Van dan Ümit Kocaman: Üstadın beklenen şahsiyet olduğunun işaretleri nelerdir?

Benzer belgeler
BEDÎÜZZAMAN HAZRETLERİNİN İSİM VE ÜNVANLARI

Risale-i Nur Külliyat'ının telif tarihleri hakkında kronolojik bilgi verir misiniz?

Adıyaman merkez köylerinden Kışla köyüne bağlı Meşetli köyünde doğdum.sonra köyümüz baraj altında kalınca Adıyaman a göç ettik.

Kur ân ve iman hakikatlerine ulaşmanın adresi

Asr-ı Saadette İçtihat

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

SORU:Ahir zaman alametleri, Ahirzaman alametlerinden abbasi meliki horasana vardığı zaman doğu tarafından iki dişli parlak bir yıldız çıkar.

Avukat Bekir Berk abinin mahkemedeki müdafaalarından hakimlerin ağzı açık kalmış

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

*GALIBIYET VE MAGLUBIYET

Risale-i Nurun kerametini gördüm.inayet altında olduğumuzu anladım.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Bu sayfa şu linkten yazdırılmıştır: [

Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülkadir El Abri Hazretleri

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

Abdülkâdir Geylânî (ks) ve Bedîüzzamân (ra)

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI

Bediüzzaman Said Nursi

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım.

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

Önsöz. SMANLININ SON DEVRİ ile Cumhuriyet dönemine damgasını

MAHMUD EFENDi HAZRETLERİ (K.S.)

Herkes bir arayış içinde

Mehdi Konusu. Mehmedkirkinci.com SUAL:

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

tellidetay.wordpress.com

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Kur an'daki selaset, selamet, tesanüd, tenasüb, teavün ve tecavüb mucizevî boyutlarındandır; bunları izah edebilir misiniz?

Tarihte İbrahim'e, Muhammed'e, Dört Büyük Halife'ye ve Abbasiler'in 34. halifesi olan Nasır'a Mehdi denilmiştir.

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

NOT : ÎMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu Seyyid Nakib Şeyh Ferid Buhari'ye yazmıştır.

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

EY İMAN EDENLER! Allah ın emrine uygun yaşayın

Keza aynı Hadis-i Şerif, çok cüzi kelime değişikliğiyle Şii kaynaklarda da mevcuttur. Detaylı bilgiler şu kaynaklardan elde edilebilir:

Yazıcılık Hadisesi ve Hüsrev Altınbaşak Ağabey ile Görüşme

ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

RIZIK VE ZENGİNLİK DUASI (ESMAÜL HÜSNA ŞİFRELERİ-2)

TÜM SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARI VE MAKALELER

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Sunabihi (Rah Aly.) anlatıyor: Ölüm döşeğinde yatmakta olan Ubade b. Samit'i (R.A.) ziyarete gittim. Onu gürünce ağladım. Ubade, "Dur biraz!

MADRASAH TRADITION AND MADRASAHS in THE PROCESS OF MODERNIZATION

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

2010 yılının son ayına girdiğimiz bu aylarda hıristiyan olan batı toplumunda olduğu gibi

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Tahta kılıcın sırrı. İSLÂM TARİHİNDE CEMEL VE SIFFÎN savaşlarına yol açmış hadisatın

Şeyh den meded istemek caizmidir?

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Hz. Üstad ın Yeni Said e Geçmesinin Tam Tarihi ve Bunun Anlamı

Risale-i Nur Kur anın ruhunu, gayesini, hedefini izah eden çok mükemmel bir tefsirdir.

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Hocam: İmam Hatip Lisesi ni okuyup da ne olacak? Burada bir İmam Hatipli olarak soruya mı üzüleyim yoksa soru sorana mı?

U - Ü *UBUDIYET *UCB *UHUD GAZASI *UHUVVET *UNUTKANLIK. Sorularlarisale.com. (Ibadet) kelimesine ve sira no.753'e bakiniz. Bak: Sira no.

Mehdi Konusu. Mehmedkirkinci.com

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 8

sizin yıldızınız kim?

_MEYVENIN ÇEKİRDEĞİ AĞACIN ÇEKİRDEĞİN NE AYNDIR NE GAYRDIR..._

BEDİÜZZAMAN IN TABİATÇILARA KARŞI MÜDAFAA STRATEJİSİ

2017 SONBAHAR DÖNEMİ PROGRAMI

Yanlış ve Eksik Bir Tercüme/Anlayış Üzerinden İmâm-ı Rabbânî yi Eleştirmek Ne Kadar Doğru?

