İSTANBUL TİCARET ODASI



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

2016 Tudem Edebiyat Ödülleri Öykü Yarýþmasý Mansiyon Ödülü

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Küçüklerin Büyük Soruları-3

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.


Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ


DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

YARATICI OKUMA DOSYASI. En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz.

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

Mehmet Yaşar. Resimleyen: Gülşen Arslan. Yayın no: 167 BİR SORUM VAR NEDEN?

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

ISBN :

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Bu kitabın sahibi:...

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK. Resimleyen: Vaghar Aghaei

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

CİN ALİ İLE BERBER FİL

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

BiLMECELER. Allah ı bildiren. C ü n e y d S u a v i. Resimleyen: Sevgi İçigen

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

MACERA AKADEMİSİ. Anneciğim ve Babacığım,

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Transkript:

~Proje Tasorun ve Resiınlen1e"'~ Rıza Himnıeti ~Metin Yazarı ~ Gülçin Tunalı Koç %Pedagojİk İnceleme ve Etkinlikler% Özlem Mumcuoğlu ~Editör'% Dr. Melike Günyüz %Redaksigon~ Sevim Sançam Zeynep Gülsünı Sağlam %Grafik Uygulama% Ayşe Adaş Fcthiye Akgül İSTANBUL TİCARET ODASI YAYlN NO: 2011-12 İSTANBUL, 2011

Copyright İTO (İstanbul Ticaret Odası) Tüm haklar saklıdır. Bu yayının hiçbir bölümü, yazarın ve İTO'nun önceden yazılı izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla veya herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. Eserin bazı bölümleri veya paragrafları, sadece araştırma veya özel çalışmalar amacıyla, yazarın adı ve İTO belirtilmek suretiyle kullanılabilir. ISBN 978-9944-60-968-5 (Basılı) ISBN 978-9944-60-969-2 (Elektronik) İTO ÇAGRI MERKEZi Tel: (212) 444 O 486 İTO yayınları için ayrıntılı bilgi Bilgi ve Doküman Yönetimi Şubesi Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir. Tel : (212) 455 63 29 Faks : (212) 512 06 41 E-posta : ito.yayin@ito.org.tr İnternet : www.ito.org.tr Odamız yayınlarına tam metin ve ücretsiz olarak internetten ulaşabilirsiniz. Baskı- Cilt Altınoluk Yayın Sanayi A.Ş. Tel: (212) 671 07 07 Faks: (212) 671 07 17 info@erkammatbaasi. com www. erkammatbaasi. com

İÇİNDEKİLER TAKDİM... 4 TİCARETİN EFSANESi...... 6 Yol Arkadaşları......................................... 7 Tarihten Gelen Adam............................... 1 O ipeği Keşfeden Prenses... 22 Çölde Kavalamaca................................... 3 7 Rasathanenin Açılışı.................................. 52 Hangisi Gerçek Prenses?... 64 Gemide Bir Ma9mun................. 75 Gondolda İki Çocuk................................. 83 Yuva!:Ja Dönüş... 92 ETKİNLİKLER................................................ 96 1 35 r-'\~0?: ; ~~,...:.A v <!-.;i, ~~ } Ir;.:..) -{c; "".;<..t-.j'... ~k.~~ -

TAKDİM "Ticaret uçan kuşa ne çok benzer" der İslam bilgini Hariri. Böylece ticaretin, belirli bir yere hapsedilemeyeceğini, tıpkı bir kuş gibi bir yerden diğer yere gitmeye yazgılı olduğunu ve sınır anlatır. H akikaten de öyledir. Ticaret, dinamik tanımayan yapısı ile uzakları yakın eder. Gittiği her yere hareketlilik getirir. Bu hareketlilik sayesinde farklı kültür ve ülkeler birbirine daha da yakınlaşır. barışı tesis eden bir yönü vardır. Dolayısıyla ticaretin Bugünün çocukları, ticaretin gelecekteki aktörleridir. Onlar, ticaretin temel ilkelerini ne kadar doğru bir şekilde hayat Iarına sakariarsa gelecekteki ticareti de o kadar doğru inşa edeceklerdir. Elbette bunu sağlamanın yolu, eğitimdir. Ticareti, çocukların gözünde "para, mal, fiyat, indirim, alışveriş"ten ibaret olmaktan çıkartmaktır. Çocuklarımız "ticaretin nasıl ortaya çıktığını, ticaret ahlakını, dürüstlüğü, tüketici haklarını, kaliteli üretimi" bugünden

öğrenip ha9atlarına U!:Jgula!:Jabilmeliler. Yine çocuklarımız günlük ha9atlarında kullandıkları her ürünün bir hikô9esi olduğunu, o nesnelerin bü!:jük bir emek sonucu üretildiğini öğrenmeliler. Bunları öğrendiklerinde, üretmenin ne kadar kutsal, ticaretin de ne kadar zevkli olduğunu fark edeceklerdir. İşte Türki9e'nin en bü!:jük odası olarak biz, bu alanda da bir proje9i ha9ata geçirmek istedik. Hazırladığımız bu resimli kitap, çocukların ticarete bakışını şekillendirecek, onlara geleceğin işadamı ve üreticileri olarak bir viz9on kazandıracak, hepsinden de önemlisi çevrelerine farklı bir gözle bakmalarını sağla!:jacak. Akıcı ö!:jküsü ve zengin görsellerinin 9anı sıra eğlenceli, merak u9andıran karikatür, etkinlik ve bulmacaları ile de kitabın interaktif bir kurgu9a sahip olması gözetildi. A9rıca sorularla başlıklar oluşturulup çocukların konu hakkında düşünmesi ve farklı 9öntemlerle cevaplara ulaşması amaçlandı. 2011 9ılının bü9ük Türk Se99ah Evli9a Çelebi 9ılı olması sebebi9le kitabımızın çocuk kahramanlarının rehberi de Evli!:Ja Çelebi oldu. Bö9lece geçmişten bugüne ticareti ve ticaret tarihini öğrenirken bü!:jük gezgin Evli9a'nın da dene9iminden istifade edildi. Çocuklar kadar bü!:jüklerin de ilgisini çekecek bu resimli kitabın tüm öğrencilerimize ve çocuklarımıza ha9ırlı olmasını, onlara ticareti sevdirmesini dili9orum. Çizerinden metin!:jazarına kadar bu çalışmada emeği geçeniere en samimi teşekkürlerimi sunu9orum. - Saygılarımla Dr. Murat YALÇINTAŞ İTO Yönetim Kurulu Başkanı 1 1

