Hamdolsun, nimetlerini genelleme yaparak bile sayamayacağımız Rabbimize,



Benzer belgeler
İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47


Ü N İ T E L E N D İ R İ L M İ Ş Y I L L I K D E R S P L A N I

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

ORDU SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de

Avrupa da Yerelleşen İslam

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI.. LİSESİ TARİH I DERSİ BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ EĞİTİM PROGRAMI (BEP) FORMU

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Şerif Mardin in tespitiyle bu coğrafyada en etkili faktör : Din

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna

BİRLİKTE YAŞAMA(KASIM-ARALIK)

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

Anlamı. Temel Bilgiler 1

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

İstanbul İmam Hatip Liseliler Derneği

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

ISSN ISSN

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Bir Kadın 3 Sanat Sergisi açıldı

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

BAHÇELİEVLER BELEDİYESİ İMAM HATİP ORTAOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ETKİNLİKLERİMİZ

YABANCI DİL ULUSLAR ARASI MIDIR? BAŞARILI BİR HAREKETLİLİK İÇİN ÖN ŞART MIDIR?

3 Hedef 3 Görev BÜLTEN Seçimleri İçin İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU FİLİSTİN MESELESİ 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

UFA. islam. Rusya Federasyonu Başkırdistan Cumhuriyeti nde UFA İSLAM ÜNİVERSİTESİ YAPILIYOR. ÜNiVERSiTESi TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSTANBUL ŞUBESİ

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

UNUTULAN DÖNEM ENDÜLÜS TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ 1

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HZ.MUHAMMEDİN HAYATI DKB

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

HATAY BOZGUNCULUĞA VE AYRIMCILIĞA İZİN VEREMEZ!!!

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti

kimdir? Nazif Kerem GÖZENER ÖZGEÇMİŞ

MKÜ de İftar Coşkusu. Akademik ve İdari Personel İçin Düzenlenen İft ara Büyük Kat ılım Oldu

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.


NESLİHAN AYDINLIOĞLU EŞİN BİRİKİMLERİM VE BİRİKTİRDİKLERİM

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR!

Transkript:

Rahman ve Rahim olan Allah ın adıyla, Hamdolsun, nimetlerini genelleme yaparak bile sayamayacağımız Rabbimize, Salât olsun, hayatıyla bize en güzel örnek olan biricik Rasûlüne, Selâm olsun, onun ehl-i beytine, ashabına ve tüm mü minlere Takvimlerde senenin sayısının bir daha arttığı, ömürlerden senenin bir daha eksildiği 2012 yılının ilk günlerinde yeni sayımızla tekrar beraberiz. Geçen sayımızda haberini verdiğimiz birtakım değişikliklere bu sayımızda da devam ediyoruz. Bu noktada sizlerden gelen her türlü talep ve öneriyi değerlendirerek dergimizin muhtevasını zenginleştirmek istiyoruz. Geçen sayımızla ilgili birçok olumlu görüşün tarafımıza ulaşması, bu istikamette bize güç veriyor. Bu paylaşımdan sonra elinizdeki bu sayıyı tanıtalım sizlere: Bu sayımızda medeniyetimizin temelini oluşturan kavramlarımızın içinin boşaltıldığı yahut unutulduğundan hareketle kavramlar köşemize misafir olacaksınız. Sabri Otağ Hocamızın îsâr başlıklı yazısıyla unuttuğumuz bu kavramı tekrar gündemimize alacağız. Ardından bu aydan itibaren toplum ve sanata dâir yazılarının olacağı muhterem hocamız, Prof.Dr. Saadettin Ökten in ufkumuzu açan toplum ve sanat başlıklı ilk makalesiyle buluşacaksınız. Sonrasında Fahrettin Postacı nın derlediği Avrupa daki Din Eğitimi Uygulamaları nın anlatıldığı eğitim köşemiz, genç kalemlerimiz İsmihan Şimşek in Mikrofon Aziz liği, Zehra Sevindik in Türkçe elden gidiyor mu?, Ahmet Faruk Aygün ün mütefekkir ve müellifleri tanıttığı Doğudan-Batıdan isimli köşemiz sizi bekliyor olacak. Bu sayıda kapak dosyamızın konusu, Allah tan başka gâlip yoktur! sözünü baş tâcı eden, İslam medeniyetine 800 yıllık bir katkı sağlayan, yükselişi kadar tarih sahnesinden çekilişi de çok hızlı olan Endülüs. Dergimizin sayfalarına sığmayacak kadar büyük yer tutan bir medeniyeti kısa ve mümkün olduğunca öz bilgilerle işlemeye çalıştık. Dosyamızda araştırmacı Yaşar Şadoğlu, Endülüs ün geçirdiği tarihsel süreç hakkında bilgiler veriyor. Prof.Dr.Mehmet Özdemir ise bu medeniyetin temel felsefesine değiniyor. Dosyanın son kısmında ise Merve Çetinel, Türkiye de yapılan Endülüs çalışmaları hakkında bizleri bilgilendiriyor. Panorama köşemizle İzzet Şahin le birlikte İslam coğrafyasından Mali ye yolculuk yapıyoruz. Zümrüt Sönmez ise Türkmenistan İzlenimlerim diyerek bizi başka bir yolculuğa çıkarıyor. Editörümüz Ahmet Bolat la Cizre de Nuh un gemisinin izini arıyoruz. Sağlık, psikoloji, kültür ve sanat, söyleşi, müzelerimiz, sinema, şiir, kitap ve bulmaca köşelerimiz sizleri bekleyen diğer zenginliklerimiz. Yeni sayıda buluşmak dileğiyle, Ves selam EDİTÖR DEN TOHUM 01

içindekiler 04 BAŞKAN DAN FARKINDAYIZ VE ÇALIŞIYORUZ 10 SANAT PROF. DR. SAADETTİN ÖKTEN TOPLUM VE SANAT 06 KAVRAMLAR SABRİ OTAĞ - ÎSAR 16 ENDÜLÜS YAŞAR ŞADOĞLU - ENDÜLÜS TARİHİNİN SATIR BAŞLARI 14 EĞİTİM FAHRETTİN POSTACI - AVRUPA DA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI LDV HAREKETLİLİK PROJESİ 22 ENDÜLÜS PROF. DR. MEHMET ÖZDEMİR - ENDÜLÜS 28 ENDÜLÜS MERVE ÇETİNEL - TÜRKİYE DE ENDÜLÜS LE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR Katkılarından dolayı Bağcılar Belediye Başkanı Sn. Lokman ÇAĞIRICI ya teşekkür ederiz. ÖNDER ADINA MT YAZ SAH B Dr. Hüseyin Korkut YAYIN DANIfiMANI Mustafa Canbey GENEL YAYIN YÖNETMENİ Murat Şahin ED TÖR Ahmet Bolat YAYIN KURULU Sabri Ota, Nazif Yılmaz, Ekrem Torun, Hikmet Şen,Fatih Serenli REKLAM SORUMLUSU Mustafa Karahüseyino lu TOHUM Dergisi, ÖNDER mam Hatip Liseleri Mezunlar ve Mensuplar Derne i yay n d r. GRAF K TASARIM Elagrafik (0212) 272 33 23 - (0544) 792 91 93 www.elagrafik.com BASKI Seçil Ofset (0212) 629 06 15 www.secilofset.com ADRES Alemdar Mh. Hükümet Kona Sk. No: 7 34110 Ca alo lu - stanbul Tel : (0212) 519 09 53-519 12 76 Faks : (0212) 519 09 57 onder@onder.org.tr tohum@tohumdergisi.com Kapak Fotoğraf : Melike Özhan Kaynak gösterilmeden al nt yap lamaz. Yaz larda k saltma yap labilir. Hukuki sorumluluk yazara aittir. 02 TOHUM OCAK-ŞUBAT 2012

