Cumhurbaşkanı Sayın Dr. Derviş Eroğlu nun Konuşmaları 20 Temmuz 2010 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı Kutlama Töreni'nde Yaptıkları Konuşma Sayın Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş; Sayın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 2 nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat; Anavatan Türkiye den gelen konuklarımız; Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile diğer kurum kuruluşların temsilcileri; Diğer ülkelerden gelen kardeşlerimiz; Çok değerli Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devlet ve Hükümet yetkilileri, parlamenter kardeşlerim ve sevgili vatandaşlarım... Hepiniz bayramımıza hoş geldiniz... Barış ve Özgürlük Bayramımızda şurada görülmekte olan bu tablo çok anlamlıdır ve herkes bundan gereken mesajları çıkarmalıdır. Anavatan Türkiye mizin iktidarı, ana muhalefeti, Devlet kurum ve kuruluşları ile bizimle birliktedirler... Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti iktidarı, muhalefeti, önceki Cumhurbaşkanları, şimdiki Cumhurbaşkanı ile buradadır... Hepimiz 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı nın anlam ve coşkusunu birlikte yaşıyor, birlikte 20 Temmuz Mutlu Barış Harekâtı ile amaçlananlara sahip çıkıyoruz... Değerli konuklar sevgili kardeşlerim 20 Temmuz Mutlu Barış Harekâtı nın adı üstünde tek amacı vardı: KIBRIS TA KALICI BİR BARIŞ ORTAMI SAĞLAMAK... Eğer tersi bir düşünce içinde hareket edilmiş olsaydı, ortaya çıkan sonuç çok farklı olabilirdi. 20 Temmuz Barış Harekâtı Ada da yaşayan Türkler, yani bizler için 1878 de Kıbrıs ın İngilizler tarafından bir oyunla Osmanlı İdaresi nden çıkarılması sonucu başlayan esaret, acı, katliam günlerinin geride kaldığı tarihi bir dönüm noktasıdır. Ayni zamanda 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekâtı Anavatan Türkiye için de çok ciddi ve önemli bir dönüm noktasıdır inancındayız. Türkiye, soydaşlarının hakları söz konusu olduğunda, kendisinin altına imza koyduğu, yükümlülükler üstlendiği antlaşmalar varsa ve bunlara uyulmuyorsa günü geldiğinde mutlaka harekete geçeceğini, bölgedeki hak ve çıkarlarını gözetmekten asla geri durmayacağını 20 Temmuz 1974 te tüm dünyaya göstermiştir. Kıbrıs Adası dün de olduğu gibi, bugün de Ortadoğu için büyük stratejik bir öneme sahiptir. Eğer Avrupa Birliği ni Asya kıtasındaki Kıbrıs a kadar uzatıyorsa, İngiltere birçok üssünden vazgeçmesine rağmen Kıbrıs takilere dokundurtmuyorsa bu elbette ki Ada nın stratejik önemindendir.
