BASIN METNİ ve YÖNETİCİ ÖZETİ

Benzer belgeler
TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

Eczacılık VII.1. ECZACILIK UYGULAMALARI VII.2. ECZACILIK EĞİTİMİ

Yatırım Teşvik Uygulamalarında Bölgeler

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

Fren Test Cihazları Satış Bayiler. Administrator tarafından yazıldı. Perşembe, 05 Mayıs :26 - Son Güncelleme Pazartesi, 30 Kasım :22

TABLO-4. LİSANS MEZUNLARININ TERCİH EDEBİLECEĞİ KADROLAR ( EKPSS 2014 )

TABLO-3. ÖNLİSANS MEZUNLARININ TERCİH EDEBİLECEĞİ KADROLAR ( EKPSS 2014 )

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

Karşılıksız İşlemi Yapılan Çek Sayılarının İllere ve Bölgelere Göre Dağılımı (1) ( 2017 )

YEREL SEÇİM ANALİZLERİ. Şubat, 2014

İL ADI UNVAN KODU UNVAN ADI BRANŞ KODU BRANŞ ADI PLANLANAN SAYI ÖĞRENİM DÜZEYİ

3. basamak. Otomobil Kamyonet Motorsiklet

Ulusal Gelişmeler. Büyüme Hızı (%) a r k a. o r g. t r 11,5 7,5 5,8 7,4 7,4 7,3 7,2 3,6 6,1 5,3 3,2 5,3 5,3 4,9 4,8 4,2 2,6 1,8 -3, ,8

EK 1: TABLO VE ŞEKİLLER

Ulusal Gelişmeler. Büyüme Hızı (%) a r k a. o r g. t r * II III IV YILLIK I II III IV YILLIK I II III IV YILLIK I II III

TAŞRA TEŞKİLATI MÜNHAL TEKNİKER KADROLARI

LİSTE - II TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU - TAŞRA

OTO KALORİFER PETEK TEMİZLİĞİ - VİDEO

İllere ve yıllara göre konut satış sayıları, House sales by provinces and years,

İLLERE GÖRE NÜFUS KÜTÜKLERİNE KAYITLI EN ÇOK KULLANILAN 5 KADIN VE ERKEK ADI

İZMİR İN EN BÜYÜK SORUNU İŞSİZLİK RAKAMLARININ ANALİZİ

Yrd. Doç. Dr. Tahsin KARABULUT

8 İSTİHDAM TRB2 BÖLGESİ MEVCUT DURUM ANALİZİ 2014

LİSTE - II TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU - TAŞRA

ek: eğitim izleme göstergeleri

KPSS-2014/3 Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Sözleşmeli Pozisyonlarına Yerleştirme (Ortaöğretim)

İleri Teknolojili Tıbbi Görüntüleme Cihazları Yoğunluğu. Prepared by: Siemens Turkey Strategy and Business Development, SBD Istanbul, March 2010

2015 KOCAELİ NÜFUSUNUN BÖLGESEL ANALİZİ TUİK

KARABÜK ÜNİVERSİTESİ PERSONEL DAİRE BAŞKANLIĞI

Talepte Bulunan PersonelinÜnvanlara Göre Dağılımı

Doğal Gaz Sektör Raporu

Ulusal Gelişmeler. Büyüme Hızı (%) Türkiye ekonomisi 2017 itibariyle dünyanın 17. Avrupa nın 6. büyük ekonomisidir. a r k a. o r g.

2017 YILI BİLİM SANAT MERKEZLERİNE ÖĞRETMEN ATAMASI SONUCU OLUŞAN İL-ALAN BAZLI TABAN PUANLAR

Ajans Press; Marka Şehir ve Belediyelerin Medya Karnesini açıkladı

SAĞLIK BAKANLIĞI TAŞRA TEŞKİLATI İDARİ VE HİZMET BİRİMLERİ KADRO STANDARTLARI YÖNETMELİĞİ

Gayri Safi Katma Değer

TABLO 27: Türkiye'deki İllerin 2006 Yılındaki Tahmini Nüfusu, Eczane Sayısı ve Eczane Başına Düşen Nüfus (2S34>

TABLO-1. İLKÖĞRETİM/ORTAOKUL/İLKOKUL MEZUNLARININ TERCİH EDEBİLECEĞİ KADROLAR (2015 EKPSS/KURA )

T.C. YÜKSEKÖĞRETİM KURULU Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı. BASIN DUYURUSU (13 Ağustos 2010) 2010-ÖSYS MERKEZİ YERLEŞTİRME SONUÇLARI

SAMSUN TİCARET VE SANAYİ ODASI EKONOMİK BÜLTEN

7 Haziran Kasım 2015 Seçimleri Arasındaki Değişim

Anket: SAÜ Fizik Bölümü Mezunları İşveren Anketi

BAYİLER. Administrator tarafından yazıldı. Çarşamba, 18 Nisan :29 - Son Güncelleme Cuma, 03 Mayıs :39

İTİBARİYLA KÖY YOLU ENVANTERİ

Doğal Gaz Sektör Raporu

PROGRAM EKİNİN GAYRİ RESMİ ÇEVİRİSİDİR. E K L E R EK DAİMİ İKAMET EDENLERİN SAYISI, TOPLAM NÜFUS, İLLERE GÖRE ŞEHİR VE KIRSAL

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

Faaliyet Raporu (1 Ocak 31 Aralık 2009) İstatistikler İSTATİSTİKİ BİLGİLER

2016 Ocak İşkolu İstatistiklerinin İllere Göre Dağılımı 1

TABİP İL BÖLGE SE PDC KAD ORAN GRUP KİLİS ,09% A1 KARAMAN ,36% A2 İZMİR ,36% A3 MALATYA

Türkiye den bir eşitsizlik fotoğrafı daha: Yaşlanmadan ölenler! / Kayıhan Pala

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

KURUM ADI KADRO ADI KONT.

SON EKONOMİK GELİŞMELERDEN SONRA ESNAF VE SANATKARLARIN DURUMU

LİMANLAR GERİ SAHA KARAYOLU VE DEMİRYOLU BAĞLANTILARI MASTER PLAN ÇALIŞMASI

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TABLO-2. ORTAÖĞRETİM MEZUNLARININ TERCİH EDEBİLECEĞİ KADROLAR ( EKPSS 2014)

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

Ekonomik Rapor Bileşik faiz formülü ile hesaplanmış olan, nüfus artış hızıdır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

ÖĞRENCİ DOSTU ÜNİVERSİTE ŞEHİRLERİ: Prof. Dr. Engin KARADAĞ Prof. Dr. Cemil YÜCEL

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

VERGİ BİRİMLERİ. Taşra Teşkilatındaki Birimlerin Yıllar İtibariyle Sayısal Durumu

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

(ki-kare) analizi ( Tablo 1. Araştırmaya Katılanların Çalıştıkları Okul Türüne Göre Dağılımı. Sayı % , , ,0

Doğal Gaz Sektör Raporu

Tüvturk Araç Muayene Gezici Mobil İstasyon Programı

/ GÜMRÜK VE TİCARET BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜNE

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

2016 YILI DIŞ TİCARET RAKAMLARI

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

Kamyonet Duraklarımız. Fabrika Taşımacılığı

İÇİNDEKİLER. Rapor Özet Türkiye genelinde il merkezlerinin içmesuyu durumu

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. Mayıs Düzce 1

KPSS-2014/3 Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Kadrolarına Yerleştirme Sonuçlarına Göre En Büyük ve En Küçük Puanlar (Lisans)

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

Küresel Girişimcilik Endeksi Türkiye 2014 Sonuçları

Tüvturk Araç Muayene Gezici Mobil İstasyon Programı

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

İSTİHDAM İZLEME BÜLTENİ

DR. MEHMET AKYOL TÜİK MANİSA BÖLGE MÜDÜRÜ 07/11/2014

KOSGEB Kaliteli Üretim İçin Test, Analiz ve Kalibrasyon Desteği. Ekoteks Laboratuvar ve Gözetim Hizmetleri A.Ş.

