FAZLA HARF. Yeni yıl vesilesi ile Romanya Türk Demokrat Birliği Yönetim Kurumu mesajı

Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Erhan tarafından yazıldı. Çarşamba, 31 Ekim :03

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

Dinlerin Buluşma Noktası. Antakya

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Ü N İ T E L E N D İ R İ L M İ Ş Y I L L I K D E R S P L A N I

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

24 Kasım Öğretmenler Günü Beykoz'da Coşkuyla Kutlandı

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Birinci İtiraz: Cevap:

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

T.C. ÇANKIRI MÜFTÜLÜĞÜ RAMAZAN BULUŞMALARI

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

2.8 milyon TL harcanarak 8 ayda tamamlanan Alucra Turan Bulutçu Meslek Yüksek Okulu (MYO) binasının açılışı Kültür Bakanı Ertuğrul GÜNAY yaptı.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

2 3.Kipur ve kefaret kavramlarını öğrenir, kavrar.

Anlamı. Temel Bilgiler 1

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

1. Elul Ayı ve önemini kavrar. 2.Roş A Şana ve yargının önemini kavrar.

Sevgili dostum, Can dostum,

Öğretmeni tanır ve dersin amacı, derste işlenecek konular ve ders işleme teknikleri hakkında bilgi sahibi olur.

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Başkent Üniversitesi nde Mezuniyet Coşkusu

AHMET YILDIZ: İYİ NİYET VE AKLISELİM İLE BUNLARIN ÜZERİNE GİDERSEK, ÇÖZÜMLENMEYECEK SO Pazartesi, 29 Mayıs :30

BAŞKAN : Özcan KALAYCI Bülent YILDIRIM BAŞKAN: SAYMAN : Nesrin FİDAN ÜYE : Figen GÖNEN. info@antalyafalezrotary.org KOMİTELER TOPLANTI BİLGİLERİ

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

16 KASIM Ekim 2018

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

T.C. BAŞBAKANLIK Diyanet İşleri Başkanlığı. (İl Müftülüğü)

NİLÜFER İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2012 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

KİTABIN TANITIM YAZISI Cuma, 12 Ekim :57

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

BAHÇELİEVLER BELEDİYESİ İMAM HATİP ORTAOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ETKİNLİKLERİMİZ

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

2015 YILI İKİNCİ DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- İRŞAT PROGRAMI

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar


Transkript:

- Decembrie / Aralık 2004 pagina / sayfa 16 ÇOCUKLARIMIZA... Roma yı kim yaktı? Sınıfta öğretmen uyuklayan öğrencisine sormuş, Roma yı kim yaktı oğlum? Çocuk Hocam ben yakmadım diye ağlamaya başlamış. Öğretmen sinirlenip sınıftan hızla çıkmış. Karşısına edebiyat öğretmeni çıkmış: Ne oldu Hocam neye sinirlendin demiş. Bir çocuğa Roma yı kim yaktı dedim, ben yakmadım diye ağlamaya başladı. Edebiyat Öğretmeni: Boş ver hocam bunlar yaparlar yaparlar yapmadım derler. Öğretmen iyice sinirlenmiş.bu sefer karşısında Müdürü bulmuş. Hocam ne oldu. Hiç sorma hocam sınıfta çocuğun birine sordum Roma yı kim yaktı diye, çocuk ben yakmadım diye başladı ağlamaya Tamam hocam niye sinirleniyorsun ben şimdi bir kağıt yazıp kimin yaktığını bulurum zararı da tahsil ettiririm. Anul VI 2004, Nr. 12 (114) VOCEA AUTENTICĂ DECEMBRIE / ARALIK ROMANYA TÜRK DEMOKRAT BİRLİĞİNİN YAYIN ORGANIDIR PERIODIC BILINGV AL UNIUNII DEMOCRATE TURCE DIN ROMÂNIA EDITAT CU SPRIJINUL CONSILIULUI MINORITĂŢILOR NAŢIONALE FAZLA HARF Her sırada bir meyve isimini karışık harflerini görüyorsunuz. Bu meyvelerin isimlerini bularak karelere yazın. Her sırada bir harf artaçak olanları da karşıdaki tek kareye yazın. Yazdıktan sonra artan harfleri yukardan aşağıya doğru okursanız bir atasözü bulacaksınız. LEÇMA OYVAA KIZARK ZMARUT İAERK İŞRFETAL YAKASII ÜMÜZR AZKARPUZ NEVİŞZ KTAOPAKRL NAMOİL RZUM LEÇİAK ARNR Akıl akıldan... Akıl sermayedir. Sağ baş.. istemez. Ölene.. Ölümden öte yoktur. Ölüme çare... yüzü soğuktur. Gençliğin. ihtiyarlıkta.. taş taşı, kocalıkta ye.. Balıklar nasıl oluştu? Hayat, insanın oluşumundan milyonlarca yıl önce denizde başladı. İlk canlılar, mikroskobik bitkilerdi. Bu bitkilerden bazıları, diğerlerini yemeğe başladı. Bunlar, ilk hayvanlardı. Zamanla, bitki ve hayvanların bazıları gelişti ve büyüdü. Bazı deniz hayvanları; denizşakayıkları, denizanaları, solucanlar, deniz yıldızları, salyangozlar ya da yengeçleri oluşturdu. Birkaç deniz hayvanı, omurga oluşturdu ve ilk balıklar meydana geldi. Yüzgeçleri gelişti ve solungaçlarla soludular. Balıklar suda nasıl haraket eder? Sandıkbalığı ve denizaltıların dışında bütün balıklar vücutlarını ve kuyruklarını sallayarak yüzerler. Balığın bu haraketi, yılanın karadaki haraketine benzer. Onun için buna yılankavi haraket denir. Yılan, yerde haraket ederken vücudunun farklı kısımlarını yer üzerindeki ufak çıkıntılara bastırarak vücudunu öne iter. Balıklar da vücudunu kıvırırken suyu bastırır ve böylece kendini öne götürür. Böceklerin sesleri olur mu? Hiçbir böceğin sesi yoktur, fakat çekirgeler gibi bazıları aletli müzik diyebileceğimiz türden birtakım sesler çıkarabilir. Odun içindeki tünellerde yaşayan bir cins böcek, başını oduna çarparak bir saatin tıkırtılarına benzeyen bir gürültü çıkarır. Ölü başlı atmaca güvesi, zaman zaman cırıltıya benzeyen bir ses çıkarır. Yeni yıl vesilesi ile Romanya Türk Demokrat Birliği Yönetim Kurumu mesajı Yeni yıl vesilesi ile Romanya Türk Demokrat Birliği Yönetim Kurumu tüm Türk soydaşlarımıza ve Romen Vatandaşlarına sağlık, mutluluk ve başarılar dilerim. 2004 yılı toplumumuza birlik ve beraberlik getireceğine umarız. Aynı zamanda tüm Romen halkına mutluluk ve huzur dileriz. Osman Fedbi, R.T.D.B. Genel Başkanı Mesajul conducerii Uniunii Democrate Turce din România cu prilejul Anului Nou Cu prilejul anului Nou, conducerea Uniunii Democrate Turce din România urează tuturor etnicilor turci şi cetăţenilor români multă sănătate, fericire, împlinirea tuturor dorinţelor. Fie ca anul 2005 să ne aducă linişte sufletească, unitate în acţiune şi în spirit. Sperăm ca anul 2005 să aducă etnicilor turci prosperitate în cadrul unei Românii Europene. Ing. Fedbi Osman Preşedinte U.D.T.R. DIRECTOR OSMAN FEDBI Redactor-şef ERVIN IBRAIM Secretar de redacþie: Asan Murat Secretar tehnic: Omer Minever Colectiv redacþional: Abdula Gülten, Vildan Bormambet, Firdes Veli, Iomer Subihan Adresa de corespondenţă: B-dul Tomis nr. 99, bl. S0, ap. 3 Constanţa Tel./Fax: 0241-550903 8700 e-mail: hakses@1a.ro Tehnoredactare computerizată în sediul U.D.T.R. Tehnoredactor: Fârtat Cicero Tiparul executat de: s.c. Xpress Promotion s.r.l. Constanþa I.S.S.N. 1224-4694 IBRAM IUSEIN ESTE NOUL DEPUTAT AL MINORITÃÞII TURCE În urma alegerilor generale din luna noiembrie 2004, Uninuea Democrată Turcă din România şi-a adjudecat un mandat de deputat în Parlamentul României. Noul deputat al U.D.T.R.este d-nul Ibram Iusein căruia îi urăm succes în activitate. U.D.T.R. va fi şi în următorii 4 ani membră a Consiliului Minorităţilor Naţionale din România.