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

toplu olarak zikir olmaz diyorlar. Önce Allah lafzı tek başına zikir olur mu, olmaz mı, o meseleyi ele alalım : TEK BAŞINA ALLAH LAFZI

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

1988 yılında Hac ziyareti için Arabistan da bulunuyordum. Hac vazifemi yaptıktan sonra Medine-i Münevvere ye geçmiştim.

Question. Kadir gecesi yalnız bir gece midir yoksa bir geceden fazla mıdır? Gündüz de kadir gecesinden. sayılır mı?

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN HAYREDDİN TOKÂDÎ NİN DÜŞÜNCE DÜNYASI. (Panel Tanıtımı)

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Prof. Dr. Seyyid Abdullah: Her Müride Zikirle Beraber Davet Ve İlim De Lazımdır Perşembe, 07 Ekim :34

SORULARLA CEVŞENÜ'L-KEBÎR

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Harun Yahya - Hz.Mehdi Hakkında Bilgiler

Birinci İtiraz: Cevap:

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme

İçindekiler. Sunuş Önsöz GİRİŞ Gizli bir el... 27

Hadisler Işığında Tasavvuf un İslâm daki Yeri

Cehennemin dibine düşen taş


5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Erhan tarafından yazıldı. Çarşamba, 31 Ekim :03

Transkript:

Gaybî işaretler Van dan Ümit Kocaman: Üstadın beklenen şahsiyet olduğunun işaretleri nelerdir? Samsun Çarşamba dan Mahmut Gün: Hazret-i Mehdî hakkındaki haberler için kaynak soranlar var Kur ân ın ve Hazret-i Peygamber in (asm) Mehdîye işaretleri var mıdır? Rıdvan Ertuğrul: Barla Lahikasında, ileride gelecek o acip şahsın bir hizmetkârı ve ona yer hazır edecek bir dümdarı ve o büyük kumandanın pişdarı bir neferi olduğumu zannediyorum ne demektir? PERDELİ MÜJDELER Kaynaklarda Risale-i Nur un ileride gelecek o acip şahsın (mehdî-i muntazarın) eseri olduğu hakkında yeterince haber ve işaret vardır. Ama imtihan sırrı gereği kapalı, perdeli ve müteşabih kalıplarla gelmiştir. Biz bu perdeleri bir nebze aralamaya çalışalım: 1- Kur ân 33 âyetiyle kimi zaman perdeli, kimi zaman cifir ilmiyle anlaşılabilecek şekilde remizler ve işaretlerle perdeyi hafifçe aralayarak Risale-i Nur dan haber veriyor.1 2- Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuşlardır ki: Kıyamet kopuncaya kadar bu din ayakta kalacaktır. Üzerinize hepsi Kureyş ten on iki halife (veya veli) gelecektir. 2 Keza Peygamber Efendimiz (asm) bir diğer hadislerinde: Muhakkak Allah bu ümmete her yüz senenin başında bir müceddid-i din gönderecektir. 3 buyurmuştur. Hadiste geçen on iki halife veya on iki veli den maksat, İslâm ın bin iki yüz yıllık dönemi içerisinde her yüz senenin başında fiilen gelen toplamda on iki imamdır, yani on iki müceddiddir. Yani müjdelenen on iki imam her yüz senenin başında gelmek suretiyle zuhur etmiştir. Bir diğer hadislerinde Nebi-yi Zîşan Efendimiz (asm): Biz Abdülmuttalib in evlâtları, ceddin seyyidleri yedi kişiyiz: Ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdî dir 4 buyurmak suretiyle, âhirzamanda gelecek Hazret-i Mehdî yi ümmetin seyyidlerinden