34 DENEME İSMİHAN ŞİMŞEK - MİKROFON AZİZ LİĞİ 54 PANORAMA İZZET ŞAHİN - MALİ 36 FİLOLOJİ ZEHRA SEVİNDİK - TÜRKÇE ELDEN GİDİYOR MU? 58 GEZİ ZÜMRÜT SÖNMEZ - TÜRKMENİSTAN İZLENİMLERİM 40 DOĞUDAN - BATIDAN AHMET FARUK AYGÜN - FARABİ / THOMAS MORE 68 SAĞLIK OP. DR. FAHRETTİN ÖZKAN - ORGAN NAKLİ VE ORGAN BAĞIŞI 48 BİYOGRAFİ RÜVEYDA KORKUT - SEVİLMESİ YÜREK İSTEYEN BİR DAVA ADAMI 70 PSİKOLOJİ UZ. PSİKOLOG ESAN GÜL - ÇOCUKLAR NEDEN KÜFÜRLÜ KONUŞUR 50 DÜŞÜNCE ATLASI DOÇ DR. SAFİ ARPAGUŞ - MEVLANA CELALEDDİN RUMİ 72 KÜLTÜR-SANAT AHMET BOLAT - KOD 333 : BİR YASAĞA BAŞTAN BAKMAK FOTOĞRAF SERGİSİ 62 FOTO-RÖPORTAJ AHMET BOLAT - NUH UN GEMİSİNİN İZİNDE 80 MÜZELERİMİZ M. FATİH SERENLİ - İSTANBUL İSLAM BİLİM VE TEKNOLOJİ TARİHİ MÜZESİ 82 SİNEMA YUNUS KELEŞ - İZLERKEN DÜŞÜNDÜREN FİLMLER ÜZERİNE 86 ŞİİR ZEYNEP BAKTEMUR 74 SÖYLEŞİ AHMET BOLAT - MUSTAFA ÖZTÜRK KAYBOLAN DEĞERLERİ YENİDEN YAŞATMAK İÇİN 90 KİTAP 92 BULMACA FATİH UĞURLU İÇİNDEKİLER TOHUM 03

Dr. Hüseyin KORKUT ÖNDER Genel Başkanı Farkındayız ve Çalışıyoruz İki yılı aşan bir zaman dilimine yayılan ve titiz bir çalışmanın ürünü olan Anayasa Raporu muz TBMM Başkanlığına ve Meclis de bulunan ve bulunmayan bütün siyasi partilere sunulmuş medya ve toplumumuzda önemli derecede yankı bulmuştur. Emeği geçen herkese gönül dolusu teşekkürlerimi sunuyorum. Milletimizin son yüzyıldaki serencamını her yönüyle hisseden ve yaşayan İmam-Hatip camiası olarak gelişen toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir anayasanın ne kadar önem arz ettiğinin ve bunun toplum önünde tarihi bir fırsat olduğunun farkındayız. İlk defa milletin katılımına açık yeni bir toplumsal sözleşme hazırlama fırsatı önümüzde durmaktadır. 12 Haziran seçimleri sonrası milletin geniş temsilinin meclise yansıması, milletin iktidarına dayalı Anayasa yapım yöntemi izlenmesi hiç şüphesiz çok önemli. Anayasa yapımında partiler arası uzlaşma komisyonu kurulması ve sürecin herkesin katılımına açık olmasını arzu edilen hedefe ulaşmada önemli bir fırsat olarak görmekteyiz. Milletin bağrından çıkmış, hamiyetle, fedakârlıkla, şefkatle sahiplenilmiş İmam-Hatip Liseleri mezunları ve mensupları olarak bu tarihi süreçte üstlendiğimiz rolün öneminin idrakindeyiz. Bir gönüllü teşekkül olarak hem camiamız adına hem de içinde yaşadığımız toplum adına önemli bir sorumluluğu yerine getirmek amacıyla görüşlerimizi ifade eden Anayasa Raporu hazırlamış bulunuyoruz. Amacımız 12 Haziran seçimleri sonrası Türkiye nin en temel gündemine ilişkin üzerimize düşen vazifeyi yerine getirmekti. Raporumuzda Anayasanın geneline ilişkin önerilerimizi, din ve vicdan özgürlüğü ve eğitim hakkı çerçevesinde görüş ve önerilerimizi, geniş açıklamalarıyla ve uluslararası karşılaştırmalarıyla birlikte sunma imkânı bulduk. İki yılı aşan bir zaman dilimine yayılan ve titiz bir çalışmanın ürünü olan Anayasa Raporu muz TBMM Başkanlığına ve Meclis de bulunan ve bulunmayan bütün siyasi partilere sunulmuş medya ve toplumumuzda önemli derecede yankı bulmuştur. Emeği geçen herkese gönül dolusu teşekkürlerimi sunuyorum. Öncelikle anayasa raporu hazırlık komisyonu başkanı ve üyelerine, yönetim kurulumuza, çalışmaya önemli katkılar sağlayan akademisyenlere, genişletilmiş istişare kurulumuza, Diyarbakır da düzenlediğimiz 7. İmam-Hatipliler Kurultayımıza ülkemizin dört bir yanından teşrif eden okul müdürü, okul aile birliği başkanı, mezun dernek başkanlarına eleştiri, katkı ve müzakereleri için teşekkür ediyorum. Her ne kadar bazı basın kuruluşları Laiklik gitsin, türban gelsin, milletvekilleri Kur an-ı Kerim e el bassın şeklinde bu önemli raporu medya dili ile farklı bir şekilde sunmaya çalışsa da meramımız ilgililere ve milletimize ulaşmıştır ve anlaşılmıştır. Bu önemli gayretin Türkiye nin yeni anayasa yapma sürecine katkı sağlaması ve önümüzdeki süreçte yapılacak çalışmalara ışık tutması umudu bizi mutlu etmektedir. 04 TOHUM OCAK-ŞUBAT 2012