YOL ARKADAŞLARI YASEMİN Prenses gibidir. İnanma!:Jan Bağdat'taki maceralarını okusun. Can'a hep itiraz eder, akıl küpüdür! Annesini özler. N arin olmasına narindir fakat zorluklarla mücadele etmesini de İ!:Jİ bilir. CAN Rahmetli dedesini çok sever. Onun gibi olmak ister ama aslında bü!:jü!:jünce ne olacağına henüz karar verememiş tir. Hatta Çin' de bir ara zoolog olma!:jı bile düşünmüştür! Y asemin'i istemeden kızdırır. Zekidir ama çalışkan değildir, onca!:]olculuktan sonra çalışkan olması gerektiğini öğrenmiştir bence. Ya sizce? EVLİYA ÇELEBİ (1611-1682) Se!:]ahatname "!:)azarı, Avustur!:ıa'dan lrak'a kadar Osmanlı topraklarında Se"!:)ahat etmiş, gördüklerini ve du!:]duklarını ka"!:]detmiş ünlü se!:]!:]ah. Siz de!:]in çok şakacı ben di!:le!:jim fazla akıllı, tatlı dilli mi tatlı dilli, işte bizim Evli!:]a Çelebi! Bazen çok konuşur, çenesi düşer ama hep fa!:)dalı şe!:]ler sö!:]ler. 2011 'in UNESCO Evli!:Ja Çelebi!:]ılı olduğunu du!:]duğunda bildiği bütün dillerde!:]etkililere teşekkür edip durmuştur! ZHENG HE (Cen Hı) (1371-1433) Çinli denizci, amiral. Sumatra, Malaka, Cava adası, Ta!:]van, Güne!:] Afrika'nın kôşifi. Evli!:]a'nın tam zıttıdır. Çok ciddi bir amir al dir. Onca denizler aşmış, gözü pek bir!:]iğittir. Tuktukçularla İ!:Jİ pazarlık eder, karizmatiktir. (*) (*) karizmatik: Etkile~ici. l 1

İBN-İ BATUTA (1304-1369) Rıhle adlı Seyahatnamenin yazarı, Kuzey Afrikalı seyyah. Hindistan, Çin, Anadolu, Kuzey Afrika, Hicaz görüp kaydettiği yerlerdendir. Kat ettiği yol 121,000 kın'yi bulur. Çok iyidir, yufka yüreklidir. Ufacık tefecik görünür ama öyle cesurdur, Ö!:Jle cesurdur ki haramilerden hiç korkmaz. İstanbul'u Fatih Sultan Mehmet'ten önce görmüştür. Şampuana alerjisi vardır. Nasir Hüsrev GUBADİYANİ (1004-1088) Sefername'nin yazarı. Gazneli Sultan Mahmut'un sarayında bulundu. Mısır'dan, Kudüs'e birçok!]eri gezdi. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in hizmetinde çalıştı. Bir kere şairdir, matematikçidir, filozoftur ve daha neler nelerdir! Bizi ilgilendiren yönü, seyyah olmasıdır. İBN-İ FADLAN (10. güzgıl) Abbasi halifesi tarafından Bağdat'tan elçi olarak 921 senesinde Volga Bulgadarına gönderilmiştir. Gördüklerini anlattığı eseri Zeki V elidi Togan tarafından bulunmuştur. Vikinglerin gerçek olduğunu ispatlayan kişidir. Ta nerelerden nerelerden Bağdat illerinden Rusya'ya çıkmıştır. Tonton diye bir fıli, şaşırmayın sakın, bir de piresi vardır! ı \

MA GELLAN (MACELLAN) (1480 1521) PortekizE denizci ve kô.şif Atlantik'ten Pasifik Okyanusu'na geçmiştir. Filipinler' de ölmüştür. Gemisi beşiğe benzer. Bizimkileri sallayıp durmuştur. Fırtınalan şıp diye tanır. Ne zaman kopacaklar ne zaman bitecekler hemencecik anlar. Sadece Güney Amerika'nın kô.şifi değil firtınaları tahmin etme konusunda tam bir uzmandır.,. \ MARCO POLO (MARKO POLO) (1254 1324) Venedikli tüccar ve seyyah. Il Milione kitabı A vrupalılara, Orta Asya'yı ve Çin'i tanıtmıştır. Doğuştan tüccardır. Küçüklüğünde ticarete başlamıştır. Kubilay Han'ı görmüştür, kô.ğıt parayı orada öğrenip Avrupa'ya getirmiştir. Memleketi Venedik'i çok sever. Hayatında hiç gondoldan düşmemiştir. I; URAK Evliya Çelebi'nin acayip mi acayip motosikletidir. En maceraperest araç odur! Üzerinde dünyanın her yerinden amblemler vardır. Hemen her şeye dönüşebilir. Eee bizimkileri kurtarmak, onun esaslı vazifesidir! --_"ij /Cr ;