- Decembrie / Aralık 2004 pagina / sayfa 2 pagina / sayfa 3 EGE ÜNIVERSİTESİNDEN BİR HEYET ROMANYA YI ZİYARET ETTİ 6-12 aralık tarıhlerı arasında Ege Ünıversıtesın den bır heyet Romanya yı zıyaret ettı.romanya yı zıyaret amacı folklor üzerıne araştırmalar yapmaktır.daha geniş bilgiler toplamak için grubun başkanından mülakat aldım. Rep.-Hoş geldiniz, Romanya ya. Grup başkanı.-hoş bulduk. Rep.-Grup olarak Türkiye den geldiniz.nereden ve grubun üyelerini bizlere takdim eder misiniz?. G.b.-Biz Türkiye den İzmir den geldik.izmir Ege Üniversitesi Devlet Türk Müzik Konservatuvarı nın hocalarıyız.ben Konservatuvar müdür yardımcısı ve bölüm başkanıyım,dr.cengiz Aydın. Benimle birlikte üç arkadaşım daha geldi Şahin Ünal bölüm başkan yardımcısı,çenk Aydın ve Volkan Oltaç,onlar da okulumuzda hocalar.bu dört hocayla araştırmaya geldik.bu araştırmamız Balkan ülkelerini kapsıyor. Rep.-Romanya ya gelişinizin amacı nedir? G.b.-Demin söylediğim gibi araştırmamız Balkan ülkelerinde Türk kesimiyle yaşayan diğer toplumların kültürlerini araştırıyoruz ama kültürler çok geniş tabi, bunların alt konularını araştırıyoruz.konularımız şu Türk halk oyunları,halk müziği,geleneksel giyim kuşam ve halk sazlar. Bu dört konu üzerinde araştırma yapıyoruz. Rep.-Hangi şehirleri ve kasabaları gezdiniz ve neler gördünüz? G.b.-Şimdi hangi ülkelere gittiğimi söyleyim ve sonra bu soruya cevap vereyim.bu proje sene başında başladı.bu araştırmamız üç sene sürecek. Bundan evvel Makedonya ya, Yunanistan a, Bulgaristan a, Bosna Herteg e ve Kosova ya gittik.orada araştırmalarımızı yaptık, tamamladık. Malzemeyi aldık,okula götürdük.şimdi Romanya dayız ve araştırmamız bir hafta sürecek.biz buraya gelmeden evvel sayın Güten Abdula hanımla tanıştığımız için görüştük, kendisi tamamen burada organize etti.nerelere götürecek, nerelerde ne çekeceğiz, hem kamera tespiti yapıyoruz hem kostüm bulursak alıyoruz, oyun ve müzik tespitlerinin yanında genellikle birinci elden yaşlılara gidip alıyoruz,amacımız odur bulabilirsek. Bu arada Gülten Abdula hanım, bizlere grubun nerelere gittiğini ve neler yaptığını anlatıyor. G.A.-Ben bu projeden çok memnunum çünkü şimdiye kadar belki pek geç kalmıştır ama hiçbir zaman geç olmaz. Bu proje başladı ve beyefendiler sağ olsunlar ve buralara kadar gelmişler.ilkönce, Galati Aşağı Tuna Kültür Merkezi ile başladık. Orada halk oyunlarını izledik,daha çok benzerlikleri ve ayrıntıları bulmaya çalıştık. Ayriyetten, iki monastire gidildi ve orada dokuma ve el işlemeleri incelendi. Sonra İbrail e müzeye gittik. Türk kıyafetleri 19. asıra dayanan Türk kıyafetlerini bulduk, orada inceledik ve tespit ettik. İsaccea da bir dedemizle buluştuk.türk müziğini dinledik. Şimdi Cengiz beye sözü bırakıyorum çünkü bu işin uzmanıdır. G.b.-Köstence de çok önemli bir çekim yaptık burada. Müzeye gittik.müzede malzeme çok,giyisi çok,çok çeşitli müzelere çekimlerimizi yaptık. Köstence Başkonsolosumuz sayın Serap Ataay hanımefendiyle görüştük.kendileri bizi çok iyi karşıladılar,kabul ettiler ve İbrail ile ilgili çok güzel bilgiler verdiler.ve birçok değerli çalışmalarından ve burdaki insanlarımıza yaptığı hizmetlerden bahsettiler ve kendilerine de grubun adına, Konservatuvar adına teşekkür ederimtekirgöl ü gezdik. Orada Romanya Demokrat Türk Birliğin şubesini ziyaret ettik. Çok iyi hazırlanmışlar. Oyunlar oynadılar, türküler söylediler, güzel bir koro geleneksel giyisileri giymişler ve sandıklardan çeyizleri çıkarıp getirmişler, sergilediler. Çok çekim yaptık.ben özellikle halk kesiminin hangi kültürden olursa olsun, elbette ki soydaşlarımızın bize ağarlamaları, karşılamaları farklı oluyor, çok rahat anlaşıyoruz,en azından dilimiz aynı. Diğer kültürler de bizi iyi karşılıyor. İstediğimizi her şeyi rahatlıkla bulup alabiliyoruz, fazlasını vermeyi çalışıyorlar,çok iyi misafir ediyorlar. Onlardan da çok mutluyum ben. Sonuçta bunları biz okulumuzda yani İzmir de Ege Üniversitesin de arşivleyeceğiz. Aldığımız bütün malzemeyi arşivleyeceğiz.orda deşifrelerini yapıp ta baskı haline getirildikten sonra baskıları yapılacak, kitap haline getirilacek.internet kanalıyla da yayına geçeceğiz,kitap olarak ta yayına geçecek ve bu yayın sonucunda elde ettiğimiz tüm bilgileri çekim yaptığımız yerlere ulaştıracağız yani burdaki kişilerinin de yararına sunulmuş olacak.ayrıca da bizim orada merkezde de saklı tutulmuş olacak. Kostümleri de müzede sergileyeceğiz ve o müzenin de katalogunu çıkaracağız. Hem gelen insanlar müzeyi görmüş olacaklar hem de kataloglardan alanlar yaralanmış olacaklar.bizim düşüncemize göre en geniş coğrafiyada ve birçok kültürü içine alan müzede arşiv oluşacak. Rep.-Sizin izlenimlerinizi alabilir miyiz? G.b.-Tabi, araştırmamızın başındayız,henüz daha tamamlayamadık ve araştırmalarının sonuçlarını şimdiden vermek mümkün değil çünkü deşifrelerini de yapamadık.basılı haline de getiremedik. Balkanlar, Anadolu gibi bir mozayik kültürlerin bir arada yaşadığı yer ve çok zengin, birbirlerine geçkiler olmuş,bazı kültürler bazılarını biraz daha fazla etkilemiş. Oyunlarda, kostümlerde ve müzikte belli şeylere etnik yapılara dayalı, kültürlere dayalı, saf, temiz bulsanız da bir kısmı birbirleriyle benzer, birbirine geçmiş, aynı motifleri, aynı renkleri, aynı biçimi,aynı kesimi kostümlerde görebiliyorsunuz,takıl arda bulabiliyorsunuz çünkü birlikte yaşayan insanlar, düğünlerini, eğlencelerini bir arada yapan insanlar elbette ki birbirine bazı şeyleri vermişler almışlar.romanya da da çok zengin bir alan çok zengin kültür alanı,umuyorum ki sonuçta bütün bu kardeş kültürler bir arada insanlara barış getirsin, gelecek için mutluluk getirsin, daha güzel bir dünyada yaşayalım. Rep.-Çalışmalarınıza başarılar dilerim. G.b.-Ben de teşekkür ederim.bütün Romanya daki soydaşlarımıza ve diğer toplumlara Allah a ısmarladık diyorum, başarılar diliyorum,gelecekleri mutlu olsun istiyorum. Mülakatı yapan Subihan İomer Republica Turcã a Ciprului de Nord Nordul insulei lupta sa obtina recunoasterea propriei identitati politice.treimea de nord a insulei de arama, Cipru (al carei nume i se trage de la bogatia zacamintelor de cupru), apare pe hartile politice despartita de o linie rosie ce taie necrutator capitala Nicosia, fara nici o mentiune la legenda. Explicatia acestei lipse este ca in nordul Ciprului fiinteaza de fapt o tara care nu exista. Republica Turca a Ciprului de Nord, cu toate institutiile de stat ale unei tari moderne, cu parlament si presedinte ales: nu este recunoscuta decat de Ankara, care a si contribuit decisiv la crearea sa, la capatul unui razboi civil orb si sangeros ce a dus la separarea completa a celor doua principale comunitati de pe insula, greaca si turca. Asezata la intretaierea marilor civilizatii milenare, insula Cipru a fost disputata de puterile fiecarei epoci, care au pus mare pret pe pozitia strategica si pe bogatiile sale. Dupa egipteni, care au pus bazele catorva colonii pe coasta, fenicienii au inceput colonizarea insulei in anii 800 inaintea erei noastre. Insula a fost apoi pe rand cucerita de egipteni si persi, pentru ca, in 58 i.e.n., Roma sa preia controlul. Richard I al Angliei cucereste Ciprul in 1191. Dupa ce Venetia si-a exercitat si ea controlul, acesta revine in 1571 Turciei, care cedeaza in 1878 administrarea insulei britanicilor. Astazi, Ciprul de nord este locuit aproape in exclusivitate de ciprioti turci si imigranti din Turcia, iar printre cladirile tipic mediteraneene si asezamintele moderne cu vitrine uriase intalnesti impunatoare manastiri cu arhitectura gotica transformate in moschei. Pe coasta de vest, in Famagusta, esti invitat sa vizitezi nici mai mult nici mai putin decat castelul lui Othello, personajul tragic al lui Shakespeare, care, in viziunea autorului, era un brav om de arme ce a luptat in Cipru. Circulatia se desfasoara dupa modelul britanic, pe stanga, iar pe strazi si pe aleile foarte inguste din orasele vechi, cel mai popular autoturism ramane versiunea Renault a Daciei 1300. Clima, peisajul si ospitalitatea localnicilor te cuceresc imediat si iti confirma ca Ciprul este un paradis turistic in devenire. Politetea cu care te coplesesc oamenii locului este dovada civilizatiei si a dorintei de a face din tara lor un loc cat mai placut pentru viata de zi cu zi, dar mai ales pentru turisti, care pot deveni o sursa importanta de venit aici, unde agricultura si serviciile sunt principalul mijloc de castigare a existentei si a unui venit mediu de aproape 600 de dolari pe luna. Viata calma de aici nu te lasa sa ghicesti drama unei existente nerecunoscute, izolate, legaturile externe ale cipriotilor turci rezumandu-se la Turcia. La numai un an dupa ce au preluat administratia insulei, in 1879, britanicii au primit din partea comunitatii grecesti o petitie in care aceasta pleda pentru enosis - unirea politica cu Grecia. Primele revolte importante impotriva britanicilor au loc in 1931, la sase ani dupa ce Ciprul a devenit colonie a coroanei. Enosis provoaca noi tensiuni incepand cu 1945, iar miscarea pentru unire condusa de episcopul Makarios isi intensifica actiunile impotriva administratiei britanice. Makarios este ales presedinte in 1959, iar in 1960 Ciprul isi proclama independenta si este admis in Organizatia Natiunilor Unite. Comunitatea turca era insa deja in dezacord cu politica dusa de liderii greci ai insulei. Modificarile constitutionale propuse de Makarios in defavoarea minoritatii turce, care reprezenta 12 procente din populatia de peste 750.000 de locuitori, au dus la confruntari deschise intre cele doua comunitati. Turcii doreau separarea, in timp ce grecii insistau pentru un stat unitar. ONU intervine si trimite trupe in 1964 pentru a potoli spiritele. Razboiul civil, odata declansat, s-a dovedit insa de necontrolat. Confruntarile au culminat in anii 70 cu masacre in care nici femeile si copiii nu au fost crutati. Sate intregi in ruina stau si astazi marturie sinistra a acestor evenimente. Lovitura de stat a garzii nationale care dorea unirea cu Grecia determina Turcia sa intervina militar la 20 iulie 1974 si sa ocupe treimea de nord a Ciprului, unde se retrage intreaga comunitate turca. Ankara mentine aici 30000 de militari in care cipriotii turci vad garantia securitatii lor. In 1983, presedintele ales al cipriotilor turci, Rauf Denktas, proclama Republica Turca a Ciprului de Nord, care arboreaza alaturi de propriul steag cu semiluna pe cel al Turciei. Desi sunt supusi embargoului international ca urmare a acestei autoproclamari, cetatenii obisnuiti, constienti de meritele ce revin Ankarei in existenta lor, isi afirma cu tarie propria identitate de ciprioti turci si unii sunt chiar nemultumiti de influenta prea mare a Turciei asupra micii republici. Spre deosebire de greci, care sustin ideea unui stat federal bicomunitar, cipriotii turci insista pentru o confederatie de doua state independente. Pentru ei, memoria conflictelor intercomunitare este prea vie si nu exista cale de intoarcere in trecut. Au acum propria tara si considera ca principala lor realizare este pacea sociala. Tratativele purtate sub egida ONU intre presedintele Ciprului, Glafkos Clrides, si Rauf Denktas au ramas fara nici un rezultat, fapt care se rasfrange asupra politicii internationale prin disputa dintre Atena si Ankara. Osman Suliman Balkanlar da Türk Kadını 17-21kasim 2004 Köstence/ Parc- Mamaia otelinde Balkanlar da Türk Kadını başlığı altında Romanya Demokrat Türk Birliğ nin II.uluslararası sempozyumu düzenlenmiş oldu.. Şeref veren dış ülkelerden gelen delege Türk hanımları sempozyum çalışmalarında önemli bildiriler sundular. Tüm bildiriler Tür Dünyasında geçmişten bu güne gelen Türk kadının önemi ve hatta oynadığı rölü dile getirildi. Ayriyeten Balkanlar da Türk kadının beraberiliğini ve işbirliğini öneri de sağlandı.turkiye den (Şenol Bal, Hadiye Efe, Ayşe Sucu, Nalan Durmuş, Satı Kaya, Güneş Solak, Fatma Ahsen Turan), Bulgaristandan (Mecbure Efraimova, Ilvie Haliova, Leman Ahmet, Sebila Nasuf, Nesriye Emurla) şi Romanya dan her şubelerimizden kadınlar katıldı. Açılış konuşması T.C. Köstence Başkonsolosu sayın Serap Ataay ve Romanya Demokrat Türk Birliği genel başkanı sayın Osman Fedbi tarafından yapıldı. Romanya Azınlıklar İlişkileri Departmanın tarafından gelen mesaj sayın Marius Jitea ve Monıca Presecan tarafından okundu. Davetli olarak sayın Rizea Gherghina ve Frangeti Mioara) Romanya Kadınlar Ligi, sayın Lesnic Maria İnsanlık Vakfı. Romanya Demokrat türk Birliği nin sayın Osman Fedbi genel başkanı, sayın Asan Murat başkanyardımcısı, Şachir Sureia genel sekretari açılış konuşmalarında birliğinin ve beraberliğinin önemini ortaya koydular. İki gün süren çalışmalar içinde tüm bildiriler Geçmişten bu güne gelen Türk Kadınların tarihi, sosyal durumuö siyaset ve bilim alanında tutan rölü çizildi. Tüm bildiriler bir kitap haline getirilecektir. Acestea urmeazã sã fie publicate într-o carte a simpozionului. Akşamları ve serbest saatler içinde kadınlar arasında fikir alışverişi yapıldı ve Türküler söylendi. Sempozyum çalışmalarını önümüzdeki sayıda bol bol vereceğiz. G.A.