Raporumuzun temel felsefesi ve ilkesel duruşumuzu şöylece özetleyebiliriz; Yeni Anayasa sağlam bir toplumsal zemine istinat etmeli; anayasanın ruhuna ters, ayrıştırıcı / ötekileştiren / kategorize eden muğlak kavramlardan ve ideolojik yüklerden arınmalıdır. Yeni Anayasa farklı toplum kesimlerini ve inanç guruplarını çoğulcu ve özgürlükçü bir bakışla kuşatmalı. Devlet bütün toplum ve inanç kesimleri karşısında tarafsız olmalı; topluma resmi bir ideoloji ve inanç dayatmamalıdır. Yeni Anayasada değişmez maddelerin olması halkın iktidarına ve demokratik katılıma dayalı anayasa yapımı yönündeki ilkesel duruşla bağdaşık olmadığından metot olarak yer verilmemelidir. Bu çerçevede anayasada yer aldığı zamanlardan bu yana yanlış ve farklı değerlendirmelerle din karşıtlığı ve düşmanlığı şeklinde anlayış ve uygulamalara zemin oluşturan laiklik prensibi anayasada yer almamalıdır. Nitekim Fransa anayasası dışında hiçbir Avrupa ülkesi anayasasında laiklik kavramı yoktur. Din ve vicdan özgürlüğü anayasal güvence altında olmalıdır. Din ve devlet ilişkileri açık bir şekilde belirlenmeli; kapsamı kapalı muğlâk kavramlara yaslanmamalıdır. Belirli bir dini öğretiye dayanmayan din kültürü ve ahlak bilgisi, sosyal bir fenomen olarak faklı dini inançları tanıtacak biçimde ilk ve ortaöğretimde zorunlu olmalıdır. Belirli bir inanca dayalı din eğitimi ise toplumsal talebe uygun olarak örgün eğitim içerisinde her kademede yer verilmelidir. Din ve inanca dayalı kılık ve kıyafet her bakımdan bir hak olarak görülmeli ve bu kıyafetler hayatın her safhasında serbest olmalı. Türkiye arzu ettiğimiz istikamette ve en kısa zamanda büyük bir uzlaşma içinde ve bütün toplumsal talep, ihtiyaç ve beklentileri karşılayacak şekilde yeni bir toplumsal sözleşmeyi ortaya çıkarabilirse her anlamda daha güçlü hâle gelecektir. Ciddi meselelerle boğuşan İslam coğrafyasına ve dünyaya önemli, hayırlı katkılar sunabilecektir. İçinde bulunduğumuz zaman dilimi itibariyle, mezunu ve mensubu olmakla iftihar ettiğimiz İmam- Hatip Okullarının kuruluşunun 60. yılını geride bırakıyoruz. Bu önemli zaman zarfında okullarımızın oluşturduğu iklim, birçok sıkıntı ve zorluğa rağmen ülkemizin koparılmak istendiği kendi medeniyet değerleriyle buluşmasına, dolayısıyla normalleşmesine katkı sağlamaya devem etmektedir. Türkiye nin başta Anayasa meselesi olmak üzere normalleşme süreci devam edecektir. Önder ve İmam Hatip camiası olarak yirmi yılı aşkın zamandır okullarımız ve mezunlarımız ile ilgili problemleri çözmek, sıkıntıları ortadan kaldırmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çalışmalara bağlı olarak yıllardır okullarımızın önündeki engeller, sıkıntılar bir bir ortadan kalkmaktadır. YÖK ün aldığı kararla haksız ve yanlış bir uygulama ortadan kalkmış bulunuyor.28 Şubat sürecinin en tahrip edici uygulaması olan 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulamasının kademeli hale getiriliyor olması 15 yıl süren yanlışlığı ortadan kaldıracaktır. Asıl iş ve mesuliyet bundan sonra diye düşünüyorum. Daha nitelikli ve planlı verimli çalışmalar yapmakla mükellefiz. Problemlerin birer birer aşılması ile okullarımıza artan teveccühün bihakkın karşılanabilmesi için yeni okullara, yurtlara ihtiyaç artacaktır. Buraları dolduran çocuklarımızın nitelikli eğitime ve İmam Hatiplilik bilinci ve davranışı kazanabilmeleri için ek gayretlere ihtiyaç olacaktır. Her birimize önemli mesuliyetler düşmektedir. ÖNDER olarak bu süreçte, camiamızın eğitim ve özellikle İmam-Hatip Liseleri ile ilgili diğer önemli kuruluşları ve ülkemizin her ilindeki mezun dernekleri ile beraber üzerimize düşeni yapmaya gayret edeceğiz. Cenab-ı Hakk yâr ve yardımcımız olsun. BAŞKAN DAN TOHUM 05

Sabri OTAĞ onder@onder.org.tr ÎSAR İnsanı, kendisinin şiddetle ihtiyaç duyduğu şey hakkında, başkasını tercihe iten manevi güç; şüphesiz sarsılmaz iman, nimetleri ihsan edenin hazinesinin genişliğini kavrama, O nun verdiklerini, O nun rızası doğrultusunda harcayabilme olgunluğu, varlıkta da, yoklukta da verebilme basireti, veren elin, alan elden üstün olduğu gerçeğine teslimiyet gibi ahlaki meziyetlerdir. Hangimizin güzel amel işleyeceğini, güzel ahlâk ile insan-ı kâmil olma yolunda hangi mesafeleri kat edip zirvelere ulaşma gayretinde bulunacağını veya fıtratımıza ters düşen hatalar ve isyanlarla esfele safilin derekesine düşeceğini bilen imtihan ve neticesinde mükâfat veya mücâzât için hayatı ve ölümü yaratan Allah tır. Bizleri yaratan, yaşatan, idare eden Rabbimiz, asla biz kullarına zulmetmez, bize zorluk değil, kolaylık diler. O, insanoğlunu hiçbir zaman başıboş bırakmamış, bizi kendi halimize terk etmemiş, akıl ve irade ihsanıyla ahsen-i takvim üzere yaratıp, ahiret aleminin tarlası olan bu dünya hayatında, uyacağımız prensipleri peygamberleri vasıtasıyla bildirmiş; bu huzur yoluna, hak âşıklar güzel halleriyle işaret taşları dikerek, insanların Hakka vâsıl olacakları yollar aydınlatılmıştır. Nurlu yolumuzun işaret taşları gibi bizleri birre, iyiliğe, güzelliğe, Hakka kulluğa yönlendiren Allah dostlarının örnek hallerinin, sevgili Peygamber Efendimiz (SAV) in Ben, ahlaki değerleri tamamlamak için gönderildim buyruğundan yansıyan numune davranışlarının en önemlilerinden birisi ÎSAR dır. Ahir zaman ümmetinin, bugün manasını, mefhumunu idraktan uzak bulunduğumuz bir tabirdir ÎSAR. Kültür emperyalizminin, maddeciliği, egoizmi ve bencilliği, sekülerleşmeyi ve tek dünyalı olmayı dayattığı sahte görüntü, ahlaken sıfırın altındaki reklamlar ve özünden koparılmış top modellerle insanımızın değerlerinden uzaklaştırıldığı bunalım ve 21. cahiliye asrında, neslimiz ve ümmet-i merhuma, böylesi İslami tabirleri anlatmaktan oldukça uzak haldeyiz. 06 TOHUM OCAK-ŞUBAT 2012

