Edebiyat Defteri www.edebiyatdefteri.com



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Herkese Bangkok tan merhabalar,

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Numan İstanbul. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Büyük Kahraman. Bekleyiş en uzun, en zor en katlanılmaz bekleyiş hangisidir? Bir annenin bekleyişi, bir evladın hikâyesidir en zor olan.

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Sevda Altunsoy. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ekteki yaziyi okudugunuzda "ne yapalim onlar da o kadar dogurmasalardi" mi? diyeceksiniz... yoksa, yoksa...

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Bu ses bu vücuttan nasıl çıkıyor, anlamıyorum, borazan

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ISBN :

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

Perşembe İzmir Gündemi

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Mehmet Aydın 5. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Sevda Üzerine Mektup

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

OYUNCAK AYI. Aysel çok mutluydu. Çünkü bugün doğum. Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan. günüydü. Babası Aysel e hediye aldı.

Abbas Ünal. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

Babamın Ardından. Yazar Leyla Hüseyin

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha.

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

HİTİTLİ PATTİYA İLE PALLİLİ

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

OYUNCAK AYI. ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya. giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı. Sorular: 1- Annesi Elvan a hangi hediyeyi aldı?

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Transkript:

Edebiyat Defteri www.edebiyatdefteri.com Yasal Uyari: Bu ekitap, bilgisayariniza indirip kayit etmeniz ve ticari olmayan kisisel kullaniminiz için yayinlanmaktadir. yazilarin kopyalanmasi, gercek veya elektronik ortamlarda yayinlanmasi, dagitilmasi Türkiye Cumhuriyeti yasalari ve uluslararasi yasalarla korunmaktadir ve telif haklari temsilcisinin önceden yazili iznini gerektirir. Bu dokuman Edebiyatdefteri.Com tarafindan yayinlanmistir. Edebiyatdefteri.Com tüm bolumleriyle, Fikir ve Sanat Eserleri Yasasi'na %100 uygun olarak yayin yapmaktadir.

Aci Bir Hatira- Edebiyatdefteri.com Sabahin erken saatleri. Yeni uyanmistim, disarida yagmur yagiyor, pencereye vuran yagmur huzunlu bir gozyasi gibi camlarin icinden insanin ruhuna akiyordu. Yagmurun sesini oldum olasi sevmisimdir. Ama yagmurun altinda islandigimda her zaman korkmusumdur. Yagmur degildir beni korkutan, her tarafim islansa da onemli degil. Ama nedense islandigim zaman urkek bir duyguya kapiliyor, kendimi bundan kurtaramiyorum. Nedenine gelince cok dusundum. Yillar onceydi. Cocukluk zamanimda, agabeyimle birlikte korkunc bir yagmurun altinda islanmis, yagmura aldirmadan oyun oynamamiza devam etmistik. Sonra annem camdan basini disariya uzatmis, yagmura bakarak, bizi azarlayarak eve cagirmisti. Cok korkmustum. Zaten cocukken cok defa korkmusumdur bazi seylerden. Cocuk bir annenin bagirmasindan korkar, belki anne bir sey yapmasa da, yapacagini dusunur, oracikta ya aglar, ya da hemen ozur dilemeye baslar. Eve girdigimizde annem agabeyimle beni anadan dogma soyarak dovmeye basladi, oramiza, buramiza vuruyordu. Ben agliyordum. Agabeyimse asabi bir sekilde bacaklarina aldigi darbeleri izliyordu. Tuhaf bir durumdu bu. O gun yedigim dayagin etkisi midir acaba diye dusunuyorum, yagmur yagdiginda urkek bir duyguya kapiliyorum, adimlarimi hizlandiriyor, bazen kosuyor, bazen sikiliyordum. Cok zaman gecti ama bu durum her yagmur yagdiginda hep gelir aklima. Insan cocuklugunda yasadigi hic bir seyi unutamiyor. Bu her ne olursa olsun. Yillar da gecse, omur de bitse. O hatira hep dun gibi hatirinda kaliyor insanin. Belki de hatirlaya hatirlaya biz buyutuyoruz onu icimizde, buyuttukce bir sorun teskil etmeye basliyor insanin icinde. Boyle seylerde dusundum, dusunmedim degil. Ama anlatmak istedigim bu degildi. Yazmaya basladigi zaman insan cok baska seyler anlatiyormus gibi oluyor sanki. Asil anlatmak istedigim konudan tamamen uzaklasmis buluyorum kendimi. Kiyiya yanasan bir gemi gibi, yanasiyorum fakat, her ne oluyorsa yanasmadan geri donus yapiyorum. Oysa anlatmak istediklerim o kiyidaydi. Orda duruyordu, goruyordum. Cocukken agabeyimle yaramazliklarimiz oluyordu. Ben agabeyimden biraz daha farkliydim, yani daha yaramazdim, ice kapaniktim. Bir sey oldugu zaman anlatmaz, susardim.(bu simdi de boyle) kimseye bir sey anlatmiyorum veya anlatamiyorum, icimde kaliyor yasadiklarim. Boyle bir gun yaziya dokulecegi gunu bekliyor sabirsizlikla. Cocukken agabeyimin bir arkadasi vardi. Aslinda o benimde arkadasimdi. Ama agabeyim onunla daha bir icli disliydi. Her zaman birliktelerdi. Her yere birlikte gidiyorlar, birlikte geziyorlar, oyunlarini birlikte oynuyorlardi. O zamanlar nasil oyunlar oynuyorduk. Hala anlamis degilim. Butun gun sokaklarda oluyorduk. Ya mac yapardik bir sokakta, ya da bir insaatta civi toplardik. Son derece tehlikeli durumlardi bunlar. Bos bir insaatta civi toplamak genelde agabeyimin ve arkadasinin en sevdigi isti. Ne yaparlardi o civileri ve bir insaata girmeyi goze alacak kadar degerli miydi, hala anlamis degilim. Civi oyunu vardi, topraga atardin, attikca cizerdin. Toprak yumusak olurdu genelde, yumusak olmasa da, genelde su dokerlerdi. Cok basit bir oyundu, ama sanirim o zamanlar yapacak bir sey yoktu. Ve bu durum keyif veriyordu cocuklara. Yine boyle insaata civi toplamaya gittikleri bir gun beni de cagirdilar. Bes katli bir binaydi. Henuz yeni temel atilmisti. Ve insaatin icinde temel atildiktan sonraki tahtalar sokulmus, yerlerde duruyordu.

Bu durum gercekten de cok tehlikeliydi. Butun katlari dolasiyor, guzel civileri topluyorduk. Temiz olanlari vardi, pasli olanlari vardi. Ben hep temiz olanlarini seciyor, ceplerime dolduruyordum. En ust kata kadar ciktik. Insaatta kimseler yoktu ve mahalleden birkac kisi gelip geciyor, bizi gorebiliyordu. Ama kimse bizim orada ne yaptigimizla ilgilenmiyordu. Aslinda ilgilenecek bir durumda yoktu. Uc yaramaz cocuk insaatta dolasiyordu. En ust kata ciktigimizda balkon tarafinda durduk, yerde guzel civiler vardi. Agabeyim ve arkadasi karsilikli bir sekilde duruyorlardi balkon tarafinda. Henuz ne balkon vardi, ne pencere. Kerem agabeyime; su altindaki tahtayi kaldir bakalim dedi. Agabeyim tahtayi kaldirdi. Fakat tahtayi kaldirmasiyla sag ayagini bastigi tahta altindan kaydi. Agabeyim besinci kattan asagi dusuyordu. Evet ilk defa bosluga dusen bir insan goruyordum ve hic bir sey yapamiyordum. Agabey agabey diye bagiriyor, sesim olanca agirligiyla mahalleyi yankilatiyordu. Agabeyim duserken kafasi diger katlarda bulunan tahtalara carpiyor, fakat dustugu andaki pozisyonu hic degismiyordu. Sanki uyuyordu. Gercekten de dusen bir insanin aldigi pozisyon cok tuhafti. Belki bosluga atlayan bir insanin durumuyla farkliydi bu durum. Ama agabeyim dusecegini bilmiyordu. Gercekten de uyuyormus gibiydi. Bir yatagin icindeydi sanki. Dizlerini kirmis, elini kafasinin altina koymustu. Hizla asagi dustu agabeyim. Icimde bir sey oldu. Yitip gitti. Cok korkmustum. Cok cabuk merdivenleri inip agabeyimin dustugu yere gittik. Yer betondu, betonun yaninda ufak bir kum parcasi vardi, fakat agabeyim betona dusmustu. Yanina vardigimizda nefes aliyor olusu sanki benim nefes almam gibiydi. Evet agabeyim yasiyordu. Fakat her tarafindan kan geliyordu. Kafasi, dizleri, kollari, bacaklarinda yaralar vardi. Hafifce dogruldu, ayaga kalkti. Ve bana soyle dedi; sakin anneme, babama soyleme. Tamam dedim. Soylemem. Ama yaralarini nasil sarabiliriz. Her tarafindan kan geliyordu. Sanki bir savastan cikmis gibiydi. O zamanlar eczanemiz vardi. Babama gidebilir, durumu anlatabilirdik. Fakat korkuyorduk. Agabeyim kendini iyi hissediyordu. Bir sey olmayacagindan emin oldugu icin belki, anneme babama soyleme dedi. Ama gitmeliydik, bu yaralari sarmali, bir daha da insaatlarda dolasmamaliydik. Mahallenin bir kosesinde merdivenlere oturduk, agabeyim bir bezle yaralarini temizlemeye calisiyor, kan akisi hizli bir sekilde akmaya devam ediyordu. Artik dayanamadim ve agabeyimi eczaneye, babamin yanina gitmeye ikna ettim. Cunku kan akisi surekli devam ediyordu. Eczaneye girdigimizde, annemin bakislarini ve babamin bakislarindaki korkuyu hicbir zaman unutamam. Annem bir ciglik koparmis, babamsa saskin bir sekilde bizlere bakiyordu. Tabi yanimizda agabeyimin arkadasi yoktu. Oda korkmustu, fakat korkusu bizi yalniz birakacak kadar adiydi. Babam buyuk bir titizlikle agabeyimin yaralarini temizledi, sardi. Ciddi bir sorunu yoktu. Iki uc gun evde yatti. Kendine geldi. Aci bir hatiraydi bu benim icin. Gozumun onunde agabeyim kayip gitmisti. Oldugunu dusundugumde, nefes aliyor oldugunu gormem her seye yetmisti. Ertele @ Ertele http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=52805

