ehmet Es ad Galip, İstanbulludur yılında Yenikapı Mevlevihanesi yakınında bir evde doğmuştur. Divanındaki ve Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan*

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ehmet Es ad Galip, İstanbulludur. 1757 yılında Yenikapı Mevlevihanesi yakınında bir evde doğmuştur. Divanındaki ve Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan*"

Transkript

1 Divan Şiirinin Son Çınarı M ehmet Es ad Galip, İstanbulludur yılında Yenikapı Mevlevihanesi yakınında bir evde doğmuştur. Divanındaki ve Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan* Esra Dede Tezkiresi ndeki Cezbetul llah tamamlamaları Galip in doğum tarihini gösterir. Vak anüvis Nuri Efendinin bildirdiğine göre Galip e Mehmed Es ad adını Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi Muhammed Efendi vermiştir. Şeyh bir toplantıda Galip in babası Mustafa Şeyh Galip, Divan şiirinin Reşid Efendi ye Senin bir veledin dünyaya gelecek, adını Mehmet Es ad koy diye buyurduğu için çocuğa bu ad verilmiştir. en büyük birkaç şairinden Esrar Dede nin tezkiresinde verdiği bilgiye göre Mustafa Reşid Efendi, biri olduğu gibi, bu şiirin bazı vezirlerin divan kâtipliğini yapmış, Mevlevî ve Melâmîliğe bağlı bir kison büyük şairi sayılır. şidir. Galip, bir Mevlevîlik ve şiir çevresi içinde doğmuş ve yetişmiştir. İlk öğrenimini çok küçük yaşlarda babasından görmeye başlamış, ondan Tuhfe-i Divan şiiri yüzyıllar Şâhidi yi okumuştur. Sürekli ve düzenli bir medrese eğitimi görmemiştir. boyunca büyük şairlerin Galip in yetişmesinde Galata Mevlevîhanesi şeyhlerinden Aşçıbaşı Hüseyin Dede ve devrin üstadı sayılan Hoca Neş et Efendinin büyük katkıları katkılarıyla gelişmesini olmuştur. Galip, Hüseyin Dede den çok genç yaşlarda Mevlevîlik usul ve sürdürmüş ve XVIII. yüzyılın âdetlerini öğrenerek manevî feyz almış ve devrinde şiirinden çok Farsçası sonlarında Galip le doruk ve Fars edebiyatındaki derin bilgisiyle tanınan ve zamanının genç şairlerine Farsça dersleri veren, bu yüzden de hoca lakabıyla tanınan Hoca noktasına erişmiştir. Neş et in derslerinden yararlanmıştır. Hoca Neş et genç yaşta şiir söylemeğe Ondan sonra Divan Şiiri, başlayan öğrencisi için uzun ve övgü dolu bir mahlasname yazarak ona Es ad mahlasını vermiştir. büyük şair yetiştirmemiştir. * İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 22 DİL ve EDEBİYAT AY I N D O S Y A S I

2 Galip, bir yandan Hoca Neş et Efendi den Fars edebiyatını öğrenirken, bir yandan da devrin Arapça bilgisiyle tanınmış Hamdi Efendi den Arapça dersleri almış, zamanının edebiyat ve musiki okulu sayılan Mevlevîhane de ders ve sohbetlere katılmıştır. Bu gençlik devresinde Fuzûlî, Hayâlî, Nef i, Nâbi ve Nedim in yolunda olan Galip, sonunda bu tür şiirlerin kişiliğini ortaya koyamayacağını anlayarak Hoca Neş et in önerisi ve yardımlarıyla büyük İran şairlerinden Şevket i okumaya başlar. Galip, Nevres in tamamladığı bir gazeline söylediği naziresinde; bu devirde söylediği şiirlerini beğenmediğini açıkça belirtmiş, hatta o zamana kadar söylediği şiirlerinden kurtulmak için Es ad mahlasını değiştirmeyi bile düşünmüştür. Dedesi ve babası Mevlevî olan, Mevlevîlik çevresinde büyüyen ve Mevlevî şeyhlerinden dersler alarak yetişen Galip, sonunda bu tarikata girerek Mevlevî dervişi olur. Çilesini Mevlânâ Dergâhı nda çekmek için 1794 yılında annesiyle babasının izinleri olmadığı hâlde Konya ya gider. Babası Mustafa Reşid Efendi, oğlunun ayrılığına dayanamayarak, tanıdığı Mevlevî büyüklerine ve Konya Dergâhı Şeyhî Çelebi es-seyyid Ebubekir Efendiye başvurarak çilenin İstanbul da çekilmesi için izin alır. Galip, bunun üzerine İstanbul a döner. Mevlevîhanenin o sırada şeyhi olan Ali Nutkî Dede ve aşçıbaşı Ahmed Dedenin manevî terbiyelerinden yararlanır. Üç yıllık çilesi bitince Sütlüce Mevlevîhanesi yakınında bir eve taşınır. Burada Sîneçâk in Cezîre-i Mesnevî eserini şerh etti. Daha sonra Kösec Ahmed Dedenin Tuhfetü l- Behiyye fî Tarîkati l Mevleviyye adındaki Arapça eserine Es-Sohbetü l-safiyye adıyla Arapça bir talikât yazar. Galip Dede, artık hem tarikat içinde Mevlevîler arasında, hem de şiirleriyle edebiyat çevrelerinde tanınmıştır. Devrin padişahı Sultan III. Selim de Galip i şiirleriyle tanıyıp beğenmektedir. Galip ten Konya ya Mevlânâ türbesine gönderilecek örtü üzerine yazılmak üzere bir beyit ister. Galip; Müceddir olduğu Sultan Selîmün dîn ü dünyâya Nümâyândır bu nev pûşîdesinden kabr-i Monlâya Terci hanesinin bulunduğu bir terci -bend yazıp gönderir. Böylece devrin şair ve musiki üstadı sultanı ile en büyük şairi arasında daha yakın bir ilişki kurulmuştur. Galata Mevlevîhanesi nin şeyhi Halil Numan Dede Konya âsitânesinden izin almadan Üsküdar da bir Mevlevîhane kurmaya kalkınca görevinden alınır, yerine Konya da Şems Dergâhı türbedârı Abdullah Dede postnişîn atanır. Abdullah Dede İstanbul a gelirken Kütahya da ölünce Konya âsitânesi şeyhi Hacı Mehmed Emin Çelebi, Galata Mevlevîhanesi ne 11 Haziran 1791(9 Şubat 1205) tarihinde Galip i şeyh olarak atar. Galip Dede, şeyh olur olmaz padişaha bir kaside sunarak tekkenin harap ve oturulamayacak derecede bakımsız olduğunu bildirip onarılmasını rica eder. Sultanın emriyle Mevlevîhane bir yıl içinde onarılarak teslim edilir. Galip, evini de mevlevîhanenin harem kısmına taşır. Galip Dede artık şeyhliği ile Mevlevîler arasında sevilip saygı gördüğü gibi, şiirleriyle de devrin büyük şairi olarak tanınmıştır. İlhamî mahlasıyla şiirler söyleyen, musikide de yeni makamlar bulacak kadar üstat musîkişinas olan Sultan Selim, Galip in şiir yeteneğine hayran kalmıştır. Sık Sık onu saraya çağırtır yahut kendisi mevlevîhaneye gelir. Galip, mevlevîhanesinde salı ve cuma günleri Mesnevî dersleri vermiştir. Sultan Selim bir fermanla Galip e mesnevîhan atama iznini de verir. Böylece şairi bütün Mevlevî şeyhlerinin üstünde bir dereceye yükselt- DİL ve EDEBİYAT 23

3 Söz sihrinin en göz alıcı örnekleri olan bu beyitler, kıymetli mücevherlerin kat kat ipek örtüler içerisinde muhafaza edilişi gibi, asıl fikri ikinci, üçüncü veya daha çok anlam katmanlarının esrarlı örtüsü içerisine gizlemişlerdir. Siz bu anlam katmanları labirentinde yolunuzu bulmaya çalışır; bu zeka harikası yapı içinde çıkışa doğru yol alırken, kendinizi esrarengiz bir masal dünyasında hisseder ve müthiş bir keşifler yolculuğunun heyecanını duyarsınız. miş olur. Kaynaklarda söylenmemekle birlikte Mevlevîler arasında dolaşan söylentilere göre Galip, padişahın kızkardeşi Beyhân Sultan ı gizli ve derin bir aşkla sevmiştir. Galip in Beyhân Sultan için söylediği üç kaside ve dört tarihi vardır. Galip,1794 yılında annesini, 1796 yılında da sevgili dostu Esrar Dede yi kaybeder. Ona mevlevîhanede önemli bir görev vermiş, Kazancı Dede yapmıştır. Bu kayıplar Galip i çok sarsar. Şeyh Galip, Esrar Dede nin ölümünden bir yıl sonra hastalanarak yatağa düşer. Hastalığı hakkında değişik söylentiler ortaya atılır. Bu söylentilerin, Galip in henüz 42 yaşında ölümüne bir neden bulmak için sonradan uydurulduğu açıktır. Ama ilginç olan bütün bu söylentilerde Galip in gururunun dile getirilmesidir. Öyle görünüyor ki, Şeyh Galip yetenekleri sayesinde çabuk ilerlemiş, üne kavuşmuş ve sarayla ilişkileri sonucunda da tarikatın gereği olan tevazuyu elden kaçırmıştır. Vak anüvis Nuri Efendi, Tarihinde ve Ali Nutkî Dede, Defter- Dervîşân da Galip in ölüm tarihini 3 Ocak 1799 (26 Receb 1213) olarak göstermişlerdir. Esrar Dede Tezkiresi ne sonradan eklenen kayıtlarda ve ondan naklen Ali Enver in Semîhane-i Edeb inde ise ölümü 27 Receb olarak verilmiştir. Galip Dede nin cenazesi kandile rastlayan bir perşembe günü büyük bir törenle kaldırılmış, annesi ve babasının da mezarlarının bulunduğu Galata Mevlevîhanesi haziresinde İsmail Rüsûhî Dede nin ayak ucuna gömülmüştür. Şeyh Galip evlenmemiştir. Saraylı olan habibesinden 1210 (1795) yılında Zübeyde adında bir kızı olmuştur. Sanatı: Şeyh Galip, Divan şiirinin en büyük birkaç şairinden biri olduğu gibi, bu şiirin son büyük şairi sayılır. Divan şiiri yüzyıllar boyunca büyük şairlerin katkılarıyla gelişmesini sürdürmüş ve XVIII. yüzyılın sonlarında Galip le doruk noktasına erişmiştir. Ondan sonra Divan Şiiri, büyük şair yetiştirmemiş, Tanzimat edebiyatına kadar ikinci derecede şairlerle sürüp gelmiştir. Galip, kendisinden önce yetişen şairlerden ayrı, bambaşka bir kişilikle ortaya çıkmıştır. Onda Divan şiirinin hemen bütün büyük şairlerinin özelliklerini bulmak mümkündür. Hem Mevlevîlikte hem de şiirde en büyük mürşidi, yol göstericisi, Mevlânâ dır. Kendisinin de dediği gibi ilhamını Mevlânâ dan ve onun eseri olan Mesnevî den almıştır. El yazısıyla olan bir Hüsn ü Aşk nüshasının (Süleymaniye Ktp. Hâlet Ef. Eki 171) sonunda kendisinin söylediğine göre 1784 yılına kadar Mesnevî yi 11 kez baştan sona okumuştur. Ayrıca Galata Mevlevîhanesinde mesnevî derslerini vermiş, Mevlânâ dan aldığı feyzi dervişlerine aktarmıştır. Şeyh Galip in Fuzûlî ile derin benzerlikleri vardır. Onun kadar duygulu, hüzünlü ve liriktir. Bazı beyitlerinde Fuzûlî nin lirizmi açıkça görülür. Bunun yanında bazen Nedim kadar coşkun ve neşelidir. Kendisi için noksanlık saysa da Nedim e nazire yazmak ve onun yolunda olmaktan kendini alıkoyamaz. Fikrinde Nâbi kadar güçlüdür. Kuruluğa ve öğüt vermeğe düşmeden olgun ve anlamlı düşüncelerini söylemiştir. Anlam derinliği ve hayal gücü bakımından da Nâili den bir eksiği yoktur. Onun şiir özelliklerinden çoğu Galip te de görmek mümkündür. Galip Dede, XVII. yüzyıl şiirini etkisi altına alan ve daha çok Nâili nin temsilciliğini yaptığı Fars edebiyatının Sebk-i Hindî nin üslûbunun son büyük şairidir. Bu bakımdan Şeyh Galip in şiir özelliklerini belirtirken, öteki büyük şairlerle olan benzerlikleri yanında Sebk-i Hindî nin özelliklerini ve dolayısıyla Nâilî nin şiir özelliklerini göz önünde tutmak gereği vardır. Galip in şiiri, Hoca Neş et in etkisiyle hayranı olduğu Şevket-i Buhârî yi okuyup incelemeye başladıktan sonra olgunluğa erişmiş ve kişiliğini bulmuştur. Kendisi de Şevket i şiirlerinde her zaman saygıyla anmış, onu şiirde usta kabul ettiğini ve Anadolu da Şevket tarzını kendisinin icat ettiğini söylemiştir. Bu nedenle şair arkadaşları arasında Şevket-i Rûm diye anılmaya başlamıştır. Galip in Dil Özellikleri Şeyh Galip şiirde kullanılacak dilin nasıl olması gerektiği hakkındaki düşüncelerini Hüsn ü Aşk mesnevîsinin başında Nâbi yi eleştirirken söylemiştir. Bu beyitlerden, şiirde sade bir dil kullanılmasına taraftar olduğu anlaşılmaktadır. 24 DİL ve EDEBİYAT