Türkiye Bankacılık Sistemi Banka, Şube, Mevduat ve Kredilerin İllere ve Bölgelere Göre Dağılımı

M. SALİH URAS TÜİK DİYARBAKIR BÖLGE MÜDÜRÜ 10/08/2015

Bu eserin tüm telif hakları Samsun Ticaret ve Sanayi Odası na aittir.

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Personel Genel Müdürlüğü

TURIZM OTEL YÖNETICILERI DERNEĞI TANITIM DOSYASI

İŞYERİ EĞİLİM ARAŞTIRMASI 2017

2016 Türkiye de 185 bin 128 adet ölümlü yaralanmalı trafik kazası meydana geldi Ülkemiz karayolu ağında 2016 yılında toplam 1 milyon 182 bin 491 adet

Transkript:

BASIN METNİ ve YÖNETİCİ ÖZETİ

Eğitime Bakış 2018: İzleme ve Değerlendirme Raporu basın açıklaması Sayın Bakanım, Saygıdeğer katılımcılar, Değerli basın mensupları, Eğitim-Bir-Sen tarafından hazırlanan Eğitime Bakış 2018: İzleme ve Değerlendirme Raporu nu kamuoyuyla paylaşacağımız toplantımıza hoş geldiniz. Eğitimi, hem bilim hem de hizmet noktasında vazgeçilemez, ertelenemez, yok sayılamaz, devre dışı bırakılamaz, alternatifi oluşturulamaz bir alan olarak kabul ve idrak etmek durumundayız. Çünkü insan-mekân-zaman ilişkisinin yaradılışından bugüne, insana, dünyaya ve hayata dair her işe, oluşa, olguya, işleyişe ve ilişkiye yön veren, yöntem ve içerik oluşturan süreç ve sonuçların her biri, ya doğrudan ya da dolaylı olarak eğitimin ürünü ve birikimidir. Kesin olan şudur ki, insanın kendini araması, bulması, kendini irdelemesi ve bilmesi, nihayet kendi olması eylemlerinde eğitim dışında bir kulvar, geçmişte ve bugün olmadığı gibi gelecekte de olmayacak. Bireyden topluma, devletlerden uluslararası kuruluşlara herkes bunun farkında olarak, eğitime önem ve öncelik veriyor, vermek durumundadır. Eğitimde geriye düşenin, ahlakta, adalette, merhamette zirveye ulaşması; bilimde öne çıkması, teknolojide önde olması, ekonomik ve diplomatik düzlemde fark oluşturması, gereksiz hayal ve imkânsız hedef hükmündedir. 3

Birleşmiş Milletler, bunun farkında olarak 2030 sürdürülebilir kalkınma programında nitelikli eğitim hedefine ilk sıralarda yer vermiştir. Kişi ya da toplum fark etmeksizin, eğitemediğiniz sürece potansiyeli, öğretemediğiniz sürece kapasiteyi ne büyütebilir ne de harekete geçirebilirsiniz. İnsanın eğitim alma süresi artıkça; insani vasıfları edinme gayretinin, beceri ve niteliklerinin de arttığı aksi iddia edilemez bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Daha iyi iş imkânlarına sahip olmanın, yürüttüğü işi daha iyi yapmanın ve bu suretle kişisel gelir ve refahı artırmanın da bilinen tek yöntemi eğitim. Bu gerçekliğin bir sonucu olarak, Türkiye dâhil tüm dünyada okullaşma oranları hızla artmakta, öğretmen ve derslik başına düşen öğrenci sayısı azalmakta ve giderek artan oranda eğitime daha fazla yatırım yapılmaktadır. Bu yatırımların eğitim sisteminin kalitesini nasıl etkilediği, sistemin ne kadar etkin ve verimli çalıştığı, hizmetlerin ne kadar adil dağıtıldığı, fırsat-imkân eşitliğinin ne kadar sağlandığı oldukça önemli hâle gelmektedir. Diğer taraftan eğitim; uygulama öncesinde planlama ve programlamanın, uygulama sürecinde plana ve programa bağlı kalmanın, sonrasında ise süreci ve sonuçları izleme ve değerlendirmeye tabi tutmanın mutlak gereklilik kapsamında olduğu bir bilim ve hizmet alanıdır. Bu gerçekten hareketle hemen her ülke, eğitim sistemine çağın gereklerine cevap verecek nitelikler kazandırmaya ve eğitim sistemlerinin performansını değerlendirmek için mekanizmalar geliştirmeye çalışmaktadır. Bu amaçla, eğitim sistemine dair ayrıntılı veriler toplamakta ve daha sonra da bu verileri analiz etmektedir. İzleme ve değerlendirme çalışmalarıyla, eğitim sisteminin etkinliğini ve verimliliğini tespit etme, aksayan ya da beklenen sonuçları üretmeyen yönlere ilişkin teklif geliştirme zemini oluşturulmaktadır. Birçok ülkenin bu kapsamda sahip oldukları ulusal eğitim verilerini paylaştığı UNESCO ve OECD gibi kuruluşlar da, ülke verilerini uluslararası karşılaştırmalı olarak analiz etmekte; ülkelerin eğitim sistemlerinin zayıf ve güçlü yönlerini tespit etmekte, eğitim sistemini iyileştirmek hedefiyle politika değişikliğine ihtiyaç duyulan alanlara yönelik ayrıntılı veriler sunmaktadır. Böylece, dünyada eğitime dair eğilimlerin neler olduğu da görülmektedir. 4

Eğitime dair mevcut verilerin masaya yatırılıp geçmiş yıllar ve gelişmiş ülkelerle mukayese edilmesi, kamu otoritesi ve akademinin yanı sıra, artık eğitim sendikaları ile eğitim alanında çalışma yapan sivil toplum kuruluşları için de bir zorunluluktur. Veri temelli bu raporlar, eğitim sistemine dair bağımsız değerlendirme açısından oldukça önemlidir. Eğitim-Bir-Sen olarak, biz de bu bilinçle ve genel yetkili sendika olmanın sorumluluğuyla, izleme ve değerlendirme çalışması yapmayı ve rapor şeklinde kamuoyuyla paylaşmayı sendikal faaliyetlerimiz arasına dâhil ettik. Bu çerçevede, 2016 yılında Eğitime Bakış 2016 başlığıyla milli eğitim sistemine, 2017 yılında ise Yükseköğretime Bakış 2017 başlığıyla yükseköğretim sistemine dair ilk izleme ve değerlendirme raporlarımızı yayımlayıp kamuoyuyla paylaştık. Kamuoyunun, eğitimcilerin, akademisyenlerin ve karar alıcıların dikkatini çekmesi ve yeni tartışmalara zemin oluşturması, izleme ve değerlendirme raporlarımızın amaca hizmet ettiğini gösteriyor. Eğitim sistemini bütüncül bir bakışla her yıl izlemek ve değerlendirmek hedefimizin bu yıla ait ürünü olan Eğitime Bakış 2018: İzleme ve Değerlendirme Raporu nu sizlerin de katkı ve katılımıyla bugün kamuoyuyla paylaşıyoruz. Eğitime Bakış 2018: İzleme ve Değerlendirme Raporu yla, Eğitime erişim ve katılım; Eğitimin çıktıları; Öğretmenler ve okulların yetkileri; Eğitim-öğretim ortamları; Finansman olmak üzere beş ana başlıkta ve toplamda 24 gösterge üzerinden eğitim sistemimizin mevcut fotoğrafı ve ihtiyaçları ortaya konulmuştur. Raporda, MEB, ÖSYM, TÜİK gibi kuruluşların yayımladığı açık veriler ile her yıl yayımladığı Bir Bakışta Eğitim raporu üzerinden OECD verileri kullanılmıştır. Bu noktada, Millî Eğitim Bakanlığı nın talebimize olumlu cevap vererek açık istatistiklerde olmayan birçok veriyi bizimle paylaştığını ve daha geniş düzlemde analiz yapma imkânı sağladığını da belirtmek istiyorum. Bu vesileyle, Millî Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk a, sendikam adına teşekkür ediyorum. 5

