Abby Green - Aşk Kapanı

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Abby Green - Aşk Kapanı"

Transkript

1 Abby Green - Aşk Kapanı Romanın Karakterleri Rose O Malley : Romanın Kadın Kahramanı Zac / Zachary Valenti : Romanın Erkek Kahramanı Jocelyn Lyndon-Holt : Zac ın Büyükannesi Simone Lyndon-Holt : Zac ın Annesi Addison Carmichael : Zac ın Eski Nişanlısı BİRİNCİ BÖLÜM Rose O Malley in kalbi hızlı hızlı atıyordu. Soğuk soğuk terliyordu, avuçları ter içinde kalmış, başı dönmeye başlamıştı. Manhattan ın en lüks

2 otellerinden birinin tuvaletinde, kapalı bir klozetin üstüne oturmuş, panik atak geçirmek üzereydi. İşin kötüsü, o kadar lüks ve ışıltılı bir yerdeydi ki, sanki her şey oraya ait olmadığını haykırıyor gibiydi. Ailesi daha bir kuşak önce İrlanda dan gelmiş ve Queens e yerleşmiş birisi olarak kendisini sudan çıkmış balık gibi hissediyordu burada. Kapının arkasındaki aynada gördüğü yansıması da bu hislerini doğrular gibiydi, tam bir yabancı gibi görünüyordu. Normalde omuz hizasında dalgalı olan kızıl sarı saçları dümdüz ve şık bir topuzla toplanmıştı. Rose boynunu daha önce hiç böyle belirgin görmemişti. Yüzünün sadece alt kısmı görünüyordu çünkü altın sarısı ve siyah tonlarda, süslü bir maske takıyordu. Maskenin ardındaki yeşil gözleri ise korkuyla parlıyordu. Yanakları pembeleşmişti. Rose elinin tersiyle, alev alev yanan yanağına dokundu. Bu bile biraz iyi gelmişti. Grip oluyordu. Yine de, bu haliyle gidip, Manhattan ın en nüfuzlu insanlarına hastalık bulaştırmaması gerektiğini söyleyen iç sesini duymazlıktan geldi. Siyah gece elbisesi aynada ışıldarken kalkmaya davrandı ama içeri giren kadınların sesini duyunca tekrar yerine oturdu. Elbette grip olmuyordu. Ancak bu gece kimseye herhangi bir şekilde temas etmeye hazır değildi. Neyse ki, en dipteki tuvaletteydi, kadınlar çıkana kadar bekleyebilirdi. Kadınlardan birisi diğerine, Aman tanrım, onu gördün değil mi? diye fısıldadı. Muhteşem bir adam! Öteki kadının sesi daha kuru ve alaycıydı. Boş yere heyecanlanmışsın. Ailesinin, çocuğuna herhangi bir miras bırakmasını istemediği için soyadını bile değiştirdi o! Kim bu kadar köklü ve zengin bir aileyle bağlarını koparmak ister ki? Rose un midesine kramplar girmişti. Kadınların kimden söz ettiklerini çok iyi biliyordu. Zac Valenti. O da buradaydı. Rose, olmamasını dilerdi ama gelmişti işte. Kadınların makyaj çantalarını karıştırdıklarını duydu, demek ki makyaj tazeleyeceklerdi. Bir yandan dedikodularına devam ediyorlardı. Herkes onun Addison Carmicael kendisini düğün günü kilisede beklerken gitmesinden sonra dağılacağını düşünmüştü ama adam resmen küllerinden doğdu denebilir. Sesler alçalmıştı, Rose kapıya kulağını dayamamak için kendini zor tutuyordu. Şu anda Amerika daki en gözde bekâr olduğunu söylüyorlar. Ama farkında mısın, ne kadar soğuk ve melankolik bir adam. Bakabilirsin ama dokunamazsın gibi bir hava yayıyor çevresine.

3 Biliyorum. Böyle sessiz ve melankolik tipler hep cazip olur işte. Parfüm sıkılma sesi geldi. Bence bu, onun kadınların kendisini altın madeni olarak görmesine engel değil. O ailesinin servetini reddetmiş olabilir ama ondan çocuk yapacak olan bir kadın meşhur Lyndon-Holt servetine ulaşmış olacak. Tam o sırada Rose dengesini yitirerek kapıya çarptı. Dehşete kapılarak olduğu yerde donup kalmıştı. İçeriye derin bir sessizlik çöktü. Sonra kadınların iyice sessiz fısıldaşmaları ve topuklu ayakkabılarının uzaklaşan sesleri duyuldu. Rose tekrar kapalı klozete oturdu, kapıya çarpan omuzunu ovaladı. Kadınların söylediği gibi, Zac Valenti en son baba olacak adamdı, sebebini kimse bilmiyordu ama ailesiyle kanlı bıçaklıydı çünkü. Zac, geçen yıl ölen babasının cenazesine bile gitmemişti. Zac ın ailesinden kopması ve babasının ölümünden sonra yeni bir Lyndon- Holt vasiyeti açıklanmıştı. Buna göre, Zac ın bir kızı ya da oğlu olursa, çocuk Lyndon-Holt adını taşıdığı sürece büyük aile servetinden payını alacaktı. Yani, eğer Zac Valenti'nin bir çocuğu olursa, aile mirasını reddetmemesi için üzerinde müthiş bir baskı hissedecekti çünkü çocuğun annesinin, çocuğunun ismi konusunda söz hakkı vardı. Kuşkusuz Zac Valenti de bunun farkındaydı ve muhtemelen vasiyetteki problem de buydu. Rose O Malley i bu lüks otele getiren tam da bu sebepti. Zac Valenti yi baştan çıkarıp ondan hamile kalmak için, son derece kararlı bir şekilde katılıyordu bu geceki davete. En başta çok kararlıydı Rose ama artık o kadar emin değildi kendinden. Bu işin aslında şeytanla bir anlaşma yapmak olduğunu fark ediyordu. Rose, yanında çalıştığı Bayan Lyndon-Holt la yaptıkları konuşmayı dün gibi hatırlıyordu, tıpkı yaşlı kadının buz mavisi gözlerini hatırladığı gibi. Zac Valenti nin annesi, Rose un imzaladığı sözleşmeyi eline aldıktan sonra, Artık bu sözleşmenin hükümlerine bağlısın Rose, demişti. Oğlumdan hamile kalırsan ve bebek Lyndon-Holt ismini taşırsa, her şey ona kalacak. Senin hamileliğinin teyidini aldığımda, baban bir hastaneye yatırılacak ve en iyi şekilde tedavi edilecek. Bayan Lyndon-Holt bir an durduktan sonra devam etmişti. Eğer sözleşmenin koşullarını yerine getirmez, birisine bu sözleşmeden söz edecek olursan bütün hukuk ekibimi karşında bulacaksın. Eğer bir bebek sahibi olur ama sözleşmenin koşullarına yine uymayacak olursan, seni mahvederim. Herhalde benimle senin gibi bir hizmetçinin gireceği hukuk savaşında kimin kazanacağını tahmin edersin. Oğlunuz benim gibi biriyle neden ilgilensin? Yaşlı kadın arkasına yaslanmış, kurnaz gözlerini kısarak Rose a bakmıştı. Zachary gibi şüpheci ve tatsız bir adamın mı? Bakacaktır. Seninki gibi duru bir güzelliği mutlaka fark eder. Sen sadece onun dikkatini çekmeye bak.

4 Rose, kapının arkasındaki aynaya baktı tekrar. Kendisini hiç de güzel hissetmiyordu. Tuhaf ve kirli hissediyordu. Yanakları kızarmıştı, dudaklarındaysa kıpkırmızı bir ruj vardı. Biraz tuvalet kâğıdı alıp dudaklarındaki ruju sildi. Bunu yapamayacaktı. Böyle bir planı en baştan kabul etmemesi gerekirdi. Ayağa kalktı. Gidip Bayan Lyndon-Holt la konuşacak, çirkin kumpası için başka birisini bulmasını söyleyecekti. Ancak yaşlı kadının teklifini neden kabul ettiği aklına gelince yeniden oturdu. Elli iki yaşındaki babası çok hastaydı, eğer ameliyat edilmezse yaşama şansı çok düşüktü. Eski bir şoför ve uşak olan babasının bu masraflı ameliyatı karşılaması mümkün değildi. Bayan Lyndon-Holt da Rose un babası için nasıl korktuğunu ve endişelendiğini biliyor, bunu kullanıyordu. Babası, Bay Lyndon-Hold ölene kadar onun şoförlüğünü yapmış, daha sonra Bayan Lyndon-Holt, onca yıllık emeği için bir teşekkür bile etmeden onu işten çıkarıp yeni birisini almıştı. Neyse ki Rose işten çıkarılmamıştı o zaman. Bir süre sonra babası kendisini kötü hissetmeye başlamış, eğer tedavi edilmezse ölümle sonuçlanacak bir kalp rahatsızlığı olduğu anlaşılmıştı. Rose annesini daha yeni kaybetmişti, babasını da böyle kaybetmeye dayanamazdı. Üstelik babası ameliyat olursa iyileşebilecekti. Bayan Lyndon- Holt da Rose'un onun istediklerini yapması karşılığında babasını ameliyat ettirecekti. Rose, kapının arkasındaki aynada ıslak gözlerine, kıpkırmızı olmuş yanaklarına baktı. Zac Valenti yi bulmak için bir girişimde bulunacaktı ima onu bulamazsa ya da Zac Valenti, umduğu gibi, dönüp ona bak-nazsa hemen oradan gidecekti. Böylece en azından denemiş olacaktı. Babası için ne yapabileceğine daha sonra bakacaktı. Şimdilik en âzla bu şekilde bir şansını denemiş olacaktı. Zac Valenti, kenarda bir sütunun yanında durmuş, ışıl ışıl balo salonunda göz gezdirdi. Kadınların takıp takıştırdığı mücevherler ışıltılarıyla göz alıyor, sahipleri sosyal konumlarını göstermek için birbirle-riyle yarışıyorlardı. Zac ın yanından, mücevherlerinin ağalığıyla eziliyor gibi görünen bir kadın geçti. Kadının yüzük parmağında devasa bir yakut yüzük vardı. Kadın bir an ona baktı, siyah tüylü maskesinin ardındaki gözleri hayretle kocaman açıldı, neredeyse tökezleyip düşecekti. Zac dişlerini sıktı, elbette maske onu gizlemeye yetmiyordu. New York un taçsız kralı olacakken ailesiyle bağını koparmış, aile mirasını reddetmiş, Manhattan ın skandal çocuğunu tanımayan yoktu. Bu skandallara, nişanlısını Manhattan ın en eski gotik kiliselerinden birinde mihrabın önünde onunla evlilik yemini etmeyi beklerken bırakıp kaçmasını da eklemek gerekiyordu. Köklü ve nüfuzlu bir aileden gelen Addison Carmichael, sarı saçları, mavi gözleri ve kusursuz soyağacıyla gerçek bir üst sınıftı ve bir teriyer kadar

5 inatçıydı. Zac ın onu bırakıp gitmesinden bir yıl sonra yine güçlü bir aileden bir adamla evlenmişti. Kocası şimdi New York senatörüydü. Şimdi de, karşılaşmalarına şaşırmış ama bozuntuya vermeden Zac a hafifçe gülümsemiş, sonra da yanından uzaklaşmıştı. Zac ın ailesiyle yaşadığı sorunlar ve sebep olduğu skandallar onun aşağılanmasının etkilerini azaltmıştı sonuçta. Zac zaten Addison da duygusal bir travmaya sebep olmadığından emindi, aralarında bir aşk ilişkisi olmamıştı hiçbir zaman. Neyse ki ailesinin çirkin sırrım öğrenmiş ve ailesinin onun için hazırladığı evlilik hapishanesine girmekten son anda kurtulmuştu. Daha doğrusu anneannesiyle dedesinin hazırladığı hapishaneden... Onları kendi anne babası zannederek büyümüş, gerçeği öğrendiğinde ise çok sarsılmıştı. Onu büyüten iki insanın ihanetini kabullenmek kolay değildi. Zac, ona sanki kendi evinde istenmeyen misafirmiş gibi davranarak onu büyüten insanları değil, gerçek annesiyle babasını saymaya o zaman karar vermişti. İşte o gün, sırtındaki Lyndon-Holt isminin yükünü atarak kendi küllerinden doğmaya başladığı gündü. Hem hiçbir zaman içine sindiremediği bu isimden hem de ismin ona sağladığı her şeyden uzaklaşmıştı. Valenti isminin saygı görmesini sağlayacaktı. Lyndon-Holt ailesinin prensesine âşık olan İtalyan göçmeni babasına bunu borçluydu. Zac bir otel ve gece kulübüyle başladığı kariyerinde hızla ilerlemişti, serveti katlanarak artıyordu. Bunun anneannesini ne kadar öfkelendirdiğinin farkındaydı. Son gece kulübünün açılışı gazetelere haber olmuş, dünyanın en güzel kadını olarak anılan ve açılışa katılan süper modelin ertesi sabah evinden çıkarken görüntülenmesi de ortalığı ayağa kaldırmıştı. Elbette gece birlikte olmuşlardı ama Zac bir daha kadınla görüşmemişti. Kadın çok güzeldi ama Zac onun yanındayken ailesindeki kandırmacayı hissetmişti. Sanki hiçbir şey gerçek değilmiş, kendisi de inşa edilmiş gibiydi. Oysa o inşa edilmiş bir varlık değildi; etten kemikten yapılmıştı, gerçekti. İnsanlar onu görünce istedikleri kadar fısıldaşabilirlerdi, Zac bunları umursamıyordu bile çünkü varlığıyla, onların sahte olduklarını hatırlatıyordu hepsine, bunu biliyordu. Zihninden geçen düşünceler ruhunu daraltmıştı, sıkıntıyla etrafına bakındı. Sağ taraftaki bir kadın dikkatini çekti. Kadın incecikti, siyah, sırtı açık bir elbise giymişti. Zarif sırtı ve beyaz teni dikkat çekiciydi ama Zac çok daha dekolte kıyafetler görmüştü. Yine de kadından gözlerini alamadı. Biraz daha dikkatli bakınca elbisenin kumaşının son derece ince olduğunu ve kadının bedenini iyice sardığını fark etti. Kadın bu sırada sanki kalabalığın içinde birilerini arıyormuş gibi hafifçe parmak uçlarında yükselip ileriye doğru bakınınca elbisesi, ince ama kıvrımlı

6 vücut hatlarını daha da belirginleştirmişti. Zac, kadının sırtını, topuz yapılmış kızıl saçlarının açığa çıkardığı zarif boynunu süzdü. Kadının altın sarısı ve siyah tonlardaki maskesinin bağcıkları, sarı kızıl buklelerin arasında kayboluyordu. Zac ın içinden gidip bu bağcıkları çözmek geldi. Asıl, kadının yüzünü kendisine çevirerek, yüzünü görmek istiyordu. Böyle bir şey hissetmesi şaşırtıcıydı, hayretle başını iki yana salladı. Normalde kadınlar ilgisini böyle kolay çekmezdi. Bu sırada kadın ona doğru dönünce Zac m kadına duyduğu ilgi daha da arttı. Siyah elbise, kadının beyaz tenini cömertçe sergiliyordu. Zac, bakışları kadının göğüslerine kayarken nefesini tuttu. Kadının göğüsleri ufak ama biçimliydi, elbisenin kumaşının altından dimdik belli ediyorlardı kendilerini. Siyah elbisenin sırtının açık olduğunu ve kadının sutyen giymediğini düşününce Zac ın kasıklarında bir hareketlenme oldu. Kendisini liseli bir ergen gibi hissetmişti bir anda. Kadının yüzü büyük oranda maskenin ardında gizliydi ama dolgun dudakları ve zarif çenesi dikkat çekiciydi. Zarif bir kadındı. Zac onun, elindeki şampanya kadehini sımsıkı tutuşundan ya gergin ya da rahatsız olabileceğini düşündü. Aynı anda kadın, elindeki kadehi yanından geçen bir garsonun tepsisine bıraktı ve sanki bir şeye karar vermiş gibi tam ters yöne doğru yürüdü. Neredeyse paniğe kapılmış gibi hareket ediyordu. Biraz sonra kalabalık bir erkek grubuyla karşılaştı. Adamlar yolu kapatmış gibiydiler ama kadın tereddütle de olsa aralarından geçmeye çalıştı. Zac o grupta adamların ne tür insanlar olduklarını iyi biliyordu. Hiçbir inceliğe aldırmaz, her şeyi yapabilirlerdi. Kadı, Zac ın ilgisini gerçekten çekmişti. Rose hem üzülmüş hem de rahatlamıştı. Zac Valenti yi hiçbir yerde görememişti. Şimdiyse bir an önce oradan çıkmak, ait olmadığı bu ışıltılı ortamdan uzaklaşmak istiyordu. Bayan Lyndon-Holt un tuttuğu stilist çok sert birisiydi, Rose elbiseye itiraz edecek olunca ona buz gibi bakmış, Bana öyle söylendi, bu elbiseyi giyeceksiniz, demişti sadece. Rose, stiliste neler söylendiğini tahmin edebiliyordu, kendisini aşağılanmış hissetmişti. Kız, oğlumun dikkatini çekecek kadar iyi, cesaret verecek kadar da davetkâr görünmeli. Rose, Zac ın nasıl olsa ona dönüp bakmayacağını düşünerek kendisini rahatlatmaya çalıştı. Adam süper modellerle çıkıyordu! Büyük evlerde hizmetçi olarak çalışan beyaz tenli ve çilli kızlarla ne işi olabilirdi? Bir türlü yolu kapayan grubu aşamamıştı. Umarım New York belediye başkamna omuz atıp geçmeyi düşünmüyorsundur. Nazikçe sorarsan sana yol vereceğinden eminim.

7 Ses çok derinden geliyordu ve seksi bir tınısı vardı. Rose telaşla arkasına dönüp bakınca uzun boylu bir adamın güçlü göğsüyle burun buruna geldi. Başını kaldırıp adamın yüzüne baktı. O anda kalbi duracak gibi oldu. Ufak siyah maske karşısındakinin kimliğini gizlemeye yetmemişti. Zac Valenti ydi bu. Demek ki partiden ayrılmamıştı, oradaydı. Maske, Zac Valenti nin yüzünün üst kısmını gizlese de parlak mavi gözler dikkatle ona bakıyordu. Onun buz gibi baktığını söyleyen birile-ri olmuştu ama Rose tuhaf bir şekilde bu bakışlar karşısında vücudunun hiç alışık olmadığı bir şekilde ısındığını hissediyordu. Zac, fotoğraflarından çok daha yakışıklıydı. Rose, bir yetmiş boyuyla pek kısa sayılmamasına rağmen Zac Valenti ona tepeden bakıyordu, omuzları öylesine genişti ki Rose'un görüş alanını tamamen kapamıştı. Gür ve dalgalı saçları koyu kahverengiydi, arada altın ışıltılar göze çarpıyordu. Fotoğraflarda göründüğünden daha esmerdi. Sert hatlı, kararlı bir çenesi, duyarlı görünen dudakları vardı. Rose a hafifçe gülümsüyordu. Aldığı iyi eğitimin ve sınırsız servetinin ona kattığı müthiş bir özgüven ve cazibeyle parlıyordu sanki. Aristokrat, erişilemez ve müthiş derecede yakışıklıydı. Rose alışık olmadığı, yoğun bir hisle sarsıldığını fark etti. Cinsel olarak tahrik olmuştu. Elektrik prizine parmağını sokmak gibi bir şeydi bu. Annesinin ölümünden sonra babasıyla geçirdiği görece korunaklı hayat, onun karşı cinsle haşır neşir olmasına engel olmuştu hep. Rose babasıyla ilgilenmekten kendisiyle ilgilenememişti çok. Zac Valenti başım yana eğdi, gözleri parlıyordu. Konuşabiliyorsun değil mi? Rose şaşkınlıkla başını evet anlamında salladı. Evet, dedi tedirgin bir sesle. Sonra daha güçlü bir şekilde, Evet, konuşabiliyorum, diye ekledi. Çok güzel. Zac elini uzattı. Zac Valenti, tanıştığımıza sevindim. Rose, kim olduğunu biliyorum, dememek için kendini zor tuttu. Ben de Rose, dedi derin bir nefes alarak. Zac onun elini sıkıca tutmuştu. Eli sıcak ve güçlüydü. Sadece Rose mu? Gerçek soyadını söyleyecek olursa, babası yıllarca yanlarında çalıştığı için Zac onun kim olduğunu anlayabilirdi. Çabucak, Rose Murphy, dedi. Murphy, annesinin evlenmeden önceki soyadıydı. Hem isminden hem de ten renginden İrlandalI olduğunu anlıyorum. Ailem ben doğmadan hemen önce göçmüş. Elini Zac ın elinden çekmişti. Zac la karşılaşmıştı ama devamını getirebileceğini sanmıyordu. Kesinlikle onun dengi değildi. Zac Valenti gibi adamların çevresinde korumaların olması gerekmez miydi? Rose geri çekildi.

8 Nereye gidiyorsun? Rose nasıl konuşacağını bilemedi. Gitmem gerek, diye kekeledi. Bir dans etmeden mi? Zac elini yeniden uzatınca Rose paniğe kapıldı. Dans etmeyi bilmiyorum. Buna inanmak çok zor işte. İnsan dans etmeyi bilmez mi hiç? Rose, sınıfındaki kızların dans dersine gitmesini içi giderek izlerdi çünkü ailesinin ona ders aldırabilecek parası yoktu. İçinde bulunduğu durumdan rahatsız oldu birden. Şey... Ben bilmiyorum işte. Gitmem gerek. Oradan gitmek için arkasını döndü ama aynı anda sırtında bir el hissetti. Neden onu bırakmıyordu ki bu adam? Birden kendisini çok kötü hissetti. Zac onun niyetinin ne olduğunu bilmiyordu bile. Midesi bulanmaya başlamıştı. Zac onun kötü göründüğünü fark etmiş olmalıydı ki onu kollarından tutmuştu bu kez. İncitmek istememiştim. Rose tekrar başını kaldırıp ona baktı, mavi gözler karşısında yine ne diyeceğini şaşırdı. İncitmediniz. Ben fazla tepki gösterdim. Pardon. Zac ın yüzünde yine o seksi gülümseme belirmişti. Bu bizim ilk kavgamız mı? Rose şaşırmıştı. Zac Valenti nin böylesine flörtöz olmasını ya da ondan hoşlanacağını hiç beklemiyordu. Sonra yeniden şüpheye kapıldı. Eğer partide servis yapan garson kızlardan birisi olsaydı muhtemelen dönüp ona bakmayacaktı bile Zac. Zac elini onun kollarından aşağıya doğru kaydırırken Rose nefesini tutmuştu. Özellikle Zac ın eli tam göğüslerinin yanından geçerken ürpermişti. Zac onun elinden tuttu, dans pistine yöneldi. Pistte bulunan birkaç çift iç gıcıklayıcı bir caz parçası eşliğinde, yanak yanağa dans ediyorlardı. Rose, etraftan onlara merakla bakanlar olduğunu görünce tedirgin oldu. Şey... Ben gerçekten... Zac omuzunun üstünden ona baktı. Güven bana. Piste vardıklarında Rose çaresizlik içinde Zac a baktı. Zac onu sağ elinden tutmuş, diğer elini, Rose un çıplak sırtına koymuştu. Sonra onu kendisine doğru çekince Rose onun güçlü vücuduna iyice sokulmuş oldu. Zihni durmuştu sanki. Neden orada olduğunu, yapması gerekeni, kim olduğunu unutmuştu. Sadece, iyice sokulduğu güçlü adamın vücudunu hissediyordu. Göğüsleri onun göğüslerinin üzerindeydi. Bu sırada Zac ın da eli ufak hareketlerle onun sırtını okşuyordu. Diğer çiftlerle birlikte pistin etrafında hareket ediyorlardı. Rose uçuyor gibiydi. Göğüs uçları sertleşmişti, bacaklarının arasında daha önce hiç hissetmediği bir sızı ve ıslaklık vardı. Zac başını iki yana sallayarak kaşlarını çattı. Gerçek misin sen?

9 Elbette gerçeğim. Bu sırada, maskesinin ardından ona aşağılayıcı bakışlar fırlatan bir kadın geçmişti hemen yanından. Bakın Bay Valenti, benim gerçekten... Zac Valenti onu iyice kendisine çekti. Zac de bana. Bay Valenti deyince yaşlı biriymişim gibi duruyor, o kadar yaşlı değilim. Rose ona bakıp yutkundu. Elbette yaşlı değildi Zac Valenti, son derece dinamik ve genç görünüyordu. Biliyor musun, burada mücevher takmayan tek kadın sensin. Rose hemen bir şeyler düşünmeye çalıştı. Şey... Kaybederim diye korktum. Mücevherlerin sigortalı değil mi? Rose içinden kızdı kendine. Elbette bu kadınların hepsinin mücevherleri sigortalı olurdu. Artık ne kadar azsa o kadar iyi görülüyor, deyiverdi hemen. Zac elini onun sırtında dolaştırdı yavaşça. Kesinlikle katılıyorum. İçinden bir ses, Kaç, hemen kaç! dedi Rose a. Ancak sevgili babasının yaşamasını istiyorsa bıı oyunu sürdürmek zorundaydı. Daha sakin bir yere gidelim mi? dediğini duydu Zac ın. Sanki onun yerine bir başkası konuşuyormuş gibi, Olur, gidelim, diye cevap verdi ona. Zac gülümsedi, el ele pistten uzaklaştılar. Rose elini ondan kurtarıp, kalabalığın arasına karışabileceğini ve yan taraftaki çıkıştan kaçabileceğini düşündü. Ama bunu yapmadı. -İKİNCİ BÖLÜM- LoBİNİN temiz havasına çıktıklarında Zac, bir kadına böyle ilgi duymuş olmasının şaşkınlığıyla yeniden sarsıldı ama buna rağmen kendisini çok uzun zamandır bu kadar canlı hissetmediğinin de farkındaydı. Hiçbir kadının kendisini bu kadar güçlü ve yoğun bir şekilde tahrik ettiğini hatırlamıyordu. Rose u kuytu bir köşeye çektikten sonra ona baktı. Artık libidosunu kontrol edemeyeceğinin farkındaydı. Rose un da yanakları kızarmış, nefes alıp verdikçe göğsü kalkıp iniyordu. Zac tüm şüpheciliğini kenara bırakmaya karar vermişti, bu kadını yeniden görmesi gerekiyordu. Maskesini çıkarıp kenardaki çöp kutusuna attı. Şimdi sıra sende, dedi yumuşak bir sesle. Seni görmek istiyorum. Rose tereddütle dudağını ısırınca Zac bir an onun arkasını dönüp gideceğini düşündü. Ama sonra Rose başını evet anlamında salladı, ellerini onun ellerinden çekip, maskesinin bağcıklarını çözmek için başının arsasına götürdü. Bekle... Rose kollarını kaldırmış bir şekilde durdu. Ben yapmak istiyorum bunu. Arkanı dön.

10 Rose kollarını yavaşça indirdi, çıplak sırtını Zac a döndü. Zac ellerini elbisenin iki yanından uzatıp Rose un göğüslerini ellerinin arasına almamak için zor tuttu kendisini. Bu ufak ve diri göğüslerin uçlarına dokunduğunu düşünürken bile tahrik oluyordu. Bunun yerine maskenin bağcıklarını çözdü. Rose da maskeyi düşmesin diye tutmuştu. Zac onu yavaşça kendisine çevirdi. Rose başını kaldırıp ona baktığı anda Zac ın nefesi kesilmişti. Karşısında hayatında gördüğü en zarif, en güzel kadın duruyordu. Ufak, kalkık burnunun üzerinde çok hafif çiller vardı. Yüzü çok sevimli ve güzeldi. Dolgun dudakları ise kıpkırmızıydı. Ruj kırmızısı değildi üstelik bu, öp beni diyen dudaklardı. Rose un iri yeşil gözleri ise kelimenin tam anlamıyla büyüleyiciydi. Bir süre konuşmadan birbirlerine baktılar böylece. Nihayet Zac hâlâ otelde olduklarını fark etti. Daha önce kendisini hiç bu kadar kaybettiği olmamıştı. Sanki büyülü bir ormanda, başka bir dünyaya ait bir yaratık tarafından büyülenmiş gibiydi. Bir nefes alıp geri çekildi. Rose gözlerini kırpıştırdı. Kaşları kahverengi olmasına rağmen uzun ve gür kirpikleri simsiyahtı. Zac, onu başka bir ortamda görürse bu büyülenme hissinden kurtulabileceğini düşündü. Tekrar onun elini tuttu, lobinin ana girişine doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada lobideki görevliye arabasını getirmelerini işaret etmişti. Dursana... Nereye gidiyoruz? Rose, Zac in elini çekiştirince Zac durdu, ona baktı. Bu zümrüt yeşili muhteşem gözlerin derinliklerinde daha önce görmediği bir şey vardı. İhtiyat. Kadınlar, Zac in yanında ihtiyatlı davranmazlardı. Hep kendinden emin, onu baştan çıkarmaya çalışan kadınlar olurdu etrafında. Karşısındaki kadın öyle birisi değildi. Zac m zihninde alarm çanları çalmaya başladı, dikkatli ol diyordu içinden bir ses. Ancak vücudu, içindeki sese aldıracak durumda değildi. Hayatında hiçbir kadını bu kadar istediğini hatırlamıyordu. Benim kulüplerimden birine gidiyoruz. Rose un gözleri açıldı. İsteksiz gibi görünüyordu ama sonra, Tamam, dedi sadece. Hangisi olduğu fark etmiyor mu? Fark etmeli mi? Öyleyse ben seçiyorum, tamam mı? Rose başıyla onayladı. Zac o anda onu öpmek için müthiş bir istek duydu ama insanların arasındayken böyle şeyler yapmazdı, mutlaka onları izleyen birileri çıkardı. Bay Valenti? Arabanız kapının önünde. Zac, görevliye teşekkür ettikten sonra Rose la birlikte dışarı çıktılar, valenin kapısını açtığı Rolls Royce a bindiler.

11 Zac direksiyonun başına geçtikten sona yan gözle Rose a baktı. Rose maskesini kucağında sıkı sıkı tutmaya devam ederek gergin bir şekilde dümdüz, karşıya bakıyordu. Zac ilk kez endişeye benzer bir şey hissettiğini fark etti. İstersen seni eve de bırakabilirim. Aslında onu yanından ayırmayı kesinlikle istemiyordu ama bu zaafım itiraf edecek değildi. Rose, Zac a bir ömür gibi gelen birkaç saniyeden sonra dönüp ona baktı. Arabanın gölgeli ortamında yüzü daha da güzel görünüyordu. Sanki önemli bir şeye karar vermiş gibi bir ifade vardı yüzünde. Hayır, seninle gelmek istiyorum. Zac, rahatsız edici bir zafer duygusu hissettiyse de buna aldırmadı, uzanıp Rose un elini tuttu, dudaklarına götürüp öptü. Öyleyse gidelim. Rose, Zac Valenti nin davetini reddetme fırsatını iki kez kaçırdığının farkındaydı. Ancak lobide onunla baş başa kaldığı anda kendisini onun erkeksi çekiciliğine kaptırmıştı bile. Şimdiyse, hayatında ilk kez bindiği Rolls Royce otomobil Manhattan caddelerinde su gibi akıp giderken, başının döndüğünü hissediyordu. Daha önce hiç böyle olmamıştı. Zac ın ona bakışı bile aklını başından almaya yetmişti. Erkeklerle en basit flört konularında bile çok deneyimsizdi Rose, bütün zamanı çalışmakla ya da babasına bakmakla geçmişti. Zac Valenti nin dikkatini çekmek istemesi o kadar kötü müydü? Evet, çünkü senin gerçekten kim olduğunu ve asıl amacını bilse Zac Valenti seni arabasından öyle bir atardı ki, kendine gelemezdin. Rose neredeyse Zac a dönüp arabayı durdurmasını söyleyecekti ama çoktan gece kulübüne gelmişlerdi bile. Zac arabayı durdurduktan sonra Rose a baktı. Rose, bakışlarını onun dudaklarından alamadı bir an, bu dudakların dudaklarının üzerinde olduğunu hayal ederken içi titremişti. Benimle gelmene sevindim, dedi Zac. Böylece Rose un tüm iyi niyeti zerrelere ayrılıp dağıldı, benliğini yaramaz bir ihtiras sardı. Zac arabadan indi, aracın etrafını dolaşarak Rose un kapısını açtı, onun da inmesine yardımcı oldu. Kulübün önünde, içeri girmeyi bekleyenlerin oluşturduğu uzunca bir kuyruk vardı. Rose, kapıdaki görevlilerin onları görünce telaşlandığını fark etti. Aynı anda arkalarından, Zac! Zac! bağıranlar olduğunu duydu. Zac hemen kolunu onun omuzuna atmış, ana kapının yanındaki ufak kapıya yönelmişti.