4 Manzûme-i Fârisi-veş ebyât / Bilcümle tetâbû-ı izâfât İnşâya verir egerçi ziynet / Türkî söz içinde ayn-ı sıklet Farsçaya benzeyen uzun zincirleme tamlamalar nesirde süs olsa da beyitler Türkçe şiire ağırlık verir. Şiir dili hakkında böyle söyleyerek Nâbi nin dilini beğenmediğini söyleyen Galip, sözlerinin tersini yapmış, bu düşüncesini çok az şiirde uygulayabilmiştir. Şeyh Galip in şiir dili, yaşadığı yüzyılın dilinden daha ağırdır. Lâle devri şairlerinde oldukça sadeleşen dil, Galip te yeniden ağırlaşmıştır. Onun dili, daha çok başta Nâilî olmak üzere Sebk-i Hindî şairlerinin dil özelliklerini taşır. Galip in beyitlerini bir okuyuşta çözmek, hatta basit anlamını bile anlamak oldukça zordur, üzerinde düşünmeyi ve çaba göstermeyi gerektirir. Galip in Hüsn ü Aşk mesnevisinin bazı beyitlerinde sade Türkçe kullandığı görülmüştür. Söz söyleyecek zaman mı buldun / Sen git de ne olmalıysa olsun Mısralarında görüldüğü gibi Türkçe söyleyişler yanında ot tıktı canıma, ört bas eder, bir içim su, yapmış yakıştırmış, aktan karadan söz açmak, yerden göğe dek, ağız birliği etmek, can baş ifade etmek, gözüm yollarda kaldı, kanını kurutmak, gibi halkın konuştuğu dilden alınmış Türkçe deyimler de çokça kullanılmıştır. Ayrıca aruz ölçüsüne uydurabilmek için Arapça ve Farsça kelimeleri halkın konuştuğu biçimde bozarak kullanmaktan da çekinmemiştir. Bezm yerine bezim; hüsn yerine hüsün, seyr yerine seyir, hayr yerine hayır gibi. Hatta Türkçe kelimelerle Farsça tamlamalar bile yaptığı olmuştur: katre-i kan gibi. Bütün bunlar Galip in anlamının gücü ve hayalin derinliği yanında şekle ve kurala fazlaca önem vermediğinin belirgin örnekleridir. Şeyh Galip in Gurbete Yuvarlanmış İncisi Divanlarda öyle beyitler vardır ki bunlar, içinde taşıdıkları ruh, estetik zenginlik ve birden çok anlamı, iki mısra içinde gizlemedeki mucizevi başarı ile millî kültür varlığımızın eşsiz gerdanlıkları durumundadır. Divan şiirinin söz varlığı içerisinde kudretle yerini almış olan kelimeler zamanla etraflarında oluşmuş birden fazla anlam (nüans) haleleri ile millî kültür semamızın parlak yıldızlarıdır. Lafız ve mana güzelliğinin sayısız ışıltılı yansımaları ile kültür göğümüzde parıldayan bu yıldızlar zaman zaman da metinlerde, üçü beşi bir arada takımyıldız ilişkisi içinde gözükür ve kadim edebiyatımızın burçlarını oluştururlar. Düşünce ve duygu dünyamızın kozmik âleminde, burç manzaraları çizen bu kelimelerin metinler içeri- AY I N D O S Y A S I sinde birbirleriyle kurdukları paralel ve çapraz anlam ilişkileri bizi, bu söz varlıklarımızın tarihî, dinî, felsefi ve hatta manyetik dünyasına götürür. İzleyeceğimiz manzara ihtişam, zenginlik, renk ve ses saltanatı ile tahammülfersa çağrışımlar mahşeridir. Bir elmas kristalinin üzerinde oluşmuş bulunan sayısız yüzey ile güneşin yedi rengini bir ışık tayfı hâlinde yansıtışı gibi, dilin ve kültürün madeninde asırlar içerisinde pişip olgunlaşarak çok sayıda anlam ışıltısı yaymaya başlayan kelimeler, bazen de bir beyit içerisinde bir araya getirilerek çok anlam katmanlı beyitleri ortaya çıkarırlar. Divan şiirinde oldukça az sayıda tesadüf edilebilen bu kristalizasyon harikası beyitler, aynı zamanda birer hendesi mükemmeliyet örneğidirler. Söz sihrinin en göz alıcı örnekleri olan bu beyitler, kıymetli mücevherlerin kat kat ipek örtüler içerisinde muhafaza edilişi gibi, asıl fikri ikinci, üçüncü veya daha çok anlam katmanlarının esrarlı örtüsü içerisine DİL ve EDEBİYAT 25

5 şehrinin evlerine, meydanlarına, sokaklarına ve meclislerine götürür. Divan edebiyatının mucize-gû papağanları olan şairlerimizin her biri, söz ve anlam incisi durumundaki bu çok anlam katmanlı beyitlerinden birisi de düşüncenin alevi ile oynayan, ışığın, aşkın ve ateşin şairi Şeyh Galip e aittir: Teblerze-zâd gevher-i galtân-ı gurbetem / Mihr-i sadef sabâh-ı Nişâbûr dur bana gizlemişlerdir. Siz bu anlam katmanları labirentinde yolunuzu bulmaya çalışır; bu zeka harikası yapı içinde çıkışa doğru yol alırken, kendinizi esrarengiz bir masal dünyasında hisseder ve müthiş bir keşifler yolculuğunun heyecanını duyarsınız. Bu çok anlam katmanlı beyitlerin içerisine büyük bir ustalıkla seçilip özel bir düzenle yerleştirilen kelimelerin, mısralarda birbirleri ile paralel ve çapraz ilişkiye sokulması sonucunda, okuyucunun zihni adeta cinler âlemi yolculuğuna çıkar gibi; hayatın kristal endam aynaları olan edebî metinlerin arka planına geçer ve birbiri içine girmiş sayısız manzarayı temaşa etmeye başlar; gerçek ve gerçeküstü zamanlar, gerçek ve gerçek üstü mekânlar; mecazın tül perdesi arkasına ustalıkla yerleştirilmiş hakikatin renkli ve esprili yüzü; dış dünyanın ve eşyanın bazen çok yakın gözlemine dayalı orijinal tespitler; büyük bir dünya devletine hayat veren dinî, felsefi, tasavvufi, ahlaki ve entelektüel kültür birikiminin estetik yansımaları, bir bir gözümüzün önünde canlanır ve bizi yüzyıllardır lafız ve mana sisteminden koparıldığımız klasik edebiyatımızın ışıklı Bu beyit millî kültürümüzün kaşıkçı elmaslarından biri olan Şeyh Galip Divanı nın ilk gazelinin dördüncü beytidir. İlk planda tasavvufun varlığın oluşumu ile ilgili o coşkun anlayışını dile getiren beyit, içinde bulunan bazı kelimeler, birbiri ile ilişkilendirildiğinde, karşımıza çok sayıda sürprizli anlamların kapılarını aralar... İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ne kaydımı yaptırdığım 1975 yılının 1. yarı yılında Eski Türk Edebiyatı dersimize divan şiirinin büyük ustası merhum Prof. Dr. Mehmet Çavuşoğlu girmişti. Çavuşoğlu Hoca Anfi 7 de verdiği ilk dersinde bu beyti tahtaya yazarak klasik edebiyatımızın nasıl bir edebiyat olduğunu izah sadedinde şerh etmişti. Bende divan edebiyatının derin anlam katmanları ile ilgili ilk dikkati uyandıran, işte bu ders ve bu beyit olmuştu. Muhterem hocam Mehmet Çavuşoğlu o derste özellikle bu beyitteki, sabâh-ı Nişâbûr terkibi üzerinde durmuş ve kendisinin de hocası olan, merhum Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan ın bu terkipten tasavvufi mana hariç iki tali mana çıktığı; dolayısıyla Şeyh Galip in bu beyti -bir koyundan iki post çıkarırcasına- üç anlam çıkarılacak bir şekilde nazmettiği kanaatinde olduğunu ifade etmişti. Tarlan a göre, Nişabur sabahı manasına gelen sabâh-ı Nişâbur terkibinden çıkan ilk anlam katmanı Nişabur un yaşadığı yıkıcı depremlerle ilgilidir. Tektonik bir bölgede yer alan Nişabur, tarih içerisinde birçok kez korkunç zelzelelerle sarsılmış ve büyük yıkımlara uğramıştır. İşte bu nedenle Nişabur ve Nişabur sabahı her türlü sarsıntı, yakıcı ve yıkıcı titreyiş ve ıstırapla dalgalanışın müşebbehün bihi (kendisine benzetileni) olmuştur. Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan ın sabâh-ı Nişâbur tamlamasından çıkardığı ikinci anlam katmanı ise, İran ın Nişabur şehrinin güneş doğarken bir inci gibi parladığı ve ışık denizine döndüğü bilgisi ile ilgilidir. Coğrafi konumundan olsa gerek, güneşin doğduğu saatlerde parlaklığın, ışıklılığın ve aydınlığın şehrine dönen Nişabur bu özelliği ile de gerek İran edebiyatında ve gerekse bizim klasik edebiyatımızda güneş ışığı, sabah aydınlığı unsurlarının mecazi ve hakiki anlamda 26 DİL ve EDEBİYAT