"Can! Can! Hey sana sesleniyorum duymuyor musun beni?" Can hiçbir şey duymuyor, büyülenmiş gibi etrafına bakıyordu. Renkler, kokular, şekiller... Çeşit çeşit lo kumlar, tavandan sarkan kurutulmuş sebzeler, keskin kahve kokuları... Mısır Çarşısı'nı küçüklüğünden beri ne kadar çok sevdiğini Yasemin' e şimdi nasıl anlatsın! Hem zaten Yasemin, Can'ın dedesinin burada dükkanının ve onu nasıl da özlediğini çok iyi biliyordu. "Can!" "Y usemin duydum seni, tamam." olduğunu "Nasıl tamam? Çıkıyoruz görmüyor musun? Ne buluyorsun burada bilmiyorum ki! Her hafta, her hafta! Anladık

rahmetli dedenin dükkô.nı varmış. Benim dedeminki de Tahtakale' de!:] di ne!:japalım? Hiç kimse kalmadı içeride b aks ana. Kapatılacak az sonra, hadi!" Can tam a!:jaklarını isteme!:je isteme!:je sürükleme!:]e başlamıştı ki birden durdu. Geçen hafta tam burada gördüğü o ilginç adam!:jine karşısında!:jdı işte! Y asemin'i dürttü. "Yasemin bak bak! Şu tarih kitaplarından fırlamış gibi duran adamı gördün mü? Bili!:Jor musun ben onu en son geldiğimde de fark etmiştim. Görevli falan mı acaba?" Yasemin, Can'ın işaret ettiği!:]ere boş boş baktı. İ!:]ice sabırsızlanmıştı. "İ!:Jİ misin Can? Ben gidi!:jorum! O kadar kendinden geçtin ki ha!:jal görıne!:je başladın!" Şaşırma sırası bu defa Can'da!:Jdı: "Ne ha!:jali Yasemin? İşte bak orada..." derken Yasemin'in gerçekten de o gizemli adamı görmediğini anladı. O anda kalbi küt küt atma!:ja başladı. Yasemin hışımla çıkışa doğru!:]önelmişti ki adam gülümse!:jerek Can' a gel işareti "Ben mi?"!:]aptı. Başını sallı!:jordu ha!:jalde!:jmiş Tatlı tatlı ba!:j gizem. Can!:)Utkundu, sanki bir gibi ağır ağır adama doğru ilerleme!:je başladı. gülümsü!:jordu adam. "Ne o bir merhaba!:]ok mu?" Can, şaşırıp kalmıştı. Ne demesi gerektiğini kestiremi!:jordu. Sonunda konuşabildi: "Merhaba! Siz de kimsiniz bö!:jle!" 1

Karşısındaki sempatik adam sağ elini göğsüne koyup hafifçe eğilerek karşılık verdi: "Tanıtayım kendimi, bendeniz seyyah-ı fakir(l) Evliya Ç e ı e b.,, ı. "Bizim bildiğimiz Evliya Çelebi mi?" "Tabii ya. Dünyada benden daha ünlü bir Evliya Çelebi mi var?" Can, şaşkınlık içinde elini başına attı. Bir yandan sıcak hava, bir yandan keskin kokular, bir yandan gördüğü hayal. Zihni ile duyulan arasında sıkışıp kaldığını hissediyor, kalbi daralacak gibi oluyordu. "Hey küçük!" dedi Evliya Çelebi. "Bu kadar şaşıracak ne var? Günlerdir ödevin için hazırlanıp karşındayım. Karşısındakinin N e soracaksın bakalım?" duruy ord un. İşte rahat tavn, güven verici konuşması Can'ı bir parça olsun sakinleştirmişti. Ama yine de ağzından tek kelime çıkmıyordu. Başını kaşıyıp duruyordu. "Anlaşılan sen konuşmayacaksın. Dünyayı ne kadar merak ettiğini biliyorum. Ticaretle( 2 ) ilgili kafanda sorulann olduğunu da biliyorum. Şu an sadece sana görünüyorum. Aslında sana, geleceğine yönelik yol gösteren biriyim, geçmişten geleceğe biri." Can nasıl yani der gibi adama bakakalmıştı. İster istemez, "Yok artık!" dedi. Oysa kendini Evliya Çelebi olarak tanıtan değişik adam, gözünde ışıltılada Can'a gülümseyip duruyordu. (l) seyyah-ı fakir: Fakir gezgin. ( 2 ) ticaret: Ürün, mal vb. her şeyin alım satımı.

"İ!:]i de... " di!:]e sonunda itiraz etti Can. "Bana nasıl!:]ol ""' göstereceksin ki? Hangi!:]Olu göstereceksin?" "Aaa! Sürpriz!" Can iki arada bir derede kalmıştı. Başını kaşı9or, ellerini ceplerine sokup çıkartı!:]or, anlamsızca saatine bakıp duru!:]ordu. Tam bu sıraday usemin'in başı tekrar göründü. "Can! Otobüs kalkmak üzere!" "Otobüs de ne?" di!:]e geçirdi içinden Can. Unutmuştu bile okuldan bura!::ja, İstanbul ilgili gözlem!:]apma!::jg geldiklerini. dersi için, ticaret ha!:]atı!:]la "Can i!:]i misin?" di!:] erek!:]gnına geldi Yasemin. Endişelenmişti arkadaşı için. Yüzün e dikkatlice baktı. "Gözlerin bir aca!:]ip! Ateşin mi var senin?" Evli!:]a Çelebi, Can'ın alnına elini ko!:]up ateşini kontrol etti bunun üzerine. "Yok ateşin." di!:]e de ekledi. "O kadar çok gezdim ki kendi kendimin doktoru oldum artık. Sen bilmezsin bir keresinde ö!:]le hasta olmuştum ö!:]le hasta olmuştum ki şaşarsın. Uludağ'ın bütün karlannı eritebilirdi ateşim." "Yok canım daha da neler! Abartı!:]orsun!" silkti Can. di!:]e omuz Ama elbette Yasemin, bu sözün kendisine sö!:]lendiğinı sanıp bozuldu. Hem de nasıl bozuldu! Durdu, Can'ın!:]ÜZÜne tam 20 sani!:]e 59 salise kızgın kızgın baktı. tek kelime etmeden arkasını olduğunu anla!::jamadı. Sonra dönüp gitti. Can bir an ne "Y usemin dur, he!:]!:j beni bekle!" derken buldu kendini. O!:JSG Yasemin çoktan dışanda öğrencileri bekle!:) en 1

