EDİTÖR. Yıl 6 Sayı 67 Nisan 2011. Manevi buhrandan Hakk ın Burhan ına



Benzer belgeler
Hz. Ebû Eyyûb el-ensari (r.a) Perşembe, 14 Nisan :11

Her Nerede Olursanız Ölüm Sizi Bulur Perşembe, 14 Nisan :08

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE DUA

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

UMRE YAPMANIN FAZİLETİ

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

HADDİNİ BİLMEMEK YA DA İSTİDRAC


EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

1)Verilen bilgiler, Hz. Muhammed'in (SAV) özellikleri ile aşağıdaki seçeneklerin hangisinde doğru olarak eşleştirilmiştir?

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Cennâtin tecriy min tahtihe-l-enhâr

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

BYK & ŞYK DERSLERİ. Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

ZEKÂTIN FARZ KILINMASININ HİKMETİ

GENEL YAYIN YÖNETMENÝ VE SORUMLU YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ TALÝP ARSLAN

Şeytan Der ki Ey İnsan!..

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar


KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

Hocam: İmam Hatip Lisesi ni okuyup da ne olacak? Burada bir İmam Hatipli olarak soruya mı üzüleyim yoksa soru sorana mı?


Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

İbadetin Manası ve Çeşitleri

Güzel Ahlâkı Kazanmak

ALTININ DEĞERİNİ SARRAF, KELAMIN DEĞERİNİ ERBAP ANLAR!.. - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

"Biz senden önce de hiçbir beşere dünyada ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar baki mi kalacaklardır?" (3)

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

Asiye Türkan MÜ MİNLERİN ANNESİ HZ. AİŞE

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim :38

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Dua ve Sûre Kitapçığı

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

İslâm Dininde Orman ve Suyun Önemi

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

- Kurslara, seminerler katılın, farklı mekanlar keşfedin. Kendiniz için bir şeyler yapın. Böylelikle eşinize anlatacağınız farklı şeyler olacaktır.

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

ORDU İL MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) ÜÇ AYLIK VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

SEÇİM VE GEÇİM Perşembe, 31 Ekim :31

HADİS DERSLERİ. Gale Resulullah(s.a.v.) Efendimiz (s.a.v) Hadis-i Şerif inde buyuruyor: ŞİDDETLİ HESAP

KIRŞEHİR MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Transkript:

Manevi buhrandan Hakk ın Burhan ına EDİTÖR Yıl 6 Sayı 67 Nisan 2011 Unuttuğumuz, beklide hatırlamak istemediğimiz bir kelime ölüm. Ama yaşadığımız müddetçe o bize sürekli kendini hatırlatıyor. Kaçış yok ondan. Cahit Sıtkı nın dediği gibi: Neylersin ölüm herkesin başında Uyudun uyanmadın olacak Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında; Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla taşında! Cizre'de vefatından önce Bağdat, Küfe gibi ilim ve tasavvuf merkezlerini ziyaret ederken Basra'ya da uğrayan büyük veli İbrahim Ehem Hazretleri, başına toplanan Basra halkının sorularına muhatap olur. Sıkıntılarından kurtulmak için yaptıkları dualarının kabul olmadığından müşteki olan Basralılar, İbrahim Ethem den dualarının kabul olmasını sağlayacak nasihatler dinlemek isterler. İbrahim Ethem de genişçe bir konuşma yapar Basralılara. dualarının kabul olmama sebeplerini de şöyle izah eder: -Ey Basra halkı!.. der, sizin halinizi inceledim, davranışlarınızı gözden geçirdim, kalbinizi gaflet kabuğu bağladığını gördüm. Bu yüzden dilinizle dua ediyorsunuz; ama kalbiniz o duaya iştirak etmiyor, başka şeyleri düşünüyorsunuz... Hâlbuki Resûlullah (sas) Hazretleri, "Gafil kalbin duasını Allah kabul etmez!" buyurmuştur! Kalbiniz dilinizden gafil dua ediyorsunuz... Hangi günahımız kalbimizi dilimizle yaptığımız duamızdan gafil hale getiriyor?" diye sorarlar. On madde tespit ettim kalbinizin gaflette kalmasına sebep olan..." diyerek gaflet sebeplerini söyle sıralar: 1- Allah ı tanıdığınızı söylüyorsunuz; ama emirlerini ve yasaklarını tam tanımıyorsunuz. 2- Resûlullah'ı sevdiğinizi söylüyorsunuz; ama sünnetine olan sevginizi tam göstermiyorsunuz. 3- Kur'an'ı dinliyorsunuz; ama manasıyla amel etmek gerektiğini düşünmüyorsunuz. 4- Şeytanın düşmanınız olduğunu söylüyorsunuz; ama onunla dostluk kurmaktan çekinmiyorsunuz. 5- Cenneti sevdiğinizi söylüyorsunuz, onun için bir bedel ödemiyorsunuz. 6- Cehennemden korktuğunuzu iddia ediyorsunuz; ama ondan uzak kalmak için bir gayret göstermiyorsunuz. 7- Olum haktır diyorsunuz, hak olan ölümden sonrası için bir hazırlık yapmıyorsunuz. 8- Gıybet etmek günahtır diyorsunuz, yine de kardeşlerinizin gıybetini yapmaktan geri kalmıyorsunuz. 9- Allah ın lütfettiği sayısız nimetleri yiyorsunuz, bu nimetlerin gerektirdiği şükrü yapmıyorsunuz. 10- Cenazelerinizin peşinden gidiyor, ölülerinizi kabre gömüyorsunuz, bir gün kendinizin de bu kabre gömüleceğinizi düşünmüyorsunuz.

AYLIK İLİM KÜLTÜR DERGİSİ Yıl: 6 Sayı: 67 Nisan 2011 İÇİNDEKİLER Hz. Ebû Eyyûb el-ensari (r.a) 4 Prof. Dr. Mustafa AĞIRMAN SAHİBİ Burhan Basın Yayın Eğitim ve Tur. Ltd. Şti. Ölüm Ve Ötesine Hazırlık 8 Dr. Ramazan ŞAHAN SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Serdar TAŞAR Şiir 11 Yunus Emre YAYIN DANIŞMANLARI Prof. Dr. İbrahim BAYRAKTAR Prof. Dr. Mustafa AĞIRMAN Yard. Doç. H. Murat KUMBASAR YAYIN KURULU Yusuf ELİBOL Ramazan ÇAKIR Aydın BAŞAR Salih AYDIN Musa KARACA Redaksiyon Mürsel LÜLECİ Yaşasın Ölüm! 12 Her Nerede Olursanız Ölüm Sizi Bulur 16 En Büyük Gerçek Ölümdür! 20 Malthus un Açlığına Karşı Kudret Tecellileri 28 Nihat MORGÜL Fuat TÜRKER Mehmet TALU Emre TOPOĞLU DAĞITIM ORGANİZASYONU Asim AYDOĞDU 0538 233 5000 Hasen VE Sahih Hadislerden SEÇMELER (31) 32 Prof. Dr. İbrahim BAYRAKTAR Fiyatı Tek Sayı: 6 TL 1 Yıllık (12 Sayı) Abone: 72 TL 6 Aylık Abone: 36 TL Yurtdışı 1 Yıllık Abone: 75 Euro Tesettür Bilinci 34 Meal Yerine Ne Öneriyoruz? 38 Aydın BAŞAR Dr.Ebubekir SİFİL Abonelik İçin Hesap Numaraları Posta Çeki No: 5091167 Türkiye Finans Sultanbeyli Şubesi Burhan Basın Yay.Eğt.Tur.Ltd.Şti. Müşteri No: 291928 IBAN:TR67 0020 6000 6300 2919 2800 01 Ziraat Bankası Sultanbeyli Şubesi Hesap No: 1673 44165588-5002 IBAN:TR690001001673441655885002 YAYIN VE İLETİŞİM ADRESİ Mehmet Akif Mah. Kuran Kursu Cad.No: 87 Sultanbeyli / İST. Tel: +9 (0216) 498 94 00 Faks: +9 (0216) 498 94 00 İNTERNET ADRESİ burhandergisi@hotmail.com burhandergisi@mynet.com www.burhandergisi.com Muhabbetin Alametleri 44 Mücahid Erbakan 46 D. Mehmet Doğan: Türkiye de İdeoloji Çökmüştür 52 Annemin Zuhal Yıldızları 54 Ne Zaman Mutlu Olacağız? 56 Erbakan Hocamıza Çok Şey Borçluyuz 60 Seyyid Ahmed er Rufai Hazretleri Ersan BİLGİN Röportaj; Aydın BAŞAR Ayşe BAĞCIVAN M. Emin KARABACAK Hasan BAŞAR BASKI Milsan A.Ş. 0212 697 1000 YAYIN TÜRÜ Aylık Süreli Yayın Gönderilen yazılarda editör ve yayın kurulu değişiklik yapabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. Yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Yayınlanan reklamlardaki ürün ve hizmetlerin sorumluluğu reklam verene aittir. Burhan Çocuk 64 Sevgili Hocam Muhterem Liderim! 66 Musa KARACA Mustafa Mullaoğlu

