri yaparken bekleyen sıkıntılar noktasında uyarmakta ve karşılaşacağı tepkilere karşı nasıl davranması gerektiğini kendisine öğretmektedir. 3

4 Tefsir Metinleri Burada dikkat çeken hususlardan birisi, kullanılan fiil ile ilgilidir. İtaat etmemek şeklinde anlaşılan ل ت ط ع lâ tutı ifadesi, bir taraftan boyun eğmemeyi, diğer taraftan da aldırış etmemeyi, onların arzu ve heveslerine uymamayı içermektedir. Hz. Peygamber den ve bütünüyle ümmetten istenen şey, zalimlere meyletmemeleri, az da olsa onlara eğilim göstermemeleridir. 1 Aşırı baskılar neticesinde bir süre sonra yaşanacak birtakım yönelme eğilimlerinin görülebileceği gerçeğinden hareketle, 2 çok daha önceden uyarı yapılmakta ve hatanın yapılmaması sağlanmaktadır. Hataları önceden bilip onların meydana gelmesinin önünü kesmeye çalışmak, eğitimde uygulanması gereken etkili bir metottur. Sorun çıktıktan sonra onu çözmek bir maharettir; ancak çıkmadan önce önlem almak, hataya sebep olacak yollara girmemek, yani önceden tedbiri elden bırakmamak çok daha önemlidir. Bu nedenle Kur ân da bazı eylemleri yapmak yasaklanmışken, bazı eylemlere yaklaşmak bile haram kılınmıştır ki 3 bunun mantığı işte budur. Hz. Peygamber i yalanlayan, ona şair, mecnun veya büyücü deyip tebliğ ettiği hakikatleri reddeden müşriklere karşı nasıl bir tutum içerisinde olması gerektiğiyle ilgili olarak Yüce Allah onu bilinçlendirmekte ve müşriklerin vaatlerine kanmamasını kendisine öğretmektedir. Mekke müşrikleri sahip oldukları batıl dinî kabullere, yani şirke yönelik davetler gerçekleştirmekte, çeşitli dünyevi çıkar veya menfaatlerle Hz. Peygamber in davetini, yani tevhidi bulandırmaya gayret etmekteydiler. Bu bağlamda ekonomik vaatlerin yanında idari görevler, yönetime katılım ve istediği kadınlarla evlenebilmeyi ona teklif etmekteydiler. 4 İşte bu ve benzeri girişimlere karşı dik durması, onlara itaat etmemesi, boyun eğmemesi ve kendilerini ciddiye alıp itibar göstermemesi gerektiği Hz. Peygamber e emredilmektedir. Bu âyetten önce sözü edilen Yüce Allah ın yardımıyla Hz. Peygamber in mecnun olmaması, kendisine başa kakılmayan ve engellenemeyip bitip tükenmeyen ödülün verilmesi ve üstün bir ahlaka sahip kılınması gibi hususlar, aslında Hz. Peygamber e Rabbimizin birer ihsanıdır, nimetidir. İşte bu ve benzeri nimetleri kendisine veren Yüce Allah a itaat etmek demek, kendisini yalanlayanlara karşı durmak, onlara itaat etmemek ve onları ciddiye almamak demektir. Âyette verilmek istenen asıl mesaj budur. 2. Taviz Koparmak İçin Yağcılık Yaparlar davranma- Senin onlara, onların da sana (yani birbirinize) yumuşak و د وا ل و ت د ه ن ف ي د ه ن ون nızı, yağcılık yapmanızı isterler. Âyetteki و د وا veddû fiili istemek, arzu etmek, ت د ه ن tüdhinü fiilleri ise yumuşak davranmak, meyletmek, yağcılık yapmak, taviz vermek, ikiyüzlülük demektir. a) Mekkeli müşrikler mutlak manada inkârcı oldukları için, yani sahte bir inanç ortaya koyup içlerinde inkârı gizlemedikleri için münafık diye isimlendirilmemişlerdi. Kendilerine uygun olan kelime yağcı veya yalaka olabilir. Bu nedenle Rabbimiz onların bu girişimlerini ifade etmek için ت د ه ن / ي د ه ن ون tüdhinü/yüdhinûn fiillerini tercih etmiştir. Bu fiil müşriklerin Kur ân a, yani vahye karşı tutumlarını ifade bağlamında Vâkı a 56/81 de de geçmektedir. Ayrıca Kur ân da 4

5 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 yağ 5 ve yağ gibi kırmızlık 6 anlamında iki âyette daha geçen bu kelimenin fiil kalıbındaki anlamı yağcılık olarak ifade edilebilir. b) Bu âyette Mekke müşriklerinin Hz. Peygamber e karşı ikiyüzlü tutum ve davranışları deşifre edilmektedir. Onlar yağcılık yaparak, aslında içlerinde besledikleri kin ve nefreti göstermeyerek birtakım tavizlerin peşine düşmüşlerdi. Önceleri belki bu şekilde kararlı bir duruş beklemedikleri Hz. Peygamber e karşı, bu defa göz boyayıcı ve aldatmaya dayalı bir tavır geliştirmişlerdi. Kendileri yapmaya alışık oldukları yağcılık ve ikiyüzlülüklerinin Hz. Peygamber den de karşılık bulacağını düşünerek böyle bir yola tevessül etmişlerdi. Âyetten anlaşıldığına göre, Araplar Hz. Peygamber in tebliğine müsaade etmek ve ona yumuşak davranmak için ondan bazı ödünler istemişlerdi. Tanrılarını övmesini veya hiç olmazsa kötülememesini ve inançlarını yermemesini teklif etmişlerdir. Bunun birkaç kez tekrarlandığı, doğrudan Hz. Peygamber in kendisine gelip veya amcası Ebû Tâlib e gidip aradaki gerginliğin kalkması için ondan bazı tavizler istedikleri En âm 6/51-52, Yûnus 10/15, İsrâ 17/73-74 ve Kehf 18/28 den de anlaşılmaktadır. 7 c) Âyette iki kez kullanılan ت د ه ن / ي د ه ن ون tüdhinü/yüdhinûn fiilleri aslında boyamak, yağlamak, sahte güler yüz göstermek anlamlarıyla tam da müşrikleri nitelendirmektedir. 8 Burada şöyle bir soru akla gelebilir: Müşrikler Mekke de hâkim olmalarına, Hz. Peygamber ise azınlıkta ve zayıf bulunmasına rağmen, neden ona karşı ikiyüzlülük veya yağcılık yapmaya tenezzül etmişlerdi? Elbette genel anlamda bilindiği türden münafıklık Mekke nin değil, Medine nin konusudur. Çünkü orada Müslümanlar hâkim oldukları için kendilerine açıktan karşı gelemeyen inkârcılar sahtecilik yaparak inanmadıkları halde inanmış gibi davranıyorlardı. Oysa Mekke de müşrikler için böyle bir durum yoktu. O halde neden böyle bir yağcılık yapmak durumda kalmışlardı? Şurası kesindir ki, Mekke müşrikleri Hz. Peygamber in bu kararlılığını önceden tahmin edememişlerdi. Çünkü ona karşı derin düşmanlık besleyerek çeşitli suçlamalarda ve hakaretlerde bulunmuşlardı. Karşılaştıkları kararlılık onları tutum değiştirmeye mecbur bırakmış, inançlarının zayıflığını deşifre ederek bazı tavizler verebileceklerini ifade etmişlerdi. Sağlam inanç taviz kabul etmez; ancak onlardaki dini inanışın temelden yanlış oluşu tavizleri de beraberinde getirmekteydi. İstedikleri tavizleri koparacakları zannıyla hareket eden bu kişiler Hz. Peygamber in tevhid davasından vazgeçeceğini ummuşlardı. Bu sayede ona muhalefetten vazgeçip sahte güler yüz göstermeyi adeta taahhüt ediyorlardı. 9 Hesap edemedikleri şey, karşıdaki inancın Yüce Allah a ve O nun eşsiz değerdeki esaslarına dayalı oluşuydu. Kendileri tavizkâr olduğu için muhataplarının da öyle olduğunu zannetmişler ve böyle bir yola başvurmuşlardı. Kanaatimizce aslında onlar kelime oyunuyla veya kurnazlık yaparak Hz. Peygamber in müşrik olmasını teklif etmekteydiler. Dinde gevşeklik istekleri bir anlamda inancı sulandırma girişimiydi. Çünkü onlar vahyi kabul etmiyor, onunla alay ediyorlardı. 10 Bu nedenle Yüce Allah çok net ifadelerle Peygamberini uyarmakta, onu çok daha ileri düzeyde bilinçlendirmektedir. 5

6 Tefsir Metinleri d) Müşriklerin Hz. Peygamber den neler istediği, ona neler teklif ettikleri noktasında çeşitli bilgiler aktarılmaktadır. Bu çerçevede bir süre kendi ilahlarına tapınmayı, bir süre de Yüce Allah a tapınmayı önermişlerdi. 11 Kendilerince aslında bir kayıp yoktu; çünkü onlar zaten Allah a inanıyorlardı; bir süreliğine put aracılığını belki ötelemiş olacaklardı. Oysa böyle bir teklifte Hz. Peygamber ve davası için büyük bir tehlike ve yıkım vardı. Çünkü Hz. Peygamber onların putlarını hiçbir şekilde kabul etmiyordu. Kâfirûn 109/4 te ifade edildiğine göre, Peygamber Efendimiz hiçbir zaman putlara tapmamış, putperestlik yapmamıştı. Hz. Peygamber risalet öncesinde de sonrasında da, yani bir anlamda bütün hayatı boyunca puta tapmayı dinsizlik olarak görüyordu. Bu noktada koparacakları en küçük taviz bile Hz. Peygamber in davetini geçersiz kılacak ve anlamsızlaştıracaktı. e) Sûrenin dördüncü âyetinde dile getirilen Hz. Peygamber in muhteşem bir ahlaka sahip kılınışı, onun dik durmasını, tavizkâr olmamasını, kâfirlere boyun eğmemesini, onlardan yana tavır koymamasını, yanlış ve batıl inançları meşrulaştıracak anlayışlara hizmet etmemesini gerektirmektedir. Sûrenin ilk âyetinde yemine konu olan kalem de yazılanlar da hakka hizmet ederlerse yemine layık olurlar. Yoksa kalemin ve yazılanların sahipleri eğer Mekke müşrikleri gibi inkâra, yağcılığa ve tavizkârlığa hizmet ediyorsa o kalemler de yazılanlar da sahipleri de saygıdeğer olamazlar. Yağcı diller, yağcı kalemler ve onları dinleyenler yüce ahlâktan nasibini almayan kötü niyetli kişilerdir. 12 Hûd 11/113 te de açıkça beyan edildiği üzere, bütün zamanların müminleri hiçbir zalime yanaşmamalı, onlardan yana tavır koymamalı ve onlara yaltakçılık yapmamalıdır. Aksi takdirde hem dünyevi sıkıntılar anlamında hasret ateşi, hem de âhirette cehennem ateşi kendilerine dokunacaktır. Yalanlayanlar ile zalimleri aynı yerde buluşturan şey, Lokmân 31/13 te belirtildiği gibi sahip oldukları şirkin zulüm olmasıdır. Allah için adalet O nu tevhid dairesinde kabul etmek ve inanca ortak bulaştırmamaktır. Allah için zulüm ise hakkı birlenmek olan Yüce Allah a ortak koşmak anlamında şirktir. Allah için tevhid adalettir; şirk ise zulümdür. Bu âyetlerde verilmek istenen mesajın özü budur. Elbette risaletin ilk dönemlerinde indirilen bu sûrenin âyetlerinde muhatap Hz. Peygamber dir. Ancak mesele sadece Hz. Peygamber i bu noktada uyarmaktan ibaret olamaz. Müslüman kimliği oluşturmak için onun şahsında bütün müminler mesaja dâhil edilmeli ve âyetlerden güncel ve evrensel sonuçlar çıkartılmalıdır. Bu cümleden olarak, zaman zaman karşılaşıldığı gibi inançtan tavizler kopartma girişimlerine karşı uyanık davranmak gerekir. Konjonktür denilen duruma ve ortama göre hareket etmek, inançtan, ahlaktan ve farz ibadetlerden taviz verme noktasına varıyorsa burada büyük bir sorun var demektir. Başkaları memnun olacak diye veya dünyevi herhangi bir menfaat elde edileceği beklentisiyle Yüce Allah ın buyruklarını ciddiye almamak, O nun gazabını gerektirecek kabullere sahip olmak veya eylemlere kalkışmak akıllıca bir davranış olamaz. Hiçbir şey uğruna dinden taviz verilemez, verilmemelidir; çünkü taviz tavizi getirir ve kişi inandığı doğruları yaşamadığı sürece yaşadığı yanlışlara inanmaya başlar. İşte bu durum tam bir felakettir, büyük bir kayıptır. 6

7 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 Yüce Allah Bakara 2/120 de Yahudî ve Hıristiyanların kendi dinlerine uymadığı sürece Hz. Peygamber den razı olmayacaklarını beyan etmektedir. Kur ân bütünlüğünde bakıldığında bir anlamda müşriklerin isteğinin de bu türden bir arzu olduğunu şimdilerde rahatlıkla söyleyebiliriz. Dini inançların istisna kaldırmayacağı gerçeğinden hareketle, bu tür taviz isteklerine itibar edilmemesi gerektiği her zaman bilinmeli ve uygulanmalıdır. Güncel örneklerle söylemek gerekirse, itibar kazanmak, birilerinin gözüne girmek, ekonomik menfaat temin etmek, meşhur olma sevdasına kapılmak, belli makamlara veya görevlere gelmek, izleyici oluşturmak veya olanları daha da arttırmak gibi beklentilerle yapılan omurgasız davranışlar sahibini kimliksizleştirir, omurgasızlaştırır, dik durmasını engeller. Mekkeli müşrikler, yani o günün devleti veya yöneticiler Hz. Peygamber den taviz koparmak istemişlerdi; oysa günümüzde bu durum tersine döndü ve fertler menfaat temini için yönetici veya güçlü olduğu sanılan kişilere dalkavukluk yapmaya başladılar. O gün kalabalıklar veya yöneticiler bu yağcılığı yaparlarken, bugün fertler karşı taraftakine şirin görünmek için çevirmedik numara, atmadık takla bırakmıyorlar. Günümüzde karşılıklı taviz koparma işleminde maksat, çevreden veya gruptan aferin almak, onlara şirin görünmek ve bizim adamımızdır, bundan daha bilgilisi yoktur, asıl kahraman ve adam bizden olandır şeklinde sahte övgülere muhatap olmaktır. Yöneticiye, amire, işverene ve benzer kişilere şirin görünmek için yapılan bu dengesiz davranışlar toplumda derin yaralar ve şahsiyet yıpranması oluşturmakta, dengesiz ilişkiler meydana getirmekte ve adeta insanların gerçek yüzlerini gizlemeye neden olmaktadır. Böylece birbirine güvenmeyen, ilişkileri menfaat merkezli olan, sahte dostluk numaralarıyla işi idare etmeye alışan bir nesil meydana gelmektedir. Bu gibi insanlar şeref ve onuru sahte dostların yanında ararlar ki bu derin bir yanılgıdır. Çünkü izzet, şeref ve itibar bütünüyle Allah ın yanındadır. 13 Onuru yanlış yerde arayanlar onursuzlaşırlar, omurgasızlaşırlar. Öyleyse haysiyet ve şeref doğru yerde aranmalıdır. Gerçek izzet, şeref ve onur Yüce Allah a, Hz. Peygamber e ve müminlere aittir. 14 Bunlarla yapılan dostluk gerçektir ve iki âlemde de sonucu olan dostluk budur, vesselâm İtaat Edilmeyecek Bazı Ahlâkî Zaaf Sahipleri Yüce Allah yorumunu yaptığımız bundan önceki iki âyette çok önemli bilgiler verdikten sonra Hz. Peygamber i ve bütün zamanların müminlerini uyarmaya devam etmekte, bu defa yağcılıktan farklı, ancak benzer sonuçlar doğuran diğer ahlakî zaafların sahiplerine itaat edilmemesi gerektiğini gündeme getirmektedir. Burada dikkat çeken nokta, söz konusu sıfatların ilgili kişiler için mübalağa kalıbında, yani abartı ve çok çok anlamını içerecek şekilde getirilmesidir. 1. Yalan Yere Yemin Edenler, Aşağılık Kişiler etme! Sürekli (yalan yere) yemin edip duran aşağılıklara itaat و ل ت ط ع ك ح ل ف م ه ني keli- hallâf ح ل ف Âyetteki لا ت ط ع lâ tutı fiili itaat etmemek, boyun eğmemek, aldırış etmemek, mesi (yalan yere) sürekli yemin eden, م ه ني mehîn sözcüğü ise alçak, aşağılık demektir. 7

