Anneanneniz annenizi alıp ayrıldıktan sonra bir daha babayı ve ailesini hiç görmemişler. Annenizin ailesinin geri kalanını gördünüz

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Anneanneniz annenizi alıp ayrıldıktan sonra bir daha babayı ve ailesini hiç görmemişler. Annenizin ailesinin geri kalanını gördünüz"

Transkript

1 İstanbul bana hep anneannem gibi gelir Anneannemdir. Hakkı yenmiş, kadri kıyı bilinmemiş,ao çekmiş,hk: kimseιοηυηili varmamış, anası babası terk elmiş, terk -"«"nmnvnn bir kadın gibidir hep Istan Portre / Mücella Yapıcı Gezi nin simgeleşen ismi 1951 yılında İstanbul'da gözlerini dünyaya açtı. 5 yaşında ailesiyle birlikte Anadolu'nun yolunu tuttu. Çocukluk yılları Diyarbakır, Kayseri, Adana ve Ankara'da geçti. İlk gençlik yıllarında İstanbul'a döndü. Çamlıca Kız Ljsesi'ni bitirdi. İTÜ Mimarlık Bölümü nden Yüksek Mimar olarak mezun oldu. Meslektaşı Memik Yapıcı ile evlendi. 2003'te can yoldaşım dediği eşini kaybetti. Halen Taksim Dayanışmacın temsilcilerinden ve Mimarlar Odası İstanbul Şubesi yöneticisi. Hakkında 27.5 yıla kadar ceza istenen Gezi iddianamesi son olarak mahkeme tarafından reddedildi. ESİN DALAY e sin.d ala y@ yu rtg a zete si.co m.tr ücella Yapıcı, hayatını İstanbul'a, çevreye, insana, doğaya, kuşa, balığa, ağaca, börtü böceğe, hakka adamış, kendi deyimiyle yaşını başını almış bir mimar. Bir hak insanı... Gezi direnişiyle birlikte sadece Türkiye'de değil, şu cihanda adını duymayan kalmadı neredeyse... Gezi Parkı ndaki ağaçlan kestirmemek için gençlerin yaptığı direnişte onlarla birlikte yer aldı. Taksim Dayanışması nın bileşenlerdendi. Öncelen de Haydarpaşa Garı için mücadele etmişti, İstanbul'un ranta teslim olmaması, betonlaşmaması için ve daha böyle nice haksızlık ve hukuksuzluğa karşı mücadeleye yıllarını vermişti depreminde, deprem bölgesinde kadınların ayakta kalma çabalarına destek olmuştu. Yani her hak arama mücadelesinde her zaman önlerdeydi. Bu yüzden geçen Mayıs ve Haziran'da 62 yaşında gaz yedi, gözaltına alındı, halkı isyana teşvik etmekten, 4 arkadaşıyla birlikte hakkında hakkında 27,5yıla varan ceza istemiyle iddianame hazırlandı. Mahkeme savdığın hazırladığı iddianameyi şimdilik reddetti. Bunlar her gün basında okuduklarımız, bildiklerimiz... Pekya bilmediğimiz Mücella Yapıcı?Şimdilerde 63 yaşını süren bu ufak tefek, ele avuca sığmayan ama koca yürekli kadın kim?işte Mücella Yapıcı'nın ağzından hayat öyküsü doğumlusunuz. İstanbullusunuz. Bunlar sizin hayatınıza ilişkin kısacık da olsa bildiğimiz şeyler. Ama bize Mücella Yapıcı'yı siz anlatın isteriz... Benim hayatım çok enteresandır. Hani hep denir ya 'İstanbul doğma, büyüme' diye, ben İstanbul doğma, Anadolu büyümeyim. İstanbullu bir ailenin çocuğuyum, anneannem Rum. Çok acıklı bir hikayesi vardır. Adı Sophia idi. Ama sonra dedeme aşık olmuş, Müslümanlığı kabul etmiş ve Safiye olmuş. Yaşını da şöyle hesaplayalım, 17 yaşında annemi kucağına aldığına göre, annem de 1930'lu idi, galiba 1913 doğumluydu. İstanbul'da Osmanlı'nm son dönemi, 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı dönemini yaşamış. Öteki olmayı ben çok defalar yaşadım. Anneannem Dame De Sion'da okumuş. Ailesi Beyoğlu'nda Aynalıçeşme'de oturuyormuş. Dedem de Türk ve Müslüman. Dede ailem ise İstanbullu ve Fatih kökenli. Dedem o yıllarda Karaköy'deki Tütün Rejisi'nde ekspermiş. Dedemin babası da Nusret mayın gemisinin kaptanlarından biriymiş. Adı da İsmail Hakla. Anneannemle dedem birbirlerine böyle karşıdan bakarak aşık olmuşlar. Anneannem dedeme kaçmış. İstanbul dindarları yobaz değil ama bağnazdır yani gerçek anlamda muhafazakar. Bir türlü kabul edememişler o Rum kızını. Çok ciddi problemler olmuş ve sonra annem doğduğunda anneannem annemle birlikte dedemi terk etmek zorunda kalmış. 0 sırada annem 5 yaşına gelince, anneannem de 20'li yaşlardayken bir başlarına kalıvermişler. Tabii burada salt bağnaz olan dede tarafım değil, anneannemin ailesi de çok bağnazmış. Aslında anneannem, dedeme kaçmadan önce Triesteli bir kaptanla nişanlıymış. Anneannem dedeme kaçınca, ailesi bütün çeyizini Karaköy'de okulun önünde ateşe vermiş. Ardından da İstanbul'u terk etmişler. Hatta bizde böyle yanık Venedik dantelleri falan dururdu. SEVDİKLERİMİ HEP ÇOK ERKEN YİTİRDİM Sizin üzerinizde sanırım büyük bir etkisi var anneannenizin... Evet, beni anneannem büyüttü, üzerinde etkisi de emeği de büyüktür. Annenizin ailesinin geri kalanını gördünüz mü? Hayır, hiçbirini görmedim. Hâlâ aklımda, anneannemin tarafı, yani benim sülalemin bir yarısı, -ki ben anneanneme aşıktım, çok da benzerim- bir yerlerde, Yunanistan'da mı, başka bir yerde mi... Anneannemin Niko diye bir kardeşinin olduğunu biliyoruz, ondan türeyenler var mutlaka ama onlar da kimbilir nerelerdeler... Araştırdınız mı? Hep araştırmaya kalkarım, ama hayat öyle bir karmakarışıklaşır ki, bir türlü fırsat bulamam. Bu hep böyle oluyor. Bunu çok istiyorum, çünkü annem o kadar çok çile çekmiş ki tek başına İstanbul'da, 7 yaşında gazete satmış sokaklarda, tütün işçiliği yapmış. Bir anlamda annesine bakmak zorunda kalmış. Çünkü annnesi o kadar aristokrat bir kadınmış ki, çalışamamış bir türlü... Mürebbiyelik falan yapmaya kalkmış, olmamış. Ama sonra anneannem tütün işçisi olmak zorunda kalmış. Şimdi Kadir Has Üniversitesi olan yerde Cibali Tütün Fabrikası varmış. Ana kız orada çalışmışlar. Anneanneniz annenizi alıp ayrıldıktan sonra bir daha babayı ve ailesini hiç görmemişler mi? Hayır, annem babasını hiç görmemiş, babasız büyümüş. Ama halalarıyla sonradan barışmıştı annem, onları severiz yani... Onlardan da şimdi bugüne kalan bir tek halamın kız var. Ben büyüklerini çok erken kaybetmiş bir kadınım. Çok ölüm acısı gördüm. Şu anda en büyük ben kaldım aileden. Bir süre önce doktor olan ortanca kız kardeşimi de kaybettim. Eşimi, annemi, babamı çok erken kaybettim. İki kız kardeş kaldık bu hayatta. 0 Adana'da, ben burada, bir de çocuklarımız var. Anneannenize dönersek, dedenizden ayrıldıktan sonra ailesini hiç aramamış mı ya da ailesi onu affetmemiş mi? Hayır hiçbiri anneannemi aramamış, o da onları aramamış. Ben 9 yaşlarındaydım, anneannemi kaybettiğimizde. Meme kan-

2 AnneanneSophia ve anne Mübeccel tütün işçisi iken, S^avededeMusUiaul.naiWeny-l K u V u t e r k eder ailesi»e anneanne Sophia (sağ basta) A n n e a n n e Sophia 4 0 y a ş ın d a. g k o a ta jşçjsi a n n e E m in ö n ü nde. Mücella 'd e 1 y a ş ın d a y k e n Taksim' Babaanne, baba, anice ve dede diğer aıfe büyükleriyle. 20 BAĞIMSIZ 1-31 MART 2014 Mücella, 1952 de Haydarpaşa'da Tayyar dede ve annesiyl 5 e anne Mubeccei (soldan 4.) a, I. *W anyla. Beyoğlu Mis sokakta, 1939'da Mustafa dede ve manav komşusu. l-3l MART 2014 BAĞIMSIZ 21