12 Kapı arkalarından kapandıktan sonra, endişeyle Rose a baktı Zac. İyi misin? Neyse ki paparazzilere yakalanmadık. Rose başını evet anlamında salladı, paparazzilerin bağırışları hâlâ kulaklarında çınlıyordu. İyiyim herhalde. Zac gülümsedi. Aslında ben, paparazziler tarafından yeterince görüntülendiğinden emin olmak isteyenlere daha çok alışkınım. Rose, magazin sayfalarına çıkabileceğini düşününce ürperdi. Zac muhtemelen, böyle durumlara alışkın kadınlardan söz ediyordu. Kendisi ise siyah üniforması ve beyaz önlüğüyle insanların ilgisini çekmemeye çalışan bir hizmetçi olmaya alışkındı. Girelim mi? Zac onu elinden tuttu, birlikte dar bir koridora girdiler. Koridorun duvarları simsiyahtı, yerlerse halı kaplıydı. Rose un hiç tanımadığı bir dünyaya açılıyor gibiydi burası. Sadece birkaç dakika, diyerek kendisini avutmaya çalıştı Rose, sonra gidecekti nasılsa. Müzik sesi giderek artmaya, basların sesi şiddetlenmeye başlamıştı. Bir kapının önüne geldiklerinde, kapıyı takım elbiseli, yakışıklı bir adam açtı, içeri girerlerken başıyla onları selamladı. Rose içeri girince bir an durdu. Kadife oturma yerleri ve ışıltılı masalarla donatılmış, VlP ler için hazırlandığı belli, çok şık bir salona girmişlerdi. Aşağıdaki dans pistine kıvrılarak inen bir merdiven vardı. Merdivenin en alt basamaklarında yine bir koruma ordusu vardı. Dans pisti tıklım tıklımdı, hepsi süper model gibi görünen insanlar müziğin ritmine uyarak hareket ediyorlardı. Rose, doğup büyüdüğü Queens, Bliss Street te de bir iki gece kulübü görmüştü ama onların bununla uzaktan yakından ilgisi yoktu. Büyülenmiş gibi etrafını izlerken, Zac ın da, bir kolunu korkuluklara dayamış, hafifçe gülümseyerek kendisini izlediğini fark etti. Elinde iki şampanya kadehi vardı, birini Rose a uzattı. Rose kadehi aldı, Zac hemen nazikçe kadeh tokuşturdu. Yeni arkadaşlara... Rose da, Yeni arkadaşlara, diye tekrarlayarak şampanyasından bir yudum aldı. Zac onu elinden tutup, alçak bir sehpanın etrafına yarım daire şeklinde yerleştirilmiş oturma alanına götürdü. Rose, bu loş ortamda sadece ikisinin bulunduğunun farkındaydı. Aşağıdaki dans pistini göstererek titrek bir sesle, Krallığını buradan mı kontrol ediyorsun? diye sordu. Zac bu arada kravatını gevşetmiş, gömleğinin üst düğmesini açmıştı. Aralarında boşluk vardı ama yine de gömleğinin dümdüz kamını sarışı ve kolunu rahat bir ifadeyle arkaya atışı öylesine çekici gülünüyordu ki, Rose sanki birbirlerine dokunuyorlarmış gibi tahrik olmaya başlamıştı bile.

13 Zac, Rose un sorusuna kayıtsızca omuz silkerek cevap verdi. Yüzünden belli belirsiz bir memnuniyetsizlik ifadesi geçmişti. Borsa işlemlerini takip etmekten daha eğlenceli hiç olmazsa... Zac bunu neşeli bir şekilde söylemeye çalışmıştı ama Rose yine de keskin bir ifade sezmişti. Zac ın hayatındaki her şeyi kontrol altında tuttuğu, hiçbir şeyi şansa bırakmadığı belliydi. Buraların böyle olduğunu bilmiyordum, ilk kez geliyorum. Zac gözlerini kısarak ona baktı. Kendinden söz etsene biraz... Daha önce hiç rastlamamıştım sana. Buralı değilim çünkü. New Yorklusun ama değil mi? Rose şampanyasından çabucak bir yudum daha aldı. Bayan Lyn-don- Holt un söyledikleri gelmişti aklına. 'Sakın yalan söyleme, hemen anlar. Dürüst ol. Senin burayla bağlantın olduğunu anlamayacaktır. Sen burada çalışmaya başlamadan önce yanımızdan ayrılmıştı' Bu noktaya geldiklerine inanamıyordu. Her an o tuvalet kabininde gözlerini açabilirdi, galiba sadece omzunu değil, başını da çarpmıştı kapıya. Rose? Rose, Zac Valenti ye baktı. Bu bir rüya değildi. Zac, en az onun kadar gerçekti. Yutkundu. Evet, New Yorkluyum. Queens ten. Aslında... Bir an durdu, neredeyse her şeyi anlatacaktı ama sonra bunu yapamayacağını gördü. Gerçeklik yüzüne tokat gibi inmişti. Aslında ben sadece bir hizmetçiyim. O etkinliğe de patronumun jest olsun diye verdiği davetiyeyle geldim. Benim dünyam değil bu, ben de özel biri değilim. Rose, söylediklerinin Zac Valenti de dehşet etkisi yaratmasını ve hemen oracıkta onu bırakıp gitmesini ummuştu ama öyle olmamıştı. Zac dikkatle onu dinlemiş, sonra yüzünde sert bir ifade belirmişti. Rose onun kızgınlığının kendisine yönelik olmadığını hissetti. Kimsenin dünyası değil aslında, merak etme. Rose, onun kendisine yalnızlığından söz etmesini beklemiyordu elbette ama sesindeki acı ifade içine dokunmuştu. Zac, Rose un şampanya kadehini elinden alarak sehpaya bıraktı, ayağa kalktı, bu sırada Rose u da kaldırmıştı. Sana bir şey göstermek istiyorum. Ama daha yeni geldik... Gerçekten kalmak istiyor musun? Rose etrafına yeniden bakındı. Her şey çok şık ve baştan çıkarıcıydı ama buraya hiç ısınmamıştı aslında. Derinliği olmayan güzel bir resimdi sadece kulüp. Başını iki yana salladı. Hayır.

14 Zac ona gülümsedi, elinden tutarak az önce geldikleri koridora yönlendirdi. Ancak bu kez kulüpten çıkmadılar, gizli bir kapıdan geçerek başka bir yere girdiler. Kapı geniş ve sakin bir lobiye açılıyordu. Girişteki güvenlik masasında duran adam Zac ı görünce ayağa fırladı. Bay Valenti, sizi bu kadar erken beklemiyordum. Zac elini kaldırdı. Rahat ol George, bir sorun yok. İyi akşamlar Bay Valenti. Adam sonra Rose u başıyla selamladı. İyi akşamlar hanımefendi. Daha sonra bir asansöre bindiler. Rose bir türlü oradan gidemediği için zaaf gösterdiğini düşünüp kendine kızıyordu. Elini, Zac ın elinden çekerek kurtardı, ondan etkilenmemeye çalışacaktı ama ufacık asansör kabininde bu çok zordu. Tam olarak nereye gidiyoruz? Zac masmavi gözleriyle ona baktı. Güven bana. Bunu ikinci kez söylüyordu. Rosc bu adamı neredeyse hiç tanımıyordu ama onun kendisine olmayacak şeyler yaptırmasına izin veriyordu.. Seni çok az tanıyorum ama diyebildi. Zac, asansör kabininin duvarına yaslandı, ellerini ceplerine soktu. Eğer sana kötü bir şey yapacak olsaydım başkalarının bizi birlikte görüp görgü tanıklığı etmesine izin verir miydim sence? Rose dönüp Zac a baktı. Zac ın bakışlarındaki ifadeden aslında onun kendisiyle ilgili şey düşündüğü belliydi. Bu sırada asansörün sinyal sesi duyuldu. İnecekleri kata varmışlardı. Hem, kalmak istemezsen George seni götürür, söz veriyorum. Rose, kalmak mı, diye düşünürken asansörün kapısı açıldı ve neye uğradığını şaşırdı. Narnia Günlükleri ndeki dolabın kapısını açmış gibiydi. Tek farkla, bu dolap Manhattan'daydı! Bir bahçede bulmuştu kendisini. Yemyeşil, bakımlı bitkilerle, özenle düzenlenmiş harika bir İngiliz bahçesiydi burası. Uzaktan Central Park görünüyor, çevrelerindeki yüksek binalar ışıl ışıl parlıyordu. Neredeyse gökyüzünde asılı kalmışlar gibi bir yanılsama yaratıyordu tüm bunlar. Hayatımda gördüğüm en güzel şey bu, dedi Rose hayranlıkla. Bahçelere bayılan annesi gelmişti aklına. Bu hale getirmek epey zaman aldı. Rose hayretle ona baktı. Sen mi yaptın bunu? Ne kadar sürdü? Kesin olarak söylemek gerekirse, tam beş yıl. Ama Zac bunu söylemedi elbette. Rose u diğer taraftaki yükseltili terasa yönlendirdi. Korkuluğun kenarına geldiklerinde iki elini korkuluğa yaslayarak onu kollarının arasına hapsetti.

15 Rose çok gergindi. Zac, kadınların ona böyle tepki vermesine alışkın değildi. Soğukkanlılığını korumaya çalışarak biraz öne doğru eğildi, ileride bir yeri gösterdi. Şurayı görüyor musun? Rockefeller Binası. Rose başını sola çevirince Zac onu çıplak ensesinden öpmemek için kendini zor tuttu. Bu bembeyaz tene dişlerini hafifçe geçirebilmek için yanıp tutuşuyordu. Vampirleri anlamaya başlıyordu galiba! Ro-se un hafif ve çiçeksi bir kokusu vardı. Tatlı, seksi, baş döndürücü bir kokuydu bu. İlerideki de Camegie Hail. Times Meydanı ise şu tarafta. Rose, onun işaret ettiği tarafa bakarken yüzü iyice Zac ın yüzüne yaklaşmıştı. Hafifçe titriyordu. Kadınları böyle mi etkilersin? dedi boğuk bir sesle. İtiraf etmem gerek, işe yarıyor. Zac doğruldu. Melek sayılmazdı ama bu imadan rahatsız olmuştu. Rose u kendisine çevirdi, parlak yeşil gözlerinin içine baktı. Buraya hiçbir kadını getirmem. Sen ilksin. Rose, karşısında duran ve Manhattan n en çok arzu edilen adamlarından birisi olan Zac a baktı. New York a gelen turistlerin izlemek için kuyruğa girdikleri manzara ayaklarının altındaydı ve burası Zac ın teras bahçesiydi. Her şey inanılmazdı, beklenmedikti. Rose, Zac ın da kendisine buraya gelen ilk kadın olduğu konusunda yalan söylemiş olduğunu umdu. Böylece, durumdan iyice nefret edecek, oradan çekip gidebilmek için gerekli gücü toplayabilecekti. Ama yerinden kıpırdayamadı bile. Zac yalan mı söylüyordu sahiden? Buna gerek var mıydı? Bu adamın bir kadını etkilemek için böyle bir bahçeye ihtiyacı yoktu ki. Zac, onun kendi kendisine yaptığı muhasebenin farkındaymış gibi, Rose un çenesini tuttu, bir yandan hafifçe boynunun yan tarafını okşuyordu. Senin gibi biriyle daha önce hiç karşılaşmadım Rose. Çok farklısın sen... Rose gülmemek için kendini zor tuttu. Bunu yeniden düşün bence. Artık nerede olduklarının farkında bile değildi, sadece Zac m ona gerçekten de özel birisiymiş gibi baktığının farkındaydı. Öte yandan, ilişki konusunda deneyimsiz olsa da Rose, erkeklere güvenilmeyeceğim biliyordu. Yirmi birinci yüzyılda, New York ta yaşayan bir kadın, peri masallarına inanmazdı artık. Zac Valenti ise, Rose un sadece anne babasında gördüğü bir şeyin gerçek olabileceği hissini uyandırmıştı onda, bu yüzden de tehlikeliydi. Zac eğildi, Rose düşüncelerini toparlayamadan, dudaklarıyla dudaklarını buldu..rose un hisleri, kelimeleri; her şey bembeyaz, sıcacık bir buluta karışmıştı aynı anda. Zac m dudakları onu ihtirasla öperken Rose un düşünebildiği en son şey peri masallarıydı. Kanı damarlarında daha hızlı atmaya başlamıştı, içi ürperiyordu.

16 Zac şimdi iki eliyle onun yüzünü kavramış, öpüşüne dili de katılmıştı. Rose de dudaklarını aralamış, onun öpüşüne karşılık veriyordu. Zac ın öpüşü hem sert, hem yumuşaktı, Rose un nefesi kesilmişti. Zac biraz sonra dudaklarını onun dudaklarından uzaklaştırdı, onu kendisine çekti. Bir yandan Rose un sırtını okşuyor, parmaklarıysa göğüsleriyle oynuyordu. Rose un saçlarını çözmüş, başını nazikçe okşuyordu. Rose ise başını geriye atarak boynunu onun öpüşlerine teslim etmişti. Zac m kor gibi dudakları teninde dolaşıyordu şimdi. Zihninin bir yerlerinde durmasını söyleyen sesler vardı ama bu hazza karşı koyması mümkün değildi. Kendisini güçlü ve arzulanır hissediyordu, tam bir kadın gibiydi... Zac başını kaldırınca Rose büyülenmiş gibi ona baktı. Zac ın mavi gözleri ihtirasla parlıyordu. Rose a iyice sokuldu, sertleşmiş vücudunu hissetmesini sağladı. Seni istiyorum, dedi sonra boğuk bir sesle. Rose bu çılgınlığı durdurmak için kendisiyle mücadele ediyordu. Nihayet ellerini Zac ın göğsüne koyarak onu kendisinden biraz uzaklaştırdı. Bu hep yaptığım bir şey değil... Zac doğruldu, biraz geri çekildi. Benim de değil desem inanır miydin? Aralarına biraz mesafe girince Rose yeniden düşünebilmeye başlamıştı. Evet, Zac gerçekten de bu muhteşem bahçeye daha önce başka bir kadınla gelmemiş olabilirdi, kadınlarla böyle birlikte olduğu kesindi. En azından gazeteler böyle söylüyordu. Belki burada değil ama başka yerlerde kadınları baştan çıkarıyorsun. Bu yüzden, hayır, sana inanmıyorum. Zac ın yüzündeki ifade sertleşti. Elbette bir keşiş değilim ama kadınlarla oynamıyorum da. Kadınlar benimle nereye kadar birlikte olacaklarını iyi bilirler, ben de bir ilişkim varsa, ilişkim bitene dek karşımdakine sadık kainim. İki taraf da, ilişki boyunca iyi vakit geçirir. Kimseye bağlılık sözü vermem. Şimdi de bunu mu teklif ediyorsun yani? Ama zaten bunun için gelmedin mi buraya? diye hatırlattı Rose un iç sesi kendisine. Zac ı yargılamaya ne hakkı vardı? Arkasını döndü. Zac ın bir küfür savurduğunu duydu. Kusura bakma, dedi soğuk bir sesle. Daha farklı bir tepki bekliyordun herhalde. Sana değil, kendime kızıyorum. Daha yeni tanıştığım kadınlarla höyle şeyler yaşamam normalde. Rose tekrar dönüp ona baktı. Zac'ın yüzü ifadesizdi ama gözleri parlıyordu. Rose onun içtenliğinden şüphe etmiyordu, gururlu bir udamdı Zac. Seni tanımıyorum bile, dedi o da dürüstçe. Zac acı bir ifadeyle gülümsedi. Pek çok insan beni tanıdığını düşünür.

17 Rose utanmıştı, bir omuzunu hafifçe kaldırdı. Bu çok anlaşılabilir bir şey bence. Zac döndü, korkuluğa yaslanarak bir süre manzarayı izledi. Sonra sakin bir şekilde Rose a döndü. Ne dersin, sana kahve ikram edeyim mi? Daha sonra şoförüm seni eve bırakır. Rose, bariz bir hayal kırıklığı hissetse de rahatlamıştı. Tamam, çok iyi olur. Rose aslında çakırkeyif bile olmamıştı ama kahvenin kendisine iyi geleceğini düşündü. Onu asıl sarhoş eden Zac Valenti ydi. Zac ne düşündüğünü belli etmeden Rose u başıyla onayladı. O önde, Rose arkasında, bahçenin diğer ucuna geçtiler. Zac bir kapıyı açtı, Rose a yol verdi. Alt kata, helezon şeklindeki taş basamaklarla iniliyordu. Basamakların sonunda başka, ağır bir kapı daha vardı. Zac kapıyı iterek açtı. Pencere yerine boydan boya cam bulunan bir daireye girmişlerdi. Burası benim evim, dedi Zac. Keyfine bak. Kahveni nasıl istersin? Rose, devasa pencerelerden görünen şehir manzarası karşısında afallamıştı bir an. Şey, sütlü ve tek şekerli lütfen... Salonda rahat kanepeler, üzerlerinde fotoğraf ve sanat kitapları bulunan şık sehpalar vardı. DVD ve kitaplarla dolu yüksekçe bir raf, salonu ikiye bölen bir duvar vazifesi görüyordu. Kahve? Rose etrafa bakınmaya öyle dalmıştı ki neredeyse yerinden sıçradı, Zac ın uzattığı kahveyi aldı. Zac ona DVD koleksiyonunu gösterdi. Sakın kimseye benim eski Kung-Fu filmlerine olan merakımdan söz etme, olur mu? Rose gülümsemeye çalıştı. Etmem. Kahvem iç ve çık hemen, kendini yeniden kaybetmeden önce. Zac ın çok ayrıcalıklı bir yaşam sürdüğünü düşündü Rose. Üstelik Rose un başkalarında çok sık gördüğü gibi, ne böbürleniyor, nede başkalarına tepeden bakıyordu. Hizmetçiyim demiştin, öyle değil mi? Yani, sizin dağınıklıklarınızı toplayan, evinizi çekip çeviren o görünmez çalışanlardan biriyim. Bizim sayemizde evleriniz her zamat derli topludur. Zac yüzünü buruşturdu. Ah. Rose omuz silkti. Öyle ama... Kızarak söylemiyorsun bunu. Rose tekrar ona baktı. Hiç kızgın değildi hem de. Çalışan sınıftan geliyor olmak onun zoruna gitmezdi hiç. Annesiyle babasını çok seviyordu, onlar da onu çok seviyorlardı ve Rose a göre hayatta bundan daha değerli bir şey yoktu.

18 Kahvesini sehpaya bıraktı, doğruldu. Bir şeyler söylemek istiyordu ama kelimeler boğazına düğümlendi. De ki, kahve için teşekkürler ama gerçekten gitmek zorundayım. Aslına seninle hayatta karşılanamazdık, eğer amacım... Zac birden, Neden, şimdi çıkıp gidersen seni bir daha göremeyeceğimi düşünüyorum sence? diye sordu. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Zac ın sözlerini duyunca Rose midesine bir yumruk yemiş gibi hissetti kendisini. Çünkü ben gidiyorum ve sen de beni bir daha görmeyeceksin. Yaşadıklarının anlık bir çılgınlık olduğunu ve gerçekten Zac la bir daha görüşmeyeceklerini biliyordu. Zaten bin yıl düşünse kendisini bu durumda hayal edemezdi, bu akıldışı planı kabul etmesinin bir sebebi de buydu aslında. Asla gerçekleşemeyecek bir durumdu bu ona göre. Ama şimdi, Zac Valenti nin karşısındaydı işte. Eğer isterse, Zac ın annesinin isteklerini yerine getirebileceğinin de farkındaydı. Ama bunu yapamazdı. Zac ı artık tanımıştı. Bu adamı kandırarak annesinin oyunlarına alet edemezdi, buna hakkı yoktu. En baştan bunu kabul etmemesi gerekiyordu. Jocelyn Lyndon-Holt onun korkusundan ve çaresizliğinden yararlanmış, Rose un babasının hasta olmasını utanmaksızın kullanmıştı. Rose, o sırada korkup boş bulunarak teklifi kabul etmişti ama şimdi gerçek durumla yüzleşince, bunu yapamayacağını anlıyordu. Babasını kurtarmanın başka bir yolunu bulmak zorundaydı. Gitmek zorundayım, dedi daha kararlı bir şekilde. Zac masmavi gözleriyle, Rose un gözlerinin içine bakarken onu kolundan tuttu. Neden? Bana geçerli bir sebep söyle. Rose kolunu çekerek kurtardı. Çünkü burada olmamam gerekiyor. Kim demiş bunu? Rose, Zac a kızgınlıkla baktı, kollarını göğsünde kavuşturdu. Herkes Zac Valenti nin ayaklarına kapanmak zorunda değil. Zac ın yanakları kızarmıştı. Herkesin ayaklanma kapanmasını beklemiyorum. Ama her zaman kapanacaklar, sen olduğun için. Bu haksızlıktı. Rose un kızgınlığı yatıştı. Zac a duyduğu şey kızgınlık değil, başka bir şeydi aslında ve bir an önce oradan çıkmazsa... Paniğe kapılmaya başlıyordu, el çantasına bakındı. Çantasını bulamayınca durup bir nefes aldı, Zac a baktı. Üzgünüm ama gerçekten gitmem gerek. Zac ın yüzünde sert bir ifade belirdi. Evli misin? Yoksa sevgilin falan mı var?

19 Rose dehşete kapılarak, Hayır! diye atıldı hemen. Öyle bir şey değil. Zac kollarını göğsünde kavuşturdu. Öyleyse söyle bana Rose, neden kaçmak zorundasın? Saatine baktı. Çünkü saat gece yarısına yaklaşıyor ama hem balkabağına dönüşmedin, hem de ayakkabıların ayağında. Rose un direncinde bir kırılma olmuştu sanki. Zac dan başka bir şey algılayamıyordu. Gitmek istemiyorum, dediğini duydu kendisinin. Zac ın yüzündeki gergin ifade anında gevşemişti. Hemen Rose un yanına geldi, çenesini bir avcunun içine aldı. Gitme öyleyse, kal tatlı Rose. Bu gece yanımda kal. Rose başını kaldırdı, Zac m masmavi gözlerine daldı, hayatında gördüğü en çekici adamla geçireceği bir gecenin hayalini kurdu. Eğer gerçekten istiyorsan yaşa bunu... Sırrını kimse bilmek zorunda değil. Derken tiz bir elektronik ses duyuldu. Rose gözlerini kırpıştırarak hayallerinden sıyrıldı hemen. Zac, cebinden telefonunu çıkardı, ekrana baktıktan sonra bir küfür savurdu. Kusura bakma, bir dakika iznini isteyeceğim. Beklediğim bir telefondu bu, önemli. Telefon ısrarla çalarken Zac hâlâ Rose un ona söz vermesini bekliyordu. Nihayet boğuk bir sesle, Tamam, dedi Rose. Ancak Zac zarif ve güçlü adımlarla yanından uzaklaşırken, Rose ona yalan söylediğini biliyordu. Bu onun son şansıydı, hemen çıkması gerekiyordu. Çantasını da bulmuştu zaten, hemen evden çıktı. Zaten böyle bir anlaşmayı kabul ederek kirlettiği ruhunu daha fazla zedelemeyecekti. Böyle bir adama ihanet edemezdi. Onu bir daha asla görmeyecekti. Asansörle aşağı inerken heyecandan kalbi duracak gibiydi. Neyse ki güvenlik görevlisi George o sırada başka binleriyle ilgilendiği için onu durdurmaya kalkmamıştı. Rose caddeye çıkınca Zac ın arabasıyla şoförünü gördü, hemen diğer tarafa yönelerek bir taksi çevirdi. Ne yapması gerektiğini biliyordu. Lyndon-Holt malikânesine varınca, personel kapısından girerek doğruca odasına gitti. Eşyalarını topladı. Siyah gece elbisesini bırakacaktı ama yanlış olduğunu bile bile onu da yanına aldı. Bir anlığına da olsa, güzel bir adamla sonsuz şeyler yaşama ihtimalinin olduğu güzel bir geceden geriye kalan tek anı bu elbiseydi çünkü. Evden ayrılmadan önce Bayan Lyndon-Holt a bir not bıraktı. Üzgünüm, plan işe yaramadı. Hemen istifa ediyorum. Kısa bir süre sonra metroyla Queens'e dönüyordu. Çantasını kucağına koymuş, kendisini bir şey kaybetmiş gibi hissetmesinin saçma olduğunu

20 düşünmeye çalışıyordu. Zac Valenti'yle karşılaşmış ve diğer onlarca kadın gibi, onun inanılmaz aurasımn ışığına kapılmıştı. Zac için hiçbir özel yanı yoktu onun. Sadece biraz merak uyandırmıştı, o kadar. Doğru şeyi yapıyordu, yapabileceği tek şeydi bu. Babasının iyileşmesini elbette çok istiyordu ama bir başkasının hayatıyla oynayarak yapmayacaktı bunu. Rose bir hafta sonra, market alışverişini yapmış eve dönüyordu. Neyse ki, yakınlardaki bir mağazada iş bulmuştu ama başka bir iş daha bulması gerekiyordu, babasının bir an önce ameliyat olabilmesi için sağlık sigortalarına ödeme yapması gerekiyordu. Ancak bunu ancak aylar sonra yapabilecekti. Babasınınsa o kadar vakti yoktu. Rose panik hissini yatıştırmaya çalıştı. Bunu başarabilirdi. Gençti, sağlıklıydı. Güçlü de sayılırdı. Gerekirse beş işte birden çalışabilirdi. Her şeye rağmen Lyndon-Holt malikânesinden ayrıldığına pişman değildi. O kadınla bir daha görüşmeye dayanamazdı. Onunla yaptığı anlaşmayı ve neredeyse yapmak üzere olduğu şeyi hatırlayınca kendisini berbat hissediyordu zaten. Öylesine düşüncelere dalmıştı ki, siyah bir arabanın hemen yanında ilerlediğini ve o yolu geçmek için durunca durduğunu son anda fark etti. Arabanın kapısı açıldı ve Bayan Lyndon-Holt, Queens sokaklarına hiç uymayan şık kıyafetiyle aşağı indi, kendini beğenmiş bir ifadeyle, Arabaya biner misin Rose? Konuşmamız gereken şeyler var, dedi. Birkaç saat sonra Rose beyaz bluz, siyah papyon ve diz hizasında siyah etekten oluşan üniformasını giymiş, dalgalı gür saçlarını sıkıca topuz yapmış, misafirlere ordövrlerini sunuyordu. Bayan Lyndon-Holt un sesi hâlâ kulaklarında çınlıyordu. Bir sözleşme imzalamış olduğunu sana hatırlatmam mı gerekiyor? Eğer sözleşmeyi ihlal edecek olursan seni mahkemeye verebilirim. Rose un bütün itirazları boşa çıkmıştı. Kadını, Zac ın onu kovduğuna bile ikna etmeye çalıştı önce. Dediğin gibi Zachary seninle ilgilenmediyse neden bir haftadır seni arıyor? Rose un kalbi bir an hızlı hızlı atmaya başladı. Siz nereden biliyorsunuz? Oğlumla ilgili her şeyi bilirim ben, inan bana. Seni istiyor o. Rose sayıklar gibi, Öyle mi? dedi dalgınca. Bayan Lyndon-Holt sabırsızlıkla atladı. Elbette ilgileniyor, seni aptal kız. Ondan kaçarak ilgisini daha da çektin. Kadınlar Zachary Lyndon-Holt dan kaçmazlar. Anlaşılan oğlum senin basitliğini ilgi çekici buldu. Rose un tüm itirazları sonuçsuz kaldığı gibi Bayan Lyndon-Holt acımasızca, Bunu neden yaptığını unutma Rose, diye hatırlatmıştı. Baban için

21 kabul etmiştin bu işi. Sen parmağını kıpırdatmak istemediğin için onun acı çekmesi haksızlık değil mi? Sonuçta, yasal yaptırımlarla tehdit edilip bu anlaşmayı neden kabul ettiği kendisine hatırlatılan Rose, nasıl giyineceğine dair sert kuralların da olduğu başka bir ültimatomu kabul etmek zorunda kalmıştı. Şimdi dünyanın en ünlü özel koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapan, Manhattan ın en şık binalarından birinde konuklara servis yapıyordu. Koleksiyon yılda bir ya da iki kez bu şekilde ziyarete açıldığı için kokteyl zengin ve ünlü isimlerle doluydu. Rose, Zac ın kokteyle gelmemesi için dua ediyordu içinden. Hem belki de, annesi tersini söylese de, Zac onu çoktan unutmuş olabilirdi. O tam bunları düşünürken konukların heyecanla fısıldaştıklarını fark ederek kapıya doğru dönüp baktı. Neredeyse tepsi ellerinden kayıp yere düşecekti. Zac, koyu gri, üç parça takım elbisesiyle kapıda durmuş, ev sahibiyle konuşuyordu. Rose un nefesi kesilmişti. Zac ın başını çevirdiği anda onu görebileceğini düşününce bayılacak gibi oldu. Panikle hemen oradan uzaklaşmaya çalıştı ama o sırada tam arkasından geçmekte olan başka bir garsonla çarpıştı. Zaten elleri titriyordu, kendi tepsisine hâkim olamadı, ikisinin ellerindeki tepsiler yere düştü, ordövrler paha biçilmez el dokuması halının üzerine saçıldı. Ortama bir ölüm sessizliği çöktü. Zac, dikkatini ev sahibinin söylediklerine vermeye çalışıyordu ama aklı başka bir yerdeydi. Kesin olarak konuşmak gerekirse, ince kıvrımları ve çilek kızılı saçları olan, melek yüzlü bir kadındaydı. Onun o gece kendisini bırakıp gitmesine inanamıyordu. Oysa yeşil gözlerini kocaman açmış ve tamam, demişti. O telefona hiç bakmaması gerekirdi. Rose, parmaklarının arasından cıva gibi kayıvcrmişti Hiçbir kadın Zac dan kaçmamıştı o güne dek. Bu durum merakını iyice kamçılasa da, Rose a karşı inkâr edemeyeceği bir arzu hissettiği de gerçekti. Onu daha fazla tanımak istiyordu. Adamları bir şey bulamamışlardı onun hakkında henüz. Derken bir şangırtı koptu. Zac başını çevirip bakınca önce yerlere saçılan yiyecekleri gördü. Bu kargaşa sayesinde ev sahibinin dikkatinin ondan uzaklaşmasına şükrederken aynı anda, kalabalığın içinde sarı kızıl saçları fark etti. Saçlar, ince uzun bir boynun hemen üstünde sıkıca topuz yapılmıştı. Rose olamazdı herhalde bu hizmetçi. Sonra kadın yavaşça başını çevirince Zac onun profilini, bembeyaz tenini gördü. Oydu. Zac bir anda müthiş rahatladı. Bu kez elinden kaçırmayacaktı Rose u. Rose buz kesmişti, yere çöküp, halının üstüne saçılan kanepeleri beceriksizce toplamaya çalıştı. Bu sırada diğer garson öfkeyle fısıldadı.