ÎSAR: Kendisi muhtaç olduğu halde başkasını tercih etmek. Sade cömertlik, bu tabiri tarife yetmez. Belki ÎSAR için cömertliğin zirvesi diyebiliriz. İnsanı, kendisinin şiddetle ihtiyaç duyduğu şey hakkında, başkasını tercihe iten manevi güç; şüphesiz sarsılmaz iman, nimetleri ihsan edenin hazinesinin genişliğini kavrama, O nun verdiklerini, O nun rızası doğrultusunda harcayabilme olgunluğu, varlıkta da, yoklukta da verebilme basireti, veren elin, alan elden üstün olduğu gerçeğine teslimiyet gibi ahlaki meziyetlerdir. Cömertlik cennet kapılarının anahtarı, ÎSAR ise hesaba çekilmeden cennete girmenin ve cennette dilediği yerde iskâna hak kazanmanın ulvi yoludur. Sehl b. Abdullah Tüsterî nin aşağıdaki rivayeti konuya açıklık getirmektedir: Kelimullah olan Hz. Musa, Allah-u Teâlâya, Ya Rabbi, Muhammed Mustafa (SAV) ile ümmetinden bazılarının derecelerini bana göster talebinde bulununca, Rabbimiz, Ya Musa, sen buna güç yetiremezsin, ben sana O nun ümmetinin yüksek derecelerinden birini göstereyim. Buyurdu. Hz. Musa, melekût aleminde onun makamını görünce, Ya Rabbi, ne ile onu bu dereceye yükselttin? diye sordu. Allah-u Teâlâ, O na verdiğim yüksek ahlak ile buyurdu. Hz. Musa Bu ahlak hangisidir? diye sorunca, Rabbimiz ÎSAR dır, bu ahlak ile bana kim gelirse, ben O nu hesaba çekmekten haya eder ve O nu cennette istediği yerde iskan ederim buyurdu. Bu ne büyük müjde! Ne kadar huzur verici mükâfat! Varlıkta da yoklukta da infak; sahip olduklarımızı bize lütfedenin hazinesi ve rahmetinin genişliğine iman etmenin göstergesidir. Bu hususta, Söz Sultanı şöyle buyuruyor: Sadakanın en faziletlisi, insanın eli dar, karnı aç, kendisi muhtaç iken başkasına verdiği sadakadır. Rabbimiz, Kur an-ı Kerim inde Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça iyiye eremezsiniz. Her ne harcar iseniz, Allah onu hakkıyla bilir. (Bakara-172) Onlar sevmelerine rağmen ellerindeki yiyeceği fakire, yetime ve esire yedirirler. (İnsan-8) buyurarak infak ve ÎSAR sahiplerini övmektedir. Kendileri muhtaç iken, başkalarını kendilerine tercih etme olgunluğuna erenler, sevdikleri şeylerden infak edenlerden daha üstündürler. Gökteki yıldızlar gibi olan Ashab-ı Kiram dan bu hususta nice şanlı örnekler vardır. Zaman tünelinden asırlar ötesine, asr-ı saadete uzandığımızda, insanlık tarihinin iftihar tabloları ile karşılaşırız; ilk iman edenlerden, es Sıddık sıfatına hak kazanan Hak dostu, Peygamber aşığı, dostunun sırdaşı, hicrette yol arkadaşı Hz. Ebu Bekir, İslam ordusunun teçhizatı için yüklü miktarda yardım ettiğinde Resulullah Efendimiz (SAV) kendisine Ey Ebu Bekir ehlin ve evladın için geride ne bıraktın? diye sorunca: Onlara Allah ve Resulünü bıraktım cevabını veriyordu. Ashab-ı imanda kemale, cömertlikte zirveye, insaniyette KAVRAMLAR TOHUM 07

Bencillik duygusunun esiri olup hep bana, hep bana diyen dünya insanlığının bu zarafete, bu fedakârlığa, bu vefakârlığa ve bu insanlığa bugün her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır. Temelde sağlam iman ve ihlas, gövdede ibadet ve taat, dallarda güzel ahlak ve ÎSAR, ülkemiz ve dünyamızda özlediğimiz huzurlu bir hayatın yol haritasıdır. Her imanlı kişi, bu kurtarıcı formülü kendi hayatında uygulamalı, nesline bunları aşılamalı, müştereken son hak dinin tebliğcisi olduğumuz ve her türlü olumsuzluklardan mes ul bulunduğumuzu asla unutmamalıyız. insan-ı kâmil mertebesine ulaştıran hayat verici hükümleri ihtiva eden kitabımızdan ulvi bir manzara, ebedi saadet muştusu medeniyet tasavvuruna kulak verelim: Daha önceden Medine yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler (Ensar), kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler, kendileri zaruret içinde bulunsalar bile, onları kendilerinden önde tutarlar (tercih ederler). Nefsinin tamahkârlığından korunabilmiş kimseler, işte onlar felaha erenlerdir. (Haşr:9) Bu ayet-i kerimenin nüzul sebebine dikkatlerinizi çekmek isterim: Beni Nadir den elde edilen ganimetlerin taksimi öncesi Peygamber Efendimiz (SAV) Ensar a İsterseniz muhacirler ev ve mallarınıza ortak olmaya devam etsinler, ganimeti sizin aranızda paylaştırayım, dilerseniz ev ve mallarınızdaki tasarrufu muhacirler artık size iade etsinler, ganimetten size bir şey vermeyerek onlar arasında paylaştırayım. teklifinde bulunmuştu. Bunun üzerine Ensar, Muhacirlerin ev ve mallarımıza ortaklıkları devam etsin, hem de ganimeti onlar arasında paylaştırın cevabını vermişlerdi. Yukarıdaki ayet-i kerime bu hadise üzerine inzâl olunmuştur. Kendileri muhtaç iken, başkalarını nefislerine tercih etme olan ÎSAR ın, şanlı İslam tarihinde birçok örneklerine rastlamaktayız. Bu örnekler, önderler, cömertlerin yol haritası ve çoban yıldızı gibidirler. Yermük Harbi nde cereyan eden bir hadise; bu harbde şehid olmak üzere olan bir yaralıya su getirilir. Tam içeceği sırada su diye bir inleme sesi duyar, kendisi içmez, ona götürülmesini işaret eder. Götürülen yaralı suyu tam içeceği sırada, bir başkasından su feryadını işitince, o da suyu içmez, Ona götürün! diye işaret eder. Su, üçüncü yaralıya götürülünceye kadar o kişi şehadet şerbetini içer, diğerlerine getirildiğinde, onların da şehadet şerbetini içtikleri görülür. İşte can pazarında ÎSAR manzarası. Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale Harbi nde de bu manzaralara şahit olmaktayız. Şairin: Şu Çanakkale Harbi nedir var mı ki dünyada eşi En kesif orduların saldırıyor dördü-beşi beyitinde ifade ettiği üzere, emsali yok denecek kadar az bir savunma, bir vatan müdafaası Çanakkale. İşte bu ölüm-kalım mücadelesinde, yaralanan bir düşman askeriyle, şiddetle ihtiyaç duyduğu tayinini, kuru peksimetini bölüşen bir Mehmetçik ÎSAR ın şaheserlerindendir. Van depremi dolayısıyla, bayram harçlığını depremzedelere gönderen bir yavrumuzun bu asil davranışı, gönlü zengin, merhametli insanımızın halini aksettiren bir başka manzaradır. Bencillik duygusunun esiri olup hep bana, hep bana diyen dünya insanlığının bu zarafete, bu fedakârlığa, bu vefakârlığa ve bu insanlığa bugün her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır. Temelde sağlam iman ve ihlas, gövdede ibadet ve taat, dallarda güzel ahlak ve ÎSAR, ülkemiz ve dünyamızda özlediğimiz huzurlu bir hayatın yol haritasıdır. Her imanlı kişi, bu kurtarıcı formülü kendi hayatında uygulamalı, nesline bunları aşılamalı, müştereken son hak dinin tebliğcisi olduğumuz ve her türlü olumsuzluklardan mes ul bulunduğumuzu asla unutmamalıyız. 08 TOHUM OCAK-ŞUBAT 2012