3 seriydi. Aile bir tek o zaman, anneannemin hastalığını duyup gelmiş. Demek ki uzaktan da olsa izliyorlarmış kızlarını... Amerika'da tedavi görsün diye alıp götürmek istemişler. Ama bir şart öne sürmüşler ve 'kızını ve torununu bırakacaksın, onları bir daha aramayacaksın, görmeyeceksin' demişler. Anneannemin tek kızı ve o dönemde tek torunu benim, anneannem de ailesinin bu teklifini reddetmiş. Onlar da gitmişler. Bir daha da ne onlar bizi aradı, ne de biz onları aradık. Öyle kayıp ve acı bir hikayedir bu... Anneannenize ait hatırladığınız ne vardır? Çok şey var. Çok iz bıraktı bende. Mesela ben şöyle bir çocuktum, eldivensiz, şapkasız, manşonsuz sokağa çıkamazdım. Anneannemin kuralları vardı ve biz de o kurallara uyardık. Annem anlatırdı, ben de kısmen hatırlıyorum, radika yerlermiş yani hindiba, sabah, öğle, akşam... Fakat radika yenirken bile masaya ciddi bembeyaz örtüler serilir, çatal bıçakla mutlaka mükemmel bir sofra düzeni olur ve oturulup bir sofra adabıyla Anneannesi, annesi ve Mücella (o sırada 4 yasında) 1955 yılında Oıduevi'nde bir düğünde. yenirmiş. Kırık bir Türkçesi vardı ve şöyle derdi bana; 'Kızım her şeyin bir yakışığı vardır.' Öyle bir kadıncağızdı. Mesela İnci Pastanesi bizim için çok önemliydi. Yıkılması benim için müthiş bir travmadır. Çünkü anneannemle annem beni oraya götürürlerdi. Çok şık bir kadındı, yoksul düşmesine rağmen. Şapkasız sokağa çıkmazdı. Tam bir Beyoğlu hanımefendisiydi. İşte onunla gidip supangle yenirdi, o zaman profiterol yoktu sanırım, hatırlamıyorum. Mesela Saray Pastanesi de ha keza öyle. SARAY PASTANESİNİN ANISI ÇOK BÜYÜK Şimdi onun yerinde de Demirören İş Merkezi var sanıyorum.. Evet, ne yazık ki... Saray Pastanesi de babamın anneme aşkını ilan ettiği pastane. Çok hoştur onların öyküleri. İşte bunlar Beyoğlu çocukları sürekli Saray Pastanesi'ne gidiyorlar. Annem de o zamanlar, babamın kardeşinin yani amcamın arkadaşı. Babam da anneme göz koymuş ama bir şey diyemiyor. Bir gün Saray Pastanesi'nde annemi beğendiğini söylüyor ve sonra annemin muhallebisinden aynı kaşıkla yiyor. Bu müthiş bir ilanı aşktır. Anlattığı zaman çok gülerdik ama annem 'işte o zaman bana aşık olduğunu anladım' derdi. Annemle babam çok güzel tango yaparlardı, dans ettikleri zaman herkes onları izlerdi. Böyle bir ailenin kızıydım. Baba tarafım GalatasaraylIydı. Babam da, amcam da Galatasaray'da oynamışlar. Buralarda büyüdüm, bazen şöyle bir bakıyorum kendime de... Babamın babası Haydarpaşa Liman işçisiydi. Daha doğrusu, çok iyi Rusça bildiği için tercümanlık yapıyordu. Haydarpaşa'da da babamın çalıştığı Zirai Donatım Bölge Müdürlüğü vardı. Babam devlet memuruydu. İstanbul doğma Anadolu büyüme dediniz, ne zaman İstanbul'dan ayrıldınız? Ben 5 yaşıma gelene kadar İstanbul'da yaşadık. Sonra babam Diyarbakır'a Zirai Donatım kurmak için gitti. Biz de babamla birlikte Diyarbakır'a gittik. Anneannem İstanbul'da kaldı ama zaman zaman yanımıza geliyordu. Diyarbakır'da bir başka ötekilik gördüm. Diyarbakır'ın içinde ev bulamadık. Bağlar'da bulduk. Bağlar o zamanlar hakikaten muhteşem bir bağlıktı. Her yanda tek tek taş evler vardı. 0 zaman çocuk aklımla ürktüğümü çok hatırlıyorum. Çünkü tuvalet evin dışındaydı ve iki kocaman taşın ortasında kocaman bir delikten ibaretti. Hep korkardım o deliğin içine düşüp kaybolmaktan. Zaman zaman öyle bir rüya görürüm, sanırım çocukluğu insanı terk etmiyor. Diyarbakır'la ilgili anılarınız... Benim hayatımda Diyarbakır'la ilgili en önemli anı ötekileştirmeye karşıdır. Çünkü daha önce anlattığım gibi bir aileden gelince ve çocukluğumda Güneydoğu ile de tanışınca, etnik duyarlılığı olmamak diye tarif edebileceğim bir duyarlılığım var. Öteki olmanın ne olduğunu bilirim ve etnisiteden nefret eden bir kadınım. Çünkü çok acılı bir aileye mensubum. Öteki olmak zor bir şey. Bu konuda 'insan insandır' ilkesiyle büyüdük biz. Annemle babam böyle insanlardı ve o dönemde edep diye bir şey vardı. Bizim Katina teyzemiz de vardı, Ermeni teyzemiz de vardı, Kürt teyzemiz de vardı. Diyarbakır'a gittiğimde, tam bir İstanbul burjuva kızı, küçücük eteklikler, dantelli külotlar falan böyle pıtı pıtı sokağa çıktım. Oynayacağım. Çok sosyal, cimcime bir çocuktum. Ayrıca hâlâ çok severim insanları ve insanlara dokunmayı... Hani öyle çocuklarımla birlikte dışan çıkarken beni uyarırlar, Anne baksosyalleşmeyeceksen çıkalım' diye... Öyle bir hissiyatım var, bu gezegende milyarlarca insan birlikte yaşıyoruz. Hani bana herkes bir yakınımmış gibi gelir. Milyarda bir ihtimal şu anda biz birlikteyiz. Bu kocaman evrende ne kadar büyük bir yakınlık, ne kadar muhteşem bir şey düşünsenize... Biz milyarda bir ihtimal şu anda birlikteysek bu bir ödüldür, bir zenginliktir. Benim yaşam anlayışım bu, ben bundan çok keyif alıyorum. 'BENİ KORUMAK İÇİN AKREBİ ÖLDÜRMÜŞ' Neyse, Diyarbakır'a dönelim. Sokağa çıktığımda insanlarla konuşamıyordum. Çünkü dil bilmiyordum. Anadilde eğitim hakkının en büyük savunuculanndanımdır bu yüzden... Politik olarak değil... Anneme niye böyle konuşuyorlar dediğimde, 'Çocuğum onlar Kürt, onun için böyle konuşuyorlar' demişti. Pek anlamamıştım ama kabul ettim. Sokağa çıktığımda bir süre sonra çocuğun birinin bir şeyi öldürmeye çalıştığını gördüm, taşla vura vura öldürmeye çalışıyordu. 'Yapma' diye diye bir hal oldum ama derdimi anlatamadım. Bunun üzerine aldım bir taşı, çocuğun kafasına vurdum. 0 kan dehşetti, hayatımdaki uyguladığım ilk ve tek şiddettir. Kıyametler koptu. Ama sonra anladık ki o çocuk beni korumak için bir akrebi öldürüyormuş. O çocuk kimse, buradan kendisinden tekrar özür diliyorum. Ardından annem beni ağaca bağlamıştı iple. Kayboluyordum çünkü. Sonra anadilim gibi Kürtçe öğrendim, başka çarem yoktu. İlkokul 3'e kadar Diyarbakır'da okudum. Hayatımın en güzel çocukluk yıllarıdır. Çünkü müthiş güzel bir doğa vardı. Şimdi maalesef Bağlar perişan olmuş durumda. 0 g g j r Aslen Kum olan bir Müslüman'a yani dedeme kaçtığı için ailesinin reddettiği anneannem Sophia (sonradan İslamiyet'e geçip Safiye olmuş) bende derin izler bıraktı. Kuralları olan tam bir İstanbul hanımefendisiydi. Çok acıklı bir hayatı oldu ama hep zarifti... güzelim taş evlerden hiçbiri kalmadı. Sadece Diyarbakır değil, Anadolu'nun bir çok yerinde dolaştık. İlkokula Diyarbakır'da başladım, Kayseri'de devam ettim. Adana'da bitirdim. Ortaokula Adana'da başladım, Trabzon'da devam ettim, Ankara'da bitirdim. Ancak ortaokuldan sonra İstanbul'a döndük. 5 yaşında ayrıldığınız İstanbul'a liseye başlarken dönmüş oldunuz... Evet, Çamlıca Kız Lisesi'ne kaydoldum. Babam da devlet memurluğundan ayrıldı, özel sektöre geçti. Bütün bunlar bana farklı insanları ve o farklı insanların öykülerini tanımamı sağladı. Anneniz çocukluğunda sokaklarda gazete sattı, ardından tütün işçiliği yaptı, sonra? Annem tütün işçiliğinden sonra çikolata işçiliği yapmış. Şimdi de hâlâ burada Karaköy'de bulunan Mabel'de çalışmış. Babamla evlenene kadar çikolata işçisi olarak çalışmış. Emekçi, işçi bir kadındı. Ailenizde bir çok insanı çok erken yitirdiğinizi söylediniz... Evet öyle... Annemi çok erken kaybettim, 59 yaşındaydı. Babamı 55 yaşında, kocamı da 51 yaşında kaybettim. Kardeşimi 54 yaşında kaybettim. Onun için bendeki bu biraz korkusuzluk, yaşanan bu kayıplardan, acılardan kaynaklanıyor. Onun için ben hakikaten oradaki o polisin dediği gibi çok yaşadım.