- Decembrie / Aralık 2004 pagina / sayfa 4 pagina / sayfa 5 1 DECEMBRIE- ZIUA MONDIALA DE LUPTA ANTI-SIDA Începand cu 1988, 1Decembrie a devenit Ziua Mondiala de lupta Anti-Sida.Tema campaniei mondiale SIDA pentru anul 2004 este FEMEILE, FETELE ŞI HIV-SIDA.Aproximativ jumatate din numarul persoanelor infectate HIV sunt femei. CE ESTE HIV? HIV este un virus.se numeste Virusul Imunodeficientei Umane.Este un virus uman si se transmite doar la oameni. Virusul ataca si distruge sistemul de aparare al organismului. Virusul ataca si distruge sistemul de aparare al organismului care devine vulnerabil la numeroase boli. CE ESTE SIDA? SIDA este boala provocata de HIV.Se numeste Sindromul ImunoDeficientei Dobandite.Este forma cea mai grava a infectiei cu HIV.In stadiul SIDA organismul nu se mai poate apara impotriva infectiilor. NU UITATI! Persoana infectata cu HIV nu inseamna ca are SIDA. Aceasta persoana poate arata si se poate simti bine o perioada lunga de timp,dar in acest interval ea poate sa transmita virusul. CUM SE TRANSMITE HIV? -Activitate sexuala cu opersoana infectata. -Sange infectat. -De la mama infectata la copil,in timpul sarcinii,al nasterii sau la alaptarii. NU UITATI! -Prezenta bolilor cu transmitere sexuala creste foarte mult riscul transmiterii virusului. -Un singur contact cu virusul este suficientpentru a va infecta. -In prezent nu exista nici un tratament care sa vindece SIDA si nici un vaccin impotriva acestei boli. CUM NU SE TRANSMITE HIV? -Tuse sau stranut,deci prin aer. -Atingere,stranut,imbratisare. -Convietuirea cu o persoana infectata. -Folosirea grupurilor sanitare in conditii igienice. -Intepaturi de tantari sau alte insecte. -Bai,bazine,adica prin aer. -Prosoape,clante de usi,telefon. NU UITATI! HIV nu traieste timp indelungat in afara organismului uman si este distrus in contact su alcooluţsau cloranima si la temperaturi mai mari de 60. CUM PUTETI PREVENI INFECTIA CU HI? -Folosirea corecta a prezervativului. -Utilizarea acelor si seringilor de unica folosinta. -Sa nu utilizati alcool si droguri. -Sa nu intrati in contact cu sangele altor persoane. NU UITATI! Folosirea corecta a przervativului in timpul actului sexual va poate proteja si de contactarea altor infectii cu transmitere sexuala. CUM PUTETI SPRIJINI LUPTA ANTI-SIDA? -Prin crestersa constientizerii HIV-SIDA in zona voastra. -Prin purtarea FUNDITEI ROSII si prin a cere celor din jur sa o poarte. -Prin protejarea proprie-este primul si cel mai sigur mod de a stopa raspandirea HIV. -Daca sunteti ingrijorati testati-va. CENTRUL DE CONSILIERE SI TESTERE HIV ADRESA:STR. NICOLAIE IORGA,NR.89 CONSTANTA ORAR:LUNI-VINERI,ORELE 8:00-16:00 TEL.522211 ISMAIL ELMAS COLEGIUL KEMALATATÜRK ANUL I The Economist: AB Türkiye ye evet diyecek Londra İngiltere de yayımlanan haftalık The Economist dergisi, Avrupa Birliği liderlerinin kıtada süregelen bazı kaygı ve itirazlara rağmen gelecek hafta düzenlenecek zirvede Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlamasına evet diyeceklerini bildirdi. Avrupa Komisyonu nun raporunda, müzakerelerin gelecek yıl başlamasının tavsiye edildiğini, çoğu AB liderinin de bu görüşten yana olduğunu belirten Economist yazarı, buna rağmen görüşmeler oldukça sert geçecek diye yazdı. MÜZAKERE TARİHİ TARTIŞMASI İlk tartışma konusunun, müzakerelerin ne zaman başlayacağına dair olacağını da belirten The Economist yazarı, Türkiye nin 2005 in hemen başlarında müzakerelere başlamak istediğini hatırlattı. Yazar, ama büyük olasılıkla sadece 2005 in ikinci yarısında bir tarihte müzakerelere başlama sözü alabilecekler görüşünü savundu. Buna neden olarak da Fransız hükümetinin 2005 yılının Mayıs ayında Avrupa Anayasası için yapılacak referanduma Türkiye gölgesinin düşmesini istememesini gösteren Economist yazarı, ikinci sebebi de Türkiye ye tam üyelik değil imtiyazlı ortaklık verilmesini isteyenlerin iknasına çalışılmasının oluşturacağını öne sürdü. Yazar, zirvenin sonuç bildirgesinde böyle bir ifadenin yer almayacağı yönünde güçlü tahminler bulunduğuna dikkati çekti. Türkiye ye kuşkuyla bakan çevrelere Türkiye de insan hakları reformlarının ters gitmesi halinde, müzakerelerin kesilebileceğine dair başka oyalanma vesileleri sağlanabileceğini de savunan Economist yazarı, AB yasalarının Türkiye ye uygulanması sırasında insanın serbest dolaşımını engelleyen bazı sürekli istisnalar yaratılabileceğini de öne sürdü. Yazar, yine de Zirve nin sonuç bölümünde böyle ifadelerin yer almasının beklenmediğini vurguladı. KIBRIS RUM HÜKÜMETİNDE KÖTÜ KOKULAR VAR AB nin yeni üyesi Kıbrıs Rum kesiminin bütün anlaşmayı sabote etme ihtimaline dair bazı korkular olduğunu da belirten Economist yazarı, Kıbrıslı Rumların tanınmadıkları müddetçe müzakerelere başlanmasını veto edebileceklerini söylediklerine dikkati çekti. Dergi yazarı, ancak Kıbrıs ta yapılan referandumda halka hayır dedirten Rum hükümetinin üzerinde hala kötü kokular varken, üzerlerinde büyük baskılar oluşturulacağı kesin diye yazdı. Diğer üyelerin büyük ölçüde Türkiye ile müzakerelere başlanmasından yana olduğunu belirten The Economist dergisi yazarı, İngiltere başta olmak üzere İskandinav ülkelerinin ve İtalya nın Türkiye ye özel olarak destek verdiklerini bildirdi. Fransa, Almanya, Avusturya ve Hollanda nın konuyla ilgili bir huzursuzluk içinde olduğunu da savunan yazar, Fransa nın itiraz noktalarına dikkati çekti. Mustafa Kemal ATATÜRK ve MEVLANA Yıl 1922... Kasım ayının 1 i... Büyük önder, büyük devrimci, Türk milletinin başöğretmeni ve dünya ülkelerinin gelecekte kendisini örnek alacağı seçilmiş insan Gazi Mustafa Kemal Paşa Türkiye Büyük Millet Meclisi ndeki konuşmasını yapmak için kürsüdeki yerini alıyor. O şimşekler çakan gözleri ile arkadaşlarına bakıyor ve konuşmasına şu cümle ile başlıyor: Efendiler! Tanrı birdir, büyüktür.... Evet, o büyük insan gerçek bir dindardı. Belirli çevrelerin daha baştan itibaren Atatürk ün sözde dinsiz ve dine karşı olduğunu yaymak istemelerine rağmen, o laik zihniyete sahip dindar bir kişiydi. O, kalıplara sığmayan, şekilcilikten uzak, gösteriş içermeyen ve Hz.Muhammed in buyurduğu yüksek ahlak üzerine kurulmuş dinin aşığıydı. O İslamiyet in kaynağındaki saf şekline bağlıydı. 29 Ekim 1923 de Fransız yazar Maurice Pernot ya verdiği demeçte bu saflığı kendisi şöyle tanımlıyor: Türk milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Hakikate bizzat nasıl inanıyorsam dinime de öyle inanıyorum. Şuura muhalif, terakkiye mani hiçbir şey ihtiva etmiyor. Halbuki, Türkiye ye istiklalini veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, suni itikatlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlanacaktır. Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk ün Konya konuşmaları, Atamızın din hakkındaki görüşlerini ortaya koyması açısından çok önemli bir yer tutmaktadır. İşte 20-23 Mart 1923 tarihleri arasında Konya yı ziyareti sırasında yaptığı konuşmadan bölümler: İslamiyet in ilk parlak devirlerinde geçmişin mahsulü olan sağlıksız adetler bir zaman için kendini göstermemiş ve yüze çıkmamışsa da, biraz sonra İslamiyet in gerçeklerine sarılmaktan İslam esaslarına göre hareket etmekten çok, geçmişin mirasa olan adet ve inançları dine karıştırmaya başlamışlardır. Bu yüzden İslamiyet e dahil bir akım kavimler, İslam oldukları halde düşmeye, sefalete, geriliğe maruz kaldılar. Geçmişlerin kötü ve batıl alışkanlıkları ve bu suretle gerçek İslamiyetten uzaklaştıkları için kendilerini düşmanlarının esiri yaptılar. Bu İslam kavimleri içinde Türkler, milli gelenek ve görenekleri itibariyle bir taraftan İran, diğer taraftan Arap ve Bizans milletleri ile temas halindeydiler. Şüphe yok ki temasların milletler üzerinde etkileri görülür. Türklerin temas ettiği milletlerin o zamanki medeniyetleri ise çökmeye başlamıştı. Türkler bu milletlerin kötü adetlerinden, fena yönlerinden etkilenmekten nefislerini men edememişlerdir. Bu hal, kendilerinde bozukluk, cehalet ve insanlıktan öte zihniyetler doğurmasından uzak kalmamıştır. İşte gerileyişimizin belli başlı sebeplerinden birini bu nokta teºkil ediyor. Milletimizin gerçek din bilginleri, din bilginlerimiz arasında da milletimizin hakkıyla iftihar edebileceği bilginlerimiz vardır. Fakat bunlara mukabil ilim kisvesi altında hakikatten ilimden uzak, gereğince ilim tahsil edememiş, ilim yolunda layığı kadar ilerleyememiş hoca kıyafetli cahiller vardır. Bunların ikisini birbirine karıştırmamalıyız. Efendiler, gerçek din bilginleri ile dine zararlı ulemanın birbirine karıştırılması Emeviler zamanında başlamıştır. Bilindiği üzere Sıffın vak asında Hz.Ali nin ordusuna karşı mızrak uçlarına Kur an-ı Kerim sayfalarını takarak saldırdılar. İşte o zaman dine fesatlık, İslam arasına nefretlik girdi ve o zaman hak olan Kur an, haksızlığa kabule vasıta yapıldı. Halifelik hile ile el değiştirdi. Ondan sonra bütün müstebit hükümdarlar dini hep alet edindiler. İhtiras ve istibdatlarını kabul ettirmek için hep ulema sınıfına başvurdular. Gerçek ulema, dini bütün bilginler, hiçbir zaman bu müstebit taç sahiplerine uymadılar. Onların emirlerini dinlemediler, tehditlerinden korkmadılar. Bu gibi ulema kamçılar altında dövüldü, memleketlerinden sürüldü, zindanlarda çürütüldü, darağaçlarında asıldı. Lakin onlar yine o hükümdarların keyfini dine alet etmediler. Fakat gerçek durumda bilgin olmamakla beraber, sırf o kisvede bulundukları için bilgin sanılan, menfaatine düşkün, haris ve imansız bir takım hocalar da vardı. Hükümdarlar işte bunları ele aldılar ve işte bunlar, dine uygundur diye fetva verdiler. İcap ettikçe yanlış hadisler bile uydurmaktan çekinmediler. İşte o tarihten beri saltanat tahtında oturan, sarayda yaşayan kendilerine halife namı veren baskıcı hükümdarlar bu gibi hoca kıyafetli cahillere iltifat edip, onları himaye ettiler. Hakiki ve imanlı ulema her vakit ve her devirde onların kinini çekti. Böyle yapan halifelerinin ve din bilginlerinin arzularına muvaffak olmadıklarını tarih bize misallerle izah ve ispat etmektedir. Artık bu milletin ne böyle hükümdarlar, ne böyle alimler görmeye tahammülü ve imkanı yoktur. Artık kimse böyle hoca kıyafetli sahte alimlere önem verecek değildir. Eğer onlara karşı benim şahsımdan bir şey anlamak isterseniz; derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım. Onların menfi yönde atacakları bir adım, yalnız benim şahsi imanıma değil, o adım benim milletimin kalbine havale edilmiş kanlı bir hançerdir. Benim ve benimle hemfikir arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka o adamı tepelemektir. Evet, yıllar önce ve olağanüstü şartlarda kullanılmış bu ifadeler Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ün ne kadar büyük bir kimliğe sahip olduğunun ispatıdır. Yüce Atatürk ün Hz.Muhammed e duyduğu büyük sevgi ile birlikte Hz.Mevlana nın da fikirlerine duyduğu hayranlık onun tüm hayatını ve icraatlarını etkilemiş, din konusundaki ifadelerine temel teşkil etmiştir. Bir Konya ziyareti sırasında söylediği şu sözler Hz.Mevlana ya gösterdiği sevgi ve saygının delili gibidir: -Ne zaman bu şehre gelecek olsam, içimde bir heyecan duyarım. Hz.Mevlana düşünceleriyle benliğimi sarar. O çok büyük bir dahi, çağları aşan bir yenilikçi... Evet...Yüce Atatürk sahip olduğu hayat görüşünün kaynağını işte bu sözleriyle özetleyivermiştir. Çankaya köºkündeki dil çalışmaları toplantısında Konya Mevlevi Dergahı eski postnişinlerinden Veled İzbudak Çelebi de davet edilmişti. Söz dönüp dolaşıp Hz.Mevlana ya gelmiş, yüce Atatürk şunları söylemişti: - Mevlana, Müslümanlığı Türk ruhuna intibak ettiren büyük bir reformatör... Müslümanlık aslında geniş manasıyla hoşgörülü ve modern bir dindir. Araplar onu kendi bünyelerine göre anlamış ve tatbik etmişlerdir. Sıcak bir iklimde oturan, suyu nadiren kullanan, genel bir hareketsizlik içinde ömür süren Badiye Arapları için günde beş vakit abdest ve namaz, çok ileri seviyede bir yaşama hareketidir. Hz.Muhammed insanları uyuşukluktan harekete sevk etmiştir. Sarp dağlar, yüksek yaylalarda at koşturan, erimiş kar suları ile yıkanan Türkler için abdest ve namaz çok tabii olmuştur. Mevleviliğe gelince, o tamamen dönerek ayakta ve hareket ederek Allah a yaklaşma fikri, Türk dehasının en tabii ifadesidir. İşte Yüce Atatürk ün İslamiyet e şekilcilik katarak onu asıl ruhundan uzaklaştıranlara verdiği en mükemmel mesajlardan birisi. O birçok kez dinin insanlık tarafından gerçek boyutlarıyla anlaşılmadığını belirtirken, Hz.Mevlana nın da yanlış ve eksik yorumlandığına da temas etmiştir. Bir gün Konya milletvekili Naim Onat ın sözde Mevlana yı yermek istemesi üzerine Atatürk ün söylediği ºu sözleri bugün bile üzerinde ibretle düºünülmesi gereken ifadelerdir: -Eğer Mevlana yı sizler gibi kavramak gerekirse, o büyük insanın ruhu dertlenir, biz de belki bir saygısızlık göstermek zorunda kalırdık. Mevlana yı ululuğuyla kavrayabilmek için medresenin dar kapısından geçmemiş olmak gerek. Gazi Mustafa Kemal Paşa Konya ya yaptığı toplam dokuz ziyareti sırasında her sefer önce Hz.Mevlana nın makamının bulunduğu Türbe-i Saadeti ziyaret etmeyi ihmal etmemiş, tekke ve zaviyelerin işlevlerini tamamlaması ve dolayısıyla kapatılması yönünde çıkan yasa sırasında Hz.Mevlana nın türbesini müze haline dönüştürerek tüm insanlık alemine açık halde kalmasını sağlamıştır. Bununla ilgili bilgiler 22 Aralık 1987 yılında yayınlanan Hürriyet gazetesinde çıkan bir haberde şöyle dile getirilmiştir: Atatürk, Konya daki Mevlana Dergahı ve türbesini, Konya ya ilk gelişi olan 3 Ağustos 1920 günü ziyaret etmiş ve bu ziyaretten pek devamı 13 cü sayfa da