Prof. Dr. Saadettin ÖKTEN Mimar Sinan Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Toplum ve Sanat Buradan hemen anlaşılır ki ilk bakışta tamamen şahsi bir özellik gibi görülen estetik ölçütler ve estetik tercih kısaca söylenirse estetik zevk, ferdin ait ve mensup olduğu medeniyet tasavvurunun onun duygusal ve ruhi dünyasına bir biçimde yansımasından doğar. Bu sebeple aynı medeniyet tasavvuruna sahip olan kimselerde estetik zevkin ana hatlarıyla birbirine benzemesi ve böylelikle toplumsal ölçekte bir bütünlük arz etmesi son derece tabii bir vakıâdır. Genel bir bakış açısı altında ifade edilirse gerek toplum ve gerek birey için önce sanat eseri vardır. Toplumun bir üyesi olan ferd önce sanat eseri ile tanışır ve bu eserden etkilenir. Bu etkilenme neticede bireyin sanat eseri ile estetik ilgi kurmasına yol açar, bu ilgi zaman içinde gelişerek olgunlaşır. Birey artık o eser ile fiziksel bir ilişki içinde olmasa bile iç dünyasında onunla meşguldür, ona yeni anlamlar atfeder ve o eserden yola çıkarak bir takım yorumlar yapar. Bu süreç zihinsel olmaktan çok duygusal bir süreçtir veya burada akıl çok ön planda değildir, hâkimiyet duygulardadır. Ferdin bir sanat eseri ile yaşadığı bu duygusal serüven onun zevk ve duygu dünyasına bu dünyayı zenginleştiren yeni bir boyut olarak akseder. Böylece bireyin estetik algılaması genişler, estetik değer ve yargı düzeyi yükselir. Birey ile sanat eseri arasında kurulan ilişkinin mutlaka müspet bir istikâmette gelişmesi de şart değildir, diğer bir deyişle fert bir eseri her zaman beğenmek ve bu beğeniş sonucu onu içselleştirmek veya onunla hemhal olmak durumunda da olmaz. Ancak bu halde de birey ruh ve duygu dünyasında o eserle meşguldür, onun ardındaki anlam ile bir gerilim yaşamaktadır. Bazen bir eser fert tarafından reddedilebilir de, bu durumda yine estetik bir değerlendirme ve yargıdan bahsedilebilir. Fakat burada estetik değerlendirmenin sonucunda varılan yargı olumsuzdur ve bunun neticesi olarak o eserin güzel görülerek temellük edilmesi bahis konusu değildir. Bir sanat eserinin içselleştirilmesi veya reddedilmesi bireysel ölçekte düşünüldüğünde ferdin duygu ve zevk dünyasını tanımlayan estetik ölçütler ve tercihler ile ilgili ferdi bir mesele olarak algılanabilir, bu algılama bir noktaya kadar doğrudur. Denilebilir ki bireyin estetik dünyasını tanımlayan ölçütler oluşmuştur ve her eser birey tarafından bu ölçütlere göre değerlendirilir. Bu ölçütlere uygun olan veya bunları oluşturan ana ilkelere ya da temel kabullere ters düşmeyen eserler fert tarafından beğenilerek içselleştirilir. Bir eser zahiren ferdin duygu dünyasındaki estetik ölçütlere tamamen uymasa bile eğer bu ölçütleri oluşturan temel kabuller ile ters düşmüyorsa yine de güzel görülebilir ve temellük edilir. Bu suretle birey bu eserden etkilenerek geliştirdiği ilişki sonucu estetik ölçütlerini geliştirir, duygu dünyasına yeni bir boyut kazandırır. Bireyin sahip olduğu estetik ölçütler ve daha önemlisi bunların oluşmasında asli rol oynayan temel ka- 10 TOHUM OCAK-ŞUBAT 2012

