Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Vell Araştırma Merkezi o Araştırma Dergisi Research Quarterly Sum~~~ 2003/26
DELİORMAN ALEVİLE RİNDE MÜ SAHİPLİK "Ahirete Kadar Dostluk, Arkadaşlık" Ali Lütfi Piroğlu ÖZET Bu yazıda Ali Lütfi PİROCLU,Bulg_aristan'm Deliorman bölgesinde yaşayan Aleviler arasmdaki musahipliği örnek vererek anlatmaktadır. ABSTRACT Ali Lutfi PIROGLU tells in this writing the companionship among the Alevis living in Deliorman regiqn of Bulgaria. Anahtar Kelimeler: Deliorman bölgesi, Alevilik, Musahiplik Key Words: Deliorman region, Alevism, Companionship Deliorman sosyal ve kültürel bakımdan Balkanlarda çok önemli bir bölgedir. Hızlı kentleşme kalkınmanın belki de en az etkilediği bir bölge olarak adeta ber etnografya müz~si özelliği taşımaktadır. Bu sosyal değişmeye bölgeye hiç etkisinin olmadığı anlamına gelmemektedir. Bu yazımızda sizlere Kazcılaıoyeni adıyla Bisertsi köyünde yapılan bir musahiplik cemi törenlerindeki gözlemlerimizi aktaracağız. Burada bacılar deyimini musahiplerin he~ ikisinin eşleri için kullanıyoruz., Aslında musahip olan canlar, emeklilik yıllarını henüz tamamlamam:j kimselerdir. insanlarımızın köyle kent arasında aralıksız harekette bulunmaları, birçoğunun ise memleketten uzak düşmesi, Aleviliğe vermek istedikleri hizmeti bir hayli aksatcnış bulunuyor. Köyden ayrılanların Alevilik umurunda bile değil, diyesi geliyor insanın. Ama er geç anlaşıldı ki hepten öyle değil. Şehirde oturup da köyde Cem'e girerek musahipliğe bağlanan, yol ehli olan ve olmak isteyen sadece Halil ile Ümmügülsüm değil; bu gerek gençlerin gerek yaşlıların arasında bir gelenek durumuna gelmiş bulunuyor. Şu anda bile Türkiye' de oturan,göçmen kardeşlerimizden de Bulgaristan'a gelerek Cem'e giren, hatta musahipliğe bağlananlar var. Demek istediğim şu ki, bizim Halil kaynın Razgrat'lı olduğu halde köyde babadan deden kalma Aliş babanın Cem'i ne talip olması, sonra da musahipliğe bağlanması, bu koşullarımızda gayet normaldir. Hani Razgrat'ta bir Cem evi olsa, istatist(k
verilere göre 150 Alevi ailenin buraya vereceği hizmetin ne değin büyük ve değerli olacağını bir tasawur edelim. Burada musahip bağlama ayinlerine "kafadar düğünü", derler. Halil Mümin ile Selman Ahmet'in musahip olmaları da öyle. Önce iki aday musahip ve onların bacıları, kendi cemlerinde bulunan tüm talipleri ve başka cemlere bağlı akrabaları kafadar düğününe davet ettiler. Günü saati belli olunca talipler zamanında topl:mdı. Bir bakıma o gece, Cem ayini yapılan ibadet niyaz gecelerinden hiç farklı değildir. Başka bir deyimle her şey ibadet çerçevesinin içine toplanıyordu. Anlatacağım gibi, baba gözcüye hitaben: -Ne yapalım ne eyleyelim talip kardeşler, akşamı kılalım mı? diye sordu. Bu durumlarda taliplerin arasından, vakti de gelmiş, diyenler olur. Gözcü görevinde, eyvallah talip kardeşler, çekin çevirin kendinizi, çorabı olan çorabını, yeleği olan yeleğini çıkarsın, erk.an tutacağız, der. Bir an bekleyişten sonra, erkan tutacağız sözü. yine tekrarlanır. Akşam kılmaya hazırlık gülbanklarının birinde baba: "Gönlünde görgüsü olan kardeş varsa söylesin" der. Gözcü de aynı sözleri birkaç kez tekrarlar. Talipler tarafından bir tepki olmadığına göre, hemen erkan tutmaya, yani babanın akşam. kılma gülbankına geçilir. O gece bir başka idi. Gözcü: "Eyvallah baba, darda canlarımız var, ikrar