otobüse binmişti. Can'ı soranlara ise "Bilmi!:]orum!" de!:]ip kös kös oturdu. "Nasıl bö!:]le kaba olabilir bir insan?" di!:]e aklından geçiri!:jordu. Öte!:]andan Evli!:]a Çelebi, Can'ı derin şaşkınlığından U!:Jandırdı. "Can, olur bö!:]le bazen, hadi gel biz gidelim." "Ne!:Japtım ki ben şimdi ona?" Can bir!:]andan bunu mırıldanı!:jor bir!:]andan da nere!:je gittiklerini merak edi!:jordu. Bü!:Jük bir tedirginlikle Evli!:]a Çelebi'!:]i takip etti. Dışarı adım attıklarında Evli!:]a Çelebi!Jan sokakta han duvarına da!:jalı, kocaman bir kırmızı motosikleti gösterdi. "Hadi atla arkama bakalım?" "Nasıl!:]ani, sen geçmişten biri değil misin? Bu ne o zaman? Motosiklet ve sen! İnanamı!:Jorum!" "Sonradan göreceklecin!:]anında bu hiç kalır!" dedi Evli!:]a Çelebi kendinden emin bir şekilde. Sonra dönüp ekledi: "Hadi, atla bakalım Burak' a." "Burak mı? Motosikletine insan adı mı verdin?" "Tam olarak değil. Hem o benim!:]oldaşım, üstelik sıradan bir motosiklet değil... Şaşırdın mı!:]oksa oğlum?" "Ha!:Jır da... Biraz şe!:] oldu... Aslına bakarsan şaşırdım evet." Can dikkatle Burak' a bakı!:jordu. Motosİkietin üzerinde onlarca amblem vardı. Kimisinde çift başlı kartallar, kimisinde kılıçlar, kimisinde güneş, kimisinde a!:j, kimisinde!:jıldızlar... Hele ortadaki gümüşten tuğra! Can kendinden geçmişçesine bu süslü püslü kırmızı araca bakı!:jordu. Evli!:]a, çevik bir hareketle motosikleti çalıştırdığında Can gözle-

rine inanamadı. Evlİ!JO Çelebi belindeki kuşaktan sarkan keseden bir mücevher çıkarmış ve anahtar!]erine takarak aracı çalıştırmıştı. O kadar bütjük bir hatjretle baktı ki bu panlda!jan şetje, Evlİ!JO açıklama!jopmak zorunda kaldı: "Da!Jım, ululann ulusu rahmetli Melek Ahmed Paşa'nın aziz hatırası, tjekpare( 3 )!JOkuttur." Sonra bir koşını kaldınp muzipçe Can' a göz kırptı: "MacerO!JO hazır mısın?" Can, Y asemin'i çoktan unutmuştu. Hetjecandan!JÜZÜne kan gelmişti. Bütjük bir kararlılıkla, "Ha... Hazının evet." de!jince, "Hooppp!" ditje zıpladı Evlitja. "Önce kasklanmız!" Motosikletin üzerinde!jovoş mı hızlı mı gittiklerini bilemedi Can. Sanki kuş olmuşlardı da ötjlece konuvermişlerdi Sületjmanİ!Je Camii'nin bahçesine. Nasıl geldiklerini fark edernemişti bile. "Ne kadar kısa sürdü!" ditje ha!jıflandı. Ardından ofla!ja pufla!jo kaskını çıkarttı. Yolun karşısına geçerken fasultjecilerden gelen nefis kokulan dutjdular. Evlitja neşeyle sötjlendi: "Hmmmm! Makedon!Ja'da bir fasultje tjetişir ki sormal Ah sanırsın Gemlik Zetjtini, İzmit pişmanitjesi, Malat!JO katjısısı, Amas!Ja elması, Niksar cevizi! Hem tatlı hem ınce..." Ceviz kadar fasultje? "Netjse." ditje sötjlenen Can, sessizce se!j!johı( 4 ) takip etti. Çok az gitmişlerdi ki durdu Evlİ!JO. "Bilitjor musun?" dedi Evlitja, hiç ara vermeden ko- ( 3 ) yekpare: Tek parça. ( 4 ) seyyah: Gezgin.