sayarak haber vermiştir. Bediüzzaman dokuz yaşlarında iken gördüğü bir rüya-yı sadıkada Sırat Köprüsü başında Peygamber Efendimiz den (asm) ilim istiyor. Peygamber Efendimiz (asm) de Ümmetimden sual sormamak şartıyla sana ilm-i Kur ân verilecektir. buyuruyor.5 Ümmetin seyyidi bulunan Hazret-i Mehdî, on iki imam ve müceddidden sonra on üçüncü sırada zuhur etmiş bulunuyor. Bu büyük âlim ve hâkim, hiç şüphesiz Bediüzzaman Said Nursî Hazretleridir. HAZRET-İ ALİ NİN (RA) MÜJDELERİ 3- Peygamber Efendimiz (asm) Hazret-i Ali nin (ra) önemli bir görevini tarif ederken: Ya Ali! Ben Kur ân ın tenzili için harp ettim, sen tevili için harp edeceksin 6 buyuruyor. Keza Hazret-i Ali ye (ra) ilmin kapısı unvanını veriyor. İlmin kapısı bulunan Hazret-i Ali (ra) kendisinden bin üç yüz küsur sene sonra gelmiş bulunan Risale-i Nur dan çok bahsediyor. Risale-i Nur un sirran tenevveret sırrıyla yayılacağını haber veriyor.7 Asa-yı Musa, Ayetü l-kübra, Siracu n-nur, Otuzuncu Söz, Şakk-ı Kamer gibi risaleleri ismen müjdeliyor. Bediüzzaman diyor ki: İmam-ı Ali (ra), Risale-i Nur ile çok meşguldür. Mecmuundan haber verdiği gibi, kıymettar risalelerine de işaret derecesinde remzedip îma ediyor. Eğer sarîh bir surette gaybdan haber vermek [çok zararları bulunduğundan hikmete münâfi olduğu cihetle] hikmet-i İlâhiye tarafından yasak olmasaydı tasrih edecekti. [Bütün risalelerden açıkça haber verecekti] 8 Keza Bediüzzaman diyor ki: Üveysî bir surette doğrudan doğruya hakikat dersimi Gavs-ı Azamdan (ks) ve Zeynelâbidin (ra) ve Hasan, Hüseyin (ra) vasıtasıyla İmam-ı Ali den (ra) almışım. Onun için, hizmet ettiğimiz daire onların dairesidir. 9 Bu hakikatler muvacehesinde çok net biçimde söylenebilir ki: Risale-i Nur, Hazret-i Ali nin (ra) Kur ân ın teviline dair ilminin âhir zamanla alâkalı ikinci platformudur. GAVS-I AZAM IN (KS) MÜJDELERİ 4- Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylânî Hazretleri sekiz yüz sene öncesinden Bediüzzaman ı muhtelif sıfatlarla müjdeliyor. Kün Kadiriyye l-vakt [Zaman ın Kadirîsi ol], Te ıyşü Saiden [Said olarak yaşarsın], Fe inneke mahrusun biayni linayet [Sen inayet gözü tarafından korunuyorsun], Kul velâ tehaf [Korkma, söyle!], Fe tlub Tabiben [Kendine bir tabib ara!] gibi nice sözleriyle Bediüzzaman a gerek remizler, gerekse cifir ilmi yoluyla işaretler ediyor. Bediüzzaman ile

selâmlaşıyor.10 Gavs-ı Azam ın bu selâmları hiç şüphesiz büyük bir mananın Bediüzzaman da meydana çıktığının tescili anlamını taşıyor. Dipnotlar: 1- Bediüzzaman, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 64-100. 2- Müslim, İmare, 5,6,7,8,9,10. 3- Müsned, Beyhakî, Avn el-mabud, Ebu Davud, c. 11/277. 4- Tılsımlar Mecmuası, Tenvir Neşriyat, s. 207. 5- Tarihçe-i Hayat, s. 30. 6- el-heysemî, Mecmeu z-zevâid, 6:244; Müsned, 3:31, 33, 82; İbni Hibban, Sahih, 9:46, no. 6898; Mektubat, s. 100. 7- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 163. 8- Şualar, s. 628. 9- Emirdağ Lâhikası, s. 61. 10- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 126-139 ŞAH-I NAKŞIBEND İN (KS) MÜJDESİ 5- Nakşibendî tarikatının kurucusu Şah-ı Nakşıbend Hazretleri, meşhur ve müessir Evrad-ı Bahaiyesinin hatimesinde 19 defa Nur isminden bahsetmek suretiyle Risale-i Nur dan haber veriyor, Risale-i Nur u âleme müjdeliyor. Bediüzzaman diyor ki: Şah-ı Nakşibend, Gavs-ı Azam gibi Risale-i Nur u ve kudsî hizmetini keşfen müşahede edip tahsinkârâne haber vererek ona işaretler ediyor. 1 Unutmamak lâzım ki: Büyük ihbarlar imtihan sırrını incitmemek için işaret diliyle olur. Çok açık ifadelerle olmaz. İMAM-I RABBANÎ NİN (KS) MÜJDESİ 6- İmam-ı Rabbânî (ks) Mektubat adlı meşhur eserinde yetmiş dördüncü ve yetmiş beşinci mektupları Mirza Bediüzzaman a Mektup başlığı ile kaleme alıyor.2 Malum, Bediüzzaman ın babasının ismi Mirza dır. Bu mektupta İmam-ı Rabbanî nin (ks) keşfi, Bediüzzaman ın da bu hitaba mazhariyeti söz konusudur. Yetmiş beşinci mektupta Bediüzzaman a hitaben Tevhid-i kıble et! buyuran İmam, Bediüzzaman ın yalnız ve aracısız olarak Kur ân ın feyiz ve keşfiyatına mazhar olduğunu müşahede ediyor.3 Bu emirle İmam, Bediüzzaman ın Ferid makamına sahip bulunduğunu da