Üzerinde yaşadığımız medeniyet coğrafyasının bir yansıması olarak, konu eğitimse, eğitimin herhangi bir öznesi ya da verisi ise yetkililerin, politika belirleyici öznelerin, sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin, bana ne pozisyonu almaya da sana ne ötekileştirmesi yapmaya da hakkı yoktur. Biz Eğitim-Bir-Sen olarak, eğitimle ilgili hiçbir konuda bana ne demedik, demeyeceğiz. Beklentimiz ve isteğimiz, muhataplarımızın, paydaşlarımızın, kurum ve kişi düzeyindeki yetki ve görev sahiplerinin de sana ne stratejisiyle insana ve eğitime zarar verme hatasına düşmemeleridir. Millî Eğitim Bakanlığı, 2023 Eğitim Vizyonu nda veri temelli analiz ve politika yapılacağını vurgulamıştır. Bunu çok önemsiyoruz. Bakanlığın veri temelli analizler yapması ve verileri, araştırmacılar ve sivil toplum örgütleriyle paylaşması, doğru kararların üretilmesi ve kararların hızla hayata geçirilmesi noktasında önemli bir eşiktir. Burada şunu ifade etmek gerekir ki, farklı gözlerin eğitimi izlemesi ve farklı kurumsal birikimlerin veriler üzerinden değerlendirme yapması, kaynakların doğru kullanılmasına, imkân ve fırsatların hem artmasına hem tabana yayılmasına, eğitim sistemini iyileştirme arayışlarında da daha fazla seçeneğin ortaya konulmasına kapı aralayacaktır. Raporu niye yazdığımıza, hazırladığımıza dair bu çerçeveden sonra bu yılki izleme ve değerlendirme raporunda nelerin yer aldığına ve neler yazıldığına dair genel hatlarıyla birkaç veriyi paylaşmak istiyorum. Raporda öğretmeni konu edilen bölümlere ve göstergelere dair öne çıkan hususları şu şekilde ifade edebiliriz: TIMSS ve PISA gibi uluslararası karşılaştırmalı çalışmalar, en başarılı eğitim sistemlerinde anahtar rolün öğretmenler olduğunu gösteriyor. Öğretmenlerin öğrenci başarısı üzerindeki etkisinin, müfredattan da öğretim teknik ve materyallerinden de çok daha yüksek ve anlamlı olduğu gözüküyor. Öğretmenler, dezavantajlı öğrencilerin dezavantajını ortadan kaldıracak en önemli unsur olarak tanımlanmaktadır. UNESCO, ILO, UNICEF ve UNDP genel direktörlerinin 2014 Dünya Öğretmenler Günü nde yayımladıkları ortak bildiride, Bir eğitim sistemi ancak öğretmenleri kadar iyidir. Öğretmenler, evrensel ve herkes için kaliteli eğitim açısından vazgeçilmezdir vurgusu 6

yapılıyor. Eğitim-Bir-Sen olarak biz de Türkiye deki eğitim sistemini daha iyi hâle getirmede en önemli unsurun öğretmen olduğunu savunuyoruz. Öğretmenin mutluluğunu sağlamayan, umudunu artırmayan, saygınlığını yukarılara taşımayan, sorunlarına çözüm bulmayan, beklentilerine duyarsız, tekliflerine ilgisiz kalan bir sistemden, öğrencilerin ufkunu büyütmek ve toplumun refahını yükseltmek noktasında sonuç üretmesini beklemek, ölü gözünden yaş beklemektir. Bir eğitim sistemi, kendisini öğrenci zihninde var eden, toplumun genelgeçer ilke ve değerleriyle uyumlu insan profilini inşa sorumluluğunu üstlenen öğretmene öncelik ve önem atfedip değer vermedikçe, kendi sorunlarını çözmeye mahkûm edilmekten ülkenin ve toplumun sorunlarını çözecek kapasiteyi ve potansiyeli harekete geçiremez. Bu anlamda, Bakanlığın son dönemdeki bazı kararlarını ve hayata geçirdiği uygulamaları önemli bulduk ve destekledik. Öğretmenleri şikâyet mekanizması hâline gelen, öğretmenin motivasyonunu tüketen Alo 147 nin kaldırılmasını, öğretmene yönelik performans değerlendirme çabalarının sona erdirilmesini öğretmene güvenen ve öğretmene güven veren hamleler olarak gördük. Yine, sözleşmeli öğretmenlikteki 3+1 değişimini de öğretmenlik mesleğinin saygınlığını artırmaya dönük doğru fakat eksik bir adım olarak değerlendiriyoruz. Bakanlık, eksik adımı tamamlamalı ve sözleşmeli öğretmen istihdamını sonlandırmalı, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçiş sürecini de ivedilikle başlatmalıdır. Öğretmenler açısından gereksiz bir ehliyet tartışmasına, kamu personel sistemi açısından da adalet duygusunun aşınmasına neden olan öğretmen atamalarındaki mülakat uygulamasına yönelik itirazlarımızı giderecek, tekliflerimizi hayata geçirecek bir hamleyi de olabilecek en kısa sürede bekliyoruz. Eğitim sistemimizin başat sorunlarından biri de öğretmen açığıdır. Biz öğrencileri öğretmenle buluşturma noktasındaki eksikliğin giderilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bir taraftan da öğretmenleri yeniden öğrencilikle buluşturmak isteyen bir kitle var. Türkiye nin nitelikli öğretmen sorunu yok. Çünkü öğretmenlerimizin veri olabilecek bir nitelik eksikliği söz konusu değildir. Türkiye nin, 7

öğretmenlerin niteliklerini daha da artırmaya dönük taleplerini, isteklerini karşılayacak, kolaylaştıracak, özendirecek, ödüllendirecek mekanizmalara, sistemlere ve mevzuata ihtiyacı var. Öncelik hiç şüphesiz öğretmen açığı meselesidir. OECD ortalamalarında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı üzerinden bakıldığında, Türkiye nin öğretmen açığı toplamda 130 bin 500 civarındadır. Bu veri tek başına, önemli bir öğretmen ihtiyacı olduğunu doğrulamaktadır. Her geçen gün büyüyen öğretmen adayı sayısı, eğitim fakültelerindeki öğrenciler, herkese açık pedagojik formasyon eğitimleri ve KPSS kapsamında öğretmenlik alan sınavına girenler dikkate alındığında yakın gelecekte 1 milyona ulaşabilir. Sistemin öğretmen ihtiyacı ile sisteme yönelik öğretmen arzının aynı anda büyümesi başlı başına bir sorundur. İhtiyaç var fakat yeterli atama yapılmıyor. Yeterli aday var fakat atama yapılıp ihtiyaç karşılanmıyor. Her ikisi de önce eğitim iradesiyle çelişiyor. Hem ihtiyacı azaltmak hem de arz havuzunda taşmayı engellemek için birkaç yıl sürecek şekilde her yıl 40-50 bin civarında öğretmen ataması yapmaya devam etmek gerek. Sendika olarak, okul yöneticiliğinin münhasır kadro ve profesyonel bir görev olarak düzenlenmesini yıllardır teklif ediyoruz fakat yöneticilik denilince sonraki cümlenin lisansüstü öğrenim görmek olması gibi bir yaklaşım sergileniyor. Elbette bir eğitimcinin lisansüstü öğrenim görmesini önemser, gerekli ve doğru buluruz ama bir gerçeği de ıskalamamak gerekir. Kamuda yöneticilerin tamamı lisansüstü öğrenim görenlerden oluşmadığı gibi mevcut yöneticilerden bu eğitimi görmeyenlerin başarısız ya da yetersiz olduğunu ispatlayan hatta böyle bir kanaati uyandıran bir veri de bulunmamaktadır. Bu vesileyle, eğitim kurumu yöneticiliğiyle ilgili yapılması planlanan yasal ve idari düzenlemelerde, öncelikli hassasiyet mevcut eğitimi kurumu yöneticilerinin konumlarının ve durumlarının kazanılmış hakka saygı çerçevesinde korunmasını sağlayacak bir hükmün yer alması olmalıdır. Çünkü mevcut yöneticiler kura sonucu değil, dönemi itibarıyla açılan sınavları kazanmaya dönük bir çabanın sonucu olarak bulundukları görevlere atandılar. Bir dönemin siyasetine damga 8

