CAN'IN SESSİZ DÜNYASl



Benzer belgeler
de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

PoloStart2 Istituto Comprensivo Marcello Candia Milano. ESEMPI DI PROVE DI INGRESSO IN LINGUA MADRE a cura di Emanuela Crisà

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek!

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

ISBN :

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

1. Bölüm. Böyle De Olmaz Ki

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar?

CİN ALİ İLE BERBER FİL

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni. «Okula Uyum»

Elvan & Emrah PEKŞEN

MACERA AKADEMİSİ. Anneciğim ve Babacığım,

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Anne Ben Nerden Geldim?

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Öğ. Rasim KAYGUSUZ. 19 Mart 1973 Tarihli ve 1738 sayılı Tebliğler Dergisi ile ilk okullara tavsiye edilmiştir

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Gece geç saatlere kadar öykü dosyalarımı elden geçirmiş, yorulmuştum. Yattıktan sonra sık sık uyanmıştım.

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

DEMET İN PAMUK DEDESİ İLE AŞÇI NİNESİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

D d L l U u. E e M m. F f N n V v

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Babaannem Bir Gangster

ÇOCUKLAR İÇİN OYUN TERAPİSİ BİLGİLENDİRİCİ EL KİTABI. Oyun Terapisi Nedir? Oyun Terapisti Kimdir?

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

Ekteki yaziyi okudugunuzda "ne yapalim onlar da o kadar dogurmasalardi" mi? diyeceksiniz... yoksa, yoksa...

YAZAR:VOLKAN MESTANDOĞAN BETA YAYINEVİ

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Bu kitabın sahibi:...

En Güzel Hediyesi Noel

ÖZEL NİLÜFER ANAOKULU

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

UYGULAMA 1 1. Aşama Şimdi bir öykü okuyacağım, bakalım bu öykü neler anlatıyor?

HİTİTLİ PATTİYA İLE PALLİLİ

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Transkript:

CAN'IN SESSİZ DÜNYASl Sınıfta herkes önüne eğilmiş, öğretmenin verdiği ödevi yapıyordu. Defterlerine çapraz çizgiler çiziyorlardı. Bir süre hiç ses çıkmadı. Bitirenler Özge Öğretmen in masası önünde sıraya geçmeye başladılar. Can da defterini alıp sıraya girdi. Öğrenciler, beklerken defterlerini birbirlerine gösteriyorlardı. Can ise defterini sımsıkı kapatmıştı. Öğretmen bazılarının defterini çok beğenerek aferin diyordu. Bazılarınınkini de eleştiriyordu. Aa Cenk, sen daha iyisini yapabilirsin! Çok acele ediyorsun, ondan böyle oluyor. Aferin alanlar, yüzlerinde gülümsemeyle dönüyorlardı yerlerine. Eleştirilenler de somurtuyorlardı. Özge Öğretmen, karşısında Can ı görünce çok sevindi. Can, sen de mi defterini göstermeye geldin? Can hiç sesini çıkartmadan başını salladı ve defterini açıp Özge Öğretmen in önüne koydu. Özge Öğretmen bir süre deftere baktı. Sonra defterin tüm sayfalarını karıştırdı ve Can a döndü. Özge Öğretmen in gözleri kocaman iki soru işareti gibi bakıyordu. 7

Akşam yemeğini yine isteksizce yedi Can. Annesi tabağına üç köfte koymuştu. İkinciden sonra doyduğunu söyledi. Annesi doyduğunu kabul etmediği için üçüncüsünü de yemek zorunda kaldı. Yemekten sonra babası, Can oğlum, seninle biraz konuşalım mı, dedi. Babasıyla birlikte odasına gittiler. Çok güzel bir odası vardı Can ın. Dolapları maviydi. Yatağı da öyle Mobilyalar masal kahramanlarının resimleriyle süslüydü. Her taraf oyuncak doluydu. Uçakları, arabaları, yürüyebilen robotları vardı. Yatakta yastığın üzerinde de bir sincap yavrusu duruyordu. Odadaki pırıl pırıl, pahalı oyuncakların hiçbirine benzemiyordu. Tüyleri döküldüğü için kuyruğu incelmişti. Göbeğindeki beyazlık griye dönüşmüştü. Siyah plastik burnu da aşınmış ve şeklini kaybetmişti. Yumruk yemiş bir boksörünkine dönmüştü. Yine de otuz yaşındaki bir sincap yavrusu için oldukça iyi durumda sayılırdı. Can a annesinin çocukluğundan kalmıştı. Bugün öğretmeninle konuştuk, dedi babası. Can sesini çıkartmadı. Öğretmenle babası arasında nasıl bir konuşma geçtiğini tahmin edebiliyordu. Hâlâ konuşmuyormuşsun Can. Evet, bu doğruydu. Okula başlayalı bir ay olmuştu ve hiç kimseyle konuşmamıştı. Ödevini göstermek için arkadaşlarınla sıraya girmişsin. Sonra da öğretmenine bomboş defterini göstermişsin oğlum. Babası neden böyle yaptığını sordu. Sesini çıkartmadı Can. O da bilmiyordu neden böyle yaptığını. İçinden bir 8