haber vermiş oluyor. Tasavvuf Tarihinde Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylânî den (ks) beri Ferid makamına mazhar başka bir zat bilinmiyor. Bu makama mazhar olan evliya aradan şeyh ve vasıtaları, kutup ve gavsları kaldırarak doğrudan Kur ân dan ve Resulullah tan (asm) feyiz alır ve müstakil, farklı ve müstesna bir hizmet tarzı ortaya koyar. Bediüzzaman Hazretleri bu asırda tarikattan farklı bir hizmet tarzı ortaya koymuştur ve İmam-ı Rabbânî bu evsafı nedeni ile Bediüzzaman ı üç yüz sene öncesinden müjdeleyerek âleme ilan etmiştir. Bediüzzaman Risale-i Nur un bu müstakil ve müstesna özelliklerini şöyle açıklıyor: Risaletü n-nur sair ulemanın eserleri gibi, yalnız aklın ayağı ve nazarıyla ders vermez ve evliya misilli yalnız kalbin keşif ve zevkiyle hareket etmiyor. Belki akıl ve kalbin ittihat ve imtizacı ve ruh ve sair letaifin teâvünü ayağıyla hareket ederek evc-i âlâya uçar. Taarruz eden felsefenin değil ayağı, belki gözü yetişmediği yerlere çıkar, hakaik-i imaniyeyi kör gözüne de gösterir. 4 MEVLÂNA HALİD-İ BAĞDADÎ NİN (KS) MÜJDESİ 7- Resulullah ın (asm) işaret buyurduğu imamların ve müceddidlerin on ikincisi Mevlâna Halid-i Bağdadî Hazretleri (ks), yaklaşık hicrî 1200 lü yıllarda Bağdat dairesinde hizmetini ortaya koymuş ve kendisinden yüz sene sonra geleceği beklenen Bediüzzaman a cübbesini ve sarığını göndermiştir.5 Hayatı boyunca hiç kimseden bir çöp kadar bile hediye almayan Bediüzzaman, Asiye hanımın eliyle gelen bu cübbeyi kabul ediyor ve O mübarek ve yüz yaşında cübbeyi giyiyorum. Cenab-ı Hakk a yüz binler şükrediyorum. buyuruyor. Hatta Bediüzzaman bu cübbeyi talebelerine giydiriyor. Bu suretle, bu dâvânın, talebelerinin şahs-ı manevisinin omzunda yükseleceğine işaret buyuruyor.6 Ekser âlimler ve keşif sahibi evliya, Mevlâna Halid-i Bağdadî den sonra Mehdi geleceği üzerinde birleşmişlerdir.7 Mevlâna Halid-i Bağdadî den sonra ise hem Hasenî, hem Hüseynî olarak ehl-i beytin iki zincirini şahsında birleştiren Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri gelmiştir. Mevlâna Halid kendisine bir asır öncesinden cübbesini göndermek8 sûretiyle de, kendisinden önce imametini ve mehdiyetini tanımış ve aslında âleme ilân etmiştir. İ CAZ-I KUR ÂN IN BEYANI RİSALE-İ NUR LA OLMUŞTUR Yukarıda bir kısmı zikredilen işaretlerin Bediüzzaman ın hayatında da makes bulduğunu görüyoruz. Birkaç örnek:

8- Bediüzzaman kendisi bir vakıa-i sadıkada görüyor ki, meşhur Ağrı dağı müthiş derecede infilak ediyor. Dağlar gibi parçaları dünyanın her tarafına dağıtıyor. O dehşet içindeyken merhum validesine, Ana korkma! Cenab-ı Hakk ın emridir. O hem Rahîm dir, hem Hakîm dir diyor. Birden mühim bir zat beliriyor ve âmirâne şöyle diyor: İ caz-ı Kur ân ı beyan et! Bediüzzaman kendisi bu vakıayı şöyle tevil ediyor: Uyandım; anladım ki, bir büyük infilak olacak. O infilak ve inkılâptan sonra Kur ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur ân kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur ân a hücum edilecek; i câzı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i câzın bir nevini şu zamanda izharına, haddimin fevkınde olarak, benim gibi bir adam namzed olacak ve namzed olduğumu anladım. 9 Dipnotlar: 1- Emirdağ Lâhikası, s. 152. 2- İmam-ı Rabbanî, Tercüme: Abdülkadir Akçiçek, Mektubat, Çile Yayınları, İstanbul, 1977, s. 202-205. 3- Mektubat, s. 340; Mesnevî-i Nuriye, s. 10; Tarihçe-i Hayat, s. 122. 4- Kastamonu Lâhikası, s. 13. 5- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 148. 6- Şualar, s. 272; Tarihçe-i Hayat, s. 374. 7- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 94; M. V. Küfrevî, Son Mehdî. Bediüzzaman, İttihat Yay., İstanbul, 2011, s. 65. 8- Kastamonu Lâhikası, s. 86, 87. 9- Tarihçe-i Hayat, s. 44, 174; Mektubat, s. 357 ASIRLARIN İMAMLARI ARASINDA BEDİÜZZAMAN 9-1917 Yılında Birinci Dünya Harbinin yol açtığı yorgunluk ve yenilgilerle Osmanlı Devleti perişandır. İslâm âleminin her bir köşesi sömürgecilerin istilasındadır. Bediüzzaman, esir olarak götürüldüğü Rusya dan aynı sene içinde firar ederek İstanbul a dönmüştür. Bu esnada bir rüya-yı sadıka görüyor. Aynen kendisinden dinleyelim: Bir Cuma gecesinde nevm ile âlem-i misale girdim. Biri geldi, dedi:

Mukadderat-ı İslâm için teşekkül eden bir meclis-i muhteşem seni istiyor. Gittim, gördüm ki, münevver, emsalini dünyada görmediğim, Selef-i Salihînden ve asârın (asırların) mebuslarından her asrın mebusları içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicap edip kapıda durdum. Onlardan bir zat dedi ki: Ey felâket, helâket asrının adamı, senin de reyin var. Fikrini beyan et. Ayakta durup dedim: Sorun, cevap vereyim. Biri dedi: Bu mağlûbiyetin neticesi ne olacak; galibiyette ne olurdu? 1 Bediüzzaman orada asırların mebusları, imamları ve müceddidleri tarafından, İslâmiyet in geleceği ile ilgili sorulan sorulara, kıyamete kadar gelecek zamanların sahibi unvanıyla, vukufiyetle ve kıyamete kadar gelecek zamanlara ışık tutacak şekilde cevaplar veriyor. Bu cevaplar bugün Sünuhat adlı eserde yayınlanmış durumdadır. HACI HASAN FEYZİ EFENDİ NİN (KS) MÜJDESİ 10- Bediüzzaman Nurs ta dünyaya geldiği gün, Denizli de Melami tarikatı şeyhi Hacı Hasan Feyzi Efendi müritlerine keşfen şu müjdeyi veriyordu: Bu gün şarkta büyük bir veli dünyaya geldi. Bu zat zamanın sahibi ve asrın vekilidir. Beklenen zattır. Ona ulaştığınızda ona tabi olun! O iman hizmetini her şeyin üstünde tutar. Ziyaretinizde o kendisinin o olmadığını söylerse, bilin ki o odur! Şeyh Hasan Feyzi Efendi vefat ediyor. Bir halifesi daha vefat ediyor ve tarikatın son halifesi Muallim Hasan Feyzi dir. Altmış küsur sene sonra Bediüzzaman 64 talebesiyle Denizli ye getiriliyor. Denizli âfâkında Büyük bir âlim gelmiş! diye bir haber yayılıyor. Melami tarikatının o günkü şeyhi de Muallim Hasan Feyzi dir. Risaleleri inceleyen mahkeme heyetinin zabıt kâtibi kendi müritlerindendir. Zabıt kâtibi, incelenen risalelerden Muallim Hasan Feyzi ye getirdikçe Hasan Feyzi bu büyük âlime karşı yüksek bir iştiyak duymaya başlıyor. O GELDİĞİNDE SENİ HİZMET BAŞINDA GÖRSÜN! Bediüzzaman tahliye olunca Muallim Hasan Feyzi şehir otelinde kendisini ziyaret ediyor. Fakat haşyetinden ve heyecanından şeyhinin verdiği haberden bahsedemiyor. Ancak şeyhinin verdiği bütün işaretleri Bediüzzaman da görüyor. Bediüzzaman ise onun hissiyâtını kalbinden okuyarak,