Anneler Her Zaman Sever- Edebiyatdefteri.com Sicak bir Yaz gunu apar topar evinden cikti genc adam, sinirliydi, asabiydi birazda, havanin sicakligi da buna tuz biber eker olmustu. Evde annesine; ben artik evlenmek istiyorum dedi. Annesi sert cikti, kucuk dusurdu, ne hakla istiyordu evlenmeyi, ne isi vardi, ne parasi, ne yarini, hicbir seyin yoktu senin, elin kizini ne ile doyuracaksin. Kizdi annesine. Kapiyi sertce vurup disari atti kendini. Hakli miydi annesi, durup durup bu soruyu soruyordu kendisine, evlenmeyi istemek yanlis bir davranis miydi, otuz iki yasima geldim, en dogal hakkim bu, Yarin bir gun is de bulurum, calisirim, evime bakarim, kimsenin yuzunu kara cikarmam, ama annesi oyle soylemiyordu, soyle soyleseydi yine de bir umut parlardi icinde, calis, para koyalim kenara, borc harc alir ordan burdan, yapariz senin dugununu, ama hicbir sey istedigi gibi olmadi, kimi gorup begendiyse annesinin sert tavirlari ile karsilasti, annesi kizlari begenmediginden mi, yoksa oglunu evlendirmek istemeyisinden mi boyle yapiyordu. Anlamis degildi. Her gecen gun, genc adamin aleyhine isliyordu, kendini ickiye verdi, aksamlari gec saatlerde eve ugrar oldu, bazen gitmiyordu bile, lanet olsun o eve, o kadina diyordu, arkadaslari sert cikiyordu, yapma etme, annendir, cennet annelerinin ayaklari altindadir unutma, bos laf bunlar deyip gecistiriyordu. Neden annesi boyle yapiyordu, anlayamiyordu, Babam olsaydi, derin bir ozlem duydu babasina, on yil olmustu babasini kaybedeli, askerden yeni gelmisti, iki gun sonra babasini kaybetti, aci ustune aci, hayat derin bir kederin icine hapsetmisti onu, simdi bir tek istegi vardi hayattan, bir kadin, bir hayat arkadasi istiyordu, cocuk ozlemi mi acaba bu benimkisi diye sordu kendine, dusundu, komsunun cocuklarini animsadi, ne kadar da sirindiler hepsi, oyle cocuklarim olsun istiyorum iste, evim olsun, esim olsun. Olmuyordu, hayat mutlu olmasina izin vermiyordu onun, annesi, ah bu anne kelimesi bile tuhaf geliyordu artik ona, anne anne demek istemiyordu artik o kadina, bazen neden anneme gizli bir kinim var, annem o benim diyordu, ama annesinin bu evlilik kararina karsi tavri, herseyi degistiriyordu, sevmiyordu annesini, sevmedigi icin de hayret ediyordu kendine, ne tuhaf sey diyordu, annemi sevmiyorum, herkes tapar annesine, hediyeler alir, cicekler goturur, ben yuzunu dahi gormek istemiyor, sesini bile duymak istemiyorum, bazen oldugunu dusunuyor, derin dusuncelere daliyordu, olumu dusunmek pismanligi getiriyordu yaninda, yanlis mi yapiyorum acaba diye sordu sorguladi kendini, sonucta annem, iyi de olsa, kotu de olsa, benim kotulugumu istemez, vardir bir bildigi, o yuzden evlendirmek istemiyordur beni, boyle dusunuyor, annesine olan sevgisi tekrar buyuyordu icinde, ama yalniz kaldiginda o gizli kin tekrar ortaya cikiyordu, hastalik gibiydi ve git gide buyuyordu insanin icinde, odasina kapandi, sigara ustune sigara icti, gece gec vakit disari cikti, annesi coktan uyumustu, gittigini duydu ama, kalkicakti, vazgecti, kizar diye dusundu, tekrar yorganina sarildi, uyumaya basladi, bir ara uykunun arasinda nefesi kesilir gibi oldu, nefes alamadi, gozunu acti hafif kalkacak gibi oldu, kalkamadi, kalbi durmustu, sessizce cekip gitmisti hayattan, uc gun sonra eve gelmisti genc adam, evin kapilari kilitli, mahalle derin bir sessizligin icine gomulmustu, yan komsuya gitti, sorup sorusturdu, neden kilitliydi kapi, neden kimse konusmuyordu, annesi nerdeydi, nereye gitmisti, hic evden cikmayan kadin, nasil olur da cekip giderdi haber vermeden, yoksa oldu mu. Kadin sustu, cevap vermedi, Anneniz sizlere omur evladim, uc gun once, gece uykusunda kalp krizi gecirmis, basin sagolsun evladim, genc adam oracikta yere coktu, agladi, agladi, saatlerce agladi, gozyaslari dinmek bilmedi, meyhaneye gitti, icti icti, unutmak istedi kinini, annesine olan sevgisini ozledi, aksam eve geldiginde cok sessiz gorundu ona ev, bir mezardan farksizdi artik, annesinin odasina gitti, yatagina oturdu, cekmecelerini acti, resimlerine bakti, ikinci cekmecede buyuk bir zarf buldu, uzerinde kocaman bir ogluma sevgilerimle yaziyordu, zarfin icini acti, para, bilezik, yuzuk hersey vardi, bir de kagit vardi, acti kagidi, Canim

oglum, bunlari senin icin biriktirdim, bir koseye biraktim, yarin bir gun evlenecek, coluk cocuga karisacaksin, bunlari dar gununde kullanirsin, sen istiyordun hep ama, ben paranin azligindan dolayi sana karsi cikiyordum, simdi hersey hazir, umarim diledigin insani bulursun, Seni her zaman Seven annen... Ertele @ Ertele http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=28821