4 Bizim aile yaşam eşiğinin çok çok aşmış durumdayım. Acımasız bir hayat.. Tekrar çocukluğunuza dönersek, o zamanın insanları çoğunlukla yokluk içinde ama başka bir kültür var... Çok doğru, mesela mekan üzerinden mülkiyet duygusu yoktu. Bizim bir tek evimiz oldu o da Maltepe'de. Babam, ki çok üst düzey bürokrattı, sonra özel sektörde muhasebe müdürlüğü yaptı, buna rağmen o kadar dikkatli yaşardık ki... Mesela annem çok güzel dikiş dikerdi, benim bütün paltolarım ters yüz edilir, kardeşlerime uydurulurdu. Ben o açıdan büyük çocuk olduğum için hep şanslıydım, ben yenileri giyerdim, benim ters yüz edilen giysilerimi onlar giyerdi. İç çamaşırımıza varana kadar babam dahil, hepimizin çamaşırlarını, giysilerini annem dikerdi. Ben hazır iç çamaşın giydiğimi hiç hatırlamam. Son derece mütevazı yaşardık. Öğreti hep oydu; 'Aman çocuğum ne kazanırsanız hak ederek kazanacaksınız. Emeğinizin karşılığını alacaksınız.' Yerli malı haftası vardı, Sümerbank vardı. Ayakkabılarımız falan Sümerbank'tan alınırdı. Mesela ben lojmanda büyüdüm, o muhteşem bir şeydi. Diyarbakır haricinde lojmandaydık. Ankara'da Atatürk Orman Çifüiği'nin lojmanlanndaydık. Hem doğayla, hem işçiyle iç içeydik. Sınıflar arası bir kast yoktu. Kantin vardı, fişlerimiz vardı, kantinden bu fişlerle alışveriş yapardık. Cumhuriyet baloları olurda Çok sosyaldik. Daha farklı bir ortamdı. DİYARBAKIR'DA GEÇEN İLK ÇOCUKLUK Diyarbakır da böyle miydi? Diyarbakır da çok modemdi. Diyarbakır'dan da aklımda kalan bir şey, annem de anlatırdı; biz Diyarbakır'a Haydarpaşa'dan trenle gittik. Çok uzun, 3 gün 3 gece sürmüştü. Diyarbakır'a gelince, annem üstüne kocaman paltolar giyip, başına örtüler örtüp, eline eldivenler geçirip trenden inmişti. Ama Diyarbakır Gan'nda birbirinden şık giyimli bir sürü kadını görünce rezil olmuş, hem şaşırmış hem çok utanmış. Gerçi Bağlar'da yalnız kalınca çok sıkıntı çekti ama hani şu Gezi'deki empati var ya, 'insanı insan olduğundan dolayı sevmek', biz onu yani ben 5 yaşımda, annem de 25 yaşında biliyorduk ve yaşadık. Anneannenizin kaybına gelirsek... Anneannemi kaybettiğimde 9 yaşındaydım. Üzerinden çok geçti ama, biz Diyarbakır'da idik, benim için çok korkunç bir şeydi. Çünkü benim anneannemle ilişkim çok farklı, çok özeldi. Tam böyle söylemediler bir süre öldüğünü... Sonra öğrendim ve hatırladığım Çamlıca Kız Lisesi'nin 60'lı yıllardaki müdürü Macit Karakurum'du. Doğaya, insana, öğrencilerine karşı son derece saygılı ve sevgili bir eğitimciydi. İşte Macit Hoca, 'lisenin bahçesinde zaten yüzlerce ağaç var' deyip es geçmemiş ve Mücella'nin da aralarında bulunduğu öğrencilere bir fidan dah diktirtmiş. Öğrenciler ve Macit Hoca, hep birlikte o minicik fidanın çevresine dizilip bu pozu vermişler. kadarıyla çok yıkıldım. Bir yanım eksildi, kayboldu... Hissettiğim ilk büyük acı buydu hayatımda... ANNEANNEM BANA 'CELLA' DERDİ Anneanneniz size ne diye hitap ederdi? Cella derdi. Agapi mou (canım benim, aşkım benim) derdi. Ben çok haşan, yaramaz bir çocuktum. Anneannem çok düzgün bir kadındı. Ha bire şapkalarını bağlardı, benden korumak için. O zamanlar ben de anneannemin sandığını gizlice karıştırmaya bayılırdım. Ama o hep anlardı... Annenizle ilişkileriniz nasıldı? İyiydi, çok iyiydi ilişkilerimiz. Biz üç kız kardeş ve annem iyi anlaşırdık. Ama annem kurallı bir kadındı. Şöyle bir şey hatırlıyorum, tıpkı ben çocukken anneannemin sandığını nasıl karıştınyorsam, yıllar sonra bu kez 3 kız kardeş annemin sandığını karıştırmaya başladık. Bayılırdık o sandıktaki bohçalan açıp da içine bakmaya... Sonra da bohçaları yine annemin katladığı şekilde katlayıp sandığa geri koyardık ama annem her seferinde tıpkı anneannem gibi karıştırdığımızı anlardı. Sonra annemin nasıl keşfettiğini anladık. Annem bize temizlik yaptırırdı, ardından şöyle bir bakar ve 'burayı süpürmemişsiniz' derdi. Bir gün 3 kardeş oturduk, nasıl anlıyor diye kafa yorduk. Sonra baktık ki, mesela halının altına bir işaret koymuş, biz bu sefer temizliğe başlamadan işareti arar bulur, ondan sonra işe girişir olduk. Okul zamanı değil ama tatillerde ciddi iş yapardık, yemek yapmayı öğrenirdik. Ama yine de size sokakta büyüdüğümüzü söylemeliyim. Ağaç tepesinden inmezdik. Tabii şimdi bu çocukların ne yazık ki böyle bir şansı yok. Mesela hiçbir zaman servise binip de okula gitmedik. Yürüyerek giderdik. Bir tek Ankara'da Ulus Ortaokulu'nda okurken, çiftlikten normal belediye otobüsüne biner, giderdim. Ama sadece ben değil benim çağdaşım hiç kimse herhalde ilkokula servisle gitmemiştir. Çünkü her mahallenin bir okulu vardı. Kent olmak böyle bir şeydir. Şimdi bambaşka bir şey. Zavallı çocuklar 5 yaşından itibaren sabahın köründe kalkıp kilometrelerce, saatlerce yol gidiyorlar. Çamlıca Kız Lisesi'ndeki yıllarınıza gelirsek... Dediğim gibi, İstanbul kökenli bir çocuktum ama taşrada büyüdüm. Benim kuşağım o dönemde okullara sınavla girerdi, okullar da sınavla bitirilirdi. Çamlıca'ya sınavla girdim. Ankara'dan geldim ve sınavda 3. oldum. Büyük bir olay oldu, taşradan gelen kız herkesi solladı diye... Bu arada biliyor musunuz Çamlıca Kız Lisesi'nin o muhteşem binası satılıyor, çok acı benim için. Ben bunlann hiçbirini görmek istemezdim. Neyse, yine de mücadele edebilme enerjisinin olması önemli ama hoş değil. Gerçekten de görmek istemezdim. Neyse, Çamlıca'ya girdiğim zaman müfredatta Gatenby İngilizcesi vardı. Benim de Ankara'daki okulumdan bir kitap eksiğim vardı, bu eğitim açısından önemli bir eksiklikti. Çamlıca'da Kara Selma diye çok iddialı bir hocamız vardı, Selma Fıratlı. Hem Çamlıca'nın hem de St. Joseph'in İngilizce hocasıydı. Fakat bize çok kötü davranırdı, Allah rahmet eylesin. Bana eksik kitaptan dolayı 'Çocuğum sen yapamazsın, sen başka okula git' dedi. Çok ağnma gitmişti. Ve o yıl ben her şeyi bir kenara bırakıp sırf İngilizce çalışmıştım. Ve hayatımda ilk defa 4 tane 4 getirdim. Herkes yılaldı ailede. Ama İngilizce'den hiç kırık almadım. İnat işte. Demek ki taa o yıllardan bir inatçı tarafim varmış. Biliyor musunuz hâlâ o İngilizce ile çat pat idare edebiliyorum. Böyle bir eğitim vardı işte? Normal devlet lisesinin İngilizcesi... O kadar iyi eğitildik ki biz, hakikaten bütün hocalarıma defalarca müteşekkirim. Her türlü çok iyi eğitildik. DOLMALIK FISTIĞI ÇAMLARDAN TOPLARDIK O döneme dair başka bir anınız var mı? Olmaz mı? Geçenlerde bir resmimi buldum, okulun bahçesinde bir fidan dikmişiz ve etrafında öyle bir dizilmişiz ki... Çok sevgili Macit Karakurum diye bir müdürümüz vardı, o diktirmişti. O fidan bizim için ne kadar önemliydi, ne kadar keyiflenmiştik. Her yer ağaçtı, çamdı. Çamlıca'da otururduk biz, annem zeytinyağlı dolma yaparken 'çocuğum yan taraftan git fiştik topla gel' derdi. Şimdi oralar, her taraf yapılaştı. Yani bütün o ağacın, o fidanın, o insanların, o ruhun yerini korkunç binalar aldı. İşte bütün bunlarla birlikte yaşadığım için şimdi olup bitenler çok daha fazla dokunuyor bu kentlere yapılanlar. Aynı şekilde Diyarbakır'ın Bağlar semti de bana çok dokunuyor. Biraz sahiplik duygusu oradan galiba, kente sahip çıkmak, çevreye sahip çıkmak.. Kendinizi oraya ait hissetmek gerekiyor. İstanbul'da biz bunu da yitirdik. Başka gidilecek yer aranıyor. Şuradan köyüme gitsem, memlekete gitsem, Bodrum'a gitsem, Marmaris'e gitsem... Hep gitmek düşünülüyor. Kent geçici, sadece sizi o anda tutan, para kazanacağınız bir yer olunca da siz de bu kente sahip çıkmıyorsunuz. GENÇKEN İSTANBUL'DA TAŞRALIYDIM İstanbul size ne ifade ediyor? İstanbul bana hep anneannem gibi gelir. Hakkı yenmiş, kadri kıymeti bilinmemiş, acı çekmiş, hiç kimse onun farkına varmamış, anası babası terk etmiş, terk edilmiş, kendini savunamayan bir kadın gibidir hep İstanbul benim için. Belki de onun için çok seviyorum ben İstanbul'u. Hemşehrisi olduğum için filan değil, dediğim gibi başka yerlerde büyüdüm. Hep bu öykülerin, bu yaşanmışlıkların, bu sevdalann, annemle babamın aşkının, tangosunun yeri gibi gelir ama kendimi İstanbullu gibi hissetmedim ben açıkçası. Ben hep o ilk gençlik yıllarımda İstanbul'da taşralıydım. Ötekiydim ama şimdi yine ötekiyiz. Öteki olmak iyi bir şey. Çünkü diğer >