22 Neyin var senin? Muhtemelen ikimizi de işten atacaklar, bu işe ihtiyacım var benim. Rose, kıza baktı. Özür dilerim. Bilmiyorum... Herhalde bu basit kaza yüzünden kimse işini kaybetmeyecektir, öyle değil mi Bay Wakefıeld? Rose donup kaldı. Hemen yukarıdan gelen bu sesi o kadar iyi tanıyordu ki... Başını sola çevirince pahalı bir çift ayakkabı gördü. Bir başkasının neşeli bir sesle, Elbette, dediğini duydu sonra. Hadi, biz diğer tarafa geçelim de burayı temizlesinler. Sonra birisi onu dirseğinden tutarak ayağa kaldırdı. Tanıdık, geniş bir erkek göğsü duruyordu şimdi karşısında. Rose un nefes alacak gücü yoktu neredeyse. Diğerleri etrafı temizlerken Zac ın kendisini oradan uzaklaştırmasını rüyada gibi izliyordu. Zac bir kapıyı açıp, onu odaya soktu. Kitaplarla dolu bir yerdi burası. Rose artık bayılacak gibiydi. İyi misin? Rose nihayet başım kaldırıp bakabildi. Zac ın gözleri, hatırladığı gibi, masmaviydi. Yeni tıraş olmuştu. Rose un içinden onun yüzüne dokunmak geldi. O geceki öpüşmelerinde tıraşı gelmeye başladığı için sakalları yüzünü hafifçe tahriş etmişti. Beni tanıdın mı? Seninle karşılaşalı daha bir hafta oldu Rose. Hafızam henüz o kadar kötü değil. Ayrıca sen de kolay unutulacak biri değilsin. Kaçıp gitsen de... Rose biraz kendine gelmeye başlamıştı. Kolunu Zac tan kurtarıp geri çekildi. Zac kapıya yaslanmış, ellerini cebine sokmuştu. Kendi evindeymiş gibi rahat görünüyordu. Kalacağını söylemiştin, dedi Rose a. Aslında sadece tamam demiştim. Ama gitmem gerekiyordu. Neden? Rose onun delici bakışlarından kurtulmak için başını çevirdi. İkiye parçalanıyormuş gibi hissediyordu kendisini. Bir yandan elbette Zac ı yeniden gördüğü için sevinçten delirecek gibiydi, öte yandan tüm bunların bir oyun olduğunun farkındaydı. Tekrar Zac a döndü, üniformasını gösterdi. Çünkü ben buyum. En azından bu yalan değildi. Ben sizin denginiz değilim Bay Valenti, sanırım siz de beni farklı olduğum için ilginç buldunuz, o kadar. Zac doğruldu. Farklı olduğun kesin, bu yüzden de dışarıdaki tüm o kadınların arasında pırıl pırıl parlıyorsun. Lütfen böyle söylemeyin, bu doğru değil, dedi Rose büyük bir çaresizlik hissederek.

23 Zac ona yaklaşırken Rose geri geri gitti, sonunda bir kitap rafına yaslanarak kaldı. Zac onun peşinden böyle gelse de Rose kendisini tehdit ediliyormuş gibi hissetmiyordu. Tam tersine, güneşi görünce açan bir çiçek gibi mutluydu içten içe. Bunu aşmamış mıydık Bay Valenti? Zac uzandı, Rose un topuzunu çözerek saçlarını dağıttı. Böyle daha güzel, vahşi ve ehlileştirilmemiş. Rose artık kalbinin yerinden çıkacağından emindi. Zac, mavi gözlerini ona dikmişti. Bulunması çok zor bir kadınsın, biliyor musun? Beni aradın mı yoksa? Rose, annesi söylediğinde buna inanmamıştı ama şimdi Zac ın ağzından duymak aklını başından almıştı. Zac başını sallayarak onayladı. Öyle tatlıydın ki bir türlü aklımdan çıkaramadım seni. Rose, dizlerinin bağının çözülmemesi için iradesini zorladı. Kaçıp gittiğim içindir. Kadınların öyle gitmesine alışık değilsin. Zac ın gözlerinde bir an bir pırıltı belirdi. Ben oyun oynamam Rose. Rose, söylediklerinden sanki onun yanından bilerek kaçmış gibi bir ifade çıkabileceğini o anda fark ederek başını iki yana salladı. Öyle bir niyetim yoktu. Sadece gitmek zorunda olduğum için gittim. Şimdi de gitmen gerekiyor, işler çığırından çıkmadan. Neden karşı koyuyorsun Rose? Aramızdaki çekimin farkındasın. Zac, Rose un çenesinden yavaşça tuttu, başını kaldırdı. Bu sırada diğer elini onun kalçasına koymuş, yüzünü onun yüzüne yaklaştırmıştı. Rose artık alev aleve bir çekim alanının tam ortasında hissediyordu kendisini. Zac ın dudakları dudaklarını bulurken hiç yadırgamadı. Olması gereken buydu; hem zorunlu hem de heyecan verici bir dokunuştu bu. Bir an tereddüt ettikten sonra Rose da kollarını kaldırdı, onun boynuna sarıldı. Bu sırada ona sokulurken Zac da onu iyice kendisine çekmişti, artık Rose un göğüsleri Zac ın göğsünde eziliyordu. Göğüs uçları anında sertleşmişti. Aynı anda kapı ısrarla çalınmaya başladı. Zac geri çekildi. Gözleri tutkuyla parlıyordu, yüzünde sabırsız bir ifade vardı. Efendim? diye seslendi. Bay Valenti? Bay Wakefîeld sizi arıyor. Zac bir süre daha Rose a baktı. Ona gitmek zorunda olduğumu söyle. Bir işim çıktı, onu daha sonra ararım. Peki efendim. Zac, Rose u bir süre daha süzdü. Hayatımda hiçbir kadını seni istediğim kadar istememiştim Rose. Sesinden hissedilen tutkunun yoğunluğu Rose un içini türetmişti. Ağzından benzer bir şey kaçırmamak için dudaklarını ısırdı. Zac, onu elinden tutarak odadaki başka bir kapıya yöneldi.

24 Rose onu durdurmaya çalıştı. Dur... Ben burada çalışıyorum. İçeri dönmem gerek. Artık çalışmıyorsun. Benimle geliyorsun. Rose elini ondan çekerek kurtardı. Senin yüzünden işimi kaybe-demem Aslında, Zac ın annesinin ona ayarladığı bir günlük işti bu. Zac ın yüzü kasıldı. İstersen içeri dönüp servis yapmaya devam edersin ama peşinden bir an olsun ayrılmam. Ya da doğrudan benimle gelebilirsin. Eğer senin için iş bu kadar önemliyse yarın sabah sana başka bir iş ayarlarım. Rose ona bakakaldı. Nutku tutulmuştu. Zac onun şaşkınlığını fırsat bilerek yanına yaklaştı. Seni bir daha gözümün önünden ayırmayacağım. Ya bu şekilde çabucak gideriz, ya da sen işini tamamlarsın, sonra gideriz. Sana kalmış. Rose işe dönmek için sağlam bir bahane uydurmaya çalıştı çabucak ama zaten Zac peşinden ayrılmayacaksa daha pek çok sakarlık yapacağı kesindi. O gün için yeterince ilgi çekmişti. Zac onun aklından geçenleri okuyormuş gibi, Daha fazla düşünme, dedi. Çok basit. Seni tanımak istiyorum. Rose, Zac'la gitti. Gitmek zorundaydı. Çünkü güçlü değildi, Bayan Lyndon-Holt un yapabileceği kötülüklerden ve eğer ona itaat etmezse babasının başına geleceklerden korktuğu kadar, Zac la gitmeyi istiyordu da. Onun peşine takıldığında herhangi bir beklentisi yoktu, nereye gideceklerini bilmiyordu. Ancak Zac, şoföründen onları Central Park ta bırakmasını istemişti. El ele parkta yürümüşler, hoşlandıkları kitaplardan, filmlerden, müziklerden konuşmuşlardı. Zac ona külahta dondurma almıştı, şimdi de bir banka oturmuşlar, bir yandan sohbet ediyorlar, bir yandan da koşu ya da yürüyüş yapan New Yorkluları izliyorlardı. Rose yan gözle Zac a baktı. Senin çalışıyor olman gerekmiyor mu? Zac başını geriye attı, gözlerini kapadı. Sonra dönüp Rose a baktı ve göz kırptı. İşi kırdım. Rose bin yıl düşünse Zac Valenti yle böyle vakit geçirebileceği aklına gelmezdi. Yanında sanki Amerika nın en gözde bekârlarından biri de değil de sıradan birisi varmış gibiydi. Oysa Zac daha geçen hafta, Amerika'nın en güçlü yeni milyarderi ifadesiyle Forbes un kapağını süslüyordu. Parkın güney tarafından çıkarlarken Manhattan da akşam olmaya başlamıştı. Rose, uzaktan Zac ın evinin olduğu binayı görebiliyordu. Bahçen buradan görülüyor, diye işaret etti. Zac bir şey söylemeyince dönüp ona baktı. Zac kravatını çözmüş, gömleğinin üst düğmesini açmıştı. Parmağına taktığı ceketini ise omzuna atmıştı. Saçları rüzgârda uçuşuyordu. Rose un bir an nefesi kesilir gibi oldu. Başı gerçekten dertteydi!

25 Zac dönüp ona baktı. Bunu söylediğime inanamıyorum ama caddenin hemen karşısında metro durağı var ya da istersen seni evine bı-raktırabilirim. Rose afalladı. Zac onu istemiyordu. Onunla sohbet ettikten sonra onun çok sıkıcı olduğuna karar vermişti. Zac sözlerine devam etti. Ama evine gitmeni istemiyorum. Benimle gelmeni ve geceyi benimle geçirmeni istiyorum. Rose bu kez de Zac ın bu kadar açık sözlü olması karşısında şaşırmıştı. Oyun oynamıyorlardı sahiden de. Zac onu istiyor, farklı düşünüyormuş gibi davranarak zaman kaybetmiyordu. Rose, Zac m teklifini sadece kendisi olarak, başka hiçbir şeye bağlı olmadan kabul edebilmeyi çok isterdi ama bu mümkün değildi. Tam tersine, hareket ettikçe elini kolunu bağlayan ipler daha da sağlamlaşıyordu sanki. Zac ı hâlâ kandırıyordu. Her nefes alışında yalan söylüyordu aslında. Elini ondan kurtardı, geri çekildi. Üzgünüm, yapamam... Bu adama ihanet etmektense Bayan Lyndon-Holt un gazabıyla yüzleşmeyi tercih ediyordu. Geri geri birkaç adım gittikten sonra birden hızlandı, kendisini trafiğin ortasına atarak yolun karşısına geçti. Durup Zac a baktı sonra. Zac peşinden gelmiyordu ama yüzünde ıstırap dolu bir ifadeyle onu izliyordu. Rose, kısa bir süre onun ilgisini çekmişti yine ama eninde sonunda onu unuturdu. Annesi nasılsa onu kandıracak başka birini bulurdu. Rose un, bilerek hamile kalarak hayatını karmaşık hale getirmektense artık babasına odaklanması gerekiyordu. Rose, onun bu yaşadığı muhasebeyi hiç yaşamadan, Zac ın annesinin planma balıklama atlayacak yığınla kadın olduğundan emindi. Bunu düşününce kendine kızdı! Kendisi de o kadınlardan biriydi işte! Metro girişine doğru yürüdü, aşağıya inen merdivenlere baktı. Metro girişi koca bir mağaranın ağzı gibi soğuk ve karanlık görünüyordu. İnsanların mesailerinden çıkıp evlerine gitmek için acele ettikleri saate denk gelmişti Rose. Yolun diğer tarafına baktı. Zac hâlâ orada duruyordu. Güneşin altında hayat dolu görünüyordu. Rose hayatında hiçbir şeyi, o anda onun yanına gitmeyi istediği kadar istememişti. Bütün sorumluluklarını, onu bağlayan her şeyi unutmak istiyordu. Tıpkı Zac in sandığı gibi, onunla tesadüfen karşılaşmışlar gibi yapmak istiyordu. Metronun o karanlık çukuruna girerse Zac ı bir daha asla göremeyecekti; bunu istemiyordu. Eğer istediğin şey buysa yap. Onun teklifini kabul et, sonra da arkana bakmadan git. Yapabilir miydi gerçekten? Rose, ona her şeyi anlatamayacağını biliyordu. Zac gibi, deneyimli kadınlara alışkın bir adam onun gibi bir acemiyle uğraşmak istemezdi.

26 Ancak Zac buna rağmen onu istiyorsa Rose hamile kalmama konusunda dikkatli olmalıydı. Otel tuvaletinde kulak misafiri olduğu kadınların söylediklerini hatırladı. Zac Valenti bu şekilde tuzağa düşürülmeyi isteyecek bir adam değildi. Rose, metroya inmekten vazgeçti, tekrar caddeye döndü. Zac, tıpkı avına yaklaşan bir panter gibi yavaşça ona doğru geliyordu. Tam Rose un önünde durana kadar bakışlarını ondan ayırmamıştı. Aralarında sessiz bir konuşma geçti. Emin misin? Artık oyun yok. Rose, uzanıp Zac ın elini tutarken, benliğinin derinliklerinden tek kelimelik bir cevap verdi. Evet. Zac sevinçten havalara uçabilirdi. Kendisini son derece pervasız hissediyordu, bütün ihtiyatı bir kenara bırakmıştı. En son ne zaman bir kadınla el ele tutuşarak Central Park ta yürümüş, ona dondurma almıştı? Bu, aslında hayatında hiç yapmadığı bir şeydi. Onun dünyasında mantığın sözü geçerdi, duygular önemsenmezdi. Duygular zayıflık demekti. Zac çok genç yaşlardan itibaren çok katı kurallarla çevrelenmişti. Duyguların insanın hayatını nasıl mahvedebileceğim en iyi gösteren örnek, kendi anne babasıydı. Bu iki insanın hayatı, düşüncesizce tutkularının peşinden gitmeleri sonucunda mahvolmuştu. Zac, ikisinin intikamını almayı çok istese de aynı zamanda kendisini kontrol edebildiğini ispatlamayı da çok istiyordu. Rose, onun kontrolünü yitirmesine neden oluyordu ve bu Zac ın hiç hoşuna gitmemişti. Bu duruma güvenmiyordu. Bundan ne kadar çabuk kurtulursa o kadar iyiydi. Kurtulmaya bu şekilde başlayabilirdi. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ZAC ın evi, günün son ışıklarıyla aydınlanırken geçen gecekinden çok daha farklı göründü Rose un gözüne. Rose, Zac ın elinden tutarak evine gelmişti ama şimdi heyecandan ölecek gibiydi. Pencerenin önünde durmuş, yaptığının delilik olup olmadığını düşünüyordu. Ne yapıyordu burada? Manzara muhteşem, çok şanslısın, dedi konuşmuş olmak için. Manzaranın çok güzel olduğunu biliyorum ve inan bana, ne kadar şanslı olduğumu da biliyorum, dedi Zac. Rose un yanına gelmiş, sırtını cama yaslamıştı. Kravatını ve yeleğini çıkardı, sahiplenici bir ifadeyle Rose'e baktı. Rose birden kötü göründüğünü düşündü. Çok az makyaj yapmıştı sabah, o da muhtemelen uçup gitmiş olmalıydı. Yüzü yağlanmış görünüyor bile olabilirdi. Saçları da, Zac sayesinde darmadağınıktı. Üzerinde berbat bir kıyafet vardı. Bu haliyle kesinlikle Zac m geçen hafta gördüğü kadına benzemiyordu. Neden beni istiyorsun? diye soruverdi.

27 Zac m masmavi gözleri bir süre vücudunda dolaştı. Çünkü hayatımda gördüğüm her şeyden daha güzelsin. Değilim, gerçekten değilim. Rose başını eğdi, yüzünü ellerinin arasına aldı. Zac ona iyice yaklaştı, tam önünde durdu. Rose düşmemek için onun gömleğine tutundu. Sonra Zac başını ona doğru eğerken Rose un benliği yeniden tek bir kelimeye dönüştü: Evet. Zac'ın öpüşleri büyülü bir içki gibiydi, Rose un karanlık tarafını ortaya çıkarıyordu. Zaten orada olmasının nedeni de bu değil miydi? Rose zayıftı ve yasak olan şeyi tatmak istemişti. Kendini tutamayarak hazla inledi. Zac onun inlemesinden cesaret alarak biraz daha cüretkâr hareket etmeye başladı, artık dilleri de katılmıştı öpüşmelerine. Zac onu belinden tuttu, sonra eli daha aşağılara inmeye başladı. Biraz sonra elini Rose un eteğinin altından sokmuş, bacaklarını okşuyordu. Rose dudaklarını Zac ın dudaklarından çekti, aynı anda birden fazla şey yapamazmış gibi gelmişti. Zac da biraz geri çekildi ama aslında Rose u yakındaki bir kanepeye sürükleyerek kucağına oturtmuştu. Rose ayağa kalkmaya çalıştı ama Zac, Böyle çok hoşuma gider, diyerek ona engel oldu. Rose ona sadece baktı ancak Zac onu yeniden öpmeye başlayınca itirazı silinip gitti aklından. Bu sırada Zac elini göğsüne doğru indirmiş, bir göğsünü avucunun içine alarak sıkıştırmaya başlamıştı. Rose hazla inledi yeniden. Zac, Rose un gömleğini eteğinin içinden çekip çıkardı, onun tenini okşayarak göğsüyle daha yakından ilgilenmeye başladı, göğüs ucunu dantel sutyenin altından bulmuş, parmaklarının arasında sıkıştırıyordu. Ardından sutyeni aşağı sıyırdı, Rose un göğsünü sutyenin dışına çıkardı, ona doğrudan dokunuyordu artık. Gömleğini çıkar, seni görmek istiyorum. Rose, titreyen ellerle Zac ın istediğini yaptı, gömleğinin düğmelerini çözdü. Gömlek yere düşerken Zac bakışlarını onun göğüslerine dikti. Rose kıpkırmızı olmuştu. Zac, Tam hayal ettiğim gibi... Çok güzel, diye mırıldandıktan sonra eğildi, Rose un göğsünün ucunu dudaklarının arasına aldı. Daha sonra diğer göğüsle de aynı şekilde ilgilendi, sıcacık dudakları ve dili Rose un göğsünün ucunda dolaştı. Rose, vücudunun merkezinde giderek artan gerilimi kontrol altında tutabilmek için bacaklarını sıkı sıkı birbirine yapıştırmıştı. Zac yine onun aklından geçenleri anlıyormuş gibi, elini bu kez Rose un bacaklarının arasına uzatarak bacaklarını aralamaya çalıştı. Elini, Rose un külotu üzerinden bacaklarının arasına bastırmış, parmaklarıyla keşfediyor, okşuyordu. Rose bir eliyle onun koluna iyice tutunmuştu. Bu kadar rahat

28 davrandığı, Zac ın kendisine böyle dokunmasına izin verdiği için hayret ediyordu kendisine. İstese de Zac ı durdurmak için bir şey diyemezdi, sesi yitip gitmişti sanki. Zac elini yavaş yavaş onun külotunun içine sokarken, tam olarak nereye nasıl dokunması gerektiğini bilen parmaklarıyla onu okşamaya devam ediyordu. Rose dudağını ısırdı. Zac ın parmakları biraz daha diplere doğru uzanmaya başlamıştı ama asıl haz noktalarının birleştiği yeri hiç ihmal etmeden başparmağıyla okşamayı sürdürüyordu. Rose daha azla dayanamayarak, bir süre sonra doruğa ulaştı. Tüm vücudunu ve benliğini saran haz dalgası karşısında paramparça olmuştu sanki. Ancak bir süre sonra kendisine gelebildi. Hayatında hiç bu kadar yoğun bir haz yaşamamıştı, başı dönüyordu. Zac, Ne kadar çabuk tepki veriyorsun, dedi onaylar bir ifadeyle. Rose bir anda kendisini onun gözünden gördü. Belden yukarısı ve aşağısı çıplak, bacakları aralanmış bir haldeydi. Kendisini çök kötü hissetti. Daha eve geleli birkaç dakika olmuştu ve Zac ın kucağında sere serpe uzanıyordu. Herhalde Zac daha ince davranışlara alışkındı. Zac ın kucağından kendini kurtardı, kanepenin diğer ucuna gitti. Eteğini ve gömleğini düzeltmeye çalışıyordu. Bacaklarının titremesinden ayakta duramayacağının farkındaydı. Zac ayağa kalktı. Rose, ne oldu? Rose onu duymuyordu bile, kendine kızmakla meşguldü. Rose? Rose, dönüp Zac a baktı. Zac, yanma gelmişti şimdi. Bilmen gereken bir şey var, dedi Rose. Bakireyim ben. Zac, şehvetten bulanıklaşmış zihninde Rose un söylediklerini anlamlandırmaya çalıştı. Ne dedin sen? Rose kıpkırmızı olmuştu. Bakireyim, diye tekrarladı. Zac ona bakakalmıştı. Rose, yan odada tek boynuzlu bir at olduğunu söylese en fazla bu kadar şaşırabilirdi ancak. Şimdi, onun neden o kadar çabuk tepki verdiğini, sonra neden üstünü başını düzeltmeye çalıştığım anlamaya başlıyordu. Zac sıkıntıyla ayağa kalktı. Kaç yaşındasın? Yirmi iki. Zac başım iki yana salladı. Yani bugüne kadar hiç... Rose da ayağa kalmıştı şimdi, kollarını gömleğinin önünde kavuşturmuştu. Eteği hâlâ kalçalarına inmiş durumdaydı. İnsanın aklını başından alacak kadar seksi görünüyordu ama Zac, Rose un bunun hiç farkında olmadığım görebiliyordu. Rose bakışlarını ondan kaçırdı. Hiç erkek arkadaşım olmadı, yani bu şekilde bir erkek arkadaşım olmadı. Kimseyle birlikte olmak istemedim.

29 Babamla birlikte yaşıyoruz. Babam, annemin ölümünden sonra bir türlü toparlanamadı, bu yüzden pek dışarı çıkmazdım. Kendi ailesindeki onca yalan ve entrikadan sonra, Rose un bu anlattıkları Zac ı çok etkilemişti. Rose u evine göndermesi gerektiğini biliyordu. Bakirelerle birlikte olmazdı. Ayrıca, mutlu ailelerin ya da böyle bir masumiyetin çok eski zamanlarda kaldığını düşünürdü hep, onun dünyasında hiç yoktu böyle şeyler. Yine de yapması gerekeni yapamayacaktı. Rose un yanına gitti, çenesinden tutarak başını kaldırdı, yüzüne baktı. Bakışları birleştiği anda Zac onu bırakamayacağından emin oldu. Rose a karşı yakıcı bir ihtiras hissediyordu. Kimseyle birlikte olmak istemediğini söylemiştin. Şimdi istiyor musun? Zac a bir asır gibi gelen bir süre geçtikten sonra Rose başını sallayarak onu onayladı. Zac, Rose u kendisine çekerken yumuşacık tenini nazikçe okşadı. Rose yeşil gözlerini kocaman açarak ona baktı. Beni göndermiyorsun, öyle değil mi? Neden göndereyim? Rose yutkundu. Deneyimsiz olduğum için. Zac başım iki yana salladı. Kesinlikle bir yere gitmiyorsun Rose. Rose un gözlerinde alev gibi bir pırıltı belirdi. Zac, onun da kendisini çok arzuladığını görebiliyordu. Onu elinden tutarak yatak odasına götürecekken Rose onu durdurdu. Yüzü bembeyazdı, endişeli görünüyordu. Şey... Doğum kontrol hapı kullanmıyorum. Senin korunman gerek. Zac bir an onun fikir değiştirmesinden korkmuştu, rahat bir nefes aldı. Rose sadece korunma konusunda endişelenmişti ama bu konuda son derece dikkatliydi o. Elini, Rose un başının arkasına götürürken dudaklarıyla onun dudaklarını buldu. Vücudu şimdiden büyük bir açlıkla onu istiyordu. Merak etme, korunmamız konusunda çok dikkatli davranacağım. Rose un bu konuda böyle endişeli olması, gerçekten de ne kadar masum olduğunu gösteriyordu. Eğer biraz deneyimli olsaydı, onu bu şekilde nasıl tuzağa düşürebileceğini görürdü. Rose u yatak odasına götürürken vücudu beklentiyle ürpermişti. Daha önce bu kadına kimsenin elinin değmediğini bilmek inanılmaz ilkel ve tahrik edici bir his uyandırıyordu içinde. Rose kesinlikle ona ait olacaktı böylece. Zac, sadece yönetim kurulu toplantılarında bu kadar vahşi bir hırsa kapılırdı. Yatak odasında da duyguları kontrollü olurdu. En azından şu ana kadar... Rose un elinden tuttu, onu yatağın ayakucuna götürdükten sonra yüzünü kendisine çevirdi. Rose un gözleri kocaman açılmıştı. Dudakları az önceki

30 öpüşmelerinin izlerini taşıyordu. Göğüslerinin dikleşmiş uçları gömleğinin altından belli oluyordu. Zac'ın kendisini kontrol etmesi gerekiyordu, ağırdan almalıydı. Rose a dokunmaya korkuyordu neredeyse. Kendisini hiç bu kadar sınırda hissetmemişti. Gömleğimi çıkar. Rose, onun gömleğini çıkarmak için yaklaşırken kendi gömleğinin önü açılmış, göğüslerinin yuvarlaklığı ortaya çıkmıştı. Zac ona uzanıp dokunmamak için yumruklarını sıktı. Rose bu sırada gömleğinin düğmelerini, eziyet edercesine yavaş bir şekilde çözmeye başlamıştı. Zac dişlerini sıktı. Rose un alt dudağını ısırdığını görünce daha da tahrik olmuştu, daha fazla dayanamayarak Rose un ellerini tuttu, her iki avcundan öptü. Rose un ellerinin sert dokusu, Zac a onun ne kadar ağır bir işte çalıştığını hatırlatmıştı. Zac ise, Rose un bir yılda kazanabildiği parayı sadece manikürlerine harcayan kadınlarla birlikte olmuştu hep. Zac, Rose un ellerini yeniden indirdi, sonra gömleğini kollarından sıyırıp yere bıraktı. Rose, ellerini onun güçlü göğsünde gezdirmeye başlamıştı bile. Yanakları kıpkırmızı olmuş, giderek daha kendinden emin bir şekilde, onu okşuyordu. Bir ara tırnağı göğüs ucunu çizer gibi olunca Zac nefesini tuttu, bu dokunuş onu daha da tahrik etmişti. Canını mı yaktım? Zac başını iki yana salladı, Rose un yüzündeki endişe ifadesine hayranlıkla baktı. Hayır, tam tersine. Rose un yüzü daha da kızardı. Ellerini biraz daha aşağıya indirmiş, Zac ın kasıklarına yaklaşmıştı. Zac ın kemerini çözmeden önce durup ona bir baktı. Zac sadece başını hafifçe sallayarak onayladı. Konuşamamıştı. Rose, Zac'm pantolonunun düğmelerini de çözdükten sonra onun sertliğine dokundu, parmaklarını üzerinde gezdirmeye başladı. Zac hazdan başının döndüğünü hissediyordu. Böyle devam edersen fazla dayanamam. Pardon. Zac, Rose un çenesinden tutup başını hafifçe kaldırdı. Onu nasıl etkilediğini görmüyor muydu bu kadın? İnanılmaz bir masumiyetti bu. Önemli değil, dedi yavaşça. Rose, Zac ın pantolonunu yere indirdikten sonra Zac pantolonunu tamamen çıkardı. Seni görmek istiyorum, dedi Rose a. Rose bir an dudağını ısırdıktan sonra gömleğini yavaşça çıkardı. Göğüsleri hâlâ sutyeninin dışındaydı. Rose elini arkasına götürerek arkadaki kopçayı açtı, sutyeni tamamen çıkardı. Koyu renkli halkaların ortasındaki pembe göğüs uçları Zac ın aklını başından almıştı. Onları yeniden dudaklarının arasında hissetmek istiyordu.

31 Rose utangaç bir şekilde kollarını göğsünde kavuşturdu. Zac hemen kollarını iki yana indirdi. Çok güzelsin. Kimse beni böyle görmedi daha önce. Gerçekten de Rose un hayatındaki ilk erkek olacağını bilmek Zac ı yeniden heyecanlandırdı. Bana güvendiğin için teşekkür ederim. Zac, Rose un gözlerinde bir an belirip kaybolan bir pırıltı fark etmişti. Neredeyse suçluluk duygusuna benzer bir şeydi ama Rose un kendisini suçlu hissetmesi için bir sebep olamazdı. Rose eteğini kalçalarından aşağı indirdi. Şimdi Zac ın karşısında basit, pamuklu külotuyla duruyordu. Hayatı boyunca pahalı iç çamaşırlarıyla kuşanmış kadınlar olmuştu Zac ın hayatında ama hiçbiri onu böyle etkilememişti. Rose a arzuyla baktı. Rose incecik ve uzundu, çok zarif kıvrımları, ince bir beli vardı. Kollarıyla göğsündeki çiller çok hoş duruyordu. Zac onu elinden tutarak yatağa götürdü. Uzan hayatım. Rose yatağın kenarına oturup geriye doğru çekildi, her hareketinde göğüsleri yerinden zıplayarak Zac ın aklını başından alıyordu. iyice heyecanlanıp tahrik olan Zac, çekmeceden bir kondom çıkardı. Neredeyse unutacaktı. Bu sırada Rose onu dikkatle izlemeye devam ediyordu. Ellerini iki yanına dayamış, bacaklarını sımsıkı bitiştirerek kendine çekmişti. Uzan. Rose, bakışlarını Zac tan ayırmadan yavaşça uzandı. Saçları altın ışıltılı kırmızı bir bulut gibi başının etrafını sarmıştı. Zac onun yanına uzandı. Rose un teninin yanında kendi teninin esmerliği iyice ortaya çıkmıştı. Bir elini Rose un kamına koydu, yavaşça okşamaya başladı. Senin için çok güzel olmasını sağlayacağım ama başlangıçta biraz canın yanabilir. Bana güven, olur mu? Rose başıyla onayladı. Zac eğilip onu uzun uzun öptü önce. Rose ipek gibi yumuşacıktı ama Zac m dokunuşlarıyla vücudunu ürpertiler sarıyor, iyice diriliyordu. Tam kendini iyice bu hazza kaptırmış gibi duruyordu ki birdenbire gerilerek geri çekildi. Zac m omuzunun üstünden odanın geniş pencerelerine bakıyordu. Kimse bizi görmez, öyle değil mi? Zac, eski sevgililerinden birisinin, tam tersine, insanlar onları belki görebilir diye camın önünde sevişmek istediğini hatırlamıştı. Hayır, özel camlar bunlar, içeriyi göstermez. Tamam, o zaman... Rose tekrar rahatlamıştı. Zac elini onun boynundan göğsüne doğru indirdi, göğsü avucunun içine alıp hafifçe sıkıştırdı. Bu sırada göğüs ucunun nasıl

32 dikleştiğini hayranlıkla izledi bir süre. Rose un nefes alıp verişi sıklaşmıştı, tepkileri son derece doğaldı. Zac, yatakta çok iyi olduğunu düşünürdü ama şu anda sanki bildiği her şeyi unutmuş gibiydi. Eğilip Rose un pembe göğüs ucunu dudaklarının arasına aldı. Hiç bıkmadan öpebilirdi onları. Rose un ufak haz iniltileri aklını başından alıyordu. Elini yavaşça aşağı indirdi, Rose un bacaklarının arasına uzandı. Rose bacaklarını hafifçe aralamıştı, elleri Zac ın saçlarında dolaşıyordu. Zac daha fazla dayanamayacağını hissediyordu artık. Bir süre Rose u okşadıktan sonra doğruldu, yatağın ayakucuna kayarak Rose un bacaklarını omuzlarına aldı. Rose başını kaldırıp ona baktı, gözleri kocaman açılmıştı. Zac? Uzan sadece, merak etme, diye fısıldadı Zac. Rose tekrar uzandıktan sonra Zac onun bacaklarının iç kısımlarını öpmeye başladı. Dudakları yavaş yavaş yukarı kayarken Rose zevkle kıvranıyordu. Zac nihayet onun en hassas noktasına ulaştı. Dilini ve dudaklarını ustaca kullanırken Rose giderek doruğa yaklaşıyordu. Kısa bir süre sonra Rose un tüm vücudu kasıldı, bir haz çığlığıyla doruğa ulaştı. Zac biraz geri çekilip Rose u izledi. Rose ter içinde kalmıştı, yüzü pırıl pırıl parlıyordu. Bu haliyle muhteşem görünüyordu. Zac yavaşça onun bacaklarının arasına yerleşti. Hazır mısın? Rose başını evet anlamında salladı. Zac önce yavaşça vücudunu öne doğru hareket ettirdi. Vücutları birleşirken Rose bir an kasılır gibi oldu. Zac tekrar geri çekildi, Rose u öperken tekrar öne doğru atıldı. Aynı anda Rose un attığı kısa çığlık, öpüşüyle boğulmuştu. Zac bir an bekledikten sonra kendinden emin ama nazikçe hareketine devam etti. O belli bir tempoyla hareket ederken Rose da ona ayak uyduruyordu. Yavaş yavaş ikisi birlikte doruğa yaklaşıyorlardı, ilk önce Rose ulaştı o muhteşem hazza. Zac da onun kasılmalarını hissederken kendisini daha fazla tutamayarak çıktı doruğa. Öylesine yoğun bir hazdı ki hissettiği, gerçeklikten kopmuş gibiydi. Bir süre sonra tekrar kendine geldiğinde, tüm ağırlığıyla Rose un üzerinde yatmakta olduğunu fark etti. Başını onun boynuyla omuzunun arasına bırakmış, kokusunu içine çekiyordu. Dönüp Rose a hayranlıkla baktı. Daha önce hiçbir sevişmesi böyle etkilememişti onu. Rose başını yan çevirmişti, gözleri kapalıydı. Artık Zac ın kollarını tutmuyordu. Zac m içini tuhaf bir endişe sarmıştı. Rose u bırakarak kenara kaydı. Aynı anda Rose da bacaklarını sımsıkı birleştirmişti. Zac, çarşaftaki kan lekesini görünce midesine bir yumruk yemiş gibi oldu. Hemen Rose'un üzerini örttü. Rose... İyi misin? Canını mı yaktım yoksa? Rose, Zac a eninde sonunda cevap vermesi gerektiğinin farkındaydı. Zac ın, onu dikkatle izleyen bakışlarını üzerinde hissediyordu. Yavaşça ona döndü.