Arif Efendi- Edebiyatdefteri.com Sabahin erken saatlerinde imamin sesiyle birlikte Arif efendi uyandi. Saat henuz bes bucuk civariydi. Yatagindan kalkarken icinden, yine iki dakika gec kaldi hoduk imam, Allah ne yapmaya, ne etmeye diye soylenip durdu. Arif efendi cocuklugundan beri erkenden uyanir, camide namazini kilar, biraz yuruyus yapardi bos sokaklarda. Sabahin sokaklara coken o derin sessizligini severdi arif efendi. Arkadaslarina soyle derdi hep; bakiniz agalar, efendiler, sabahlari, bakiniz bunun uzerinde durunuz. Bazi zamanlar soylediklerini tekrarlardi. Karsindakinin sikilip sikilmadigini dusunmez, sadece anlamadiklarini dusunur, bu yuzden anlattigi bir seyi tekrar anlatirdi. Bastan alirdi. Hic sikilmadan bastan sona kadar hepsini anlatirdi. Bakiniz dedi tekrar ellerini havaya kaldirip, sabahlari, ozellikle sabahlari tanriyi daha cok duyumsuyorum icimde. Nedendir bilmiyorum. Sabahlari cok mutlu hissediyorum kendimi. Caminin kahvesindeki insanlar, yaslisi, genci, onun bu coskulu konusmalarina alismislardi. Yaslilardan bir tanesi ayaga kalkip; arif efendi, arif efendi, yapma, etme, hayal goruyorsun yine, demedi deme, hep bos lakirdi bunlar, biz camiye nicin geliyoruz, nicin namaz kiliyoruz, allahla bulusmak, onun huzurunda bulunmak icin. Kendimizi huzurlu hissediyoruz. Sense tutturmussun sabahlari daha cok duyumsuyorum icimde diyorsun. Demek ki sendeki inanc gidip geliyor arif efendi, bir doktora gorunsen iyi edersin dedi ve hizla kahvenin kapisindan cikip gitti. Simdi kahveye bir sessizlik cokmustu. Herkes arif efendinin inancsiz olduguna hukmetmis, bir anda birakmislardi onu. Arif efendi oturdugu yerde kafasini bir saga bir sola sinirli bir sekilde sallayip durdu. Cayini icti. Sapkasini takip kimseye bir sey soylemeden cikip gitti caminin kahvesinden. Yolda yururken kendi kendine, neden kizdi ki simdi bu bana, ne dedim, sadece dusuncemi soyledim. Ama belki de hakliydi. Bir doktora gorunmeliydim. Bunca yil hep bu dusunceyle yasadim, namazimi kildim, orucumu tuttum, insanligimi yaptim. Demek ki yetmiyormus, ne oluyormus dedi icinden, yetmiyormus. Hizli adimlarla bos sokaklardan gecip gidiyordu, kimseye bakmiyordu ama herkes ona bakiyormus gibi bir dusunce rahatsiz ediyordu arif efendiyi, bakislarini yere indiriyor, sag elinde tuttugu tespihi hizla cekiyordu. Tam o sirada yanindan bir araba hizla gecti, gecerken arabanin camindan cikan genclerden biri Arif efendiye kufur etmis, azarlamisti. Hey moruk, kay kenara, yolun ortasindan yuruyorsun, sakalina tukureyim senin dedi ve son surat yollarina devam ettiler. Cocuk sakalina tukureyim derken Arif efendi sakalini sanki sakalina bir islaklik gelmis gibi sivazlamisti. Sonra da icinden o goruyor, o goruyor dedi. Yurumeye devam etti. Hizli yuruyordu yine. Gelen gecen insanlar umurunda degildi. Oturdugu ev bir sokagin basinda tek katli bir evdi. Kimseler gelip gitmezdi arif efendiye. Yillardan beri tek basina yasiyordu. Cocuklari yoktu, bir kadinla evlenmis, delicesine asik olmustu kadina. Lakin sevdigi kadindan ne bir cocugu oldu, ne huzuru, hep mutsuz oldu hayati boyunca. Ama umidini yitirmedi, calisti, cabaladi. Madem hayat bana mutluluk vermiyor, o zaman mutsuzlugumda mutluluk aramaya gayret gostermeliyim dedi kendi kendine. Ve bu inanca sarildi yillar boyunca, evin kapisina geldiginde elini cebine atti, anahtari aradi. Uc tane anahtar vardi birbirine sarilmis, biri komurluk, biri alt kilit, digeri ust kilit icindi. Kullanmazdi hepsini, hatta kilitlemezdi kapisini, kapatir cikardi, kim gelirdi arif efendiye, kimseler gelmezdi. Iki odali bir evde kaliyordu. Ortada kucuk bir hol, eve girdiginizde direk olarak onunuze hol geliyordu, holu gectikten sonra sagli sollu iki kapi goze carpiyordu.

Birinde yatiyor, digerinde oturma odasi olarak kullaniyordu. Ceketini cikardi. Tespihini masanin uzerine birakti. Koltuguna oturdu. Simdi kafasini kurcalayan bir tek sey vardi. Neden kahvede oyle soylemisti arkadasi. Gerci herkesin soyledigiyle ilgilenmemeliydi ama, bu soylenen sey kafasinda yillardan beri cevapsiz kalan bir soruydu, hep ertelemisti sormayi, yillar hep boyle gecmisti. Bugune bugun sormadim dedi kendime, tanri var mi, yok mu, namazinda niyazinda olan bir insanim ben, kaya gibi inanci olmali insanin, kaya gibi, bu tur seylerle yikilmamali dedi. Hizla ayaga kalkti. Odanin icinde bir ileri bir geri yuruyordu, yurumek iyi geliyordu. Yururken dusunuyordu, haklilar, inancsiz oldugumu dusunuyorlar, sanki kendilerinin inanclari cok saglam, sorsam birine, kimse bir sey diyemez. Oyle bakakalirlar. Insanoglu inanmak istedigi icin inaniyor, ben inkar etmedim ki hicbir zaman, inaniyordum ve hep inandim. Sadece bazi anlar daha yakin hissediyorum kendime, bunu soylemek yanlis bir sey mi acaba. Tekrar koltuguna oturdu. Artik o camiye gitmeyecegim dedi kendi kendine. Cahil insanlar, onyargililar, bir seyden anladiklari yok. Arif efendi, kizgin, bitkin bir sekilde kendini yataga birakti, ustunu bile cikarmadan oyle yatmisti yatakta, saatlerce uyudu. Kalktiginda oglen olmustu nerdeyse. Amma uyumusum ya, yaslaninca insan uykuya doymak bilmiyor, cocuk gibi, bebek gibi uyuyasin geliyor saatlerce, yatak ve ben, butunlesiyoruz sanki. Evet butunlesmek dedi, bu guzel soz, neyle butunlesmiyor ki insan, zamanla, esle, cocukla, isle, her sey icine aliyor seni ve yavas yavas butunlestigin sey seni yok etmeye basliyor zamanla. Ne zalim tabiat, hey tanrim, sen sabir ver bana. La ilahe illallah dedi, ceketini giydi, dogru camiye gitti. Iste her sey orada, varlikta yoklukta, kim ne derse desin, insanin inanci kaya gibi olmali, kaya gibi, bunu soylerken yumrugunu gogsune vuruyor, dislerini sikiyordu. Caminin kapisindan iceri girerken iste yine buradayim, beni kimse ayiramaz buradan, senden baska ulu tanrim, senden baska, kosede hutbenin kenarina oturdu. Iki damla yas geldi gozunden, duygulandi. Agladi. Namaz bitmis, cemaat cikmaya hazirlaniyordu ki, Arif efendi tam caminin kapisinda yere yikildi, cok cabuk kaldirip oturttular, lakin oturdugu yerde kafasi, elleri dusuyordu, gozleri bir baska bakiyordu. Herkes telas icindeydi. Arif efendi olmustu. Bizim arif efendi duygulu adamdi diye konusmalar oluyordu kahvede, caminin kahvesinde, ne guzel, coskulu konusmalari, duygulu anlatimlari vardi, lakin kimse umursamadi onu, ama oldugu gun, cenazesi o kadar kalabalik oldu ki, butun bir mahalle, sanki babasini kaybetmis gibi onun cenazesinde toplanmislardi. Herkes agliyordu cenazesinde, herkes kendi babasini kaybetmis gibi birbirine sariliyor, birbirinden teselli bekliyordu. Arif efendi, camiden ciktiktan iki dakika sonra olmustu. Son vazifesini yapmisti. Ertele @ Ertele http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=29196

Ask Boyle Basladi - Edebiyatdefteri.com Yagmurun ciseledigi bir sonbahar aksaminda, genc adam odasinda bir ileri bir geri volta atiyordu. Daracik bir odaydi yattigi, ama adimlar ne kadar kucuk olursa olsun, yuregi buyuktu, dusunceleri buyuktu. Agabeyi onu bir kizla tanistirmis, sevincten havalara ucmustu. Bir kez gormustu onu, bir kez gormek bile yetmisti aslinda, derinden etkilemisti genc adami. Gordugu andan itibaren buyumeye baslamisti hersey, dunya baska bir sekil almisti gozunde, gokyuzu baska bir maviydi bugun, insanlar baskaydi, annesi, babasi, muzikler, siirler, hersey degismisti gozunde. Ama yine de icinde eksik birseyler vardi, bir kirginlik, sanki birgun herseyin bitecegini dusunduren bir kotumserlik cokmustu icine, hep boyle dusunuyordu. En mutlu oldugu anda, o mutlulugun bir gun bitecegini fisildiyordu bir ses kulagina, cocuklugundan beri boyleydi bu. Gelir gecer hersey, uzme tatli canini, yasamaya bak ani. Yasamaya bak, sonmesin icindeki ates, bitmesin umudun. Kendi kendine konusuyordu odanin icinde, koltuga oturdu, hemen kalkti sonra, kafasi yogun bir sekilde surekli birseyler yaratiyor, mutlu oluyor, uzuluyor, kiriliyor, agliyordu. Telefonu eline aldi, cama cikti, aramakla aramamak arasinda bir kararsizlik yasadi, ne konusucagim dusuncesi daha agir basti, tekrar birakti telefonu oldugu yere, daha sonra arayip konusabilirim, hemende ustune dusup aramak olmaz ki, daha yeni tanistik, tekrar dolasmaya basladi odasinin icinde, ne yapsa cikmiyordu aklindan, baska bir sey dusunemiyordu. Yagmur hizlanmaya baslamisti. Hava kararmis, sokak lambalari birer birer yanmaya baslamisti. Telefonu caldi, hemen bakti telefonuna, cama cikti, yuzune vuran yagmura aldirmadan, ozlemle konusmaya basladi. Yakin bir zamanda istanbul a geliyorum canim, seni gormek cok guzel olacak, nasilsin, keyfin nasil, iyiyim dedi genc adam, cok iyiyim, senle doluyum hep, nereye gitsem sen varsin, hic aklimdan cikmiyorsun. Benimde oyle canim benimde, kendine iyi bak olur mu, sonra yine gorusuruz dedi ve kapandi telefon, kapanan telefonun ardindan hayaller yine ususmeye baslamisti genc adamin icinde, bu dunyada sanki sadece ben ve o vardi, baska kimseler yoktu. Yildizlar bizim icin gokte parliyor, ay isigi bize gulumsuyor, gunes bizim icin vardi gokyuzunde. Hersey bizim icin sevgilim. Yakinda geliyorum dedi, ah sevgilim ah, sen gelmesende hep varsin, hep yanimdasin zaten. Aksam olmustu artik, gece agir agir cokuyordu issiz sokaklara, yagmur yagiyordu, yagmurun her damlasi pencereye carpiyor, gozyasi gibi agir agir dusuyordu yere, sonra baska damlalar tamamliyordu ve her biten gozyasinin ardindan, yeni bir hayat basliyordu. Bende oyleyim dedi iste kendi kendine, agliyorum, simdi yuregim dopdolu, kirilacak gibiyim, oyle doluyum ki, ah nedir bu icimdeki tanrim, eski bir sarkiyi hatirlar gibi, icinde duydu, hissetti, gozlerine vurdu, duvardaki kucuk aynaya bakti, saatlerce bakti, gozleri kendi gozleri degildi artik, baskaydi artik dunya. Nasilda degisiyordu hersey. Ask hastalikti belki de, insana hem yasama umudu veren hem de icini kemiren, ne tuhaf bir duyguydu. Boyle dusunuyordu genc adam odasinin icinde, bir ileri bir geri volta atiyordu. Kitapligindan bir kitap aldi rastgele, rastgele gelen bir kitapti, okumustu daha once, yillar once okumustu iyi hatirliyordu, Kirmizi ve siyahti romanin ismi, genc bir adamin evli bir kadina duydugu aski anlatiyordu, oyle bir askti ki bu, sonunda idama kadar gidecekti genc adam. Iyi ama dedi kendi kendine, bendemi idama gidiyorum yoksa, belki de bogazima gecirdiler ipi, sallanip duruyorum boslukta. Vazgecti okumaktan, yatagina uzandi. Gozlerini kapadi. Derin bir uykuya daldi, ne bir ruya bolebildi uykusunu, ne de muezzinin o igrenc sesi. Uyandiginda saat altiyi henuz yirmi bes geciyordu. Saga dondu, saginda o vardi, solunda o, kafasinda, yatagindaydi iste basucundaydi. Hasretle optu dudaklarindan, sevdigim, nasil bir issizlik bu boyle, seni yaratiyorum duslerimde, buyutuyorum. Ve hersey boyle buyumeye baslamisti iste, ask boyle baslamisti.