Fotoğraf : Ahmet BOLAT buller birey için bir kimlik ve kişilik göstergesidir. Estetik ölçütler birey tarafından ifade edildiklerinde şahsi tercihler gibi görünebilirse de aslında bunlar kendilerini oluşturan temel kabulleri de zımnen ifade ettikleri için aynı zamanda bir aidiyet ve mensubiyetin beyan edilmesidir. Çünkü ilk bakışta şahsi bir tercih gibi görülen estetik ölçütler daha derine inildiğinde bir aidiyet ve mensubiyet ifadesi olan temel kabullerden kaynaklanır. Kısaca belirtmek gerekirse bu temel kabuller bireyin ait olduğu toplumun medeniyet tasavvurundan kaynaklanan değerlerden başka bir şey değildir. Buradan hemen anlaşılır ki ilk bakışta tamamen şahsi bir özellik gibi görülen estetik ölçütler ve estetik tercih kısaca söylenirse estetik zevk, ferdin ait ve mensup olduğu medeniyet tasavvurunun onun duygusal ve ruhi dünyasına bir biçimde yansımasından doğar. Bu sebeple aynı medeniyet tasavvuruna sahip olan kimselerde estetik zevkin ana hatlarıyla birbirine benzemesi ve böylelikle toplumsal ölçekte bir bütünlük arz etmesi son derece tabii bir vakıâdır. Birey için sanat eseri önce, sanatkâr daha sonra gelir. Önce eserle tanışan, onunla duygusal bir ilişki kurarak estetik değer sürecini yaşayan ve buradan estetik bir yargıya varan fert için bu eserin sahibini tanımak bir sonraki aşamadır. Birçokları sadece eserde kalmakla iktifa ederler, buradan eserin sahibine ulaşan yolu kat etmeyi göze alamazlar. Bir sanat eseri ile gerçek ve derin manada kurulan estetik ilişkinin sonunda ise bu eserin sahibini tanımak adeta duygusal bir zaruret ve estetik saygı ifadesidir. Tek tek dikkate alındığında her sanat eseri duygusal bir dünyanın ve estetik bir haberin veya haberlerin ileticisi ve taşıyıcısıdır. Bu bakımdan eser başlı başına duygulanmanın paylaşılması, haberinin tahlil edilmesi kısacası birlikte yaşanılması gereken bir varlıktır. Ancak bu birlikte yaşama sonucu eser duygu dünyamızda izler bırakır ve zevk ufkumuzu yeni renklerle aydınlatır. Bu süreç oldukça zordur, çünkü duygusal derinliklere götürebilen yeteneklerle beraber sabır, merak, titizlik ve dikkat gibi şahsi özellikler ister. Her sanat eseri için bu eserle beraber yaşama ve aynı duygusallığı paylaşma sürecini geçirmek üzere bireyde bulunması icap eden yetenekler ve özellikler farklı seviyelerdedir. Bazı eserler az bir gayret ve oldukça yüzeysel bir duygusallık sonucu estetik muhtevasını ikram ettiği halde diğer bazıları için böyle bir ikrama nail olmak oldukça zor ve meşakkatlidir. Eserdeki haberin paylaşımı noktasında ve birlikte yaşama SANAT TOHUM 11

Fotoğraf : Ahmet BOLAT sürecinde nihayete varıldığı zannedilen ve bu haberin tümü ile temellük edildiği zehabının uyandığı bir safhada eser üzerinde ışıldayan yeni ve meçhul bir ufkun varlığı fark edilebilir. Yetenek ve özellikler itibarı ile bu esrarlı ufku algılayabilen birey içinse bu safhada şimdiye kadar geldiği yoldan çok daha zahmetli bir yola revan olmaktan başka çare kalmaz. Bireyin sanat eseri üzerinde yaptığı bu duygusal paylaşım ve beraber yaşama yolculuğu gerçekte eserin sahibinin yani sanatkârın ruh dünyasına doğru ihtiyar edilen bir çözümleme ve kesif seferidir. Birey sanat eseri üzerinden giderek veya başka kelimelerle ifade edilirse sanat eseri vasıtası ile sanatkârın duygu ve ruh dünyasına doğru yola çıkmıştır. Kendi estetik ikliminde arayıp bulamadığı, eksikliğini hissedip adını koyamadığı duygusal boyutlar ve deruni inceliklerle sanatkârın ruh ve duygu dünyasında tanışacak ve yine yetenek ve özellikleri nisbetinde onlarla zenginleşecek ve derinleşecektir. Bu açıdan bakıldığında sanat eseri sanatkârın fertlere gönderdiği gizemli ve cazibedâr bir davet ve kabul mektubudur. Sanatkâr bu mektup ile insanları kendi duygu ve ruh iklimine davet etmekte ve mektubun sırrını çözebilenleri başka hiç bir kayıt aramaksızın bu iklime kabul etmekte ve oradaki estetik coşku ve hazzı o kimselerle paylaşmaktadır. Bir sanatkâr bir çok esere imza atmıştır, dolayısıyla o, topluma birçok açık davet mektubu yollamıştır. Genel olarak birey önce bir eseri vasıtasıyla sanatkâra ulaşır, estetik etki büyük ve estetik haz vazgeçilmez bir mertebeye ulaşmış ise bunu o sanatkârın diğer eserleri ile olan ilişki takip eder. Birey sanat eserlerinin verdiği sarhoş edici estetik haz içinde sanatkârın ruh ve duygu dünyasını tanımak için adeta seferber olur. Bu gayret bazı kereler o mertebede tecelli eder ki bir sanatkârı tanımak ve onunla bütünleşmek için bir ömür kâfi gelmez. Sanatkâr da bir ferttir ve her fert gibi bir ölçüde zemine, zamana ve muhite bağlıdır, bu saydıklarımızdan tamamen bağımsız değildir. Onun ruh ve duygu dünyası, bu dünyayı tanzim ederek sistemleştiren estetik kaygıları ve bu dünyanın dışa vurumu sırasında, yani eser verirken izlediği usuller yaşadığı toplumun temel kabulleri, kısacası medeniyet tasavvuru ile derin ve sağlam ilişkiler içindedir. Burada sözü edilen derin ve sağlam ilişkinin mutlaka olumlu manada olması gerekmez, sanatkâr içinde yetiştiği ve yaşadığı toplumun medeniyet tasavvurunu benimsediği gibi reddedebilir de. Ancak gerek kabulde gerek ret halinde sanatkârın duruşunu belirleyen veya daha yumuşak bir ifade ile kuvvetle etkileyen olgu ait ve mensup olduğu toplumun değer yargıları kısacası medeniyet tasavvurudur. Bireyin estetik ölçütleri ve tercihleri gibi sanatkârın da ruh ve duygu dünyası, estetik kaygıları ve bunları dışa yansıtma biçimi, içinde yetiştiği ve yaşadığı toplumun medeniyet tasavvuru ve bu tasavvurun dış dünyaya yansıma biçimleri olan kültürle çok yakından ilgilidir. Şimdi bu ilişkiyi daha yakın bir perspektiften gözlemleyerek açıklamaya çalışalım. 12 TOHUM OCAK-ŞUBAT 2012

