safahâta verilen isimdir. Seyrin evveli sülûk, nihayeti vusûldur. (Yılmaz, 2010, 182).

Benzer belgeler
1. BÖLÜM TASAVVUFA GİRİŞ

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

eğitim sistemine bağlıdır,öyle ki Bektaşilikte, sofraya konulan gıdaların sofraya konulma sırasına,

NEFSİN HÂKİMİYETİ VE NEFSİN MERTEBELERİ Cumartesi, 15 Eylül :13

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

Güzel Ahlâkı Kazanmak

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

İşlerimizde Doğruyu Bulabilmek Cumartesi, 12 Eylül :56


Günah Hastalığından Kurtulmanın İlâcı: Tevbe ve İstiğfar

Abdulü Halik Gucduvanî (k.s.) tarafından zikredilmiş ve tarikatın üzerine bina edildiği asıllar.

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ

Şeyh den meded istemek caizmidir?

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17

Sadık Yalsızuçanlar: İnsanın Hakk a vasıl olması yaşayan bir mürşidin irşadıyla mümkündür Perşembe, 10 Kasım :30

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

2018 Yılı 1. Dönem Vaaz Listesi

Cemal Halvetî (ö. 899/1494) nin Etvâr-ı Seb a Anlayışının Sûfî Psikolojisi Açısından Tahlili

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

AYRILMAMAK ÜZERE İNKIYAD ETMEK.

Allah bizi ve seni te yid etsin, bil ki, Allah Teâlâ ya vâsıl

HLM ye göre İÇ HUZURU

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Tecelli ve Tezahür, Varlık ve Âlem

MUHYİDDİN İBN EL-ARABÎ NİN TASAVVUF FELSEFESİ Seçen ve Hazırlayan: Metin Bobaroğlu

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

BYK & ŞYK DERSLERİ. Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez.

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Azrail in Bir Adama Bakması

NOT : ÎMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu, Lahor Müftüsü Şeyh Muhammed'in oğlu Şeyh Abdülmecid'e yazmıştır.

ŞEYH SAFVET İN TASAVVUF DERGİSİ NDEKİ YAZILARINDA TASAVVUFÎ KAVRAMLARA BAKIŞI

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

Nefsini Bilen Rabbini Bilir

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Ömer Yılmaz, Geçmişten Günümüze Tasavvuf ve Tarîkatlar, Akçağ Yayınları, Ankara 2015, 1. Baskı, 431 sayfa. ISBN:

Dua ve Sûre Kitapçığı

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

TASAVVUF DÜŞÜNCESİNDE SEYR U SÜLÛK ÜZERİNE BİR İNCELEME A RESEARCH ON SEYR U SULÛK IN THINKING OF SUFISM

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN

Tasavvufun Tarihçesi Ve Kaynağı Perşembe, 07 Ekim :36

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

هههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههشو ش ر د ر م د م

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

En güçlü silah: Zikir! Perşembe, 26 Haziran :40

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:

M. Mustafa Çakmaklıoğlu, İbn Arabî ye Göre İbadetlerin Manevi Yorumları, İnsan Yayınları, İstanbul 2011, 388 s.

1. EÛZÜ ÖĞRENELİM ANLAMI. 1. Kovulmuş Şeytan dan Allah a sığınırım.

İHSAN SOHBETLERİ İHSAN SOHBETİ. Kovulmuş şeytandan Allah a sığınırım,

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

TEPEBAŞI İLÇESİ 2016 YILI RAZAMAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

UMRE YOLCULARI EĞĠTĠM PROGRAMI 2018 YILI UMRE ORGANĠZASYONUNUN SERVĠSLĠ (24 GÜNLÜK) 16. TURU UMRE SEMĠNER PROGRAMI

SÜNBÜL SİNAN VE ATVÂR-I SEB A RİSALESİ BAĞLAMINDA NEFİS MERTEBELERİ

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

CEVAP ANAHTARI. Meleklerin Özellikleri ve Görevleri - Meleklere İman, Davranışların Güzelleşmesine Katkıda Bulunur

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Nefsin iki hali vardır. Üçüncüsü yoktur. Biri bela diğeri afiyet...