Ertele @ Ertele http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=31000

Babam kitaplar Gibiydi- Edebiyatdefteri.com Hayati bir gun anlarsin demisti babam, baba olunca anlarsin benim ne oldugumu, neler dusundugumu o zaman daha iyi anlayacaksin demisti yillar once, kirik dokuk bir evde, rakisini yudumlarken soylemisti bunlari, gece gec vakit gelmisti, uyuyordum, nerden geldigini sormadim, biliyordum cunku, dostuyla beraberdi, yine asik olmustu, yine siirler yaziyor, sarkilar soyluyordu evin icinde, yazdiklarini bazen okuyor, bazen de baksana evlat yine dokturdum, ben bu satirlarda yasiyorum her seyi, aski sevdigim kadinin gozlerinden, kagitlara aktariyorum, belki de bu yuzden hala asik olabiliyorum. Icimde koca bir deniz var derdi babam, bazen derin olur o deniz, icine alir seni, dusunmediklerini dusunmeye zorlar seni, bazen de o kadar mutlu olursun ki o denizin icinde, her insan bir arkadastir senin icin, her insan bir arac olmaktan ote, bir dost, bir yoldas gibi gorunur, ic dunyana dikkat et evlat, herkese guvenme, dikkat et, insan bazen herkesi kendi gibi gorur, bu yanilgiya dusme, dustugun zaman bile iyice sina dusunduklerini, hep boyle seyler soylerdi babam, kitap gibiydi her seyi, butun konusmalari, bana sik sik kitap okumalisin, her zaman okumadan gecen bir gunun, bir saatin, bir dakikanin, pismanligini icinde bir bicak gibi hissetmelisin. Ne cok severdim Babami, her kitap okudugumda, her kitap bittiginde babamin anlattiklari gelir aklima, sanki yazarlarla babamin bir tur iliskisi, bir tur dostlugu vardi, bana da onu ogretmisti, yazar bir arkadasti benim icin, dogruyu gosteren, yolumu aydinlatan, dusuncelerimi berraklastiran, bir baba gibiydi onlarin anlattiklari da, babam canim babam, bir gun nereye gidersen git, ne kadar uzakta olursan ol, kalbin ve yuregin hep goturduklerinledir demistin, hep hakliydin, yarin icin gelecek icin dusuncelerinde hep hakliydin, Hakliysan konus, haksizsan sus, zaten konusmayi sana hakli olman veriyor derdin, Dogruluktur bizi biz yapan, canim babam, Sevgiyi de, insanlari da, hayati da senin sayende anladim, senin gozlerinden anladim. Senin dusuncelerinden, senin okudugun kitaplardan, yazdigin siirlerden, hayatindan ornek aldim baba. Sana olan sevgim denizler, okyanuslar kadar derin, gokyuzu kadar berrak, kuslar kadar ozgur ve bir baba olmak kadar mutlu. Sevgiler Babacim. Ertele @ Ertele http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=4978

Bilmece- Edebiyatdefteri.com Gecenin gec bir saati. Yildizlar gokyuzunde parliyor ve ay butun parlakligiyla aydinlatiyordu dunyayi, her sey renksiz bir tablo gibiydi, yani su an icin gorunen onu gosteriyordu. Balkona ciktim. Gecenin gec bir saati. Sokaklar issiz ve caddelerden bir iki araba geciyor sadece, onlarda kim bilir nerelere gidiyor? Mesela bir takside oldugunu dusun, saat gec, ya eglenmeye gideriz, ya hastaneye, ya da otele, her nasil istersen iste, oraya gidersin, burasi buyuk sehir. Kimsenin akli kesmez boyle islere. Bazen de bir ekip arabasi goruyorum nedense, nedense bu ekip arabasi da hep yavas bir sekilde gidiyor caddeden. Kim bilir ne yapiyorlardir arabanin icinde, kesin bir kadini almislardir arabalarina, pazarlik ediyorlardir. Belki de aksine daha baska seyler yapiyorlardir. Nerden bilebiliriz ki, buyuk sehir, kimsenin akli kesmez boyle islere. Tam o sirada caddede iki araba yan yana durdu. Arabalardan bir tanesi sahin digeri daha eski, uzaktan da secemeyecegim kadar yabanci bir sekil. Iki yuz uc yuz metre var aramizda, arabalar yan yana durdu. Iclerinden birkac kisi cikti. Ikisi kadin biri erkek, sonra bir kac kisi daha cikti. Biraz kalabalik olmuslardi. Ama bu saatte caddenin tam ortasinda kalabalik bir durumda konusmak icin durmamislardi elbette, farkli seyler dusunuyorlardi belki de. Kadinlardan bir tanesi kaldirima coktu. Cantasindan sigara cikardi ve yakti, uzun ve derin bir nefes aldi sigarasindan. Digerleri ayakustu konusuyorlardi. Bir sey yapmaya karar vermek uzereydiler ama bir engel vardi sanki aralarinda. Henuz acik ve net degildi. Kaldirimda oturan kadin elinde sigarasiyla arabasina dogru yurudu. Bu biraz uzun boylu, esmer ve catik kaslariyla sinirli bir tabiati oldugunu belli ediyordu, diger kadinsa daha sakin ve arada bir konusmasina gulumsemeyi katan insanlardandi. Boyle insanlar her zaman icin daha anlasilir olmuslardir. Sinirlenen insansa her zaman kendine yapar. Kadin sigarasini sondurdu ve arabasina binmek uzereyken adamin yanina yaklasip yuzune sertce bir tokat atti. Adam bir an sasirdi bu tokattan, kendine gelmeye calisti, kafasini bir saga bir sola salladiktan sonra hizla kadinin uzerine saldirdi. Saat gecenin gec bir saatiydi ve pazarlik henuz bitmemisti. Kadin ve erkek anlasamamisti henuz. Para ya az geliyor ya da adam cok geliyordu. Henuz gece aydinlanmamisti. Gecenin karanligi butun pislikleri orter diye dusunuyorlardi ve gecenin bu saatinde iste bu kadinlar caddenin tam ortasinda pazarlik ediyorlardi. Bende balkonumda pazarligi seyrediyordum. Uc kadin ve dort erkek iki araba yan yana, paralar az, istekler cok, kafalar dumanli, gece karanlik ve her seyden uzak bir sevdadir yasamak. Daima icten ve kotumser dusunenlerden olmustuk iste gecenin bu saatlerinde. Pazarlik devam ediyordu ve uzadikca pazarlik sinirler geriliyordu. Caddenin bir ucu Ayazagindan sutluceye ve kasimpasa ya kadar uzaniyordu. Bu cadde uzerinde oluyordu her sey ve saat uc bucuktu henuz. Arabalar gelip geciyor yanlarindan ama onlarin umurunda degil gelip gecenler, hic bir seyin onemi yok paradan baska. Ne kadar bos bir dunya tanrim ve ne kadar adaletsiz bir seruven. Gelip gecici her sey, tipki su arabalarin yanindan gelip gecen saskin yuzler gibi hayatta boyle. Bir zamanlar vardik simdi yokuz. Neyse bu bahsi kapatalim. Insanlar henuz para konusunda anlasamadilar. Kimisi elli diyor kimisinin agzindan yuz cikiyor, hicbirinin dedigi birbirini

