Kuğu Gecesi Ferda İzbudak Akıncı
KUĞU GECESİ 2010, Tudem Eğitim Hizmetleri San. Tic. A.Ş. 1476/1 Sok. No:10/51 Alsancak-Konak/İZMİR YAZAR: Ferda İzbudak Akıncı KAPAK RESMI: Zeynep Özatalay KAPAK TASARIMI: Cemil Denizer BASKI VE CİLT: Ertem Basım Yayın Dağıtım San. Tic. Ltd. Şti. Eskişehir Yolu 40. Km. Başkent OSB 22. Cadde No:6 Malıköy/Ankara Tel: 0 312 284 18 14 Birinci Baskı: Mart 2011 (3000 adet) İkinci Baskı: Ocak 2012 (3000 adet) Üçüncü Baskı: Şubat 2016 (2000 adet) Dördüncü Baskı: Mart 2019 (2000 adet) ISBN: 978-9944-69-525-1 Yayınevi sertifika no: 11945 Matbaa sertifika no: 16031 Tüm hakları saklıdır. Bu yayının hiçbir bölümü, telif hakkı sahibinin önceden yazılı izni olmaksızın tekrar üretilemez, bir erişim sisteminde tutulamaz, herhangi bir biçimde elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt ya da diğer yollarla iletilemez. www.tudem.com
Kuğu Gecesi Ferda İzbudak Akıncı
Ferda Ýzbudak Akýncý İzmir in Dikili ilçesinde doğdu. Ege Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi nde yükseköğrenim gördü. Uzun yıllar şiir yazdı. 1990 yılından bu yana öykü, masal ve roman yazıyor. Öyküleri, yazarlarla söyleşileri ve kitap eleştirileri Adam Öykü, Damar, Pencere, Agora, Varlık gibi çeşitli dergilerde yayımlandı. Yazar, Türkiye Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği ve PEN üyesidir. Orhan Kemal, Samim Kocagöz, Ömer Seyfettin, Halkevleri Edebiyat, SES, Necati Cumalı öykü ödüllerinin yanı sıra 2003 Tudem Edebiyat Ödülleri nde Kuş Kulesi adlı öyküsüyle ikincilik almıştır. Tudem Yayýnlarından çýkan kitaplarý: Su Masallarý (masal) Çuvaldiken Kasabasý (masal) Rüzgâr Masalları (masal) Sokak Kuþu/Uçurtmanın Gözleri (öykü) Kuþ Kulesi (öykü) Iþýklý Ayakkabýlar (öykü) Kuğu Gecesi (öykü) Mutluluk Sokağı (roman) Üç Yapraklı Yonca (roman) Bisiklet Yarışçıları (roman) Delidolu Yayınlarından çýkan kitaplarý: Bergamalı Simo (roman) Yazma Dersleri (kurmaca dışı)
İÇİNDEKİLER Akasyanın Gözyaşları...7 Sümela da Sabah...18 Neşeli Karınca...29 Uyuyan Gitar...63 Kuğu Gecesi...76
AKASYANIN GÖZYAŞLARI Kentin birinde çok mutsuz bir kadın yaşıyordu. Günlerden bir gün kocasıyla birlikte, oturdukları evden taşınmaları gerekti. Komşularıyla görüşmeyi sevmediklerinden, kimse onlar hakkında fazla bir şey bilmiyordu. Epeyce bir zaman ev aradıktan sonra, bir apartmanın giriş katında bir daire buldular. Bu evi ötekilerden farklı kılan bir güzelliği vardı. Evin tüm pencereleri apartmanın arkasındaki genişçe bahçeye bakıyordu. Öteki bahçelere benzemeyen bir bahçeydi. Kentte kolay bulunamayacak büyüklükteydi. İçinde türlü türlü ağaçlar vardı. Tarhlar, adına ancak kitaplarda rastlayabileceğiniz ender bulunan çiçeklerle doluydu. Çok emek verildiği belliydi. Bu ağaçları, bu çiçekleri yetiştirmek kolay iş değildi. Pencereleri bahçeye açılan bu evde, onlar taşınmadan önce Serpil adında, azıcık tombul bir kadınla kocası yaşıyordu. 7
Serpil, yumuk yumuk elleriyle bu ağaçları, çiçekleri sular, yapraklarını okşar, onlarla konuşa söyleşe diplerindeki toprağı kabartır, gübre koyardı. Elinde çantası, çiçekçileri, pazarları gezer, en renkli, en güzel çiçekleri alır, hemen bahçeye ekerdi. Gittiği hiçbir gezmeden çiçeksiz dönmezdi. Aaa! Bu ne çiçeği böyle? Hiç görmemiştim daha önce. Bana bir dal verir misin bundan? der, tatlı diline karşı çıkamayan çiçek sahibi, istemeden de olsa, bir dal kırıp Serpil e verirdi. Bahçe böylece renklenip güzelleşmişti. Bahar aylarında, açık pencerelerden bahçeye Serpil in söylediği şarkılar yayılırdı. Pencere kıyılarındaki saksılarında kırmızı, beyaz, pembe, ebruli sardunyalar açardı. Bahçenin köşelerindeki zambakların iri yeşil yaprakları arasında sarı tozlu beyaz zambaklar parıldardı. Ocağında sabah akşam çay kaynar, iki tatlı kaşığı sakızlı kahve, kahve cezvesi içinde, pişirilmeye hazır beklerdi. Ola ki, derdi Serpil, ola ki kapıyı bir tıklatan olur, hemen sürerim cezveyi ocağa. Bekletmem konuğumu... Gerçekten de dediği gibi olurdu kadının. Çayın kokusunu duyan, pazardan dolu bir pazar arabasıyla gelip de merdivenleri hemen çıkmayı göze alamayan komşuları dalıverirlerdi Serpil in evine. Gönül ne çay ister ne kahvehane, gönül söyleşmek ister, kahve bahane, derdi içinden. Komşularıyla iki çift laf etmeden gün geçirmeyi sevmediğinden, bir araya gelmeye bahane kahvesini, çayını hep hazır bulundururdu. 8
9