Yok kardeşim! Ben O değilim. Sen yanlış geldin! diyor. Muallim Hasan Feyzi görür ki, risaleler baştan başa iman-ı kâmil ilmini veriyor. Veda saati geldiğinde Bediüzzaman diyor ki: Kardaşım, şeyhin haklı olabilir! Ben de öyle birini bekliyorum. Risaleleri oku; birlikte hizmet edelim. O zata zemin hazırlayalım! O geldiğinde seni hizmet başında görsün! 2 İşte bu sözler Muallim Hasan Feyzi yi kalbinden vuran sözlerdir. Hasan Feyzi şeyhlik tacını çıkarıyor, müritlerini toplayarak o tarihi konuşmasını yapıyor. Diyor ki: Bu tarikat meselesi benim için burada bitmiştir. Zamanın müceddidi buraya geldi. Şimdi vazife onundur. Ben şeyhimin vasiyetine uyarak Bediüzzaman a tabi oluyorum. Tarikatta kalmak isteyen kendine şeyh bulsun. Benim arkamdan gelmek isteyenler gelsin, Bediüzzaman a talebe olsun. Müritleri de aynı sadakatle: Sen nerede isen biz oradayız şeyhim! diyorlar ve hep birlikte Bediüzzaman ın talebesi oluyorlar. Yarın inşaallah devam edelim. Dipnotlar: 1- Sünuhat, s. 56 2- Hasan Feyzi Yüreğil, Denizli, 2006, s. 1-2 OSMAN-I HALİDİ NİN (KS) MÜJDELERİ 11- Bediüzzaman dan gaybî bir şekilde haber veren evliyadan biri de Isparta nın meşhur ve medar-ı iftiharı Başkazalı Osman-ı Halidî Hazretleridir. Bu zat, Mevlânâ Halid-i Bağdadi nin halifelerindendir. Nakşî tarikatının Halidi koluna mensuptur. Isparta nın güneybatısında bulunan Sidre yamacındaki zaviyesinde kırk gün bir şey yemeden riyazet içinde zikir, evrad ve ezkârla meşgul olurmuş. Bediüzzaman doğduğu sene Osman-ı Halidî Hazretleri müritlerine ve yakınlarına kat î bir keşifle diyor ki: İmanı kurtaran bir müceddid çıkacak. Bu sene tevellüt etti. Benim dört oğlumdan birisi onunla görüşecek ve elini öpecektir.

Bu keşfin üzerinden otuz beş sene geçmiştir. 1911 yılında Isparta nın Atabey kazasında bir gün bir sünnet merasiminde cemaat tarafından Osman-ı Halidi nin dört evlâdından sonuncusu olan Ahmet Efendi ye: Hep müceddid müceddid dersin! Nerede bu müceddid? Kimdir? derler. Ahmet Efendi gayet açık şekilde der ki: Evet, şimdi mevcuttur ve otuz beş yaşındadır! Aradan hayli zaman geçmiştir ve Bediüzzaman 1925 senesinde Isparta ya sevk olunmuştur. Ve Bediüzzaman ın ilk ziyaretçileri arasında Ahmet Efendi de vardır. Isparta nın Yenice Mahallesinde oturan Nuri Efendi, bir gün Ahmet Efendi ye sorar: Pederiniz Benim evlâdımdan birisi o müceddidle görüşecek ve elini öpecek buyurmuşlar. Bu nedir? Ahmet Efendi: Evet, merhum pederimin sözü çıktı, ben onunla görüştüm demiştir. TOPAL ŞÜKRÜ NÜN MÜJDELERİ Keza Osman-ı Halidi nin açık ihbarı ve vasiyeti üzerine Isparta nın ehl-i kalp âlimlerinden Topal Şükrü nün bu ihbarı şiirlerine dökmesi Isparta da irfan ehli kimseler tarafından bilinmekte idi. Meselâ bu şiirlerden bir mısra şöyledir: Şükür ya bilmezem esrar-ı gaybtan amma; Ya ileri ya geri; takrip ederim üç otuza. Topal Şükrü kendi yaşadığı yıllarda yaklaşık otuz üç yıl sonra gelecek bir müceddidden bahsediyor.1 Bu gaybî ihbarlar, Bediüzzaman ın talebelerinin çok keskin kanaatleri ile birleşince, daha ilk yıldan itibaren Isparta da Bediüzzaman ın mehdi olduğu konusunda fısıltı hâlinde çok net bir şayia yayılıyor. Bediüzzaman bu şayiadan çok rahatsız oluyor ve endişe ediyor. Tashih etmeye çalışıyor. Hatta On seneden beri kanaatlerini tâdile çalıştığım halde, o bahadır kardeşler kanaatlerinde ileri gidiyorlar diye yakınıyor. Fakat Bediüzzaman kanaat sahiplerinin kanaatlerinde ısrarcı olduklarını görünce: Evet, onlar. hak bir hakikati görmüşler; fakat tâbire muhtaçtır diyerek uzunca bir mektupta durumu izah ediyor. BEDİÜZZAMAN DİKKATLERİ İMAN DÂVÂSINA ÇEKİYOR