- Decembrie / Aralık 2004 pagina / sayfa 6 pagina / sayfa 7 Anne Sütü Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. Hem bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız banadır. (Lokman Suresi, 14). Anne sütü, bebeğin besin ihtiyaçlarını eksiksiz olarak gidermek ve bebeği olası enfeksiyonlara karşı korumak üzere Allah tarafından yaratılmış eşsiz bir karışımdır. Günümüz teknolojisi ile hazırlanan bebek mamaları dahi bu mucizevî besinin yerini tutamamaktadır. Anne sütünün bebeğe olan faydaları her geçen gün daha fazla ortaya çıkmaktadır. Bilimin anne sütü ile ilgili yeni keşfettiği gerçeklerden biri ise bebeğin anne sütü ile 2 yıl boyunca beslenmesinin son derece faydalı olduğudur. Bilimin yeni keşfettiği bu önemli bilgiyi Allah bizlere Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir... ayetiyle 14 asır önce bildirmiştir. Hazırlayan: Firdevs Veli Kur an Mucizeleri Denizlerin Karışmaması Denizlerin, araştırmacılar tarafından çok yakın bir geçmişte tespit edilen bir özelliği, Kuran ın değişik ayetlerinde şöyle bildirilir: Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir serhat koyan O dur. (Furkan :53) (Onlar mı hayırlı) yoksa, yeryüzünü oturmaya elverişli kılan, aralarında nehirler akıtan, onun için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mi? Allah ın yanında başka bir ilâh mı var? Hayır onların çoğu (hakikatları) bilmiyorlar. (Neml: 61) (Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar. Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar. (Rahman :19-20) Birbirine açılan fakat suları kesinlikle birbiriyle karışmayan denizlerin ayette bildirilen bu özelliği, okyanus bilimciler tarafından çok yakın bir zaman önce keşfedilmiştir. Yüzey gerilimi adı verilen fiziksel bir kuvvet nedeniyle, komşu denizlerin sularının karışmadığı ortaya çıkmıºtır. Denizlerin farklı yoğunluklarından kaynaklanan yüzey gerilimi, adeta bir duvar gibi sularının birbirine karışmasını engeller. NAMAZ Hazırlayan: Firdevs Veli 24 Kasım Öğretmenler Günü Bugün, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ün 24 Kasım 1928 de Baş öğretmenliği kabul ettiği gündür. Aradan geçen elli üç yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu özel günü Öğretmenler Günü olarak ilan etmiştir. Öğretmenler Günü Türkiye nin ilime ve ilim öğretene saygısını gösterdiği bir gündür. Gerçek Türk milleti kurulduğundan bugüne ilime ve öğretmene son derece önem vermiş saygıda kusur etmemiştir çünkü onun inancı ve tarihi geleneği buna musaittir. Türk milletinin inandığı Kitapta Kuran-ı kerim şöyle der: hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?.onun Peygamberi Ilim adamlarının kaleminden akan mürekkebin şehitlerinin kanıyla tartıldığında ilim adamlarının kaleminden akan mürekkebin daha ağır geldiğini söyler. Türk milletinin önderi Kemal Atatürk Dünyanın her tarafında, öğretmenler, insan topluluğunun en faydalısı ve en muhterem unsurlardır der. Fatih Sultan Mehmet Istanbul u Fethettiğinde, Rum kızları padişah sanarak Akşemseddin hocaya çiçek sunarlar, hoca arkadaki genç adama dönerek çiçeği buna verin, çünkü padişah budur der.fatih, Hayır, padişah benim ama, beni yatiştiren o hocamdır.çiçeği hocama verin! der. Yavuz Sultan Selim Han bir savaş dönüşünde yanında hocası Kemal vardır. Hocanın atının ayaklarından sıçrayan çamurlar padişahın kftanını kirletir. Bunun üzerine hoca üzülür. Bunu gören padisah, hocasına Hocam üzülme! Hocamın atının ayağından sıçrayan çamur bizim için bir şereftir. Vasiyet edeceğim: Bu kaftanımı ben ölünce tabutuma koysunlar. Ben öğretmenlerime ve tüm dünyadaki öğretmenlere şöyle sesleniyor ve diyorum ki: Kalemi kılıçtan üstün tutan Fikir parasında ilim satan Mürekkebe oz kanını katan Kalplerde taht kuran öğretmenim. Eli öpülmeye en lâyık olan Kum gibi eriyen gül gibi solan Kainâta ilim mührünü vuran Tarihe sığmayan öğretmenim, Selam, eğitimin kaynağı olan öğretmenlere Selam, aydınlık güzel günlere. Selam, iliği, doğruyu, iyiyi, güzeli haklıyı ve haksızlığı ve daha nicelerini öğreten öğretmenlere Selam, onun sıcacık sevgisine Selam ulusların yüz akı olan öğretmenlere Selam Selam Binlerce selam Bu duygu ve düşüncelerle Tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlar, ölenlere rahmet, sağ olanlara sağlık ve ahiyet dilerim. Tahsin Akşit, Mecidiye Kemal Atatürk Milli Kolejin Müdür yardımcısı Arapcada salat kelimesinin kasiliginda olan namaz, sozlukte dua anlamindadir.istilahta ise iftitah tekbiri ile baslayan ve selam ile sona eren bir takim ozel soz ve fiilerden ibaret olan bir ibadettir. Cabir (r.a.) Hz.Peygamberimiz (s.a.v.) in soyle buyurdugunu soyledi: Bes vakit namaz,kapinin onunde akip giden ve insanin her gun icinde bes defa yikandigi bol sulu bir nehir gibidir,buyurmustur (Riyaz us Salihin) Namaz mu minlerin hata ve kusurlarini temizleyen,temizlenmesine vesile ve vasita olan bir ibadettir.mu min namaz kilmakla hem maddi hem manevi kirlerden temizlenmis olur.bes vakit namaz billurlasmis nur nehridir.temizlenmis hale gelen bir mu min,ibadetlerine devam ettikce cismi bir pirlanta gibi olur.ruhu ise ilahi ask buhurlarindan yukselen guzel koku ile mest olur.namaz kilan kimsenin ayaklari arzda,ruhuda yukselen nurun ucu da Ars tadir. Hz.Peygamber efendimiz (s.a.v.) daha Mekke de iken ve henuz bes vakit namaz muslumanlara farz kilinmamisken,nubuvvet kendilerine geldikten sonra namazla emrolunmuslardi.bu namaz Cebrail Aleyhisselam n ogretmesi ile yerine getirmeye baslamislardi.once Cebrail Aleyhisselam abdest aldi, arkasindan peygamber Efendimiz (s.a.v.) abdest aldi. Sonra Cebrail kalkib namaz kildi.peygamber efendimiz de onun gibi namaz kildi.bu ilk namaz Mi rac hadisesinden evvel olmustur. Resulullah (s.a.v.)ummetinden ilk olarak Hz.Hatice ye abdest almayi ve namaz kilmayi,cebrail Aleyhisselam dan ogrendigi gibi ogretmis olup Hz.Hatice de Peygamber den sonra ilk namaz kilan olmustur.daha sonra hicretten bir bucuk yil once Peygamberimiz (s.a.v.) Mirac a ciktiklari gecenin sabahina dogru bes vakit namaz farz kilindi.ve bunu yine Cebrail ogretti.ancak araya ogretme ve ogrenme isi girdigi icin bes vakit namazdan ilk kilinan ogle namazidir. Yuce rabbimiz bir ayet-i kerimede soyle buyurmaktadir: Ey imam edenler!ruku edin,secdeye varin.rabbinize kulluk edin,iyilik yapin ki saadete erisesiniz. (El-Hac Suresi Ayet:77) Namaz gunde bes defa belli vakitlerde kilinmasi,ruhlari ve gonullri tekrar tekrar huzura kavusturur, inasanlari dunya hayatinin goz kamastirici guzellikleri menfaatleri karsisinda onlara tamamen baglamaktan ve gafletten kurtarir.namazi devamli kilan kimse kendisini daima hesaba ceker,yaptigi kotulukler varsa onlara pismanlik duyar ve onlari bir daha yapmamaya karar verir.peygamberimiz (s.a.v.) buyuk bir teslimiyetle husu icinde okudugu ayetlerin ulvi manalarini dusunerek namaz kilardi.ayaklarinin alti sisinceye kadar namaz kildiini gorenlerin kendisine, gecmis ve gelecek gunahlarini bagislandigi halde,neden bayle yaptigini sorduklarinda, O da Ben sukreder bir kul olmayayim mi diyerek, Allah a kullugun serefini ifade etmistir. Bes vakit namaz, mekke-i Mukerreme de ve nubuvvetin on birinci senesinde yani Hicretten bir bucuk yil evvel Mirac gecesinde farz kilindi.namaz butun farz olan islerin asli ve bu itibarla da dinin diregidir.namazin farziyeti:kitab,sunnet,icma ile sabittir.namaz kilan dunyada borcunu oder,ahirette sevaba nail olurnamaz pek mukaddes bir ibadettir.namazin fazileti sayilmakla bitmez ve bu onemli ibadeti sihhatli kilmak lazindir cunku ilk hesaba cekilecegimiz konu namazdir.sevgili peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i seriflerinde soyle buyurmustur: Bir kulun Kiyamet gununde hesaba ilk evvel sorulacak amel namazdir.eger namazi durust cikarsa felah bulmus ve kazanmistir.eger namazi duzgun cikmazsa kaybetmistir.farz namazlari eksik ciktiginda Aziz ve celil olan Allah Bakiniz kulumun nafile namazi var midir? der.namazin eksikleri nafile namazla tamamlanir. Diger amelleri de bu tarzda muhasebe edilir (Riyaz us Salihin) MUSLEDIN REVIN EFORIE N. IMAMI 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ- MECİDİYE Efendiler, okullarda öğretim ve eğitim görevinin güvenli ellere teslimini yurt evlatlarının o görevi kendisine hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak, erdem sahibi ve saygıdeğer öğretmenler tarafından yetiştirilmesini sağlayacak öğretmenlik mesleği yücedir. Dünyanın her tarafında öğretmenler toplumun en özveri sahibi saygıdeğer unsurlarıdır. Mustafa Kemal Atatürk ün böyle güzel sözlerine sahip olanlar, bu sözleri yürekten benimseyen kimseler vardı ki, geçen ay,m 26 kasım tarihinde Mecidiye de büyük bir proje gerçekleşmiştir. Böylece, Askeri Evinde Öğretmenler Günü kutlanmıştır. Öğrenci sevgisi, mesleklerine bağlılık göstern Vildan Bormambet hanım başta olmak üzere, Mustafa Kemal Atatürk Koleji nin müdür yardımcısı sayın Tahsin Akşit bey ve saygıdeğer öğretmenleri, U.D.T.R. Köstence şubesi ve Mecidiye deki diğer okullarının öğretmenleri elele verip, bu programın hazırlanmasına büyük bir heyecanla katılmışlar ve seyircilerimize bizler için büyük bir anlam taşıyan bu günün altını çizmişlerdir.programı sunma şerefi ban ve Mustafa Kemal Atatürk Koleji nin Türk Dili ve Edebiyat öğretmni Ali Saçıkara beye ait olmuştur.anneler ve babalar yanısıra, öğretmeni arkadaşlarımızı Köstence Müffetişliği tarafından gelen Ene Ulcean hanım, Romanya Müslümanlar Müftülüğünün tarafından, Yusuf Murat beyi, U.D.T.R. den gelen İbram Ervin beyi, Köstencedeki Uluslararası Bilgisayar Lisesindeki müdür beyi ve saygıdeğer öğretmenlerini böyle değer misafirlerimizi ağırlamaktan gurur duyduk. Sahnede, Ali Saçıkara yönetiminde Külden Eşek masalı dinledik, Nasreddin Hocamız ziyaretimize geldi ve Vildan Bormambet yönetiminde küçük bir pies izledik şarkılar ve şiirler söylendi Elbette yıldızlarımız çoktu ve salondaki bütün soğuğa rağmen o akşam çok güzel parladılar. Proğramın sonunda okul müdürleri ve öğretmenlerimiz tek tek, sahneye davet edilerek onlara Onur Belgeleri verilmiştir. Teşekkürlere gelince ilk önce, Romanya Türk Demokrat Birliğin Başkanına, Eğitim Komisıyonuna, M.K.Atatürk Kolejinin müdürlüğüne ve öğretmenlerine, yürekten kutluyoruz ve teşekkürler ediyoruz. Böyle aktivitelerinin devamını dileyerek, Allah a ısmarladık esenle kalın, mutlu kalın, saygılar, efendim ILMİA SÜLEYMAN-Türk Dili ve Din Dersi öğretmeni