Buna bir de son yıllarda daha da belirginleşen bölgedeki petrol ve doğalgaz kaynaklarını eklersek her halde Kıbrıs ın ne anlama geldiği daha iyi anlaşılacaktır. Değerli konuklar, sevgili Kıbrıs Türk Halkı 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekâtı na gelmek kolay olmadı. Atatürk ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olan, özgürlük ve egemenlik tutkunu, ulusal aidiyetini ve dini inançlarını kimseye çiğnetmemekte kararlı Kıbrıs Türkü 1950 li yılların başından itibaren Rum-Yunan ikilisinin Enosis hayallerine boyun eğmeyeceğini ortaya koymaya başlamıştı... Volkan, 9 Eylül Cephesi ve nihayet 1 Ağustos 1958 de kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı Kıbrıs Türkü nün her türlü zorluğa rağmen Rum-Yunan boyunduruğuna hayır deyişinin simgeleridir. Kıbrıs Türk Halkı istemiş, talep etmiş ve Anavatan Türkiye yi Kıbrıs mücadelesinin içine çekmiş konuyu bir Ulusal mesele noktasına taşımıştır. Anavatan Türkiye nin desteği kahraman Kıbrıs Türk Halkı nın kanı, canı pahasına verdiği o mücadele sayesinde Rum-Yunan ikilisi taktiksel olarak da olsa gerilemek zorunda kalmış ve 1960 yılında ortaklık antlaşması imzalanmıştır. Ancak bu anlaşma bildiğiniz üzere çok kısa bir sürede Rum-Yunan ikilisi tarafından rafa kaldırılmıştır. 21 Aralık 1963 te uygulamaya konulan Akritas Planı ile tüm Kıbrıs ı Yunan egemenliği altına sokmak hedeflenmiştir. Ancak yine başarılı olamamaışlardır. Kıbrıs Türkü büyük bedeller ödeyerek taşıdığı tüm değerlere sahip çıkacağını göstermiş, direnmiş, çarpışmış, şehit olmuş ama asla teslim olmamıştır... Bu kötü ve zorlu günlerin bir gün sona ereceğini, Türkiye nin imdadımıza yetişeceğini biliyorduk... Bu bizim tek dayanma gücümüzdü. Tek moral kaynağımızdı... Beklemeyiniz gelmeyecekler. Direnmeyiniz. Gelin azınlık haklarını kabul edin denilmesine rağmen direndik ve bekledik. Hem de hasretle, özlemle bekledik... Asla teslim olmadık direndik... Rum-Yunan ikilisinin görüşmelerdeki oyalama oyunlarına rağmen görüşme masasında çözüm aradık ama olmadı. Nihayet işi erken ve kısa yoldan bitirme kararı aldılar ve 15 Temmuz 1974 teki Yunan Darbesi ile Kıbrıs Elen Devleti ni ilan ettiler. Bu bardağı taşıran son damla idi ve Anavatan Türkiye bir bütün olarak kararını vererek Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleştirildi. Bugün sadece KKTC sınırları dahilinde değil tüm adada egemen olan huzur ve barış ortamının Anavatan Türkiye nin tam zamanında gerçekleştirdiği Mutlu Barış Harekatı nın doğal bir sonucu olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Anavatan Türkiye nin adadaki askeri varlığı sadece Kıbrıs Türklerinin güvenliği için değil, yıllardır adada egemen olan huzur ve barışın devamı için de gerekli ve vazgeçilmez bir unsurdur. Bu nedenle varılacak bir anlaşmada, Türkiye nin etkin ve fiili garantörlüğünün devamı esastır ve Kıbrıs Türk Halkı nın kırmızı çizgisi olmaya devam edecektir. Saygıdeğer konuklar, sevgili Kıbrıs Türk Halkı, 1974 Mutlu Barış Harekatı nın yarattığı coğrafyada yeni bir Devlet kurduk.. Hep birlikte tüm zorluklara göğüs gererek yoktan bir ekonomi yarattık... Anavatanımızın katkıları ve desteği, Kıbrıs Türk halkının zekası, çalışkanlığı ve herşeye rağmen üretkenliği ile ekonomimizi büyüttük. Halkımın hak etmediği bu izolasyonlara rağmen, bu ilerlemeyi sağlayabilmemiz, devletimizi yaşatabilmemiz, küçümsenemeyecek bir başarıdır. Benim halkım çalışkandır. Benim halkım üretkendir. Kıbrıs Türk Devleti çalışanları gelinen bu noktanın gerçek mimarlarıdırlar. Kıbrıs Türk işadamı, sanayicisi, tüccarı, esnafı zor koşullara rağmen toprağına, ülkesine sahip çıkmış ve bu başarıda büyük rol oynamışlardır.