ses, konuşma diyordu. Öğretmenin anlattığı her şeyi anlıyordu, ama içindeki ses ona Yazma! diyordu. O da içindeki sesi dinliyordu. Bomboş defterle sıraya girerken de öyle yapmıştı. Öğretmen de, arkadaşları da çok şaşırmışlardı. En çok ilgiyi onun defteri çekmişti. Benimle de mi konuşmayacaksın Can, dedi babası. İçindeki ses Can a babasıyla konuşmamasını söylemiyordu. O sadece evin dışında yabancılarla konuşmuyordu. Bir süre sessizce oturdular. Babası içini çekti. Can üzüldüğünü anladı. Babasının canını sıkmak gibi bir niyeti yoktu onun. Baba, dedi Can. Söyle oğlum, dedi babası. Dünya eskiden kızgın bir gaz topuymuş değil mi? Babası konunun buraya nereden geldiğini hiç anlamadı. Yine de dünyanın eskiden kızgın bir gaz topu olduğunu onayladı. Can devam etti anlatmaya: Bu kızgın gaz kütlesi kendi ekseni etrafında dönerken dıştan içe doğru soğumuş. Zamanla bugünkü dünya haline gelmiş. Tüm bunlar dört buçuk milyar yıl sürmüş. Dünya nın içi hâlâ kızgın bir alev topuymuş. Babası dinlerken oğlunun başını sevgiyle okşadı. Ama anlamadığım bir şey var baba, dedi Can. Nedir, dedi babası. Madem dünya soğuyarak bugünkü haline geldi, neden önce buzul çağı oldu? Neden önce buzul çağı oldu? Babası, daha önce kendi aklına hiç böyle bir soru gelmediğini fark etti. Gülümsedi. 10

Can, babasına neden güldüğünü sordu. İşte bu kolay bir soruydu. Sen çok zeki bir çocuksun oğlum, dedi. Öyle miyim sahiden? Evet yavrum, kesinlikle öylesin. Can dudaklarını büzüp kaşlarını kaldırdı. Kafasını omuzlarının içine gömdü. Bu, Ben çok zeki olduğumdan emin değilim. demekti. İki koca ay daha geçti aradan. Dünya soğudu, kış geldi. Can annesiyle, babasıyla sohbet etmeye devam ediyordu, ama okulda hâlâ sessizdi. Çocuklar birbirlerine gösteriyorlardı onu: Bakın, konuşmayan çocuk orada. Ve onunla ilgili duyduklarını anlatıyorlardı: Harfleri bile öğrenmemiş daha. Ödevlerini yapmıyormuş. Herkesle birlikte sıraya girip öğretmene boş defterini gösteriyormuş. Can, oturduğu yerde kıvranıyor, dersin bitmesini sabırsızlıkla bekliyordu. Yanında Tuğrul oturuyordu. Sarışın ve kıvır kıvır saçları olan bir çocuktu Tuğrul. Oyuncak bebekler kadar sevimliydi. Dirseğiyle Can ı dürttü. Yüzün kıpkırmızı olmuş, dedi. Can, biliyorum anlamında başını salladı. Dudaklarını sımsıkı büzmüştü. Ağzı küçücük bir kiraz kadar kalmıştı. Kaşları aşağıya düşmüş, gözleri iki minik zeytin çekirdeğine dönüşmüştü. Elleri kucağında, ileri geri sallanıyordu. 11