8 Tefsir Metinleri Yüce Allah, bu âyetin başında getirdiği itaat etme, aldırış etme, boyun eğme şeklindeki emriyle bağlantılı olarak çeşitli nitelikleri sıralamakta, bir anlamda ilk sıfatın sonuçlarını madde madde gündeme getirmektedir. a) İtaat etmemeye konu ilk hatırlatma sürekli yemin etme yle ilgilidir. Âyetteki ح ل ف hallâf kelimesi sadece burada mübalağa denilen abartı kalıbında getirilmiştir. Bunun sebebi, bu tür yemin sahiplerinin bu işi sürekli yaptıklarının ortaya konulmasıdır. Bu kelime Kur ân da çeşitli âyetlerde yahlifûne şeklinde fiil kalıbında genellikle münafıkların yeminleri 15 için kullanılmaktadır. Ayrıca bu tür ikiyüzlülerin mahşerde de aynı işe tevessül edecekleri, yani orada da yalan yere yemin edecekleri beyan edilirken de aynı kelime onlara nispet edilmektedir. 16 Sadece bir örnekte müminlerden yalan yere yemin edenler için bu kelime tercih edilmektedir. 17 Anlaşılan o ki bu kelimede yalan yemin anlamı bulunmakta ve sahipleri yeminlerini yalana odaklamaktadırlar. İşte yorumunu yapmakta olduğumuz âyette de aynı durum söz konusudur. Sürekli yemin, kötü ve art niyetli olarak Allah ın adını her işe karıştırmak, isminin yüceliğini zedelemek ve O nu hafife almak anlamına gelebilir. Aslında yemin bir zorunluluk halinde hakkı elde etmek için yapılan bir destek ifadesidir. Bunu sıradanlaştırmak yeminin etkinliğini ve yapılış amacını ortadan kaldırır. Allah ın adını anmak elbette önemlidir; ancak bunu başka amaçlar için kullanmak zikrin ve yeminin anlamını yitirmesine sebep olabilir. Allah a yemin etmek aslında O na sığınmayı, O nun adından yardım istemeyi ve O nu anarken adeta titremeyi gerektirir. İşte bu hassasiyeti göz ardı edenler olabileceği için, olur olmaz yerde, vara yoğa Yüce Allah a yemin edenlerin aslında yüreklerinde başka bir amaç gizledikleri anlaşılır. Onların bu duyarsız halleri kendilerinin yeminsiz insanlar olmasına da neden olacaktır. 18 Yüce Allah, müşriklerin bu halleriyle içlerinde gizli gündemlerinin bulunduğunu müminlere haber vermektedir. Demek ki bu müşrik ileri gelenler veya benzer şekilde yalan yere yemin edenler yeminleriyle hakikatleri gizlemeye çalışmaktaydılar. İşte âyette bu tip insanlara itaat ve aldırış edilmemesi, onlara boyun eğilmemesi emredilmektedir. b) Âyetteki ikinci sıfat م ه ني mehîn sözcüğüdür. M-h-n kökünden gelen bu kelime alçak, aşağılık, şerefsiz, haysiyetsiz, her kalıba giren, değersiz, yalancı, kendisini küçük düşüren demektir. Kur ân da dört âyette geçen bu kelime, insanın yaratıldığı sıvının sıfatı olarak basit 19, ayrıca sözünü ifade edemeyen kişinin sıfatı olarak da değersiz 20 anlamlarına gelmektedir. İşte kendisine itaat edilmemesi istenen tipin ikinci özelliği bu şekilde belirlenmektedir. İmam Ferrâ ya göre bu kelime burada günahkâr anlamındadır. 21 Anlatılmak istenen husus, bu tip insanların görüşlerinin olmadığı ya da sözlerinin çok basit, değersiz, anlamsız, kendisini küçük düşüren, aşağılık, içi boş, yalan, her kalıba dökülen ve her fenalığa sürükleyen, rezil, rüsva türden ifadeler içerdiği şeklindedir. Sürekli yalan yere yemin eden kişinin aslında böyle değersiz sözlerin sahibi olduğu, onun dikkate değer bir fikrinin olamayacağı, çünkü bütün ilişkilerinin yalana ve menfaate dayalı şekillendiği beyan edilmiş olmaktadır. 8

9 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 2. Gıybet Edenler, Laf Taşıyanlar ه از (Herkesi) kötüleyen, söz götürüp getirenlere de (itaat etme)! Âyetteki ه از م ش ا ء ب ن م مي hemmâz kelimesi çok çok ayıplayan, dedikodu yapan, م ش ا ء meşşâ sözcüğü çok yürüyen, yürüten, söz taşıyan, kovuculuk yapan, kovucu- nemîm kelimesi ise hafif ses, laf taşımak, ن م مي luk demektir. Bu âyette kınamaya veya kendisine itaat edilmemesi gereken kişilere dair iki sıfat daha yer almaktadır. Önceki âyette dile getirilen yalan yere yemin edenler in diğer sıfatları olarak önce aşağılık kişiler oldukları, ardından da diğer sıfatlar getirilmektedir. a) Müşrikler sürekli olarak dedikodu yapanlar şeklinde tanıtılmaktadır. Hümeze 104/1 de geniş bir şekilde ele aldığımız üzere, Kur ân da sadece burada geçen ه از hemmâz sıfatı çok çok ayıplayan, arkadan atan, küçümseyen, ayıp arayan, dedikodu yapan, gammazlayan, gıybet eden, el ile çimdikleyen, dürten, kakan, vuran, sıkıştıran, ısıran, kıran, yere çalan gibi anlamlara gelmektedir. Bu anlamlar gereği hemmâz, gammazlığı âdet ve sanat haline getiren, gerek el, gerekse dil ile, maddeten veya manen, şunu bunu itip kakmayı ve kırıp incitmeyi âdet edinmiş dedikoducular için kullanılır. Râzî nin ifadelerine göre hemz/hemmâz, iftira atmak, gıybet etmek, el hareketleriyle, yüze karşı, açıkça ayıplamak, insanlara lakaplar takmak, göz hareketleriyle karşısındakini kızdırmak demektir. 22 Mekke döneminde Müslümanların inançlarıyla ilgili yaşanan tecrübe, önceleri ilgisizlik, umursamazlık, ciddiye dahi alınmama şeklindeyken, daha sonra bu durum, alaycılığa ve rahatsız etmeye dönüşmüştü. Yorumunu yapmakta olduğumuz Kalem 68/11 de, Hz. Peygamber i arkadan çekiştiren ve ayıplayan hiç kimseye itaat edilmemesi emredilirken, böyle davrananların sonunun hüsran olacağı beyan edilmektedir. Kur ân da, Müslümanların birbirleriyle alay etmeleri Hucürât 49/11 de yasaklandığı gibi, Bakara 2/13 te Müslümanlarla alay eden, inançlıları sefih, düşük ve değersiz olarak görenler de kınanmaktadır. Alaycılık, İblis ahlaksızlığıdır. Çünkü ilk defa alaycılığı o yapmıştır. Hz. Âdem i beğenmediği için, ilâhî emre boyun eğmemiş, sonuçta huzurdan kovulmuştu. 23 İnananlarla alay etmeyi en çok gerçekleştirenlerden biri de Hz. Nûh un kavmidir; 24 ancak onlar da hak ettikleri cezaya çarptırılmışlardır. İşte Kalem 68/11 de Yüce Allah kendilerine itaat ve aldırış edilmemesi gereken insan tipinin bir başka özelliğini bu şekilde belirlemekte, bütün zamanların müminlerine bu noktada ders vermekte ve duyarlı olmaları için kendilerini bilgilendirip inşa etmektedir. 9

10 Tefsir Metinleri b) Olumsuz sıfatların sahipleri olarak burada zikredilen bir diğer özellik laf taşıyıcılık veya şeklin- meşşâinم ش bi nemîm ا ء ب ن م مي kovuculuk tur. Kur ân da sadece bir defa kullanılan deki bu sıfat tamlamasında verilmek istenen mesaj, her iki kelimenin de ortak anlamı olarak kovuculuk la ilgilidir. Yüce Allah bu şekilde laf taşıyıcılık yapanları ve kovuculuktan nemalananları deşifre etmekte, onlara hiçbir şekilde itaat edilmemesi gerektiğini bildirmektedir. Yazır ın ifadesiyle bu işi yapanlara hafiyecilik ve boşboğazlık yapanlar da denmektedir. Yüce Allah öncelikle Hz. Peygamber i ve ardından bütün zamanların müminlerini söz konusu kişilere karşı dikkatli olmaları noktasında uyarmaktadır. Bunlar sürekli olarak bu işle meşgul olup insanların huzurunu kaçırmakta, toplumda dirlik ve düzenin tesis edilmesini engellemeye çalışmaktadırlar. Bu hastalığa tutulanların bilinmesi ve onlara aldırış edilmemesi gerektiği hatırlatılmaktadır. Demek ki vahyin indirildiği dönemlerde Hz. Peygamber in etrafında bu tür insanların bulunacağı ve kendisini etkilemeye çalışacakları haber verilmekte, kendilerine itaat etmemesi ve onları ciddiye dahi almaması gerektiği ona öğretilmektedir. Bu arada getirecekleri haberlerin doğru olup olmadığı araştırılarak, muhtemel hataların önünün kesilmesi de Hucürât 49/6 da özellikle emredilmektedir. 3. Cimriler, Zorbalar, Günaha Gömülenler Hayra engel olan cimrilere, saldırganlara ve günaha gömülenlere (de م ن اع ل ل خ ي م ع ت د ا ث مي itaat etme)! Âyetteki م ن اع mennâ kelimesi çok engel olan, hiç vermeyen, ال خ ي el-hayr sözcüğü hayır, mal, م ع ت د mu ted kelimesi zorba, zalim, hak-hukuk tanımayan, sözcü- esîm ا ث مي ğü ise günahkâr, günaha gömülmüş, günah yüklü demektir. Yüce Allah bu âyette kendilerine itaat edilmemesini istediği kişilerin üç sıfatını daha zikretmektedir. Sırasıyla onları tanıtmaya çalışalım. a) Âyetteki م ن اع ل ل خ ي mennâ ın li l-hayr ifadesi hayra çokça engel olan, hiç hayır yapmayan kişi demektir. Kur ân da bir de Kaaf 50/25 te geçen bu ifade iki anlam verebilir. Âyetteki mennâ kelimesini menetmek, cimrilik, el-hayr sözcüğüne de mal-mülk olarak yorumlayanlara göre ilk anlam, bu kişilerin hiç kimseye mal vermemesi ve hiçbir şekilde hiç kimseye ekonomik anlamda yardım etmemesidir. Bakara 2/180, Me âric 70/21 ve Âdiyât 100/8. âyetlerden delil getirerek, buradaki ال خ ي el-hayr kelimesinin mal, eşya, servet anlamına geldiğini belirtmeliyiz. Bu durumda ifade edilmek istenen anlam, bu insan tipinin aşırı mal ve servet düşkünlüğü nedeniyle özellikle çok cimri olduğudur. Diğer ihtimale göre ise âyetteki el-hayr kelimesi mutlak anlamda hayır, iyilik anlamına gelmektedir. Böylece maksat, ailesini ve çocuklarını hayırdan, yani İslâm a girmekten engelleyen Velîd b. Muğîra ve onun şahsında bunu yapan herkesle ilgili olur. 10

11 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 Demek ki bu sıfat hiç kimseye hiçbir şekilde iyilik yapmamayı ifade etmektedir. Hayır konusunda kilitlenmiş, hiç kimseye zırnık koklatmayan, en küçük iyiliği bile engelleyen bu insan tipi hakkında Mâ ûn sûresinin son âyetinde de bilgi verilmektedir. Bu durumda başta Hz. Peygamber olmak üzere bütün zamanların müminleri böylesi insanlara itaat etmemeleri gerektiği noktasında bilinçlendirilmektedir. b) Âyetteki ikinci olumsuz sıfat م ع ت د mu ted kelimesiyle ifade edilmektedir. Bu kelime zorba, haddi aşan, hakkı çiğneyen, hak-hukuk tanımayan, alabildiğine zalim, kepazeliğin her türlüsünü yapan kişi anlamlarına gelmektedir. Kur ân daki kullanımlarına bakıldığında bu kelime aynı anlamlarda Kaaf 50/25 ve Mütaffifûn 83/12 de geçmektedir. Ayrıca el-mu tedî(û)n şeklinde çoğul kalıpta kalbi mühürlenenler 25, haddi aşan saldırganlar 26, bu nedenle Allah ın sevmediği kişiler 27 anlamlarına da gelmektedir. Yüce Allah ın sevgisini vermediği bu insan tipi, Râzî nin de isabetle vurguladığı gibi her türlü kötülük ve kepazelikte doruk noktadadır ve kendilerine itaat edilmemesi gerektiği özellikle hatırlatılmaktadır. c) Olumsuz nitelikler bağlamında âyette zikredilen bir diğer sıfat ise ا ث مي esîm sözcüğü ile gündeme getirilmektedir. Bu kelime mübalağa kalıbındadır ve günahkâr, günaha gömülmüş, günah yüklü, günahtan beslenen, sürekli olarak günahla anılan, ondan nemalanan gibi anlamlara gelmektedir. Bu kelime bu kalıpta Kur ân da yedi kez yer almaktadır; 28 hepsinde de aynı anlamı vermektedir. Bu özellik her ne bakımdan olursa olsun, her türlü günaha bulaşan, dadanan ve ondan beslenen insan tipini tanıtmaktadır ve bu gibilere itaat edilmemesi müminlere emredilmektedir. 4. Kaba-Sabalar, Soysuz Hayırsızlar kim- Kaba-sabalara, ardından da kötülükle damgalı (dalkavuk) olan (hiç ع ت ل ب ع د ذ ل ز ن مي seye sakın ha itâat etme)! Âyetteki ع ت ل utüll kelimesi kaba, zalim, gaddar, ب ع د ذ ل ba de zâlike ifadesi bundan öte, üstelik, buna ilaveten, ز ن مي zenîm sözcüğü faydasız, fırıldak, hayırsız, nesepsiz, kötülükle damgalı demektir. Bu âyette de kınamaya veya kendisine itaat edilmemesi gereken kişilere dair son iki sıfat yer almaktadır. Oldukça dikkat çeken ve Kur ân da sadece birer kez kullanılan bu nitelikler hakkında kısaca bilgi vermekle yetineceğiz. 11

12 Tefsir Metinleri a) Burada sözü edilen olumsuz özelliklerden birisi ع ت ل utüll kelimesi ile dile getirilmektedir. Bu kelime kaba-saba, zalim, ihtiraslı, duygusuz, gaddar, iri-yarı, koca karınlı, hilkat garibesi, çok yiyen anlamlarıyla tipik tek dünyalılığı ifade etmektedir. Söz konusu sıfatla kimin kastedildiği noktasında çeşitli isimler zikredilmiş olsa da, aslında 10. âyette yer alan küll kelimesi maksadın genel olduğunu ve bir kişiye veya bir döneme indirgenmemesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Her türlü kabalığı yapan, Türkçemizde yontulmamış, kalas kelimeleriyle ifade ettiğimiz bu tip insanlar ölçü tanımayan, nerede ve nasıl davranması gerektiğini bilmeyen, muhataplarını kırıp incitmekten zevk alan ve böylece had-hudud tanımayacak şekilde olumsuzluk sergileyenlerdir. İşte böylesi insanlara da itaat ve aldırış edilmemesi müminlerden istenmektedir. b) Bu âyet grubundaki son olumsuz özellik ise ز ن مي zenîm sözcüğü ile dile getirilmektedir. Bu kelime faydasız, fırıldak, hayırsız, dalkavuk, soysuz, nesepsiz, topluma yamanan, kötülükle damgalı demektir. Kelimeye âlimlerimizin verdiği anlamlardan hareketle, bu kişilerin özellikle asalak tipler olduğu, yüzsüzlük yaptıkları ve diğer özellikleri bir tarafa, o kadarla yetinmeyip başka ahlaksızlıklara da tevessül ettikleri anlaşılmaktadır. Yüce Allah bu âyet grubunda dokuz olumsuz sıfat saymakta ve bu sıfatlara sahip kişilere itaat ve aldırış edilmemesi, onların dikkate alınmaması gerektiğini başta Hz. Peygamber olmak üzere bütün zamanların müminlerine emretmektedir. Sürekli yalan yere yemin edip duran, aşağılık işler yapan, gıybet edip laf taşıyan, cimrilik ve zorbalık yapan, günaha dalan, kaba-saba ve soysuz kişilere hiçbir şekilde itibar edilmemesi öğretisi bu âyet grubunun asıl mesajını oluşturmaktadır Ahlâkî Zaafın Bazı Nedenleri ve Sonuçları Önceki âyetlerde sıralanan olumsuzlukların nedeninin ne olduğu, bu kişilerin başka neler söyledikleri ve sonlarının nasıl şekilleneceği konusu ise devam eden âyetlerde ele alınmaktadır. 1. Fazla Servet ve Çocuklar Kişiyi Azgınlaştırabilir en kâne ifadesi ا ن ك ن (Fazlaca) malı ve oğulları var diye. Âyetteki ا ن ك ن ذ ا م ال و ب ن ني var diye, ذ ا م ال zâ mâl tamlaması mal-mülk, servet sahibi, ب ن ني benîn kelimesi ise oğullar, çocuklar demektir. a) Başındaki ا ن en edatı gereği bu âyetin hem önceki âyetlerle hem de sonraki âyetle ilişkili olarak anlaşılması mümkündür. Râzî nin detaylandırarak ele aldığı bu ihtimalleri hatırlatarak âyeti incelemek istiyoruz. Bizim de tercih ettiğimiz ilk ihtimale göre âyet bir sonraki âyetle ilişkili olabilir. Buna göre, yorumunu yapmakta olduğumuz âyet sebep, sonraki âyet ise sonuç olur. Bu doğrultuda verilmek istenen mesaj ve âyetlerin anlamı şöyledir: (Fazlaca) mal ve oğulları var diye, böylesi bir insana âyetlerimiz okunup aktarıldığı zaman Öncekilerin masalları! der. Önceki âyetlerde dile getirilen olumsuz sıfatların sahibi olan bu insan tipi, belli şımarıklıkların sonucu olarak Allah ın âyetlerini ve dolayısıyla Hz. Peygamber in risaletini inkâra yeltenmektedir. 12