nuşu!jordu, "Burada önce tek bir fasul!:]eci vardı. Birkaç!:]Il içinde burası kuru fasul!:]eciler di!:jarı oldu. İnsanlar kuru fasul!:]e pilav!:]emek için Süleymaniye'ye geli!:]odar. Eh işini iyi yaparsan nerede olursa olsun müşteri G!:Jağına gelip seni bulur." Can, kalabalıktan i!:]ice afallamış bir hô.ldeydi. Evliya Çelebi, onun kaskını elinden alıp motosikletin koluna astı. Ardından elini tuttu. "Gel hadi, çekinme!" Doğruca Süleymaniye Kütüphanesine!:Jöneldiler. Can tam "Dur, ne!:jgpi!:jorsun?" di!:]ecekti ki duvarın içinden geçip kendilerini kitaplada dolu bir odada buldular. "Kapıdan girseydik bari, olmaz mıydı?" diye sordu Can arkasına bakarak. Dert etme, der gibi baktı Evliya Çelebi ve sonra ekledi: "Fazla zamanımız yok. Ayrıca daha gidecek çok!:jolumuz var. Bak sana neler göstereceğim." Her taraf koca koca kitaplada doluydu. Fakat bunlar Can'ın daha önce gördüklerinden çok farklı!:jdı. En azından dış görünüşleri farklı!:jdı. Evli!:Ja sürekli bir kitabı açıyor diğerini kapatıyor, bir şeyler arıyordu. Bu arada sanki çok nefis!:jemekleri kokluyormuş gibi kitapların kokusunu içine çekiyordu. Bazı kitapların içieri o kadar yaldızlı!:jdı ki Can bu kitapları kuyumculuklu ilgili sandı! Onun bu!:jorumuna Evli!:Ja Çelebi kahkahalada güldü. Her yer kahkaha sesiyle çın çın çınladı. "Şşştttt! Evli!:Ja amca görevliler gelebilir!" Evliya bunun üzerine daha da sesli güldü. Can da "Ne ı J

dedim ki ben şimdi?" deyip saf safbaktı Evliya'nın yüzüne. Evliya Çelebi'yi bir tek kendisinin gördüğünü ve duyduğunu tamamen unutmuştu! Evli ya şimdi ağırbaşlılığını takınmıştı. Can' a elindeki resimleri büyük bir ciddiyede gösterdi. Resimler çok ilginçti. Bir resimde dönme dolapta eğlenen insanlar resmedilmiş, birçok sayfada ellerinde değişik eşyalada yürüyen adamlar çizilmişti. Seyirciler bile vardı bu resimlerin içinde. "Bak bakalım bu resimdeki insanların neler yaptığını bulabilecek misin?" Tekerlekli bir araba üzerinde bir şeyler yapan insanlar gördü Can. Sanki cam üflüyor gibiydiler ama tam da emin olamadı. "Evet." diye onayladı Evli ya Çelebi. "Camcılar. Bak bunlar da ürettiklerinden örnekler.'' Böylece Evliya her bir sayfayı çevirdikçe farklı mesleklerden insanların resimleri çıkıyordu Can'ın karşısına. "Demek Surname minyatürlerini çok sevdin?" dedi Evliya Çelebi. "Surname?" "Yani şöyle anlatayım sana; diyelim sen şehzadesin ve sünnet düğün ün olsun." "Evet." "Sultanahmet'teki At Meydanı'nda senin sünnetin şerefine şenlikler örneklerle ge çit törenine çıksın." "Anlıyorum sanki!" düzenlensin. Bütün esnaf ürettiklerinden "Sonra da bir şair bu sünnet düğünüyle ilgili bir

şiir yazsın, minyatür ustalan da bu bahsettiğim minyatürleri yani küçük resimleri yapsın. "İlginç! Oldu sana bu kitap işte!" Çok ilginç!" dedi Can. "Matbaanın icadından önce kitaplann elde yazıldığını biliyordum ama hiç yazma bir kitap görmemiştim." diyerek konuşmaya devam etti. Evliya başka bir eserde aradığı şeyi bulmuş olacak ki kuşağından çıkardığı kôğıt ve yazı takımıyla kopyalamaya başladı. Konuşmaya hiç ara vermeden devam ediyordu. "Tabii ya! Bilgisayar çağı çocuğusun sen. Yakında basılı kitabı görünce de böyle şaşarsın!" Bu sırada işini bitirmiş olacak ki elindeki kôğıdı rulo yapıp kuşağının arasına soktu. "Gitmeliyiz artık!" dedi Evliya, bir yandan da kitaplan topluyordu. "Dönüşte yine uğranz. Sana çok şaşıracağın başka reng Cırek resimli kitaplar gösteririm o zaman. Hazır mısın?'' "Neye?" "Daha ilginç ve yeni şeyler görmeye!" "Eh hazır sayılınm, sadece biraz acıktım." "Birazdan çubuklada yersin fakat çok uzak bir yerde." dedi Evliya. "Nasıl yani?" diye sordu Can. Evliya Çelebi'nin ona ipucu verdiğini anlamamıştı. "Sabretmek lazım!" derken gözünü kırptı Evliya Çelebi. Sonra da motosikleti çalıştırmadan önce kuşağımn arasına koyduğu kôğıdı çıkanp bir göz attı ve tekrar kuşağına soktu. Can, elindeki kôğıdın gidecekleri yerleri gösteren bir harita olduğunu o zaman anladı. Evliya haritada bazı yerlere çarpı koymuştu. Bu harita işini daha sonra sormaya

karar verdi Can çünkü Evli!:)a Çelebi motosikleti çalıştırmıştı bile. Motosiklet çalışır çalışmaz garip bir şe!:) oldu, etraflarını değişik kokulu aca9ip renkli bir duman kapladı. Hareket etmişlerdi ama duman sebebi!:)le Can, havada mı karada mı gittiklerini anla!:jamı!:jordu. Gözü kararma!:)a başlamıştı ki durdular. Duman dağılma!:)a başladığında Can "imkansız bu!" di!:)e bir çığlık attı. Burası akla ha!:)ale gelme!:)ecek bir!:)erdi! J