6 Galip in şiiri, Hoca Neş et in etkisiyle hayranı olduğu Şevket-i Buhârî yi okuyup incelemeye başladıktan sonra olgunluğa erişmiş ve kişiliğini bulmuştur. Kendisi de onu şiirde usta kabul ettiğini ve Anadolu da Şevket tarzını kendisinin icat ettiğini söylemiştir. Bu nedenle şair arkadaşları arasında Şevket-i Rûm diye anılmaya başlamıştır. kendisine benzetileni olarak kullanılmıştır. Daha sonraki yıllarda bu beyit tartışılmaya devam etmiştir. Bazı araştırıcılar ve edebiyatçılar bu iki anlamlılık durumuna itiraz ederek beyitte Nişabur sabahı ile kastedilenin yalnızca Nişabur un aydınlık sabahı olduğunu söylemişler ve zelzele ile ilgili anlamın yakıştırma olduğunu iddia etmişlerdir. Metinler şerhinin ilmi, ciddi ve son derecede stratejik bir faaliyet olduğuna inanmış ve bunu aşk meselesi olarak gören bir divan şiiri araştırıcısı olarak, mısraları oluşturan kelimeleri birer birer, ikişer ikişer birbirleri ile irtibatlandırmak suretiyle bu beytin arka planının sanıldığından çok daha zengin olduğunu ve içerisinde ikiden çok fazla (en az altı) anlam tabakası bulunduğunu tespit ettim. Beyti Edebiyat Fakültesindeki son sınıf metin şerhi derslerinde defalarca şerh ettim; gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında bu beyit bağlamında divan şiiri metinler şerhi ile ilgili konferanslar verdim. Sadece bu beytin şerhine tahsis edilmiş bulunan ve üç saatten az sürmeyen bu dersler ve konferanslarda dinleyiciler ısrarla bana şunu sordular: Hocam! Bu sayıdaki anlamın birkaç beyit içerisine bilinçli bir şekilde sıkıştırılması nasıl mümkün olabilir? Bu bir tesadüf olmasın? Tabii, bu sorunun zihinlerde oluşmasının tek sebebi, klasik edebiyatımızın söz varlığının yakaladığı gücü bugün hesap edebilmekten bile uzak hâle getirilmiş bulunmamızdır. Divan şiirinin muhteşem ürünlerini ortaya çıkartan o söz ve anlam varlığına yabancılaşmanın getirdiği zafiyet, bizi bu dünya imparatorluğu dili ve edebiyatının tabii bir şekilde ulaştığı sınırlara, bugün hayalimizin bile erişemeyeceği bir hâle düşürmüş bulunmaktadır. Divan şiirinde yakalanmış bu başarı, elbetteki tesadüfen meydana gelmiş değildir. Çünkü bu çok anlam tabakalı beyitlerin şairleri diğer şiirlerinde de bu anlamları birerli ikişerli ve üçerli olarak kullanmışlardır. Divanlarda münferit bir şekilde bütün şiirlere dağılmış bulunan bu anlamlar, oldukça az sayıdaki bazı beyitlerde teksif edilmiş bir şekilde (kat kat) kullanılmış ve böylelikle söz sihrinin nadide örnekleri sergilenmiştir. Şeyh Galip in yazımızın konusunu teşkil eden beyti içerisinde yer alan, teksif edilmiş anlam tabakalarını tahlil ederken, bu anlam katmanlarının, şairin diğer şiirlerinde de nasıl kullanıldığının örneklerini verecek ve böylelikle altı anlamın bir beytin içine yerleştirilme başarısının tesadüfi olmadığını göstermeye çalışacağız. Gelelim tekrar beyte ve beytin günümüz diline aktarımına: Teblerze-zâd gevher-i galtân-ı gurbetem / Mihr-i sadef sabâh-ı Nişâbûrdur bana Önce şunu belirtelim ki, şair z harfinin titreyişli sesinden ustalıklı bir şekilde yararlanmak sureti ile zihinlerimizde deprem etkisi uyandırarak söze başlıyor: Teb-lerze-zâd Tıpkı Kuran-ı Kerim in Zilzal suresinin mucizevi girişi gibi: İza zülziletil ardu zilzâlehâ: Yer o müthiş sarsıntı ile sarsıldığında Farsça birleşik bir isim tamlaması olan teblerze (teb-lerze) aslında humma titremesi, ateşli, ıstıraplı titreyiş anlamındadır. Bunun yanına getirilmiş bulunan -zâd ise Farsçada kullanılan bir fiilimsi olarak -den DİL ve EDEBİYAT 27

7 Bir şu lesi var ki şem -i cânın / Fânûsına sığmaz âsmânın doğmuş, -den doğan; (...) çocuğu, ( ) yavrusu -örnek: perî-zâd (peri çocuğu); mâder-zâd: (anadan doğma, kardeş, yaratılıştan)- manasına gelir. Teb-lerze ile -zâd birlikte kullanıldığında ortaya teb-lerze-zâd şeklinde bir vasf-ı terkibi çıkar. Terkip ateşli (ıstıraplı) titremelerden doğmuş anlamındadır. Gevher ise Farsça inci demektir. Ayrıca değerli taş, mücevher anlamında da kullanılmaktadır. Klasik edebiyatımızın en renkli ve en şiirsel kelimelerinden biri olan gevher in etrafında zamanla çok sayıda nüans oluşmuş ve bu kelime mecazi olarak da birçok maddi-manevi varlığı karşılamak üzere zengin bir istiare unsuru hâlini almıştır. Galtân Farsça bir kelime olarak yuvarlanan, tekerlenen, aşağıya düşen ve yuvarlak anlamlarına gelmektedir. Gevher-i galtân ise bir taraftan iri ve yuvarlak (kıymetli) inci ; diğer taraftan ise, -e yuvarlanan inci, -e düşen inci manalarını verir. Bu tamlamaya gurbet sözcüğünü de ekleyecek olursak gevher-i galtân-ı gurbet şeklinde üç unsurlu hâle gelen zincirleme tamlamamız, gurbete yuvarlanmış kıymetli ve iri inci anlamına bürünür. Bu durumda birinci mısraın tam çevirisini yapabiliriz: Ateşli (ıstıraplı) titremelerden doğup gurbete yuvarlanmış (düşmüş) bir inci tanesiyim. Saf şiir nedir? diye sorulsa herhâlde bu mısra tek başına en güzel ve kusursuz bir cevap olurdu. Tıpkı Galip Dede nin, evrensel şiir sarayının kubbesinde ölümsüz bir kandil gibi parıldayan şu meşhur beyti gibi: Can kandilinin (mumunun) öyle bir alevi (parıldayışı) vardır ki, şu koskoca gök kubbenin fanusuna bile sığmaz. Gelelim ikinci mısraın kelime ve terkiplerine: Yine Farsça asıllı olan mihr lügatte 1. Güneş; 2. Sevgi, muhabbet, şefkat ve merhamet manalarını vermektedir. Ayrıca bu ikinci manaya paralel olarak, aydınlık, beyazlık, ışıklılık anlamlarını da çağrıştırmaktadır. Arapça asıllı sadef de sözlükte inci kabuğu, içinde inci oluşan iri istiridye, sedef demektir. Nişabur a gelince: Nişabur; İran ın Horasan eyaletinde bulunan bir şehrin adıdır. Bu şehir tarihte 13. yüzyılda uğradığı Moğol istilası ve geçirdiği iki büyük deprem felaketi ile anılmaktadır. Divan şiirinde istilacı ve kan dökücü Moğol askerlerinden duyulan korkunun kalplerde uyandırdığı ruh titremeleri ve askerlerin bindiği sürü sürü atların, ayaklarıyla zemine saldığı sarsıntı ile Nişabur şehrinde yaşanan yıkıcı zelzeleler arasında, çağrışım ilişkileri kurulmuştur. Ayrıca Nişabur şehrinin sabahleyin güneşin doğuşu ile birlikte inci gibi parlayarak âdeta bir ışık denizine döndüğüne dair yaygın bilgi ve inanış da divan şiirinde sıkça rastlanan bir telmih unsurudur. İkinci mısraın da kelime ve terkiplerini çözüp unsurlarını nesir cümlesi sırasına koyarak şöylece çevirisini yapalım: Sadefin (iç) aydınlığı/sadefin şefkat ve merhameti benim için Nişabur sabahı gibidir. Şeyh Galip Divanı nın bazı güvenilir nüshalarında bu mısradaki mihr-i sadef terkibi mehd-i sadef olarak geçmektedir. Mehd kelimesi sözlükte beşik anlamına geldiğine göre, mehd-i sadef i esas aldığımızda mısra, mana cihetiyle bu sefer şöyle köklü bir değişikliğe uğrar: Sadef beşiği benim için Nişabur sabahı gibidir. Hatta mehd kelimesinin mecazi olarak çocuğu taşıyan ana rahmi anlamına geldiğini de hesaba kattığımızda mısra şöyle anlaşılır: (İnci bebeğinin) ana rahmi olan sadef benim için Nişabur sabahı gibidir. Burada, içinde inci olduğu hâlde denizin dalgaları üzerinde sallanan sadef ve hareket eden, yürüyen bir hamile kadının karnındaki bebeğin durumu ile Nişabur un zelzeleli hâli arasında -sallanma yönü ile- benzerlik ilişkisi kurulmuştur. Şeyh Galip, bir başka gazelinde sadefi beşiğe benzetmiş ve daha sonra bu sadef beşiğini inci çocuğunun lahdi yapmıştır: Az cân olur gubâr kesâdıyla hâk-bâz / Tıfl-ı güher ki mehd-i sadefden lahiddedir 28 DİL ve EDEBİYAT