İşçimiz, köylümüz, çiftçimiz ve hayvancımız altın terlerini bu topraklara akıtarak, tırnaklarını bu topraklara sıkı sıkıya geçirerek bu coğrafyaya tutunmamızı sağlamışlardır. Özetle, Kıbrıs Türk Halkı bir bütün olarak, tüm zorluklara rağmen gelmiş olduğu bu noktayla gurur duyma hakkına sahiptir. İddia ederek söylüyorum ki; Böylesine acımasız koşullar altında, Dünyada Kıbrıs Türk Halkı nın başardıklarının benzerini başarabilmiş herhangi bir halk yoktur. Ama durmak yok... Yolumuza devam edeceğiz. İnsan Hakları na aykırı bir şekilde bizlere ambargolar uygulansa da hep daha iyiye, hep daha güzele ulaşmak için Anavatanımız Türkiye ile birlikte hareket edeceğiz. Değerli konuklar, sevgili vatandaşlarım Ülkemizi kalkındırmak için yapacaklarımız bellidir. Üniversitelerimizdeki öğrenci sayısını Anavatan Türkiye ile birlikte koyduğumuz hedefe ulaştırmak zorundayız... Bu noktada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümetleri ve halkı olarak hepimiz üzerimize düşen görevleri yapmalıyız. Ayni zamanda Anavatan Türkiye Yüksek Öğretim Kurumu da her zaman olduğu gibi bizlerden desteğini esirgememelidir. Kalkınmada en önemli lokomotiflerimizden biri olan Turizm de de mutlaka koymuş olduğumuz tüm hedeflere ulaşmalıyız. Bu bağlamda Kıbrıs Türk Hava Yolları yeni yapılanmasını en erken bir zamanda tamamlamalı ve en etkin bir şekilde Turizmimize katkı sağlar hale gelmelidir. Yıllardır devam eden Turizm yatırımları tamamlanmalı ve bu tesisler Turizm imizin hizmetine sokulmalıdır. Ekonomimiz, tüm gerekli reformlar cesaretle uygulanarak yeni bir istikrarlı büyüme sürecine sokulmalıdır. Kendi ayakları üzerinde durmayı başaran bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisi yaratmamız halkımızın bu topraklarda yaşayabilmesinin en güçlü ve en temel dayanağı olacaktır. Değerli konuklar, sevgili Kıbrıs Türk Halkı İçinden geçmekte olduğumuz zorlu sürece rağmen, Bu ülkede güzel şeyler olmaya devam ediyor, bu ülkede ekonomik anlamda bizi yarınlara taşıyacak gelişmeler de bir bir hayata geçiriliyor. Örneğin bu gün açılışlarını yapacağımız Bir üniversitemizin hastahanesi, Diğer bir üniversitemizin spor kompleksi Büyük ve yeni bir otelimiz Ve buna benzer büyük yatırımlar devletimizi yarınlara güvenle taşımaya devam ediyor... Güzelyurt Lefkoşa duble yolunun devreye girmesi ulaşımda sağlayacağı kolaylıkların yanısıra Güzelyurt ve halkına sahip çıkıldığının önemli bir göstergesidir. Anavatan Türkiye den KKTC ye yılda 75 milyon metre küp su getirilmesini öngören proje artık gerçekleşme yoluna girmiştir, bunu sadece basit bir su projesi olarak adlandırmak olayı küçümsemek olur. Bu proje, Anavatanımızla aramızdaki gönül bağının elle tutulur gözle görülür bir bağla perçinlenmesi olarak algılanmalıdır. Üstelik bu bağın su gibi aziz ve vazgeçilmez bir vesile ile hayat buluyor olması da ayrıca manidardır. Yine KKTC nin geleceğini yakından ilgilendiren bir proje olan Anavatan Türkiye den Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetin e elektrik enerjisi getirme projesi de çok yakında hayata geçirilecek. Gerçekleştirilecek bu projeyle birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomik anlamda rakipleri ile rekabet edebilir, sürdürülebilirliği olan ucuz ve kaliteli enerjiye kavuşmuş olacak. Bu projelerle yep yeni ufuklara yol alan ayakları yere basan, kendi kendine yeten bir devlet