vuran dün dündür, bugün bugündür anlayışının kamu idaresine, özellikle de eğitim hizmetleri alanına sirayet etmemesi, eğitimi önceleyen herkesin fakat özellikle de Bakanlığın sorumluluğudur. Öğretmenlerle ilgili bir başka önemli husus, gerek Vizyon Belgesi nde açıklanan gerek izleme ve değerlendirme raporumuzda tanımlanan öğretmen kariyer basamakları uygulamasıdır. Bakanlığın, kariyer basamakları uygulamasını yeniden başlatma iradesini destekliyoruz. Fakat bu noktada Millî Eğitim Bakanlığı nın önceliği, öğretmenlerin yüksek lisans ve doktora programlarına erişimini kolaylaştırmak, mali boyutuna yönelik teşvikleri sağlamak, bu programları tamamlayan öğretmenlere yönelik mali ve özlük hakları imkânlarını artırmak olmalıdır. Raporumuzda öne çıkan bir diğer önemli bulgu da öğretmen ve okul yöneticilerinin maaş ve ücretleridir. Türkiye deki, başta okul yöneticileri olmak üzere, öğretmenlerin maaşları ve yıllık gelirleri, OECD ülkeleri ile kıyaslandığında oldukça düşüktür. Bu tablo, eğitime önem verme iradesine de yeni ve büyük Türkiye hedefine de uygun değildir. Öğretmenlik mesleğinin statüsüne yönelik kapsamlı araştırmamızın sonucuna göre Türkiye deki öğretmenlerin önemli bir kısmı aldıkları ücretlerden memnun değildir. Dahası, mesleki kıdem arttıkça memnuniyetsizlik düzeyi de artmaktadır. Bundan dolayı, hem öğretmenlerin hem okul yöneticilerinin maaşları ile ücretlerinde kapsamlı iyileştirmenin gecikmeden yapılması gerekiyor. Konu buraya gelmişken, eğitime dair izleme ve değerlendirme alanından eğitim çalışanları için talep ve teklifleri ifade etme aşamasına geçmek yanlış olmayacaktır. Son dönemlerde öğretmen odalarının değişmez gündem maddesi hiç kuşkusuz 3600 ek göstergedir. Bir taraftan ne zaman gerçekleşeceği konusundaki merakın, diğer taraftan da gerçekleşmeyeceği noktasında kaygıların artmaya başladığı bir süreci yaşıyoruz. 24 Kasım da çok heveslenildi fakat gerçekleşmedi. Şimdi, ikinci 100 Günlük İcraat Programı nda Millî Eğitim Bakanlığı nın icraat programı arasında yer verildi. Bu hesaba göre Mart ayının sonu gelmeden ek gösterge düzenlemesinin yürürlüğe gireceği anlaşılıyor. Bu noktada, Millî Eğitim Bakanımıza burada olmasını da fırsat bilerek 9

hem teşekkür etmek hem de bu konuya dair teklif ve taleplerimizi ifade etmek isterim. Teşekkür ediyoruz, çünkü 3600 ek gösterge konusunda ikinci 100 günlük programda sadece Bakanlık kesin ve net bir irade ortaya koydu. Fakat eğitim sisteminin diğer unsurlarını da sevindirmek, kamu personel sisteminde milletimize hizmet eden diğer unvanlardaki kamu görevlilerinin de ek gösterge beklentilerini karşılamak, mağduriyetlerini gidermek gerekiyor. Bu nedenle, Sayın Bakanımızdan, bu noktada hem öğretmenlerimiz dışındaki eğitim çalışanları için hem de birçoğu okullarımızdaki öğrencilerin velisi olan diğer kamu görevlileri için sorumluluk almasını bekliyoruz. İkinci 100 günlük program kapsamında, Millî Eğitim Bakanı olarak, öğretmenlerin, Cumhurbaşkanımızın kabinesinde görev alan bir Bakan olarak da bütün kamu görevlilerinin ek gösterge mutluluğu yaşamasına katkıda bulunmasını bekliyoruz. Öğrenciler arasında ayrım yapmamayı öneren eğitimci hassasiyetini, kamu görevlileri arasında ayrım yapmamak şeklinde Bakan olarak da ortaya koyacağınıza yürekten inanıyoruz. Elbette öğretmenlere, eğitim çalışanlarına dönük tekliflerimiz, taleplerimiz ve beklentilerimiz bunlarla sınırlı değildir. Sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılması, bu sağlanıncaya kadar, başta eş durumu olmak üzere, yer değiştirme sınırlamalarının kaldırılması, öğretmenlerin ek ders ücretleri dâhil göreve bağlı oldukları ücretlerle maaşlarının, yıllık gelirlerinin artırılması da gündemimizde olmalıdır. Gerek bugün yayımladığımız rapor gerekse Bakanlığın açıkladığı Vizyon Belgesi birlikte değerlendirildiğinde, eğitim çalışanlarının beklentilerinin karşılanması temelinde haklarının iyileştirilmesine, Bakanlık teşkilatının yeni hükûmet sistemi ve Vizyon Belgesi çerçevesinde restore edilmesine, eğitim sistemimizin ise yerel değerler ve evrensel ilkeler çerçevesinde reforme edilmesine dönük bir sürecin işletilmesi gerektiğini unutuyoruz. Ve bir kez daha ifade ediyoruz: Kendisine hizmet edenleri mutlu kılmakta, umudunu artırmakta yetersiz kalan bir eğitim sisteminden, bireyin ufkunu, toplumun ve ülkenin refahını artırması beklenemez. 10

Raporumuzdaki veriler ve buna dayalı analizler ile ortaya konan teklifler incelendiğinde görülecektir ki, Eğitim-Bir-Sen, yetkili sendika sıfatının, insanı öncelemenin ve çözüm odaklı olmanın hakkını verme gayretiyle sendikacılık yapmaktadır. Eğitim sistemine yönelik izleme ve değerlendirme raporunu hazırlarken de Bakanlık tarafından açıklanan 2023 Eğitim Vizyonu na dair görüşlerimizi ifade ederken de yaşasın ya da kahrolsun seçenekleriyle sınırlı bir düzlemde olmadık. Doğru gördüklerimizi övüp desteklemeyi, yanlış bulduklarımızı ifade edip eleştirmeyi esas alan bir bakışla hareket ettik. Eğitim-Bir-Sen olarak, bu izleme ve değerlendirme raporu ile eğitim sistemine ilişkin sorunlu alanlara dair veri temelli bir analizin yapılmasına, eğitim sistemini iyileştirecek tartışmaların ve politikaların geliştirilmesine katkı vermek arzusundayız. Umuyoruz ki, bu rapor ile eğitimde karar alma süreçleri daha katılımcı, toplumsal talepleri dikkate alan ve veri temelli olarak gerçekleşecek. Raporun eğitim camiası ve tüm Türkiye için faydalı olacağına inanıyorum. 11