8 bakalarını tespit etmeye başlayabiliriz: Ender kişiler toprağa bulaşmadan ölümün kucağına düşer Baksana, inci çocuğu sadef beşiğinden bir lahit içinde bulunmaktadır. Şimdi, mısralarını tek tek günümüz diline aktardığımız beytin nesre çevirisini bütün olarak görelim: Hummalı (ıstıraplı) titremelerden doğup gurbete yuvarlanmış (düşmüş) bir inci tanesiyim. Sadefin şefkat ve merhameti / içinin aydınlığı benim için Nişabur sabahı gibidir. Beytin her iki mısraı arasında görünüşte bir anlam bütünlüğü yok gibidir. Bu ise tipik bir sebk-i Hindî hususiyetidir. Bilindiği gibi klasik üslupta her beytin mısraları arasındaki anlam bütünlüğü objektif unsurlarla kurulabilirken, Hind üslubunda şiirin birimi artık mısralara, hatta mısralar içerisinde bolca kullanılan zincirleme terkiplere dönüşmüştür. Şairin mısralar arasında oluşturduğu anlam alakasını kurmak da artık okuyucunun zihninin çevikliğine, hayalinin inceliğine ve zekâsının gücüne kalmaktadır. Şiiri objektif duygudan uzaklaştırarak zihnîleştiren Hint üslubunda mana ince hayallerin kat kat örgüsü arkasında derinlere gizlenmiş hâldedir. Hint üslubunun güçlü temsilcisi Şeyh Galip in şerhetmeye çalıştığımız bu beytinde de birinci mısralar arasında, görünürde olmayan anlam ilişkisinin gerçeğine yorucu bir zihnî çaba, kelimeler arasında ancak hayal gücüne dayanılarak kurulabilen bir irtibat ve zekâyı harekete geçiren, entelektüel bir gayret ile ulaşılabilmektedir Sebk-i Hindî ile ilgili bu önemli hususun hatırlatılmasından sonra artık beytin içerisine şair tarafından bir sihirbaz hüneri ile dercettiği muhtemel anlam ta- Allah Önce Yeşil Bir Cevher Yarattı Beytin ilk anlam tabakası, tasavvufun, eşyanın varlığına vücut veren neden hakkında geliştirdiği spekülatif izah ile ilgilidir. Bu izaha göre; zaman yaratılmadan önce Cenab-ı Hak âlem-i kitmanda (mutlak sırlar âleminde) gizli bir hazine idi. Bilinmeyi sevdi ve bilinmek için bütün mevcudatı yarattı. Vücud-ı mutlak (mutlak varlık) olan Cenab-ı Hak, aynı zamanda kemal-i mutlak (mutlak olgunluk, kusursuzluk) ve cemal-i mutlak (mutlak güzellik) özelliklerine sahipti. İşte bu mutlak varlığın aşk-ı zatî nedeni ile kendini görmek ve göstermek istemesi yaratılışa sebep olmuştur. Yalnız bu, mutlak varlık ve birlik vatanından kopuş ve kesret âlemine düşüş sancılı, ıstıraplı bir süreç hâlinde gelişmiştir. Cenab-ı Hak, kendi nurundan yarattığı ve yokluk örtüsünden var ettiği o nurlu, latif ve yeşil cevhere muhabbetle nazar kıldığında o cevherin yüzünün suyu, hayâsından harekete geçmiş ve tıpkı bir ulu derya gibi dalgalanmaya başlamıştır. İşte varlık âlemi bu sevgi ve aşk dalgalarının üzerinde oluşan köpüklerden kademe kademe cisimler âlemine gelmiştir. İşte beytin ilk mısraındaki teblerze-zâd (ateşli ve ıstıraplı titremelerden /dalgalanmalardan doğmuş); galtân-ı gurbet (gurbete yuvarlanmış/düşmüş) ve gevher (inci, mücevher) unsurları tasavvufun bu çok renkli ve insan ruhunu coşturan anlayışını Hint üslubunun üst dili ile tablolaştırmaktadır. Bu tabloda bir insan olarak şair bu varlık dünyasının göz bebeği olarak, sahnenin baş aktörüdür: Divanlarda öyle beyitler vardır ki bunlar, içinde taşıdıkları ruh, estetik zenginlik ve birden çok anlamı, gizlemedeki mucizevi başarı ile millî kültür varlığımızın eşsiz gerdanlıkları durumundadır. Divan şiirinin söz varlığı içerisinde yer alan bu kelimeler zamanla etraflarında oluşmuş birden fazla anlam (nüans) haleleri ile millî kültür semamızın parlak yıldızlarıdır. DİL ve EDEBİYAT 29

9 Nişabur un İnci Gibi Parıldayan Sabahları İşte mihr-i sadef ile anlatılmak istenen şey; başlangıçta varlığın birliğinde mevcut olan ve cisimler âleminin zuhuruna neden olan aşk (aşk-ı zatî) ve ilahî nur keyfiyetidir. Nişabur sabahı ile de insanın başlangıçta mutlak varlık ile tam bir birlik hâlini idrak ederken, oradan koparak içine düştüğü (yuvarlandığı) dağdağalı, çalkantılı, bununla birlikte var oluşun ışığı ile aydınlanmış kesret (cisim ve suretler) âlemi sembolize ediliyor. Yani sadefin mihri (Cenab-ı Hakk ın kendinin bilinmesini sevmesi), şaire göre, cismani varlık Nişabur unun (huzursuzlukla, ıstıraplı yıkımlarla, sıkıntılarla dolu ama aynı zamanda ilahî aşkın nuru ile aydınlanmış) sabahına neden olmuştur. Nişabur sabahının ışıklı ve aydınlık hâli ile ilgili olarak divan şiirinde rastladığımız telmihlere bir başka örnek de Şeyh Galip in şu beytidir: Sevâd-ı şâm gibi re y-i rûşeniyle anun / Olur zamîme-i mülki sâbâhı Nişâbûr İnsan ateşli ve ıstıraplı dalgalanmalardan (titremelerden) doğup, gurbete yuvarlanmış bir inci (mücevher) tanesidir. İkinci mısrada zikredilen mihr-i sadef (sadefin iç aydınlığı), sabâh-ı Nişâbur ve bana terkip ve kelimeleri birinci mısrada yer alan teblerze, gevher ve gurbet terkip ve kelimeleri ile karışık leffüneşir oluşturmaktadır. Bu leffüneşirde birinci mısradaki teblerze terkibinin mukabili mihr-i sadef ; gevher sözcüğünün mukabili bana ve gurbet sözcüğünün mukabili de Nişabur dur. Âlem-i kitmanda Vücud-ı mutlaktan (asıl vatandan) ayrılıp henüz suretler âlemine (gurbete) düşmemiş olan insanın hâli istiridyenin içerisinde tam bir birlik, kaynaşma (vahdet) manzarası taşıyan incinin hâline benzemektedir. Ama insan bu vahdet hâlinden geçici bir müddet için ayrılmış ve kesreti temsil eden, sıkıntılarla dolu cisimler ve suretler âlemine yuvarlanmıştır. Lâmiî nin meşhur mesnevîsi Vâmık u Azra nın 147. beyti varlığın ortaya çıkışı ile ilgili geliştirilen bu düşünceyi yansıtır: Hüsnüne çün istedün virmek zuhûr / Başladı çalkanmağa deryâ-yı nûr (Ey Allah ım!) Ne zaman ki mutlak güzelliğini ortaya çıkartmak istedin; o zaman nur deryası dalgalanmaya başladı. O nun ışıklı görüşü (reyi) ile, mülkünün (ülkesinin) kapkaranlık geceleri Nişabur (sabahı) gibi (aydınlık) hâle gelmiştir. Galip in Sultan III. Selim in övgüsünde kaleme aldığı kasidesinin 26. sıradaki bu beytinde, Padişah ın aydınlık görüşleri ve ileriyi gören kararları ile bütün bir Osmanlı ülkesinin Nişabur sabahı gibi aydınlık hâle geldiği anlatılmaktadır. Bu husus ile ilgili bir başka örnek de Hersekli Arif Hikmet Divanı nda bulunmaktadır: Şâm-ı ecel sabâh-ı Nişâbur dur bana / Her dâgım oldu revzene-i seyr-i ârızun (Ey sevgili! Senin aşkının derdi ile) ecel akşamı bile benim için Nişabur sabahı (gibi aydınlık) hâle geldi. Göğsümde açılan her yara, senin parlak yüzünü seyretmek için bana bir pencere oldu. Yazımızın başında da değindiğimiz gibi, sabâh-ı Nişâbur terkibinin içinde iki anlam gizlenmiş bulunmaktadır. İlki Nişabur un güneş doğduğunda dünyanın en aydınlık şehri olduğu bilgisi; ikincisi de 13. yüzyılda Nişabur un başından geçen iki büyük deprem felaketi ve bu şehrin aynı yüzyılda uğradığı Moğol istilasının bıraktığı acı hatıralar. Nişâbur ve Nişâbur sabahı unsurları şiirde -mecazi veya hakiki anlamda olsun- yıkıcı, sarsıntılı felaketlerin mazmunu olurken; zaman zaman da Moğol istilasının meydana getirdiği felaketi zelzele ile birlikte çağrıştıracak şekilde tevriyeli olarak kullanılır. Çünkü zalim ve gaddar bir ordunun bir ülkeyi yağma, talan ve katliamla mahvetmesi ile büyük ve yıkıcı bir zelzelenin bir şehirde meydana getirdiği felaket insan topluluklarında aynı etkiyi uyandırmıştır. Şeyh Galip in yazımıza konu olan meşhur beytinin ilk mısraındaki teblerze-zâd ile ikinci mısraındaki sabâh-ı Nişâbur terkiplerini çapraz bir şekilde ilişkilendirdiğimizde de beyitte Nişâbur un başından geçen büyük deprem felaketleri ile onunla aynı sonucu doğuran Moğol istilasına telmih yapıldığı sonucuna ulaşırız. Kısaltarak yayınladığımız bu makalenin tamamını ve kaynakçasını sitemizde Makale bölümünde bulabilirsiniz. 30 DİL ve EDEBİYAT MAKALE