5 ötekilerle birlikte olduğunuz zaman kendini öteki zannetmeyenler ötekileşiveriyor. Aslında öteki diye bir şey de yok. HAZİRAN'DA İNSANLIĞI YA$ADIK Haziran neydi peki? İşte Haziran hep aklıma geldiği zaman düşündüğüm buydu, Haziran bütün bunlan yaşatan bir şeydi. O sadece insan olmanın, insanca yaşıyor olma arzusunun paylaşılması kadar güzel bir şey var mı? Her yaştan, herkes sokaktaydı. Aşktı Haziran. Ne güzel gülüyorduk yahu... Aylarca güldük. Daha önce hiç kimse gülmüyordu sokakta, kimse birbirine selam vermiyordu, günaydın demiyordu, yardım etmiyordu, dönüp yüzüne bile bakmıyordu. İnsanlar birbirine güven duymaya başladı. İşte bunu yaşayamayanlara yazık. Bu sadece bizim için değil, çocuklar için de müthiş bir öykü oldu. Gençler için de müthiş bir öykü oldu. Komşu oldu insanlar birbirleriyle. Yeniden mahalleyi yarattık yahu, bu çok güzel bir şey değil mi? Konunu, komşunu, bakkalını, çakkalmı tanıdın. Dostunu, düşmanını tanıdın, herkesi gördün. Aidiyet duygusu ve güven duygusu oluştu. Anadolu'da Haziran'm yaşandığı yerlerde de bu böyle oldu ama İstanbul aslında bir Anadolu. Asıl İstanbul'da oldu. İstanbul müthiş bir laboratuvar. Biz Haziran'ı sadece İstanbul'da ya da Anadolu'da değil, beynelmilelde de yaşadık. Size buna dair bir şey anlatacağım; İtalya'nın Sardunya Adası'nda linguistik profesörü olan Eduardo, buraya gelmiş. Bu adamcağız beni nerede gördü bilmiyorum ama 'size bir şey olursa haber verin, içeri girerseniz ben de gelicem' dedi. Bu inanılmaz bir şey. Tüm dünyayı etkiledi Haziran. Bunu yaşadık, çok ama çok iyi oldu. AKARETLERDE BİR ODADA YAŞIYORDUK Beşiktaş'ın da sanınm mahalle olarak sizde özel bir yeri var... Çoook... Akaretler'de şimdi rezidans yapılan o vakıf evlerinde oturduk. Biz orada bir odada yaşardık. Annem, babam ve ben. Kocaman bir sofası vardı, o sofaya açılan büyük bir odada yaşardık. 5 yaşıma kadar o tek odada yaşadık. Alt katta kırmızı taşlı çok güzel bir giriş vardı. Orada kuyu vardı. Sarnıcı, çıkrığı falan vardı. Mutfak ortaktı. Karşıda Mehlika Hanım teyzeler vardı. Bir tek onu hatırlıyorum. Sofada kocaman bir gardrop vardı. Annem bir gün bana kızdı, bir Zeynep bebeğim vardı, bu arada bir parantez açayım, bebeklerimizi de hep annem dikerdi, çarşıdan almazdık, işte o Zeynep bebeğimi annem kaldırıp o gardrobun arkasına fırlatıp attı. O Zeynep bebek orada kaldı, belki de o tadilatlar sırasında oradan çıkmıştır. Öyle yaşanırdı o zamanlar. Biz İstanbullular için o zamanlar öyle Bostancı falan çok uzaktı. Babaannem 'bize dünyayı versen öyle Bostancı'ya gitmeyiz, ne o öyle dünyanın bir ucu' derdi... Kendimize ait bir evimiz de olmadı yıllarca. Ama sadece biz değil çoklan böyleydi. Amaaaan ev sahibinin bir evi var, kiracının 10 evi var' denirdi. Ya da bir evde kiracıysanız 20 yıl o evde oturulurdu. Öyle bir kültür vardı. Beşiktaş'ı annem çok severdi, oralarda gençliği de geçmiş. Gençlik yıllarımda Beşiktaş'ta yaşamadım ben aslında. Üniversite sıralarında Acıbadem'de oturuyorduk. Sonra babam 70'lerde falan hani o s'sınırlı sorumlu' diye başlayan arkadaşlarıyla kurdukları kooperatif vasıtasıyla Maltepe'de bir ev aldı. Sosyal konuttu. Hâlâ duruyor o Işıl Apartmanı. Oradan üniversiteye gittim, geldim. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık'ta okuyordum. Evlenince de Maltepe'de oturduk. Büyük kızıma annem baktı. Sonunda depremden sonra biz Beşiktaş'a geçtik. Beşiktaş'ta eşimle ortak bir ofisimiz vardı, oraya geçip orada yaşadık. Deprem bölgesinde de epeyce çalıştınız sanınm... Evet, epeyce çalıştık. Maltepe'deki evimiz hasarlanmıştı. Biz de hayatımızı büroya taşıdık. Orada yaşadık 2 yıl. Eşimi de kaybettikten sonra Beşiktaşlı oldum. Ancak bu gözaltı olayının ardından bir gazete tarafından adresim afişe edildi, ben de taşındım oradan. Evimi çok seviyordum ama adresim afişe edilince hayatıma, evime tecavüz edilmiş gibi oldu, bu da benim canımı sıktı. Ama Beşiktaş'ın yeri benim için bambaşka... Hayatınız hep mücadeleyle mi geçti? Hayır tam denilemez. Çok güzel bir çocukluk geçirdim. Hep belli standartlarda yaşadık. Hiçbir zaman eksik bir şeyimiz olmadı ama bizim de asla arsız taleplerimiz yoktu, olmadı ve olamazdı. Çünkü hep annemle kadındı. Annemin mevsimine göre bir tayyörü ya da bir döpiyesi vardı. Her davete, hiç rahatsız olmadan, onları giyerdi babam birbirlerine çok aşıktılar ve hep şunu anlatırlardı bize; 'İşte biz evlendiğimizde yarım at arabası eşyamız vardı'. Halk Partililerdi. Halkevleri'nde büyümüşlerdi. Orada tiyatro yapmışlar, dans etmişler. Çok aydın bir ailem vardı. Emekçi bir aileydi. Çok kanaatkardık. Dönem de öyle bir dönemdi. Bundan onur duymamız da bize öğretildi. Hiçbir zaman bir arkadaşımızın şöyle bir şeyi var diye biz öykünmedik. Yoksulluk ayıp değildi... Evet asla değildi. Annem her zaman bize 'Çocuğum yamalı giymek ayıp değil, kirli olmak ayıp' derdi. Bir bayramlık elbisemiz vardı. Ben annemden de biliyorum, annemin mevsimine göre bir döpiyesi ya da bir tayyörü vardı. Her davete onları giyerdi. 'Hay Allah bunu dün akşam giydim, bugün giymeyeyim' diye bir derdi hiç olmazdı. İhtiyaç olunca alınırdı. Biz şimdi çok tüketici olduk. Şimdi biz ihtiyacımız olmasa da alıyoruz, evler çaputtan geçilmiyor. Kalite de iyiydi. Şimdi aldığın her şeyin ağzı yüzü bir yere dağılıveriyor. Mesela hatırlıyorum, orlon yeni çıkmıştı, biz Ankara'da idik. Annem biz 3 kız kardeşi hep bir örnek giydirirdi ve iğrenç bir hatıradır o... Sinir olurduk... Hepimize o yeni çıkan orlondan birer kazak almıştı, o kazaklar bizimle büyüdü. Yıllar sonra bile kardeşlerim de ben de o mavi kazaklarımızı hatırladık, hatta hiç unutamadık... En çok alınan şey kitaptı, çok okurduk, bu çok önemliydi. Bizim çocukluğumuz başka bir kültürdü. GENÇLERİN BÜYÜK DERDİ GELECEKSİZLİK Başan kıstası da farklıydı... Evet, ben şimdi daha çok çalışmak gerektiğini düşünüyorum. Biz daha şanslıydık, çünkü bizde geleceğe dair kaygı yoktu. Şimdiki çocuklarda geleceksizlik var. Bizim öyle bir derdimiz yoktu. Çocuklarda çekip gitmek arzusu çok var ve haklılar. Bizde öyle bir şey yoktu. Görmek için gitmek vardı. O dönemde hayatınızı kim şekillendirmişti? Hayatımızı çok belirleyen ve benim sonradan feminist olmama neden olan bir şey var. Babaannem de çok dirayetli bir kadındı, beni çok severdi ama üç kız olunca annemi çok aşağılamış. Onun için babamda da 'benim kızlarım erkek gibidir' hissiyatı oluşmuştu. İşte odur benim hayatımı şekillendiren... Hİstanbul'da doğdum ama Anadolu'da büyüdüm. Onun için yüzme bilmiyordum. Bütün Anadolu insanları gibi denizi ilk kez Haydarpaşa'da görmüştüm. Babam beni kaldırıp Bostancı'da denize attı. Hiç unutmam, o gün mecburen yüzme öğrendim Kız ama, babanın erkek çocukları... Evet öyleydik. Kız ama erkek, gözünü budaktan sakınmaman gerekiyordu. Hiç unutmuyorum, ben ortaokulu bitirip de biz İstanbul'a geldikten sonra, Anadolu'da büyüdüğüm için yüzme bilmiyorduk. Çünkü denizle haşır neşir değildik. Denizi ben ilk defa Haydarpaşa'dan görmüştüm diğer Anadolu insanlan gibi. Yüzme öğrenmemiz lazım. Annemle babam biliyor ama biz bilmiyoruz. Babam Bostancı'da beni kaldırıp denize attı. Hiç unutmam ve ben mecburen yüzmeye başladım. Küçüksu'da plaj vardı. Babam bizi bu plaja da götürürdü. Koca bir tramplen vardı. Çıkarırdı bizi en tepesine, 'atlayın' derdi. Aşağıda bir sürü delikanlı, biz de genç kız olmuşuz, oğlanlar bakar, dalga geçer, atlasan bir türlü, atlamasan bir türlü... Bir de balıklama atlamak şarttı. Babamın korkusundan atlardık. Ay ne dalga geçerdi o erkek çocukları bizimle... BABAM W DEDİ, BEN DE ONU OKUDUM Siz üç kız kardeş, babanız için birer proje miydiniz? Evet, galiba... Çünkü ben Ankara Siyasal'ı kazanmıştım. Çok istiyordum. Ama babam 'asla olmaz, Teknik Üniversite' dedi ve Teknik Üniversite için sınava girdim ve bir tek Mimarlık için anlaştık ve Mimarlığı yazıp, o bölümü kazandım. Ondan sonra sıra kaybettiğim ortanca kardeşim Müfide'ye geldi. Onun için de karar verilmişti, Tıp okuyacaktı. Teknik Üniversite tamamdı, şimdi de Tıp'a girilecekti. Müfide Tıp'a girdi. En küçüğümüz Müberra ise isyancı oldu ve istediğini okudu. Babam ona çok karışmadı, o da gitti matematikçi oldu. Sonunda ben bunu fark ettim ki biz her birimiz babamın projeleri idik. Bunu da depremde fark ettim. Depremde, 1999'da fark ettiniz, nasıl oldu? Depremde birdenbire kadın olmanın ne kadar önemli ve farklı bir şey olduğunu fark B Bize aşk yasaktı. Aşık olunmuyordu o zamanlar, yol arkadaşlığı vardı. Okul arkadaşlarımızın hepsi evlendi, biz de 'hadi evlenelim'dedik ve evlendik. Eşim, hayatımdaki en iyi arkadaşımdı. Bazen 'yaa evlendik, arkadaşlığımızı yitirdik' diye takılırdık birbirimize ettim. Düzce depreminde eşimle biz çok çalıştık. Deprem patladığında valilikteydik. Afet Koordinasyonu kurmuştuk. Ben de idare ediyordum. O sırada yakalandık biz de depreme... Çığlık, karanlık ve yangınlar aklımda kalan... Nasıl büyük bir soğuk, kar kış kıyamet... Orada kendimde ve diğer kadınlarda şunu gördüm; müthiş bir örgütleme yeteneğimiz var hayatın zor zamanlarında. Kadınlar bir yandan hem çığlık atıyorlardı, hem de çoluğu çocuğu topluyorlardı. Erkekler ise öylesine kalakalmış, abondone olmuşlardı. Kadınlar ateşi yaktılar, çocuklarım, kocalannı, babalarını topladılar. Anında ekmek peşine, battaniye peşine koştular. Ben de durup dururken birdenbire 'harita' diye bağırmaya başladım. Eşim şaşırıp kalmıştı. İşte ondan sonra kadınlarla çalışmaya başladım. Depremle birlikte kadın hareketiyle tanıştım. Mum Kokulu Kadınlar'ı, ardından da KADAV'ı kurduk. İşte o zaman ben dönüp kendime baktım ve belli bir yaştan sonra hayatımın babam tarafından şekillendirildiğini gördüm. Sonra o öğretiyle eşimi memnun etmek için çok uğraştım. EŞİM MEMİK, SINIF ARKADAŞIMDI Eşiniz Memik Yapıcı nasıl biriydi? Çok aydın, devrimci, sosyalist, demokrat bir insandı. Muhterem biriydi. Sınıf arkadaşımdı. Can yoldaşımdı... Aşk evliliği miydi? Bize aşk yasaktı, biz arkadaştık. Aşık olunmuyordu o zamanlar, yol arkadaşlığı vardı. Sonunda bir flört sonrası evlenmedim. Herkes evlendi, biz de 'hadi evlenelim' dedik ve evlendik. Benim hayatımdaki en iyi arkadaşımdı eşim. Hatta bazen 'yaa evlendik arkadaşlığımızı kaybettik' derdik birbirimize. Kaç yıl oluyor eşinizi yitireli? 2003'te yitirdim. Tam 11 yıl oldu. Hayatımın en zor zamanlarıydı krizinde batmıştık. Ne biriktirdiysek gitti. Biriktirdiğimiz de şu; benim babadan kalma Maltepe'deki kooperatif evimiz, arabamız, atölyemiz vardı. Çocuklarımızın eğitimini istediğimiz ^