verecekler, ikrar alacaklar." dedi. Burada akşam kılma, yani Cem ayinine ara verildi. Baba: "Gelsinler."dedi. Mürşit, İbrahim Mehmet başta, Halil ile Selman, bacılarıyla birlikte, Cem evine girdiler ve babanın huzuruna durdular. Dize gelerek secde ettiler. Deliorman' Alevileri buna hal sormak derler. Tekrar doğruldular. Bu kez musahipliğe bağlanacak olan talipleri, babanın huzuruna getiren mürşit (rehber) konuştu: - Eyvallah baba, erden haktan, Hakk Muhammed Ali'den isteğimiz var. Sizin izninizle, rızanızla dirlik birlik olacağız. Dirlik birlik hakkına, İmam Cafer kavli üzere ikrar alacağiz. "Eyvallah baba". Musahip adayları mürşidin işareti üzerine tekrar secdeye eğilirler. Sonra. oldukları yerde dururlar. Babanın ne diyeceğini beklerler. Baba bu sırada zakir ve tarikçi ile bakışırlar. Hayır, anlamında işaretler yaparlar. Baba yine bir şey demez. Mürşit ne karar aldıklarını anlamış olacak ki, tekrar: -Eyvallah baba, erden, Hakk'tan, Hak Muhammed Ali' den isteğimiz var. İzin rıza isteriz. Sizin rızanızla musahip olacağız. Dirlik, birlik, kardeş alcağız.
Dirlik birlik hakkına, musahiplik hakkına, On İki İmamlar hakkına, biz sizden himmet isteriz. Allah, eyvallah. Mürşidin bu sözlerinden sonra, beş can tekrar secdeye düşer, sonra da dara dururlar. Gelenek üzere, yol kaide üzere yapılacaklar yapılmış, sıra musahip bağlamaya gelmiştir. Önceki dönemlerde musahip bağlama ayini anlattığımız kadar basit ve kolay olmazmış. MJsahip olacak canlar, kararını açıkladıkları günden sonra bir deneme süresi varmış. Bu süre duruma göre değişiyormuş. Gençler karar a!mış olabilir. karakterleri veya başka alışkanlıkları birbirine uymayınca karardan vazgeçme olanakları var. Ama musahip bağlanınca artık musahiplikten vazgeçmek imkansız. İşte bu yüzden musahip olma kararı alan genç Alevilere deneme süresi tanınırmış. Sözünü ettiğimiz musahip bağlama ayini, emeklili_ğe merdiven dayamış kişiler için yapıldığından, Aliş Baba musahiplik özellikleri~i kısaca özetleyiverdi: "-Madem bu işe iyice karar almışsınız, bizden yana hava hoş. Musahipler birbirine yardım eder. Kavga etmez. Musahipler arasında dargınlık en büyük günahtır. Dargınlık burada, bu evliya postunun karşısında verdiğini.z ikrarı bozmak demektir." Talipler tarafından babanın sözlerini tasdikleyici sözler duyulur. Bu sırada babanın önündeki su testisi ve çerağ bir yana çekilir. Başları babadan yana olmak üzere dört can tarike yatar. Ayak uçlarında gözcü, sol yanlarında ise tarik değneği elinde tarikçi, yerlerini alırlar.tarikçi tarikleme ayininde şu gülbankı okur: "Bismillahirahmanirahim, Pir cemali, Muhammed kemali, kadir İmam Hasan, Hüseyin, Ali'yi bilene salavat. Allahümme salli ala seyidina nur-ı Muhammed. Cünahkarım günahkar. Hakı Şah Muhammed Mustafa. Ya Ali, Hüseyin-i Kerbela, sırr-ı hak için tövbe günahlarımıza, estağfurullah, estağfurullah, estağfurullah, izn-i marifet-i tarikat. İmam Hüseyin üstad, nefes, erkanı Mikail, destur Şah buyur." Gülbankın okunmasından sonra tarikte yatan talipleri üstüne tarik değneğini on iki kez indirir, kaldırır. Musahip bağlama ayininde oniki tarik vuruluyormuş. Böylece iki Alevi ailenin dostluğu, kardeşliği on iki imama bağlanıyormuş. Tarikten kalkan canlar, babanın hemen yanında oturan zakirin önü-. ne vararak dize gelirler. Dört can ellerini zakirin dizine koyar. Zakir elini onların ellerinin üzerine koyarak, şu duvazdehi okur: "Bismillahirahmanirahim, Allahümme salli ala seyyidina nur-ı Muhammed Mustafa. Allahümme salli ala seyyidirıa nur-ı Muhammed İmam Aliyü'I -Murtaza. Allahümme salli ala seyyidina nur-ı Muhammed H~ticetü'l-Kübra, Fatlmatü'z-zehra. Allahümme salli ala seyyidina nurı Muhammed, İmam Muhammed Mehdi, sahib-i zaman, carede on dört ma- ~~~~~~~~~~~ ~