10 ROMAN VE HİKÂYECİ OLARAK ŞEYH GALİB Divan şiiri geleneğimiz içinde büyük bir müceddit olarak ortaya çıkan Şeyh Galib in sanatı üzerine konuşmak, onu anmak ve anlamaya çalışmak gerçekten insana büyük bir haz veriyor. Gele bir devr ki, bu Galib i yâd eyleyeler diyerek, âdeta kendi sanatının geleceğine dair önemli bir keşifte bulunan bu büyük sanatkâra ilişkin şimdiye kadar özellikle şiir sanatını yenilemesi hususunda çok duruldu. Son yıllarda divanının, Galib Dede nin farklı basımlarının yapılması, Galib Dede nin şirine ve sanatına yönelik ilgiyi tebârüz ettirmesi bakımından büyük önem taşıyor. Ne var ki, onun Hüsn ü Aşk adlı büyük mesnevi hikâyesi hatıra geldiğinde aynı memnuniyete ulaşmamız mümkün olamıyor. Çünkü ne derece yüceltilirse yüceltilsin, Şeyh Galib in Hüsn ü Aşk la Türk mesnevi hikâyeciliğinde kaydettiği büyük sıçramayı, henüz layıkıyla ortaya koyabilmiş değiliz. Hâlbuki Galib Dedenin, divanına nispetle daha iddialı gözüktüğü bu mesnevisi, ne yazık ki çoklarınca, onun şiirini ve sanatını açıklamak noktasında bir malzeme deposu olarak kullanılmaktan öteye geçmiyor. Hüsn ü Aşk hikâyesinde, şairin kendi şiirini açıklamak amacıyla yazdığı iddialı mısra ve beyitlere takılıp kalanlar, buradan yola çıkarak, onun şiirine bir vurgu daha yapmaktan öteye geçmemiş oluyorlar. Ya da Şeyh Galib in Hüsn ü Aşk divanına ilave olarak, yeni bir şiir anıtı daha dilmiş olduğu şehadetlerini tazelemek fırsatı buluyorlar. Peki yanlış mı yapmış oluyorlar? Hayır, belki yapılan yanlış değil! Fakat Şeyh Galib adına, unutulan ve üzeri örtülen bir şey yok mu burada? Hüsn ü Aşk ta Şeyh Galib in Poetika sını ortaya koyan mısra ve beyitlerin yanı sıra, bu büyük mesnevi hikâyede yer alan bakir mazmun ve tedailerin parıltılı aydınlığından, çokları bütük bir hayranlığa ve o nispette de şaşkınlığa düşüyorlar. Bu hayret ve şaşkınlık içinde, Şeyh Galib in şairliğini yeni baştan yüceltmeye kalkışıyorlar. Sonra ellerinin altındaki metinde sayfalar ilerledikçe, hikâyenin atmosferi teşekkül ettikçe, eserin şiiriyeti de o nispette artmış oluyor ve bu mantık aynı minval üzere tekrar edip duruyor. Ama böyle bir yaklaşım ile Şeyh Galib in şiir yazmanın dışında, bir hikâye anlatmak ihtiyacına nasıl ulaştığını ve Hayriye karşısında gösterdiği başarıyı nasıl izah edeceğiz? Kendisinden önceki mesnevi hikâyelerle Hüsn ü Aşk ın mukayesesini, sadece Şeyh Galib in şiirde ulaştığı mesafeyle mi izah edeceğiz? Yani aradaki farkı, Nâbi şiiri ile Şeyh Galib şiiri arasındaki farka mı indirgeyeceğiz? Eğer böyle bir yol tutulacak olursa, Leyla vü Mecnûn ile Hüsn ü Aşk arasındaki fark da vara vara Fuzûlî ile Şeyh Galib in şiir anlayışlarında kilitlenmiş olmaz mı? Çünkü ortada, belki şiirin dışında bir şey var ki; o da bir hikâye anlatmak, hikâye yazmak, şiirden daha farklı bir alanda, bambaşka bir edebî türde sanatkârın kendisini kanıtlama ihtiyacıdır. Hayriye, karşısında Galib i saran nispet duygusu, eğer sadece şiir olsa idi, o bunu zaten divanı ile gerçekleştirmiş sayılırdı. Önceki şiirleri kâfi gelmemişse, bunu bilahare kaleme alacağı yeni gazelleri vs. ile sağlamaya çalışırdı. Hâlbuki Galib, yeni bir edebî türde daha başarını kanıtlamak amacıyla yola çıkıyordu. Bu durum ortada iken, Galib in sanatını sadece şiire kilitlemekte gösterilen ısrarı anlamak Dr. Necmettin Turinay Klasik mesnevileri ele alırken, onların taşıdığı şiirsel değerden daha önce; asıl hikâye ve roman boyutuna, hikâye anlatımı esnasında sanatkârların takındığı tavra eğilmek gerekmektedir. Galib in Hüsn ü Aşk ile ortaya koyduğu sanat, şiirde yaptığı tecdîdin çok daha ötelerinde bir şeydir. MAKALE DİL ve EDEBİYAT 31

11 Tabii, buradaki temel sıkıntı, divan edebiyatını sadece şiire indirgemekten, klasik dönemlerimizde ortaya konan çoğu edebî eserleri de sanatkârın şiirini açıklamak yolunda destek unsurlar kabul etmekten kaynaklanıyor. Onun için Hüsn ü Aşk ı ele alırken, bu nevî saplantılardan kendimizi kurtarmaya çalışmamız gerekiyor. gerçekten zor. Tabii, buradaki temel sıkıntı, divan edebiyatını sadece şiire indirgemekten, klasik dönemlerimizde ortaya konan çoğu edebî eserleri de sanatkârın şiirini açıklamak yolunda destek unsurlar kabul etmekten kaynaklanıyor. Onun için Hüsn ü Aşk ı ele alırken, bu nevî saplantılardan kendimizi kurtarmaya çalışmamız gerekiyor. Fuzûli nin 500. yıldönümü dolayısıyla, Leyla vü Mecnûn üzerine geliştirdiğimiz bir yaklaşımı, burada kısmen de olsa öne çıkarmak ihtiyacını duyuyoruz. Şeyh Galib in, bu eserini şiirdeki dehâsını yeni baştan kanıtlamak amacıyla kaleme almadığına, bilakis bir hikâye anlatıcısı olarak yeni bir Şeyh Galib le karşı karşıya bulunduğumuza özellikle işaret etmek istiyoruz. Aksi yöndeki yaklaşımlar, bu eseri neredeyse bir çeşit tezkire-i şuâra ya da Şeyh Galib antolojisi olarak görmektir. Bundan behemehal kurtulmak ve her edebî türe ihtiyacını duyduğu bir saygı ve vukuf ile eğilmek gerekiyor. Böyle yapılmadığı için Hüsn ü Aşk olsun, Hayriye veya Leyla vü Mecnûn olsun, bu eserlerde sergilenen şiirsel mazmûnların parıltısından asıl hikâyeye, parça parça güzel şiirlerden eserlerin asıl bütünlüğüne ve buradaki şekliyle, Şeyh Galib in Türk mesnevi hikâye ve romancılığına kazandırdığı büyük yenilgiye ulaşmamız mümkün olamıyor. Eski klasik sanatlar karşısında, gözümüze çarpan arabesk süslemelerde takılıp kalanlar, çoğu zaman ayrıntılarda kendilerini kaybediyorlar. Hâlbuki anlatma esasına dayalı edebî eserler, bu parıltılı süslemelerin çok çok ötelerinde, daha başka şeyler ifade eder. Biz onları bir bütün olarak görmek, sanatkârların eserlerini yapısal bir bütünlük olarak algılamak mecburiyetindeyiz. Tekrar edecek olursak: Hüsn ü Aşk ta tabii ki güzel şiirler, tardiye lerin dışında da şiirsel pasajlar var. Fakat bu eserin asıl hususiyeti, şiir antolojisi veya kitabı olmak değil! Unutmayalım ki Hüsn ü Aşk, bir poetika kitabı da değil! Peki o zaman nedir? Hüsn ü Aşk, her şeyden önce, mesnevi tarzında kaleme alınmış klasik bir hikâye ve romandır.yani şiirden önce hikâye ve roman!.. Daha açık bir ifade ile o, belki bir şairin romanı olarak kabul edilebilir. Elbette güçlü ve özgün şiirler kaleme alan Şeyh Galib, hikâye yazarken eserine, eserinde ortaya koyduğu kişilere, onları tahlil ettiği bölümlere şiiriyet yüklü bir hava da verecek demektir. Nitekim yaptığı da bundan başka bir şey değil! Aradaki fark, Galib in bu romanını nesirle değil de, klasik devirlerin hâkim anlatma tarzı olan mesnevi ile kaleme almasıdır. Şimdiye kadar yapılanların özeti, işte bu yanlışlıkta toplanıyor. Zira Şeyh Galib, Hüsn ü Aşk ı nesirle yazsa da, eserine bu şiir yoğunluğunu boca etmekten geri kalmayacaktı. Halid Ziya nın, Tanpınar ın ve Abdülhak Şinasi Hisar ın eserlerini baştan sona istila eden şiir duygusu, burada kendisini nesirle kaleme alınan romanlara yaslarken; aynı duygu Fuzûlî veya Şeyh Galib in eserinde mesnevi tarzı ile ortaya çıkıyordu. Dolayısıyla temel ayırıcı, bu eserlerin nazım veya nesirle ifadesinde değil, anlatılan hususun hikâye olup olmadığında toplanıyor. Bunu hiçbir zaman unutmamamız gerekir. Üzerinde durmak istediğimiz husus, klasik edebî türlerin ve bu arada mesnevi hikâyelerin ihtiva ettikleri bir değer ile ele alınmalarıdır. Biz bu eserlere yaklaşırken ne kendi devirlerinin, ne de Nâmık Kemal veya Tanpınar ın geliştirdiği yaklaşımlarla kendimizi sınırlamak zorundayız. Zira bu tür eserlere ve özellikle Hüsn ü Aşk a, ihtiva ettiği gazel, tardiye vs. ile mesnevi bölümlerinde sıklıkla karşılaştığımız şiirsel pasajların toplamı nazarıyla bakamayız. Yani bir mesnevi, hiçbir zaman şiir mecmuası değildir. On kelimelik bir cümlenin anlamı, nasıl her bir kelimenin sözlük anlamlarının toplamından daha fazla bir şeyse, bir mesnevi de kendi bünyesinde mevcut olan şiirlerin çok çok ötelerinde bir değer ifade eder. Onun için klasik mesnevileri ele alırken, onların taşıdığı şiirsel değerden daha önce; asıl hikâye ve roman boyutuna, hikâye anlatımı esnasında sanatkârların takındığı tavra eğilmek gerekmektedir. Unutmamak lazım gelir ki, Fuzûli Leyla ile Mecnûn u kaleme alırken belki şiiri dışlamayan, fakat muhakkak ki şiirin dışında kalan bir şeyi yapmak istiyordu. Biz klasik edebiyat zamanlarımızda yetişmiş bu büyük sanatkârlara ve eserlerine, ihtiyacını duydukları bir ihtimam ile yaklaşmak durumundayız. Hele Şeyh Galib ve özellikle Hüsn ü Aşk!.. Burada hem itiraf hem de iddia etmek isterim ki, Galib in Hüsn ü Aşk ile ortaya koyduğu sanat, şiirde yaptığı tecdîdin çok daha ötelerinde bir şeydir. 32 DİL ve EDEBİYAT MAKALE

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır. Edebiyatı Sanatçıları Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. ı vardır. MEVLANA: XIII.yüzyılda yaşamıştır. Birkaç

Detaylı

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım İLETİŞİM, DİL VE KÜLTÜR 1. İletişim 2. İnsan, İletişim ve Dil 3. Dil Kültür İlişkisi DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI VE TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ 1. Dillerin Sınıflandırılması

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI KAZANIMLAR TEST NO TEST ADI 1 EDEBİYAT TARİHİ / TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERE AYRILMASINDAKİ ÖLÇÜTLER 1.Edebiyat tarihinin uygarlık tarihi içindeki yerini.edebiyat tarihinin

Detaylı

İnci. Hoca DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ II (BENTLERLE KURULANLAR)

İnci. Hoca DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ II (BENTLERLE KURULANLAR) DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ II (BENTLERLE KURULANLAR) BENTLERLE KURULAN NAZIM BİÇİMLERİ A. BENT SAYISI TEK OLANLAR (TEK DÖRTLÜKTEN OLUŞANLAR) RUBAİ Edebiyatımıza İran edebiyatından gelmiştir. Dört

Detaylı

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler OLAY ÇEVRESINDE GELIŞEN EDEBI METINLER Oğuz Türkçesinin Anadolu daki ilk ürünleri Anadolu Selçuklu Devleti

Detaylı

Metin Edebi Metin nedir?

Metin Edebi Metin nedir? Metin Nedir? Metin, belirli bir iletişim bağlamında, bir ya da birden çok kişi tarafından sözlü ya da yazılı olarak üretilen anlamlı bir yapıdır. Metin çok farklı düzeylerde dille iletişimde bulunmak amacıyla

Detaylı

Fen - Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Fen - Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü http://ogr.kocaeli.edu.tr/koubs/bologna/genel/listesi_prn.cfm?ed... 1 / 7 22.05.2018 15:55 Fen - Edebiyat Fakültesi Türk ve Edebiyatı Bölümü Adı 2017/2018 Listesi 1. YARIYIL TLU Atatürk İlkeleri ve İnkılap

Detaylı

FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI

FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI AHMET HAŞİM ( 1884 1933 ) Fecriati topluluğunun en önemli şairi olup modern Türk şiirinin kurucularından biridir. Türk edebiyatında akşam şairi olarak da tanınır. Sanat

Detaylı

Prof. Dr. Osman HORATA TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları

Prof. Dr. Osman HORATA TDE 472 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları KLASİK ÜSLUP Günlük konuşma diline ait unsurların yoğun bir şekilde kullanıldığı folklorik üslup, klasik estetiğin derinlik ve zarafetinden yoksun olması sebebiyle basit bulunmuş, folklorik üslubun yüzeyselliğine

Detaylı

SULTAN VELED DİVANI (ÇEV. PROF. DR. VEYİS DEĞİRMENÇAY) ŞEYDA ARISOY

SULTAN VELED DİVANI (ÇEV. PROF. DR. VEYİS DEĞİRMENÇAY) ŞEYDA ARISOY SULTAN VELED DİVANI (ÇEV. PROF. DR. VEYİS DEĞİRMENÇAY) ŞEYDA ARISOY Divan yazma Anadolu da 13. ve 19. yüzyıllar arasında görülen şairlerin değişik nazım türlerinde kaleme alınmış şiirlerini bir araya topladıkları

Detaylı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI KAZANIMLAR TEST NO TEST ADI 1 2 EDEBİ BİLGİLER (ŞİİR BİLGİSİ) 1. İncelediği şiirden hareketle metnin oluşmasına imkân sağlayan zihniyeti 2. Şiirin yapısını çözümler. 3. Şiirin

Detaylı

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar Tur Danışmanımız: Doç. Dr. Deniz Esemenli, Sanat Tarihçisi Buluşma Noktası: Üsküdar Meydanı, III. Ahmet Çeşmesi önü Tur başlama saati: 09.00 Gezimizin

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı Yasemin ERTEK MORKOÇ Unvanı Görev Yeri Daha Önce Bulunduğu Görevler Anabilim Dalı Yabancı Dili Akademik Aşamaları Yrd. Doç. Dr. Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR...11 GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi...13 BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...27 5 İKİNCİ BÖLÜM Husrev ü Şirin Mesnevisinin İncelenmesi...57

Detaylı

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI ŞEHİR TANITIM YAYINLARI 1 Yayın Adı: Şiir Şehir Urfa Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi Hazırlayan: Mehmet KURTOĞLU Sayfa Sayısı: 160 Toplam Baskı

Detaylı

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDEKİ BAĞIMSIZ SANATÇILAR YAHYA KEMAL BEYATLI (1884 1958) Şiirleri Milli edebiyat akımına uymaz, daha çok makale ve konferanslarında bu akımı

Detaylı

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ a. 14.Yüzyıl Orta Asya Sahası Türk Edebiyatı ( Harezm Sahası ve Kıpçak Sahası ) b. 14.Yüzyılda Doğu Türkçesi ile Yazılmış Yazarı Bilinmeyen Eserler c.

Detaylı

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i Yazar Mustafa Erdoğan ISBN: 978-605-9247-81-8 1. Baskı Kasım, 2017 / Ankara 100 Adet Yayınları

Detaylı

TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR. * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal. * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami

TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR. * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal. * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 İBRAHİM ŞİNASİ İstanbul da doğdu. Arapça, Fransızca, Farsça dersleri

Detaylı

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ 2 Meserret DĐRĐÖZ PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ ÖZGEÇMĐŞĐ: Enis Alapaytaç ve Hafize Hanım ın kızları olarak 1923 te Tarsus ta doğdu. Đlkokul ve ortaokulu Tarsus ta, liseyi de Đstanbul da Kandilli Kız Lisesi

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. II. (Link olarak verilecektir.)

ÖZGEÇMİŞ. II. (Link olarak verilecektir.) ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı (Unvanı) İsrafil BABACAN (Doç.Dr.) Doktora: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008. E-posta: (kurum/özel) ibabacan@ybu.edu.tr; ibabacan76@gmail.com Web sayfası Santral No:

Detaylı

Yeni Osmanlılar Cemiyeti Kurucularından Mehmed Âyetullah Bey Dönem-İnsan-Eser

Yeni Osmanlılar Cemiyeti Kurucularından Mehmed Âyetullah Bey Dönem-İnsan-Eser Yeni Osmanlılar Cemiyeti Kurucularından Mehmed Âyetullah Bey Dönem-İnsan-Eser Yazar Ferhat Korkmaz ISBN: 978-605-9247-84-9 1. Baskı Kasım, 2017 / Ankara 100 Adet Yayınları Yayın No: 252 Web: grafikeryayin.com

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATININ OLUŞUMU KAZANIMLAR.Osmanlı Devleti ni güçlü kılan sosyal, siyasi düzenin bozulma nedenlerini.batı düşüncesine,

Detaylı

AVNÎ (FATİH) DÎVÂNI. Hazırlayan. Muhammed Nur Doğan

AVNÎ (FATİH) DÎVÂNI. Hazırlayan. Muhammed Nur Doğan AVNÎ (FATİH) DÎVÂNI Hazırlayan Muhammed Nur Doğan T. C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 3142 KÜLTÜR ESERLERİ 425 ISBN 978-975-17-3348-1 www.kulturturizm.gov.tr e-posta:

Detaylı

Şeb-i Arus İstanbul da: Mevlana nın vuslat gecesi bu yıl yine aşkın başkentinde!

Şeb-i Arus İstanbul da: Mevlana nın vuslat gecesi bu yıl yine aşkın başkentinde! Şeb-i Arus İstanbul da: Mevlana nın vuslat gecesi bu yıl yine aşkın başkentinde! İstanbul, bu yıl ikinci kez Mevlana Celaleddin-i Rumi nin ölüm yıldönümü olan Şeb-i Arus törenlerine ev sahipliği yapıyor.

Detaylı

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER İnsana eliyle kazandığından başkası yoktur. Simyacılık gafil işidir HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER BU BÖLÜMDE: Kim vardı diyâr-ı kîmyâya (Ayrıca bakınız: Gaflet içinde yaşamak) Allah bes, baki

Detaylı

İnci. Hoca GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ (İLK İSLAMİ ESERLER)

İnci. Hoca GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ (İLK İSLAMİ ESERLER) İnci GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ (İLK İSLAMİ ESERLER) Hoca ESERLERİN ORTAK ÖZELİKLERİ Hem İslâmiyet öncesi kültürü hem de İslâmî kültür iç içedir. Aruzla hece, beyitler dörtlük birlikte kullanılmıştır. Eserler

Detaylı

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri Dil Gelişimi Yaş gruplarına göre g temel dil gelişimi imi bilgileri Çocuklarda Dil ve İletişim im Doğumdan umdan itibaren çocukların çevresiyle iletişim im kurma çabaları hem sözel s hem de sözel olmayan

Detaylı

Prof. Dr. Osman HORATA TDE 471 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları

Prof. Dr. Osman HORATA TDE 471 Eski Türk Edebiyatı Ders Notları Sebk-i Hindî Sebk-i Hindî, Fars ve Türk edebiyatının yanında Fars, Hindistan, Afganistan, Azerbaycan ve Tacikistan edebiyatında da etkili olmuş bir üsluptur. İzlerine 16. Asırda rastlanmaya başlayan bu

Detaylı

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER YEDİ MEŞALECİLER Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan ilk edebi topluluktur. 1928 de Yedi Meşale adıyla ortaklaşa bir kitap çıkarıp bu kitabın ön sözünde şiirle ilgili görüşlerini açıklamışlardır. Beş Hececiler

Detaylı

Ermenek Mevlevihanesi/ Karamanoğlu Halil Bey Tekkesi

Ermenek Mevlevihanesi/ Karamanoğlu Halil Bey Tekkesi Ermenek Mevlevihanesi/ Karamanoğlu Halil Bey Tekkesi PROF. DR. NEJAT GÖYÜNÇ ARMAĞANI 305 Mevlüt ESER Prof. Dr. Yusuf KÜÇÜKDAĞ NEÜ A. Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Eğitimi Mevlevilik, Mevlâna

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

YAHYA KEMAL BEYATLI (1884-1958)

YAHYA KEMAL BEYATLI (1884-1958) YAHYA KEMAL BEYATLI (1884-1958) Yahya Kemal Beyatlı 2 Aralık 1884 tarihinde bugün Makedonya sınırları içerisinde bulunan Üsküp te dünyaya geldi. Asıl adı Ahmet Agâh tır. Şehsuvar Paşa torunlarından olduğu

Detaylı

HALK EDEBİYTI IV AŞIK EDEBİYATINDA ÜSLUP

HALK EDEBİYTI IV AŞIK EDEBİYATINDA ÜSLUP HALK EDEBİYTI IV AŞIK EDEBİYATINDA ÜSLUP Türk halk şiirinde kullanılan dilin, yalın veya sadece olduğu yönünde yaygın bir kanaat vardır. Divan Şiiri'nde kaleme alınmış şiirler göz önüne alındığında bu

Detaylı

Betül Erdoğan.