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E

İBRAHİM (a.s) MAKAMINI NAMAZ YERİ EDİNMEK Salı, 02 Şubat :47

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

İSHAK FASSI. İshakî Kelime deki Hakkıyye Hikmetinin Açıklanması

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim :38

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 2. DÖNEM )

İlm-ül yakîn, yani bir yerde duman görüp orada ateşin bulunduğu hakkında bilgi sahibi olmak.

HACCA. Manevi Hazırlık

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Bazı Zaman ve Mekanların Ayrıcalığı Cuma, 04 Temmuz :00

İbrahim Hakkı'nın İnsan-i Kâmil Anlayışı

Kur ân ın Ticârî Yol Haritası Cuma, 06 Ekim :47

Transkript:

Seyr ü Sülûk Lügatte seyr gezmek, sülûk yürümek ve gitmek anlamınadır. Tasavvuf ıstılâhında ise seyr, cehaletten ilme, kötü çirkin huylardan güzel ahlâka, kendi vücûdundan Hakk ın vücûduna doğru hareket etmek demektir. Sülûk de tasavvuf yoluna girmiş kişiyi Hakk a vuslata hazırlayan ahlâkî eğitimdir. Bir başka ifadeyle seyr ü sülûk, tasavvuf ve tarîkata giren kimsenin manevî makamlarını tamamlayıncaya kadar geçirdiği

Tarîkatların Müşterek Unsurları safahâta verilen isimdir. Seyrin evveli sülûk, nihayeti vusûldur. (Yılmaz, 2010, 182). Seyr ü sülûk tamamen psikolojik bir olaydır. Müridin tarîkat prensipleri çerçevesinde yapmış olduğu ibadet, dua, riyâzet, mücâhede, halvet, tefekkür neticesinde ruhun tedricî olarak saflaşması ve ilâhî hakikatleri kavramasına mani olan perdelerin kalkıp aslî berraklığını kazanması demektir. Bütünüyle ruhî bir hadise olduğu için, seyr ü sülûk anında yaşadığı halleri kelimelerle tam olarak anlatmak mümkün değildir. Bu yolculukta tedrîcî bir ruhî tekâmül söz konusudur. (Türer, 1995, s. 133). Seyr ü Sülûk un Mertebeleri i. Seyr ilâllah (Allah a seyir): Nefsin arzularına yüz çevirip, kalben Allah ın iradesine teslim olmaya yönelmektir. Amelî bakımdan kötü ve çirkin amellerden, iyi amellere yüz çevirmektir. Nihâyet kalpten vahdet i örten kesret perdelerini kaldırmaktır. Bu seyrin nihayetinde, kalp makamının sonu olan ufuk-ı mübîn e ulaşılmış, en yüce ilimler elde edilmiş, kötü ahlâklardan eser kalmayarak iyi ahlâklarla donanmış ve fenâ fillah makamına erişilmiş olur. Bu seyir sonunda sâlikte Allah ın isimleri tecellî eder. ii. iii. iv. Seyir fillah (Allah tan seyir): Hakk ın sıfatları ile sıfatlanmak, isimlerini tahakkuk ettirmek ve ahlâkı ile ahlâklanmak, böylece ufuk-ı a lâ ya ulaşmaktır. Bu mertebeye ulaşan sâlikte beşerî sıfatlardan eser kalmaz. Bu mertebenin sonunda, ledünnî ilim inkişaf eder. Bu mertebeye bekâ billah mertebesi denir. Seyr maallah (Allah la seyir): Bu mertebede zâhir-bâtın, âbidma bûd ikiliği ortadan kalkmış, sâlik ehadiyyet mertebesine ulaşmıştır. Buna kâbe kavseyni ev ednâ makamı denir ki, velîlik mertebesinin sonudur. Bu makama ulaşan sâlikin nazarında her türlü zıtlıklar ortadan kalkmış aynü l-cem hali hâsıl olmuştur. Seyr anillah (Allah tan seyir): Bu mertebede sâlik tekrardan tekrar kesrete doğru seyreder. Yani tâlibleri terbiye ve irşad maksadıyla Hak tan halka döner. Bu mertebeye bekâ ba de l-fenâ, sahv ba de l-mahv ve fark ba de l-cem gibi adlar verilir. Bu makama erişen sâlik, vahdeti kesrette, kesreti vahdette görür. Bu mertebe mertebelerin en üstün olanıdır. (Aynî, 1341, 231-233). Bu seyirlerden ilk ikisi ile velîlik makamına ulaşılır. Son ikisi ile de davet ve irşada ehliyet kazanılır ki, peygamberlere ve kâmil velîlere mahsustur. Şu halde Hakk a vâsıl olmak için, O ndan başka her şeyden yüz çevirmek, sonra yalnız O na yönelmek, yani kalbi ve fikri yalnız O nunla meşgul etmek lazımdır. Ancak böylesine çetin bir yolculuğu sâlimen sona erdirebilmenin de bir takım şartları vardır. Bu şartların birincisi bir mürşid, bir rehber bulmaktır. Aksi halde yolu şaşırabilir. Bu yolculuğun ba-