6 Ben hak bilinci yle büyüdüm Sevgi, sevmek çok önemli. Yaşadığınız yeri, çevrenizi, insanları, ağacı, doğayı sevmek, kul hakkı yememek... Ben materyalist bir insanım ama yaşamın sonsuz olmadığını biliyorum. Siz, sizi hatırlayan son insan öldüğünde ölürsünüz... gibi sürdürebiliyorduk. Çok çalışkandık. Mesleğimizin ilkelerine uygun çalışıyorduk. Hep emeğimizle kazandık. Belli ölçülerde, ilkelerimizden taviz vermeden, sosyalist insanlardık. Örgütlü olamadık ama düz sosyalistlerdik. Bize ÇBS derlerdi, yani çizgisi belirsiz sosyalistler... Örgütlü olma şansımız olamadı, biz 1969'da üniversiteye girdik ardından herkes tutuklandı. Yani fraksiyon seçecek zamanımız olmadı krizinden önce deprem olunca biz işi gücü bırakıp kendimizi oralara atıp insanlarla birlikte çalışmaya başladık. TMMOB ve Mimarlar Odası'mn da orada görevleri vardı. Deprem bizim sektörümüzü zaten epey bir vurmuştu. Ardından da 2001 krizi geldi. Tabii bir de ticareti de iyi bilmediğimiz için çok kötü oldu. Irak Savaşı başladığı sırada eşimin annesini kaybettik. Ben kayınvalidemi çok severdim. 50 YILLIK KOCAMAN BİR MUTSUZLUK Eşiniz nereliydi? Antepli. Kayınvalidem benim hayatımda gördüğüm en bilge kadınlardan biriydi. 4 oğlu, 1 kızı vardı. Belki de ilk feminist eğitimi aldığım kadınlardan biridir. 'Kızım, kızın da namusu var, erkeğin de namusu var' derdi. Ayrım gözetmezdi. Ne yalan söyleyeyim o kadar çok severdim ki, zaman zaman anneme tercih ederdim. Çünkü annem çok disiplinliydi. Tam bir İstanbul kadınıydı, kurallıydı. Eline ekmek alıp yemezdi. Her şeyin bir yeri ve kuralı vardı. Ama kayınvalidem çok çekmiş bir kadındı. 50 yıllık mutsuzluk... Çekilecek dert değil. Bu öyküler çok ilginç. Kayınvalidem 14 yaşında imiş, kayınpederim 13 yaşında. Amca çocukları... Kapının önünde cicoz (misket) oynarlarken 'siz nişanlandınız' demişler. Ondan sonra kayınvalidem yıllarca kayınpederimin çapkınlıklarını anlatırdı. Bir türlü bitiremezdi, 'bu adam bana böyle yaptı kele bacım' diye hep anlatırdı. Oysa babam bunlan yaptığında yaşında yeni yetme bir çoculanuş... Ne kadar enteresan... Eltisinin çocuğu olmamış, bu garibim de ha bire çocuk doğuruyor, birini vermek zorunda kalmış eltisine... Ama kendi çocuklarını da bir türlü sevememiş. Onun için bizimkiler, eşim falan öyle dokunmayı bilmeyen insanlardı. Neden sevememiş? Çünkü eltisine nispet yapıyor diye düşünümü, eziyet görmüş. Çocuklarını sevmeye kalktığında da kayınvalidesinden şiddet görür, dayak yermiş. KÖSEKÖY SON VE EN ÖNEMLİ PROJEMİZDİ Sanıyorum en büyük travmalarınızdan biri de eşinizi çok zamansız kaybetmekti... Kayınvalidemi yitirdikten sonra eşimde bir tuhaf bir halsizlik vardı. Çok çalışkan bir insan olmasına rağmen, şantiyeye gidemiyordu. Oysa hayatımızın en önemli işini yapıyorduk, onur işimizdi bizim bu... Köseköy'de Kadın Dayanışma KADAV için kadın eğitim merkezinin projelerini yapmış, inşaatına başlamıştık. Bizim karı koca mimar olarak yaptığımız son işimizdir. Hem birlikte hem de tek tek. Çok önemli bir projeydi, kadınları örgütlemiştik, prefabrikte kalan çalışan insanları projeye katmıştık. Hep birlikte çalışıyorduk ve yöre insanı da o projeden ekmek yiyordu. Çok müteasıp bir yerde kadın erkek şantiyede birlikte çalıştılar. Ne yazık ki sürdürülemedi. KADAV şu anda var ama orayı kadın merkezi olarak sürdüremedi, şimdi bir okula kiraya verdi. Bu nedenle benim çok canımı yakan da bir iştir. Niyazi Parlar arkadaşımızla birlikte eşim çok önemli bir çelik strüktür yapıyorlardı. Ama inşaata gitmiyordu, böyle mutsuz bir haldeydi. Ben de 'gidip checkup yaptıralım' dedim. Bizim Ercan Kesal'ın Okmeydanı Özel Hastanesi'ne gittik. İndirim yapmış check up'ta. Biz gittik karı koca. Ercan müthiş sigara düşmanıdır. Tetkiklerden sonra Ercan beni odasına çağırdı ve o kadar sigara düşmanı olmasına rağmen 'yak bir sigara' dedi. O zaman birdenbire çok kötü oldum. 'Eşini ne kadardır tanıyorsun' dedi. '17 yaşından beri beraberiz. 27 yıllık da evliyiz. Ben her şeyini bilirim' dedim. O zaman bana 'eşinin en kötü ihtimalle bir hafta, en iyi ihtimalle bir ay ömrü kaldı' dedi. Kanserdi. İşte o benim hayatımın travmasıdır. O kadar kalleş kansermiş ki bu, böbreğin üstünde oluşmuş ve boşluğa doğru büyümüş ve hiçbir belirti vermemiş. Ancak metastazlar oluşmuş, karaciğer tümüyle bitmiş. Her yanını sarmış ve öyle çıktı ortaya. Dediği gibi mi oldu? Evet, 21 günde kaybettim ben eşimi. Kayınvalidemin ölümünün 52. gününde eşim de gitti. Kendisi öğrendi mi? Ben, arkadaşlarıyla birlikte öğrenmemesi için çok çaba sarf ettim. Raporları sakladım, başka şeyler gösterdim. Fakat çok akıllı bir adamdı. Sanıyorum ki o 21 gün karşılıklı oyun oynadık. Onun için emin değilim. Ondan sonraki hayatım tatsız. Can yoldaşımı kaybettim, hem de öyle böyle can yoldaşı değil. 17 yaşından beri arkadaşım, meslektaşım, yoldaşım... Beynimin bir yarısı... Öyle bir şey, evet... Hiç anlayamadım... Babamı kaybettiğimizde ben hep en büyük oldum ve üzerime ya yük bindi ya da o yükü kendim aldım. Annem çok kendini kaybetti ve biz annemi de yitirmekten çekindik. O nedenle çocuklar olarak babamın acısını yaşayamadık. İşte o zaman kendime 'ben bunu yapmayacağım' dediğimi hatırlıyorum. Demek ki anneme kızmıştım ufak ufak. Çocuklarımın acısına saygı duymayı öğrendim. Çünkü çok zordu durum. Çocuklar için güvence kaybı çok zor bir şey. Belki de bu depremlerde aldığımız o acı terbiyeleri falan... Aslında her şey insanı olgunlaştırıyor. Hiç umulmadık şeyler... Kocanızı kaybediyorsunuz, bir büroda yaşıyorsunuz ve tam öbür yarınızı yitirdiğiniz gün haciz geliyor... Ev satılmış. İnşaatlar var Kanser teşhisi konduktan 21 gün sonra eşimi, can yoldaşımı kaybettim. Çözemediğim şeyler olduğunda, Memik'in mezarının başına gidip 'Neden bırakıp gittin, kalk da sen yap bakalım' diye isyan ediyor, ardından yüzümü gözümü silip işime dönüyordum bitmesi gereken... Bir yanda Köseköy'de çok önemli bir inşaat var, eşimin vasiyeti gibi orada duruyor. Tam bir ticaret değil bir yandan da, sosyal sorumluluk yanlan ağır basan işler ve sizin arkanızda da işçiler var çalışıp para kazanması gereken... Hayat gene depremdeki gibi dayatıyor. 2 çocuk var ve bırakamıyorsunuz kendinizi. 21 Nisan'da eşimi toprağa verdik, ben 5 Mayıs'ta şantiyede çalışıyordum. Çünkü başka çare yoktu. Ve öyle acıydı ki... Köseköy halkı bizi çok sevmişti. Çünkü iş gücünü de kamyonları da hep bölgeden kullandık, onlara iş alanı yarattık. Ben onu hep söylerim 'ne söylüyorsan onu eyle, ne eyliyorsan onu söyle'. Böyle öğretildi bize, hayatı hep böyle yaşadık. Hakikiydik. Hâlâ da öyle olmaya çalışıyorum. O yüzden Köseköy halkıyla aramızda bir bağ oluştu. Bir köy mezarlığı vardı, hemen yaptığımız o inşaatın yanında. Eşimi nereye defnedeceğimizi bana sorduklarında hayal meyal aklıma gelen bir Aşiyan'dı, annesinin yanı geldi, birden hepsi gitti ve ağzımdan Köseköy çıktı. Tamamlamak istediği bir işti. Mesleğinin taç noktasıydı. Çok önem verdiği işin yanındaydı söylediğim gibi o mezarlık. Sağolsun o zamanki Köseköy Belediye Başkanı, selam olsun neredeyse, eşimle beni fahri hemşehri ilan etti ve eşimle ikimize orada bir mezar yeri verdi. Ve böylece eşim Memik'i biz Köseköy'e defnettik. Şimdi orada. Ne yazık ki benim yerim kayboldu. İTİRAF EDİYORUM, KUBBEYİ KALDIRDIM Zor zamanlar... Evet, çok... Öyle zamanlarım oldu ki, inşaatta çözemediğim şeyler oluyordu, gidiyordum eşimin mezarına, ağlıyordum ağlıyordum, bağırıyordum bağırıyordum, 'bıraktın beni gittin, kalk da yap bakalım' diye kendi kendime onunla kavga ediyordum, isyan ediyordum. Ne diyeyim? Ondan sonra elimi yüzümü temizleyip, gelip gene yapıyordum. Hatta çok tartıştığımız bir kubbe vardı. Ben hiç istemiyordum, o çok istiyordu. Şimdi burada ilk defa size itiraf ediyorum, o kubbeyi ben kaldırdım. Ama nasıl bir vicdan azabı çektim anlatamam... Sonra gittim mezarına ve ölmeseydin kardeşim' diyerek bir anlamda özür diledim işte kendimce... 'KORKMAK' ÇİKOLATA YEMEKTİR Bunca acıdan ve deneyimden sonra yaşam sizce ne? Yaşam... Aslında benim öğrendiğim çok izafi bir şey... Haziran'da hissettiğim ve aktarmak istediğim şey, korkmamak gerektiği hayattan ve yaşamaktan. Aslında korkuyu da bilmiyorum zaten. Sonra düşündüm, 'ben niye korkmuyorum' diye... Çünkü küçükken ben anneme korkuyu sorduğum zaman annem bana; 'korkmak çikolata yemektir çocuğum' derdi. Hiç öcü masalı anlatmadı. Ben de çocuklarıma anlatmadım. Çünkü korkmak, çok tesadüfen geldiğiniz bu hayatı yaşamanıza engel olan bir durum. Bence burada doğru bildiğini yapmak ki, -hakikaten yanlış olabilir sizin doğru bildikleriniz, o iddiada değilimkarşısmdakini doğru anlamak da önemli. Sevgi, sevmek çok önemli. Yaşadığınız yeri, çevrenizi, insanlan, ağacı, doğayı, kuşu, balığı sevmek... Belki de başka bir yerden baktığınızda tasavvuf da bu aynı zamanda... Ben materyalist bir insanım. Ama yaşamın sonsuz olmadığını biliyorum. Çok yalandan deneyimledim. Çok erken kaybettim herkesi. Ama şuna inanıyorum, siz sizi hatırlayan son kişi öldüğünde ancak ölürsünüz. Onun için yaşamak bize verilmiş çok büyük bir armağan. Ona uygun yaşamak lazım. Onun için ben herkese şunu söylemek istiyorum; -hani ölmek hiç önemli değil de-, ama şunu hissederek ölmek istemem doğrusu; 'hay Allah şu haksızlığa sesimi çıkaramadım, şunlar oluyordu, bak ben geldim geçtim, çünkü hani bizim Müslümanlarımız diyor ya, kul hakkıyla gitmemek lazım, evet gitmemek lazım. Ama farkında olduğunuzda ses çıkarmamak da bir hak yemedir. Evet biz öyle büyüdük, 'hak bilinci' ile büyüdük. Onun için hak; çikolata yemektir deyip, hayattan korkmadan onurlu yaşamak, -ama bu onur neyse, namustan asla söz etmiyorum, ahlakçı hiç değilim- en güzeli. Ben yaşamayı çok seviyorum. Yaşam arsızı oldum demek ki... #