yapısına kavuşacağız. İşte bu inanç ve azimle, kendimize güvenmeli ve yılmadan usanmadan bu yolda geleceğe doğru emin adımlarla yürümeliyiz. Vizyonumuz Akdeniz in ortasında Avrupa nın çekim merkezi haline gelmiş bir devlet yaratmak olmalıdır. Vizyonumuz devletimizi üzerinde mutlu ve refah içinde yaşayan halkımızla birlikte geleceğe taşımak olmalıdır... Vizyonumuz, Gelecek kaygısı olmayan, ülkesine, devletine bağlı, ülkesini ve devletini seven ona sahip çıkan bir nesilin yetişmesine imkân sağlamak olmalıdır. Değerli konuklar konuşmamın sonuna yaklaşırken görüşme sürecine de değinmek istiyorum. Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak Anavatan Türkiye ile tam bir uyum ve işbirliği içinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri nin himayelerinde sürdürülen Kıbrıs görüşmelerinin başarılı bir sonuca ulaşılabilmesi için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Bildiğiniz üzere, göreve gelir gelmez Genel Sekreter e bir mektup yazarak Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs ta adil ve kalıcı bir çözüm olması için elinden gelen çabayı ortaya koymaya ve iyi niyetle çalışmaya hazır olduğunu bildirdim. Atmış olduğumuz bu adımın ertesinde, devletin devamlılığı prensibine uygun olarak görüşmelere kaldığı yerden devam ediyoruz. Görüşmelere, geçen yıl da taraflar arasında ele alınmış ancak hiçbir ilerleme sağlanamamış olan mülkiyet başlığıyla başladık. Bu başlıktaki ana ilkemiz artık bir Birleşmiş Milletler parametresi halini almış olan ikibölgeliliktir. Bu ilke ışığında, Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların bu taşınmaz mallar konusunda yarışan hak ve çıkarları arasında adil br denge bulunması gerektiğini savunuyoruz. Bu dengenin adil olabilmesi için taşınmaz malların yitirilişinin üzerinden en az 36 yıl geçmiş olduğunu, adanın her iki yanında birbirinden bağımsız iki ayrı sosyal ve ekonomik yaşam tesis edilmiş olduğunu ve bu yerleşmiş düzenin bozulmasının, bulunacak çözümün yaşayabilirliğini ciddi şekilde tehdit edebileceğini akılda tutmak gerekmektedir. Bu hususlar dikkate alındığında, öngörülebilir bir mülkiyet rejimi yaratmanın yolu, kişilerin tercihlerini objektif kriterler temelinde sınırlandırmaktan geçer. Bir malın geleceği konusunda karar verme hakkını bireylere bırakırsanız o ülkede mülkiyet rejimi bakımından kaosa davetiye çıkarırsınız. Kıbrıs ta bir çözüm ertesinde en son ihtiyaç duyulacak olan şey bu türden belirsizlikler ve kaostur. Bu nedenle mal iadesinin sınırlandırılması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Aksi halde her bir toplumun bir kurucu devleti yöneteceği yönündeki ana ilke de fiiliyatta anlamını yitirir. Öte yandan bu türden uyuşmazlıkların çözümü için ülkemizde yaratılan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından insan haklarına uygun bulunan Taşınmaz Mal Komisyonu yasasının da taşınmaz mal iadesini sınırlandırdığı akılda tutulmalıdır. Kıbrıs Rum tarafı mülkiyet başlığına başladığımız günden itibaren bu konuyu başka bazı başlıklarla ilişkilendirmeye ve