Eline bir şey mi oldu, dedi Tuğrul. Konuşmayacağını bildiği için, evet ya da hayır diyebileceği sorular soruyordu. Can olumsuz anlamda başını salladı. Karnın mı ağrıyor? Can, buna da olumsuz cevap verdi. Ne olduğunu anlasın diye yalvaran gözlerle bakıyordu Tuğrul a. Kulağına fısıldasam mı diye düşündü. İçindeki ses olmaz dedi. Can her zamanki gibi içindeki sese uydu. Çişin mi geldi, diye sordu Tuğrul. Can ın gözleri sevinçle ışıldadı. Başını yukarıdan aşağıya aceleyle salladı. O gün okuldan babasını aradılar. Babası hemen Can ı almaya gitti. Arabada her zamanki gibi arka koltuğa oturdu Can. Babası koltuğun üzerine poşet sermişti. Bu her zaman yaptığı bir şey değildi. Can, oğlum öğretmenine elinle işaret etseydin ya, dedi babası. Can sesini çıkartmadı. Eve kadar hiç konuşmadılar. Annesi kapıda karşıladı onları. Kızmış mı diye annesinin yüzüne baktı Can. Hayır, kızmamıştı. Hemen üzerindekileri çıkartıp banyoya girdi. Yalnız başına yıkanabiliyordu. Tertemiz çıktı banyodan. Babası yemek yemiş, tekrar işe gitmek için ayakkabılarını giyiyordu. Can ın üzerinde sincaplı mavi bornozu vardı. Babasının yanına gitti. Babası yanağını okşadı. Hadi bakalım, akşama görüşürüz, dedi. Can, tam çıkmak üzereyken durdurdu onu. Baba, dedi. 12

Babası dönüp baktı. Hani sen insanın dostu, zor gününde yanında olandır demiştin ya... Evet, öyle demiştim, dedi babası. O zaman baba, dedi Can, Tuğrul benim dostum. Annesi de babası da anlamadan baktılar. Can açıkladı: Bugün sıkıştığında canı çok yanmıştı. Korkmuştu da. Ne yapacağını bilememişti. Sonunda Tuğrul sayesinde kurtulmuştu; çünkü Tuğrul ona yerine yapmasını söylemişti. Annesiyle babası birbirlerine baktılar. Ne diyeceklerini bilemeden gülümsediler. Yine bir akşam yemeği sonrası babasıyla odasında konuşuyorlardı. Baba, dedi Can. Hani sen insan kendini nasıl hissederse öyle olur demiştin ya... Babası, bunu ne zaman söylediğini hemen hatırladı. Tabii oğlum, dedi. Sen çok cesur olduğunu hissedersen cesur olursun. Çalışkan olduğunu hissedersen de çalışkan olursun. Can yastığın üzerindeki sincap yavrusuna baktı. Yaşlanmıştı, eskimişti, burnu da yamuktu, ama hala çok sevimliydi. Ben kendimi bir sincap yavrusu gibi hissediyorum baba. Babası bir süre sesini çıkartmadı; çünkü o sırada kendisini kafasına bir sopayla vurulmuş gibi hissediyordu. Biraz bekledikten sonra, 13

Ama oğlum, sen insansın, dedi. Olsun ben yine de kendimi küçük bir sincap yavrusu gibi hissediyorum. Durup düşündü babası. Bu yüzden mi okuma yazma öğrenmiyorsun? Can, başını salladı, Sincaplar okuma yazma bilmezler, dedi. Peki, bunu Zeynep Abla na da söyler misin? Sen söyle, dedi Can. Zeynep Abla, Can ın psikoloğuydu. Haftada bir kez görüşüyorlardı. Onunla da konuşmuyordu. Sadece sorduğu sorulara olumlu ya da olumsuz anlamda başını sallayarak cevap veriyordu. Daha çok birlikte oyun oynuyorlardı. Kalın gözlükleri olan genç bir kadındı. Ve işin doğrusu, iyi bir insan olmasına rağmen, çok pahalı bir oyun arkadaşıydı. Şubat ayı gelince çok mutlu oldu Can. Okulda hâlâ herkesin ilgi odağıydı. Okumayı hatta harfleri bile öğrenmemiş çocuk olarak gösteriyorlardı onu. Neyse ki tatile çıkmak için okumayı öğrenmek şart değildi. Çoğunlukla odasında tek başına zaman geçiriyordu. Akşamları da babasıyla sohbet ediyorlardı. Saat ikiydi. Babasının gelmesine daha çok vardı. Can, odasından çıkıp solona gitti. Camın önündeki kanepeye oturdu. Kar yağıyordu. Sitenin geniş bahçesi bembeyaz olmuştu. Annesi mutfakta yemek yapıyordu. Can mutfağa gitti. Anne, dedi. 14