8 Ölüm Ve Ötesine Hazırlık Dr. Ramazan ŞAHAN Malthus un Açlığına Karşı Kudret Tecellileri Emre TOPOĞLU 28 38 Meal Yerine Ne Öneriyoruz? Dr.Ebubekir SİFİL D. Mehmet Doğan: Türkiye de İdeoloji Çökmüştür Röportaj; Aydın BAŞAR 52 66 Sevgili Hocam Muhterem Liderim! Mustafa Mullaoğlu

Başyazı Manevi buhrandan Hakk ın Burhan ına HZ. EBÛ EYYÛB EL-ENSARİ (r.a) Prof. Dr. Mustafa AĞIRMAN Ben bu mezar taşına değil, Rasûlullah a geldim. O nun, Din işlerini ehliyetli kimseler üstlendiği zaman kaygılanmayın; ancak ehil olmayanlar başa geçince ne kadar ağlasanız yeridir. Hz. Ebû Eyyûb, Medînelidir ve Ensâr dandır. Medîne de oturan Hazrec kabîlesinin Neccâr oğulları kolundandır. Asıl adı Hâlid dir. Babasının adı Zeyd, annesinin adı ise Zehrâ dır. Künyesi Ebû Eyyûb, nisbesi el-ensârî, ünvânı da Mihmandâr-ı Nebî dir. Bizim ülkemizde ve özellikle İstanbul da, Eyüp Sultan Hazretleri diye tanınır. Ebû Eyyûb, Mus ab b. Umeyr in Hz. Peygamber tarafından Medîne ye muallim olarak gönderilmesinden sonra, eşi Ümmü Eyyûb ile birlikte Müslüman oldu. İslâm ı kabul ettiğinde 27 yaşındaydı. Mus ab b. Umeyr ile birlikte son Akabe bîatına katıldı ve Hz. Peygamber efendimizle orada karşılaştı. Son Akabe bîatında bulunan diğer Medîneliler gibi, bîattan hemen sonra, o da Medine ye döndü ve Hz. Peygamberi beklemeye başladı. Hz. Peygamber efendimiz, son Akabe bîatından sonra, önce Mekke deki Müslümanları Medîne ye yolcu etti; sonra da kendisi hicret etti. Medîneliler, şehirlerini şereflendiren Hz. Peygamber efendimizi mi- 4

sâfir etme konusunda birbirleri ile yarıştılar. Devesinin üzerinde şehre giren Hz. Peygamber, kimin evinin önünden geçtiyse ev sahibi, O nun önüne geçip: Buyurun ey Allah ın elçisi! Bize buyurun! Bizim yerimiz müsâit, gücümüz ve kuvvetimiz yerinde. Bizde kalın, bize misâfir olun! diyorlardı. Hz. Peygamber efendimiz de, bir tercih yaparak onları gücendirmemek için devesinin çökeceği yere en yakın eve misâfir olacağını söyledi. Hz. Peygamber efendimiz, kendisini evlerine dâvet eden Medînelilere: Devenin yolunu açın! O, memûrdur. (Bizi götüreceği yeri bilir.) dedi. Onlar da devenin yolunu açtılar. Yoluna devam eden deve, Neccâr oğullarından Sehl ve Süheyl adında iki yetim kardeşin arsasına çöktü. Hz. Peygamber, bu ilk çöküşte deveden hemen inmedi. Deve kalktı, biraz daha yürüdü; sonra arkasına baktı, tekrar çöktüğü yere geldi ve yine oraya çöktü. Bu sefer Hz. Peygamber efendimiz, deveden indi ve: Kardeşlerimizden kimin evi buraya yakın? diye sordu. Ebû Eyyûb: Benim evim yakın, yâ Rasûlallah! dedi ve Hz Peygamber in eşyasını alıp kendi evine götürdü. Bunun üzerine Hz. Peygamber efendimiz de ona misâfir oldu. Ebû Eyyûb el-ensârî nin iki katlı bir evi vardı. Hz. Peygamber, kendisine gelecek olan ziyâretçilere de kolaylık olsun diye bu evin alt katına yerleşti. Üst katta da ev sahipleri kaldılar. Ebû Eyyûb, o günlere ait bir hâtırasını şöyle anlatır: Nisan 2011 Biz, evin üst katında oturuyorduk. Hz. Peygamber de aşağı katta oturuyordu. Bizim bir su kabımız vardı, içi su doluydu. Bir gün devrildi ve içindeki su döküldü. Su aşağı damlayıp Hz. Peygamber Efendimizi rahatsız etmesin diye eşimle birlikte suyu battaniyeye çekip evin zeminini kuruttuk. Hz. Peygamber efendimiz, bizim evimizde kaldığı müddetçe eşim, Hz. Peygamber e yemek yapardı, ben de yapılan yemeği alır Hz. Peygamber e götürürdüm. Hz. Peygamber efendimiz, yemeğin hepsini yemez; birazını tabakta bırakırdı. Ondan arta kalan yemeği de teberrüken biz yerdik. Bir gün yine eşim yemek yaptı; ben de götürdüm. Götürdüğüm bu yemekte soğan ve sarmısak vardı. Bir müddet sonra tabağı, bize iâde ettiğinde bir de baktım ki, Hz. Peygamber efendimiz bu yemekten hiç yememiş. Tabağı eve getirdikten sonra korkulu bir şekilde tekrar aşağı indim ve şöyle dedim: Ey Allah ın elçisi! Annem, babam sana fedâ olsun, tabağı gönderdiniz; fakat bu tabağa hiç el uzatmamışsınız. Hâlbuki biz, her gün gönderdiğin yemeği, elinin değdiği yerden bereket umarak yiyorduk. Bunun üzerine Hz. Peygamber efendimiz: O yemekte soğan ve sarmısak kokusu vardı. Ben, Cebrâil ile görüştüğüm için bu yemekten yiyemem; ama siz yiyebilirsiniz. dedi. Biz de O na o yemekten bir daha yapmadık. Hz. Peygamber efendimiz, Ebû Eyyûb un evine yerleştikten sonra devesinin çöktüğü arsaya mescid ve lojman inşaatı başlattı ve yedi ay içerisinde bu inşaatı bitirdi. Mekke den eşi Sevde annemizi ve kızları 5