şarı ile sürdürülebilmesi için ikinci şart, aşk-ı ilâhîdir. Çünkü aşk olmadan hiçbir maksada ulaşılamaz. Bir diğer şart da ihlâs ve ihsan la bütünleşmiş bir imandır. Bu demektir ki, sadece ilimle bu manevî yolculuk mümkün değildir. Bu iş hal işidir. Yani, bütün bu makamları ilmen bilse, fakat yakîn ilminden, hâlden ve zevkten yoksun olsa ona sâlik denmez. Onun durumu balın tatlı olduğunu öğrenmiş fakat hiç bal tatmamış olan kimseye benzer. (Türer, 1995, 135). Nefis Nefs: Sözlükte ruh, can, varlık, zât, insan, kişi, hevâ ve heves, bedenden kaynaklanan süflî arzular gibi manalara gelir. Tasavvufta nefis denilince, şer ve günahın kaynağı olan, kötü huy ve süflî arzuların tamamı anlamına gelen ve kötülüğü emreden nefis anlaşılır. Kötülük sebebi olması bakımından şeytanın iş birlikçisi sayılan nefis, insanın içindeki mücadele edilmesi gereken bir unsurdur. Sufîler, manevî hayatı yaşamayı esas alırken önlerinde en büyük engel olarak şeytan ve nefsi, yani nefsin süflî ve aşağı arzularını, hevâ ve hevesini görmüşler, bazen nefisten içimizdeki şeytan diye söz etmişler ve dikkatlerini bunun üzerinde yoğunlaştırmışlardır. (Uludağ, 2006, 527). Mutasavvıflara göre kötülük ve günah işlemeye hevesli olan nefis, ibadetten ve hayırlı işlerden ısrarla kaçar. Bu sebeple tasavvufî hayatta sürekli olarak nefse muhalefet etmek ve hiçbir şekilde onunla barışık olmamak esas alınmış, hayra ve kurtuluşa ermek için onu terbiye etmenin gereğine inanılmıştır. Sufîler, nefisle yapılan mücâdeleye cihâd-ı ekber=büyük cihad adını vermişlerdir. Bu sebepten tasavvuftaki manevî arınma, iki temel uygulamaya, yani nefis tezkiyesi ve kalp tasfiyesi ne dayanır. Mutasavvıflara göre, nefsin mutlak anlamda yok edilmesi mümkün olmayıp, sadece terbiyesi mümkündür ve insandan son nefesine kadar ayrılmadığı için, her dem onunla mücadele devam etmektedir. Mutasavvıflara göre insanda dört türlü nefis vardır: 1. Tabiî Nefis: Bu cismin parçacıklarını muhafaza edip birbirinden ayrılmasına engel olan kuvvettir. 2. Nebatî Nefis: Bu insanın büyümesine ve üremesine sebep olan kuvvettir. İnsanın fizyolojik yönünün devamı için bedeninde ortaya çıkan gıda almak, çiğnemek, hazmetmek, sindirmek gibi faaliyetler bu kuvvet sayesinde olur. Merkezi karaciğerdir. 3. Hayvanî Nefis: İnsanın hareket ve his faaliyetlerini sağlayan kuvvettir. Bundan dolayı insanın iç ve dış duyularının hepsi, bu kuvvetin âleti ve hizmetçisidir. Merkezi akciğerdir. 4. İnsanî Nefis veya Nefs-i Nâtıka: Bu aslında ruh tur. Bu da kendi zatında maddeden mücerret bir cevherdir. Allah ın emrinden ibarettir. İnsan bedeninin asıl sultanı budur. Ancak bedenin cüzlerindeki tasarruf ve saltanatını hayvanî nefis vasıtasıyla icra eder. Merkezi kalptir.