tutmuyor. Ve zaten asil amacta bu herhalde. Anlasamamak. Ya da anlasilmaz bir duruma sokup sonradan anlasilir yapmak. Eh insanin kafasindan turlu turlu oyunlar gecer bu saatte. Gokyuzunde ay gulumser gibiydi ve yildizlar senin gozlerin gibiydi sevgilim diye soyleniyordu muammer, caddeden yuruyordu agir bir sekilde, onunda kafasi dumanliydi. Gece nasil karanliksa onunda dunyasi karanlikti biraz. Iki ay kadar once sevgilisinden ayrilmisti. Simdi gecenin bu saatinde pavyondan cikiyordu. Bir kadinla beraberdi. Ama kadinla olan iliskisi tamamiyla yalnizliginin getirdigi bir seydi. Bir anlik yakalandigi bir hastalikti yalnizlik. Iste simdi bu saatte gokyuzune bakip yildizlari ve sevgilisini dusunuyordu. Acaba ne yapiyordu? Kim bilir neler dusunuyordu. Tam ilerde caddenin tam ortasinda iki arabayi yan yana gormus ve agir hareketlerle onlarin yanina gitmisti. Ne konusuyorlardi acaba. Pazarlik yapiyorlardi dedi icindeki ses. Sen gelince sesleri kesilmeye, tartismanin sekli degismeye basladi, yuzune sert bir sekil ve muammer, sert bak soyle, kafan dumanli, caktirma, korkacaklar senden. Kurtar bu insanlari. Haklisin dedi farkinda olmadan ve bagirarak kadinla erkegin arasina daldi, ne oluyor burada, neyi alip veremiyorsunuz dedi. -adam sanane ulan pezevenk, bu sehrin zaptiyesi sen misin? Muammer yedigi kufurden saskin ama korkmuyor, en ufak bir korku belirtisi yok uzerinde ve dikkatli bir sekilde adamin gozlerinin icine bakarak; Ben sana gosteririm kimin pezevenk oldugunu dedi hizla adamin uzerine saldirdi, diger adamlarda cikti arabasindan, ortalik karisti. Kadinlar bagristi. Kadinlar kosarak arabalarina bindiler ve muammeri de aldilar arabalarina. Muammer yedigi yumruklardan sersemlemisti. Ama pek belli etmiyordu. Alkolden herhalde, yedigim dayagin bile farkinda degilim. Muammer simdi uc kadinin arasinda yedigi yumruklarin, patlayan dudaginin, kanayan burnunun hesabini sorguluyordu. Ama sorgulanacak bir sey yoktu ortada. Yani ortada olan bir sey varsa oda arabanin paspasina damlayan kan damlalariydi. Onde oturan kadin cantasindan selpak cikardi ve Muammerin yuzunu, burnunu, ellerini silmeye basladi. Bu arada gevezelik ediyor, saskinlikla Muammerin cocuksu yuzune bakiyordu. -aslanim benim, dayakta yesen, inan bana guzelim, inan bana, cesaretini tebrik etmek istiyorum, hayvan gibiydi adamlar, polisler bile yanimizda durdular, lakin hic bir sey soylemeden yanimizdan oylece gecip gittiler. Sende ne yurek varmis be guzelim, adin nedir, nerelisin, ne ariyordun gecenin bu saatinde orada. Muammer durdu, bekledi. Ben Karsliyim, anam burada dogurmus bizi, yani biz buraliyiz aslinda, adim Muammer. Gulen Muammer derseniz herkes tanir beni burada. Kadinlar onun boyle konusmasindan hoslanmislardi. Bir su damlasi gibi kelimeler agzindan guclukle cikiyordu. Ama onemli olan ictenlikti. Bunu biliyordu. Araba hizla gidiyordu. Arabayi kullanan kadin sigarasini yakmis, dikiz aynasindan Muammere bakiyor, buyuk bir dikkatle onu dinliyordu. Muammer biraz duraksadiktan sonra ellerinde kan oldugunu gordu ve parmaklarini yemeye basladi. Cocukluktan beri hep boyle yapardi ne zaman bir yeri kanasa. Kendi kendine konusmaya basladi sonra. Ben bircok seyi biliyorum aslinda, sizin bilmediginiz nice ayrintilar var bu hayatin her kosesinde, gecesinde, gunduzunde. Kendi kendine neler konusuyorsun oyle, alkol mu istedi canin, al iste. Kadin siyah bir posetin icinden votka ve sarap cikardi. Hangisini istersin guzelim. Bu gece bizim, bir yere birakmam seni, birakmayiz degil mi kizlar, soyleyin, bir sey soyleyin. Kadinlar cosmustu. Muammer dalgin bakislarini kadinlarin yuzunde tek tek gezdirdi. Hangisi guzel acaba dedi icinden ve icinden fiskirdi bir ses, yogunlasti. Alkolden olsa gerek. Bu kadinlar guzel olabilir, yani su an icin geceyi aydinlatabilir. Geceyi gunduz aydinlatir, gunduz geceyle karisir, geceler karisir icindeki gerceklere. Muammer sacmaladiginin farkindaydi belki, ama oyle bile olsa icinde bir cosku vardi, bir konusma istegi sarmisti icini, anlatmaliydi her seyi. Kadinlar guluyor, sigara iciyor, son hizla devam ediyorlardi yoluna. Gece henuz aydinlanmamis, pazarlik henuz bitmemisti. Bardaklar sarapla doluyor, sigaralar yakiliyor, kahkahalar atiliyordu arabanin icinde, her seye ragmen eksik bir seyler vardi yinede. Ister inan, ister inanma bu isler boyle guzelim dedi on koltukta oturan kadin, biz paramizi

alir, yatariz. Lakin adamlar cok kalabalik ve az para veriyorlardi. Bizde itiraz edince paraya, adamlar kabul edemediler bunu, sinirlendiler, kopurduler, icmislerdi de biraz. Kafalari dumanliydi. Ah siz erkekler hep boylesiniz iste. Muammer saskin bir yuz ifadesiyle; Hayir efendim, siz yanlis biliyor, yanlis bir yontem uyguluyorsunuz. Kendinizi satmaksa amaciniz, paraysa ihtiyaciniz, baska yerde, baska bir sekilde aramalisiniz. Kadinlar gulmeye baslamisti yine, kahkahalar yukselmisti yine arabanin icinde, Muammer konusuyor, konustukca kadinlar guluyordu. -Bu cocuk harbi deli kizlar, bakin neler soyluyor bize, yontem yanlis, sekil yanlismis, neymis bu isin bilmecesi soyler misin guzelim bize. Muammer bir an bakislarini yere indirdi. Bir sey dusunuyor, dusundugu seyi toparlamaya calisiyordu. Tam o sirada hic beklenmedik bir cevap verdi kadinlara. Siz cok sey biliyorsunuz kadinlar, o yuzden geceleri bu tur insanlarla ugrasiyorsunuz, siz daha iyi bilirsiniz bilmeceyi. Bilmeceyse gercek Ve sen Icindeysen bilmecenin Istesen de, istemesen de, Cozulecektir bilmece Gecenin gec bir saati. Henuz daha aydinlanmamisken dunya, henuz daha ortaya cikmamisken gercekler biz boyle nereye gidiyoruz. Durun dedi Muammer, durdurun arabayi, gitmek istiyorum. Kadinlar hep bir agizdan; Gel bizden git guzelim dediler. Sonra bir sarki soylemeye basladilar. Araba hizla kayboldu caddede. Gecenin karanligi hepsini de alip goturmustu iste. Pencereyi kapadim ve mumu sondurup yattim. Ertele @ Ertele http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=29736

Bir Sakaydi Olum- Edebiyatdefteri.com Ogle namazina muteakip kaldiriyoruz nasi efendim, ne dusunuyorsunuz dedi imam efendi, Ama ilkonce selayi okumus, sonrada halka bunu sormustu minareden(asagidan yani) yukardan degil, cocuklugumda minareye cikardi imamlar, minareden okuduklarinda daha bir hissederdim tanriyi icimde, iste derdim tanrinin sesi. Arkadaslarim kizardi sonra boyle soyledigim icin, o tanri degil, imam derlerdi. Ama icimde yer etmisti iste. Cocukluk gordugu ve yasadigi hic bir seyi unutmaz. Bir cocuk babasindan yedigi dayagi unutmaz, bir yerden dusup bir tarafini kirdigini unutmaz. Her neyse bu bahsi kapatalim. Imam efendi ogle namazina muteakip kaldiriyoruz deyince, butun insanlarin yuzunde bir saskinlik belirdi. Tobe tobe dediler yasli adamlar, insanlar evlerinin balkonundan cikip; bu imam kafayi yedi herhalde, nasi bize soruyor kaldiralim mi diye, siz ne dusunuyorsunuz diye bizim dusuncemizi ogrenmek istiyor. Cok tuhaf. Ya bu imam inancsiz, ya da oluyu baska bir sekilde bir sey yapmak istiyor herhalde. Ne olabilir ki. Herkesin kafasinda bu soru isareti vardi. Ama sorunun cevabi imamdaydi. Kimse bir sey anlayamiyordu. Insanlar evinden cikip camiye dogru yurumeye basladilar. Caminin onunde, musalla tasinin uzerinde bir tabut vardi, yalniz tabut bizimkilere hic mi hic benzemiyordu. Imam efendi tabutun onunde durdu. Elinde kitabi, kitabin icinde buldu onu. Sakin bir sekilde konusmaya basladi. Sayin muhterem muminler, burada yatmakta olan insan, artik sonsuz bir hayata kavusmustur. Onun icin dua edelim. Imam efendi dua ederken sesi bogazinda dugumlenmis, gozleri aglamakli olmustu. Son dualar edildi. Halk hala merak icindeydi. Birkac tanesi imamin yanina gidip sordu bu meseleyi, imam efendi, neden oyle soylediniz, nicin bize sordunuz. Imam efendi dusunuyormus gibi elini cenesine goturdu. Him dedi, gercekten merak mi ediyorsunuz bunu. Halk bir agizdan evet dedi. Peki soyleyecegim, biraz bekleyin. Bu tabutun icinde yatan henuz cok genc bir arkadasimiz, gecenlerde bir cinnet sonucu kendini besinci kattan asagiya atmis, ic kanamadan olmus oracikta. Halk agzi acik bir sekilde dinliyordu imam efendiyi. Imam efendi anlatirken agliyordu sanki ya da aglamayi sanki yakistiramiyormus gibi kendine, sikiyordu kendini, tutuyordu gozyaslarini ama bir yerde yakacakti icini o tuz, akacakti gozlerinden. Yaslilardan bir tanesi atildi hemen, peki imam efendi, buraya kadar anladik, bu cocuk oldu, ama siz neden bize soruyordunuz, ne dusunuyorsunuz diye. Imam efendi hickira hickira aglamaya basladi, yere yikildi. Imam efendi fenalasmisti. Cunku olen kendi oz evladiydi. Ne yaptiysa kendine engel olamadi, selayi okurken bile engel olamamisti kendine, inanamiyordu cunku oglunun olmus olmasina, saka gibi geliyordu her sey, tanrinin bir sakasiydi olum. Ertele @ Ertele http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=29366

Dalgaci Mahmut- Edebiyatdefteri.com Gunesli bir hava ve bulutlu, hafif ruzgar esiyor. Disari cikmakla cikmamak arasinda bocaliyorum, yapacak hicbir isim yok, ustelik paramda yok uzerimde(ne zaman olduki zaten) olmadi tabi, yani olduda bir anda oldu ve bir anda kayboldu. Anlik seyler iste, mutluluk gelir gider, sonrasi sikintilar baslar, olumler eklenir, yakinlar uzaklasir. Arkadaslar kaybolur. Gercekten de kayboluyordu hersey, insan zamanla herseyi yitiriyordu. Demekki oldugumuzde yani olumumuze yakin bir zamanda herseyi butun ciplakligiyla anlayacagiz.(hos gerci anlasanda bir cacik olmaz oldun artik) Kapiya indim. Biraz yurudum sokagin basina dogru, sokakta kimseler yoktu. Bazi apartman onlerinde temizlik yapan yasli kadinlar vardi. Tam sokagin basina geliyordum ki bir polis arabasi sert bir fren yaparak durdu onumde. Bir an korktum. Acaba benimi ariyorlardi. Benimi alacaklardi. Fatih karaarslan senmisin dedi, evet dedim benim, ne istiyorsunuz, simdi anlarsin ne istedigimizi, gec iceri. Iyi ama ben sucsuzum, polisler icimden gecenleri anlamis gibi, su arabaya binen, hapishaneye giren, nezarette yatan herkes senin gibi sucsuzdur. Bu dunya kurulali beri boyle insanoglu hep sucludur. Gec bakalim iceri dedi. uc polis ve bir ben, camlar siyah, polislerin gozunde gozluk, gozlugun ardinda okuzluk. Bak kardesim dedi onde oturan polis. Biz kac defadir geliyor, gidiyoruz. Lakin sen bir gun demedin ki bu adalet nasil isler, suclu insan mahkemeye gelmesse, adalet adalet olur mu. O zaman adalet kendi kararini kendi verir. Kendi isini kendi gorur. Icimden diyorum ki, yahu gitsem de ayni, gitmesemde, yatacagim sonucta icerde, siz gelin beni alin diye dusunuyordum bende, yol parasi, masraf, karakola dahi gidicek param yok, birakin karakolu bakkala bile gidesim gelmiyor. Insanin icinden gelmeli boyle seyler, suc bile isliyorsan kendin gidip teslim olmalisin. Demekki ben yaptigim seyi tamamiyla suc olarak gormuyorum. Polisler aralarinda fisir fisir konusuyorlardi. Sanki onlar hakim olmus ben sanik, yargilaniyordum. Polis arabasi karakola gidene kadar sesimi cikarmadim. Hicbir sey soylemedim. Sessizligimi koruyordum. Sessiz kalmak daha iyiydi. Sorduklari sorulara cevap, aldiklara cevapa gore muamele yapiyorlardi. Tabi paran varsa is degisir. Paran varsa hersey degisir. Paran varsa duzen degisir, paran varsa dunya degisir, paran varsa, paran varsa. Ya oteki dunya, ya bundan sonrasi diye bir ses kafamin icinde zonkladi durdu. Nezaretin onune geldim. Polisler kilidi cikarip kapiyi actilar. Uzerimi aradilar. Sigara kullaniyormusun Hayir Uzerinde kesici bir alet varmi ( uzerimi ariyor olmasina ragmen soruyordu bu soruyu ) Hayir dedim Ve ardimdan kapandi kapi. Karanlikti. Gunes havalandirma bolmesinden parca parca birakiyordu kendini. Ne guzel seydi gunes, insan gunesin sicakligini boyle yerlerde daha cok duyumsuyor icinde. Kucuk bir bank koymuslardi oturmalik. Volta atmak icin musait degildi yer. Ama yapacak bir isim yoktu. Dusunecek, hayaller kuracak, yoruldugum zaman kendimi birakacaktim, vucut yorulur belki yuruyuslerden ama hayaller bitmez, onlar surekli devam eder. Arada bir polisler geliyor, gulumseyerek bana bakiyorlardi. Neden gulumsediklerini hic anlamadim, dalga geciyorlardi herhalde. Banka oturdum. Elimi ceneme koydum. Dusunuyordum. Icimde yankilaniyordu bir ses. Paran varsa hersey degisir, cok para, cok huzur, vakit geciyordu ve benim dosyamin hazirlanmasi ertesi gune kalmisti. Ertesi gununu bekleyecek, ertesi gunu arabaya binip dogru hakimin karsisina cikacaktim. Demek bu gece buradayiz. Ne yazi yazacak bir kalem, ne bir kagit, ne de kitap. Hic bir sey yok, bir gazete kagidi bile olsa raziyim okumaya, o da yok. Annem geliyor aklima ve babam, ama annem babamdan daha cok geliyor aklima, sonra calistigim yerler, istikrarsizligim,

basarisizliklarim, mutlu gunlerim, sevdigim kadin, yalnizligim, hic bu kadar yalniz hissetmemistim kendimi. Hayaller oyle hizli gelip geciyor ki kafamdan, sanki yasiyorum dusunduklerimle. Arada bir kendimle konusuyorum, duvarlar sanki arkadasim, sanki sirdasim, beni dinliyor, beni anliyor, duvarlar etten bir insan oluveriyor karsimda, cevapsiz kalmiyor sorularim. Aninda soyluyorlar soylemek istediklerini. Saat gece 02. 00. Bir cocuk geldi yanima, ustu basi yirtik, apar topar attilar iceri. Beni gorunce karanligin icinde sasirdi once, biraz bakti, sonra kendini banka birakti. Gecmis olsun kardes d edim, hayirdir, gecenin bu saatinde. Sorularimdan sikilmis gibi yuzunu burusturdu, boyle bir yerde sorulan boyle sorularin anlamsiz oldugunu soylemek ister gibiydi bakislari. Ama merak etmistim iste. Agabey dedi, ayaga kalkti, gece uc bes arkadas dolasiyorduk. Ben alti bira ictim, iki de sigaralik, sonra bilmiyorum ne oldugunu, yani biliyorumda parca parca hatirliyorum, bir arabanin basindayiz boyle, arkadasim elindeki demiri tak tak vuruyor camlarina, benim elimde bira, uc arkadasiz, sonra nasil olduysa bir anda polisler geldi, diger arkadaslarim kacti. Polis simdi onlari ariyor ve eminim onlar benden daha cok korkuyor su anda. Sen korkuyormusun? Nasil korkmam agabey, yarin hakim karsisina cikacak, en az iki yil alacagim, iki yil ne demek sen biliyormusun, hic girdinmi iceri? Hayir dedim, hic girmedim, ama girebilirim, belli olmaz, bilmiyorum. Belli olmaz, bilmiyorum diye bir sey yok agabey, buraya girdiysen eger, yapmissin birseyler. Soylede bilelim, nasil olsa arkadasiz artik, bakarsin ayni yere duseriz cezaevinde. Haklisin dedim. Ve banka coktum. bundan yillar once diye anlatmaya basladim ki, polisler bir anda kapiya geldiler, amirleride arasinda, sisman ve esmer, kalin kasli ve kalin kafali. Fatih Karaarslan dedi Ben ayaga kalktim Senin adin Fatih mi dedi Hayir dedim Allah senin belani versin dedi butun polisler, fatih degilsen burada ne isin var senin allahin cezasi, cabuk agabeyini bul getir bana, polisler bir hataya dusmuslerdi ve hatanin cezasini benden cikaracaklardi herhalde. Nezaretin kapisini actilar. Amirlerinin odasina girdim. Amir karsimda duruyor, sert bakiyor, yikmaya calisiyor, ben sessizligimi koruyorum. Neden sana sorduklarinda fatih karaarslan senmisin diye benim diye cevap veriyorsun, yaptigin suc, polisi oyalamak, polisle dalga gecmek, senide atardim iceri ama cahilligine veriyorum, goturun bunu. Ve karakolun kapisindan ciktim, kurtulmustum. Ertele @ Ertele http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=29928