Ümmü Gülsüm ile Fâtıma yı da getirterek Ebû Eyyûb un evinden ayrılıp kendi evine yerleşti. Hz. Peygamber, Hicretten sonra kendisini misâfir eden ev sahiplerine her vesîle ile duâ eder, onların bolluğa kavuşmalarını, huzur ve âfiyet içinde olmalarını dilerdi. Kendi evine taşındıktan sonra da zaman zaman Ebû Eyyûb un evine misâfir olurdu. Hz. Peygamber efendimiz, hicretten sonra, Mekke den gelen bir muhâcir ile Medine nin yerlisi olan bir ensârı birbiri ile kardeş yapmıştı. Ebû Eyyûb el-ensârî yi de Medîne yi İslâmlaştıran Mus ab b. Umeyr ile kardeş yaptı. Yüce Allah, her ikisinden de razı olsun!(âmin!) Ebû Eyyûb, Hz. Peygamber den hiç ayrılmadı. O nunla birlikte Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mekke nin fethi, Huneyn ve diğer bütün savaşlara katıldı; hiçbir savaştan geri kalmadı. Savaşlarda Hz. Peygamber e zarar gelmemesi için O nun yanından ayrılmaz, hatta bazı geceler Hz. Peygamber in çadırı etrafında nöbet tutardı. Vahiy kâtiplerinden olması sebebiyle, Hz. Peygamber zamanında Kur ân-ı Kerîm âyetlerinin bir araya getirilmesine hizmet etti. Ashâb-ı kirâm arasında ilmiyle tanındığı için kendisine sorulan dînî konularda pek çok fetvâ verirdi. Ebû Eyyûb el-ensârî, çok sâkin ve halîm(yumuşak huylu) biriydi. Ondan, asla kötü bir söz duyulmazdı. Hz. Peygamber in sevmediği bir şeyi konuşmaktan ve yapmaktan uzak dururdu. Hz. Peygamber efendimizin vefatıyla diğer sahâbîler gibi o da yetim kaldı. Sahâbîler, Hz. Peygamber in vefatından sonra birbirlerine sarılarak ve güç meydana getirerek İslâm ı çok uzak diyarlara taşıdılar. Hz. Ebû Eyyûb el-ensârî, Hz. Peygamber in vefatından sonra başa geçen Halîfelere sırasıyla bîat etti ve onlara yardımcı oldu. Hiçbir zaman cihaddan geri kalmadı. Kıbrıs seferine bile katıldı. Hz. Ali nin şehîd edilmesinden sonra da oğlu Hz. Hasan a bîat etti. Hz. Hasan ın Hz. Muâviye lehine hilâfetten çekilmesinden sonra da Hz. Muâviye ye bîat etti. Bilindiği gibi, Hz. Osman ın şehid edilmesinden sonra cihad hareketleri biraz kesintiye uğramıştı. Hz. Muâviye nin hilâfet makamına geçmesi ve İslâm ümmetinin tek merkezden idâre edilmesi ile cihad hareketleri yeniden hız kazandı. Ebû Eyyûb, ilerleyen yaşına ve bitkin düşen bedenine rağmen bu dönemde de cihad hareketlerine katıldı. Aslında onun, bu yaştan sonra istirahat etmesi gerekiyordu. Ebû Eyyûb, Şam dan İstanbul a hareket eden ordunun içinde yer aldı. Müslümanlar, İstanbul u kuşattığı bir sırada hastalandı. Ordu komutanı Yezid b. Muâviye gelip kendisini ziyâret etti ve: Bir ihtiyacın var mı? diye sordu. Ebû Eyyûb: Evet, var. Ben öldüğüm zaman beni yüklen ve düşmanın boş 6 Mart 2011

alanında ulaşabildiğin yere kadar ilerle, önün kesildiği yerde beni defnet ve dön! dedi. Ebû Eyyûb, şehîd olduktan sonra, arkadaşları onun cenâzesini yüklenip imkân buldukları kadar ilerlediler. İstanbul şehrinin surları dibine kadar götürdü ve oraya defnettiler. Fâtih Sultan Mehmed, İstanbul u fethettikten sonra Akşemseddin, kabrin yerini keşfetmiş; Fâtih de oraya türbe ve câmi yaptırmıştır. Sağlıklı olan herkesin Allah yolunda savaşa katılması gerektiğine inanan Ebû Eyyûb el-ensârî, Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayınız. (el-bakara, 2/195) meâlindeki âyette sözü edilen tehlikeyi, savaşa gitmeyip işiyle gücüyle meşgul olmak şeklinde açıklardı. Bu sebepten dolayı ihtiyarlık döneminde bile her yıl bir savaşta bulunmaya gayret ederdi. Katıldığı seferlerin sonuncusunda da, seksen yaşlarında İstanbul surları dibinde şehîd düştü. Bu gün, seksen yaşındaki insanlarımızı bırakalım da gençlerimize bakalım, ne yapıyorlar? Ne ile meşgul oluyorlar? Nice insanımız var ki, sadece kendi işi ile meşgul oluyor; Ümmet-i Muhammed in derdi ile hiç ilgilenmiyor. Hayatını cihad meydanlarında geçiren Ebû Eyyûb ve onun gibi güzel sahâbîlerden ne zaman ders ve ibret alacağız? Geç kalıyoruz. Evet, gerçekten geç kalıyoruz. Cihad konusunda çok hassas olan Hz. Ebû Eyyûb, haksızlıklara da hiç tahammül edemez, doğru bildiğini söylemekten çekinmezdi. Cihad etmek için gittiği Mısır da vâli olan sahâbî Ukbe b. Âmir in akşam namazını geç kıldırdığını görünce onu uyardı. Hz. Nisan 2011 Peygamber efendimizin, akşam namazını geç kıldığının zannedilmesine sebebiyet vererek halka kötü örnek olmamasını söyledi. Namazları müstehap olan vakitlerinde kıldırmayan Medîne vâlisi Mervân b. Hakem e muhâlefet eder, Hz. Peygamber e uyduğu takdirde kendisine uyacağını, aksi halde aleyhine bulunacağını açıkça söylerdi. Bir gün Hz. Ebû Eyyûb u, Hz. Peygamber in kabrine başını dayamış olduğu halde ağlarken gören Mervân, bu hareketinin sünnete aykırı olduğunu söyleyince Ebû Eyyûb, Ben bu mezar taşına değil, Rasûlullah a geldim. O nun, Din işlerini ehliyetli kimseler üstlendiği zaman kaygılanmayın; ancak ehil olmayanlar başa geçince ne kadar ağlasanız yeridir. dediğini duymuştum, ben, ona ağlıyorum. diye cevap (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 422) verdi. Aziz okuyucularım! Bunlar ne kadar güzel insanlar, değil mi? Hem cihad aşkı ile dolu hem de her yerde herkese karşı hakkı haykıran kimseler olarak tarihe geçiyorlar. Peki, biz nasıl geçeceğiz tarihe? Hayatı boyunca cihâdı ağzına almamış, hayatını cihadla süslememiş, haksızlık karşısında susmuş, yanlışlık yapan idârecilerin yanlışlarına göz yummuş, İslâm a ayna olamamış insanlar olarak geçeceği tarihe, değil mi? Evet, öyle. Üstelik biz, bu halimizle de cennete gitmek istiyoruz. Hâlbuki üstad Bediüzzaman Hazretleri der ki: Cennet ucuz değil, cehennem hiç lüzumsuz değildir. Evet, cennete gitmek isteyenler! Çok çalışacaksınız, çok. 7

Manevi buhrandan Hakk ın Burhan ına ÖLÜM VE ÖTESİNE HAZIRLIK Dr. Ramazan ŞAHAN Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) kişidir. Ölüm ne güzel şey! Budur perde ardından haber, Hiç güzel olmasaydı, Ölür müydü Peygamber? Ölümle ilgili pek çok ayet ve hadis vardır Bunların birçoğunu duymuş veya okumuşuzdur Ölümle ilgili birçok konuşma ve nasihat dinlemişsinizdir O kadar ki artık bu konuda yeni ve orijinal bir şey duyamaz hale gelmişsinizdir Kim ne söylerse siz hemen Yine bildiğimiz şeylerden bahsetmeye başladı diye geçirirsiniz içinden O yüzden bu yazımızda size hemen her vaizin sayıp döktüğü bütün ayet ve hadisleri sıralamaya çalışmayacağız Ama şu da bir gerçek ki ölümü en iyi onu Yaratan bilir Hayatı ve ölümü bize en iyi Yüce Yaratıcı nın eğitiminden geçmiş olan Peygamberimiz (s.a.v.) anlatır Her ne kadar dinlemiş de olsak yine de Allah (c.c.) ve Rasulünün sözleri bu konuda en veciz nasihatlerle doludur. 8

Allah (c.c.) bir ayette şöyle buyurmaktadır: Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız. (Taha 20/55) Evet! Bu vb. ayetler ile tabutların üzerindeki yeşil örtüye nakşedilmiş olan şu ayetler ölümün kaçınılmaz bir gerçek olduğunu vurgulamaktadır: Her can ölümü tadacaktır. Biz, sizi sınamak için gâh şerle, gâh hayırla imtihan ederiz. Sonunda Bizim huzurumuza getirileceksiniz. (Enbiyâ 21/35. Ankebût 29/57.) Bir Müslüman ölüme nasıl bakar? Nasıl değerlendirir bu dünyadan ayrılışı? Elbette her konuda olduğu gibi bu konuda da mümin Kur'ân-ı Kerîm penceresinden olaya bakar. Ölüm onun için kaçınılmaz bir mukadder ve kaderdir. Çünkü Allah (c.c.) Kur'ân-ı Kerîm de şöyle buyurmuştur: Ey iman edenler! Sabır (acılara katlanarak, ibadete devamla) ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir belâ (acı, musibet) geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, (O ndan geldik, O na döneriz) derler. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar (Hakiki (Bakara 2/153-157) Müslümanlar) da onlardır. KARA YER Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. (Her olay mutlaka ezelde, levh-i mahfuzda yazılmıştır.) Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır. (Allah bunu böyle) açıklamaktadır ki elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez. (Hadid 57/22-23) O halde mümin ölüme şu gözle bakar: Ölüm ne güzel şey! Budur perde ardından haber, Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber? N. F. Kısakürek Gözüm yummuş gafletinen giderken Dediler ki tebdil görmüş kara yer Dünya varlığını hayal ederken İki taş bir mezar örmüş kara yer. Sanma bu dünyanın bir vefası var Aldatır oynatır eder ihtiyar Ağayla hizmetkar yan yana yatar Ne asıl ne nesil sormuş kara yer. Reyhanî farkı ne az ile çoğun İkisi bir olur var ile yoğun Mezar bir tarladır insanlar tohum Her gün dane dane sürmüş kara yer. Erzurumlu Aşık Reyhani. Bir başka ayette de ölüm karşısında müminin takınması gereken tavır şu şekilde beyan edilmiştir: Nisan 2011 9

Evet! Müslüman ölüme bu gözle bakar, nerden gelip nereye gittiğini bir an bile aklından çıkarmaz Peygamberimiz (s.a.v.) in de ölümle ilgili pek hadis-i şerifi vardır ama yazının başında verdiğimiz hadis bu konuda sözü uzatmaya hacet bırakmıyor. Evet Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır Ancak onun her sözü bir diğerinden daha keskindir. Sanki bir manzaranın farklı açılardan çekilmiş fotoğraf kareleri gibi her bir sözü bize olayların ayrı bir yönünü göstermektedir. Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: Hz. Ömer in oğlu Abdullah (r.a) anlatıyor: Resûlullah (a.s.) omzumdan tuttu ve Sen dünyada bir garib veya bir yolcu gibi ol! buyurdu. Hz. Ömer in oğlu (r.a) şöyle diyordu: Akşama erdiğinde, sabahı bekleme, sabaha erdiğinde akşamı bekleme. Sağlıklı olduğun sırada hastalık halin için hazırlık yap. Hayatta iken de (Buhârî, Rikak, 2; Tirmizî, Zühd, 25). ölüm için hazırlık yap. Böylesi bir şuurla hareket edebilen bir Müslümanın, Ahiret yurdunu unutması düşünülemez. İslâm'ı iyi özümsemiş bazı büyüklerin, müminlere, kıldıkları namazları son namazlarıymış gibi eda etmeleri tavsiyesinde bulunmaları, ölüme ne derece hazırlıklı olunması gerektiği hususunda güzel bir fikir vermektedir. 2. Sonradan (pişman olup) özür dileyeceğin söz söyleme. 3. İnsanların elinde bulunan (dünyalık şeylerden) ümidini kesmeye azmet!, buyurdular. Müslüman bu dünyayı bir kenara atamaz. Çalışır çabalar her şeyin en mükemmelini yapar. Ama ebedi kalacakmış gibi yaşamaz. Öleceğini ve ilahi huzurda hesap vereceğini bilir. Kısacası mümin ölü gibi yaşamaz ama ölecekmiş gibi yaşar. Bu nedenle de hiç kimseye haksızlık yapamaz. Şair bu konuda ne güzel söylemiştir: Sakın zulmetme kimseye, makam-ı imtihandır bu. Giden gelmez gelen gider, iki kapılı handır bu. GARİP YOLCU Ervah-ı ezelden çıktık bir yola, Cihan meydanına sürdüler beni. Dokuz ay deryada verirken mola, Beşik gemisine sardılar beni. Misafir olarak geldik cihana, Atlı bir yolcuyuz uğradık hana. Dosttan gayri acıyan yok ŞAHAN a, Kûşe-i kalbimden vurdular beni Evet! Bu konuda kitaplar destanlar yazılmıştır. Yazılmaya da devam edecektir. Her gün musalla taşından kalkan ve sessizce giden ebediyet yolcuları ya da ekranlardan duyduğumuz ölüm haberleri bize en etkili nasihati yapmakta ve her an ölümü hatırlatmaktadır. Aslında her an yaşadığımız bir gerçeği sözle anlatmak da beyhudedir. O halde biz sözü sözlerin en güzeli olan Kur'ân-ı Kerîm in bir ayetiyle bitirelim: Hz. Ebu Eyyub (r.a.) anlatıyor: Resûlullah a (a.s.) bir adam gelerek: Ey Allah'ın Resulü! Bana (dini) öğret ve fakat çok özlü olsun! dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: 1. Namazına kalktığın vakit (dünyaya) veda edenin (namazı gibi) namaz kıl. Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları (Kasas 28/77. sevmez.... 1)Tirmizî, Kıyâmet 25; İbni Mace, Zühd 31.2)İbrahim Canan, Kütüb-ü Sitte Terceme ve Şerhi, c. 17, s. 579. 10 Mart 2011

Ah Nideyim Ömrüm Seni Yok yere geçirdim günü Ah nideyim ömrüm seni Seninle olmadım gani Ah nideyim ömrüm seni Geldim ve geçtim bilmedim Ağlayıp güssa yemedim Senden ayrılam demedim Ah nideyim ömrüm seni Hayrım şerim yazılacak Ömrüm ipi üzülecek Suret benden bozulacak Ah nideyim ömrüm seni Gidip geri gelmiyesin Gelip beni bulmayasın Bu benliğe sermayesin Ah nideyim ömrüm seni Hani sana güvendiğim Guveniben yuvandığım Kaldı külli kazandığım Ah nideyim ömrüm seni Miskin Yunus gideceksin Acep sefer edeceksin Hasret ile kalacaksın Ah nideyim ömrüm seni Yunus Emre Mart 2011 11

Manevi buhrandan Hakk ın Burhan ına YAŞASIN ÖLÜM! Nihat MORGÜL nihatmorgul@gmail.com Ölümü hatırda tutan insan, kolay kolay zulüm işleyemez, haksızlık yapamaz. Belki bu yüzden Hz. Ömer özel bir adam tutar. O kişi her gün gelip Hz. Ömer e sen de öleceksin Yâ Ömer diye hatırlatır. Muhasebe eden hesap gününe kendini hazırlar. Ölümün yüzü soğuktur. Çünkü çoğu insan için ölüm hayatın sonudur, yokluktur, hiçliktir. Büyük bir bilinmez, derin bir karanlıktır. İnsanoğlu kendisine korkunç gelen ve ağzının tadını kaçıran bu düşünceden kurtulmak için ölümü aklına getirmek istemez. Oysa ne kadar kaçarsa kaçsın, ne kadar bu düşünceyi unutmak isterse istesin ölüm gelip onu bulacaktır. Devekuşu misali tehlike anında kafasını kuma gömmek, gerçeği ortadan kaldırmayacaktır. Her can ölümü tadacaktır. Ankebut-57 ayet-i kerimesi, tabut üzerine konan yeşil örtüdeki bir aksesuar olmanın ötesinde, şu dünya hayatının en açık gerçeğini diri gönüllere haykırmaktadır. Belki bu yüzden Kuranda ölüm, yakîn (kesin gerçek) kelimesiyle ifade edilmektedir. Dikkat çeken diğer bir husus ise ayetteki zaikatun kelimesinin fiil şeklinde değil isim formatında kullanılıyor olmasıdır. Ehlince malumdur ki zaman, fiillerde söz konusudur. İsimlerde ise zaman yoktur. Buna göre mana; 12

Gökte zamansızlık hangi noktada, Elindeyse yıldız yıldız hecele. Hüküm yazılıyken kara tahtada, İnsan yine çare arar ecele. Necip Fazıl * Ölüm bize zamansız (ansızın) gelecektir, * Ölümün zamanı yoktur, herkes ölecek yaştadır, * Ölüm ileride olacak bir şey değildir. Onu sadece gelecekte aramak ve beklemek yersizdir. Zaten herkes her an ölmektedir. Nitekim insan vücudunda her daim bazı hücreler ölür, yerine yeni hücreler gelir. Bu şekilde insan hücreleri yenilenir ve hayat devam eder. Yani insan hayatının devamı bir şekilde eski hücrelerin ölüp yerlerine yenilerinin doğmasına, yani ölümle hayatın vücudumuzda dans etmesine bağlıdır! Kâinat da öyle değil mi? Her kış bir ölüm, her bahar ba su ba del mevt, ölümden sonra tekrar diriliştir. Güneşin batması ölüm ise, sabah yeniden doğması yeni bir diriliştir. Çekirdeğin toprağa düşmesi adeta bir ölüm gibi gözükür sana. Fakat o ölüm değil, toprağın rahminde yeni bir doğuma hazırlanmaktır. O halde ey insan, neden ölümden korkuyorsun, çekiniyorsun? Neden toprağa girmeyi yokluk zannediyorsun? Oysa Kuran ın; Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız. Rum-19. ikazı, anlayacak idrakler bekler dururken, dünya toprağına düşmüş varlık tohumlarımızın ahiret bahçesinde açmayacağını zannetmek ötelerden şüphe duymak neden, ey insan? Ölümü yokluk zanneden kimse, ondan kurtulmak ve sözde ölümsüzlüğe ulaşmak için her çareye başvuruyor. Buna rağmen ölümden kaçış mümkün olmuyor. Nitekim Allah Teâlâ bu gerçeği Kuranda şöyle haber verir: Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Nisa-78. Her şeye rağmen insanoğlu ölmek istemiyor. Mâlüm, şeytan Hz. Âdemi kandırırken onu can evinden yakalamış ve şöyle demişti: Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi? Tahâ, 120. Âdem (a.s.) bu söze aldandı. Sonsuz yaşama arzusu yüzünden yasak meyveden yedi. Oysa bilmiyordu ki bu arzu, aslında onu sonsuz cennetinden uzaklaştıracaktı. Demek ki âdemoğlunun en zayıf noktası işte bu sonsuz yaşama isteğidir. Oysa uzun yaşamak zannedildiği gibi çokta iyi bir şey değildir. Şu dünyada yüz elli, iki yüz, dört yüz, beş yüz sene yaşadığımızı farz edelim. Muhtemelen böyle bir hayat sıkıcı ve çekilmez olurdu. Hasta olanların, sakat olanların, yaşlı olanların hatta hiçbir sıkıntısı olmayanların bile ilelebet yaşadığını düşünelim. Hayat bir işkence haline gelirdi. O halde öte dünyalara inanan, varlığın ölümle son bulmadığını kavrayan ve o güne hazırlık yapan için ölüm bir kurtuluştur, belki büyük bir nimettir. Ölümle yokluğa değil aksine ebediyete kanat çırparız. Bir daha ölmemek için ölürüz biz. Çünkü bu son ölümümüzden başka ölüm yoktur, diye Nisan 2011 13

inanırız. Kuran bu müjdeyi şöyle haber verir; Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek ve bir daha azap görmeyecek değil miyiz? Şüphesiz bu, büyük kurtuluştur. Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsın. Saffat,58-61. Nasıl Bir Ölüm İsteriz? Ölüm zamanımızı ve ölüm şeklimizi biz belirleyemiyoruz. Tıpkı doğum zamanımızı ve şeklimizi belirleyemediğimiz gibi. Fakat ölüm şeklimizi tercih edebilseydik nasıl ve ne şekilde ölmek isterdik acaba? Zalimler, kâfirler, fasıklar, münafıklar, günaha batmışlar, her türlü dünyevi iktidarına ve imkânına rağmen huzur bulamamışlar gibi yaşayıp ölmek var. Meselâ; Nemrut gibi, Firavun gibi, Ebu Cehil gibi, Stalin gibi.. Bir de ölüme hayat verenler.. Muhabbet ve merhamet Peygamberi Hz. Muhammed gibi. Sadakatin nasıl olması gerektiğini herkese öğretmiş Hz. Ebu Bekir gibi, adaleti dünyaya tanıtmış Hz. Ömer gibi, hayâ ve iffet numunesi Hz. Osman gibi, ilim ve cesaret sembolü Hz. Ali gibi. Ebu Hanife gibi, İmam Gazali gibi, İmam Nevevî gibi, Abdulkadir Geylanî gibi, Mevlana Halid Bağdadi gibi, Ahmet Rufaî gibi, Fatih Sultan gibi, şeyh Şamil gibi, ben cellatlarımdan daha fazla yaşayacağım diyen Ömer Muhtar gibi, İskilipli atıf Hoca gibi. ÖLMEMEK Kesilmiş bir kamış, ormanlıklardan. İnsan.. Rüzgârlara bağlı bir düdük. İndik de dünyaya karanlıklardan, Sıra sıra mezar, başka ne gördük? Ölmemek, ilk ve son, büyük kelime; Çarpıldık, ölmemek için ölüme! Ver Allah 'ım, büyük sırrı elime; Geçmez ân, solmaz renk, kopmaz bütünlük. NECİP FAZIL Fakat unutmamak gerekir ki Hz. Muhammed gibi vefat etmek için onun gibi yaşamak lazımdır. Ömer Muhtar, İskilipli Atıf Hoca, Râbia el Adviyye gibi ölmek için onlar gibi hayat sürmek gerekir. Peygamber Efendimizin, nasıl yaşarsanız öyle öleceksiniz, nasıl ölürseniz öyle dirileceksiniz ikazını kulağımıza küpe etmemiz gerekir. Bu bakımdan aslında nasıl öleceğimiz biraz da bizim elimizdedir. Yaşadığımız gibi öleceğiz. Allah ın rızasına, Hz. Peygamberin sünnetine uygun bir hayat sürenler ona göre, sürmeyenler ona göre.. Ölümü Anmak Peygamberimiz; "Lezzetleri yok eden ölümü çok anın" 1 buyurmaktadır. Ölümü anmanın ve ona hazırlanmanın insana kazandırdığı bir çok haslet vardır. Bunun için ara sıra kabristanları ziyaret etmek faydalı olabilir. Nitekim Resulullah (s.a.s.) buyurdular ki: 14 Nisan 2011

Ben sizi kabirleri ziyaretten men etmiştim. Artık onları ziyaret edebilirsiniz. Çünkü onlar size ahireti hatırlatır." 2 Ahireti hatırlayan kişi hayatını düzene koyar ve kendini hazırlar. Yine Peygamberimiz bir hadislerinde buna işaret etmiştir: Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. 3 Ölümü daima hatırda tutmak ve adeta ölümle yaşamak insanı paranoyak yapmaz, aksine belli bir denge içinde ve sınırda olursa insanı terbiye eder. 1- Ölüm düşüncesi insana dünya hayatının fani olduğunu öğretir. Modern zamanın insanı ölümü anmak ve ölümden konuşmak istemez. Çünkü o, bu dünyada ebedi kalmak istiyor. Oysa şu dünyanın fani olduğunu, geçici olduğunu ölüm kadar tesirli anlatan başka bir şey yoktur. 2- Ölüm düşüncesi insana zamanın ve sahip olduğu nimetlerin kıymetini öğretir. Ölümü hatırında tutan insan maddenin ve dünyanın esiri olmaz. Elindeki nimetlerden ve imkânlardan dolayı şımarmaz. Çünkü tüm bunları bir gün ardında bırakıp gideceğini bilir. 3- Ölüm düşüncesi insanın nefsanî arzular peşinde koşmasını engeller. Ölüm düşüncesi insanı terbiye eder. Öleceğini bilen insan gurur, kibir, haset gibi insanı azdıran ve manevi dünyasını perişan eden duyguların esiri olmaz. Boynu bükük, gönlü kırık olur. Ölümü bilen kimse Yunus Emre nin dediği gibi ne varlığa sevinir, ne yokluğa yerinir. 4- Ölüm düşüncesi insanı yararlı davranışlar yapmaya sevk eder. Kendisine verilen ömür sermayesinin kısıtlı olduğunu bilen kimse tek sermayesini har vurup harman savurmaz, onu tasarruflu kullanmaya çalışır. Güzel işler yapmaya, geride hayırlı eserler bırakmaya gayret eder. 5- Ölüm düşüncesi insanın hayata ibret gözüyle bakmasını sağlar. Ölümü hatırda tutan insan bilir ki biz dünya ya sahip olmaya değil, şahit olmaya geldik. Nisan 2011 Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber. Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber? O, tüm kâinata Allah ın eseri gözüyle bakar. O na göre kâinat kitabı bir ayna gibi her şeyiyle kendisine Rabbini anlatır. 6- Ölüm düşüncesi insana hayatının muhasebesini yaptırır. Ölümü hatırda tutan insan, kolay kolay zulüm işleyemez, haksızlık yapamaz. Belki bu yüzden Hz. Ömer özel bir adam tutar. O kişi her gün gelip Hz. Ömer e sen de öleceksin Yâ Ömer diye hatırlatır. Muhasebe eden hesap gününe kendini hazırlar. Evet, bu yüzden diyoruz ki; Yaşasın Ölüm.... 1)Tirmizî,Sünen, Zühd 34/4 (IV;553) Necip Fazıl 2)Tirmizî, Sünen, Cenaiz, 8/60 (III;370) 3)Tirmizi, Sünen, Kıyame, 35/25 (IV;638) 15

Manevi buhrandan Hakk ın Burhan ına HER NEREDE OLURSANIZ ÖLÜM SİZİ BULUR Fuat TÜRKER ftturker@hotmail.com "Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü (Casiye Suresi, 21) hüküm veriyorlar. Bütün insanlar Yüce Allah ın belirlediği kadar ömür sürer ve yine O nun belirlediği bir zamanda ölürler. İnsanın yaşamındaki tek kesin gerçek ölümdür. Kur'an'ın, "Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş kalelerde olsanız bile..." (Nisa Suresi, 78) ayetiyle haber verdiği gibi, her insan belirlenmiş gün geldiğinde ölüm gerçeğiyle buluşur. İnsanlar genellikle ölüm düşüncesinden ve ölümden söz etmekten kaçınırlar. Ölümü kendilerinden uzak görür, kendilerince iç karartıcı olan bu konu açıldığında sözü değiştirirler. Günlük işlerine ve geleceğe dair planlar yaparlar; öncelikleri bunlardır. Oysa yaşamayı düşündükleri gelecek, onlar için hiç gelmeyebilir. Her an dünyadaki yaşamları sona erebilir. Genç ya da yaşlı, hasta ya da sağlıklı, her insan ölüme aynı yakınlıkta, aynı uzaklıktadır. Söz konusu kimseler bir ölüm haberi aldıklarında ya da sevdikleri birinin ölümü karşısında, birkaç gün ölümden söz eder, sonra eski gaflet içindeki yaşamla- 16

rına geri dönerler. Oysa ölüm, yaşamı boyunca insana kendini hatırlatır. Bazı insanlar için bu hatırlatmalar fayda verir; kendisini tekrar gözden geçirerek, yaşamını ve önceliklerini yeniden düzenlemesi gerektiğini anlar. Ancak birçok insan, kalplerinin ve gözlerinin önündeki gaflet perdesi nedeniyle, bu hatırlatmalardan ders çıkarıp öğüt almaz. Oysa Allah, insanın gururunu ezecek her şeyi yaratmıştır. Bedeni sürekli bakım ister; bakmadığında perişan olur. Kadın ya da erkek; sabah, akşam, gün içinde onlarca acizliğini görür ancak buna rağmen kişinin enaniyeti kırılmaz. Ya da önemli bir hastalığa yakalanır; "ben güçlüyüm, bunu da yenerim." der, etkilenmez. Tedavi masrafları ile gururlanır. Hatta çok pahalıya satın aldığı aile mezarlığını övünerek anlatır. Kendisini mezara hazırlayacağı yerde, kendisine mezar hazırlar. Kimi yaşlanıp ölüme iyice yaklaştığı halde, hiç telaşa kapılmaz, akılsızca bir rahatlıkla ölümü bekler. Her insanın nasılsa öleceğini, bunun doğal bir şey olduğunu düşünür. Bu kişiler için ölüm, derin bir uykudur; huzur ve sakinlik, sonsuz rahatlıktır. Ölen kişinin arkasından söyledikleri, ebedi istirahatgahına gönderildi ya da ebedi karargahına defnedildi gibi Nisan 2011 sözler de bu çarpık görüşleri nedeniyledir. Oysa ölen insanın ebedi karargahı, kazandıklarının karşılığı olarak yurt edineceği sonsuz cehennem ya da cennettir: Şüphesiz o, ne kötü bir karargah ve ne (Furkan Suresi, 66) kötü bir konaklama yeridir." Orda ebedi olarak kalıcıdırlar; o, ne güzel bir karargah ve ne güzel bir konaklama yeridir. (Furkan Suresi, 76) Ve bir gün bu kişiler ölümle birlikte tam da ebedi uykuya dalacaklarını zannettikleri anda gerçeği görürler. Gelen ölüm melekleri, onları bekleyen azabın ilk habercileridir. "... melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura" alırlar. (Muhammed Suresi, 27) Anlarlar ki; ölüm bir son değil, kendileri için azapla dolu bir yaşamın başlangıcıdır. "Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar. (Casiye Suresi, 21) ayetiyle bildirildiği üzere, müminin ölüm anı inkarcıdan tamamen farklıdır. Gelen ölüm melekleri, mümine hiçbir rahatsızlık vermeden güzellikle canını alırlar. Mümin, canının alınış şeklinden, yaşayacağı olayların zincirleme olarak güzel gideceğini anlar. 17

Ölümle birlikte insanın dünyaya dair görüntüsü değişir, Kur'an'ın "Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş". (Yasin Suresi, 52) ayetinin bildirdiği gibi, insan adeta flu rüyadan net olan gerçek dünyaya geçer gibi sonsuz hayatına geçiş yapar. Peygamberimiz (sav) de, "insanlar uykudadır, ölümle uyanırlar" buyurur ve bu gerçeğe dikkat çeker. Peygamberimiz(sav) ölüm konusunda ayrıca ölmeden önce ölün buyurur. Ne anlama gelir ölmeden ölmek?.. Ölmeden önce ölmek insanın kusursuz imtihan mekanı olan dünyanın çekici süslerine aldanmayıp, ölümü sürekli hatırında tutarak sonsuz ahiret yaşamı için hazırlanması, bu gerçeklere göre yaşamasıdır. İnsanın ölümle birlikte gerçekleri gördüğünde, yapmadığı için pişmanlık duyacağı her şeyi yaşarken yapmasıdır. Yaptığı için ahirette pişmanlık duyacağı şeyleri de yaşarken yapmamasıdır; insanın dünyadan geçmesidir. Bunu yaşayabilen iman sahipleri kesin bilgiyle iman eden, dünya hayatına karşılık ahireti satın alan ve Allah'ın sınırlarını koruyanlardır. İmanı kalplerine tam olarak yerleştirememiş kimseler ise -Kur'an'ın ifadesiyle dini bir ucundan yaşarlar; onlar ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır. Dünyayı gerçek sanıp aldanan, ölümü düşünmeyen gaflet içindeki kişiler, ahirette dönüşü olmayan bir pişmanlık yaşarlar. Yaşamları boyunca bağlandıkları, peşinden koştukları ve asla kaybolmayacağını zannettikleri her şeyin birer birer yok olduğunu gördüklerinde yıkıma uğrarlar. Şimdi artık dünyadaki azgınlık ve enaniyetlerinden eser yoktur; başlar öne eğilmiştir: Suçlu günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen. (Secde Suresi, 12) Hayatları ve ölümleri bir olmayan ateş halkı ile cennet halkının, sonsuz yaşamları da kuşkusuz bir olmaz. Cennet halkı, nankörlerin aksine cennette de Rabb'lerine hamd eder ve şöyle derler: "Bize olan vaadinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Zümer Suresi, 74) 18 Nisan 2011

Hacı Şaban Efendi (K.s) Türbesi Ne Kadar Yaşarsa Bir Kişi Ölümdü En Son İşi, Bir Ölüm Var Bizim İçin Her zaman, Bilmeyiz ki geleceği Ne Zaman, Ede Fırsat Dilde Ruhsat; Kıl Tedarik Her Zaman Nisan 2011 19

Manevi buhrandan Hakk ın Burhan ına EN BÜYÜK GERÇEK ÖLÜMDÜR! Mehmet TALU Mahşer yerinde herkes kendi derdine düşecek, insanların birbiriyle ilgilenmesi, hatta isteyerek veya istemeyerek birbirine bakması bile mümkün olmayacaktır. Hayatımız boyunca her nefes, her gün unutamayacağımız en büyük gerçek ölümdür. Ve en dehşetli gün de kıyamet günüdür. ALLAH Teâlâ'nın koyduğu bazı hayat kanunları ve şartları ile bir müddet yaşadıktan sonra her canlı mutlaka ölecek, insanlar için bu ölüm, fani hayattan baki hayata bir geçiş olacak. Böylece herkesin eceli geldiği gün kendi kıyameti kopmuş bulunacaktır. Bir de ALLAH Teâlâ'nın emriyle İsrafil (A.S.)ın sûr'a üfürmesiyle, ALLAH Teâlâ'nın diledikleri hariç, göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar ölecek, bir müddet sonra onlar da ölerek, bu suretle dünyada hiç bir canlı kalmayıp dünya değişecek, yerlerin ve göklerin düzeni bozulacak, yer yerinden oynayarak, herşey altüst olacak, alem başka bir alem olacak. Yeni bir alem vücuda gelecek. Sonra zamanı gelince ALLAH Teâlâ, İsrafil (A.S.)ı diriltecek ve ALLAH Teâlâ'nın emriyle Sûra ikinci defa üfürecek. Bunun üzerine bütün varlıklar yeniden dirilerek kabirlerinden kalkacak ve şaşkınlık içinde bekleyeceklerdir. İşte bu durumu Cenab-ı Hak şöyle beyan ediyor: 20

Fakat o, kulakları sağır edercesine haykıracak olan ses yani kıyametin ikinci üfürülüşü geldiği zaman, evet işte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, karısından ve oğullarından kaçacaktır, firar edecektir. 1 Ama kaçış nereye? Artık yaka ele verilmiştir. Çünkü o gün bunlardan herkesin kendine yeter bir işi, derdi ve belâsı vardır. 2 Herkes ancak kendi derdiyle meşgul olacak. Herkesin kendi derdi ve meşguliyeti başından aşacaktır. Onun ehemmiyeti başkalarını düşünmeye, imdad etmeye meydan vermediği gibi onlardan kaçırır. Hepsini feda ettirir. Kimisi başının kaygısıyla onlara yardım etmekten kaçar. Kimisi de muahaze edilmekten, hesaba çekilmekten kaçar. Kişi o dehşetli kıyamet gününde, dünyada kendisine yardımcı olan, akrabası içinde en yararlı olan kardeşinden firar eder. Çünkü kardeşi diyecek ki: Gel bakalım... Buraya.. Dünyada iken benimle iyi ünsiyet kurmadın. Bana haksızlık yaptın. Mirasımı yedin. Beni aldattın. Kişi o dehşetli kıyamet gününde, dünyada bütün hadiselerde kucağına sokulduğu çok şefkatli anne ve babasından firar eder. Çünkü anne ve babasına ihsanla, güzellikle muamelede bulunmamıştır. Kişi o dehşetli kıyamet gününde, dünyada iken çok sevdiği hanımından da firar eder. Çünkü hanımına sahip olmamıştır. Namaz kılmadığına, açıksaçık gezmesine, ALLAH Teâlâ'nın emirlerini terk etmesine göz yummuştur. Kişi o dehşetli kıyamet gününde, ciğerpareleri olan oğullarından bile kaçar. Çünkü çocuklarının haklarını ödememiştir. Çocuklarına Müslüman ismi koymamıştır. Onlara İslami terbiyeyi vermemiştir. Onlara dinlerini, kitaplarını, Müslüman olduklarını, yaşadıkları müddetçe ALLAH Teâlâ'nın emrine uymak mecburiyetinde olduklarını öğretmemiştir. Onları helal rızıkla beslememiştir. Ve nihayet yetiştikleri zaman onları dindar birisiyle evlendirmemiştir. Evet kaçış, firar ediş. Ama nereye. Hiçbir yere. Yukarıdaki ayetlerin devamında; Cenab-ı Hak: Nisan 2011 O gün yüzler vardır. Parıl parıl parlayıcıdır. 3 buyuruyor. Her kişi yaşadığı hal üzere ölür ve öldüğü hal üzere kabrinden kaldırılır. Dünyada işlediği amel ve ibâdeti; yaptığı iş ve hizmeti niyetine ve gayesine göre âhirette görünür. Çünkü ameller niyetlerin aynasıdır ve değer ölçüsüdür. O bakımdan herkes niyetine ve işindeki doğruluk ve ciddiyetine, ibâdetindeki samimiyetine göre karşılık görür. Cenâb-ı Hak mutlak surette âdildir; yapılan samimi hizmetleri, riyadan uzak amelleri, Hakk'ın hoşnutluğu doğrultusunda yapılan iyilik ve hayırları fazlasıyla mükâfatlandırırken, işlenen fenalıktan, işlenilen kötülükleri de misliyle cezalandırır. a- Gerçek Mü min o gün Cenâb-ı Hakk'ın rahmet ve inayetinin kendi lehine tecelli ettiğini görünce, eriştiği nîmet, devlet, kurtuluş ve saadetten dolayı yüzü ışıl ışıl ışıldar. ALLAH Teâlâ'nın yolunda saç ve sakalının, üst ve başının tozlanmasına karşılık yüzünde ilâhî nur parlar durur. b- Dünyada abdest suyunun dokunduğu kısımlar parıldar. Taşıdığı bu ışık, ona hem kabrinde, hem de âhiret gününde bir nur olur da önünü ve yanını ay- 21

dınlatır. Kabrinden kalkıncaya kadar ruhu Cennet havasıyla neşelenir ve ferahlanır. Ebu Hureyre (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: Şüphesiz ki benim ümmetim, kıyamet gününde, abdest izlerinden dolayı yüzleri nurlu, elleri ve ayakları parlak olarak çağrılacaktır. Yüzünün nurunu artırmaya gücü yeten kimse bunu yapsın. Buyurdu. 4 Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin burada ümmetim diye nitelendirdikleri, özellikle abdest alıp namaz kılan ve ibadet ehli olup, örnek bir hayat süren Müslümanlardır. İşte böyle olanlar kıyamet gününde ve mahşer yerinde: - Ey yüzleri nurlu, elleri ve ayakları parlayanlar! Haydi cennete geliniz! Diye çağırılacaklardır. Yüzün nurunu ve ellerle ayakların beyazlığını artırmanın yolu, onları farz olan yerlerin ötesine geçerek güzelce yıkamaktır. Bunun ölçüsü ellerde dirseklerin, ayaklarda da topukların yukarısına kadar yıkamaktır. Resûli Ekrem (S.A.V.) Efendimizin de böyle yaptığı birçok sahih rivayette zikredilmiştir. Ebu Hureyre (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: Mü minin zîneti, abdestin yükseldiği yere kadar yükselir. Buyurdu. 5 Yine Ebu Hureyre (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: Size ALLAH Teâlâ nın günahları neyle imha ettiğini ve dereceleri neyle yükselttiğini göstereyim mi? buyurdu. Ashab da: - Evet, ya Resûlellah! demişler. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz de: Güçlüklere rağmen abdesti yerli yerince almak, mescidlere doğru adımı çok atmak ve namazdan sonra diğer namazı beklemektir. İşte sizin ribatınız yani nöbet yeriniz budur. 6 Buyurdu. Ebu Hureyre (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz, Bakî kabristanına gelerek: Esselamü aleyküm dare kavmin mü minin! Ve inna inşaellahü biküm lahikûn. Vededtü ene kad reeyna ihvanena. = Selâm size ey Mü minler diyarı! İnşaALLAH biz de size katılacağız. Din kardeşlerimizi görmüş olmayı çok arzu ederdim. Buyurdu. Ashab: - Biz senin din kardeşlerin değil miyiz, ya Resûlellah! Demiş. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz de: 22 Nisan 2011

Siz benim ashabımsınız! Kardeşlerimizse, henüz gelmeyenlerdir. buyurmuşlar. Bunun üzerine ashab: - Ümmetinden henüz dünyaya gelmeyenleri nasıl tanıyacaksın? Ya Resûlellah! demişler. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz de: Ne dersin, bir adamın yağız ve doru at sürüsü içinde sakar ve sekir bir takım atları olsa, o adam atlarını tanımaz mı? buyurmuş. Ashab: - Evet tanır, Ya Resûlellah! demişler. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz de: İşte onlar da abdestten dolayı böyle sakar ve sekir gelecekler. Ben havuza onlardan önce varacağım. Dikkat edin ki, bir takım adamlar benim havuzumun başından kayıp develerin kovulduğu gibi kovulacaklar. Ben onlara: Hey, beri gelin! diye nida edeceğim. Bunun üzerine bana onlar senden sonra hakikaten dinde değişiklikler yaptılar, denilecek. Ben de: Öyleyse uzak olsunlar! Uzak olsunlar! Diyeceğim. Buyurdu. 7 Hadis-i şerifler, adap ve erkanına özen göstererek abdest alana Cenab-ı Hakk ın kıyamet gününde özel bir muamele yapacağını müjdelemektedir. Binaenaleyh, abdesti erkanına uygun olarak almak gerekir. Abdest insanı nurlandırır. Kıyamet gününde abdest izlerini taşıyanlar özel muameleye tabi tutulacaktır. Bu ümmet seçkin bir ümmettir. Müslüman her işte olduğu gibi abdestte de dört dörtlük olmalıdır. Abdest, Müslümanın her zaman koruyucu bir silahıdır. c- Geceleri kalkıp ibâdet ettiği, meşru ölçüler içinde helâl lokma ile karnını doyurduğu, ALLAH Teâlâ'nın verdiği nimetlerden bir kısmını O'nun muhtaç kullarına verdiği ve böylece birçok kimselerin sıkıntısını giderdiği için sonsuz saadetle müjdelenir. Cabir b. Abdullah (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: Kim gece çok namaz kılarsa gündüz onun yüzü güzel yani nurlu olur. Buyurdu. 8 Demek ki: Gece namazına devam eden ve bunu bol yapanın yüzünde ibâdet nuru ve kabul belirtisi görülür. Mânevi bir güzellik belirgin olarak müşâhade edilir. Hadis-i şerifin mânâsı: Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. 9 ayet-i kerimesi ile uygundur. Müslümanlardan çok kimse, gece namazına devam edenleri yüzlerindeki nurla tanır. d- Dünyada iken, inkârcı sapıklarla, günahkâr azgınlarla dostluk kurmadığı ve yalnız Mü minleri kardeş edindiği ve hem kendisi, hem de onlar için çalıştığı için, âhirette onun bu güzel hali yüzünde belirir ve mahşer alanında herkesin gıbtasını çekecek kadar nura kavuşur. Evet bu parlaklık, ALLAH Teâlâ'nın sevgisi, iman, İslam ve ALLAH Teâlâ'nın emirlerini eda ederek tam bir tezekkinin eseridir. Bu parlaklık, soğuk-sıcak demeden dünyada alınan abdestin eseridir. Bu parlaklık, ALLAH Teâlâ nın rızası için yapılan çalışmalara verilen mükâfatın eseridir. Bu parlaklık, herkes uyurken kılınan teheccüd ve sabah namazlarının eseridir. Nisan 2011 23

