kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan
1996, Uçanbalık Cumhuriyet Bulvarı No: 302/104 35220 Alsancak - İZMİR Yazar: Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan Yayın Yönetmeni: İlke Aykanat Çam Baskı: Ertem Matbaa 0 312 284 18 14 Birinci Basım: 1996 (İlk üç baskı toplam 6000 adet) Dördüncü Basım: Ekim 2010 (3000 adet) ISBN: 978-975 - 8039-42 - 5 Tüm hakları saklıdır. Bu yayının hiçbir bölümü, telif hakkı sahibinin önceden yazılı izni olmaksızın tekrar üretilemez, bir erişim sisteminde tutulamaz, herhangi bir biçimde elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt ya da diğer yollarla iletilemez. www.ucanbalik.com.tr
KANARYAMIN ÖYKÜSÜ Babam bir gün dedi ki bana: Bir kuş alalım mı, ister misin Ayça? Sevinçten havaya uçtum: Hiç istemez olur muyum!.. Babam: Kuş ama, nasıl bir kuş, hangisi? Ben coşkuyla: En güzeli, en görkemlisi!.. Babam: Tavuskuşu?.. Olmaz ki... Ben: Olmaz ki... En akıllısı, en beceriklisi? Babam: Papağan?.. Mmm, olabilir, belki... Ben: Ya da en güçlüsü, en yiğidi... Babam: Kartal, şahin?.. Olur mu, bilmem ki?.. Ben: Olmaz tabii... En iyisi gidip kuşçuya bakalım, orda hangi kuşlar var? Sonra da en sevdiğim kuşu alalım. Öyle değil mi?.. Böylece gittik babamla bir kuşçu dükkânına. Öyle çok kuş var ki, nasıl seçmeli? derken bir minicik cik sesi geldi yanımdaki kafesten. 3
4 Bir küçücük kanarya kara boncuk gözleriyle Beni al, der gibi bakıyor bana. O an verdim kararımı: İşte bu, dedim babama, En sevdiğim kuş bu işte. Böylece bir kuşum oldu benim de.
Ben onu çok sevdim gerçekten ama o da beni sevdi. Öttü, şakıdı, coştu beni gördükçe, elimden yem bile yedi. İşte bu pazar günü anneannem bize geldiğinde kanaryamı gösterdim ona övünçle: Bak anneanne, dedim, Nasıl, güzel mi kuşum? Aah, dedi anneannem, Ne tatlı şey bu böyle, umarım konuşuyordur seninle. Konuşmak mı? Tabii, çok güzel ötüyor doğrusu. O sırada küçük kuşum başlamaz mı ötmeye... Anneanneme bakıp şakıdıkça şakıyor. Baktım, anneannem de ona arada bir şeyler söylüyor. Soracak oldum ki anneannem: Şşşt, sus, dedi usulca, Bir tek sözcüğünü bile kaçırmak istemiyorum, şimdi sus, anlatırım sonra. Öttükçe öttü kuşum, öttü coşkuyla, telaşla. Sonunda yoruldu, sustu. Anneannem de susmuş, tatlı tatlı gülümsüyordu. Anneanne, dedim, Anlaşılan seni çok sevdi kanaryam. Sevmesine sevdi elbet. Ama böyle coşmasının asıl nedeni dilinden anlayan biriyle konuşması, içini dökebilmesi. Aaa, anneanneciğim nasıl yani, gerçekten anladın mı kuşun ne söylediğini? 5
Şşşt, duymasın kimse sakın. Bir sen biliyorsun bunu, bir ben, bir de kanaryan tabii. Ama başkası inanmaz ki. Duyan: Bu yaşlı anneanneye de ne oldu böyle der. İyisi mi gel, sır kalsın aramızda. Eğer sıkı tutarsan ağzını sana da anlatırım kuşun bütün anlattıklarını. Ve işte böylece kanaryamın ilginç öyküsünü dinledim anneannemin ağzından. Söz verdiğim gibi sıkı tuttum doğrusu ağzımı da, kimseye bir tek sözcük bile söylemedim bu konuda. 6
Ne var ki anneannem unutmuş olmalıydı bu yıl ilkokula başladığımı. Durduğu yerde duramıyordu ellerim, zaten verilmiş bir sözleri de yoktu. Sonra bu güzel öyküyü yalnızca kendime saklamak sanırım haksızlık olurdu. Kalem!.. Kâğıt!.. Haydi bakalım iş başına. Başlayalım en başından. İşte kanaryamın öyküsü aşağıda, aynen anneannemin anlattığı gibi. Ya da, çıktığı gibi diyelim aynen kanaryamın ağzından. Kanaryamın Öyküsü Anımsayabildiğim en eski şey Hasnine nin odası. Tüm anılarım işte o odada başladı. Tatlı dilli, sevimli bir ihtiyardı Hasnine. Yapayalnız yaşıyordu, geleni gideni yoktu. Bir küçücük oda içinde bir ben küçük kafesimde, bir de o. Dosttuk, arkadaştık onunla. Anlamazdı dilimden biliyorum ama gene de konuşurdu benimle. Benim onu anladığımı anlar mıydı bilmiyorum. Anlamazdı herhalde. Ve belki de bu yüzden, yaşam öyküsünün kimselere açamadığı gizlerini bir bir açardı bana güvenle. En ince ayrıntılarıyla anlatırdı anılarını, yeniden yaşardı sanki. Sevinçle, sevgiyle ışıldardı gözleri kimi zaman, kimi zaman kederler içinde ağlardı... 7