13 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 Diğer ihtimale göre ise âyet önceki âyetlere bağlıdır. Orada sayılan dokuz olumsuz niteliğin sebebi işte bu âyette verilmiş olur. Buna göre âyetlerin meali ve mesajı şu şekli alır: (Fazlaca) malı ve oğulları var diye sürekli (yalan yere) yemin edip duranlara, aşağılıklara, (herkesi) kötüleyenlere, söz götürüp getirenlere, hayra engel olan cimrilere, saldırganlara ve günaha gömülenlere, kaba-sabalık yapanlara, ardından da kötülükle damgalı (dalkavuk) olanlara sakın ha itâat etme! Bu durumda yorumunu yapmakta olduğumuz âyet sebep, önceki âyetlerdeki özellikler ise sonuç olmaktadır. Özellikle bu ikinci ihtimal doğrultusunda Hz. Peygamber e yönelik dolaylı bir uyarının yapılmış olma ihtimali de vardır. Yani söylenmek istenen şu olabilir: Ey Peygamber! Sakın hâ, fazlaca malı ve oğulları var diye belki sana faydası dokunur ümidiyle şu şu kişilere itaat etmeyesin! b) Âyetin başındaki ا ن ك ن en kâne ifadesi var diye şeklinde tercüme edilmektedir. Bu ifadenin tercümesinde bazı ihtimaller bulunmaktadır. ل ن en edatının başında gizli bir lâm harfi var kabul edilir. Bu durumda ifade ا ن Buna göre edilir. lienكا انا kâne takdirinde anlaşılmış olur ve var diye şeklinde tercüme Diğer ihtimale göre ise söz konusu ifadenin başında bir soru edatı var kabul edilir. Buna göre ifade ا ئ ن ك ن ein kâne veya ك ن أ أ ن een kâne takdirinde anlaşılmış olur ve var diye mi? -diği için mi? şeklinde tercüme edilir. 29 c) Pek çok âlimimiz yorumunu yapmakta olduğumuz bu âyet grubunun özellikle Velîd b. Muğîra hakkında indirildiğini kabul etmektedir. Tıpkı Müddessir 74/ âyetlerde dile getirildiği gibi, zengin oluşu ve fazla sayıda oğullarının bulunuşu bu görüşün gerekçesidir. Ancak uyarıların başında 10. âyette kullanılan küll kelimesi, maksadı bir kişiyle değil, bu nitelikteki insan tipiyle ilişkilendirmemiz gerektiğini ortaya koymaktadır. Şüphe yok ki Velîd bu tipin elebaşlarından birisidir; ancak mesaj onunla sınırlı değildir. d) Bu arada âyetin mesajını incelerken genellemeci bir mantık yürütmek de doğru değildir. Çünkü her mal ve servet sahibinin veya fazla sayıda oğulları ya da çocukları olan kişilerin bu şekilde davranacağı söylenemez. Mal ve servet sahibi olmak bu noktada bazı insanların şımarmasına ve olumsuz tavır sergilemesine neden olabilir; ancak hepsinin böyle olması gerekmediği gibi, söz konusu davranışları yapan herkesin fazlaca mal ve oğul sahibi olduğu da iddia edilemez. Azgınlık için servet şart değildir; serveti olan herkes de azgınlaşmaz. Günümüzde azgınlığın ölçüsü ve nedenleri yeni boyutlar kazanmıştır. Şimdilerde servete, yakınlara veya kalabalık oluşa bakılmadan, bazen tek başına, bazen de gruplar, örgütler, dernekler veya devletler halinde durdukları yerden yazdıklarını internet aracılığı ile dünyaya servis edenler, tiyatro, film, karikatür, kitap, makale gibi araçlarla yapmak istediklerini rahatça ve sınır tanımadan gerçekleştirenler vardır. 13

14 Tefsir Metinleri Burada vurgulanan husus, kişilerin azgınlık yapma konusunda sınır tanımamalarıdır; işte bütün zamanların müminleri bu noktada bilinçlendirilmekte, kendilerine böyle insanlara itaat ve aldırış edilmemesi, bir anlamda boyun bükülmemesi gerektiği beyan edilmektedir. 2. Vahye İftira Felakettir Böylesi bir insana âyetlerimiz okunup aktarıldığı ا ذ ا ت ت ل ع ل ي ه ا ي ت ن ا ق ال ا س اط ي ال و ل ني zaman Öncekilerin masalları! der. Âyetteki ت ت ل tütlâ fiili okunmak, aktarılmak, ا ي ت ن ا âyâtünâ tamlaması âyetlerimiz, ق ال kaale fiili demek, söylemek, ا س اط ي ال و ل ني esâtııru l-evvelîn tamlaması ise öncekilerin masalları demektir. Fazla serveti ve oğulları olan, ayrıca sûrenin âyetlerinde dile getirilen olumsuz özelliklerin sahiplerinin asıl suçlayıcı ifadesi işte bu âyette gündeme getirilmektedir. Onların meselesi vahye karşı çıkmak ve risaleti reddetmekti; burada da ele alınan konu budur. a) Âyette geçen ت ت ل tütlâ fiili okunmak, aktarılmak, hatırlatılmak, tebliğ edilmek, gündeme getirilmek, peşinden gidilmek, takip edilmek gibi anlamlara gelmektedir. Tilâvet kelimesinin anlamı hakkında daha önce geniş açıklamalar yapmıştık. 30 İlgili fiilin buradaki anlamı aktarılmak şeklinde olmalıdır; çünkü bağlam bunu zorunlu kılmaktadır. Kendilerine aktarılan âyetler ise şüphesiz vahyin her bir parçasıydı, yani Kur ân hakikatleriydi. b) Mekke müşrikleri vahye karşı suçlayıcı ifadelerini öncekilerin masalları anlamına gelen esâtııru l-evvelîn tamlaması ile dile getirmekteydiler. Mütaffifûn 83/13 te geniş ا س اط ي ال و ل ني ا س اط ي ال و ل ني insanlardır. bir şekilde ele aldığımız üzere, bu tamlamayı dile getirenler inkârcı esâtııru l-evvelîn kavramı, öncekilerin, eskilerin, geçmişin masalları diye tercüme edilmekte ve Kur ân da dokuz yerde geçmektedir. 31 Bu ifade bazı âyetlerde mahşerle ilgili özel âyetler, yani diriltilme 32, bazılarında ise kıyamet ve mahşeri de içeren vahiy ile indirilen her şey olarak anlaşılmalıdır. Bazıları bu kavramın sadece Kur ân kıssalarıyla ilgili olduğunu zannetseler de, esasında Mekke müşriklerinin hedefinde sadece kıssalar değil, bütünüyle Kur ân bulunmaktaydı. Zaten özellikle Furkaan 25/5 teki iftira cevaplanırken 6. âyette Kur ân ı Yüce Allah ın indirdiği beyan edilmekte ve bu konudaki suçlama ve iftiralar bütünüyle reddedilmektedir. Bu tip insanlar, esasında Yüce Allah ın âyetlerini inkâr ettikleri için, bu kapsamda peygamberlik kurumunu ve bütünüyle vahiy kültürünü reddediyorlardı. Her ne vesileyle kendilerine bir gerçek hatırlatılmış olsa tereddütsüz onu inkâr ediyorlar, hakikatin yanından geçmeye bile tahammül edemiyorlardı. Çünkü biliyorlardı ki, dinleseler inanacaklardı. İnanmamak için dinlememeyi tercih ediyor, dinleyenleri engelliyor, vahyin okunması esnasında gürültü çıkartarak onun sesini ve etkisini kısıp kapatma yolunu tercih ediyorlardı

15 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 Sûrenin özellikle sekizinci âyetinden itibaren ele alınan ve başta Hz. Peygamber in ve onun şahsında bütün Müslümanların kendilerine itaat etmemeleri gerektiği bildirilen nankör ve inkârcı müşrik tipin en önemli tanınma yolu işte bu cümle ile ortaya konulmaktadır. Bunlar Yüce Allah ın âyetlerine eskilerin masalları diyerek vahiy ile alay etmektedirler. Âl-i İmrân 3/186 da mucizevî bir şekilde hatırlatıldığı üzere, şimdilerde de benzer cümleler duyulmakta ve bunların eziyetlerine karşı sabırlı olmak, yani kendi sağlam inancında ısrarcı ve sebatkâr olmak bütün zamanların Müslümanlarından istenmektedir. 3. Azgınlar Azapla Damgalanacaktır dam- nesimü fiili ن س م Biz yakında onun burnunu sürteceğiz. Âyetteki س ن س م ه ع ل ال خ ر ط وم galamak, ال خ ر ط وم el-hurtuum kelimesi ise hortum, burun demektir. Yorumunu yapmakta oluğumuz âyet grubunun son cümlesini oluşturan bu ifade, vahye karşı kibir içerisinde bulunan inkarcı nankörlerin nasıl bir akıbet yaşayacağını beyan etmektedir. Hortumun damgalanması ifadesi aslında bir mecazdır ve kişinin kurtulamayacağı bir zillet ile buluşturulması demektir. a) Burundan damgalanma mecaz olduğuna göre, bu mecazın gerekçesini anlamak gerekir. Yani insan neden burnundan damgalanır? İnsan bedeninde ilk bakılan organ yüzdür; yüzün ilk görülen ve belirgin kısmı ise burundur. Bir kişiyi zillete düşürmek için onun burnunun sürtülmesi genellikle yeterlidir. Hem yalancılığının hem de kibrinin timsali olan ve kıl aldırmadığı burnundan damga yiyenin onu damgalayan kişi karşısındaki acizliği ve zilleti bu şekilde ortaya konulmaktadır. 34 Burnu büyüyenin burnunun sürtülmesi gerekir ki daha fazla insan suretinden çıkmasın. Çünkü burnu çok büyük varlıklar insan değillerdir. Yalan ve kibir insanı insanlığından çıkarır, başka varlıklara benzer hale getirir. Râzî nin de vurguladığı gibi Velîd b. Muğîra kötü bir şöhretle uzun yıllar yaşamıştı. İşte Yüce Allah nankör insan tipini, vakti geldiğinde cezalandıracağını bu şekilde beyan etmektedir. b) Damgalanmanın maddî veya manevî oluşundan ziyade, bunun zamanı ve yeri merak konusudur. Âyetin başındaki sîn harfi, gelecek zaman ifade eder. Bu nedenle cezalandırmanın yeri ve zamanı hakkında farklı kanaatler ileri sürülmüştür. Buna göre bazı âlimler bunun âhirette gerçekleşeceğini beyan ederken, bazıları ise dünyada meydana geleceğini ifade etmişlerdir. 1. Olayın dünyevî olduğunu iddia edenlerin çeşitli delilleri nakledilmektedir: Hz. Peygamber in Mudar için tıpkı Hz. Yûsuf zamanındaki gibi yedi yıllık kıtlık isteği kabul edilmiş ve onlar yedi yıl çok ağır kıtlık yaşamıştı. 35 Bu olay, burun sürtmesinin mecaz olduğunu gösterir. Sûrenin 17. âyetinden itibaren anlatılan kıssa bahçe sahipleri ve ürünlerle ilgili olduğu için bu bilgi âyetin bağlamına uygundur. Sadece yedi yıl ifadesi bir sorun olarak görülmektedir. Onu da makul belli bir süre şeklinde anlarsak bu problem de ortadan kalkmış olur. 15

16 Tefsir Metinleri İbn Abbâs tan gelen bir rivayete göre Bedir savaşında Velîd b. Muğîra burnundan bir kılıç darbesi almış ve damgalanmıştı. 36 Bu olay ise damgalanmanın maddî olduğunu göstermektedir. 2. Âyetin başındaki sîn harfi, tıpkı Alak 96/18 de olduğu gibi gelecek zaman ifade eder. Bu nedenle damgalanmanın âhirette gerçekleşeceği kabulü de en az diğer görüş kadar doğrudur. Âyetteki ال خ ر ط وم el-hurtuum, yani burun kelimesi parçayı anarak bütünü kastetme kuralı gereği bütünüyle insanı ifade etmektedir. c) Âyetteki س ن س م ه senesimühû fiilinin peşinde gelen hû zamirinin tekil oluşu maksadın bir tek kişi olduğunu göstermez. Hem 10. âyetteki küll kelimesi, hem de 17. âyetteki hüm zamiri maksadı bir insan tipi olarak anlamamız gerektiğini göstermektedir. Bu tip insanlar dünyada kibir gösterip reddettikleri gerçeklerle mahşerde karşılaşacak ve derin mahcubiyetler yaşayacaklardır. Sûrenin başından beri ele alınan konular başta Hz. Peygamber olmak üzere hem bütün zamanların müminlerine moral vermekte ve onları motive etmekte, hem de karşıtlarına gözdağı verip ayaklarını denk almaları gerektiğini kendilerine öğretmeyi amaçlamaktadır. Gerçeği yalanlamamak, yağcılık yapmamak, inançtan ve dolayısıyla dinî hayattan taviz vermemek, yalan yere sürekli yemin edip Allah ın adını olur olmaz niyetlere alet etmemek, aşağılık işler yapmamak, gıybet etmemek, laf taşımamak, cimrilik yapmamak, zorbalığa bulaşmamak, günaha dalmamak, ondan beslenmemek, kaba-sabalık yapmamak, soysuzluk ve hayırsızlık üzere yaşamamak bir Müslüman ın sahip olması gereken ahlakî değerlerin çok önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Vahyin ilk dönem âyetlerinde bu bilgilerin verilmesi Müslüman şahsiyetini inşada Kur ân ın önceliklerini kavratmayı hedeflemektedir ÂYETLER ا ن ب ل و ن ه ك ب ل و ن ا ص اب ال ج ن ة ا ذ ا ق س م وا ل ي ص م ن ا م ص ب ح ني 17 و ل ي سس ت ث ن ون 18 ف ط اف ع ل ي ا ط ا ئ ف م ن ر ب ك و ه ن ئ م ون 19 ف ا ص ب ح ت ك لص مي 20 ف ت ن اد و ا م ص ب ح ني 21 ا ن اغ د وا ع ل ح ر ث ك ا ن ك ن ت ص ار م ني 22 ف ان ط ل ق وا و ه ي ت خ اف ت ون 23 ا ن ل ي د خ ل ن ا ال ي و م ع ل ي ك م س ك ني 24 و غ د و ا ع ل ح ر د ق اد ر ين 25 16

17 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 ف ل م ا ر ا و ه ا ق ال و ا ا ن ل ض ا ل ون 26 ب ل ن ن م ح ر وم ون 27 ق ال ا و س ط ه م ا ل م ا ق ل ل ك ل و ل ت سس ب ح ون 28 ق ال وا سس ب ح ان ر ب ن ا ا ن ك ن ا ظ ال م ني 29 ف ا ق ب ل ب ع ض ه م ع ل ب ع ض ي ت ل و م ون 30 ق ال وا ي و ي ل ن ا ا ن ك ن ا ط اغ ني 31 ع س ر ب ن ا ا ن ي ب د ل ن ا خ ي ا م ن ا ا ن ا ل ر ب ن ا ر اغ ب ون 32 ك ذ ل ال ع ذ اب و ل ع ذ اب ال خ ر ة ا ك ب ل و ك ن وا ي ع ل م ون Biz, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da denemiştik. Hani o (bahçe sahipleri) sabahleyin bahçeyi devşireceklerine yemin etmişler, istisna (ihtiyacı da) duymamışlardı (Fakat) onlar daha uykudayken, Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (bela) bahçeyi sarıvermişti de bahçe kapkara kesilmişti Sabah olurken birbirlerine şöyle seslenmişlerdi: Hasat etmek istiyorsanız, hadi erkenden arazinize (bahçenize) gidin! (Bahçe sahipleri), Bugün yanınıza sokulmak üzere bahçeye hiçbir yoksul girmese! (temennisiyle) fısıldaşarak yürüyorlardı. 25. Her şeye güçleri yetermiş (gibi) hızlı bir şekilde çok erken davranıp (bahçeye gelmişlerdi). 26. Fakat bahçeyi gördüklerinde, Biz herhalde yolumuzu şaşırdık! demişlerdi. 27. (Bir süre sonra, hayır, hayır)! Aksine, biz mahrum bırakılmışız! (diye sızlanmışlardı). 28. İçlerinden en makul olanı, Ben size tesbih etsenize! dememiş miydim? şeklinde çıkışmıştı. 29. (Onlar), Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz demişlerdi. 30. Ardından, birbirlerine özeleştiri yapmaya (veya kabahati birbirlerine yüklemeye) başlamışlardı (Sonunda) şunu itiraf etmişlerdi: Âh, eyvâh, yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın (küstah) kişilermişiz. Belki Rabbimiz bize (yok olan bahçenin) yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) sadece Rabbimize yönelenleriz. 33. İşte (dünyevî) azap böyledir. Âhiret azabı ise elbette çok daha büyüktür. Keşke bilselerdi! Kalem sûresinin bu üçüncü grup âyetinde önceki âyetlerle de anlam ilişkisi kurulabilecek şekilde nankör insanların nasıl davrandığı ve bunun sonucunda nasıl bir sonuç yaşadıkları ifade edilmektedir. Bir anlamda 16. âyetteki burnun sürtülmesi nin dünyevî boyutu örneklendirilmekte, muhataplara dolaylı olarak bir mal ve servet ahlakı öğretilmektedir. Müslümanlar -hâşâ- Allah yokmuş gibi yaşayamazlar. İşte bu âyetler muhataplara Allah ile yaşamayı öğreten eğitici mesajlar içermektedir Nankörlüğün Dünyevî Sonuçları Yüce Allah, Mekke müşriklerinden özellikle ileri gelen bir kısmına uyguladığı bir imtihanı, eski milletlerden cimrilik yapan bahçe sahiplerine yaşattığı imtihan ile birleştirerek anlamlı bir ibret levhası halinde insanlığa sunmaktadır. 17

18 Tefsir Metinleri 1. İstisna Etmemekle İmtihanı Kaybetmişlerdi Biz, ا ن ب ل و ن ه ك ب ل و ن ا ص اب ال ج ن ة ا ذ ا ق س م وا ل ي ص م ن ا م ص ب ح ني و ل ي سس ت ث ن ون vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da denemiştik. Hani o (bahçe sahipleri) sabahleyin bahçeyi devşireceklerine yemin etmişler, istisna (ihtiyacı da) duymamışlardı. Buradaki ashâbü l-cenneh tamlaması bahçe ا ص اب ال ج ن ة sınamak, belevnâ fiilleri denemek, ب ل و ن sahipleri, ا ق س م وا aksemû fiili yemin etmek, ي ص م ن yasrimünne fiili devşirmek, hasat etmek, م ص ب ح ني musbihıın kelimesi sabaha çıkınca, sabahleyin, ل ي سس ت ث ن ون lâ yestesnûn fiili ise inşallah dememek, istisna etmemek demektir. (a ا ن ب ل و ن ه ك ب ل و ن ا ص اب ال ج ن ة Biz, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da denemiştik. Âyetin bu giriş cümlesi hakkında bazı açıklamalar gereklidir. 1. Buradaki ا ن ب ل و ن ه Onları denedik şeklindeki cümleyi hem geçmiş zaman, hem de gelecek zamanla ilişkili olarak anlamlandırmak mümkündür. Cümleye eğer geçmiş zaman anlamı verirsek, olayın Mekke de müşriklerle ilgili olarak meydana geldiğini kabul etmiş oluruz. 16. âyeti yorumlarken de ifade ettiğimiz gibi Hz. Peygamber in Mudar kabilesiyle ilgili olumsuz sonuçlanan bir isteği olmuştu ve Yüce Allah da onları yedi yıllık bir kıtlıkla cezalandırmıştı. Sûrenin indiriliş zamanını düşündüğümüzde, aradan yedi yıllık süre nin geçmiş olduğunu söylememiz doğru olmaz. Ancak bunun makul bir süre olduğunu kabul edersek ortada bir sorun kalmaz. Ayrıca bu denenmenin Velîd b. Muğîra örnekliğinde mal, servet, çocuk, itibar gibi şeylerle gerçekleştiğini ve onların bu imtihanı kaybettiklerini de söyleyebiliriz. Fazla servet ve kalabalık taraftar şımarıklığının neden olduğu felaket, çok önceleri yaşayan bir topluluğun hayatıyla eşleştirilmiş ve onların da bu imtihanı kaybetmiş oldukları ifade edilmiş olur. Âyetlerin indirildiği dönem itibariyle düşündüğümüzde, zengin olup bunu bir kibir aracı haline getiren ve hakikate düşmanlığa dönüştüren Mekke nin ileri gelen bütün müşrik inkarcılarının bu servet imtihanını kaybettiklerini söylemek durumundayız. Benzer tavır ve davranışları ortaya koyanların benzer akıbetleri yaşadıkları, hatta yaşayacakları bir örnekle bir defa daha hatırlatılmış olmaktadır. Söz konusu cümleye gelecek zaman anlamı da verilebilir. Bu durumda anlam Bahçe sahiplerini denediğimiz gibi, onları da (Mekkeli müşrikleri de) deneyeceğiz şeklini alır. Buna göre âyetler indirildiğinde henüz böyle bir şeyin meydana gelmediği, ancak bir tehdit unsuru olarak kendilerine gözdağı verilmesinin amaçlandığı ifade edilmelidir. 18