33 Zac onun yüzündeki ifadeyi görünce dehşete kapılmıştı. Sen ağlıyorsun... Canını yakmışım. Oysa... Rose, Zac söyleyene kadar ağladığının farkında değildi. Başını hemen iki yana salladı. Hayır... Canımı yakmadın. Öyleyse? Rose un duygularını saklaması mümkün değildi o anda, dürüstçe konuştu. Böyle olabileceği aklıma gelmemişti hiç. Çok güzeldi. Aslında güzel kelimesi, yaşadıklarını anlatmaya yetmiyordu. İlkel, yakıcı, acı vc hazzı aynı anda yaşatan müthiş bir deneyimdi yaşadığı. Rose un daha önce hiç bilmediği türden bir hazdı bu. Zac onun çenesini okşadı. Emin misin? Rose başını evet anlamında sallayarak yüzünü Zac ın eline bıraktı. En başta biraz canım yandı ama uzun sürmedi. Başka bir şey aldı acının yerini. Zac sırt üstü uzanırken Rose u kendisine çekti, başını göğsüne koydu. Rose un ateş gibi yanan yanağını okşarken gülümsedi. Ne düşünüyorsun. Rose başını iyice onun göğsüne gömdü. Onu hemen, yeniden istediğini söylemeye utanıyordu. Hiçbir şey. Yalancı. Zac ın bunu gülümseyerek söylediği belliydi. Rose kendisini çok kötü hissetti. Bu akşamın koca bir yalan olduğu doğruydu. En azından korundu, diye geçirdi içinden sonra. Zac onu biraz daha kendisine çekti. Şimdi dinlen biraz. Rose aslında kalkıp gitmesi gerektiğini düşünüyordu ama kendisini öyle bitkin hissediyordu ki bir yere kıpırdayamadı. Bu rüyanın biraz daha sürmesini istiyordu. Gözlerini kapattığı anda uykuya daldı. BEŞİNCİ BÖLÜM - ZAC uyandığında kendisini her zamankinden farklı hissediyordu. Kaşlarını çattı, gözleri hâlâ kapalıydı. Bütün vücudunda tatlı bir sızı vardı. Uyku sersemliğiyle, hasta olup olmadığını düşündü bir an. Sonra tanıdık, kadınsı bir koku aldı ve anında gözlerini açtı. Hasta değildi. Onu böyle alt üst eden Rose du. Zac ın gözünün önünden yığınla görüntü geçti bir anda. Rose un dimdik göğüs uçları, onun için aralanan, beyaz tenli bacakları... Altın kızıl renkli saçları, yeşil gözleri... Rose bakire değildi artık. Onundu. Zac başmı kaldırıp etrafına bakındı. Günün ilk ışıkları odayı pırıl pırıl aydınlatmaya başlamıştı bile. Normalde şafakta kalkardı, bu kadar geç saate kalmazdı bile. Yatak boştu ama çarşaflar buruşuktu, hâlâ Rose un kokusunu alabiliyordu. Rüya değildi o zaman. Sonra, gece gördüğü rüya geldi aklına bölük pörçük. Rose arkasını ona dönmüş, kalçası tam kasıklarına gelmişti. Sonra Zac a

34 dönmüş, ona sokulmuştu. Böylece Zac yeniden bacaklarının arasına yerleşmişti onun. Yeniden sevişmeye başlarlarken, Zac tedirgin bir şekilde, Çok canın yanıyor mu? diye sormuştu fısıldayarak. Rose da başmı iki yana sallamış, Hayır, devam et, demişti. Böylece Zac devam etmiş, bir eliyle onun göğsünü, diğer eliyle bacaklarının arasını okşarken bir yandan da vücutlarının birleşmesini sağlayarak hareket etmişti. Ta ki ikisi de yeniden doruğa çıkana dek... Zac kaşlarını çattı. Rüyasında kondom kullandığını hatırlamıyordu. Gerçek hayatta asla kondom kullanmadan bir ilişkiye girmediğine göre, hatırladıkları sahiden de rüya olmalıydı. Ama öylesine gerçekçi bir rüyaydı ki hâlâ içi ürpcriyordu. Rose neredeydi acaba? Kalkıp ayağına bir eşofman geçirdikten sonra evi çabucak dolaştı. Rose ortalıkta yoktu, banyoyu bile kullanmış gibi durmuyordu. Yine gitmişti Rose. Zac gururunun kırıldığını hissetti. Kadınlarla birlikte uyumayan bir adam için tuhaf bir durumdu. Eve tekrar göz gezdirdi. Rose dan en ufak bir eser yoktu. Zac neredeyse hoş bir erotik rüya görmüş olduğundan şüphelenecekti. Ancak sezgileri her şeyin gerçek olduğunu söylüyordu ona. Vücudu, sadece bir rüya yaşamadığını anlatacak kadar doygundu. Yatak odasına geçince, hiç şüpheye yer bırakmayan kanıtı gördü; çarşafta kan lekeleri vardı. Öyleyse yaşadıkları gerçekti. Rose gerçekti. Zac pencereden dışarı baktı. Rose un böyle ondan kaçıp gitmesi hoşuna gitmiyordu. İçinde tuhaf bir his vardı, sanki Rose un ona söylemediği bir şey var gibi hissediyordu. Ancak bunun ne olduğunu bilemiyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla pırıl pırıl parlayan şehre baktı bir süre. Bu defa başaracak, Rose ün onu allak bullak eden gizemli bir yaratık olmadığını görecekti. Onu zihninden söküp atacaktı, tıpkı daha önce yattığı diğer kadınlar gibi. Çünkü Rose Murphy gibi kadınlar gerçekte var olmazdı. Zac ne kadar uğraştıysa da onu bulamadı. Aradan tam dört ay geçmişti. Rose u aklından çıkaramadığı gibi onun özlemiyle yanıp tutuşuyordu. Sadece onu istiyordu. Diğer kadınlar ilgisini çekmiyordu hiç. Annesiyle babasının yaşadığı tutkuya benzer şeyler hissediyor olmak onu çok rahatsız ediyordu. Onların yaşadığı tutkunun sonuçta ikisinin de hayatını mahvettiğini, kendisinin de sevgisiz iki insanla birlikte altın bir kafes içinde büyümesine neden olduğunu biliyordu çünkü. Ofisinin kapısı çalınmıştı. Gir. Yardımcısıydı gelen, suratı asıktı. Onu bulduk Zac ama durumun hoşuna gideceğini sanmıyorum.

35 Zac ın kalbi kötü bir önseziyle sıkıştı. Ne demek istiyorsun? Yardımcısı, New York un en çok okunan gazetelerinden birini Zac ın masasına bıraktı. Gazeteye koca bir manşet atılmıştı: Manhat-tanlı Hizmetçi Hamile Kalarak Lyndon-Holt Piyangosunu Kazandı! Manşetin hemen altında ise Rose un resmi vardı. Soyadı O Malley olarak geçiyordu, Murphy değil. Saçları geriye toplanmış, gözleri kocaman açılmıştı. Zac durumu anında kavramıştı. Zihninde tek bir sözcük yankılanıyordu: Aptal. Aptal. Aptal. Onun gibi bir kadının var olamayacağını düşünmekte ne kadar haklı olduğunu görüyordu şimdi, çünkü öyle bir kadın gerçekten yoktu. Gazetedeki yazıyı hızla okuyunca Rose ün anneannesinin evinde hizmetçi olarak çalıştığını öğrendi. Bu işin içinde anneannesinin parmağının olduğundan şüphelenmesi gerekirdi. Damarlarında zehirli bir kan dolaşmaya başlamıştı. Bakışlarını gazeteden alamıyordu. Eğer kıpırdarsa infilak edecekmiş gibi geliyordu. Tüm öfkesine rağmen kontrollü bir ses tonuyla, Onu bulun ve bana getirin, dedi. Hemen. Rose, özel şoförün kullandığı aracın arkasında oturuyordu. Manlıattan daki adalardan birine giden köprünün üzerinden geçiyorlardı şimdi. Korkutucu görünüşlü bir adam işyerine gelip, Sizi Bay Valen-ti ye götüreceğim, dediğinde itiraz edememişti bile. Bu karşılaşmanın kaçınılmaz olduğunu biliyordu. İki ay önce hamile olduğunu öğrendiği anda anlamıştı bunu. Aslında bunu o gece, yarı uykulu bir şekilde, rüyadaymış gibi seviştiklerinde biliyordu, Zac korunmamıştı çünkü. Daha sonra kendisini o sevişmenin rüya olduğuna ikna etmeye çalışmıştı ama olmadığını biliyordu. Hamile olduğunu anladığı andan itibaren doğmamış çocuğunu hemen kabullenmiş, müthiş bir koruma güdüsü hissetmeye başlamıştı. Gidip Bayan Lyndon-Holt a bundan söz etmek aklına bile gelmemişti. Sadece, durumu eninde sonunda Zac'a söylemek zorunda olduğunu biliyordu, bunu nasıl yapacağını düşünüp durmuştu. Artık hamileliğini babasını kurtarmak için kullanamayacağından emindi. Çocuğunu böyle bir şeye alet edemezdi. Kaldı ki babası da kendi kanından canından olan bir bebeğin bu şekilde kullanılmasını istemezdi asla. Ancak Bayan Lyndon-Holt onu kendisi bulmuştu. Daha önce olduğu gibi, tam Rose ondan artık uzaklaştığım düşündüğü sırada karşısına çıkıvermişti Rose ün. Rose onun ne kadar acımasız olabileceğini ancak o zaman görebilmişti. Yine o siyah limuzine bindirilmişti, araç bir yere park eünişti. Bayan Lyndon-Holt bir tablete yüklenmiş fotoğrafları ona bir bir göstermişti. Fotoğraflarda Zac la birlikte, resim koleksiyonunun sergilendiği etkinlikten çıkarlarken, Central Park ta yürüyüş yaparlarken görünüyorlardı. Daha sonra

36 metro girişinde fotoğrafları çekilmişti. Rose orada hayatının kararını verdiğini hatırlıyordu. Daha sonra Rose un sabah şafak söktüğü sırada Zac ın evinden çıkarken çekilmiş fotoğrafları vardı. Yüzünde acı dolu bir ifade vardı çünkü Rose, Zac ı bir daha görmeyeceğini düşünüyordu. Fotoğraflarının çekilmediği zaman aralığında neler yaşandığı çok açıktı. Rose, o günden sonra bütün hareketlerinin takip edildiğini görüyordu. Bayan Lyndon-Holt, Rose un hamileliğin tehlikeli aylarını atlatmasını sabırla beklemişti. Rose arabadan inmeye kalkınca yaşlı kadın şaşırtıcı derecede güçlü bir şekilde onun elini kavrayarak onu durdurmuştu. Ödeme yapman gerektiğini ne çabuk unutuyorsun böyle? Sizden bir şey istemiyorum. Kendin için ya da bebeğin için bir şey istemiyor olabilirsin ama ya baban? Yoksa onu kurtarabileceğini bildiğin halde sırf gururun yüzünden babanın ölümüne seyirci mi kalacaksın? Ayrıca, imzaladığın sözleşmeyi unutma. Sözleşmede bunlardan kimseye söz etmeyeceğin yazılıydı. Oğlumun bu haberi iyi karşılamayacağından da emin olabilirsin. Asla çocuk sahibi olmak istemediğini bütün dünya biliyor. Yani Rose şu anda aslında tek umudun benim. Bir telefonumla baban sağlığına kavuşabilir. Rose, kulak misafiri olduğu konuşmayı hatırladı, Zac ın tepkisinin ne olacağını çok iyi biliyordu. Öte yandan babası... Jocelyn Lyndon-Holt tüm kötülüğüne rağmen doğru bir şey söylüyordu; Rose, babasının iyileşme ihtimalim elinin tersiyle ittiğini bile bile nasıl yaşayabilirdi? Böylece, Bayan Lyndon-Holt, Rose u istediği yöne çekmeyi başarmıştı. Ardından babası, bîr iki hafta içinde geçireceği pahalı operasyona hazırlanması için pahalı bir kliniğe yatırılmıştı. Rose ona Bayan Lyn-don- Holf un eski bir çalışanı olduğu için onun bütün hastane masraflarım karşıladığını söylemiş, babası da buna inanmıştı. Şimdi arabanın camından dışarıya bakarken gözleri kuruydu belki ama içi kan ağlıyordu. Yaptığı şeyin ne olduğunu daha iyi görebiliyordu artık. İnanılmaz derecede bencilce davranmış, asla kendisine ait olamayacak bir şeye sahip olabileceğini, yani Zac Valenti yle bir gece geçirebileceğini düşünmüştü. Şimdi bunun sonuçlarını yaşıyordu. Eğer tüm bu sürecin sonunda babası sağlığına kavuşursa, tek iyi şey o olacaktı. İçinde büyüyen varlığa gelince... Onun için asla bir pişmanlık duymuyordu. Ne olursa olsun duymayacaktı. Zac ın annesiyle nasıl bir sözleşme imzalamış olursa olsun, en başından beri kendisi için bir şey talep etmemişti o, şimdi de para peşinde olmayacaktı. Bebeğini korumak için gözünü kırpmadan canını verebilirdi, öyle güçlü hissediyordu kendisini.

37 Zac m binasına gelmişlerdi, araç kenara park etti. Çelik binanın dış yüzeyinde çarpıcı harflerle, Valenti Holding yazıyordu. Bu müthiş bir iktidar ve yenilmezlik izlenimi uyandırıyordu insanda. Rose ürperdi. O sabah Zac*m yanından ayrılırken son bir kez dönüp ona baktığı anı hatırladı. Zac, yatak örtüsüne yarı yarıya sarınmış bir halde, çırılçıplak, bütün güzelliğiyle yataktaydı. Rose ona doya doya bakmak istemişti. Onu bir daha görmeyeceğini düşünmek bile müthiş acı veriyordu. O geceyi hayatının en değerli anısı olarak yüreğinde saklamaya karar vermişti. Ancak şimdi tüm bunlar paramparça olmuştu ve hepsi onun hata-sıydı. Göz açıp kapayıncaya dek Zac ın ofisine gelmişlerdi bile. Rose kapı açılır açılmaz Zac t gördü, neredeyse olduğu yere yığılacaktı, Zac, büyük, masif bir masanın arkasında oturuyordu. Rose kapının yumuşak bir sesle kapandığını duydu. Zac ın koltuğunun yüksek bir arkalığı vardı. Aslında içerideki bütün eşyalar büyüktü, insana kendisini aciz hissettiriyordu. Zac da Ro-se'un hatırladığından daha iri görünüyordu. Beyaz bir gömlek giymiş, yakasını açmıştı. Tıraşı gelmişti, saçları ise sanki ellerini daha yeni aralarından geçirmiş gibi dağınıktı. Zac ayağa kalktı, ellerini masaya koyup öne doğru ilerledi. Masmavi gözleri Rose un üzerinde dolaştı bir süre. Mütevazı bir kıyafetle beni yine kandırabileceğinizi mi düşündünüz Bayan O Malley? Rose un kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı, müthiş bir suçluluk ve ıstırap hissediyordu. Üzerinde, Queens teki lokantada çalışırken giydiği dümdüz siyah pantolonla beyaz bir gömlek vardı. Saçlarını atkuyruğu şeklinde toplamış, hiç makyaj yapmamıştı. Önünde tuttuğu el çantasını daha sıkı kavradı. Ben kimseyi kandırmaya çalışmıyorum. Sesi umduğundan daha güçlü çıkmıştı neyse ki. Aslında sadece Zac tan özür dileyip durumu anlatmak istiyordu ama açıklanacak bir şey yoktu. Özür fırsatım kaçıralı ise çok olmuştu. Zac kaba bir ses çıkardıktan sonra masanın ön tarafına geçti, masaya yaslanarak bir bacağını diğer bacağının üstüne attı. Bu sırada kollarını da göğsünde kavuşturmuştu. Merak ediyorum, bugünlerde bakire bir fahişenin rayici nedir acaba? Gerçekten bakire olduğunu varsayarak soruyorum bunu elbette. Öyle bir şey değildi. Zac doğruldu, buz gibi bir sesle, Tam olarak öyle bir şeydi, dedi. Rose tarifsiz kırılmıştı ama kendisini toplamaya çalıştı. Zac daha gerçekten saldırıya geçmemişti bile, bundan emindi. Ben fahişe değilim. Zac yüzünü buruşturdu. Öyle şuadan bir hizmetçi de değilsin. Her iki karşılaşmamızın da tesadüfi olduğuna inanmamı bekliyorsun herhalde.

38 Üstelik sonra ortadan kayboluyorsun ve aylar sonra çocuğuma hamile olduğunu iddia ederek ortaya çıkıyorsun. Rose tam bebeğin ondan olduğunu söyleyecekti ki Zac devam etti. Meğer benim ailemin evinde çalışıyormuşsun. Rose artık orada çalışmadığını söyleyerek onu düzeltmek istedi ama Zac sadece güldü buna. Dünyanın en eski numarasını oynayarak bana tuzak kurduğun için seni kutlamam gerekir. Rose, ZacTn onun annesiyle işbirliği yaptığını anlamıştı. Zac, Rose ün yanına geldi. Durum sonradan ortaya çıktı. Dört aydır orada çalışmıyorum ve yemin ederim düşündüğün gibi değildi... Zac ona ifadesizce baktıktan sonra, Rose un etrafında dolaşmaya başladı. Rose gergin bir şekilde doğruca karşısına bakıyordu. Zac onun arkasındayken, Şu anda orada çalışıyor olup olmaman önemli değil. Söyle bana, hamile kalman karşılığında bir şey aldın mı? Rose ona dönmeden, Öyle bir şey değildi, dedi tekrar. Hamile olduğunu ve bebeğin benden olduğunu varsayıyorum, maaşını almaya devam ediyorsun. Bu duruma insanlar şöyle diyor... Kes artık! dedi Rose sesini yükselterek. Zac onun önüne geldi, bir kaşını kaldırarak Rose a baktı. Hemen de savunmaya geçermiş. Bu sırada bakışları, Rose ün çantayla kapattığı kamına doğru kaydı. Rose, karnının belirginleşmeye başladığının farkındaydı. Senin bebeğine hamileyim ve ben sadece hizmetçiydim. Karşılaşmalarımızın tesadüfi olmadığını söylemiyorum... Rose sözünü tamamlayamadı. Ama Zac onu dinlemiyordu bile. Dimdik durmuş, kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Başka türlüsüne inanmayı isterdim aslında ama muhtemelen gerçekten de benim çocuğumu taşıyor olmalısın. Jocelyn Lyndon-Holt değerli soyağacına öylesine önem verir ki bunu şansa bırakmamıştır. Rose da bundan emindi, Zac ın annesi aklına gelince içi kalkmıştı yine. Beni baştan çıkarmak için ondan para almayı kabul ettiğin anda, bu şehirde milyonlarca kadının her gün geçtiği bir çizgiyi geçmiş oldun. Üstelik onların hepsi senden daha erdemlidir herhalde. Rose çenesini dikleştirdi, bu kadarını hak etmiyordu. Bunu yapmak istememiştim. İlk gece o yüzden kaçmıştım. Zac bir adım geri çekildi, yüzünde çok sert bir ifade vardı. Bu da, benim peşinden koşmamı garantilemek için bir oyundu. Rose kendisini yine çok kötü hissetti. Yeniden sormayacağım, dedi Zac. Hayatımla oynayıp, baba olmayı hiç düşünmezken bana bir çocuk vermenin rayici neydi?

39 Rose un bütün öfkesi bir anda silinip gitti. Evet, Zac haklıydı. Yaptığı tam olarak buydu, onun hayatıyla oynamıştı. Yine de cevap veremedi çünkü babasının hayatı hâlâ ellerindeydi. İmzaladığı gizlilik sözleşmesini ihlal edemezdi yoksa babasını kaybederdi. Artık kendisine ne olacağı umurunda bile değildi. Zac ın karşısında dimdik durabilmek için tutunacağı tek şey, bunu babası için yaptığını düşünmesiydi. Zac bakışlarım ondan ayırmadan cevap bekliyordu. Sana hiçbir şey anlatmayacağım, dedi Rose. Zac ona öfkeyle baktı. Rose elbette ona bir şey anlatmayacaktı. Çocuğu doğup da o nefret edilesi soyadını alarak Lyndon-Holt mirasına hak kazandıktan sonra elde edeceği servetten olmak istemezdi. Zac kontrolünü kaybetmek üzereydi. Hayatında bir daha bu konuma düşmeyeceğine dair kendine söz vermişti ama yine sırlar ve yalanlarla çevrilmiş durumdaydı. Rose un yanından uzaklaştı, pencerenin önüne geldi. Ne umduğunu bilmiyordu ama galiba Rose un daha farklı birisi olarak çıkmasını beklemişti karşısına. Daha kendinden emin, zafer sarhoşu ve elbette açgözlü bir kadın görmeyi umuyordu. Ancak Rose da bunların hiçbirisi yoktu. İri gözlerinde yine onun en başta zaaf göstermesine neden olan o ifade vardı. Zac onun bekâretiyle ilgili olarak yalan söylediğini düşünmüyordu ama geri kalan her şey yalan ve düzmeceydi. Zac ilk karşılaşmalarında onu kalmaya ikna etmeye çalışmasını hatırladı sonra. Rose o anda gerçekten bir vicdan muhasebesi yaşamış gibiydi. Sonra kaçmış, ertesi hafta hiç beklemediği bir anda karşısına çıkmıştı. Zac da aptal gibi, bunun bir tesadüf olduğunu sanmıştı. Zac onu oradan göndermeyi ve hayatından tamamen çıkarmayı çok isterdi ama bunu yapamazdı. Rose hamileydi, gizlemeye çalışsa da Zac, yuvarlaklaşan kamını fark etmişti. Bu görüntü hormonlarına da iyi gelmemişti. Lanet olsun, daha Rose un resmini gazetede gördüğü anda libidosu devreye girmişti zaten. Bir çocuğu olacaktı. Lyndon-Holt isminin anneannesiyle birlikte tarihe gömülmesine kararlı olduğu için böyle bir şeyi hiç istememişti. Yıllar önce anneannesine mirasını isterse mezarına götürebileceğini, isterse hayvan barınaklarına bağışlayabileceğim söylemişti o. Öte yandan, anneannesini suçlasa da tüm bunlarda onun hatası vardı. Zayıf davranmıştı. O gece, Rose un beyaz tenini ve zarif sırtını gördüğü anda tüm direnci dağılıp gitmişti. Ancak onun o kusursuz güzelliği artık gözünde lekelenmişti. O zaman şüphelendiği anlar olmuştu ama kendisini Rose un çekiciliğine kaptırmıştı.

40 Başına gelen onca şeyden sonra artık akıllandığını düşünüyordu ama anlaşılan hiçbir şey öğrenememişti. Kendi yetersizliğinin farkına varmak aşağılayıcı bir duyguydu. Rose la geçirdiği ihtiras gecesini neredeyse rüya gibi hatırlıyordu ama bunun da rüya değil, bir kâbus olduğu ortaya çıkmıştı. Şimdi, intikam almak istediği insanlara karşı bütün kozlarını yitirmiş durumdaydı. Birden aklına bir şey geldi, belki hâlâ kurtulma ihtimali olabilirdi. Çocuğuna başka bir soyadı, babasının soyadını verebilirdi. Zac, durumu kontrol altına alabileceğini düşününce biraz olsun rahatlayarak tekrar Rose a döndü ama onu ofisin ortasında çaresizce dururken görünce kötü oldu. Rose kilo vermiş gibiydi, çok kırılgan görünüyordu. Zac kendisini huzursuz hissetmişti ona bakarken. Yine de odaklanması, onun neler yaptığını unutmaması gerekiyordu. Bir şekilde bu beladan kurtulması gerekiyordu. Niyet ettiğinden daha sert bir sesle, Otur, dedi. Rose hemen hareket etmeyince Zac onun için bir koltuk çekti. Rose un yüzünün bembeyaz olması hoşuna gitmemişti. Bayılmadan önce otur. Rose a bir bardak su verdi sonra. Benimle senin evcil köpeğinmişim gibi konuşman gerekmiyor. Rose un yerinde başka bir kadın olsa, Zac ın davranışı karşısında dehşete kapılmıştı ama Rose öyle birisi değildi. Bir sözleşme imzaladığını tahmin ediyorum, dedi Zac. Rose un yanakları kıpkırmızı olunca Zac artık onun kendisiyle oyun oynamaktan vazgeçtiğini düşündü. Böylesi onun için daha iyiydi. Rose bir yudum su içti. Zac bu şuada onun boynunun hareketinden bakışlarını alamamıştı, bastıramadığı bir şehvet hissi sarıyordu bedenini yine. Rose u bu kadar arzuladığı için kendisinden nefret ediyordu ama ona bu kadar yakın dururken sadece birlikte geçirdikleri geceyi düşünebiliyordu. Sana hiçbir şey anlatamam, dedi Rose cevap olarak. Zac öfkeyle ayağa kalktı. Anlatmayacaksın yani? Bir an durduktan sonra Rose a döndü. Şu andan itibaren bütün sorumluluğu üstleniyorum. Bu ne demek şimdi? Şu demek tatlı ve zehirli Rose; artık en az hasar moduna geçiyorum ve sen benimle geliyorsun. Rose ayağa fırlayınca çantası yere düştü. Sen neden söz ediyorsun? Bu bebeğin Lyndon-Holt vesayetine geçmemesi için elimden geleni yapacağım. Bu bebek bir Valenti olacak, bunu buraya yazıyorum. Zac, Rose un yeşil gözlerindeki panik ifadesini görünce hemen yanına geldi, sımsıkı tuttuğu bardağı elinden aldı. Rose un yüzünün bembeyaz olduğunu görünce onu teskin etmeye kalkmamak için kendini tutması gerekmişti. Bebeğini koruma güdüsüyle onun yanına gelmişti hemen ama aslında her şeyin bir yalan olduğunu

41 aklından çıkarmaması gerekiyordu. Rose, yuvasını kurabilmek için hamile kalmayı ince ince düşünüp tezgâhlayabilmiş bir kadındı ne de olsa. ALTINCI BÖLÜM ROSE un başı dönüyordu. Beklediği şey bu değildi. Zac ın ona kızmasını, bağırıp çağırmasını, hatta oradan kovmasını bile beklemişti ama Zac ona bebeği istediğini söylüyordu şimdi. Önce paniğe kapıldı Rose. Eğer Bayan Lyndon-Holt onun aralarındaki sözleşmeden Zac a söz ettiğini düşünecek olursa babasını hemen o klinikten çıkarırlardı. Öte yandan tuhaf bir şekilde rahatlamıştı. Zac çocuğunu reddetmiyordu. Doğrusu Rose bunu hayal dahi etmemişti. Zac çok yakınında duruyordu. Sözleri, kokusuyla birleşince Rose un başı iyice, girdap gibi dönmeye başlamıştı. Doğru düzgün düşünemediğini fark edince Rose biraz geri çekildi. Zac, Rose un neden allak bullak olduğunu bilemezdi. Dalga geçer gibi, Böyle endişelenmiş gibi görünmene gerek yok. Neyse ki, taşıdığın yük sayesinde geleceğin garantiye alınmış oldu. Bundan sonra her şey benim kontrolüm altında olacak. Rose irkildi. Ne demek istiyorsun? Durum gazetelere haber oldu bile. Tam olarak neyle karşı karşıya olduğumu anlayana kadar gözümün önünden ayrılmayacaksın. Hemen benim yanıma taşmıyorsun. Bu çok saçma! Beni oraya kapatamazsın. İşim gücüm var. Queens te yaşıyorum ben. Zac başını iki yana salladı. Artık değil. Ben nereye gidiyorsam sen de oraya gidiyorsun. Rose kanının çekildiğini hissetti. Ortaçağda yaşamıyoruz. Beni buna zorlayamazsın. Buna adam kaçırma denir. Zac buz gibi bir ifadeyle ona baktı. Buna adam kaçırma denmez hayatım, alâkası yok. Tıpkı o gece karşıma çıkarken planladığın gibi, yeni bir hayata başlıyorsun denir... Rose birkaç saat sonra, Zac ın evinde, manzarayı seyrediyordu. Bu manzarayı o ana kadar günün her vaktinde görmüş olduğunu fark etti. Buraya ilk geldiğinde, burada yaşıyor olmanın ayrıcalıklı bir durum olduğunu düşünmüştü. Şimdiyse, camların önünde demir parmaklıklar olsa şaşırmayacaktı, burada hapisti aslında. Zac ın yanında kaçmaya kalkmamıştı çünkü onun her durumda kendisini bulacağından emindi. Ayrıca, tıpkı Zac ın onu gözünün önünden ayırmak istememesi gibi, o da gözü Zac ın üzerinde olsun istiyordu. Zac ın, babasının tedavisine engel olabilecek bir şey yapmasından korkuyordu. Babası ameliyat olana kadar bunu göze alamazdı.

42 Bebeğiyle birlikte kendisini Zac la annesinin arasındaki savaşın ortasına atmıştı. Hayatının kontrolü ellerinin arasından kayıp gidiyordu. Bu zor durumdan nasıl kurtulacağını mı bulmaya çalışıyorsun? Rose, Zac ın sesini duyunca irkildi ama dönüp ona bakmadı. Zac yanına geldi, camın önünde durdu. Şimdilik burada kalmaktan başka bir seçeneğim varmış gibi durmuyor. Doğru, başka bir seçeneğin yok. Rose yan gözle Zac a baktı bir an. Zac takım elbisesini çıkarmış üzerine polo yaka bir svveatshirt giymişti. Tekrar başını çevirdi. Görünüşe göre öyle. Rose, tek taraflı olduğundan emin olduğu için belli etmek istemiyordu ama Zac la aralarında bir elektriklenme hissediyordu hâlâ. Göz ucuyla, Zac ın kollarını göğsünde kavuşturduğunu gördü. Neden yaptın bunu Rose? Evdeki personelin dedikodularından mı etkilendin? Benim dikkatimi çekebileceğini mi düşündün? Sonra da patronuna gidip planından mı söz ettin? Rose un midesi bulandı birden. Öyle bir şey değil dedim sana. Zac bir an bunu düşünür gibi oldu, sonra başını sallayarak Rose'u onayladı. Belki... Bu fikrin patronunun kafasının altından çıkmış olmasına şaşırmam. Sen de sevinçle üzerine atlamışsındır... Yeter, diyerek ona döndü Rose. Sana bir şey anlatamayacağımı söyledim. Rose, Zac ın masmavi gözlerine bakarken eridiğini hissetti. Zac sanki onu zihniyle soyuyor gibiydi. Sanki onu soyup yatağa yatırıyor, 'uzan hayatını diyordu. İkimiz de oradaydık. Sana korunmanı söylemiştim. Zac gerildi. Sorumluluğu üstlenmeyeceğimi düşünme sakın. Daha sonra korunmadan seviştiğimizin farkındayım. Ortaya çıkan sonuçla da ilgileneceğim. Rose ellerini karnına götürdü hemen. Bu bebek istenmeyen bir sonuç değil. Bu bebeğin senin için amaçlarına ulaşmandan daha fazla şey ifade ettiğini mi söylüyorsun? Lütfen, zekâma hakaret etme. Rose un gözleri öfkeyle karardı. Öfke iyi bir şeydi, onu dağılmaktan korurdu. Bu bebek sadece bir amaca hizmet etmiyor. İlk karşılaştığımız gece, sanki karşılaşmamız sana bir şey ifade etmiş, sen her zaman öyle şeyler yapmazmışsın gibi davranmıştın. Zac ın ne düşündüğünü anlamak mümkün değildi. Rose, daha söylerken pişman olmuştu bunu söylediğine. Ama artık çok geçti. Zac tehlikeli bir şekilde ona yaklaştı. Rose un o kadar yakınına gelmişti ki, Rose onun mavi gözlerinin irisindeki siyah halkayı bile görebiliyordu şimdi.