İşte bunlar da kâfirler ve facîrlerdir. 12 O yüzler gülücüdür. Çünkü felaha ermişlerdir. Gördükleri nimetlerden dolayı müjdelenir, sevinir. 10 Mü minler! Bunlar nasıl gülmez, nasıl sevinmez ki.. Çünkü korktuklarından emin, umduklarına nail olmuşlardır. Çünkü ALLAH Teâlâ'nın cemaliyle ve cennetiyle müşerref olmuşlardır. Elbette gülecekler, elbette sevinecekler. Mihenk ve kıstas; niyet, samimiyet ve ciddiyet olunca, kıyamet gününde bütün bunlar açığa çıkar ve kişinin yüzünde belirir. Bazı yüzler ışıl ışıl ışıldar, mutluluk ve ferahlık kendini hissettirir. Bazı yüzler de üzerine toz yağmış, is bulaşmış gibidir. Kötü niyetleri, samimiyetsizlikleri, doğruluktan uzak tutumları bütünüyle yüzlerinde tezahür eder. Cenâb-ı Hak bu ikinci zümrenin kâfir ve fâcirler olduğunu açıklamakta ve bu iki karanlık sıfatın kişiyi nasıl sonsuz karanlıklara sürükleyeceğini haber vermektedir. Yine o gün yüzler de vardır. Üzerlerini toztoprak bürümüştür. Onu da bir karanlık ve siyahlık kaplayacaktır. 11 Çünkü dünyada terkettikleri farzların, işledikleri haramların ve içine düşmüş oldukları kâfirliğin siyahlığı yüzlerinde zuhur etmektedir. Dünyada ALLAH Teâlâ'ya değil, sadece nefislerine hizmet edip hayat dizginini nefis ve İblîs'in eline verdikleri; işledikleri bir sürü günah ve isyanla ruhlarını ve kalplerini kararttıkları için âhiret gününde onların bu kötü halleri yüzlerinde görünür; öyle ki yüzlerine toz yağmış ve onun da üzerine is sürülmüş gibi bir görünüme bürünürler. Önlerini ve yanlarını aydınlatan hiçbir nurları olmaz. İşte kendini böyle elîm bir sonuca lâyık görenlerin daha çok iki kötü sıfatı söz konusudur: a- Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin teblîğ buyurduğu dinî esasları inkâr etmeleridir. b- Maddeyi ve şehveti amaç seçip onları elde etmek için her şeyi kendilerine mubah sayarak kutsal değer adına ne varsa hepsini çiğneyip hiçe saymalarıdır. Cenâb-ı Hakk'ın, bu ayet-i kerimelerde Mü min ve kâfir zümrelerden her birinin karşılaşacağı mutlu veya mutsuz sonucu, âhirette cereyan edecek safhasıyla anıp bir tablo halinde gözler önüne sermesi, elbetteki çok anlamlıdır. Ortada uyarı var, davet var, öğüt var, müjde var ve tehdîd var. Duygu ve düşünceye seslenme; akla ışık tutma, vicdanları harekete geçirme ve gelecek günleri çok iyi hesaba katma sinyali söz konusudur. Yeter ki, gören gözler, işiten kulaklar, anlayan gönüller, düşünebilen kafalar ve duygunun önünde yürüyen akıllar bulunsun. Hz.Aişe (R.Anha) validemizden rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz: 24 Nisan 2011

hanımlarından Hz. Aişe (R.Anha) validemizin sorusu üzerine bunu açıkça ifade etmiştir. İnsanlar, kıyamet gününde, yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak mahşer meydanında toplanırlar. Buyurdu. Bunun üzerine ben: -Ya Resûlellah! Kadınlar ve erkekler hep birlikte! Birbirlerine bakarlar, dedim. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: Ey Aişe! Durum, onların birbirlerine bakmaktan daha ağır ve daha ciddidir. buyurdu. 13 Kıyamet gününde insanların yeniden diriltilerek ALLAH Teâlâ nın huzurunda toplanacakları ve hesaba çekilecekleri gerçeği, Kur an-ı Kerim in pek çok ayet-i kerimelerinde defalarca ifade edilir. O günün dehşeti, sıkıntıları ve sevinçleri ve benzer haller de Kur an-ı Kerim ve Sünnette anlatılır. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bu hadis-i şeriflerinde, mahşer gününde insanların nasıl görünümde bulunacaklarını bildirmektedir. Buna göre insanlar, o gün annelerinden doğdukları hal üzere bulunacak, kadın ve erkek hepsi bir arada olacaklardır. Fakat o günün dehşeti ve insanların her birinin kendi başının derdine düşmesi onlara her şeyi unutturacak, kimse kimseyle ilgilenmeyecektir. Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin Mahşer yerinde herkes kendi derdine düşecek, insanların birbiriyle ilgilenmesi, hatta isteyerek veya istemeyerek birbirine bakması bile mümkün olmayacaktır. Muhterem Okuyucu! Düşünelim. Aklımızı başımıza alalım. Bu gaflet uykusundan uyanalım. Ölüm gelmeden önce, kendi irademizle, ALLAH Teâlâ'dan korkarak ve haramlardan sakınarak ALLAH Teâlâ'nın emirlerini tutup, iman ve İslam ile temizlenmeğe çalışmalı ve o gün alnımız ak, yüzümüz pak, güle güle, sevine sevine o son muradımıza erelim. Bu dünya böyle kalacak değildir. Hani ecdadımız. Belki yarın belki yarından da yakındır ölümümüz. Yanımıza yalnız yaptığımız amel kalacak. ALLAH Teâlâ'nın huzurunda yüzümüz ya ak ya da kara olacak. Binaenaleyh: Çağırsalar bizi, kabre girmek için, Ruhumuzu Azrail'e vermek için hazır mıyız? Görüyoruz gidenleri, fakirleri, zenginleri. Mezarlıktaki yerimizi almak için hazır mıyız? Günahını, sevabını yaptıklarının cevabını, Santim santim hesabını vermek için hazır mıyız? Ey Müslüman kardeşim! Ömür çok kısa. Dinlemiyor ağa-paşa. Gelebilir her an sıra.... 1)Abese Sûresi: 33-36 2)Abese Sûresi: 37 3)Abese Sûresi: 38 4)Buhârî, Vudû:3; Müslim, Taharet:35 5)Müslim, Tahâret:40, No:250, 1/219 6)Müslim, Tahâret:41, No:251, 1/219; Muvatta, Sefer:55, 1/161; Tirmizî, Tahâret:39, No:52; Nesâî, Tahâret:106 7)Müslim, Tahâret:41, No:249, 1/218 8)İbn-i Mace, İkame:174, No:1333, 1/422; Beyhekî, Şuabu l-iman, No:3095, 3/129; Müsnedü Şihab, 1/254 9)Fetih Sûresi:29 10)Abese Sûresi: 39 11)Abese Sûresi: 40-41 12)Abese Sûresi: 42 13)Müslim, No:2859, 4/2194; Buhari, 3/1222, 1271; Tirmizî, Tefsir, Abese, No:3329 Nisan 2011 25