Toplumun ortak aklı, o toplumu düşünce ve fikir planında temsil eden bilim, fikir ve düşünce adamlarının zihin dünyalarını tanımak ile mümkün olur. Bu kimseler fikir ve düşünce ortamında toplumun önünde olan, toplumdan çok daha geniş bir ufka, ihatalı bir bilgi hazinesine ve derin bir düşünme kabiliyeti ile buradan fikir üretme kapasitesine sahip kimselerdir. Toplum fertlerden oluşur ve her ferdin ilk bakışta diğerlerinden farklı kendine özgü gibi görülen bir yaşama, düşünme ve duygulanma biçimi vardır. Ancak bu biçimlere toplumsal ölçekte bir genelleme ile yaklaşılırsa bunların her birinin kendi içinde ana hatları ile bir bütünsellik gösterdiği ve ahenkli bir yapı arz ettiği görülür. Bu bütünselliği müşahade etmenin en kolay yolu bu vakıanın müşahhas cephesini yani toplum içinde yer alan fertlerin yaşama biçimlerini gözlemlemektir. Belli bir toplumun mensubu olan fertlerin günlük hayatta her zaman karşılaşılan rutin davranışlarında geniş ve genel anlamda belli kalıplar içinde hareket ettikleri görülür. O toplumda yaşayan insanların selam verip almaları, birbirleriyle muaşeretleri, yemek yeme adabı, yolculuk yapma tarzları, doğum, ölüm ve evlilik törenleri ve bunlara benzer diğer tüm davranış ve hareketleri kendi kişisel özelliklerinin üzerinde yer alan belli bir biçimler düzenlemesine göre gerçekleşir. Toplumsal ölçekte gerçekleşen ve bir bütünsellik içinde sistem haline gelen bu biçimler aynı zamanda o cemiyeti diğerlerinden ayıran özelliklerdir, bu sebeple maddi planda o cemiyeti tarif ederler. Toplumun yaşadığı ve yaşattığı biçimlerden oluşan bu sisteme o toplumun kültürü adını verelim. Benzer şekilde yine bir genel hüküm elde edebilmek için bu kez farklı bir yol izleyerek yapılacak gözlem ve tespitler, toplumu oluşturan fertlerin düşünme tarzları ve fikir dünyaları için de gerçekleştirilebilir. Bu gözlem ve tespitlerden şu sonuca varmak kâbildir, yine ferdi özellikler ve çeşitlilikler bir yana bırakılırsa bunların üzerinde yer alan ve fertlerin düşünce tarzlarını tanımlayan genel ve toplumsal ortak bir düşünme biçimi veya düşünme yöntemi mevcuttur. Bu ortak düşünme tarzını veya yöntemini belirlemek dış dünyada gerçekleşen davranış biçimlerindeki ortak ve genel özellikleri tespit etmek kadar kolay değildir. Ortak biçimlerden oluşan kültürü yalın gözlem ve tespit ile belirlemek mümkün olduğu halde toplumda mevcut ortak düşünme tarzı veya yöntemini kısaca söylersek ortak aklı veya ma şeri aklı belirlemek için bu tür çabalar yeterli olmaz. Toplumun ortak aklı, o toplumu düşünce ve fikir planında temsil eden bilim, fikir ve düşünce adamlarının zihin dünyalarını tanımak ile mümkün olur. Bu kimseler fikir ve düşünce ortamında toplumun önünde olan, toplumdan çok daha geniş bir ufka, ihatalı bir bilgi hazinesine ve derin bir düşünme kabiliyeti ile buradan fikir üretme kapasitesine sahip kimselerdir. Dolayısı ile toplumun düşünce yapısı yani ortak veya ma şeri aklı bu kimseler tarafından belirlenir, bireyler farkında olarak ya da olmayarak bunların etkisinde kalır ve bu kimselerin geliştirdiği düşünce sistematiğini benimser. Toplumun benimsediği ortak aklı veya ma şeri düşünce tarzını anlamak için o toplumun içinde yetişmiş bilim, fikir ve düşünce adamlarının eserlerini tetkik etmek, bu eserlerdeki ortak noktaları ve bunları doğuran ortak yaklaşımları tesbit etmek gerekir. Bu çalışma sonucu o cemiyete has toplumsal düşünme tarzının özellikleri belirlenebilir. SANAT TOHUM 13

Fahrettin POSTACI fahrettinpostaci@gmail.com Avrupa da Din Eğitimi Uygulamaları LDV Hareketlilik Projesi Çalışma Raporu 2010 teklif çağrısı döneminde, Leonardo Da Vinci, Avrupa Birliği Mesleki Eğitim Programı Hareketlilik (Mobility) projeleri kapsamında, İstanbul Küçükçekmece Zehra Mustafa Dalgıç Ticaret Meslek Lisesinin hazırladığı Avrupa da Din Eğitimi Uygulamaları başlıklı projenin ilk akışı 10-24 Nisan 2011 Avusturya da (Viyana), ikinci akışı Mayıs 2011 tarihlerinde İsveç te (Stockholm), son akışı ise 26 Haziran - 9 Temmuz 2011 İngiltere de (Londra) gerçekleştirildi. Projenin sahibi kurum Zehra Mustafa Dalgıç TML, ortak kurumları ise Ensar Vakfı, Önder, Küçükçekmece Gültepe İ.Ö.O., Edirne Şehit Asım İ.Ö.O., Turgutlu Anadolu İmam Hatip Lisesi, Turgutlu İlim Yayma Cemiyeti, Özel Baran Eğitim Kurumları, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve Turgutlu Belediyesidir. Projenin yurtdışı ortakları ise Avusturya da WONDER, İsveç te Svenska Islam Stiftelsen, İngiltere de ise Anatolian Muslim Society dir. Proje kapsamında yurt dışındaki ziyaretlerde yurt dışındaki proje ortağı kurumların organizasyonunda çeşitli eğitim faaliyetleri yürütülmüş, ülkenin eğitim yapısı ve din eğitimi faaliyetleri hakkında bilgi alınmış, çeşitli örgün ve yaygın din eğitimi kurumları ziyaret anaokulları, ilköğretimler, ortaöğretim kurumları, üniversiteler, dini temsilcilikler, sivil toplum kuruluşları, sosyal hizmet kurumları ziyaret edilmiştir. Bu kurumlar hakkındaki bilgileri şöyle sıralayabiliriz: Avusturya da (Viyana) 1. Avusturya Türk İslam Birliği Derneği: Bu kurum ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığının Avusturya daki şubesidir ve ATİB olarak bilinmektedir. Burada da Dernek Başkanı Seyfi BOZKUŞ ile röportaj yapılmış ve Diyanet İşleri Başkanlığının Avusturya daki faaliyetleri hakkında bilgi alınmıştır. 2. İslamiche Glouben Gemeinsahft (Avusturya İslam Birliği): Avusturya İslam Birliği, Avusturya devletinin tanıdığı 15 dini cemaat/gruptan bir tanesidir ve Avusturya da Müslümanların ibadet, eğitim ve öğretim gibi tüm konularında sorumlu olan tek teşkilattır. Bu kurum, Avusturya daki din dersi öğretmenlerinin eğitimi, ataması görevlerini Eğitim Bakanlığı adına yürütmektedir. Ayrıca bünyesinde bir üniversite bulunmaktadır. 3. Avusturya Katolik Kilisesi Eğitim Programları Merkezi: Ziyaret gerçekleştirdiğimiz kurumlardan biri de, Katolik Kilisesi baş psikoposluğunun bulunduğu ve Avusturya daki Katoliklerin merkezi olan, tüm eğitim ve öğretim işlerinden sorumlu olan Avusturya Katolik Kilisesi Eğitim Programları Merkezidir. Bu kurumda da yetkili kişilerden Katolik din dersi ve programları hakkında bilgi alınmıştır. 4. Katolik Kilisesi Türkiye Diyolog İlişkileri Merkezi: Bu kurum, Papa adına Avusturya başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerini kapsayacak şekilde Türkiye ile olan diyalog faaliyetlerini yürüten bir merkezdir. Bu merkezin başında Martin Rupreck bulunmaktadır. Bu kişi ile röportaj yapılarak, Katolik dünyasının Türkiye ile ilgili çalışmaları hakkında bilgi alınmıştır. 5. Viyana Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İslam Din Bilimleri Bölümü: Bu bölüm, Avusturya da İslam dini hakkında yüksek eğitim almak isteyenlere hizmet veren bir kurumdur. Kurumun başında Türk asıllı Prof. Dr. Ednan ARSLAN bulunmaktadır. Burası ziyaret edilmiş ve Prof. Dr. Ednan ARSLAN ile raportaj yapılmıştır. 6. Viyana İslam Lisesi ziyaret edilerek burada kurum müdürü Ludwk Sonmer ve okul koordinatörü 14 TOHUM OCAK-ŞUBAT 2012

Kenan Ergün ile görüşme yapılmıştır. Bu görüşmede okulun vermiş olduğu eğitim ve içeriği hakkında bilgi alınmıştır. 7. Arsenal Askeri Müze ziyaret edilerek, Osmanlı dönemi eserleri hakkında bilgi edinilmiştir. 8. Avusturya Milli Kütüphanesi ziyaret edilerek, başta Osmanlı dönemi eserlerin yer aldığı bölümler ziyaret edilmiştir. 9. Avusturya Viyana da yer alan 3 anaokulu (Bunlardan biri Katolik kilisesi diğeri de Protestan kilisesine aittir), 2 lise (Bunlardan biri kilise okulu) ve bir de papaz okulu ziyaret edilmiştir. 10. Yaygın eğitim kurumlarından bir yaşlı huzur evi ve çocuk yuvası ziyaret edilerek, buralarda kalanlar için yapılan din eğitimi çalışmaları hakkında bilgi alınmıştır. 11. Bu kurumlar dışında Avusturya daki Türklere ait olan çeşitli eğitim kurumları ziyaret edilmiştir. Bu kurumlarda gerçekleştirilen eğitim faaliyetleri hakkında bilgi alınmıştır. Proje kapsamında Avusturya da dikkat çeken hususları kısaca şu şekilde sıralayabiliriz: 1. İslam Dini nin Avusturya Devleti tarafından resmi olarak tanınan bir din olması, 2. Avusturya da din eğitimi, konfesyonel (bir dine veya mezhebe dayalı din eğitimi) modele göre uygulanmaktadır. Buna göre Müslümanlar hem devlet okullarında, hem de özel okullarında kendi din eğitimi derslerini verebilmektedirler. Şuan itibari ile 1000 in üzerinde din dersi öğretmeni, 50.000 in üzerinde Müslüman öğrenci bulunmaktadır. 3. Avusturya devleti din eğitimi uygulamasında dini topluluk ve cemaatlere önemli yetki ve görevler vermektedir. Başta Katolik kilisesi olmak üzere devlet tarafından tanınan dini topluluklar son derece önemli görev, sorumluluk ve yetkiye sahiptir. 4. Avusturya da devlet tarafından tanınan toplam 15 dini grup ve cemaat bulunmaktadır. Bunlar arasında en büyük ikinci dini grup ve cemaat İslamiche Glaubengemenschaftch. İslam din eğitimi programlarından ve din dersi öğretmenlerinin yetiştirilmesinden bu kurum sorumludur. 5. Avusturya devlet okullarında din dersleri zorunlu dersler arasında yer alır. Hem okul bitirme sınavı olan matura sınavında, hemde üniversiteye girişte önemli bir paya sahiptir. 6. Öğrencilerin din derslerine katılım oranı %95 in üzerinde olup, öğrencilerin derse ilgi ve alakaları yüksek orandadır. 7. Yılın ilk din dersi Hıristiyan öğrenciler için kilisede, Müslüman öğrenciler içinde camilerde yapılabilmektedir. 8. Öğrencilerin tüm derslerde kendi inanç değerlerine uygun olarak giyinmeleri serbesttir. Her hangi bir kılık kıyafet sınırlaması mevcut değildir. EĞİTİM TOHUM 15

Yaşar ŞADOĞLU Araştırmacı Yazar Endülüs Tarihinin Satır Başları 16 TOHUM OCAK-ŞUBAT 2012

Bu devlet, bugün İspanya olarak bildiğimiz ülkenin büyük bir bölümünü kapsıyordu. Müslüman Endülüs Devleti gibi, olağanüstü bir hızla yükselen, 800 yıl devam eden, medeniyetiyle olağanüstü etkiler bırakan ve olağanüstü bir düşüşle sahneden çekilen bir devletin, ikinci bir örneğini tarihte göstermek mümkün değildir sanırım. Bu devlet, bugün İspanya olarak bildiğimiz ülkenin büyük bir bölümünü kapsıyordu. İber Yarımadası olarak da ifade edilen bu bölgede, müslümanların hakim olduğu bölge için kullanılan Endülüs isminin, müslümanlardan evvel bölgeye hakim olan Vandalların Vandalus isminden dönüştürülerek kullanıldığı söylenebilir. Şam dan yönetilen Emevi Devleti zamanında, İslamiyet in yayılmaya başladığı ilk yüzyılı içinde, 710 yılına kadar Kuzey Afrika nın tamamına yakını Müslümanların eline geçmişti. Emevi Devleti nin Kuzey Afrika Valisi Musa bin Nusayr, aslen Berberi olan Tarık bin Ziyad komutasında ilk önce 7000 kişilik ardından da takviye olarak 5000 kişilik bir birliği İspanya ya göndermişti. Tarık bin Ziyad Vizigot Kralı Rodrigo yu ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu zaferin ardından İslam fütuhatı devam etmiş ve kısa bir sürede Malaga, Elvira, Cordoba ve Vizigotların başşehri Toledo da müslümanların eline geçmiştir. Böylelikle Şam a bağlı Valiler Dönemi başlamış oldu. Fotoğraf : Gülşah AYDOĞAN ENDÜLÜS TOHUM 17

Fotoğraf : Salih Mehmet BOSTAN 18 TOHUM OCAK-ŞUBAT 2012