Betül Erdoğan. Betül Erdoğan www.gencgelisim.com Anne babaların en çok istedikleri, çocuklarını mutlu ve başarılı bireyler olarak yetiştirmektir. Bu hedef noktasında sosyal faaliyetler, kurslar, kitaplar gibi birtakım

Detaylı

Prof. Dr. ÂMİL ÇELEBİOĞLU HATIRA DOSYASI

Prof. Dr. ÂMİL ÇELEBİOĞLU HATIRA DOSYASI Prof. Dr. ÂMİL ÇELEBİOĞLU HATIRA DOSYASI Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 10, İstanbul 2013, 1-4. Âmil Çelebioğlu nun Hayatı SEBAHAT DENİZ * Âmil Çelebioğlu, 20 Nisan 1934 tarihinde Konya nın Karaman

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

OSMANLI ARAŞTIRMALARI XXV

OSMANLI ARAŞTIRMALARI XXV OSMANLI ARAŞTIRMALARI XXV. Neşir Heyeti - Editorial Board Halil İNALCIK- İsmail E. ER ÜNSAL Heath W. LOWRY -Feridun EMECEN Klaus KREISER Misafir Editörler: Hatice A YNUR- Mehmet KALP AKLI THE JOURNAL OF

Detaylı

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz:

Edebi metin, dilin estetik amaçla kullanıldığı metindir. Bir Metnin Edebi Oluşunu Şu Şekilde özetleyebiliriz: METİN ÇÖZÜMLEME METİN NEDİR? Bir olayın, bir duygunun bir düşüncenin yazıya dökülmüş haldir. Metin öncelikle yazı demektir. Metin kavramı aynı zamanda organik bir bütünlük demektir Metin kavramı öncelikle

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden Kavrama 1 ECE KAVRAMA 21102516 TURK 101 Ali TURAN GÖRGÜ SEVGİNİN GÜCÜ 1918 yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden biridir. Şiirlerinde genellikle değişim içinde

Detaylı

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Yusuf Yeşilkaya www.yusufyesilkaya.com yusufyesilkaya@gmail.com 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul Çemberlitaş ta dünyaya gelen Necip Fazıl, hem kültürlü hem de varlıklı bir ailenin çocuğudur. Dört-beş yaşında

Detaylı

Dil olgusu :DEĞİŞMEYENLER Dil dışı olgu : DEĞİŞENLER ARABA. Aynı değişimi soyut olarak şöyle formülleştirebiliriz:

Dil olgusu :DEĞİŞMEYENLER Dil dışı olgu : DEĞİŞENLER ARABA. Aynı değişimi soyut olarak şöyle formülleştirebiliriz: A N L A M D E Ğ İ Ş M E L E R İ Bu yazıda yeni şeyler bulacağınızı düşünüyoruz! Prof. Dr. Rıza Filizok Anlam bilimci G. Stern, kelimelerdeki anlam değişmelerini sebeplerine ve görevlerine göre şöyle snıflandırır:

Detaylı

Tanzimat Edebiyatı. (Şiir-Roman) YAZARLAR Dr. Özcan BAYRAK Dr. Muhammed Hüküm Dr. Taner NAMLI Dr. Celal ASLAN

Tanzimat Edebiyatı. (Şiir-Roman) YAZARLAR Dr. Özcan BAYRAK Dr. Muhammed Hüküm Dr. Taner NAMLI Dr. Celal ASLAN Tanzimat Edebiyatı (Şiir-Roman) YAZARLAR Dr. Özcan BAYRAK Dr. Muhammed Hüküm Dr. Taner NAMLI Dr. Celal ASLAN Dr. Ahmet Faruk GÜLER Dr. Nuran ÖZLÜK Dr. Mehmet ÖZGER Dr. Macit BALIK Yayın Editörü: Doç. Dr.

Detaylı

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik OSMANLI YAPILARINDA İZNİK ÇİNİLERİ Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik Çinileri, KültK ltür r Bakanlığı Osmanlı Eserleri, Ankara 1999 Adana Ramazanoğlu Camii Caminin kitabelerinden yapımına 16. yy da Ramazanoğlu

Detaylı

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin /

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin / 50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin / seckinmimarlik@ttmail.com Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin / seckinmimarlik@ttmail.com MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ

Detaylı

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak Pekşen 1 Hakan Pekşen TURK101-Sec.43 21101395 Vedat Yazıcı 21.12.2014 SEVGİ Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak isteriz. Bu eylem sevginin en saf, en doğal ve

Detaylı

İslami edebiyatta her beyti ayrı kafiyeli bir nazım şekli olan Mesnevi tarzında vücuda geldiği için aynı isimle anılmaktadır.

İslami edebiyatta her beyti ayrı kafiyeli bir nazım şekli olan Mesnevi tarzında vücuda geldiği için aynı isimle anılmaktadır. Galata Mevlevihanesi Mevlana Rumi Mevlevi Musiki ve Sema Topluluğu Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Yıl :1268. Yer :Konya. Eser sahibi :Mevlâna Muhammed Celaleddin. Nesir dili :Farsça. Altı ciltte tamamlanmış

Detaylı

Ana başa taç imiş. Her derde ilâç imiş. Bir evlât pîr olsa da. Anaya muhtaç imiş. seyin Nail Kubalı

Ana başa taç imiş. Her derde ilâç imiş. Bir evlât pîr olsa da. Anaya muhtaç imiş. seyin Nail Kubalı Ana başa taç imiş Her derde ilâç imiş Bir evlât pîr olsa da seyin Nail Kubalı Anaya muhtaç imiş Hü Şiirin vazgeçilmez temasıinsanoğlu, en yoğun ve içten duygularını şiirle dile getirir. Bu yüzden kadın,

Detaylı

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TÜRKÇE

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TÜRKÇE YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TÜRKÇE CEVAP 1: (TOPLAM 2 PUAN) 1.1: Eylemin anlamını zaman kavramıyla sınırlayan belirteç tümlecidir. (1 puan) 1.2: Merak uyandırarak okurun ilgisini canlı tutmak için (1 puan)

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

NECİP FAZIL KISAKÜREK

NECİP FAZIL KISAKÜREK NECİP FAZIL KISAKÜREK NECİP FAZIL KISAKÜREK kimdir? Necip fazıl kısakürekin ailesi ve çocukluk yılları. 1934e kadar yaşamı 1934-1943 yılları hayatı Büyük doğu cemiyeti 1960tan sonra yaşamı Siyasi fikirleri

Detaylı

ENVER NACİ GÖKÇEN BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR TÜRK DİL KURUMU YAYINLARI

ENVER NACİ GÖKÇEN BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR TÜRK DİL KURUMU YAYINLARI ENVER NACİ GÖKÇEN BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR TÜRK DİL KURUMU YAYINLARI \ ' I \ f T (_ U f>iz/l ENVER NACİ GÖKŞEN BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR ANKARA ÜNİVERSİTESİ BASIMEVİ.1970 TDK TANITMA YAYINLA R I TÜRK DlLlNE EMEK

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI Ay Hafta Ders Saati Konu Adı YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI Kazanımlar Osmanlı

Detaylı

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 13.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Yunus Emre Hacı Bektaş-ı Velî Sultan Veled

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 13.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Yunus Emre Hacı Bektaş-ı Velî Sultan Veled ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 13.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Yunus Emre Hacı Bektaş-ı Velî Sultan Veled ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî/ Eserleri Mesnevi Dîvân-ı Kebir

Detaylı

İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI BÖLÜMÜ. Doç. Dr. HÜSEYİN AKPINAR Türk Din Mûsikîsi Anabilim Dalı

İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI BÖLÜMÜ. Doç. Dr. HÜSEYİN AKPINAR Türk Din Mûsikîsi Anabilim Dalı İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI BÖLÜMÜ Doç. Dr. HÜSEYİN AKPINAR Türk Din Mûsikîsi Anabilim Dalı Eposta: hakpinar@harran.edu.tr ; akpinar64@hotmail.com Telefon: 0414 318 (1003), (1707); 552 216 36 12 ÖĞRENİM

Detaylı

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu Bilgin 1 Latife Sena Bilgin 21301075 TURK 102-021 Serbest1 Gönenç Tuzcu 26.09.2014 Tanrı Bin birinci gece şairi yarattı, Bin ikinci gece cemal'i, Bin üçüncü gece şiir okudu tanrı, Başa döndü sonra, Kadını

Detaylı

İnci Hoca TANZİMAT EDEBİYATI I. DÖNEM

İnci Hoca TANZİMAT EDEBİYATI I. DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI I. DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI I. DÖNEM ÖZELLİKLERİ İlk özel gazete Tercüman-ı Ahval ile başlar. Toplum için sanat anlayışı benimsenmiştir. Halkı aydınlatma amacıyla eser verildiği için

Detaylı

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz PROF. DR. 133 Prof. Dr. Alaattin AKÖZ SÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Hiç unutmadım ki! Akademik olarak hem yüksek lisans, hem de doktora

Detaylı

II) Hikâye Dışı düzlemi

II) Hikâye Dışı düzlemi HİKÂYE ETME DÜZLEMLERİ Prof. Dr. Rıza FİLİZOK Günümüz edebiyat araştırmalarında yeni bir bilim anlayışının derin izleri vardır. Özellikle yapısal metin analizinde artık temel kavramlar görecelilik ve fonksiyon

Detaylı

GELENEKTEN SAPMALARIN KİTABI: OSMANLININ GÖRSEL ŞİİRLERİ

GELENEKTEN SAPMALARIN KİTABI: OSMANLININ GÖRSEL ŞİİRLERİ GELENEKTEN SAPMALARIN KİTABI: OSMANLININ GÖRSEL ŞİİRLERİ Ahmet AKDAĞ 1. Dr. Özer ŞENÖDEYİCİ : Şenödeyici, 1981 yılında Kocaeli de doğdu. İlk ve ortaöğrenimi bu şehirde tamamladıktan sonra 1999 yılında

Detaylı

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - I

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - I MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - I ÖMER SEYFETTİN ( 1884 1920 ) Milli Edebiyat akımının ve çağdaş Türk öykücülüğünün öncülerindendir. Küçük hikâyeyi tamamen bağımsız bir hale getirmiştir. Türk edebiyatında

Detaylı

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.) Ben seni sevdiğim için eğer bahâ derler ise İki cihân mülkün verem dahı bahâsı yetmeye (Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.) İki cihân

Detaylı

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder. Hak dostlarından Üftâde Hazretleri(*), bir gün müritleriyle bir kır sohbetine çıkar. Emri üzerine bütün dervişler, kırın rengârenk çiçeklerle bezenmiş yerlerini dolaşarak hocalarına birer demet çiçek getirirler.

Detaylı

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU Fakültemiz lisans programında açılan MĐM 376 Anadolu Uygarlıkları Teknik Seçmeli Dersi kapsamında yapılması planlanan Đstanbul

Detaylı

KİTABİYAT. Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006.