birlikte müzakere etmeye çalışmaktadır. Kendilerine bu yaklaşımlarının doğru olmadığını, önce her başlığın kendi içinde anlamlı şekilde müzakere edilmesi gerektiğini, başlıklar arasındaki al-ver sürecinin ise ancak görüşmelerin son aşaması olan referandum öncesinde yapılabileceğini defalarca izah ettik. Bu aşamada diğer başlıkların da dahil edilmesinin, zaten karmaşık ve zor olan mülkiyet başlığının içinden çıkılmaz bir hal almasına ve sürecin tehlikeye girmesine neden olacağını anlattık. Rum tarafı şimdi de aynı yaklaşımı kamuoyuyla paylaşarak yeni bir öneri yapıtığı imajını vermeye çalışmaktadır. Kıbrıs Rum lideri Sayın Hristofyas a buradan bir hatırlatma yapmak istiyorum: müzakere denilen şey, müzakere masasında yapılır. Bu arada yine Kıbrıs Rum tarafınca temcit pilavı gibi yeniden ısıtılarak ortaya atılan Maraş la bağlantılı taleplerin kabul edilemez olduğu açıktır. Her şeyden önce Kıbrıs Rum tarafı şunu anlamak zorundadır: Kıbrıs sorununun bazı unsurları, kapsamlı çözüm müzakerelerinden soyutlanarak ve diğer unsurlardan koparılarak tek bir halkın lehine olacak şekilde ele alınamaz. Ayrıca bu ve benzeri konularda Kıbrıs Rum tarafının muhatabı Türkiye değil biziz.
Rum tarafı sorunun çözülmesini istiyorsa Kıbrıs Türk tarafının iradesini dikkate almayı ve bizleri de muhatap almayı öğrenmelidir. Saygıdeğer konuklar sevgili Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Halkı, Kıbrıs sorunu 40 yılı aşkın bir süredir devam etmektedir. Taraflar argüman ve karşı argümanlarını tüketmişlerdir, bu nedenle bundan böyle bu meselenin halledilebilmesinin tek hal çaresi siyasi irade ve liderlik gösterebilmekten geçer. Biz liderler olarak sorumlu davranırsak sene sonuna dek çözüme ulaşılması mümkündür. Ben bu bağlamda üzerime düşeni yapmaya kararlıyım. Önümüzdeki yıl güney komşularımızda seçimler vardır, bu nedenle müzakerelerin gelecek yıla uzaması bir antlaşma ihtimalini ortadan kaldıracak ya da konuyu en azından uzunca bir süre için rafa kaldıracaktır. Bu nedenle BM Genel Sekreteri tarafından da vurgulandığı üzere bu yılın sonu bir dönüm noktasıdır. Bir başka ifadeyle Kıbrıs Rum liderliği bir takvim kabul etmese de ortada doğal bir takvim vardır. Bu noktada tüm uluslararası aktörleri ve Rum tarafını şu gerçeği görmeye davet ediyorum: Kıbrıs Türk Halkı, bu kadar yıldır devam eden müzakerelere ve çözümsüzlüğe tutsak edilmeyi hak etmemiştir. Bu tutsaklık kabul edilemezdir. Değerli konuklar, sevgili Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı Konuşmamın sonuna gelirken dün ve bugün ulusumuzun özgürlük ve egemenliği için canlarını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum... Tüm gazilerimize de en derin sevgilerimizi ve şükranlarımızı iletmek istiyorum... Bu Harekât ın gerçekleşmesi kim katkı koymuşsa Allah razı olsun... Çünkü bu Harekât Kıbrıs a Barışı getirmiştir... Hem Türklere hem de Rumlara barışı getirmiştir... Dileriz Rum-Yunan ikilisi gerçekleri kavrar ve yıl sonuna dek bir antlaşma yaparak 20 Temmuz 1974 sonrası oluşan Barış ortamı taçlandırılmış olur.. BAYRAMIMIZ KUTLU... ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ DAİM OLSUN... Hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum...