ZÉNITH OTELI OSCAR COOP-PHANE

Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

ISBN :

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

HERMAN MELVILLE BEYAZ BALİNA

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin)

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Sevda Üzerine Mektup

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, uçurumdan atlayanların...

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

İletişim Yayınları 2472 Çağdaş Türkçe Edebiyat 426 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi?

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

HAKAN BIÇAKCI Otel Paranoya

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

SİZİN İÇİN SİZDEN ALDIĞIMIZ GÜÇLE

AYLA ÇINAROĞLU MİĞFER

helikopter degil Şebnem Güler Karacan Resimleyen: Ahmet Demirtaş Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 266 Ali Kopter-5 TATİLDE HAYAT NE GÜZEL

SİGARADAN. Ortaokul UZAK DUR

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

Sayın (ebeveyn / bakıcı)

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Tarih:. Yer:. Katılımcı numarası:... Sosyolinguistik Görüşme 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum tarihiniz:.. Yaşınız:.. Milliyetiniz:.

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

D d L l U u. E e M m. F f N n V v

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Babaannem Bir Gangster

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Nastasia Rugani Resimleyen Charline Collette. Böcek Tamircisi

Pansiyonun Eve Yaklaştırılması

Elvan & Emrah PEKŞEN

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

Hayatınıza değer katarak, ev sahibi olmaktan öte yeni bir deneyim sunan Seyir Konutları ile sizleri ayrıcalıklı bir yaşama davet ediyoruz.

Yeşaya Geleceği Görüyor

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kırk Yıl

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

Tanrı dan gönderilen Adam

Sem Okulu Sevmiyor. Sophie Martel. Christine Battuz. Yalçın Varnalı. Resimleyen. Çeviren

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Cem Akaş BUMBA İLE BİBU. Resimleyen: Reha Barış

EYLÜL AYI BÜLTENİ(İnci Taneleri)

Helena S. Paige Çeviri Kübra Tekneci

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

7AB 2 nd SEMESTER TURKISH FINAL REVIEW PACKET. 1. A: Adın ne? B:... a) Adım Alex b) Adın Alex c) Adımız Alex d) Adları Alex

MUTFAK VE DEPOLAMA YAPILAN BİRİMLERDE YAPILACAK ANA KONTROL FORMU (AYLIK RUTİN KONTROLLERDE KULLANILACAKTIR)

Başarıda İç Disiplin. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

SİGARADAN. ortaokul UZAK DUR

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda...

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e?

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ. 5 Basım SIRLAR OTELİ. 2. Kitap

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Arne Bellstorf. ALMAN SEVGİLİ Astrid Kirchherr ve Stuart Sutcliffe in Hikâyesi. Çeviren: Tanıl Bora

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Transkript:

ZÉNITH OTELI OSCAR COOP-PHANE

OSCAR COOP-PHAN 15 Aralık 1988 tarihinde Fransa da doğdu. İki sene boyunca felsefe bölümüne hazırlık sınıflarına gittikten sonra 20 yaşında Berlin'e göçtü, bir sene boyunca bir yandan Proust okuyup tekno kulüplerinde kendi deyimiyle nöronlarını yakarken bir yandan da kendini yazmaya adadı. Orada yazdığı, Paris'e döndüğünde Finitude tarafından yayımlanan ilk romanı Zénith-Hôtel (Zénith Oteli) ile 2012 yılında genç yazarlara yönelik Flore Ödülü nü kazandı. Diğer romanları: Demain Berlin (2013, Finitude), Octobre (2014, Finitude) ve Mâcher la poussière (2016, Grasset).

ZÉNITH OTELI OSCAR COOP-PHANE

Ayrıntı: 1279 Yeraltı Edebiyatı Dizisi: 113 Zénith Oteli Oscar Coop-Phane Kitabın Özgün Adı Zénith-Hôtel Fransızcadan Çeviren Selay Sarı Son Okuma Ahmet Batmaz Editions Finitude, 2012 All rights reserved No part of this book may be reproduced, in any form without written permission from the publisher. Published by arrangement with Editions Finitude via AnotoliaLit Agency Bu kitabın Türkçe yayım hakları AnotoliaLit Ajans aracılığıyla alınmıştır. Bu kitabın Türkçe yayım hakları Ayrıntı Yayınları na aittir. Kapak İllüstrasyonu Sevinç Altan Kapak Tasarımı Deniz Çelikoğlu Dizgi Kâni Kumanovalı Baskı ve Cilt Ali Laçin - Barış Matbaa-Mücellit Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No. 286 Topkapı/Zeytinburnu - İstanbul - Tel. 0212 567 11 00 Sertifika No: 33160 Birinci Basım: Ocak 2019 Baskı Adedi 2000 ISBN 978-605-314-358-1 Sertifika No.: 10704 AYRINTI YAYINLARI Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Cağaloğlu İstanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Fax: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr twitter.com/ayrintiyayinevi facebook.com/ayrintiyayinevi instagram.com/ayrintiyayinlari

YERALTI EDEBİYATI DİZİSİ GECE GÜNDÜZÜ DÜŞLÜYOR Ingvar Ambjørnsen YANIK DİLLER C. Palahniuk, R. Thomas D. Widmyer NEW YORK TA İKİ AYLAK SANATÇI Warhol ve Giorno - Cyrille Martinez ÖTEKİ ŞEHİR Michal Ajvaz İNTİKAMLAR Philippe Djian SAVRULANLAR Deniz Utlu GAMMAZ CEKETI Christopher Goffard ÖLÜM KALIM OYUNU Emmett Grogan ZOKA Chuck Palahniuk UYDURMA BİR ŞEYLER Chuck Palahniuk

U yandığımda dişlerim yağlı olur. Ağzımda pis bir tat vardır. Hayvani, biraz iğrenç bir tat. Yine de yattığım zamanki tada tercih ederim, başkalarının ve onların pisliğinin tadına. Vücudum beni rahatsız eder. Çarşafımın altında az şişmiş eski bir çuval gibi uzanır. Bu hasta vücuda çok fazla dokunmamaya çalışırım, onu avuçlayan çok fazla el var. Kirli çarşafımın altında biraz daha dinlenmesi lazım. Yatakta sigara içerim. Bazen kül çarşafa düşer. Artık temizlemediğim küçük gri lekeler yapar. Küllerimle uyurum, tıpkı bir mezarda gibi. Sabahları tırnaklarım acır. Parmaklarımın ucu soğuktur, biraz uyuşmuş. Alkolden diyorlar. Bilmiyorum. Saçlarım yağlı, enseme yapışıyorlar. Biraz doğrulurum. Yastığı kaldırdığımda içinden tüyler kaçar. Beyaz karolara doğru hafifçe uçuşurlar. Başımı duvara yaslarım. Kafamı bir kez daha kaşıyıp bir sigara yakarım. Yanında, yatağımın ucunda duran eski plastik 7

şişeden biraz su içerim. Her akşam koridordaki küçük evyede doldurduğum şişe. Gerçek bir yatağım yok. Bu artık katlamadığım bir kanepe. Sonrasında işemek gerekir. Tuvalet koridorda. Ayakkabılarımı giymem lazım, yerler çamurlu. Bu gerçek bir tuvalet değil. Sadece bir delik ve iki seramik basamak. Denilene göre Türkiye de sadece böyle sıçıyorlarmış. Bu tuvalette insan çok saçma durur. Çişim suya düşerken ses çıkarır: Beni güldüren güçlü bir ses. Büyük sifonun küçük zincirini çekerim. Dikkat etmek lazım, bazen insanın baldırlarına sıçrar. Ayaklarımı koridorun karolarında sürükleyerek odama dönerim. Kapım açık. Tuvalete gittiğimde asla kapatmam. Biri girse onu duyarım. Koridordaki evyede yüzümü ıslatırım. Sonra onu geceliğimin ucuyla kurularım. Gecelik biraz yırtık. Yine de onu severim, cildimin üzerinde kaba bir şey. Saf bir tarafı var. Erkekler onu görmez. Güne kahvesiz başlamam. Akşamları, eğer kalmadıysa, almak için Clichy Meydanı ndaki markete kadar yürürüm. Orada kahve pahalı olur. Amsterdam Sokağı nı tırmanmak gerekir. Bu da sabahları kahveye ne kadar ihtiyacım olduğunun kanıtıdır. Önceleri Jeannot nun mekânında, tezgâhta içiyordum kahvemi. Jeannot nun keyfi hep yerindeydi. Şakalar yapardı. Karısını bir kazada kaybetmişti. Ondan bahsettiği zaman gülümser. İyi anları, onun karılara özgü huylarını hatırlar. Orada arkadaşlar da olurdu. Küçük serseriler, feleğin sillesini yemişler, mahallenin eskileri. Herkes Pernod ya da beyaz şarap içer. Ama Jeannot nun yerinde artık sigara içilmiyor. Benim kahvemle bir sigara içmem 8

şart. Artık oraya gitmiyorum. Bunu Jeannot ya böyle söyledim. Ama bana inanmıyor. Başka yerlere, kendi deyimiyle rakiplerine gittiğime inanıyor. Dediğine göre onun bistrosu için fazla snopmuşum. Prenseslik taslıyormuşum. Mekânın önünden geçtiğimde beni görmemiş gibi yapıyor. Şu tütün karşıtı yasalar hikâyesi çok üzücü. Komşum Lulu hep oraya gidiyor. Bana Jeannot nun benim prenseslik tasladığımı düşündüğünü söyleyen o. Kahvemi yalnız başıma, odamda, sigaralarımı tüttürürken içerim. Avunmak için kendime bunun ekonomik olduğunu söylerim. İtalyan bir aletim var. Metal bir kahve demliği. Su ve kahve koyup üst kısmı çevirerek takarım. Kaynadığında demliği ateşten almak gerekir. Yağla kaplı elektrikli bir ocağım var. Çalıştırdığımda biraz kötü kokuyor ama iş görüyor. Belki bir gün yenisini alırım. Kahvemi içerim, bir sigara yakarım. Televizyon yok, radyo yok. Bir nefes çektiğimde tütünün yanmasını dinlerim. Dinlendirici. Düşünmemeye çalışırım. Masayı yatağıma yaklaştırdım. Orada oturup, sigaralar yakıp kahve içerim. Kalkıyorum. Komodinden bir havlu alıp komşum Lulu ya gidiyorum. Duşum yok. Onunkini kullanmama izin veriyor. Böylesi daha rahat. Önceleri ortak banyoya gitmem gerekiyordu. Kapıda sürgü yok, su azıcık akıyor ve yerdeki karolar leş gibi. Ev sahibine banyoyu yaptırmasını yüzlerce kez söyledik. Hiç duyası yok. Şöyle diyor: Zaten sizin gibi insanları evime alıyorum! O zaman beni uğraştırmayacaksınız. Hiç uğraştırmayalım istiyor, söz konusu kiralar olmadıkça. Onlarla çok güzel ilgileniyor ahmak. Biliyorum, herkesin kendi ekmek parası ama o da bu kadar adi olmak için sebep değil. 9

Dolma parmaklı. Onları tezgâhta tıklatır. Otelci olduğunu söyler. İşletmesinden bahseder. Gururlu. Birtakım dolaplar çevirir. Gözleri balıklarınki gibi ayrık. Başı kel. Cristal i kapının önüne koyduğunda, hepimiz gecelik ücretlerimizi ödemeyi reddettik. Polis çağıracağını söyledi. Ona aynasızların işlerini soruşturmaktan, duşlarını ve hesap defterlerini incelemekten çok memnun olacaklarını söyledik. O da ısıtmayı kapattı. Üç günün sonunda tekrar ödemeye başladık. Ocak ayıydı. Cristal i bir daha görmedik. Brezilya ya dönmek istiyordu. Bir kalıp sabunla yıkanırım. Cildimin kuruyup sertleşmesini hissetmeyi, biraz gerilmesini, canımı yakmasını severim. Duş jeli fazla yumuşak. Deri biraz yağlı kalıyor, sanki üzerine zeytinyağı sürmüşsünüz gibi. Kuru olmasını tercih ederim. Kendimi temiz, dezenfekte olmuş hissederim. Alnımı kırıştırıyorum. Geriliyor; bunu çok seviyorum. Boynumda küçük sivilceler var. Sürtünmeden olabilir. Sürekli eşarp takarım. Akne ya da içi dolu sivilceler değil, hayır, kuru sivilceler. Onları tırnaklarımla kaşırım. Boynumdan kazırım. Bazen bir tanesi direnir; onu bir sonraki güne saklarım. Bu benim duştan çıkıp odama dönerkenki küçük aktivitem. Ardından acıkıyorum. Bir yumurta ya da bir kutu konserve pişiriyorum. Televizyonun önünde kahvaltımı yapıyorum. Aptallar. Onları izlemeyi çok seviyorum. Ben bir sokak fahişesiyim. Telekız ya da onun gibi bir şey değil; hayır, gerçek bir kaldırım fahişesi, yüksek topuklu ve mentollü sigaralı. Bu sabah bir yere gidiyorum. Vermem gereken eski bir hizmet. Detaylarına girmeyeceğim. Size çocukluğumdan, aşklarımdan, acımdan bahsetmeyeceğim. Size buraya nasıl geldiğimi söylemeyeceğim, 10

bu fazla hoşunuza giderdi. Bugünümden başka hiçbir şey alamayacaksınız. Tecavüzden, terk edilmeden, HIV den ve eroinden bahsetmemi beklediyseniz, defolun sapıklar. Burada sadece benim günüm olacak, yaşadığım tüm günlere, geberene kadar yaşayacağım tüm günlere benzeyen. Aile faciası, üçüncü sayfa haberleri ya da psikolojik çıkarımlar olmayacak. Hava güzel. Benim umurumda değil. Gölgeden yürüyorum. Trençkot giydim, sekretere benziyorum. Ofise gitmiyorum; trençkotumun altında lateks var. Çok sevdiğim bir kelime bu. Lateks. Ağızda şaklıyor. Otobüs bekliyorum. Sigara içiyorum. 21 numara; Glacière Arago. Şehrin gürültülerini müzikmiş gibi dinliyorum. Yürüyen erkeklerin ve oynayan çocukların olduğu popüler bir şarkı. Mahkûmları çok seviyorum. Nazikler, benimle evlenmek istiyorlar. Başka çareleri yok. Kimseye zevk vermeyi seven kibar fahişe rolü yapmayacağım, Santé Hapishanesi ndeki tipler hariç, onlara farklı bakıyorum. Daha az hüzünlü. Daha az hüzünlü çünkü daha üzücü. Otobüste yazıyorum. Ortaokul öğrencileri öğle yemeğine gidiyor. Yaşlılar kendi küçük yaşlı yolculuklarını yapıyor. Durakları biliyorlar, sokakları biliyorlar. Küçük yaşlı kafalarında ne düşündüklerini bilmek isterdim. Anılarını çiğniyor, onları yorgun beyinlerinde kemiriyorlar. Biletlerini ellerinde tutuyorlar. Titriyorlar. Korkuyorlar; küçük, cam gibi gözlerinden okunuyor bu. Yaşlılık rollerini oynuyorlar. 11

DOMINIQUE I Onu öldürmek istiyorlardı. Ne zaman olacağını kesin bilmiyordu, kimin yapacağını kesin bilmiyordu; ama bunun olacağını biliyordu, aralarından birinin Baba, Anne, hizmetçi, komşu ya da Aurélie nin kafasını piyanoya koyacağını, iki yanağını tuşlar ve ahşap kapak arasında ezeceğini biliyordu. Evet, aynen böyle olacaktı, salondaki piyanoda beynini ezeceklerdi. Dominique pek bir şey bilmiyordu ama bundan hiç şüphesi yoktu. Beyninin parçacıkları tuşlara saçılacaktı. Kan parkeye sıçrayacaktı. Gömülürken uğursuz piyanoda Purcell in bir marşı çalınacaktı. Hizmetçi tuşları itinayla temizleyecekti, beyninin parçaları mutfak evyesi tıkanmasın diye banyo klozetine atılacaktı. Can çekişirken bir sifon hakkı bile olmayacaktı. Beyni biraz zor çıkmış büyük bir bok gibi tuvaletten gidecekti. O foseptikte yüzüyordu, piyanonun tuşları temizlenmişti, kar gibi beyazdı, kız kardeşi Aurélie etütlerini 13

çalıyordu. Ailede artık kimse küçük Dominique i düşünmüyordu, kıçımızdan çıkıp foseptik tarafından çekilen bok gibi kafamızdan çıkmıştı. Dominique in çocukluğu biraz hüzünlüydü. Her geçen günü küçük bir zafer olarak görüyordu ama korkular hemen yeniden saldırıya geçiyordu, belki onları yarın öldürebilirdi. Durum bir suç gerilimi gibiydi. Onu seviyormuş, sanki onlar için oğullarından daha önemli hiçbir şey yokmuş gibi yapıyorlardı. Ama Dominique aptal değildi. Bütün bu ideal aile havalarının altında nefret dolu kocaman bir canavarın saklandığını çok iyi biliyordu. Okula gitmediği için bir özel öğretmen kendisine haftada üç kez ders veriyordu. Adı Joncourt du, bıyıklıydı. Evrak çantasında her çeşit kitap bulunurdu, cebir, coğrafya; daktiloyla yazılmış, Fransızca, Latince, sayılarla dolu yüzlerce sayfa... Joncourt pek eğlenceli değildi ama en azından Dominique i öldürmeyecekti. Ona güvenebilirdiniz, gözlük takıyordu. Babası da takıyordu ama onunki bir hileydi, oğlunun güvenini kazanmak için giyilen bir kılıktı, bir hapishane kuşunun yüzündeki palyaço maskesi gibiydi. Dominique e onu neden öldürmek istediklerini sormayın. Bunu önemsemiyordu. Aslında bilse iyi olurdu, korku içinde bir cinayeti bekleyerek yaşamak pek hoş değildir. Bu durumu kendisi seçmemişti; orada, kafasını salondaki piyanoda ezmek isteyen bu lanet ailenin içindeydi. Eğer bundan bahsetseydi deli muamelesi görürdü. Aurélie nin çok nazik, çok çalışkan bir havası vardı. Ebeveynine gelince, Nine nin dediği gibi, cennetlik bir 14

hâlleri vardı. Ama Dominique in ölmesini istiyorlardı ve o bunu unutamıyordu. Kesin olan tek şey buydu; çok üzücü bir kesinlik. Başına geleceklere hazırlanıyordu, yol kenarlarına mektuplar saklıyordu. Mektuplarda ölümünün nedenlerini açıklıyordu, bir gün azimli bir yürüyüşçünün intikamını alacağını, balta ya da mitralyözle katil ailesini vahşi bir şekilde ortadan kaldıracağını umarak. Adalet tecelli edecekti, bunun için bir Tanrı olmalıydı. Bir çocuğun ölümü cezasız kalamazdı, Joncourt un ahlak dersleri bunu gözü kapalı, ağzında yapmacık bir gülümsemeyle onaylayacaktı. Bunun tersini ancak Baba, Anne, hizmetçi, komşu ya da Aurélie gibi pislikler dileyebilirdi. Ah, ideal aile havalarının altında nasıl da zalimlerdi! Kendi oğlunu, kendi etinden, kanından bir varlığı, kafasını piyanoya sıkıştırarak öldürmek! Canavarca bir suç, evet, bu canavarca bir suç olurdu. Onların yanında onların şu ya da bu gün illaki yapacaklarının yanında Pierre Rivière bayağı saygıdeğer biri kalıyordu. Yapacaklarından daha kötü bir şey olamazdı. Eğer Dominique en azından bir salgın, bir savaş ya da depremin yaşanacağına bel bağlayabilseydi, bu durumdan çıkabileceğini, paramparça beynini banyonun klozetinde, kocaman bir bok gibi foseptikte yüzerken görmeyeceğini umabilirdi. Onların ölümü Baba nın, Anne nin, hizmetçinin, komşunun ve Aurélie nin ölümü evet, sadece hepsinin ölmesi onu acıklı kaderinden kurtarabilir, hayatını güvende, kafasını sağlam kılabilirdi. Eğer kaçarsa onu kesin yakalarlardı, onu boynuna ip bağlayıp sürükleyerek evin salonuna, piyanonun, son gözyaşlarının kuruyacağı işkence aletinin önüne kadar 15

getirirlerdi. Parlak tuşlara bulaşan birkaç damla, son korkuları. Şlak, tek bir darbeyle piyanonun kapağı kafatasına çarpar. Bir defa, sonra ikinci defa, üçüncü defa, kafası karpuz gibi patlayana, eti enstrümanın dört bir yanına saçılana kadar. Sonra bir güzel gülerlerdi, baba, anne, hizmetçi, komşu ve Aurélie. Hep beraber gülerlerdi, birbirinin ellerini tutup dans ederlerdi, Dominique in beyaz ve sıska cansız küçük bedeni, ezilmiş tanınamaz hâldeki kafası etrafında dönerlerdi. Şimdiden cesedinin etrafında düzenleyecekleri küçük eğlenceyi, onca bekledikleri o korkunç toplantıyı görebiliyordu. Yalnız çok korkaklardı. Dominique 12 yaşındaydı, kendini savunamazdı. Böyle bir kaderi hak etmek için ne yapmıştı? Hiçbir şey, doğrusunu söylemek gerekirse hiç kötü bir şey yapmamıştı. Doğmuştu ve olanı biteni anlayacak yaşa geldiğinden beri, ruhunun derinliklerinde onu bir gün bu lanet olası piyanoyla öldüreceklerini bilmişti. Hayal görüyor olmalıydı. Bazen kendini buna ikna etmeye çalışıyordu. Ama nafile, bunu içinde sanki sahip olduğu tek gerçeklik gibi hissediyordu. Önsezisi kendiliğinden konuşuyordu. Olacağı kanıtlanmış bir şeydi. Onu öldüreceklerdi, bunu nasıl yapacaklarını bile biliyordu. II Onu asla anlamadılar. Canını kurtarmak istediği için onu bir yere kapattılar. Şimdi, dört duvar arasında kendini koruyor. En azından burada onu öldürmeyecekler. 16