19 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 Kendilerine servet verilmiş olan, ancak bu imkânı vahiy karşıtlığına dönüştürenlerin, söz konusu bahçe sahipleri gibi bir akıbeti yaşayacakları onlara önceden hatırlatılmaktadır. Bütün zamanların inkarcıları bu noktada uyarılmakta, determinizm gereği benzer olayların benzer sonuçlar doğuracağı insanlara öğretilmektedir. 2. Âyetteki ا ص اب ال ج ن ة ashâbü l-cenneh tamlaması, sanıldığı gibi cennetlikler değil, özellikle bu âyette bahçe sahipleri anlamına gelmektedir. ال ج ن ة el-cenneh kelimesindeki eliflâm takısı bu kişilerin Mekkeliler tarafından bilindiğini göstermektedir. 3. Âyette örnek verilen bahçe sahipleri nin kimliği hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. En çok kabul edilen görüşü nakletmekle yetinelim. Buna göre Yemen de San a ya yakın bir yer olan Savran da mümin bir kişinin verimli bir bahçesi vardı. Malında fakirlerin hakkı olduğunu bilen ve buna göre davranan bu kişi vefat edince, çocukları nüfus kalabalıklığını bahane ederek fakirlere bakmaz olmuştu. İşte bunun sonucunda Yüce Allah onların bahçesini bir kasırga ile yok etmişti. 37 Kıssanın ilerleyen bölümlerinde bu kişilerin gizli gizli konuşmalarından söz edilmesi, bu bahçenin hasat zamanının fakirlerce bilindiğini, bu nedenle onlara duyulmadan hasat isteklerini dile getirdikleri anlaşılmaktadır. Kur ân kıssalarında yer ve şahıs isimlerinin zikredilmemesi, mesajın evrenselliğini sağlamak içindir. Bu kişilerin kimler olduğu, ne zaman ve nerede yaşadıkları gibi soruların cevapları önemli olsaydı, Yüce Allah onlar hakkında da açıkça bilgi verirdi. Haklarında bilgi verilmemesi bunun önemli olmadığını, asıl meselenin verilmek istenen mesajla ilgili olduğunu ortaya koymaktadır. Kıssadaki ders bir servet ve infak ahlakı merkezlidir. Bu nedenle biz de kıssayı bu çerçevede anlamaya çalışacağız. (b ا ذ ا ق س م وا ل ي ص م ن ا م ص ب ح ني Hani o (bahçe sahipleri) sabahleyin bahçeyi devşireceklerine yemin etmişlerdi. Âyetin bu cümlesinde söz konusu bahçe sahiplerinin kararlılıkları dile getirilmektedir. Sûrenin 10. âyetindeki Yalan yere sürekli yemin eden kişilere itaat etme emri ile burada sözü edilen bahçe sahiplerinin yersiz yeminleri aynı hatada birleşmektedir. Onlar da bunlar da olur olmaz yere yemin ederek Allah ın adını istismara yeltenmişlerdi. Hayırlı işlerde yemin etmek bir taraftan Allah ın adını anma sevabı kazandırırken, diğer taraftan da hayatı Allah bilinciyle yaşamayı öğretir. Bu sûrede gündeme getirilen her iki grubun da böyle bir bilince sahip olduğu söylenemez. Dahası bunlar Allah ın yüce isimlerini inkârlarına ve günahlarına alet etme cüretini göstermişlerdi. 19

20 Tefsir Metinleri Bahçe sahipleri sabahleyin ürünleri mutlak surette hasat edeceklerine dair hem yemin etmekte, hem de ل ي ص م ن le yasrimünne fiilindeki lâm edatıyla da kararlılıklarını göstermekteydiler. Anlaşılıyor ki durumdan emindiler; bu işi mutlaka kendileri yapacaktı ve başkalarını bahçeye dahi sokmayacaklardı. Ancak bu noktada çok büyük bir hata yapmış, Allah ı hesaba katmamışlardı. Esasında bu kıssanın burada anlatılmasının bir sebebi de budur; yani Müslümanlara Allah ile birlikte yaşama ahlakının öğretilmesi dir. Bu duyarlılıktan yoksun davrananları nasıl sonuçların beklediği kıssanın ilerleyen bölümlerinde ortaya konulacaktır. c) و ل ي سس ت ث ن ون İstisna etmemişlerdi. Bu ifadeye geçmiş zaman anlamı vermemizin sebebi, kıssanın geçmişte yaşanmış olmasıdır. Bahçe sahiplerinin ihmal ettiği şey bu cümlede ifade edilmektedir. Söz konusu ifadeyi iki şekilde anlamak mümkündür: 1. Âyette akla ilk gelen anlam, kelimenin verdiği mana ile ilgilidir. İstisna etmemek, payını ayırmamaktır. Bu durumda verilmek istenen mesaj, bahçe sahiplerinin fakirlere pay ayırmamalarıyla ilgili olur. İstisna yapmama yı bahçe sahiplerinin ürünlerinde başkalarının da hakkı olduğunu kabul etmemeleri ve dolayısıyla onlara haklarını vermemeleri şeklinde anlayabiliriz. 2. Bu ifadeyi İslâm literatüründeki özel bir terim olarak da yorumlamak mümkündür. Buna göre istisna yapmamak, inşallah, yani Allah dilerse, Allah izin verirse dememektir. Kehf 18/23-24 te bu duyarlılık Kur ânî bir emir olarak özellikle zikredilmektedir. Kur ân ın inşa etmek istediği insan, Allah ı hesaba katarak yaşayan kişidir. Müslüman, Allah yokmuş gibi davranamaz. Ondan beklenen duyarlılık, her işinde ve her anında Allah ı yanında hissetmesi, O nun kendisini gördüğünü ve davranışlarını kaydettirdiğini bilmesi, O nun izni ve iradesi olmadan hiçbir şeyin gerçekleşmeyeceğini unutmamasıdır. Hem Mekkeli müşrik ileri gelenlerin, hem burada sözü edilen bahçe sahiplerinin, hem de bütün zamanların kibirli zenginlerinin yoksun olduğu şey bu noktada kendisini göstermektedir. Allah ı hesaba katmadan yaşanmaz; çünkü Allah O nu hesaba katmayanlara Kendisini hatırlatmaktadır. Fakat bunun insana istikamet kazandırması için cezaya dönüşmeden gerçekleşmesi gerekir. Allah ı unutanlara Allah da kendilerini unutturduğu gibi, 38 O nu hesaba katmayanlara da Kendisini hatırlatır. İşte duyarlılık burada ortaya çıkmalı, ceza ve pişmanlık yaşanmadan önlem alınmalıdır. Kur ân da bu içerikte bilgilendirmeler yapılmasının sebebi de budur. Ders alınmalı ve öncekilerin yaptığı hatalar tekrarlanmamalıdır. Aksi takdirde, hem dünyada hem de âhirette mahrumiyetlerin yaşanması kaçınılmazdır. 20

21 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 2. Kasırga Bahçeyi Kapkara Etmişti uyku- (Fakat) onlar daha ف ط اف ع ل ي ا ط ا ئ ف م ن ر ب ك و ه ن ئ م ون ف ا ص ب ح ت ك لص مي dayken, Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (bela) bahçeyi sarıvermişti de bahçe kapkara kesilmişti. Buradaki ط اف / ط ا ئ ف taafe/taaif kelimeleri sarmak, dolamak, yoklamak, vurup geçmek, نا ا ئ ونا nâimûn kelimesi uykuda olmak, اا ص با حا asbeha fiili dönüşmek, sabahlamak, demektir. es-sarîm sözcüğü ise siyahlık, siyahlamak, kesik, kül gibi olmak الص مي a) فا طا افا عا لا ي ها ا طا ا ئ ف م ن را ب كا وا ه م نا ا ئ ونا (Fakat) onlar daha uykudayken, Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (bela) bahçeyi sarıvermişti. Burada, söz konusu bahçeye geceleyin bir bela, yani kasırga geldiği, sahiplerinin ise o esnada uykuda oldukları ifade edilmektedir. 1. Bahçenin başına gelen şeyin bir çeşit ateş olduğu ve orayı yaktığı anlaşılmaktadır. Esasında âyette bahçeyi perişan eden şeyin ne olduğu açıkça belirtilmediği için bununla ilgili farklı fikirler ileri sürmeye gerek yoktur. Buradaki طا ا ئ ف taaif kelimesine bela veya azap dememizin sebebi 33. âyetteki İşte azap budur cümlesidir. Ayrıca طا افا taafe fiili de bu azabın bütün bahçeyi çe- عا لا ي ها ا peçevre etkisi altına aldığını, uğramadık hiçbir köşe bırakmadığını göstermektedir. Dahası aleyhâ ifadesi, yukarıdan gelen bir felaketin bahçeyi yok ettiğini, onu etkisi altına aldığını hissettirmektedir. 2. Âyette م ن را ب كا min rabbike Rabbinden denmesi, azabın Allah tan geldiğini göstermektedir. Allah ı hesaba katmayan ve mallarında hakkı bulunduğunu kabul etmeyip fakirleri mahrum bırakanlar da elbette mahrum bırakılacaktır. Bu mahrumiyet Yüce Allah tarafından gerçekleştirilecektir; çünkü insanlara emanet edilen mal ve servetin asıl sahibi O dur. İşte Allah ı unutanlara Allah kendisini bu şekilde hatırlatmaktadır. gös- Onlar uykudayken cümlesi, bahçe sahiplerinin o esnada uykuda oluşlarını و ه ن ئ م ون 3. termektedir. Bu ifadenin zikredilmesinin muhtemel sebebi, bu felaketin geceleyin meydana geldiğini göstermektir. İmam Ferrâ nın ifadesine göre ط ا ئ ف taaif kelimesi sadece gece gelen felaket için kullanılmaktadır. Gündüz meydana gelenler için bu kelime kullanılmaz. 39 özel- vehüm nâimûn cümlesinin و ه ن ئ م ون taaif kelimesinin, hem de ط ا ئ ف hareketle, hem likle söz konusu mesajı oluşturmak için bir arada kullanıldığını söyleyebiliriz. Buradan b) ف ا ص ب ح ت ك لص مي (Bahçe) kapkara kesilmişti. İşte gece gelen felaket sonucunda bahçenin hali bu cümle ile ortaya konulmaktadır. Bahçe simsiyah oldu veya bahçe siyah olarak sabahladı anlamları burada söz konusu edilebilir. Azap, bahçeyi adeta karartmış ve karanlık geceye dönüştürmüştü. 40 Bu âyetle ilgili meyveleri yok olmuş, hayrı kesilmiş, kum yığınına dönüşmüş, yeşilliğini kaybetmiş, gün gibi olmuş şeklinde ifade olarak farklı, ancak mesaj olarak aynı şeyi ortaya koyan yorumlar yapılmıştır. 41 Mesajın bir felaket yaşandığı şeklinde anlaşılması işin en doğrusudur. 21

22 Tefsir Metinleri Yüce Allah a adanmayan mal ve servetin sonu ya dünya hayatında bu şekilde karartılmaktır veya ahirette ateşe dönüşmektir. Bahçeye uygulanan azabın ateş olduğu şeklindeki yaklaşımı dikkate alırsak, Allah a adanmayan servetin ateş gibi algılanması gerektiğini söyleyebiliriz. Tevbe 9/34-35 te verilen mesaj da bu noktada hatırlanmalıdır. İlgili âyetler mealen şöyledir: Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve insanları Allah ın yolundan çevirirler. Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele! O gün cehennem ateşinde bunların üzeri kızdırılıp pul pul dökülür; bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanır ve (onlara denilir ki): İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığdığınız şeylerin (azabını) tadınız. Ayrıca Âl-i İmrân 3/180 i de mealen zikretmek istiyoruz: Allah ın, lütfundan kendilerine verdiklerini infak etmekte cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırdır; tersine bu onlar için şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Yüce Allah bu ve benzer âyetlerde Allah a adanmayan servetin mahşerde insan için büyük bir felakete dönüşeceğini beyan etmektedir. Yorumunu yapmakta olduğumuz âyet grubunda ise bunun dünyada hasret ateşine dönüştüğü ifade edilmektedir Bahçe Sahiplerinin Sinsi Planları Yüce Allah, kıssanın geri kalan bölümünde çok daha ilginç diyalogları haber vermektedir. İster yüksek sesle, isterse fısıldayarak olsun, bahçe sahiplerinin yaptığı konuşmaların içerikleri gün yüzüne çıkartılmakta, böylece hiçbir şeyin Yüce Allah a gizli olamayacağı beyan edilmiş olmaktadır. 1. Hasat İçin Erken Hareket Kararı Almışlardı Sabah olurken birbirlerine şöyle ف ت ن اد و ا م ص ب ح ني ا ن اغ د وا ع ل ح ر ث ك ا ن ك ن ت ص ار م ني seslenmişlerdi: Hasat etmek istiyorsanız, hadi erkenden arazinize (bahçenize) gidin! Âyetteki sabah- musbihıın kelimesi sabaha çıkınca, م ص ب ح ني seslenmek, tenâdev fiili birbirine تا نا ادا و ا ص ار م ني arazi, hars kelimesi tarla, bahçe, ح ر ث davranın, üğdû emri erken اغ د وا leyin, sârimîn sözcüğü ise devşirenler, hasat edenler demektir. ت ن اد و ا Sabah olurken birbirlerine şöyle seslenmişlerdi: Burada geçen ف ت ن اد و ا م ص ب ح ني a) tenâdev fiili karşılıklı olarak birbirine seslenmek anlamına gelmektedir. Anlaşılıyor ki, bahçe sahipleri kalabalık bir aileydiler ve sabaha yakın bir zamanda veya sabah erken vakitte birbirlerini uyarmışlardı. 22

23 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 (b ا ن اغ د وا ع ل ح ر ث ك ا ن ك ن ت ص ار م ني Hasat etmek istiyorsanız, hadi erkenden arazinize (bahçenize) gidin! Buradaki mesaj, bahçe sahiplerinin bahçeye erken gitmeleriyle ilgilidir. sahiple- harsiküm ifadesi araziniz anlamında muhatap zamiriyle gelse de maksat bahçe ح ر ث ك ا ن ك ن ت ص ار م ني rinin hepsidir, yani bu isteği dile getiren de o sahiplerden birisidir. Aynı şekilde in küntüm sârimîn ifadesindeki zamirlerin konumu da bu şekildedir. Bu arada ح ر ث ك harsiküm ifadesinin başındaki ع ل alâ edatı, Râzî nin de dediği gibi bahçedeki ürünlerin dallardan veya ağaçlardan toplanan üzüm, meyve, hububat gibi tarım ürünleri olduğuna delildir. 42 Aksi takdirde alâ değil, ilâ edatı kullanılırdı. Ayrıca Yazır bu noktada daha ince bir noktaya temas etmekte ve alâ edatının kullanılma gerekçesini, adeta düşmanın üzerine gider gibi mahsulü tamamen yerle bir etmek ve ondan geriye hiçbir şey bırakmamak, başkalarına hiçbir zerresini vermemek niyetine bağlamaktadır. 43 Bahçe sahipleri ح ر ث ك harsiküm bahçeniz, araziniz diyerek orayı sahiplenmekte, orada fakirlerin hakkının bulunmadığını söylemek istemekte, böylece mülkün asıl sahibinin Yüce Allah olduğunu hesaba katmadıklarını ortaya koymaktaydılar. 18. âyette de dile getirilen istisna yapmamaları nın gerekçesi de bu duygu olsa gerektir. 2. Yoksullara Duyulmak İstememişlerdi yanı- (Bahçe sahipleri) Bugün ف ان ط ل ق وا و ه ي ت خ اف ت ون ا ن ل ي د خ ل ن ا ال ي و م ع ل ي ك م س ك ني nıza sokulmak üzere bahçeye hiçbir yoksul girmese (temennisiyle) fısıldaşarak yürüyorlardı. Buradaki ان ط ل ق وا intalekuu fiili yürümek, gitmek, ي ت خ اف ت ون yetehaafetûn fiili fısıldaşmak, ال ي و م sokulmamak, lâ yedhulenne fiili girmemek, ل ي د خ ل ن konuşmak, karşılıklı gizli gizli el-yevm kelimesi bugün, م س ك ني miskîn sözcüğü ise yoksul demektir. a) ف ان ط ل ق وا و ه ي ت خ اف ت ون Fısıldaşarak yürüyorlardı. Bu âyette bahçe sahiplerinin birbirlerine seslenmelerinin ardından hemen harekete geçtikleri ف ان ط ل ق وا fentalekuu fiilinin başındaki fâ edatından anlaşılmaktadır. Yürürken de gizli gizli bir temenni dile getiriyorlardı. Bu istek hepsinin ortak arzusuydu; çünkü âyette kullanılan ي ت خ اف ت ون yetehaafetûn şeklindeki fiilin kalıbı müşâreket denilen karşılıklı bir ortaklığı ifade etmektedir. Onlar muhtemelen sabahın ilk ışıklarıyla, yani ortalık tam ağarmadan harekete geçmişlerdi. 23