- Decembrie / Aralık 2004 pagina / sayfa 8 pagina / sayfa 9 RAMAZAN BAYRAMININ KUTLAMASI Ramazan, halk arasında yaygın kullanımı ile Şeker Bayramı, Ramazan ayında oruç tutarak Allah ın rızasını kazanmaktan doğan sevincin ifadesidir. Ramazan Bayramına halkımız da büyük bir heycanla hazırlandı. Özellikle Mecidiye deki 7 nolu İlköğretim Okulundan öğrenciler, heycanla Kadır gecesinden sonra, okulda sevgili annelerine ve babalarına küçük bir program hazırladılar. Şarkılarla, şiirlerle,tiyatro, tekerlemelerle ve oyunlarla, o nazik seslerle, ailelerine Ramazan Bayramı kutlu olsun! dediler. Rukiye Şakir-Mecidiye 7 nolu Okulun da Türkçe öğretmeni Activitatea didactica de la Grădiniţa O.N. nr.1 bilingvă româno-turcă din Medgidia În data de 26 noiembrie 2004, la Grădiniţa bilingvă româno-turcă, d-na dir. Muazis Mustafa a susţinut activitatea Roata toamnei - Sonbaharın Tekerliği.Activitatea a fost sustinută atât în limba română cât şi în limba turcă şi a avut ca obiective Lansare de Carte În ziua de 25 noiembrie a.c. la Casa de Cultură avut loc lansarea a trei titluri din colecţia Taiba: Miracolul Coranului în Medicină, Miracolul Coranului în Geologie, Miracolul Coranului în Astronomie. La aceasta acţiune au fost invitaţi şi membrii ai U.D.T.R. Uniunea noastră a fost prezentă prin persoana D-nului Remzi Islam, Preşedintele comisiei de religie precum şi de alţi numeroşi membrii. Moderatorul acestei lansări de carte a fost D-ul Enghin Cherim, reprezentant al Fundaţiei Taiba din Constanţa. A luat cuvatul Preşedintele Fundaţiei Taiba din Romania, Dr. Naji Abu Al- Ula, Directoarea Bibliotecii Petre Tutea, D-na Aiserin Nebi; Directorul Colegiului Kemal Ataturk, D-nul Prof.Dr. Ibram Nuredin; D-na Profesor Akmola Ghiuner. Fundaţia Taiba s-a înfiinţat la data de 13.05.1999 şi are ca scop sprijinirea Cultului Musulman din Romania pe care le întreprinde pentru satisfacerea nevoilor religioase şi spirituale ale populaţiei de rit musulman din Romania. Cea mai importantă activitate pe care o desfăşoară Fundaţia, este editarea de cărţi în vederea documentării comunităţii musulmane în ceea ce priveşte elementele religiei şi a civilizaţiei Islamice ca un mod de viaţă complet. În acest sens Fundaţia a tradus şi a publicat pană la ora actuală peste 25 de cărţi prin care a urmărit să acopere principalele subiecte începand de la Unicitatea lui Allah, ritualurile de adorare pană la miracolele Coranului în Medicină, Astronomie şi Geologie. Datorită activităţilor doresc să le mulţumesc organizatorilor pentru invitaţiile adresate U.D.T.R şi le dorim succes în continuare. Firdevs Veli educarea capacităţii de a opera cu noţiuni (din limba română şi limba turcă), integrând elementele anotimpului toamna în categoriile specifice şi formarea competenţelor de limbaj analiză şi sinteză lexicală şi fonetică. La activitate au participat atât cadre didactice debutante cât şi cu vechime în învăţamânt, care au rămas plăcut surprinse de răspunsurile copiilor şi de îndemânarea d-nei educatoare, care a folosit metode activ-paricipative activând copiii. O felicităm şi pe această cale pe d-na dir. Muazes Mustafa pentru această frumoasă activitate. Cumpãna, Comuna mea Mă numesc Ali Aisun, învăţ la Şcoala Generală Cumpana şi sunt în clasa a-iv-a C. Datorită Dnei Primar Mariana Gaju comuna mea este foarte frumosă. Dansa nea înfrumuseţat comuna cu anumite investiţii de care putem beneficia. Pentru noi copiii şcoala este locul unde acumulăm cunoştinţe şi ne pregătim pentru viaţă. În şcoală beneficiem de un mobilier nou şi de laboratoare de informatică cu calculatoare performante. Dna Director, Dna Aurelia Filip este un conducator care ne iubeste şi ne pune la dispoziţie tot ce ne este necesar pentru ca noi să învăţăm şi să ne pregătim pentru viaţă. Şcoala este dotată cu o sală pentru orele de Limba Turcă. Geamia a fost recondiţionată datorită lucrarilor sponsorizate de către Consiliul Local.