N erede olduğunu şimdi anlamıştı Can, inanılmazdı ama evet, Çin'de!-]diler! Hatta tam olarak nerede olduğunu da sö!-]le!-]ebilirdi, Çin Seddi'nde!-]di! "Ha!-]al gibi." dedi etrafina bakınırken. Uçsuz bu c aksız Çin topraklan önünde uzanıp duru!-]ordu. Gerçek olup olmadığını anlamak için filmlerdeki gibi tuttu elini cimcikledi. "A!-]!-]!-]!" di!-]e ci!-]ak ci!-]ak bağınnca gördüklerinin ne kadar gerçek olduğunu da anlamış oldu. Evli!-]a Çelebi de etrafina bakı!jordu ama hiç de şaşırmış görünmü!jordu. "Çin! Hep gelmek istediğim harikulade ülke! İşte şimdi burada!jım!" Evli!-]a Çelebi seddin üzerinde kuşağından süslü bir!]azı çıkarttı ve duvara bunu çaktı. Can daha i!-]i görebilmek için!] aklaştı!]ol arkadaşına. Y azı!jı okuma!ja çalıştı ama anla!jamadı. Evli!-]a onun merakını gidermedi bir süre. - t

işini bitirdikten sonra "İsmim." dedi hafif gururla. Bu sefer gülme sırası Can'da!:Jdı ama "Gülme!" dedi!:]ol arkadaşı. "Niçin gülü!:jorsun? İnsanın gittiği!:]erlerde isminin olması bence güzel. Eskiden kazı!:jordum duvarlara, artık meşhur hattat(s) Karahisari'!:]e( 6 )!:Japtırdığım ve gümüşe U!:]gulattığım bu plaketi ası!:jorum." "Hmm anladım bö!:]lece tarihi eseriere zarar vermemiş olu!:jorsun!" "Tastamam ö!:jle. Bak önceden şö!:]le kazımıştım bir camii duvarına: Evli!:]a ruhi!:]çün el-fatiha. Nasıl ama?" "Mezar taşı mı bu? Ne şakacısın Evli!:]a amca!" "Latife( 7 )!:Japma!:Jı severim!:)a!" derken elini Can'ın omzuna attı. "Peki bura!:ja ni!:je geldik şimdi?" "Her işi, en İ!:Jİ örneklerini incele!:]erek öğrenmek en doğrusudur da ondan." ''Anla!:J amadım?'' "Şö!:]le ki burası Çin: Çok eskiden beri dün!:] anın başarılı tüccar ve girişimcilerin!:]etiştiği ülkelerin başında geli!:]or di!:]ebiliriz. Sen "Ah ben de dedem gibi başarılı bir tüccar olsam!" di!:] e düşünüp durmu!:jor mu!:]dun? Ya da ha!:) at hikô.!:]elerini dinlediğin girişimcilerin, dün!:janın dört bir!:janını gezdiklerini öğrendikten sonra "Keşke ben de gezip (S) hattat: Güzel el 9azısı 9azan sanatçı. ( 6 ) Karahisari: 1468-1556 9ılları arasında 9aşarnış Af9on Karahisar doğumlu meşhur hattat. Asıl adı Ahmet Şemsettin Karahisari' dir. ( 7 ) latife: Şaka. i 1

görebilse!:)dim?" di!:)e iç geçirmi!:}or mu!:}dun? İşte seni işin en başına getirdim. N e o? Yoksa beğ enmedin mi? İstersen hemen geri dönelim!" Can neler olup bittiğini!:}ovaş!:jovoş anlama!:}o başlı!:)ordu. Süle!:Jmani!:}e Kütüphanesi'nden bir harita kop!:jalamıştı Evli!:}a Çelebi. Şimdi de kendisini bir!:)olculuğa çıkarmıştı. Tam!:)Olculuğun deta!:}lannı sorup öğrenecekti ki bir anda!:jonlannda çekik gözlü,!:)üz hatlan ciddi, garip kı!:)afetli bir adam belirdi. Evli!:}a ile kırk!:)ıllık dostlarmışçasına sanldılar. "Tanıştıra!:Jım dedi Evli!:JO. "Zheng He (Cen Hı), bü!:}ük amiral!" Adam nerede!:}se!:}erlere kadar eğildi. Can da eğilerek selam verdi. "Can da benim dostum Zheng. İstanbullukendisi benim gibi. Ticaretle ilgileni!:}or." Can itiraz etti buna. "Evet ticaretle ilgileni!:}orum ama O!:Jnı zamanda mühendis de olmak isti!:)orum. Tam da karar vermiş değilim." Zheng He'nin!:JÜZÜ i!:)ice ciddileşti. "Kararsızlık normaldir senin!:}aşında ama tüccar olma!:}acaksan İpekYolu'nda ne işin var küçük?" di!:) e sordu. Aslında her şe!:} çok garipti. Bu aca!:}ip kostürnlü adam Türkçe!:}i nereden bili!:}ordu mesela. Hadi di!:jelim ki bir zamanlar öğrenmişti, Evli!:}a Çelebi'!:)i nereden tanı!:jordu? Bu sorulan kafasından kovdu. Topadanarak cevap verdi: "Aslında ben de bilmi!:}orum. Ama sanının hazırla!:jacağım sunum!:jüzünden getirdi Evli!:}a Çelebi beni bura!:ja." Sunum der demez de aklınayusemin düştü. Ne!:JOpı!:Jordu