43 Elbette bir şey ifade etmişti, dedi Zac yavaşça. Bu sırada bir parmağını belli belirsiz dokunarak Rose un yanağında dolaştırıyordu. Rose içinin titrediğini hissetti. Zac, bakışlarını Rose un dudaklarından ayırmadan, Ne ifade etmişti, bilmek ister misin? diye sordu. Rose bunun hiç de iyi bir fikir olmadığını bile bile, başmı evet anlamında salladı. Benim ilgimi çekmiştin, zaten senin de amacın buydu. Kimyamız tutmuştu ki bu da senin işini kolaylaştırıyordu. Rose itiraz etmek için ağzını açacak oldu ama Zac parmağını onun dudaklarının üstüne koyarak onu susturdu. Bir de ne ifade etmişti biliyor musun? Rose kıpırdayamadı. Zac kendi kendine konuşuyor gibiydi. Zac, Şunu... derken bir anda Rose u kendisine çekti, onu belinden kavrayarak ihtirasla öpmeye başladı. Rose un dört aydır içinde beslediği özlem bir anda infilak etmiş gibiydi, Zac m öpüşüne aynı ihtirasla karşılık verdiğinin farkında bile değildi. Zac, Rose u sadece ona bir şeyi kanıtlamak için öpmüştü aslında. Rose un aralarında bir şey olduğunu düşündüğünü ima etmesi bile onun kendisiyle oyun oynadığını gösteriyordu. Ancak dudakları birleşip vücutlarının bütün hatları mükemmel bir şekilde birbirini bulduğu anda Zac bir anda libidosunun kontrolüne girmişti. Artık sadece haz ve doyum arıyordu. Rose kollarını onun boynuna sıkıca sarmış, onu kendisine çekiyordu. Göğüsleri biraz irileşmiş gibiydi sanki. Zac onun kalçasını ve belini okşarken kanının giderek daha da kaynadığını hissediyordu. Rose a ders vereyim derken kendi kontrolünü yitirmek üzereydi. Zac, Rose dan sertçe geri çekildi. Rose gözlerini yeniden açtığında Zac m biraz ilerisinde durmuş, ona baktığını gördü. Rose un dudakları hâlâ hafif aralıktı, kalbi hızlı hızlı atıyordu. Ancak Zac ın onu kitap gibi okuyabildiğini düşününce, duygularını bu kadar belli ettiği için kendine kızdı. Hemen ağzını kapadı, kollarıyla kendisine sarıldı. Keşke soluk soluğa nefes almasa ya da göğüs uçları böyle dikleşmemiş olsaydı. Bu neye yaradı şimdi? dedi serinkanlı davranmaya çalışarak. O gece ve daha sonra karşılaşmamızın ne ifade ettiğini öğrenmek istemiştin. Aramızda fiziksel bir çekim vardı, o kadar. Seni yatağıma almak istemiştim. Senin amacının ne olduğunu bilmiyordum ama sonuç yine aynı olurdu. Bir kadına bağlanmazdım, benim sırtımdan bir servet kazanmak için hamile kalmayı başarsalar bile. Zac soğuk bir şekilde gülümsedi. Bir amatöre göre çok iyisin, hakkını teslim etmem gerekir. Kim bilir, belki bunun için çalışmışsın-dır. Belki bebek benden bile olmayabilir ama fark etmez, bundan emin olana kadar bir yere

44 gitmeyeceksin zaten. Eğer bebeğin benden olduğu kesinleşirse soyadı kesinlikle Valenti olacak. Buna hiçbir kuvvet engel olamaz. Bu çocuk senin ihanetinin ve açgözlülüğünün bedelini ödemeyecek. Benim korumam altında olacak, seninle ilişkisi de benimle yapacağın anlaşmaya bağlı olacak. Rose bir an nefes alamadı. Dizlerinin bağı çözülmüştü, hemen arkasındaki kanepeye çöktü. Zac ın söylediklerine inanamıyordu, böyle bir şeyi yapamazdı Zac. Ancak iyice sertleşmiş yüz hatları ve ona iğrenerek bakan gözleri, dediğini harfi harfine yapabileceğini söylüyordu. Nişanlısını düğün günü kilisede bırakıp giden bir adamdı Zac sonuçta, böyle bir şeyi yapmak onun için zor değildi. Zac ın bebeğin hâlâ ondan olmayabileceğini düşünmesi Rose u yaralamıştı. Son birkaç ay çok büyük sıkıntılar yaşamış, babasının ameliyat parasını denkleştirebilmek için sabah akşam çalışmıştı. Hayatına başka birisinin girmesine zaten imkân yoktu. Belki de böylesi daha iyi olmuştu. Zac ın en başından beri onunla hiçbir ilgisinin olmadığını net olarak görmüş oluyordu. Zac onun kendisi için ne kadar değerli olduğunu bilseydi... Bunu düşünürken bile ürpermişti Rose, ayağa kalktı. Bu akşamlık bittiyse, artık dinlenmek istiyorum. Çok yoruldum. Bitmedi aslında. Rose artık gerçekten sıkılmıştı. Başka ne var? Pasaportun. Yarın havaalanına giderken evine uğrayıp alırız, bu arada sen de eşyalarını almış olursun. Sen neden söz ediyorsun? Toskana da bir işim var, on gün İtalya da olacağız. Rose itiraz edecek oldu ama Zac, Tartışılacak bir konu değil bu, diyerek kestirip attı. Benimle geliyorsun. Rose ona şaşkınlıkla bakarken Zac kapıya yöneldi, tam çıkacakken durup tekrar Rose a döndü. Dolapta yiyecek bir şeyler olacak, yardımcım hazırlamıştı. Keyfine bak. Yemek yememe izin vermene şaşırdım doğrusu. Hayatından tamamen çıkmamı tercih ederdin herhalde. Aksi ispatlanana dek benim çocuğumu taşıdığına göre elbette iyi durumda olmanı isterim. İtalya dan döner dönmez de Manhattan daki en iyi jinekoloğa muayene olursun. Zac, Rose u şöyle bir süzdükten sonra, Gitmeden önce kıyafetlerini ayarlaması için sana bir stilist gönderirim, dedi. Bu kadarı fazlaydı artık. Bir sürü kıyafetim var benim. Aslında bu doğru değildi, mevcut kıyafetlerinin çoğu artık olmamaya başlamıştı ve Rose un hamile kıyafeti bakmaya vakti olmamıştı.

45 Zac onun aklından geçenleri okumuş gibi konuşmasına devam etti. Bebeğin benden olduğu kesinleşene dek seni basından uzak tutmaya çalışacağım ama ilgilerinin söneceğini garanti edemem. İsmin benimle anıldığı sürece onların ilgisini çekeceksin. Zac odadan çıktıktan sonra Rose tekrar kanepeye çöktü. Zac ın sadece bebeği umursadığı belliydi. Süper modellerle çıkmaya alışmış bir adamın standartlarını düşürmesi beklenemezdi.. Rose un aklına babası gelmişti. Odasında yalnız kalır kalmaz onu aramaya karar verdi. Neyse ki yakın zamanda onu görmeyi planlama-mıştı, sürekli çalışacağını düşünerek programını ona göre yapmıştı. Zac a, onunla hiçbir yere gelmeyeceğini söyleyebilmeyi çok isterdi ama bunu yapamamıştı. Hem, Bayan Lyndon-Holt un yörüngesinden biraz uzaklaşabilme fikri çok cazip gelmişti. Rose, elini kamma koydu, gözlerini kapadı. Bunların hepsi geçecek, tüm bu zorlukları atlatacaktı. Ne de olsa, kendi eylemlerinin bir sonucunu yaşıyordu şu anda. Zac, pastoral bir manzarayı arkasına almış duran incecik siluete baktı. İtalya da güneş altın kırmızı renkleriyle batarken muhteşem renk oyunları yapıyordu. Rose un dalgalı saçları meltemde hafifçe uçuşuyor ve muhteşem bir görüntü sergiliyordu. Rose, Toskana da, yemyeşil kırlarla çevrilmiş villanın bahçesindeki alçak bir duvara yaşanmıştı. Üzerinde, Zac ın ona New York tan ayrılmalarından önce aldığı kıyafetlerden birisi vardı. Dar kot pantolon incecik bacaklarını sarıyordu, ayaklarında deri sandaletler vardı. Arkadan bakıldığında zarif sırtı, hamile olduğuna dair en ufak bir ipucu vermiyordu. Zac o anda göremese de Rose un karnının ne kadar belirginleştiğinin farkındaydı. Havaalanında rüzgâra karşı yürürlerken Rose un bluzu üzerine yapışarak bütün hatlarını ortaya çıkarmıştı. Zac, Rose ün uçakta giydiği kaşmir hırkanın ona çok yakındığını düşünmüştü. Kaşmirin yumuşacık dokusu, Rose un kıvrımlarına tam uymuştu sanki. Rose uçakta onun karşısına oturmuş, yeşil gözlerini bir an olsun pencereden ve altlarındaki manzaradan ayırmamıştı. Zac sonunda dayanamayıp, Daha önce uçağa binmedin mi? diye sormuştu. Bindim ama hiç Amerika dan ayrılmadım. Yolculuk boyunca bir daha da konuşmamışlardı. Zac, Rose u düşündüğü gibi idare edemediğinin farkındaydı ve bundan rahatsız oluyordu. Rose hiç de onun beklediği gibi davranmıyordu. Zac bundan da şüpheleniyordu. Derin bir nefes aldı, en azından gözünün önündeydi artık Rose. Çevrenin sükûneti ve doğallığı Zac a daha büyük bir resmi ve hayatta neyin önemli olduğunu hatırlatıyordu. Son birkaç yıldır ailesinden kopmak ve

46 servetini inşa etmek için o kadar çok çalışmıştı ki, gelecekte ne istediği konusunu düşünmemişti bile. Şimdi hayatında bir bebek gerçeğiyle yüzleşmek durumundaydı ama bu kötü bir şey değildi. Çünkü aslında Valenti soyadının devam etmesini çok istiyordu. Belki bunun için Rose O Malley i anne olarak seçmeyi düşünmeyebilirdi ama bu becerikli entrikacı sayesinde, içten içe aradığı fırsat ayağına kadar gelmişti. Rose un anneannesiyle birlikte kurduğu plan ne olursa olsun Zac bu fırsatı kaçıracak değildi. Rose, Zac ın tam arkasında onu izlediğinin farkındaydı. Onun neredeyse beyninin uğultusunu duyabiliyordu. Yola çıktıklarından beri Zac ın gözü her an üzerindeydi. Zac sanki onun her an bir şey yapmasını bekliyor gibiydi ama Rose bunun ne olduğunu bilmiyordu. Yemyeşil kırlara bakarken içi titredi. Babası ona İrlanda nın ne kadar yeşil bir yer olduğunu anlatırdı hep. Rose, babasının İrlanda ya gidip, annesinin küllerini sevdiği topraklara serpmeyi ne kadar çok istediğini biliyordu. Eğer ameliyat iyi geçmezse bunu Rose, tek başına yapmak zorunda kalacaktı. Kötü düşünceleri zihninden uzaklaştırmaya çalıştı. Babası klinikteydi, önemli olan buydu. Zac, kaldıkları yere villa dese de Rose a göre burası bir ortaçağ şatosuna daha çok benziyordu. Taş duvarlarla örülmüş koca binanı terasları, avluları ve rengârenk çiçeklerle süslü bakımlı bahçeleri vardı. Son derece davetkâr görünen bir yüzme havuzu bile vardı. Zac yanma gelince Rose un bütün sinirleri yay gibi gerildi. Manzara çok güzel, dedi alçak bir sesle. Evet, öyle. Zac üzerini değiştirmiş, soluk renkli bir kot pantolonla kollarını sıvadığı bir sweatshirt giymişti. Rose, üzerindeki kıyafetler yeni bile olsa Zac ın yanında hiç zarif ve şık görünmediğini düşündü. Zac, Maria atıştırmamız için bir şeyler hazırlamış. Terasta yiyeceğiz, bu taraftan, diyerek Rose un yanından uzaklaştı. Rose, Zac ın peşine takılarak terasa çıktı. Terastaki masaya bembeyaz, keten bir örtü serilmişti. Masaya bu vazo içinde çiçekler ve mumlar konması da ihmal edilmemişti. Güler yüzlü, topluca bir kadın kuık dökük İngilizcesiyle onlara bir şeyler anlatıyordu. Rose, Maria yla daha önce tanışmıştı. Kadının tipik İtalyan anaçlığı Rose a annesini hatulatmıştı. Zac ın kadınla akıcı bir şekilde İtalyanca konuştuğunu görünce de çok şaşırmıştı. Yerine geçerken, Kibarlık edip benimle yemek yemek zorunda değilsin, dedi Zac a. Mutfakta Maria yla da yiyebilirdim.

47 Zac ona ters ters baktı. Mağduru oynama, sana hiç yakışmıyor. Ayrıca suf sen daha rahat edesin diye Maria nın iki yere birden servis yapmasını isteyecek değilim. Bu haksızlık. Elbette onu yormak istemezdim. Rose ağzından başka bir şey kaçırmamak için sustu. Maria masaya bir meze tabağı bırakırken Zac a anne şefkatiyle gülümsemişti. Zac da ona aynı içtenlikle gülümsemişti. Bu kısacık anda bile yüzündeki ifade öylesine değişmişti ki Rose ün içi titremişti. Maria yanlarından ayrılır ayrılmaz Zac ın gülümsemesi siliniver-mişti. Rose un tabağına bir şey almadığını görünce, Meze gibi şeyleri sevmez misin yoksa? diye sordu Zac. Rose, tabağına biraz kuru et ve salata aldı. Zac ın iştahını kaçırmasına izin vermemeliydi, bebeğini düşünmesi gerekiyordu. Birkaç lokma yedikten sonra iştahı hemen açılmıştı bile. Aralarındaki gerilimli havaya rağmen çok güzel bir akşamdı. Güneşin son ışıklarıyla birlikte gökyüzü pembe kurdelelerle süslenmiş gibi duruyor, kuşların cıvıltıları birbirine karışıyordu. Manhattan dan ve Zac ın yoğun tempolu hayatından tamamen farklı bir ortamdı. İtalya da ne işin var? diye sordu Zac a. Zac, kahve kupasını masaya bıraktı. Buranın yakınlarında bir maden var. Şu anda işler durumda değil ama biraz keşif ve sondaj çalışmasıyla yeni bir demir damarı bulduk. Rose kaşlarını çattı. Senin sadece fınans, otel ve gece kulübü işinde olduğunu sanıyordum, sanayiyle ilgilendiğini bilmiyordum Hakkımda bilmediğin daha çok şey var Rose. Zac haklıydı, Rose onun hakkında gerçekten çok az şey biliyordu. Ona en başta ne kadar güvendiğini hatırlamak bile ürkütücüydü. Daha bir gün önce ise bir öpüşüyle bile aklını başından almıştı Rose un. Zac birden ayağa kalktı. Eğer izin verirsen bir iki telefon görüşmesi yapmam gerekiyor. Sen de erken yatarsm, yorgun görünüyorsun. Zac tam terastan ayrılırken Rose arkasından seslendi. Önümüzdeki on gün boyunca görünmez olmam mı bekleniyor? Zac dönüp ona baktı. Merak etme Rose, senin burada olduğun hep aklımda olacak. Rose, Zac tan bu kadar etkilendiği için kendisinden nefret ediyordu. Yine yay gibi gerilmişti. Keşke o iki karşılaşmaları da öylesine büyülü olmasaydı... Keşke, kendisine sunulan şeyi hemen kabul etmeseydi... Belki o zaman bugün her şey yolunda olacaktı. Rose başını iki yana salladı. Böyle düşünmemeliydi. Pişman değildi.

48 Elini kamına koydu, derin bir iç geçirdi. Kendini bırakmayacaktı böyle, sonuçta bu durumu kendisi yaratmıştı, şimdi bebeği için elinden geleni yapacaktı. YEDİNCİ BÖLÜM RoSE Üç gündür neredeyse sadece keyif yapıyordu. İlk akşam kendisini birdenbire çok bitkin hissettiği için sonraki günlerini dinlenip kestirerek geçirmişti. Maria yla birlikte pazara çıktılar, ufak butikleri dolaştılar. Rose bu minik dükkânları dolaşmaya bayılmıştı. Zac, villaya gelip gidiyordu, arada helikopterle bile geldiği olmuştu. Rose a bir daha birlikte yemek yeme davetinde bulunmamıştı. Rose yemeğini terasta tek başına yemeye alışmıştı, bunun sorun olmadığını düşünmeye çalışıyordu. Dünyanın en güzel yerlerinden birindeydi, bir prensesmiş gibi, yediği önünde yemediği arkasındaydı, yani bunu sorun etmesi gerekmiyordu gerçekten. Bugün de havuzu denemeye karar vermişti, uzun süre yüzdükten sonra şimdi havuz kenarındaki şezlonglardan birinde dinleniyor, bir yandan dikkatini villadaki kütüphanede bulduğu kitaba vermeye çalışıyordu. Burası, Zac ın New York taki dairesinden daha farklıydı, ona daha çok aitmiş gibi duruyordu. Rose burada bir ailenin yaşadığını, çocukların bahçede koşturup oynadığını hayal edebiliyordu örneğin. Kitabı kenara bırakıp gözlerini kapattı, tatlı tatlı hayal kurmaya başladı. Dudaklarında bir gülümseme belirmişti. Z^ac, havuz kenarındaki bir ağacın gölgesinde duruyordu. Rose bikinisiyle havuz kenarında güneşleniyordu. Kadın kıyafetleri konusunda uzman sayılabilecek Zac, Rose un bikinisinin son derece usturuplu olduğunun farkındaydı ama yine de bakışlarını onun ince uzun bacaklarından, dik göğüslerinden alamamıştı. Hemen tahrik olmasına canı sıkılmıştı. Rose seksi görünmeye çalışmıyordu bile, elini karnına koymuş, iyice belirginleşmiş karnını okşuyordu. Zac ın da içinden elini onun karnına koymak gelmişti. Acaba nasıl bir histi? Bebek tekmelemeye başlamıştı. Sonra Rose un gülümsediğini fark etti. Üç gündür onu tek başına bıraktığı için tuhaf bir suçluluk hissediyordu. Rose onun sevgilisi değildi, onu eğlendirmesi gerekmiyordu. Onu sırf gözünün önünde olsun diye getirmişti buraya. Üstelik rahatı kesinlikle yerindeydi Rose un. Maria ondan çok hoşlanmıştı, hem Zac ın ondan istediği gibi, Rose un her hareketini ona bildiriyor hem de onun rahat etmesi için elinden geleni yapıyordu. Zac birden ortun neden gülümsediğini merak ederek kıskançlığa kapıldı. Sonra Rose un gülümsemesinin normal olduğunu düşündü. Ne de olsa büyük ikramiyeyi kazanmış gibiydi Rose, hayatının sonuna kadar bebeğiyle rahat bir hayat sürecekti.

49 Zac, Rose un anneannesiyle birlikte kurduğu tuzağı düşününce çocuğunu ondan korumak için müthiş bir istek duydu içinde. Çocuğunun velayetini mutlaka üstüne alacak, Rose un geleceğe yönelik planları ne olursa olsun, çocuğunu anneannesinden uzak tutacaktı. Öte yandan Rose şu anda, düzenbaz bir kadından çok, görür görmez hoşlandığı o naif yaratığa benziyordu. Rose, sanki onun aklından geçenleri hissetmiş gibi başını çevirip onu gördü. Yüzündeki gülümseme hemen silinmişti. Şezlongda doğrulup oturdu, yanakları pembeleşmişti. Geldiğini duymadım. Zac kendisini iğrenç bir röntgenci gibi hissetti. Rose hemen havlusuna uzanmıştı. Rahat ol, görmediğim bir şey değil, dedi Zac hemen. Rose un yanaklarındaki pembelik kırmızıya dönüştü. Zac bir insanın hem bu kadar masum tepkiler verip hem de kendisini tuzağa düşürmek için planlar yapmasını anlayamıyordu. Madende işlerin nasıl yürüdüğüne bakmaya gideceğim. Benimle gelmek ister misin? Zac bunu dediği anda pişman olmuştu. Maden hiç de hamile bir kadına uygun bir yer değildi. Ancak Rose un yeşil gözlerinin derinliklerindeki bir ifade, davetini geri almasına engel oldu. Sahiden mı? Zac bu tepkiyi beklemiyordu işte. Tanıdığı kadınların çoğu sıkıcı gibi duran ya da işle ilgili her şeyden kaçardı ama Rose gerçekten heyecanlanmışa benziyordu. O kadar heyecanlı bir şey değil aslında. Tozlu ve kasvetli bir yerdir maden, dedi toparlamak için. Hiç önemli değil ama sana ayak bağı olmayayım. Olmazsın. Rose hemen ayağa fırladı. Hemen üstümü değiştirip geliyorum. Zac arkasından, Rahat bir şeyler giy, diye seslendi. Rose u beklerken, Zac içten içe heyecanlandığını fark etti. Bu heyecan herhalde Rose un onunla birlikte geliyor olmasından kaynaklanmıyordu. Sonuçta sadece onu test ediyordu Zac. Onun bu ilgilenmiş numarasını ne kadar sürdüreceğini görecekti. Muhtemelen onun gözüne girmek için bunu bir fırsat olarak görmüştü Rose. Ancak Rose birkaç dakika sonra bir kot pantolon, spor ayakkabılar, ince, uzun kollu bir gömlek giymiş ve saçlarını atkuyruğu yapmış olarak gelip, endişeyle, Bu olmuş mu? diye sorunca Zac ne düşüneceğini bilemedi. Sadece vücudunu bir sıcaklığın sardığını hissediyordu. Homurdanır gibi, Olmuş, hadi gidelim, dedi. Cipe bindiklerinde Rose hemen emniyet kemerini bağladı. Zac'ın onu böyle davet etmesine çok sevinmişti. Yola koyulurlarken, aşırı hevesli görünmediğini umuyordu.

50 Zac cipi, her hareketinde olduğu gibi, son derece kendinden emin bir tavırla kullanıyordu. Hızlı gidiyordu ama çok hızlı değildi, direksiyonu son derece yumuşak kullanıyordu. Burada maden olduğuna inanamıyorum, dedi Rose. Böyle güzel bir manzarada insan öyle bir şey beklemiyor. Civarda yaşayanlar yerel bir sanayi işletmesinin olmasını manzaranın güzelliğine tercih ederler bence. Rose, sadece lise mezunu olduğunu hiç bu kadar hissedip mahcup olmamıştı. Şey, elbette. Demek istediğim... Ne demek istediğini biliyorum ve sana katılıyorum, dedi Rose u şaşırtarak. Maden böyle güzel bir doğaya zarar verebilir. Ancak zaten işler durumda çok az maden var çevrede. Hammadde kaynağı bulmak kolay değil artık. Zac bir an dönüp Rose a baktıysa da Rose bakışlarını yoldan ayırmadı. Olmayacak bir şey söyleyip Zac ı kızdırmak istemiyordu. Kendini nasıl hissediyorsun? diye soruverdi Zac. Yani hamilelik nasıl gidiyor? Bu konuda konuşmadık hiç. Sabah bulantıların var mı? Rose şaşkınlıkla ona baktıktan sonra elini kamına koydu. İyiyim aslında. Sadece ilk sekiz hafta boyunca mide bulantım olmuştu ama o da geçti artık. Bazen yoğun bir koku aldığımda midem bulanıyor, o kadar. Son kontrolümde doktor her şeyin yolunda olduğunu söylemişti ama yirminci haftada tekrar bir taramadan geçmem gerekiyor. Çevrede bir jinekolog bulup ayarladım, ihtiyacın olursa haber ver. Sinea daki hastaneye ise hemen helikopterle gidebiliriz. Zac ın tüm bunları ayarlamış olması Rose un çok hoşuna gitmişti. Maria yla kasabaya gittiklerinde fark ettiği bir şey geldi aklına ama şimdi tam güzel güzel sohbet ediyorlarken Zac a kişisel bir şey sorup onu rahatsız etmek istemedi. Teşekkür ederim ama onlara gerek olmaz herhalde. Yolun kalanı huzurlu bir sessizlikle geçti. Çevredeki yeşillikler giderek azalmaya başlamış, madene yaklaşmışlardı. Madenin ana giriş kapısından geçerlerken Zac kapıdaki güvenlik görevlisine selam verdi. Çevrelerindeki arazi oyulmuş, kesilmiş gibi duruyordu. Helezon şeklinde aşağı doğru inen yolda ilerlemeye devam ettiler, tünellerin ağzı görünmeye başlamıştı. Rose bu tünellerle yerin altına inildiğini düşününce ürperdi. Yukarıdaki arazi de bomboş ve ıssız görünüyordu ama Rose, madenden çıkarılan değerli hammaddeyi düşününce hayranlıkla etrafına bakındı. Cipten indi, Zac ın peşine takıldı, portatif bir ofise gittiler. Zac orada Rose a fosforlu bir yelek, bir kask ve ağzını kapatması için bir maske verdi. Bunlara muhtemelen gerek olmayacak ama riske girmek istemiyorum, dedi Rose a.

51 Rose maskesini taktıktan sonra Zac la birlikte madeni dolaşmaya başladılar. Onlara bir formen eşlik ediyordu. Zac onu adamla tanıştırınca Rose adamı selamlamak için maskeyi çıkardı ama Zac kaşlarını çatarak hemen maskeyi yerine taktı. Bu şuada parmakları bir an Rose un dudaklarına değmiş, Zac bir anlığına büyülenmiş gibi ona baka-kalmıştı. Aynı şekilde Rose da bakışlarını ondan kaçıramamıştı. Tekrar madeni dolaşmaya başlarlarken Rose un dudakları hâlâ Zac ın temasını hissediyordu. Ya bir de onu öpmeye kalksaydı ne olacaktı acaba? Bunu düşünürken tökezledi, tam düşecekken iki güçlü kol onu sıkıca yakaladı. Rose bir anda Zac ın vücuduna yaslanmış buldu kendisini. İyiyim, dedi soluk soluğa. Neyse ki yüzünde maske vardı, böylece ateş basan yanakları görünmüyordu. Zac onu bnaktıktan sonra Rose daha dikkatli yürümeye başladı. Formen, Rose un da anlayabilmesi için İngilizce konuşuyordu. Karşılaştıkları herkes Zac ı saygıyla selamlıyordu. Bir ara, mağara gibi oyuklara bakarken biraz geride kaldığı şuada, onlarla birlikte gezen gruptaki takım elbiseli bir adam da Rose u bekledi. Kibarca selâmlaşıp hal hatu sorduktan sonra, Bu bölge, Signor Valenti gelip bu madene yatuım yapana kadar ölü durumdaydı, diye anlatmaya başladı adam. Burada daha fazla damar olma ihtimali bulunduğunu biliyorduk ama sadece Bay Valenti bunu dikkate alıp yatırım yaptı. Aslında büyük bir kumara para yatırmış oldu ve hepimiz ona bunun için teşekkür borçluyuz. O şuada başka birisi seslenince adam Rose un yanından ayrıldı. Rose, Zac m, Toskana nın bu ücra bölgesinde neden böyle riskli bir işe kalkıştığını merak etmeye başlamıştı. Zac geri dönmüş, ona doğru geliyordu. Burada işim bitti. Gidebiliriz. Rose saatine bakınca birkaç saattir madende olduklarını fark ederek şaşudı. Bu tuhaf ve yabancı mekâna kendini iyice kaptırmıştı demek. Yeleklerini ve kasklarını madendeki görevlilere verdikten sonra cipe geri döndüler. Beni de getirdiğin için teşekkür ederim, çok hoşuma gitti, dedi Rose. Zac ona şüpheyle bakıp bir kaşını kaldırdı. Rose onun bu şüpheci halini görmemezlikten gelmeye karar verdi. Buraya geldiğimizden beri hep madene mi gidiyorsun? Hem buraya, hem de Siena ya. Orada da birkaç ay önce bir otel açmıştım. Vay canına! Burayı kendi bölgen ilan ediyorsun demek. Zac bir şey diyemeden, cep telefonu çaldı. Telefon, araçtaki şişleme bağlıydı, bu yüzden konuşurken ellerini direksiyondan ayırması gerekmiyordu. Zac ın karşısındakiyle hızlı bir tempoda İtalyanca konuşmasını dinlerken Rose un yavaş yavaş içi geçti, gözleri kapandı.

52 Birden kapı çalınma sesiyle gözünü açtı. Odasında, yatağındaydı. Girin, diye seslendik sersemlemiş bir şekilde. Maria gülümseyerek içeri girdi. Signor Zac terasta, yemek on dakika sonra hazır olacak. Rose, Maria ya teşekkür ettikten sonra kadın çıktı. Maria en son cipte gözlerini kapadığını hatırlıyordu, Zac da telefonda birileriyle konuşuyordu hatta. Odasına nasıl gelmişti? Onu Zac taşımış olmalıydı. Yoksa... Onun uyuyor numarası yaptığını düşünmüş olmalıydı muhtemelen. Rose yataktan fırladı, üzerini değiştirdi. Koyu mavi, diz hizasında, yumuşak kumaştan bir elbise giydi, ayağına hafif topuklu bir ayakkabı giydi. Yüzünü yıkayıp hafif bir makyaj yaptıktan sonra saçlarını taradı. Ne yapıyordu böyle? Ona zor tahammül ediyor gibi görünen bir adama kendini beğendirmeye mi çalışıyordu? Terasa doğru yürürken Zac m neden onunla yemek yediğini merak ediyordu. Bir yandan, elbisenin vücudunu tamamen sardığını, artık iyice dolgunlaşmış göğüslerini iyice ortaya çıkardığını fark etmişti. Zac onu ayağa kalkarak karşıladı. Rose gülümsedi. Kusura bakma, uyuyup kalmayı istemezdim. Bir çuval taş taşımış gibi olmuşsundur. Zac ona sadece baktı ama gözlerindeki belli belirsiz bir pırıltı Rose un içini türetmişti. Hiç sorun değil. İyi olduğundan eminsin, değil mi? Böyle uyumak normal midir? Neredeyse doktor çağıracaktım. Rose, Zac ın kendisi için endişelenmesine çok şaşırmıştı. Başmı iki yana salladı. Kesinlikle normal olduğunu söylüyor doktorum. Hamilelikte böyle bir bitkinlik yaşanabiliyor. Aslında o anda, aylardır olmadığı kadar canlı hissediyordu kendisini. Hatta doktoru ona göz kırparak, ilk üç ayda cinsel istekliliğin artabileceğini söylemişti Rose a. O zaman Rose buna hiç aldırmamıştı ama şimdi doktorun kendisini uyarmış olmasına seviniyordu. Yemeğe lezzetli bir çorba ve ekmekle başladılar. Rose, Zac m gözlerinde gördüğünü sandığı şeyin sadece bir yanılsama olduğuna karar verdi. Herhalde hamilelik hormonları sebep oluyordu buna. Arada şuada Maria yanlarına gelip diğer yemeklerin servisini yapıyordu. Rose yemek yedikçe kendisini daha iyi hissetmeye başlamıştı. Bir yandan, Zac ın havuz kenarında yanına gelirken de ona çok anlamlı baktığını hatırladı. Sanki onun bir şey yapmasını bekliyordu yine. Tam da mutlu aile hayalleri kurarken yakalanmıştı Zac a. Kimseye anlatamayacağı hayallerdi bunlar. Birden iştahı kapanmıştı, çatalını kenara koydu. Zac ın gözünden hiçbir şey kaçmıyordu. Aç değil misin?