- Decembrie / Aralık 2004 pagina / sayfa 10 pagina / sayfa 11 TÜRK-İSLÂM KÜLTÜRÜNDE KADIN Ayşe Sucu TDV Kadın Kolları Başkanı Giriş Kadının toplumdaki yeri üzerine yapılan bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu bir gerçek var: Hemen hemen bütün toplumlarda kadın-erkek yasal olarak eşit olmasına rağmen, gerçek hayatta az veya çok kemikleşmiş eşitsizlikler bulunmaktadır. Eşitsizliklerin türü ve derinliği, toplumdan topluma ve toplum içerisindeki katmanlara ya da sınıflara göre değişmektedir. Araştırmalar, bu eşitsizliklerin hayatın çok çeşitli yönlerinde ortaya çıktığını göstermektedir. Cinsiyete dayanan bir toplumsal iş bölümü, kadınların toplum içindeki asıl yükümlülüklerini ev işleriyle sınırlı kılıyor. Bu yüzden kadınlar, üretim faaliyetlerine daha az katılmakta, çalışma hayatında ise erkeklerden daha geri bir yer tutmaktadırlar. Kadınların eğitilme düzeyleri genellikle erkeklerden geridir. Toplumsal hayata, kamusal faaliyetlere, özellikle siyasal karar sürecinde çok az kadın katılmaktadır. İnsanî yeteneklerini sonuna kadar geliştiremedikleri için bağımlı ve edilgen bir kişilik kazanmaktadırlar. Erkekler için geçerli olandan farklı, hem daha katı ve baskıcı, hem de kadını aşağılayıcı, küçük görücü normlara yer veren kültür kalıplarına uymaları beklendiği gibi, ahlâk kodları kadın ve erkek için farklılaşmaktadır. Böylece toplumsal hayatın tüm yönlerinde; iktisadî, siyasî ve kültürel alanlarda kadınlar erkeklerden farklı ve daha aşağı bir statüde yer almakta, psikolojik yapıları da bu eşitsiz konuma ayak uydurmalarını sağlayacak bir biçime bürünmektedir. Tarihte Kadın Tarih boyunca çeşitli toplumlarda kadının farklı bir statüye sahip olduğunu, eski toplum ve medeniyetlerden günümüze intikal eden sınırlı ölçüde bilgi ve belgeler ortaya koymaktadır. Hemen hemen bütün eski toplumlarda kadın, erkeğe göre ikinci derece bir değer ve konuma sahiptir. Bazı toplumlar anaerkildir; burada kadın, bereket ve verimlilik sembolü olarak görülür. Meselâ eski Anadolu da ana tanrıça kültü vardır. Hristiyanlık, Hz. Meryem in statüsünü tartışırken onu, tanrıyı doğuran kabul etmiş. Böylece Hristiyanlık, Batı Anadolu da yaygın olan bu Tanrıça Artemis inancını yeni bir şekle sokmuştur. Sümer ve Babil efsanelerinde kadına ait çeşitli bilgilere rastlanır. Hammurabi kanunlarında monogami esastır ve kadının mülkiyet ve miras hakkı vardır. Hitit döneminde ticarî hayatta aktif bir rolü olan kadın, hukukî açıdan erkeğe eşittir. Ünlü Kadeş Antlaşmasında, Hitit kralının yanında kraliçenin de mührü bulunuyordu. Anaerkilliğin ilk aile şekli olduğunu savunanlara göre, ataerkil aileye geçişle kadın statüsünü kaybetmeye başlamıştır. Eski Yunan da kadının hiçbir hak ve yetkisi yoktu. Roma da kadınların özel hukukları oldukça sınırlıydı ve kamusal alanda söz sahibi değillerdi. Hinduizm de erkek egemendir; bilgi ve kurtuluş yolu erkeklerin tekelindedir. Eski Türk toplumlarında ise ataerkil aile tipi egemen olmasına rağmen çağın diğer toplumlarına göre kadın daha iyi bir statüye sahipti. Yahudilik te Kadın Tevrat ta kadının yaratılışıyla ilgili iki kıssa vardır. Birinde kadın erkeğe eşittir ve erkek gibi tanrının suretinde yaratılmıştır. Diğer kıssaya göre, erkeğin yalnızlığını gidermek ve ona yardımcı olmak üzere onun kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Bu durumda kadın erkeği tamamlayan bir konumdadır ve Kitab-ı Mukaddes geleneğinde baştan beri erkek kadının efendisidir. İbadette kadının rolü ikinci derecededir. Din görevlisi olamaz ve cemaatle ibadete katılamaz. Tevrat kadınların, erkeklere benzer şekilde giyinmelerini yasaklar ve başlarını örtmelerini ister. Günümüz Yahudi çevrelerinde kadınla ilgili farklı yeni yorumlar söz konusudur. Ortadoks Yahudiliği dışındaki kadınlar giderek erkeklerle eşit rol oynamayı ve eski görüşlerin gözden geçirilmesini istemektedirler. Bu çevreler feminizme ve yeniliklere açık dururlar. Hristiyanlık ta Kadın İncillerde başta Hz. Meryem olmak üzere çeşitli kadınlardan söz edilir. Hz. İsa, öğretisini yayma işinde kadınlara da görev vermiştir. Bununla birlikte Yeni Ahid de kadınların evlenmesi hoş karşılanmaz ve bekâretin fazileti anlatılır. Pavlus a göre kadın erkek için yaratılmıştır. Bu yüzden kadınlar rabbe bağlı oldukları gibi kocalarına bağlı da olmalıdırlar. Yine Pavlus, zinadan korunmak ve çocuk yapmak için kadınların evlenebileceğini söyler. Ona göre kadınlar, başlarını örtmek şartıyla kilise toplantılarına katılabilirler. Bunu sadece dua için yapabilirler. Sorup öğrenmek istedikleri bir şey varsa bunu, evde kocalarından sorup öğrenmelidirler. Hz. Havva dolayısıyla Hristiyanlık kültüründe kadın, yasak meyveyi Hz. Adem e yedirdiği ve onun cennetten kovulmasına, böylece insan neslinin günahkâr olmasına sebebiyet verdiği için genellikle olumsuzca yer alır. Çünkü kadın günahın sembolüdür. Yeryüzüne günahı getirmiş, erkeği baştan çıkarmıştır. Orta Çağ Hristiyan dünyasında kadın ve evlilik öylesine kötülenmiştir ki bazı konsillerde kadının ruhunun olup olmadığı tartışılmıştır. XII. asırdan itibaren Batıda büyücü ve cadı avı başlamış, pek çok kadın cinlerle ilişkisi olduğu gerekçesiyle yakılmış veya suda boğulmuştur. Bir taraftan Hz. Havva diğer taraftan Hz. Meryem sembolleri arasında sıkışıp kalan Batılı kadın, Sanayi İnkılâbıyla birlikte geleneksel anlayışlara tepki olarak feminizm ve kadın hakları tezini ön plâna çıkarmaya başlamıştır. İslâm da Kadın Dünyadaki diğer bütün canlılar gibi insan da çift yaratılmıştır. Kur an da insanın en güzel şekilde (Tin, 95/4) kadın ve erkek olarak bir tek can dan (A raf, 7/189) yaratıldığı belirtilmektedir. Kadın ve erkek olarak ayrı ayrı yaratılmanın esprisi, cinslerin birbirini tanıyabilme (Hucurat, 49/13) olgusuna delâlet eder. Çünkü kadın ve erkek, yaradılış özellikleri sebebiyle birbirini tamamlayan iki unsurdur. Böylece bir taraftan yaradılışın amacı olan Allah ı tanıma ve ona kulluk etmek (Zariat, 51/56) diğer taraftan da toplum hayatını ve insan neslinin devamını sağlamak gerçekleşmiş olacaktır. İslâm toplumlarında kadının aile ve toplum hayatındaki yerini sadece din belirlemez. Bunun yanında toplumların yapısı ve kültürleri kadına bakışta ve onun konumu üzerinde dinden daha etkili olur. İslâm öncesi Arap toplumunda kadın tamamen aile reisi olan erkeğe bağlıdır. Evlilikte yetki velinindir. Kadın kocasını seçme hakimiyetine sahip değildir. Kadın-erkek ilişkileri toplumun göçebe veya yerleşik olmasına göre değişir. Göçebe toplumun kadını yerleşik olana nispetle daha özgürdür. Çünkü daha çok çalışması, daha çok verimli olması gerekmektedir. İslâm, kadının sosyal, ekonomik ve hukukî konumunda önemli değişiklikler yapmıştır. Kur an yaradılış ve sorumluluk yönünden kadın ve erkeği eşit kabul eder. Ne var ki İslâm toplumlarındaki görüntü her zaman teoriye uygun düşmez. Geleneksel ve kökleşmiş anlayışlar etkisini sürdürür. Hz. Peygamber in vefatından hemen sonra kadınların namazlarını camide kılma uygulamasından rahatsızlık duyulur. Kadınların camiye gitmelerinin fitneye sebebiyet vereceği düşüncesi onları evlerine hapsettirir. İslâm tarihi boyunca kadın, hemen her fıkıh kitabında evlenme özgürlüğü, boşanma