Bediüzzaman gerek söz konusu mektubunda, gerekse Risale-i Nur un hemen her yerinde dikkatleri Risale-i Nur dâvâsına çekiyor. Fakat hemen aynı mektuplarda meseleyi teslim etmekten de kaçınmıyor: Meselâ talebelerinin kanaatlerini düzelttiği aynı mektupta mecburen mehdiyet görevini izah ediyor. Mehdiyetin üç vazifesinden en mühiminin iman hizmeti olduğunu söylüyor. Bediüzzaman bunu teslim ediyor. Nitekim Risale-i Nur, iman-ı tahkikiyi neşr hizmetini tamamen yapıyor. Ve devamla şu tesbiti yapıyor: İmam-ı Ali ve Gavs-ı Âzam ve Osman-ı Hâlidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur un şahs-ı mânevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı mânevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar. Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek. 2 Şimdi bu cümlelerden ne anlaşılıyor? O zatın sonradan geleceği mi, yoksa o zatın Bediüzzaman ın bizzat kendisi olduğu mu? Sormazlar mı adama: Mehdi sonradan gelecekse eğer, Risale-i Nur u neden bir programı olarak neşir ve tatbik edecek? Sonradan gelecek mehdinin, Risale-i Nur a mecbur kalması nasıl izah edilir? Bu usûlen mümkün değildir. Bu cümleden anlaşılan, Risale-i Nur un kıyamete kadar din ve iman hizmeti konusunda yetkili bulunduğu ve mehdiyet vazifesini bihakkın ifa edeceğidir. Yarın inşallah devam edelim. Dipnotlar: 1- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 25. 2- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 10, 11. LADİKLİ AHMET AĞA NIN MÜŞAHEDELERİ 12-1888 Konya nın Sarayönü kazasına bağlı Ladik kasabasında doğup 1969 da yine aynı kasabada vefat eden, yıllardır çobanlık yapan ve kırk yıl Hızır Aleyhisselâm dan ümmî ve kalbî bir şekilde ders aldığı oraca bilinen Ladikli Ahmet Ağa, Eskişehir Hava Üssü Komutanı Albay Reşat Beye ve arkadaşına şöyle anlatıyor: Bediüzzaman bizim gibi herhangi bir tarikat silsilesine bağlı değildir. O ne kutbu l-aktaba, ne de herhangi bir kutba bağlıdır. O doğrudan doğruya Peygamberimiz den (asm) feyiz