24 Tefsir Metinleri Burada dikkat çeken bir başka husus ise, hiç kimse hissetmesin diye konuşmalarını gizli yapmalarıdır. Bunun sebebi de gayet açıktır. Çünkü bahçenin devşirilme zamanını bilip oradan yardım almak isteyen garibanların çevrede olma ihtimaline karşılık, kendilerini ses çıkarmamak ve olabildiğince gizli konuşmak zorunda hissetmişler, bunun doğal sonucu olarak böyle davranmışlardı. b) ا ن ل ي د خ ل ن ا ال ي و م ع ل ي ك م س ك ني Bugün yanınıza sokulmak üzere bahçeye hiçbir yoksul girmese! İşte bahçe sahiplerinin fısıldaşarak dile getirdikleri temennileri bu cümlede yer ل ي د خ ل ن en edatı, hem de ا ن almaktadır. Hem âyetin başındaki tefsiriyye anlamına gelen lâ yedhulenne fiilinin sonunda yer alan te kid, yani anlamı kuvvetlendiren şeddeli nûn harfi, onların bu konudaki isteklerini ve kararlılıklarını göstermektedir. 1. Âyetin sonundaki م س ك ني miskîn sözcüğü yoksul demektir. Yoksulluğun mesken tuttuğu kişi anlamına gelen bu kelime, aynı zamanda Beled 90/16 nın işaretiyle açlıktan karnı adeta toprağa yapışan, evsiz, barksız, yurtsuz-yuvasız insan demektir. Bu kelimenin nekra, yani belirteç edatı olmadan getirilmesi de hiçbir yoksulu görmek istemediklerini göstermektedir. Belli ki sadece orayı bilen veya bahçe sahiplerinin babasını tanıyan yoksullar değil, daha başkalarının da bu noktada yanlarına gelmesini, oraya sokulmasını hiçbir şekilde istememekteydiler. 2. Âyetteki ال ي و م el-yevm kelimesi bugün anlamına gelmektedir. Bahçe sahiplerinin arzusu, yoksulların elbette sadece bir gün yanlarına gelmemesinden ibaret değildi. Ehli bilir ki, hasat zamanındaki ortam, yardımın en kolay yapıldığı zamandır. O esnada verilen şeyler sahiplerinin gözünde fazla büyük görünmez, bu nedenle infak yapanlar en rahat infakı o esnada yaparlar. Mal veya ürün bahçeden toplanıp eve getirildiğinde onu paylaşmak daha zordur. İşte bu bahçe sahipleri gaddarlığın zirvesinde oldukları için, en müsait ve rahat ortamda bile garibanları yanlarında görmek istemeyerek merhametsizliğin edata zirvesine çıkmışlardı. 3. Yüce Allah niyetleri, yani kalplerde olanları dahi bildiği için onların fısıldaşmalarını deşifre etmekte, bu tür davranış veya ifadeleri gerçekleştirenleri tanıtarak benzer bir tutum içerisine girmek isteyenleri uyarmaktadır. Demek ki hiçbir şey gizli kalmamakta, vakti geldiğinde her şeyi herkesten çok daha iyi bilen Yüce Allah bütün hakikatleri ortaya sermektedir. Mücâdele 58/7 de de beyan edildiği üzere, Yüce Allah göklerde ve yerde olan her şeyi bilmektedir. Gizli gizli konuşan üç kişinin dördüncüsü, beş kişinin altıncısı Allah tır. Sayı daha az da daha çok da olsa, her nerede iseler Allah onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü Allah onlara yaptıklarını bir bir haber verecektir; çünkü Allah her şeyi çok iyi bilmektedir. Yüce Allah, incelemeye çalıştığımız kıssada, yapılanları veya söylenenleri kıyamet gününe bırakmadan dünya hayatında açıklamakta, rezilliğin sadece âhirette değil, dünyada bile sahipleriyle buluşturulabileceğini öğretmektedir. Bu noktadan bakıldığında, hem bu kıssanın hem de bütünüyle vahyin insanlara Allah ile yaşamayı öğrettiğini, Allah ın haberdar olmadığı bir alanın ve zamanın bulunmadığını zihinlere kazımayı amaçladığını söyleyebiliriz. 24

25 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 3. Sahte Güçlerine Aldanmışlardı Her şeye güçleri yetermiş (gibi) hızlı bir şekilde çok erken davranıp و غ د و ا ع ل ح ر د ق اد ر ين (bahçeye gelmişlerdi). Âyetteki غ د و ا ğadev fiili erkenden gitmek, ح ر د hard kelimesi engellemek, vermemek, hızlı hareket etmek, ق اد ر ين kaadirîn sözcüğü ise güçleri yeten kişiler olarak demektir. a) Bu cümle, bahçe sahiplerinin başlarına geleceklerden habersiz olarak her şey kendi kontrollerindeymiş gibi kararlı bir şekilde davrandıklarını göstermektedir. Onlar erken yola çıkmışlar ve kararlarını vererek hızlı bir şekilde bahçeye gelmişlerdi. b) Âyetteki hard kelimesinin anlam çeşitliliği sebebiyle farklı ihtimaller söz konusudur: hard kelimesi hızlı hareket etmek anlamına gelebilir. Buna göre âyetin anlamı tercümede حا ر د 1. verdiğimiz gibi olur. Onların bu durumu Yûnus 10/24 te verilen örneği hatırlatmaktadır. Yüce Allah orada dünya hayatının geçiciliğini anlatmak için onu yağmura benzetmektedir. Yağmur, insanların ve hayvanların beslendiği bitki tohumu veya kökleriyle karışır. Sonuçta toprak yeşererek süslenip ürünlerini verince, bahçe sahipleri onun üzerinde mutlak hâkim olduklarını düşünürken bir gece vakti veya güpegündüz ilâhî azap oraya gelir de sanki dün hiç yeşerip meyve vermemiş gibi bahçeyi kökünden söker. ح ر د 2. Bu âyeti daha farklı bir mantıkla tercüme edip yorumlamak da mümkündür. Buna göre hard kelimesi engellemek, vermemek anlamına alınarak âyet şöyle de tercüme edilebilir: (Yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler. Bu tercümedeki mesaj, onların fakirlere yardım yapmama kararlılıklarını ortaya koymakla ilgili olur. 3. Râzî nin beyanına göre âyetteki hard kelimesi bahçenin adı da olabilir. Bu durumda tercüme her şeye güçleri yetermiş gibi Hard adındaki bahçeye gittiler şeklini alır. Sonuçta, incelemekte olduğumuz kıssada bahçe sahiplerinin durumu naklettiğimiz Yûnus 10/24 te verilen örnekte olduğu gibidir. Onlar da bahçeyi hasat edebileceklerini ve ürünlerini istedikleri gibi kendilerine ayırıp başkalarına vermeyeceklerini düşünerek hasat etmek istemişlerdi. Ancak sonuç hiç de düşündükleri gibi olmayacaktı Yaşanan Şok ve Havada Uçuşan Pişmanlıklar Yüce Allah, söz konusu bahçe sahiplerinin kararlılıklarını ve sinsi planlarını deşifre ettikten sonra, bu defa onların bahçeye geldiklerinde yaşadıkları şoku ve birbirlerine yönelik suçlamalarını gündeme getirmektedir. 25

26 Tefsir Metinleri 1. Bahçeyi Gördüklerinde Şaşkınlık Geçirmişlerdi Fakat bahçeyi gördüklerinde, Biz herhalde ف ل م ا ر ا و ه ا ق ال و ا ا ن ل ض ا ل ون ب ل ن ن م ح ر وم ون yolumuzu şaşırdık! demişlerdi. (Bir süre sonra, (Hayır, hayır)! Aksine, biz mahrum bırakılmışız! (diye sızlanmışlardı). Buradaki ر ا و ا raev fiili görmek, ض ا ل ون dâllûn kelimesi şaşırmışlar, şaşkınlar, م ح ر وم ون mahrûmûn sözcüğü ise mahrum bırakılmış kişiler demektir. a) ف ل م ا ر ا و ه ا ق ال و ا ا ن ل ض ا ل ون Fakat bahçeyi gördüklerinde, Biz herhalde yolumuzu şaşırdık! demişlerdi. Bu âyeti üç şekilde anlamak mümkündür: 1. Garibanları ve fakirleri bahçe ürünlerinden yararlandırmak istemeyen bu kişiler, sabah vakti bahçeye geldiklerinde onu tanıyamamışlar, yolu şaşırdıklarını zannetmişlerdi. Çünkü bundan önceki âyetlerde de dile getirildiği üzere, kendileri uyurken Yüce Allah tarafından gelen bir bela veya azap sonucunda bahçe adeta hasat edilmiş, yere serilmiş ve simsiyah bir hale getirilmişti. Büyük bir felaket sonucunda bahçe tanınmaz hale gelmiş, sahiplerinin dahi tanımasını engelleyecek boyutta bir tahribat yaşanmıştı. 2. Râzî nin de belirttiği gibi âyetteki dâllûn kelimesi yolu şaşırmak anlamının yanında asıl anlamını da verebilir. Buna göre söz konusu kişiler bahçeyi gördüklerinde durumu anlamış ve fakirlere haklarını vermeme kararlılıkları sonucunda yanlış yaptıklarını anlamışlardı. 44 Bu nedenle Demek ki biz bu kararımızla sapmışız itirafında bulunmuşlardı. 3. Ayrıca bir başka ihtimal olarak, bahçeyi hasat etmeye güçlerinin yeteceği ve ürünü istedikleri gibi değerlendirme noktasındaki kararlarında yanıldıklarını anlamış olmaları da mümkündür. Sözünü ettiğimiz bu üç ihtimalin ilki âlimlerimizin ortak kabulüdür. Diğerleri de birer görüş olarak saygın kabul edilse de bir sonraki âyetteki itiraf ilk görüşün daha doğru olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. b) ب ل ن ن م ح ر وم ون (Bir süre sonra, (Hayır, hayır)! Aksine, biz mahrum bırakılmışız! (diye sızlanmışlardı). Bahçe sahipleri bir süre sonra, şaşkınlık ve şoku atlatıp akılları başlarına gelince ürünlerden mahrum bırakıldıklarını anlamışlardı. Âyetteki م ح ر وم ون mahrûmûn kelimesi bir de Vâkı a 56/67 de geçmektedir. Orada Yüce Allah ın dilemesi halinde tarım ürünleriyle geçinenleri ve muhtemelen görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyenleri bundan mahrum bırakabilecek güçte olduğuna vurgu yapılmaktadır. Âyetteki م ح ر وم ون mahrûmûn sözcüğüne mahvolmak anlamı da verilebilir. Bu durumda haklarını vermeyip mağdur ettikleri fakirlerden çok daha ileri düzeyde bir perişanlığa düşürüldükleri anlatılmış olmaktadır. Esasında verilmek istenen mesajda söz konusu kişilerin sadece üründen değil, bahçeden de mahrum bırakılmış oldukları anlaşılmaktadır. 26

27 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 Fakirlere paylarını vermeyip onları mahrum bırakanlar bizzat mahrumiyetle baş başa bırakılmışlardı. İşte bu evrensel mesajıyla âyet çağlar üstü bir hakikati ortaya koymakta, ilâhî sünnette değişiklik olmayacağı gerçeğinden hareketle bütün zamanların cimri insanlarına bu mesajı vermeyi amaçlamaktadır. Kur ân da bir anlatım çeşidi olan sebep-sonuç ilişkisi içerisinde konuları anlatma metodu gereği, mahrumiyetin bir sonuç, sebebin ise cimrilik olduğu muhataplara kavratılmak istenmektedir; âyetlerin güne dair mesajı bu olsa gerektir. 2. Bilge İnsan Görevini Yapmıştı etse- İçlerinden en makul olanı, Ben size tesbih ق ال ا و س ط ه م ا ل م ا ق ل ل ك ل و ل ت سس ب ح ون nize! dememiş miydim? şeklinde çıkışmıştı. Âyetteki ا و س ط evsat kelimesi en makul, en aklı başında, اا لا م ا ا ق ل elem ekul ifadesi dememiş miydim? ت سس ب ح ون tüsebbihuun fiili ise tesbih etmek, uygun hareket etmek demektir. a) Âyetteki اا و سا ط evsat kelimesi, tıpkı Bakara 2/143 teki vesat kelimesi gibi en orta, en makul, en dengeli, akl-ı selim sahibi, aklı başında, en isabetlisi, en doğru, en âdil, en mutedil, en hayırlı gibi anlamlara gelmektedir. Anlaşılıyor ki, söz konusu bahçe sahipleri içerisinde vaktiyle onları uyaran, onlara görev ve sorumluluklarını hatırlatan akıllı, âdil ve dengeli birisi vardı. b) ا ل م ا ق ل ل ك Size dememiş miydim? cümlesi, önceden bu zatın diğerlerini uyardığını göstermektedir. Hatta ل ك leküm ifadesindeki lâm edatı, bu uyarının muhatapların lehine olduğunu da hissettirmektedir. c) ل و ل ت سس ب ح ون Tesbih etsenize! ifadesi, hemen öncesindeki soru cümlesinin devamı olarak kabul edilebilir. Yani Ben size, tesbih etsenize! dememiş miydim? şeklinde bir bütün oluşturulmuş olur. Bahçe henüz hasat edilmeden önce bu uyarının yapıldığı, ancak muhatapların hassasiyet göstermedikleri ifade edilmiş olur. Ayrıca, ل و ل ت سس ب ح ون Tesbih etsenize! ifadesindeki ل و ل levlâ edatı bazı âlimlere göre teşvik هالanlamında hellâ edatının yerinde kullanılmıştır. 45 Buna göre mesaj, hadi tesbih etsenize, Allah ı eksikliklerden münezzeh tutsanıza! demektir. Yani olan olmuştur; bundan sonra bari kullukta kusur etmeyin; önceden yapmadığınız görevi hiç olmazsa şimdi ve bundan sonra yerine getirin, Allah ı tesbih edin şeklinde bir anlam da kast edilmiş olabilir. d) Burada sözü edilen tesbih ne demektir? Elbette ilk akla gelen anlam, Yüce Allah ı bütün eksiklilerden münezzeh tutmak, hayatın bütün aşamalarında Allah bilinciyle yaşamak ve O nu hayatın her alanına müdahil kabul etmek tir. Ancak tesbîh kelimesinin asıl kök anlamı bundan farklıdır ve kanaatimizce bu âyet grubunda da ilgili anlam devrededir. 27

28 Tefsir Metinleri A lâ sûresinin ilk âyetinde de geniş bir şekilde izah ettiğimiz üzere, tesbîh, -insan için- yaygın anlam olarak hatırda tutulan şeyin dile getirilmesi dir. Zihnin Yüce Allah ı yüceltmesi ve peşinden kendisinin de yücelmesidir. Tesbîh, kozmik ilâhiye katılım çağrısıdır. Tesbîh Allah için, O nun adına hareket etmek demektir. 46 Tesbîhin Allah adına hareket etmek anlamı, özellikle bu sûrede ele alınan infak konusuyla gayet uyumludur. İnsanlara mal ve servetin veriliş gayesi onu muhtaç olan başkalarıyla paylaşmaktır. Sûrenin 18. âyetinde de dile getirildiği üzere, bahçe sahipleri istisna yapmamışlardı; yani Allah ı hesaba katmamış ve fakirler için ürünlerinden pay ayırmamışlar, böylece mal ve servet ahlakı noktasında yaratılış gayelerine aykırı davranmışlardı. İşte âyette sözü edilen tesbîh, yaratılış gayesine uygun hareket etmek ve dolayısıyla ürünlerde fakirlerin haklarını onlara verecek duyarlılığı göstermektir. İçlerindeki en akıllı ve dengeli şahsın yaptığı uyarı bu noktada gerçekleşmiş olmalıdır. Varlıklar ne için yaratılmışsa ona uygun programlanmışlardır. 47 İnsan da Allah a kulluk için yaratıldığına göre, kendisine emanet edilen mal ve serveti O nun rızası ve isteği doğrultusunda değerlendirmeli, bu amacı gerçekleştirmek için yaşamalıdır; âyetteki tesbîh emrinin bir amacı da budur. 48 e) Hasan el-basrî, burada sözü edilen tesbîhin namaz ibadeti olduğunu beyan etmiştir. Ona göre bu kişiler namazlarını kılmamışlardı. Çünkü eğer namazlarını kılsalardı Ankebût 29/45 gereği namaz onları kötülüklerden men edecek, yanlışlardan uzaklaştıracaktı. 49 Ayrıca bu tesbîhin Yüce Allah ın kendilerine verdiği nimetlere bir şükran olduğu da beyan edilmektedir. 50 f) Âyette verilmek istenen mesajı toparlamak ve güne dair mesajına bakmak gerekirse şunları söyleyebiliriz: Toplum hayatında toptancı bakışın yanlış olduğunu bildiren örneklerden birisi olarak bu âyet, bir anlamda bize de toptancılığı veya toptan değerlendirmeler yapmamayı öğretmektedir. Burada sorun, bu dengeli ve akıllı şahsın etkin olamaması veya kararları değiştirmeye gücünün yetmemesidir. Her hâl ü kârda, toplumun bütün fertlerinin iyi veya kötü olamayacağı ilkesi evrensel bir gerçek olarak zihinlere kazınmaktadır. Dahası, bu tür örnek ve uyarıcı bilginlerin toplumlarını uyarma görevlerini daima yapmaları gereği de özellikle hatırlatılmaktadır. Sonucun ne olacağı önceden kestirilemeyeceği için, akıllı ve dengeli insanlar bu bilgilendirmeleri mutlaka yapmalıdırlar. Nasıl olsa sonuç değişmez, benim dediğimi hesaba katmazlar, tepki çekmemek için çoğunluğa karşı söz söylenmez ya da ben kim oluyorum da beni dinlesinler gibi sözler Müslümanların gündeminde olmamalıdır. Kıssanın içerisinde özellikle bu cümlenin hatırlatılmasındaki asıl amacın bu olduğu kanaatindeyiz. 3. Zulümlerini İtiraf Etmişlerdi kendi- (Onlar), Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi ق ال وا سس ب ح ان ر ب ن ا ا ن ك ن ا ظ ال م ني mize) yazık etmişiz demişlerdi. Âyetteki سس ب ح ان sübhân kelimesi Allah ı eksikliklerden tenzih etmek, ظ ال م ني zâlimîn sözcüğü ise zulüm yapanlar, haksızlık edenler demektir. 28