imkânı, aile reisliği, miras paylaşımı, yargılama hukukundaki durumu, şahitliği, kanun alanındaki yeri ve devlet başkanlığı konuları açısından tartışılmıştır. Kadınlar, hukukî ehliyet ve malî imkânlarını hayata geçirmede her zaman başarılı olamamışlar, zamana ve topluma göre durumları değişiklik göstermiştir. İslâm ın Arap kadınının sosyal statüsünü büyük ölçüde değiştirdiği doğrudur. Çünkü İslâm, bir taraftan toplumu ayakta tutan ailenin korunmasına önem verirken diğer taraftan kadını toplum içine çekmiştir. Kadınlar İslâm ı, Hz. Peygamber in zamanında toplum içinde öğrenmekteydiler. Yine kadınların savaşlarda aktif rol üstlendikleri, yaralıların tedavisinde bulundukları bilinmektedir. Emeviler döneminden itibaren şehir hayatının ortaya çıkması onların eğitim, kültür ve sanat hayatında kendilerine özgü bir hayat tarzı elde etmelerini sağlar. Ayrıca bu dönemden sonra kendi aralarında birtakım sosyal etkinlikleri de yürütmeye başlarlar. Öte taraftan kadının siyasî hayatta da etkin bir rol aldığını görürüz. Özellikle Türk hanedanlar arasında hükümdar eş ve annelerinin devlet işlerine karıştığı kaydedilmektedir. Ne var ki ta modernleşme dönemine kadar İslâm toplumlarında kadının hak ve özgürlüğü, toplum içindeki konumu ataerkil aile anlayışına bağlı bir şekilde gelişir. Bazı toplumlarda belli bir statü kazanır, ama bazı toplumlarda da geleneksel anlayışlara göre evine hapsedilir. İslâm ın kadına kazandırdığı asıl haklar aile içinde ve çocuk eğitiminde kendini gösterir. Bunların dışında erkeğin gerisinde ve onun müsamahası çerçevesinde toplum hayatında kısmî yer alır. Kadın haklarının gelişmesini veya geriliğini doğrudan dinlerin öğretilerine, toplumların inanç sistemlerine tamamen bağlamak yanlış olur. Dinler, toplumlarda mevcut olan durumu iyileştirmek, aksayan yönleri gidermek amacıyla oluşmuş müesseselerdir. Toplumsal hayat bir süreçtir ve kendi doğal seyrinde gelişir. Bu seyir içinde dinlerin rolü, akışın istikametini değiştirmek değil, düzenlemektir. Yani toplumlarda inanç inkılâpları pek yaşanmaz. Daha çok mevcut inanç dünyasında birtakım yenilenme ve ihya hareketleri söz konusudur. Toplumların sosyal yapısını belirleyen unsurlardan biri dindir. Ama dinin yanında örf ve adetler, sosyal ve kültürel şartlar, ekonomik yapı, göçler ve şehirleşme, diğer toplumlarla etkileşim gibi hususlar da toplumsal değişimi belirleyen faktörlerdendir. Dolayısıyla kadının toplumsal hayattaki yerini ve tarihsel gelişim seyrini anlamaya çalışırken toplumlara bütün olarak bakmak gerekecektir. Çünkü kadının sosyal hayat içindeki rolü toplumsal yapıyı belirleyen bütün unsurlarla bir şekilde ilintilidir. Meselâ bir toplumda ekonomik şartlar kötüye gidiyorsa o toplumun eğitim düzeyi bundan etkilenir. Eğitimi bozulan bir toplumun hukuk düzeni kendini yenileyemez. Hukuktaki tıkanma, gelir dağılımında çeşitli adaletsizliklere sebebiyet verir. Adalet anlayışı bozulunca haksızlıklar ve istismarlar yaygınlaşır. Buna bağlı olarak ahlâkî değerler zayıflar. Ahlâkî değerlerin zayıfladığı bir toplumda gerilimler artar. Gerilim ve çatışma, fanatizmi doğurur. İşte o zaman din, fanatizmin istismar edeceği olgulardan biri hâline gelir. Koruma veya saldırı psikolojisine giren insanlar dinî referanslara bir sığınma aracı ve kalkan olarak sarılırlar. Böyle bir mantığı kadın konusunda işlettiğimizde dinin son kertede bir fonksiyona sahip olduğu açıkça görülecektir. Öyleyse din ve inanç sistemlerinin öğretileri ile toplumsal bir olguyu bütünüyle tanımlayamayacağımız açıktır. Kaldı ki İslâm, bilgi, ahlâk ve adalet temeli üzerine bir inanç sistemi kurar. Bireysel hayattan en geniş toplumsal organizasyonlara kadar doğrudan bir yapılanma modeli sunmaz. Şekil ne olursa olsun, onun içinde bir anlayış ve espri sunar. Bu da insanları bilgiye, ahlâka ve adalete dayalı bir anlayışa davettir. İslâm da yönetim biçiminin fazla bir önemi yoktur. Yönetim şekli ister cumhuriyet isterse monarşi olsun İslâm toplumunda mutlaka kabul görür. Yeter ki yönetim, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu kendisine gaye edinsin ve Allah ın kanunlarını tatbik etsin. Bu İslâm için yeterlidir. Eski Türklerde Kadın Türk kültür tarihi üzerine yapılan bilimsel araştırmalara bakıldığında, eski Türk toplumlarında kadının toplum içindeki statüsünün ve erkeğe karşı konumunun, dönemin diğer dünya toplumlarına göre daha iyi bir yerde durduğu görülmektedir. Bunu Türk toplumunun yapısıyla ve ürettiği değerlerle izah etmek mümkündür. Meselâ eski Türk destanlarında, kadın-erkek ilişkileri ve kadının toplum içindeki yeri, hemen erkeğin yanıbaşıdır. Hatta bazen kadın erkeğin önündedir. Altay destanlarında kocalar, gerektiğinde kadınlara akıl danışırlar. Türk destan kahramanları yetenekleri gelişmiş kadınlarla evlenmeyi tercih ederler. İyi ata binen, iyi kılıç kullanan ve iyi savaşan kadınlarla evlenmek tercih sebebiydi. Dede Korkut destanlarında Türk kızlarının kahramanlıkları; erkeklerle birlikte ava çıktıkları, at koşturdukları, güreştikleri ve savaştıkları anlatılır. Hemen hemen bütün Türk destanlarında, karı-koca arasında sarsılmaz bir saygı, sevgi ve sadakatten söz edilir. Eski Türklerde evin sahibi kadındır. Kadına saygı göstermek bir zorunluluktur. Çünkü, iyi bir kadın evin temelidir. Kadın yalnız evde değil dışarıda da kocanın yardımcısıdır. Bu sebeple Türk toplumunda aile, devletin temeli olarak kabul edilegelmiştir. Eski Türk destanlarının genel atmosferi içerisinde kadın ve erkek seçkin bir hayata, ahlâkî ilkelere davet edilir. Buna bağlı olarak destanlarda gerçek hayatta olduğu gibi ahlâken zayıf kadınlar görülmez. Oğuz destanında ırza tecavüz edenlerin öldürüldüğü veya gözlerine mil çekildiği anlatılır. Türk efsanelerinde kız çocuğuna sahip olmak asla bir olumsuzluk ve felaket olarak görülmez. Yine eski Türk toplumlarında sosyal hayat içinde kadın-erkek ayırımı yapılmadığı ve kadının erkeğin tamamlayıcısı olarak kabul edildiği bilinmektedir. Kadınlar siyasî-idarî faaliyetlere katılırlar. Yabancı heyetlerin kabulünde, heyetler arası görüşmelerde, ziyafetlerde kadın erkeğin yanındadır. Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete Han ın hanımı imzalamıştır. Aile hayatında da kadının etkin bir yeri vardır. Annenin ailedeki yeri, babanın diğer akrabalarından daha öndedir ve babanın mirası annenindir. Dolayısıyla anne, aile içerisinde güçlü bir konuma sahip olduğu gibi devlet işlerinde de etkin bir role sahiptir. Ayrıca Türk kadını iktisadî hayatta erkeğin yanında yer almakla diğer toplumlardaki kadınlardan farklılığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Türk aile yapısı anne ve babanın eşit haklara sahip olduğu iki yönlü bir kimliği sergiler. Zaman içinde ailenin diğer üyeleri (çocuklar) bu kimliğin bir parçası olmayı başarırlar. Çünkü Türk ailesinde bireyler arası ilişkiler karşılıklı sevgi, saygı ve sadakat gibi duygusal bir temele dayanır. Türk kadınının konumu, gerek bireysel gerek aile ve gerekse toplum içindeki statüsü açısından Türklerin Müslümanlığı seçmeleriyle çok farklı bir mecraya dönüşmüş değildir. Türk kadını, yetenekleri ve ahlâkî değerleri sayesinde İslâm kültürü içinde kendine bir derinlik