7 M Taksim Dayanışması temsilcilerinden, İstanbul Mimarlar Odası Genel Sekreteri Mücella Yapıcı: "Bunları çok konuşmadık ama polisler gözaltında bana 'moruk' diyorlardı. Ama baktılar ki moruk gibi davranmıyorum, beni alıp başka bir yere kapattılar. Çünkü, bizi kapattıkları o daracık ve pis koğuşta, o sıcakta nefes alamadığımız için rahat durmadık, slogan falan attık. Tuvalet o kadar pisti ki, gidemiyorduk. Hatta ben çamaşır suyu istedim, tuvaletleri temizleyeyim diye... Ama onlar, 'Hayır olmaz, sonra dışarı çıktığında bize tuvalet temizlettiler dersin' diyerek vermediler" i) ESİN DALAY e s in. dala y@ yu rtg a ze te si. com.tr aksim Dayanışması'nm temsilcilerinden T Mücella Yapıcı ile söyleşimizin bu bölümünde savcılığın hazırladığı ve mahkemenin eksik bularak reddettiği iddianameyi ve temmuz ayındaki gözaltına alınış sürecinde bilinmeyenleri hem de sadece Türkiye tarihine değil, dünya tarihine de damgasını vuran Gezi direnişini konuştuk Hakkınızda 27.5 yıla kadar hapis istenen iddianame, mahkeme tarafindan eksik olduğu gerekçesiyle savcılığa iade edildi. Siz bu sürecin sonunda ne olacağını düşünüyorsunuz? Şimdi reel olarak baktığınızda, normal bir hukuk düzeni olan ülkede böyle bir davanın açılamaması gerekiyor. Zaten bu olayların da olmaması gerekiyordu. Onun için açıkçası bundan sonrasında ne olur diye bir tahminde bulunmuyorum. Her şeye hazınm. Çünkü şöyle bir ruh hali içindeyim açıkçası; çok uzun bir zamandır özellikle 7 gencimizin öldürülmesi, bir sürüsünün de yaralanması, gözünü kaybetmesi, Berkin'in hâlâ uyuyor olması, yani yaşlan 19'la 25 arasında değişen gençlerimizin yaşam haklarını talep ederken öldürülmeleri, yaralanmaları, katillerinin hâlâ ortada olması, korunması, böyle bir ortamda tutup da kendim için de hani şöyle de olur, böyle de olur diye bir endişem yok. Ali İsmail'in annesinin yüzüne hâlâ bakamıyorum. Kendi adıma değil ama hani hem gelecek için hem çoluk çocuk adına, Haziran'ı yaşamış olmaktan, o gençlerle birlikte o rüyayı birlikte görmüş olmaktan umutluyum. Bu coğrafyada nesil olarak, garip bir döneme denk düşüyorum; 70'lerde, 80'lerde sürekli böyle bir hukuksuzluk içinde mücadele etmiş olmanın yorgunluğu da var açıkçası. Onun için çok da samimi söylemem gerekirse, sadece teknik bir insan olarak bir merak içindeyim, neyi nasıl uyduracaklar diye... O kadar... Algı yönetimi konusunda, suç yaratma konusunda, herkese bir suç uydurma konusunda ve böylelikle kendi suçlannı ve yolsuzluklarını örtme konusunda hani dünyaya örnek oluşturan bir iktidarımız var. Bu konuda başarılılar. Bekliyorum bakalım ne olacak diye... TAKSİM, KARDAK KAYALIKLARINA DÖNDÜ AKP İstanbul İl Yönetimi de sizin iddianameyi aldı... Bir kere orası başlı başına hukuksuzluk Öyle olaylar var ki... Örneğin gözaltına almış şeklimiz... 'Vali davet etti, biz de davetine icabet ettik'... Vali o gün, 'Buyurun, parkı açtım' dedi. Biz de Taksim Dayanışma temsilcileri olarak parka gittik Demokratik bir tepkimi ortaya koyacağım ben. Meydanlar niye vardır bu dünya var olduğundan beri? Meydan; demokrasi fikrinin doğduğu kentlerde vardır. Ümmet toplumlarında meydan yoktur. Osmanlı'da meydan yoktur. Padişah kararını verir, meydan sadece insanların asılıp ibret-i alem için halka teşhir edildiği yerdir. Ama gerçek meydan herkesin bir araya gelip, sevincini, öfkesini, tepkisini gösterdiği, toplaşma, buluşma mekanlarıdır. Eh tabii, onun için de ortadan kalkması gerekiyor. Ama olamaz, bir kere uluslararası sözleşmeler var, anayasal haklarımız var, neden arkadaşlarımla meydanda bir basın açıklaması yapamayayım? Niye oraya gidip de gösteri yapmayayım? Polisin görevi ben orada bu demokratik hakkımı kullanırken, bana sataşılmasını önlemektir. Polis de onun için vardır. Şimdi bizim Taksim Meydanı, mübarek Kardak kayalıklarına döndü. Sanki düşman orduları gelip, kim önce bayrak çekerse, orayı teslim alacak zannediyor hükümet..böyle komik bir şey olabilir mi? Bir ülkenin iktidarı, o ülkenin bir kentinde bir meydanı, o ülkenin yurttaşlarından korumak için ordu besler mi? Nasıl gözaltına alındınız? Biz çok vahşi bir şekilde gözaltına alındık Uluslararası sözleşmeler, anayasal haklarımız var. Neden meydanda basın açıklaması yapamayayım? Polisin görevi, ben orada anayasal hakkımı kullanırken, bana sataşılmasını önlemektir. Polis bunun için vardır. Şimdi bizim Taksim Meydanı, mübarek Kardak kayalıklarına döndü. Kim ilk bayrak çekerse onun sanki Dünya insan haklanna göre bize yapılan ihlaldir. Tam üç kez polis çemberine alındık Bu arada şunu da öğrendik ki polis size kaçacak nokta bırakmak zorunda. Ama bırakmıyor. Bütün bunlar yapıldıktan sonra sizi polise mukavemetten komik bir şekilde içeri alıyorlar. Ben 63 yaşında bir kadınım. Fiziki güçlerim tartışılır. Siz polise mukavemette bulundunuz mu peki? Ne yaptım? Çok kötü itiyorlardı o nedenle arkamı döndüm ve sırtımı polislerin kalkanlarına dayadım. Sırtımla kalkanı engelledim. Ama istemeden oldu, çünkü çok kötü itiyorlardı. Ağır bir mukavemette bulunmuşsunuz yani... Evet, çünkü çok kötü itiyorlardı. Önden de arkadaşlanmız beni kurtarmak için çekiyorlardı. Nefes alamamaya başlayınca ben esas müdahaleyi arkadaşlarıma yaptım. Onları ellerimle ittim. Polise sadece arkamı döndüm. Ağırlarına gitti herhalde. Bizi aldıklarında, hemen çıkarız zannettik Çünkü gözaltına alınmamıza gerekyoktu. Suçumuzu sorduk, poliste bize söylenen 'polise muka- vemet'ti. İzinsiz gösteri ve yürüyüş diye bir şey de yok, zaten izin almaya da gerek yok Şimdi bundan dolayı sizi bir gün tutabilirler diye düşünüyorsunuz. Ama biz 4 gün emniyette kaldık Sadece hastalığım nedeniyle ben bir gün önce çıktım. Ne oldu orada size? Orada olan bir şey değil. Kalp hastasıyım. Üç damarım birden tıkalı. Tansiyon, şeker de keza... Bunlar mesele değil, benim yaşımda olan hemen herkeste bu tür rahatsızlıklar var. Kalp hastalığım arkadaşlarımı çok fazla endişelendirdi. 28 Mayıs'ta 50 santimden iki tüp biber gazı direkt yüzüme sıkıldı. Çok bilinçliydi. Çünkü hedeftim zaten. Bu aslında cana kasttır. Üstünde durmuyorum çünkü şu anda bu kadar gencecik çocuk ölmüşken, binlercesi yaralanmışken, ben bu yaşta bir kadın olarak, insan olarak bunlan konuşmaktan nefret ediyorum. Çünkü çocuklarımız yitirdik biz. Keşke biz anneler ölseydik de bu çocuklarımıza bir şey olmasaydı. 'HİZMETÇİN DEĞİLİZ1DEYİP... Size yapılan kitleyi sindirmek için bir yöntem miydi? Evet öyle. Çünkü bu kadar göz önünde olan bize bunlan yapanlar, diğerlerine ne yapmaz ki? Beni korkutan bu. Oda temsilcisiyim, kendimi saklamıyorum, son derece açık ve meşru bir şekilde ortadayım. Yaşını başını almış, görevini yapan bir kadınım. Benim gibi bir kadına bu cüreti gösterenler sonra bir çocuğu da döverek öldürüyorlar işte. Mesele o. Buradaki önemim sadece budur. Yani benim üstümden, 'bakın biz buna da bunu yapabiliriz' diyerek toplumu sindirme politikası... Milletvekillerine yapılanları da gördüm. O polisin milletvekili olan Sezgin Tanrıkulu'nu alıp, sarsıp, nasıl şiddet gösterdiğini gördüm. Hani bir milletvekiline, toplumun gözü önünde olan yaşını başını almış bir kadına bunu yapan, 'biz bunu yapanz, ey diğerleri korkun' diyor demektir. Tipik bir sindirme politikası. İçeride rahatsızlandınız... Tabii mide kanaması geçiriyordum zaten. Çok yakından gaz yediğim için solunum yol- ί