Eski Mahalle- Edebiyatdefteri.com Ekim ayinin ilk haftasiydi. Okullar acilali on bes gun olmustu, derslerimiz hep bos geciyordu. Bu boslukta arkadaslarimizla birlikte otobuslere biniyor, uzaklara gidiyorduk. ilkogretim birinci sinifa baslamistim. Basarili bir ogrenci sayilmazdim; yaramaz, ice kapanik bir cocuktum. Arkadaslarimizla birlikte (genelde uc kisiden fazla dolasmazdik) biri Ali Erkan diger arkadasimsa Murat oluyordu, Otobuslere biniyor bazen de Sirkeci Tren istasyonunda oynayip duruyorduk. Cankurtaran duraginda iniyor, biraz bekledikten sonra tekrar binip Halkali ya kadar gidiyor ve trenin acik kalmis kapisindan bakarak ruzgari yuzumuzde hissediyorduk. En son vagona oturduk, kimseler yoktu. Tren Yenikapi da durdu. Uc kisi gelip yanimiza oturdular, bunlar yirmili yaslardaydi. Ne zaman nerde ne yapacagi belli olmayan kopuk bir tiplere benziyordu. Ucu de bizi suzuyordu. Bir tanesi atildi, Ne yapiyorsunuz lan siz burada!! Bunu oyle bir soylemisti ki cocukluk iste o kadar korkmus ve bir o kadar da caresizce birbirimize bakmaya basladik, Erkan gozleri korkuyla dolu bana bakiyordu. Bu sefer digeri yuksek sesle bagirmaya basladi. Cikarin lan cebinizde ne varsa Cok korkmustum hizla elimi cebime attim, on bin lira kagit para vardi cebimde, cikardim, alip kactilar. On bin lira onlar icin bir sigara parasi bile degildi. Apar topar geri donduk, herkes bir yerlere dagildi. Erkan ve ben kaldim. Erkan Burak gel Sisli ye cikalim dedi. Tamam dedim. Neden? Oraya gitmek istedigini yillar sonra anladim. Erkan la birlikte birkac defa sisliye ciktik, beni hep arka sokaklarinda dolastirip duruyordu. Bir yerlere gitmiyorduk, sadece yuruyordu, dusunuyordu, yurudugumuz yollarda kimseler yoktu, kaldirimlarda cop kirintilarinin kenarlarinda sokak kedileri oluyordu. Belli basli sokaklarda da pencerelerde yasli teyzeler oturuyordu. Bir sokak bitiyor sonra diger sokaga gidiyor, ayaklarimiz catlayincaya kadar yuruyorduk. Neden nicin Hic bilmiyordum. Hadi gidelim Erkan dedim Hayir biraz daha yuruyelim dedi. Gel birazdan otururuz yoruldun Herhalde Evet gercekten de cok yorulmustum, bir apartman kapisinin onunde basamaklara oturduk, kimseler gecmiyordu. Erkan la boyle garip, anlayamadigim, cozemedigim bir arkadasligimiz olmustur. Okullar bittikten uc dort yil sonra onu bir berberde gordum. Berberle muhabbet ediyor, sakalasip guluyorlardi. Ama Erkan hep guluyordu. Nasilsin? Erkan dedim Gozlerimin icine bakip gulmeye basladi. Surekli guluyordu. Berber koltuguna oturdu, aynanin karsisinda kendine bakip bakip gulmeye basladi. Erkan hicte normal degildi. Bir tuhaf olmus, sanki bir seyler icmis gibiydi, Ayaga kalkti. Birazdan geliyorum Burak bir yere ayrilma dedi. Cikti ve bir daha bayagi uzun bir zaman gormedim Berbere sordum, Erkan in nesi var agabey dedim. Hic iyi degil Burak, sorma; isten ayrildi Erkan, surekli bunalimda, geliyor, gidiyor, bir

seyler soruyor, hic anlamiyorum. guluyor, surekli guluyor. Biraz kuskulandim dogrusunu soylemek gerekirse ama kuskum orda kaldi. Birkac yil daha gormedim. Hakkinda surekli bir seyler anlatiliyordu. Kimisi Erkan in mitlerden, ajanlardan soz ettigini soyluyor, kimisi de giydigi gomlegin dugmelerinin birer kamera oldugunu soyluyordu. Belli bir zaman gecti. Askerlik bitti. Osmanpasa mahallesin den tasindik, daha sonra mahalleye ugradigimda Erkan i Osmanpasa parkinda otururken gordum, yine guluyordu Yanina oturdum. Cebinden Samsun sigarasini cikardi ve yakti. Burak beni dinle dedi Sen beni anlayabiliyorsun, bana bir seyler oluyor, ailem bana dogru ustume ustume geliyor, baski yapiyorlar. Gecenlerde babamla kavga ettim. Araba mevzusuydu. Erkan araba kullanmasini iyi biliyordu. Ehliyeti de vardi. Ancak hastalik soz konusu olunca babasi araba vermemeye baslamisti. Anlatiyordu, konusurken gozleri uzak bir yerlere dalmis gibiydi. Burak beni dinliyorsun degil mi? Senin yaninda kendimi cok rahat hissediyorum. Keske o doktor da senin gibi olsaydi o zaman beni cok daha iyi anlardi. Hangi doktor? Bakirkoy ruh ve sinir hastaliklari hastanesi bashekimligi bolumunde, bir sey anlatmak istiyorum, gayet duzenli bir sekilde kafamda tasarliyorum. Yalniz doktor bazi sorular soruyor, bir an kendimi kaybediyorum. Bambaska bir yerlerde dolasiyorum, soyleyeceklerim kafamdan silinmis, karanlik sisli bir yolda durmadan yuruyorum. Ne kadar zaman kaldin dedim. Yuz otuz bes gun. Bazi zamanlar elektro sokta yaptilar, bunun bana iyi geldigi kanisindalar. Bir an durdu. Gozlerime bakarak sen soyle Burak dedi; benim bir seyim var mi? Var mi? Sen hastasin mi? Demeliydim. Belki de bir sekilde kendini kabul edebilirdi ama ben olmasam baska insanlara yonelebilir ayni soruyu onlara sorabilirdi. Ben hasta miyim? Onun herkesten duymak istedigi bir tek cevap vardi. Senin hicbir seyin yok olmaliydi. Boylece kendini teselli edebilecekti, hatta doktora bile gidip bakin bakin doktor bey benim hicbir seyim yok herkes oyle soyluyor diyebilecekti. Peki Erkan sen kendini nasil hissediyorsun? Bu soru karsisinda tekrar o karanliga dusuyordu. Hastaydi. Ve bunu her hasta gibi kabul edemiyordu, bir sure sustu sonra tekrar konusmaya basladi. Her sey sana anlattigim gibi Burak beni dinledin, sorunlarimi anlattim sana. Ama yine soyluyorum; bu oyle bir takinti oldu ki bende, lutfen Burak bana ictenlikle bir cevap ver ve bana dogruyu soyle; benim bir seyim var mi? Ben gercekten bir ruh hastasi miyim Veya oyleysem neden bunu kabul edemiyorum. Her sey cok bos geliyor, tek carem sonsuzluga kaymakti yildizlarin otesinden, gokyuzunu seyretmekti, istiyordum ve isteklerimin icinde kayboluyordum, gordugum her sey gercek gibiydi. Hizli bir sekilde bir yerlere surukleniyordum. Durmadan yuruyor, yuruyordum. Erkan cok degismisti, anlattigi konular tamamen gercekti ve yasadigi sorunlari bastan sona kadar hepsini anlatti. Doktorlardan, hemsirelerden, hastabakicilardan nefret ediyorum. Doktor beni karsisina aliyor, sualler soruyor, cevap veriyorum. Bana deli oldugumu soyluyor, neden bunu yapiyor bilmiyorum ama onu oyle bir gebertmek istiyorum ki hayallerimde bile onu dovdugumu, yaralayip hastanelik ettigimi dusluyorum. Butun gun boyu ilac verip uyutuyorlar, icim disim diazem oldu. O ilactan nefret ediyorum. Burak kusura bakma yillar sonra seni gordum, gercekten bu cok mutluluk verici bir sey