53 Maria nefis yemek yapıyor ama annemi kaybettiğimden beri fazla yemek yiyor sayılmam. Annen öldüğünde kaç yaşındaydın? On dört. Annem dört yıl kanserle mücadele etmişti. Aslında, sağlık sigortalan annesinin tedavi masraflarını tam karşılayamadığı için hep sua beklemeleri gerekmiş, bunun sonucunda da hastalık galip çıkmıştı. Rose babasının hastalığında biraz da bu yüzden paniğe kapılıyordu işte. Peki ya baban? Rose gerildi. Bu sorgulamadan hoşlanmamıştı. New York ta yaşıyor, dedi kısaca. Kız kardeşin ya da erkek kardeşin? Rose başını iki yana salladı, onunla göz göze gelmemeye çalışarak, Hayu, sadece ben varım, dedi. Annenin ölümü zor olmuştur sizin için. Evet. Annemle babam birbirlerine çok bağlıydılar. Babam, annemin ölümünden sonra neredeyse mahvolmuştu ama beni düşünmek zorundaydı. Annesini kaybettikten sonra babası yaşama sevincini de kaybetmiş gibiydi. Rose bunun için onu suçlayamıyordu. Tehlikeli alanlara girdiklerini hissettiği için, Zac ın dikkatini başka yöne çekmek istedi Rose. O gün Maria yla pazara gittiğimizde kasabadaki kiliseye gittim. Günah çıkarmak için mi? Rose ters bir karşılık vermemek için kendini tuttu. Annem dindar bir kadındı, sık sık kiliseye gider, hasta olan ya da bir problemi olan arkadaşları için mum yakardı. Ondan alışkınım, diye çabuk çabuk açıkladı. Kilisenin arkasındaki mezarlık dikkatimi çekti. Galiba Va-lenti buralarda çok yaygın bir isim, mezarlıkta en çok Valenti ismine rastladım. Rose, Zac ın kadehini gergin bir şekilde, sıkıca kavradığını görünce devam etmedi, sustu. Sonra birden ayağa kalktı, masadan uzaklaşarak yüzünü kırlara döndü. Rose telaşlanmıştı. Peçetesini kucağına koydu, tereddütle, Zac? derken o da ayağa kalktı. Zac ın yanına gitti hemen. Zac kederli bir ifadeyle kırlara bakıyordu. Rose başını kaldırıp onun profiline baktı. Bir anda her şeyi anlamıştı. Zac m neden Toska-na da o kadar rahat hareket ettiğini, Italyancasının neden bu kadar iyi olduğunu anlamıştı. Onlar senin akrabaların, dedi zor duyulur bir sesle. Ama nasıl... Zac m çenesi seğirmişti. Babam Luca Valenti burada doğup büyümüş. Daha iyi bir hayat sürebilmek için yirmi beş yaşında New York a göçmen olarak gitmeden önce buradaki madende çalışıyormuş. Rose kaşlarını çattı. Ama senin ailen... Yani annen...

54 Zac sert bir şekilde onun sözünü kesti. O, senin düşündüğün kişi değil. Jocelyn Lyndon-Holt benim anneannem, annem değil. Ama nasıl? Rose un aklı almıyordu. Öyleyse annen... Evet, annem onun kızı ve tek çocuğu. Simone Lyndon-Holt. Rose, Zac ın neden Valenti soyadını kullandığını daha önce hiç düşünmemişti. Demek ki bu aslında onun asıl soyadıydı. Annenle baban nasıl tanışmışlar, eğer baban... Bir göçmense mi? Rose omuz silkerek başıyla onayladı. O da göçmen bir aileden geliyordu, yani kötü bir şey kastetmemişti aslında. Zac elini saçlarından geçirdi, bu konuda konuşmak istemediği belliydi. Ama Rose hikâyeyi öğrenmeyi çok istediği için buna aldırmadı. Babam evlerinde çalışmaya başlayınca annemle tanışmış. Annem o sırada yirmi bir yaşındaymış ve ailesine denk bir aileden birisiyle evlenmesi kararlaştırılmış. Annem, babamla tanıştıktan sonra, bütün hayatını o mezar gibi evde geçirmek istemediği için isyan etmiş ve nişanı bozmuş. Zac öyle acı bir ses tonuyla anlatıyordu ki Rose onun aslında sadece annesinin yaşadıklarından söz etmediğini anlamıştı. Sonuçta, çok tutkulu bir ilişkileri varmış, birlikte kaçmışlar. New York un dışında bir yerde evlenmişler, geri döndüklerinde annem bana hamileymiş. Rose un kalbi hızlı hızlı atmaya başlamıştı, hikâyenin iyi sonuçlanmayacağını tahmin ediyordu. Annem ailesiyle barışmak için dönmüş ama babası artık onlar için bir ölü olduğunu, eğer bir daha kapılarını çalacak olursa, çalışma izni olmadığı ortaya çıkan babamı smır dışı ettireceğini söylemiş. Elbette annemi miraslarından reddetmişler, tüm gelirlerini kesmişler. Zac bir an Rose a baktıktan sonra başını tekrar çevirdi, kırlara daldı. Babam annemi alıp buraya getirmek istemiş ama annemin hamileliği ağır geçtiği için bir yere kıpırdayamamışlar. Rose, Zac ın neden hemen hastane ve doktor ayarladığını daha iyi anlıyordu şimdi. Zac anlatmaya devam etti. İşler kötüye gitmiş. Babam geçimlerini sağlamak için çok fazla çalışıyormuş. Gün gelmiş dört işte birden çalışır olmuş. Derken bir inşatta çalışırken kaza geçirmiş. Rose nefesini tuttu. Hastaneye kaldırılmış ama üzerinden kimlik çıkmamış, bilinci kapalıymış. Komaya girmiş ve annem onu ancak bir hafta sonra bulabilmiş. Babamı o halde görünce şoka girerek erken doğum yapmış, böy-lece ben prematüre doğmuşum, babam da ölmüş. Rose dehşete kapılmıştı, eliyle ağzını kapattı. Annem böylece sersefil ortada kalmış. Ailesi onu reddetmiş ve sosyete mensubu olmak dışında hiçbir becerisi yokmuş. Çaresizlik içinde tekrar

55 ailesine gitmiş, yardım istemiş. Onlar da ancak beni bırakır, bir daha da dönmemek üzere giderse yardım edeceklerini söylemiş. Aman tanrım, Zac... Tek dertleri erkek bir varislerinin olması, soylarının devamının sağlanmasıymış. Anneannemin sadece bir kızı olduğu için ben durumu dengelemişim, fırsatı kaçırmamışlar. Annem beni bıraktıktan sonra oradan ayrılmış ve cesedi bir hafta sonra Doğu Nehri kıyısına vurmuş. Annesiyle babası onun ortadan kaybolmasını daha önce de fazla duyurmadıkları için olay gazetelere doğru düzgün yansımamış. Ben de anneannemle dedemin çocuğu olarak kabul edilmişim. Sanki ellilerine yaklaşmış iki insanın birdenbire bir çocukla ortaya çıkıvermesi doğal bir şeymiş gibi. Büyürken, arada sırada, intihar eden bir abladan söz edildiğini duyduğum olurdu ama onun kim olduğunu hiç öğrenemedim. Yıllar sonra, tam evleneceğim gün bir kadın geldi ziyaretime. Annemle babamın eski bir arkadaşlarıymış, aynı binada oturuyorlarmış. Kadın da annemle aynı zamanda hamileymiş. Bana her şeyi o anlattı. Annem, beni annesiyle babasının yanına bıraktıktan sonra onun yanma gitmiş, perişan haldeymiş. Her şeyi benim iyiliğim için yaptığını anlatmış, arkadaşından beni takip etmesini, zamanı geldiğinde her şeyi anlatmasını istemiş. Durumu anneannemle dedeme anlattığımda inkâr etmeye kalkmadılar bile. Neden bunu herkese anlatmadın? Anneannemle dedeme, eğer beni rahat bırakır, benimle olan tüm bağlarını keserlerse sularını açıklamayacağımı söyledim. Artık babamın soyadını alma zamanı gelmişti. Çok üzüldüm. Ailen de, sen de bunları hak etmemişsiniz hiç. Bilemiyorum, dedi Zac alaycı bir sesle. Varlık içinde büyüdüm, parlak bir geleceğim olması için eğitildim. Sonra ciddileşti. Bunun nasıl bir şey olduğunu bilemezsin. Sana bunları, bu çocuğun bir Valenti olarak büyümesi konusunda ne kadar kararlı olduğumu anlaman için anlatıyorum. Buna kimse engel olamayacak Rose. Zac bir süre konuşmadan durdu, sonra masada yarım kalan kadehini bitirdi, oradan uzaklaştı. Rose, ürpermiş, kollarını kendisine sarmıştı. Aslında nasıl bir şey olduğunu biliyorum, diye geçirdi içinden. O da o evde yaşamıştı. O soğuk ve steril ortamın, İtalyan göçmeni babasının genlerini taşıyan ama bundan haberi olmayan küçük bir çocuk için korkunç olduğunu anlayabiliyordu. Zac, onu da anneannesiyle dedesinin ihanetinin bir devamı olarak görüyor olmalıydı. Rose, aya bakarken elini karnına koydu, bebeğini okşadı. Zac ın tüm bu anlattıklarından sonra bebeği ondan nasıl uzak tutabilirdi?

56 Rose hayatında kendisini bu kadar çaresiz ve yalnız hissettiğini hatırlamıyordu. Doğru şeyi yapabilmeyi çok istiyordu ama bunu nasıl yapacaktı? SEKİZİNCİ BÖLÜM Zac ertesi akşam Siena daki otelden villaya dönerken, o güne dek hayatında hiç. yaşamadığı duygularla baş etmeye uğraşıyordu. Her şeyden önce, Rose a açıldığı için pişmanlık duyuyordu. Geçmişiyle ilgili gerçeği bilen çok az insan vardı, bir de Rose öğrenmişti şimdi. Üstelik Rose bu insanların içinde ona en fazla zarar verme potansiyeline sahip olandı. Rose, Valenti isminin civarda çok rastlanan bir isim olduğunu tahmin ettiğini söyleyince basireti bağlanmıştı galiba. Kilisenin arkasındaki mezarlığı dolaşmak ancak Rose un aklına gelirdi zaten! Bu kadın cıva gibiydi, her an farklı bir yönünü gösteriyor, asla Zac ın beklediği gibi davranmıyordu. Akşam onu dinlerken Rose un yüzünde beliren ifade Zac a ilk gecelerini hatırlatmıştı. Bir yandan iç sesi sürekli uyarıyordu Zac ı; bunlar hep kumpastı. Daha önceki her iki karşılaşmalarında Rose onun kim olduğunu gayet iyi biliyordu, bütün hareketleri hesaplıydı. Şimdi de aynı şeyi yapıyordu işte. Hamile olduğunu öğrendikten sonra doğruca anneannesine gidip, onun yanına sığınabilecekken yapmamıştı. Zac ı kendi tarafında tutmaya çalışacak kadar hindi demek ki. Belki de anneannesiyle asıl planları zaten buydu. Hiçbir şeyden emin olamamak Zac ı mahvediyordu. Ona geçmişinden söz ettiği için pişmanlık duymamaya karar verdi. Hatta anlattığı iyi bile olmuştu, böylece Rose, onun çocuğunu Lyndon-Holt mirasından uzak tutmaya kesin kararlı olduğunu görmüştü. Bunu aynen anneannesine de iletebilirdi. Zac, Rose u havuz kenarında bulacağını düşünmüştü ama Rose orada değildi. Bahçeye göz attı, Rose bahçede de değildi. Neredeydi acaba? Cipte uyuyakaldığında Rose u villaya nasıl taşıdığını hatırladı Zac. Onu yatağına bırakmış, numara yaptığını düşündüğü için uyanmasını beklemişti ama Rose derin bir uykuya dalmış, bebek gibi uyumaya başlamıştı hemen. Zac, tahrik olduğunu hissedince kendisinden nefret ederek ayrılmıştı onun yanından. Birden bir şangırtı sesi geldi içeriden, ardından da sağlam bir küfür duyuldu. Zac hemen sesin geldiği mutfağa yöneldi, aslında Maria nın o akşam izinli olduğunu biliyordu. Mutfak kapısında durup baktığında gördükleri aklını başından aldı, bir anda kam tutuştu. Rose yalınayaktı, üzerine diz hizasına gelen, bol ve çiçekli bir yazlık elbise giymişti. Yanakları pembeleşmiş, saçlarını atkuyruğu yapmıştı.

57 Zac onu hemen oracıkta mutfak tezgâhının üzerine yatırmak ve sevişmek istedi. Tüm vücudu bu ihtiyaçla kavruluyordu sanki. Dişlerini sıkarak kendini kontrol etmeye çalıştı. Mutfaktaki lezzetli koku dikkatini biraz dağıttı. Sonra, Rose un acıyla elini salladığını görüp hemen yanına gitti. Rose un elinde kıpkırmızı bir iz vardı. Ne oldu? Ne yapıyorsun burada? Zac eline yapışmış olmasaydı Rose herhalde bir metre havaya sıçrardı. Elini hemen kurtarıp soğuk suyun altına tuttu. Tepsiyi çıkarırken elimi yaktım. Yemek yapıyordum. Maria bana tarif etmişti. Neyse ki Zac artık ona dokunmuyordu ama hâlâ fazla yakınında duruyordu. Rose onu böyle birdenbire görmeyi hiç beklemiyordu. Gün boyu Zac m anlattıklarını, ona her şeyi söyleyip söylememeyi düşünüp tartmıştı. Sonra Bayan Lyndon-Holt la imzaladığı gizlilik sözleşmesi ve babası gelmişti aklına. Zac ona ne anlatmış olursa olsun ona güvenemezdi. Zac ondan nefret ediyordu. Belki sırf onu cezalandırmak için babasının acı çekmesine izin verirdi. Rose aslında onun masum bir insana zarar verecek yapıda olmadığını düşünüyordu ama yine de göze alamayacağı bir riskti bu. Maria yemek işini sana mı bıraktı? Genellikle yemekleri yapıp buzdolabına koyardı. Musluktaki su Rose un elbisesine sıçrarken Rose, bu ev kıyafetiyle, yalınayak Zac m yanında ne kadar kötü göründüğünü düşündü. Ona benim halledebileceğimi söyledim, onun lazanya tarifini denemek istiyordum. Rose utanmıştı.'yine kendisini hayallere kaptırmıştı. Sanki burası onun eviymiş, o da kendisini seven insanlara yemek yapıyormuş davranmıştı ama burası onun evi değildi, hiçbir zaman da olmayacaktı. Elin iyi mi? Rose elini suyun altından çekip baktı. Kırmızılık yerini hafif bir pembeliğe bırakmıştı. Musluğu kapattı. Bir şey yok, geçer. Lazanya da pişmek üzere, eğer istersen... Seni buraya yemek pişirmen için getirmedim Rose. Rose elini ıslak bir havluya sardıktan sonra Zac a kızgınlıkla baktı. Neden burada olduğumun farkındayım Zac. Kendim için yemek pişiriyordum, istersen sen de katılabilirsin, hepsi bu. Zac onu süzünce Rose un bütün hücreleri uyarılmıştı sanki. Sonra Zac, sanki Rose bulaşıcı bir hastalık taşıyormuş gibi geri çekildi. Rose onun haksız olmadığını düşündü; terlemişti, yanmıştı, yemek kokuyordu... Bu akşam Sieana da operaya biletim var. Yemeğini yedikten sonra bir saat içinde çıkarız.

58 Rose teklifi reddetmek için ağzını açmıştı ama Zac mutfaktan çıkmıştı bile. Rose kendi kendine, Zac Valenti'yle takılmak, diye düşündü. Sonuçta Zac ona operada bir gece teklif ediyordu. Bunu kaçırmak istemezdi doğrusu. Peki ya, o saçma, sevdikleri için yemek pişirme hayali? Birisi için yemek pişirmek fena bir şey değildi, üstelik lazanyanın kalanı dolaba konabilirdi. Zac, mis gibi yemek kokularının yayıldığı mutfaktan çıkarsa durumun normale döneceğini, Rose un etkisinden kurtulacağım ummuştu. Bir keresinde, altı yaşındayken, büyüdüğü evdeki mutfağa daldığını hatırlıyordu. İçeriden şahane yemek kokuları geliyordu ve bir sürü insan bir şeyler yapıyordu. Sonra dadısı onu azarlayarak oradan çıkarmıştı. Zac'ın hayatında gördüğü ilk mutfak buydu. Rose ise mutfağın erotik bir yer olabileceğini hatırlatmıştı ona. Sadece bu düşünceyi zihninden uzaklaştırabilmek için davet etmişti onu operaya. Onu bu çevreden uzaklaştırırsa kendisini daha iyi kontrol edebilecekti. Ancak bütün bu çabalarına rağmen, kontrolünü yeniden sağlaması mümkün görünmüyordu. Rose, Siena daki muhteşem opera binasında, VIP bölümünde hemen yan tarafında oturuyordu. Üzerinde siyah, ipek bir elbise vardı. Elbisenin geniş, havuz yakasından nefis dekoltesi görünüyordu. Elbise kolsuzdu, Zac bakışlarını Rose un biçimli kollarından alamadı bir an. Karşısındaki başka bir kadın olsa Zac onun forumunu spor salonlarında geçirdiği saatlere borçlu olduğunu düşünürdü ama Rose un bunu sürekli yaptığı ağır işlerle elde ettiğini biliyordu. Rose un tembel ve aylak olduğunu düşünmek işine gelse de bunu yapması mümkün değildi. Zac ilk kez, Rose gibi birisinin durumundan yararlanmak istemesinin ne kadar doğal olduğunu fark ediyordu. Buna rağmen Rose en ufak bir açgözlülük ya da hırs belirtisi göstermemişti. Ona anneannesiyle yaptığı anlaşmanın ayrıntılarını söylemeyi reddettiği için diğer taraftan ne kadar alacağını bilmiyordu Zac. Eğer bilseydi, ona göre pazarlık edecekti onunla. Öte yandan Rose da pazarlığı kızıştırmak ya da elini güçlendirmek istese, Jocelyn den ne kadar aldığını söylemez miydi ona? Yoksa Zac ın karşılayamayacağını düşündüğü kadar yüksek bir meblağa mı anlaşmıştı? Zac bu sorulara cevap bulamadıkça ralıatsız oluyordu çünkü o cevaplara alışkın bir adamdı, bilinmeyenlere işi olmazdı. Rose un onu hâlâ tahrik ediyor olması, bu soruların cevapsız kalmasından da kötüydü. Rose un kokusu, kıvrımları, gittikçe belirginleşen hamileliği... Rose sahnedeki sanatçıları heyecanla alkışlamaya başlamıştı. Zac, aklı hep onda olduğu için temsilin tamamını kaçırmış olduğunu ancak o zaman fark edebildi. Rose kendisini operaya öylesine kaptırmıştı ki, yanındaki adamın varlığının neredeyse farkına bile varmayacaktı. Neredeyse. Arada sırada

59 bacakları birbirine sürtünüyor, dirsekleri birbirine değiyordu ama ya da Zac ın tıraş losyonunun kokusu burnuna kadar geliyordu. Yani, Rose un algılarını Zac a kapatması mümkün olmamıştı. Diğer seyircilerle birlikte kalktılar, opera binasından çıktılar. Binanın önündeki caddede yürürlerken arkadan birisi Rose un elbisesinin eteğine bastı, Rose hafif bir çığlık atarak geriye doğru sendeledi. Zac anında yanma gelmiş, onu kollarına alarak düşmesine engel olmuştu. Elbisesine basan yaşlı adam Rose dan bin bir özür dilerken Rose gülümsedi. Düşse, Zac ın kollarında olduğundan daha az sarsılırdı herhalde. Vücudu, Zac ın temasıyla alev alev tutuşmuştu sanki. Neden bırakmıyordu Zac? Bir saniye daha kollarında kalacak olursa, Zac, onu ne kadar istediğini anlayacaktı ve Rose bu aşağılanmaya dayanamazdı. Geri çekilmek istedi ama Zac onu daha da sıkı kavradı. Rose, karnının hemen altında onun tahrik olmuş sertliğini hissedince irkildi, gözleri kocaman açıldı. Zac, Öyle şaşırmış gibi yapma. Sen de farkındasın, dedi alaycı bir ifadeyle. Ama ben düşünmüştüm ki... Her şey ortada. Zac onu elinden sıkıca tutmuştu, birlikte arabaya doğru yürüdüler. Zac ın şoförü onları helikoptere bıraktı. Zac, Rose un helikoptere binmesine yardım ettikten sonra, Rose un emniyet kemerini bağladı. Bu sırada elleri onun göğüslerine değince Rose dudağını ısırdı. Zac bunu fark etmişti. Uzanıp Rose un dudağını okşadı. Rose un bacaklarının arası zonklamaya başlamıştı bile. Zac ın arabanın çevresini dolaştıktan sonra sürücü koltuğuna geçmesini izledi. Zac ona yeniden bakmamıştı ama sanki konuşmadan anlaşıyorlardı, aralarında anlaşmış gibiydiler. Rose, hangi konuda anlaştıklarını bilmiyormuş gibi yapmaya çalışsa da çok iyi biliyordu. Vücudundaki erojen bölgelerin hepsi aynı şeyi söylüyordu ona, tüm vücudu tahrik olmuş durumdaydı. Helikopter piste inerken Rose çaresizce vücudunu kontrol altına almaya çalışıyordu yeniden. Kendisini yeniden aptal konumuna düşürmek istemiyordu çünkü. Zac ın vücudu ne derse desin onun kendisine yine soğuk davranacağından emindi Rose. Helikopterden indikten sonra, villaya gitmek için bir cipe bindiler. Rose, Zac ın sessiz duruşundan ve aracı hızla sürmesinden, onun bir an önce kendisinden kurtulmak istediğini anlamıştı. Villaya geldiklerinde hemen araçtan indi, hızlı hızlı eve doğru yürüdü. Tam içeri giriyordu ki Zac arkasından seslendi. Nereye gittiğini sanıyorsun? Rose dönüp ona baktı. Zac, cipin yanında duruyordu. Kravatını çözmüş, gömleğinin üst düğmesini açıyordu.

60 Rose göğüslerinin arasından bir ter damlasının aşağı yuvarlandığını hissetti. Yatacağım... Zac m yüzü yarı karanlıktaydı. Bir iki adım öne çıkınca yüzündeki ifade belirginleşti. Rose, gördüğü ihtiras ifadesi karşısında titredi. Yerine çakılmış gibi, kıpırdayamıyordu. Aralarında müthiş çekim artık elle tutulabilecek kadar yoğundu. Dile getirilmemiş ama karmaşık ve karanlık şeyler vardı aralarında. Zac ondan nefret ediyor ama onu istiyordu. Rose ise çok zayıftı, onu istiyordu. Zac onu belinden tutarak kendisine çekerken, Rose benliğindeki bencil tarafın, Zac a kapılıp gitmesine izin veriyordu. Daha da kötüsü, bunu yaparken içten içe, Zac ın kendisine karşı sadece düşmanlık ve nefret beslemediğini umuyordu. Zac m dudakları Rose un tatlı dudaklarını bulmuştu. Rose da öpüşürken dilini kullanıyor, sımsıkı onun boynuna sarılıyordu. O anda hiçbir şey umurunda değildi Zac m. Onun için sadece o an ve Rose vardı. Gerisi önemli değildi. Eğer kendisini biraz kontrol edecek olmazsa, hemen oracıkta sevişeceklerinin farkındaydı. İradesini zorlayarak Rose u kollarına aldı, doğruca içeriye, kendi odasına götürdü. Oda karanlıktı. Zac, Rose u yatağın başucunda yere bıraktıktan sonra ışığı yaktı. Rose un her yerini görmek istiyordu. Artık ona hissettiği arzuya karşı mücadele etmeyecekti. Ceketini çıkarıp yere bıraktı. Bakışlarını bir an olsun ondan ayırmadan gömleğini de çıkartıp yere bıraktı. Aslında onu Rose un soyması daha çok hoşuna giderdi ama şimdi bunu bekleyemeyecek kadar sabırsızdı. ' Rose büyülenmiş gibi onu seyrediyordu. İri gözlerinde bir an bir pırıltı belirdi. Zac onun daha önce yaşadıklarını hatırladığını anlamış, bundan hoşlanmamıştı. Arkanı dön, dedi sertçe. Rose arkasını dönünce Zac ın aklı başından gitmişti zaten. Bütün gece onu tahrik edip duran fermuarı nihayet açtı, Rose un elbisesini omuzlarından beline indirdi. Ardından, Rose un yığınla tokayla zapt etmeye uğraştığı topuzunu çözdü. Rose un yumuşacık, mis kokulu saçları omuzlarından aşağı dökülüyordu şimdi. Zac m içinden yüzünü bu güzel saçlara gömmek geldiyse de kendini tuttu, bunu sadece fazla romantik erkekler yapardı. Bunun yerine, Rose un çıplaklığına odaklandı, sutyeninin kopçasını açtıktan sonra sutyeni omuzlarından aşağı kaydırdı. Ardından Rose un kollarını aşağı indirdi. Sutyen de aşağı inmişti. Zac arkadan uzanarak Rose un göğüslerini avuçlarının arasına aldı. Rose un göğüsleri irileşmiş, güzelleşmişti. Göğüs uçları da irileşmiş gibiydi.

61 Rose un hamileliğinin bu şekilde kendini belli etmesi Zac ı daha da heyecanlandırmıştı. Rose un göğüs uçlarını yumuşakça sıkıştırırken Rose nefesini tutmuştu. Zac onu ensesinden öptü, oradan omuzlarına geçti. Rose ona dönerken Zac üzerindeki kıyafetleri çıkardı, bu sırada Rose da elbisesini çıkarmıştı. Şimdi ikisi de karşılıklı çıplaktı. Zac otomatik bir hareketle, komodinin çekmecesinden bir kondom almak için uzandı ama aynı anda buna gerek olmadığı geldi aklına. Aslında bu onu kendine getirmeliydi, karşısında kimin olduğunu hatırlatmalıydı ona ama Zac sadece Rose la birlikte olmaktan başka bir şey düşünemiyordu. Rose onun tereddüt ettiğini anlamıştı, tedirgin bir ifadeyle ona baktı. Zac m bakışları karnına takılıp kalmıştı çünkü. Zac, daha önce hiç hissetmediği bir arzuyla elini uzattı, Rose un hafifçe belirginleşmiş karnına koydu. Hâlâ yumuşacıktı Rose un kamı ama Zac, hemen alttaki sertliği hissedebiliyordu. Zac? Zac başını kaldırıp Rose a baktı. Yatağa uzan Rose. Rose yatağın kenarına oturdu ama hemen arkasına uzanmadı. Bir süre Zac ı okşadı, ona dokundu. Parmakları Zac m kasıklarında, sertliğinde dolaşıyor, onu kavrıyordu. Zac dilini ısırdı. Parmaklarının yerini dudaklarıyla dili alırken Zac artık kendisini kontrol edemez hale gelmişti. Kendisini bir süre daha Rose un dokunuşlarına bıraktıktan sonra onu yatağın ortasına bıraktı, elini bacaklarının arasına uzattı. Onu önce nazikçe, sonra ihtirasla okşadı. Rose artık hazırdı. Zac acele etmemeye çalışsa da daha fazla dayanamayacaktı, Rose un bacaklarının arasına yerleşip kendisini ileri itti. Vücutları tamamen birleştikten sonra yavaş yavaş daha da öne doğru ilerleyerek tamamen yerleşti. Bir an öylece durdu sonra. Hayatında bundan daha mükemmel bir an yaşadığını hatırlamıyordu. Rose, bir bacağını kaldırmış, onun kalçasına sarmıştı. Gözlerini sıkı sıkı yummuştu. Bana bak, dedi Zac. Rose gözlerini açıp ona bakarken Zac tempolu bir şekilde öne atılıp geri çekilmeye başladı. Rose tırnaklarını sırtına geçirirken birlikte yavaş yavaş doruğa tırmandılar. Önce Rose titreyerek ulaştı doruğa. Ardından Zac, yoğunluğuyla! onu neredeyse korkutan bir haz fırtınasına kapılarak rahatladı. Saatler sonra Zac yatağın kenarına oturmuş, Toskana tepelerinde güneşin doğuşunu izliyordu. Yatakta, arka tarafında bir hareketlenme hissedince ayağa kalktı, pantolonuna uzandı.

62 Zac? Nereye gidiyorsun?' Zac, İtalya da bütün savunma mekanizmasını bir kenara bırakmıştı. O akşam Rose a fazla şey anlattığı yetmezmiş gibi, şimdi de onun iyice kendisini etkilemesine izin veriyordu. Dönüp Rose a baktı. Rose, dirseğinin üzerinde doğrulmuştu, üzerindeki örtü dolgun göğüslerini ancak örtebiliyordu. Zac, onun mükemmel sıcaklığıyla birleşmenin ne kadar güzel olduğunu düşünürken vücudu hemen tepki vermeye başlamıştı bile. Ben bir yere gitmiyorum ama sen gidiyorsun. Bugün New York a dönüyorsun. DOKUZUNCU BÖLÜM R.OSE, uçağın penceresinden aşağıya göz attı. Annesiyle babasının yemyeşil memleketinin üzerinden geçiyorlardı, içi cız etti. Zac ın özel uçağına biner binmez hemen babasını aramış, onun bir hafta içinde ameliyat olacağını öğrenmişti. Babasının keyfi yerinde görünüyordu, en azından Rose un paramparça ruhunun ve kalbinin yanında iyi durumdaydı. Rose kendisini paramparça hissediyordu çünkü gönlünü Zac Va-lenti ye kaptırdığını biliyordu artık. Ama Zac bunu bilmek bile istemiyordu. Sabah, Rose un karşısında öylece durmuştu. Her halinden, gece yaşananlar için pişmanlık duyduğu belli oluyordu. Rose ise onun kendisine dokunmasını, kendisini anlamasını o kadar çok istiyordu ki, örtüye sarınarak yatakta dizlerinin üstünde doğrul-muş, Zac ın gözlerinin içine bakmıştı. Sana ihanet etmeyi asla istememiştim Zac, bana inanmak zorundasın. İstememiş olabilirsin ama sonuçta ihanet ettin Rose. Hangisine inanacağım Rose? Bulmaca çözecek havada değilim. Rose ona her şeyi, babasını anlatmak istedi o anda. Ama Zac ona o kadar kötü bakıyordu ki buna cesaret edemedi bile. Fark etmez, diyebildi yerine çökerek. Zac başını iki yana salladı. Buraya bir amaçla geldiğinin farkındayım Rose. Öyle mi? Neymiş? Bebek doğana kadar bekledikten sonra beni ve anneannemi kullanacaksın, öyle değil mi? Bebeğimi, sana en fazla çıkar sağlayacak kişiye satacaksın. Ama önce bebeğin doğmasını beklemen gerekiyor. Rose dehşete kapılmıştı. Sana daha önce söylediğim gibi, çocuğumun bir Valenti olarak yetişmesi için ne gerekiyorsa yapacağım. Bunun için kendimi yok saymam gerekiyorsa, bunu da yaparım. Daha önce yaptım ve her şeye \ sıfırdan başladım. Bunu yeniden yapabilirim. Zac biraz geri çekilirken Rose kalbinin acıyla dolduğunu hissetti, j Gece yaşadıklarının hiçbir önemi kalmamıştı, hatta durum daha da j kötüye

63 gitmişti. Zac, Rose a karşı hınç doluydu çünkü Rose un kendisinin zafiyetini gördüğünü düşünüyordu. Nihayet Zac, Bebek doğana kadar bir daha bu konuda tartışmayacağız, dedi. Bebek doğduğunda da velayeti için savaşmaya hazır olacağım, inan bana. New York ta, benim hemen yanımdaki evde kalacaksın, asistanlarım aracılığıyla haberleşebiliriz. Rose ona bir şey diyemeden Zac yanından ayrılmıştı bile. Rose, cesaretini kaybetmeden önce ona her şeyi anlatması gerektiğini görüyordu şimdi. Artık çok geç kalmıştı. Zac hakkında yanılmıştı, o da en az anneannesi kadar acımasızdı ama onun böyle acımasız olmak için bir sebebi vardı. Anneannesiyle dedesinin yaptıkları affedilir şeyler değildi, dolaylı da olsa Zac m annesiyle babasının ölümüne sebep olmuşlar ve bunu sadece o çok kıymetli soyağaçlarımn devamı için yapmışlardı. Rose, Zac ın çocuğunu neden bu kadar önemsediğini ve mutlaka onun hayatında olmak istediğini anlayabiliyordu. Zac m çocuğunu asla incitmeyeceğinden ve onu çok seveceğinden emindi. Öte yandan, kendisine ihanet ettiğini düşündüğü için Rose dan hep nefret edecekti. Rose artık Zac la aralarında hiçbir şeyin değişmeyeceğinden emindi ama Zac hiç değilse çocuğunu sahiplenebilecek, gerçek annesiyle babasını onurlandırabilecekti. Zac bir hafta sonra eve döndüğünde, içeri adımını atar atmaz tuhaf bir seziyle irkildi. Rose oradaydı. Söylediği gibi oradan gitmemişti, kokusu hâlâ havada asılıydı sanki. Zac, Rose İtalya dan ayrıldığından beri hissettiği o özlem duygusunun yine benliğini sardığını hissetti. Oysa Rose u görmek istemiyordu. Çok mantıksızdı ama o sabah, yatakta, örtüye sarınıp dizlerinin üzerinde doğrulmuş hali gözlerinin önünden gitmiyordu bir türlü. O sabah, gecenin etkisi üzerinde olmasına rağmen Rose a gitmesi gerektiğini söylemişti. Aralarında öyle bir yakınlaşmanın olmaması gerekiyordu, Rose un bu yakınlaşmayı kullanmasından korkmuştu. İtalya da arzularına yenilmişti. Rose bir büyücü gibi, ruhunu ufak ufak ele geçirmiş, sonunda Zac tan geriye boş bir kabuk kalmıştı sadece. Rose a öfkeleniyordu. Onun nasıl düzenbaz olduğunu biliyordu ama yine de onunla birlikte olmak için dayanılmaz bir arzu hissetmişti. Sonunda arzusuna yenilmiş ve onunla birlikte olmuştu ama bu sadece ona hissettiği açlığın daha da keskinleşmesine neden olmuştu. Rose gittikten sonra rahatsız edici rüyalar görüp durmuştu. Rose bir hastane yatağında yatıyordu, sarı saçları omuzlarına ve başının çevresine dağılmıştı. Yüzü pembeleşmiş, ışıldıyordu. Çıplak göğsündeki ufacık, esmer bebeğe gülümseyerek bakıyordu. Sonra dönüp Zac a baktığında Zac kıpırdayamadan öylece duruyordu.