ki acaba şimdi? Bu düşüncesi fazla devam edemedi çünkü - Zheng He kendilerine Xi'an (Şian) şehrini gezmeyi önermişti. değer." "Biraz tersten dolunmış olacağız ama olsun, bence diyordu Evliya Çelebi'ye. "Dostum," diye söze kanştı Evliya. "Xi' an İpek Yolu'nun başladığı eski şehir değil mi?" "Aynen öyle." "O zaman hadi ne duruyoruz gidelim!" "İyi de neyle?" diye sordu Can. "Bir çizgi filmde görmüştüm, hani siz Çiniiierin kullandığı o tuktuklarla mı?" Zheng He "Olur mu öyle şey? Tuktuklan insanlar yürütür ve bulunduğumuz yerden Xi'an şehrinekadar yüzlerce kilometre var." "Kaldık burada desenize ne korkunç!" Zheng He sakince bir el işareti yaptı, yatıştırdı Can'ı. Aynı anda seddin altından bulundukları yere doğru devasa bir ejderha uçurtması belirdi. Bu ejderha uçurtması kırmızı renkli, desenli, gelin kızlar gibi süslü püslü bir şeydi. Buna rağmen yine de korkunç görünüyordu. "Bununla gideceğiz demeyin bana sakın!" dedi Can. Evliya'nın zaten bu ejdere binmesine gerek yoktu, o mutluluktan uçmuş gözüküyordu. Zheng He tekrar bir el işareti verdiğinde birden yanlarında 10-15 kadar Çinli asker belirdi. Her birinin beline halatları müthiş bir el becerisiyle bağlayıverdiler. Onlar daha ne olduğunu anlayamadan ejderhanın içindeki meşale gibi düzenek alev aldı ve havaya doğru kanatlandı. 1

"Yine anlamadım?" di9e konuşma9a başladı Can "Nasıl gidi9oruz biz bö9le? Uçan balon olsa!:jdı bu ejderha, sepeti olurdu, bö9le haladada gitmezdik." "Burası Çin, farkı olsun." dedi Evli!:Ja. Yüzünü rüzgô.ra vermiş, bü!:jük bir ke9ifle aşağısını se!:]redi!:jordu. Sonunda Can zihnini çalıştırmaktan vazgeçti. Rüzgô.r ılık ılık esi!:]ordu ki. Gözleri ağırlaştı ağırlaştı ve sonunda kapandı. Tatlı U!:Jkusundan u9andığında küçücük bir el arabasının içinde!:jdi. Araba9ı kısacık bo9lu bir Çinli çeki!:jordu. Koşarak sokaklarda ilerli!:]or, bö9lece onlar da gezmiş olu!:jorlardı. Önce uzun uzun esnedi. Sonra etrafı inceleme!:je ko!:]uldu. Bu U!:Jku ona i9i gelmişti. "Y orulmu9or mu bu bizi götüren adam?" di9e sordu sadece. Çünkü ejderha uçurtmasına bindiklerinde artık almıştı. gördüklerine şaşırmama kararı Niha!:Jet bir maceranın içinde olduğunu anlamış ve hiçbir şe9e ha9ret etme9eceğine dair kendine söz vermişti. O!:Jüzden ne zaman sepetten indiler, ni9e bu tuktuka bindiler di9e hiç sormadı. Artık maceranın tadını çıkarı!:jordu. Kalabalık bir pazar9erinden geçerlerken Can'ın sesi du!:]ulmadı bile. Etrafta horozlar, tavuklar, çeşit çeşit sebzeler, me9veler, kediler, köpekler, balıklar,!:jumurtalar vardı ve en çok da insanlar. İstanbul da kalabalık bir şehirdi ama burası daha da farklı, daha da kalabalık ve gürültülü!:]dü. "Cümbüş, cümbüş!" dedi Evli!:]a. Elindeki kô.ğıtlara bir şe!:jler karala!:jıp duru!:jordu. Ama Osmanlıca!:Jazdığından Can anlamı9ordu. "Öğren sen de." dedi Evli!:]a. Can is!:janla cevap verdi: "Zamanımız var sanki sınavlardan, ödevlerden!" 1

Zheng He ne oluyor der gibi Evliya'ya baktı, o da "Boşver zamane çocukları." dedi kendince ama Zheng de onun ne demek istediğini anlamadı gürültüden. "Haklısın bu tuktukçu sanki bizi biraz dolaştırıyor!" diye karşılık verdi bağırarak. Evliyada onun cevabını anlamadığından "Türkiye'de çok test çözmek zorunda kalıyor yavrucaklar!" dedi. Zheng bir tek Türkiye kelimesini yakalayabildiğinden "Evet evet dünyanın her yerinde tuktukçular maalesefböyle. Ben Afrika'ya gittiğimde orada da aynısını yapıyorlardı, çok ayıp." diye cevap verdi. Evliya da tuktukçu sözünü duydu bir tek, ne alakası vardı eğitim sistemiyle tuktuğun. Derken tuktuk pazardan çıktı. Hepsi rahat bir nefes aldı. "Şöyle dürüst, müşterisine, bağışlayın ama kazık atmayan bir tuktukçu bulduğunuzcia kıymetini bilin." dedi Zheng He. "Bizi turist olarak gördüklerinden belki." diye söze karıştı katıldı. Can. Evliya hala konuyu anlamaya çalışıyordu. "Aman boş verin şimdi testleri." diye o da sohbetlerine "Yani bence ticaretin özü müşteriyi ister tanıdık olsun ister yabancı." dedi. aldatmamaktır, "Çok doğrusun dostum." diye onayladı Zheng He. Sonunda galiba anlamışlardı. Büyükçe bir bahçenin kenarında durdurdu sonra tuktukçuyu. Aralarındaki konuşma uzun sürdü. Onların ko-