KİTABİYAT. Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006. KİTABİYAT Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006. Yayınlanalı yedi yıl olmuş. İlk yayınlandığını bir gazetede mütercim ile yapılmış

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

T.C. NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı İLGİLİ MAKAMA

T.C. NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı İLGİLİ MAKAMA Sayı : 10476336-100-E.531 29/01/2019 Konu : Ders İçerikleri-Çağdaş Türk Lehçerleri ve Edebiyatları Bölümü İLGİLİ MAKAMA Bu belge 5070 Elektronik İmza Kanununa uygun olarak imzalanmış olup, Fakültemiz Çağdaş

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre Hayatta, insanlar üzerinde en çok etkili olan şeyi arayan bir kız, bu sorusunu karşılaştığı herkese sorar. Çeşitli cevaplar alır ama bir türlü ikna olamaz. En sonunda şehrin bilgesi bir nineye gönderilir.

Detaylı

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17 İÇİNDEKİLER KISALTMALAR...9 ÖNSÖZ...11 GİRİŞ...13 BİRİNCİ BÖLÜM BANDIRMALIZÂDE HÂŞİM BABA HAYATI VE ESERLERİ 1. HAYATI...15 2. ESERLERİ...17 2.1. Divan...17 2.2. Vâridât...17 2.3. Ankâ-yı Meşrık...17 2.4.

Detaylı

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin AŞKIN ACABA HÂLİ Varoluştan bu yana herhangi bir metoda uydurulup bu doğrultuda devam edilemeyen belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin hatlarla

Detaylı

03 Temmuz 2013 tarih ve 51 sayılı Üniversite Senato toplantısının 1 nolu karar ekidir.

03 Temmuz 2013 tarih ve 51 sayılı Üniversite Senato toplantısının 1 nolu karar ekidir. 03 Temmuz 2013 tarih ve 51 sayılı Üniversite Senato toplantısının 1 nolu karar ekidir. 1. SINIF GÜZ YARII I.YARI KIRKLARELİ ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ İKİLİ ÖĞRETİM

Detaylı

CUMHURIYET DÖNEMINDE COŞKU VE HEYECANI DILE GETIREN METINLER (ŞIIR) Cumhuriyet Edebiyatında Şiir ve Soru Çözümü

CUMHURIYET DÖNEMINDE COŞKU VE HEYECANI DILE GETIREN METINLER (ŞIIR) Cumhuriyet Edebiyatında Şiir ve Soru Çözümü CUMHURIYET DÖNEMINDE COŞKU VE HEYECANI DILE GETIREN METINLER (ŞIIR) Cumhuriyet Edebiyatında Şiir ve Soru Çözümü Yirminci asrın ilk yarısının sonlarına doğru Fransa da ortaya çıkan felsefi bir akımdır.

Detaylı

TANZİMAT DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER. Ufuk KÜSDÜL Arhavi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

TANZİMAT DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER. Ufuk KÜSDÜL Arhavi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni TANZİMAT DÖNEMİNDE ÖĞRETİCİ METİNLER Ufuk KÜSDÜL Arhavi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni ÖĞRETİCİ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ VE YAZILIŞ AMAÇLARI Öğretici metinler, bir konuyu

Detaylı

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi. Malum ülkemiz son dönemde Globalleşen dünya ile birlikte oldukça sıkıntılı. Halk olarak bizlerde de pek çok sıkıntılar var. Ekonomik sıkıntılar, siyasi sıkıntılar, sabotaj planları, suikast planları. Darbe

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri

Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri 1. Yıl - Güz 1. Yarıyıl Ders Planı SOSYAL BİLİMLERDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ TDE729 1 3 + 0 6 Sosyal bilimlerle ilişkili

Detaylı

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

ETKİNLİKLER/KONFERSANS ETKİNLİKLER/KONFERSANS Anadolu'nun Vatanlaşmasında Selçukluların Rolü Züriye Oruç 1 Prof. Dr. Salim Koca'nın konuk olduğu Anadolu'nun Vatanlaşmasında Selçukluların Rolü konulu Şehir Konferansı gerçekleştirildi.

Detaylı

GARİP AKIMI (I. YENİ)

GARİP AKIMI (I. YENİ) GARİP AKIMI (I. YENİ) Garipçiler: Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat Horozcu nun oluşturduğu bir topluluktur. 1941 yılında Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet Garip adlı ortak bir kitap yayımladılar.

Detaylı

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok Question Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok kez karşılaşmaktayız, bu iki kavramdan maksat nedir? Answer: Kuran müfessirleri ayet ve rivayetlere

Detaylı

NESLİHAN AYDINLIOĞLU EŞİN BİRİKİMLERİM VE BİRİKTİRDİKLERİM

NESLİHAN AYDINLIOĞLU EŞİN BİRİKİMLERİM VE BİRİKTİRDİKLERİM NESLİHAN AYDINLIOĞLU EŞİN BİRİKİMLERİM VE BİRİKTİRDİKLERİM DETAYLARDAKİ ETKİLEŞİMLER Değerli hoca Şeref Akdik in yaktığı ışık ile sanatla tanışan ve lise çağlarında ressam olmaya karar veren Neslihan

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

temlerini işlediği şiirlerinden bazıları: Yol Düşüncesi, Sessiz Gemi, Rintlerin Akşamı, Ufuklar, Mehlika Sultan.

temlerini işlediği şiirlerinden bazıları: Yol Düşüncesi, Sessiz Gemi, Rintlerin Akşamı, Ufuklar, Mehlika Sultan. TANITIM: 1912 den sonra şiir ve dil üzerinde yoğunlaşan Yahya Kemal, tarih, dünya görüşü ve aşk konuları çerçevesinde eserini oluşturdu. Mükemmel ve öz şiir anlayışını benimseyen şairin şiirlerinin sayısı

Detaylı

17 Eylül 2016 Devlet Sanatçısı Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca Özel Konseri. Hazırlayan ve Yöneten Halil İbrahim Yüksel. Sunum Metni Bilge Sumer

17 Eylül 2016 Devlet Sanatçısı Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca Özel Konseri. Hazırlayan ve Yöneten Halil İbrahim Yüksel. Sunum Metni Bilge Sumer 17 Eylül 2016 Devlet Sanatçısı Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca Özel Konseri Hazırlayan ve Yöneten Halil İbrahim Yüksel Sunum Metni Bilge Sumer BÖLÜM : I Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı eserinin İstanbul

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...9

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...9 İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...9 I. BÖLÜM EDEBİYAT NEDİR? 1.1. Edeb den Edebiyata...11 1.2. Edebî Eser...13 1.3. Edebî Metin...14 1.4. Edebiyat Bilimi...33 1.5. Edebiyat Sosyolojisi...33 1.6. Edebiyat Tarihi...35

Detaylı

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015 ADI : SOYADI:. SINIF : NU.:.. TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015 KAHTA FEN LİSESİ 2014 2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM I. YAZILI. 1. SORU 2. SORU 3. SORU 4. SORU 5. SORU 6. SORU 7. SORU 8. SORU

Detaylı

M14 esnevi den (şirli) r H i k â y ele

M14 esnevi den (şirli) r H i k â y ele 14 Mesnevi den (şiirli) H i k â e y r l e ÖNSÖZ Sevgili Okur, Medeniyetimizin temeli olan değerlerimizi Hz. Mevlâna mızın Mesnevi sinden anlatmaya Adalet kavramıyla devam ediyoruz. Adalet kavramına işaret

Detaylı

-Rubai nazım şekli denince akla gelen ilk sanatçı İranlı şair.. dır.

-Rubai nazım şekli denince akla gelen ilk sanatçı İranlı şair.. dır. 10. SINIF TÜRK EDEBİYATI ÇALIŞMA SORULARI 1. Gazelin özelliklerinden beşi tanesini yazınız. 2. Aşağıda verilen kavramları tanımlayınız. Matla: Taç beyit: Tegazzül: Fahriye: Methiye: 3. Verilen dörtlüğün

Detaylı

DİVAN EDEBİYATI DİVAN EDEBİYATI

DİVAN EDEBİYATI DİVAN EDEBİYATI A: Divan Edebiyatına Giriş 1. Temel Kavramlar 2. Divan Edebiyatının Oluşumu 3. Divan Edebiyatının Gelişim Dönemleri 4. Divan Edebiyatının Kaynakları 5. Divan Edebiyatının Özellikleri 6. Divan Edebiyatının

Detaylı

istiklâl EMPATİ DUYGUSAL OLGUNLUK Aylık siyaset, ekonomi, toplum dergisi

istiklâl EMPATİ DUYGUSAL OLGUNLUK Aylık siyaset, ekonomi, toplum dergisi istiklâl Aylık siyaset, ekonomi, toplum dergisi Haziran 2011, Sayı: 21 www.istiklaldergisi.com DUYGUSAL OLGUNLUK EMPATİ hisarsoft Hisar bilgi teknolojileri ve iletişim hizmetleri hisarsoft.com istiklâl

Detaylı

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ AY EKİM HAFTA DERS SAATİ KONU ADI YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI EDEBİYATININ OLUŞUMU ÖĞRETİCİ METİNLER 2 KAZANIMLAR 1. Osmanlı Devleti ni güçlü kılan sosyal, siyasi düzenin bozulma nedenlerini belirler.

Detaylı

II. başarıya III. çalışmıyorsanız IV. ulaşmanız

II. başarıya III. çalışmıyorsanız IV. ulaşmanız SABEDİN TÜRKER İÖO 5.SINIF TÜRKÇE Cümlede Anlam TEST 37 1) V. mümkün değildir I. II. başarıya III. çalışmıyorsanız IV. ulaşmanız Yukarıda numaralandırılmış sözcüklerden anlamlı ve kurallı bir tümce oluşturulduğunda

Detaylı

İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871

İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 Hayatı ve Edebi Kişiliği İbrahim Şinasi 5 Ağustos 1826 da İstanbulda doğdu. 13 Eylül 1871 de aynı kentte öldü. Topçu yüzbaşısı olan babası Mehmed Ağa 1829 da Osmanlı Rus savaşı

Detaylı

2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015

2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015 2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni Sayı:1 Nisan 2015 1 KİTAP VE KÜTÜPHANENİN ÖNEMİ 3 2014-2015 KÜTÜPHANE ORYANTASYONUMUZ 5 KÜTÜPHANEMİZ 8 OKUMA ŞENLİĞİMİZ 10 BRITANNICA ONLINE 12 SEVİM AK

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ 6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ OKUMA KÜLTÜRÜ (5 EYLÜL - 21 EKİM) - Konuşmacının sözünü kesmeden sabır ve saygıyla dinler. - Başkalarını rahatsız etmeden dinler/izler. - Dinleme/izleme yöntem ve tekniklerini

Detaylı

MehMet Kaan Çalen, 07.04.1981 tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı. 2004 yılında Trakya

MehMet Kaan Çalen, 07.04.1981 tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı. 2004 yılında Trakya ÖTÜKEN MehMet Kaan Çalen, 07.04.1981 tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı. 2004 yılında Trakya Üniversitesi, Tarih Bölümü nden mezun oldu. 2008 yılında

Detaylı