29 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 a) Bahçe sahipleri, içlerinden en akıllı ve en âdil olanın Hadi, tesbîh etsenize! şeklindeki isteğine uymuş, ancak Zemahşerî nin de belirttiği gibi, Basra harap olduktan sonra yani iş işten geçtikten sonra bunu gerçekleştirmişlerdi. 51 Âyetteki سس ب ح ان sübhân kelimesi genel kabul olarak Seni tenzih ederiz, Şanı ne yücedir! veya Varlığın kendisi adına hareket ettiği Rabbimizin şanı ne yücedir 52 ya da Sen yüceler yücesisin 53 şeklinde tercüme edilebilir. Bu arada سس ب ح ان ر ب ن ا Rabbimizi tesbih ederiz sözleriyle hem özür beyan ettiler, hem de Yüce Allah ın rabb sıfatını kullanarak O nun sahipleniciliğine sığındılar, bir anlamda kendilerini affetmesini beklediklerini ortaya koydular. b) Onlar ihmal ettikleri istisna, Allah ı hesaba katmama ve mutlak anlamda bahçeyi hasada güçlerinin yeteceği kabulünden oluşan hatalarını itiraf etmişler, Allah ı tesbihin yanında bir de kendilerinin zalim olduğunu ilan etmişlerdi. Bu ifadelerinin öncesinde her ne durumda idiyseler onun yanlış olduğunu anlamış ve suçlarını itiraf etmişlerdi. Bahçe sahipleri bir taraftan fakirlere yardım yapmayıp onların hakkını yiyerek onlara zulmetmişlerdi; diğer taraftan da Allah ın infâk emrini yerine getirmeyerek kendilerine yazık etmişlerdi. Zenginlerin mallarında fakirlerin hakkının bulunduğu ilâhî bir ilkedir. Dünya hayatında fakirin hakkını ona vermemek bir anlamda onun hakkını yemek ve ona zulmetmek demektir. Zulüm hem bir tür suçtur, hem de bir tür günahtır. Bu nedenle yapılan bu davranışın suç kısmının cezası dünyada uygulanmıştır; günah kısmının cezası ise âhirette verilecektir. İşte sûrenin 33. âyetinde dile getirilen husus da budur. suçla- yetelâvemûn fiili ise kınamak, ي ت ل و م ون bazısı, ba d kelimeleri bir kısmı, ب ع ض 4. Birbirlerini Kınamaya, Özeleştiriye Başlamışlardı kabaha- Ardından, birbirlerine özeleştiri yapmaya (veya ف ا ق ب ل ب ع ض ه م ع ل ب ع ض ي ت ل و م ون ti birbirlerine yüklemeye) başlamışlardı. Âyetteki ا ق ب ل akbele fiili dönmek, yönelmek, başlamak, mak, özeleştiri yapmak demektir. Bu ifade, söz konusu kişilerin birbirlerini kınamaya veya suçlamaya başlaması anlamına gelebilir. Nitekim genel kanaat bu istikamettedir. Kınama veya suçlamanın içeriği hakkında fazla iddialı olmaya gerek yoktur; çünkü bunun nelerden oluştuğu çok önemli olsaydı zaten Yüce Allah onu konu edinirdi. Belli ki bahçe sahipleri hasat için yola çıkmadan önce fikir ayrılığı içerisindeydiler. Nitekim 28. âyette onlara tesbihi hatırlatan akıllı kişinin de içlerinde bulunduğunu daha önce ifade etmiştik. 29

30 Tefsir Metinleri Âyetteki ي ت ل و م ون yetelâvemûn fiilini Yazır ın da ifade ettiği gibi, pişmanlık ve kusuru itiraf içeren bir özeleştiri yapmak anlamında da yorumlayabiliriz. 54 Bu durumda hem önceki âyetle, hem de sonrakilerle tam bir uyum söz konusu olur. Önceki âyette biz zalimlermişiz, sonrakinde ise biz azgınlık yapanlarmışız sözü yer almaktadır. Âyetin konu akışına uygun olan anlamı, bahçe sahiplerinin birbirlerini kınamalarından ziyade, özeleştiri yapmaya başlamalarıdır. Eğer mesaj ille de kınama şeklinde anlaşılacaksa, bu defa içerik de uyarıcılık yapanın neden daha ısrarcı davranmadığı ve kendilerini ikna için daha çok çalışmadığı şeklinde yorumlanmak durumunda olur. 5. Azgınlık İtirafında Bulunmuşlardı bize! (Sonunda) şunu itiraf etmişlerdi: Âh, eyvâh, yazıklar olsun ق ال وا ي و ي ل ن ا ا ن ك ن ا ط اغ ني Gerçekten biz azgın (küstah) kişilermişiz. Âyetteki ي و ي ل ن ا yâ veylenâ ifadesi âh, eyvâh, eyvahlar olsun bize, ط اغ ني taağîn kelimesi ise azgınlar demektir. Bu âyette bahçe sahiplerinin pişmanlıklarının ve itiraflarının son noktası ifade edilmektedir. Nitekim kullanılan ي و ي ل ن ا yâ veylenâ ifadesi âh, eyvâh, yazık bize, eyvahlar olsun bize gibi anlamlarıyla pişmanlığın zirvesinde olduklarını göstermektedir. Ayrıca azgınlar, küstahlar, haddini aşanlar anlamlarına gelen ط اغ ني taağîn kelimesinin kullanılması da, yaptıklarının çok büyük bir kabahat olduğunun bilincine vardıklarının bir delilidir. Kabahat büyük olduğu için pişmanlık da büyük olmuştur. Ancak içlerinde aklı başında kişiler bulunduğu için Yüce Allah tan bağışlanma noktasında ümit kesmemek gerektiğini dile getirmişler ve şu dilekte bulunmuşlardı: 6. Başka Bir Beklenti İçerisine de Girmişlerdi bahçenin) Belki Rabbimiz bize (yok olan ع س ر ب ن ا ا ن ي ب د ل ن ا خ ي ا م ن ا ا ن ا ل ر ب ن ا ر اغ ب ون yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) sadece Rabbimize yönelenleriz, (dediler). Âyetteki râğıbûn sözcüğü ise ر اغ ب ون değiştirmek, yübdil fiili ي ب د ل belki, asâ edatı umulur ki, ع س rağbet edenler, özenenler demektir. Bahçe sahipleri kıssasında söz konusu kişilerin son cümlesi işte bu âyettir. Âyetteki ع س asâ edatı ümit ifade eden bir anlam verir. Bu nedenle onlar yok olup giden dünya bahçesi ve dolayısıyla dünyevî ürünlerin yerine kendilerine yine dünyada daha iyi ürünlerin verilebileceği beklentisini dile getirmişler, gerekçelerini de sadece Yüce Allah a yönelişleri olarak belirlemişlerdi. Daha hayırlısını istedikleri şeyin âhirette Cennet nimetleri olma ihtimali de vardır. İster dünyevî nimetler olsun, isterse âhiretteki Cennet nimetleri olsun, onlar bu isteklerini Rablerine rağbete bağlamışlardır. Sadece Allah a yöneldiklerini beyan ederek tam bir teslimiyet göstermişler ve Yüce Allah ın affını ve merhametini dilediklerini ifade etmişlerdi. 30

31 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 Bu sûrede kıssası anlatılan bahçe sahiplerinin akıbetlerinin ne olduğu sorusu da akla gelmektedir. Katâde bu sorunun cevabını bilmediğini beyan ederken, Mücâhid bunların tevbe ettiklerini ve kendilerine daha güzel bir bahçenin verildiğini ifade etmiştir. İbn Mes ûd dan ise bunlara âhiret cennetinin verileceğine dair bir görüş nakledilmektedir 55 ki kıssanın başında yer alan ashâbü l-cenneh tamlamasının eliflâmlı gelmesi de bunun bir işaretidir. Ayrıca ا ص اب ال ج ن ة devam eden 34. âyette muttakîlerden söz edilmesi benzer bir destek olarak görülmektedir. Dahası, 32. âyette rağbetlerinin sadece Yüce Allah a olduğunu beyan etmeleri de bir tevbe gibi kabul edilebilir ki Yüce Allah samimi tevbeleri kabul edeceğini haber vermektedir. Vahyin geldiği ilk dönem Müslümanlarının ekonomik açıdan sıkıntıda oluşları dolaylı olarak bu kıssa vesilesiyle konu edinilmekte ve servet şımarıklığının azdırdığı insanların akıbetlerine bakarak hallerine şükretmeleri gerektiği kendilerine öğütlenmektedir. Sûrenin ilk muhatapları olan Mekkeli müşrikler de tıpkı bu bahçe sahipleri gibi şımarıklık içerisinde keyiflenerek ve mutlaka savaşı kazanacakları düşüncesiyle Bedir e gelmişlerdi; ancak sonuç hiç de arzu ettikleri gibi olmadı. Yok edilen bahçe ve ürünleri gibi müşrikler de ilk ve en büyük dünyevî darbeyi Bedir de aldılar ve bir daha da ebediyyen bellerini doğrultamadılar. Bahçe sahiplerinin kıssası, zengin Mekkeli müşriklerin şımarıklıklarını törpülemeyi ve Allah yokmuş gibi yaşama nın ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Yüce Allah bütün zamanların zengin inkârcılarına ve müminlerine hitap ederek, mal ve servetin geçici olduğunu ve mutlak surette fakirlerin gözetilmesi gerektiğini kendilerine öğretmektedir. Servete güvenip hayatı sadece dünyadan ibaret sayanlar derin bir yanılgı içindedirler. Kur ân bu yanılgıyı Müslüman ın gündeminden çıkartarak ona Allah ile yaşama yı öğretmektedir Uyarı: Dünya ve Âhiret Azabı Yüce Allah, kıssanın sonunda, bahçe sahiplerinin yaşadığı şoku isimlendirmekte, bir anlamda azap kavramının içini nasıl doldurduğunu muhataplara öğretmektedir. 1. Dünyada Yaşanan Felâketler Dünyevî Azaptır İşte (dünyevî) azap böyledir. Âyetteki ك ذ ل ال ع ذ اب böyle, kezâlike edatı işte, ك ذ ل demektir. el- azâb kelimesi ise azap, mahrumiyet ال ع ذ اب Şu kadarını söyleyelim ki, ال ع ذ اب el- azâb kelimesi İbn Manzûr un ifade ettiği gibi, terk etmek veya mahrum etmek anlamına gelen a-z-b kökünden türetilmiştir. 56 Kelime bu kökten tatlı olmak anlamında azb kalıbında nekra olarak Kur ân da iki yerde geçmekte, her iki âyette de tatlı su yu ifade etmektedir. 57 Bu kelime azzebe/yü azzibü/nü azzibü gibi dört harfli kalıplara girince tatlılığını gidermek, tadı kaçmak, azap etmek anlamını kazanmaktadır. Buradan hareketle, kelimenin azap etmek anlamının dört harfli kalıbının tadını kaçırmak manasından geldiğini söyleyebiliriz

32 Tefsir Metinleri Azâb kelimesi Kur ân da 322 kez geçmektedir. Ayrıca bu kelime azzebe/yü azzibü/nü azzibü gibi dört harfli kalıplarda 41 yerde zikredilmektedir. Bu arada aynı kökten gelen -tekil ve çoğul olarak- mü azzib kelimesi 59 ile mü azzeb kalıbı da 4 er kez yer almaktadır. 60 Dünyaya ait azapla ilgili bu fiil Yüce Allah a da 61, Hz. Süleyman ve Zülkarneyn e de nispet edilmektedir. 62 Azâb kelimesi hakkında bu kısa değerlendirmeleri yaptıktan sonra, 63 şimdi de yorumunu yapmakta olduğumuz âyetteki azâb kelimesinin anlamına geçelim. Âyetin her iki cümlesinde de azap kavramına yer verilmektedir. İlkinde dünyadaki, ikincisinde ise âhiretteki azap gündeme getirilmektedir. Ğâşiye 88/24 te de ifade ettiğimiz üzere, orada geçen En büyük azap ifadesi, daha küçüklerinin de olduğunu hatıra getirmektedir. Kur ân, azabı iki çeşit olarak tanıtır: İlki dünya hayatında çekilenler ki bunlar küçük azaplar dır; diğeri de, âhirette çekilecek olan cehennem azabı dır ki bu da en büyüğüdür. 64 Azap, aslında tadının kaçması ve sahip olunmak istenen şeyden mahrum bırakılmaktır. İşte bu âyette söz konusu kelime, bahçe sahiplerinin dünyadaki mahrumiyeti için kullanılmaktadır. Onlar büyük planlar ve heveslerle bahçeyi hasat edeceklerken, bir bela planlarını bozdu ve kendilerini derin bir mahrumiyete sevk etti. Onlar hem bahçe ürünlerinden, hem de ilâhî bir emir olan infakı terk ettikleri için Yüce Allah ın sevgisinden mahrum bırakıldılar. 2. Âhiret Azabı Çok Daha Şiddetlidir Âhiret azabı ise elbette çok daha büyüktür. Keşke و ل ع ذ اب ال خ ر ة ا ك ب ل و ك ن وا ي ع ل م ون bilselerdi! Âyetteki ع ذ اب ال خ ر ة azâbü l-âhıreh tamlaması âhiretteki azap, ا ك ب ekber kelimesi daha büyük, en büyük, يا ع لا م ونا ya lemûn fiili ise bilmek demektir. Yüce Allah, dünya azabına göre âhiret azabına en büyük azap veya en şiddetli azap adını vermektedir. 65 Fecr 89/25-26 da da ele aldığımız üzere, Yüce Allah ın yaptığı azabı kimse yapamaz; vurduğu bağı da hiç kimse vuramaz. İşte, en büyük ve en şiddetli azabın başka bir ifadesi olan bu âyette insanlar ve özellikle suçlular, âhiret azabına karşı daha dikkatli davranmaya çağırılmaktadırlar. Dünyada yaşanan sıkıntılar ne kadar ağır olursa olsunlar, âhirette yaşanacak azaptan kesinlikle daha hafiftirler. Bu itibarla, bu hayattakilere bakarak âhiret âlemindeki azabı hesaba katmamak, aldanmanın en büyüğünü oluşturmaktadır Kıssanın Öğrettikleri Yüce Allah, bahçe sahipleri özelinde evrensel olarak mal ve servet ahlakı öğretmeyi amaçladığı bu kıssada ve Kur ân bütünlüğünde muhataplara bir âhiret bilinci kazandırmayı amaçlamaktadır. Bunun için zaman zaman cennet ödüllerinden söz ederken, zaman zaman da cehennem azabını gündeme getirmektedir. Dünyadaki azap genellikle mala yönelik olurken, âhiretteki cana yöneliktir. Dünyadaki geçici iken, mahşerdeki ebedidir. Dünyadakinden ders alıp istikamete girme imkânı varken, âhirettekinden ders alma şansı artık kalmayacaktır. 32

33 Kalem Sûresinin Âyetleri Ünite 5 Bahçe sahiplerinin, içlerindeki evsatı, yani en akıllı kişiyi dinlememelerinin faturası mala kesildiği gibi, müşriklerin Hz. Peygamber i dinlememelerinin faturası da kendilerine kesilecektir. Dünyadaki uyarıcıyı dinlemeyenler dünyadaki cenneti, yani bahçeyi kaybetmişlerdi; Hz. Peygamber i dinlemeyenler ise mahşerdeki Cennet i kaybedeceklerdir. Rabbimizden en kalbî niyazımız, bizi Cennetini kaybedenlerin değil, Cennetine koyacakları arasına ilhak etmesidir. Kur ân da söz konusu bahçe sahiplerinin kim oldukları, ne zaman ve nerede yaşadıkları beyan edilmediği gibi, akıbetleri hakkında da açık bir şekilde bilgi verilmemektedir. Bu nedenle tahminde bulunmak yerine, kıssada verilmek istenen mesajla yetinmeyi daha doğru bulmaktayız. Mesaj şudur: Yüce Allah yolunda harcanmayan mal felâket sebebidir. Allah ı hesaba katmayan bir hayat tam bir aldanıştır; çünkü O nu hesaba katmayanlara Yüce Allah kendisini hatırlatmaktadır. Fakat bunu zamanında öğrenmeyenler korkunç bir mahrumiyet yaşamak zorunda kalacaklardır. Din, insanlara Allah ile yaşamayı öğreten ilâhî ve evrensel bir kurumdur. Allah ı hesaba katmayan bir hayat olamaz; çünkü Allah ın olmadığı bir alan ve an yoktur. Öyleyse vaktinde ve irade eldeyken bu gerçeği fark etmeli, O nun engin merhametinden mahrum kalacak yollara girmemeli, sonuçta derin mahcubiyet ve mahrumiyetler yaşamak zorunda kalınmamalıdır. Malına ve servetine, ününe ve nüfuzuna, sayısına ve çevresine, hâsıl-ı kelâm anlamsız ve sonuçsuz şeylere güvenerek kibir içerisinde yaşanan bir hayat tam bir aldanıştır. Hayatı sadece dünyadakinden ibaret sayıp âhireti hesaba katmayanlar bunun ne büyük bir kabahat olduğunu elbet bir gün anlayacaklardır; ancak bunun kendilerine hiçbir faydası da olmayacaktır. Kur ân ın öğütlediği dünya hayatı, mahşer için hazırlıkların yapıldığı hayattır. Bu nedenle bahçe sahiplerinin kıssası buna riayet etmeyenlerin dünyevî akıbetlerini göstermekte ve muhataplara ders vermeyi amaçlamaktadır. 33

34 Tefsir Metinleri 34

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm 11 1 Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm Müslümanların, bilhassa idareci konumundakilerin

Detaylı

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu. س ي د ن ا و ن ب ي ن ا م ح م د صلى تعالى عليه و سل م İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu. 1 ا ب ى ب ك ر ب ن الص د يق 30 ث اب ت ب ن ا ق ر م 2

Detaylı

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10 DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. 5-6, 1-), 5-6, 2-) 5-6 3-) 40 HADİS YARIŞMASI 5-6, 4-) 5-6, 5-) 5-6, 6-) 5-6, 7-) 5-6, 8-) 5-6, 9-) 5-6, 10-) 5-6, 11-) 5-6, 12-)

Detaylı

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua DUANIN ÖNEMİ Dua, insanda doğuştan var olan bir duygudur. Bu sebeple bütün dinlerde dua mevcuttur. Üstün bir varlığa inanan her insan, hayatının herhangi bir anında dua ihtiyacını hisseder. Çünkü her insan,

Detaylı

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK Bakara Suresi 285-286 Ayetlerinin Tilaveti Ve Tecvid Tahvilleri Ünite 4 İlahiyat Lisans Tamamlama Programı KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK 1 Ünite 4 BAKARA SURESİ 285-286 AYETLERİ TİLAVET

Detaylı

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK Yâsîn Suresi 13-27 Ayetlerinin Tilaveti Ve Tecvid Tahvilleri Ünite 6 İlahiyat Lisans Tamamlama Programı KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK 1 Ünite 6 YÂSÎN SURESİ 13-27 AYETLERİ TİLAVET VE

Detaylı

KALEM SURESİ. Nuzul Ortamı: Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE. Nüzul Sırası 7 NÜZUL YERİ KALEM SURESİ. Nuzul Sıra 7.