sum pak, on yedi kemerbest, salavatullahi. Duvazlarda on iki imam, carede on dört masum pak, on yedi kemerbest, salavatullahi ecmain, evvelin, ahırin, tahirin, talibin. La fetta illa Ali, la seyfe illa Zülfikar. Müminin kalbinden eksik olmasın leyli nehar. Gerçek erlerin demine, on iki imamların kere-. mine, ya Ali hüü." Duvazdeh okunduktan sonra musahipler ayağa kalkarak tekrar babanın huzurunda dururlar. Ama bu kez dara durma değildir. Dört can el ele verir. Baba onlara bir hizmet gülbankı okur: "Hüü, hizmeti kabul ola, muradı hasıl ola, hak divanında yazılı ola. Gerçek erlerin demine pirimiz Murtaza Ali'nin keremine ya Ali, hüü" Bu gülbankla musahip olma ayini tamamlanmış olur. Mürşit yerine musahip olanlar da yerlerine otururlar. Artık Halil ile Selman ve bacıları musahip olurlar. Talipler tarafından tebrikler de gecikmez. Ama yine de her şey bitmiş değildir. Tarik vurulan yerde tercüman yemek veya tercüman içmek şarttır. Tercüman, yemekten de olur içecekten de olur. Tercüman da yenince, cem ayinine nerede ara verildiyse oraya dönülür. Baba: "Gönlünde görgüsü olan talip varsa söylesin ha, söylesin." demiştir. Gözcü de: "Darda canlarımız var. İkrar verecekler ikrar alacaklar." demiştir. Musahip bağlanınca o gece gönlünde görgüsü olan kardeş kalmadığına göre, baba akşam kılma, yani ibadet gülbankını okumaya geçer. Böylece bir musahip bağlama, ikrar alma ayini de tamamlanmış olur. Eskiden musahip bağlamanın de- vamı olarak kafadar düğünü de yapılıyormuş. Musahip olanlar en güzel giyimleriyle yukarıda anlattığım gibi tüm akrabalarını düğüne çağırıyormuş. Başka cemlerden başka köylerden akraba da gelince, kalabalık odalara sığmıyormuş. Yemeklerin, tatlıların en iyisi en lezzetlisi hazırlanıyormuş. İlginç bir gelenek olarak hatırlamak isteriz, musahip olmayan talibin cem ayinierinde koyun postuna oturmaya hakkı yoktur. Mindere oturur, doğrudan doğruya halıya oturur, ama posta oturamaz. Musahip olup,- sofra kurmak için kestiği kurbanın derisini post yapıp götürdüğü zaman artık kendi postuna oturur. Tercüman içmeye yemeye de hak kazanır. İki ailenin ilişkileri daha sıkılaşır. Birbirilerine yardım ederler. Birinin misafiri geldiği zaman, önce musahibini çağırır. Misafir geldiği zaman, yine muhabbetler olur. Misafir muhabbetleri genellikle kış günleri yapılır. Yaz günleri ise iki aileden birinin işi aksayınca diğeri imkanı olduğu kadar yardıma koşar. Yazlıkları çapalama, toplama, güzlükleri gübreleme işlerinde sadece musahipler değil, tüm insanlarımız birbirlerine imece yöntemiyle yardım ederler. Nitekim musahiplik ilişkileri artık daha büyük boyutlarda da kendini göstermiş bulunuyor. Musahiplik cemine katıldığımız Halil Mümin ile Selman Ahmet, biri köyde biri kentte oturuyor. Öte yandan, Türkiye'den köyümüze musahip olmaya gelenler var. Böyle durumlarda musahiplik ilişkileri manevi ilişki olmaktan daha öteye gidemiyor. Ama yine de insanlarımız tüm gönül ehilliği ile bu geleneği sürdürmeye çalışıyor.