YÖNETİCİ ÖZETİ BÖLÜM A: EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM Yükseköğretim hariç tüm eğitim kademelerinde toplam öğrenci sayısı 2017-2018 öğretim yılında 17 milyon 885 bine ulaşmıştır. Milyon Toplam Okul öncesi İlköğretim Ortaöğretim 20 18 16 14 12 10 8 6 4 2 0 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2017 yılına ilişkin 6-9 ve 10-13 yaş gruplarında hem kız hem de erkek öğrenciler için net okullaşma oranı %99 civarındadır. 14-17 yaş grubunda hem kız hem de erkek öğrenciler için net okullaşma oranı ise %88 düzeyindedir. Türkiye 15-19 yaş grubunda %71 olan okullaşma oranıyla, %85 olan OECD ortalamasının çok gerisinde kalmaktadır. 12

Toplam Erkek Kız 100 90 80 70 60 50 40 30 20 44,02 44,15 43,89 56,62 56,78 56,46 75,14 75,48 74,79 98,35 98,28 98,42 98,65 98,71 98,53 87,64 88,10 87,15 10 0 3-5 Yaş 4-5 Yaş 5 Yaş 6-9 Yaş 10-13 Yaş 14-17 Yaş 2017 yılında mesleki ve teknik ortaöğretimdeki liselere kayıtlı 2 milyon 614 bin, genel ortaöğretimdeki liselere ise kayıtlı 3 milyon 74 bin öğrenci vardır. Öğretim yılı Temel lise sayısı Öğrenci sayısı Öğretmen sayısı 2017-2018 öğretim yılında faaliyet gösteren temel lise sayısı 972 dir. Bu liselerin 2018-2019 öğretim yılı sonunda kapatılacağı öngörülmektedir. Ancak mevcut öğrenci ve öğretmen sayısının büyüklüğü, 9. ve 13

10. sınıf düzeyindeki öğrenci sayısındaki artış ile özel okul koşullarını sağlayan temel liselerin sayısının sınırlı olduğu dikkate alındığında, bu okulların bulunduğumuz öğretim yılının sonunda kapatılması olukça güç görünmektedir. 2017 yılında açıköğretim ortaokulu ve lisesinde öğrenim gören toplam öğrenci sayısı, 1 milyon 586 bin 823 tür. Bu öğrencilerin 191 bini açıköğretim ortaokulu öğrencisi iken 1 milyon 395 bini açıköğretim lisesi öğrencisidir. Farklı kademelerde 2010 yılında özel eğitim alan toplam öğrenci sayısı 141 bin civarında iken 2017 yılına gelindiğinde özel eğitim alan toplam öğrenci sayısı 353 bine yükselmiştir. 2010 yılında özel eğitim sınıfında öğrenim gören öğrenci sayısı 18 bin 541 iken 2017 yılına gelindiğinde 45 bin 815 e yükselmiştir. Bu sayılar, özel eğitim gereksinimi olan öğrencilerden tam kaynaştırma eğitimi alamayacak düzeyde engeli bulunanların eğitime erişim ve katılım düzeylerinde olumlu gelişmeler olduğunu göstermesi açısından önemlidir. A.6.5-6 Kurum sayısı Kurum başına düşen kursiyer sayısı 300 250 200 150 100 50 111 50 201 174 171 173 151 122 57 61 62 66 70 72 210 89 229 106 250 135 0 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 14

2007 yılında toplam 50 olan BİLSEM sayısı yıllar itibariyle düzenli bir şekilde artmış ve 2017 yılına gelindiğinde 135 e ulaşmıştır. 2007 yılında kurum başına düşen öğrenci sayısı 111 iken 2017 yılına gelindiğinde bu sayı, 250 olmuştur. Gerek kurum sayısı gerekse kurum başına düşen öğrenci sayısında yaşanan artış, özel yetenekli bireylerin eğitime erişimlerinin önemli oranda arttığını göstermesi açısından önemlidir. Diğer taraftan BİLSEM lerdeki öğrenci yoğunluğu, yeni kurum ihtiyacını göstermektedir. BÖLÜM B: EĞİTİMİN ÇIKTILARI 2009 yılında en az lise mezunu olma oranı kadınlarda %47,4, erkeklerde %48,5 ve toplamda %48 iken, 2017 yılında bu oran kadınlarda %66,2 ye, erkeklerde %59,7 ye ve toplamda %62,9 a yükselmiştir. Bu veriler 12 yıllık zorunlu eğitim kararının olumlu etkisini göstermektedir. OECD ülkeleri arasında 25 yaş altında en az lise mezunu olanların oranı en düşük (%71) İzlanda ile Türkiye dedir. Güney Kore, Slovenya, İsrail ve Yunanistan da 25 yaş altı nüfus içinde en az lise mezunu olma 100 95 90 85 80 75 70 65 60 55 50 Güney Kore Slovenya İsrail Yunanistan Finlandiya Kanada Yeni Zelanda Şili Litvanya Hollanda Polanya Litvanya ABD Danimarka Macaristan Avusturya Norveç İtalya Almanya İsveç Slovakya Lüksemburg Çekya Birleşik Krallık İspanya Portekiz İzlanda Türkiye 15

oranı %90 ın üzerindedir. Türkiye son yıllarda lise mezuniyet oranlarını önemli oranda artırmasına rağmen halen OECD ülkeleri arasında en düşük lise mezuniyet oranına sahip ülkedir. AYT ve TYT net ortalamalarına topluca bakıldığında net cevap oranı oldukça düşüktür. Net sayılarındaki düşüklük, Türkiye eğitim sisteminde öğrencilerin temel bilgi ve becerileri öğrenmeden sistemden mezun olduğunu göstermektedir. 2009-2018 yılları arasında üniversite giriş sınavına başvuran aday sayısı sürekli artmıştır. 2009 yılına üniversite giriş sınavına başvuran aday sayısı 1.450.582 den 2018 yılında 2.381.412 ye yükselmiştir. Yükseköğretime büyük bir talep olduğu halde, yükseköğretim kontenjanlarının boş kalması, arz ve talep arasındaki eşleşmenin zayıf olduğunu ortaya koymaktadır. 2009 yılında üniversite giriş sınavına başvuran adayların %59,9 u bir programa yerleşmiştir. Zaman içerisinde üniversite giriş sınavına başvuran adayların yerleşme oranı azalmış ve 2018 yılında başvuran adayların %36 sı bir programa Başvuran Yerleşen 3.000.000 2.500.000 2.000.000 1.500.000 1.000.000 500.000 0 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 16

yerleşmiştir. Son yıllarda izlenen politikalar arz ve talep arasındaki eşleştirmeyi daha da zayıflatmış görünmektedir. 2008-2017 yılları arasında genel lise mezunlarının istihdam oranları %42,9 dan %47,6 ya; lise dengi mesleki okul mezunlarının istihdam oranı %57,4 ten %58,2 ye yükselmiştir. İşsizlik oranlarına bakıldığında Lisans Önlisans Açıköğretim Tüm programlar 70 59,9 60 55,1 50 19,5 15,2 44,9 45,7 45,6 44,2 46,2 42,6 40 10,5 11,8 10,7 9,0 9,3 7,5 36,4 36,0 30 20 19,3 17,9 14,4 15,0 14,9 16,1 17,3 16,3 5,7 12,1 6,1 13,3 10 21,1 22,0 19,9 18,9 20,1 19,0 19,6 18,8 18,7 16,6 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2008-2017 yılları arasında genel lise mezunlarının işsizlik oranı %12,6 dan %13,3 e yükselmiş; lise ve dengi mesleki okul mezunlarının işsizlik oranları ise %11,7 den %11,9 a yükselmiştir. Bu verilere göre, mesleki okul mezunları, genel lise mezunlarına göre istihdam edilme ve iş sahibi olma açısından daha avantajlı durumdadır. OECD ülkelerinde ortaöğretim mezunlarının istihdam oranı ortalaması %75 iken Türkiye de bu oran %63 tür. Türkiye, Yunanistan ile birlikte OECD ülkeleri arasında ortaöğretim mezunlarının istihdam oranı en düşük olan ülkelerden biridir. 17

OECD ülkeleri 25-34 yaş arası istihdam oranı %77 ve işsizlik oranı %7,8 dir. Türkiye nin 25-34 yaş arası ortaöğretim mezunlarının istihdam oranı %65, işsizlik oranı ise %11,3 tür. Türkiye OECD ülkeleri arasında 25-34 yaş arası ortaöğretim mezunları içerisinde işgücüne dâhil olmayanların oranının en yüksek olduğu ve istihdam oranlarının en düşük olduğu ülkelerden biridir. BÖLÜM C: ÖĞRETMENLER ve OKULLARIN YETKİLERİ 2008-2017 yılları arasında toplam öğretmen sayısı 663 binden 1 milyon 30 bine yükselmiştir. 2017-2018 öğretim yılı için kamuda çalışan öğretmenlerin 570 bini ilköğretim, 285 bini ise ortaöğretimde görev yapmaktadır. 2017-2018 öğretim yılı verilerine göre, öğretmenlerin bölgelere göre dağılımı ile 0-19 yaş nüfusun dağılımı arasında önemli farklılaşmalar vardır. Örneğin, 0-19 yaş nüfusunun en yoğun yaşadığı İstanbul ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bu nüfusa oranla az sayıda öğretmen görev yapmaktadır. 1.100.000 Okul öncesi İlköğretim Ortaöğretim Toplam 1.000.000 900.000 800.000 700.000 600.000 500.000 400.000 300.000 200.000 100.000 662.584 437.368 195.874 29.342 1.030.130 597.904 347.969 84.257 0 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 18

2018 yılında devlet okullarında çalışan kadın öğretmen oranlarının bölgelere ve illere göre dağılımında büyük bir farklılaşma vardır. Kadın öğretmenler genelde daha gelişmiş bölgelerdeki illeri tercih etmektedirler. İller arasında kadın öğretmenlerin dengeli dağılımını sağlayacak teşviklere ihtiyaç vardır. 2018 yılı için Türkiye de öğretmenlerin %87 si lisans düzeyinden, %10 u lisansüstü eğitim düzeyinden, geriye kalan %3 ü ise lisans altı eğitim düzeyinden mezundur. Türkiye de kamu okullarında çalışan öğretmenlerin %55 i kadın iken bu kurumlardaki yöneticilerin sadece %19 u kadındır. Bununla birlikte, eşit niteliklere sahip erkek ve kadın öğretmenler arasında, erkeklerin daha çok yöneticilik görevlerini üstlendikleri görülmektedir. Yüksek lisans mezunu bütün kadın öğretmenlerin sadece %6 sı yönetici olarak görev yapmaktayken, yüksek lisans mezunu erkeklerin %21 i yönetici olarak görev yapmaktadır. Benzer şekilde, doktora mezunu kadın öğretmenlerin sadece %6 sı yönetici olarak görev yapmaktayken, doktora mezunu erkeklerin %11 i yönetici olarak görev yapmaktadır. Devlet okullarında çalışan tüm öğretmenlerin yaş ortalaması 38, yaş ortancası ise 37 dir. Türkiye deki öğretmenlerin yaş ortalamaları OECD ülkelerinden oldukça düşüktür. 19

Kırklareli Bartın Kastamonu Sinop Tekirdağ İstanbul Artvin Zonguldak Ardahan Edirne Karabük Samsun Kocaeli Düzce Rize Sakarya Ordu Trabzon Yalova Giresun Bolu Çankırı Amasya Kars Çorum Gümüşhane Çanakkale Bursa Tokat Bilecik Bayburt Erzurum Balıkesir Ankara Kırıkkale Eskişehir Yozgat Sivas Erzincan Kütahya Kırşehir Manisa Tunceli Bingöl Muş Afyonkarahisar Uşak Nevşehir Kayseri Malatya Elazığ İzmir Bitlis Konya Aksaray Diyarbakır Aydın Denizli Niğde Siirt Kahramanmaraş Batman Isparta Adıyaman Burdur Şırnak Muğla Adana Mardin Antalya Karaman Osmaniye Gaziantep Şanlıurfa Mersin Kilis Ağrı Iğdır Van Hakkari Hatay Öğretmenlerin hizmet süresi ortalamaları açısından bölgeler arasında önemli bir farklılaşma vardır. En uzun ve en kısa hizmet süresi ortalamasına sahip bölgeler arasındaki fark sekiz (8) yıla tekabül etmektedir. İller arasındaki farklara bakıldığında da tecrübeli öğretmenlerin dağılımında ciddi bir dengesizlik görülmektedir. Türkiye de öğretmen başına düşen öğrenci sayılarının OECD ortalamalarına eşit olması için okul öncesinde 19 bin, ilkokulda 52 bin, ortaokulda 70 bin öğretmen ihtiyacı vardır; ortaöğretimde ise Türkiye nin 11 bin öğretmen fazlası vardır. Özetle, Türkiye nin OECD ortalamalarında öğretmen başına 20

Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı Türkiye ortalaması OECD ortalaması Öğretmen ihtiyacı Okul öncesi 16,740 13,83 18.868 İlkokul 17,694 15,001 51.795 Ortaokul 15,268 12,735 70.320 Ortaöğretim 12,557 12,955-10.515 Toplam - - 130.468 5 yaş okul öncesi okullaşma oranının %100 olması için gerekli ek öğretmen ihtiyacı - - 14.175 Genel Toplam - - 144.643 düşen öğrenci sayılarına ulaşması için toplamda 130 bin 500 civarında öğretmen açığı vardır. Öte yandan, 2023 Eğitim Vizyonu belgesinde 5 yaş çocukların tamamının okul öncesi eğitim kapsamına alınması hedefi dikkate alındığında, 14 bin ek öğretmen ihtiyacı daha söz konusu olmaktadır. OECD ülkeleri ortalamasına göre ortalama kamu okul müdürü maaşı, ortalama öğretmen maaşının 1,5 katı civarındadır. Türkiye de okul müdürü ile öğretmen arasındaki maaş farkı diğer ülkelere göre nispeten daha azdır. 21

Türkiye, bütün OECD ülkeleri içerisinde en düşük okul özerkliğine sahip ülkedir. Türkiye de kararların sadece %8 i okul ve yerel düzeylerinde alınırken OECD ülkelerinde ise kararların %47 si okul ve yerel düzeylerinde alınabilmektedir. 100 Okul Yerel Bölgesel Merkez/devlet Çoklu düzey 90 80 70 60 50 40 30 20 10 0 Hollanda Çekya İngiltere Letonya Belçika (Fl) İzlanda Estonya Avusturalya Yeni Zelanda Slovenya skoçya Şili Avusturya İrlanda Skovakya Litvanya İsveç OECD ortalaması İtalya Macaristan Danimarka Belçika (Fr) Rusya Japonya İsrail Almanya Lüksemburg Meksika ABD Kanada Güney Kore Portekiz Norveç Fransa İspanya İsviçre Yunanistan Türkiye Finlandiya 22

BÖLÜM D: EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI Tüm kademelerde 2008 yılında 45 bin 969 olan okul sayısı 2017 yılına gelindiğinde 65 bin 568 e yükselmiştir. Son on yıllık süreçte genel ortaöğretimdeki liselerin yanı sıra mesleki ve teknik ortaöğretimdeki liselerin sayısında da önemli oranda artış olurken bu artışın daha çok kamudaki meslek liselerinden kaynaklanmaktadır. Son on yılda Türkiye deki özel öğretim kurum sayısında yaklaşık üç kat artış gerçekleştirmiştir. 2008-2017 yılları arasında toplam derslik sayısı 468 bin 916 dan 721 bin 65 e; şube sayısı ise 577 bin 181 den 790 bin 600 e yükselmiştir. Daha açık bir ifadeyle Türkiye de son on yılda toplam derslik sayısı %54 oranında, şube sayısı ise %37 oranında artmıştır. Aynı dönemde tüm kademelerdeki öğrenci sayısının artışı ise %16,5 civarındadır. Bu veri, derslik ve şube başına düşen öğrenci sayısı ile ikili eğitim yapan okul sayısının azaldığını göstermesi açısından önemli görülmektedir. 2012 yılında ilkokulda şube başına düşen öğrenci sayısı 22 iken 2017 yılına gelindiğinde bu sayı 21 olmuştur. Ortaokullarda ise son altı yıllık dönemde şube başına düşen ortalama öğrenci sayısı 27 den 24 e düşmüştür. Ancak, bölgeler arasında şube başına düşen öğrenci sayısına göre büyük bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir. 2008 yılında ilköğretim kademesinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 23 iken 2017 yılına gelindiğinde bu sayı 16 ya kadar düşmüştür. Ortaöğretim kademesinde ise 2008 yılında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 17 iken 2017 yılında bu sayı 12 ye düşmüştür. Ancak bölgeler arası eşitsizlik önemli oranda var olmaya devam etmiştir. İlkokul kademesinde 2017 yılında taşımalı eğitim kapsamında olan öğrenci sayısı 276 bindir. 2017-2019 arası yılları kapsayan Orta Vadeli Plan da 2019 yılı sonuna kadar ikili eğitimin sona erdirilmesi hedeflenmiş olsa da, mevcut veriler Türkiye de bazı bölgelerde hâlâ yoğun bir şekilde ikili eğitimin devam ettiğini göstermektedir. 2017 yılı ilköğretim kademesindeki mevcut derslik ve şube sayıları göz önüne alındığında sadece ilköğretimde ikili eğitime son verebilmek için 27 bin derslik ihtiyacı bulunmaktadır. 23

24 Şanlıurfa Gaziantep Diyarbakır Kilis İstanbul Mardin Batman Adana Siirt Kahramanmaş Hatay Şırnak Kocaeli Tunceli Tekirdağ Bursa Mersin Ankara Türkiye Kayseri Malatya Hakkari Konya Osmaniye Bitlis Aksaray İzmir Adıyaman Ağrı Eskişehir Uşak Antalya Niğde Van Karaman Samsun Sakarya Manisa Denizli Bilecik Aydın Elazığ Kırklareli Kars Zonguldak Iğdır Çorum Balıkesir Erzurum Afyonkarahisar Sivas Ordu Muş Tokat Kırıkkale Yalova Muğla Kırşehir Düzce Çankırı Çanakkale Edirne Nevşehir Karabük Kütahya Isparta Kastamonu Bolu Trabzon Ardahan Amasya Burdur Erzincan Giresun Rize Bartın Yozgat Sinop Gümüşhane Bayburt Artvin Bingöl Şanlıurfa Gaziantep Diyarbakır Kilis İstanbul Mardin Batman Adana Siirt Kahramanmaş Hatay Şırnak Kocaeli Tunceli Tekirdağ Bursa Mersin Ankara Türkiye Kayseri Malatya Hakkari Konya Osmaniye Bitlis Aksaray İzmir Adıyaman Ağrı Eskişehir Uşak Antalya Niğde Van Karaman Samsun Sakarya Manisa Denizli Bilecik Aydın Elazığ Kırklareli Kars Zonguldak Iğdır Çorum Balıkesir Erzurum Afyonkarahisar Sivas Ordu Muş Tokat Kırıkkale Yalova Muğla Kırşehir Düzce Çankırı Çanakkale Edirne Nevşehir Karabük Kütahya Isparta Kastamonu Bolu Trabzon Ardahan Amasya Burdur Erzincan Giresun Rize Bartın Yozgat Sinop Gümüşhane Bayburt Artvin Bingöl 10 15 20 25 30 35 40 2017 2012

Ülke İlkokul Ortaokul Ortaöğretim İsrail 219 209 192 Japonya 201 201 Avustralya 200 200 Danimarka 200 200 İtalya 200 200 200 Meksika 200 200 180 Çekya 196 196 Yeni Zelanda 194 192 190 Güney Kore 190 190 Norveç 190 190 Slovenya 190 185 Birleşik Krallık 190 190 190 Finlandiya 188 188 Almanya 188 188 Slovakya 188 188 188 İsviçre 188 188 OECD ortalaması 185 183 180 Kanada 183 183 183 İrlanda 182 165 165 Avusturya 180 180 180 Macaristan 180 180 179 Lüksemburg 180 169 169 Portekiz 180 178 177 Türkiye 180 180 180 ABD 180 180 180 Şili 180 178 178 Belçika (Fr.) 179 179 179 Polonya 178 178 İsveç 178 178 Yunanistan 177 166 Estonya 175 175 İspanya 175 175 175 İzlanda 170 170 Letonya 169 173 Fransa 162 162 180 Belçika (Fl.) 159 160 160 25

Türkiye de tüm kademelerde yıllık eğitim süresi 180 gün iken diğer OECD ülkeleri, kademeler açısından oldukça farklılaşmaktadır. OECD ortalaması ilkokulda 185, ortaokulda 183 ve ortaöğretimde 180 gün olarak hesaplanmıştır. OECD ülkelerinde yıllık ortalama öğretim süresi ise ilkokullarda 799 saat, ortaokullarda ise 913 saattir. Buna göre Türkiye ilkokullarda 720, ortaokullarda ise 843 saat yıllık ortalama öğretim süresi ile OECD ortalamalarının oldukça altında bulunmaktadır. BÖLÜM E: FİNANSMAN Konsolide bütçe içinde MEB e ayrılan bütçenin oranı 2009-2018 yılları arasında artış ve azalış göstererek genel olarak artmış ve %10,5 ten %12,1 e yükselmiştir. 5 4,5 4 3,5 3 2,5 2 1,5 1 0,5 0 Norveç Yeni Zelanda İzlanda İsrail Birleşik Krallık Belçika Finlandiya Güney Kore Portekiz Avustralya Meksika Fransa İsveç Şili Hollanda ABD OECD ortalaması Kanada Letonya Slovenya Polonya Türkiye Avusturya spanya İtalya Almanya Estonya Lüksemburg Macaristan Slovakya Yunanistan Japonya İrlanda Çekya 26

OECD ülkeleri ortalama olarak GSYH içinde yükseköğretim ve okul öncesi eğitim hariç eğitim harcamalarına %3,5 oranında bir kaynak ayırmaktadır. Türkiye ise GSYH içinde yükseköğretim hariç eğitim harcamalarına OECD ülke ortalamalarının altında, %3,1 oranında bir kaynak ayırmaktadır. Aralık 2017 sabit fiyatları dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre, 2008 yılında öğrenci başına yapılan harcama temel eğitimde 2.383 TL, ortaöğretimde 3.415 TL ve tüm kademeler için ortalama 2.641 TL iken bu miktar zaman içinde sürekli artarak 2018 yılında öğrenci başına yapılan harcama temel eğitimde 3.315 TL, ortaöğretimde 4.786 TL ve tüm kademeler için ortalama 3.783 TL ye yükselmiştir. Türkiye, son on yılda öğrenci başına yapılan harcamayı %50 oranında artırmıştır. Tüm bu artışa rağmen Türkiye de öğrenci başına yaptılan harcama, OECD ülkeleri ortalamalarının yaklaşık üçte biri kadardır. ÖNERİLER Okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınması halinde mevcut öğretmen açığına, yeni öğretmen ve derslik ihtiyacının da ekleneceği göz önüne alındığında 5 yaş grubunda okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi yerine okul öncesi eğitime erişim ve katılımın önündeki engellerin kaldırılması için gerekli alt yapı eksikliklerinin giderilmesine yönelik somut adımlar atılmalıdır. Hâlihazırda OECD ülkelerinin birçoğunda okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamında olmadığı halde 5 yaş grubu okullaşma oranı %95 tir. Temel liselerin 2018-2019 öğretim yılı sonunda kapatılacağı ilgili yönetmelikte belirtilmiş olmasına rağmen mevcut durumda bu kurumların büyük bir çoğunluğunun özel okul koşullarını sağlamadığı bilinmektedir. Buna ilaveten, temel liselerdeki öğretmen sayısı 20 binin ve öğrenci sayısı ise 200 binin üzerindedir. Hatta 9. ve 10. sınıflardaki öğrenci sayısı geçmiş yıllara göre artmıştır. Bu gelişmeler dikkate alındığında, Bakanlığın temel liselere ilişkin öngördüğü politikaları bir an önce belirlemesi ve kamuoyu ile paylaşması gerekmektedir. 27