KALEM SURESİ. Nuzul Ortamı: Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla MEKKE. Nüzul Sırası 7 NÜZUL YERİ KALEM SURESİ. Nuzul Sıra 7. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla NÜZUL YERİ 1 4 SURENİN KİMLİĞİ MEKKE Mina Müzdelife Arafat Nuzul Sıra 7 KALEM SURESİ Ayet Sayısı 52 KABE Nuzul Yılı 1 2 5 Nuzul Ortamı: Müşriklere Cevap ve Tehdit İçermekte.

Detaylı

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır. - MAHMUT TOPTAŞ Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır. Rabbim, Adem aleyhisselamı yaratıp meleklere secde etmesini emrettiğinde yalnız İblis/şeytan secde etmemiş ve gerekçesini

Detaylı

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ) KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ) ب ت خ ح ج ث Dil ucu ile üst uçlarından ا ذ ر ز Boğazın ağza en yakın olan kısmından Dil ucu ile üst diplerinden Peltektir. Boğazın orta kısmından Dudaklar

Detaylı

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1 Öğretim İlke ve Yöntemleri 1 Dr. Öğr. Ü. M. İsmail BAĞDATLI mismailbagdatli@yahoo.com EĞİTİM Bireyin kendi iradesi ile belirli bir program dahilinde davranış kazandırma, davranış geliştirme, davranış değiştirme

Detaylı

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır EYLÜL 2014 VE ÖNCESİ TARİH BASKILI ARAPÇA IV DERS KİTABINA İLİŞKİN CETVELİ Değiştirilen kelimeler yuvarlak içinde gösterilmiştir. 1. Ünite 1, sayfa 5, son satır 4. ت ض ع أ ن ث ى الا خ ط ب وط تم وت ج وع

Detaylı

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25 136. Ey iman edenler, Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, uzak bir sapıklıkla

Detaylı

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1 REHBERLİK VE İLETİŞİM 1 Yrd. Doç Dr. M. İsmail Bağdatlı mismailbagdatli@yahoo.com HİDAYET Hidâyet kelimesi türevleriyle birlikte 316 âyet- i kerimede yer almaktadır. Arap dilinde "hedâ" kökünden gelir.

Detaylı

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur. 3 1 Değerli Kardeşim; Unutma! Dünya hayatı çabuk geçer, önemli olan bu dünya hayatında kendine, ailene, ümmete ve tüm insanlığa ne kadar faydalı olduğuna bakman ve bunun muhasebesini yapmandır. Toplumun

Detaylı

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV) BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV) ي و ه و ال ذ ي م د األ ر ض و ج ع ل ف يه ا ر و اس اث ن ي ن ي غ ش ي الل ي ل الن ه ا ر إ ن ف ي ذ ل ك م ت ج او ر ات و ج ن ات م ن أ ع ن اب و ز ر ع و ن يل ص ن و

Detaylı

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5) ا ي اك ن ع ب د و ا ي اك ن س ت ع ني (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5) 1 و م ا ا م ر وا ا ل ل ي ع ب د وا الل م ل ص ني ل ه الد ين ح ن ف اء و ي ق يم وا الص

Detaylı

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ ب س م الله الر ح من الر ح يم الل ه ل نت ل ه م و ل و ك نت ف ظ ا غ ل يظ ال ق ل ب ف ب م ا ر ح م ة م ن لا نف ض وا م ن ح و ل ك İmran, 159) (Al-i HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ Muhterem Müslümanlar!

Detaylı

ON EMİR الوصايا لعرش

ON EMİR الوصايا لعرش ON EMİR الوصايا لعرش ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Muhammed Salih el-muneccid الشيخ د صالح الجد Terceme: IslamQa koordinasyon: Sitesi Islamhouse رجة: وقع الا سلا سو ال وجواب تسيق: وقع IslamHouse.com

Detaylı

144. SOHBET ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL

144. SOHBET ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL 144. SOHBET 12.01.2018 ÖNEMLİ İMTİHAN: DİL Allah (cc), Rahman suresinde insanlara rahmetinin tecellisi olarak verdiği nimetleri zikretmektedir. Vermiş olduğu sonsuz nimetler içerisinde, insanı yaratıp

Detaylı

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Kolay Yolla Kur an ı Anlama بسم هللا الرحمن الرحيم Kolay Yolla Kur an ı Anlama Ders 15 #kuranianlama Bu derste Kur an: Övme, Rukü, secde غ ف ر & ص ب ر ظ ل م ض ر ب : bilgisi Dil Eğitim ipucu: Alışkanlık haline getirme ve davranışlara

Detaylı

HÜMEZE SÛRESİ Nuzul 34 / Mushaf 104

HÜMEZE SÛRESİ Nuzul 34 / Mushaf 104 HÜMEZE SÛRESİ Nuzul 34 / Mushaf 104 Surenin Adı: Adını ilk âyetinden alır. Hümeze-Lümeze gibi kavram çiftleri genelde bir mananın iki kutbunu ifade eder. Gizli-Açık, Arkadan-Önden manası kelimenin bu yapısından

Detaylı

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz? Sorularlarisale.com Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz? "Şeriat" denildiğinde, daha çok dinin ahkâm kısmı anlaşılır. Kur'an-ı Kerîm,

Detaylı

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir? Question Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir? Answer: Bazı özellikler değişik ve birçok şey ve bireylerde

Detaylı

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur: İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur: و ا ذ ق ال ر ب ك ل ل م لا ي ك ة ا ن ي ج اع ل ف ي ا لا ر ض خ ل يف ة ق ال وا ا ت ج ع ل ف يه ا م ن ي ف س د ف يه ا و ي س ف ك الد م

Detaylı

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM

8. KÂFİRÛN SÛRESİ ÖĞRENELİM SÛRELERİMİZİ tefekkürle ÖĞRENİYORUZ 8. KÂFİRÛN SÛRESİ ا ل ا ع ب د ما ت ع ب دو ن 1 ق ل ي ا ا ي ها ال كا ف رو ن و ا ل ا ن ا ع ا ب د 3 و ا ل ا نت م ع ا ب دو ن ما ا ع ب د 2 5 و ا ل ا نت م ع ا ب دو ن ما ا ع

Detaylı

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

Kolay Yolla Kur an ı Anlama بسم هللا الرحمن الرحيم Kolay Yolla Kur an ı Anlama Ders 18 #kuranianlama Bu derste Kur an: Dua ال : bilgisi Dil ق ق ام Eğitim ipucu: Başarının temeli Bu derste 7 yeni kelimeyle Kur'an da 2466 defa tekrar

Detaylı

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din DIN KAVRAMI ICERIK Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din SÖZLÜKTE DIN Cesitli sekilde anlasiliyor; Ilki hakimiyet, güc, üstünlük,

Detaylı

141. SOHBET. Nifak bir hastalıktır.

141. SOHBET. Nifak bir hastalıktır. 141. SOHBET Nifak bir hastalıktır. Nifak, dille inandığını ifade edip dost görünürken, hakikatte kalpten kâfir ve düşman olmak; ikiyüzlülük yapmak ve ara bozuculukta bulunmak gibi anlamlara gelir. Nifak

Detaylı

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ BİLİM ve İNSAN VAKFI ELMALILI HAMDİ YAZIR KUR AN AKADEMİSİ KUR ÂN-I KERÎM EĞİTİM ve ÖĞRETİM PROGRAMLARI TASHÎH-İ HURÛF DERSLERİ AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ Hazırlayan : Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak 1 ÂYETLERİN

Detaylı

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz:

Tatil kavramını araştırdığımız da tatil için şu anlamların verildiğini görürüz: Tatile Müslümanca bir bakış açısı geliştirebilmek için önce tatil kelimesini ve Müslümanı tanımlayalım arkasından bu iki kavramın kesişmiş olduğu yani her iki kavramın da tanımının içinde kalan, paylaşabildikleri

Detaylı

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24) ع ن ت م يم الد ار ى أ ن الن ب ص ل الل ع ل ي ه و س ل م ق ال :»الد ين الن ص يح ة «ق ل ن ا: ل م ن ق ال :»لل و ل ك ت اب ه و ل ر س ول ه و ل ئ م ة ال م س ل م ني و ع ام ت ه م.«Temîm ed-dârî anlatıyor: Hz. Peygamber

Detaylı

tyayin.com fb.com/tkitap

tyayin.com fb.com/tkitap 2. Dönem konu 7 İşaret isimleri tyayin.com fb.com/tkitap Yakın İçin Kullanılan İşâret İsimleri Cemi(Çoğul) Müsenna(İkil) Müfred(Tekil) ه ذ ا ه ذ ه ه ذ ان - ه ا ت ن - ه ذ ي ن ه ات ي ه ؤال ء هؤ ال ء Bunlar

Detaylı

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır. »ب ن ي ال س ل م ع ل ى خ م س : ش ه اد ة أ ن ل إ ل ه إ ل الل و أ ن م ح م د ا ر س ول الل و إ ق ام الص ل ة و إ يت اء الز ك اة و ال ح ج و ص و م ر م ض ان «İslam beş esas üzerine kurulmuştur: Allah tan başka

Detaylı

ARAPÇADA İSİMLER. Sonu ref ile biten sözcüğe ref edilmiş anlamında merfû adı verilir. Ref alametleri:

ARAPÇADA İSİMLER. Sonu ref ile biten sözcüğe ref edilmiş anlamında merfû adı verilir. Ref alametleri: ARAPÇADA İSİMLER Arapçada isimleri kimi zaman bir cümlenin öznesi ya da nesnesi olarak, kimi zaman bir tamlama içinde görmemiz mümkündür. Arapçada isimler cümle içinde harekelerine göre farklı isimler

Detaylı

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat 15 2018 14:23:10 Cihad İNDİR ي ا أ ي ه ا ال ذ ين آ م ن وا ه ل أ د ل ك م ع ل ى ت ج ار ة ت نج يك م م ن ع ذ اب أ ل يم : ت ؤ م ن ون ب الل ه و ر س ول ه و ت ج اه د &#16

Detaylı

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

şeyh Muhammed Salih el-muneccid Tevhidi Nasıl Gerçekleştirebilirim? Vaat edilmiş Olan Karşılık Nedir? كيف ح ق ق تلوحيد وا هو جلزاء لوعود ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Muhammed Salih el-muneccid الشيخ د صالح النجد Terceme: IslamQa koordinasyon:

Detaylı

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi Allâhu Ekber Allâhu Ekber Allâhu Ekber Allâhu Ekber Lâ ilâhe illallâhü vallâhü Ekber. Allâhu Ekber ve lillâhil'hamd, Allâhu Ekberu kebiiraa velhamdülillahi kesiiraa ve sübhaanallaahi bükratev ve esıila

Detaylı

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349) »ا ل م س ل م م ن س ل م ال م س ل م ون م ن ل س ان ه و ي د ه و ال م ؤ م ن م ن أ م ن ه الن اس ع ل ى د م ائ ه م و أ م و ال ه م» Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin

Detaylı

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني 1436 HİLALİN BİR YERDE GÖRÜLMESİYLE ORUCA BAŞLAMAK الصيام برؤية واحدة باللغة الرتكية Muhammed b. Salih el-useymîn اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني Çeviren Muhammed Şahin ترمجة حممد شاهني Gözden Geçiren

Detaylı

EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM

EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM Suriye Müftüsü Ne Diyor? EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM Suriye Müftüsü / Ahmed Bedruddin

Detaylı

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız.

55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız. ÂYETLERİN AÇIKLAMALI MEÂLİ : م ن ه ا خ ل ق ن اك م و فيه ا ن عيد ك م و م ن ها ن ر ج ك م ت ر ة ا خ ر ى 55 55. Sizi ondan (arzdan) yarattık, ve ona iâde ederiz ve bir kere daha ondan çıkarırız. Biz sizi ilkin

Detaylı

İSİMLER VE EL TAKISI

İSİMLER VE EL TAKISI İSİMLER VE EL TAKISI Bu ilk dersimizde günlük hayatımızda kullandığımız isimleri öğreneceğiz. Bu isimleri ezberlememiz gerekmekte ancak kendimizi çokta fazla zorlamamıza gerek yok çünkü ilerleyen derslerimizde

Detaylı

ZULÜM 1. Bu konu, Dr. Faruk GÖRGÜLÜ ve Medet ÇOŞKUN un Kur an dan Öğütler adlı kitaptaki yazılarından derlenerek hazırlanmıştır. 2

ZULÜM 1. Bu konu, Dr. Faruk GÖRGÜLÜ ve Medet ÇOŞKUN un Kur an dan Öğütler adlı kitaptaki yazılarından derlenerek hazırlanmıştır. 2 ZULÜM 1 و ك م ق ص م ن ا م ن ق ر ي ة ك ان ت ظ ال م ة و ا ن ش أ ن ا ب ع د ه ا ق و م ا ا خ ر ين 11 ف ل م ا ا ح س وا ب أ س ن ا ا ذ ا ه م م ن ه ا ي ر ك ض ون 11 ل ت ر ك ض وا و ار ج ع وا ا ل ى م ا ا ت ر ف ت م

Detaylı

DUA KAVRAMININ ANLAMI*

DUA KAVRAMININ ANLAMI* DUA KAVRAMININ ANLAMI* A. SÖZLÜK VE TERİM ANLAMI Sözlükte; çağırmak, seslenmek, davet etmek, istemek ve yardım talep etmek anlamlarına gelen dua, din ıstılahında; Allah ın yüceliği karşısında insanın aczini

Detaylı

zeytinvearkadaslari.com

zeytinvearkadaslari.com 7 MÂÛN SURESİ için KELİME ÇALIŞMA KAĞIDI Sure adını, son ayetinde geçen "mâûn" kelimesinden almıştır. Mâûn kelimesi, zekat vermek, birine maddi yardımda bulunmak gibi anlamlara gelmektedir. Sure, "Eraeyte",

Detaylı

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51 Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos 26 2015 06:14:51 Kainatı yoktan var eden ve bizlere rahmetiyle, sevgisiyle ve şefkatiyle muamele eden Yüce Mevla mıza bizlere bahşetmiş

Detaylı

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106 KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106 Surenin Adı: Kureyş sûresi, adını, Kur an da geçtiği tek yer olan ilk âyetinden alır. Kureyş kelimesi iki köke nispet edilir. Birincisi; köpek balığı anlamına gelen

Detaylı

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

األصل الجامع لعبادة هللا وحده األصل الجامع لعبادة هللا وحده İBADETİN MANASI Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) www.almuwahhid.com 2 بسم هللا الرمحن الرحيم Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) diyor ki: 1 Sana, tek olan Allah a ibadetin

Detaylı

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi Kur an-ı Kerim in incelemesi, yorumlaması, tefsir edilmesi hususunda incelenen ve günümüzün en çok tartışılan konularından biri de kadının örtüsü meselesidir. Bu yazı da bu konu üzerinde duracağım inşallah...