alır. Ona göre hareket eder. Onu ben size nasıl anlatayım. Bir gün Hızır Aleyhisselâm gelerek, Eskişehir de zelzele olacak! Taş üstünde taş kalmayacak! Gel Bediüzzaman a gidelim. Ve duâ etmesini isteyelim. Ki bu zelzele hafiflesin dedi. Beraberce Bediüzzaman a gittik. Bediüzzaman: Haberim var! Haberim var! dedi. Hızır Aleyhisselâm: Dağlara gidip duâ edelim! dedi. Fakat Bediüzzaman: Ben hastayım! Siz dağlara çıkıp duâ edin. Ben buradan duâ edeceğim dedi. Eğer onun duâsı olmasaydı Eskişehir de gerçekten taş üstünde taş kalmazdı. Bir masum çoban olan ve Hızır dan aldığı kırk yıllık dersiyle Bediüzzaman ın Ferid makamını tarif eden Ladikli Çoban Ahmet Ağa nihayet diyor ki: Ben Hızır la yüz sene hizmet etsem, yine Bediüzzaman ın makamına yetişemem! 1 MAİDETÜ L-KUR ÂN IN MÜJDELERİ 13- Maidetü l-kur ân Bediüzzaman ın talebelerinden merhum Ahmet Feyzi Kul un, âhirzaman olaylarını cifir ilmiyle ortaya koyduğu ve yorumladığı eseridir. Bu eser Bediüzzaman ın kaleminden çıkmamakla beraber, tadil ederek risalelerin içinde yer verdiği başkasına ait ilk ve tek eserdir. Bu eserde Hazret-i Mehdi ile ilgili hadisler, bu hadislerin evliyaca yapılan tevilleri, merhum Ahmet Feyzi Kul tarafından hadis metinlerine cifir ilmi uygulanarak elde edilen net tarihler çok açık biçimde Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin geldiği asırdan kıyamete kadar bütün zamanları tutan bir sahib-i zaman olduğunun açık tescili hükmündedir. Bu eserde merhum Ahmet Feyzi Kul kapalı perdeleri ciddî şekilde aralamış; Bediüzzaman isminin, Bediüzzaman ın doğum tarihinin, risaleleri telife ve hizmete başladığı tarihlerin, mahkeme ve hapis tarihlerinin ve Risale-i Nur un neşir ve inkişaf tarihlerinin kapalı perdeler içinde Peygamber Efendimiz (asm) tarafından zikredilmiş olduğunu görüyoruz. Meselâ Peygamber Efendimiz (asm) Mehdi nin Horasanlı olduğunu zikrederek, Kar üzerinde emekleyerek de olsa ona geliniz. Zira o, Allah ın halifesi Mehdi dir buyurmuştur. Bu hadiste Horasanlı olmaktan kasıt Mehdi nin Türkler içinde geleceğidir. Çünkü hadisin ifade buyrulduğu zamanlarda Türkler Horasan taraflarında bulunmaktaydı.2 Hadis böylece imtihan sırrını da örselemeden meseleyi kapalı bir çerçeve içinde ifade buyurmuştur. ABDULVAHAB-I ŞARANİ NİN (KS) MÜJDELERİ

14- Büyük Evliya dan Abdulvahab-ı Şarani Hazretleri, Kitabu l-yevakitü l-cevahir adlı eserinde ahirzamanda gelecek Mehdi nin Şemsiye-i Hicriye takvimine göre 1255 yılının Şaban ayının 15. Gecesinde doğacağını, Şeyh Hasan-ı Irakî den naklediyor. Bu tarihî keşfe evliyadan Şeyh Ali Havasi Hazretleri de muvafakat gösteriyor. Keza evliya dan Mevlânâ Hasenü l-adevî Hazretleri, aynı tarihi Mevakitü ş- Şarani den nakil ile zikrediyor. Son dönem Osmanlı âlimlerinden olup, 1914 yılında vefat eden Merhum Müderris Hacı Mehmet Zihni Efendi, Meşahirü n-nisa adlı eserinde bu tarihe bir haşiye düşerek, bu tarihin Kameriye-i Hicriye takvimine göre yaklaşık 1293 veya 1294 yıllarına denk geldiğini kaydediyor.3 Bilindiği gibi zikredilen bu tarihler Bediüzzaman ın doğum tarihidir.4 ALİ EKBER ŞAH IN TESBİTLERİ 15- Pakistan Maarif Nazır Vekili ve Sind Üniversitesi Rektörü Ali Ekber Şah 1952 yılında Bediüzzaman ı Emirdağ da ziyaret ediyor. Bu görüşmeden sonra Bediüzzaman ın âlem-i İslâm için ne denli vazgeçilmez bir şahsiyet ve dâvâ sahibi olduğunu idrak ediyor ve Bediüzzaman ı ülkesine dâvet ederek ona bir kürsü, radyo ve dilediği gibi hizmet etme imkânı tahsis edeceğini vaad ediyor. Fakat Bediüzzaman daha önce kendisini Arabistan a, İran a veya Mısır a götürmek isteyenlere söylediği gibi: Kardaşım, cephe burasıdır. Pakistan da da olsam behemehal buraya gelmem lâzımdı diye cevap veriyor. Ali Ekber Şah şu meşhur tesbitini bu görüşmeden sonra yapıyor: Bugün İslâm güneşi parlamıştır. Avamın ve havassın iftihar vesilesi, Allah tan beşere İlâhî bir hediye, hicrî on üçüncü asır sonrasına Müceddid ve Mehdi, Kur ân hakikatlerinin keşşafı Mevlânâ Bediüzzaman gelmiştir. Dipnotlar: 1- Abdil Yıldırım, Yeni Asya Gazetesi Eskişehir Eki, 16/ 10/2012, s. 40. 2- Tılsımlar Mecmuası, Tenvir Neşriyat, İstanbul, 1988, s. 213. 3- Tılsımlar Mecmuası, Tenvir Neşriyat, İstanbul, 1988, s. 203. 4- Şuâlar, s. 616.