64 Bunu üzerine Rose hafifçe kaşlarım çatıyor, elini uzatarak Zac a yanına gelmesini işaret ediyordu. Zac ikisinin yanına gitmek istediğinde Rose ve bebek yavaşça gözden kayboluyordu. Sonra Rose bu durum umurunda değilmiş gibi omuz silkiyor ve ilgisini tekrar bebeğe yöneltiyordu. Zac göğsünü ovuşturdu. Artık bu kadarı yeter diye düşündü, hayatının kontrolünü yeniden ele geçirmesi gerekiyordu. Salona geçti. Rose kanepede oturuyordu. Onun geldiğini görünce hemen ayağa kalktı. Yüzü solgundu ama kararlı bir ifadeyle bakıyordu ona. Ben gelene kadar başka bir yere taşın demiştim sana, öyle değil mi? diye sordu Zac. Evet, demiştin. Peki, bu onuru neye borçluyum o zaman? Seninle konuşmam gerekiyor. Zac saatine baktı. Bir yardım davetine gitmem gerekiyor, sonra konuşsak olmaz mı? Rose ellerini önünde birleştirerek ona yaklaştı. Fazla uzun sürmeyecek. Sana bir şey anlatmam gerekiyor. Aslında her şeyi anlatacağım. Zac meraklanmıştı. Yarım saat sonra şoförüm beni alacak. On beş dakikan var. Rose çok gergindi, üzerinde sadece basit bir tişört ve kot pantolon olduğu için daha da kötü hissediyordu kendisini. Zac ın onu görmek istemediği belliydi ve bu onu tahmininden de fazla üzmüştü. Ama anlatacaklarını hemen anlatmazsa bunu bir daha yapamayacağını biliyordu. Anneannesi ZaC a ulaşmadan onunla konuşması gerekiyordu. Evet? Zac ellerini pantolonun ceplerine sokmuş, ona meydan okurcasına bakıyordu. Rose derin bir nefes aldı. Anneannen sana karşı plan yaptıktan sonra beni buldu. Zac ın yüzü sabırsızlıkla karardı. Tuzağı sen ya da o kurmuş olsun, kimin başlattığının hiçbir önemi yok. Bak, bana yeni bir şey söylemeyeceksen.. Rose boğulur gibi, Önemi var, dedi. Anneannenin önerisini babam için kabul ettim. Bir sessizlik oldu. Zac kaşlarını çatmıştı. Babanın konuyla ne ilgisi var? Rose un bacakları titriyordu, bir koltuğa oturdu. Çok ilgisi var ama anlatacaklarımı anlatmadan önce bana bir söz vermeni istiyorum. Pazarlık edecek konumda değilsin. Rose yeniden ayağa kalktı. Ben de bu bebeğin Valenti olmasını istiyorum Zac. Anneannenin planının bir parçası olmak istemiyorum. Ama eğer seninle bebeğimiz için ona karşı çıkacaksam, onun bana ödediği şeyi karşılaman gerekiyor. Zac öfkelenmişti. Şimdi de fiyat pazarlığı mı yapıyorsun?

65 Fiyat pazarlığı değil bu! diye bağırdı Rose birden. Zac bunu beklemiyordu, şaşkınlıkla ona baktı. Anneannenin bana ne verdiğini söyleyemedim hiç çünkü bu parayla ilgili değildi. Rose bir an durduktan sonra yutkunarak devam etti. Babam çok hasta ve bir kalp ameliyatı olması gerekiyor. Bu ameliyatsa dünyanın en pahalı ameliyatlarından birisi. Babamı tanırsın, yıllarca sizin yanınızda şoför olarak çalıştı. Zac hatırlamaya çalışıyor gibi alnını kırıştırdı, sonra yüzü aydınlandı. Seamus O Malley senin baban mı? Rose başını salladı. Evet. Birkaç önce rahatsızlandı babam. Doktorlar kalp hastalığı teşhisi koydular. Ben o sırada anneannenin evinde çalışıyordum. Babam arayıp durumu anlattı. Sigortamız en alt düzeyden olduğu için babamın ameliyat masrafını karşılamamız mümkün değildi. Rose durdu. Daha fazla anlatmadan önce bana söz vermeni istiyorum, sana anlatacaklarım yüzünden babamın zor durumda kalmasını istemiyorum. İki gün sonra ameliyat olacak ve bu ameliyatı olamazsa doktorlar en fazla bir yıl yaşayacağını söylüyor. Rose bunu sesi titreyerek söylemişti ama Zac m kılı kıpırdamadan ona bakıyordu. Neden yapayım bunu? Çünkü bu işte babamın bir suçu yok, benim hatalarımın bedelini ödemesi gerekmiyor. Ben hata mı oldum şimdi? Rose kıpkırmızı oldu. Onu demek istememiştim. Anneannenin beni sana ulaşmak için tuzak olarak kullanmasına izin vermemi kast etmiştim Zac bir süre Rose u süzdü. Bunların doğruluğunu kontrol edeceğim. Elbette. Ama sonra ona yardım edecek misin? Rose gerekirse bunun için dizlerinin üstüne çöküp yalvarmaya hazırdı. Zac o kadar uzun süre sessiz kaldı ki Rose onu yanlış tanıdığını, boş yere umutlandığını düşünmeye başladı. Nihayet, Eğer baban gerçekten hastaysa ve bu işe hiç karışmadıysa ona yardım edeceğim, dedi Zac. Şimdi bana her şeyi anlat. Rose rahatlamıştı. Kendisini iyi ifade edebilmek için önce cümlelerini toparlamaya çalıştı. Babamın durumunu öğrenince yıkılmıştım, jr Anneannen beni bir odada ağlarken buldu. Önce işimin başında olma- ' dığım için kızdı ama sonra neden ağladığımı öğrenince ilgilendi. Bana seninle ilgili planından söz etti. Seni baştan çıkarıp senden hamile f kalmamı istiyordu. Ama inan bana, o sırada kendi derdimle perişan ' halde olduğum için söylediklerini yarım yamalak anladım. Doğrusu böyle bir planın işleyeceğini düşünmemiştim bile. Sadece, bir sözleşmeyle gizlilik anlaşması imzalayacak olursam anneannenin babamı ; tedavi ettireceğini öğrenmiştim. O belgeleri imzalarken hata yaptığımı i biliyordum ama babam için çok endişeleniyordum.

66 Zac bir şey söylemeden onu dinlemeye devam ediyordu. Otelde karşılaştığımız akşamın büyük bir kısmında otelin tuvale- J tinde saklanıyordum, yapamayacağımı anlamıştım. Ama karşılaştık. Daha sonra yeniden karşılaştık, dedi Zac. Tesadüf değildi. Rose utançtan kıpkırmızı olmuştu. Ne tesadüftü ne de benim ter- ; cihimdi. İlk karşılaştığımız akşam senin yanından ayrıldıktan sonra i anneannene bir istifa notu yazarak bu işi yapamayacağımı söyledim, i Queens e, babamın yanına gittim ve para biriktirmek için beş ayrı işte j çalışmaya başladım. Ama anneannen beni buldu ve eğer onun dedikle-! rini yapmazsam, imzaladığım belgeler yüzünden başımın derde girece-! ğini söyledi. O zaman onun sana neler yaptığını bilmiyordum. On yedi yaşındayken liseden ayrılmış, zavallı bir hizmetçi, dünyanın en güçlü ve zengin kadınlarından birisinin karşısında ne yapabilir ki? Rose yumruklarını sıkmış, titriyordu. Anneannen planının işlemesi için beni zorluyordu. Bense kendi zaafıma yenilerek seni görmek istedim. Sanki sen korunursan... Yani eğer hamile kalmazsam sana zarar vermem diye düşündüm. Bu plana istemeye istemeye dâhil olduğunu söylesen de hamile kalmış durumdasın. Rose kendisini çok çaresiz hissetti. Zac en azından onu dinlemiş ve t babasıyla ilgilenmeyi kabul etmişti, şimdilik bu kadarı yeterli olmalıydı. Ona daha o gün anneannesiyle görüştüğünü söylemeyecekti, nasılsa Zac yakında kendisi öğrenecekti bunu. Zac kollarını kavuşturdu. Eğer babana yardım edersem senin saf değiştirip bebeğin velayeti için mücadele etmeyeceğini nereden bilebilirim? Çünkü babamın hayatını senin ellerine bırakıyorum, bebeğimin senin adını taşımasını istediğini söylüyorum. Asıl adını. İstediğin her şeyi imzalarım. Zac ın dudakları kıvrıldı. En azından belgeleri hemen imzalıyorsun, bunu görüyoruz. Bu sırada telefonu çalınca saatine baktı Zac. Davete katılmak zorundayım, bir konuşma yapacağım. Cebinden bir kart çıkarıp Rose a uzattı. Asistanımı ara ve ona babanla ilgili bilgileri ver. Babanın bu işte parmağı olmadığını görürsem, gerekli her şeyi karşılayacağım. Rose kartı aldı. Tam Zac çıkarken arkasından seslendi. Zac... Çok üzgünüm. Böyle olmasını hiç istememiştim. Rose bunu söylerken hamileliğinden dolayı pişmanlık duymuyordu hâlâ ama bunu Zac a söylemesinin bir anlamı yoktu o anda. Emin değilim Rose ama yeterince şey anlattın. Söylediğin gibi, hatalarının bedelini ödeyen baban olmamalı.

67 Zac çıktıktan sonra Rose boş bir çuval gibi olduğu yere çöktü, bitmişti. Zac ın bakışlarındaki buz gibi ifade kalbine hançer gibi saplanmıştı. Onun kendisine asla inanmayacağını düşününce kahroluyordu. İtalya daki muhteşem sevişmelerinden sonra Zac ın kendisine karşı bir şeyler hissediyor olabileceğini bile düşünmüştü, ufak umut pırıltıları vardı içinde. Ama şimdi bunun hayal olduğunu görüyordu. Yine da içinde tamamen ölmeyen bir umut vardı. Eğer Zac ı aslında ona oyun oynamaya hiç niyeti olmadığına ikna edebilecekse, her şeyi denemeye değmez miydi? Kalkıp odasına gitti. Gardırobunu bir süre karıştırdıktan sonra aradığı şeyi buldu. Zac, davetteki konuşmada neden söz ettiğini doğru düzgün hatırlamıyordu bile, aklı hep Rose un anlattıklanndaydı. Rose un babası Seamus O Malley i hatırlıyordu, ona hep iyi davranan, etrafta başkaları yoksa ön koltuğa oturmasına izin veren biriydi, Zac, adamın İrlanda aksanma bayılır, ona hep memleketiyle ilgili hikâyeler, büyük İrlandalı savaşçılarla ilgili masallar anlattırırdı. i Ancak söyledikleri doğruysa bile Rose neden en baştan anlatmamıştı bunları? Zac onun babasına elbette yardım ederdi. Onun anneannesinin şantajına boyun eğdiğine nasıl inanabilirdi? Anneannesinin ne kadar soğuk ve zalim bir kadın olduğunu düşününce bunun mümkün olabileceğini de biliyordu. Rose un kendisini ne kadar içten savunduğunu hatırlayınca yüreği sıkıştı. Nüfuzlu ve zengin insanların karşılarındaki insanları nasıl ezebildiğini biliyordu. ' Birden etrafındaki herkes sustu ve tanıdık bir koku geldi burnuna, Çevresindekiler onun arka tarafına doğru bakıyordu. Zac da merakla dönüp bakınca hayretten nefesi kesildi. Rose, ilk karşılaştıkları akşam giydiği siyah, dekolte elbisesini giymişti. Elbise Rose un bütün vücut hatlarını ve iyice belirginleşmiş karnını sımsıkı sarıyordu. Saçlarını serbest bırakmış, hiç makyaj yapmamıştı. Büyüleyici görünüyordu. Ne işin var burada? diye sordu Rose a. Rose ona yaklaştı. Başka bir şey daha söylemem gerekiyor. O konuşmayı sürdürmenin yeri burası değil. Her yerde sürdürebiliriz. Zac herkesin dikkatinin onlarda toplandığını fark ederek Rose u kolundan tuttu, salonda daha sakin bir köşeye götürdü. Evet, nedir bu kadar önemli olan şey? Rose derin bir nefes aldı. Karşılaştığımız ilk akşamdan beri her şey benim için çok anlamlıydı. Seni kandırmayı asla istemedim. Senin korunacağından emindim, ben de gidecek, seni bir daha görmeyecektim. O anlaşmayı da su olarak saklayacaktım.

68 Sonra elbisesini gösterdi. Sana o akşamki kızı yeniden göstermek istedim, çok naif ve acemi bir kız bu. Rose durdu, Zac ın elini tutup karnına koydu. Ve o kız sana âşık oldu Zac. Hamile kaldığım için asla pişman değilim çünkü bu bebek aşkın meyvesi olacak. Zac afallamıştı ama hâlâ tam ikna olmamıştı. Böyle gösterilerden hoşlanmam, dedi soğuk bir ifadeyle. Sana güvenmiyorum. Bunu yapman gerekmiyordu. Avukatlarımın hazırladığı belgeleri imzaladığında hayatının sonuna kadar rahat yaşayacaksın, merak etme. Rose bembeyaz olmuştu. Kendini zorlayarak gülümsemeyi başardı. Yine de denemeye değerdi, öyle değil mi? Her zaman denemeye değer Rose. Zac onun yanından uzaklaşıp az önceki grubun yanma gitti. Arkasına dönüp baktığında Rose ortada yoktu. Rose, Zac ın evinin yanındaki dairesinden eşyalarını toplarken beyni uyuşmuş gibiydi. Siyah elbiseyle gidip neredeyse onun ayaklarına kapanması bile bir şeyi değiştirmemişti. Zac a onu sevdiğini söylemiş ama sözleri ona etki etmemişti. Bundan böyle sadece çocuğunu düşünerek yaşayacaktı. Odadan çıkmadan önce son kez etrafına baktı. Siyah elbiseyi katlayıp yatağın üzerine bırakmıştı, bu kez yanında almayacaktı çünkü ona Zac ı hatırlatacak hiçbir şey istemiyordu. -ONUNCU BÖLÜM- ANLAŞILAN doğru söylüyor Zac. Babası yarın ameliyat oluyor, başka bir para transferine rastlamadık. Babanın bu işle ilgisi yok ; görünüyor. Zac ofisinde, telefonla kendisine verilen bilgiyi dinliyordu. Te- şekkürler Simon. Hastane masraflarının tamamı karşılansın ve bir an önce şu anlaşmayı hazır edin. Elbette. Telefonu kapattıktan sonra kalktı, pencerenin önüne geldi. Huzursuzdu. Nereye baksa, Rose un dün geceki hali geliyordu gözünün önüne. Eve döndüğünde Rose u bulamamıştı, sadece belli belirsiz parfüm kokusunu alabilmişti. Bu bile onun yandaki binaya gidip kapıyı çalmasına yetmişti. Kapıyı açan olmamış, Zac kapıdaki görevliden anahtarı alarak eve girmişti. Rose orada da yoktu. Siyah elbise ise onun her çareye başvurduğunu gösteren kötü bir hatıra gibi ortadaydı. Derken masanın üzerindeki mektubu gördü. Zac, bana bu evi açtığın için teşekkür ederim ama Queens 'te daha rahat ederim. Ameliyattan sonra bir süre babamın yanında kalacağım, sonra o eve döndüğünde nekahet süresince yanında olurum.

69 Nasılsa beni görmek istemediğine göre buna itiraz edeceğini sanmıyorum. Bebek doğduktan sonra seni haberdar ederim, daha sonrasını o zaman konuşabiliriz. Bu sırada sen anlaşmayı ya da gerekli belgeleri Queens deki adrese gönderebilirsin. Rose Zac kendisini daha da kötü hissetmişti. Aslında istediği bu değil miydi? Rose un hayatından çıkmasını istememiş miydi? Rose sözleşmeyi imzaladıktan sonra, çocuklarının Valenti soyadını alacağı da kesinleşecek ve böylece hiçbir problem kalmayacaktı. O halde neden böyle huzursuzdu? Rose un söyledikleri kulaklarında çınlayıp duruyordu. Otelde karşılaştıkları akşam aslında onu görmekten vazgeçtiğini ama sonra karşılaştıklarını söylemişti Rose. Zac o geceyi unutmamıştı, Rose un sürekli olarak gitmesi gerektiğini söylediğini hatırlıyordu. Kendisi onu baştan çıkarmıştı. Birden ofisinin kapısı açıldı ve en son görmeyi beklediği insan içeri daldı. Peşinden telaş içindeki asistanı girmişti içeri. Kusura bakma Zac, engel olamadım. Önemli değil Daniel, anneannemle başa çıkabilirim. Zac, anneannesine nefretle baktı. Her şeyin altında bu korkunç kadının parmağının olduğunu biliyordu. Bu zevki neye borçluyum anneanneciğim? Her zamanki gibi çok şık bir takım giymiş olan Jocelyn Lyndon-Holt un yüzü bembeyaz olmuştu, sinirden titriyordu. Zac ın masasma yırtılmış gibi duran bir takım kâğıtlar fırlattı. Senin o küçük şırfıntına söyle, dünkü ziyaretinden hiç memnun kalmadım. Eğer benimle imzaladığı anlaşmaya aykırı davranacak olursa avukatlarımı karşısında bulacak. Gizlilik anlaşmasını hiç söylemiyorum bile. Zaten seni kendi çıkarı için baştan çıkardığını öğrenince gazeteciler bayram edecektir. Zac kâğıtların üzerinde yazanları okumaya çalıştı. Bu anlaşmanın koşullarını kabul ediyorum... Asla bilgileri ifşa etmeyeceğime... Anneannesine baktı. Sana mı geldi? Bana gelme ve bebeğinin Valenti soyadını taşımasını istediğini söyleme cüretini gösterdi, evet. Romantik ve safça aptal bir kız, senin ; üzücü hikâyeni duyduysa şimdi sana mutlu bir son yaşatmak istiyor, Böyle bir şey olmayacağım biliyoruz, öyle değil mi Zachary? Zachary bir anda sanki hayata dönmüş gibi hissetti kendisini. Aslında hep umut üzerine kurmuştu hayatını ve Rose un karşısına çıkmasıyla, aradığı saflığa ve dürüstlüğe ulaşabileceğini ummuştu. Sonra onun kendisine tuzak kurduğunu öğrenince yıkılmıştı. Ne zaman görmeye geldi seni?

70 Bütün söylediklerimden sonra bunu mu soruyorsun sadece? Eğer söylemezsen o Lyndon-Holt adını öyle derinlere gömerim ki bir daha kimse hatırlamaz bile. Jocelyn Lyndon-Holt, Zac ın öfkesi karşısında afallamıştı. Dün öğleden sonra geldi. Aptal kız, para bile istememiş, sadece babasının ameliyat masrafının karşılanmasını istemişti. Onun işe yaramaz bir budala olacağını daha en başta, bu işi yapamayacağını söyleyerek istifa notu bırakmasından anlamalıydım. Sonra onu seninle buluşması için ; yeniden zorladım ve bu kez hamile kaldı. Zac buz kesmişti, bütün taşlar yerine oturuyordu. Rose gerçekten de masum ve savunmasız bir kadındı. Her şeyden önce, Rose aptal değil, dedi öfkesine hâkim olmaya çalışarak. İkincisi, sen yanında çalışanlardan birisinin perişan halde olduğunu görüp bundan yararlanmış, hasta babasını ona karşı kullanmışsın. Onu yargılamaya ne hakkın var? Anneannesi buz gibi mavi gözlerini kıstı. Tam annenin oğlusun, öyle değil mi? Tarih tekerrür ediyor ve her şeye sahip olabilecekken gidip böyle birine kapılıyorsun. Zac başını iki yana salladı. Haklısın aslında. Her şeye sahip olabilirdim ama bıraktım. Şimdi gözümün önünden çekil, seni buradan attırmadan önce. Rose, babasının elini tutmuştu, gözleri nemliydi. Roisin, sen misin hayatım? Evet, baba, benim. Yanındayım. Bitti mi? Babası etrafına bakındı. Hayatta mıyım hâlâ? Rose güldü. Evet, doktor en az otuz yıl daha yaşayacağını söylüyor. Bir otuz yıl daha mı? Ne yapacağım o kadar zaman ben... Rose, babasının elini kamına koydu. Belki ufaklığı büyütmeme yardım eder, ona nereden geldiğini anlatırsın. Rüya mı bu? Rose başını iki yana sallayarak gülümsedi. Peki ya babası? Bunu şimdi düşünme, sen iyice iyileştikten sonra her şeyi anlatacağım. Babasının üstelemedi, gerçekten çok yorgun olmalıydı. Rose ayağa kalktı, her yeri tutulmuştu. Ameliyat iyi geçtiği için çok rahatlamıştı ama çok da yorulmuştu. Bir şeyler atıştırmak iyi gelebilirdi. Odadan çıktı, koridorda bir iki adım attıktan sonra çantasını odada unuttuğunu fark edip hemen dönmek istedi ama bir duvara çarptı. Duvarın kokusu çok tanıdıktı. Duvar, duvar değildi aslında. Zac Valenti karşısında duruyordu. Rose şaşkınlıkla ona bakakaldı, bir an bayılacağını düşündü. Zac hemen onu sıkıca tuttu. Rose? İyi misin? Sadece biraz açım, bir şeyler yemem gerek.

71 Biraz sonra kliniğin kafeteryasında karşılıklı oturuyorlardı. Zac, önüne koca bir tabak spagetti bolonez bıraktı. En iyisi bu gibi görünüyordu. Biraz ye. Rose yemeğini bitirene kadar konuşmadı. Sonra biraz kendisine gelince, Neden buradasın Zac? diye sordu. Baban iyi mi diye bakmak istedim. Teşekkür ederim. Kliniktekilerden öğrendim, faturaları anneannene göndertmeden sen ödemişsin. Bunun benim için ne kadar... Tamam, diyerek sözünü kesti Zac. Teşekkür etmen gerekmez. Anneannem senden öyle yararlanmamalıydı. Baban yıllarca onun yanında çalışmış, en azından bu kadarını yapması gerekirdi. Zac sustu, Rose a dikkatle baktı. Geçen gece anlattıklarına inanamamıştım ama artık inanıyorum. Rose çok şaşırmıştı. Neden, ne oldu? Zac içini çekti. Zaten her şeyi yanlış anladığımı düşünmeye başladığım sırada anneannem beni görmeye geldi. İmzaladığın anlaşmayı yırtıp ona fırlatmışsın, çocuğunun Valenti olacağını söylemişsin. Ben İtalya dan döndükten sonra aslında sen her şeyi anlatmıştın ama ben senin anneannemle görüştüğünü bilmiyordum. Meğer onunla görüşüp gemileri çoktan yakmışsın. Neden söylemedin bana bunu? Önce onu görmeye gittim çünkü durumu anlatmadan önce sana güvenmek zorundaydım. Ancak seninle konuşmaya başlayınca durum değişti, vereceğin tepkiden korktum. Sen babama yardım etmeyi kabul ettikten sonra tekrar o görüşmeden söz etmek anlamsız geldi. Ya hayır deseydim ne olacaktı? Rose, Zac a ne kadar güvendiğinin böylece ortaya çıkmasından rahatsız olmuştu aslında. Daha ötesini düşünmemiştim doğrusu. Zac uzun uzun ona baktı. Seni ilk gördüğümde aklımı başımdan i almıştın. Hiç senin gibi birisiyle karşılaşmamıştım daha önce. Senin, anlattığın gibi birisi olduğunu düşünüyordum. Sonra kendimi aptal yerine konmuş hissettim. O kadar saf bir şeyin mümkün olamayacağını düşündüm. Her şey karmakarışık olsa da aslında saflı, saftım. Ama sana bir şey anlatamadım çünkü anneannenin babama zarar vermesinden korkuyordum. Rose irkildi. Beni dava edecek mi? Elbette etmeyecek, buna gücü yetmez. Ailemin geçmişiyle ilgili gerçekleri açıklayabileceğimi bilmesi onun elini kolunu bağlar. Rose un gözleri kocaman açıldı. Yapar mısın böyle bir şeyi? Artık annemle babamın hikâyelerini anlatmanın zamanı geldi. Utanç duyduğum bir şey değil bu. Rose duygulanmıştı. Haklısın. Annenle babanın hatıraları kilit altında kalmayı hak etmiyor, kötü bir şey yapmamış onlar.

72 Rose birdenbire kendisini çok bitkin ve savunmasız hissetti. Zac ı birdenbire karşısında görmenin şokunu atlatmıştı, şimdi onun neden! orada olduğunu anlamaya çalışıyordu. Zac kendince vicdan azabı çekiyor olmalıydı ama aynı zamanda en son görüştüklerinde ona söylediklerine, ona âşık olduğuna da inanmış gibi görünüyordu. Bu yüzden ona acıdığı belliydi. Çocuğunun annesinin ona âşık olmasını trajik buluyordu herhalde. Şimdi sorumluluğu iki kat artmıştı. Rose kendisini çok aşağılanmış hissediyordu. Ayağa kalktı. Buraya kadar geldiğin için teşekkür ederim ama şimdi babamla ilgilenmem gerekiyor. Ameliyat masrafını karşıladığın için de minnettarım ama sana onu mutlaka geri ödeyeceğim. Bu yıllar sürebilir ama mutlaka yapacağım. Zac da ayağa kalktı birden, öfkeli görünüyordu. Buraya ödeme talep etmek için gelmedim. Buraya gelme sebebim... Rose elini kaldırarak onu susturdu. Git lütfen. Eminim işlerin çok yoğundur. Bebekle ilgili daha sonra konuşuruz, olur mu? Rose kafeteryadan çıkarken Zac ın arkasından, Lanet olsun Rose, dediğini duydu ama durmadı. Durursa ağlayacağını biliyordu. Babasının yanına gittikten bir süre sonra bir hemşire gelip eline bir not tutuşturdu. Bir yere gitmiyorum. Yakındaki oteldeyim. Bir şey gerekirse beni ara. Zac. Rose kaşlarını çattı, Zac Valenti den hiçbir şey istemeyecekti elbette. Tam o sırada karnındaki bebeğinin tekmesiyle irkildi, gözleri doldu. Ufaklık babasının varlığını hissetmiş olmalıydı. Burada mı uyuyor? Rose öfkeli sese uyandı, kenarına kıvrılıp uyuduğu ufak kanepeden başını kaldırıp baktı. Zac odadaydı, bir hemşireyle konuşuyordu. Hamile bir kadın için uygun mu sizce burası? diye payladı hemşireyi sonra. Rose doğrulup oturdu. Başı dönüyordu, elini başına götürdü. Zac hemen önünde diz çöktü. Endişeyle, İyi misin? dedikten sonra hışımla ayağa kalktı, telefonuna sarıldı, birilerini aradı. Hemşire bunu fırsat bilerek odadan çıkmıştı hemen. En son nc zaman bir şeyler yedin? diye sordu Zac, Rose a. Rose gözlerini kırpıştırdı, hatırlayamıyordu. Zac bir küfür savurdu. Tamam, buraya kadar, dedikten sonra Rose u kolundan tuttuğu gibi odadan çıkardı. Aracım aşağıda. Şoför seni otelime götürür. Güzelce kahvaltını yap, benim odamda biraz uzan, dinlen. Daha sonra senin için bir oda ayarlarım. Rose, Babamı bırakamam! diye itiraz etti hemen. Ben kalırım babanın yanında, merak etme. Senin çok işin var ama...