Detaylı

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

şeyh Muhammed Salih el-muneccid ALLAH TEÂLÂ'NIN İSİMLERİ DOKSAN DOKUZ İLE SINIRLI DEĞİLDİR أسماء االله عاىل غ صورة ف سعة و سع ا س م ا ] ريك - Turkish [ Türkçe - şeyh Muhammed Salih el-muneccid الشيخ مد صالح املنجد Terceme: IslamQa koordinasyon:

Detaylı

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı Onlardan bazıları م ن ه م Peygamberler ر س ل ك ل م Konuştu د ر ج ات Dereceler آ ت ي ن ا Verdik أ ي د ن ا Destekledik İhtilaf ettiler اخ ت ل ف وا Diledi ش اء م ن ه م Onlardan bazıları ي ر يد İstiyor أ ن

Detaylı

Îman, Küfür ve Tekfir 2

Îman, Küfür ve Tekfir 2 Îman, Küfür ve Tekfir 2 Bizi yoktan var eden Allah Teâlâ ya sonsuz hamt eder, onu tanımamak ve ona karşı nankörlük etmekten ona sığınırız. Hakla batılı, helal ile haramı ayırmak için gönderilen Hz. Muhammed

Detaylı

Fatiha Suresi'nin Tefsiri ve Faydaları

Fatiha Suresi'nin Tefsiri ve Faydaları Fatiha Suresi'nin Tefsiri ve Faydaları Şeyh'ul İslam Muhammed ibni Abd'il Vehhab (rahimehullah), Mecmu a et-tevhid, 19-20 www.at-tawhid.org 1 Allah şöyle buyurmaktadır: {ال ح م د ل ل ه ر ب ال ع ال م ين

Detaylı

Ders : 185. Konu : MEKKE DE GİZLİ DAVET. MEKKE DÖNEMİ ve DAVET BYK&ŞYK DERSLERİ

Ders : 185. Konu : MEKKE DE GİZLİ DAVET. MEKKE DÖNEMİ ve DAVET BYK&ŞYK DERSLERİ Ders : 185 Konu : MEKKE DÖNEMİ ve DAVET MEKKE DE GİZLİ DAVET Resûlullah (s.a.v.) e ilk iman eden kişi Hz. Hatice (r.a.) a idi. Ancak Cebrâil (a.s.) ı merak ediyor, ilahi mesajı nasıl ulaştırdığını öğrenmek

Detaylı

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS www.behcetoloji.com (40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS BİRİNCİ HADİS ف ض ل ت ع ل ى ا ل ن ب ي اء ب س ت أ ع ط يت ج و ام ع ال ك ل م و ن ص ر ت ل ي ال غ ن ائ م و ج ع ل ت ل ي ا ل ر ض ط ه ور ا و م س ج د ا و أ ر س

Detaylı

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve إن ال ح م د ل ل ب س م االله الر ح م ن الر ح يم ذ و ع ي و س ت غ ف ر يى و س ت ع و ح م د ي ب ب ل ل م ه ش ر ر أ و ف س ىب م ه ئب ت سي أ ع م بل ىب م ه د ي ا ل ل ف ال م ض ل ل م ه ي ض ل ل ف ال ب د ي ل ي د أ ن

Detaylı

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü Borçlunun sadaka vermesinin hükmü ] رك Turkish [ Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn 3Terceme3T 3T: 3TMuhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2013-1434 ح م صدقة املدن» اللغة الرت ة «بن صالح العثم مد رمجة:

Detaylı

Yarışıyorlarkoşuyorlar

Yarışıyorlarkoşuyorlar ت ن ال وا Ulaşıyor-içine alıyor و ض ع Konuldu ب ب ك ة Mekke ت ص د ون Engelliyorsun ت ب غ ون İstiyorsunuz ع و ج ا Eğrilik ت ط يع وا İtaat ediyorsunuz ي ع ت ص م Sıkıca tutuyor ت ق ات Sakınmak و اع ت ص م

Detaylı

10. TEBBET SÛRESİ ÖĞRENELİM

10. TEBBET SÛRESİ ÖĞRENELİM SÛRELERİMİZİ tefekkürle ÖĞRENİYORUZ 10. TEBBET SÛRESİ ما ا غ ى ن ع ن ه م ال ه و ما 1 ت ب ت ي دا ا بي ل ه ب وت ب و ام را ت ه 3 ات ل ه ب سي ص ى ل ن ا را ذ 2 ك س ب م 5 ف ي جيد ه ا ح ب ل م ن م سد 4 ح ال ة

Detaylı

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM ا لص ال ة و الس ال م ع ل ى م ن اع ت ب ر اهلل ط اع ت ه )ص ل ى اهلل ع ل ي ه و س ل م ( ط اع ة ل ذ ات ه )ج ل ج ال ل ه ) ب س م اهلل الر ح م ن الر ح يم ا ل ح م د ل ل ه ر ب ال ع ال م ين. و الص ال ة و الس ال م

Detaylı

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi İmam Tirmizi nin Sıfatlar Hususundaki Mezhebi İmam Ebu İsa Muhammed İbni İsa Tirmizi (209H-274H) Cami'u Sünen Tirmizi www.almuwahhid.com 1 بسم هللا الرحمن الرحيم İmam Tirmizi de kendi dönemindeki hadis

Detaylı

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR

ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR Ders : 203 Konu : ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR ALLAH IN RAZI OLDUĞU KULLAR Rıza kelimesi sözlükte; memnun olma, hoşnut olma, kabul etme ve seçme anlamlarına gelir. Genel olarak rıza; Allah ın hüküm ve kazasına

Detaylı

ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2

ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1. Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2 ALLAH HER ZAMAN DOĞRU OLMAMIZI İSTER 1 ي ا ا ي ه ا ال ذ ين ا م ن وا ات ق وا ا لل و ك ون وا م ع الص اد ق ين 111 Ey iman edenler! Allah a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. 2 Doğruluk, insanın

Detaylı

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ BİLİM ve İNSAN VAKFI ELMALILI HAMDİ YAZIR KUR AN AKADEMİSİ KUR ÂN-I KERÎM EĞİTİM ve ÖĞRETİM PROGRAMLARI TASHÎH-İ HURÛF DERSLERİ AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ Hazırlayan : Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak 1 8. HAFTA

Detaylı

ه: د ع ل ض ب او ت ن ل ه ب م ذ ت خ أ إن ا م م كي ف ت ر ك ت د ق ي فإ ن يت للا س ن و با ك ت

ه: د ع ل ض ب او ت ن ل ه ب م ذ ت خ أ إن ا م م كي ف ت ر ك ت د ق ي فإ ن يت للا س ن و با ك ت ف إ ن ي ق د ت ر ك ت ف يك م م ا إ ن أ خ ذ ت م ب ه ل ن ت ض ل وا ب ع د ه : ك ت اب الل و س ن تي "Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız O emanetler, Allah ın kitabı

Detaylı

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2)

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2) 150. Sohbet - 23.02.2018 TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2) Lûgatte tevhîd, "bir şeyin bir olduğuna hükmetmek ve onun bir olduğunu bilmektir." 1 İşte bu mânada tevhîd, her şeyi Bir e yani yegâne tek olan

Detaylı

Kur ân da Fert Aile ve Toplum Ahlâkı Gönderen Kadir Hatipoglu - Temmuz :39:53

Kur ân da Fert Aile ve Toplum Ahlâkı Gönderen Kadir Hatipoglu - Temmuz :39:53 Kur ân da Fert Aile ve Toplum Ahlâkı Gönderen Kadir Hatipoglu - Temmuz 30 2013 08:39:53 Kur ân da Fert Aile ve Toplum Ahlâkı Kur an da ahlak, nazari ve ameli boyutuyla birbirinin ayrılmaz parçası olarak

Detaylı

5. KUREYŞ SÛRESİ ÖĞRENELİM

5. KUREYŞ SÛRESİ ÖĞRENELİM SÛRELERİMİZİ tefekkürle ÖĞRENİYORUZ 5. KUREYŞ SÛRESİ ا ا 1 ا ل ا يل ف ق ر يش الشت ا ء يلف ه م ر ح ل ة 3 ف لي ع ب دوا ر ب ه ذا الب ي ت 2 الص ي ف و 4 وع و ا من ه م م ن خ و ف الذ ي اط ع م ه م م ن ج ÖĞRENELİM

Detaylı

Sanal âlemde ölçülerimiz ne olmalı? (Medya Ve Bilişim Âdâbı) Gönderen Kadir Hatipoglu - Mart :19:44

Sanal âlemde ölçülerimiz ne olmalı? (Medya Ve Bilişim Âdâbı) Gönderen Kadir Hatipoglu - Mart :19:44 Sanal âlemde ölçülerimiz ne olmalı? (Medya Ve Bilişim Âdâbı) Gönderen Kadir Hatipoglu - Mart 09 2017 13:19:44 İNDİR Günümüzde kitle iletişim araçlarının rolü oldukça fazladır. Küreselleşmenin en önemli

Detaylı

Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele

Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele Ders : 57 Konu: Şeytanla Mücadele Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sulblerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, Ben sizin Rabbiniz değil miyim? demişti. Onlar da, Evet,

Detaylı

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI Ders : 107 Konu : İSLAMDA AİLE - BİREYLERİNİN SORUMLULUKLARI - 2 1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI Saygı Çocukların anne-baba üzerinde hakkı olduğu gibi, anne babanın da çocukları üzerinde hakkı

Detaylı

NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ

NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ خطبة الحبجة و س ت غ ف ر ي و ع ذ ب ب ل ل م ه ت ع يى و س و ح م د ي إ ن ال ح م د ل ل م ه ش ر ر أ و ف س ىب م ه س ي ئب ت أ ع م بل ىب م ه ي د ي ا ل ل ف ل م ض ل ل إ ل ا ل ل

Detaylı

EV SOHBETLERİ 135. Sohbet SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1

EV SOHBETLERİ 135. Sohbet SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1 135. SOHBET BİZİ ALDATAN BİZDEN DEĞİLDİR! 1 Ebû Hureyre (ra) anlatıyor: Resûlullah (sav) (Medine pazarında dolaşırken) bir buğday yığınının yanına geldi. Elini o yığının içine daldırınca parmakları ıslandı.

Detaylı

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ:

118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ: 118. SOHBET Kadir Suresi SÛRE VE MEÂLİ: الرحيم الرحمن الله بسم * ا ن ا ش ه ر ف ي ا ن ز ل ن اه ت ن ز ل ال ق د ر ل ي ل ة ال م ل اي ك ة و م ا و الر وح ا د ر اك م ا ل ي ل ة ال ق د ر * ل ي ل ة ال ق د ر خ ي

Detaylı

NASIL BİR ALLAH A İMAN EDİYORUZ?

NASIL BİR ALLAH A İMAN EDİYORUZ? 143. SOHBET 12.01.2018 NASIL BİR ALLAH A İMAN EDİYORUZ? Mevcut olan âlemde, insanı diğer varlıklardan farklı kılan en önemli özelliklerden birisi de, kendisi dışında bir varlığa iman etme hissiyatıdır.

Detaylı

ALLAH YOLUNDA CİHAD1

ALLAH YOLUNDA CİHAD1 ALLAH YOLUNDA CİHAD 1 İnsanların dünyada güven, huzur ve barış içinde yaşayabilmeleri için üç rehbere ihtiyaçları vardır: Akıl, ilâhî vahiy ve peygamber. 2 Yüce Allah, kutsal kitapları ve peygamberleri

Detaylı

İNSAN SORUMSUZ BİR VARLIK DEĞİLDİR 1. İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder. 2

İNSAN SORUMSUZ BİR VARLIK DEĞİLDİR 1. İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder. 2 İNSAN SORUMSUZ BİR VARLIK DEĞİLDİR 1 İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder. 2 د ى 63 ا ي ح س ب ا ل ن س ان ا ن ي ت ر ك س İslam dininde, gerekli şartları taşıyan her insanın, başta Rabbine,

Detaylı

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER م ن ق ال ح ني ي س م ع ال م ؤ ذ ن و أ ن أ ش ه د أ ن ل إ ل ه إ ا ل ا ا لل و ح د ه ل ش ر يك ل ه و أ ان م امد ا ب د د ه و س و ل ه 1 س ض يت ب ا لل س ا ب و ب ح امد س و ل و ب ل و

Detaylı

101. SOHBET Kur an da Hz. Lût (as) ve Kıssası LÛT (AS) KİMDİR?

101. SOHBET Kur an da Hz. Lût (as) ve Kıssası LÛT (AS) KİMDİR? 101. SOHBET Kur an da Hz. Lût (as) ve Kıssası Kur an Kıssaları gerek vahye ilk muhatap olan Mekke ve Medineliler ve gerekse kıyamete kadar tüm insanlık için mesaj içeren anlatımlardır. Günümüz dünyasında

Detaylı

REFERANS AYET: HİCR 87

REFERANS AYET: HİCR 87 REFERANS AYET: HİCR 87 Hicr Suresi nin 87 nci ayeti Tekrarlanan İkilinin verildiğini ve verilen iki sayıdan birinin 7 olduğunu bildiren tek ayettir. Ayrıca bu ayet peygambere indirilen vahyin hem sayısal

Detaylı

Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :00:00

Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :00:00 Hesap Verme Bilinci Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak 17 2018 00:00:00 İNDİR و ه و م ع ك م أ ي ن م ا ك نت م و الل ه ب م ا ت ع م ل ون ب ص ير Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı

Detaylı

MÜNAFIKLARIN VASIFLARI MÜNAFIKLARIN VASIFLARI. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a)

MÜNAFIKLARIN VASIFLARI MÜNAFIKLARIN VASIFLARI. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a) MÜNAFIKLARIN VASIFLARI Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (rh.a) www.almuwahhid.com 1 Büyük Nifak ve Küçük Nifak Nifakın İki Kısmı ve Münafıkların Sıfatları Şeyh Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) Allah onu Firdevs-i

Detaylı

yoksa ziyana uğrayanlardan olursun." 7

yoksa ziyana uğrayanlardan olursun. 7 KUR'ÂN'A İMAN ETMEK, ONU TANIYIP, HÜKÜMLERİNE UYMAK * Yüce Allah, insanlara örnek ve rehber olsun diye ilk insandan itibaren peygamberler göndermiş, gerçeği ve doğruyu göstermesi için de kitaplar indirmiştir.

Detaylı

124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek

124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek 124. SOHBET Sözü Güzel Söylemek Kendisini ifade etmek için açıklamalarda bulunmak ve anlamlı bir şekilde söz söylemek sadece insana mahsustur. Söz ki, onu insan için yaratan Allahu Teala dır. Rahman suresinde

Detaylı

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? ] تريك Turkish [ Türkçe Abdulkerim el-hudayr Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 0-43 هل لرسو صىل الله عليه

Detaylı

7. KEVSER SÛRESİ ÖĞRENELİM

7. KEVSER SÛRESİ ÖĞRENELİM SÛRELERİMİZİ tefekkürle ÖĞRENİYORUZ 7. KEVSER SÛRESİ ف ص ل ل ر ب ك و ح 1 اك ال ك وث ر ا ن ا ا ع ط ين 2 ان ر ا ن شا نئ ك ه و ا 3 ال ب ر ت ÖĞRENELİM ANLAMI Rahmân ve Rahîm olan Allah ın adıyla. 1. (Resulüm!)

Detaylı

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER 148. Sohbet - 06.02.2018 ÖNDEN GİDENLER Değerli kardeşlerim. Önden gidenler dediğimizde, bu tarif ile anlatmak istediğimiz, insanlara, İslam ın bize öğrettiği anlamda iyilikte, yani maruf işlerde öncülük

Detaylı

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN ب ت ا ELİF BE Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN KİTAPTAN SEÇİLMİŞ ÖRNEK SAYFALAR ELİF BE Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN 1 بسم هللا الرحمن الرحيم İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER...1 ÖNSÖZ...2 Harfler.3 Üstün...5 Esre..6

Detaylı

İSLAM HUKUKUNDA CEZA CEZALAR

İSLAM HUKUKUNDA CEZA CEZALAR Cezalar 9 بسم االله الرحمن الرحيم İSLAM HUKUKUNDA CEZA CEZALAR Cezalar, insanları suç işlemekten alıkoymak için vardır. Allah ( ) şöyle buyurmaktadır: "Kısasta sizin و ل ك م ف ي ال ق ص اص ح ي اة ي ا أ

Detaylı

2 İSLAM BARIŞ VE EMAN DİNİDİR 1

2 İSLAM BARIŞ VE EMAN DİNİDİR 1 2 İSLAM BARIŞ VE EMAN DİNİDİR 1 ي ا ا ي ه ا ال ذ ين ا م ن وا اد خ ل وا ف ي الس ل م ك اف ة و ل ت ت ب ع وا خ ط و ات الش ي ط ان ا ن ه ل ك م ع د و م ب ي ن Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe

Detaylı

Cidde'de yaşayan ve hac için Mekke'den ihrama giren kimsenin hükmü. Muhammed Salih el-useymîn

Cidde'de yaşayan ve hac için Mekke'den ihrama giren kimsenin hükmü. Muhammed Salih el-useymîn Cidde'de yaşayan ve hac için Mekke'den ihrama giren kimsenin hükmü [ تريك Turkish ] Türkçe Muhammed Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2012-1433 حكم نو يعيش يف حدة أحرم للحج

Detaylı

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER İmran AKDEMİR 2013 (Güncelleme 2018) TEKRAR EDEN 97 AYET Kuran ın 97 ayeti diğer ayetler gibi Kuran da sadece bir kez bulunmaz, tekrar ederler. Bu 97 ayetten birçoğuna 2 kez

Detaylı

حديث توسل آدم نليب وتفس : {وابتغوا يله الوسيلة} şeyh Muhammed Salih el-muneccid

حديث توسل آدم نليب وتفس : {وابتغوا يله الوسيلة} şeyh Muhammed Salih el-muneccid Âdem aleyhisselamın Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile Tevessül Etmesi Hadisi ve «Sizi O na yaklaştıracak vesile arayın» Âyetinin Tefsiri حديث توسل آدم نليب وتفس : {وابتغوا يله الوسيلة} ] ريك

Detaylı

EV SOHBETLERİ 133. SOHBET SOHBET HUZUR İSTİYOR MUYUZ?

EV SOHBETLERİ 133. SOHBET SOHBET HUZUR İSTİYOR MUYUZ? 133. SOHBET HUZUR İSTİYOR MUYUZ? Böyle bir sorunun cevabına evet demeyecek bir insanın olması mümkün değildir. Ancak arzulanan huzurun elde edilmesi için neler yapılabilir, diye sorulduğunda bir çok cevap

Detaylı

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü ] ريك Turkish [ Türkçe Muhammed b. Salih el-useymîn Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2013-1434 الصلاة ىلع السقط

Detaylı

تلقني أصول العقيدة العامة

تلقني أصول العقيدة العامة تلقني أصول العقيدة العامة SORULU CEVAPLI AKİDE DERSLERİ Muellif: Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) www.almuwahhid.com 2 بسم هللا الرمحن الرحيم Soru 1: Rabbin kimdir? 1 Cevap 1: Rabbim Allahtır!

Detaylı

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile

bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile bartin.diyanet.gov.tr/kurucasile www.recepsahan.net و س ار ع وا إ ل ى م غ ف ر ة م ن رب ك م و ج نة ع رض ه ا السم او ات و األ ر ض أ ع دت ل ل م ت ق ي ن Rabbinizin mağfiretine ermek ve muttakiler için hazırlanmış

Detaylı

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ

AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ BİLİM ve İNSAN VAKFI ELMALILI HAMDİ YAZIR KUR AN AKADEMİSİ KUR ÂN-I KERÎM EĞİTİM ve ÖĞRETİM PROGRAMLARI TASHÎH-İ HURÛF DERSLERİ AÇIKLAMALI SÛRE MEÂLLERİ Hazırlayan : Yrd. Doç. Dr. Fatih Çollak 1 ÂYETLERİN

Detaylı

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir?

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde Çalışmak İbadet midir? 94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir? Neden ve Niçin Çalışırız? Çalışmak, bir iş meydana getirmek için zihnî ve bedenî güç sarf etmek, gayret etmek, uğraşmak demektir.

Detaylı

(Tanımı ve Dayanağı)

(Tanımı ve Dayanağı) DERS -7 NİKAH-I İSLAM HUKUKU-I (Tanımı ve Dayanağı) Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR & Doç. Dr. Servet BAYINDIR İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyeleri DERSİN AKIŞI Nikahın Sözlük Anlamı Nikahın

Detaylı