Açıköğretim sistemi başarısız öğrencilerin yerleştirildiği bir okul türü olmaktan çıkarılmalı ve yüz yüze eğitim kapasitesini arttırmaya yönelik politikalar geliştirilmelidir. Özel yetenekli öğrencilerin bireysel yeteneklerinin farkında olmaları ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağlamak amacıyla açılmış olan BİLSEM lerdeki eğitimin nitelikli hale gelebilmesi için, yeni kurumların açılması ve kurum başına düşen öğrenci yoğunluğunun azaltması gerekmektedir. Lise mezuniyet oranlarının daha düşük olduğu bölgelere yönelik yeni politika ve projeler geliştirilerek bu bölgelerin lise mezuniyet oranlarının hızlı bir şekilde artırılması sağlanmalıdır. Bu çerçevede, okul terki ve devamsızlık sorunlarını azaltmaya yönelik tedbirler artırılmalıdır. Yükseköğretime geçiş sınavları olan AYT ve TYT net ortalamalarının oldukça düşük olduğu görülmektedir. Bundan dolayı MEB, ÖSYM ve YÖK net ortalamalarının düşük olmasının nedenleri konusunda araştırmalar yapmalıdır. Buna ilaveten MEB, öğrencilerin temel bilgi ve becerileri elde etmesini sağlayacak etkin telafi mekanizmaları kurmalı ve öğrencilerin temel bilgi ve becerileri elde ettikten sonra sistemden mezun olmalarını sağlamalıdır. Yükseköğretime yönelik arz ve talep dengesizliği son yıllarda daha da artmaktadır. Bundan dolayı, yükseköğretim sistemindeki arz ve talep arasındaki denge sorununu çözmek için yükseköğretim sistemi büyütülmeye, yeni üniversiteler açılmaya ve kontenjan artışları sağlanmaya devam edilmelidir. Hem ortaöğretim mezunlarının hem de yükseköğretim mezunlarının iş piyasasının taleplerine uygun beceriler kazanmasına yönelik tedbirler alınmalıdır. Genelde lise mezunlarının özelde ise meslek lisesi mezunlarının istihdam imkânlarını artırıcı politikalar geliştirilmelidir. Öğretmenlerin bölgelere ve illere daha dengeli bir şekilde dağılımını teşvik edici insan kaynakları politikaları üretilmelidir. Gittikçe daha tecrübeli ve artan yaş ortalamasına sahip bir öğretmen topluluğuna sahip olacak Türkiye, bu öğretmenlere yönelik yeni bir profesyonel gelişim politikası geliştirmelidir. 28

Mevcut eğitim kurumu yöneticilerinin sadece beşte birinin kadın olduğu gerçeği dikkate alındığında, önümüzdeki yıllarda daha çok kadın öğretmenin yönetici olarak görev yapabilmesi için şimdiden tedbirler alınmalıdır. Kadın öğretmen oranının önümüzdeki yıllarda daha da artacağı dikkate alınarak, kadın öğretmenlerin iller ve bölgeler bazında daha dengeli dağılımını özendirecek politika tedbirleri alınmalıdır. Halen 400 binler bandında olan KPSS eğitim bilimleri testine giren aday sayısının önümüzdeki yıllarda 600-800 binlere doğru hızla artacağı dikkate alındığında, öğretmen arz ve talebi arasındaki uyumsuzluğu giderecek sahici politikalar üretilmelidir. Türkiye, OECD ülkeleri arasında en katı merkeziyetçi eğitim sistemine ve dolayısıyla en güçsüz okul yapısına sahip ülkedir. Türkiye deki aşırı merkeziyetçi idare anlayışı, okul müdürlerinin ve öğretmenlerin yetkilerini oldukça kısıtlamaktadır. Eğitim sisteminde verimliliği artırmak ve daha kaliteli bir eğitim sunabilmek için, okul müdürleri ve öğretmenleri güçlendirecek bir yetki devri reformu yapılmalıdır. Gerek sınıf mevcudu gerekse öğretmen başına düşen öğrenci sayılarında bölgelere ve illere göre aşırı farklılıklar devam etmektedir. Yeni okul ve derslik yapımında dezavantajlı bölge ve illere öncelik verilmeli, bölgeler ve iller arası eşitsizliğin azaltılmasına yönelik etkili politikalar geliştirilmelidir. Özellikle kırsal bölgelerde görece dağınık yerleşim yerlerinde az sayıdaki öğrencinin eğitime erişimi için uygulanan taşımalı eğitim, mevcut haliyle pedagojik birçok sorunu içermektedir. Bu nedenle taşımalı eğitim uygulamasını en aza indirmek için etkin alternatif politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Türkiye de gerek yıllık ortalama öğretim günü sayısı gerek öğretim süresi OECD ülkeleri ortalamasından ve birçok AB ülkesinden daha düşüktür. Bu nedenle öğretim süresinde yapılacak değişiklikler için sadece Finlandiya veya Estonya gibi birkaç ülkenin verilerine dayalı değerlendirmelerle değil, ulusal tecrübeler ve çok yönlü uluslararası değerlendirmelere dayalı bilgi üzerinden karar verilmelidir. Ayrıca, ders saatlerinde yapılacak değişikliklerin yeni öğretmen 29

ihtiyacı doğurabileceği dikkate alındığında ders çeşidinde ve saatinde pedagojik olarak zorunlu olmadıkça ani ve büyük bir değişikliğe gidilmemelidir. Bunun yerine, uluslararası örneklerle daha uyumlu bir şekilde Türkiye de okullara ders belirleme konusunda daha fazla esneklik verilmelidir. Türkiye de farklı kademelerde öğrenci başına yapılan harcamaların miktarı zaman içinde artmasına rağmen, OECD ülkeleri arasında öğrenci başına en az harcama yapan ve milli gelire oranla en az kaynak artıran ülke, Türkiye dir. Türkiye nin genç nüfusa daha kaliteli bir eğitim sunabilmesi için eğitime ayrılan bütçe artırılmalı ve öğrenci başına yapılan harcama miktarı 10.000 TL ler civarına yükseltilmelidir. Türkiye OECD ülkeleri arasında yan hizmetler kapsamında ele alınan yemek, ulaşım ve öğrenci sağlığı hizmetlerini kapsayan öğrenci refahı harcamasına en az kaynak ayıran ülkelerden biridir. Birçok ülkede uygulanan okul çocuklarına yönelik öğle yemeği programı Türkiye de yoktur. Özellikle tam gün eğitim yapan ilkokullarda aileler ve çocuklar için öğle yemeği önemli bir sorundur. Bu sorun dezavantajlı aileler için çok daha büyük bir problemdir. Bundan dolayı okul yemeği uygulamasının en kısa sürede başlatılması gerekmektedir. 30