73 Zac, Rose a telefonunu gösterdi. Buradan halledemeyeceğim hiçbir şey yok. Şimdi git yoksa seni zorla götürürüm. Rose çaresizce onu dinleyerek otele gitti, biraz uyuyup dinlendi, bir şeyler yedi. Uzun ve sıcak bir duş aldıktan sonra tekrar hastaneye döndü. Babasının odasına girerken Zac ın babasıyla konuştuğunu gördü. İkisi aynı anda dönüp Rose e baktılar Roisin bak, kim var burada! Zachary Lyndon-Holt... Babası sözünü tamamlamadan sustu. Kurusa bakma oğlum, karıştırdım. Zac gülümsedi. Önemli değil Bay O Malley. Babası kıpkırmızı oldu. Bana Seamus de lütfen. Rose bu sahneyi endişe içinde izledi. Ya Zac bu sorumluluktan sıkılıp yeniden giderse ne olacaktı? Ben geldim artık Zac, sen işinin başına dönebilirsin. Zac sertçe ona baktı. Gitmeden konuşabilir miyiz biraz? Dışarı çıktıklarında Rose hemen, Bak Zac, diye söze başladı. Hayır, sen bak. Hiçbir yere gitmiyorum. Otelde sana bir oda ayırttım. Baban taburcu olana kadar şuayla yanında kalıyoruz, o kadar. Rose bir şey diyemeden, Sonra görüşürüz, deyip gitti Zac. Sonraki hafta hep aynı şekilde geçti. Zac gece sabaha kadar hastanede duruyor, sonra Rose gelip ondan nöbeti alıyordu. Bu süre içinde fazla konuşmamışlardı ama Rose eninde sonunda konuşmaları gerektiğini biliyordu. Bebek doğduktan sonra netleşecekti her şey. Aralarında hâlâ bir çekim vardı elbette ama Rose, Zac ın kendisini İtalya da reddederek göndermesini unutamıyordu. Zac bakışlarını ondan alamıyor gibi dursa da bunun bir anlamı yoktu. Babasınm taburcu edilme vakti geldiğinde Zac yine her şeyi büyük bir titizlikle organize etti. Özel bir araba babasını aldı, bir hemşireyle birlikte evine götürdü. Zac, evi de ayrıca yeniden düzenletmişti. Hem-jire babasının yanında kalmaya devam edecekti. Ayrıca evi çekip çevirecek başka bir kadın daha ayarlanmıştı. Rose bazen hangisinin daha kötü olduğuna karar veremiyordu. Zac ın böyle her şeyi kontrolü altına alması mı yoksa ona düşmanca davranması mı kötüydü? Yine de, evlerinde, babasını iyi görünce kendisini çok rahatlamış hissediyordu. Zac bir hafta sonra şehre dönmüş durumdaydı ama günde en az beş kez arıyordu. Rose un sinirleri yay gibi gergindi, her kapı çalındığında irkiliyordu. Bir gün kapıyı açtığında bir kuryenin kendisine kocaman bir kutu ve bir zarf getirdiğini gördü. Kurye hemen gitmedi, cevap yazmasının beklendiğini söyledi. Rose bunun üzerine adamı mutfağa alıp bir bardak meşrubat verdikten sonra içeri geçip kutuyu açtı. Kutudan o siyah elbise çıkmıştı! Zarftaki nottaysa şunlar yazılıydı:

74 Bu akşam evimde buluşalım. Bir araç seni bekliyor olacak. Ne zaman hazır olursan gel... Zac Rose un midesi bulanmaya başlamıştı. Demek işler buraya varacaktı. Zac onlara yardım etmiş ve şimdi bunun karşılığını istiyordu. Rose öfkeliydi, hayal kırıklığı içindeydi. Zac eğer bu elbisenin onun için anlamını bile bile onu kurbanlık koyun gibi yanma çağırıyorsa ne yapabilirdi? Yine de başını dimdik tutacaktı ve Zac bunun ona neye mal olduğunu asla bilmeyecekti. Hemen bir cevap yazdı, Zac a götürmesi için kuryeye verdi. Rose, Zac ın Manhattan daki apartmanına vardığında saat epey geç olmuştu. Apartman görevlisi kapıyı kibarca açtı. İyi akşamlar Bayan O Malley. Bay Valenti sizi dairesinde bekliyor. Rose gergin bir şekilde yukarı çıktı. Salonda kimse yoktu, etrafta çıt yoktu. Odalar boştu, Zac ortalarda görünmüyordu. Sonra salondaki kapıyı fark etti. Teras bahçesine açılan kapıyı hatırlamıştı. Kalbi hızlı hızlı atarak bahçeye çıktı. Daha önce yaşadığı bir ana tam olarak geri dönmüş gibiydi. Hava yine çok güzeldi, şehir ışıl ışıl, dört bir yanlarını sarmıştı. Bahçe tıpkı hatırladığı gibi, büyülü görünüyordu. Şimdi Zac m bu bahçeyi annesiyle babasının anısına düzenlediğini anlıyordu. Gelmeyeceğini düşünmeye başlamıştım. Rose, Zac a dönüp baktı. Zac da bir smokin giymişti. Babamı ancak bırakabildim, ateşi vardı biraz. Rose, Zac a doğru yürüdü. Siyah elbisesi karnını iyice sarmış, hamileliğini ortaya çıkarmıştı. Zac ın biraz önünde durdu. Geçmiş ve o an birbirine karışmış gibiydi. Aralarındaki bebek durumu gülünçleştiriyordu sanki. Rose birden geri çekildi, fazla duygusallaşmış, korkmuştu. Zac onu durdurmak ister gibi elini uzatırken Rose, Kusura bakma, yapabileceğimi sanmıştım ama yapamayacağım, dedi. Zac elini indirdi. Sen neden bahsediyorsun? Bundan. Yani, bir süre ilişkimiz olmasını istemiş olabilirsin, en azından sıkılana kadar. Sana borçlu olduğumun farkındayım Zac ama bunu yapamayacağım. Zac ın yüzünde öfkeli bir ifade belirdi, Rose a iyice yaklaştı. O yaklaşırken Rose da geri geri çekiliyordu. Sırtı terasın korkuluklarına değince durdu. Tıpkı ilk gecelerinde olduğu gibiydi bu da. Seni buraya fantezilerim için mi çağırdım sanıyorsun? Sırf eni yine bu elbisenin içinde görmek istediğim için mi çağırdım seni? Zac ellerini, Rose'un iki yanından korkuluğa koyarak onu kollarının arasına hapsetti.

75 Bana borçlusun, dedi sonra. Biliyorum! Bunu benden iyi kimse bilemez! Son birkaç haftadır benden uzak duruyorsun. Sanki bana âşık değilmişsin gibi? Neden? Rose un bir an nefesi kesildi, yer yarılsın içine girsin istiyordu. Bu iyice zalimce bir davranıştı artık. Çünkü acı çekmekten zevk alan biri değilim. Bana borçlusun derken sadece bana güven borcun olduğunu kast ediyordum. Haklısın, bu elbise beni tahrik ediyor ama asıl sebep şu; her şeye yeniden başlamak istiyorum. O geceyi başa almak istiyorum ama bu kez kötü niyetli birilerinin müdahalesi ve yönlendirmesi olmadan. İlk kez karşılaşan ve birbirleriyle ilgili bir planı bulunmayan iki yabancıyız sadece şimdi. Rose, Neden? diye fısıldadı. Sadece öylesine bir ilişki istiyorsan... Bu senin yorumun, benim değil, diyerek onun sözünü kesti Zac. Başını iki yana salladı. Hâlâ anlamıyorsun, değil mi? Birlikte olalım diye çağırmadım seni buraya. Buradasın çünkü beni dize getirdin. Çünkü artık sen yanımda olmadığın sürece, önem verdiğim hiçbir şeyin önemi yok benim için. Rose kulaklarına inanamıyordu. Sadece bir gece istemiyorum, diye devam etti Zac. Birkaç hafta ya da ay da yetmez. Sen, ben ve bebeğimiz hep birlikte olalım istiyorum, hayatlarımızın sonuna dek. Rose başını iki yana salladı. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Ben sana duygularımı açtığında bana inanmamıştın. Şimdi bana inandığını nereden bilebilirim? Çünkü tanıdığım o kıza güveniyorum. O da kendi içinde mücadele ediyordu, müthiş zorluklar içindeydi ama doğru şeyi yapmak istiyordu; tıpkı benim gibi. Birbirimizde varlığını hissettiğimiz o saflığa ve iyiliğe güveniyorum, inanıyorum. Nasıl bir araya gelmiş olursak olalım. Bu kadarı çok fazlaydı. Bu kadar umudu kaldırmak zordu. Rose hıçkırarak ona arkasını döndü, korkuluklara yaslandı. Boğazı ağrıyor, gözleri yanıyordu. Zac ona sarılınca gözlerini kapattı. Zac bir yandan ellerini şefkatle onun karnına koymuştu. Seni seviyorum Rose, bana inanana dek seni bırakmayacağım. Rose artık açık açık, sessizce ağlıyordu. Tam o sırada bebek tekme atınca Zac, Görüyor musun, ikiye karşı bir, dedi boğuk bir sesle. Rose nihayet cesaretini toplayarak tekrar döndü, Zac a baktı. Onun mavi gözlerinin derinliklerinde samimiyetten ve aşktan başka bir şey göremedi. Bunların arasına gizlenmiş bir de ürkek soru vardı; Zac ona güvenip güvenmeyeceğini merak ediyordu endişeyle. Rose onun kollarından kurtulup geri çekildi. Derin bir nefes aldıktan sonra elini uzattı. Ben Rose O Malley, tanıştığımıza sevindim.

76 Zac ın gözleri mutlulukla, aşkla parladı. O da gülümseyerek elini uzattı. Zac Valenti, tanıştığımıza memnun oldum. İsminizden ve saçlarınızın renginden İrlandalI olduğunuzu tahmin ediyorum? Ailem ben doğmadan taşınmış buraya. Zac onu elinden tutup yavaşça kendisine çekti. Neden daha önce hiç görmedim sizi? Quecns tc yaşıyorum, basit bir hizmetçiyim. Zac onu iyice kendisine çekti, sarıldı. Basit hizmetçilere bayılırım. Elini Rose un saçlarından geçirirken, Şimdi seni öpecek olursam geceyi çok mu hızlı ileri sarmış olurum? Hiç durmayacağına söz ver, yeter. Zac onun başını geriye eğerken gözlerinin içine baktı. İşte buna kesinlikle söz verebilirim. Böylece, kadife gibi simsiyah ve güzel bir gecede, muhteşem bir bahçede her şeye yeniden başladılar. Bir yıl sonra SON SÖZ Zac Valenti balo salonunda kuytu bir köşeye çekilmiş, etrafı izliyordu. Yine şıkır şıkır mücevherler içinde kadınlar geçiyordu yanından. Sonra yeşil ve altın sarısı bir alevin kendisine yaklaştığını gördü, kalbi sevgiyle doldu. Karısı, aşkı, tüm dünyası yanma geliyordu. Rose saçlarını dağınık bir şekilde toplamış, yeşil gözlerini iyice ortaya çıkaran zümrüt rengi, askısız bir elbise giymişti. Alyanstan başka bir mücevhere ihtiyacı yoktu zaten. Zac, Rose un beline sarılıp yanına çekti. Rose gözleri parlayarak ona baktı. Az önce kadınlar tuvaletinde duyduğum dedikoduları aktarayım sana. Jocelyn Lyndon-Holt, gemiyle uzun bir dünya seyahatine çıkmaya karar vermiş birden. Zac gerildi. Yakınlarda bir ekonomi dergisine röportaj vermiş ve geçmişindeki gerçekleri anlatmıştı. Anneannesi bunun için kaçıyordu. Zac, Lyndon-Holt isminin, ancak tüm aile serveti, kurulacak bir vakfa aktarılırsa sürebileceğini söylemiş, anneannesine bununla ilgili belgeleri imzalatmıştı. Vakfı Rose la birlikte idare edecekler, tedavi masraflarını karşılayamayan yoksul insanlara yardım edeceklerdi. Rose un babası tamamen iyileşmiş, kızlarının doğumundan sonra hep birlikte İrlanda ya duygusal bir yolculuk yapmışlardı. Anneannesinin isminin İtalyancasım taşıyan Simona May Valenti, büyükbabasının gözbebeğıydi elbette. Ben dedikodulardan ziyade, üzerindeki bu elbiseyi ne zaman çıkarabileceğim konusuyla ilgileniyorum. Daha sakin bir yere gitsek? Rose un yanakları pembeleşmiş, gözleri parlamıştı. Beni eve götür Zac.

77 Birlikte Greenwıch Village dekı huzurlu evlerine gittiler. Dadıyı gönderip, mışıl mışıl uyuyan kızlarım sevgiyle izlediler. Zac bazen tüm bu mutluluğu kaybedebileceğini düşünerek korkuyordu. Ama Rose ona çok şey öğretmişti; sevginin ve aşkın her tür servetten daha değerli olduğunu biliyordu artık. Kızıyla birlikte bu sevgi daha da yoğunlaşmıştı. Rose onun elini tuttu, gözlerinin içine bakarak gülümsedi. Biliyorum, dedi onun neler düşündüğünü anlayarak. Ben de aynı şeyleri hissediyorum. Odalarına çekildiklerinde Zac, Rose un onu hazdan zerrelerine dağıtmasına izin verdi. Çünkü bu hayatta onu tek toparlayabilecek kişinin yine Rose olduğunu biliyordu. Sonsuza dek. Kitap Taramak Gerçekten İncelik Ve Beceri İsteyen, Zahmet Verici Bir İştir. Ne Mutlu Ki, Bir Görme Engellinin, Düzgün Taranmış Ve Hazırlanmış Bir E-Kitabı Okuyabilmesinden Duyduğu Sevinci Paylaşabilmek Tüm Zahmete Değer. Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 5.Maddesinin İkinci Fıkrası Çerçevesinde Bandrol Taşıması Zorunlu Değildir. Buraya Yüklediğim E-Bookları Download Ettikten 24 Saat Sonra Silmek Zorundasınız. Aksi Taktirde Kitabin Telif Hakkı Olan Firmanın Yada Şahısların Uğrayacağı Zarardan Hiç Bir Şekilde Sitemiz Sorumlu Tutulamaz ve Olmayacağım. Bu Kitapların Hiçbirisi Orijinal Kitapların Yerini Tutmayacağı İçin Eğer Kitabi Beğenirseniz Kitapçılardan Almanızı YaDa E-Buy Yolu İle Edinmenizi Öneririm. Tekrarlıyorum Sitemizin Amacı Sadece Kitap Hakkında Bilgi Edinip Belli Bir Fikir Sahibi Olmanız Ve Hoşunuza Giderse Kitabi Almanız İçindir. Benim Bu Kitaplarda Herhangi Bir Çıkarım YaDa Herhangi Bir Kuruluşa Zarar Verme Amacım Yoktur. Bu Yüzden E-Bookları Fikir Alma Amaçlı Olarak 24 Saat Sureli Kullanabilirsiniz. Daha Sonrası Sizin Sorumluluğunuza Kalmıştır. 1)Ucuz Kitap Almak İçin İlkönce Sahaflara Uğramanızı 2)Eğer Aradığınız Kitabı Bulamazsanız 30 Ucuz Satan Seyyarları Gezmenizi 3) Ayrıca Kütüphaneleri De Unutmamanızı Söyleriz Ki En Kolay Yoldur 4)Benim Param Yok Ama Kitap Okuma Aşkı Şevki İle Yanmaktayım Diyorsanız Bizi Takip Etmenizi Tavsiye Ederiz 5)İnternet Sitemizde Değişik İstedğiniz Kitaplara Ulaşamazsanız İstek Bölümüne Yazmanızı Tavsiye Ederiz Bu Kitap Bizzat Benim Tarafımdan By-Igleoo Tarafından Siteleri İçin Hazırlanmıştır. E-Book Ta Kimseyi Kendime Rakip Olarak Görmem

78 Bizzat Kendim Orjinalinden Tarayıp E-Book Haline Getirdim Lütfen Emeğe Saygı Gösterin. Gösterinki Ben Ve Benim Gibi İnsanlar Sizlerden Aldığı Enerji İle Daha İyi İşler Yapabilsin. Herkese Saygılarımı Sunarım. Sizlerde Çalışmalarımın Devamını İstiyorsanız Emeğe Saygı Duyunuz Ve Paylaşımı Gerçek Adreslerinden Takip Ediniz. Not : Okurken Gözünüze Çarpan Yanlışlar Olursa Bize Öneriniz Varsa Yada Elinizdeki Kitapları Paylaşmak İçin Bizimle İletişime Geçin. Teşekkürler. Memnuniyetinizi Dostlarınıza Şikayetlerinizi Yönetime Bildirin Ne Mutlu Bilgi İçin Bilgece Yaşayanlara. By-Igleoo

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci Bir Kız Bara Girer Ve... Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci 4 Bir Kız Bara Girer Ve... Bütün kadınlar bir iç çamaşırından çok fazla şey beklememeleri gerektiğini bilirler. Çok seksi olmak istiyorsanız,

Detaylı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN 21400752 MAKİNENİN ARKASI Fotoğraf uzun süre düşünülerek başlanılan bir uğraş değil. Aslında nasıl başladığımı pek hatırlamıyorum, sanırım belli bir noktadan sonra etrafa

Detaylı

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU TARİH: / /2017 1. Öncelikle adınız nedir? Adınızın anlamı nedir? 2. Annenizden doğma, babanızdan olma, sizden başka evde yaşayan biri var mı? Varsa sizden büyük mü küçük mü?

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş HOŞGELDİNİZ. Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT)

02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş HOŞGELDİNİZ. Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT) 02/17 Jelinek, Hauschildt, Moritz, Okyay, & Taş ljelinek@uke.de HOŞGELDİNİZ Depresyon Tedavisinde Metakognisyon Eğitimi (D-MCT) D-MCT: Uzay Pozisyonu Günün Konusu Davranış Hafıza Depresyon Denken Duyguların

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Bir ayakkabıyım ben, küçük kırmızı ve oldukça şirin. Gülmeyin gerçekten şirinim, inanmazsanız resmime bakın. Dün usta parmaklar son şeklimi verdi bana. Her şeyimle mükemmel olduğumu da konuştu ustalar

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos 2009 04:42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos 2009 19:20 Düğünlerde Takılan Sahte Paralar Yüksek eğitimini tamamlamış, babası ticaretle uğraşan, annesi ise bir bankada görevli bulunan bir ailenin tek kızıydı. Okul arkadaşı ile evlenmeye karar vermişlerdi. Damat

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

Hayata dair küçük notlar

Hayata dair küçük notlar Hayata dair küçük notlar İlk önce sen merhaba- de. Olanaklarının altında yaşa. Sık sık -teşekkür ederim- de. Bir müzik aleti çalmayı öğren. Herhangi bir konuda öğretmenlik yap, herhangi bir konuda öğrenci

Detaylı

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu.

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. 1. Bölüm Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. Tim ayağa kalktı. İpi çekti. Grk ayağa kalktı, JFK Uluslararası Havaalanı

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela

Detaylı

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan; Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen insanların kullandığı yoldan; yemyeşil ağaçların rüzgar ile savrulan dallarından çıkan sesin dalga

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

CAN'IN SESSİZ DÜNYASl

CAN'IN SESSİZ DÜNYASl CAN'IN SESSİZ DÜNYASl Sınıfta herkes önüne eğilmiş, öğretmenin verdiği ödevi yapıyordu. Defterlerine çapraz çizgiler çiziyorlardı. Bir süre hiç ses çıkmadı. Bitirenler Özge Öğretmen in masası önünde sıraya

Detaylı

SINIRLARIMIZ SINIRLARINIZ SERT Mİ, YUMUŞAK MI?

SINIRLARIMIZ SINIRLARINIZ SERT Mİ, YUMUŞAK MI? SINIRLARIMIZ EKİM 2016-İLKOKUL SINIRLARINIZ SERT Mİ, YUMUŞAK MI? Yumuşak sınırlar karmaşık mesajlar iletir, sert sınırlar kural ve beklentilerimizle ilgili net sinyaller gönderir. Günümüzde ebeveynlerin

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

İşte bu, kişileri birbirlerinden ayıran özelliklerin tümüne, kişinin Girişimcilik Profili diyoruz.

İşte bu, kişileri birbirlerinden ayıran özelliklerin tümüne, kişinin Girişimcilik Profili diyoruz. KİŞİNİN GİRİŞİMCİLİK PROFİLİ Her insanın vücut yapısı nasıl ki her spora uygun değilse, her insanın çeşitli özellikleri de onun her türlü girişim i yapmasına uygun değildir. Bir başka deyişle, kişinin

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen

meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen trenler, kaçırılan bağlantı noktaları, ne zaman yeneceği

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

Hedefler belirlendi. Saat on.

Hedefler belirlendi. Saat on. Bölüm Hedefler belirlendi. Saat on. En yakın arkadaşımın sesi, Thames Nehri üstünden esen rüzgâr kadar soğuktu. Beş yüz metre ötedeki Londra Kulesi nin antik duvarları kadar kararlıydı. Gecenin kararmakta

Detaylı

Beulah, dedi Nannie, gitmeden gel de yastıklarımı düzelt, bu sallanan koltuk aşırı rahatsız. Tamam, hanımım, geliyorum hemen. Nannie derin bir iç

Beulah, dedi Nannie, gitmeden gel de yastıklarımı düzelt, bu sallanan koltuk aşırı rahatsız. Tamam, hanımım, geliyorum hemen. Nannie derin bir iç Tanıdık Bir Yabancı Beulah, dedi Nannie, gitmeden gel de yastıklarımı düzelt, bu sallanan koltuk aşırı rahatsız. Tamam, hanımım, geliyorum hemen. Nannie derin bir iç çekti. Gazeteyi aldı ve sosyete sayfalarını

Detaylı

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse Gösterdim Gördü anlamına gelmez Söyledim Duydu anlamına gelmez Duydu Doğru anladı anlamına gelmez Anladı Hak verdi anlamına gelmez Hak verdi İnandı anlamına gelmez İnandı Uyguladı anlamına gelmez Uyguladı

Detaylı

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek!

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek! Kızlar, ben geldim, dedi Gönül Hanım. Hav! Cimcime! Bu köpek nereden geldi? Sen zaten hiç köpek sevmiyorsun! dedi Cimcime. Evde köpeğin ne işi var? Miyav! Miyav! Miyav! diye ağladı kedi Köfte dığı odadan.

Detaylı

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır. İÇ - AĞAÇ EV SALONU - GÜNDÜZ Salon kapısının altından içeri bir mektup süzülür. mektubu almak için koşar. zarfı çevirir, üstünde yazmaktadır. Oo, posta gelmiş! Hey,, bu sana! mektubu omzunun üstünden fırlatır.

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

ama yüreğe dokunanlar

ama yüreğe dokunanlar Hiçbir hatıra tekrar yaşanamaz, ama yüreğe dokunanlar O gün tam 8 yıl öncesine gittim. Çekingen ve meraklı tavırlarla otobüsten inen abilere ve ablalara bakıyordum. Bizim için gelmişlerdi sadece bizim

Detaylı

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY Dan Gutman Resimleyen Jim Paillot Emma ya Öğle Yemeği Balık Pizza Browni Süt 6 7 8 İçindekiler 1. Ben Bir Dahiydim!... 11 2. Bayan Cooney Şahane Biri... 18 3. Büyük Kararım...

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... Önce kelimeleri tek

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok benim kahraman dedem Kelimeleri zıt

Detaylı

Sevda Üzerine Mektup

Sevda Üzerine Mektup 1 Ferda Çetin 21401765 Sevda Üzerine Mektup Sevgilim, Sana mektup yazmamı istiyorsun. Yazayım, tamam, ama hayal kırıklığına uğramazsın umarım. Ben senin gibi değilim. Şiirler yazamam, süslü sözler bilmem.

Detaylı

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim on günlerde mevsimsel geçiş döneminin verdiği miskinlikle aklıma yazılabilecek bir yazı gelmiyordu. Bugün kardio antrenmanımı yaparken,aklıma sevgili olmamak için yapman gerekenler adlı yazım geldi. Bende

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... 7 TUVALET EĞİTİMİNİN HANDİKAPLARI TUVALET İLETİŞİMİ N 1K (UYGULAMALI TUVALET İLETİŞİMİ)... 29

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... 7 TUVALET EĞİTİMİNİN HANDİKAPLARI TUVALET İLETİŞİMİ N 1K (UYGULAMALI TUVALET İLETİŞİMİ)... 29 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... 7 TUVALET EĞİTİMİNİN HANDİKAPLARI... 11 Freud Gerçeği...13 Brazelton ve Erken Tuvalet Eğitimi...15 Boşaltım Sistemi Fizyolojisi...18 Tuvalet Eğitimine Alternatif...20 TUVALET İLETİŞİMİ...

Detaylı

SAGALASSOS TA BİR GÜN

SAGALASSOS TA BİR GÜN SAGALASSOS TA BİR GÜN Çoğu zaman hepimizin bir düşüncesi vardır tarihi kentlerle ilgili. Baktığımız zaman taş yığını der geçeriz. Fakat ben kente girdiğim andan itibaren orayı yaşamaya, o atmosferi solumaya

Detaylı

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır. .com Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır. ilkok 2/... Sınıfı Türkçe Dersi Değerlendirme Sınavı Adı-Soyadı:... Yaşayabilmek için oksijene ihtiyaç vardır. Oksijen sayesinde karadaki

Detaylı

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım. Meraba, Ben Asena Ünğan. 19 yaşındayım. 1-22 Eylül 2016 tarihinde Güney Kore'de, Incheon, Seoul,Jeonju,Gyeonju ve Busan da bulundum. Güney Kore topraklarına sevdam 9 yaşında iken, Taekwondo ile başladı.

Detaylı

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Sizi tanıyabilirmiyiz? 1953 Söke doğumluyum. Evli, 2

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

tellidetay.wordpres.com

tellidetay.wordpres.com Peşin Alınmış Ücret Gecenin oldukça ilerlemiş bir vaktinde özel bir kliniğin önünde duran taksiden üç kişi indi. Şoför yarı baygın yaşlıca bir adamın bir koluna aynı yaşlarda görünen hanımı ise diğer koluna

Detaylı

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Bay Çiklet in Bahçesi

Bay Çiklet in Bahçesi 1. Bölüm Bay Çiklet in Bahçesi Bay Çiklet, kırmızı sakallarıyla ve bacakları birbirine dolanmış bir ahtapot gibi ters ters bakan, kan çanağı gözleriyle öfke dolu, yaşlı bir adamdı. Çocuklardan, hayvanlardan,

Detaylı

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı;

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı; Hisler körelir. Köreldikçe naçiz vücutta dans etmeye kalkışan ruhun etrafı kötülüğün demirden dikenleriyle çevrelenir. Her bir diken yastır ve mutluluğun katline en vefasız şekilde, acımasızca mührünü

Detaylı

Birinci Bölüm. Angelina D Angelo hakkında söylenebilecek en

Birinci Bölüm. Angelina D Angelo hakkında söylenebilecek en Birinci Bölüm 11 YIL ÖNCE WILLOW FALLS DOĞUM MERKEZİ NDE Angelina D Angelo hakkında söylenebilecek en tuhaf şey, onun Willow Falls ta oturmadığı bir dönemi kimsenin hatırlamamasıdır. Kasabanın en ihtiyar

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme. Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam

Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme. Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu na göre 2008 yılı sonu itibariyle evlatt edindirilen

Detaylı

Esrarengiz Olaylar. Dangg Dongg Dangg

Esrarengiz Olaylar. Dangg Dongg Dangg Esrarengiz Olaylar Saatler gece yarısını çoktan geçmişti. Uzaklarda bir yerlerde, sarkaçlı duvar saatinin iç ürperten sesi yankılandı: Dangg Dongg Dangg Bir köpek uludu. Yarasalar, ince tonlu haykırışlarla,

Detaylı

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha.

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha. BULUŞMA Deniz kenarında bir lokantadayız. Görüşmeyeli uzun zaman oldu. İnternetten birkaç fotoğraf. Hepsi bu. Seni buraya çağırmakla iyi mi ettim? Galiba bundan hiçbir zaman emin olamayacağım. Karşımda

Detaylı

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. (Şapkasını takar.) Nasıl oldu Mimiciğim? Ay çok hoş! (Saçlarına taktığı çiçekleri gösterir.) Ne

Detaylı

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına 23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına Bodrum da 3 yıl önce kaptanlığa başlayan Gül Yavuz, 23 yıl yazılım sektöründe çalıştıktan sonra nasıl yat kaptanı olduğunu ve denizlerde kadın kaptan olmanın

Detaylı

LanguageCert AÜ TÖMER A2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

LanguageCert AÜ TÖMER A2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 LanguageCert AÜ TÖMER A2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 Gözetmen için açıklamalar Sınav Süresi : 9 dakika A = Aday G = Gözetmen Birinci Bölüm Süre: 2 dakika KAYIT CİHAZINIZI KONTROL EDİNİZ. G A G A :LanguageCert

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

Jamie Foxx J

Jamie Foxx J Jamie Foxx J - - - - - - - - - - - - - 62 Corinne Foxx 63 Biz müzik ve sinemayı bir araya getiren bir aileyiz. Babam hem eğitimli bir müzisyen hem de bir oyuncu. Gerçekten çok şanslıyım! Corinne Foxx Jamie

Detaylı

DON GİOVANNİ. uygun ve çok uzun uçuş saatleri gerektirmeyen bazı Avrupa şehirlerine göz gezdirirken

DON GİOVANNİ. uygun ve çok uzun uçuş saatleri gerektirmeyen bazı Avrupa şehirlerine göz gezdirirken TURK 101-57 2014-2015 Güz Dönemi İlk Ödev-Son Metin Opera 08.10.2014 Beril Babacan 20901276 DON GİOVANNİ Geçtiğimiz kış bir arkadaşımla ara tatilde yurtdışına çıkmak istiyorduk. Bütçemize de uygun ve çok

Detaylı

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. 1. Bölüm Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. Bütün bu insanın kafasını şişiren karmaşa, çok ama çok masum bir günde başladı. O gün çok şirin, çok masumdu. O gün öyle muhteşem, öyle harika ve öyle

Detaylı

KÜSTÜM, OYNAMIYORUM. Alan MacDonald. iillüstrasyonlar: Mark Beech

KÜSTÜM, OYNAMIYORUM. Alan MacDonald. iillüstrasyonlar: Mark Beech KÜSTÜM, OYNAMIYORUM Alan MacDonald iillüstrasyonlar: Mark Beech 4 PRIDDLE LAR: Roger, Jackie ve Warren Tarif: Soluk yüzlü insancıklar Sevdikleri: Sessizlik ve huzur Sevmedikleri: Troller BAY TROL: Egbert

Detaylı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik

Detaylı

EDGAR ALLEN POE, Annabel Lee. Daha önce ne olduysa yeniden olacak. Daha önce ne yapıldıysa yeniden yapılacak. Bu dünyada yeni diye bir şey yok.

EDGAR ALLEN POE, Annabel Lee. Daha önce ne olduysa yeniden olacak. Daha önce ne yapıldıysa yeniden yapılacak. Bu dünyada yeni diye bir şey yok. Seneler, seneler önceydi; Bir deniz krallığında Bir kız yaşardı, belki bilirsiniz. İsmi Annabel Lee. Hiçbir şey geçmezdi fikrinden, Sevilmekten ve sevmekten başka beni. EDGAR ALLEN POE, Annabel Lee Daha

Detaylı

Korkut un Hindistan Güncesi - 2 Delhi. 2 Delhi Cuma Delhi`de 2.gün

Korkut un Hindistan Güncesi - 2 Delhi. 2 Delhi Cuma Delhi`de 2.gün Korkut un Hindistan Güncesi - 2 Delhi 2 Delhi 12.11.2010 Cuma Delhi`de 2.gün Sabah 04 sıralarında çalgılar eşliğinde ayin sesleriyle uyandım. Sesler giderek uzaklaştı ve kayboldu. Kısa sürdü ama kulağa

Detaylı

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır 1. Bölüm Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır Savaşı nın hikâyesidir. Diğer adıyla ona Akşam Yemeği Savaşları da diyebiliriz. Aslında Hayalet Avcıları III de diyebiliriz, ama açıkçası

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

Benimle Evlenir misin?

Benimle Evlenir misin? Benimle Evlenir misin? Bodrum sokakları ilginç bir evlenme teklifine daha sahne oldu. Bodrumlu genç kaptan Ali Özbaylan 9 yıl önce tanıştığı kız arkadaşı Tuba Cihat a, Milta Marina da bulunan bir kafede

Detaylı

saltbodrum Camel Beach Residences

saltbodrum Camel Beach Residences saltbodrum Camel Beach Residences Yeni bir hayata açılan kapı saltbodrum saltbodrum Bodrum yarımadasına girdiğinizde, aracın camını aralayacaksınız. Önce bir Ege havası çarpacak yüzünüze, hafiften sarhoş

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Dört Dakika İçin Bile Olsa Okuyabilmek Evden acele ile çıkmıştım. Koşar adımlarla metroya doğru ilerlerken bir yandan öğrencilere vereceğim dersin plânını yapıyor, bir yandan da çiseleyen yağmurda ıslanmamaya

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Dört Dakika İçin Bile Olsa Okuyabilmek Evden acele ile çıkmıştım. Koşar adımlarla metroya doğru ilerlerken bir yandan öğrencilere vereceğim dersin plânını yapıyor, bir yandan da çiseleyen yağmurda ıslanmamaya

Detaylı

Acilen markete gitmeniz gerek. Gardırobunuzdan çarçabuk ne seçersiniz?

Acilen markete gitmeniz gerek. Gardırobunuzdan çarçabuk ne seçersiniz? Bayanlara Özel Test Giysi Seçiminiz Kişiliğiniz Hakkında Ne Söylüyor? 1-1Formun Üstü Bir iş toplantısındasınız ve tek bayan sizsiniz. a) Zekice yorumlarınızla öne çıkar, varlığınızı hissettirirsiniz. b)

Detaylı

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Çok çok eski zamanlarda, var varken, yok yokken ahmak bir kurt, kapana yakalanmış. Kapana yakalanan

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır. Dersin Adı Tema Adı Kazanım Konu Süre : İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi : İnsan Olmak : Y4.1.2. İnsanın doğuştan gelen temel ve vazgeçilmez hakları olduğunu bilir. : Doğuştan Gelen Haklarımız :

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, hareket halindeki enerjidir. Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir. Duygu, insanın yaşam kalitesini belirleyen en önemli kaynaktır.

Detaylı