nuşmaları Can'ı acayip eğlendirmişti. Çince kulağına çok hoş ve bir o kadar da garip gelmişti. "Ne o? Sevdin bakıyornın Çinceyi!" dedi Evliya Çelebi. "Sevmemem mi gerekiyordu?" Can'ın sorusu gerçekten zekiceydi. Bir an durdu Evliya, sonra topadamak için devam etti: "Haklısın, öyle anlaşıldım. Hô.lbuki bir tüccarın alışveriş için gittiği yerlerin dilini, ô.det ve göreneklerini iyi bilmesi gerektiğini konusunda herkes hemfikirdir. Bu yüzden eskinin tüccarları birkaç dili çok iyi bilir. Hatta se!:)yahların da bö!:]le olması gerektiğini düşündüğümden Seyahatname'mde(S) gezdiğim yerlerin dillerinden örnekler vermişimdir." "Çin'e gelseydin Çince kelimelerden örnekler mi koyacaktın yani?" diye katıldı Can. "Evet evet, kesinlikle!" Nihayet Zheng He yanlarına geldi. "Kusuruma bakmayın, bekletmek zorunda kaldım sizi. Turistleri yolunacak kaz gibi görmenin çok yanlış olduğunu, onların bizim misafirimiz olduğunu anlatmaya çalıştım. Sanırım anladı. Para almak istemedi, bu sefer ben ısrar ettim, neyse ki sonunda anlaştık." dedi. "İki taraf da zarar( 9 ) görmediyse bu güzel bir alışveriş oldu." dedi Evliya. (S) Se!:Jahatname: Evli!:Ja Çelebi'nin 10 ciltten oluşan; İstanbul'dan başla!:jıp Anadolu, Gürcistan, Suri!:Je, Filistin, Bosna, Arnavutluk, Kırım, Yunanistan ve Mısır gibi gezip gördüğü birçok!:jer hakkında gözlemlerini anlattığı meşhur eseri. ( 9 ) zarar: Bir şe!:jin, bir ola!:jın!:jol açtığı çıkar ka!:jbı ve!:ja olumsuz, kötü sonuç, zi!:jan.

Can "Tuktukçudan ne aldık ki?" diyerek söze karıştı. "Hizmet tabii ki!" diye cevap verdi kendi sorusuna. Evliya, Can'ın ensesine bir şaplak vurup "Aslanım Can, sen doğuştan tüccarsın!" demesin mi? N ey se bahçenin içine girdiler. Her taraf türlü türlü çiçeklerle ağaçlada kaplıydı, biraz uzakta değişik, süslü binalar vardı. Ama o tarafa gitmediler. Zheng He, "Sizi neden buraya getirdim biliyor musunuz?" diye sordu, yürümeyi kesip. "Yoo." der gibi başlarını salladılar ikisi birden. "İpeğin bulunduğu bahçedeyiz de ondan." dedi Zheng He. İpek gibi yumuşaklık ve parlaklığı temsil eden bir kelime, bu cesur arniralin ağzından nasıl da sert çıkıyordu! "Konfüçyüs'ün anlattığına göre vakti zamanında Xi Ling Shi (Şi Lin Şi) isminde bir prenses varmış. Bir gün bu bahçede dut ağacının altında oturup çayını yudumlarken ağaçtan küçük beyaz bir koza sıcak çayın içine düşmüş. Leizu (Leidzu) diye de anılan prenses bu küçük şeyi çayının içinden çıkarmaya çalışmış. Sıcaktan eriyen kozanın ince parlak ipliklere dönüştüğünü fark etmiş. Sonrasında kaynoyan kazanlara ipek böceği kozalarının atılmasıyla elde edilen ipeğin nasıl dakunacağını da bulmuş bu prenses. İpek o kadar özelmiş ki başlarda sadece imparator ailesi tarafindan kullanılmış. Hatta ülke dışına çıkartılması bile yasaklanmış. Ama işte tüccarlar sağ olsun." diye devam etti Zeng He. Evliya Çelebi araya girip, "Bir girişimci ya da tüccar başarılı olmak isterse yeni bir ürün bulmak, yeni bir sunuş 1

yapmak zorunda bence. En iyi tüccarlar hep ilkleriyle başarılı olmuyorlar mı? Çin'de sonraları zarif porselenler de gemilerle ve kervanlarla, tüccarlar aracılığıyla dünyaya ihraç edilmiş, değil mi amiralim?" diye sorunca, Çinli amiral başını evet der gibi salladı. "Can, bilirsin sen de Topkapı Sarayı'nda Çin porselenlerinin özel bir yeri vardır." "?!" diye devam etti Evliya. Can, daha önce Topkapı Sarayı Müzesiniziyaret etmişti ama Çin porselenlerini hatırlayamıyordu. Hemen konuyu değiştirdi: "Hiç deve sırtında porselen mi taşınırmış?" Tam bu sırada Zheng He eğilip Evliya'nın kulağına bir şeyler fisıldadı. Can ise Zheng He'nin girişimcilikle(lo) ilgili söylediklerini düşünüyordu. Sosyal bilgiler dersinde öğretmeni, Türkiye ekonomisinin hızla büyüdüğünü fakat Çin' deki ekonomik büyümenin daha fazla olduğunu söylemişti. O zaman öğretmeninin bu sözü pek ilgilendirmemişti onu. Oysa şimdi anlamaya çalışıyordu. Zheng He'ye sormaya karar verdi: "Zheng He amca! Çin'in bugün dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip olması sanırım İpek Yolu'nun başlangıcında olmasıyla da ilgili değil mi?" Evliya'nın yüzü birden aydınlandı. Zheng He'nin konuşmasına firsat vermeden atıldı: "İşte şöyle! Ben seni merak ettiklerini öğrenesin diye ta buralara kadar getirdim, yoksa (lo) girişimcilik: Ticaret, sanayi gibi alanlarda bir iş yapmaya girişme, kôr amacıyla riski üzerine alma durumudur. r \