seninle iyi kotu anilarimiz oldu. Ama gel gelelim sorunlarim var anlatacak kimsem yok. Annem, babam, kardesim, doktorlar anlayamiyorlar, ama sen beni anliyorsun. Tam o sirada onumuzden uc bes arkadas gecti, yanimizda durdular, bizi selamlayip gectiler. Erkan in anlatacaklari burada bu uc bes kisinin yanimizdan gecip gitmesiyle dusunceleri dagildi. Hic anlayamadigim bir dilde konusmaya baslamisti sanki; Sen hic birileri tarafindan takip edildin mi? Beni takip ediyorlar, bunu kimin yaptigini biliyorum. Ailem pesime adam salmis, ya da doktor beni takip ettiriyor, zaman zaman onlari arkamda hissediyorum, bazen de hic anlayamadigim bir sekilde ortadan kayboluyorlar. Cok fazla kafana takma dedim. Duymadi bile baska yerlere dalmisti Ne yapalim biliyor musun? Burak Kucuk bir sandik bulalim, hani manavlardaki kasalar var ya onlardan, sonra o sandiga dort tane teker yapalim, bir tanede ip bagladim mi? Cok guzel bir araba oluverir. Sonra icine selpak, su, bilet, sigara koyariz, Eminonu ne gideriz, orda insanlar var. Balik tutan insanlar, susarlar, burunlari akar, satariz. Hem de gezeriz. Ne dersin. Soyledikleri sanki kucuk bir cocugun kendine kucuk bir araba yapma hayalleri gibiydi. Belki de hep yapmak istedigiydi; cocuklugun biraktigi bir eksiklikti bu. Kapanamayacak bir eksiklik. Erkan ini asiri derecede arabalara tutkusu vardi. Babasinin Kartal marka bir arabasi vardi. Onunla mahallede geziyor, kimi gorse yanina aliyor, saatlerce durmadan ayni yerlerde dolasip duruyordu. Su anda o araba yoktu. Bu da onun hayatinda, cocuklugunda yasamadigi, hep arzuladigi ve yillarca hep o hayalin eksikligiyle yasamis bir insanin yillar sonra da karsilastigi ayni eksiklik ve ayni hayal kirikligiydi. Bayagi uzun bir sure parkta oturduk, sikilmiyordum. Ama Erkan in cok farkli bir dunyasi vardi. Benimle de hic sikilmadan yasadiklarini paylasabiliyordu. Belki bir uydurmaydi, tamamen kendi kafasinda tasarladigi bir anlatimdi. Ama oyle bile olsa yasadiklarinin ispati her yerindeydi. Kafasinda, yuruyusunde bile bir farklilik hemen goze carpiyordu. Yolda yurudugu zaman kimseye bakmiyordu. Ceketinin sol cebinde her zaman kucuk bir pet sise tasiyordu. Bunun bazen limonlu bir su oldugunu, bazen de normal, dogal bir su oldugunu soyluyordu. Diger ceplerinde ise kucuk kagitlara paket yapilmis, haplar duruyordu. Bunlardan bir tanesinin adi akinetondu. Bu Parkinson hastalarinda kullanilan bir ilacti. Osmanpasa mahallesinde kimse Erkan la konusmuyordu, hatta bazi insanlarin dalga gectiklerini bile isitmisimdir. Oysa insan hasta bile olsa bu kafada veya vucudun herhangi bir yerinde bile bir problem olsa bazi geri kalmis insanlarimiz bunlarin ustlerine giderler sen hastasin, sen delisin, sen sakatsin, sen normal degilsin gibisinden abuk subuk kelimeler soylerler. Erkan in saglik problemini bu geri kafali insanlar kendi gozlemlerine dayanarak ilk fark ettikleri zaman butun bir mahalleye yaymaya basladilar. Bu insanlar asil kendi saglik problemlerinin farkinda bile degiller. Iste gercek sorunlu insan bunlar, o kadar yalniz ve oyle bir uydurmaca dunyada yasiyorlar ki insan olmayi unutmuslar. Bir sure daha oturduk, hayatimin en tuhaf gunlerinden bir tanesiydi. Saatlerce oturduk, sikilmadan, bikmadan, o anlattikca ben de farkli bir dunyaya surukleniyordum. Ertele @ Ertele http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=28690

Evlat - Edebiyatdefteri.com Aksam gec saatlerde bir istasyon mahallesinde genc bir adam kanlar icinde yerde yatiyordu. Etrafinda bir kalabalik birikmisti. Hepsinin de yuzunde tedirgin bir huzursuzluk vardi ve bir seyler yapamamanin rahatsizligini hepsi de duyuyordu iclerinde. Agir adimlarla oraya dogru gittigimde yerde yatan o genc adami gordum. Sirti ustu yatiyor, belki nefes aliyor, belki almiyordu. Olmuste olabilirdi. Lakin insanlar henuz onun olmus olabilecegini dusunmuyorlardi. Hep oyle olmaz mi zaten. Olum akla gelen en son seydir. Hicbir zaman hastanizda olsa, hastanede yogun bakimda yatan bir yakininizda olsa olecek olmasi aklinizin ucundan gecmez. Hep oyledir bu. her hangi bir saglik probleminiz olmasi da onemli degil. Normal insanlar gibi hic bir seyiniz olmasa da olum aklinizin ucundan gecmez. Kalabalik genc adamin etrafinda toplu halde duruyordu. Henuz ne ambulans gelmisti. Ne de bir arac durmustu orda. Genc adamin olu mu, yoksa yasiyor oldugunu anlamak gercekten guctu. Cunku vucudunun hicbir yerinde en ufak bir kipirti yoktu. Her tarafi kan icindeydi ve bir yaralama mi, yoksa bir araba kazasi mi anlamak mumkun degildi. Ama surekli kan kaybediyordu. Kalabalik insan toplulugundan da cesitli sesler cikiyordu. Kimisi; arabami alayim da geleyim, boyle olmayacak, ambulansi beklersek bu adam olur burada, kimisi de bir taksi cagirip genc adami oldugu yerden kaldirmanin dusuncesindeydi. Ama bu dusunce pekte saglam bir dusunce degildi. Herkesin kafasinda yerde yatan bu genc adamin olmus olabilecegi dusuncesi vardi. Bu gibi durumlarda olmus olan bir insani arabaniza alip hastaneye goturmek, basiniza is almaniz demekti. Aslinda iyi bir karardi, herkesin yapmasi gereken bir davranisti. Fakat zaman o kadar degisti ki, birakin yolda buldugunuz bir oluyu arabaya almak, yolda agir yarali bir insani bile arabaya almaniz suctu. Hastaneye gideceksiniz, gozaltina alinacaksiniz. Yolda gordum diyeceksiniz ve bunun gibi binlerce soruyla mucadele edeceksiniz. En iyisi birakin can cekissin, kan kaybina fazla dayanamaz, az sonra olur, bizde ne polisle ugrasiriz, ne de kimseye hesap vermek durumunda kaliriz. Ambulansin sesi uzaklardan duyulmaya basladiginda, genci, yaslisi herkesin yuzunde de mutlu bir tebessum belirdi, ama bir an sonra kayboldu. Genc adam yerde yatiyordu, vucudunda hicbir yer hareket etmiyor, gozkapaklari oynamiyor ve kan akisi hizli bir sekilde akmaya devam ediyordu. Kimse de dokunmak istemiyordu genc adama. Iclerinden biri cikip ta dokunacak olsa; baska biri hemen soyle diyordu. Sakin dokunma hemserim, ne olur, ne olmaz. Bu isler zor isler. Olurse, senin parmak izin cikar olunun ustunde, yanarsin. Herkeste bu kararin dogru olabilecegini tartismasiz kabul ediyordu. Ambulans geldi ve arabanin arkasindan bir sedye indirildi, daha sonra polislerde geldiginde kalabalik iyice artmisti. Hemsireler hemen nabiz yoklamasi yaptilar, fakat bunu yaparken yuzlerinde bir tedirginlik vardi, sanki gercekten onlarda bu adamin yasiyor oldugunu dusunmemislerdi ilk bakista. Nabiz yoklamasi yaparken, kalabalik yine aralarinda konusuyor, ugultu polislerin telsizlerinden cikan seslerle birlikte karisip kayboluyordu. Hemsire yerden kalktiginda bu genc adamin yasamadigini soyledi polislere. Ilk anda olmus olabilecegini soyledi. Bir yara izi vardi genc adamin sirtinda, sirtindan bicaklanmis, cok fazla surmeden, kan kaybindan olmustu. Polisler hemen kalabaligi dagitmaya basladilar. Herkes dagilsin, bu olayi goren, duyan varsa gelsin buraya, taniyan var mi bu arkadasi diye kalabaliga seslendiginde; kimseden ses cikmadi. Herkes korkmustu. Herkes ilk anda anlamislardi bu insanin olmus olabilecegini, fakat simdi