Tarîkatların Müşterek Unsurları Burada en yoğun ilişki hayvanî nefisle, Nefs-i Nâtıka denilen insanî nefis arasında sürekli bir ilişki, etkileşim vardır. Ancak son derece latîf ve hafif olan Nefs-i Nâtıka yı hayvanî nefsin tasallutundan kurtaramazsak, onun hükmü altında bırakırsak insanlık pâyesine yükselemeyiz. Bu da tasavvuftaki nefis tezkiyesi dediğimiz usulle gerçekleşir. Nefsin Mertebeleri Seyr ü sülûk esnasında sâlik in nefsinde meydana gelen değişmeler göz önüne alınarak, nefisle ilgili mükemmele doğru giden bir derecelendirme yapılır. Buna tasavvuf literatüründe etvâr-ı seb a=yedi mertebe denir. Her bir mertebede sâlik in manevî ve psikolojik durumu, sahip olduğu özellikler farklı farklıdır. Bu mertebelerden her biri, Kur ân-ı Kerîm deki bir âyetten mülhem olarak isimlendirilmiştir ve bu mertebeler şunlardır: 1. Nefs-i Emmâre: Nefsin ilk mertebesi olan nefs-i emmâre Kur ân-ı Kerîm de; Muhakkak ki nefs, daimâ kötülüğü emredicidir (Yusuf Sûresi, 53) biçiminde geçmektedir, bu âyette bu mertebeye işâret vardır. Bedenin doğal isteklerine meyleden bu nefis, dünyevî lezzetleri ve hissî şehvetleri emredip, kalbi alçak, aşağı yöne doğru çeker. Bütün şerrin barınağı ve kötü huyların kaynağı durumundaki bu tür nefis, kötülüklere karşı koymayı terk ederek şehevî isteklere ve şeytanın çağrılarına kulak verip itaat eder. Hayvanî lezzetlere düşkünlük ve Allah ın buyruk ve yasaklarına bağlı kalmama açısından şehevanî tabiatın gerektirdiği şeyleri yapması sebebiyle nefs-i emmâre=kötülüğü emredici vasfını alır. Kibir, riyâ, hırs, aç gözlülük, kin, cahillik, cimrilik gibi tüm gazap ve şehvetten doğan tüm çirkin sıfatlar bu nefsin özelliklerindendir. 2. Nefs-i Levvâme: Kur ân-ı Kerîm de; Hayır, daima kendini kınayan nefse yemin ederim (Kıyâme Suresi, 2) şeklinde geçen nefs-i levvâme, hevâ, heves, kendini beğenme, hile, kahır gibi kötü huyları kınayan nefistir. Her ne zaman bu nefisten bir kötülük ortaya çıksa, yapısı gereği o kendini kınamaya başlar. Bu mertebede sâlikin ruhunda kötülüklerden iyiliklere dönüş arzusu doğar. 3. Nefs-i Mülheme: Nefsin tavırlarından üçüncüsü olan nefs-i mülheme ile ilgili Kur ân da; Ona (nefse) bozukluğunu ve korunmasını (isyânını ve itaatını) ilham edene andolsun (Şems Sûresi, 8) âyeti geçmektedir. Nefs-i mülheme makamı, iyi ahlâklarla ahlâklanmak sureti ile basîretin açılması, açılan bu basîretle Hakk ın görülmesi, batinî kulağın da açılarak Rabbânî ilhamların işitilmesi makamıdır. Nefs-i mülheme sahibi sâlikler, Allah tan gelen ilhamlarla nasiplenerek kalpleri aydınlanır. Yine sâlik bu makamda devam ettiği zikir ve ibadetten tam zevk almaya ve kalbinde ilahî aşk ateşi yanmaya başlar. Bu mertebede olmanın