8 M DOSYA / MÜCELLA lanm, midem etkilenmişti. Çok ciddi ilaçlar kullanıyordum. St George Hastanesi'ndeki doktorlanmın tedavisi altındaydım. Gözaltına alındığımızda ilaçlarım verilmedi. Mide ilacı, saatle alınan kalp ilaçlanm, tansiyon, şeker vesaire... Peki ilaçlarınızın verilmemesinin gerekçesi neydi? Gerekçesi 'Biz senin hizmetçin miyiz' idi. Aynen böyle söylediler. Çünkü çok ilaç var. Sabah, öğlen, öğleden sonra, akşam verilecek falan... 'Kendine hizmetçi bul' dediler. Bunun üzerine ben de 'ilaçlan bana verin' dedim. Onu da kabul etmediler. 'Bir sabah, bir akşam veririz' dediler. Ama ben Emniyet'te farklı davranış biçimleri de gördüm. Hepsi birden vahşi değildi mesela. klarımızı yitirdik biz annesinin yüzüne hala bakamıyorum. Yaşları 19 ile 25 Ja değişen çocuklarımız yaşam haklarını talep ederken alilleri hala ortalarda. Yüzlercesi yaralandı, sakat kaldı İyi polis, kötü polis gibi mi anlayalım biz bunu? Ben onu anlamıyorum ama gerçekten sadece görevini yapan, o sınırlar içinde kalan, size saygılı ve insan gibi davranan polisler de vardı, onlara teşekkür ediyorum, sağolsunlar, ama onun dışında hakikaten bilerek şiddet uygulayan ve sizi baştan zaten iffetsiz kabul etmiş polisler de vardı. İffetsiz kabul edilmek mi? Evet,biz kadınlar onlann gözünde öyle olmalıydık ki erkek kadın aynı koğuşa koyabilsinler... Gözaltına alındığımızda bizi erkek arkadaşlarımızla aynı koğuşa koydular. Bu hiç problem değil, biz erkek arkadaşlarımızla aynı koğuşta da yatanz, bu başka bir şeydir. Fakat başımızda erkek polis var. Biz kadınların bu tür stres anlarında boşaltım sistemleri daha hızlı çalışır. Tuvalete gitmek istiyoruz ya da daha genç arkadaşlarımızın ped ihtiyaçları oluyor, mecbursunuz erkek polislere söylemeye. Ben kendi başıma geleni size anlatayım. Sıkıştım. Benim yaşımdakiler iyi bilir. Kadın polis istiyorsunuz tuvalete götürsün diye. Kabul edilmiyor ve 'yap oraya moruk, sana mı bakacağız' falan dediler. Bunlan çok konuşmadık... Size 'moruk* diye mi hitap ettiler? Eh tabii... Bana 'moruk' diyorlardı. Ama baktılar ki, moruk gibi davranmıyorum. Biz de tabii çok rahat durmuyorduk, slogan falan attık, çünkü tuvalete bile gidemiyorduk, pisti, nefes alamıyorduk, 8 kişiyi aynı koğuşa koydular ve bilerek klima açmıyorlardı. Nasıl pis, nasıl pis... Hatta ben rica ettim ve 'yaa arkadaşlar bana bir çamaşır suyu verin de şurayı temizleyeyim' dedim. Onlar da 'Hayır olmaz, sonra dışarı çıktığında bize tuvalet temizlettiler mi diyeceksin' deyip reddettiler. Ondan sonra beni koğuştan aldılar. 'Sen gel bakalım çok yaşamışsın zaten git şurada geber' deyip çok havasız bir yere kapattılar. Tecrit gibi miydi? Hayır tecrit değildi ama gittiğim o yerde bir genç kız vardı. Adını söylemek istemiyorum çünkü kendisi bundan hoşlanmıyor. Fakat ben o çocuğu gördüğüm anda, hani mistik düşündüğün zaman derler ya 'görevin', 'evet, görevim buymuş, bu nedenle gözaltına alınmışım' diye düşündüğümü hatırlıyorum. O çocuk kısacık bir şortla oradaydı. Üzerine hiçbir örtü falan verilmemiş. Nasıl ürkmüştü. Gecenin bir yansı, onu cep telefonundan kameraya çeken polislerle uykusundan uyanmış. Ve çocuk korkudan, hani tuvalete gitmemek için ne su içmiş, ne yemekyemiş, ben gittiğimde neredeyse bayılmak üzereydi. Yani benim o çoculda birlikte cezaya atılmam, onun direnme gücü kazanmasına neden oldu. Daha neler gördük? Bizi erkek tuvaletine götürüyorlardı. Sonra bir gün tuvalete giden bir arkadaşımız çığlık çığlığa bağırmaya başladı, meğerse kamera varmış tuvalette. Düşünebiliyor musunuz, kamera olan tuvaletlere götürüldük biz... Bu korkunç bir şey... ERKEN BIRAKILMAK AĞIRIMA GİTTİ Dayanışma'nın diğer temsilcilerinden bir gün önce bırakıldınız... Evet, ürktükleri için, -hasta olur, ölür de başımıza kalır diye- beni bir gece önce bıraktılar. Ama arkadaşlanmdan bir gece erken çıkmak, çok ağınma gitti. Bu arada hazır yeri gelmişken, çok canımı sıkan bir mesele var onu da söyleyeyim: Benim göbek atan bir fotoğrafım var ya herkesin' gözaltından böyle çıktı' diye verdiği... O fotoğraf aslında, ilk gün gözaltına giderken doktor kontrolünden çıktığım andaki fotoğraftır. Arkadaşlarım çok merak ediyordu, hasta olduğum için, ben de 'merak etmeyin, ben iyiyim' demek için o hareketi yaptım. Benim çocuklanm, arkadaşlanm içerideydi, gözaltından onlardan erken çıktım diye hiç öyle bir hareket yapar mıyım? BU KİMYASAL GAZLAR BÜYÜK TEHLİKE Gözaltından çıktıktan sonra da ağır bir zatüree geçirdiniz... Evet ağır bir zatüree geçirdim. Gazın etkisiydi. O dönemde biliyorsunuz gazdan dolayı çok fazla zatüree vakası yaşandı. Şu anda bizim Taksim Dayanışması olarak da temel taleplerimizden biri de, toplumsal hareketlerde bu kimyasal gazlann kullanamamasıdır. Bunu Avrupa Parlamentosu'na kadar götürdük. Tabipler Odası ve Kimya Mühendisleri Odası, ciddi bir şekilde yıllardır çalışıyorlar, bu kimyasal gazların zararları bilinmiyor henüz. Biz ölüm deyince, yaralanma deyince bu fişeklerle olanlan konuşuyoruz ama mesela Kadıköy'de Serdar'm ve Haydarpaşa Dayanışmasından Haluk arkadaşımızın yedilderi gazlardan sonra var olan hastalıkları tetiklendi. Kiminin kanseri ortaya çıktı, kiminin başka hastalığı... Serdar kalpten gitti. Bunlar görülmeyen şeyler. Bu çok ama çok tehlikeli bir şey. Onun için bu gaz meselesi benim sağlığımda da sorun yarattı. Mesela KOAH hastalığı, astımı olanlar, çoluk çocuk, bebekler perişan oldu yahu... BEYOĞLU BELEDİYESİ MASKE VERMEMİŞTİ Doğru, evlerin içine kadar girdi gaz... Evet... Ben kedimi kaybettim. Binlerce kedi, köpek, kuş sokaklarda telef oldu, hem fişekten, hem gazdan... Size çok ağnma giden bir olayı anlatayım; sabah gazı diyorduk, hani ezan okunurken kesiliyordu, sonra tekrar başlıyordu. O sıralarda gazın en yoğun olduğu Beyoğlu'nda Makine Mühendisleri Odası'ndaydık. Bir ara gaz kesilir gibi oldu, ben de şöyle bir ortalığa bakayım, dedim. Beyoğlu Belediyesi'nin çöp kamyonlarına rastladım. Her taraf fişek dolu ve temizlik işçileri gazlamanın ardından fişekleri hızla topluyorlar. Ve o sırada gazlama yeniden başladı. İşçilerde tek bir maske yok. Ben de 'yaa, siz nasıl çıktınız, belediye size maske vermedi mi? Hemen gazın ardından daha gaz dağılmadan fişekleri topluyorsunuz' dedim. İşçilerden mütedeyyin, İslamcı görünümlü olan biri bana 'biz insan mıyız abla' dedi. O kadar ağır geldi ki söylediği, hâlâ unutmuyorum. Kendi adamlarına bu davranışı reva gören bu insanlar şimdi ortalıkta cici cici dolaşıyorlar yine... Haziranda bir büyü oldu ve üç kuşak bir arada direndik Gezi direnişine gelene kadar gençlerden yana umudunuz var mıydı? Çünkü Gezi'yle birlikte biz gençleri keşfettik galiba... Sadece gençler değil, tüm toplum için düşünüyorum. Çünkü başka çare de yok, duymuyor, farkında değil... Bence bu gençler çok ağır çalışma koşullarındalar. Bizim gibi değiller. Üniversiteden başlayarak, eğitim düzeni değişmiş durumda. Bütün kampüsler kent dışında... Bu çocukların ellerine bir aygıt verilmiş, hepsi atomize olmuş, onunla konuşuyor. Ama bir yandan da baktığınız zaman işte o yüzden olayların da farkına vardılar. O sosyal medya olmasaydı, ben yine çok farkına varacaklarını zannetmiyorum. Geliyorsunuz, evde televizyonda birtakım aptal aptal dizilere takılıyorsunuz. Hiçbir şey hissetmeden aslında yaşayabilirsiniz bu ülkede. Rekabetçi bir dünya ve rekabet etmeye mecbursunuz. Bir dil yetmiyor ikinci bir dil, bir doktora yetmiyor ikinci bir doktora, iş güç derken sistem sizi öyle bir hale getirmiş ki, böyle bir noktada size başka bir yaşama seçeneği yok. İsyan etme, itiraz etme diye bir şeyi de aklına getirmiyor. Ona 'bu dünya artık böyle. Ütopya öldü, başka bir şey yok, 'ya içindesindir bu çarkın, ya dışındasındır' denmiş. O genç de, ha bire o çarkın içine girmeye çalışıyor. Siz de ona çok da iyi bir örnek değilsiniz. Çok iyi bir yaşam tarzınız yoksa, iyi kazanmıyorsanız, marka giyinemiyorsanız, hırslarınız yoksa, hâlâ benim yaşımda çalışmak zorundaysanız, başarı ölçütü bu toplumda değişmişse, bu çocuk ne yapsın? Ama bir de baktınız ki... Evet, öyle değilmiş. Yani sonuçta, çocukların, gençlerin değil, biraz bizim neslin ilişki kurma biçimlerinde problem vardı. Biraz sistem onları bu hale getiriyordu. Ama Haziran'da birdenbire bir büyü oldu ve biz birdenbire kendimizi de, çocukları da yeniden keşfettik. Ben sadece gençlere şaşırmadım, kendime de şaşırdım. O farkında olmanın verdiği şey ya da sesinizin yankısının yarattığı büyü o kadar muhteşemdi ki, ben kendimi mesela daha genç hissetmeye başladım. Çok ilginç bir şey. Bir arkadaşım yazmıştı, ben onu çok sevdim, şimdi size tekrar edeyim, ailecek direnmek çok hoş bir şeymiş. Biz gençken annelerimiz engelliyordu, sonra biz çocuklarımızı engelledik. Ama ilk defa 3 kuşak bir arada direndik. Dede, anne, torun birlikte el ele direnmek, daha güzel bir dünya için bunu birlikte talep etmek kadar umut verici bir şey var mı? Ne kadar muhteşem bir şey. Bırakın anneleri, anneanneler, babaanneler oradaydı. Sülalecek direndik. Böyle güzel bir şey yaşadık. 32 BAĞIMSIZ1-31 MART MART2014 BAĞIMSIZ33

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5 Magozwe Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5 Kalabalık bir şehir olan Nairobi de, sıcak bir yuvası olmayan bir grup evsiz çocuk yaşıyormuş. Her gün onlar için yeni ve bilinmeyen bir

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

ISBN : 978-605-65564-3-2

ISBN : 978-605-65564-3-2 ISBN : 978-605-65564-3-2 1 Baba, Bal Arısı Gibi Olmak İstemiyorum ISBN : 978-605-65564-3-2 Ali Korkmaz samsun1964@hotmail.com Redaksiyon : Pelin GENÇ Dizgi/Baskı Kardeşler Ofset Matbaacılık Muzaffer Ceylandağ

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İşitme Engelliler Milli Hentbol Takımının en genç oyuncusu Mustafa SEMİZ : Planlı çalışarak, disiplinli çalışarak zamanını ve gününü ayarlayarak nerede ve ne zaman is yapacağıma ayarlarım ondan sonra Her

Detaylı

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE Portal Adres AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE : www.gorelesol.com İçeriği : Gündem Tarih : 06.10.2014 : http://www.gorelesol.com/haber/haber_detay.asp?haberid=19336 1/3 AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE 2/3 AHMET ÖNERBAY

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ Zamanın birinde bir bahçe varmış. Bahçede bir bezelye varmış. Bezelye bahçede büyümüş. Tohum vermeye başlamış. Bir bezelye tanesi kabuğundan ayıklanmış. Evin çocuğu

Detaylı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle

Detaylı

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim on günlerde mevsimsel geçiş döneminin verdiği miskinlikle aklıma yazılabilecek bir yazı gelmiyordu. Bugün kardio antrenmanımı yaparken,aklıma sevgili olmamak için yapman gerekenler adlı yazım geldi. Bende

Detaylı

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK Sosyal ve siyasi yaşamda Bodrum un tanınmış simalarından biri olan Nuran Yüksel yaşamını kitap haline getirdi. Nuran Yüksel kitabının sadece kendi

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına 23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına Bodrum da 3 yıl önce kaptanlığa başlayan Gül Yavuz, 23 yıl yazılım sektöründe çalıştıktan sonra nasıl yat kaptanı olduğunu ve denizlerde kadın kaptan olmanın

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını

Detaylı

Yeşaya Geleceği Görüyor

Yeşaya Geleceği Görüyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Yeşaya Geleceği Görüyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Jonathan Hay Uyarlayan: Mary-Anne S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE. Fiil Cümlesi. *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir.

CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE. Fiil Cümlesi. *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir. CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE Fiil Cümlesi *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir. İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye erişemez. Seçilmiş birkaç kitaptan güzel ne olabilir. İsim

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik. Sizi tanıyabilirmiyiz? 1953 Söke doğumluyum. Evli, 2

Detaylı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı ve faydalı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz.

Detaylı

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe MERAKLI KİTAPLAR Alfabe Bu kitabın sahibi:... Dinle bir tanem, şimdi sana, bir çocuğun öyküsünü anlatmak istiyorum... Uzun çoooooooook uzun adı olan bir çocuğun öyküsü bu! Aslında her şey onun dünyaya

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz. Sesinizi

Detaylı

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır. Dersin Adı Tema Adı Kazanım Konu Süre : İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi : İnsan Olmak : Y4.1.2. İnsanın doğuştan gelen temel ve vazgeçilmez hakları olduğunu bilir. : Doğuştan Gelen Haklarımız :

Detaylı

Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar. Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının

Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar. Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının Arköse-1 Pelin Arköse 21100610 TURK 102-15 Ahmet Kaya Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının ileriki evrelerinde

Detaylı

Sevgili dostum, Can dostum,

Sevgili dostum, Can dostum, Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.