alâmetleri faydalı ilim, tevazû, tevbe, sabır, şükür, cömertlik, kanaat ve tahammüldür. 4. Nefs-i Mutmainne: Nefsin dördüncü tavrı olan nefs-i mutmainne, Kur ân-ı Kerîm de; Ey huzûra eren nefis! (Fecir Suresi, 27) biçiminde geçmektedir. Nefs-i mutmainne, kalbin nûruyla nurlanması tamamlanan ve bunun neticesinde kötü özelliklerden uzaklaşarak, güzel ahlâkla donanan nefistir. Bu tür nefse bu ad, Hak ta sükûna ererek onunla huzura kavuşması dolayısıyla verilmiştir. Bu durum, kötü fiiller ve kötü hatırlarla ilgiyi tamamen kestiği zaman gerçekleşir. Bu mertebede sâlikin kalbinde ilahî aşk yerleşmiş, dünyayı ve masivâyı kalbinden çıkarmış, her şeyde Hakk ın tecellîlerini görmüş olur. Bu yüzden kalbi itmi nân içerisinde ve huzurla dolmuş olur. Allah ın dışında hiçbir şeye değer vermediği için son derece cömerttir. 5. Nefs-i Râzıye: Seyr ü sülûkun beşinci aşamasını oluşturan nefs-i râziye ile ilgili olarak Kur ân da; Razı olmuş ve kendinden razı olunmuş olarak Rabbine dön! (Fecir Sûresi, 28) âyet-i kerîmesi geçer. Nefs-i râziye, Allah ın celalî ve cemalî tecellîlerini gönül hoşluğu ile karşılayan ve kaderden şikayeti bulunmayan nefistir. Allah ın ahlâkı ile ahlâklanmış evliyâ nın sıfatı olan nefs-i râziyeye, varlıkların tamamından geçmeden ulaşılamaz. Manâ âleminde bütün varlıkları yok olmuş gören nefs-i râzıye sahibi sâlikin tek yöneldiği varlık Allah, tek istediği de onun rızasına ermektir. Bundan dolayı bu mertebedeki sâlik, kendinde zuhûr eden keşf ve kerâmetin hepsinden geçerek her gördüğü şeyde Cenâb-ı Hakk ın tecellîlerini müşâhede eder. 6. Nefs-i Mardıyye: Nefsin mertebelerinden altıncısı olan bu mertebe ile ilgili olarak da Kur ân-ı Kerîm de nefs-i râziye ile ilgili aynı âyet delil gösterilir. Bu makamdaki sâlik Hakk a söyler, Hakk tan işitir, her şeyde Hakk ı müşâhede eder. Bu mertebede sâlik Allah tan razı olduğu için Allah ta ondan razıdır. Bu mertebede sâlik Allah tan başka her şeyi terk eder, mahlukâta lütufla muamele eder, O nun taksîmâtına rıza gösterir. Bu makama ulaşan kâmil zât, eşyânın hakîkat ve sırlarına vâkıf olur. 7. Nefs-i Kâmile: Seyr ü sülûkun son aşamasını oluşturan ve Kur ân da; Nefsini temizleyen kurtuluşa ermiştir (Şems Sûresi, 9) âyetiyle işâret edilen nefs-i kâmile, tam olgunluğa eren nefis olup, nefs-i sâfiye ismiyle de adlandırılmaktadır. Artık bu mertebede sâlik en yüce makama ulaşmış, kâmil sıfatını kazanmıştır. Bütün güzel sıfatları kendinde toplamış, âdetâ cisimleşmiş bir melek haline gelmiştir. Bu makamdaki kimsenin hareket ve davranışları hasenât ve ibadetten ibarettir. Sözleri hikmettir. Yüzündeki nur, bakanlara huzur ve ferahlık bahşeder. Bütün bu özellikleriyle, mürşid-i kâmil sıfatıyla insanları irşad etme yetkisini ele almıştır. (Ögke, 2001, 183-198).