Detaylı

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım. Meraba, Ben Asena Ünğan. 19 yaşındayım. 1-22 Eylül 2016 tarihinde Güney Kore'de, Incheon, Seoul,Jeonju,Gyeonju ve Busan da bulundum. Güney Kore topraklarına sevdam 9 yaşında iken, Taekwondo ile başladı.

Detaylı

PoloStart2 Istituto Comprensivo Marcello Candia Milano. ESEMPI DI PROVE DI INGRESSO IN LINGUA MADRE a cura di Emanuela Crisà

PoloStart2 Istituto Comprensivo Marcello Candia Milano. ESEMPI DI PROVE DI INGRESSO IN LINGUA MADRE a cura di Emanuela Crisà PoloStart2 Istituto Comprensivo Marcello Candia Milano ESEMPI DI PROVE DI INGRESSO IN LINGUA MADRE a cura di Emanuela Crisà TEST DE LECTURE EN TURC Traduction de Sedef CANKOÇAK ( dans l exercice 2, le

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ TÜRK-İŞ Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi 14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ 25-27 Mayıs 2012 Nova, İbis Hotel - İstanbul Oturumlar Panel

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Akıllı Kral Süleyman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2007 Bible for

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI ÖZEL LİSESİ 2011-2012 ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM 11-A SINIFI MF GRUBU DİL VE ANLATIM DERSİ I

ANKARA ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI ÖZEL LİSESİ 2011-2012 ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM 11-A SINIFI MF GRUBU DİL VE ANLATIM DERSİ I ANKARA ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI ÖZEL LİSESİ 2011-2012 ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM 11-A SINIFI MF GRUBU DİL VE ANLATIM DERSİ I. YAZILI SINAVI SORULARI Öğrencinin Adı ve Soyadı : Sınıfı: Numarası:

Detaylı

Çocuklar en iyi notları getirmeseler de boğazımızdan kesip alıp verdiğimiz telefonları, en iyi şekilde ve gözü gibi korudukları bir gerçektir.

Çocuklar en iyi notları getirmeseler de boğazımızdan kesip alıp verdiğimiz telefonları, en iyi şekilde ve gözü gibi korudukları bir gerçektir. İletişim için icat edilen cep telefonları, bugün artık çok farklı alanlarda ve çok farklı amaçlarda kullanılmaktadır. Okul çağı çocuğuna okul giderken yolda durakta bir şey olursa haberimiz olsun diye

Detaylı

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ K.R. RAVINDRAN U.R. Başkanı 2015 16 Canan ERSÖZ U.R. 2430. Bölge Guvernörü 2015 16 Firuz Harbiyeli 3. Grup Guvernör Yardımcısı Hüseyin MURSAL (Başkan) Süleyman ÇOLAKOĞLU (Asbaşkan) Okşan HALEFOĞLU (Kulüp

Detaylı

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ Geçtiğimiz 28 Mayıs ta kendisinden ayrılan iki çocuğunun annesi dini nikahlı eşi 29 yaşındaki Ayşegül Aslan ı çalıştığı işyerinde silahla öldüren, işyeri sahibini

Detaylı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ 2011-2012 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: 1 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

ZİHİNSEL PROGRAMLAMA - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ZİHİNSEL PROGRAMLAMA

ZİHİNSEL PROGRAMLAMA - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ZİHİNSEL PROGRAMLAMA ZİHİNSEL PROGRAMLAMA Bilinçaltını hakkında sahip olduğumuz bu bilgilerin ışığında, mutluluğa dönelim ve kendi dünyanıza Beceriksizim gibi verdiğiniz komutların sonuçlarına bir bakalım. Beceriksizseniz

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... 7 TUVALET EĞİTİMİNİN HANDİKAPLARI TUVALET İLETİŞİMİ N 1K (UYGULAMALI TUVALET İLETİŞİMİ)... 29

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... 7 TUVALET EĞİTİMİNİN HANDİKAPLARI TUVALET İLETİŞİMİ N 1K (UYGULAMALI TUVALET İLETİŞİMİ)... 29 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... 7 TUVALET EĞİTİMİNİN HANDİKAPLARI... 11 Freud Gerçeği...13 Brazelton ve Erken Tuvalet Eğitimi...15 Boşaltım Sistemi Fizyolojisi...18 Tuvalet Eğitimine Alternatif...20 TUVALET İLETİŞİMİ...

Detaylı

Benimle Evlenir misin?

Benimle Evlenir misin? Benimle Evlenir misin? Bodrum sokakları ilginç bir evlenme teklifine daha sahne oldu. Bodrumlu genç kaptan Ali Özbaylan 9 yıl önce tanıştığı kız arkadaşı Tuba Cihat a, Milta Marina da bulunan bir kafede

Detaylı

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR CİN ALİ'NİN. HİKAYE. KİTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI l - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül 2009 12:41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül 2009 13:10

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül 2009 12:41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül 2009 13:10 Bir Gencin Eroin Kullandığı Nasıl Anlaşılır? Balıklı Rum Hastanesi Vakfı Anatolia Klinikleri nde Şef Yardımcısı Doç. Dr. Özkan Pektaş a bu soruyu sorduğumda söze şöyle başladı: Daha kırık kırık, çatallı,

Detaylı

İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumu

İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumu İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumu Neclâ Hoca ile İlgili Hâtıralarım Emine Aksoy Neclâ Hanım ı uzun zaman önce tanıdım. Kaç senesiydi tam olarak şimdi hatırlamıyorum ama o zaman Erenköyü nde oturuyordu.

Detaylı

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına. Z NESLİ VE TORUNUM EZGİ! Değerli Okur! Bu köşe yazısı; Ülkemizde nüfusun üçte birini oluşturan geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklar(ımız) la ilgili neler yapıyoruz? Çocuklarımız bu zorlu yaşam yolculuklarında

Detaylı

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi : Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1

Detaylı

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı DAMLA BÖRTÜCEN Zeytin, rüyasında benekli faresini kaybetti. Cadıya sordu, cadı biz fare yemeyiz ama

Detaylı

AVUKAT Skeç-Komedi Tiyatro Metni

AVUKAT Skeç-Komedi Tiyatro Metni AVUKAT Skeç-Komedi Tiyatro Metni (skeç-komedi) HİZMETLİ: (Ortalığı temizler, avukatın masasını temizlerken avukat oturmaktadır.) Vallahi avukat bey çok zekisin avukat yazısının altına Made in Japan yazdırmakla

Detaylı

ALBERT EİNSTEİN HAYATI

ALBERT EİNSTEİN HAYATI ALBERT EİNSTEİN HAYATI Albert Einstein!"#$ Albert Einstein 14 Mart 1879 da Almanya nın Ulm kasabasında dünyaya geldi. Babası Hermann Einstein ve amcası Jakob bir elektrik şirketi kurdular. Annesi Pauline

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. 1934 -. Akhisar dan Akın - Hakkı Babayı Anlatıyor- : Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. Hakkı Baba 18

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ K.R. RAVINDRAN U.R. Başkanı 2015 16 Canan ERSÖZ U.R. 2430. Bölge Guvernörü 2015 16 Firuz Harbiyeli 3. Grup Guvernör Yardımcısı Hüseyin MURSAL (Başkan) Süleyman ÇOLAKOĞLU (Asbaşkan) Okşan HALEFOĞLU (Kulüp

Detaylı

Mustafa GÜZELGÖZ

Mustafa GÜZELGÖZ Mustafa GÜZELGÖZ 1921-17.02.2005 2010-04-15 Eşekli Kütüphane Sb-1 Yıl 1943. Genç Mustafa nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü

Detaylı

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir? 1. SINIF OKULA YARDIMCI VE SINAVLARA HAZIRLIK A TEMASI: OKUL HEYECANIM TEST-1 1. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir? A) Okula gitmemiz

Detaylı

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR 4-10 Nisan: Polis Haftası 7-13 Nisan: Dünya Sağlık Günü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 23 Nisan'ı içine alan hafta: Dünya Kitap Günü T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM

Detaylı

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi Penguenler Güney Kutup Bölgesi'nde yaşayan penguenler çok soğuk ve dondurucu olan kutuplarda rahatlıkla yaşayabilirler. Bunu sağlayan, penguenlerin derisinin altında bulunan kalın yağ tabakasıdır. Bu tabaka,

Detaylı

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap Şizofreninin nasıl bir hastalık olduğu ve şizofrenlerin günlük hayatlarında neler yaşadığıyla ilgili bilmediğimiz birçok şey var.

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

OYUNCAK AYI. Aysel çok mutluydu. Çünkü bugün doğum. Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan. günüydü. Babası Aysel e hediye aldı.

OYUNCAK AYI. Aysel çok mutluydu. Çünkü bugün doğum. Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan. günüydü. Babası Aysel e hediye aldı. OKUMA ANLAMA ÇALIŞMASI 1 OYUNCAK AYI Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı Songül ile birlikte oynadılar. Sorular:

Detaylı

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan Karganın Rengi Siyah! Siyah mı? Evet Emre, siyah. Kara değil mi? Ha kara, ha siyah Cenk, bence kara ile siyah arasında fark var. Arkadaşım Cenk le hâlâ aynı şeyi, kargaların rengini tartışıyoruz. Galiba

Detaylı

BİREYSEL EĞİTİM PROGRAMI GÖRÜŞME FORMU

BİREYSEL EĞİTİM PROGRAMI GÖRÜŞME FORMU BİREYSEL EĞİTİM PROGRAMI GÖRÜŞME FORMU Formun Amacı: Bu form çocuğun sağlık durumu, psikomotor gelişimi, özbakım gelişimi, sosyal duygusal gelişimi ve davranışsal özelliklerine ilişkin bireysel gereksinimleri

Detaylı

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. 1. Bölüm Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. Bütün bu insanın kafasını şişiren karmaşa, çok ama çok masum bir günde başladı. O gün çok şirin, çok masumdu. O gün öyle muhteşem, öyle harika ve öyle

Detaylı

Fatma Atasever.

Fatma Atasever. Fatma Atasever fatmaatasever@windowslive.com Karar almak ne güç bir iştir. Çok zorlar insanı. Yorar. Takatsiz bırakır. Belki de yaşam içindeki en karmaşık zaman dilimidir karar alma süreci. Büyüklere danışırız,

Detaylı

TÜRKİYE GRAMEEN MİKROKREDİ PROJESİ BİSMİL ŞUBESİ. KONU: TGMP Bismil Şubesi Üyelerinden Hasibe TEKİN in Hayatı

TÜRKİYE GRAMEEN MİKROKREDİ PROJESİ BİSMİL ŞUBESİ. KONU: TGMP Bismil Şubesi Üyelerinden Hasibe TEKİN in Hayatı TÜRKİYE GRAMEEN MİKROKREDİ PROJESİ BİSMİL ŞUBESİ KONU: TGMP Bismil Şubesi Üyelerinden Hasibe TEKİN in Hayatı ADI: Hasibe SOYADI: TEKİN MERKEZ ADI / NO: Kooperatif Toprağı Olmayan Kadınlar Merkezi, 01 /

Detaylı

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU) OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU) Samuel Beckett (1981) Türkçesi: Semih Fırıncıoğlu Ohio Doğaçlaması (Ohio Impromptu) ilk kez 9 Mart 1981 de, Ohio State Üniversitesi nin işbirliğiyle, Drake Union, Stadium

Detaylı

Yeşilcan la. Temiz Hava. İlkokul

Yeşilcan la. Temiz Hava. İlkokul Yeşilcan la Temiz Hava İlkokul SUNUM İÇERİĞİ Bağımlılık Nedir? Tütün Ürünleri Nelerdir? Sigaranın Arttırdığı Riskler Kendimi Nasıl Korurum? Sigara İçmemenin Faydaları 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15

Detaylı